ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

46.ıncı ŞİİR

<= Resim =>

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

Resim


Ey tarîkat düşmeni bil kim nedür bu şerr ü şûr
Dem-be-dem Allâh diyen âşıklara senden gurur..


Ey MuhaMMedî Tarîkat düşmanı söyle ki, nedir bu sendeki amansız şerr/ALLAHu zü’l- CeLâL’in emirlerine isyan edip cehâlet kavgası şamatası, gürültüsü neden?.
Durmadan “ALLAH!.” diyen MuhaMMedî Hakk Âşıklara karşı sendeki bu kibir, aslı astarı olmayan boş ve kıymetsiz şeylere güvenip mağrur olmak neden?.


Resim

Kendüñe magrûr olup hannâsa virdüñ özüñi
Her nefes kalbiñde igvâ eyleyen ol fis-sudûr..


Nefsinin fâni ve faydasız hevâ ve hevesine maglub ve mağrur olup HAKk’ın Yurdu Özünü,
Nefsine yerleşip, gizlenip, sinerek fırsat bulunca vesvese vermek için dönüp gelen, sen besmeleyi çekince kaçan, sen gaflete dalınca başına musallat olan sinsi Şeytan’a teslim ettin Hizbuşşeytandan oldun!.
O en büyük düşmanın ki, SADRıyın İÇinde, hiç durmadan hernefeste kalbini ayartıp azdırmaya baştan çıkarmaya çalışmaktadır!.


قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
Resim---“Kul eûzu bi rabbin nâs (nâsi).: De ki: “Ben insanların Rabbine sığınırım.”
(Nâs 114/1)

مَلِكِ النَّاسِ
Resim---“Melikin nâs (nâsi).: İnsanların melikine (mâlikine).”
(Nâs 114/2)

إِلَهِ النَّاسِ
Resim---“İlâhin nâs (nâsi).: İnsanların İlâhı’na (sığınırım).”
(Nâs 114/3)

مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
Resim---“Min şerri’l- vesvâsi’l- hannâs (hannâsi).: Gizlice vesvese verenHannasın vesveselerinin şerrinden.”
(Nâs 114/4)

الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
Resim---“Ellezî yuvesvisu fî sudûrin nâs (nâsi).: Ki o (hannas), insanların göğüslerine vesvese verir.”
(Nâs 114/5)

مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
Resim---“Mine’l- cinneti ve’n- nâs (nâsi).: İnsanlardan ve cinlerden (insanların Rabbine, Meliki’ne ve İlâhı’na sığınırım).”
(Nâs 114/6)

Resim

Kibr-ile tâat kılursın nefsiñe magrûr olup
Âşıka zann-ıla bakduñ cümlesi oldı kusûr..


Sen ki nefsine ezelden yüklenmiş ve KuLLuk İmtihanın gereği olan heve-hevesine gurulanıp kibirlenerek güyâ RABBının emirlerine uyup kulluk etmektesin sanmaktasın!
Bu cehâlet körlüğün gerçek Hak âşıklara kötü zannınla bakmana sebeb oldu ve onların her işini ve düşüncesini kusur sandın eksik ve yanlış bildin!.


Resim

Nefsiñi emmâreden kurtarmaga var çâre kıl
Kılmaya tebdîl ahsen vechiñi yevmün-nüşûr..


Sen en iyisi şu zavallı Nefsini, Kötülüğü emredicilikten kurtarmanın bir çâresini aramaya koyul!
Yoksa HaKk TeÂLâ, âhirette dirilme gününde, bu şeytanlaşmış hal yüzünü güzelliğe çevirir sanmayasın haa asla!.


Resim

Vay saña kim ehl-i inkâr zümresinden olasın
Şol kıyâmetde yerinden turıcak ehl-i kubur..


Sana çok yazıklar olsun ki sen, mezarlarında yatanlar dirilip kalkınca ve hesaba çekilince göreceksin ki, sen de HaKk TeÂLâ’yı inkar edenler topluluğundansın ki, vayy sana!.

Resim

Ârifiñ ilm-i rumûzın bilmeyen ey bed-fiâl
Sebai seyrân idüp gel gör nedür andan zuhur..


MuhaMMedî Ârifin rumuzlu, ince nükteli, gizli mânâ ve işâretler içeren ÖZ İlminden anlamayan yaramaz işler peşinde koşan ahmak adam,
Kendi İç Âlemin gibi olan şu yedi kat gökleri seyredip de yaratanın yaratış sanatını BİL-BUL-O-YAŞA ve Yaşayan Şâhidi ol!.


Resim

Varlıgı terk itmeyince vara irilmez ayân
Sözime sâbit-durur İncîl ü Furkân ü Zebûr..


İnsan AKLına yüklenen, algılayıp durduğu, izafî, iğreti, gelgeç ve ölümlü MevCÛD varlığına tapmayı terk etmeyince, Vâcibu’l- VüCÛD olan ebedî Mutlak VAR olanın SILAsına, açık-seçik- aşikârca anlayarak vuslat ve ASLına rücû’-dönüşü olamaz ki,
Bu sözümün doğruluğu ALLAHu zü’l- CeLâL’in; İncîl, Kur'ÂN-ı Kerîm/Furkân ve Zebûr Kitabları ile sabittir ve gerçektir..


Resim

Evliyânıñ nutkına çün lâ diyenlerdür şakî
Rehberi Firavn olur hakk-ı Kelîmüllâh-ı Tûr..


ALLAH celle celâlihu Dostu VelîyyuLLAH’ın Hakk SÖZlerine “Lâ!. Hayır!.” diyenler Evliyâsı değil Hakk YOLu Kesici Eşkiyâlardırlar,
İşte bu eşkiyâların din, dünya ve âhiret Rehberleri Tûr-i SİNÂ’nın Kelîmüllâhı Musâ aleyhisselâm olması hakk iken, düşmanı olan dünkü ya da bu günkü Firavunlar olur/olacaktır!.


Resim

Dört kitâbıñ sâbiti zât-ı Hûdur hakkal-yakîn
Ey bu tevhîdden habersiz gey sakın olma ki dûr..


Dört kitâbın; Zebûr, Tevrat, İncîl ve Kur'ÂN-ı Kerîm kesin hükmüdür ki, “Lâ Huveİllâ HU” olanın Mârifet-i MuhaMMedî Hakka’l- Yakîn İlmine ulaşınca ZÂTuLLAHın, MutLÂK Huve olduğunu AnlayaBİLir ki,
Sen, bu Tahkik Tevhîdden habersizce başkalarına uyarak, öğrendiğin Taklidi Tevhîdden ayrılımakta sakın tereddüd etme!.


Resim

Kendü sırrın bilmeyen virmez hakîkatdan haber
Çünki bu yolda delilimdür benüm şîr-i Gafûr..


Kendi Kulluk Sırrı olan; “Nefsini ve RAbını ANLAmak” Makamına/Rüşdüne ulaşamayan kimseler Hakk hakîkattan haber veremezler de lafla peynir gemisi yürütürler..
Bu gerçektir ki, bu hususta benim delilim el Gafûr olan ALLAHın Aslanı ALİ kerremallahu vechehu dur..


El Gâfuru:
Resim

Resim

Nâzil oldı çün anuñ hakkında hakdan hel etâ
Noktavî dirler aña iren olur ehl-i sürûr..


Çünkü onun hakkında HaKk TeÂLÂ'dan, İnsân-Dehr-“Hel Eta” Sûresi inmiştir.
Ki o, Haydâru’l- Murtezâ olan ALİ kerremallahu veçhedir ki, “NOKTAvî” de derler, VelîYuLLAHın başıdır ve O’na ULAŞanlar Sürûr Ehli olurlar..


هَلْ أَتَى عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا
Resim---“Hel etâ ale’l- insâni hînun mine’d- dehri lem yekun şey’en mezkûrâ (mezkûren).: İnsanın üzerinden, henüz “anılmaya değer bir şey” değilken,(anılmaya değer bir varlık olana kadar) uzun bir zaman geçmedi mi?. (ilk defa tek hücre olarak yaratılmasının üzerinden,anılmaya değer bir varlık haline gelmesine, doğmasına kadar geçen süre)”
(İnsân -Dehr 76/1)

Noktavî:
İMaM Ali kerremullahi veche’nin: “İLiM bİR NOKta idi onu câhiller ÇOĞlattı!”
BUYUrduğunun MÂNÂsı, RUHu, SıRRı bu İLK NOKtadır..


İMaM Ali kerremullahi veche: “Her İLiM “Besmele” ye, o dahi “ﺐ - Be” harfine, o dah, Be harfinin altındaki “.” NOKta da mündemic*tir, derc edilmiştir, toplanıp içinde CEM’ edilmiştir.”
BUYUrduğunun da MÂNÂsı, RUHu, SıRRı bu İLK NOKtadır..


*Mündemic: İndimac eden, dürülüp sarılan, içine sokulmuş olan. İçine alınmış olan.

Velâyet ŞAHımız İmam Ali kerremullahi veche ne güzel Buyurmakta ki: “Tüm Kur'ân-ı Kerim Fâtihaya, Fâtiha Besmeleye, Besmele “Be- ب ” Harfine DERC edilse-yoğunlaştırılıp içine sokulsa; BEN o “Be” Harfinin NOKTAsı Olurum!”buyurmaktadır.

Ondandır ki
Ali kerremullahi veche Sırrına eren İLİM Şehrine SALLeder-ULAşır..

Resim---Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan girmelidir!.” buyurdu.
(Hazreti İbn-i Abbas’dan; Hâkim-i Nişaburî Müstedrek C. 3 S. 126)

Bu buyruğuna, isteyen savaşçılar, barışçılar ve isteyen istediği mânâyı verir.. ama bir gerçek var, o nokta sensin, o nokta benim.. Kim Âli Sırrına ererse İlliyinin sırrına ermiştir, Esfelinden kurtulmuştur..
Yoksa “kör nokta”dır..
HaKk ÂŞIKLarsa, buna; “
Be SıRRı” deriz, “Bi Sırrı” deriz, Âli Sırrı deriz, BİZ BİR-İZ Sırrı deriz, BİLELİK Sırrı deriz, SIRR-ı SÜVEYDâ Sırrı deriz.. Tabi deriz bu “bi” besmelenin Bidâyeti-Başlangıcı.. Bu bidâyeti Rahmâniyettir ana karnından ki, ana rahminden başını çıkarıp da “ne var, ne yok?” diye bakan bir çocuk gibidir.. “Besmelenin-Bismillâhir rahmânir rahîm’in “be”si ne oluyor kardeşim, nereymiş bura?” diye.. Nihâyeti ise, boğazının çukuruna kadar mezâra gömülmüş bir Rahîmiyet Tecellîsi sonucudur..
Küllî Şey’in Şe
ÂNda, şu ÂNda, “her ÂN yeniden yaratılış” neş’esinin şenliğinde birden iştiraktir..
Eşhedu en lâ ilâhe illâ ALLAH eşhedu enne MuhaMMeden abduhu ve rasûluhu BİZ BİR-İZ BİLEliğidir..
Şüphesiz ki takip ediyorsunuz biz “
MuhaMMedinur”da bir chat çatafatası yapmıyoruz!. Kimseye de bir şey söylemiyoruz!. Sadece “MuhaMMedinur” bir MuhaMMed aleyhi's-selâm güvercinliği gibidir.. Benim TEKe TEK Terasta ak güvercini beslediğim gibi, kendi nasibi ve kısmeti olanlar için konulan şeydir.. Ama esası şudur ki, yalınız orası aynı zamanda tohum günü geldiğinde kime lâzım ve lâyıksa bulacaktır.. Bu çağ ki, kendisi, kendi çağının içindeki zincir halkası olup olmamak herkesin paşa gönlünün işidir.. paşa gönlün ne istiyorsa onu yaparsın..
Açıkçası, ister yer içer, bu gün değilse yarın af edersin geberir gider!. Bizler de her
ÂN, BİZ BİR-İZ MuhaMMedi Şuurunu, Nurunu, Sürurunu, Onurunu, Şerefini ve Haysiyetini yaşar, Muradullahı DUYar, Emrullaha UYar, Sünnetullah içinde Şe’enullah İman ve Amelini fiilen UYgular Kaderullahı YAŞArız inşâe ALLAHu TeÂLÂ..


Resim

Her kim irdi Seyyid-i Muhtâra oldur bil veli
Kalbine inzâl ider anuñ kelâmullâh u nûr..


Bu KuLLuk İmtihÂNı Âleminde her kimin ELi ki, MuhaMMedu’l- Muhtâr’ın Seyyidi ALİ kerremallahu vechehu ELİne ERmişse gerçek VELîyuLLAH o kimsedir bunu BİL!.
İşte o kimsenin kalbine BiİzniLLAH Kelâmullâh ve Nûr İner!.


Resim

Bu Sinân Ümmî ne söyler remzini añlan ayân
Ey haristân ehli var bu gafleti terk eyle tur..


Bu MuhaMMedî HaKk Âşık Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu söylediği sözlerdeki ince nükte ve SIRRları açık-seçik ANLAyın ki,
Eyy sizler, bu DikenistÂN olan Dünyayı GÜListÂN sananlar ANLAyın ki, kör gaflet uykunuzdan uyanıp terk edip uzak DURaBİLesiniz inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Şerr: Kötü iş, kötülük. Fenâlık. * Kavga. * Allaha isyan, emirlerine uymama, muhalif hareket etme. * Fenâ adam, fenâlık yapan adam, kötü adam. * Daha kötü, en kötü.
Şûr: Şamata, gürültü.
Gurur: Kibir. Boş yere güvenmek. * Kıymetsiz şeylere güvenip mağrur olmak.
Mağrur: (Mağrur) Gururlu. Boş bir şeye güvenen. Fâni ve faydasız şeylere güvenip kendini aldatan. Mütekebbir. Kibirli kimse.
Hannâs: (El-Hannâs) (Hunus. dan) Geri çekilerek veya büzülerek, sinerek fırsat bulunca vesvese vermek için dönüp gelen. Sinsi şeytan. Besmeleyi işitince kaçan, gaflete dalınca musallat olan şeytan.
İgvâ: Ayartmak. Azdırmak. Baştan çıkarmak.
Tâ‘at: İbadet etmek. Allah'ın (C.C.) emirlerini yerine getirmek. İtaat etmek.
Kusûr: Noksanlık. Eksiklik. Noksan ve âcizlik. İhmal. Tedbirsizlik.
Zann: Şüphe. Zannetmek, samak. Sezme.
Tebdil: Değiştirmek. Tağyir etmek. Bir şeyi başka bir hâle veya şeye değiştirmek.
Ahsen: En güzel. Çok güzel.
Vech: (Vecih) Yüz, çehre, surat.
Nüşûr: Neşirler. * Yaymalar, dağıtmalar. * Öldükten sonraki dirilmeler
Kubur: (Kabr. C.) Kabirler, mezarlar, türbeler.
Rumuz: (Remz. C.) İşaretler, remizler, ince nükteler, mânası gizli olan işaretler.
Fi‘âl: (Fiil. C.) Fiiller, yapılan şeyler.
Bed: f. Fenâ. Kötü. Çirkin. Yaramaz. şer. şeni'.
Seb‘a’i: (Seb'a) Yedi.
Ayân: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Nutk: (Nutuk) Söyleyiş, söyleme kabiliyeti, konuşma, hitabet. * Dervişlerce büyüklerin manzum sözleri.
Kelîmü’llâh: "Cenab-ı Hakk'ın hitab eylediği zat" (meâlindedir). Hazret-i Musa'nın (A.S.) bir ünvanıdır. Çünkü O, Tur-u Sina'da Cenab-ı Hakk'ın kelâmını, hitabını duymak mazhariyetine erişmiştir. * Resul-i Ekrem (A.S.M.) mi'rac-ı şerifinde Cenab-ı Hak ile tekellüme mazhar olduğundan bir ismi de Kelimullah'tır.
Tûr: Musâ Peygamberin (A.S.) Allah (C.C.) kelâmına nâil olduğu, Süveyş ile Akabe Körfezi arasındaki bir yer ve bir dağ ismi. Cebel-i Musa veya Tur-u Sinâ da denir. * İbn-i Sinâ'nın ceddinin ismi.
Durmak (t): Ayağa kalkmak.
Şîr: f. Aslan.
Sürûr: Sevinç. Neş'eli olmak.
Muhtâr: İhtiyar eden. Seçilmiş olan. * Hareketinde serbest olan. İstediğini yapmakta serbest olan. Hür. * Köyde veya şehrin mahallesinde seçimle o semtin idâre ve hükümet işlerini üzerine alan kimse. * Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir ism-i şerifi.
İnzâl: (Nüzul. dan) İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme.
Haristân: Dikenlik..
Remz: İşaret. İşaretle anlatmak. * Güç anlaşılır. * Gizli ve kapalı söyleme.
Gaflet: Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık. En mühim vazifeyi düşünmeyip, Cenab-ı Hakk'a itaat gibi işleri bilmeyip, başka kıymetsiz şeylerle uğraşmak. Nefsine ve hevesâtına tâbi olarak Allahı ve emirlerini unutmak.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

47.inci ŞİİR

<= Resim =>

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

Resim


Ârif-iseñ vir haber kim manî-i mutlak nedür
Nâtık-ısañ işbu yolda söyle kim el-hak nedür..


Gerçekten MuhaMmedî Âriflerden isen bize haber ver ki bilelim, “Mânâ-yı Mutlak” denilen İŞin İÇ YÜZü.. SÖZün; kesin, şüphesiz, aslâ bir şarta bağlı olmayan, yalnız ve tek OL-ÂN Özü NEdir?.
Gerçekten SÖZ DEmeye yetkili isen buyur, bu yolda söyle bakalım, mutlak El HAKk ALLAH celle celâlihu ki, VAR-lığı hiç değişmeyen, ibadete lâyık, lâzım ve her hakkın sahibi, Âdil-i Mutlak ve Vacib-i lizâtihi ALLAHu zü’L- CeLÂL KİMdir ve el hak olan SÖZ NEdir?.


El Hakku :
Resim

Resim

Sordugum ayb olmasun âr itmez aslın soylayan
Âşıkıñ azm itdigi menzil-i istigrâk nedür..


Sana sorduğum soruları ayıp sanmayasın ki, MuhaMmedî AŞKuLLAH YOLUnda Ârifler, ASLını soylamaktan-huyuyla suyuyla ortaya dökmekten asla utanmazlar!
Sen de söyle bakalım, MuhaMmedî Âşıkların canla başla koşmaya-ULAŞmaya çabaladıkları
“Menzil-i İstigrâk”denilen Aşk-ı İlâhî ile dünyayı unutup kendinden geçerek ULAŞılan ÖZ SILA Yurdu-İNiş İLLiYyini NEdir?.


Resim

Men aref sırrın bilen virsin bize bir hûb kelâm
Lâ-yıla illâdan olan muhtelif ahlâk nedür..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin BUYurduğu “Men ‘aref” SILA Sırrını bilen birisi lâzım ve lâyık olan hoş bir kelâmla bize haber versin ki,
Bu Ham Akıl ÂLemi dünyadaki insanların bir kısmı “Lâ İlâhe-Hayır İlâh yok!.” Kısmında HizbuşşeytÂN.. Bir kısmı da “İLLâ-ANcak ALLAH Hariç!.”
Kısmında HizbuLLAH HÂLind,e çeşitli Hulkiyyet, Huy, tabiât, tutum ve davranış tarzı-tavrı içinde ahlâk sahibi oluşları NEdir?.


Lâ İlâhe: Hiçbir İlâh Yoktur.. İnKÂRı..
İLLâ ALLAH: ANcak El İLÂH Olan ALLAH celle celâlihu hariç.. İkRÂRı..

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu : Nefsini tanıyan kimse Rabbini tanımış olur.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

El İlâhu:
Resim

Resim

Kenz-i mahfî sırrınıñ esrârını söyler dilim
Ehl-i aşka lâ diyüp İblîs okın atmak nedür..


Ey MuhaMMedî Âşık CÂNım!
İyi DİNLe ki, ALLAHu zü’L- CeLÂLimizin “BEN kenz-i mahfi-gizli bir hazine idim” SıRRını SıRRını SERmekte söylemekte Dilim-GÖNLüm sana!.
Bu SÖZümüe Sahib Çıkan gerçek Ehl-i AŞK olan MuhaMmedî Âşıklara İ’tiraz ederek, Lâin İblîs’in “LÂ!.” İnkÂR OKUnu atmak NEdir?.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ALLAH celle celâluhu: “Küntü kenzen mahfiyyen Fe ahbebtü en u’refa fe halaktü’l-halka Li ya’rifânî: BEN kenz-i mahfi-gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” buyurdu.

Bu Hadis-i Kudsînin kaynakları şöyledir:
1. Ed-Dürerü’l-Müntesire, Celalettin-i Suyuti,125
2. El-Esraru’l-Merfua, Aliyyu’l-Kâri, 273
3. Aclunî , Keşfu’l-Hafa, Aclunî, 2:133
4. El-Fetevâ, El-Halîlî, 1:72
5. Mesnevi, Celâleddin-i Rumî, 5:104
6. Divan-ı Mevlânâ Câmî, 37
7. Divân-ı Niyaz-i Mısrî, 2
8. Divân-ı Şeyh Ahmet Cezerî, 1:190
9. İşârâtu’l-İ’câz, Bediüzzaman Said Nursi, 23..


Resim

Fezkürullâhe kıyâmen hôş sırâtal-müstekîm
Berzah ili perdesin bu zikr-ile açmak nedür..

ALLAHu zü’L- CeLÂLimizin, “Ayakta ALLAHı ZiKRedin!” Hoş Emrinin “Sırâta’l-Müstekîm- Enstikamette olan HAKk YOL” da YÜRÜyüş hoşluğuyla bu ZİKR ile
Somut-Soyut, Madde-Mânâ, Dünyâ-Âhiret ARAKESit Perdesini ARALamak ve Açmak ve de şu Şe’ÂNuLLAH Şehâdet Âleminde ŞÂHİDi OLaraka YAŞAmak NEdir?.


فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلاَةَ فَاذْكُرُواْ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِكُمْ فَإِذَا اطْمَأْنَنتُمْ فَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَّوْقُوتًا
Resim---“Fe izâ kadaytumu’-s salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmu’s- salât (salâte), inne’s- salâte kânet alâ’l- mu’minîne kitâben mevkûtâ (mevkûten).: Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.”
(Nisâ 4/103)

اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ
Resim---“İhdinâ’s- sırâte’l- mustakîm (mustakîme).: (Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır).”
(Fâtiha 1/6)

Resim

Bil ki fetvânıñ nedür takvâsı añlañ ayân
Gayr-ı hakka devr idüp Hûdan dönüp kaçmak nedür..


Yüce İsLâM Dinimizi İşlenmesi gereken Fetvânın/Şer'î Hükümlerini haber VERişin Takvâsı/Hak olandan AYRılıştan Korunmasının ne demek olduğunu açık-seçik ANLAyınız!.
Hak Hâl bu iken, HAKk TeÂLÂ’yı terkedip de, Başka ŞeytÂNlara dönüp “El HUVe.. HUu!” dan gerisingeriye kaçmak NEdir?.


ALLAH ->LİLLAH ->LEHU ->HU... ALLAH celle celâlihu..
Bütün sıfat-ı kemâliyeyi cem' eder.
ALLAH celle celâluhu, Kur’ân harfleriyle “Elif-Lâm-Lâm ve He” den teşekkül eder:
Zevk ediyoruz ve asla hükmetmiyoruz.
“Böyledir” demiyoruz da “böyle görüyoruz!” diyoruz:
Son “Lâm”ı da kaldırırsak: “Hû-Hüve-O” kalır. Ki Hakku’l- HAKK’tır.
Biliyorsun günü gelince bu âlemde mahlûkat olup da muhatab olacak bir nefs kalmayınca
EL KAHHAR (Kahredici, gücü ile helâk edici, yok edici) olan ALLAHU ZÜ’l-CELÂL:

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---“Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulkul yevm(yevme), lillâhil vâhidil kahhâr(kahhâri) :O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır."
(Mü’min 40/16)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH kıyâmet günü arzı (yer tabakalarını) Kudret eline alır (kabzeder) semâyı (gök tabakalarını) da sağ eline (içine) dürüp büker, sonra (mahşer ehline) MELİK BENİM (Kâinâtın Mâlikiyim) ! Nerede yeryüzünün melikleri (kralları?)” buyurmuştur.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Mukaddime, 192; Buhârî, Zümer Sûresi tefsiri; Müslim, Sıfatü’l-Kıyâme babı)

http://muhammedinur.com/forum/viewtopic ... 2&start=25

Resim

Dört kitâbıñ manisi yek noktadan oldı ayân
Tâlibe hadd ü hicâb olan kara vü ak nedür..


Zebur, Tevrat, İncil ve Kur'ÂN-ı Kerîm dört kitabımızın mânası; TEK-BİR Noktadan “TEKBİR-ALLAHu EKBER!.” Olarak; her Nefsin NAKL Kaderince- AKL Kadarınca BİLeBİLeceği ve GÖReBİLeceği şekil ve HÂLde bu âlemde açık-seçik Tevhid Tercihi olarak nefes nefes Önüne gelmektedir..
İyi de, AŞKuLLahı Dileyen her İNsÂNın KuLLuk İmtihÂNı gereği Önüne SERilen bu; karşılığı neyse görme sınırı HADDLer ve Halkı İle HAKk TeÂLÂ Arasındaki bu GEÇilmesi EMRedilen HİCÂB-Perdler ve yine bu KARA ve AK Zıtlıkları Zevkedişler de NEdir?.


Resim

Nefsini fehm eyleyendür ârif-i billâh olan
Ârifiñ kalbini envâr eyleyen işrâk nedür..


Her şeyden önce gelen KULun izafî VARlık zâtı olan “NEFS”ini Hakkça ANLAyandır MuhaMmedî Şuûr ve NÛR İle RABBını d ANLAyan, Ârif-i biLLAH olan..
Şimdi söyle bakalım, Muhammedî Ârifin KaLBini NÛRlandıran ve İlâhî MÂNÂların NAKLen DOğuşu NEdir?.


Resim

Arş ü kürsî cem idüp vâhid kılan kimdür bugün
Küntü kenziñ manisinden okınan evrâk nedür..


GEÇmişi, GELceği Şu ÂNda, ŞeÂNuLLahta TEK-BİR OL-ÂN; Arş’ını, Kürsî’sini BİZ BİR-İZ Cemiyyeti ederek TEK-BİR kılan el Vâhid ALLAH celle celâlihu Kİmdir bu GÜN, EL ÂN!.
“EL ÂN Olduğu HÂLde Gaybî ve Gizli Hazinemiz”in mânâsından “İKRÂ-OKU!”nan Evrâklar/Kitâblar, Sahifeler, Yapraklar da NEdir?.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
ALLAH celle celâluhu: “Küntü kenzen mahfiyyen Fe ahbebtü en u’refa fe halaktü’l-halka Li ya’rifânî: Ben kenz-i mahfi-gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” buyurdu.

Bu Hadis-i Kudsînin kaynakları şöyledir:
1. Ed-Dürerü’l-Müntesire, Celalettin-i Suyuti,125
2. El-Esraru’l-Merfua, Aliyyu’l-Kâri, 273
3. Aclunî , Keşfu’l-Hafa, Aclunî, 2:133
4. El-Fetevâ, El-Halîlî, 1:72
5. Mesnevi, Celâleddin-i Rumî, 5:104
6. Divan-ı Mevlânâ Câmî, 37
7. Divân-ı Niyaz-i Mısrî, 2
8. Divân-ı Şeyh Ahmet Cezerî, 1:190
9. İşârâtu’l-İ’câz, Bediüzzaman Said Nursi, 23..


El Vâhidu :
Resim

Resim

Pîr yüzinden bildüñise âb-ı hayvân neydügin
Feyz-i Ahmedden gelen âb-ı revân ırmak nedür..


Eğer sen de MuhaMmedî PÎRindeni, Mürşidinden HAKk’a BAĞLı Gönül ELi ALıp, Ebedî HAYy OLuş, her HÂLde HAYyatta ve AYAKta tutan SUyu ki, TEK-BİR DAMLa olan bu SUyun ne Olduğunu BİLe BİLdiysen.. ki bu bir damla SU, ondan Yaratıldığın, ASLen ASLındır ki, bu ÂLeMde fASLına fırtınlar koparmakta bana-sana-ona bak!.
AHMED aleyhisselâmın Rahmetenli’l- ÂLEMîn Kereminden İkramı KALBlerimizdeki Sekînet-i MuhaMMedî İ’tidâl ferahlığı CeNNeti Irmakları NEdir?.


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---“Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn(âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ 21/107)

ALLAHu zü’L- CELÂL ZÂTına; Muhtaç-Mecbur-Me’mur ve Mahkum yarattığı KULLarına gerçek kefildir ve hakkta ve hayrda işlenen amellerini-yaptığını boşa çıkarmaz hamdolsun:

فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لاَ أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ فَالَّذِينَ هَاجَرُواْ وَأُخْرِجُواْ مِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُواْ فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُواْ وَقُتِلُواْ لأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ ثَوَابًا مِّن عِندِ اللّهِ وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ
Resim--- “Festecâbe lehum rabbuhum ennî lâ udîu amele âmilin minkum min zekerin ev unsâ, ba’dukum min ba’d (ba’dın), fellezîne hâcerû ve uhricû min diyârihim ve uzû fî sebîlî ve kâtelû ve kutilû le ukeffirenne anhum seyyiâtihim ve le udhılennehum cennâtin tecrî min tahtihâ’l- enhâr(enhâru), sevâben min indillâh (indillâhi) vallâhu indehû husnu’s- sevâb (sevâbi).: Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki:) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır.”
(Âl-i İmrân /195)

Resim

Münkir-i rüyâ degülseñ yek nazar kıl sen saña
Cân göziniñ gözlüginden görünen gel bak nedür


Eğer Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi ÖZleyip-GÖzleeyip de rü’yâda görmeyi inkâr edenlerden değilsen o zman tek bakışla bak bakalım kendine,
cÂN GÖZüyün GÖZlüğü olan TEN GÖZünle GÖRdüğün KİM?. GÖRünen NEdir?.


Resim---Buharî'nin bir rivâyetinde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Beni rüyâda gören, gerçekten beni görmüştür, çünkü şeytan benim sûretime giremez." buyurdu.
(Buharî, Tâbir 2, 10; Muslim, Rüyâ 10; (2266); Muvatta, Rüyâ 1, (2, 956)

Resim

Zâtına mazhar olan insândan olmış bî-haber
Zâhidiñ meyl eyledügi hûrî vü uçmak nedür


ZÂTULLAHın ZEVk-ü-HAZZına NÛR-u MuhaMMed aleyhisselâm’ın AHMEDÎ AYNAsında AHADî seyre nâil olup Şefâatıyla Şereflenenler şu âlemdeki İnsÂNlıklarından habersiz HÂLegelmişlerdir ki,
Ham Sofunun meyledip peşinden koşup durduğu ömür tükettiği ham aklınca kurduğu kadın-kız ceNNeti de NEdir?.


Resim

Lâ kelâmından geçen añlar bu zikriñ manisin
Dir Sinân Ümmî anuñ envârına müştâk nedür


Bu bahsedegeldiğim ZiKRuLLAHın Mânâsını ancak “Lâ” Sözünden GEÇeBİLenler ANLAyaBİLir..
Sinân Ümmî BaBam kaddesallahu sırrahu da der ki: “ O’nun NÛRLarına İnsan GÖNLünü şevke getirip, özlemle, istekle COŞturup Peşisıra KOŞturan AŞKuLLAH NEdir?.


Resim

Ma‘nî: (Mânâ) İç, içyüz. Bir sözden veya birşeyden anlaşılan. Lâfzın delâlet ettiği şey. * Rüya, düş. * Dilemek, irade.
Mutlak: Salıverilmiş. Itlak olunmuş. Serbest. * Kat'i. Şüphesiz. * Aslâ bir şarta bağlı olmayan. Yalnız, tek.
El-Hak: Hakkın ta kendisi. Tam doğrusu. Tam gerçekten. * Hakkı, hakkı ile izhar ve beyan eden. * Varlığı hiç değişmeyen, ibadete lâyık ve her hakkın sahibi, Allah (C.C.) Âdil-i Mutlak ve Vacib-i lizâtihi.
Soylamak (ı): Uymak, mütâba¬at. Bugün, huyuna suyuna diye kullanılıyor.
Menzil: İnilen yer. Konulacak yer. * Yer. Dünya. Ev. * Mesafe.
İstigrâk: Gark olmak, dalmak. * Dalgınlık. * Ist: Seraba kapılmak. Manevî bir hal ile hayret ve taaccübden bayılmak derecesine gelmek. * Tas: Dalgınlıkla, zihni bütün bütün meşgul olmak. Aşk-ı İlâhî ile dünyayı unutup kendinden geçmek. * Gr: "El" harf-i ta'rifinin, isimleri umumi hale koyması. * Edb: Fazla mübalâğa.
Hûb: f. Hoş, güzel, iyi.
Muhtelif: Çeşitli. Bir türlü olmayan. Birbirine uymayan.
Hulk: Huy. Ahlâk. Tabiat. Yaratılıştan olan haslet. Seciyye. Cibilliyet. * İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller.
Ahlâk: (Hulk.C.) Huy, tabiat. İnsanın davranış tarzı, tutum ve tavrı, bir cemiyette makbul ve iyi sayılan davranış kuralları. Bu kural ve kaideleri inceliyen ilim. Ahlâkın kaynağı ve mahiyetini inceliyen felsefe.Filozoflar hangi hareketlerin iyi, hangilerinin kötü olduğu ve insanın neden ahlâk kaidelerine uyması gerektiği konusunda ortak bir fikre varamadılar. Kimi menfaati, kimi saadeti, kimi de vazifeyi ahlâkın temeli saydı. İslâm ahlâkı ise ahlâkın temeli Allah'ın emrine uygunluğu ve gaye olarak da Allah rızasını almakla insanı şahsi veya içtimâi (toplumsal) bencillikten kurtarmıştır. Ahlâkı da cemiyetten cemiyete ve zamanla değişen keyfî ve tesadüfî kaideler yığını olmaktan çıkarıp Allah'ın emirlerine uygunluğu esas almakla, birlik ve beraberliği ve devamlılığı sağlamıştır.
Esrâr: (Sır. C.) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar. Bilinmeyen şeyler.
İblîs: İnsanları Allah yolundan çıkarmağa çalışan şeytan. (Bak: Hannas, Şeytan)
Berzah: İki âlemin arası. Kabir. Dünya ile âhiret arası. * Perde. * Sıkıntılı yer. * İki yer arasındaki geçit. * Mani'a, engel.
Fetvâ: Bir hâdise, bir muâmele hakkındaki hükm-ü şer'îyi ehli olanın haber vermesi ve o hükme dair verilen mâlumat, bilgi.
Takvâ: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek
Ayân: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Gayr: Diğer, başkası, mâadâ, âher, yabancı. (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)
Devr: Bir şeyin çevresinde dolaşmak. Dönme.
Hadd: Hudut. Çizgi. Sınır. * Cürüm. * Salahiyyet. * Şeriatça verilen ceza. * Derece. Son derece. Münteha. * İnsana ârız olan şiddet ve titizlik. * Def etme. Men etmek.
Hicâb: Perde. Örtü. Hâil. * Utanma. Kendini kusurlu bilip insanlar arasından çekilmek. * Men'etmek. * Allah ile kul arasındaki perde. * Setretmek. Gizlemek.
Fehm: (Fehim - Fehm) Anlayış. Zihnen kavrayış.
Ârif-i bi’llâh: Mürşid, ermiş, evliyâ. Hakkın nuru ile Cenab-ı Hakk'ı bilen. Âlemi, hâdiseleri İlahî feyz ve ilim ile gören veli.
Envâr: (Nur. C.) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar. Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar.
İşrâk: Güneş doğmak. Işıklandırmak. Parlatmak. * Güneşlik yere dahil olmak. * Mc: Kalbe mânaların doğması.
Evrâk: (Vakar C.) Sahifeler. Yapraklar.
Abı hayvan, Abı Hayat ( Âb-ı hayvan, âb-ı hayat (f.a): : (Hayat suyu). İnsanı hayatta ve ayakta tutan bir tasavvuf terimi. İçenin ölmeyeceği su. Bengisu.
Feyz: (C.: Füyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mübareklik. * Şan, şöhret. * İhsan, fazıl, kerem. Yüksek rütbe almak. * Suyun çoğalıp çay gibi taşması. Çok akar su. * Bir haberi fâş etmek. * İçindeki düşüncesini izhar etmek.
Âb-ı revân: Akar su. * Kalbdeki ferahlık.
Münkir: (Nekr. den) İnkâr eden, kabul etmiyen, hakikatı tasdik etmiyen, dinsiz.
Yek: f. Bir, münferid. * Bir oluş, birlik.
Müştâk: (şevk. den) Arzu ve iştiyak gösteren, fazla istekli.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

48.inci ŞİİR

<= Resim =>

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

Resim


Mest ü hayrân ister iseñ bak gözinden bellüdür
Togrı kerbân ister iseñ sor izinden bellüdür..


Yaratanının NÛRundan BİZ BİR-İZ Olduğu şuuruna ermiş, ERen MuhaMMedî Hakikat HAZZında HayrÂN olmuş HÂLde yaşayanları görmek istersen, onlarının GÖZLerinin içine GÖRmek için BAK ki, onlar MuhaMMedî GÖZLerinden BeLLidirler..
Sen gerçekten HAKk TeÂLÂ’ya RüCÛ’ eden-DÖNen dosdoğru MuhaMMedî KervÂNı görmek istersen, onun İZleri olan MuhaMMedî VelîYuLLAH ELLerini tut ki, İZ budur ve BİZ BİR-İZ.. İZinden BeLLidir..


Resim
Nûr-ı îmân berkı urup yüzinden envâr saçar
Kâmil insân ister iseñ beñizinden bellidür


Onların MuhaMMedî İmÂN NÛRLarı şimşek çakmışçasına yüzlerinden fışkırır ve Nurlu ışıkları etrafı aydınlıklara boğar..
Onun içindir ki sen, gerçek MuhaMMedî Kâmil İNSÂN görmek ve EL VERip EL ALmak istersen onların çehrelerine bakarsan onlar, Işıldayan NÛR-u MuhaMMedden BeLLidir..


Resim

Sanasın kim her kelâmı la‘l ü mercândur dizer
‘Ârife yâr olmaga diñle sözinden bellüdür..


O MuhaMMedî Kâmil İNSÂNların sözlerini duydukça ve ANLAdıkça sanırsın ki onlar AŞK UMMANI-ndan kırmızı la‘l ve mercÂNlar dizerler.
MuhaMMedî Ârife Yâr olmak istersen, onların SÖZLerini iyi dinle ve ANLA ki onlar SÖZLerinden BeLLidir..


Resim

Şol kişiniñ ‘aklı vardur agzınıñ dadın bilür
Elini şol aşa sunmaz kim tuzından bellüdür


İlahî AŞK YOLUnda ER kişi o dur ki, SiLM AKLı vardır ve gönül ağzının tadını iyi bilir.
Onlar; bozuk ağzlarından boş aşk lafı edenlerin aşk aşına el sunmazlar ki onlar, O AŞı tuzundan tanırlar ve o aş tuzundan BeLLidir..


Resim

Ehl-i zerkıñ hîlesinden gâfil olma gey sakın
Yeyüp içdügi harâmdur bogazından bellidür..


Çirkin söz etmeyi sanat edinmiş lafazanların boş laf hilesinden-mekrinden sakın gafil olup boş bulunmayıp hakkıyla sakınasın!
Çünkü onların Yeyip içtikleri harâmdır bakarsan boğazlarından BeLLidir..


Resim

Ma‘rifet kamışı dadın bilmeyenden kıl hazer
Dem-be-dem yeşil kabın yir, cevizinden bellüdür..


MuhaMMedî Mârifette KULLuk Kamışının şeker tadını tadmamış ve bilmeyen ham sofulardan şiddetle kaçınıp ve korunasın.
Çünkü onlar MuhaMMedî Mârifet Cevizinin en dıştaki tetir-acısı yeşil kabuğunu yerler ve onlar ÖZüne-İÇine ERmedikleri, ellerindeki cevizlerden BeLLidir..


Resim

Ehl-i küfrüñ kaç yanından sohbet itme fârig ol
Hakka bâtıldur deyüben garazından bellüdür..


soN-UÇta küfre çıkan YOLun YOLcularından hemence kaç, onlarla sakın sohbet etme boş ver kaç!.
Onlar HAKka Bâtıl, Bâtıla da HAKk ELBİSEsi Giydiren İBLİS gibidirler.. ve bu halleri kötü-iğrenç niyetlerinden BeLLidir..


Resim
Her sözi bir zehr-i mârdur ugrasa bagrıñ biçer
Câhili söyletme hemân gör yüzinden bellüdür..


Onların o okkalı ve fitneci sözleri, o kadar kısa zamanda gönlünü mahverder ki, yılan zehrinden daha tesirli veiçini dışına çıkarır da, göğsünü yırtar kalbini söker!.
Câhiller sözünden bellidir ki, onlara rastlarsan konuşturmayıp “selâm!” de geç!. onları tanırsın yüzlerindenBeLLidir..


وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا
Resim---“Ve ibâdu’r- rahmânillezîne yemşûne alâ’l- ardı hevnen ve izâ hâtabehumu’l- câhilûne kâlû selâmâ (selâmen).: Ve Rahmân’ın kulları yeryüzünde tevazuyla yürür. Ve onlara cahiller hitap ettiği (lâf attığı) zaman “selâm” derler.” (Furkân 25/63)

Resim

Cehl ü zulmet kaplamışdur müdde‘îniñ kalbini
Hak kelâmı togrı gelmez geñizinden bellüdür


O kuru davacıların kalblerini benlik cehâleti ve körlük karanlığı öylesine sarmış ve yutmuştur ki.
Hiçbir HAKk TeÂLÂ Kelâmı boğazlarından dosdoğru çıkamaz.. ve onlar çatlak gırtlaklarından BeLLidir..


Resim

Aslı esfel topragınıñ balçıgıdur münkiriñ
Açma râzıñ yokla gör evvel özinden bellüdür


O azılı inkarcıların mayaları, yaratılış toprakları, alçaklık balçığındandır ki,
Sakın onlara hemence SIRRLarını açıp döküverme ve önce bir yokla-tart ki kimdir o kimse?. Münkir ise, gönül gözünle gör ki onlar ÖZünden BeLLidir..


Resim

‘Âlim ü ‘âmil nasîhat ehli olan kişiler
Halkı hakka da‘vet eyler âvâzından bellüdür


Gerçek MuhaMMedî Mârifet Ehli İlim sahibi ÂLiM ve İlmiyle âmel eden ve HAKk TeÂLÂ’nın halkına nasîhat eden kişiler ise,
Sebilillah-ALLAH Rızası için Halkı HaKka çağırırlar ARŞa ulaşan SÖZ-SES-lerinden BeLLidir..


Resim

Mest ü hayrân ‘âşıkıñ yolında kurbân eyle cân
Tut kulagıñ hakk eşiginde nâzından bellüdür


İşte böylesine cÂNdan gönülden MuhaMMedî Mest ve Habibî HayrÂN HAKk ÂŞıKLarın Hak YOLUnda şu fÂNi cÂNını kurbÂN eyle ki,
Onlardan OLaBİlmek, onların HAK Eşiğine baş koyup iyi KULak ver ve bekle ki onlar, İlahî NÂZlarından BeLLidir..


Resim

Ehl-i kâliñ kalbi çigdür anuñ-içün kan döker
Bir vilâyet nevbahâr olsa yazından bellüdür


Özü donmuş sadece boş lafla söz ebeliği yapanların kalbleri çiğ ve yozdur ve bunun için cÂN vermeye değil KAN dökmeye koşarlar.
VELÂYet İLK BAHARının MuhaMMedî Oluşu Hakikat YAZı ortaya ÇIKınca BeLLidir..


Resim
Degme kimse mensûb olup erlik aşın yiyemez
Tâli‘in tut kişiniñ gör yıldızından bellüdür


ÖZü SÖZü BİRLeşmeyen değme-sıradan-rastgele kimse, Onlara karışıp da onların “ERLik AŞI”ndan yiyemez,
TEVHİDin Talih Güneşi doğan kişinin Yücelişi baht YILdızının DOĞuşundan BeLLidir..


Resim
Bu Sinân Ümmîyi tevhîd hâke yeksân eylemiş
Esdigince bâd-ı ‘aşkıñ yol tozundan bellüdür


Bu Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu BaBam’ı “TEVHÎD” yerle bir toprak gibi etmiş ki, fÂNi eylemiş.
AŞKuLLAH RüziGÂRının durmadan Estiğinin ANLAşılması, SESinden DİNLediğiniz bu güzellemeler OL-ÂN, şU Yüce YOLun TEVHÎD TOZLarı OLduğundan BeLLidir..


Resim

Mest: Sarhoş. Aklı başında olmayan. Kendinden geçercesine haz duymak mânasında "mest olmak" şeklinde kullanılır.
Kerbân: Kârbân. f. Kervan.
Togrı: Doğru.
Berk: Şimşek çakması. Parlama.* Yıldırım. * Zinetlenme, süslenme. * Tas: Tecelli-i İlâhiye ile kurbiyyete mazhariyyet.
Beniz: Yüz. Çehre.
Envâr: (Nur. C.) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar. Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar.
La‘l: Kırmızı. Al renk. * Dudak. Kırmızı ve kıymetli bir süs taşı.
Zerk: Çirkin söz söylemek.
Hîle: Aldatacak tarz ve tedbir. Fend. Mekir.
Gey: Key. Çok, gayet, pek, iyice, hakkıyla.
Hazer: Çekinme. Zarar verebilecek şeyden kaçınma. Korunma.
Garaz: (C: Ağraz) Maksat, niyet, gaye, kasıt. Kötü niyet. Kin.
Mârdur: Yılan.
Cehl: Câhillik, bilmemezlik, ilimden mahrum olmaklık, nâdanlık, tecrübesizlik, gençlik.
Müddei: İddia eden. İddiacı. Davacı. * Bir hükümde ayak direyen. Hak olduğunu veya herhangi hakkın zayi olduğunu dâvâ eden. * İnatçı, muannid.
Esfel: En sefil, çok sefil, en alçak, en aşağı, çok fenâ.
Münkir: (Nekr. den) İnkâr eden, kabul etmiyen, hakikatı tasdik etmiyen, dinsiz.
Râz: f. Gizli sır, saklı şey.
Âmil: Yapan. İşleyen. *Sebep.
Kâl: (A, uzun okunur) Söz.
Nevbahâr: f. İlkbahar.
Degme: sıradan. Rastgele.
Mensûb: Bir şeye veya kimseye nisbeti olan, alâkası bulunan. Bir şeyle ilgili olan.
Tâli‘:Doğan. Tulu' eden. * Kısmet, kader, baht.
Hâke yeksân: Toprakla beraber
Bâd: f. Yel. Rüzgâr. Soluk. Nefes.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

49.uncu ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Fe‘ûlün




Mevlâm ‘aşkıñ bize a‘zam îmâmdur
Uyaldan tâ‘atum küllî tamâmdur..


Yüce Mevlâm ALLAH celle celâlihu’nun AŞKuLLAHı, BİZim için İmÂNımızın Temelidir ki,
BİZ HAKk Âşıklar, AŞKuLLAH dâvetine uyalıdan beri, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in KuLLuk 'ın emirlerini yerine getirmekte et TAMMu ALLAH celle celâlihu’ya KuLLuk İtâatım KüLLîyyen tamdır..


El Mevlâ:
Resim

Et Tâmmü:

Resim

Resim

Bu ‘aşka virmişem ben ihtiyârım
Ne kim kılsa baña fahr u gınâmdur..


Ben bu KULLuk Hayatımdaki tümm istek ve tercihimi AŞKuLLAH’a vermişim-seçmişim,
Bana AŞKuLLAH’tan başka övünç kayanağı olup zenginlik ve ebedî yeterlilik verecek başka kim var ki, ALLAHu zü’L- CeLÂL’imden başka..


Resim

Baña ‘aşk olmayıncak dü cihânda
Eger zevk u eger ‘işret belâmdur..


Bana bu dünya zâhirinde veya âhiret bâtınında bana AŞKuLLAH’tan başka verilecek tüm ham nefsime hitab eden zevk ve eğelenceler, iğreti, izafî, ölümlü ve gelgeçtir ve başıma sarılan çâresiz dertlerimdir..

Resim

Baña kim ‘aşka tevbe kıl dir ise
Benüm bu ‘aşk atam-ıla anamdur..


Kim ki silm olmayan aklından dolayı AŞK HÂLimianlamaz ve beni yargılayıp suçlu görüp de: “Tevbe et, yoksa şer’an öldürürüz!.” Deseler.. Hallac-ı Mansurleyin: “Bu AŞKuLLAH, benim anam-babamdır ki ben onları nasıl inkâr ederim ASLım-fASLımı!.” Derim..

Şu İçinde Olduğumuz feNÂ DÂRağacında; “BEN”Lik Mansur’unu, El HAKk ALLAH celle celâlihu KULLuk KAPısının Eşiğinde, "Ene’l- Hak: Ben HAKk'ım!." DEdirdi de HALLAC-ıMansûrun DÂRe ÇEKti-AStı ve kanını döktü.. cÂNımı TESLim ALdı bu İLahî AŞKuLLAH!.


Resim
Eger biñ pâre kılsalar tenimi
Ben ‘aşka lâ dimezem baht-ı nâmdur..


Söylediğimi duyup da, söylediklerini uygulayıp bedenimi parça parça doğrasalar da yine,
Ben ASLa: “AŞKuLLAH’a hayır!.” Demem ki benim Ezel fıtratımdan İns’ÂNLık-KULLuk kaderim alın yazımdır, şanım şerefimdir..


Resim
Bu ‘aşkıñ vasfını bizden soranlar
Biliñ kim tâ ezelden âşinâmdur..


Ey ANLAmayıp da AŞKuLLAH’ın Sıfatlarını BİZ HAKk ÂŞıKLardan soranlara SÖZümüz: “BİLin ki, AŞKuLLAH, bENim Tâa EZEL İLLiYyininden bizZÂt tanıyıp-anladığım-ÂRif-iBiLLAH olduğum MuhaMMedî bir özeellik ve güzelliktir..

Resim
Eger benden kim isterse nasîhat
Komasun ‘aşkı bu ‘âlî-makâmdur..


Eğer ki SON-uçta SANAL-İzafî-İğreti-Gelgeç-ÖLümLü âlemde kim, benden Hakka ve Hayra SILA-ULAŞımında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i DUYup-Uymak için nasihat isterse,
Derim ki: “Sakın sakın AŞKuLLAH’ı DUYup-Uymayı elden koymasın ve gönülden düşürmesin çünkü, AŞKuLLAH bu ÂLEMde en yüce KuLLuk Makamıdır!.”


اَلدِّينُ النَّصِيحَةُ قُلْنَا: لِمَنْ )يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟( قَالَ: لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ وَلأئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ وَعَامَّتِهِمْ
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da: “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevab verdi.

(Müslim, İmân, 95)

Resim
Mahabbet nârına bu dil yanaldan
Benüm âh-ıla zârum subh u şâmdur..


Deli gönlüm, bu AŞKuLLAh ATEŞini atamız İbrahîm aleyhisselâm gibi “berden selâmen” BİLip-İNÂNıp kendini atıp yanalıdan beridir,
Benim zâhir ÂLEM ALgısı ah edip inlemelerim “YAKîNim GEL!:”inceye kadar gece-gündüz sürecektir son NEFeSime kadar!.


قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Resim---Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrâhîm(ibrâhîme) : "Ey ateş, İbrâhim’e karşı serin, zararsız ve selâmet yeri OL!." DEdik.
(Enbiyâ 21/69)


وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Resim---“Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakîn(yakînu): Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”
(Hicr 15/99)


Resim
Baña vir derdi dermân al diyenler
Benüm derdim devâ-yı ve’s-selâmdur..


ELest Bezminden Mahşere ve ASLıma SALL edip kavuşuncaya kadar sürecek olan ve deniz suyu gibi içtikçe susatan ve susadıkça içtiğim AŞKuLLAH DERDimden kurtarmak isteyen ve güyâ beni SEVdikleri için: “AŞKuLLAH dedini ver de DermÂNını bizden AL!.”diyen zâhirî akıllı insÂNLar bilmiyorlar ki,
Benim derdimin devâsı ancak ve ancak “Es SeLÂm”a kavuşmaktır..


SON-UÇ-taki RAHAT-ı RaHÎM:

سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ
Resim---SeLâMun kavlen min RABBin RaHîM(rahîmin) :Çok merhametli olan RaBb’den bir söz olarak (kendilerine) “Selâm” (vardır)."
(YâSîn 36/58)

Resim
Anuñ zikri beni külhân idelden
Yunur ‘âşıklara cânım hammâmdur..


O yüceler Yücesi ALLAHu zü’L- CeLÂL’in AŞKuLLAH Zikri gönlümü HabîbuLLah Hamamaının Ateş Ocağı edeliden beridir,
Bu tatlı canım cayır cayır yanmakta gerçek MuhaMmedî HaKk Âşıkların tümm kirlerden Yıkanıp tertemiz olmaları için SebiLiLLAH HaKk Hamamıdır..


Resim
Hudânıñ fikridür cânım çerâgı
Dahı derdi baña dermân-ı tâmdur..


Benim aklımın fikrimin LÜBBü’L- LÜBbü, ÖZümün ÖZünde yananan MevCÛD OLuş Çırası “Lâ Huve İLLâ HUu!.” Düşüncesidir ki,
Ve bu derdimin kesin-TAMM dermÂNı, yine AŞKuLLAH DERDimdir ElhadulillâhiRabbilâlemîn..


Resim
Baña bu ‘aşka kim oldı kulaguz
Anı Allâh sevindürsün du‘âmdur..


Kimler ki, AŞKuLLAH Derdimde bana kılavuz olan tüm ALLAH Dostlarına duâm o dur ki: “ALLAHu zü’L- CeLÂL de onalrı ebediyyen SEVindirsin inşâeALLAHu TeÂLÂ!.”

Resim
Sinân Ümmî bu ‘aşka yâr olaldan
Yog oldı varlıgı bir kurı nâmdur..


MuhaMmedî HaKk Âşık Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu, bu AŞKuLLAH NÂRına YÂR olalıdan beridir ki,
Kendinin başkalarınca VAR Görülen, SON-uçta SANAL-İzafî-İğreti-Gelgeç-ÖLümLü VARLığım sadece ve sadece bir gölge GÖRüntü ve kuru SEVd ismidir ve’s- SeLÂMm!.


Resim

A‘zam: Çok büyük. En büyük. Daha büyük.
Tâ‘at: İbadet etmek. Allah'ın (C.C.) emirlerini yerine getirmek. İtaat etmek.
İhtiyâr: Ist: İstek, arzu. Razı olmak. Katlanmak. Seçmek. Tensib etmek. Seçilmek.
Fahr: Övünme. Yaptığını sayarak övünme. Övülmeye sebeb olacak kimse. Fazilet. Büyüklük. Şeref.
Gınâ: Zenginlik. Yeterlik.
İşret: eğlence.
Baht: f. Kader. Tâli. Uğur. Alın yazısı. Kısmet. İkbal. * Saadet. Lezzet.
Vasf: Sıfat. Bir kimsenin veya şeyin taşıdığı hâl. Bir kimsenin veya şeyin durumunu anlatarak tarif etmek.
Âşinâ: f. Mâlumatlı, haberli olan. Arif. Bilgili. Mâlik. Tanıdık. Yabancı olmayan.
Külhân: f. Hamam ocağı. Hamamda su ısıtmak için ateş yakılan yer.
Çerâg: f. Işık. kandil. Lâmba. Mum.
Kulaguz: Kılavuz.
Nam: f. İsim, ad. Lâkab. Ün. Şan. * Vekillik. * Adres.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

50
Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..


50.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Fe‘ûlün


Eyâ cân issi cân saña mufahhar
Mufahhardur mufahhardur mufahhar..


Ey sahibi olduğu canın kadir kıymetini BİLeBİLen kişi, bu âlemde en kıymetlin ve eşi olmayan ve de, en karibin-yakının-kendinden başka her şeyin HİÇ olduğu, CÂNıyın SAhibini anla da O’nunla ve kendi fakrinle fahret!. Sana ne mutlu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYup UYarak inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “El fakr-i fahr :Fakrımla fahrederim!.” Buyurdu.
(Aclunî, Keşfü’l- Hafâ 2-87)

Resim

Senüñ fikriñle olmuşdur musahhar
Musahhardur musahhardur musahhar..


Eyy “SEN” dediğim “ben”den de bana AKREB OL-ÂN gerçek “BEN” celle celâlihu..
SENden SANA, SENin FiKRuLLAHınla olmuşlardır “KÛN!.” ->İRCÎi EMRine ve feyeKÛN Olmuşlar Musahhar/cÂNdan-gönülden SANA Bağlılıklarını isbat etmişler ve yaşamaktalar yüce AŞKuLLAHını inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Şehâ derdiñden ayrılmak be-gâyet
Mükedderdür mükedderdür mükedder..


Ey Pâdişahlar Pâdişahı! Ey şâhlar Şâhı el MevLÂ celle celâlihu!. SENin AŞK DERdinde olmak yaratılış gâyemiz ve ayrılmak ise, ne mümkün ve ne acı hüsrÂN!. Ve ne büyük bir keder-SIKıntı batağıdır yâ RABBenâ celle celâlihu!..

Resim

Didüm vaslıñdan ayırma didigüm
Müdebberdür müdebberdür müdebber..


Her yerde, her zaman, her halde ve her nefeste BİZ BİR-İZ KULun olarak: “vASLından ayırma yâ RABBî celle celâlihu!.” Dedim.
Bu dediğim ise, SANA OLan KULLuğumun EL BÂKi celle celâlihu Sıfatınca SONsuz Oluşudur inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Seni her kim sever geçmek varından
Mukarrerdür mukarrerdür mukarrer..


Bu izafî-gelgeç-iğreti-gölge-ÖLümLü Âlemde her kim ki: “SENi SEVdim!.” dERse “ben”im DEDiklerinden vaz geçip çırılçıplak SOYunması KULLukta Son-UÇ gerçeği,
MuRADuLLAH-ta kararlaştırılmış ve KeLÂMuLLAH-EMRuLAH iLe her NEFSe Bildirilmiştir yâ RABBenâ celle celâlihu!..


Resim

Saña cân dil vireli dü cihândan
Mutahhardur mutahhardur mutahhar..


Ne zamÂN ki SANA, ÂRiFBiLLAH oLup Gönülden CÂN vereli beridir DELi gönlüm, dünyadan da âhiretten de uzaktır ve onlarla ilgili, İLGİ ve BİLgiden tertemzidir-pâktır-tâhirdir-kudsîdir yâ RABBenâ celle celâlihu!..

Resim

Visâliñ şerbetin cân nûş idelden
Müsekkerdür müsekkerdür müsekker..


cÂNım/RÛHum EZELinden “İRCiÎ!.” Buyruğunla fASLımın ASLına DÖNüş Müjdesi AŞKuLLAH Şarabını İÇeliden beridir ki,
EVveL-Âhir-Bâtın-Zâhir zil-zurna SERHÛşuNdur vUSLâtına ERmeden küLLîŞEY’e/Le Ayıkamaz yâ RABBenâ celle celâlihu!.


يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim--- “Yâ eyyetuhân nefsul mutmainnetu: Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,”
(Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten: Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde Rabbine dön.”
(Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim--- “Fedhulî fî ibâdî: Gir kullarımın içine!”
(Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---“Vedhulî cennetî: Ve cennetime gir!”
(Fecr 89/30)

Resim

Cemâliñ pertevinden iki ‘âlem
Münevverdür münevverdür münevver..


ZÂTuLLAHın BİZ Pertevi/NÛRun OLan KüLLî ŞEYy’in, Dünya ve Âhiret ÂLEMLerin,
ŞeÂNuLLAHta hER ÂN PırıL pırL NÛRuLLAH OLarak Şehâdette yâ RABBenâ celle celâlihu!.


Resim

Eger vechiñdeki beñden sorarsañ
Müdevverdür müdevverdür müdevver..


Eğer ZÂTına Mahsus AHADiyyetindeki “BEN”den sorarsan bana;
Şu ÂLEMLeri/DevRÂNı DÖNdürendir vede, her ÂN YENiden devrÂN-seyrÂN-cevLÂN-HayrÂN edip/ettirip beni HAYyret ve Dehşette KOY-ÂN-dır “O-BEN” yâ RABBenâ celle celâlihu!.


إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim---“İNNENî ENAllâhu lâ ilâhe illâ ENÂ fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki BEN, yalnızca BEN ALLAH'ım. BENden başka ilâh yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl.”
(TâHâ 20/14)

Resim

İki boynuñdagı zülf-i siyâhıñ
Berâberdür berâberdür berâber..


ZÂTın-NÛRun, Sahih-SANaL, Nakil-AkıL, Bâtın-Zâhir bOYUNundaki bencileyin baht-ı kARA KULLuk ZÜLFün-YaKÎNLiğini MuhaMMedî Mârifet ÖZümde ÇÖZdüm ki, cÂNda CÂNÂN ki, BİRLİK DİRLiğinde/DİRİLiğinde BerâBer-İZ!. BİZ BİR-İZ inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Resim

Visâliñ vasfı şerhinde zebânım
Mukassırdur mukassırdur mukassar..


Benim KalıpLI/KasıtLI/KısıtLı AKLım eğri-büğrü diLiyle, SANA VusLÂtın VASFını AÇIKlayamaz ki, Yaşanmayan Yalandır ve YAŞamaktır ŞehâdetuLLAHtır.. ANLadığımı ANLAtışımı BAĞışla ki, OLduğu kadar/gücümce ve kısacık kısacık lakırtılarımdır yâ RABBenâ celle celâlihu!..

Resim

Bi-hamdi’llâh vefâñuz ben garibe
Müyesserdür müyesserdür müyesser..


Can-ü-gönülden “El hamdu lillâhi rabbi’l- âlemin”inin ile ki, ben garib KULuna “vefâ”nız ULşatı da;
KeLÂMuLLah SÖZünü Ni’met-i Uzmâ Vefâ-sefâ BAĞımız Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem SESiden DUYup-UYmak, nasib-kısmet olup kolayca UYaBİLdim yâ RABBenâ celle celâlihu!.


Resim

Dil ü cân bûy-ı vaslıñ ni‘metinden
Mu‘attardur mu‘attardur mu‘attar..


Bu yüce VUSLata bu ÂLEMde, Şe’ÂNda, şU ÂNda ERiş Nİ’Metiyin KÛN feyeKÛN kOKUsu öylesÎne İŞLedi ki; İÇim-DIŞıma, ENfüs-ÂFâkıma ki, GÖNLüm de CÂNım da açık-seçik “ALLAH!.” Zikri-Fikri-Şükrü-Sabrı HEP KOKan ITIRcı DüükÂNı gibiyim El hamdu lillâhi rabbi’l- âlemin inşâe ALLAHu TeÂLÂ!. yâ RABBenâ celle celâlihu!.

Resim

Saña mir’ât-ı ekber câna cânân
Peyamberdür Peyamberdür Peyamber..


KeLÂMuLLahında BUYurup/Duyurduğun ve DUYup Uyduğumuz;
ALLAH ve ResûLüne teSLim OLunuz!
ALLAH ve ResûLüne İmÂN EDiniz!
ALLAH ve ResûLüne Tâbi’ OLunuz!
ALLAH ve ResûLüne İTÂat EDiniz!.
HükümLerinin Ezel Ebed Muhatabı-Sahibi ve Sahibimiz, NÛRun OLan ve NÛRu Olduğumuz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Zât-ı ÂLİyin en büyük TEK-BİR CemÂL AYNandır ki o, iSÂL YOLumuz SEVgiLi Peyamberimiz MuhaMMed aleyhisselâmdır El hamdu lillâhi rabbil âlemin.. yâ RABBenâ celle celâlihu!.


Resim

Teberrük cânın al Ümmî Sinânıñ
Kalenderdür kalenderdür kalender..


O yüce MuhaMMed Mustâfâ’n aleyhisselâmın ADını ANmış Olmamın berketiyle ULAŞımıma vesilem kıl!. Ve şu Ümmî Sinân BaBam kaddesallahu sırrahu’nun (ve de Kapı KıtmîRi KuLİhvÂNi ŞaŞkının da) cÂNını, SANA KUL ve O’na ÜMMet OLarak AL inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Çünkü, her ÂLemde ELi BOŞa çıkmış diYÂR diYÂR YÂR sürgünü KaLenDERindir yâ RABBenâ celle celâlihu!.


Resim

Resim
Mufahhar: fahretmek.
Musahhar: Teshir edilmiş. Ele geçirilmiş. Fethedilmiş. * İstenilen hâle konulmuş. * Birine bağlanmış.
Be-gâyet: Çok, pek çok. * Nihayet. Gaye. Encam ile.
Mükedderdür: Kederli. Sıkıntılı. * Tekdir edilmiş. Azarlanmış. * Bulandırılmış. Bulanık.
Müdebber: (Dübur. dan) Azat olması efendisinin ölümüne bağlı bulunan köle. * Düşünce ile hareket edilmiş.,
Mukarrer: Kararlaşmış. Takrir edilmiş. Karar verilmiş. Kat'i. Şek ve şüpheden beri olan. Muhakkak ve müsellem olan. Anlatılmış. Bildirilmiş.
Mutahhar: Temiz. Pâk. Kudsi, pâklanmış. Tâhir kılınmış. Mübârek. * Peygamberimizin (aleyhisselâm) bir ismi.
Visâl: (Vasıl. dan) Vâsıl olma. Sevdiğine ulaşma. Kavuşma. Ayrılıktan kurtulma.(Fâni mevcudatın visali, madem fanidir, ne kadar uzun da olsa yine kısa hükmündedir. Senesi bir saniye gibi geçer. Hasretli bir hayal ve esefli bir rüya olur. L.) Öyle ise Bâki'nin yolunda çalışmak lâzım gelir.
Nûş: f. İçen, içici. * Tatlı şerbet gibi içilecek şey. * Zevk ve safâ.
Sekr: (Sekir) Sarhoşluk.
Müsekker: Serhoş eden..
Pertev: (Pertav) f. Ziya, ışık. * Atılma, sıçrama, hız.
Münevver: (Nur. dan) Mc: Kur'anî ve imanî eser okumakla ve ibadet ve taatla nurlanmış. Nurlandırılmış, ışıklı. * Uyanık. İntibaha gelmiş. Akıllı âlim. İmanî ve İslâmî tahsil ve terbiye görmüş. * Parlatılmış.
Müdevver: (Müdevvere) Yuvarlak, değirmi hâlde olan. Döndürülmüş, tedvir olunmuş.
Zebân: f. Dil, lisan, lügat, lehçe.
Mukassır: Gücü yetmediği için yapmayan.
Mukassar: Köşk. Yüksek ve ferah bina. Taştan veya kârgir küçük saray.
Müyesser: (Yüsr. den) Kolaylıkla olan, kolay gelen, âsân olan, nasib
Bûy: Güzel koku.
Itr: Hoş ve güzel koku. Güzel kokulu şey. * Yaprakları güzel kokulu bir bitki.
Attar: (Itr. dan) Güzel koku veya iğne iplik gibi şeyler satan.
Mu‘attar: Itırcı.
Mir’ât: Ayine. Ayna. * Meşhur bir cins lâle.
Teberrük: Bir şeyi bereket veya saadet vesilesi sayarak almak veya vermek. Uğur ve bereket saymak. * Hayr-ı İlâhiye hissedâr olmak.
Kalender: f. Dünyayı terkederek elini çekip Allah yolunda giden kimse. * Dünyâdan elini çekip herşeyi hoş gören kimse. * Dünya alâkalarından uzak, alâyişe aldanmaz hakikat adamı.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

51.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Fe‘ûlün


İlâhî minnetim dîzârıñadur
Bilürsin şefkatim hep yârıñadur..


Yâ RABbenâ Yâ İlâhî ALLAH celle celâlihu!
ELest Bezminde BAŞıma Geçirdiğin Hilâfet-KULLuk TÂCıma karşı bu İmtihÂN ÂLeminde her yerde, her zamÂNda, her HÂLde ve de her NEFeste dâima şükür minnetim GüL Yüzlü CEmÂLine Hasretimdendir.
El ALîm ALLAH celle celâlihu Elbet mutlak BİLirsin ki benim şevkim, şevketim, şefkatim, canla-başla ÖZLediğim-koştuğum NazLı YÂRimedir ki EZEL-EBED SENs,n Yâ el VeDÛD ALLAH celle celâlihu..


El İlâhu:
Resim

El Alîm:
Resim

El Vedûdü :

Resim

Resim
Kapıñda boyın egerler İlâhî
‘Âşıklarıñ ‘azmi nazârıñadur..


Yâ İlâhî!.
vUSLât KAPInda bOYUN Eğen gERçek MuhaMMedî Hak ÂŞıKLarıyın her yerde, her zamÂNda, her HÂLde ve de her NEFeste ÖMüR boyu dâima AZiMLeri/sağlam kasdları, kesin niyyetleri ve son kararları senin cemÂLine kAVuşmayı düşünerek ömürlerini çürütmektir!.


Resim

Eger var ise suçların bagışla
Sıgındıkları çün hisârıñadur..


Onlar ki seni İLmuLLahça MuhaMMedî birAŞKuLLAHiLe SEVmektler.. ve ELbette İmkÂN KuLLuk İmtihÂNı ÇÖLü çetindir İnsÂNLık HÂLi olur ya, olursa SUÇLarın affet bağışla sen ki el Afüvvü’l GaFfârsın!
Çünkü onlar mâsivâ perdesini SİLip, “İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn” deyip, dönüp varılacaklarının ZÂTın Olduğuna inanıp El Hafîzu KaLene sığınmaktalar Yâ RABbenâ celle celâlihu!


El Hafîzu :
Resim

Resim

Düşüp yandukları derdiñden ey dôst
Firâk u hasretiñle zârıñadur..

O gERçek MuhaMMedî Hak ÂŞıKLar ki, İbrahîm aleyhisselâm Babamızı İZLeyerek ve
isteyerek İÇİne atladıkları NÂR Deryâsı şu ÂLemde yandıkları SENden ayrılık hasretinden dolayı ZÂR edip İNLemeleri, SANA RÜCÛ DERdindendir ey El Veliyy ALLAH celle celâlihu..


El Veliyyü :
Resim

Resim

Bularıñ gayrıdan yokdur murâdı
Hemân zâtıñdan esrârıñadur..


Bu bunların bu gel-geç-izafî MâSiVÂ KüLLî ŞEY gAYRıLığından Muradları/umudları, arzuları, dilekleri, istekleri ASLa Olamaz..
Her dâim-hemence İŞLeri-güçleri ZÂTına SALL-KAVuŞum SıRLarını Çözmek ve bu EsRÂR ÇÖLünü GEÇeBİ Lmektir Yâ RABbenâ celle celâlihu!.


Resim

Dili ismiñdedür gözler hayâliñ
Göñül verdükleri gülzârıñadur..


Onar bu ÇiLLe ÇÖLÜnde öylesine Kendinden geçmiş MecNÛN BÜLBÜLLerindirler ki,
Dillerinde İSMİN, GÖZlerinde HayaLinle GöNüL VERdikleri TEK-BiR SENiN GÜL BAĞIndır Yâ RABbenâ celle celâlihu!.


Resim

Baña uydukları her dem yoluñda
Senüñ cân virmege bâzârıñadur..


BENi REHber-iMuhaMMedi Hasbî Hizmetçisi BİLip de peşim sıra UYmaları İnşâ ALLAHu RahmÂN; her yerde, her zamÂNda, her HÂLde ve de her NEFeste dâima Sırat-ı Mustakîm YOLunu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem İZinde iZLeyişimİZden ve Şahdamarımıızdan da AKRABA/YaKÎN cÂNÂNımıza, CÂN VERme BÂZARına RüCÛ’-VusLÂt KOŞUmumuzdandır Yâ RABbenâ celle celâlihu!.

Resim

Firâkıñ nârına salma İlâhi
Yaraşıkları çün envârıñadur..


Yâ İlâhî ALLAH celle celâlihu!.
Onlar ki, gERçek MuhaMMedî Hak ÂŞıKLarın Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Onları KüLLî ŞEYy’in KULu EDip de, Gaflet-CEhâlet-Dalalet-İhânet İÇindekiler gibi AYRıLık AT-EŞ-inde, HaYyat CeheNNeMinde başı-boş SALLma!.
Çünkü onlar SENin NÂRına değil NÛRuna YaRaşırlar-YaKışırlar Yâ RABbenâ celle celâlihu!.


Resim

Dirig itme habîbiñ hurmetiyçün
Sefer vaslıñ bâgında dârıñadur..


Yâ RABbenâ celle celâlihu!.
Habîbiñ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hörmetine, VusLât Yolundan ayırma!.
SANA ULAŞım-VUSLât YoLLarı-BAĞLarı ki, soN-Uçları DÂRü’s- SeLÂMınadır Yâ İlâhî ALLAH celle celâlihu!.


Resim

Bularuñ turdugı sevgi, cemâlin
Vireyin didügüñ ikrârıñadur..


Bu DivÂNâ ÂŞıKlarıyın, her yerde, her zamÂNda, her HÂLde ve de her NEFeste dâima Durakları MuHABBetuLLAhtır..
Onlara Vâ’dettiğin- Mutlaka Vereceğim Buyurduğun-İKRÂRın/kesin SÖZün/ BAHşedeceğin CeMÂLinki CemÂLuLLAHtır!.


Resim

Sinân Ümmî gibi mücrim degüldür
Ümîz tutdukları hep varıñadur..

Onlar ki, Sinân Ümmî BaBam kaddesallahu sırrahu gibi -hâşâ-, mücrim degildir-hilâfına hareket edenlerden değildirler.
Onların ÜMİD ettikleri, bel bağladıkları, hep “Mutlak VAR”ınadır..


Resim

Benüm yüregimiñ derdi oñulmaz
Hemân gözüm senüñ tımarıñadur..


Yâ İlâhi ALLAH celle celâlihu!.
Ben ki, Sinân Ümmî BaBam kaddesallahu sırrahu, benim GÖNüL DERdimin dermÂNı SENiN DERDindir ve bu ÂLemde çâresi yoktur..
Onun için iki gÖZümün ÖZLediği-gÖZLediği, SENin EL EDip Tımarımı/EBEDî teDÂVimi Tezce Yapman ve ŞÂHidim OLup, Şâdin OLmamdır İnşâe ALLAHu teÂLÂ!.


Resim

Minnet: İyiliğe karşı duyulan şükür hissi. * Birisine iyilik etmek.
Dîzâr: Didâr. Yüz. Çehre.
Şefkat: Başkasının kederiyle alâkalanmak, acıyarak sevmek. Yardıma, sevgiye muhtaç olanlara karşılıksız olarak merhamet ve sevgiyle yardıma koşmak.
Azm: (Azim) Kasd, niyet. Sağlam ve kat'i karar. Sebât.
Hisâr: (Hasr. dan) Etrafını alma, kuşatma. * Kale. Etrafı istihkâmlı yer.
Esrâr: (Sır. C.) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar. Bilinmeyen şeyler.
Gülzâr: f. Gül bahçesi. Gül tarlası.
Bâzâr: f. Alış-veriş. Ahz ü itâ. * Alış-veriş yeri. Pazar. Üstü açık yer ki, hergün veya belirli günlerde herkes satacağını oraya çıkarıp pazarlıkla veya açık artırmayla satar.
Yaraşık: yaraşan, yakışan.
Dirginmek (t): Ayrılmak.
Dâr: Yer, mekân, konak.
İkrâr: Açıktan söylemek. Kabul ve tasdik etmek. Hakkı itiraf etmek. Karar vermek. Mukarrer kılmak.
Mücrim: Cürüm ve kabahat işlemiş olan. Suçlu.
Tımar: f. Bir şeyin devam ve inkişafı için yapılan hizmet..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

52.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Fe‘ûlün

Bulamadum cihânda togrı bir yâr
Kime râzum açarsam oldı agyâr..


Ben bu cihanda aradım durdum dosdoğru gönlümce bir YÂR bulamadım.
Kime ki ÖZümdeki YÂR târifi Sırrımı açarsam hemen bana karşı bambaşka bir yabancı oluvermekte..


Resim

Gelür bir kimse yâram ben saña dir
Görürem ol dahı izimden avlar..


Bâzen bir kimse gelir ve: “ben sana YÂRim.!” der de yakınım olur hemence.
Ve ben görürüm ki, o dahi, ayak bastığım izime ateş edip beni peşimden avlamakta..


Resim

Kimi dir kim yolıña sâdıkam ben
Ki turmaz kavline ol dahı aldar..


Bâzen bazı kimse de gelir ve der ki: “Ben senin yoluna sadığım!.” der.
Der demesine de, sözünün eri değildir sözünde durmaz ve sonuçta beni aldatır!.


Resim

Anı kor bir dahı ister buluram
İder çün ol dahı bir gayrı bâzâr..


O kimseyi bırakırm ve başka birisini bulma k isterim.
Bulurum bulmasına ancak, o kimse de ham aklınca başka bir bâzâr açar önümüze..


Resim

‘İyâl ü ehl-i beyt ü kul karavaş
Bakaram hîç degül benümle pür-yâr..


Âilem, ev halkım, kölem, câriyem olanlara bakıyorum da,
Hiçbirisi benim cÂNda CÂNÂN gibi dopdolu ömrümce bir YÂR değiller..

Resim

Ana vü kardaş ü kavm ü kabîlem
Baña düşmân oluban itdi inkâr..


Anam ve kardeşim ve kavmim ve kabilem ise, MuhaMmedî HaKk ÂŞıK Oluşumdan,
Bana can düşmanı olup AŞKuLLAH Yolumu inkâr ettiler..


Resim

Sitârem böyle oldu tâli‘im çün
Biraz hayrân oluban kıldum âh zâr..


Benim ÇiLLe Perdelerim de böyle oldu, çünkü benim kaderim böyleydi.
Bu çok zor aşamalara hayrette hayrân oldum ve gereğince çokça âh –ü- zârlar ettim!.


Resim

Tefekkür bahrına taldum temâmet
Bu sırrı açmadum özüm tolu nâr..


Mârifet-i MuhaMMedde fikredip düşünce denizine daldım tamamen gark oldum.
ÖZüm-İÇim kızıl kor ateşle doluverdi ve ben, bu sırrımı kimselere açmadım!.


Resim

Tâkatum tâk olup belim büküldi
Sarardı beñzim añlamadı agyâr..


Bu ağır yük; gücümü, kuvvetim, iktidarım yerle bir etti ve belim büküldü.
Yüzümün neden sapsarı kesildiğini asla anlayamadı AŞKuLLAH Derdine yabancı olanlar..


Resim

Figân idüp didüm yâ Rab suçum ne
Didi beni koyup kandasın ey yâr..


Bu ÇiLLe Çarkının darbelerinden Feryad ve Figân idip: “Yâ RaBB celle celâlihu! Suçum nedir?” dedim.
Buyurdu ki: “sen Şahdamarından da AKRABAn BENi, bırakıp da dışarda: “Sen nerdesin ey yâr?.” deyip de yâr mı arıyorsun?.”


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

Resim

Severseñ beni sev baña yakin ol
Benem saña dü ‘âlemde vefâdâr..


Şu gördüğün gelgeç-gölge âleminde sevgili arama, SEVeceksen-SEVersen BENi SEV!. Ve ben sana YAKÎNim-AKREBim. Bunu ANLa ve sen de bana YAKîN OL ki, KuLLUk İŞin bitsin ve gerçek BİZ BİR-İZ Şâhidi Ol!.
Çünkü dünyâ ve âhiret âlemlerinde sana, mutlak vefâsı olan sadeceve TEK-BİR BENim!.


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.”
(Kaf 50/16)

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Resim---“Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyeke’l- yakîn (yakînu).: Ve sana “yakîn” gelinceye kadar Rabbine kul ol!.”
(Hicr 15/99)

Resim

Çevürdüm hakka mahlûkdan yüzimi
Teselli kıldı hakdan buldum envâr..


El Halik celle celâlihunun halkettiği mahlukatın tümünden de yüzümü çevirdim ve kıbleme El HAKk celle celâlihuyu aldım ki, benim cevr-i cihân, çark-ı çille derdimi çekişimde beni avundurup ferahlattı ve O’ndan buldum NûR-u MuhaMMedî ki NÛRuLLLAHı hamdolsun!.

El Hakku:
Resim

El Hâliku:
Resim

El Hallâku:

Resim

Resim

Hatâmıñ yirine kıldı ‘atâlar
Suçumı gizledi benüm o Settâr..


KuLLuk gereği mecburen olan hata-ksurlarımın yerine bana, hesabsız bağışlama, lütuf ve ihsanda bulundu. Suçumu tüm halkından setredip gizledi benim o Settâr ALLAH celle celâlihu..


El Settâr:
Resim

Resim

Bi-hamdi’llâh gözüm açdı o Fettâh..
Uyardı uykudan oldum safâdâr..

“ALLAHu z’l- CeLÂLe Hamd” ile gözlerimi açtı O, El Fettâh olan ALLAH celle celâlihu,
Beni şu KULLuk Uykusu olan gaflet uykusundan uyandırdı da târifsiz safâ, sürûr ve sevinçlere gark etti..


El Fettâhu:
Resim

Resim

Sinân Ümmî za‘ifi sen İlâhî
Kapıñdan ayırma olmasun işi zâr..


Yâ İlâhî!. Bu MuhaMMedî HaKk ÂŞık Sinân Ümmî za‘if kaddesallahu sırrahu kulunu SEN,
Kapından kovma ki, onun gece-gündüz işi-güücü AHh ile ZÂRr Olmasın!.


El İlâhu:
Resim


Resim
Râz: f. Gizli sır, saklı şey.
Agyar: Yabancılar. Başkaları.
Kavl: Anlaşma. Sözleşme. * Konuşulan söz. Söz cümlesi.
Karavaş (t): Halayık, cariye.
‘İyâl: Fık : Bir adamın üzerine nafakasını vermek vacip olan, kendilerini geçindirdiği kimseler.
Pür: f. Çok, dolu, çok fazla, memlu, tekrar (mânâlarına gelir, birleşik kelimeler yapılır) *Sâhib, mâlik.
(Setr. den) (C.: Setâir) Örtünülecek, perdelenecek şey.
Kanda (t): Nerde.
Envâr: (Nur. C.) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar. Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

53.üncü ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Fe‘ûlün

Dervîş olanıñ göñli virândur
Derd-i yâr-ıla cigeri kandur..


AŞKuLLAH YOLUnda MuhaMMedî Dervîş olanın gönlü, mâsivâya/HAKk’tan gayrısına garbândır ve viranedir.
Çünkü ol Âşıkın ciğeri, YÂRi Derdiyle kan ağlamaktadır dâima..


Resim

Gizlidür hâli togrıdur yolı
Bagçesi güli tâze turandur..


Halk içinde HAKk TeÂLÂ’sıyla İÇ Hâlini MeLÂMîce gizler dışarıya işâret vermediğinden halkça değersiz sanılıp kınanır. Ancak yolu açık-seçik Sırat-ı Mustakîm üzeredir.
Ol Âşıkın MuhaMMedî Gönül bAHçesinde NÛR-u MuhaMMed GÜLü her zaman diri ve tâzedir ve her nefeste YENİden açar-durur..


Resim

Halk-ıla daş’ı hakk-ıla işi
Top idüp başı yola girendür..


MuhaMMedî Sübhânî ÂŞık, Halk ile çeiştli “..daş”lıkları normal hayatta olur gözükür ki; yoldaş, arkadaş, gardaş gibi.. Ancak Özündeyse; her yerde, her zaman, her hâlde ve her nefeste işi HAKk TeÂLÂ’sıyladır..
Halkın garib-karib HALLerini kınayıp taşa tutmasına aldırmaz ve kavgaya durmaz.. çünkü o, EhL-i Beyt aleyhumusselâm'ın ERENLer Edebiyle kendi başını fedâ edip- kesip ayak topu gibi halkın önüne atarak bu yüce yola girmiştir TEK başında..


Resim

Gezer cihânı sever Sübhânı
Mürşid eline yüzler sürendür..


Öylesine candan-yürekten, es Sübhân ALLAH celle celâlihu’ya inanır ve MuhaBBetuLLAH duyar ki delice ve LeYyLÂsını arayan MecNÛNca gezer şu gelgeç CihÂNını..
MuhaMMedî Sübhânî Mürşidlerin EL ELe ELLerinin YEDuLLAHa el ÂN ULAŞmış HÂLde Olduğuna Kânidir ve o elleri, öylsine candan-ciğerden yüzler sürüp de, öper de öper..

Çünkü, HAKk TeÂLÂ’sıyla BAĞLantı BAĞıdır.. ve der ki gönlümce;
Ey RaBBımız Teâlâ!
Meğer ki, ALLAHın Vahyî Peygamberi, ALLAHın Veysî-Vehbî Dostu, ALLAHın Kesbî Korkanı-Takvâ Ehli olanlar; Sünnetullahtaki İlahî Silsile içinde ALLAH celle celâluhu'nun NÛruna Mazhar oldular ve NÛRullah Zuhurunu AnLayarak-Yaşayarak Şâhidleri oldular..
Nûrullah -> Nûr-u MuhaMMed -> Nûr-u Mü’min.. Zinciri..


إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---“İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah'a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecellî ettiği için ellerinde de tecellî etmiş olduğundan) Allah'ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah'a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah'a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir)”
(Fetih 48/10)

Aslında, zeRRe/küRRe cÜMMle mevCÛDat Madden-Mânen en NÛR celle celâlihu zuhûrudur..
Bundandır ki: “SUyun TESTisi BUZdan!” demekteyim..


En Nûr:
Resim

Resim

Ne gelse başa yimez endîşe
Tevekkül hakka kılup turandur..


MuhaMMedî Sübhânî ÂŞık,ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in Uluhiyyeti gereği Kaza-Kader-İrade ve Meşiyyetiyle/dilemesiyle Şe’ÂNuLLAHta her ÂN yeniden MuraduLLAHını EMRuLLAHı ile kader edip durmakta, beden-iş ve düşüncelerini yaratanı olarak mutlak anlamda inanır.. “sen atmadın BEN attım!.” Hükmünce teslimiyyettedir, başına gelen/geleceklerden asla endişe-tasa-kaygu duymaz.. Tevekkülünü HAKk TeÂLÂ’sına teslim edip O’nu vekili kılar..
Dünya ve âhiret işlerinde sebeblere tevessül edip gerğini yapar ve sonra neticesini ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in Takdirine bırakmak. ALLAH celle celâlihu'dan gelene razı olmak. Kendine ait KuLLuk vazifesinii yaptıktan sonra neticelerini ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den beklemek ve kısacası kadere razı olup, kederden uzak HAKk TeÂLÂ’sına güvenir İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Ve gönlümce der ki;

Ey RaBBımız HaKK teâlâ!
Elbette BİLirsin ki, biz kullarız ve hatamız haliyle olmaktadır ve çoktur, sen ise Gafuru’r- Rahimsin inâyet eyle- yardım eyle, lütfunla meded et!.
Çünkü sen Bizi, fiillerimizi ve düşüncelerimizi dahi yaratansın!
Ki, bundan başka hergiz-aslâ, kat'iyyen, hiçbir surette gayrı Hâl olamaz..
Fâil-i Mutlaksın:


فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---“Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm: Onları siz öldürmediniz (Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz), ama onları Allah öldürdü; (Ey Rasûlüm, bir avuç toprak) attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.”
(Enfâl 8/17)

Resim

Bulsa bir işin akıdur yaşın
Top idüp başın hakka irendür..


KüLLî Şeyyin ve İŞin yaratanını HAKk TeÂLÂ’sı bilip O'nun Halkına gücenmez, kederlense bile bu BİLdiği gerçekten ötürü göz yaşını Halka değil HaKk’a döker..
Çünkü, zâten AŞK İŞİnin BAŞında: “MuhaMmedî DERvişim!.” Derken tenden-cÂNdan geçip BAŞını dünyanın önüne atarak HAKk TeÂLÂ’sına Eren ERENLerden olmuştu..


Resim

Kimse bilimez arar bulımaz
Daşın gözleyen mahrûm kalandur..


Öylesine TEKe TEKte TEK Başına Garib YAŞAr ki, o diYÂRLara Gelip-Gittiğini kimseler Bilemez.. ARAyıp-SORanı OLmaz ve zâten ARAsalarda kimseler BULamaz..
Ola ki birileri onunla her hangi bir hususta DAŞ-lık/birlik, beraberlik, eşlik, refakat ve ortaklık yapmak istese, arka-DAŞ, Yol-DAŞ Olmak istese boşuna gayrettir sonunda havasını alır!.. Çünküo MuhaMMedî MeLÂMîdir TEKe TEK TEK-BİR YOLUnun TEK YOLcusudur..


Resim

Daşına bakan göñlini yakan
Şol gayr-i hakka göñül virendür..


MuhaMMedî Merhametinden halkın yanlış-yasaklı işlerine ve HÂLLerine bakar bakar da, gönlü acır, alevlenir ve yanar da yanar.
Oysa MuhaMMedî Şûura ermemiş ham akıllı halk, biribirlerine baka baka daha câhil ve zâlim olurlar ve kendi cehennemlerinde yanar da yanarlar.. işte bunlar, HAKk TeÂLÂ’dan gAYRısına gönül veren dünyâperstlerdir..


Resim

Yürür sırr-ıla özi nûr-ıla
‘Aşk-ı yâr-ıla beñzi solandur..


MuhaMMedî Sübhânî ÂŞık, İmkÂNla KULLuk İmtihânı Yolu olan şu yalan dünyâda, Halka karşı SıRRîdir- HÂLi gizlice ve Özünün ÖZünde NÛRuLLAH-> NÛR-u MuhaMMed Sürûru ve ONÛRuyla yürür bu HAYyatta..
Onun yüzü safran sarısıdır ve benzi hep soluktur çünkü, ÖZÜNde-Şahdamarından da AKRABA-Yakın YÂR KÖZü vardır.. YAKar da YAKar!.
ZÂTullahın en NÛR yansımasında Merkezde sabit NOKTA Rabbu’l- âlemîndir..
Her CÂNın-Nefsin Özünde Şahdamarından da AKREBi-YAKINı RaBBısı Teâlâdır..
Bütün Kâinâtın Nurullah bağı-CAN CeRRyÂNı KABLOsu ise İrSALL ettirci Murselin olan NEBÎler ve ellerin Onlarda olan Veliyullahlardır..

Her AN şeÂN da..MERKEZ-de O..


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.”
(Kaf 50/16)

Resim

Bülbüldür güle karışmaz ile
Dôstuñ envârı gülin direndür..


MuhaMMedî Sübhânî ÂŞık, GüLLer SultÂNı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin TEVHİD GÜLÜne ÂŞıK BİZ BİR-İZ BÜLBÜLüdür ve asla o NOKTAdan-BAĞdan AYRılıp da, ham-yoz-yaban ELLere-kimselere karışmaz!.
O Yüce ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in KüLlî ŞEY olan NÛRuna MuhaMMedî ÂRiFtir ve her Şeyy, Olay, ZamÂN ce ZANNında “LÂ Huve İLLâ HUu!.” Çekip GÜBRede GÜLü GÖRüp her Nefes GÜL SU-layan ve TOP-layan/ TOP-latan MuhaMMedî Hasbî HabîBî Hizmetçidir.. EL hamdu LiLLâHi RaBBi’L ÂLemîn!.


Resim

Ümmî Sinâna düşme gümâna
Bir gizli kâna eli irendür..


EYy Ümmî Sinâna BaBam kaddesallahu sırrahu, derd edip gümâna/ zanna, tahmine, şüpheye düşmeye gerek yok,
Çün kü senin, her KULun ÖZÜnde gİZLi OL-ÂN, Muhteşem MuhaMMedî Hakikat Hâzinesine ELin ULAŞtı.. TûBÂ Gurebâ!. Ne mutlu SENce-bENce MuhaMMedî Sübhânî ÂŞıkLara!.
EL hamdu LiLLâHi RaBBi’L ÂLemîn!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ALLAH celle celâluhu: “Ben kenz-i mahfi-gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” buyurdu.
(Aclunî , Keşfu’l- Hâfâ, Aclunî, 2:133; Ed-Dürerü’l-Müntesire, Celâlettin-i Suyuti,125)

TûBÂ GuRaBÂ ÂŞıKLar!.
HÂL-i HaRaBÂ ÂŞıKLar!.:


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: " ............... عن أبي هريرة ؛ قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
بدأ الإسلام غريبا وسيعود كما بدأ غريبا. فطوبى للغرباء "

İslam garib olarak başladı ve yine başladığı gibi garibliğe dönecektir. Fe tûBâ li’l- GureBâ: Ne mutlu o gariblere!” buyurdu.

(Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; Müslim : 1. Cilt 145. No ; İbni Mâce : 10.3987.No)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "........ عن عبد الله بن عمرو قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : طوبى للغرباء طوبى للغرباء طوبى للغرباء فقيل من الغرباء يا رسول الله قال ناس صالحون في ناس سوء كثير من يعصيهم أكثر ممن يطيعهم "

"Müjdeler olsun o gariblere. Müjdeler olsun o gariblere. Müjdeler olsun o gariblere!” buyurunca dediler ki : “Kimdir o garibler Yâ Rasûlullah?” Buyurdu ki : “Kötü insanlar içinde çok az bulunan Sâlih insanlardır. Onların -içerisinde bulunduğu toplumda- isyan edenler çok, itaat edenler ise azdır!”

(Abdullah b.Amr b. As radiyallahu anhu’dan; İ. Ahmed , Müsned 2 / 222.7032 ; Shf. Sahiha : 4 . cilt 1619. No)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : بدأ الاسلام غريبا وسيعود غريبا كما بدأ فطوبى للغرباء: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "El İslamu bedâ gariben ve seyuudu gariben fe TûBÂ lilgurebâ: İslâm garib olarak başladı ve başladığı gibi (günün birinde) garib hâline dönüşecektir. Fe tubâ li’l-gurâbâ: Ne mutlu-Müjdeler Olsun Gariblere! (Sıddık Ve Âdil Muhammedî Âşıklara!)” .
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten- 3986 ve Müslim Enes bin Mâlik radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten-3987 Zevâid Abdullah İbni Mes’ud radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten 3988 ve Tirmizî)


Karib : Çok yakın. Yerce ve mekânca uzak olmayan. * Yakın hısım.
Garib : Kimsesiz. Zavallı. * Gurbette olan. Hayret verici. Tuhaf. *
Gureba : (Garib. C.) Garibler.
Tûbâ gurabâ! : Ne mutlu Gariblere! ( Hadis-i şerifden)

Resim

Virân: f. Yıkık, harap. * Mc: Kederli, üzgün, gamlı.
Daş: İsimlerin sonlarına eklenerek eşlik, refakat ve ortaklık bildirir. Meselâ: Arka-daş: Refik. Yol-daş:yol arkadaşı.
Tevekkül: İşi başkasına ısmarlamak. * Sebeblere tevessül ettikten sonra neticesini Allah'a bırakmak. Allah'tan gelene razı olmak. Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini Allah'dan istemek. Kadere razı olmak. Hakka güvenmek. * Yeis ve kederden uzak olmak. * Âcizlik göstermek.
Beniz: Yüz rengi.
Envâr: (Nur. C.) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar. Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar.
Gümân: f. Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
Kân: f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı. * Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

54.üncü ŞİİR

<= Resim =>


ResimMef‘ûlü Mefâ‘îlü Mefâ‘îlü Fe‘ûlün


Ey ehl-i cefâ sende safâ bil ki sadhezâr
Hergiz yime gam olduñ ise derde giriftâr..


Ey KULLuk imtihanına geldiği bu kandırıcı-çeldirici dünyanın cevr-ü-cefâsını çekmekte olan AŞKuLLAH YOLu YOLcusu sen bu halini son-UÇ olarak safâ/ gönül şenliği ve eğlencesibil ki,
Sakın sakın bu âlemde dertlere tutuldum diye gam yiyip asla kederlenmeyesin..


Resim

el-Fakru fahrî diyicegiz Seyyid-i Kevneyn
Devlet anuñdur kim dü cihânda ola deyyâr..


Dünya ve âhiret-iki âlemin Efendisi, Ümmetine karşı Raufu’r –Rahîm olan ve aynı zamanda ALLAH celle celâlihu’nun KULu olan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “FAKRımla/Yaratan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’e karşı KULLuk Muhtaçlığımla FAHR ederim, mutluyum ve övünürüm!” buyurmakla,
Bu âlemde her kim ki Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYup-UYarak, iki âlemde aklını gönlünü çeldirecek engelleri aşar ve TEKe TEKe TEK yürür ve kavuşursa TevhiduLLAHa erer ve Dâim Devlete gark olur inşâe ALLAHu TeÂLÂ..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Müminin dünyadaki tuhfesi (yani makbuliyetinin nişanı) fâkirliktir.” buyurdu.
(Enes Bin Malik radiyallahu anhu’dan; Keşf-ül Hafâ Aclunî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Fakrım benim fahrımdır. Ben onunla iftihar ederim.” buyurdu.
(Keşf-ül Hafâ Aclunî 2-87)

Resim

Ko benligi bende oluban bendi halâs it
Sayd eyleye bendesini ol bende-i Settâr..


Şu âlemmde KULLuk İmtihânı gereği sana yüklenmiş olan izafî-iğreti-gelgeç-fâni ve ölümlü “nefsî ben”liğini ebedî sanıp saplanma, o bağı çöz, kurtul ve bırak işini yapsın ve sen gerçek “ENÂ-BEN” olan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’e bende/KUL Olup mâsivâ-HAKk’tan gayrı bağlarını hemence kes ki,
O, Es Settâr ALLAH celle celâlihu, kendini ebedî ve hürr zanneden KULunu Şehâdet Vahdaniyyetine çeksin-Avlasın!.


Es Settâr:
Resim

Resim

Derd-i Hudânıñ bahrına tal itme tevakkuf
‘Aşk-ıla yâr ol ki saña yâr olmaya agyâr..


Yarattığı KULuna Sırat-ı mustakîm/ en doğru yolunu gösterip hidâyet lütfeden ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in Vahdaniyyet Denizine bir DAMLası olarak hemence dal ve sakın oyalnıp kalma nasıl olsagideceğin bu gurbet dünyasında.
Sen seni Yaratanına AŞKuLLAHa sığın, YÂRi ol ve sarıl ki, bu âlemdeki agyâr/ yâr gözüküp yolundan çeldiriclerin aklını ve vicdânını avlayıp sapık yollarına çekip kendilerine yâr edemesinler..

Resim

Tende iken ol ‘arz olunan nûr-ı emânet
Mâni’ koma cehd eyleyüben keşf ola esrâr..


Sen, henüz daha hayattave anasır-ı erbaa-toprak-ateş-su-hava çamuru-hamuru içindeyken sana sunulan EmânetuLLAH Nûrunu her nefes yaşarken,
RABBın TeÂLÂ’na Rücû’-geri DÖNüş YOLUndaki engelleri göğüsle, çabala ve aş ki, sana senin yaratılış ve Hakikat-ı MuhaMMedîye SIRRLarın keşf-ilham ola ve yaşarken BİLesin-GÖResin inşâe ALLAHu TeÂLÂ..


إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
Resim---“İnnâ aradnâl emânete alâs semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehâl insânu, innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen). : Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.”
(Ahzâb 33/72)

Resim

Kevn ü mekânıñ nakşını pâk eyle göñülden
Nakkâşa iriş gayrıya aldanmagıl zinhar..


Somut-Soyut, Maddî-Mânevî OLUŞların ve içinde yaşamkta oldun yeryüzü ve göklerdeki sonsuz nakışlar-eserler-görüntüler, aklını ve gönlünü karıştırmasın hepsini de silip tertemiz et gönlünü. Çnkü onlar İmkÂNla İtihÂN gereği tuzaklarındır, gel-geç, fâni-sanaldır.
Ve sen her nefes durmadan bu nakışları-eserleri yaran Nakkâş, el Halîk ALLAH celle celâlihu’ya yaşarken tanı ve Şâhidi ol!. Sakın sakın HAKK TeÂLÂ2dan gAYRı Halkın asla aldanmayasın!.


El Hâliku:

Resim

Resim

Zıll-ı ‘arşı bil añlarısañ ehl-i gamıñdur
Anuñ-içün çekdi cefâ ol Seyyid-i Muhtâr..


KULLuk İmtihanının ne olduğunu bilip, MuhaMMedî Ârif olursan-ANLArsan, bu ÂLEMin bu imtihandaki; gam-keder, tasa, dert, elem ve kaygı engelllerini Aşanların ARŞuLLAH’ın Gölgesin de olacağını görürsün.
İşte bu yüzden hayatı boyunca KULLuk ÇiLLe cefâlarının tümünü göğüsleyen ve fiilen yaşayan Seyyid-i Muhtâr/ ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in seçtiği Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu KULLukhayatını cevr-i cihÂN içinde şereflendirip DÂR-ı Bekâya teşrif buyurdu..


Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teala, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:
Adil devlet başkanı,
Rabbına kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
Kalbi mescidlere bağlı müslüman,
Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine "Ben Allah'tan korkarım" diye yaklaşmayan yiğit,
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
Tenhada Allah'ı anıp göz yaşı döken kişi."
Buyurdu.

(Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den; Buharî, Ezan 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudüd 19; Müslim, Zekat 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesaî, Kudat 2)

Resim

Kahr-ıla lutfuñ ‘illetidür añla rumûzı
Küfrüñ içinde bulunur bil îmân u envâr..


Şu hayatın yaratılış sebebi ki, SONuÇların illeti/lâzım gelen sebeblerinin tamamının rumzu/ mânası gizli olan işaretleri Zıtların ZEVkindedir. Hakk’ın; Gübresinden GÜLü, kahrından lutfü, “Lâ İlâhe”inkarından-küfründen ->“İLLâ ALLAH” ikrârı-imânı veKüLLLî ŞEYy’inNÛRULLAH olduğu Hakikat-ı MuhaMMediyyesine ERErsin inşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Resim

Derdi anuñ ‘âşıklara bil ‘ayn-ı devâdur
Kıldı binâ cevr ü cefâdâşı-y-la dildâr..


Onun içindir ki, bu Âlemdeki sayısız ÇİLLeler-dertler BİL ki, MuhaMMedî âşıklara çıkış yolu ve dertlerinin devâsıdır.
Ve ol Dildâr/tüm kalblerii hükmü altında tutan yüce SultÂN celle celâlihu, şu içinde olduğumuz ve tüm Âlemleri, Âlemlere rahmet ve cevr ü cefâkâr MuhaMMed Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin NÛRundan yaratmaktadır her ÂN, Şe’ÂNuLLAhta El hamdu lillâhi Rabbi’l- âlemîn..


Şe’ÂN:
Şe’eNULLAH:


يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---“Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.”
(Rahmân 55/29)

RABBimizden her ÂN GEL-iş, DÖN-üş zannedilen YENiden YARATış ŞE’Nliği,
şu ANda ve ŞE’ENULLAHta her AN Devam etmektedir çok şükür:


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ
الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---“Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm (hakîmi): Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.”
(Cuma 62/1)

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---“Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn(âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ 21/107)

Habîbullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Evvelden, Zâhire zuhûru ise “Rahmeten li’l-âlemin: Âlemlere rahmet olarak” gönderilen Rasûlullah MuhaMMed Aleyhi’s-Selâmdır.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Evvele mâ halakallâhu nûrî:ALLAH’ın en evvel halkettiği (yarattığı) Benim nûrumdur.” Buyurdu.”
(Aclûnî, Keşfü’l- Hafa, c:1, shf:311)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evvelu mâ halakallâhu nûra nebiyyike yâ Câbir: ALLAH Teâlâ herşeyden evvel senin Peygamberinin nûrunu yarattı ey Câbir!”

(Câbir bin Abdillah tarikiyle Abdürrezzak’tan; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:205, 2:129.)

Resim---Câbir bin Abdullah radiyallâhu anhu'’dan: “ Yâ Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAHın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nûrundan (Nûrullah) senin Peygamberinin Nûrunu (Nûr-u MİM) yarattı.” Ve şöyle buyurdu: “ O nur ALLAHın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nûru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan Levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arşı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı: Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nûrunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nûrunu yarattı ki o, ALLAHı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nûrunu yarattı ki o da Kelimeyi Tevhiddir....””
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)

Resim

İsdek olsa kişide ister anı dem-be-dem
Merdâne olan dôst yolına eylemedi ‘âr..


Gerçekten AKLını SİLme-İslama ulaştırıp MuheMMedî Hakiikat RÜŞDüne Erdirip RABBısı TeÂLÂ’sına DÖNüş dileyen-isteyen kul, elbette her yerde, her zaman, her hâlde ve her nefeste HAKk’ı ister durmadan.
Bu Dost EL VEliyy ALLAH celle celâlihu YOLuna ERcesine çıkanlarda yaratıklarına dâr edip utanma olamaz!.


El Veliyyu:
Resim

Resim

Sen de anı cân u göñülden istedüñ ise
Ümmî Sinân sakın belâdan eyleme ifrâr..

Ümmî Sinân Babam kaddesallahu sırrahu, sen de candan gönülden AŞKuLLahıistedin ise,
O zaman “Elst Bezmi”ndeki “BEL”sözün gereği, bu âlemdeki dertlerden belâlardan kaçıp firar etmeyip de, dertlerini zevk edesin inşâe ALLAHu TeÂLÂ..



Resim

Sadhezâr: f. Yüzbin.
Hergiz (f): Asla.
Giriftâr: f. Tutulmuş. Yakalanmış.
Kevneyn: İki âlem. Dünya ve Ahiret.
Deyyâr: Bir kimse. Ehad. * Yurt sahibi birisi. * Manastır sahibi.
Bende: f. Bağlanmış olan. Köle. Esir. Hizmetçi. Hizmetkâr. Kul.
Bend: f. Bağlanan. Bağlanmış. * Bağ. Boğum. Mafsal. * Su bendi. Baraj. * Gam. Gussa. * Mekir. * Hile.
Halâs: Kurtulma, kurtuluş. Selâmete ermek.
Sayd: Av. Avlanmak, sayda gitmek, ava gitmek.
Settâr: Örten, kapayan gizleyen. En çok gizleyen ve örten.
Tal itmek: Dalmak.
Tevakkuf: Durma. Eğlenip kalma. Duraklama.
Agyâr: Yabancılar. Başkaları. * Rakipler.
Mâni’: Men'eden. Geri bırakan. Esirgeyen. Engel. Özür.
Cehd: Fazla çalışma. Güç ve kuvvetini sarfetme. İnsanın nefsine hâkim olması. * Azim, gayret, fedakârlık.* Takat.
Kevn: Hudus. Varlık, var olmak. Vücud, âlem, kâinat. Mevcudiyet.
Zinhar: Kesinlikle, tam kullanım anlamı; aman ha ,sakın ha şeklindedir.
Zıll: Gölge. * Perde.
Muhtâr: İhtiyar eden. Seçilmiş olan. * Hareketinde serbest olan. İstediğini yapmakta serbest olan. Hür. * Köyde veya şehrin mahallesinde seçimle o semtin idâre ve hükümet işlerini üzerine alan kimse. * Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir ism-i şerifi.
Rumuz: (Remz. C.) İşaretler, remizler, ince nükteler, mânası gizli olan işaretler.
Envâr: (Nur. C.) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar. Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar.
İllet: Herhangi bir şeyin var olması için lâzım gelen sebeblerin tamamı. Bu sebebler var olunca neticesinin vücuda gelmesi bizzarure ve bilvücub iktiza eder.
Dildâr: f. Kalbi hükmü altında tutan. Sevgili, mâşuk
dem-be-dem: f. Bazan. Vakit vakit. Arasıra.
Merdâne: f. Erkekçesine. Merdcesine. Er'e yakışır surette.
Âr: Utanma, mahcubiyet. Utanılacak şey. Ayıp. Şiyb. Şerm. Haya.
İfrâr: Kaçırmak. Kaçırılmak. Firara mecbur etmek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

55.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMüstef‘ilün Müstef‘ilün Müstef‘ilün Müstef‘ilün



Gerçek mürîd gerçek eriñ bir katresin bahre sayar
Nâkıs olan nefse uyar sükkerini zehre sayar..


Bu MuhaMMedî MeLÂmet YOLUnda MuhaMMedî Mürîd o kimsedir ki, Hak ErenLerden her birinin TevHid Damlasını VahdetuLLAH Deryâsı olarak bilir ve inanır..
Bu İlahî AŞKtan oksan olan ham sofular ise peşien düştüğü Nefsinin Hevâ-Heves zehirini şeker zanneder ve tiryakisi olurlar..


Resim

Kendü bilisinde kalan ‘ilm-i ledün bilmeyiser
Mürşidine egri bakan lutfını hem kahra sayar..


En önemli olan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYup Uymasıdır ve en önce bilmesi gereken Kendi Nefsî Kimlik-Kişilik görevleri nedir bu ÂLeMde.. kendini BİLmeden İlm-i Ledünn peşine nefsî iştahla düşmekle Bal şişesinin dışardan dişler durur..
Kendisinin ELİni Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve YEDuLLah Bağlayacak olan MuhaMMedî Mürşîdinde noksan arayıp eğri bakan zavallılar, eline geçen LutfuLLAHı inkar edip KahruLLAHa çevirir ne yazık!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsini-kendini Bilen-Tanıyan-ANlayan RABBini BİLir..”” buyurmuştur.

(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Hakka yakın olan kişi çok bilür ellerden işi
Münkir olan evliyânıñ kerâmetin sihre sayar..


MuhaMMedîİlim-İrade-İdrak ve İştrakle ki, MuhaMMedî Tâlim-Terbiye, Öğretim-Eğitim ile HAKk teÂLÂ’ya şahdamarından da AKREB/YakÎn olan ER kişi, elbette rastgeleye göbek atandan daha doğru ve hakk olarak bilir MuhaMMedî Tasavvuf İşini..
Ancak ne var ki, öz tercihinde HAKkı İnkarı tercih eden münafık kişi. VeliYyuLLahın kerâmetlerini sihir zanneder ve sayar..



وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)

Resim

Gerçek ‘âşık olan kişi meydâna kor cân u başı
Budur yâr seveniñ işi her ne gelse fahra sayar..


gerçek MuhaMMedî Hakk Âşık olan ER kişi şu Şehâdet Meydânına zâhir-bâtın başını ve cânından vaz geçip ortaya atar!.
İşte MuhaMMedî MuHABbette YÂR SEVenin İşinin ASLı-Astarı budur ve bu YOLda BAŞına ne gelirse gelsin onunla FAHReder ve Övünç DUYar!.


Resim

Âhir zamân dervîşine aldanma sen Ümmî Sinân
Küfrüñ imân bilür sanma îmânıñı küfre sayar..


Eyy Ümmî Sinân BaBam kaddesallahu sırrahu,
Sen ne didiği belirsizkıblesiz âhirzamannın görüntü Dervişlerine bakıp da aldanmayasın!
Onlar öylesine şaşkınlar ki, Küfürlerini imânları olarak bilirler ve sanma ki gerçeği anlatmanla küfür olan iman küfürlerinden dönüp gerçek İmÂNa dönsünler bekleme..


Resim

Katre: Damla. Su damlası. * Bir damla olan şey.
Sükker: Şeker.
Nâkıs: Noksan, eksik. Tamam olmayan.
İlm-i Ledünn: Garib bir ilim ismidir. Ona vakıf olan, mesturat ve hafâyayı, gizlilikleri münkeşif bir halde göreceği gibi, esrar-ı İlâhiyyeye de ıttıla' kesbeder. Bu ilm-i şerifin hocası ve sultanı Fahr-i Kâinat Aleyhi Ekmelüttahiyyât vessalâvât Efendimiz Hz. leridir. Bu ilmin ehli ise, Enbiyâ-ı izâm (aleyhumusselâm) ve Ehlullâh-i Kiram Efendilerimiz Hazretleridir.
Kahr: Zorlama. Cebir. * Ezme. Mahvetme. * Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme. * Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi.
Münkir: (Nekr. den) İnkâr eden, kabul etmiyen, hakikatı tasdik etmiyen, dinsiz.
Kerâmet: ALLAH (celle celâlihu) indinde makbul bir veli abdin (yâni, âdi beşeriyyetten bir derece tecerrüd edebilen zatların) lütf-u İlâhî ile gösterdiği büyük mârifet. Velâyet mertebelerinde yükselen bir abdin hilaf-ı âdet hâli. * Bağış, kerem. * İkram, ağırlama.
Sihr: (Sihir) Büyü, gözbağıcılık, büyücülük, hilekârlık. * Aldatmak. * Haktan uzaklaşmak. Bâtıl şeyi hak diye göstermek.
Fahr: Övünme. Yaptığını sayarak övünme. Övülmeye sebeb olacak kimse. Fazilet. Büyüklük. Şeref.
Küfr: Örtmek mânâsınadır. Kalbe âit bir sıfattır. Hak dini inkâr edip, hakkı inkâr edene ve gizleyene "kâfir" denilir. Kâfirliğin sıfatı küfürdür. * Allaha inanmamak. Hakkı görmemek. İmansızlık. * ALLAH (celle celâlihu) yakışmıyan sıfatlar uydurmak. Müslümanlığa uymayan şeylere inanmak. * Nankörlük, dinsizlik, günah, kaba ve ayıp söz..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

56.ıncı ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün

‘Âşık nâmından usandum gerek âvâre kılsunlar
Bugün vaslıña el sundum gerek pür yâre kılsunlar..


Halkın Bana Âşık demelerinden ve içi boş bir şöhret tanımalarından usandım, bundan sonra bana, halk içinde âvâre/başıboş, serseri, boş gezen, işsiz güçsüz SER-ü-SERi DEsinler!.
Ben bu günden itibaren, NAZLı YÂRe kavuşma YOLUna Düştüm ki bana artık, Yüreği YÂR YÂREsiyle dopdulu DEsinler!. HAYy Dostt celle celâlihu..


Resim

Niçe bir hasret-i hicrân dakar dâr zülfüñe gerdân
Beni lâyık gerek nûra gerekdür nâre kılsunlar..


O ki beni, sonsuz SEVgilim İLLiYyin’inden Esfelin Gurbetine atıp ayrılık acısının ateşine attı ki, YARim ZEVk Zülfüne DÂRağacımı kurup CÂNımı DÂRe çekti!.
Bundan sonra halkı, beni ister NÛRuna-CeNnetine, isterlerse NÂRına-CehenNNemine lâyık görsünler.. İkisinden de uzağım ve gönlüm Sâdece NazLı YÂRimde!. HAYy Dostt celle celâlihu..


Resim

Karârım gitdi selb oldı niçe bir eyleyem gayret
Yirim sensüz gerek hâre gerek gülzâre kılsunlar..


İlim-İrade-İdrak Kararım uçtu gittti başımdan, akılsız kaldım noksanım ki, ben nasıl bir toparlanıp da yeniden şu insancıklar gibi iş-güc peşine düşüp dikkatle ve sebatla çalışabileyim..
Eyy Nazlı YÂRim bundan sonra halkın benim yeri ister Diken Bahçesi isterlerse GülBağı yapsınlar umurumda değil HAYy Dostt celle celâlihu....


Resim

Niçe bir hasretiñ nârı beni ihrâk ider her dem
Bugün vaslıñdan ayrılman gerek biñ pâre kılsunlar..


hÂL-i hazır HASSretiyin ateşi beni hiç ara vermeden yakar da yakarken,
ve ben bunca NÂR içindeyken; beni, “sana SALL-ULAŞım YOLUmdan ayrılmam gerek” diyeceklerine, isterlese binbir pâre etsinler tercihimdir HAYy Dostt celle celâlihu..


Resim

Hayâliñ cânıma kıble gelüp ‘aşkıñ îmâm oldı
Niyâzın il gerek yâre gerek agyâre kılsunlar.. HAYy Dostt celle celâlihu..


Öylesine SANA tutkun ki deli gönlüm eYy YÂR, SENin Aklıma düşen HAYyÂLin VusLât KIBLem oldu AŞKın ise, İMaMım oldu ki,
NÂZına NiYÂZ NAMAZındayım, ÂLi kerremallahu vechehu gibi.. Başım kesseler “ahh!.” demem.. Şu halkın, bana ister “bu Bizden YÂR” veya “bu başkasından agyâr/yabancı” desinler umurumda değildir HAYy Dostt celle celâlihu..


İmam Ali kerremallahu veche’nin ayağına savaşta bir ok saplandı. Ok, kemiğe girdiği için çıkarılamadı. Sonra doktor çağırdılar. Doktor dedi ki: “Bu oku çıkartabilirim. Fakat, çok ağrı yaptığı için tahammül edilemez. Onun için bayıltmam lâzım.
İmam Ali kerremallahu veche: “Bayıltmana lüzûm yok. Biraz bekleyin, namaz vakti girince namaza duracağım. O zaman ayağımdaki oku çıkartırsınız!” buyurdu.
buyurduğu gibi yaptılar. Namaza durunca ayağını yarıp oku çıkardılar, hiçbir şeyi hissetmedi..


Resim

Bugün meydân-ı ‘aşkıñda şehîd olmak murâdımdur
Buyur cellâd gerek mahfî gerek âşkâre kılsunlar..


Benim şu Şe’ÂNuLLAH Şehâdet Âleminde, VAR-BİRliğine Şâhid olup CÂN VERip Şehîdin Olmak tek-son dileğimdir-muradımdır ki,
Buyursunlar başım kesmeye cellâd getirsinler ister gizli ister halk içinde açıkça Şehîd etsinler HaLLac-u-NESiMîn gibi.. HAYy Dostt celle celâlihu..


Resim

Gel olursa eger senden geçer varlık hevâsından
Sinân Ümmî karâr kılmaz gerek biñ pâre kılsunlar..


Yâ RABbenâ!.
Eğer ki, senden bana bir “İrci’!. DÖN-GEL!.” EMRin OLursa, bu MuhaMMedî HAKk ÂŞık KUlun Sinân Ümmî BaBam kaddesallahu sırrahu, şu Gel-geç Âleminin yalancı Nefsî Hevâ-Hevesinden vaz geçip, TEK CÂNını İsmâil aleyhisselâm gibi KurbÂN eder kaçınmaz ki, insancıkların anlamayıp binbir PÂRe etseler de beni, YÂR YOLumdan geri koyamazlar HAYy Dostt celle celâlihu..


Resim

Âvâre: f. Başıboş, serseri, boş gezen. İşsiz güçsüz.
Pür: f. Çok, dolu, çok fazla.
Vasl: Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. * Birleştirmek, ulaştırmak.
Gerdân: f. Dönen, dönücü. Çeviren. (Bak: Gerden)
Hicrân: Uzaklaşma. Ayrılık. Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı. Dostluğu ve ülfeti kesmek.
Selb: Ayıp. * "Noksan etmek ve çekmek" mânalarına da mastardır.
Hâr: f. Diken.
Gülzâr: Gülbağı.
İhrâk: Ateşe atmak. Yakmak. Yandırmak.
Agyâr: Yabancılar. Başkaları. * Rakipler
Mahfî: Gizli, saklı.
Âşkâr: f. Belli, meydanda, açık. Bedihi.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

57.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün


Turmaz dilim söyler oldum sırdan yine şikârım var
‘Aceblemeñ söyledügüm sanasın ihtiyârım var..


Aziz canlar!. Dilimi tutamaz oldum, elimde olmadan konuşmakta ve gönül ülkemde avladığı SIRRları ortaya dökmekte..
Bu anlatıklarıma hayret ve şaşkınlıkla bakmayın ki, bu zor bulunur güzellikleri sergilemekte benim bir istek ve tercihim olduğunu sakın sanmayın!.


Resim

Beni hayrân iden her dem ol Vâhidiñ esrârıdur
Ötsün yine cân bülbüli bahâr irdi gülzârım var..


Beni, bu âlemde böylesine hayran ve divâne eden TEKe TEK TEK-BİR EL VâHidu ALLAH celle celâlihu SIRRlarıdır ki, ne zaman İÇime doğsa, BİZ BİR-İZ Baharı başlar, Gülzârım-Gülbağlarım kurulur da, GÜLLer açar ve Cân Bülbülüm ötmeye başlar..

El Vâhidu :
Resim

Resim

Sır içinde sır dinilen fehm eyledüm neydügini
Melek bilmez ne bilsün cin ‘ilm içinde esrârım var..


Lübbü’l- LÜBde, ÖZün ÖZündeki, Şahdamardan da Ötelerdeki, SIR İçinde SıRR denilenin ne olduğunu ANLAdım ki,
Bu her şahsın kendisine RABB’ısından özel-mahsus bir İLM İÇinde SIRRLardır ki, ne Melekler ne de CİNlerin BİLeBİLmesi imkânsızdır..


Resim

Saña bu elfâz-ı ma‘nâ nerden gelür dirseñ baña
Görilmez hattı gözile cân içinde yazarım var..


Eğer sen benim halime şaşar da: “Sana bu MÂNÂ SÖZleri nerden geliyor?” dersen bana,
HARFLeri kafa gözüyle asla görülemeyen gönül yazılarımı CÂNım İÇİnde her ÂN, ŞeÂNuLLahında yeniden yazan ve CÂNımdan da AKRABam bir ÖZ YAZARım-CÂNÂNım vardır benim!.

ZÂTullahın en NÛR yansımasında, Merkezde sabit NOKTA Rabbu’l- âlemîndir..
Her CÂNın-Nefsin Özünde Şahdamarından da AKREBi-YAKINı RaBBısı Teâlâdır..
Bütün Kâinâtın Nurullah bağı-CAN CeRRyÂNı KABLOsu ise İrSALL ettirci Murselin olan NEBÎler ve ellerin Onlarda olan Veliyullahlardır..


Her AN şeÂN da..MERKEZ-de O..

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

Resim

Dahı içerüden haber vireyüm kim añlarısa
‘Akıl göñül cânım tuymaz bir gizlüce bâzârım var..


Daha iÇerden, en ÖZden, açıkça haber vereyim ki, kim AŞKa Düşüp ANLAyacak bakalım,
Bu “ÖZümün ÖZünden de GİZLi ve AKREB BÂZÂR”ımı, Nakilsiz ham Akıl anlayamaz ve CÂNÂN RÜŞDüne ERmemiş gönül CÂNı da asla DUYamaz!.


Resim

Katre bahre irincegez ‘âşık ma‘şûk olur dirler
Gümânum yok gerçek imiş benüm buña ikrârım var..


Hak ERENler buyururlar dı ki: “DAMLa, DERYÂya İSÂLe Olup Kavuşunca, Âşık ile Mâşuk ->BİZ BİR-İZ” olurlar ki; Âşık <-> Mâşuktur..
Gerçekmiş, hiçbir şüphem kalmadı ve bizzât yAŞAyarak gördüm ki Hak OLduğuna ikrârım/ kabul ve tasdikim var..


Resim

Her kim görüp gözden süzer hayâline irmez gider
Özden seven ‘âşıklara göstereyim dîzârım var..


Gerçekten EN ÖZden SEVen MuhaMMedî HAk ÂŞIKLara göstereceğim öyle bir GÜL YÜZLü YÂRim vardır ki, ancak onlar kadr ü kıymetini bilip değerini anlayabilirler.
Yoksa bunca ham akıllı ve dünyaya dönük insanlar görse bile, değil gerçeğini, hayaline bile ermeden göz ucuyla şöyle bir süzüp geçer giderler akıl dünyalarına ki, ölümlerine..


Resim

Anuñ-içün bilmedigim görmedigim yiller eser
Fikr eyledüm safâsından benüm benden firârım var..


Ondandır ki, GÖNÜL İKLiminde, BİLemediğim ve GÖRemediğim YÂR RüzGÂLarı eser de, aklımı fikrimi alt-üst eder..
Ham akıllılar için felâket sanılan bu;
“Geçici-izafî- kuLLuk ben”liğimi “ben”den koparıp “gerçek BEN” Olana Savuran SÂFa Fırtınası ResûLî SeLâmetimdir inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

ELE ELe, EL Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemeki YEDULLAHa Zincirinde HabîBî HALKa Olduğun, ER SÖZünü DUYUp-Uyduğun, KENDİ bENLiğinden “GERÇEK BEN”e VECHini ÇEVİRdiğin..
KENdi ÖZÜNe EZLden YÜKLü HÂKk’ın, “MuhaMMedî BİZ BİR-İZ İZi”ni İZLediğin zaman Kendi ÖZünde, HABLi’L- VERîDinde DERsÎn ki: “Benden Bana GÖRündü HaKk!.”


إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---
“İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), YEDULLÂHi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen) : Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. ALLAH'ın ELİ onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.” (Fetih 48/10)

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim---“İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki BEN, YALNIZCA BEN ALLAH'ım. BENden başka EL İLÂH yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.” (TâHâ 20/14)

Resim

Ümmî Sinân taşma yüri ‘aklıñı dir şaşma yüri
Geçme hayâ kapusından sanma sakın zarârım var..


EYy Ümmî Sinân BaBam kaddesallahu sırrahu, Kalb Kâbeyin KABIndan taşma, AKLInı NAKL BAŞIna devşir-topla ve Sırat-ı Mustakîm YOLunda dosdoğru yürü!.
Sakın sakın Hayâ Kapısından girip de; ham akıllı halkın seni Levm edip, kınayıp, ayıplayacağından korkma, HaKk MuhaMMedî MeLÂMîlerin zarar görecek bir dünya malları zâten yoktur!. EL Hamdu LiLLâhi RaBBi’L- ÂLemîn…


Resim

Şikâr: f. Av, avlanan hayvan. Avlama. * Düşmandan ele geçirilen mal. Ganimet
Aceb: Taaccüb, şaşma, hayret. * Garib, hoş, lâtif ve nâdir-ül vücud olduğundan bir şey için inkâr ve istiğrab etme hâli.
İhtiyâr: Ist: İstek, arzu. Razı olmak. Katlanmak. Seçmek. Tensib etmek. Seçilmek.
Esrâr: (Sır. C.) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar. Bilinmeyen şeyler.
Fehm: (Fehim - Fehm) Anlayış. Zihnen kavrayış.
Elfâz: (Lafz. C.) Lafızlar. Sözler. Lügatlar.
Katre: Damla. Su damlası. * Bir damla olan şey.
Bahr: (C.: Bihâr - Ebhâr - Ebhur - Buhur) Deniz. * Âlim. Çok bilen.
Ma‘şûk: Aşk ile sevilen, sevgili.
Gümân: f. Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
İkrâr: Açıktan söylemek. Kabul ve tasdik etmek. Hakkı itiraf etmek. Karar vermek. Mukarrer kılmak.
Didar (l): Buluşmak, yüz.
Safâ: Gönül şenliği, eğlence. * Duru olmak, itmi'nan ve meserret üzere olmak. Temiz, sâfi olmak
Firâr: Kaçmak. Kaçış.
Dirmek: Toplamak.
Hayâ: Hicab, utanma, edeb, ar, namus. Allah korkusu ile günahtan kaçınmak.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

58.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün

Bu derde ugrayan kişi
Dîvâne olur hûludur
Böyledür bu ‘aşkıñ işi
Her kim uyarsa delüdür..


Bu AŞKuLLAH Derdine yolu düşen kişi halkın kınadığı MeLÂMî DivÂNelerden olur da işi gücü “HÛu!.” Zikrini ZİKRetmek olur!. Bu “AŞK İŞi” ->ASLından ->fASLına, EzeLden ->Ebede böyle geldi ve gider ki,
Kim AŞKuLLAH Kıblesine uyarsa Halkça deli HAKkça Velîdir..


Resim

Fezkürûnî didi Hudâ
Kur’ân-ıla itdi edâ
‘Âşıklar mest olur Hûda
Hem sükker-ile balıdur..


ALLAHu Zü’L- CeLÂLimiz Kur'ÂN-ı Kerîminde: “Öyle ise BENi zikredin ki BEN de sizi zikredeyim!” buyurdu ve edâsını-yapılmasını EMRetti..
Ondandır ki gerçek MuhaMMedî HAKk ÂŞıklar için el Hüdâ-HADî ALLAH celle celâlihu Zikri onlar için şekerden ve baldan tatlıdır ve mest edip akıllarını NAKULLAHa gerk edip yok eder, mest kılar!.


فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ
Resim ---“Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurun (tekfurûni).: Öyle ise BENi zikredin ki BEN de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve Beni inkâr etmeyin.” (Bakara 2/152)

El Hâdî :
Resim

Resim

Zâhid togrı söyle sözi
Dahl odına yakma bizi
Hakkı sevenleriñ yüzi
Gerçek erleriñ yolıdur..


Eyy her ŞeYyden vaz geçip de her ŞeYyi Yaratana KuLLUk Peşinde koştuğunu söyleyen ham sofu, SÖZünü dosdoğru söyle de; konuştuğun ama yaşamadığın sözlerinden dolayı senin sözlerine i’tiraz edip; ayıplayıp, töhmete/günaha-suça sokup da yakma bizi.. Unutma ki, HaKkı TeÂLÂ’yı gerçek SEVen EREN ERLerinlerin yüzü-cemâli ki, CemâLuLLAH’a olan HAKk ERENLer YOLUdur..

Resim

‘Âşıklarıñ âh itdügi
Düni gündüze katdugı
Bülbülüñ efgân itdügi
Bagçe degüldür gülidür..


Senin kelle gözünle gördüğün HaKk âşıklarında bu ÂLemde, geçlerini gündüzlerine katarak, “Ah-u-Vah!.” Ettikleri, Bu DivÂNÂ BÜLBÜLLerin Seherleri SEHERLer boyunca, İNLEŞmeleri, acı hıçkırklarla meded dileyişleri, Senin taptığın BAHÇe Değildir. Bahçenin varlığına sebeb GÜL ve kOKusudur..
ZÂTuLLahh.. ve NÛRuLLah bAHÇesini ANLA KuL İhvÂNim İnşâeALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Derd-ile devrân eylemek
Cigeri biryân eylemek
Dîdârı seyrân eylemek
Bunlaruñ genc ü mâlıdur..


Şu Durmadan DÖNen ZeRRe-KüRRe FELEKLerinde, KULLuk Derdiyle DevrÂN DÖNmek EYylemek ki,
Bu DÖNüşü SAĞlayacak İÇte Cigerini Kızılkor ateşlerde biryÂN-püryÂN KebÂBı eYylemek..
Son-UÇ-unda EL Veliyy Dost ALLAH celle celâlihu CemÂLini seyrÂN eYylemek, bu Âşıkların; ÖZLerinin ÖZünden, LüBBü’L- LüBBLerinden çıkardıkları hazineleri ve ÖZ MALLarıdır..


Resim

Münkir yüri var hâliñe
Diken döşeme yoluña
Sunarsañ girmez eliñe
‘Aşkıñ makâmı uludur..


İslam Postu giymiş, özü münkir/inkâcı kişi, sen kendi YOLuna-HÂLine git!.
Şu Gel-Geç dünyasında Kurtuluş ve HAKk’ı BULuş YOLUNa dikenler-engeller döşeme!
Sanma ki bu içi boş laflarla ve ibâdet diye yaptığın alışkanlıklarla elimi uzatınca ULAŞırım, tutarım zannetmeyesin. Çünkü AŞKuLLAH YOLu ve Makamı çok yücedir..


Resim

Ümmî Sinân söyledügi
‘Aşk deñizin boyladugı
Nedür gör şerh eyledügi
Sâdıklarıñ ahvâlıdur..


Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu BaBamın buyurduğu AŞKuLLAH;
Dipsiz bir Deryâdır dalanların ebeden boyladığı,
Gönül gözünle gör ki, her yönden anlatıp şerhe çabaladığı el ÂN her ÂN var olan MuhaMMedî Sâdıklarıñ ahvâli/HÂLLeridir.. YAŞAdılar.. YAŞIyorlar.. YAŞAyacaklar.. İnşâeALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Hûl: (Hâyil. C.) Belâ. Zahmet.
Edâ: Yerine getirmek. Ödemek. Borcunu vermek. Vazifesini yapmak. * Tarz. Üslub. * Şive. * Tekebbür. * Fık: Namazı vaktinde kılmağa "Eda" ve vakit geçtikten sonra kılınan namaza da "Kaza" denir.
Sükker: Şeker.
Dahl: Karışma, girme. * Nüfuz, te'sir. * Vâridat. * İrâd. İtiraz, ta'riz. * Ayıp, töhmet.
Efgân: f. Acı ile bağırıp çağırmalar. Feryatlar ve istimdat.
Biryân: f. Kebabın bir nev'i. Piran. Pürân.
Dîdâr: Yüz. Çehre.
Genc: f. Define, hazine. Gömülü hazine. Kenz.
Münkir: (Nekr. den) İnkâr eden, kabul etmiyen, hakikatı tasdik etmiyen, dinsiz.
Ahvâl: Haller. Vaziyetler. Oluşlar.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

59.uncu ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün

Kimse bilmez ahvâlımı ‘aşk-ıla yâr olan bilür
Yedi iklîm dört köşeye hikmet-ile tolan bilür..


Benim MuhaMMedî AŞKuLLAH YOLUndaki hallerimi, bu Âlemde AŞK ile YÂR OLmuş
HAKk Âşıklardan başkaları asla bilemez.
ANcak, Yedi Âlem, dört köşeye HikmetuLLAH ile dolanlar BİLeBİLir..


Resim

İnceden ince bir sırdur añlayan bir ile birdür
Üç hurûfuñ dört kitâbıñ ma‘nisini bilen bilür..


Bu Sır öylesine inceden inceye bir sırdır ki, basar işi değil basîret işidir ve bu sırrı ANLAyan MuhaMMedî Ârifler ise, Bu BİZ BİR-İZ ÂLeminde TEKe TEK ki, BİReBİRdirler.
AYn, Şın, Kaf üç harfleriyle yazılan “AŞK”ın ne olduğunu dört kitabın; Kur'ÂN-ı Kerîm, Tevrat, İncil ve Zeburun mânâsını MuhaMMedî Ârif olup anlayanlar BİLeBİLirler..


Resim

‘Ayn ‘ayân eyler hakkı şîn şarâbın sunar sâki
Kâf kanâ‘at kapusında turup secde kılan bilür..


MuhaMMedî Mârifet Mürşidi olan, AŞKuLLAH Şarâbının sunucu sâkileri, Hakkı ve Hayrı ham akıllara anlayacağı şekilde açıklar.
Ki bu anlatılanları ancak, Kulluk Kanâ’atının Kâf Kapısını BİLip-BULup-OLup-YAŞAyarak SıRR-ı Sıfır SECDEsini yapanlar BİLeBİLirler..


Resim

İki elif iki nûnuñ bir sîniñ ma‘nisi olan
Sırr iline sultân olur ölmezden öñ ölen bilür..


MuhaMMedî SüNNete şu İmtihÂN Âleminde sahib, “2 Elif-2 Nûn-1 Sîn” mânâsı olan SıRR sAHrasına SuLTÂn olup, ölmeden önce ölen, her nefes şe’ÂNuLLAHta eniden dirilen gerçek MuhaMMedî Hakk Âşıklar BİLeBİLirler..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim

Eyü âdem olan kişi hak yolında ‘adem gerek
Elif-ile mîmiñ dâlıñ terkîbini silen bilür..


Kur'ÂN-ı Kerîmdeki Âdemoğlu Oluşu anlayan gerçek Âdem olan kimse bilir ki, AŞKuLLAH YOLunda YOLcu olana “BEN” buyuran ALLAH celle celâlihu karşısında gölge-izafî-ölümlü “ben”liğini yok etmesi gerektir.
“Elif- Mîm-Dâl” harflerinin oluşturduğu ÖZ Mânâya ulaşıp, KULLuğunu,MaDDe ve MüDDet AMedî/sürekli sürdürenler BİLeBİLirler..


Resim

Yidi yirden tokuz gökden ötesin seyr ider sâlik
Bunı böyle görenlere söylemedüm yalan bilür..


Gerçek MuhaMMedî Ârif Mürşidini bulan Mürid-Sâlik,7 kat yer/beden ülkeleri ile 9 kat gök/gönül iklimlerini ve ötelerini de seyreder.
Beden<->Nefs->Kalb->Ruh->Sırr->Hâfi->Ahfâ->Akdes->AHMEDî Akdes-> AHADî Akdes..
Bu söylediklerimi işitip duymayanlar/anlamayanlar, ÖZ İLMine uymayanlar beni anlmaz ve reddederler ki onlara ben bir şey söylemedim.. Zâten söylediklerimi de zannlarınca yalan bilirler..


Resim

Bu cânıñ irdügi zevkı ne bilsün görmeyen kimse
Ümmî Sinânıñ ahvâlın bahr-ı ‘aşka talan bilür..

MuhaMMedî Ârif bir gönlün erdiği Ledünnî-LübbüLLüb-ÖZ Zevkleri, kendisi bizzât yaşaamayan ham Akıllı çiğ gönüllü kimse nasıl bilebilsin ki!.
Onun için MuhaMMedî HaKk Âşık Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu Babamın AŞKuLLAH HÂLLerini ancak ve ancak, MuhaMMedî AŞKuLLAH Deryâsına dalıp ÖZ-SÖZ İNCİLeri çıkaran Derunî DALgıçları BİLeBİLirler..


Resim

Ahvâl: Haller. Vaziyetler. Oluşlar.
Ayân: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Âdem: Beşer,insan.
Adem: Yokluk, olmama, bulunmama.
Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

60.ıncı ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün

Âh kim bu göñül hümâsı
Havâlara pervâz ider..
Gâhî konar bir sahrâya
Gâhî konmaga nâz ider..


Ahh ben neyleyim kiyine şu gönlümün Devlet Kuşu, sonsuz göklere doğru havalanıp kanat açtı..
Bâzen bir SEVdâ Sahrasına konmakta-konaklamakta, bâzen de inip konmağa nazlanır!.


Resim

Gâhî gider seyyâh olur
Cümle cihâna şâh olur
Ne kendinden âgâh olur
Ne baña keşf-i râz ider..

Bâzen uzun gönül yollara çıkar teke tek seyyah olur.. Cümle cihâna şâh olur..
Ne kendinden haberdâr olur.. Ne de bana bir gizli sır ya da saklı bir şey bulup getirir!.
Ne baña keşf-i râz ider..


Resim

Gâhî düşer hâristâna
Meyl ider bâg u bûstâna
Gâhî gelür gülistâna
Gül ‘aşkından feryâz ider..


Bâzen diken tarlalarına düşer.. gönül verir bağ ve bahçelere
Bâzen de gelir gül bağlarına ve bülbül gibi gül aşkından feryâd edipiniler!.


Resim

Gâhî bir gussaya talar
Göñül gümân-ıla tolar
Gâhî cümle gamı siler
Güldürüp beni şâz ider..


Bâzen olur ki, gussâlara/ keder, tasa ve gama dalar, gönlüm gümân/ zan, tahmin ve şüphelerle dolar..
Bâzen de olur ki, gönlümdeki tüm gam-keder, siler temizler ve beklenmedik şekilde güldürüp beni şaşırtır..


Resim

Gâhî bir ister sevdügin
Bilmez olur n’işledügin
Gâhî gelüp ne didügin
Turup fikr-i dırâz ider..


Bâzen olur ki SEVgilisin BİRLikte-yanında-cÂNında ister ve ne işler işlemkte olduğunubilme hâle gelir.
Bâzen de olur ki, gelip oturup neler dediğini uzun uzun düşünür durur..


Resim

Gâhî dünyâya el katar
Toptolu hırs-ıla batar
Gâh fenâya yüz tutar
Cümle varın ‘ıvâz ider..


Bâzen olur ki, dünyâ işlerine el atar ve karışır ve anlatılmaz hırslara batar çıkar.
Bâzen de olur kiyokluğa-yokslluğa yüz tutar varlıklardan uzaklaşır ve tüm varlığını tek YOKluğa bedel olarak verip geçer gider..


Resim

Gâhî eser yiller gibi
Gâhî taşar seller gibi
Gâh açılur güller gibi
Vücûdum bahâr yaz ider..


Bâzen olur ki, göklerde yeller gibi esmeye başlar.
Bâzen de olur ki yatğından taşan seller gibidir yeryüzünde.
Bâzen de olur ki dallarda açan güller gibidir ve vüCÛDumu bahâr ve yaz mevsimlerine sokar..


Resim

Gâhî akar gözüm yaşı
Yanar yüregim âteşi
Bencileyin böyle işi
Var ise belki az ider..


Bâzen olur ki, daldığı AŞK acısından gözlerimden yaşlar boşanır ve yüreğimi kızıkor ateşler yakar. Gerçi böyle işleri olsa da bence arasıra azca eder..

Resim

Ümmî Sinânıñ yâ Gani
Bildim ki çokdur ‘isyânı
Bagışlasın diyü seni
Dergâhıña niyâz ider..


Ey El Ganiyy ALLAH celle celâlihu,SENin Ümmî Sinânın kaddesallahu sırrahu’nun bildim ki san isyanı çokçadır..
Ve SEN O’nu Bagışlayasın diye Gönül Sarayı-AŞK DErGÂHına buyrmanı niyâz etmekte..


El Ganiyyu:
Resim

Resim

Hümâ: f. Devlet kuşu. * Saadet. Mutluluk.
Pervâz: f. Kanat açmak, uçmak. Uçan, uçucu.
Gâhî: f. Kanat açmak, uçmak. Uçan, uçucu.
Âgâh: (Ageh) f. Haberdar. Uyanık. Kalbi uyanık. Malumatlı. Basiretli. Vâkıf. Bilen.
Râz: f. Gizli sır, saklı şey.
Hâristân: Diken tarlası.
Bûstân: f. Çiçek ve gül kokularının çok olduğu yer, bahçe.
Feryâz: feryâd. f. Bağırıp çağırma. Yüksek sesle medet istemek. Figan.
Gussa: Keder. Tasa. *Gam
Gümân: f. Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
Şâz: (Şâzze) Kaide hârici olan. Umumi nizamdan ayrılmış olan, müstesna bulunan.
Dırâz: f. Uzun.
Ivâz: Karşılık olarak verilen şey. Bedel.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

61.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün


İlâhî dâr-ı vaslıñda bu cân olmak diler ber-dâr
Çekildüñ dâra yâ ‘abdim sanursın olmaduñ sen var..


Yâ İlâhî!. Benim bu CÂNım, SENin şu İmkanlarla KULLuk İmtihÂNı ÇÖLündeki, CÂNÂNa Ulaşım-VUSLat için şart olan CÂNdan geçme Dâr ağacına gönüllü asılıp kalmak diler..
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “Ey KULum sen bu DÂR GEÇitten geçtin ya, sen ki sen bu cihÂNa gelmişte var olmuş değilmişsin gibidir.”


El İlâhu:
Resim

Resim

İlâhî derd-mend olsam devâlar kılsañ eliñle
Tabibiñ oldum ey bendem sanursın kılmadım timâr..


Yâ İlâhî!. Sadece SENin AŞKınla tasalı, kaygılı ve dertli olsam da, sen devâlar-dermÂNlar kılsan Abdullah'ına ELinle-YeDuLLAHınla..
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “Ey KULum, BEN senin TEK-BİR Tevhid Tabibinim sen ise, sanırsın ki, BEN seni tedavi-tâmir edip, kulluğuna devam ve inkişafın için hizmet etmedim!.”


Resim

Tutuşup nâr-ı ‘aşkıñla bu dil yanmak diler yâ Rab
Safâdan tuymaduñ sen kim özüñi eyledüm pür-nâr..


Yâ RaBb!. Bu gönlüm AŞKuLLAH Ateşinle alevlenip-tutuşup yanmak-yok olmak diler!.
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “ Sen dünya zevklerine-sefâlarına kaptırdın kendini ve kendi ÖZündeki CÂN AKRABanın SÖZün duymadın ceNNetler yapmadın da, BEN onu ceheNNem ateşleriyle doldurdum!.”


er RABB
Resim

Resim

İlâhî kılsun ‘âşıklar cemâliñ bâgını seyrân
İrişmez vasluma her kim bakarsa nakşıma zinhar..


Yâ İlâhî!. Gerçek MuhaMMedî HaKk Âşıkların küLLî ŞEYy-ZeRRe-KüRRe Bağında GüL CemÂLin seyredip seyrÂN Eyylesinler!.
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “Her kim ki,bu ÂLemde NÛRumun tecellisi olan sonuçta fÂNi olan EŞyâ NAKışlarıma bakıp sahiplenip de ebedî kalacak sanırsa işte o nefsler asla, ZâtuLLah VASLıma hasret kalıp Erişemezler!.”


Resim

Makâm-ı Hazret-i Kudsüñ müyesser eyleseñ yâ Rab
Yime gam hergiz ey ‘abdim bezendi şânıña hôş-kâr..


Yâ RaBBî! Şu içinde bulunduğum ölümlü kanlı kafesteki cÂN KUŞumun, Zâtına mahsus Kuds/eksik ve noksanlıktan münezzeh mübârek Makamına ULAşımını kolayca nasib eylesen!.
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “Ey KULum asla-katiyyen gam yiyip-üzülme ki,
Senin RABBin yüce ŞÂNı gereği senin için, Nefsen en KÂRLı RAHmetleri vermeyi Bildirdi.”


قُل لِّمَن مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُل لِلّهِ كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
Resim---"Kul li men mâ fî’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), kul lillâh (lillâhi), ketebe alâ nefsihi’r- rahmete, le yecmeannekum ilâ yevmi’l- kıyâmeti lâ raybe fîhi, ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn (yu’minûne).: De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır." O, rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır.”
(En'âm 6/12)

El Kuddûsü:
Resim

Resim

İlâhî gözlerim giryân olup görmek diler vechiñ
Hezârân yüzde göründüm meger sen tuymaduñ esrâr..


Yâ İlâhî!. VeCHine VasL edip görmek isteyen gözlerim kanlı gözyaşları dökmekte.
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “Küllî Şeyde-Binlerce yüzlerde tecelli edip NÛRenn GÖRündüm ne var ki, sen Kesretteki Vahdet SIRRını ÇÖZemedin takıldın kaldın kör dünyaya!.”



Resim

Habîbiñ Ahmede yâ Rab mülâkât eyleseñ bir dem
Musâhib eyledim saña ki sanma olasın agyâr..


Yâ RaBb!. SENin Eşsiz Habîbin AhMed aleyhisselâm’a Ulaşıp yüz yüze-ÖZ ÖZe Oluşa kavuşsam bir ÂNn!.
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “ Sen AhMed aleyhisselâm’a hemen SAHİB Çık ki, AhMed aleyhisselâm sana SAHİB Çıkacak.. ki, O’nu sana SAHİB Çıksın diye ReSÛL kıldım ve sakın O’na YÂR Olursan, Agyâr kalırım sanmayasın!.”


Resim

İlâhî cümle ‘âşıklar saña virmek diler cânlar
Gelen meydân-ı ‘aşkımda benümle eyledi bâzâr..


Yâ İlâhî!. Gerçek MuhaMMedî HaKk Âşıkların bu iğreti-izafî-geçici ben-lik canlarını sana iâde edip vermek dilerler.
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “ Şu içinde yaşamakta olduğunuz KuLLuk İmtihÂNı Meydânında her Nefs, tatlı canına Kıyıp CÂNÂN’ına verip vermemek bâzârına mecburen girdi ve bazarlık başladı!.”


Resim

Hudâvendâ Hudâvendâ bu dil senden nazar ister
Hidâyet birle fazlımla anı kıldum baña ben yâr..


Ey Yüce Hüdâmız El ALLAH celle celâlihu! Bu benim deli gönlüm SENin bir nazarını/ÖZ Lütuf BAKışını DiLemektedir.
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “Hidâyetim, BiRr-imle ve FazLımla/kerem ve ihsanımla.. ve bu SeLÂMet YOLumdur bu yolu bana ULAŞım YÂR YOLu kıldım!.”


El Berru :
Resim

El Bâriü :
Resim

El Bârru :

Resim

Resim

İlâhî nefsimüz tâhir olup turmak diler senden
Sırât-ı müstekîm birle makâmın eyledüm ebrâr..


Yâ İlâhî!. Şu her ÂN kirlenebilme Ülkesi dünyada Nefsimiz, Kudsiyyetine yaraşır şekilde tertemiz olmak diler ZÂTın celle celâlihu’dan!.
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “ MuhaMMedî Sırât-ı Mustakîm’ime Lâzım ve Lâyık Ebrârlarım/ Özü sözü doğru olan birr-ü-takvâ ehli iyilerimden Olmaya kesin karar veren Kullarım KULLuk Makamlarını, Sırât-ı Mustakîm kılsınlar” diye emrettim!.”


Resim

Sinân Ümmî saña senden yakin olmak diler yâ Rab
Benem hükm eyleyen şimdi vücûdında olup Settâr..


Ey Şahdamarından da AKREB OLan RABbim!.
Gerçek MuhaMMedî HaKk Âşık Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu BaBaM;
SENden, SANA Yakîn-AKRABA OLmak DİLEmektedir.
İşte o zaman şu hitÂBını DUYaBİLirim: “Bu Dileğin MuhaMMedî Sadakat-Samimiyyet-Sabırla SeLÂMet Olunca, senin vücudunda Gaib/OLduğu halde sence görülemeyen Es Settâr BENim ve senin her şeyine HKMedenim!.”


er RABB
Resim

El Settâr:

Resim


Resim

Dâr: Yer, mekân, konak. Dârağacı.
Vasl: Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. * Birleştirmek, ulaştırmak.
Ber-dâr: f. Asılmış, yukarı kaldırılmış.* Tutucu. İtaat edici ve ettirici.
Derd-mend: f. Tasalı, kaygılı, dertli.
Timâr: f. Bir şeyin devam ve inkişafı için yapılan hizmet.
Pür-nâr: Çok ateşli. Çok kızgın. Ateş dolu.
Müyesser: (Yüsr. den) Kolaylıkla olan, kolay gelen, âsân olan, nasib
Kuds: Mübareklik. Kudsilik. Nezafet. Pâk olmak. Noksanlardan uzak olmak.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
Giryân: f. Gözyaşı döken. Ağlayan.
Hezârân: f. Binler. Binlerce. Pek çok.
Mülâkât: Kavuşma. Buluşma. Birleşme. * Resmi görüşme. Yüz yüze olma.
Musâhib: Beraber sohbet eden. Arkadaş. Arkadaşlık eden. Birlikte bulunan.
Agyâr: Yabancılar. Başkaları. * Rakipler.
Tâhir: Temiz. Pâk. Abdesti bozacak veya guslü icab ettirecek şeylerden birisiyle özürlü olmayan. * Zâhir ve bâtında bütün ayıp ve kirlerden temiz, pâk olduğu için Hz. Peygamberimize de (A.S.) bu isim verilmiştir.
Sırât-ı müstekîm: En doğru yol, İslâmiyet yolu. Hak yolu. Allah'ın râzı olduğu en doğru yol. Peygamberlerin, evliya ve sâlihlerin, sıddıkinlerin gittikleri meslek.
Ebrâr: (Berr. C.) Özü sözü doğru olanlar, hamiyetliler. Sâdıklar. İyiler.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

62.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün

Kendi nefsiniñ ‘illetin bilmeyen insân degüldür
Hem rûhınıñ hakikatın bulmayan insân degüldür..


Bu Âleme insan suretinde tüm esmâları yüklü aklıyla gelip de, geçici benlik NEFSinin veriliş sebebini bilmeyen gerçek anlamda insÂN değildir!.
Hem de bâtında EMR Âleminden olan RÛHunun MUhaMMedî Hakikatını BiLip de BULmayan insÂN değildir!.

Resim

ـ11ـ وعن ابن مسعود رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: )مَرَّ رسولُ اللّه # بِنَفَرٍ مِنَ الْيَهُودِ. فقَالَ بَعْضُهُمْ سَلُوهُ عَنِ الرُّوحِ. وَقَالَ بَعْضُهُمْ َ تَسْأَلُوهُ َ يُسْمِعُكُمْ مَا تَكْرَهُونَ. فَقَامُوا إلَيْهِ فَقَالُوا لَهُ: يَا أبَا الْقَاسِمِ حَدِّثْنَا عَنِ الرُّوحِ. فَقَامَ
سَاعَة يَنْظُرُ فَعَرَفْتُ أنَّهُ يُوحَى إلَيْهِ. ثُمَّ قَالَ: وَيَسْئَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أمْرِ رَبِّى، وَمَا أوتِيتُمْ مِنَ الْعِلْمِ إَّ قَلِيً(. أخرجه الشيخان والترمذى.وفي رواية: وَمَا أوتُوا. قال ا‘عمش: هكَذَا في قِرَاءَتِنَا .


Resim---İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Yahudilerden bir gruba uğradı. Onlardan bazısı: "Muhammed'e ruh hakkında sorun" dedi; bazısı da: "Sakın sormayın, hoşunuza gitmeyecek şeyler işitirsiniz" diye aralarında konuştular. Sonunda kalkıp: "Ey Ebu'l-Kâsım bize ruh'tan anlat, (ruh nedir?)" dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir müddet sessiz durdu. Ben anladım ki kendisine vahiy inmektedir. Sonra okudu: "Sana ruhtan sorarlar; de ki, ruh Allah'ın emrinden ibârettir. Size onun hakkında az bir ilim verilmiştir" (İsrâ, 85).
Bir rivâyette: "Onun hakkında az bir ilim verilmiştir" denmektedir. A'meş: "Bizim kıraatımızda böyledir" demiştir.

(Buhârî, İlm 47, Tefsir, Benû İsrâil 13, İ'tisâm 3, Tevhid 28, 29; Müslim, Münâfıkûn 32, (2794); Tirmizi, Tefsir (3140).)

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
Resim---Ve yes’elûneke anir rûhı, kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).: Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir."
(İsrâ 17/85)

Resim
İnsân gelür hayvân gider İblîs anı turmaz yider
‘Aşk-ıla cümle ‘âleme tolmayan insân degüldür..


RABBu’L- ÂLEMîn SÖZünü RAHmetenLi’L- ÂLEMîn SESinden ki Kur'ÂN-ı Kerîmden DUYup Uymayanlar bu KuLLuk İmtihÂNı Âlemine İnsân sûretinde gelir, ancak işlediklerinden dolayı hayvân sûretinde giderler. Buna sebeb ise, peşine düşdükleri İblîs’in onları fırsat vermeden durmadsn son nefese kadar çekip cehenneme götürmesidir.
Onun içindir ki, kalbindeki MuhaMMedî AŞKuLLAH’ıyla tüm kâinâta dOLmayan insÂN değildir!.


وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Resim--- “Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi BELHUM eDALLUn ulâike humul gâfilûn(gâfilûne):Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. ONLAR HAYVANLAR GİBİDİR. HATTA DAHA ÇOK DALÂLETTE-dirler-Sapıktırlar.. İşte onlar, onlar gâfillerdir.”
(A’râf 7/179)

Resim
Gerekse okusın yazsın gerek seyyâh olup gezsin
Bu tevhîdiñ deryâsına talmayan insân degüldür..


Kur'ÂN-ı Kerîm NAKLine ulaşmamış ham AKLıyla ister yazsın, okusun ya da seyyâh olup diyâr diyâr gezsin,
Bu ÂLemin varlık sebebi MuhaMMedî TevhîduLLAH deryâsına dalmayan insÂN değildir!.


Resim

Şeri‘atı bildim diyen tarîkatı buldum diyen
Hakîkatıñ güllerini yolmayan insân degüldür..


“Şeri‘at-ı MuhaMMedîyyeyi BİLdim, Tariat-ı MuhaMMedîyyeyi BULdum-OLdum!.” Davasını içi boş laflarla söyleyip böbürlenenler,
Mârifet-i MuhaMMedîyyeyi Hakikat Bağının güllerini şimdi-şu ÂNda Şe’ÂNULLAHta Şâhidi oLup DERmeyen boşkonuşmakta ki, insÂN değildir!.


Resim

Çün buyurdı Hayrü’l-beşer mûtû kable en-temûtû
Ölmedin öñ bunda iken ölmeyen insân degüldür..


Çünkü insÂNoğlunun en Hayırlısı, Hayrın Memba’ğı AŞkuLLAH BAĞı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ÖLmeden ÖNce ÖLünüz!.” buyurdu.
Eğer ki dünya dertleri ağırbasıp da Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYup Uymadı, her nefes ÖLüp-DiRiLmek SıRR-ı SıFıRına ERip de, bu Ölümlü-gÖLge Dünya hevesinden ÖLmediyse zâten o kimse insÂN değildir!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mûtû kable en-temûtû: ÖLmeden ÖNce ÖLünüz!” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim

Daşı fenâ-ender-fenâ içi bekâ-ender-bekâ
Sırrı likâ-ender-likâ olmayan insân degüldür..


MuhaMMedî Mârifette MuhaMMedî Hakikatına ERmişLerin;
DIŞ-Zâhirî Hayatları; Fenâ ender fenâ/fenâdan da fâni/yokluk içinde yoklukta OLuşları,
İÇ-Batınî Hayatları; bekâ-ender-bekâ/ bekâ içinde bâki, damlanın DeRyâdaki VAR/YOKLuğunda OLuşları,
ÖZün ÖZü SıRRLarı, yaşamayana ANLAtıLamayan Ebed VUSLatı BİZ BİR-İZ-Liği İÇİnde OLuşları gibi olmayan boş laf tüccârları gerçekte insÂN değildir!.


Resim

ASL olan; Beden, fiil ve düşüncelerimizin; şimdi-şu ÂNda Şe’ÂNULLAHta Yaratanının ALLAHu zü’L- CeLÂL OLduğu;
MuhaMMedî Şuûrunu BİLiş,
MuhaMMedî Nûrunu BULuş,
MuhaMMedî Surûrunda OLuş,
MuhaMMedî ONûrunu YAŞAyış Şehâdet Şefâat Şifâsı Şerefidir ve’s- SeLÂMmm..


مَا عِندَكُمْ يَنفَدُ وَمَا عِندَ اللّهِ بَاقٍ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُواْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Resim---"Mâ indekum yenfedu ve mâ indallâhi bâk (bâkın), ve le necziyennellezîne saberû ecrehum bi ahseni mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).: Sizin yanınızda olan şeyler biter. Allah’ın indinde (katında) olan şeyler bakidir (tükenmez). Ve sabredenleri, yapmış oldukları amellerin ecirlerini (bedellerini), mutlaka daha güzeli ile mükâfatlandıracağız (karşılığını vereceğiz).”
(Nahl 16/96)

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---"Kullu men aleyhâ fân (fânin).: (Yer) Üzerindeki her şey yok olucudur;”
(Rahmân 55/26)

وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Resim---"Ve yebkâ vechu rabbike zû’l- celâli ve’l- ikrâm (ikrâmi).: Ve celâl ve ikram sahibi Rabbinin Vechi (Zatı) bâki kalacaktır.”
(Rahmân 55/27)

Fenâ, yokluk, hiçlik ve geçici olmaktır. Bekâ ise kalıcı ve daimî olmaktır. Fenâ kötü sıfatların zâil olması, bekâ da iyi sıfatların kalmasıdır. Kötü fiilleri terk eden kimsenin şehevî ve nefsanî arzuları fenâ bulmuş, ihlâs ve hüsn-i niyyet bâkî kalmış olur. Dünyâdan kalbî râbıtayı koparan kimsenin kalbi, dünyâ tutkusundan fenâ bulmuş demektir. Dünyâ tutkusu ve kötü niyyetler fenâ bulunca fütüvvet ve doğruluk bâkî kalır.
Fenâ kulun fâiliyyet şuurunu kaybetmesi, "abd"in yerine fâil olarak Allah'ın geçmesidir. Kulun fiilini görmemesi diye de ifâde edebileceğimiz; bu hâl'de, kulun yerine Allah kâim olur; Allah görür, duyar ve tutar. Bu suretle "Ben kulumu sevince onun gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum." (Buhârî, Rikak, 38) hadîsi kutsîsi gerçekleşmiş olur..
Zâhirde fenâ, kuldan her türlü kötü huyun gitmesi, bekâ da her türlü iyi huyun kalmasıdır. Hakîkatte ise fenâ, kulun kendi sıfatlarından yok olup, Allah'ın kendisinden istediği şeyde bâkî olmasıdır. Fenâ, kulun kendi hâllerinden geçip, hâlleri evirip çeviren Allah ile bâkî olmasıdır.

(Sülemî kaddesallahu sırrahu, Tasavvufun Ana İlkeleri, s.33.)

Resim

İrenler tevhîd-i zâta câmi’ olur her sıfâta
Bu sırrıñ tahtına sultân olmayan insân degüldür..


VâHiDu’L- KAHHÂR’ın ZÂTuLLAH Tevhîdine Erenler her Sıfata sahib olurlar ki,
Bu SıRRu’L- SIRR Tahtına SuBHÂNî SuLTÂN Olamayanlar gerçekte insÂN değildir!.


Resim

Tıfl-ı ma‘nî zikr-i kalbî pîr yüzinden tahsîl idüp
Sır ilinde kalb-i selîm bulmayan insân degüldür..


Mânâ Çocuğu olanlar, Ebedî Kalbî Zikri, ELi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve YEDuLLAHta OLan bir MuhaMMedî PÎR ELinde Tâlim Terbiye ile tahsîl ederek, SıRR İKLİMinde Kalb-i Selîmi BULamayan gerçekte insÂN değildir!.
Resim

Ümmî Sinân bu tevhîdiñ hakîkatın söyler yine
İmân-ı tahkîk es-selâm bulmayan insân degüldür..


Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu, bu TeVHiDin MuhaMMedî Hakikatını söylemekte yine,
MuhaMMedî İmân-ı Tahkîk SeLÂMetinde es SeLâm celle celâlihuyu BULamayan gerçekte insÂN değildir!.


Es Selâmu:
Resim

Resim

İllet: Dert. Sebeb.
İblîs: İnsanları Allah yolundan çıkarmağa çalışan şeytan. (Bak: Hannas, Şeytan)
Hayrü’l-beşer: İnsanların en hayırlısı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.
Fenâ: (Beka'nın zıddı) Yokluk. Yok olma. * Geçici dünya. * Geçip gitme. * Tas: Kendi varlığından geçmek. * Kötü. * Devamlı olmayan.
Bekâ: Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. Dâim ve sâbit olma. * İlm-i Kelâm'da : Varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatıdır. * Bâki olmak. Ebedîlik
Likâ: Kavuşmak. Rast gelip buluşmak. Görüşmek.
Tahsil: Hâsıl etmek. * İlim edinmek. İlim öğrenmek veya öğretmek için çalışmak.
Tıfl: Küçük çocuk.
Kalb-i selîm: Selâmette temiz gönül.
İmân-ı tahkik: İmanın MuhaMmedî Hakikatına erip, künhüne vâkıf olan iman.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

63.üncü ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün

Bir Allâhı zikr ideniñ gümânı hep ‘ayân olur
Ni‘metine şükr ideniñ müşkilleri beyân olur..


Bu ÂLemde hangiKuL ki yaratanı ALLAHu zü’L- CeLÂL’i, TEK-BİRler ZiKR edip unutmaz ve unutursa hemen hatırlarsa o kimsenin içindeki güman/sanma, zannetme, şüphe, işkil, zan, vesvesesi ayân/âşikâr, belli ki bilebileceği ve görebileceği kadar açıklaşır.
AŞKuLLAH Yolunda, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Ni‘metine şükür edenin müşkilleri/çözümsüzlükleri, kendi ÖZünden bildirilir belli olur..

Resim

Bir Tañrınıñ ilhâmıdur söyledigim añlayana
Zâhir zikri bâtın fikri cân evinde îmân olur..


Söylediğim sözlerim, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in ilhâmıdır ve anlatıp söylediklerim ise anlayanadır.
İnsan AKLının Zâhirî Hayatta ALLAHu zü’L- CeLÂL’in her ÂN Şe’ÂNuLLAHta yeniden yaratıcı OLduğunu hatırlama ZİKRi ile NAKLe ulaşan Nurlanmış AKLın Bâtın ÂLeminde Fikredişi MuhaMMedî Mü’minin Cân Evinde îmânıdır..


Resim

Gördücegüm söyleyeyin ‘aceblemeñ hâlim bilen
Zâhir bâtın fenâ bulan sır iline sultân olur..


Benim bu MuhaMmedî MeLâmet HÂLimi bilenler çok görüp “aceba ne demekte” demesinler ki,
Bu ÂLemede nefse verilen iğreti-izafî “benlik”i anlayıp; somut-soyut, zâhir-bâtın nefsini fenâ eden fâni kılan her Âşık SIRR Ülkesine SuLtÂN OLur..

Resim

Top eyleyüp cân u başı her kim ki meydâna gele
Zulm eylemez Allâh aña hidâyeti burhân olur..


SIRR Ülkesine SuLtÂN Olanlar ki, Ebedî olmayan, Bâtın Cânını ve Zâhir Başını AŞK Oyunu topu edip İmtihan Meydanına çıkalar.
O kimselerin emeklerini ALLAHu zü’L- CeLÂL boşa çıkarmaz ve onları karanlıklarda koymaz ve Hidâyetini ona burhân/rehber olur..


Resim

Egri temeliñ üstine togrı tamâm olmaz binâ
Kim ki yoldan döner girü da‘vâsı hep yalan olur..


Eğri temelin üsütüne doğru binâ yapamazsın.. BUZun ve TUZun üstüne binâ yapanlar ilk RAHmette temelleri eriyip binâlarının yıkıldığını görürler.
Ondandır ki AŞKuLLAH YOLundan geri dönenler Gabirindir-dönektir ve kuru lafla ettikleri AŞK Da'vâları yalandır ve Yaşanmamıştır..


Resim

Kim ki halka döner yüzin dûr ider ol hakdan özin
Baglar anuñ sûret gözin görmez yolı tuman olur..


Bu Âlemde her kim ki yüzünü Yaratılan Halkına çevirirse, Yaratan El HAKk TeÂLÂ’ya olan kıblesini kaybeder.
O kimsenin kafa gözünü bağlar ki ibret alacak sûret bulamaz, çıkış yolu da bulamaz işi-gücü duman olur yazık olur..


Resim

Cân u cihânıñ terkini niyyet ipiyle bağlayan
Baglayumaz bir şey anı düşvâr işi âsân olur..


Herkesin kendi İÇ Cânı ve Dış Cihânını terk etmeye samimiyyetle niyyet ipiyle sıkıca bağlarsa,
Daha bundan sonra bu yüreği kendine bağlayacak bir şey olamaz ve o Âşıkın zor işleri kolaylaşır ve AŞK Yolları açılır..


Resim

Bahr-ı zâtıñ perteviniñ mevci gelür turmaz aña
Mahv eyleyüp varlıgını bir katresi ‘ummân olur..


Böylesi gerçek MuhaMMedî HAKk Âşıklara, ZÂTuLLAH Denizinin NÛR Dalgaları sürekli ve hiç durmadan gelir degelir.
Ve bu Ritmik Kalbî vuruşların MaHv ettiği MevCÛDLuk VüCÛDunun her damlası-hücresi İlahî UMMan olur..


Resim

Yokdur Sinân Ümmî gibi gerçi bu yolda bir gedâ
Niyyeti hâlis olmagın yardımcısı ol Hân olur..


Gerçibu AŞKuLLAH YOLunda Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu BaBam gibi MuhaMMedî Fâkir yoktur ki eşsizdir.
Ondandır ki, ÖZ NiYyetleri halis-muhlis olanların yardımcısı Yaratanı AŞK İKLiminin Hükmdâr Hânı ALLAHu zü’L- CeLÂL OLur..


Resim

Gümân: f. Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
Ayân: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Müşkil: (Müşkile) Zorluk, güçlük, zor olan iş. Çetinlik.
Beyân: İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme. Öğretme. Fesahat ve belâgat.
Burhân: Delil, hüccet, isbat vasıtası.
Düşvâr: f. Müşkil. Güç. Zor.
Âsân: f. Kolay. Suhuletli. Yesir. Bükülmüş ipin her katı.
Pertev: (Pertav) f. Ziya, ışık. Atılma, sıçrama, hız.
Mevc: Dalga. Denizin dalgası. Titreşim. Mc: Devir, devre.
Katre: Damla. Su damlası. Bir damla olan şey.
Gedâ: f. Fakir. Kimsesiz. Dilenci.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

64.üncü ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün

Ben ol dôsta virdüm göñül
‘Aşk benüm ile yâr olur..
Kim ki dôsta virmez göñül
Bu ‘aşk andan bî-zâr olur..


Ben ki ol el VELî ALLAH celle celâlihu Dosta gönlümü arzeyleyip vermişim ki, lutf ü keremi gereği AŞKuLLAH artık benimle ebeden YÂR OLur.
Bu ÂLemde her kim ki gönlünü bAŞKalarınakaptırır da gerçek DOSt’a vermez ise, yaratılıış sebebi olan AŞKuLLAH o kimseyi beklemekten bıkar usanır da zâr eyler, bî-zâr olur!.

Resim

Benüm işim ol dôst-ıla
Gelür bu ‘aşk olur belâ
Bülbül gibi geldüm dile
İşüm âh-ıla zâr olur..


Esfelin olan bu ÂLeMde benim işim gücüm ol Dost iledir ki AŞKI her nerede, nezamanda, ve ne hâlde olusam olayım gelir ve başıma ELESt BELÂm olur.. AŞK SÖZümü hatırlatır..
Ondandır ki ben Şeydâ BÜLBÜLLer gibi dile geldim seherlerde YÂRimi Yâd ederim.. ve işim gücüm hiç durmadan ahh çekmek ve ZÂRi ZÂRi İNLeömek olur!.


Resim

Gözüm dôstı görmek diler
Vuslatına irmek diler
Gelür bu ‘aşk döker yaşın
Gözüm sanki bıñar olur..


Bu Âlemde kafa GÖZümde DOStumu GÖRmek ve de vUSLâtına ERmek Dilemektedir..
Öyle ki İçimdeki AŞKuLLAH kabarır kalkar da bulut bulut GÖZlerimden rahmet yağmaya başlar ve de sanki gözlerim SEVd PINARı olur!.


Resim

‘Acebdür bu ‘aşkıñ hâli
Komaz dôsta vara yolı
Kim ki dôsta sunar eli
Kapar ‘aşka şikâr olur..


Bu nasıl acayib bir iştir bu AŞKuLLAHa tutuluş HÂLi ki, DOSta varacak YOL koymaz yakar yıkar..
Ki ki, DOSta Elini SUNmak SALL istese tuzak gibi yakalar ve o ÂŞIKını AVlar ki şikâr olur!.


Resim

Bir kulına dôst meyl ide
Gider bu ‘aşk anı güde
Komaz bir lahza unuda
Dilde sözi tekrâr olur..


Ol DOSt ALLAH celle celâlihu ne zaman ki bir kuluna Vechin CÂNda CÂNÂN Eyleyip meyle etse, artık bu AŞKuLLAH o kimseyi bir çoban gibi gece gündüz gütmeye başlar.
Bırakmaz ki o kimsecik bir ÂN bile olsa YÂRini unutaBİLsin.. hemence gereğini yapar ÇiLLe Çarkı döner de ol ÂŞIK CÂN CÂNÂNını tekrar tekrar ZİKReder OLur!.


Resim

Kim ki dôstuñ sözin söyler
Kim ki dôstuñ gülin yıylar
Dâ’im ‘aşk deñizin boylar
Yanar vücûdı nâr olur..


Bu gelgeç-gölge ÖLümlü Dünyâda kim ki, DOStun SÖZün Söyler KELÂMını OKUr. Kim ki, RÛHunu Yalnıza RABBısının REYHÂNına tahsis edip O’nun GönüL GÜLünü koklar
İşte o ÂŞık AŞK Denizine düşer ve battıkça batar.. AŞKuLLAH ATEŞinde Yandıkça yanarda sonuçta MevCÛD gözüken izafî VüCÛDu kıpkızıl NÂR OLur.. Berden SELÂMette..


Resim

Ümmî Sinânıñ dôst varın
Alup ‘aşka virmiş kârın
Anuñ-çün dilde esrârın
Yazar sözi güftâr olur..


Gerçek MuhaMMedî HAkk ÂŞıK Ümmî Sinân BaBam kaddesallahu sırrahu’nun neyi var neyi yoksa bu âlemdeki her şeyini DOStu ELinden ALıp AŞKuLLAH Ateşine KÂR ede diye atmış..
Onun için hiç durmadan DİLinde bu SÎNe SIRRı EsrÂRını yere göğe yazar, gece gündüz söyler gezer de SonUÇta KuL İhvÂNi KıtMÎRine Ulaşan Hak SÖZLeri OLur!.
RÛHuna Rahmetler olsun inşâe ALLAHu TeÂLÂ..


Resim

Bî-zâr: f. Bıkmış, usanmış, fütur getirmiş.* Bezginlik.
Zâr: f. İnleyen, sesle ağlayan. * Zayıf, dermansız.
Vuslat: Visal. Sevdiğine kavuşma, ulaşma, bitişme. Bitiştiren.
Bıñar: Pınar.Çeşme. Kaynak.
Şikâr: f. Av, avlanan hayvan. Avlama. * Düşmandan ele geçirilen mal. Ganimet.
Gütmek: Çoban olup koyun otlatmak.
Lahza: Göz açıp kapayacak kadar kısa zaman. Bir an. En kısa zaman. Göz ucu ile bir bakış. Zaman.
Yıylamak (t): Koklamak.
Esrâr: (Sır. C.) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar. Bilinmeyen şeyler.
Güftâr: f. Sözler, lâkırdılar.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

65.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün


Gelüñ görüñ bu ‘âşıklar bu tevhîdiñ hisârına
Konar gâhî kona geldi ezelden konucılardur..
Gelüñ görün bu sâdıklar bugün ‘aşkıñ şarâbına
Kanar gâhî kana geldi ezelden kanıcılardur..


Siz de, MuhaMMedî MuHABBet MeydÂNına gelin görün ki; HaKk Âşıklar, TEVHÎD Kalesinin burçlarına konup durmaktalar ki, onlara Ezelden ELestten beridir BeLÂ Burçlarının konucularıdırlar.
Siz de MuhaMMedî MuHABBet MeydÂNına GELin GÖRün ki; HaKk SÂdıklar, EZEL ELestinde İÇtikleri BeLÂ ŞarÂBına EBEDEn kanmışlardır-tiryakisidirler kana kana içerler de geçerler bu ÇiLLe ÇÖLünden ki, onlar ezelden AŞKuLLAHa kanıcılardır..


Resim

Gelüñ ey merd-i ‘âkıllar nazar kıluñ bu sevdâya
Nice dil virdiler bunlar görüñ Hazret-i Mevlâya
Cenâb-ı ‘İzzete karşu uçup dergâh-ı a‘lâya
Döner gâhî döne geldi ezelden dönücilerdür..


Siz de MuhaMMedî MuHABBet MeydÂNına gelin görün ki; Merd/Ezel SÖZnün ERi Akıllılar, gelin de bir bakın şu kara SEVdÂya ki,
O yiğit insanlar, YÂRe nasıl gönül verdiler bir görün, İZLeyin Hazret-i Mevlâya celle celâlihu..
Ki onlar, İrcî’i/geri dön emrini fiilen yaşarken Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYup/UYdular, İzzet Sahibinin Cenâbını-Yüce ZÂTını KıBLe edinip, Dergâh-ı A‘lâya, fASLının ASLına SALL edip SILÂsına UÇarlar.
Ki onlar, MuhaMMedî Mi’râcın, Uruc ve Rücû’sunu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem SÎNEsinde BİLirler, ve bu İmkaÂNla İmtihÂN ÇÖLÜnün SıRRına Ezelden vakıf Ebed dönücüleridirler.


El Mevlâ:
Resim

Resim

Salâdur ehl-i dermâna giden gelsün turagına
Kanı pervâneler yansun bu tevhîdiñ çerâgına
Karâr itmez bu cân hergiz bine ‘aşkıñ burâgına
Biner gâhî bine geldi ezelden binicilerdür..


Bu ÇiLLe Çağrımız, SıLÂ SALÂmız; şu âlemdeki iğreti “ben”lik derdine dermân arayanlaradır ki, MuhaMMedî TEVHÎD Durağına gitmeyi dileyenler buyursun gelsinler.
Bu MuhaMMedî TEVHÎDin Kor-Kızıl ALevine cÂN atacak ki, YANmayı göze alacak gerçek MuhaMMedî PervÂneler, gerçek kelebekleri nerede?.
Bu HAKk Âşık CÂNım artık bir karar da ve bu diyârlarda duramaz da, atlar AŞKın BİZ BİR-İZ Burağına çıkar MuhaMMedî Mi’râcına..
Ki her ÂN HAYy Olan RÛHum, bu Beden, Nefs, Kalb Atlarına bine gelip bine giden ezelden binicilerdendir..


Resim

Kanı bir ‘akl-ı evvel kim bu esrârı haber virsün
Kanı bir tâlib-i esrâr bu ‘ilmi okıyup görsün
Budur ‘âşıklarıñ kârı ledünnî ‘ilminiñ dersin
Tanar gâhi tana geldi ezelden tanıcılardur..


Nerede bir, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem gibi bir MuhaMMedî TEVHÎDde Akl-ı Evvel, Akl-ı KÜLL kimse ki, bu HAKk’a KULLuk SıRR-ı SıFıRından bize haber versin.
Nerede bir, HAKk’a KULLuk SıRR-ı SıFıRına istekli kimse ki, bu İlmi okuyup da, kimlik gerçeği olan Hakikat-ı MuhaMMedîyyesini görsün.
Gerçek MuhaMMedî HAKk Âşıkların bu Âlemdeki Tevhid Ticaretindeki TEK-BİR Kârları, MuhaMMedî Ledünnî İlminin Dersini EZEL BEZMinde bizzât NÛR-u MîMde tanımış MuhaMMedî ÂRiflerden OLuşlarıdır.
Ki onlar bu İlahî Sırrı tanıyarak geldiler ve tanıyarak giden MuhaMMedî TEVHÎDi TANIyıcılardırlar..


Resim

Halâs olup geçer gamdan düşerse bir kişi ‘aşka
İçer ol câm-ı vuslatdan yâr olursa başı ‘aşka
Sinân Ümmî sınanmışdur ezelden âteş-i ‘aşka
Yanar gâhî yana geldi ezelden yanıcılardur..


Bir kimse ki bu AŞKuLLAH Ateşine düşerse “ben” sandığı her şeyini yakar ve gönlüne sıkıntı veren gelgeç dertlerden-gamlardan kurtulur.
Baş BeLÂsını YÂR YOLunda KurbÂN ederse, YÂRine Kavuşum-Rücû’ Kadehinden İÇeBİLir artık.
Bu yüce MuhaMMedî HAkk ÂŞık Sinân Ümmî BaBam kaddesallahu sırrahu, bu KULLUK sınamasını taa ELest Bezminde geçirip, AŞKuLLAH Ateşine düşmüştür ki,
Ezel-ebed yana gelip yana giden MuhaMMedî yanıcılardandır..
El hamdu lillâhi rabbi’l- âlemin..


Resim

Hisâr: (Hasr. dan) Etrafını alma, kuşatma. * Kale. Etrafı istihkâmlı yer.
İzzet: kavi ve kudret sahibi olmak. Ziyâdelik ve üstünlük.
Ledünn: (İlm-i ledünn) Garib bir ilim ismidir. Ona vakıf olan, mesturat ve hafâyayı, gizlilikleri münkeşif bir halde göreceği gibi, esrar-ı İlâhiyyeye de ıttıla' kesbeder. Bu ilm-i şerifin hocası ve sultanı Fahr-i Kâinat Aleyhi Ekmelüttahiyyât vessalâvât Efendimiz Hz. leridir. Bu ilmin ehli ise, Enbiyâ-ı izâm (A.S.) ve Ehlullâh-i Kiram Efendilerimiz Hazretleridir.
Ledünnî: Ledünn ilmine mensub ve müteallik. Ledünne dair ve ait.
Halâs: Kurtulma, kurtuluş. Selâmete ermek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

66.ıncı ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün




Evliyânıñ bâbına esrârın tuyan gelür
‘Ahd eyleyüp ezelden kavlına uyan gelür..



ALLAH Dostlarınn kapısına HAKk’a KULLuk SıRRını duyanlar gelir ki, bunlar Bazm-i Elestte RABBı TeÂLÂ’sına Ahdedenler-BeLÂ sözü verenler ve bu Şehâdet Âleminde de sözünde duranlar gelir..


Resim


Şayr-ı hakka hak diyen ‘aşka göñül virmedi
‘Aşk odına varlıgın yokluga sayan gelür..


Hakktan gayrısına hak diyenler bâtılda şerre dalıp gittiler ve aşka gönül vermediler.
Oysa AŞKuLLaH Ateşine, bu âlemdeki gelgeç-gölgeVARlığını YOK sayanlar gelir..


Resim


Hak buyurdı zikr idüñ ben dahı zikr ideyin
Erenler sohbetine Kur’âna uyan gelür..


ALLAHuZü’l- CeLÂL Kur'ÂN-ı Kerîminde “Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim” buyurdu.
Ondandır ki ancak, Kur'ÂN-ı Kerîmi gönülden duyanlar Hakk Erenler sohbetine gelir..

فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ
"Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurun (tekfurûni).: Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve Beni inkâr etmeyin.” (Bakara 2/152)


Resim


Kim ki sever Allâhı gayrıyı kor va’llâhi
Bu yola cân u cihân terkine duyan gelür..



Bu Âlemde her kim ki, ALLAHuZü’l- CeLÂL’i candan gönülden severse yeminolsun O’ndan başkasını terk eder.
Onun için AŞKuLLaH Yoluna giriş için, cÂNı, CihÂNı terk gerekir sözünü duyan gelir..


Resim


Hak buyurdı zikrime tan eyleyen ziyânlu
Muvahhidiñ âvâzı münkire çıyân gelür..



Cenâb-ı Hakk TeÂLÂ “Zikrimi ayıplayanlar ebedî hüsrandadır” buyurdu ki,
Gerçek MuhaMMedî TEVHiD EHLinin TEVhiD haykırışları İnkarcıyazehirli çıyan gibi ürkütücü gelir..


Resim


Erenler bâzârına yokluguñ şikârına
Hak yolında nefsiniñ putların sıyan gelür..



Hakk ERENlerin AŞKuLLaH Bazarına ki, YOKLuk AVına çıkıştır..
İlk şartı ise Hakk YOLunda ilk önce Nefsinin gizli putlarını soyup atmak gelir..


Resim


Her kim ‘aşka yâr olur câna safâ-kâr olur
Mâsivâdan dûr olur cevrine döyen gelür..



Bu gelgeç Âleminde her kim ki, AŞKuLLaHa YÂR olursa, cÂNı CÂNÂNından sefâlar bulur sefâlı olur..
HAKk TeÂLÂ’dan gAYRısından el etek çeker ki bunun için Cevr-i CihÂNa dayanabilenler gelir..


Resim


Dört kitâbı okımak ‘ayn u şîn u kâfıla
Gerçi güçdür zâhide ‘ârife ‘ayân gelür..



Bu ÂLemde, Dört Kitabı “Ayn-Şîn ve Kâf” ile okumak her baba yiğidin işi değildir ve hamsofuya zor gelir anacak MuhaMMedî Âriflere açık seçik gelir..


Resim


Key sakın Ümmî Sinân nutk eyleme nâdâna
Câhile yâr olursañ assıña ziyân gelür.. ..



Çokça sakın Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu ki, haddini bilmez câhillere boşuna söz söyleyip aşkı anlatma..
Câhile candost olursan AŞKuLLaH YOLUna büyük hasar verir ve ziyan gelir..


Resim


Bâb: Kapı.
Kavl: Anlaşma. Sözleşme. * Konuşulan söz. Söz cümlesi.
Ahd: f. Yemin, anlaşma, sözleşme.
Muvahhid: Allah'ın birliğine inanan. Tevhid eden. * Birleştirici olan.
Âvâz: f. Sadâ, Yüksek ses.
Münkir: (Nekr. den) İnkâr eden, kabul etmiyen, hakikatı tasdik etmiyen, dinsiz.
Çıyân: çokayaklılardan, genellikle sıcak yerlerde yaşayan, sarı renkli, çok zehirli bir böcek.
Sıymak: Soyunmak.
Nâdân: f. Cahil, bilmez, haddini bilmez.
Ass: Her nesnenin aslı, her şeyin esası.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..


67.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün


Ben cânımı ol câna
Mihmân itsem gerekdür
Cân Yûsufın Ken‘âna
Sultân itsem gerekdür..


Ben şu tatlı canımı CÂNları yaratan ol CÂNÂNıma misafir etmem gerektiğine inanıyorum,
Bu Cân Yûsuf’umu CÂNÂNıma teslim ederek Ken‘ân Ülkesine Sultân etmem gerektiğine inanıyorum..


Resim

Yüz tuttum yollarına
Azm itdüm güllerine
Bî-nişân illerine
Seyrân itsem gerekdür..


Ben de, Hakk Erenlerin Yollarına düştüm ve MuhaMMedî GüLBAĞı GüLLerine kavuşmaya niyet ettim, azm ettim ve kasd ettim,
Nişânsız-işâretsiz, Ağyârına Mâni Efrâdına Câmi İllerine SeyrÂN etmem gerektiğine inanıyorum..


Resim

Ben zâhidiñ gavgâsın
Terk eyledim ferdâsın
Bu vücûdum katresin
Ummân itsem gerekdür..


Ben bu; edebsiz, ilimsiz ham câhil sofunun dinde benlik kavgasını, elindeki İmkÂNla KULLuk İmtihÂNını bırakıp gelecekte cennet arama derdini terk ettim.
Ben de bir damaladan yaratılan mevCÛDumu ASLına kavuşturup UMMÂN etmem gerektiğine inanıyorum..


Resim

Gördüm yârı düşümde
Yokdur yañlış işimde
‘Aşkın anuñ başımda
Sayvân itsem gerekdür..


Şu HaYyat DÜŞümde Nazlı YÂRimi gördüm ki, YÂRe gidiş yolumda yanlışım olmaz.
O’nun AŞKını başımda Elest BeLÂ’m ki, ben onu bütün dert ve kederlere karşı gölgelik gibi Seyvân etmem gerektiğine inanıyorum..


Resim

Lokmân oldum bir dine dükkân oldum verdine
‘Âşıklarıñ derdine dermân itsem gerekdür..


Ben MuhaMMedî HAkk Âşıkların Hakikat-ı MuhaMMed Hastanesinde halka Habîbî Hizmette Derdlerine Devâ Lokman Hekim oldum. Ve MuhaMMedî Gönül GÜLLeri DükkÂNı oldum.
Artık bundan sonra ben de MuhaMMedî HAkk Âşıkların, YÂRe kavuşma derdine dermÂN etmem gerektiğine inanıyorum..


Resim

Gel berü pervânesin ‘aşk odına yanasın
Anca göñül hânesin külhân itsem gerekdür..


Sen de beri gel, BİZe katıl O AŞK Ateşinin CÂNına kıyan pervânesi-KuL Kelebeği çekinme atla ki sen de izafî-iğreti benliğini AŞK Ateşinde yakasın.
Ve böylece Yârin Durağı Göñül Hânesini, Aşkın Ateş Ocağı-KülhÂNı etmem gerektiğine inanıyorum..


Resim

Ümmî Sinânıñ cânı
Olsun dôstuñ mihmânı
Gayru’llâhdan ben beni
Uryân itsem gerekdür..


Bu yüce AŞK uğraşısı sonunda, Ümmî Sinânıñ kaddesallahu sırrahunun cânı, fedâ ettiği El Velî ALLAH celle celâlihu Dôstuñ misafiri olsun.
Ve bundan sonra ben, ALLAH celle celâlihu’dan gayrısını-başkasını soyup, benden beni çırılçıplak edip, gerçek yaratıcı “BEN”i mutlak “TEK-BİR”likte TEVHİD etmem gerektiğine inanıyorum..


Resim

Mihmân: f. Misafir.
Ken‘ân: Filistin. Hz. Yâkub'un (A.S.) memleketi.
Yûsuf aleyhisselâm: Hz. Yakub'un (A.S.) oniki oğlundan en küçüğü idi. Babası kendisini çok severdi. Gördüğü bir rüyayı babası tabir ederek peygamber olacağını ve bütün kardeşlerinin kendisine itaat edeceklerini söyledi. Kardeşleri kendisini kıskandıkları için bir hile ile izini kaybetmek istediler ve bir kuyuya attılar. Oradan Mısır'a giden kervancılar aldılar. Mısır'da köle diye sattılar. Sarayda Mısır Maliye Nâzırı'nın yanında hizmet ederdi. Güzelliği, temizliği dillere destan oldu. Mısır Azizi'nin karısı Zeliha'nın iftirasına uğrayarak bir müddet hapiste, zindanda kaldı. Orada peygamberlikle müşerref oldu. Mısır Meliki'nin gördüğü rüyayı en sahih olarak Hz. Yusuf (A.S.) tabir ederek bir müddet sonra hapisten çıktı. Rüyadaki tabir gibi yedi sene bolluk oldu. Ve ondan sonra da yedi sene kıtlık başlamıştı. Hz. Yusuf da Hazine Nâzırı tayin edildi. Her taraftan mahsul, yiyecek almağa gelirlerdi. Kenan illerinde hasta ve Yusufuna ağlamakla gözleri görmez olan Hz. Yakub'un evlâdları da mahsul almak için geldiler. Hz. Yusuf evvelâ onları tanımazdan geldi, sonra onlara iyilik etti ve babalarını da Mısır'a davet etti. Yusuf'un gömleğini gözüne sürmekle Hz. Yakub'un gözleri de açılmıştı. Yusuf (A.S.) Mısır'a aziz oldu, Zeliha ile evlendi. Kardeşleri, babası da Mısır'a davet edildi ve mes'udane bir hayata kavuştular. Kısas-ı Enbiya)(Hz. Yusuf (kendisi) Cenab-ı Hak'tan vefatını istedi ve vefat etti. O saadete mazhar oldu. Demek o dünyevî lezzetli saadetten daha cazibedar bir saadet ve ferahlı bir vaziyet, kabrin arkasında vardır ki, Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi hakikatbîn bir zat, o gayet lezzetli dünyevî vaziyet içinde, gayet acı olan mevti istedi, tâ öteki saadete mazhar olsun...İşte Kur'an-ı Hakîm'in şu belâgatına bak ki, Kıssa-i Yusuf'un hâtimesini ne suretle haber verdi. O haberde dinleyenlere elem ve teessüf değil, belki bir müjde ve bir sürur ilâve ediyor. Hem irşad ediyor ki; kabrin arkası için çalışınız, hakiki saadet ve lezzet ondadır... Hem Hz. Yusuf'un âlî sıddıkiyyetini gösteriyor ve diyor: Dünyanın en parlak ve en sürurlu hâleti dahi ona gaflet vermiyor, onu meftun etmiyor, yine âhireti istiyor. M.)
Ferdâ: f. Yarın. Bugünden sonraki gün
Katre: Damla. Su damlası. * Bir damla olan şey.
Sayvân: Gölge. Gölgelik.
Lokmân aleyhisselâm: Kur'ân-ı Kerim'de ismi geçen büyük zatlardan olup öğütleri ve ahlâkî, tıbbî sözleri ile tanınmıştır. Peygamber Davud (aleyhisselâm) zamanında yaşadığı rivayet edilmektedir. Peygamber veya veli olduğu hususunda ihtilaf vardır.
Verd: (Vürd - Vird) Gül.
Pervâne: f. Fırıldak çark. * Geceleri ışığın etrafında dönen küçük kelebek. * Haberci, kılavuz.
Külhân: f. Hamam ocağı. Hamamda su ısıtmak için ateş yakılan yer.
Uryân: Çıplak.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

68.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün


Be yârenler nazar kıldum ‘âleme
Cânından ayrılan tenler iñiler
Ne gelürse söyler oldum dilime
Teninden ayrılan cânlar iniler..


Bree Hak Dostlarım cân YÂRenler, ben de geldim şu virâne Dünyaya şöyle bir inceledim de,
CüMMLe cân taşıyan tenleri-bedenleri cânından kopup ayrılmış tenleri gördüm iniler..
Bu hâl karşısında içim coştu da, AŞK DİLime ne gelirse söylemeye başaladım ki, kopup tenlerinden ayrılmış cânları gördüm iniler..


Resim

Kimdür bu dünyâda güldüm diyenler
Maksûdum murâdum buldum diyenler
Kanı şol yârdan ayrıldum diyenler
Akıdup gözinden kanlar iniler..

Bu yalancı dünya âlemine gülüp eğlenmek için gelenler de, kimlermiş bulamadım,
Ben bu cihÂNda maksadımı buldum, muradıma erdim diyenler de kimlermiş bulamadım,
Nereler gelmiş gitmiş hani nerdeler, şu yalan dünyada nazlı YÂRden ayrıldım diyenler de kimlermiş bulamadım.. CÜMMLesinin gözlerinden dökülen kanlı yaşları gördüm iniler..


Resim

Fânîsin hey fânî cihân fânîsin
Derd-ile mihnetiñ tamâm kânısın
Kimi eşin aldırmış kimi yavrısın
Âh idüp derdile şunlar iniler..


Sen ki, çanlar cengi meydÂNı CihÂN, gerçekten sen, fânîden de fânisin ki sen,
Dertlerin,çilllelerin, zahmetlerin, eziyetlerin ve de belâların tümünün ocağı maden kuyususun..
Ve sen bir alıcı kuş gibisin ki, sana nicelerin kimi eşini aldırmış kimi de yavrusunu kaptırmıştır ve bu yüzden niceleri ayrılık dertleriylen ah ve feryâd ederek iniler..


Resim

Bu ayrılık bir ‘acâyib hâlımış
Bunda gelen ugrar ulu yolımış
Bülbülüñ efgânı hemân gülimiş
Okuyup dürlü destânlar iniler..


Herkeslerin cânından da çok sevip bağlandığı bu yalan dünyadan ayrılık işi, gerçekten de çok çok, herkesi aşırtacak ve hayret vericek şekilde garib bir iş imiş.
Ve bu âleme ayak basan her cân için tek gerçek de, buyola yola düşüp de bu noktaya ayak basması mutlakaymış..
Bu ÂLemede yaratılış sırrını BİLip-BULup-OLup da YAŞAyan gerçek HAKk Âşık BüLBüLLer bile, SILAsında kalan GÜLLeri için göz yaşı döküp türlü türlü AŞK DESTÂNları düzmekteler, okuyup inilemekteler..


Resim

Ümmî Sinân eydür çıkma yoluñdan
Allâhıñ zikrini koma diliñden
Sabr it yüri var ne gelür eliñden
Sevdüginden ayrılanlar iniler..


Azîz Efendim Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu der ki, sakın sakın AŞKuLLAH YOLUndan çıkmayasın, DİLindende asla ZİKRuLLAHı koymayasın-kesmeyesin ve bu SubhÂNî Sistemin KURULuş sebebi de budur.. sen KULLUK YOLculuğuna YAKÎn GELenedek SABR et yürü ki, zâten başka da bir şey gelir sanma elinden.. tek YÖNdür Sıarat-ı Mustakîmm.
Ve dert etme dâime ceylan gözlü SEVgiliden ayrılanlar ağlar gezer SEVDÂ ÇÖLLeride ve gece gündüz iniler..


اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Resim---"Utlu mâ ûhıye ileyke mine’l- kitâbi ve ekımı’s- salâte, innes salâte tenhâ anil fahşâi ve’l- munker (munkeri), ve le zikrullâhi ekber (ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn (tasneûne).: Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.”
(Ankebût 29/45)

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Resim---"Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyeke’l- yakîn (yakînu).: Ve sana “yakîn” gelinceye (son yakîne, Hakk’ul yakîne, Allah’a köle olmaya ulaşıncaya) kadar Rabbine kul ol!”
(Hicr 15/99)


Resim
Yâren: Can dost.
Fânî: Muvakkat, kaybolan, gelip geçici, devamlı olmayan, misâfir.
Mihnet: Zahmet. Eziyet. Dert. Belâ.
Kân: f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı.
Acâyib: (Acib. C.) Şaşırtacak ve hayret verici şeyler.
Efgân: f. Acı ile bağırıp çağırmalar. Feryatlar ve istimdad.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

69.uncu ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün

Tevhîd-i zâtıñ bahrına ‘aşkıla talmayan bilmez
Ledünnî bahrınıñ dürrin sarrâfı olmayan bilmez..


ZÂTuLLAH’ın Ahadiyyet ve Vâhidiyyet Denizine AŞKuLLAH ile dalmayan bilmez.
Gaybî Ledunnî Deryânın gönül incilerini, MuhaMMedî Sarrâfı olmayan bilemez..


Resim

‘Âşıkları hayrân iden tevhîd-i zât envârıdur
Cân gözinden mâsivânıñ tozını silmeyen bilmez..


MuhaMMedî Hak Âşıkları hayrÂNda hayret içinde bırakan ZÂTuLLAH’ın TEVHİD NÛRudur.
Bunu ise gönül gözündeki mâsivâ/HAKtan gayrısın varlık tozunu silmeyen bilmez..


Resim

Muhammed nûrını görmek men ‘araf sırrıdur bildüm
Bir kâmil eriñ himmeti burhânı olmayan bilmez..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin;
MuhaMMedî Şuurunu BİLMek,
MuhaMMedî Nurunu BULMak,

MuhaMMedî Sürurunda OLMak,
MuhaMMedî Onurunu YAŞAmak için, “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsini BİLenı-Tanıyan RABB’isini BİLir-Tanır” SıRRıa ERmek gerekir.
Bunun elde edilmesi içinde bir MuhaMMedi Kâmil Erin Hizmet Himmetini/ALLAH celle celâlihu indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesini kendisine burhân/delil rehber etmeyen bilmez..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsini BİLenı-Tanıyan RABB’isini BİLir-Tanır” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)
Resim

Erenleriñ sözi hakdur inanmayan münâfıkdur
Zann u gümânı terk idüp sıdkıla gelmeyen bilmez..


MuhaMMedî Hak Erenlerin sözleri, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi İzler ve HAKtır ki, buna inanmayan münâfıkdır..
Zâten bu MuhaMMedî Melâmet Yoluna; zannı, şüpheyi terk edip halis bir sadakatla gelmeyen bilmez..


Resim

Ma‘ânî bahrınıñ vasfın Sinân Ümmî ider ızhâr
Nişân-ı lâ-mekândan bir nişânı olmayan bilmez..


MuhaMMedî Manavî Deryânın sıfatlarını, nicelik ve niteliklerini, MuhaMMedî Hak Âşık Sinân Ümmî kaddesallahu sırrahu açıklamaktadır ki,
Bu açıklamaları mekÂNsıızlık Âleminden MuhaMMedî NişÂNı/ BİZ BİR-İzlik beratı olmayan bilmez..


Resim

Bahr: (C.: Bihâr - Ebhâr - Ebhur - Buhur) Deniz. * Âlim. Çok bilen.
Ledünn: (İlm-i ledünn) Garib bir ilim ismidir. Ona vakıf olan, mesturat ve hafâyayı, gizlilikleri münkeşif bir halde göreceği gibi, esrar-ı İlâhiyyeye de ıttıla' kesbeder. Bu ilm-i şerifin hocası ve sultanı Fahr-i Kâinat Aleyhi Ekmelüttahiyyât vessalâvât Efendimiz Hz. leridir. Bu ilmin ehli ise, Enbiyâ-ı izâm (A.S.) ve Ehlullâh-i Kiram Efendilerimiz Hazretleridir.
Ledünnî: Ledünn ilmine mensub ve müteallik. Ledünne dair ve ait.
Dür: (Dürdâne, dürre) f. İnci. İnci tanesi.
Envâr: (Nur. C.) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar. Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar.
Himmet: Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. * Tabiî şevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım.
Burhân: Delil, hüccet, isbat vasıtası. * Man: Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas. * Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet.
Zann:şüphe. Zannetmek, samak. Sezme.
Gümân: f. Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
Izhâr: Açığa vurma. Meydana çıkarma. * Göstermek. Zâhir ve âşikâre ettirmek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ÜMMİ SİNAN DİVANI ŞeRHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÜMMî GÜNeŞ'in NÛRu..

70.inci ŞİİR

<= Resim =>


ResimMefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün


Gel hazrete müştâk-ısañ diñle bizüm ahbârımız
Tehî görme şimdi bizüm hakk-ıladur bâzârımız..

Ey Efendi, gerçekten MuhaMMedî MelÂMet YOLunda yürümeye çok istekli ve arzulu isen, bu hususta BİZim Ahbârımızı/haberlerimizi DUy ve Uy!.
Sakın boş lakırtılar sanma SÖZlerimizi ve şimdi şu ÂNda, Şe’ÂNuLLAH-ta BİZim AŞKuLLAH Bâzârımız Haktır ve El HAKk TeÂLÂ iledir Hamdolsun!.

El Hakku:
Resim

Resim

Ben dôst-ıla dôst olalı cân safâdan mest olalı
Gitdi şimdi elimizde degüldür ihtiyârımız..

Benim/BİZim, CÂNda CÂNÂN Dôst/EL VELîyy celle celâlihu ile dôst ve cân safâdan/İÇ-ÖZ Şenliğinden mest/serhoş olalıdan beridir ki, artık BİZim ihtiyârımız/kendi kararımızla tercih ve seçmek imkanımız elimzde değildir ve uçup gitmiştir Hamdolsun!...

Resim
‘İlm-i esrârdan sözümüz ol dôsta bakar gözümüz
Hak varlıgı şimdi bizüm bahâr eyledi şârımız..

Artık MuhaMMedî MelÂMet YOLunda BİZim SÖZlerimiz; Zâhirde İLiM ve Bâtında SIRRLardır ki, buna sebeb İÇte Basîretle, DIŞta Basarla her YERde her zamÂN, her HÂL ve her NEFeste, O Yüce Dôst’a bakar görürüz..
HAKk’tan HAKk’ta HAKk’la HAKk celle celâlihu’yu hak GÖRüşümüzün VARlığı, BİZim için her ÂN bahâr eyledi şârımızı/Beden Beldemizi ve de KaLb Şehrimizi Hamdolsun!.

Resim

Dilimde zikr eyledügüm göñlümde fikr eyledügüm
Gayrı degül şimdi hemân hakdur bizüm ikrârımız..

Dilimde/Zâhirde- DIŞta zikr eylediğim/durmadan unutmadan Adını AN!dığım, Göñlümde/Bâtında - DIŞta fikr eylediğim, düşnüp durduğum,
Başkasına ve başka değil, Mutlaka-kesinlikle hemence HAKk celle celâlihu’yadır BİZim İkrârımız/MuhaMMedî Teslimiyyeti Kabul ve HAKk celle celâlihu’ya İstikameti tasdik etmek Amelimiz Hamdolsun!.

Resim

Hak varlıgı geldi bize cân bâgını kıldı tâze
Bülbül olan gelsün beri bahâr oldı gülzârımız..

Ne zaman ki, HAKk celle celâlihu’yu MuhaMMedî Mârifetle TANI!yıp MuhaMMedî Âriflerden OLduk ve HAK VARlığı SîNemize işledi, işte o zaman Cân Bâgımızı yeşertti ve ebeden taptâze kıldı.
Şimdi gerçekten MuhaMMedî GÜLbağımızda MeLÂMet-SeLÂMet BüLBüLü olmak isteyenler beri gelsinler ki, BİZ BİR-İZ Bahârına ERdi Gülzârımız/Gül bahçemiz Hamdolsun!.

Resim

Dôst meyini kime suna kor cân u başı meydâna
Anuñ-içün esrük-durur şimdi bizüm güftârımız..

Şu İmkânla KULLuk İmtihÂNı MeydÂNında Dost, kime AŞKuLLAH Şarabını SUNarsa, o KİMse, elinde olmadan en kıymetlisi CÂNını ve BAŞını MuhaBBet Meydânına Sırat Sırtına KOY!ar..
Ondandır ki, BİZim Güftârımız/AŞK SÖZLerimiz her ÂN/Şimdi hep SubhÂNî Sarhoştur Hamdolsun!.

Resim

Ol dôst baña oldı yakın varlıgıma saldı akın
Söylemekde men ‘âcizem dile gelmez esrârımız..

Ne zaman ki, O Yüce Dôst bana CÂNImdan da AKREB/ Akraba-yakîn OLdu, o zaman ANLAdım ki, bu ÂLemdeki; İzfî-İğreti-ÖLümlü-Gölge-GeLgeÇ “ben”lik VARlığımı yerlebir eyledi..
Bu OLUŞumu Dil ile Demekten ben âcizim çünkü, YAŞAmayana Yalan Gelir ve DİLe gelmez bu Muhteşem MuhaMMedî Mârifet Esrârımız/Sırlarmız ki, gizli hikmetler ve Mânalar Bahçesidir Hamdolsun!...

SEBEBLErin SON-UÇ'u..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe RaBBehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir ” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

RaBBu’L- ÂLEMîn’im ki ->AKREBÂm-YakÎnim (MERKEZde):

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)

ve ALLAHu zü’L- CeLÂL’im ->“EnÂLLAH!. (MUHİTte)”:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim--- “İnnenî ENÂLLAHu Lâ iLâhe illâ ENÂ fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki BEN, YALNIZCA BEN ALLAH'ım. BENden başka EL İLÂH yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.”
(TâHâ 20/14)

Fenâ, yokluk, hiçlik ve geçici olmaktır. Bekâ ise kalıcı ve daimî olmaktır. Fenâ kötü sıfatların ortadan kalkması yok olması, bekâ da iyi sıfatların kalmasıdır. Kötü fiilleri terk eden kimsenin şehevî ve nefsanî arzuları fenâ bulmuş, ihlâs ve hüsn i niyyet bâkî kalmış olur. Dünyâdan kalbî râbıtayı koparan kimsenin kalbi, dünyâ tutkusundan fenâ bulmuş demektir. Dünyâ tutkusu ve kötü niyyetler fenâ bulunca fütüvvet ve doğruluk bâkî kalır..

Resim

Hakka yakîn olan kişi terk ider yâdı bilişi
Gitdi bizüm yâdımızdan bilişimiz agyârımız..

HaKk’a Yakîn/AKreB OLan ER Kişi, artık El HAKk celle celâlihu’dan başkası YÂD Ellere KULLuğu terk eder..
Artık bizim aklımızdan-düşüncemizden, HAKktan başka tüm tanıdığımız BİLiştiğimiz herkes ve her şeyy çıktı gitti Hamdolsun!.

“Yakîn” öyle bir şeydir ki, Küllî Teslimiyet ve İstikametin sonucudur ve Hayyatın EMRedilen SON-UÇudur.:

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
---“Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyeke’l- yakîn (yakînu).: Ve sana “yakîn” gelinceye (son yakîne, Hakk’ul yakîne, Allah’a KULLuğa ulaşıncaya) kadar Rabbine kul ol-ibâdet et!” (Hicr 15/99)

Resim

Ümmî Sinânı aradan çıkardı bugün Yaradan
Oldur hemân sır ilinde okurımız yazarımız..

Şu İzafi KULLuk İmtihÂNı MeydÂNındaki sınırlı-sorumlu bedenen “ben”lik varlığı mevCÛDu gözüken Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu İsimli varlığımı, bu İman/İnanç ve Amel/Uygulamara ULAŞtığım için Yüce Yaratan ALLAH celle celâlihu ARAmızdan Kaldırdı da, DAMLam ASLı DERyâsına SALL edip SILÂsına Kavuştu..
Onun için Ümmî Sinân kaddesallahu sırrahu Babamızdır SıRRuLLaH Ülkesi OLan Şu Şehâdet Şehrinde Yazarımız da okurumuz da Hamdolsun!.


Resim

Müştâk: (şevk. den) Arzu ve iştiyak gösteren, fazla istekli.
Ahbâr: (Haber. C.) Haberler.
Tehi: Boş
Safâ: Gönül şenliği, eğlence. * Duru olmak, itmi'nan ve meserret üzere olmak. Temiz, sâfi olmak.
Mest: Sarhoş. Aklı başında olmayan. Kendinden geçercesine haz duymak mânasında "mest olmak" şeklinde kullanılır.
İhtiyâr: Ist: İstek, arzu. Razı olmak. Katlanmak. Seçmek. Tensib etmek. Seçilmek.
Şar: f. şehir, belde.
Şiâr: İz, belirti, işaret, nişan, ayırt edici iyi âdet. * Üstünlük veren işaret. * İnsanın gömleği. * Ölüm.
İkrâr: Açıktan söylemek. Kabul ve tasdik etmek. Hakkı itiraf etmek. Karar vermek. Mukarrer kılmak. * Fık: Bir kimseye diğerinin kendisinde olan hakkını haber vermek.
Gülzâr: f. Gül bahçesi. Gül tarlası.
Esrük: Esrik (t): Sarhoş.
Güftâr: f. Sözler, lâkırdılar.
Esrâr: (Sır. C.) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar. Bilinmeyen şeyler.
Yâd: Yabancı. Yâdel.
Yâd: f. Anma. Hatırda tutma. Zikretme. * Hediye. * Hâtıra. * Hatır, gönül. * Uyanıklık.
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön