AYN-a...

Cevapla
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

AYN-a...

Mesaj gönderen gullale »

Resim

AYN-a...

Ey canını cismi için yakan,


مَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَيَوْ

“Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn(benûne) : O gün, ne mal fayda verir ne de evlât.”
(Şuarâ 26/88)



إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ

“İllâ men etâllâhe bi kalbin selîm(selîmin) : Ancak ALLAH'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).”
(Şuarâ 26/89)


Bir aynadır gönül HAKK'ı gösteren,
Senin aynan bulanık acep neden?
Aynan aydın olsun istersen ey dil!
Tevhîddir onun cilâsı bunu iyi bil.


Varlığın aynası nedir? Varlığın aynası yokluktur. Ey HAKK âşığı! Eğer ahmak değilsen, HAKK'ın huzûruna yokluk götür. Mârifet, kesretten vahdete intikâl edebilmek ve HAKK'ın rengine boyanabilmektir. Göklerdeki bulutların, deryâlardaki suların kendi renkleri yoktur. Onları renkten renge koyan, semâdaki Güneş'tir. Sen de nefsânî arzulardan sıyrıl, yokluğa, yâni hiçliğe er! Zîra her ilâhî tecellînin kemâli, hiçliğe vâsıl olduktan sonra başlar.
[Hz. Pir Mevlâna]

Yola düşersen, sana yol açarlar. Yok olursan, seni varlığa ulaştırırlar.

Bismillah deyip düştük yola amma umarız ve dileriz ki bu satırlar "Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma!" nasihatine muvâfıktır.

Ermişlerdir gelenler bizden evvel
Kulak âşık olmuş gözden evvel


Mâdem öyle daha fazla bekletmeyip Derviş Mustafa Dedemizin Beyati Âyin-i Şerifi'nin III. Selâmı'ndan katreler sunalım,
aşk ile nûş ide görün, iyi gelecektir…



[NEV-NİYÂZ ve DEDESİ]

- Dedem, son mektubunda "Es-Settar" esmâsında bırakmıştın bizleri, yolda komazsın değil mi?

- Eyvallah, RABBimizin cemâlî esmâsındandır "es-Settâr" ism-i şerîfidir. Kullarının gizli-âşikâr bütün hâllerine vâkıf olan RABBimiz, onların nice ayıp ve kusurlarını örter ve bağışlar. Böylece onların hâllerini ıslâh edebilmeleri için fırsat verir. Zira ayıp ve kusurları açığa çıkan birinin hâlini düzeltebilmesi artık çok zordur.

- Yâhu adam o kadar yapmış etmiş, âlem bilsin de ibret alsın işte?

- Unutmayasın gönüller nazargâh-ı ilâhîdir. Bir insan ne kadar kusurlu olursa olsun, onun gizli kusurlarını araştırıp ortalığa dökmek, gönlünü rencide edeceğinden RABBimizin de gazâbını celbeder. İnsanların iffet ve haysiyetini zaafa uğratan hâllerini anlatmak ve böylece kendini üstün göstermeye çalışmak gibi süflî tavırlar, bu hususta gaflet edenlerin nice hayırlı amellerinin bile hebâ olmasına sebebiyet verir.

- Hem o ayıp kimin ayıbı, onu da iyi anlamak lazım değil mi? Peygamber Efendimiz (sav) "mümin, müminin aynasıdır" hadis-i şerifi bunu anlatmaz mı?

- Ayna ya, gönül aynası bâzen kişinin kendisine ayna olur. Bâzen mümin kardeşine ayna olur. Bâzen de RABBinin sıfatlarına ayna olur.

- O halde kişi hem gönül aynasını temiz tutmalı ki, başkalarına ayna olsun, hem de gönül aynası tertemiz olanları kendine dost edinmeli ki, kendi hatâlarını görsün.

- O halde canlar "ben"inden çıkıp aynadaki aksine yani aynadaki "ben"in nasıl olduğuna bakmalıdır. Bizi mutlu kılan aynadaki "ben"lerimiz, akislerimizdir. İnsan "ben"ini yüceltebilir ama aynalar yalan söylemezler...

Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur. [Şems, 9]

- Peki gönül aynamızı nasıl parlatıp cilalamalı?

- Cenâb-ı HAKK'ın cemâlî sıfatları, ancak nefsini tezkiye, kalbini de tasfiye etmiş olan mü'minlerde en güzel sûrette tecellî eder. Bu sebeple bir mü'min, iç âlemini bütün menfîliklerden arındırabildiği, yâni ALLAH'tan uzaklaştıran her şeyden temizleyebildiği nisbette, ilâhî ahlâkın pek cilalı bir aynası hâline gelebilir. Biz de gönül aynasını Kur'an ve sünnetle her an temizleyen, zikrullah ile cilâlayan, azaları ayna olarak Efendimiz'in hal ve harekatını bize yansıtan "gönül sultanları"na bakarak güzelleşelim, yarın HAKK Divanı'na kalb-i selim ile gidelim…

Hiç şüphesiz ki Allâh Teâlâ, sizin sûretlerinize ve amellerinize bakmaz; ancak kalblerinize nazar eder. [Hadis-i Şerif, Müslim, Birr-33]

- Demek, bize kalb-i selim lazım...

- Hazret-i Pir Mevlânâ (ks), kalb-i selîmle ilgili şu misâli verir: Yûsuf -aleyhisselâm-, seferden gelen bir dostuna: "Bana ne hediye getirdin?" diye sorar. Dostunun cevabı pek mühimdir: "Sende mevcûd olmayan nedir? Ancak senin cemâlinden daha güzel bir şey olmadığı için sana bir ayna getirdim ki, her vakit sendeki cemâl tecellîlerini onda müşâhede eyleyesin!.."

- ALLAH'ta olmayan ne vardır ve O'nun neye ihtiyacı olabilir?

- HAKK Teâlâ Hazretleri her şeyden münezzehtir. Bütün güzelliklerin asıl hâlıkı ve asıl müsebbibidir. "O'nun neye ihtiyacı olabilir?" diye kul kendisine sorması, O'nun yüksek huzûruna kalb-i selîmi muhâfaza ederek gitmek îcâb eder ki, O'nda eşsiz ve sonsuz cemâl ve esrâr tecellîleri müşâhede olunsun!

- Aman efendim Kirli puslu bir camdan seyrederiz âlemi...

Gözünün önüne mâvi cam koyan kimse, dünyayı masmâvi görüyorsa bu, dünyanın mâvi oluşundan değil, camın rengindendir. Eğer sen de dünyayı bir camın ardından seyrediyorsan, sana çirkin görünen kadar güzel görünenler de, sana kusursuz görünenler gibi noksan ve ayıp görünenler de hüviyetlerini senin baktığın camdan alıyorlar. Yâni sen onlara kendi nefsinin camıyla bakıyorsun demektir. Hülasayı kelam, sen başkasının ayıbını görmekle oyalanırken, kendi ayıplarını görmekten uzak kalıyorsun, dilini başkalarının kötülüğü dedikodusuna harcıyor, ne yazık ki etrâfına güzel sözler söylemez oluyorsun...

- Peki biz aleme hangi gözle bakalım?

- Mü'min kimse, bu âleme başka bir gözle bakar. Yol büyüklerinin "Senin ile bakayım, seni göreyim Mevlâm" mısralarını düşün... Bu dünyâya kendi gözünle değil (noktayı nâzar) senin yaratanın gözüyle bakıp yine seni yaratanı (esma tecellisi) görmeye çalış (ki görüp görebileceğin tek ve mutlak güzellik ancak O'dur) Hem etrafına bakarken ALLAH'ın nâriyle değil nûruyla bak! Varlıklara ALLAH'ın nârıyla yani ateşiyle bakanlardır ki O'ndan uzak kalmanın hüsranı içinde kalır, iyiyi kötüden ayıramazlar. ALLAH'ın celâlini cemâle çevirmek yani O'nun yakıcı ateşinden uzaklaşıp büyüleyici güzelliğini görmek için, çevrene O'nun dilediği bakışlarla bak.

- Eksik olmayasınız, hasta hasta yorduk sizleri de, dua eder, duâ bekleriz...

- Ya RABBî! Sen bize o temiz aşk ve muhabbet suyundan ver ki bizim dünyâ ateşimiz sönsün, yerinde senin nûrun belirsin. Sen istersen nâre, dilersen nûr a gark edersin. Bizim için nûru seç. Senin cezâ ateşinle değil, güzelliğinin nûrunda ateş-i aşkın ile yanalım. Bizi kendi huzûruna al. Bizi kendimizden uzaklaştır ve sana yakın et. Gönüllerimize sırların en güzeli olan kendi sırrını doldur. Gözlerimizden bu çok renkli dünyâ nakışlarını sil ki yalnız seni(nle) görelim.

Aşkı ile yak ya Huu ki huzur bulalım

Receb-i şerif ile bereketlenen gönlünü ilâhi ahlaka ayna kılana aşk olsun,
Kur'ân'ı kendine ayna yapıp onu Efendimizin aşkı nûruyla okuyan o aynadan kendini müşâhede eyleyene müjdeler olsun…

Muhabbet-i Ehli beyt-i Mustafa üzerlerimize sâyebân,
Vakt-i şerif, sebeb-i gufran, âleme bayram olan Cuma, mağfiret vesilesi Receb-i şerif,
ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve âkibet, zâhir ve bâtınlarımız hayrola, aşk ola, aşk ile dola, Aşkullah, Muhabbettullah, Mârifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola erenler

Umalım ki MEVLÂm söylediklerimizi önce bize duyursun,
sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun. . .


MEVLÂm ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin
Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da
huzur bulasınız efendim


ALINTI
En son gullale tarafından 27 Ara 2010, 05:13 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: AYN-a...

Mesaj gönderen habibi »

Resim

"Yukarı doğru uçmayı öğrenen bir kuş,

hedefe ulaşamazsa da topraktan kurtulmayı öğrenmiştir ya.


Sen de rûhunu bedenden kurtarıp uçmayı öğren.

Gördüğün renkler, şekiller, tattığın lezzetler, zevkler sana kalmaz.


Bütün gönül darlıkları dünyaya bağlandığın nisbettedir.

Bunları düşünüp anladığın gün, üzüntün kalmayacaktır!.."
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: AYN-a...

Mesaj gönderen gullale »

ResimAYNAnın SIRRı

Adamın biri, ilk defa gittiği şehrin târihi çarşısına uğradığında, bir dükkâna girerek;


- Hâtıra eşyâ almak istiyorum,
demiş.
- Ne tavsiye edersiniz?

Dükkân sâhibi yaşlı zat, adamı tepeden tırnağa süzüp:

- Buranın en meşhur malı, aynalardır evlâdım,
demiş.
- Ama onları almaya güç ister.

Adam, hiç düşünmeden:

- Ben, yaşadığım şehrin en zengin insanıyım,
diye atılmış.
- Benim için para önemli değil.

İhtiyar, dudak büküp:

- İnşaallah gücün yeter,
demiş.
- Çünkü pâdişahlar bile alamadı onları.

Adam, ses tonunu iyice yükselterek:

- Benim elde edemeyeceğim şey yoktur!..
diye direnmiş.
- Fiyatları ne kadar?

İhtiyar adam:

- Seçeceğin aynaya bağlı,
diye gülümsemiş.
- Günümüze âit aynaları normal fiyata alabilirsin. Fakat eski aynalar pahalıdır.Hele hele antikalara gücün yetmez. Ama geleceğin aynası bedâvadır, fakat onu görsen pek beğenmezsin.


Adam, bu sözleri pek anlamamış. Ama merâkından çatlayacak gibiymiş. Aynaları bir an önce görmek istediğinden, yaşlı adamın koluna girip,dükkânın arka bölümüne geçmiş.

Yaşlı adam, elindeki baston ile işâret ederek:


- Sana ilk önce günümüze âit aynayı göstereyim,
demiş.
- Çerçevesi gümüştendir. Fiyatıysa sâdece üç altındır.

Adam, duvarda asılı duran kristal aynayı kısa bir süre incelemiş. Ve ona bakarak saçlarını düzelttikten sonra:

- Bunun bir özelliğini görmedim,
demiş.
- Evimde de bundan üç dört tâne var.

Yaşlı adam, seke seke ilerleyerek:

- O halde bu aynaya bak!..
demiş.
- Çeyrek asır öncesine âittir. Çerçevesi bakırdandır. Fiyatı ise yüz kese altındır.

Adam:

- Herhalde şaka yapıyorsunuz,
diye gülümsemiş.
- Böyle basit bir ayna, on altın bile etmez.

İhtiyar adam:

- Ben sana söylemiştim!..
diye kızmış.
- İsterseniz vazgeçin.

Adam, iş olsun diye aynaya baktığında, bağırmamak için kendini zor zaptetmiş. Gözlerini ovuşturarak baktığı aynadaki görüntü, onun yirmibeş yıl önceki hâline âitmiş. Ne başının büyük bölümünü saran beyaz saçlar varmış bu görüntüde, ne de yüzünü kırış kırış eden derin çizgiler.

Adamın aynaya takılan gözleri, biraz sonra fal tşı gibi açılmış. Çünkü aynadaki gençlik görüntüsünün hemen arkasından,sevdikleri geçiyormuş birer birer.

Büyük bir dehşet içinde:


- Aman ALLAH'ım!..
diye bağırmış.
- Bu geçen,kız kardeşim değil miydi? Hem de henüz kanser olmadan önce.

Daha sonra, en sevdiği teyzesi ve dayısı da geçmişler, adamın görüntüsü ardından. Her ikisi de, çeyrek asır önceki halleriyle.

Adam, dayanamayıp başını çevirmiş aynadan. İhtiyar, ona sokulup:


- Bu işten vazgeç!.
demiş.
- Zâten bir çok insan da öyle yaptı.

- Hâyır!.
diye îtiraz etmiş adam.
- Kardeşimi özlemiştim, dayımla teyzemi de.

- Peki!.
demiş ihtiyar.
- Şu gördüğün bir antika aynadır. Çerçevesi ahşaptır. Değeriyse bin kese altın eder.

Adam,oraya doğru ilerlerken,korkusundan vazgeçmiş. Ama merâkını yenemeyip aynaya baktığında, küçük bir çocuk gibi çığlık atmış. Yedi sekiz yaşlarında bir çocuk duruyormuş karşısında. Soluk yüzlü, incecik, dişleri dökük ve saçları dağınık bir çocuk.

- Aman ALLAH'ım!..
diye bağırmış.
- Bu benim çocukluğum. Cebimdeki sapan bile duruyor.

Adam, biraz sonra sendeleyerek duvara tutunmak zorunda kalmış. Bu sefer, 30-35 yaşlarındaki halleriyle annesi ve babası geçiyormuş geriden. Daha sonra da, nur yüzlü dedesi. Annesi, her gün defâlarca yaptığı gibi, öpüvermiş onu yanağından. Babası ise, her zamanki şakacılığıyla, ensesine bir şaplak atmış yavrusunun.

Adam, kaçarcasına uzaklaşmış oradan. İhtiyarın yanına yığılmış ağlayarak.

Yaşlı adam:


- Gerçek aynalar böyledir evladım!..
demiş.
- Bu yüzden de ulaşılmaz onlara.

Adam, biraz olsun kendine geldiğinde, dükkândan atmak istemiş kendini. Fakat tam çıkacakken:

- Bedava aynalardan söz etmiştiniz,
demiş.
- Onu da merak ettim.

İhtiyar adam:

- Ona hiç bakma evlat!.
diye atılmış.
-Bu gün çok fazla yoruldun, kalbin dayanmaz.

- Mutlaka bakmalıyım!.
diye ısrar etmiş adam.
- Gördüğüm şeylere artık alıştım.

Yaşlı adam, çâresiz kabul etmiş ve duvarlara asılanlardan farklı olarak, dükkânın döşemesi üzerine indirilen bir aynayı gösterip:

- İşte bu da geleceğin aynası!.
demiş.
- Çerçevesi altından olup bedâvadır. Ama onu hiç kimse almadı.

Adam:

- Geleceğin aynası hâ!.
demiş.
- Üstelik de altından ve bedâva...

İhtiyar, hiç sesini çıkartmamış. Adam ise, emin adımlarla aynaya doğru ilerlemiş ve bakmak için yere eğildiğinde oracığa yığılıp kalıvermiş.

Yaşlı adam:


-Geleceğin aynasında ne göreceğini tahmin etmen ve ona göre hazırlıklı olman gerekirdi evlâdım, demiş. Senin de gücün yetmedi demek ki...

İhtiyar adam, müşterisinin cansız vücûdunu kucaklarken, onun aynadaki görüntüsüne bakmış.

Kuru bir iskelet görünüyormuş...
Resim
Cevapla

“Şiirler” sayfasına dön