ALp-ERce EYy OĞuL ZeVKLerim!.

Konu başlıkları sadece Kul İhvani'ye aittir.
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

ALp-ERce EYy OĞuL ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


->BUnca ->ÇiLLe ÇIĞLığında
DİNLE!mek>ÖZdeŞi DUYmak
->“SıRR-ı SıFıR SIĞLığı”-nda
DUYma”nın >ÖZdeŞi UYmak


ZEVK 7068 Resim

feyeKÛn ->KÂinÂt<->İnsÂN! ->“KÛN”u GÖRen ->GÖZü ->İMÂN!
“SeBBeHhâ ->SeYRi”n ->SIRATı!. ->“yuSEBBiHu SÖZü” ->İMÂN!
SÖYLE!.nen ->DİLsiz-DuDaksız!
“BİZ GÜLü” ->KÖKsüz-BuDaksız!
biRr ÇiğÂN ÇIĞLığı ->ÇAĞrıMm!. ->“NÂZ-NiYÂZın ÖZü” ->İMÂN!.


31.08.15 17:48
brsbrsa..tktktrstkmmdsszısszz-HLiCvLÂNNda…

ALp-ER cÂNın DİNLE!.tisi..:


Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

ŞaRTsız ŞaRT -> TEKeTEK TeVHiD
-SiVÂ MîM-i -> MeçHuLLuk!..
SıRRın -> BİL!”e-BİL-meK TeVHiD
kOLAY İŞ dEĞİL ki
-> KULLuK!..

*

AKLın ZaNNı -> NEŞe KeDER!
BİLinen BİL-me-ce NE->?.” Der
KoRKusuz!. HüZüNsüz!” de KiM?
DE!.” cANOĞuL -> VÂhİD ALPER!..


ZEVK 5260

TaHTı SABiT -> FeVKi DÖNen!. -> FELEK DEĞirmÂN TAŞLarı!
LÂ HuVe -> İLLÂ HUu >HaYYat -> NaKIŞ NaKIŞ-> NaKKaŞları
VÂciBul- VüCÛDul- MeCÎD -> MuSAVVÎRul- MeVLÂ -> ALLAH!.
İnKÂR İkRÂR İkİ liği.. -> ARA YER de..-> gÖZ YAŞları!..


23.01.13 23:05
Brsbbrs… tktktrstkks..mvldkndl…


http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 926#p53926


ResimKul İhvÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

HaS-ÂN dAĞ BAŞInda TÜTer bir tütüN
-> ÇİLE ÇEKmeyenin -> YÜREĞi bütüN
KIRMîR-in KIRAT-ın -> BAZARa tutuNn
GELen GEÇen -> ihvÂNi Ölmüş! DEsinler..

*

ŞERiATı gAYRet -> TARİKAT KORKu
MâRİFETi UMUT -> HaKiKATI -> HUu
NEler -> GEÇTii.. NEler -> GÖRrdükk
BU da -> GEÇer -> NEdir ki -> BUuu!..
GEÇer!-> GEÇer! -> GEÇer-> YÂ HUu!..

*

ÖLÜm Ne ki? Bir TANEM
->Hadi DE ki! Bir TANEM
AKL-a ANlat! Yine ANLAt
peKi!.. Peki!.. Bir TANEM

ZEVK 5158

NÛRun pERdesi -> mâsum NÛR.. İnKÂR-İkRÂRı ->şu ÂN-ı!
->ÖZün ÖZü -> ÖZeti -> UN!.. TOHUM-a KILIF -> SAMAN-ı
BeL Kİ ALPER ANlar aMMa
-> SEN -> YAŞlandın kul ihvÂNi
->GELdi de GEÇti ->GİDiyor!… KIRATın -> ZANNın ZamANı!..


ResimKul İhvÂNi

19.11.12 01:14
brsbrs.. tktktrstkksbzbrzhuu..


http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 233#p74233
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim bİZi İZle!..

AYak İZin -> SİLinmemiş
“alpER Vâhid nERde?” DEdi
NE SıRRLar var BİLinmemiş,
VARlık-YOKluk > pERde!.” DEdi..


ZEVK 6073

YEDi DİLLi NiYÂZ tAVaf ->ARZdan ARŞa NÂZ NÂZÂRı
“KÛN”u -> feye KÛN CEM’inde ->YAZıLAN iLe YAZARı
sehER VaKTi ->KÂBE-mİZde >EBÂBİLLer “sEN”i SORdu
MeRYeM MeydÂNı tENhaydı!.. HaCERrdeydi cÂN BÂZÂRı!..


28.04.14 20:28
..kâbe…



ResimKul İhvÂNi

http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 558#p83558
Resim
Kullanıcı avatarı
alpervahit
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 436
Kayıt: 17 Şub 2007, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen alpervahit »

Resim sav NÛRu..

tenzih-tevbe..

وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
“Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyke, kâle len terânî ve lakininzur ilâ’l- cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minîn (mu’minîne).: Musa (aleyhisselâm), tayin ettiğimiz (belirlediğimiz) zamanda gelince, Rabbi onunla konuştu. (Musa A.S) şöyle dedi: “Rabbim, bana (Kendini) göster, Sana bakayım.” (Allahû Tealâ): “Beni asla göremezsin. Ve fakat dağa bak! O, mekânını kararlı tutabilirse (yerinde durabilirse); o zaman sen, Beni görürsün.” buyurdu. Rabbi, dağa tecelli ettiği zaman onu paramparça etti. Musa (aleyhisselâm), bayılarak yere düştü. Sonra ayıldığı zaman: “Sen Sübhan’sın (Seni tenzih ederim). Sana tövbe ederim. Ben, mü’minlerin ilkiyim.” dedi.” (A'raf 7/143)

"... Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. BEN İNANANLARIN İLKİYİM."

âyetteki son cümle "ben inanların ilkiyim" çok ilginç; zira inananların ilki Hz. Muhammed (Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem) olduğu düşünülürse:
mahv olma halinden sonraki, varlığa ilk girişteki pozisyonlanmamız, bizim zâhirdeki durumumuzu gösterdiği söylenebilir. Böyleyse de, Hz Musa aleyhisselâmda, "ilk fark edişinse" Hz Muhammed Makamında duruveriyor bir ÂN. Demek ki Hz ALLAH (celle celâlihu), TÛR Dağı olayını Hz Musa aleyhisselâm'ın Makamını yükseltmek amaçlı düzenlemiş.
İlk "Var"ın söylenebilecek/yaşanabilecek en mükemmel hali de (ALLAH (celle celâlihu)'ı noksan sıfatlardan TENZİH etmek ve TEVBE..
tevbe de, muhtemelen tenzihin hiç bir zaman “bir var tarafından” liyâkatiyle yapılamayacağı için.
tenzih, bir bölge OLuşturuyor boşlukta.. boşluğu yok sayarak ve böylece “var” ederek..
tevbe, OLuşan bölgenin de hiç bir zaman gerçekte, OLuşamadığının itirafı..

iman ->tenzih ise,
tevbe ->seyru's- süluk'tur..
hiç bitmeyen ve YAŞAnan yoL...

MuhaMMedî MuhaBBetLe..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

BİLmek>BULMak>OLMak=>KULLuk.
=>YAŞAmak ->SANAL ->MEÇhuLLuk.
=>N A K L-ine ER!.en ->A K ı LLarda
=>“KüLLî ŞEYy”inden =>YOKSULLuk!.


ZEVK 7099

TEK-TÜMM ESMÂ ToHuM.. =>TEK ZÂT-tan ->sONSUz ZuHuRu!
NEFSü’z- ZÂT-tan =>ZıTLar ZeVKi=>ALLAH ve ALLAH’ın NÛRu!

RÛH RAHMeti ->EL ÂN =>Şe’ÂN
KÛN=>feyeKÛN!. SubhÂN>OL-ÂN

->KaLB TARLAsı ->KULLuk KeVNi =>ReSÛLî RENÇbER SüRÛRu!.


12.09.15 14:20
brsbrsa.. tktktrstkkmcvlÂNnn..ahsnzynbelff..



=>KuL İhvÂNim HAKk sENinLe
KüLLî ŞEYyi >ALLAH’ın NÛRu!.
BİZ BİR-İZSÖZümüz DİNLe!.
=>“ReSÛLî RENÇbERSüRÛRu!.


ALLAH celle celâluhu Ez Zâhir ALLAH celle celâluhu..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VE’L- ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.(Nûr 24/35)


Renc: SIKıntı, zahmet..
BeR: ÇEKen..
RENÇbER: Eziyet-SIKıntıÇEKen, GEÇimini TOPraktan KAZasnan..


HüLÂsa-yı KeLÂM..
DERtLerini DERt EDenler DERtten Geberdiler
DERtLerini ZeVK EDenler DERtten DİRİLediler..
Gerisi.. YeLLenmeden TeyYÂRe.. SeLÂM SÖYLen o YÂRE.. ahsnn…
Resim
Kullanıcı avatarı
alpervahit
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 436
Kayıt: 17 Şub 2007, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen alpervahit »

Resim ..NÂR<->NÛR
BİG BANG!.

Bir “kara deliğe'” düşmeli ki, arkadan yeni bir şekilde bekâ ortaya çıksın. Zirâ, öncesindeki tüm “ahlâklanmaları” kişiyi sanki tümlüyor gibiyse de, nihâyette, yok olmaya liyâkat kazanıyor. Sanki titizlikle uzun sürede hazırlanan bir yemek ... Bu yemek mükemmel olmalı ki, yendiğinde, yok oluşu, verdiği lezzet hasebiyle (ve vereceği enerjiyle) “var” oluşturabilsin. Her, sürekli tamamlanmaya çalışan yoldaki kişi, asıl olarak tek bir “ÂN”a hazırlanıyordur ki, o da ona bahşedilecek olan “yok oluş” ÂNıdır (Efendimizin Hadisi gibi: nasıl yaşarsanız öyle öldürülürsünüz/ölürsünüz). Bu hazırlık, “her'”e karşı sürekli “Lâ iLâhe” zımbasıyla durmaksızın tetikte olarak devam etmeli ki, o “tek ÂN”daki ve anlamını da bizim hep söyleyemiyor olduğumuz “iLLâ ALLaH”ı, Yüce Zât'a söyletebilmektir. Bu tad'ış anını, yemeğin kendisi de zevk edecek ki, ceNNet/ceheNNem pişmanlığını bire bir görmüş de olacak.. Ortada büyük bir hicâb kalacak.
Aynı ilk yaratıldığında Hz. MuhaMMed'in (aleyhisselâm) Nûrunun hicâbı.. Var'ın, Nur'un bu hicâb yüzünden parçalanmasıyla oluşmasına sebeb olan.. Patlayacak kadar içine firar eden utanç..

Makam-ı MahMud sahibine sonsuz özlemle... sallallahu aleyhi vesellem…


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz” buyurmuştur.
(Aliyyülkârî, Mirkâtü’l-mefâtîh 1/332, 7/375, 8/431)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

AKLın SıRRı/n ANLAmak
Resim SıRRı/n SıNıRı/n SıNAmak!.


kuLihvÂNi

KÛN -> feyeKÛN -> KâiNâtı
AKLen-nAKLen şu MeÇhuLLuk
KuLL-uk -> Şe’ÂN -> SALtÂNÂtı
->HALİFESi!. ->HAKk’a KULLuk!.


ZEVK 7244

SADAKAtLe ->SaMîMiYyet.. ->SABRın SONu >SeLÂMette!
SıRR-ı SıFıR SeBBehâ.. ->İnsÂN.. ->AKLın SıNıRın SINAmak!
->İmkÂN İÇİ-nde ->İmtihÂN... ->MuhaMMedî MeLÂMette!
TEKLemek >TEK-BİR ALLAHı.. ->NEFSin KiBRini KINAmak!.


24.11.15 05:55
brsbrs..maksemcÂmimzzdesbhsbhu..


Resim

HÂKLen ->BEDEN.. ->İZ-in BİLiş!
AKLen -> NEFiS -> BİZ-in BİLiş!
NÂKLen -> KaLBî.. ->YAŞA!..-yışLa!
HAKLen -> RÛHî.. ->ÖZ”-ün OLuş!.

Şu ÂDeMoğlu bir değil bin bir ÂLeMdir doğruSU..
EZeLden EBeDe akan insÂN SELinde, HeP yeniden VAR edilen, kesilemeyen, ezilemeyen, yakılıp HiÇ yok edilemeyen, ASLın fASLı TEK-BİR DaMLacık SU.. AKLın, SıRRı/n ANLAmak ki, AKLın, SıNıRı/n SıNAmak KULLuk SERüveni!.

BUrası BURsa’da, İnsÂN maSALLında.. alaca karanlıkta okunan sabah EZÂNı.. ULU Dağın yedi bucağından yankılanan yedi DiLLi UYANış UYarısı..
Zaman içinde kendisi yok olup gitmiş Düstur Han.. ve geri de kalan Câmisi..
Çağlar boyunca Gökçe Derenin gürül gürül çağlayan sularını sağ-sol yamaç ARKLarından Bursa Ovasına “Taksim” eden, bu gün ise mahalle aralarında kalıntıları kalan ve tarihe gülümseyen su arklarının BULuşma/BAŞ-BEND Noktası Resim “Maksem”.. ve de son ismiyle Maksem Câmisinde.. sabah EZÂNı..

Her sabahın kısır döngüsü bu saatlerinde, alaca karanlıkta servis bekleyen tekstil fabrikalarının yarı uykulu, kadınlı erkekli işçi kümeleri..

Elindeki bastona tüm gücüyle yamanmış, sol ayağını sürükleyerek iki ileri bir geri cemâata koşmaya çalışan göçmen Mestan Dede..

Ulu Câminin Kıblesinde ve Ulu Dağa en yakın olduğu komşusu MuhaBBet MekÂNım Maksem..

Maksem Câmisi’nin hemen önündeki dörtlü yol kavşağının sıksık duyulan sıkışıklık çığlıkları ve el birliğiyle basılan korna sesleri.. İki şeride dar gidiş-geliş Köprübaşı caddesi ki, bence sokağı.. Maksem Câmisinden çıkan cenâze ile Temenyerine giden düğün alayı karşılaşması/kesişmesi ve üstten terastan seyirlerim..
Maksem Köprüsünü geçince hemen solda, GÖKçe Derem bakışlı, geçmiş yüzyılların Hızır İllez kutlama yeri olan ve Temennilerin kabul olacağına inanılan ve bu yüzden gelin arabalarının ve sünnet çocuğu kafilelerinin uğrak yeri Temenyeri.. İlk baharda pembe ve morun can cümbüşü Ergüvan renğinde,son bahardaysa kahve sarısı tonunun gazel güzelliğinde tarihî Temenyeri Parkım..


*Resim

Maksem Câmisi ÖNÜnde zamÂNın/İnsÂNın Asırlık bekçisi ÜÇ KOLLu ÇiLLe Çınarım..
Ve..Yedinci katında; Darmaduman, Derdiyok ve Güvercinlerimle tünediğimiz TEKe TEK Teras Tekkemizin Çınar Apardumanı.
.

Resim*

Dün gibi aklımda.. saatlerce bu yamaçlarda döne döne kiralık ev aramış, akşam karanlığı çökerken iyiden iyiye yorulmuş Maksem Câmisinin duvarına dayanıp “Akşamı burada kılayım.. Bu Çınar da bana benziyor bunca kalabalıkta TEK Başına!.” derken dalları arasında “kiralık” yazısını okudum.. telefon numarasını okuyamadım.. bir gence rica ettim.. ve aradım.. Keşiş Dağ Yürekli Neşe Canla ilk tanışmam ve.. BUrası BURSA Maksem’ini vatÂN EDiş BAŞlangıcım..

*Resim

BUrası BURSAmda HaYyat, bir MaSALldır ki, Yaşanmadan yalan gelir duyana..
Emir SultÂN Türbesinin Tevhid Kokusuyla Yola çıkan gönlüm.. gamsız, kedersiz, huzur dolu rahat insanlar içinde Yeşil Türbe önünde kahve molası..
Her mevsim tıklım tıklım dolu ve sessiz, uzun sokak ve her yöne akan insÂN seli.. BİZ BİR-İZ Kalabalığı içinde Muradiyyeyi delip geçen ve Cem SultÂN Türbesinde Hayat Hüznüm..


Resim*

Ulu Câminin Kıblesinden Ulu Dağa Bakarsanız, Tek ve Dik YOL Maksem’edir her zaman..
Her gün ki, ne zaman Maksem YOKuşuna vursam yolların yitiğince içten ve derinden düşünceler sarar içimi.. Hayallere dalar giderim sarılmış yılları zor-belâ açarak..
İstanbul ki şu; unutanlar/unutulanlar, yutanlar/yutulanlar, tutanlar/tutulanlar yitmişliğin bile yitirdiği değer yargıları içinde yeniden TIRMANırım o bildik İstanbul YOKuşlarını.. Üsküdarın Bağlarbaşı.. Kadıköy’ün Yeldeğirmeni.. Beşiktaş’ın Çıkrıkçı Yokuşlarını.. tık nefes çıkışlarımı ve bir daha YAŞArım nedense!.
Canım sıkılır geçmişin Sır SELinden biraz sonra.. ve SONu-BAŞa EKLer AKLım.. VARlık.. YOKluk.. OLuş.. YOK Oluşu SOrgular..

şU insÂNoğlu.. fASLen ASLı bir dAMMLacık SU.. bir AVuç toprağı büründü..YÂRım Nefes Havalandı.. delice GÜLündü..ve.. TEK-BİR Kıvılcımla YANdı-kAVruldu.. Kaderi Kadardı hayatı.. bir dAMMLacık Suyla yıkandı.. KÛN feyeKÛN Kefenine SARıldı.. Omuzlarda TAŞındı.. BİTiş-BAŞLAngıç HATMiyle ÖRTüLdü.. GÖZLerden dökülen bir dAMMLacık SU iLe uğurlandı/SULandı/ağlandı..

BiNg-BaNg BAŞLangıçı.. ya da BaNg- BiNg SonUÇu.. ASLında fASLen, TkeMMüL-ü TeVHiD Olan TÜMMLenmekten-TAMMlanmaktan, Türkçesi ise, Et TAMM ALLAH celle celâlihu’dan bî-Haber HaMm AKLın DosdoğruSUnun İki UCu..
KÛN feyeKÛN.. OL!.. ve ÂNında OLuŞş.. Hep yENidEN Yaratış HATM-i MuhaMMediYyesi OL-ÂN, şu RaHmetenli’l- ÂLemîn URÛCu..
es Selâm OLsun Hateme’n –NebîYy aleyhi’s- SeLâm!.
AKLın SıRRı/n NAKLen ANLAmak/SiLmek,
Resim NAKLin SıRRı/n SıNıRı/n AKLen SıNAmak/BİLmek!. çOook ZoR/kOLAy İŞş!.
ve’s- SeLâm!.
Resim
Kullanıcı avatarı
alpervahit
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 436
Kayıt: 17 Şub 2007, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen alpervahit »

Resim

Big Bang Öncesi _ MuhaMMedî Utanç

Var Tezgâhına tüm ruhlar düşüverince, varlık pozisyonlamalarını, meselâ bu dünyadakileri de, olası tüm yapabilecekleri/düşünebilecekleri seçenekleri de görüvererek (ve geri vermeye imkan bulamayarak) oluşturulmasına bakakaldılar.. Kuruluverdikleri sıfat kombinasyon tahtlarında (ki kimse oraya isteyerek oturmadı hiç) şiddetli şirklerinin ve yapışkan aşklarının olasılıklarını da, herşeyi zıtlarıyla beraber yâni, “haBBe”lerde farkettiler. Yapmamış veya yapmayacak olsalar da, her kendinin özel sıfat kombinasyonlarından böylesine “şirk”in türeyebilecek olma ihtimali bile sıddıklara hicâb dikiverdi elbise olarak.. Ancak kimi bu olasılıkları yadırgamadı; kimi kerhen, kimi kısmen. En keskin-en yumuşak, en kötü-en iyi, haBBede çiftti o anda (şu anda öyle ya!.), o aynı ruhta, ruhlardan herhangi birisinde yani. En büyük ve ilk hicâb Hz. Muhammed (aleyhisselâm)'da idi zirâ, ona “Ahmed”liğin zıtlığını bile görüvermek yetti. O hicâblıkla da olan oluverdi zâten (big bang).

Peki bu batakhânedeki şereflendirmesi nasıl mümkün kılınacaktı?. O hicâb burayı nasıl da yakmazdı ki?. Bunu da âyette denildiği gibi (seni arındırmadık mı, temizledik mi âyeti ????) , içindeki ona âit olmayan “Ahmed”liğin zıtlığı olan sapkınlığın olasılığı çıkarıldı, çocukluğundaki kalb ameliyatıyla arındırıldı. Çıkarılan sadece o şirkliğin ihtimâliydi zirâ, bu ikilik diyârında kara madde gibi yan yanaydı “hamd”ın en yetkinliğinde. Yoksa varlık ve risâlet gene bu hicâb yüzünden olamazdı...

Bize ise, bunun için “ortayı”, mülâyimliği bıraktı. O kadar ileriye ve o kadar geriye gitmeyelim diye. Merhametin üstadına selâm ve salâvât olsun!. İnsanın güyâ kendince her hareketi X ve Y üzerine düşer. Onun için o kadar risktedir (ifrat-tefrit). Vaktini, Hâlini, RaBBini bil ve Z'deki gidişatınla bile ilgilenme; yakîn gelinceye kadar da ibâdet et!.

Âmin yâ Mûin celle celâlihu!.


Resim

Ey Kâmil, MüKeMMeL, MüKeMMiL, MüemmiL MuhaMMed aleyhi's-selâm! SANA es SeLÂM OLsun!..

Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) vealâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... '' Resim

ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
Resim---“Summestevâ ile’s- semâi ve hiye duhânun fe kâle lehâ ve li’l- ardı’tiyâ tav’an ev kerhâ (kerhen), kâletâ eteynâ tâiîn (tâiîne).: Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.”
(Fussilet 41/11)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


İLK NEFESin sON NEFESi
Son-UÇta ELde KALANdır
RABBın SÖZü RaSûL SESi
ÂMELsiz İMÂN YALANdır!.

GüBRe-GÜL>ZEKÂyı BİLiş
->FeNÂda >BEKÂyı BULuş
ŞEHÂDet “ŞıN”ın>YAŞAyış
->MîM-i MuSTâFâ-da OLuş!.


ZEVK 7264

“OLsun!. OLmasın!.” Resim“OL-ÂN”dır.. Resim DIŞ-ın >İÇ-e ResimODAKLamak!
“İÇ”-te Resim NİYyet.. “DIŞ”-ta ResimFiiL.. Resim“ÖZ”ün Resim“SÖZ”de ResimHAREKEti
“İKİ-Lik” DEnEN Resim“ŞEYy-t-ÂN”dır.. ÇOK<=>YOKun “TEK”te HAKLamak!
“İÇ”-te ResimDENGE Resim”DIŞ”-ta ResimDÜZEN.. ResimRABBu’r- RAHÎM ->BEREKEti!.


30.11.15 08:26
brsbrsm..tktktrstkkmdecvLÂNn…


SAVM-u-SALÂt-u-HAC NEdir?
ZEKÂt-u-TEVHîD-i TÂÇ NEdir?
ANLA!.t ->AKLı>ALpER VÂHiD
->“HAYyat”taki >AMAÇ NEdir?.

“1” OLÂN TEK-BİR Resim
ResimGeRisi SaYı ->RAKAMı
ZÂT-tan ZuHûR.. AHAD >AHmeD
>HAMîDu’L- M a h M û D MAKÂMı
->KÛN ->feyEKÛNu ->MuhaMMeD!. aleyhisselâm..

Resim

ZEKÂ: Saflık, duruluk. Hılkıyyet-Yaratılış üzere kevniyyette HâL düzgünlüğü.

MuSTâFâ: (Safvet. den) Güzide. Istıfâ edilmiş, elenip elenip de en üstte kalmış tekk.. Has ve seçilmiş. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübârek bir ismi..

“1” OLÂN TEK-BİR Resim
ResimGeRisi SaYı ->RAKAMı.:


Modern TEKnikte TEK-BİR SAYı Vardır ki “1=>BİR” dir..

0 -> AKLen ASLa OLmayan/OLamayandır.. NAKLen ise Yutucudur, A’mâdır.. SıRR-ı SıFırdır..
1 -> Modern TEKnikte TEK-BİR SAYı Vardır ki “1=>BİR” dir..
RAKAMLar.:
2 -> 1+1=2
3 -> 1+1+1=3
4 -> 1+1+1+1=4

Resim... 1+1+1+1+1 ...
Resim

HAMdin EN YETkiNLiği:

AHAD ResimAHmeD ResimHAMîD ResimMahMûD ResimMuhaMMeD Resim NÛR-u ÜMMet..
ULuhiYyet ResimNEbiYyu’l- ÜMMîYyet ResimRiSâLet ResimNüBüVvet ResimVeLâyet Resim UBudiYyet..

AHADiYyet: BİLinemzLik A’mâ-lığı.
AHmeDiYyet: Göbekten MÎM-lenen AHADiYyetin AHmeDiYyet NÛRu.. MuTLak TEK-BİR HAMd Ediş Makamı.. HaBiBîYyet-i -> ÜMMîYYet-i -> MutLak EVVeL MîM ->Hakikat-ı MuhaMMediYye..
HAMîDiYyet: DâimiYyet Madde/Müdde(t)sinin, MutLak MîM Mârifeti.. Mârifet-i MuhaMMediYye..
MahMûDiYyet: DâimiYyet Madde/Müdde(t)sinin, Zâhir-Bâtın MîM Tarikatı.. Tarikat-ı MuhaMMediYye..
MuhaMMeDiYyet: DâimiYyet Madde/Müdde(t)sinin, Zâhir-Bâtın-Âhir MîM Şeriâtı.. Şeriât-ı MuhaMMediYye.. aleyhisselâm..

Azîz kardeşlerim;
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in;
Ahmediyyet, Hamidiyyet, Mahmudiyyet ve muhaMMediyyetinin temel KÖKü “HaMD” in Şe’ÂNuLLaHta SüNNetuLLaH içinde EMRuLLaH-la KuLLuk imtihÂNının imkÂN Kadarınca-Kaderince vererek MuRaDuLLaH-a ->SALL ->Sıla-yı RaHîMi yapan BİZlere ŞİFÂ-Şefâat Beşâreti de VARdır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem elbette tek sahib çıkanımız ve çıktığımız gerçek SAHİBimizdir ve BİZlerde sahabesiyiz Hamd olsun!. El HamduLiLLaHi RaBBi’l- ÂLEMîn!.

Resim

MakaM-ı MahMud: Şefâat-ı Uzmâ.. En yüksek Şefâat Makamı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ve ÜMMetinin kavuşacağı, ALLAHu Zü’L- CeLÂL tarafından vaad edilen MakaM-ı MîM..

وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا
Resim---“Ve minel leyli fe tehecced bihî nâfileten lek (leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ (mahmûden).: Gecenin bir kısmında uyan ve sana özel nafile (ilâve) olarak O’nunla (Kur’ân’la) teheccüd namazı kıl! Rabbinin seni Makam-ı MahMud’a beas etmesi (ulaştırması) yakındır.”
(İsra 17/79)

Resim---Ka'b İbn Malik radiyallahu anhu şöyle dedi: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kıyamet gününde, insanlar haşredilirler. Ben ve ümmetim bir tepenin üzerinde oluruz. Rabbim, bana, yeşil bir elbise giydirir. Sonra bana izin verilir. Ben Allah ne söylememi dilerse söylerim, işte Makam-ı MahMud, bu Makamdır." buyurdu.
(Ebu Davûd, el-ba’s, bab:23; İmam Ahmed, Müsned, III/456; Hakim, Müstedrak, II/363, 514, IV/564; Taberanî, el-Kebir, XIX/73)

Resim---İbn Mes'ud radiyallahu anhu şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben Makam-ı MahMud'da dururum. Yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak getirildiğinizde, ben Makam-ı MahMud'da dururum. Orası, benim ÜMMetim için şefaat edeceğim MakaMdır" buyurdu.
(Taberanî, el-Kebir, X/98: Taberanî, Tefsir, XV/99; İbn Kesir, Tefsir, V/105)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben ilk çağrılan olacağım. Cebrâil, Rahmân'ın sağındadır. Vallahi daha önce onu görmemiştir. Ben şöyle diyeceğim: “Rabbim! Bu, bana SEN’in onu, bana gönderdiğini söyledi.” ALLAHu Zü’L- CeLÂL da: “Doğru!” buyuracak. Sonra şefaatte bulunup şöyle diyeceğim: “Ya Rabbi! Kulların yeryüzünün her tarafındadır.” İşte bu. Makam-ı Mahmud'dur." buyurdu.
(İbn Cerîr et-Taberî, "tefsir, XV/99, XXX'72; İbn Kesir, V<108, Zebidî, İthaf. X/453.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben ilk çağrılan olacağım. Cebrâil, Rahmân'ın sağındadır. Vallahi daha önce onu görmemiştir. Ben şöyle diyeceğim: “Rabbim! Bu, bana SEN’in onu, bana gönderdiğini söyledi.” ALLAHu Zü’L- CeLÂL da: “Doğru!” buyuracak. Sonra şefaatte bulunup şöyle diyeceğim: “Ya Rabbi! Kulların yeryüzünün her tarafındadır.” İşte bu. Makam-ı Mahmud'dur."
(İbn Cerîr et-Taberî, "tefsir, XV/99, XXX'72; İbn Kesir, V<108, Zebıdî, İthaf. X/453. Abdurrahman İbnu’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 663)


EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM..

Subhâneke allâhumme ve bi hamdike,
Eşhedu en lâ ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke

Esselatü vesselamı aleyke Ya Rasûlallah Sallallahu Aleyhi vesellem istecartü;
''Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedîn

Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve
Nebîyyike (MahMudiyyeti) ve
Rasûlike (AhMediyyeti) ve
Nebîyyi’l-ÜMMîyyi (HaBîBiyyeti) ve alâ âlihi, ve sahbihi ve Ehl-i Beytihi ve ÜMMetihi... ''
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

TEKe TEKte Resim TEKe TEK!.

“TEKe TEK”in ->son-UCunda
“TEKe TEK”te >BİZ BİR-İZ-Lik
KULLuk ->RüCÛ’<->URUCunda
YAŞA!.arsÂN >DAMLa-DEnİZ-Lİk..


ZEVK 7311

SüNNetuLLAHta SÜRekLi.. bU ÂLEMde BİTki-HayvÂN
ELEstten MAHşere Kadar.. İmkÂN-İmtihÂN-da >İnsÂN
İLLiYyindEN-ESFeLiNe ->EŞyÂ->OLay->ZamÂN ve ZÂNN
TeFRit-İFRat ->İ’TiDÂLi ->“OLsun!. OLmasın!.”-a ->OL-ÂN
ÇARK-ı ÇiLLe>CeVR-i CihÂN ->DÖNer DURur DeVR-i DevrÂN
ARZ-ı >AKıL ->ARŞ-ı >NaKiL ->SıRR-ı YÂ-SÎN>SeYR-i SeyrÂN
CEMMü’L- CEM’de >CÂNda>CÂNÂN ->EVsiz EVLi CeVL-i CevLÂN

MuRÂDuLLAHtan EMRuLLAH
SüNNetuLLAH >Şe’ÂNuLLAH
KeLÂMuLLAH ->ReSûLULLAH
ASLın>fASLı >AŞK ABDuLLAH

HÂL-i HaZıR ->HıZıR ->HuZuR.. ->HuVe’L- BÂKi ->HaYR-ı HayrÂN
->BURAsı ->BURSA ->BÂZÂRı...->YüReKk PÜRyÂN GÖZüm GİRyÂN
->NÂZ<->NiYÂZ ->YÂRin NÂZÂRı.. ->PERüşÂNn KALdım ->GARibÂN
->“KEŞiŞ DAĞ”ın ->“KARîB”iyim!. GÖZüm ->“YOL”-da.. GELe SuLtÂN!..


17.12.15 07:27
brsbrsmda..setBAŞıYOkuşu…
Resim
Kullanıcı avatarı
alpervahit
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 436
Kayıt: 17 Şub 2007, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen alpervahit »

Resim

yumurta hikayesi

Sanki ALLAH (celle celâlihu) isminin içeriğindeki her TAMM-lık oradayken, birlikte aynı yerde olmalarından/gözükmelerinden itibâren, oluşumları bir tür koruma görevi gören, o oluşumla ancak onun da oluşabildiği, bir tür plasenta, zâr, kabuk gibi oluşuvermiştir de NEFS. Bu nefs, bu oluşumun ayrılmaz bir parçasıyken, şimdikilerdeki sorun, bunun sanki “ayrı” bir ayıklanması gereken bir şey olduğu ZANNıdır. Her değerli topluluk, meyve veya yumurtadaki gibi, kabukla/zârla korunur. Bu zârın bilinçli olduğu bir tarafı vardır. Kıt aklıyla sadece “değerli” bir şeyi tuttuğunu/toparladığını/koruduğunu bilir. Bu bilinç, bu isimlerin değerinin bâki ve her şeyden üstün olmasından, o zâra yansıyışından, ve o topluluk orada olduğu sürece de vermeye devam edeceği otomatik ve süreksiz bir geçici akıl vasıtasıyladır. Yani duvara yansıyan ışık, göreceklerden önce, ilk defa duvarca bilinir. Nefsin de şâhidliği böylece derinlemesine olmasa da, İLKtir ve SAFtır.
Nefsin bu teorik ışık yansımışlığındaki ilk BİLinci (ama bu sadece “özel bir değer kavramını” ortaya çıkartan, “olmayan” bir bilinçtir), içindeki isimlerle ayrılmazdırlar ve “emâneti” toptan böylece oluşturmuştur da..

Artık aklıyla beraber, nefsi ve içeriğinin “yed’i- Emin”i olmuştur insan.
Nefs, içindeki değerlerin bu bilinçsiz aktiflenmemiş bilinciyle, atılganlığa bürünüverir anaç'ca. Bu değerli yoğunluktan hareketle, ne var ne yok CEM’ edilmeye çalışılır. Nefs bir karadelik tertibindedir böylece. Zira nefs, var olma düzlemine düşüverdiğinde, temelde bir sorun olduğunu zımnen bilir. Bunu bebekler de bilir ve nefs'te aynı bir bebek gibi ilk nefesleriyle beraber, adını koyamadıkları bu “sorunu” hızla unutmaya başlarlar. Sorun, var olmanın, ne olursa veya nerede olursa olsun, boyutlara mahkumiyetidir. Gel gör ki, saf değerler, nerede konumlanırlarsa konumlandırılsınlar, teorik yaratılış değerlerini bulamazlar. Nefs'te bu değerlerin ayrılmaz bir parçası olduğundan, Akıl olmadan varlıkta bu işi, hayvanlar-bitkiler-eşyalar gibi, ancak izin verildiği sınırda götürebilir. Bu “izinli Duruş”ta zâten yeniden yaratılma vesilesiyledir. Yoksa “ilk andan” sonra, daha şeyler iletişime geçemeden, elektronlar çekirdeklerine gömülüverirlerdi.

Akıl'ın halledeceği ise, sorununu unuttuğu için delice huzursuz nefsin azgın tüketim saplantısıyla beraber, kendisinde fark ediyor olduğu sürekli var oluş şaşkınlığıdır da. Bu şartlarda dersini verebilirse verir. Bu ders, “sorun olmadığı” bilgisinin nefse zerk edilmesi değildir (çünkü zaten buna inandığı için çıldırmıştır ya); tam tersi, “bir sorun olduğunu”, ama bu sorunu “unuttuğumuzu”, gurbette takıldığımızı ve ancak ALLAH'ın (celle celâlihu) ipine tutunursak sorunu hatırlayacağımızı ve ancak öyle sakinleşebileceğimizi iknâ edebiliriz. Nefs, bu iknâ operasyonuyla “mutmain” olup, varsa ve yazılmışsa yoluna devam eder, kendisine açılmış koridorda.

Nefsin, kendisinin de bir parçası olduğu bu “değerler” bütününe olan birlikteliği, bize, yönelecek adresi de verir. Nefsi iknâ edince, artık parmağımızı bu “haşlanmış” yumurtaya bandırabiliriz. İkna olamamış nefs, kendini yumuşatıp/aralayıp, içeriye doğru yol vermezdi zirâ. Bu yumuşak ya da sert kabuk, özelliğini, bizim ona yaklaşımımızla belirler. İçerideki hazine sıfatlarına da böylece yol buluruz ya da bulamayız..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

BiSMihu
SuBHÂNehu..


AKLı OLANLar >bU cihÂNda
->İMkÂN -> iLe -> İMtihÂNda
DUYup-“UYan >ReSÛLü-ne
>YAKÎNi ->“CÂNda-cÂNÂNda!.

ZEVK 7226


İnsÂN KıLığında ->HerKes!. ->HaSs İNSÂN-sa -> MuhaMMedî
ŞAHDAMAR!. AKRABA!. RABBı!. ->CÂN-cÂNÂN-sa ->MuhaMMedî
"YOK!. ÇOK!. GERÇEKLiği TEVHÎD
->İKİ-LİK >TEK-Liği ->TEVHÎD
HerKesin >biR ŞEY-t-ÂN-ı VAR!. ->MÜSLÜMÂN-sa ->MuhaMMedî!.


12.11.15 20:36
30.MhRRM.1437
brsbrsmm..tktktrstkkmdmhRRemm…


->HABLiL- VERîDi->ÂDEM-in
HAVvA TEKNEsin KARıLmak
TEK GERÇeği >DEM bU DEM-in
->ALLAH-ın İPİn >SARıLmak!.

ZÂTuLLAH ZÂten EL MüMîN
ResûLULLAh -> YeD-i EMîN
CüMMLe cihÂN NÛRunda CEM
->ARŞ-ü-KÜRSî ->RÛY-i ZeMîN!.


YeD’-i EMîN: güvenilir kimse olarak seçilen şahıs. kendisine bir şey emanet olunan kimse. * Emniyetli, tehlikesiz ve korkusuz yer. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in ismi..
RÛY-i ZeMîN: Yeryüzü..


El Mü'min :
Resim

Resim“İnsÂN KıLığı”nda ->HerKes!.
->“HaSs İNSÂN”-sa -> MuhaMMedî.:


İnsanı -> İNSÂN -> İNSÂN EDEr!.
Münir DERMÂN kaddesallahu sırrahu..

ResimYOK!. ÇOK!. GEÇEK”-Liği TEVHÎD
“İKİLİK” ->“TEK”-Liği ->TEVHÎD.:


YOKLuk!. ÇOKLuk!. ->LÂ İLÂHe..
TEKe TEK!.-Lik.. TEK GEÇEKLik -> İLLâ ALLAH.. ALLAH celle celâlihu..


ResimŞAHDAMAR!. AKRABA!. RABBı!.
->“CÂN-cÂNÂN”-sa ->MuhaMMedî.:


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halakne'l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)


AKREB: En yakın. Daha yakın. Ziyâde yakın.
AKRABA: Aralarında soyca, nesebce yakınlık olanlar. Yakınlar. ASLen YAKîn fASL..
Habli’l- Verîd: fASLın ASLına TEK Ulaşım İsÂle-SILa-VuSL İpi.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem..
HabL: İp..
VERîD: Boyun-Beyin-Akıl Damarı-Şahdamar.. Tekk..


Resim“HerKesin >biR ŞEY-t-ÂN-ı VAR!.”
->“MÜSLÜMÂN”-sa ->MuhaMMedî!.:


ŞeY: Bir Şey.
ŞEY-t-ÂN: DişiL keLimLerde İKİ-LLik.
Şey’un: Çokk şeyler.. Eşyâ..



Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

Ben şeytanımı Müslüman ettim, Rabbım’ın yardımıyla o bana iyiliği emreder.
Şeytan emrediyor iyiliği. Kim hangi şeytan?
Müslüman olmuş şeytan.
Müslüman olmuş Hizbuşeytanlık, Hizbullahlıktır.
Müslüman olmuş Firavunun adı, yeri, Musa aleyhi’s-selâm gibidir.
Müslüman olmuş Nemrud’un duyu-uyuşu, İbrahîm aleyhi’s-selâm gibidir.
Teslim olmak bu kadar önemlidir.
Silm.

Tasavvuf, HaKK Teâlâ Dâmi Yanan bir İlahî AŞK Nur-u MîM MUMudur!
Nurullahtan yaratılan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem in Nur-u MîM inden Varlık rAHMETi BUL-ÂN Kâinât her ÂN Yeniden "YARATILIŞ ŞE’ÂN"ındadır.


Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir Hadis-i Kudsîde: “ALLAH: “Seni Kendi NURumdan, diğer şeyleri de Senin NURundan yarattım!”buyurdu” buyurmuştur.
(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü’l-Hâfâ I-265/827)

Bundan dolayı yaratıldığı günden beri durmadan dönüyor sanılan ZERRE-ATOM un yeniden DOĞuşunu ham Akıllar Anlamamaktalar. RAKS sanılan AŞKın AKSini Anlayamamaktalar.
Cisim Cihanındaki Nurun Nurullah OLmakta-OLduğunu El ZÂHİR OL-AN ALLAH celle celâlihu buyurmakta iken Anlamamakta Ham AKILlar!


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim--- ''ALLÂHU NÛRU'S- SEMÂVÂTİ VE'L- ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh (mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh (zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr (nârun), Nûrun Alâ Nûr (nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhu'l- emsâle li'n- nâs (nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm (alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) NUR ÜSTÜNE NURDUR. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.”
(Nûr 24/35)

ve AKIL; cAN-ındaki NUR-un-CERRyÂN-ın Kaynağının en Yakîn AKRaBamız, BİZe BİZden yakın BİR-TEK OL-AN Rabbülâleminden her ÂN AL-dığı BİLiş-BULuş-OL-uş ve YAŞAyış OL-AN AŞK ve MEŞK NeŞe’esini kendi başına ÇÖZ-ememektedir.

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halakne'l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBU ileyhi min HaBLi'l- VeRîDi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha KÂRİB-YAKIN-İZ!.”
(Kaf 50/16)

Bu Her ÂN Yaşamakta OL-duğumuz ANA Gerçeği ÂN-Layamayış;
Ham Akıl ve RÜŞDüne ER-memiş Nefsin, Kıblesiz İç fısıltı, zırıltı ve saçamalıkları OL-AN elektirik-CERRyÂN yalıtkanlığı veya Kontak yapıp Zararlı yangın kıvılcımları saçmasına sebeb ve sonuç Olmaktadır.

Muhammedî Melâmette Tasavvufun bu SAFF SIRRIna ERenler;
GÜBRE-GÜL ARA-Kesitindeki CAN SIRRına ER-ER-lER de;
GÜBREyi Yiyiyp-Koklamaz da İBRETle İZler ki,
GÜL deki İNSAN için Yaratılan Hakikat-ı Muhammediyyeyi Nefs-AKIL GÖZüyle SEYR edip, Kalb-RUH ÖZ-üyle KOKlar!..
O zaman;


“Dememektir iyiye yavuza tüf.”

İyi-Kötü, Güzel-Çirkin, Gül-Gübre, Lâ ilâhe- İllâ ALLAH KIYASı Kalkarda Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem in RASÛLÎ SEVİYESİnde KULLUK SIRRIna ER-ER de Kimseye ve hiçbir ŞEYe “Tüh! Yuh!” DEME-z!..
ÇOK-luk ve TEKlik RASÛLÎ SEVİYE’de “TEK” lik TEVHİD-inde ŞeHâDeTULLAHımız Olur İnşâallah!..

O zaman, her nefeste İZ-lediğimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Fırka-yı Nâciyye YOLunda, İKİ-lik ŞEY-t-ÂN-ımız MüslümÂN Olur!..


Resim--- Âişe radiyallahu anha Anamız: “Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ’i bekliyordum. Yanıma gelir gelmez elimi saçları arasına soktum. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Şeytanın sana geldi yine” buyurdu. Ben de: “Senin şeytanın yok mu?” diye sordum. O da: “Evet ama ona karşı bana yardım etti de Benim şeytanım Müslüman oldu” buyurdu.
(Sünen-i Nesaî, Müsned: 23701)

ResimHABLi’L- VERîDi->ÂDEM-in
“HAVvA TEKNEsi”n KARıLmak
TEK GERÇeği DEM bU DEM-in
->“ALLAH-ın İPİ”n SARıLmak!.:


İnsÂNoğLu’nun bu ÂLEMde ZÂHiRî MevCÛDLuk TemeLi, ÂDEM Baba aleyhisselâm MENi-sperminden ve HAVvA ANA yumurtasından KÛN feyeKÛN OL!.uşudur.. HAVvA TEKNEsi-RAHMi ÖZ Vatanıdır.. ve her NEFsi ->LÜBbü’L- LÜBBünde, ÖZÜnün ÖZünden de AKARABA RABBu’L- ÂLeMînine BAĞLayan ÖZ İpi-BELki AKLı-KüLLî ŞEyy’in SON-UÇudur..
ÂDEMoğLunun ÖZ VARLığı-Yaratık AKLının; YARATAN NAKLine-Kur'ÂN-ı Kerîmine-HabLiLLâha-ALLAHın İPİne SALLını-ULAŞımını, BİLip-BULup-OLup-YAŞAması ve ŞÂHİDi OLması MURADuLLAHtır..


وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَكَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Resim---“Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrakû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ (ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufratin mine’n- nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn (tehtedûne).: Ve hepiniz, ALLASH’ın İPİne sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın!. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki ni’metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz. Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece O’nun (Allah’ın) nimeti ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.”
(Âl-i İmrÂN 3/103)

Ve İnsÂNoğLu’nun Fıtrî YAPısında-KENDisinde, ZÂTen; Zâhir-Maddî ve Bâtın-Manevî İmkÂNLar olarak şu ÂNda MevCÛDdur.. ve her ÂN yeniden Yaratıpdurmakta olan RABBısı ALLAH celle celâlihu "BİZ BİR-İZ"-dir.. EL hamdu LiLLâhi Rabbi’L âLemîn..

ResimŞAHDAMAR!. AKRABA!. RABBı!.
->“CÂN-cÂNÂN”-sa ->MuhaMMedî.:


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim--- “Ve lekad halakne'l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)


AKREB: En yakın. Daha yakın. Ziyâde yakın.
AKRABA: Aralarında soyca, nesebce yakınlık olanlar. Yakınlar. ASLen YAKîn fASL..
Habli’l- Verîd: fASLın ASLına TEK Ulaşım İsÂle-SILa-VuSL İpi.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem..
HabL: İp..
VERîD: Boyun-Beyin-Akıl Damarı-Şahdamar.. Tekk..



Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Şu ÂN ->ŞeÂN -> ATe’r- RahmÂN
KÛN -> feyeKÛN ->hER ÂN ->OLÂN
RABB’a ->RÜCU’ -> URUC -> M’iRÂC..
->“Fe f İ R R û i l â l l â h!” ->hER ÂN!..


ResimZEVK 5730

GEÇ-miş <-> GEL-ecek ->şu ÂN-da!. ..SONsuz-un da <-> SIFIR-ın da..
NaZ <-> NiYaZ ->ORTa NÖTR-ünde!. nE “BUZLUK”ta <-> nE “FIRIN”da!..
DONmasız<->YANmasız >“TEK”lik! KORKu<->HüZüN-süz>“GERÇEK”Lik!.
HAKÎKAT-ın -> HATM-i -> HAKk’tır!.. -> İ n s  N -> AKLın ->SINIRI-nda!..


28.11.13.. 06:36
25.MuHARReM 1435
brsbrsbzrm.. maksemcâmimİZ..



**

Resim SÖZ o Ki;

Şu ÂN ->ŞeÂN -> ATe’r- RahmÂN
KÛN -> feyeKÛN ->hER ÂN ->OLÂN
RABB’a ->RÜCU’ -> URUC -> M’iRÂC..
->“Fe f İ R R û i l â l l â h!” -> her ÂN!..:


RahmÂNa geL!” ini DUYyduk!
-> “İrcii RABBi-ke!” UYyduk!
fe Fi RRu ilâllah..:


“ATae” -> “İrci’i” -> ve de” FıRRı” var!.. Uruc-Rücu’ -> Mi’racında..:

Resim “RaHMÂN-a GEL!” mek Yüreğin:


إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا
Resim---“İn kullu men fî's-semâvâti ve'l-ardı illâ âti'r-rahmâni abdâ(abden):
Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki RAHMAN'ın huzûruna kul olarak GELmesin!.”
(Meryem 19/93)

مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ وَجَاء بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ
Resim---“Men haşiye'r-rahmâne bi'l-ğaybi ve câe bi kalbin munîbin:
görmediği halde RAHMAN'dan korkup O'na yönelen bir kalple gelen kimselere.”
(Kaf 50/33)

Resim “RABB-e RucÛ” SıRRın SAÇ-mak:

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh (mardıyyeten) :
dön Rabbine, sen O'ndan O senden hoşnut olarak!”
(Fecr 89/28)

Resim “Fe Firru!” ALLAH-a KAÇ-mak:

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Resim---“Fe FİRRû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun) :
(Ey Rasûlüm, de ki: ) O halde hemen ALLAH’a kaçın, (küfrü bırakıb hemen imana gelin). Gerçekten ben, size, ALLAH tarafından (azab ile) korkutan açık bir peygamberim.” (Zâriyât 51/50)

**

GEÇ-miş <-> GEL-ecek.. şu ÂN-da!. ...SONsuz-un da <-> SIFIR-ın da…
NaZ <-> NiYaZ.. ORTa NÖTR-ünde!.. nE “BUZLUK”ta <-> nE “FIRIN”da!..
DONmasız <-> YANmasız.. “TEK”lik!. KORKu<->HüZüN-süz “GERÇEK”lik!.
HAKÎKAT-ın -> HATM-i -> HAKk’tır!.. -> İ n s  N -> AKLın ->SINIRI-nda!..:


İnsÂNoğlunun bîÇÂRE AKLı;
3 BOYutlu SANdığı SANaL mekÂN ÂLEMinde,
ve yine 3 BOYutlu SANdığı SANal zamaAN zANNında..
HaMm AKLının AKLen tÂRİFi imkÂNsız olan, Minumum-Tefrit Limiti-TEKLik TÜREvi, Habli’l VerÎD SıFırında..
HaMm AKLının AKLen târifi imkÂNsız olan, Maximum-İfrat TÜMLEvi-İntegralinde, KüLLî ŞEY’in MUhiT SON-SU-zunda.. iKEN;
İKİ ELinde TUTtuğu, “HiZBuŞ’- ŞEY-t-ÂN – HiZBuLLAH” ZIDlar ZEVkimİZ, SIRAT-ı MustaKÎM A’SÂ-sını, HâYyat DEnilen “cÂNÂN -> cÂNda ceheNNemi” nde KOR/ZOR AT-EŞte BÜKe BÜKe -> BAŞsız-SONsuz DÂİMiYYeT DÂİREsi KILarsa..;

GÜBResi ->GÜLe, BOKu ->HAKka,
ŞEY-t-ÂNı ->MüslümÂNa, NÂRı ->NÛRa ki ceheNNemi >ceNNete,
NeMrut’u >İbraHÎMe ve HiZBuŞ’- ŞEY-t-ÂNlığı > HiZBuLLAHlığa DÖNüşür..
cÂN CeRryÂNı GELir-GÖNÜL GÜN-EŞ-i DOĞar KaraANlıkları KOĞar da GECElerimiz EBEDen GÜNdüz olur ki;

ALLAH celle celâluhu’nun İZNi, İNâyeti, Hidâyeti, SeLÂMeti iLe,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin her ÂNdaki şeÂN ŞEFâatı iLe,
cÂN CeRryÂNı KABlomuz YEDuLLAHın el ÂN ZuHuR UCu, ZÂHİRÂT ZİNCİRİ OLÂN EHL-i BEYT aleyhumu's-selâm/VeLîYuLLAHın HÂL-i HAZIR-HIZIR HiMMetiyle,
İÇinde YAŞAmakta OLduğumuz BeLÂ BELdesinde, yalÂN DÜN-ya-da, İmkÂNla İmtihÂN ÂNlarımızda;

ALLAH ve ReSûLüne TeSLİM OLarak,
ALLAH ve ReSûLüne İMÂN EDerek,
ALLAH ve ReSûLüne TÂBİ OLarak,
ALLAH ve ReSûLüne İTÂAT Ederek BİZe VA’D Edilen:

MuhaMMedî GAYReti MuhaMMedî ŞÛURla BİLir,
MuhaMMedî MeRHAMeti MuhaMMedî NÛRla BULur,
MuhaMMedî MuHABBEti MuhaMMedî SüRÛRla OLur,
MuhaMMedî HaKÎKaTı MuhaMMedî O-NÛRla YAŞAr da ŞÂHİDuLLAH OLuruz inşae ALLHu TeÂLÂ!..

DOĞrularımız ÇİLE ÇEMBERimiz DÜZlemelerimiz KeREM KÜRRelerimzi olur da 7 yÖNden YÂRe YOL/KIBLe BULuruz da GÜNEŞe gÖLgelik KULLuğundan KURtuluruz inşae ALLHu TeÂLÂ!..


وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---“Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun): Doğu da Allah'ındır, batı da. Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah'a dönmüş olursunuz. Şüphe yok ki Allah'ın lütfü, rahmeti boldur, o her şeyi bilir.”
(Bakara 2/115)

ÂDEM aleyhi's-selâm giBi DUYup-UYması için ->gÖZ/ÖZündeki PEÇE/pERdesini SIYIRmalıyız HaMm AKLımızın sEHheRrde inşae ALLHu TeÂLÂ!.. …
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


TEKe TEKte ki ->TEKe >TEK
TEKe TEKte TEK-BİR gERÇEK
ÂŞIKLar ->BİZ BİR-İZ ->BİLe
AHhMaKLar NERDEn BİLeCEK?!.



..ALPER!.ce…

AŞKI ARZ EYYLedim ->YERe AttıLar
“HeVÂ-HeVEs >BATağı”Na ->BattıLar
YELLenmedEN TeYyÂReYye ->SattıLar
KADîR KıYmet YOKmuŞş ELLerde ALPER!.


*

BİZ BİR-İZ BeLÂ’mız BAŞım BÜRÜdüm!
DERİmi YÜZdüLEr ->ÇIPLak YÜRÜdüm!
“CÂN”ımı “DİŞ”ime >TAKtım SÜRÜdüm!
İNiŞ>->ÇIKıŞ ->DÜZde-BELLErde ALPER!.


*

ALLAH AŞKIn SUNdum hERkES KAÇıYOR!
->ÇİLLeLeR ->ÇILdıRdı ->ÇİÇEK AÇıYOR!
YÂR kOKUsun ->ARZdan ->ARŞa SAÇıYOR!
“GÜLe!. GÜLe!.” GÖRdüm “GEL!.”Lerde ALPER!.


*

YÂR ÖĞRetti ->bANA ->“UYKUm UYUT!.”-u
“ZITLarın ZeVKi”-Nde ->KORKu<->UMUT-u
->AK SAÇLARım ->KEŞİŞ DAĞIn ->BULUT-u
SıRMA SAÇç ->HAYyÂLmİŞş KELLerde ALPER!.


*


“ELESt MECLİSİ”nde ->YAZı <-> TURada
bEN ->AŞKı ÇEKmiŞim ->KaDER-Kur'ada
CEVR-i CiHÂN ->ÇARK-ı ÇİLLe >CÛRa-da
KEŞİŞ DAĞ TÜRKÜsü -> TELLerde ALPER!.


*

“DARmaDUMAN-DERDiYOK”um NEREde?
KIRATım<->KıtMÎRim -> SıRR pENceREde
GÖNLÜmün ->GÖZ YAŞı ->GÖKÇE DEREde
SIRR-ı SIFIR -> SeYRi -> SELLerde ALPER!.


*

ÂDEM KUŞ-a ->HAVva KÂFeSi-n ALdım!
HeR ŞEYy’in HOŞLadım hERKESin ALdım!
“İHVÂNi SEFîL”in ->“SıRR SESİ”n ALdım!
->“İREM CENNETİ”nin -> NEFESin ALdım!
->YÂRr kOKUsu ->ESEN ->YELLerde ALPER!.


13.02.16. 17:11
brsbrsmm.. tktkttkmdcclÂNn..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

bU GeCe ->İNLedi DURdu
CAMLardaki >DELi RüzGÂR
AVIMdı ->AVCIsın ->VURdu
YÂRim YOKk!. KALdı İNtiZÂR!..


YOKta YOK ->VARım YIKıLdı
CÂNa ->BEDEN >DARAsında!.
cÂNda ->CÂNÂNım ->SIKıLdı
->“ALTı YÜZ”ün ->ARAsında!.


TEVHiDÎ TAKsiM >TARAdım
NiYÂZ NEYyZENin ->NEYyİNde
->“YEDinci YÖN”üm ->ARAdım
LüBBü’L- LüBB KÜLLî ŞEYyİNde!.



vE ALPERcÂN!.

NAKiL YAYı ->AKıL OKUnu
VAHDeTin ->Kesret ÇOKunu
ÂLeMin ->VARın<->YOKunu
TEKe TEK ->ÖZde GÖR ALPER!.

*

AŞıp AŞKın ->DAĞLarını
GEÇip -> ÇiLLe ÇAĞLarını
OLur!.OLMaz!. ->BAĞLarını
OL-ÂNı ->ÇÖZde GÖR ALPER!.


*

EVVeL ALLAH >ÂHiR ALLAH
MÂHiR ALLAH >TÂHiR ALLAH
BÂTıN ALLAH ->ZÂHiR ALLAH
GÖNLÜNü>GÖZde GÖR ALPER!.


*

ZÂT’ın ->NÛRUdur >EŞ EŞe
ZITLarın ZEVKi ->PEŞ >PEŞe
PARvÂNÂ OL!. ->DAL AT-EŞ-e
ATE-EŞ NE?. KÖZde GÖR ALPER!.


*

kUL İHvÂNim ->SÖZ TAŞa Ki
AKLen-NAKLen AŞK ->BAŞa Ki
->“SANAL MASAL”-ın >YAŞA Ki
SON-uÇ NE?.->SÖZde GÖR ALPER!.


16.02.16. 015:14
brsbrsmm..tktktrstkkmsyrÂNn..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

SıFıR NE? SonSUZ NE ALPER?
BULut-BUhar-BUZ NE ALPER?
SU>“SıFıR”da ->NEdEN Hafif
KORKu-UMutSUz >NE ALPER?.


ZEVK 7156

SABAHtan>AKŞAMa ->HAYyat.. HAYyaL ->AKŞAMdan ->SABAHa
hER ŞEyy ve de hER KeSs ->hER NefeSs ->ÖLüYORuz Biraz dAHa
ÖLüme KOŞu-LAR ->SANAL
BedEN ->SUya ->AKıL KANAL
->TEKMiL TEVHiD -> TEKeMMüLü -> NÛRuLLAHtan ->ZÂTuLLAHa!.


16.10.15 02:18
3 muHARRem 1437
brsbrsa.. tktktrstkkmdcvlÂNn..



Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Allâh’ın kullarından birtakım insanlar vardır ki, nebî değildirler, şehîd de değildirler, fakat kıyâmet gününde Allah katındaki makamlarından dolayı onlara nebîler ve şehîdler imrenerek bakacaklardır.”buyrunca,
Ashâb-ı kirâm: “Bunlar kimlerdir ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır? Bize bildir de, biz de onlara sevgi ve yakınlık gösterelim yâ Rasûlallâh!” dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:
“Bunlar öyle bir kavimdir ki, aralarında ne akrabâlık ne de ticâret ve iş münâsebeti olmaksızın, sırf Allah rızâsı için birbirlerini severler. Vallâhi yüzleri bir nûrdur ve kendileri de nûrdan birer minber üzerindedirler. İnsanlar (kıyâmet günü) korktukları zaman bunlar korkmazlar, insanlar mahzûn oldukları zaman bunlar hüzünlenmezler.” buyurdu ve peşinden şu âyeti okudu:


أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim---"E lâ inne evlîyâallâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn (yahzenûne).: Muhakkak ki Allah’ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun olmazlar, öyle değil mi?”
(Yûnus 10/62)

الَّذِينَ آمَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ
Resim---"Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn (yettekûne).: Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır.”
(Yûnus 10/63)

لَهُمُ الْبُشْرَى فِي الْحَياةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---"Lehumul buşrâ fî’l- hayâti’d- dunyâ ve fî’l- âhırati, lâ tebdîle li kelimâtillâh (kelimâtillâhi), zâlike huve’l- fevzu’l- azîm (azîmu).: Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah’ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir- en büyük kurtuluştur..”
(Yûnus 10/64)
(Ebû Dâvûd, Büyû, 76/3527; Hâkim, IV, 170)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GönÜL güneşi


DERDim..DELi GÖNLüMmce!.


-ALP-ER-e-> Resim

ANA RAHmi ->MeZÂR ->YAKın!
->“KULLuk KeMENDi”ni >TAKın!
->“DEMEdin Ki!.” DEme ->SAKın!
->HAKk ZANNedip >BOKa Batma!.


*

bU ÂLeM ->ÂDeM OYUNU
AYNı ŞEYy KuRDu kOYUNu
UNutma ->SüLBün-sOYUNu
KIZma!. ->KAŞLarını ÇATma!.


*

AHAD ASLıN-ı >UNutma!
AHMeD fASLıN-ı UNutma!
“HÂLin hASLı”N-ı UNutma!
NAKLine ->AKLın-ı KATma!.

celle celâlihu
sallallahu aleyhi vesellem..


*

ZamÂN zÂHiR ->“ÂN”ını VeR!
YIKık-KöHNe ->“HÂN”ını VeR!
KANın DÖKsün >“cÂN”ını VeR!
->“SIRRIN”ı >SOYsuza SATma!.


*

SeYret ALPER GÖNüL GÖZün
LüBBü'L- LüBBün ÖZde ÖZün
bENdEN sANa>“BaBA SÖZÜ”n
->ANAn-ATAn >“YÂD”a Satma!.


*

ZıTLar ZeVKi OLsun ZORun
->SIRATın SıRTInda SORUn
SOĞukLa SOYsuzdAN KORUn
>RüZGÂR UĞRAğı-NA YATma!.


*

->BEŞiKte BeBe DİŞLeri
MeLeK YÜZLü GÜLüşLeri
OLsun!. OLmasın!. İŞLeri
Herkes EYyLesin sEN Etme!.


*

AŞK GÜLÜn ->ÂŞıKLar kOKUr
SıRR TÜLÜn MÂŞuKLar dOKUr
->SÂHİB-i -> cÂNın-a -> Okur
“ÖKSÜZ”ü ->“YETİM”i -> İtme!.


*

OLur! OLMaz! BAĞrın DÖĞme!
->GABİRÛN-a -> BAŞın EĞme!
KANı DİNmez YÂRam >DEĞme!
->DeVÂsız ->DERTLerim Ditme!..


*

SıRR-ı SıFıR SANAL SEVgi
DOĞan-DOĞurÂN SEVgiLi
->ÖLÜMe AV >ASLAN gibi
YÂRe YABAN ÇEKip Gitme!.


*

HÂL-i HaZıR HAKk SESİnde
->ReSûLULLAHh NEFESİnde
SAKın “ŞeYytÂN KÂFesi”nde
NEFSin HAKkLa SANıp Ötme!.


*

TEKmiL TEVHiDin TÜLÜySeN
GÜL BAĞının >AL GÜLÜySeN
->MuhaMMedî BÜLBÜLÜySeN
“ŞeYytÂN bAHçası”nda Ötme!.


*

->bEN ERim!. ->ER OğLu ERim!
HAKk’a İNÂNır ->HAYRı DERim!
-> sEN -> AKıLLısın ->ALPERim!
->YANLış İSe ->SÖZüM Tuttma!.


*

->KALKması OLur ->ÇÖKüşüN
->AĞLAması VaR -> GÜLüşüN
ZeHir-ZeMZeM NEdir DÜŞüN
->KARGA gibi ->BOKun Yutma!.


*

KuL İhvÂNim ->SÖZün OK!.sa
AVın >AVCın>MeydÂN ÇOK!.sa
->KITMîRin ->KIRATın YOK!.sa
“feyeKÛN KervÂN”-ın -> Gütme!.


25.10.15 19:19
12 muHARRem 1437
brsbrsa.. KaRaBaŞşVelîdERgÂHımİZz..


KeMEND: f. Eskiden idam için boyna geçirilen yağlı kayış. * Uzakta bulunan herhangi bir nesneyi yakalayıp çekmek için üzerine atılan ucu ilmekli uzunca ip…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HAKktan ALıp HaLka VERdim
SıRRını -> SIRATa ->SERdim
->“ELEST”inde ->BELÂ’ EKtim
“MAHŞER”inde >SELÂ DERdim!.

ZEVK 7564

SAFÂ-MERVE SA’y-i HAYyat.. KaLB KÂBEsinin TAVAFı
EDEB-İLİM-İRfÂN-ERkÂN.. ->SıRR-ı SIFIRın SARRAFı
KENDİn KEŞfet RABBım KEŞfet
->HAKk RIZÂsı >HASBî HİZMet
ARaR iSEN ->GELir >BULur ->ZEMAHŞERî’nin KEŞŞÂFı!.


12.04. 16. 19:47
brsbrsm.. tktktrstkkmdhyrÂNnn..

Resim

1980 yılında Antalya’ya ayak basışımla birlikte, Kur'ÂN-ı Kerîm ile İÇLi DIŞLı Oluşum daha da BİZ BİE-İZLeşti Hamd Olsun!. O dönelerimde, Türkçe basılıp da yazarını beğenmediğim birkaç tefsir hariç hepsini satın aldım ve okudum.. Elmalılı Hamdi Yazır kaddesallahu sırrahu Tefsirini orijinal ve son baskısından iki defa okudum notlar aldım hayran kaldım.. Seyyid Kutub, Bursevî, Konyalı Mehmedi Vehbi Efendi ve diğerleri..
Fahreddin Razi kaddesallahu sırrahu 24 cilt tefsirini, ayda bir kitab olmak üzere iki yılda tamamladım ve her birisi için önemli notları âyet âyet not aldım..
ALLAH celle celâlihu’ya şükürler olsun ki, şimdiyse aynı metodla Alper Vâhid oğlum okumakta yine geleceğe notlar alarak..

Gerek Elmalılı Hamdi Yazır, gerekse Fahreddin Razi kaddesallahu sırrahum Hazretleri, sürekli Zimahşerî’nin Keşşâf’ını delil gösterip bazen kabul bazen de reddederlerdi..
Zimahşerî’nin Keşşâf’ı ise piyasada ve Türkçesi yoktu Arapçası vardı o da yoktu elde..

Bu gün Alper Vâhid can oğlumdan bir mesaj aldım.. küçük bir çocuğa oyuncak alınmış saflığında yürekten sevindimm.. daha doğrusu İÇimdeki çılgın çocuk SEVinç çığlığı attı..
Çünkü, ZeMAHŞERî: “Araplar Arap DİLinin inceliklerini benden öğrensinler!." diyecek kadar bilgili ve bağsız bağlı bir MuhaMMedî DElidi/Velîydi…

Resim

SA babacığım;
El-Kessaf 1. Cilt çıkmış, satın aldım sana gönderttim.. 3-5 güne gelir adrese. Diğerleri de çıkınca alacağım. Sonra (gelecek sene bu zamanlar) alır, ben de okurum inşaallah. selâmlar
Alper..



Resim


إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
"İnnâ nahnu nezzelnâ’z- zikre ve innâ lehu le hâfizûn (hâfizûne).: Muhakkak ki zikri (Kur'ân-ı Kerim’i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.” (Hicr 15/9)

Resim

Zemahşerî kaddesallahu sırrahu’nun “Keşşâf” İsimli Tefsiri:

Bir süredir çevirisi devam eden tefsir ilminde çığır açmış Zemahşerî'nin Hicri 4. yy'da Mekke'de kaleme aldığı el-Keşşâf adlı tefsirinin birinci cildi Ekin Yayınları tarafından yayınlandı.
Tamamı 8 cilt olacak olan eserin Türkçe çevirisi böylece ilk defa yapılmış oldu.
Konuyla ilgili “Ekin Yayınları” tarafından yapılan açıklamada şu hususlara dikkat çekiyor:
Dil üstadı, edebiyatçı, kelâmcı ve aynı zamanda müfessir olan Zemahşerî’nin dev eseri el-Keşşâf, tefsir tarihinde önemli bir yer tutan, hakkında yüzlerce şerh yazılan kaynak bir eser.
Zemahşerî’nin Mekke’de 2 yılda kaleme aldığı temel bilgi kaynaklarımızın vazgeçilmez tefsir kitaplarından olan el-Keşşâf; Kur’ân’ı Kerim’in mucizevîliğini, dilindeki üstünlük ve inceliği gözler önüne seren muhteşem bir eser. Belagat ve gramer açısından kendisinden sonraki müfessirlere örneklik teşkil eden el-Keşşâf, âyetlerin belagat inceliklerini en güzel şekilde izah eder.
Zemahşerî el-Keşşâf tefsirinde kendinden önceki müfessirlerden büyük ölçüde istifade etmiş, tabiûn devri âlimlerinin yanı sıra yüzlerce kur’a, dilci, fakih ve sahabe devri çalışmalarından yararlanmıştır.
“Ummu Et-Tefasir” yani “Tefsirlerin Anası” olarak kabul edilen Keşşâf tefsiri kendisinden sonra gelen bütün müfessirlerin ilk başvuru kaynağı olmuştur.

Zemahşerî’nin bütün İslam dünyasında tanınmasına yol açan “El Keşşâf an Hakaiki't Tenzil ve Uyunu'l Ekavil fi Vucuhi't Te'vil” eseri, Arap Dili ve Edebiyatı açısından da zirve örneklerdendir. Cârullah Zemahşerî’nin eseri Lügat, Nahiv ve Belagat ilkelerini önceleyen Dirâyet Tefsiri mahiyetindedir.
Ayrıca müellifimiz Kur’ân’da geçen kelimeler üzerinde büyük bir hassasiyetle durmuş ve tefsirine adetâ kelime meâlli bir tefsir hüviyeti kazandırmıştır. Keşşâf Tefsiri tercümesi okura bu açıdan da önemli bir katkı sağlayacaktır..

Resim

Harun Ünal tarafından tercümesi yapılan Keşşâf’ın önemi ve tercüme süreciyle ilgili Takdim yazısını okurlarımızın ilgisine sunuyoruz:


TAKDİM:

بســــــــــــــــــم الله الرحـــــــــمن الرحـــــــــــــيم

Elinizdeki el-Keşşâf isimli bu tefsir, 467-538 (1074-1143) yılları arasında yaşamış önemli İslam bilginlerinden İmam Ebu’l-Kasım Cârullah Muhammed b. Ömer b. Muhammed ez-Zemahşerî’ye aittir.
Eser özellikle Arap Dili ve Edebiyatı açısından zirve örneklerdendir. Ve müfessirimiz Cârullah Zemahşerî’nin eseri Lügat, Nahiv ve Belagat ilkelerini önceleyen Dirâyet Tefsiri mahiyetindedir.
Ayrıca müellifimiz Kur’ân’da geçen kelimeler üzerinde büyük bir hassasiyetle durmuş ve tefsirine adeta “kelime meâlli” bir tefsir hüviyeti kazandırmıştır. İnşaallah Keşşâf Tefsiri çevirisi okurlarımıza bu açıdan da önemli bir katkı sağlayacaktır.
Keşşâf Tefsiri diye şöhret bulan bu eser “Tefsiru’l-Keşşâf An Hakaiki Ğavâmidi’t-Tenzili ve Uyuni’l-Ekâvili Fi Vücuh’it-Te’vil” adını taşır.


Gavamid-z: Anlaşılması zor hakikatler. İnce ve derin mes'eleler.
Ekâvil: (Akvâl. C.) Kaviller, sözler.

Eserin Türkçeleştirilmesinde dört farklı nüsha dikkate alınarak çeviri yapılmıştır.
Çeviri için yararlandığımız ilk nüsha, Mektebetu Mısr yayınıdır, dört cilt halindedir. Şerh ve tahkiki Yusuf el-Hammadî tarafından yapılmıştır.

İkinci nüsha, Muhammed Ali Beydun neşri olup, Beyrut, Daru’l-Kütüb el-İlmiyye yayınıdır. Bu eser de dört cilt halinde hazırlanmıştır. Tertip, düzen ve tashih Muhammed Abdusselam Şahin tarafından yapılmış ve ilim alanına sunulmuştur. Bu eserde ayrıca İbn Hacer Askalanî’nin, Keşşâf hadislerinin tahrici de eklendiğinden, biz de hadislerle ilgili değerlendirmeyi buradan okurlara aktardık, burada olmayanlardan bulabildiklerimizi de biz ekledik.

Üçüncüsü nüsha da Riyad, Mektebetu’l-Ubeykan neşridir. Beş ciltten oluşmaktadır. Tahkik, tashih ve talik eş-Şeyh Adil Ahmed Abdulmevcud, eş-Şeyh Ali Muhammed Muavvid ve Dr. Fethi Abdurrahman Ahmed Hicazî tarafından yapılmıştır.

Dördüncü nüsha ise el-Tıybî tarafından yazılmış olan ve Ehli Sünneti savunmak amacıyla kaleme alınmış olan “Futuhu’l-Ğayb Fi’l-Keşfi An Kınai’r-Reyb”, yani “Haşiyetu’t-Tıybi Ale’l-Keşşâf” adlı eserle birlikte basılmış olan ve 17 ciltten oluşan bu nüshadan da yararlanılmıştır..
(Müellif: el-İmam Şerefuddin el-Hüseyn b. Abdillah et-Tıybî, ö: 743 (1342). Eser Dubai Devleti Kur’ân-ı Kerim Ödülü fonunda Dubai Devleti ve Dubai İslam Bankası desteğiyle ilk olarak 2013 yılında bir heyet tarafından basıma hazırlanmıştır.)

Bizim bu eserde izlediğimiz yol şöyledir:

Önce âyetlerin meallerini sunduk. Meallendirmede “Elmalı, Piriş, Diyanet Komisyonu, Esed” gibi çevirmenlerden yararlanırken Keşşâf’ın Arap Grameri çerçevesindeki ikazlarına göre davranmaya çalıştık. Âyet kümelerinin tefsirine geçildiğinde, âyet sıralarını gösterecek şekilde âyet numaralarını kullandık..

Müfessirimiz zaman zaman, “Eğer dersen, sorarsan” diye, birtakım sorular gündeme sokuyor. Hemen bundan sonra da “Derim ki” diyerek, soruları cevaplamaya çalışıyor. Ancak biz burada, Zemahşerî’nin “Eğer dersen” tarzındaki, soru ifadesini, “Diyorsun ki” ifadesiyle, soruları gündeme soktuk. Arkasından da müfessirin cevaplarına “Derim ki” ifadesiyle başladık..

Müfessirimiz özellikle Nahiv kurallarına ve az da olsa sarf konularına da işaret ederek, kelimelerin cümledeki konularını ve ayrıca kök olarak asıllarının ne olduğunu belirtmiş ve bunlar üzerinde de çokça durmuştur. Bu arada kıraat hususlarına ve imamların farklı okuyuşlarına dikkat çekmiş ve o okumalara göre, âyetin nasıl bir mânâ aldığını da göstermiştir. Biz de bütün bu noktalara dikkat çektik ve mânâları bu bağlamda değerlendirdik..

Bu nedenle Arapça öğrenmek isteyen ve özellikle de Kur’ân Arapçası’nı öğrenmek isteyenler için bu eser, tefsir olmanın yanında bir de “Nahiv ve Sarf kitabı” gibi de değerlendirilmelidir. Bu ihtiyaca binâen okuma yapacaklar Kur’ân Arapçasına vakıf olmayı öğreneceği gibi, bir tefsirin nasıl bir yöntemle ele alındığını, kelimelerin nasıl değerlendirildiğini de öğrenecek ve böylece konu hakkında az da olsa köklü bir bilgi edinmiş olacaktır..

Zemahşerî’nin tefsirinde İsrailiyat ile ilgili hususlara gelince şunu belirtmeliyiz: Zemahşerî’nin Keşşâf tefsirini inceleyen bir kimse, onun bu tefsirinde bazı âyetlerin tefsirleriyle ilgili olarak İsrailiyat haberlerine yer verdiğini görür. Ancak o, tefsirinde bunlara yer verirken, bunları “temriz” diye ifade edebileceğimiz sözkonusu rivâyetlerin sıhhatleri konusunda sahih bir rivâyet olmadığını belirtmek amacıyla o, tefsirinde “Rivâyet olunduğuna göre” ifadesiyle rivâyeti verir. Meçhul kelime kullanır. Yani “ruviye” ifadesine yer verir. Bu tür ifadelere “temriz sigası” denir ki, sıhhatinde şüphe bulunan rivâyet anlamına gelir. Ya da Zemahşerî “Bu rivâyetin sahih olup olmadığını ancak Allah bilir” diye söyler veya “Gerçeği bilen değerli İslam bilginleri, bu rivâyeti kabulden sakındılar” ve “Bu, yahudilerin batıl ve asılsız olan sözleridir” diyerek konuyu açıklığa kavuşturur.
Zâten bu konuda bilgi sahibi olan ilim adamları, bir eseri tenkit ederken veya tasvip ettiğini belirtirken, mutlaka bu noktalara dikkat çeker. Yoksa hiç incelemeden, başkalarının yönlendirmeleriyle hareket edenler, hep yanılırlar ve hep de yanılmışlardır..

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, İbn Hacer Askalanî (852/1448), Keşşâf tefsirinde yer alan hadislerle ilgili bir eser yazmış ve bu eserine “el-Kafi’ş-Şaf Min Tahrici Ehadisi’l-Keşşâf” adını vermiştir. Keşşâf tefsirinin bazı baskılarında, bu eser de tefsire eklenmiş ve tefsir öyle basılmıştır.
İkinci bir eser de Abdullah b. Yusuf ez-Zeylaî (772/1370), tarafından bu konuda hazırlanan bir eserdir. Aslında bu tefsirdeki hadisler konusunda yazılan ilk eserdir. Eser “Risaletun Fi Tahrici Ehadisi’l-Keşşâf” adını taşır. Ancak İbn Hacer Askalanî, bunu ihtisar etmek suretiyle Zemahşerî’yle ilgili eserini hazırlamıştır..

Okurlarımız bu eserde Zemahşerî’nin çok sıkça Arap Dili ile ilgili olarak Dilbilgisinde yer alan ve “Mazmum, Mansub, Mecrur, Merfu; Zamm, Nasb, Cer ve Raf’” gibi ifadelere rast geleceklerdir; bu ve benzeri hususlar, İrab ile ilgili olan hususlar “Mu’reb, Mukaddem, Muahhar” gibi ifadelerle, Nahvî terimleriyle karşılaşacaklardır. Bu kelimelerin Türkçeleştirilmeleri uygun olmadığından, okuyucu bunlarla ilgili Nahiv kitaplarını, Arapçaya ait Dilbilgisi kurallarını işleyen eserlerden detaylı olarak öğrenebilirler..

“Nekre, Marife, Mansub, Merfu, Mecrur veya Nasb, Raf’ ve Cer; Muzaf, Muzafun İleyh, Mefulun bih” ve benzerleri Arap Dili Gramerine dâir ifadelerdir. Tefsirdeki mânâya yoğunlaşan okuyucu bu gibi ifadelere takılmamalıdır. Ancak Arapça öğrenme gayretinde olan kardeşlerimiz için bu tür bilgiler oldukça yararlıdır. Bazı ifadeleri mecrur/esreli, cer/esre, muzaf/tamlanan tarzında Türkçeleştirirken; “iğra, mefulü leh” gibi tek kelimeyle karşılanamayacak ifadeler hakkındaki malumatı da dipnotu olarak gösterdik. Ancak buna rağmen okuyucunun anlayamadığı hususları, işi bilen bir ehline sorması gerekir.
Aynı şekilde kıraate dair ifadelere yer verilmiştir. Onların da Kur’ân tecvitlerinden edinilmesinde yarar vardır..

Zemahşerî, özellikle şiirlerden çokça örnekler vermiştir. Fakat verilen bu örnekler, -pek azı dışında- genelde, Dilbilgisi kurallarına örnek olması açısından verilmiştir. Bu nedenle mânâdan önce, müellif, konu ile ilgili nahivle ilgili kurallara dikkat çekmiştir. Biz de bu şiirleri aynen verdik ve ayrıca, Nahiv konusu ile ilgili örnek üzerinde durmadık. Dipnot halinde verilmesi durumunda ise, kitabın hacmini, arttıracağından, buna değinmedik. Şiirin kendisini ve kısaca mânâsını verip geçtik..

Eserin çevirisinde dikkate almamız gereken bazı yerlerde tarafımdan dipnotlar eklenmiştir. Özellikle eserde geçen hadis rivâyetleri konusunda belirttiğimiz gibi İbn Hacer Askalanî tarafından yazılmış olan ve hadisler hakkında değerlendirmeleri içeren “el-Kâfi eş-Şaf Fi Tahrici Ehadisi’l Keşşâf” adlı eserin değerlendirilmeleri olduğu gibi dipnotlara eklenmiştir. Bununla beraber aynı zamanda İmam Zeylaî tarafından Keşşâf hadislerinin değerlendirildiği “Kitabu Tahrici’l-Ehadisi ve’l-Asari’l-Vakıati Fi Tefsiri’l-Keşşâf Li’z-Zemahşerî” adlı dört ciltlik eserinden de yararlanılmıştır..

Hicrî 1. ve 2. yüzyıllardaki Tevhid ve Adalet Hareketi’nden Mutezile ekolüne mensup Zamahşerî’nin tefsiri yukarıda değindiğimiz özellikleri nedeniyle genel olarak tüm müfessirlerin kaynak edindiği bir çalışmadır. Eski ve yeni müfessirlerin kendisinden söz etmeden ve eserine atıfta bulunmadan geçemedikleri bu önemli ve değerli tefsiri sizlere sunarken, bir beşer olarak farkında olmadan bir yanılgıya düşmüşsek, okurlarımızın müsamahasına sığınıyor, bu konudaki tenkit ve tasviplerini bizlere ulaştırmaları halinde, şimdiden kendilerine müteşekkir kalacağımızı belirtiyoruz..

Rabbimize hamd olsun ki, Cârullah Zemahşerî’nin “Keşşâf” diye şöhret bulan bu tefsirinin Türkçe çevirisini Rabbim bana nasip eyledi. Ayrıca böyle bir çeviriyi düşünüp planlayan ve bana teklif eden, ayrıca el-Menar Tefsiri’ni Türkçe okurlarına kazandıran değerli ilim, fikir ve aksiyon adamı Hamza Türkmen kardeşime de teşekkürü bir borç bilirim..

Harun ÜNAL
İstanbul, 2016
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

CÂRuLLAH ZeMaHŞeRî
(1075 - 1143)

Ebû'l-Kâsım Mahmud İbn Ömer ez-Zemahşerî el-Harezmî, Büyük bir dilci, edebiyatçı, kelâmcı ve müfessirdir. Mekke'de uzun süre ikâmet ettiği için “CâRuLLAH-ALLAHın Komşusu” lakabı verilerek "Cârullah Zemahşerî" adıyla meşhur olmuş, ayrıca kendisine "Fahr-ı Harezm" ünvanı da verilmiştir. Zemahşerî, Selçuklu sultanlarından Melikşah devrinde Harezm kasabalarından Zemahşer'de Hicri 467 Miladi 1075 yılında dünyaya geldi. İlk tahsilini büyük bir ihtimalle, kasabanın imamı olan babasında yaptı; okuma yazma öğrenip hâfız olduktan sonra ilim tahsili için o zaman büyük bir ilim ve medeniyet merkezi olan Buhârâ'ya gitti.

Bu arada çocukluğunda bir gün bindiği hayvandan düşerek yaralandığını ve neticede bir ayağının kesilmiş olduğunu de zikretmeliyiz. Bazı kaynaklarda ayağının kesilmesi ile ilgili olarak annesinin bir bedduası olduğuna (küçük bir kuşu ayağına ip bağlayarak sürüklemesi ve kuşun ayağını koparması sebebiyle) dair bir hikâye kendisinden nakledilmektedir.
Zemahşerî'nin Buhârâ'ya hangi tarihte gittiğine dair kaynaklarda açık bir bilgi yoktur. Yalnız, Buhârâ'ya gittiğinde babası hayatta idi. Fakat kaynaklar babasının, Müeyyedü'l-Mülk (ö.1101) tarafından siyasî sebeplerle hapsedildiğini ve Zemahşerî Buhârâ'ya gittiği sırada hapiste olduğunu kaydederler. Babası Ömer İbn Muhammed İbn Ahmed ez-Zemahşerî hapiste iken 1095 yılında vefat etmiştir. O sırada Zemahşerî 21 yaşında bir genç idi.

Zemahşerî, Buhârâ'da muhtelif hocalardan usûl-u fıkıh, fıkıh (Hanefî fıkhı), hadis, tefsir, kelâm, mantık, felsefe ve arapça dersleri aldı. Bu yetişme devresinde Harezm ve Horasan bölgelerinde bir çok şehre gitti ve buralarda birçok ders halkasına katılarak bilgilerini ilerletti. 1109 yıllarında Mekke-i Mükerreme'ye gitti ve burada bir süre ikâmet ederek zamanın meşhur ediblerinden Şerif Ali İbn Hamza Vehhâs (ö. 526/1132) gibi âlimlerden feyz aldı. Bu Vehhâs, daha sonraları Zemahşerî'nin talebelerinden olmuştur. Bu arada Arap yarımadasındaki bazı yerleri ve Yemen şehirlerini gezdi ve Arapçaya vukufiyyetini güçlendirdi. O'nun, Ebû Kubeys Dağı'na çıkarak; "Ey Araplar, gelin atalarınızın dilini benden öğrenin!." diye dil konusunda Araplara meydan okuduğu rivâyet edilir. Dile hâkimiyeti gerçekten yazdığı eserlerde ve söylediği şiirlerde, kasîdelerde, medhiyelerde açıkça görülmektedir.
Bu gezilerinden sonra Zemahşerî'nin memleketine gittiğini, 1124 yılında da tekrar Mekke'ye geldiğini görüyoruz. Mekke'ye bu gelişinde artık uzun süre burada kalmış ve eserlerinden bir çoğunu, bu arada meşhur tefsirini de burada kaleme almıştır. Daha sonra yetişmiş bir âlim olarak tekrar memleketine (Harezm) dönüp 1143 yılında Seyhan Nehri kenarındaki Cüreaniye'de vefatına kadar orada kaldı.
Zemahşerî'nin hocaları arasında, nahiv ve edebiyat okuduğu Mahmud İbn Cerîr ed-Dabbî (ö. 507/1113-1114), Ali İbn Muzaffer en-Neysâbûrî; Fıkıh okuduğu el-Hayyâtî; Usûl ilimlerini öğrendiği Rükneddin Muhammed el-Usûlî; Hadis okuduğu Ebu Mansur Nasr el-Hâris, Ebû'l-Hattâb Nasr İbn Ahmed el-Batır (ö. 494/1101) gibi âlimler sayılabilir. Zemahşerî itikadda ateşli bir Mu'tezile, fıkıhta ise Hanefîdir. Mu'tezile oluşundan dolayı çok tenkid edilmiş ve bu yüzden çok muhalif kazanmıştır. Ehl-i sünnet âlimleri ile, onları tahkir etme derecesinde alay eden, keskin ve katı bir tutumu vardır. Hayatının sonlarına doğru Mu'tezile oluşundan tevbe edip ehl-i sünnet inancına döndüğü rivâyet edilirse de bu, eserinde görülmez.

Sırf Mu'tezile oluşundan dolayı Selçuklu sultan ve verirleri tarafından ilimde ulaştığı yüksek mertebeye rağmen itibar görmemiş, hattâ haklarında methiyeler söylediği emirler bile yüzüne bakmamışlar, ama o bildiği yoldan şaşmamıştır.
Zemahşerî, yetiştirdiği çok sayıda talebe -ki bunların birçoğu nahiv, edebiyat ve İslâmî ilimlerde şöhret bulmuş âlimlerdendir (bunların bir kısmı için bk. Abdullah Nezîr Ahmed, Ruûsu'l-Mesâil Mukaddimesi, Beyrut 1987, 40-42)- yanında velûd, çok yazan bir âlimdir. Hal tercemelerinden bahseden eserler onun elli civarında eseri olduğunu belirtiyorlar. Bunlardan önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:

Eserlerinden önemlileri:

1-) Esâsu'l-Belâğa: Zemahşerî'nin, kelimelerin ilk harflerine göre (o zamana kadar te'lif edilen sözlüklerde bu sistematiği görmek mümkün değildi. Alfabetik olanlar da kelimelerin son harflerine göre sıraya konulmuştu) alfabetik olarak hazırladığı Arapça bir sözlüktür. O'nun, Arapçaya ne kadar hâkim olduğunu gösteren eseridir. Kelimelerin lüğâvî ve mecâzî mânâları verilirken eski Arap şiirinde,n bolca istifade edilmiş, ancak bu şiirlerin sahiplerine nadiren işaret edilmiştir.

2-) A'cebu'l-Ucâb fi Şerhi Lâmiyyeri'l-Arab: eş-Şenferî İbnü'l-Evs İbnü'l-Hacer'in Lâmiyyetu'l-Arab adlı eserinin (Kâtib Çelebi, Keşşfu'z-Zunûn, İstanbul 1971, II, 1539) şerhidir. Eser sadece lüğât, müfredât ve nahiv yönünden şerhedilmiş, belâğat konularına girilmemiştir. İlk baskısı İstanbul'da yapılan eser daha sonra Kahire'de (1324) neşredilmiştir.

3-) el-Mufassal: Arap dili gramerine dair bu eseri Zemahşerî, 1119-1121 yılları arasında yazmıştır. Eser dört bölümden oluşur. Bölümler sırasıyla isim, fiil, harf (edatlar) ve müşterek lafızlara tahsis edilmiştir. Eserde anlatılan konular Kur'ân, Hadis, Arap şiir ve nesrinden bolca örneklendirilmiştir. Zemahşerî'nin bu eseri dilciler tarafından büyük itibar görmüş, bir çok şerh ve hâşiyesi yapılmıştır. Bunların en meşhuru Muvaffakuddîn Ebu'l-Bakâ Yaîş İbn Ali el-Halebî (ö. 643/1245)'nin şerhidir ve 18821886'da Leipziğ'de neşredilmiştir. Bunun dışında İ'râbu'l-Kur'ân adlı eserin müellifi el-Ukberî (ö. 616/1219)'nin ve İbnu'l-Hâcib (ö. 646/1248)'in de el-İzâh adında şerhleri vardır.

4-) el-Enmûzec: el-Mufassal adlı kitabından kısaltarak yazdığı bu eseri Arap dili nahvi hakkındadır ve 1979-80'de Beyrut'ta neşredilmiştir.

5-) Ruûsü'l-Mesâil: Hanefî ve Şâfiî Mezhepleri arasında ihtilâflı olan fakhî konuları ihtiva eder. 1987 yılında Abdullah Nezîr Ahmed tarafından bir cilt halinde tahkikli bir neşri yapılmıştır.

6-) el-Fâik fi Garîbi'l-Hadîs: Alfabetik ve geniş bir hadis lüğâtidir. Hadislerde geçen garîb kelimeleri izah eder. Haydarabad ve Kahire'de (1364) basılmıştır.

7-) el-Keşaf fi Kırâât.

8-.) el-Müstaksâ fi Emsâli'l-Arab: Arab darb-ı meselleri (atasözleri) ne dairdir. Esâsu'l-Belâğa'da olduğu burada da atasözleri ilk kelimelerine göre alfabetik olarak sıralanmıştır. Zemahşerî, bu atasözlerini -ki sayıları 3461'dir- sıralamakla yetinmemiş; açıklamalarını, doğuşunu, dil yapısını ve tahlillerini de vermiştir. Eser, 1381'de Haydarabad'da neşredilmiştir.

9-) Makamât: Zemahşerî'nin Mekke'de 1118'de kaleme aldığı bu eser 50 makame ihtiva eder. Bu Makâmeler nasîhat, irşad ve mev'îzalardan ibarettir. Kendi şerhi ile birlikte 1312'de neşredilmiştir.

10-) Mukaddimetu'l-Edeb: Müellifin, Harzemşahlardan Emîr Bahâeddin Alâuddevle Ebul-Muzaffer Atsız'a ithaf ettiği gramer ve lügat kitabıdır. Beş bölümden oluşan eserin ilk iki bölümü Arapça-Farçsa; kalan bölümleri ise Arapçadır. Bölümlerde sırasıyla isimler, fiiller, harfler (edatlar), isimlerin çekimleri,fiillerin çekimleri konuları işlenir. İlk iki bölümü 1843'de, kalan kısmı ise 1850'de Leipziğ'de neşredilmiştir (Zemahşerî'nin hayatı ve eserleri için bk. Ahmed Muhammed el-Hûfı, ez-Zemahşerî, Kahire 1980; Mustafa es-Sâvî el-Cuveynî, Menhecu'z-Zemahşerî fı Tefsîri'l-Kur'ân ve Beyâni İ'câzilıî, Kahire 1984; Abdullah Nezîr Ahmed Ruûsu'l-Mesâil (Mukaddime) Beyrut 1987; Muhammed Hüseyn ez-Zehebî, et-Tefsîr ve'l-Mufessirûn, Kahire 1976, I, 429-431; Murtazâ Âyetullâhzâde eş-Şîrâzî, ez-Zemahşerî Lüğâviyyen ve Müfessiran, Kahire 1977, 83-131. Yalnız Murtazâ Âyetullâhzâde, Zemahşerî'nin Fars yani İran asıllı olduğunu iddia eder. Halbuki diğer bütün kaynaklar Zemahşerî'nin Türk olduğunda ittifak halindedir).

11-) el-Keşşâf an Hakâikı't-Tenzîl ve Uyûni'l-Ekâvîl fı Vücühi't-Te'vîl: Zemahşerî'nin bütün İslâm âleminde tanınmasını sağlayan tefsiridir. Kısaca Keşşâf olarak tanınır. Tefsir tarihinde önemli bir yer tutan, leh ve aleyhinde çok söz söylenen, üzerinde yüzlerce şerh, haşiye, ta'lîka ve reddiye yazılmış bir kitaptır. Zemahşerî bu eserini Mekke'de ikameti esnasında kaleme almış ve iki senede tamamlamıştır. Aslında çevresinden gelen istekler üzerine Fevâtihu'ssuver ve Bakara sûresi tefsirine dair bazı bilgileri daha önceden yazmışsa da daha önce adı geçen Mekke emirî ve edîb Ali ibn Hamza İbn Vehhâs'ın da teşviki ile tam bir tefsir yazmaya karar vermiş ve bu eserini meydana getirmiştir. Bu tefsirini vefât ettiği yıl tamamladığı nakledilir.
el-Keşşâf müellifi, kendinden önce yazılmış tefsir ve müfessirlerden büyük ölçüde istifade etmiş, eserinde onlardan nakillerde bulunmuştur. Bu cümleden olarak tâbiûn devri âlimlerinden olan Mücâhid İbn Cebr (ö. 104/722), Mu'tezile âlimlerinden Amr İbn Ubeyd (ö.144/761) ve Ebu Bekr el-Asamm (ö. 311/923), Maâni'l-Kur'ân müellifi Ebu İshak ez-Zeccâc (ö. 311/923), Abdullah İbn Deresteveyh (ö. 347/958), er-Rummânî (ö. 384/994) ve Kadı Abdülcebbâr (ö. 415/1024) gibi meşhur isimler yanında yüzlerce kurrâ, dilci, fakih ile sahabe ve tabiûn devri müfessirlerinden nakillerde bulunmuştur.

Zemahşerî'nin bu tefsiri daha ziyade dil ve belâğat bakımından önemlidir ve belâğat yönünden Kur'ân'ın mu’cizelinini ortaya koymaya çalışmıştır. Bu yönüyle kendinden sonra gelen bütün dirâyet tefsirleri ondan istifade etmişler ve Keşşâf tefsiri "Ummu't-tefâsîr => Tefsirlerin anası veya ana tefsir" kabul edilmiştir.
Ancak müellifi Mu'tezile mezhebinden olduğu ve mezhebini te'yid eder biçimde te'villere, açıklamalara gittiği için (kulların fiillerinin yaratıcısı olması, Allah'ın âhirette mü'minlerce görülmesinin imkânsız olması, fâsığın mü'min veya kâfir olmayıp ikisi arasında bir merhalede olması, sihrin hakikatinin olmaması vs. gibi) bu tefsir çok tenkide uğramış ve eserdeki Mu'tezile Mezhebinin görüşlerine uygun te'villerin ayıklanması, çürütülmesi ve reddi sadedinde birçok eser, şerh, hülâsa, hâşiye ve ta'l-îka kaleme alınmış, kullandığı hadislerin tahrici yapılmıştır (Keşşâf üzerinde yapılan çalışmalar, tenkidler ve reddiyeler hakkında bk. Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, Ankara 1960, II, 291-293).
el-Keşşâf'ta, tefsire şâhid olarak getirilen bin kadar beyit vardır. Bu beyitler anlamı ve ne yönden şâhid olarak getirildiği zor anlaşılır beyitler olup bunların şerh ve açıklamaları için de müstakil eserler yazılmıştır (Meselâ bunlardan Muhibbüddîn Efendi'nin Tenzîlü'l-Âyât Ale'ş-Şevâhid mine'l-Ebyât Şerhu Şevâhidi'l-Keşşâf'ı çok meşhur olup Keşşâf'ın muhtelif baskılarının sonuna eklenmiştir). Keşşâf müellifi amelî mezheb bakımından Hanefî olduğu için eserde fıkhî meselelerin izahında bu mezhebe uyulmakla birlikte birkaç yerde Şâfiî Mezhebinin tercih edildiğine de rastlanır.

Eserde kırâat farklılıklarına büyük ölçüde işaret edilir. Ancak çoğu kere bu kırâat farklılıkları tefsirde malzeme olarak kullanılmaz. Ayrıca Abdullah İbn Mes'ûd, Übeyy İbn Ka'b, Hâris İbn Süveyd mushafları ile bunlar dışında bazı mushaflardaki farklılıklara da işaret edilir.
Keşşâf'ın en çok tenkide uğrayan yönlerinden biri de şâz kırâatlara yer vermesi ve bunları tefsirde delil kabul etmesidir. Öte yandan az da olsa isrâiliyyâta ve zayıf, hattâ uydurma hadislere de eserde yer verilmiştir. Hadis ilminde otorite olan Zemahşerî'nin tefsirinde bu türden hadislerin bulunmasının izahı güçtür. Keşşâf'ta Ehl-i Sünnet âlimlerine karşı oldukça ağır bir dille tenkidler de yer alır ve müellif Zemahşerî adetâ Ehl-i sünnet âlimleri ile alay ederek onların Kur'ân'ı ve âyetlerini anlamaktan âciz olduklarını ileri sürer.

Şâz: Şazz. (Şâzze) Kaide hârici olan. Umumi nizamdan ayrılmış olan, müstesna bulunan.

Tefsirde genellikle soru cevap -eğer şöyle dersen ben de derim ki.- şeklinde bir muhavere metodu kullanılmıştır ki herhalde o devrin üslup özelliklerinden biri olmalıdır.

Ehl-i sünnet akîdesine ters düşen birçok te'vile yer vermiş olmasına rağmen sünnî İslâm dünyası medreselerinde en çok okutulan ve kendisinden en çok istifade edilen (meselâ Şeyhülislam Ebu's-Suûd Efendi'nin tefsiri İrşâdu'l-Akli's-Selîm'de, Ebu'l-Berekât en-Nesetî'nin Medâriku't-Tenzîl'inde, Kâdî Beydâvî'nin Envâru't-Tenzîl'inde ve son devir Türk müfessirlerinden Elmalılı Hamdi Yazır'ın Hak Dini Kur'ân Dili adlı tefsirinde bu son derece açıktır) tefsir özelliğine sahip bu tefsirin, Kur'ân-ı Kerîm'in belâğat ve icâzını en güzel ortaya koyan eser olduğu tartışma götürmez..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ALpERcÂN OğuL!.

ZÂTuLLAH’ın NÛRu >RaSûL-ü ALLAH
HÂL-i HaZıR PîRim HAYyDÂR ALi ŞAH
MeRKeZinde RABBım MuHiTte ALLAH
“DIŞ”ının >DuÂsı ->“İÇ” İMiş ALpER!.

*

İLLiYyÎN ->ESFeLin ->KuL GÖNdERene
->“VÂHiDu’L- AHAD’in SIRRI”n ERene
->“SIRATın SıRTı”nda ->CÂNın vERene
şU KULLuk KEFeNi ->“hİÇ” İMiş ALpER!.

*

CeheNNeMim NÂRı ->DERViŞ A’BÂsı
->KeRBeLÂ ÇÖLünde ->ÇiLLe ÇABAsı
“OLuR!”Lu>“OLmaz!”Lı>OLÂN OBAsı
YÖRÜK’ün YÜReği>“gÖÇ” İMiş ALpER!.

*

ARZ-ü-SEMÂ DeNeN RAHMÂN NEFesi
SuBHÂN ALLAH SÖZü>RaSûL’ün Sesi
KaLBi->NEFSi->BeDEN KANLı KAFesi
“RÛH”unun KILIFı ->“ÜÇ” İMiş ALpER!.

*

feseBBit AKDem'e AYak BASmadan
KÂiNÂt İkRÂmı >KALbin KASmadan
Bok ToRbamı ->GÖbeğime ASmadan
HAKk Âşığım!. DEmek GÜÇ İmiş ALpER!.


18.07.16 04:44
voiciistnbL..dervişalimahllkaragümrük..



MeRKeZinde RABBım- MuHiTte ALLAH:

MERKEZ-inde.. ->AKRAB.. ->RABB’ı!.. -> HABLi’l- VERîD-in ->ÇİZiYORr!.:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---
“Ve le kad halakne’l- insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu AKRABu ileyhi min HABLİ’l- VERîD :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

“KüLLî ŞEY-in MUHİT” -> A L L A H !..:

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---
“Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatan-kapsayandır.” (Nisâ 4/126)


Sebbit AKDEM KıYaM DUR!”:

وَلَمَّا بَرَزُواْ لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالُواْ رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

Ve lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efriğ aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ ale'l-kavmi'l-kâfirîn(kâfirîne): (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: “Ey RABBimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.
(Bakara 2/250)


nOt: Bok ToRbamı ->GÖbeğime ASmadan..:
BİLen Dostlar BiLir ki bir opersyon geçirdik 7 dilli 8 zilli..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HAYr OLa >SEfîL İhvÂNim
HAKk AŞKa KEfîL İhvÂNim
TeVeKküL Et HAKk’a SARıL
>HÂLini HAKk BİL İhvÂNim!.


ZEVK 7548

KuL İhvÂNi..KIRAt.. KıtMÎR.. ALtın TâÇ..ATLas..ÇULLarım!.
ZamÂN SELiNe KAPıLdı!. ->KAZANcım.. >PaRa.. PULLarım!.

ALpER VÂhiD KeRim KaFa
İNsÂN MuHABBette MÂHir
->ADı GüZELdir >MuSTaFa
->EREN ELLi ->EMRe TÂHir

TEKe TEK TEKKem BURSAmda.. ->UZAKLarda.. >OĞuLLarım!.


02.04. 16. 14:49
brsbrsm..tktktrstkkmdbnnn…



Resimalpervahid..

NEdir ELESt NeDir ÂHiD
KüLLî ŞEyye şU ÂN ŞÂHiD
“ReSûLuLLAH İZİ”n >İZLe
BİZ BİR-İZ-Le ALpEr VÂHiD!.


Resimmustafaalpay..

“MUSTAFA” İSMini >YAŞAt
NÛRundan CüMMLe KÂiNÂt
MuhaMMed’dendir MuHABBet
hER NEFeste SIRR SALTÂNât!.


Resimtahiremre..

YÛNuS YüRek EMRem TÂHiR
MuhaMMeDî AHLâkı ->MÂHiR
->EMÂNet ERİ EYyLesin HAKk
BâTıN - ZÂHiR - EVVeL – ÂhiR!.


Resim

KuL İhvÂNi -> AŞK YOLUdur!
YÜReği -> HAKk-La DOLUdur!
"İZ"im ->İZLer ->NESL-i NECîB
>“EHL-İ BEYT-in ER KOLU”-dur!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.



ALLAH celle celâlihu
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem
EHL-i Beyt aleyhumusselâm..


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim bİZi İZLe!..

-->İÇimdeki -->ÇILgın ÇoCuk
LÜBBü’L-LÜBbden
GÜL ATıYOR
YÂD ELLerden -->YILgın ÇoCuk
GÜL AL!.ıYOR.. ->GÜL SAT!.ıYOR..

ZEVK 8021

NAsıLsın Nİcesin OĞuL!. -->HÂL İÇİnde HÂLin Nİce?
Bu ÂLeM ->ÇiLLe ÇARşısı -->KULLukta KEMÂLin Nİce?
HAKk SÖZÜn DUY!.dun mu ALPER
--->İLK SÖZün UY!.dun mu ALPER
HABLi’L-VERîD AKRABAmız.. CÂN-CÂNÂN CEMÂLin Nİce?


06.03.17 09:10
brsbrsm..tktktrstKkmdsvdÂ..


LÜBB: İÇ. ÖZ. Her şeyin iyisi, hüLÂsası. * AkıL, İÇLi şeyin İÇi.
LÜBBü’L-LÜBb: ÖZün ÖZÜ.. ŞÂHdamarı.. HABLi’L-VERîD..

HABLi’L-VERîD AKRABAmız..:

GaRibÂN: Kimsesiz. Zavallı. Bu Dünya denen gurbette olan.
KaRibÂN: EN ÖZden de ÖZ, AKRABA OLan..

ŞÂHDAMARımdan da AKRABa ->RABBım (MeRKEZde):

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
---“Ve lekad halakne'l-insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli'l-verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

ve ALLAHu zü’L- CeLÂL’im ->“EnALLAH!. (MUHİTte)”:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
---“İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki BEN, YALNIZCA BEN ALLAH'ım. BENden başka EL İLÂH yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.” (TâHâ 20/14)

EnA ->ALLAH!. celle celâlihu
NahNu ->ReSûL-u-ALLAH sallallahu aleyhi vesellem..

ResimKuL İhvÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ÇiLLe ÇÖLümm..


NE NEdir ALPER?!.
NENE-dir ALPER?!.

GÖZ YAŞım SELi Eden NEdir
->SEHERde YELi Eden NEdir
->DELİsin >VELî Eden NEdir
->AŞKın ASLı >NEdir ALPER?!.

*

CenÂBın>TEK-BİRi NEdir
“CenÂBet-Lik KİRi” NEdir
->ZuHûRât ZİNCİRi NEdir
ASLın>fASLı NEdir ALPER?!.

*

->AŞKın LEYyLÂperesti Ne
MecNÛNLara MîM Mesti Ne
“DİRİLerin ÂB-DESti”->Ne
“ÖLÜ gASLı” NEdir ALPER?!.

*

OLur!. OLmaz!. OLAN NEdir
GELmiş-GELen şU ÂN NEdir
YuSeBBiHuu ->Şe’ÂN NEdir
HÂLin ->hASLı NEdir ALPER?!.

*

YEDi rENgin >MORu NEdir
ZITLar ZeVKin ZORu NEdir
SON NEfeste SORu >NEdir
İhvÂNim SıRR SORu>NEdir
NEdEN-nASLı>NEdir ALPER?!.


25.03.17 16:07
brsbrsm..tktktrstKkmdsvdÂAKLenNAKLen..


Resim

NENE: Tevhid TarLamız Havva ANAmız aleyhasselâm..
CenÂB: Büyüklük ifade etmek için, hürmet maksadı ile söylenir. Cenâb-ı HAKk ALLAH celle celâlihu, Cenâb-ı Resûl-i Kibriyâ aleyhisselâm gibi.. Yakınlık..
CenÂBet: Pis. Kâbe’ye GİRemeyen ve de dönemeyen gusletmesi lâzım gelen kimse. Uzaklık..
ZuHûRât: Birden oluveren şeyler. Hesapta olmayan umulmadık hâdiseler. ALLAHu Zü’l- CeLÂL’in her ÂN yENiden mevCÛD kılışı..
Perest: (c.: Perestân) f. Tapan, tapınan, taparcasına seven.
Mest: Sarhoş. Aklı başında olmayan. Kendinden geçercesine haz duymak mânasında "mest olmak" şeklinde kullanılır.
gASL: Ölüyü yıkama. Gusül. Şartlarına uygun şeklide boy abdesti almak..

Resim

YuSeBBiHuu ->Şe’ÂN NEdir
HÂLin ->hASLı NEdir ALPER?!.:


YuSEBBihu.:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim ---Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.
(Cumâ 62/1)

SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..

KûN feyeKûN TeceLLîsi:

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu) : Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (Yâsîn 36/82)


her ÂN Şe’eNULLAH’ta OLmakta OLÂN.:

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim ---''Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard (ardı), kulle yevmin huve FÎ ŞE’Nin: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an YARATMA HALİndedir.” (Rahmân 55/29)


Ve şu SANal-İkİlik-İkİ ŞEYlik- ŞEY-t-ÂN Diyârındaki her şey FÂNi kul ihvÂNi!.. FENÂfiLLAH ARAma bAŞKa ->AKLını >NAKLen DEVşiRr!..

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---“Kullu men aleyhâ FÂN (fânin): Bütün kişiler (insanlar ve cinler) FÂNİdir (yok olucudur)”
(Rahmân 55/26)


HaLK, HAKK TeÂLÂ’nın Sîretinin Sûretidir veTüMM ESMÂdan ibâret OL-ÂN AKLı sebebiyle en Muhteşem NOKtadaki İnsÂNoğLununun Yüzünde HAKk Yazar.. “OKU!”yana.. GÖRene var!.. KÖRe ne var?.
İnsÂNoğLu ki, Rahimiyyetten doğan Rahmâniyyet gÖLgesidir-Nefhasıdır..


ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
Resim---Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumu’s- sem’a ve’l- ebsâre ve’l- efidete, kalîlen mâ teşkurûn (teşkurûne).: Sonra onu “SEVİYELedi/düzeltip bir biçime soktu” ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?” (Secde 32/9)


Rahîmiyet ve Rahmâniyet vasıfları vardır.. Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem de Rahîmiyet Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem in ÜMMÎ-liğidir.. Rahmâniyet ise, Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem “Rusûliyyet”idir..
Vahiy akıl yâni aklın gelişi naklin gelişi aklın aktarma gelişi naklin direk kendinde kalışı Rahmâniyettir.. Zâten “Rahmân Nefhasından üfürdük” buyuruyor ALLAHu zü’l- Celâl.. “Rahmânı verdik” buyurmuyor.. Nefha ettik.. Nasıl etti?. Bir bak nasıl ediyor.. “ALLAHa ve Rasûlune teslim ol!”-u bir oku, bir daha bak nasıl nefha ediyormuş.. nefha etti de.. o zaman etti de.. iyi de şimdi etmiyor mu?. Ne demek her ÂN Şe’ÂN Oluş iyi ANLAmalıyız İnşâ ALLAHu TeÂLÂ!..

Âdem aleyhi’s-Selâm’ı topraktan yaratıp rûhumuzdan üfürdük .. Âdem Rahimiyyetine RÂHMAN nefhasını üfürdük ki HaVVa Rahimiyyet TARLAsının TOHUMUdur ilelebed..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH celle celâluhu ÂDEM’i KENDİ Sûretinde yaratmıştır” buyurmuştur.
(Buhar’i; Müslim; İ.Ahmed; Feyzu’l- Kadir c:III shf:447)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Müminin kalbi Rahmanın iki parmağı arasındadır” buyurmuştur.
(İbn. Hanbel.. 11/173. IV/419)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz ki, bütün Âdemoğullarının kalbleri bîr kalb gibi Rahmanın parmaklarından iki parmak arasındadır. Onu dilediği yere çevirir.”
Bundan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahım! Ey kalbleri çeviren! Bizim kalblerimizi taâtına çevir!”
diye dua etmiştir.
(Müslim, Sahih, Kader bölümünde)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALp-ERce EYy OĞuL ZeVKLerim!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


ResimEYy OĞuL!.

->AZîz ALPER VÂHiD CÂNım
HAKk SÖZümüz dİNLe OĞuL!.
BİZ BİR-İZ CÂNda CÂNÂNım
->SeBBeHa!. ->SENinLe OĞuL!.

Resim

ÂŞIKsan ->AHMAK->DOst OLmaz!
ASALet SICaktır ZEVKLerin ZORu!.
->İT DERSİ-nden -->POst OLmaz!
SOĞUKLa-SOYsuzdan KENdini KORu!.

Resim

-->NÛR-i AYNim CiğER PÂRem
EYy OĞuL HAk YOL GÖSTERem
->AHMAKLar ÇOKtur ->ÂLEMde
-->SANA --->İP UÇLarı VERem!.


nOt: Rahmetli Babacığım yıllardır süren gurbet hayatımda, bana gönderdiği gurbet mektuplarına daima: “NÛR-i AYNim CiğER PÂRem” diye başlardı..



Resim
Resim
Cevapla

“►Kul ihvâni ZEVKleri◄” sayfasına dön