hoş geldin Ramazan

Mübarek Günlerimizde birbirimizi hatırlayalım.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
geylani
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 3
Kayıt: 28 Tem 2011, 16:23

hoş geldin Ramazan

Mesaj gönderen geylani »

Resim

Hoş Geldin Eeey Gönlümün Gülü

Hoş Geldin Eeey Ab-ı Hayatım

Hoş Gedin Eeey Canların Canı

Hoş Geldin Eeey Şehri Ramazan


Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: hoş geldin Ramazan

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim

KALBİME KEVSER IRMAĞI AKITAN, ZEMZEM SUYUYLA BAĞRIMI SULAYAN,
GÖZLERİMDEN PERDELERI KALDIRIP, SONSUZLUĞA BAKITAN,
NEFSİME DİNGİNLİK EDEP TERBİYE VEREN, VARLIĞIMI
AFAKTAN ENFÜSÜME DÖNDÜREN, BENİ İNSAN YAPAN MÜBAREK RAMAZAN
NE İYİ ETTİN DE GELDİN...
HOŞ VE SEFALI GELDİN...
ELHAMDÜLİLAH..
ELHAMDÜLİLLAH...
ELHAMDÜLİLLAH
....
Resim
Kullanıcı avatarı
GECE MAVİSİ
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 5
Kayıt: 12 Ağu 2011, 00:49

Re: hoş geldin Ramazan

Mesaj gönderen GECE MAVİSİ »

11 AYIN SULTANI RAMAZAN HOŞ GELDİN
HAYIRLI CUMALAR BEREKETLİ RAMAZANLAR OLSUN.
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: hoş geldin Ramazan

Mesaj gönderen aNKa »

GECE MAVİSİ kardeşimiz Muhammedinur sitemize mübarek gün ve ayda hoş sefa geldiniz..
Üyeliğinizde hayırlı ve bereketli olsun inşaallah.

Muhammedi muhabbetler.
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: hoş geldin Ramazan

Mesaj gönderen MINA »

İBADETTE DEVAMLILIK

Mükemmel bir plana göre yaratılan ve ahenkli bir düzen içinde işleyen kainatta, her şeyin bir gayeye yönelik olduğunu, yeryüzünde olan her şeyin insanın emrine ve hizmetine verildiğini görürüz.

Bu gerçek Kur'an-ı Kerim'de de şöyle ifade edilir. "Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin? Bir aksaklık bulmak için gözünü tekrar çevir bak; ama göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun düşer,"(l) "Yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan O'dur..."(2) Yaratıklar arasında seçkin bir yeri olan, (3) akıl, fikir ve üstün yeteneklerle donatılan insanın (4) yaratılışında elbette ki bir hikmet, dünyaya gelişinde yüksek bir gaye vardır.

Bu dünyaya gelmekten maksat yalnız yiyip-içmek ve geçici zevkleri tatmin etmek değildir. İnsan buraya daha yüksek bir gaye ve sonsuz bir hayata hazırlanmak için gelmiştir. İnsan olarak yaratılışımızın hikmetini, dünyaya gelişimizin gayesini yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle bildirmiştir: "Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yaratmışımdır." (5) Demek ki bu ayete göre, dünyaya gelişimizin asıl gayesi Allah'ı bilmek ve O'na ibadet etmektir.


İbadet; Allah'a ta'zim ve saygı göstermek, emirlerine itaat etmek demektir. İbadet, saygı ve itaatin en yüksek derecesidir. Böyle bir saygı yalnız Allah'a yapılır, bütün varlığımızı kendisine borçlu olduğumuz Allah'ın, biz kulları üzerindeki hakkıdır. İnsan beden ve ruhun birleşmesinden meydana gelen bir varlıktır.

Bedenimizin yemeye, İçmeye ihtiyacı olduğu gibi, ruhumuzun da gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en önemli gıdası sağlam bir iman ve ihlasla yapılan ibadettir. İbadette bizim için maddi ve manevi pek çok faydalar olduğu bir gerçektir. Allah Teala bizim ibadetimize muhtaç değildir, fakat bizim ibadete ihtiyacımız vardır. İbadetin faydası da bize aittir. İbadet, İmanın olgunlaşmasını ve güçlenmesini sağlar.

Kalbimizde Allah sevgisi ve saygısının yerleşmesini temin eder. Dolayısıyla ruhumuzu yüceltir, kalbimizi kötü düşüncelerden, organlarımızı günah kirlerinden arındırır. Davranışlarımızı düzelterek bizi ahlaken olgunlaştırır. Böylece Ahirette cezadan kurtulmamıza ve ebedi mutluluk yurdu olan cennet nimetlerine kavuşmamıza vesile olur. İnsan hayatta çeşitli sıkıntılarla karşılaşır. Bazen ümitsizliğe ve bunalıma düşebilir.

Böyle durumlarda, ibadetle bunalımlardan kurtulur. Çünkü ibadet sayesinde Allah'a yönelir, bütün umutların söndüğü anda O'nun sonsuz rahmetine iltica eder ve böylece huzura kavuşur. İbadet, inananlara Allah katında değer kazandırır. İbadet görevini yerine getirmeyenler bu nimetten mahrum kalır.

Kur'an-ı Kerim de bu konuda şöyle buyurulur: "Ey Muhammed! de ki: İbadetiniz olmasa Rabbin size ne diye değer versin?.. (6) Yüce dinimiz ibadeti öyle esaslar üzerine bina etmiştir ki, özü muhafaza edilerek güzel bir şekilde ve devamlı olarak yapıldığı takdirde, beklenen neticeyi mutlaka temin eder. Bunun için ibadet belli zamanlara tahsis edilmemiş, aksine her mü'min mükellef olma çağından Rabbine kavuşuncaya kadar ibadet etmekle emrolunmuştur. Kur'an-ı Kerim'de bu husus şöyle ifade edilmektedir: "Sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et." (7) Yine Kur'an-ı Kerim'de farz namazlara devam etmek emredilerek şöyle buyurulmaktadır: "Namazlara ve orta namaza (ikindiye) devam edin; gönülden boyun eğerek Allah için namaza durun." (8) Cenab-ı Hak bir başka ayette ise, sorumluluğumuz altında bulunan aile efradına namazı emretmemizi ve kendimizin de ona devam etmemizi istemekte ve şöyle buyurmaktadır: "Ailene namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol.." (9) Bilindiği üzere İslam dini her konuda olduğu gibi, ibadet konusunda da i'tidali tavsiye eder. Bedeni zayıf düşürecek, insanın aile ve çocuklarına karşı görevlerini aksatacak, geçimlerini ihmal edecek şekilde yapacağı uzun ibadetler makbul olmadığı gibi, ibadeti ve Allah'a karşı kulluk görevlerini ihmal ederek, maddenin peşinden koşmak da doğru bir hareket değildir. Kur'an-ı Kerim'deki şu ayet-i kerime, dünya-ahiret dengesini ne güzel ifade eder: "Allah'ın sana verdiği şeylerde, ahiret yurdunu da gözet, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk isteme; doğrusu Allah bozguncuları sevmez..."(10)


Peygamberimiz (S.A.S.) her konuda olduğu gibi, bu konuda da bizler için en güzel örnektir.

Enes (R.A.) şöyle anlatır: "Peygamber (S.A.S.)'in eşlerinin evine üç kimse gelip, Peygamberimizin ibadetin sordular. Kendilerine durum anlatılınca, kendi ibadetlerini azımsadılar ve: Peygamberin yanında biz neyiz? Onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmıştır, dediler. Bunlardan birisi: -Ben, yaşadığım müddetçe, bütün gece namaz kılacağım, dedi. Diğeri: - Ömrüm boyunca oruç tutacağım, dedi. Üçüncüsü de: - Kadınlardan uzak kalacağım ve hiçbir zaman evlenmeyeceğim, dedi. Sonra Peygamber (S.A.S.) bunların yanına geldi. Onlara: -" Şöyle şöyle diyenler siz misiniz? Dikkat ediniz! Allah'a yemin ederim ki, Allah'tan en ziyade korkanınız ve O'na karşı gelmekten en ziyade sakınanınız benim. Böyle iken ben bazen oruç tutuyorum, bazen de tutmuyorum, Namaz kılıyorum, uyuyorum ve kadınlarla evleniyorum. Benim sünnetim işte budur; Kim, benim sünnetimden yüz çevirirse, o kimse benden değildir." (11)

Hz. Aişe (R.A.)'nin anlattığına göre, yanında bir kadınla otururken Rasulüllah girdi ve Hz. Aişe'ye: "Bu kadın kimdir?" diye sordu.

Hz. Aişe: - Filan kadındır, dedi ve kıldığı namazları uzun uzun anlatmağa başladı. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem Efendimiz: " Uzatma, gücünüzün yettiğini yapın. Allah'a yemin ederim ki, siz usanmadıkça Allah usanmaz (Yani sizin takatinizi kat kat aşacak bir şekilde dahi yapacağınız ibadetleri Allah kabul eder; fakat hiçbir zaman işinizi gücünüzü bırakıp bütün vaktinizi ibadete hasretmenizi istemez.) “O'nun en sevdiği ibadet, az da olsa devamlı olan ibadettir...” buyurdu. (12) Ramazan ayında kazandığımız iyi ve güzel ameller olmuştur.

Yukarıda geçen hadiste de tavsiye edildiği gibi, bunları devam ettirmemiz gerekir. Son günlerini yaşamakta olduğumuz Ramazanda ibadetlere daha fazla sarıldık, oruç tuttuk, her gün beş vakit namazlarımızla birlikte teravih namazı kıldık.

Camiye, cemaate devam ettik, dua ve niyazda bulunduk. Kur'an-ı Kerim okuduk, vaazları ve okunan mukabeleleri huşu içinde dinledik. Nefislerimizi terbiye ettik. Orucumuzun sevabını gideren her türlü çirkinliklerden kendimizi korumaya çalıştık. Fakire, yoksula, kimsesizlere, dul ve yetimlere, öksüzlere yardım ettik.

Birlik, beraberlik ve kardeşlik içerisinde olduk. Halkımızda görülen yanlış davranışlardan biri de şudur: Ramazan ayında elde edilen manevi değerler ve ameller genellikle Ramazandan sonra terkediliyor, ibadette gevşeme, gaflet, yalan, gıybet, acımasızlık, yakışmayan bir hayat, iftira, dedikodu, tefrika, dargınlıklar, kırgınlıklar baş gösteriyor.

Ramazanda yıkanan gönüller, bu çirkin davranışlarla yine kirleniyor. İbadetler ve güzel davranışlar, sadece Ramazan ayına tahsis edilmemelidir. Çünkü, nefis ve kalpleri temizleyerek insanların yücelmesi ve yaratıcısına yaklaşması için ibadet en güzel vesiledir.


İnsan ancak ibadetlerle Cenab-ı Hak’ın rızasına ulaşır.

Toplum, Yüce Yaratana sürekli ibadette bulunan iyi ve güzel ahlaklı fertlerle yükselir. Öyle ise, Ramazanda nefsini ıslah edip, güzel bir hayat tarzı kazanan mü'minler olarak, bu durumumuzu muhafaza etmeli, bütün ömrümüz boyunca güzel ameller işlemeliyiz.

Hz. Aişe'nin rivayet ettiği, Sevgili Peygamberimizin şu hadisini hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıyız. "Bir gün Rasulüllah Efendimize: Ey Allah'ın Rasulü, hangi ibadet Allah katında daha sevimli ve makbuldür? diye soruldu." O da : "Az olsa bile, en devamlı olandır" (13) buyurdu.


(1) Mülk Suresi Ayet: 4-5
(2) Bakara Suresi; Ayet: 29
(3) Tin Suresi Ayet: 4
(4) İsra Suresi Ayet: 70
(5) Zariyat Suresi: Ayet; 56
(6) Furkan Suresi Ayet: 77
(7) Hicr Suresi Ayet: 99
(8) Bakara Suresi: Ayet: 236
(9) Ta-Ha Suresi Ayet: 132
(10) Kasas Suresi Ayet: 77
(11) Buhari, Nikah 1: Müslim Nikah:5; Riyazus-Sa-lihin; C.1.Sh 175 H.No:143
(12) Buhari, Savm: 52 Müslim, Mûsatifin 221, Ri-yazus-Salihin: C.1 Sh. 174. H.No:142
(13) Tecrid-i Sarih Tercemesi: C.12. Sh. 191-192 H.No:2030


Şükrü ÖZBUĞDAY
Konya İl Müftüsü
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“Bayram ve Kandil Mesajları” sayfasına dön