KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

HaYYales- SELAH HaYYa!
HaYYalel- FELAH HaYYa!
İÇ ÇÖLÜMde ÇIĞlığıN HaYY
SıRR
-ı SıFıRıM!.. SüMeYYâ!.
GARiB ANAM!. KARiB ANAM!.
ALeYHas- SELÂM!. ALeYHas- SELÂM!..

Resim

ZEVK 4491

“RASÛL-ü- ALLAH” ı SEV-İNCE!.. “KIZgıN KUM” lara SERR-dileR!
DöRT KOL-BACAK-ta, DöRT DeVe!.. cAN-lı ÇaR-MIH-a GERR-dileR!!
BâBü’s- SüMeYYâ YüReĞiM!.. SEV-eN SEV-ileNe AÇıK!!!
ÇIĞlığı ÇAĞlar İÇ-iM-de!.. İLK cAN-ı KURB-ÂN VERR-dileR!!!!....


25.05.11 15:11
ayazağa-istanbul


Resim

Dördüncü Yüz Sürüşümdü Beytullah Kapısına..
Ramazandı Oruçtuk.. Çok sıcaktı..
Tavafları öğle namazı öncesi yapıp serince diye üst kata çıkardım..
Hicr-i Hacer-İsmâil karşısına gelen kısımdı..
Çıkmak için kapıya yöneldim gayr-i ihtiyâri gözüm kapıdaki solgun Arapça Yazıya çakılı kaldı.

“BâBü’s- SüMeYYâ” yazmaktaydı..
Gözlerimden bir ANda İÇimdeki Volkan Lavı fışkırdı:

Es SeLâm OLsun sana Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!
BeYTuLLaHın BU Kapısına Âmine Annemizin İsmini değil de,
İLK Şehid Kanımız-Canımız SüMeYYâ ANAmızın İSMini verdin ki sen VEFÂsın-Vefâlısın!

Ağlayarak yürüdükçe MuhaMMedî; SaDaKaT, SaMîMiYYet, SaBıR ve SeLâMeTi DÜŞÜNdüm!

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ÇİLE ÇÖLÜne DALdım!
Tam 4 yıl panayır Panayır: Ben Rasûlullah’ım! dedikçe yağmur gibi YAĞan taşlara her şeyiyle siper olan Haticetü’l- KüBRâ ANAmız aleyhasselâmı YAŞAdım!
Tekrar DUYmak istedim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in DOST DİLİnden KİMlerdiler:::

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hatice, ümmetinin kadınlarının hepsinden üstündür, tıpkı Meryem’in cihan kadınlarına üstün olduğu gibi”
(Ammâr İbni Yasir’den; Bezzâr)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “(Âhiretin) en hayırlı kadını Meryem Bintu İmrân’dır. (Dünyanın) en hayırlı kadını Hatice Bintu Huveylid’dir.” Râvi bunu söylerken, eliyle semâya ve arza işaret etti.
(Ali kerremullahi veche’den; Buhârî, Menâkıbu'l-Ensâr 20, Enbiya 45; Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 69, (2430); Tirmizî, Menâkıb, (3887)

Elbette Er Rahîm’in; Rahmetenli’l-Âlemin Mazharında, Rahîmiyyet SıRRı ve Tecellîsini, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in pâk Sînesinde;
BİLip, BULup, OLup da YAŞAmalıydım ANlayaBİLmek İÇin ki neden İslâm Dininin İLK ŞÂHİDi HARAM-KADINdı?.
Ve neden İLK ŞÂHİD-ŞEHİD KANI Sümeyyâ ANAmızın Kan DAMLAsıydı????

Zavallı NEFİSimin Dar ve Kısır Hevâ Heves DÖNgüsünden kurtulaBİLseydim,
Haticetü’l- Kübrâ ANAmızın Hakikat-ı MuhaMMedîyye Sırrına Erebilirdim belki de!..
Hakikat-ı MuhaMMedîyeyi anlamadan Ben nasıl Rahîmiyyet Tecellîsi olan bu Âlemde ŞÂHİDULLAH OLaBİLecektim?.

Ey NEFSim!
“Allah ve Rasûlune Teslim olunuz, İman ediniz, Tabi olunuz , İtaat ediniz âyetleri nereye gitti?
Yok mu? Ne zaman göreceksin! OKU-yaCAKsın?!”
Şunu demek istiyorum Nefsime Sen Ne zamAN;
Allahu Zu’l Celal için,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için,
Kur’ân-ı Kerim için,
Ehl-i Beyt aleyhumusselâm için,
Ve Kendin- Nefsim için bir şeyler yapmak İSTEyeCEKsin?!

Zavallı Nefsim Sen Ne zamAN;
Kur'ân-ı Kerim ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Buyrukları içinde kalarak ve,
Resûl-i EKREM Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Pâk Yürek KEVSERİNDE
BİZ BİR-İZ DAMLA-ları OLarak HaKK DOSTlarıyla BULuşup;
Teknik ve Tasavvuf olarak, Aklen ve Naklen AN-lamaya ÇALIŞaCAKsın?!.

Zavallı Nefsim Sen Ne zamAN;

MuhaMMedî Gayretkeşlikle,
MuhaMMedî Merhametle,
MuhaMMedî Muhabbetle,
MuhaMMedî Hakikatle
MuhaMMedî Hasbî-Habibî HİZMETÇİLERden OLa CAKsın?!.

Ve Bu Hizmetleri de kendi hesabına değil, de,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve Kur’ân-ı Kerim Adına, Hesabına ve Şerefine,
ALLAH celle celâluhu Rızasına YAP-a CAKsın?!.
Hemen YaPmalısın!
Yoksa Senin gibi milyarlarca insanlar gelip geçmiştir bu Çile Çöplüğünden ve Akıl Taslarına toprak dolmuştur Hüsranla!
Sen de gelir geçersin, arkanda bir kuru gürültün kalır, başka bir şeyin kalmaz!.


Ve Sen Zavallı Nefsim Unutma ki;
Elleri ve AYAKları 4 DEVEye BAĞlanmış ÇİLE ÇARMIHına GERilmiş:

“MuhaMMed İÇin Son Sözün nedir?” diye soran müşriklere:
Eşhedu en lâ İlâhe İllâ ALLAH! Ve eşhedu enne MuhaMMede’r- Resûlullah! ÇIĞlığıyla cevab veren SÜMEYYE aleyhasselâm ANAMız da GELip GEÇti bu ÇİLE ÇÖLÜNden!
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in 4 YIL İLK-TEK-KADIN ŞÂHİDi-cAN YOLdaşı-RUH ÖRTüsü-Gönül SÜSü – Ebedî SEVgilisi Haticetü’l- Kübrâ ANAmız da GELip GEÇti bu ÇİLE ÇÖLÜNden!


Ey NEFSim!
“Erkek kılığında GEZ-Erken, KeReM Kıyafetli ANAlarımıza BAKıp da;
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in pâk Yüreğinde,
RABBu’l-Âleminin SÖZünü, Rahmetenli’l-ÂLeMin SESinden, Senin Enfüsünde-Özünde DUY-up:

İyyâke na’budu TESLİMİYYETinle,
Ve iyyâke nestaîn İstikâMeT-ine UY-acaksın?!.

Resim

ALLAH celle celâluhu’nun MÂLİKİYYET MÜLKünde yiyip, içip, tepinip de,
RAHÎMİYYET SıRRInda Hayy Tezgâhını, Haramı-Kadını GÖRemeyeceksin?!
RAHMÂNİYYET SıRRında HAYY ve AKIL TEVHİD TOHUMunu, Hürmeti-ERkeği BİLemeyeceksin?!.
Ve ne zaman Sen,
EL FÂTİH ALLAH celle celâluhu’muzdan,
FETHULLAH DUA Edip, Fırka-yı NÂCİyye NASRULLAHı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem FETHine Mazhar OLup da;
EL FÂTİHA’mızı SÛRETen ve SÎRETen Kur'ân-ı Kerim
İKRÂ! sını İLİKlerinden DUYUp-UYaCAKsın?!
Ne zaman Sen, BEYTuLLaH-Mescidü’l- HARAM ve Üstünde üst üste el ÂN OL-AN, 7 SEMÂdaki 7 MESCÛD-den, Beytü’l-Ma’murdan, Beytü’l- İZZE ve son Uçta Beytü’l- AKDESten,
ALLAH celle celâluhu SÖZünü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESiyle Mefatihu’l- KALB edip ÖZÜnü AÇacaksın?!!!


ASLın, FASLın, NESLin, HASLın Nerde NEFSiMM?!

SıRR-ı ASR-ı Saadet-i ASL-ı FASL-ı SüMeYYâ’nın cAN ÇIĞlığını DUYdunmu ÇİLE ÇÖLÜnde?!..

MüEDDEB Resim MuhaMMed Resim MuhaBBet Resim MüeBBed!..


MüEDDEB: Te'dib edilmiş. Edeblendirilmiş. Terbiye edilen. Edebli.
MüeBBed: Ebedî. Dâimî. Sonsuz. Ömrün sonuna kadar.

BâB-ı BEYTuLLAH-a NAKŞ-ı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem VUR-DUR-AN,
ÇİLE ÇÖLÜnde; CÂNlar Cenginde, AL-KAN Renginde ÇARMIH KUR-DUR-AN,
İÇ-İçe ÇAĞ-larca; CİĞERden, AYNı YERden ÇİLE ÇIĞLIĞI DUY-URAN ASÎL ANAmız SüMeYYâ radıyallahu anhâ KiMdi???...

Hazret-i Sümeyye binti Habbat radıyallahu anhâ, İslâm’da ilk şehid olan hanım sahâbî ANNEmizdir...
Ammar İbni Yâsir radıyallahu anhu’ın annesidir.
Sümeyye binti Habbat, Mahzumoğullarından Ebû Huzeyfe İbni Muğıre’nin câriyesi idi.
Ebû Huzeyfe onu, Yemen’den Mekke’ye gelen ve Ebû Huzeyfe’ye sığınarak yanında çalışan Yâsir ile evlendirdi.
Bu evlilikten büyük sahâbî Ammar İbni Yâsir radıyallahu anhu ve kardeşi Abdullah dünyaya geldi.


İslâm’in ilk günlerinde AİLEce İslâm’la şereflendiler.

Resim---Ammar radiyallahu anhu Dârü’l-Erkam’da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna gitti.
Kur’ân-ı Kerim’in yüce hakikatlerini dinledi ve hemence İslam Dinini kabul etti.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Tekvir Suresi’nin ilk gelen 15 Ayetini okudu ve: “Yâ Ammar bunları anne ve babana mutlaka oku” emrini verdi
Annesi ve Babası da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i DUYdular-Uydular ve derhal İslama ŞEVKle girdiler.
Bu sırada yeryüzünde Müslümanların sayısı bir elin parmağı kadardı.
Rivayete göre ilk Müslüman olan yedi kişiden biri de Hz. Ammar’dır.

(Müsned, 1: 404; Tabakât, 3: 227; Üsdü’l-Gâbe, 4: 44.)

Başta Mahzumoğulları olmak üzere Kureyş müşriklerinin en ağır işkencelerine uğradılar.
Güneşin en sıcak olduğu öğle vakitlerinde, kızgın kumlar üzerinde câniler tarafından develere bağlatılarak sürüklendiler.
Kor parçası alev alev yanan kayalarla vücutlarını dağladılar.
Karı-koca birlikte şehid edildiler.
Yâsir radıyallahu anhu ile Sümeyye ana İslâm’ın ilk şehidleri olarak tarihin şeref sayfalarına geçtiler.


Resim---Osman radiyallahu anhu diyor ki: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile elele tutuşarak Betha'da (Mekke'nin kuru bir vadisidir) dolaşıyorduk. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kendilerine İşkence yapılan Ammar, Babası Yasir ve Annesi Sümeyye'nin yanına uğradı. Ammar'ın Babası Yâsir radıyallahu anhu büyük bir teslimiyet içerisinde şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasulü, dünya işte böyle!" Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şu cevabı verdi: "Sabret" sonra şöyle buyurdu: "Allah'ım. Sen Yasir ailesini bağışla. Ya Rab Sen bu dileğimi yerine getirdin (veya getir)."
(Müsned, İmam Ahmed, c. I , sh. 62; İbn Sa'd, c. III, sh. 177; Hayatu's-Sahabe, c. I, sh. 286; el-İsabe, c. VIII. sh. 114; Kenzu'l-Ummal, c. V, sh. 246; Heysemî, "Bu hadisin ravilerinin sağlam olduğunu söylemiş, ancak senette kopukluk bulunduğunu beyan etmiştir." Bkz. Mecmau'z-Zevaid, c. VII, sh. 227)

Resim---Diğer bir rivayette Osman radiyallahu anhu diyor ki: " Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ammar'ın babası, annesi ve kendisine şöyle dediğini işittim: "Ey Yasir ailesi sabredin. Buluşacağınız yer cennettir.”
(El-Müstedrek li Hakim, c. III, sh. 383, 389; Umdetu'l-Kâri, c. XVI, sh, 179; Mecmau'z-Zevaid, c. IX, sh. 293; Heysenıi bu hadisi Taberani'nin de güvenilir kişilerden rivayet ettiğini söylemektedir.)

Bu hadisi Taberanî de, Câbir radiyallahu anhu’dan riyaet etmiştir.
(Mecmeu'z-Zevaid, c, IX, sh. 293)


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ailece işkence yapılan yere giderek: “Sabredin ey Yâsir âilesi! Sabredin ey Yâsir âilesi! Sizi cennetle müjdelerim.” Buyurarak acılarını paylaştı ve müjdeledi.
(Ahmed Bin Hanbel, Müsned)

Yâsir radiyallahu anhu çok yaşlıydı.
Yapılan ezâ ve cefâlar tez çökertti, dayanamadı ve ruhunu HaKK’a teslim etti ŞEHİD OLdu.
ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem TEVHİD YOLUnda, İman Mücâdelesinde İLK ERKEK ŞEHİD OLma ŞEREFine ERişti.

Ebû Cehil’in amcası Ebû Huzeyfe, Yâsir’in şehâdetinden sonra bütün hıncıyla Sümeyye ve genç oğlu Ammar’a yüklendi.
Zalimliği kudurunca Amcası Ebû Cehil’e: “Sümeyyenin işini sana bırakıyorum.” dedi.
Ebû Cehil, çeşitli işkenceye çektirdiği bu yaşlı, zayıf ve kimsesiz ANAmıza alçakça: "Sen güzelliğine âşık olduğun için, Muhammed'e îmân ettin! Hadi bakalım şimdi de mi vazgeçmeyeceksin?” dediğinde:
Sümeyye ANAmızın: ”Lâ ilâhe illâ Allah Muhammedü’r- Rasûlullah. Allah belânı versin, Hâin Alçak!”
ACI HaYY-kırış ÇIĞlığı hâlâ ÇIN-lamakta MEKKE DAĞlarında…


Mücahid diyor ki: "İslâm'ın İLK ŞEHİDİ, Ammar'ın Annesi SÜMEYYE'dir. Onu, edeb yerine mızrak sokarak Ebu Cehil şehid etmişti.”
(Kenzu'l-Ummal Ebi Şeybeden naklen rivayet etmektedir. Bkz. Müsned, İmam Ahmed, kenarında Kenzu'l-Ummal c. V, sh. 278.)

Resim---Müşrikler, Ammar radiyallahu anhu’ya demir bir gömlek giydirilip güneşin dayanılmaz sıcağında kızgın kumlar üzerinde demir gömlek içinde işkence ediliyorlardı.
Hızını alamayan zalimler, Ammar radiyallahu anhu’yu bir de ateşle dağlamaktaydılar.
Halini bilen ve görmeye giden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mübârek elleriyle Ammar'ın terini silip- başını okşayarak ATEŞe:
"Ey ateş! İbrahim aleyhisselâm için nasıl ki soğuyup esenlik oldunsa, Ammar için de öyle soğuyup esenlik ol! Ammar! Seni azgın bir güruh öldürecektir.”

(İbn Sad, c. III, sh. 177; Kenzu'l-Ummal, c. V, sh. 245; Hayatu's-Sahabe, c. I, sh. 287.)

Resim---Sonra da Ammar radiyallahu anhu'ya:"Ey Ammâr! Sen (bu işkencelerden dolayı) ölmeyecek, uzun bir müddet yaşayacaksın. Senin ölümün azgın bir topluluğun eliyle olacaktır." Buyurdu.
(İbni Sa'd, Tabakât: 3/248)

Ammar radiyallahu anhu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin duası hürmetine muammer olup uzun bir ömür yaşamıştır.
Hz. Ammar radiyallahu anhu daha sonra Hicrî 37 senesinde Sıffîn Harbi’nde şehid edilmiştir.
İmam Ali kerremullahi veche, onu Muâviye'nin taraftarlarının bâği-azgın olduklarına hüccet-delil göstermiştir.


Resim---Ammar radiyallahu anhu, sonradan İslamın kurallarından da olan;
Azamet-kesinlik yerine, Ruhsat- İzin, müsaade, kolaylık yolunu kullanarak müşriklerin dediklerini tasdik eder görünerek işkenceden kurtuldu.
Ammar radiyallahu anhu üzgünce ve doğruca Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna vardı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: "Kurtulduğun yüzünden belli" buyurunca, Ammar radiyallahu anhu: "Hayır, vallahi kurtulmadım!"
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: "Niçin?" diye sorunca,
Ammar radiyallahu anhu: "Ben, Senden vazgeçirildim. Lât ve Uzzâ'nın da senin dininden hayırlı olduğunu bana söylettirdiler!" karşılığını verdi.
Ammar radiyallahu anhu çok üzgün ve şaşkındı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Müşriklerin dediklerini söylerken, kalbini nasıl buldun?" diye sordu.
Ammar radiyallahu anhu: "Kalbimi îmân ferahlığı ve rahatlığında, dinime bağlılığımı da, demirden daha sağlam buldum." dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: "Ey Ammar! Sana vebâl yok! Eğer, onlar seni yine yakalar, bunu sana tekrarlatmak isterlerse, sen de söylediklerini tekrarlayıp kurtul!" buyurdu.

( İbni Sa'd, Tabakât: 3/249)

Bu Aziz Sahabi Ammar radiyallahu anh için;
Resim---Hani bin Hani diyor ki: "Ammar bin Yasir radiyallahu anhu , Ali kerremullahi veche'nin yanına geldi. Ali kerremullahi veche ona şöyle dedi: "Merhaba ey güzel, temiz olan ve arındırılıp güzelleştirilen. Resulullah'ın senin hakkında şöyle buyurduğunu İşittim: "Ammar, iliklerine kadar iman ile doludur.”
(Nesei, Kit. İman, bab: 17; İbn Mace, Kit. Mukaddime, bab: 11, hn. 147; el-Müsted¬rek li Hakim, c. III, sh. 392.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cennet üç kişiye müştaktır-hasretini çeker; Aliyyül-Murtâza, Ammâr bin Yâser ve Selmân-ı Fârisî.” buyurmuştur.
(İbni Sa'd, Tabakât, 4/85 )

Ammar radiyallahu anhu, tüm ailesiyle birlikte müslüman olmuş,
Müşrikler tarafından çeşitli işkenceler gördükten sonra Habeşistan'a hicret etmiştir.
Bedir savaşında başarılı bir imtihan vermiş,
Yemame Gününde çarpışma neticesinde kulağı kesilmiştir.
Ammâr bin Yâser radiyallahu anhu, 90 yaşının üzerinde iken Sıffin Savaşında şehid edilmiştir…
ALLAH celle celâluhu cümlesine rahmetler yağdırsın!
Bizleri de şefaatlarına nâil eylesin!..


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Resim

Resim

Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

Bi Bilelikle .
Fiş-Priz Bileliği ile .
Lap top-Keban Bileliği ile.
Abd-Rabb Bileliği ile.
Yaratılan-Yaratan Bileliği, Bizliği, Birliği ile.
İsm; “sin” MuhaMMedîyeti ile .
Bi'sm, MuhaMMedî seviyede sinemizin MuhaMMedî seviyesinde ALLAH ismi ile .
Rasûl ALLAH. Rasûl ALLAH. Tek başına ALLAH değil. Rasûl ALLAH.
Önce Rasûl sonra ALLAH.
Onun için Kur’ân-ı Kerîm’de
ALLAH ve Rasûlune teslim olunuz!” buyurulur.
Önce ALLAH’a gidip teslim olun sonra Rasûlullah’a değil.
Resûlullah bizim gibi bir beşeriyeti olan, bizim cinsimizden bir ALLAHu zu’l Celâl’in yarattığı görevlisidir.
Onun için buyuruyor ALLAH celle celâluhu;

ALLAH ve Rasûlullaha teslim olun.
ALLAH ve Rasûlune iman edin.
ALLAH ve Rasûlune tâbi olun.
ALLAH ve Rasûlune itaat edin!” diye
4 aşamada bu nedenle buyurmaktadır.

“B’ism”de bunlar vardır.
“B’ism”dedi mi insan kendisini Beden, Nefs, Kalb ve Ruhuyla, ALLAH katında mesûl-sorumlu 4 unsuruyla MuhaMMed aleyhissalatu ve’s- selâm’a SIFIR SEVİYE-lerse “B’ism” doğrudur.
Münir Hocam’ın yazılarını sohbetlerini çok iyi okumak lâzım. Münir Hoca’yı okumak demek gırgır etmek demek değildir.
Münir Hocam bir Hakikat İnsanıdır.
İyi izlemek lâzım söylediği sözleri.

“Şunları abdestsiz yapmayın, bunları abdestsiz yapmayın!” dediğinde abdest, vuzû’ arapçasıdır.
Abdest farsçadır. Esas Arapçası vuzû’dur.
Zât’ın vücuda mevcud görüntüsünde gelişidir.
Dat harfi ise bir taraftan “Dall” sapıklıktır.
Diğer taraftan Ziyâdır. Bir taraftan “Zayi”dir, gayıbtır,

Bir makas ağzı, bir sırat sırtı, bir ustura ağzı gibi ikiye ayırır hemen.
Vuzû budur, ağzı yıkamak, yüzü yıkamak mı sadece?
Ötesinde abdest- vuzû’ ALLAHu zul celâl’e karşı
Bedenen, Nefsen, Kalben ve Ruhen tertemizim! demektir.
“B’ism”en yapmak istiyorum. Be Sırrı ile girmek istiyorum.

Bi'smi'llâh. ALLAH’ın ismiylen.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Bi'smi'llâh. ALLAH’ın ismiylen.
Sonra Er Rahmân Er Rahîm.
Burada Rahmâniyyet ve Rahîmiyette Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in Beşeriyyeti ve Velâyeti vardır.
Rububiyette Nübüvvet vardır.
Uluhiyette ALLAH katında
Rasûliyeti vardır.
Bunların tümünü idrak eden bir insan aklı

Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

hakikatini vicdanında yaşar.
Dosdoğru yaşar. Yani duyar ve uyar.

“Kalu semi’na ve eta’na” yı dosdoğru söyler.

وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا
“… kalu semi'na ve eta'na… : DUYduk ve UYduk!..” (Bakara 2/285)

Bütün hücreleriyle söyler, besmele çeker.
Onun için Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem Kur’ân’a başlarken böyle buyuruyor.
Bir eûzu çekin.
Eûzubillâhi,Eûzubi eûzu benim söylediğim bir kelimedir.
Eûzubillâhi ALLAH adına sahib çıkacağım her şeye. Bedenime, nefesime, nefsime, okuduğuma, anladığıma, duyduğuma, gördüğüme, billâhi ALLAH ile.
Niçin ALLAH ile?
Sığınma amma bu sığınma bir deliğe girme anlamında bir sığınma değil ki.
Bu sığınma insan aklının kendi yapısında olan fitneden yani iki unsurluluktan, mıknatıs gibi zıtları beraber tutma seviyeleme mecburiyetinden doğup da bunu ALLAH için ALLAH ile yapmak, ALLAH ile olarak yapmak.
Ben de diyorum ki ALLAH ile olmak için Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellemle bile olmak lâzım.
Yoksa Rasûlsuz ALLAH’ı arayanları ancak
şeytan, ALLAH ile kandırır âyetine giderler.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---“Yâ eyyuhen nâsu inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrennekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yegurrennekum billâhil garûr(garûru) : Ey insanlar, hiç şüphesiz ALLAH'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi ALLAH ile (ALLAH'ın adını kullanarak) aldatmasın.” (Fâtır 35/5)

“ALLAH!” diye diye de şeytana kanarlar.
İşte bunu kaldırabilmek için ortadan
Eûzubillâhi ALLAH’a sığınırım, mine’ş- şeytan o şeytan ki o şeytandan.
Şey, tek şeydir. Şeyun, çok şeydir. Şeytan iki şeyliktir.
Tevhidsizliktir, seviyesizliktir. Edebsizliktir.
Yani Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’le olamayıştır.
BİLemeyiş, BULamayış, OLamayış ve YAŞAyamayıştır.
Yaradılış sebebini bilemeyiştir, sonucunu anlayamayıştır. Hayatı Bilmeyiş, hayatı bulmayış, içinde olmayış ve gereğini yaşayamayıştır.
Ölmeden önce ölüp dirilemeyiştir kısacası.
Şeytan ikilik şerrinden, ÇOKluktan ve YOKluktan TEKliğe geçebilmek için,
şeytanirracim recm edilen.
MuhaMMedî cem’iyeti, cem’liği bütün sistemin mâsivâsının MuhaMMed aleyhis-salatu ve’s-selâmın Nurunda cem’ oluşunun rüşdüne eremeyiş reddediş.
Rüşde erecekken reddediştir.
Taşlanmak, şeytan taşlamak, taşları toplayıp belli bir yere atmak, recm etmek, şeytanı taşlamak.
İbrahîm aleyhi’s-selâm’da taşlıyor.
Derler ki gözünün birini çıkarmış kör kalmış.


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

Ben şeytanımı Müslüman ettim, Rabbım’ın yardımıyla o bana iyiliği emreder.
Şeytan emrediyor iyiliği. Kim hangi şeytan?
Müslüman olmuş şeytan.
Müslüman olmuş Hizbuşeytanlık, Hizbulllahlıktır.
Müslüman olmuş Firavunun adı, yeri, Musa aleyhi’s-selâm gibidir.
Müslüman olmuş Nemrud’un duyu-uyuşu, İbrahîm aleyhi’s-selâm gibidir.
Teslim olmak bu kadar önemlidir.
Silm.

Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: “Ya Rabbi İki Ömerle İslamı şereflendir. İki Ömer’den birisi, İkisinin de ismi Ömer’dir. Birisi Ebu Cehil ki “Ebu’l Hikem” deniyor kendisine. Hikmetin babası deniliyor.
Çok zeki bir insan. İyiliksever bir insan aslında?
Herkesin sevip saydığı bir insan yani, Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in de önem verdiği bir insan.
Ama onunla İslam güc kuvvet bulur diye İslam olmasını istiyor.
İslam olmak kolay değil ki 40 yıl Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’i yetim ve öksüz hâlinde, büyüten Ebu Talib bile olamıyor!.
Yani yetimlerin yetimini büyütüyor ama İslam olamıyor.
Olmak kolay değil ki Akıl Bazarı burası.
Herkes aklıyla hükmediyor, aklıyla tercih ediyor ki böylece Ebu Cehil de aklını şerre kullanıyor.
İkilikte kalıyor aklı çünkü.
Dedim ya. Duyuyor ama uymuyor
.

وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا
“… kalu semi'na ve eta'na… : DUYduk ve UYduk!..” (Bakara 2/285)
“Ve kalu semi’na ve ata’na” diyemiyor.

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُواْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُواْ فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِن كُنتُمْ مُّؤْمِنِينَ
Resim---“Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refâ’nâ fevkakumut tûr(tûra), huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû KÂLÛ SEMİ’NÂ VE ASEYNÂ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi’se mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minîn(mu’minîne) : Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlâyin, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalblerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!” (Bakara 2/93)


Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُواْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُواْ فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِن كُنتُمْ مُّؤْمِنِينَ
Resim---“Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refâ’nâ fevkakumut tûr(tûra), huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû KÂLÛ SEMİ’NÂ VE ASEYNÂ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi’se mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minîn(mu’minîne) : Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlâyin, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalblerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!” (Bakara 2/93)

KÂLÛ SEMİ VE ASEYNÂ isyan ettik diyor.
Şu sebeple, bu sebeple diyor da ne oluyor?
Kafa tasına toprak doluyor.

Ama aynı anda ve aynı yerde Ömer radıyALLAHu anh. Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in başını almaya, gelirken
7 adım kala,
Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: Ya Ömer!”
buyurunca şalter iniyor.
Bir saniyede
MuhaMMedî Seviye tamamlanıyor.
Bileşik kaplar gibi.
Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in gördüğünü görüyor çünkü.

Ömer radıyALLAHu anh: “Lebbeyk Ya Resûlullah!” diyor.
“Anam babam sana feda olsun!”
Bir saniye bile sürmüyor.
Oturalım, konuşalım, anlatalım, dinleyelim! değil.
DUYuş ve UYuş.
“Ve kalu semi’na ve ata’na”. Emret!.
Bu Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’e tâbi oluş, bir insanın bir insana tâbi oluşu değildir.
Bu bir fıtrdır. Fıtrat böyledir.
Keban’ın fıtratı nedir?
Şu an da buradaki şu ampul ona bağlıysa ceryan verir. Gecekonduya da Köşktekine de ceryan verir.
Her yerdekine ceryan veririr.
Her hâlde ceryan verir.
Güneş gibi. Hava gibi, rüzgar gibi, yağmur gibi.
Yağar da yağar. Yani.
İlahi Sünnetullahtaki tavır tarz stil budur.
Mânâ Âleminde de böyledir.
Onun için recm edilen şeytan sadece taşa tutulan şeytan.. Hacca gittiğimizde görüyoruz.
Adam ayağındaki terlikleri atıyor oraya. Şemsiyesini atıyor.
Önündekinin kafasını kanatıyor.
Vuruyor atacağım diye. Böyle hırslanıyor.
Hâlbuki orda öyle bir şey yok. Mesele o değil.
Mesele insanların onu fizikî olarak da yaşaması için konulmuş bir kural İlahî bir kural.
Kâbe’ye gittiğimizde Kâbe’nin içinde ALLAHu zu’l- celâl var da onun için oraya gidilmiş değil.
Bütün insanların fiziken dönmeleri için bir nokta konmuş
Beden Kıblesidir.
Nerede Nefis Kâbesi,
Nerede
Kalb Kâbesi,
Nerede
Ruh Kâbesi..

Rahmetli, ALLAH rahmet eylesin Siirtli Hocam Kur’ân-ı Kerim’de 7 tane Kâbe’yi bulmuştu.
Beytü’l- Haram, Beytü’l- Ma’mur, Beytü’l- İzze..
Yazılmadı galiba şiir defterlerimin birisine not etmiştim unuturum diye.
Bunlar tüm şu andaki Kâbe’nin üzerinde yedi kat hâlinde Mânâ Âleminin, Mânâ Semasının yedisinde de yedi Kâbe vardır Kur’ân-ı Kerim’de.
Beytu’l- Mamur, Beytu’l- İzze, Beytu’l- Haram’ın üzerinde demek istiyorum.
Bunlar tüüm uydur kaydır işler değildir.
Sistem tümdür. Zâhiriyle bâtınıyla bir tümdür.

Buraya nerden geldim.
Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: Bir işe başlarken eûzu besmele ile başlayın!
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Eûzubillâhîmineşşeytanirracim
Aklımın ikiliğinden ancak Rabbime sığınırım deyin.
“Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm”
Ben “B’ism”. Bu “B’ism’”de tekrar söylüyorum.
Bu ”B’ism”de “ism” kelimesini henüz çözmüş değiliz. Neden?
Çünkü ben diyorum ki “B” BİZ-liktir, BİLE-liktir, BİR-liktir, haktır, doğrudur da “İSM”’de MuhaMMed aleyhi’s-salatu ve’ s selâm’ın fiilen tecellîsi yoktur.
Eğer yoksa bu besmele yerini bulmaz.
Münir Hocam’ın tâbiriyle neden diyor:
“MuhaMMed aleyhi’s-salatu ve’ s selâm’ın “MiM”li isimlerini abdestsiz ağzına alma!” diye?.
Ben de sürekli diyorum ki:
“Hocam şu abdesti de yazılarında sohbetlerinde bir anlat kurban olduğum!.”
Bu abdest, sadece ağız yüz çalkalamak mıdır?
Neye abdest diyorsun bir anlat.
Ki anlatıyor zaman zaman biliyorsunuz.
Ve anlatacaktır daha. Yazıyoruz. Yazmaya çalışıyoruz.

Bolu’da kalmıştık bir sene kadar.
Birlikte kaldığımız zamanlarda, çok değerleri dostlarım vardır hâlâ.
Cemal Candan, Ahmet Karayel ve diğerleri.
Emin Acar Hocamın da katıldığı Hayrettin Tokadî Hazretlerinin Türbesinin olduğu yerde çok geceleri kalıp sabaha kadar o coşkulu zikirlere bizler de katıldık birlikte olduk, coşku doluydu. Ben de izledim ve düşündüm hep..


Şimdi MuhaMMedî Tasavvufta insan kısmında anlatmaya çalıştığım iki yoldan birisi, insanı ateşin içine sokarlar.
Demir erir, ateş gibi yaparlar. Ateşin içinde demiri bulamazsın.
Demirci ateşin içinden elindeki maşayla demiri arar bulamaz çünkü ateş gibi olmuş.
Neticede orda bir şey yakalar, dışarı çıkarır, biraz soğuyunca demir olduğu anlaşılır.
Onu bir de suya soktumu olur sana çelik.
İşte bu şekilde oldu mu ateşin içinde muhteşem, harika. Dışarı çıktı mı eskisinden daha sert, daha zalim. Daha cahil. İşte bu insanlara örnek, böyle insanlarla da beraber olduk.
Bu insanlar kötü falan demiyorum.
Ama bu yolun ne kadar dikkat edilmesi gerektiğini söylüyorum.


İkinci yol neydi ikinci yolda dersin ki Barbaros gariban bir buz parçasıdır. Bir kütledir.
Götürürsün Marmara Denizine atarsın.
Bağırır, çağırır, yandım tüttüm. Erir.
Çağırırsın: “Gariban buraya gel!”
Marmara der ki: “Ne Garibanı kardeşim. Burada Gariban mariban yok!”
“Nerde?”
Burada, ama Yok.
Suyun içine dökülen bir bardak su gibi artık var ama yok, yok ama var hâline dönüşür.
Gerçek tasavvuf,
MuhaMMedî Melâmet budur.
İşte öbür türlü oldu mu demir gibi ateşin içindeyken yok olan kişi dışarı çıktığı zaman felâket olur.
İşte o varlığı sırasında soğudu.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

İşte hocam abdest nerden bozulur dedi bana kızarak.
Bende dedim ki: Benim gibi gibi cahillerin abdesti affedersin arkasından-yellenmeyle bozulur.
Neden bozuldu? Üstelik kimseye bir şey söylememiştir.
Bir kötülük yapmamıştır. Hiçbir şey yapmamıştır.
Olan pis bir kokudur. Abdesti bozar.

Bu şeriat abdestidir...

Tarikatta abdest ağızdan bozulur.
İftira ediyor yalan söylüyor, vuruyor, kırıyor, her şeyi söylüyor abdesti bozulmuyor haa!.
Bunun için rahmetli MuhaMMed Sıdk Hocam câminin önünde oturanlara selâm vermezdi.

Hocam niye selâm vermiyorsun?”
Vermem derdi.
Sokaktaki yerde sürünen ayyaşa selâm veririr. Onlara vermezdi.

Çünkü bunlar câminin kapısında siyaset, gıybet, şunu bunu yapıyorlar.
İçeri girip iki rekat tahiyyetü’l- mescid, mescidi selamlama namazı kılmıyorlar. Bilerek.
İkaz ettim bunları
diyor.
Abdest Tarikatta nerden bozuluyor?
Ağızdan bozuluyor. Sözden...

Mârifette nerden bozuluyor?.
Mârifette beyinden bozulur.
Hakikatte kalbten bozulur abdest.

Ne demek abdest?
Abdestsizlik ceryanı kesmektir.
Yani, şeriatta
SÖZden bozulur, kendinde değilsen kendini BİL-miyorsan, kim olduğunun farkında değilsen sen istediğin kadar abdest al!
İstersen derini soy, davar gibi yüz, boşa yüzersin.
Sana abdest kâr etmez bana kâr etmez.
Tarikatta
SOHBETten bozulur.
Sohbetsizlikten bozulur.
Pirsizlikten bozulur. Elektiriksizlikten bozulur.
Önündeki direksizlikten bozulur.
Çünkü hayal ceryanı olursun. Önünde ceryan, direk yok.
Bak şimdi biz kapıda direk var ordan alıyoruz.
Eminim ki sizinde kapıda direk vardır yoksa alamazsınız.
Bu basit bir şey değildir.
Bu “şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” doğrudur da ama şeyhin de şeytan olmaması lâzım.
İKİ-likte kalmaması-olmaması lâzım.
Yani MuhaMMedî olması lâzım Ehl-i Beytî olması lâzım. Gerçekten Ehl-i Beytî olması lâzım.
Eli Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellemin elinde olmalı.
Mutlaka öyle olmalı. Yoksa şeytanın elindedir.
Yani İKİliğin iki elinin elindedir o.
Yazık olur. Asla abdest tutmaz.
Ve Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’den bize kalan tek şey SOHBETleridir.
Kur’ân-ı Kerim dahi sohbet şeklinde gelmiştir.
Mübârek ağzıyla sohbet hâlinde buyurmuştur.
Kimseye bir kelime yazıp vermemiştir.
Yazmışlardır kendi kendilerine. Bu kadar önemlidir.
Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’den gelendir.
Neden buyuruyor size iki emânetim var birisi Kur’ân birisi Ehl-i Beyt’im. Biri birinden büyüktür. Biri ALLAH’ın Kelâm’ıdır, biri de Itretim’dir. Aslı neslim yanidir neslimdir. Bu iki emânete nasıl davranacaksınız bilmiyorum.
İşte nasıl davranıldığını insanlığın görüyoruz.


Resim---Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: “Ey Müslümanlar! Ben ancak bir insanım! Rabbimin elçisi gelip de ona icabet etmem yakındır. Ben size iki kıymetli ve ağır şey bırakıyorum. Onlar birbirinden ayrılamaz. Eğer bunlara uyarsanız yolunuzu sapıtmazsınız. Bu iki kıymetli şeyden biri içinde Nur ve doğru yol bulunan ALLAH’ın Kitabı'dır ki O’nun gökten yere sarkıtılmış ipidir. Ona tutulan doğru yolu bulur Ondan ayrılan sapar. Diğeri de Ehl-i Beyt-i Itret’imdir. Ehl-i Beyt’im hakkında sizi uyarırım; Ehl-i Beyt’im hakkında sizi uyarırım; Ehl-i Beyt’im hakkında sizi uyarırım!" buyurdu.
(Sahih-i Müslim 2: 325; Tirmizi H. No: 4036 4038; İ.Hanbel Müsned 5: 182 189 3: 26.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Gerek Kur’ân-ı Kerim’e gerek ise teniyle, kanıyla, canıyla imanıyla MuhaMMed aleyhi’s-salatu ve’s selâm’ın çocukları olduğunu ispat eden MuhaMMedî, Hasbi Hizmette Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in yolunu diliyle temizlemekte.
Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’e taşınacakları taşıyan aşk arabasının tekeri olanlar, piste, pasta, soğukta, sıcakta, çamurda, iyide, kötüde asfaltta şurda burda demeden her zerreleriyle yerde secde edenler işte bunlar gerçek tarikat abdesti alanlardır, pir abdesti alanlardır, kâmil kelâmıyla abdest alanlardır.
Bunların abdestleri Kemâl Abdestidir, Edeb Abdestidir.
Efendim çok ilim sahibi insanlar var, edebsiz.
Doğrudur, doğrudur da bunlar İblisten daha bilgili değildirler.
Bunlar ALLAHu zul celâl’le konuşmadılar.
Bunlar cennete girmediler.
Bunlar RaBBlarına rest çekmediler, RaBBları bunlara izin vermedi.

Neyi biliyorlar bunlar?
İblisin bütün bu başına gelenler edebsizliğinden dolayı gelmiştir.
Haddinin bilemeyişten gelmiştir, ikilik budur.
Hududu tanımayıştır. Kur’ân-ı Kerimi inceliyoruz. ALLAH’ın hududunu çiğnemeyin âyetleri vardır:


مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ

Resim---Ma kaderullahe hakka kadrih innellahe fe kavviyyün aziz: ALLAHın kadrini gereği gibi takdir edemediler, hakıkat ALLAH, yegâne kaviy, yegâne azîzdir" (Hac 22/74)

ALLAH’ın kadir kıymetini bilmiyorsunuz.
Hudud nedir? Ahd nedir, Ahad, Ahmed nedir?
Ahmed SallALLAHu aleyhi ve sellem. Ahad celle celâluhu?
Hak hudud yok gibi.
İşte bütün bunlar nerde?.
Bunlar Kelâmullahı kelâm eden gerçekten Ehl-i Beytî, MuhaMMedî, Kurânî ve Rabbanî Kâmillerin, Âriflerin, Âşıkların yüreklerinde BİZ-BİR olarak Vuslat Vudû’ yani Aşk Abdesti, Kavuşma Abdesti, Vuslat Vudû dediği Vuslat Abdesti alışla mümkündür. Edeb bakımından.
Edebsiz bir insana irfan haramdır.
Onun içindir ki Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem, domuzların boynuna inci, mercan takmâyin.


Resim---Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: İlmi, ehli olmayana öğretmek, onu kaybetmek demektir. (İbni Ebi Şeybe)

Resim---Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: İlmi lâyık olmayana öğretmek, domuzun boynuna mücevher takmak gibidir.)
(İbni Mâce)

Cevher, Bir şeyin özü, esasıdır.
Domuzların boynuna inci mercan ya da cevher takmayın!. Burdaki maksad; hazımsız, nankör olanlara ilim öğretmeyin diye Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem ikaz ediyor.
Kelâm ancak yerinde değerlidir.
Tasavvuf çok ince bir sırdır.
Söylesen de anlamaz ama israf olur.
Onun ihtiyacı yoktur çünkü ona başka şey lâzım. Başka şey lâzım.
Bu senin benim bağlı olduğum şeyh ki bizde Pîr tektir.
Ali kerremullahiveche’dir. Netice olarak.
Diyelim ki Abdulkadir Geylanî Efendimiz deseniz dahi.
O da Ali Kerremullahi Veche’nin kabzasında, O’nun yüreğindedir yani.
Ali kerremullahi veche’de tümü yok olurlar.
Ali kerremullahi veche’de Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’de yok olur.
Yok olur. Erir erir.
Ancak ALLAH’ın karşısında Resûl’u kalır.
Söylediğimi çok iyi anlamak lâzım. Diyorum ki, 90 kilo Buz Adamı götüreceksin atacaksın Ak Deniz’e, eriyecek. Soracaksın;

“Nerdesin?
“Valla hocam buradayım. Ama yokum.”
“ Hani nerdesin?”
“Yok’um. Ama buradayım.”

Her damla bunu söylüyor orda.
“Biz buradayız”
“Ama nerdesiniz?”

Yoksunuz. Varsınız..
Ne VAR Ne YOK!?
Çünkü ötede Ak Deniz var.

MuhaMMedî SEVİYE budur. Resûlî seviye.
Resûlî seviye bulunmadan kıble bulunamaz zâten.
Kâbe bulunamaz, yürek bulunamaz.
Kudret bulunmadan “nun” bulunamaz, “kun” bulunamaz.

Nurullah, Nuru MuhaMMed hâle gelişemez.
Yani GELdiğimiz gibi DÖNüş, Rücu-Uruc tamamlanamaz. MuhaMMedî mirac tamamlanamaz.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Kalb Abdestin bozuluşu ALLAH korusun daha korkunçtur.
Çünkü doğrudan doğruya imansızlığa götürür.

Mümkün müdür?
Mümkündür
!
Andolsun ki ya da nasıldı o şeytan vaadini yerine getirdi. Sadık çıktı

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn(mûminîne) : Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu, böylelikle iman eden bir grup dışında, ona uymuş oldular. (Sebe 34/20)
İnsanın aklı sadık çıkamadı şeytan sadık çıktı. Vaadini yerine getirdi.
Sohbet-i Sahh’ta yazdık işte âyeti.
http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... =87&t=7876
Sebe Sûres’indeki âyet.
Mü’minlerden bir kısmı hariç, mü’minlerden yalnız, müslümanlardan değil. Daha ileride.
İman etmiş olanlardan bir kısmı-bir fırka hariç gerisini hâlletti.

Kim?
İkilik!.
Nedir ikilik?
YOKluk ve ÇOKluktur. Yok demek çok demektir.
TEK demek TEVHİDdir.
Bu inançtaki gizli şirk dediğimiz abdest bozukluğu, bin beterdir.

Mârifette abdest böyle bozulur.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Hakikatte abdest nasıl bozulur?
Ben onu bilmem. Onu Münir Hocam bilir.
Söylüyorsa söylüyordur. Hani diyor ya
dersem şöyle olayım diyor.
Demem diyor yani. Diyemem diyor.
Bu anlayışta abdesti alamıyoruz ki bulalım.
Böyle bir arzumuz yok ki. Öyle olalım.

Hiç değilse biz takdir edileni Hükm-ü Hakkı hak bilip yaşamaya çalışıyoruz, çalışmalıyız.
Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem bir İşe BAŞlamadan önce
BİZ-e;
“Böyle bir temizlik içindeyken, Eûzubillâhîmineşşeytanirracim Bismillâhirrahmânirrahîm deyiniz.
“Bana bir salâvât getiriniz.”
Böyle buyuran Resûlullah sallahu aleyhi ve sellem.
Öyle hadisler vardır ki, salâvât işin başında ve sonunda, kuşun iki kanadı gibidir.


Resim---Peygambere salâtü selâm getirilmedikçe her dua önlenir. (Ramuz’ul Ehadis, HadisNo:4249; 2474)

Resim---"Beni, hayvanına binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salât okuyun." (Tirmizî, Salât, 352)

Resim---Übey b. Ka'b'ın (ra) naklettiğine göre bir keresinde Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem birisine dua edeceği vakit önce kendisine dua (salât ü selam) ederek başla, dedi. (Tirmizî, Daavât, 10)

Başında ve sonunda salâvât olmayan Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’e sıla etmemiş, kavuşmamış, ulaşmamış bir şey asla ayağa kalkmamıştır, kıyam bulmamıştır.
Hayal içinde kalmıştır, hakikate dönüşmemiştir.
Aklın kendisi hayaldir.
Ne zaman dirilirse hakikate ulaşır,
akıl nakilleşir.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Biz bugün konuşurken burada Şeceretü’l- Kevn konusunda konuşurken biliyorsunuz ki kâinâtta tek şekil vardır oda küredir.
Atom küreseldir. Bir atomun yörüngesini yürüttüğünüz zaman o da küreseldir daima.
Bütün şekiller küredir. Karası, denizi, havası netice olarak küredir.
Küreseldir çünkü
DEVR-ÂN için yaratılmıştır.
Dikdörtgendir, prizmadır, küptür, karedir tüm bunlar insan aklındadır.
Ve biz mühendislikte çok iyi biliriz ki en mükemmel doğru en az olan eğridir.
Hiç kimse bu kâinâtta doğru çizemez.
Düzgün bir tahta dediğiniz teorik olarak eğridir.
Çünkü bu Âlem küresel bir yapıdadır.
Dünyanın bu noktasından sürekli dosdoğrunuz da yürüyün tekrar bu noktaya gelirsiniz.
Çünkü asla doğru gidemezsiniz. Doğru yoktur. Doğru yoktur.
Senin doğru dediğin küredeki teğettir, eğer en doğruyu bulduysan.
Onun içinde biz MuhaMMedî Kürenin Habli’l- Verid Küresinin içinde bir noktaysak,

“Hepiniz bir olun biriniz Pîr olun”
Hacı Bektaş-ı Veli kaddesALLAHu sırrahunun buyuruğu.
Ne fark eder?
Küreyi betonun üzerine yuvarladım, hangi noktanın üzerinde dursa en fark eder.
Her noktası baş her noktası ayak.
Her noktası aynı nokta çünkü.
Eğer öyleyse az bir çıkıntı varsa o çıkıntı arıza yapacaktır. İşte problem buradadır. Seviyesizlik ordadır.
Seviyelendiği zaman TEK NOKTAya basar..
Onun için diyoruz bizim Kâbemiz Küreseldir.
Hayat, burnumuzu sürter sürter sürter.
Kâbeyi bilyeye çevirtir yani. 8 köşe değil sonsuz köşe.
Her nokta bir baş her nokta bir ayak her nokta bir yüz her nokta bir göz olur.

Aynı oldu. “Ayn”,“Ayn” A’yan-ı sabite “ayn”ılaştı.
Tıpkı denizdeki damla gibi oldu küre.
Hepsi aynı oldu. Özellikte, güzellikte, birlikte, dirlikte…
MuhaMMedî oluş şuurunu çok iyi anlamak lâzım.
İnsan aklı böyle yaratılmıştır.
Herkes kendisine bir Rabb tâyin eder, Bir Rabb çizer, Bir Rabb algılar.
Bir ALLAH düşüncesi vardır. “ALLAH” dediği de gerçekte ALLAH celle celâluhu değildir, kendi aklının varsaydığıdır.
“Bir tek doğru, en doğruyu bulan kimdir?”
En doğruyu bulan ALLAH’ın en doğru kulu-Resûlü MuhaMMed Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’dir.
Onun için biz durmadan ne diyoruz?

İlla ve illâ Resûlullaha gideceksin.
Resûlullah’a gidersen Kur’ân’ı bulacaksın ve ALLAH’ı bulacaksın. Başka yolu yok.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Bazı akıl perestler vardır, dalga boyudur, hâligondur moligondur uydurur kaydırır bir sürü hikayeler anlatır.
Melekler şunlar bunlar ALLAH’ın dışındaki bütün şeyler bir şey değildir ki sen neden bahsediyorsun.
Kendi başına imkanı olan bir şey değil ki bunlar.
Senin bu söylediklerin ışıktır, frekanstır periyottur bunlar ne?
Bırak bunları. Cennet, cehennem ne?
Bütün kâinâtta var dediğin şey ne?
Sen bunlarla ALLAH’ı mı bulmak istiyorsun. Kur’ânsız adam. Kur’ânsız, MuhaMMed sallALLAHu aleyhi ve sellemsiz. Rasûlsuz.

Dikkat ediiin!
Sünnetullah’ta ALLAH’ın yerleştirdiği dinamit var ya ikilik dinamiti, şeytanlık dinamiti, o ALLAH! diye diye de sizi kandırır var ya, billâhil- garûr âyetleri var.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---Yâ eyyuhen nâsu inne vadallâhi hakkun fe lâ tegurrennekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yegurrennekum billâhil garûr(garûru) : Ey insanlar! ALLAHın vadi haktır, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o çok aldatıcı (şeytân) da ALLAH hakkında sizi kandırması!
(Fatr 35/5)


Ğarur: çokça aldatıcı (mübalağâ) Şeytân: (mal, makam, şehvet ve dünyâ işleri ile kandırıp) “ALLAH Kerîm”dir affeder! v.s. dedirtir...
Ya da normal yollarla avlayamadığı kimseyi: “Ne iyi ibâdet ediyorsun, senden başka daha iyi müslüman mı var!...” v.s. ile riyâya sokup soyar...


İşte böyle kandırır. “ALLAH!” diye diye.
“Kimi kandıramaz, neden?”
MuhaMMed aleyhi’s-selâm’ı. Neden?
Çünkü O Resûlullah’tır.
Bir kişi rüyasında ALLAHu zul celâl’i görse ve ona dese ki: “Ben ALLAHu zul celâl’im!”
Bizim için geçersizdir, çünkü biz Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem den DUYduğumuza UYarız.
Kur'ân-ı Kerimi de O’ndan DUY-UYduk!


Resim---Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: Beni rüyada gören gerçekten görmüş sayılır. Çünkü şeytan benim sûretime bürünemez."
(Buharî, Tabir 10; Müslim,, Rüya 1.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Abdülkadir Geylanî kaddasellahu sırrahul aziz Efendimiz yetiştiriyor birisini. Yetiştiriyor.
Sofrasında sohbet yediriyor.
Biraz kendine gelince yan çiziyor: “Bende oldum erenlerden birisi” diyor.
“Büyüdüm” diyor yani. Gelmemeye başlıyor.

“Nereye gitti arkadaşınız, kardeşiniz?”
“Efendim o şöyle büyük işler yapıyor, insanlar etrafına toplandı. Alıyor veriyor şunu yapıyor.”
“ Yaaaa demek ki çok büyümüş ha! Başka ne yapıyor?”
“İşte Efendim diyormuş ki her seher bir binek gelir, beni alır götürür, cennetlerde gezdirir. Ve tekrar getirir.”
Bunu görenler var diyorlar.
“Yaa, görüyor musun ne kadar vefâsız” diyor
“Yıllarca yanımızda ilim tahsil etti, edeb tahsil etti. Ha bir de dese ki, Efendimi’de götüreyim yanımda ya. Bir kerede bu Geylanî’yi götürse ya.”
Diyorlar ki:
“Sana böyle dedi Geylanî Hazretleri.”
“E gelsin götüreyim diyor. Gerçek benim ki, hayal değil ki.”
Abdülkadir Geylanî kaddasellahu sırrahul aziz Efendimiz
“Biz yere düşen tükürüğümüze bile sahib çıkarız” deyip gidiyor.
“Oğlum nedir bu hâlin?”
“Sayenizde ben bir makama ulaştım ki, gece desem ki fil değil desem ki burak değil desem ki refref değil. Desem ki şu değil. Bir binek geliyor, işte bak şuraya geliyor. Ben binerim bir anda yok oluruz. Bütün cennetleri gezdirir. Sabah ezânında geri gelirim. İnsanlar bekler gökte miyim değil miyim görürler, falan feşmekan.”
“Yaaa görürmüsün? Biz yıllarımızı verdik hiç böyle olmadık. Ne iyiki seni yetiştirmişiz bak. Sayende bizde gideceğiz. Bu gece kalayım beni de götür.”
“Hay hay efendim!”
Gerçekten geliyor bir yaratık, biniyorlar derken beraber “pıırtt!” uçuyorlar.
İşte efendim şu bahçe bu bahçe gezerken yaratık binek ne diyor: “Zaman bitti geri döneceğiz”
“Oğul senin at niye kişniyor?” diyor.
“Efendim geri dönelim!” diyor.
“Niye, acelesi neymiş? Ben bu yaşta gelmişim bir kere, şu cennetlerini iyi bir dolaşayım”
“Ama efendim hava ağarıyor.”
“Ağarsın! Cennet gündüz kayıp mı olacakmış?”
“Ama efendim diyor ki..”
“Hayır, hayır ona söyle ki bugün burada misafiriz. Cennet onun değil ki Rabbımızın. O ki getirmiş kalırız!.”
Bu Şah oğlu şah Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm.
Bir kere diz çöktü mü dizini kimse kaldıramaz.
Ne zaman ki şafak söküyor.
“Oğlum nereye getirmişsin bizi sen? Bu pis koku ne kokusu?”
“Efendim biz şehrin mezbaha artığının içindeymişiz.”
“Hani senin cennet nere gitti oğlum?”
“Efendim cennet değil miymiş geldiğim yer?”
“Hayır hayır öyle değildi. İşte bu, insanı şeytanın ALLAH diye diye kandırışıydı.
Çünkü sen Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’i terk ettin.
Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in Ehl-i Beyt’ini terk ettin. Sana kadar gelen bütüüün direkleri yıktın ceryansız kaldın!”
“Yıkanmamız lâzım. Kirlendik. Bize bir Ahmed Rahmeti lâzım! derken göklerden o bulut adamların göz yaşları dökülmeye başlıyor. İliklerine kadar ıslanıyorlar. İliklerinin şah damarlarından yakın olan Rablarının abdestini alıyorlar. Birlikte. Bizim ki gelirken yolda ağlıyor ağlıyor.
“Ağlama” diyor
“O sana tekrar gelecek ve diyecek ki, sakııın o yaşlıya inanma. Ben senin Rabbınım. O zaman, iki elini aç
“Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm” diye kapat. İğrenç bir duman hâlinde yok olduğunu göreceksin. Ve bir daha gelmeyecek.”
“Bu nedir efendim?”
“Bu senin hazımsız aklındır. Kendi içinde kendi pisliğiyle mayalanan aklındır. MuhaMMedî Mayayı kabul etmeyen aklındır.”
“İşte bunu pis bir duman olarak sal gitsin gökyüzüne. Bomboş kal!”

Buyurur ve öğrencisini affedip ayıktırır.
Bu ise onun zor imtihanıdır..
Bu Âlemde boşluk yoktur.
Allâhu nûrus semâvâti vel ard dır.

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“Allâhu nûrus semâvâti vel ard(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. ALLAH dilediği kimseyi nûruna eriştirir. ALLAH insanlara (işte böyle) temsiller getirir. ALLAH her şeyi bilir.” (Nur 24/35)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Ne yerde ne gökte ALLAH’ın Nuru olmayan bir şey göremezsin. Gördüğüm aklımın kördüğümü yani.
Kördüğümüm çözülse gördüğüm
lâ hüve illâ hüve olacak. Her yerde, her zaman ve her hâlde ALLAH celle celâluhu Nuru olacak inşALLAH.
O zaman
Bu bilyenin hangi yüzünde Barbaros? diye sormayacağım, ne olacak?
Ne olacak Barbaros?

Barbaros:
Bilye’nin her yeri secde edecek.

Evet, ne olacak? Biz başka sohbet yapıyorduk başka yere gidiyoruz ama olsun.

Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun) : Doğu da ALLAH'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz ALLAH'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki ALLAH, kuşatandır, bilendir.” (Bakara 2/115)

Ve lillâhil meşriku vel magribu
Ve andolsun ki, gerçekten, hakikaten, “lillâhi” ALLAH içindir, ALLAH’ındır.
El meşriku Şark ALLAH’ındır. Doğu.
Vel magribu Garbta ALLAH’ındır. Batı da.
fe eynemâ Febundan sonra, artık, müteakiben. EynemaHangi tarafı, herhangi bir tarafı, nereyi istersen orayı.
tevellû Dön. vellû yap. Zâhir ve bâtın vücuda gelişleri, Lütfullah olan Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’de seviyele. İstediğin yöne dön!.
fe semme İşte orada,
vechullâh ALLAH’ın vechini göreceksin.
innallâhe vâsiun alîm Gerçekten ALLAHu zu’l- celâl böyle vasiadır. Kapsayandır, yutandır. Ve kânallâhu bi kulli şey'in muhîtâdır.

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şeyin muhîtâ(muhîtan) : Göklerdeki her şey, yerdeki her şey ALLAHındır. ALLAH, her şeyi kuşatıcıdır. (Nisa 4/126)

Uluhiyyet herşeyi yutmuştur.
Allâhu nûrus semâvâti vel ardçünkü.
El Âlim ve El Alîm ALLAH celle celâluhudur. Aklı yaratandır. İşte nereye dönersek ora kıble budur âcizâne anladığım..
Kâbe’n bilye gibi olduysa ve senin aklında o Kâbe’nin, o bilye’nin bir noktasıysa hiç fark etmez.
Bütün kâinâtı MuhaMMedî SEVİYEye ulaşmış Barbaros’un en alttaki aklının üzerinde secde ettirelim başımız gözümüz üstüne.
Çünkü orda Barbaros yoktur artık.
Orda olan Mâsivânın Nebiyyü’l- Ümmî ANAsı MuhaMMed aleyhi’s-salatu ve ‘s-selâm’dır.
Bunu iyi anlayalım lütfen. Evet.


Barbaros:
Tuvellû yu bir daha söyleyebilir misiniz Hocam?

Ordaki “Lam”ları.
Ordaki “vellû” yu söyledim. “tu” sen demektir Arapça’da. “Elif” ben zamirinde “e” kullanılır, “elif” kullanılır. “Te” sen. “Ye” o.
“tuvellû” dönünüz aslında emir var temenni var gibi.
Burdaki “tuvellû” senin bâtınındaki vücuda geliş.
Hani aklın, içeriye bakıyorda bir karar veriyor ya ondan sonra ayağa kalkıyorsun, özüne uyarak.
Ben ne bileyim ne yapacağını, oturuyoruz beraber.
İçerde sen bir şey oluşuyor, birden kalkıyorsun gidiyorsun.
Ondan sonra hareket başlıyor.
Bu içteki vücuda geliş. İç “vav”la dış “vav”ın arasında bir “l” var diyor “lâm” var “lâm”.
İşte bu, bu “Lam” dır MuhaMMedî Seviyeyi sağlayan.
Elif, Lâm, Mîm.

Kelâm’da; “kâf”, “lâm”, “mîm”
Selâm’da; “sin”, “lâm”, “mîm”
Tüm bu bir anlamda, ABD ile RABBini seviyeleyen MuhaMMed aleyhis-selâmdır.
Abdü’r- Rabb yapan Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’dir.
Daima böyledir. Çünkü Resûl ALLAH’tır.
Kim için Resûl ALLAH’tır. Beenn: “Resûl ALLAH” dediğim anda “Benimle ALLAH arasında seviyeyi kuran, seviyeleyen” diyorum.
“ALLAH’la kulun arasında aracıya gerek yok!” diyenler olacaktır!!..
Ne aracısından bahsediyorsun be.
Aracımıdır anam benim, beni doğurdu diye. Ne aracısı?.
Ne aracısı, vericisi.
Sünnetullah’tır bu Sünnetullah.
ALLAHu zul celâl’in tavır, tarzı, stilidir.
Gözümü tabanımın altında yaratmadığı gibi, alnımın çatıma koymadığı gibi.
Ne dilediyse onu yarattığıdır Muradullah sonucudur EMRullah..
“Tuvellû” çok geçecek Kur’ân-ı Kerim’de göreceğiz.
Evet nereden nereye geldik.
İşte sonucu salâvât getireli?
Kısa bir salâvât getirelim.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

21. SALÂVÂT-I ŞERÎFE :

Meşhur MuhaMMed Şemseddin ibni Ebi'l-Hasani'l- Bekri Hazretlerinin salâvâtıdır.
Hasani'l- Bekri, Ebu Bekir (ra) nın torunlarındandır. Gerçekten çok faziletli bir salâvâttır.
Özellikle Afrika ülkelerinde hatmesi yapılır.
Yani insanlar bir araya cem’ olurlar. Birlikte yaparlar.
Ve sabah akşam 3 er defâ okunması büyükler tarafından tavsiye edilmiştir.
İçerdiği mânâ bakımından böyledir. Kısa olduğu için seçtim.


Resim

TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedinil fâtihi limâ uğlika vel hâtimi limâ sebeka Resim Vennâsiril hakki bilhak vel hâdi ilâ sırâtikel müstekimResim Sallallahu aleyhi ve alâ âlihi ve ashâbihi hakka kadrihi ve mikdârihil azim

MÂNÂSI : Ey Rabbim, kilitlerin anahtarı, öncekilerin hâtimi, hakkı hakla zafere çıkaran, hakka hakla yardım eden, Senin dosdoğru yoluna hidâyet eden, Seyyidimiz, Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e Sen salât ediver, selâm ediver, mübârek kıl onu!. Ona, ailesine ve ashabına, yüce olan o kadri ve kıymetine göre salât ediver!


ALLAH sonsuz rahmet eylesin Siirtli Hocam’a.
Onun ömrüde hep Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’le geçmiştir.
Ve bize Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in, salâvâtın, önemini anlatmıştır hayatı boyunca.

Öyle hadisler de vardır:

Resim---Hibban b. Münkız anlatıyor: “Adamın biri: “Yâ Resulallah! Duamın üçte birini senin için yapayım mı?/sana salâvât getireyim mi?" diye sorunca, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Evet, dilersen." buyurdu. "Üçte ikisini" dedi "Evet, dilersen." buyurdu. "Bütün dualarımı sana tahsis edeyim mi?/Duamın tamamında Sana salâvât getireyim mi'?” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bu takdirde Allah dünya ve ahiretinle ilgili arzu ve ihtiyaçlarını karşılar." buyurdu.
(Taberanî ve Ebu Nuaym; Kenzu’l-Ummal, h. No: 4001)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Neden? Sebebi nedir?
İnsanın yaradılış sebebi nedir?
Aklın var oluş sebebi nedir?
Keçinin demiyorum, keçi keçiliğinden haberdar değildir. Elma demiyorum, oda haberdar değildir.
Hasan Dağı’ndaki yalçın taşlarının hiç birinin haberi yoktur.
Ama insan aklı, şeytanı da bilir, Rabb’ını da bilir.

Bütün bunların yaratılmasının sebebi:
İrciî ilâ Rabbiki Rabbine dön!
Fe firrû ilâllâh, ALLAH’a firar edin .
Fe firrû ilâllâh Kurân-ı Kerimdeki.

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Resim---Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun) : O hâlde hemen ALLAHa kaçın, haberiniz olsun ki ben size ondan bir açık nezîrim (Zâriyât 51/50)

Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh irciî ilâ rabbike.; hiç durma geri dön!.
Ve ileykel masir; koşarak sana geliyoruz.

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu) : Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten) : “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” (Fecr 89/27)

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Resim---Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru) : Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; ALLAH’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” (Bakara 2/285)

Mecburuz, Me’muruz ve Mahkumuz buna. Tüm sistem.
Tüm bunlar nedir
?
Ne yaparsan yap, döneceksin.
Nerden döneyim?” diyorsan, emredilen yerden dön!.
O da Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’dir.
Ordan geldin zâten. Zâhir’de ve Bâtın’da, Evvel’de ve Âhir’de ordan geldin.
Kur’ân-ı Kerimde olarak söylüyoruz.

Rahmeten lîl Âlemin den bahsediyoruz.
Rabbul Âlemin’in Rahmeten lîl Âleminin’den.
Falan kasabanın falan köyün şeyhinin lafından değil.
Onun bunu dediğinden değil. Kur'ân-ı Kerim âyeti.
ALLAHu zul celâl’in Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’den duyurduğundan bahsediyorum.
Benim ne yediğim ne içtiğim nerde doğup nerde öldüğümün kim olduğumun ne anlamı var.
Benim gibi milyarlar geldi geçti, trilyonlar geldi geçti bu Âlemden.
Sözün anlamı var, sözün.
Bütün sistem
lâ ilâhe illâllah MuhaMMeder- Resûlullah için halkedilmiştir.
“MuhaMMede’r- Resûlullah”’sız “Lâ ilâhe illâllah” yoktur.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

İşte Ebi'l-Hasani'l- Bekri Hazretleri buyuruyor ki;
Allâhümme, ALLAH’ım
salli, sall et, lâm, lâm sahibi kıl bizi. İşte demin dediğim lâm lâm lar.
MuhaMMedî lütfiyete erişler yani.
MuhaMMedî letaifleri kazanışlar.
MuhaMMedî letaiften bahsediyorum.
Yedi nefsin yedisinin de MuhaMMedî seviyeleri bulmaları.


Bir Bedelya düşün ki, Sılayla Barbaros’un kızları..
Doğduğu gün bir avuç kadardı el kadardı.
Orada MuhaMMedî seviye vardır. Orada vardır.

“ALLAH” diyen anadan babadan doğmuştur, ALLAH sesleriyle doğmuştur.
Eee şimdi 4-5 yaşında vardır Bedelyası, MuhaMMedî seviyesi vardır.
18 yaşında da MuhaMMedî seviyesi olacaktır.
40 yaşında da olacaktır.
60 yaşında Bedelya’nın torunları olacak, yine MuhaMMedî seviyesi olacak.
Toprağa girecek yine olacaktır.
Yedi nefis deyip geçme.
Uydur kaydır değil, arabanın vitesi değil bunlar.
Ve zannetme ki kader kalemi senin elinde, istediğini yazarsın!.
Nokta atamazsın, nokta.
ALLAH celle celâluhu, Kazasıyla, Kaderiyle, İrade ve Meşietiyle ALLAH’tır.
Hiç ortağı yoktur. Hayrını dileriz, Hakkını dileriz inşaALLAH.


Allâhümme salli; ALLAH’ım bir sall et. Sılama bir yol ver.
Kavuşma noktama bir ulaşım sağla.
Beni Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in küllî şeyi ile seviyelendir.
Benim aklımı MuhaMMed aleyhi’s-salatu ve’s selâm’ın MuhaMMedîyet’inde, MuhaMMedî mahviyetinde mahvet.
Demin dediğim gibi izafi Benlik BUZumu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Kevser Havuzunun içinde erit!.
Olayım ama olmayayım. Gözükmeyeyim.
“Yok!” demesinler ordayım çünkü.
Ben O Denizin içinde bir damla olayım.
TAMMlanayım ve TÜMMleneyim.
İşte bu çift lâm ı ben öyle görüyorum.
Tamlanma ve tümlenme
lâmları görüyorum.
Sahib olacaksan, sadıksan önce kendine sahib ol!. Kendini BİL!
Gerçekten ihlas sahibi, samimi isen bir lütuf eli BUL!. Lütuf “lâm”ı bul.
Hiç şüphen olmasın ki lütfun kaynağı, Lütfullah olan, Nimetullah olan en büyük Nimetullah olan Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in “lâm” ıyla buluşturacaktır seni.
O zaman “sall”ı göreceksin nasıl oluyormuş.
Rasûl’un risalini, irsaliyetini, getiricilik-götürücülüğünü, getiren ve götürende tek olduğunu göreceksin.
Onun için ALLAHu zul celâl’in
ALLAH ve Rasûl’une Teslim olun, İman edin, Tâbi olup, İtaat edin! âyetlerini anlayacaksın.
Göz yaşları dökenler, Arab paralarıyla televizyon kuranlar, Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’i dışlayanlar, insan avcıları ne yapıyorlar?
“Lâm”sız, “cim”siz, “MiM”siz nereye gidiyorlar?
O’nsuz nereye gidiyorlar?
Postacı getirdi mi diyorlar Kur’ân’ı.
Getirdiyse onlarca, onlarınkini getirdi, bizimkini değil. Bizimki MuhaMMedî Kur’ân.
Her an küllî şeyle beraber var olan Kur’ân.
Yok olandan bahsetmiyorum ki yokoluş ve ediş-yoklul yok!
Yeniden var “OL-AN” dan bahsediyorum.

Çünkü bizim ALLAHımız Hayydır. Her AN.
Bizim Peygamberimiz, Resûlullahımız Hayydır her AN.
Bizim Pîrimiz Şehidullahtır ve Hayydır her AN.
Biz de Hayy değilsek yuh olsun bize!.


Biliyorsunuz değil mi? “Yuh Baba” yı.
Meşhurdur “Yuh Baba”, gerçekten yaşamıştır. Meczubdur.. Yuh Baba kim ölürse ortaya çıkıyor giden cenazesine “yuhhh!” çekiyor.
Herkese değil elbette “yuhh!” çekilecek hayat yaşayana “yuhh!” çekiyor.
Ama zaman bu geliyor geçiyor Yuh Baba’da ölüyor.
Bir tanesi diyor ki: “Yuh Baba sen herkesin arkasından “yuh” çektin. Bende senin arkandan “yuh” çekmez miyim!” deyip de: “Yuhhh!” diye bağırınca, mezara taşınmakta olan Yuh Baba kalkıveriyor salacadan: “Ulan ben de onlar gibi gidiyorsam bana da yuhhh!. Ben de ölü gidiyorsam bana da yuhhh!” diyor ve geri yatıyor salacaya..


Diriyiz daim ölmeyiz.
Çürüyüp toprak olmayız,
Karanlıkta da kalmayız,
Bize leyl ü Nehar olmaz!”

Somuncu BaBa


Bizim güneşimiz batmaz ki gece gündüzümüz olsun.
Biz MuhaMMedîyiz hamdolsun.
Biz rastgele bir insana tâbii değiliz.
Biz ALLAHu zul celâl’in Resûlullah’ına tâbiyiz.
Ona teslimiz. Ona iman ettik. Ona tâbi olduk, ona itaat ettik.
Çünkü ALLAH’ımız böyle buyurdu. Ve duyurdu.
Bizde duyduk.

“Ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ”: VALLAHi duyduk ve uyduk.
“Gufrâneke Rabbenâ”: Bizim geçmişimizi bağışla sen, ne yaptığımızı bildiğimiz mi var.
“ve ileykel masîr”: Koşarak sana varırız.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Allâhümme salli ve sellim Ve bizi sellim et. Ve sellim. Niye geldik Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’e.
Teslim olmaya geldik. Silim akıl sahibi olmaya geldik. Aklımızı slim etmeye geldik.
“sîn-lâm”yapmaya geldik, “selâm” yapmaya geldik.
“Daru’s-selâm” cennet bulmaya geldik.
“Elif-lâm-mîm”imizi; “sîn-lâm” yapmaya geldik.
“Sîn” İnsanlık Sırrına ERmeye geldik.
Bunun için Lutf-u MuhaMMede ihtiyacımız vardır.
Lütfullah’a ulaşmak için. “ve sellim” olduk.


ve bârik Ve bereketli kıl, ebedi kıl ve bârik.
kûn fe yekûn Rububiyet Sırrıyla bizi beraber kıl, şu an ne olduğunu anlayalım.
Anlayalım atomun durmadan döndüğünü,
sebbeha yaptığını.
Devrân-da DÖNmeyen bir ŞEYin olmadığını anlayalım.
Kâinatta şu anda dönmeyen bir şey yok.
Her an dönmekte
DEVRÂN ve SEYRÂN içinde gözü görenler uyanıklar, ve CEVLÂN içinde kendiside buhar gibi dönmekte çünkü içindeler.
Ve
HAYRÂN içinde dönende döndürende aynısıymış der. SUyun testisi BUZdan mış!
Eriyince anladımm “Yuhhh!” aklıma…

alâ seyyidinâ alâ O’nun üzerine.
Seyyidina dinimizin sahibi olan. Senedi olan,
Nurullah’ın mazharına, Zuhur yerinei Masdarına, sudur yerine, Menbağına, Küllî şey’in çıkış noktasına olsun!.
Ki O, Tekrar Küllî şey’in geri geleceği yerdir, MERCİ’dir. Böyle adı güzel bir
MuhaMMed aleyhis-salatu ves-selâmdan bahsediyoruz.

ve Mevlânâ Bu Mevlana sözünü Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem istememiştir. Hadis vardır. Buyurmuştur ki: “Mevlânâ demeyin bana. Mevlâ ALLAH’tır”

Resim---Mutrıf İbnu Abdillah, babasından naklediyor: “Benî Âmir heyetiyle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gitmiştik: “Ente Mevlânâ-Sen bizim Efendimizsin!” diye hitap ettik. “Mevlâ, Allah’tır!” buyurdular. Biz: “Fazilette en ileride olanımız, mertlikte en başta gelenimizsin!” dedik. Bize: “Söylediğinizin hepsi bu veya buna yakın bir söz olsun. Şeytan sizi (mübalağalı medihlerde) koşturmasın!” buyurdular.”
(Kütüb-i Sitte Hadis No: 5391-5355; Ebu Dâvud, Edeb 10, (4806).
Ama insanlar diyorlar.
Bilmiyorum neden dediklerini ama bu hadis sahihtir yalnız. “ ve Mevlânâ”.

Ben şöyle yorumluyorum, Mevlânâ’dan kasıt, Bizi ALLAH’a dost yapan, dostluğu öğreten anlamında anlıyorum.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

MuhaMMedîn sallALLAHu aleyhi ve sellem.
MuhaMMedîn. Üç MiMin Şeriat, Tarikat, Mârifet, Hakikat MiMinin daimiyet hakikatını bize ulaştıran, yüceler yücesi, ALLAHu zul celâl’in yücesi, sevgilisi, herşeysi, MuhaMMed aleyhis-selâm ki o el fâtihi, O’dur Fâtih.
Nakil imkanını insan aklına sağlayan O’dur. Anahtar odur.


limâ uğlika
Nerde uğlik-galak varsa, kilit varsa, kördüğüm varsa, çözümsüzlük varsa, aklın donduğu yer varsa, Rahmeten lî’-l Âlemin olandır Fâtih. …?...
Miftah, bütün kilitlerin anahtarı olan MuhaMMed aleyhi’s-selâm.

vel hâtimi limâ sebeka
O öyle bir hatimdir ki, öyle bir hatim sondur ki geçenlerin sonuncusudur.
Onda hitâm bulmuştur, yüzük gibi, daire tamamlanmıştır.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Vennâsiril hakki bilhak
Hakk’ı Hakk’la, Hakk’ı Hakk’la Nâsir yapan, Nusret eden, zafer veren, yardımcı, muin.
“nasrullah”ı Hak’tan halka Hak’ta
~ben diyorum ya bazen Hakkta, Hakktan, Hakka, Hakkla Hakka gidiş~ burdaki “Nasrullah” “Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem”dir işte. ALLAH’a yardım ediniz âyetleri var ya nasrullah âyetleri, Nasraniler var ya ALLAH’a yardım edenler.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
Resim---“Yâ eyyuhellezîne âmenû in tensurûllâhe yensurkum ve yusebbit akdâmekum: Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.” (MuhaMMed 47/7)

vel hâdi ilâ sırâtikel müstekim
Ya Rabbi o senin hani var ya istikamet yolun var ya burdan geçin dediğin yol var ya işte o yolun “hâdi”si, “hidâyet edeni”, “yol göstereni”, “yolun kendisi olan” MuhaMMed aleyhi’s-salatu ve’s-selâm’a.
Nasıl yapıyormuş bu “nâsiril hak” Hakk’ın yardımcısı “el Hakk” ama Hakk ile Hakk’ın yardımcısı.
ALLAH celle celâluhu iledir Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.

Kendi başına Rasûl diye bir kelime yoktur. RasûlALLAHvardır.
Çünkü ALLAH ile Râsul’dur Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. ALLAH’a rasûldur.
ALLAH, Rasûl. Risale. Nedir risale? İrsaliye nedir?
Getiren götüren ALLAH’a. Görevi bu.
İşte böyle bir senin dosdoğru istikametin, teslim olanı istikamet yoluna götürdüğün bu yüce Peygamber’in MuhaMMed aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm’a sonsuz sınırsız ilmin kadar, çok salât-u selâm olsun!
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

SallALLAHu Teala aleyhi
ALLAH’ın selâmı olsun. Onun üzerine. Senin selâmın olsun.
Resim
İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, ALLAH ve melekleri şimdi nebisine sallediyorlar.
yâ eyyuhellezîne âmenû ey inananlar,
sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ hadi sizde O’na sall edin ve teslim olun.

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen) : Şüphesiz, ALLAH ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selâm verin. (Ahzab 33/56)

ALLAHumme salli ve seyyidina MuhaMMeden abdike ve nebiyyike ve resûlike ve nebiyyül ümmiyi ve ala alihi ves-sahbihi.

ve alâ âlihi
Âli’ne de, âilesine de. Kim ailesi?
Çoluğu, çocuğu, geleni, gideni başka?
İnancına, Ameline, Ahlâkına ve hâllerine sahib çıkıp yaşayan MuhaMMedî mü’minler


ve ashâbihi
Ve ona sahib çıkanlar ve O’nun da sahib çıktıkları. Ne zaman?
Yaşadığı zaman. Şimdi ne olacak?
BİZ sahib çıkmıyor muyuz Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’e.
Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem BİZ’e sahib çıkmıyor mu? Neden çıkmıyor. Öldü gitti mi hâşâ?
Biz mi öldük? Safsata düşünenlerin düşünceleri bunlar.
O gün bu gün yok. Yarın da yok. Şu A”N “var Şe’ENULLAHda. ALLAHu zu’l- celâl el Âdildir. Her AN-da adildir.
Her şey bu gün de vardır.
Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem bugün de vardır.
Ebu Cehil bugün de vardır.
Firavun bugün de vardır. Musa aleyhi’s-selâm bugün de vardır.
Sen aklına bak, o gün ki gibi.
Ve ashâbihi, sahib çıkan ve sahib çıktıklarına salât olsun, selâm olsun.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

hakka kadrihi
O MuhaMMed aleyhis-salâtu ves-selâm’ın kadir kıymetinin hakkı kadar olsun. Neyse hakkı hakikatinde.

ve mikdârihil azîm.”
Bunun miktarı da El Azîm olsun. El Azîm esması kadar olsun. Öyle çok, öyle muhteşem, öyle muazzam olsun inşALLAH. Muazzam nedir?

Azîm olandır. Biliyorsunuz Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem muazzamdır.
MuhaMMedîyetin birisi Muazzamlığıdır.
Birisi Mübârekliğidir. Birisi Muhteşemliğidir.
Ve dördüncüsü Mukaddesliğidir. Dördünü de severiz. Ondandır ki üç “MiM”li MuhaMMedîn dördüncü “MiM”ine vurgunum ben.
Ondandır ki olduğu hâlde gözükmeyen dördüncü “MiM”ini bulanlara âşık denmez. Âşık üç “MiM”i bilene denir.
Çünkü üç “MiM” BİLinir, BULunur, OLunur.
Dördüncü “MiM” de YAŞAnır.
Dördüncü “MiM”i yaşayanlar şeksiz şüphesiz EHLULLAH’tır.
Onlar korkmazlar ve mahsun olmazlar.
Onlar zaman içinde lâ-zamanı yaşarlar.
Bizim içimizde zamansızlığı yaşarlar.
Bizim içimizde koordinatsızdırlar. Mekansızlığı yaşarlar.
Onlar bizim içimizde insansızlığı yaşarlar.
ABD-RABB insanlardır kısacası. Güzel insanlardır.

ALLAH hepsinin sırlarını kudsal kılsın inşALLAH. KaddesALLAHu sırrahu, MuhaMMed aleyhis-salâtu ves-selâmın Mukaddesliği ile SEVİYElesin.
Onların hiMMetiyle bizleri de.
Bütün bunlar için MuhaMMedî bir gayret içinde olalım inşALLAH.

Bu lâzım bize. Buna muhtacız. Şeriatımız da bu şarttır.
Bizim fıtri yaradılışımızda, kaderlerimizde,
ALLAHu zul celâl, ALLAHu zul celâl’in emâneti olan, diri Kur’ân-ı bize aktaran, Keban’dan bize elektrik getiren kablo gibi, şu an da yaşayan, kablodan bahsediyorum.
İçinde ceryan taşıyan kablo gibi
Ehl-i Beyt aleyhis-selâmdan, Pîr Kâmilden bahsediyorum.
Burada MuhaMMedî Merhamet içinde olalım inşALLAH.

Ve ellerinde eli olan MuhaMMed aleyhis-salâtu ves-selâmın MuhaMMedden MuhaBBet bulalım inşALLAH.
MuhaMMedî MuhaBBet içinde olalım inşALLAH.
Ki ozaman MuhaMMedî Hasbi Habibi Hizmetin kadir kıymetini biliriz.
O zaman gençlerimiz MuhaMMed aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm’ın oğlu ve kızı olmanın şerefini, şehâdetini, ebedi yaşama aşkını elde ederler.
Hadi bizler geldik geçtik gittik!
Ama, onlar fiilen yaşarlar inşALLAH.

O zaman MuhaMMedî Hakikat’in Mukaddesliğini Hakku’l- Hakta El Hakk olan -MuhaMMedî Hakikat demiyorum- Hakk’ın Hakikatında Hakk olarak yaşarız ve gerçekten Ez Zâhir olan ALLAHu zu’l- celâlin zâhir olan şâhidleri oluruz.
O zaman anlarız ki
“ALLAH Nuru’s- semavati ve’l- ard: Yerin ve göklerin Nuru ALLAHtır”mış.
Bende zannediyordum ki
“bir GÜBRE var bir de GÜL var!”
yokmuş meğer.
Gülle gübrenin hikayesi bir can hikayesiymiş.
Gübre dediğimiz bir şeytanlıkmış. lâ ilâhe ymiş inkârmış. Gül dediğim Hizbullahlıkmış illâllahmış sanki akıl için.
Ben seviyelendiğimde gübrenin lâzım gülün lâyık olduğunu anladım.
Ondan diyorum ki “Firavun’uma ateş ederseniz Musa’mı vurursunuz!”
Dokunmayın ben SEVİYElerim onları-ZIDlarımı.
“lâ ilâhe” inkârıma dokunmayın. “illâ ALLAH” ikrârımı seviyelerimde adına TEVHİD derim artık.
Ne inkârı ne ikrârı be
lâ ilâhe illâllah TEVHİDdir. Emrolununan budur.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Ben “lâ ilâhe” inkârını sevmiyorum diye kaldıramazsınız!. Gübreyi kaldıramazsın. Bizi gülsüz korsun, bostansız korsun!. Biz gübre yeriz. Biz gübre yeriz. ,
Ben köy çocuğuyum. Hasır örgüler vardı. Hasır örgüler…
Hayvanın sırtına atarsın onu böyle araba şeyi gibi olur. “kön”derdik “kön.” Gübre yani.
Hayvan gübresini doldurursun.
Bağlara götürür, bağların dibini açar onu oraya gömerdik. Aman ALLAH o sene bir üzüm verirdi sandıklarla.
Ne güzel bir mekanizma var.
Gübreden üzüm çıkaran ALLAH celle celâluhu!
Böyle bir Zul celâli vel ikram.


Resim

Celâlinden ikram eden ALLAH.
Sen müfettiş misin, müftü müsün Barbaros?
Buraya ALLAHu zul celâle teftişe mi geldin?
Fetva mı vereceksin? Senin derdin ne?
Ya oğul nedir? İşin aslı astarı ne?
Bakın niye geldik bu Âleme?

Ak Deniz seni seviyorum dedin mi Ak Deniz’in Köpek Balığını da seversin Melek Balığını da seversin. Ak Deniz’de olması yetişir.
Hiç kimse bahana aramasın.

Sakın onların sözlerine üzülme, biz onları bir damla nutfeden yarattık şimdi hasîmun mubîn oldular”.

فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
Resim---Fe lâ yahzunke kavluhum, innâ nalemu mâ yusirrûne ve mâ yulinûn(yulinûne) : Onların sözü seni üzmesin. Şüphesiz ki Biz; onların gizlediklerini de, açıkladıklarını da biliriz. (YâSîn 36/76)

أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
Resim---E ve lem yerel insânu ennâ hâlaknâhu min nutfetin fe iza huve hasîmun mubîn(mubînun) : İnsan görmedi mi ki, muhakkak Biz onu bir nutfeden yarattık, sonra o, bir apaçık mücadeleci (kesilmiş)tir. (Yâsîn 36/77)

Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem de insandır, beşerdir. Abdullah aleyhi’s-selâm olarak öyle zamanlar yaşamıştır ki, rezonans olmuş gibi yani, uçacak, param parça olacak gibi gelmiştir Hira’dan.
Yüzüne Hatice Validemiz baktığı zaman “uff!” çekmiştir.

“Ne oldu sana böyle?” diye. Ne buyurmuştur?
Sadece: “Ört beni, ört beni, ört beni!” bu kadar. Anlatamıyor çünkü.
Böyle anlar yaşamıştır. Öyle şeyler duymuştur ki en yakınından can ciğerlerinden, can ciğeri sökülmüştür. Hayatın tüüüüm acılarını yaşamıştır.
Ne buyuruyor ALLAHu zu’l- celâl tezkin ediyor bak.

Fe lâ yahzunke Sakııın sakın artık sen üzülme, hüzünlenme.Ordaki hüzün kelimesi yahzunke
kavluhum Onların sözlerinden dolayı.
innâ na’lemu Biz var ya biz, biz biliyoruz. Üç kere var orda innâ biz var ya biz. biz, lemu biz biliyoruz. Neyi?
O şey ki,
yusirrûne Onlar sır ediyorlar. Gizliyorlar.
ve mâ yu’linûn Ve de aleni söylüyorlar.
Sakladıklarını ve açıkladıklarını biz biliyoruz.
Onlar ne diyorlar “sana”yı bırak.
Biz onların her şeyini biliriz! Hüzünlenme.
Ne güzel ALLAHu zu’l- celâl değil mi?
Resûlullah’ını ne güzel teselli ediyor.
Ve devam ediyor.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

E Mı.
E ve lem yere Görmedi mi, onlar görmediler mi? Görmüyorlar, görmüyorlar mı, görmediler mi?
el insânu İnsan diye yaratılan görmediler mi?
Ennâ Biz var ya biz.
Hâlaknâhu Biz halkettik onu. İşte o insanı.
min den nutfetin Bir nutfeden. Bir meni damlasından. Nutfeden. Bir meni damlasından.
fe iza …dığında. Olduğu zaman. Şimdi ne oldu?
huve O ne oldu şimdi?
Hasimun mubin oldu.
Hasım oldu bize, düşman oldu baksana ya, açık seçik düşmanlık yapıyor.
Çıkmış “ALLAH var” diyor “yok” diyor. Kim bu?
Toplu iğnenin ucu bile olmayan bir varlığı mikroskobta gözükmeyen bir şey ne oldu?
Şimdi ALLAH var diyor yok diyor iyi mi?
Böyle bir hasım oldu.
İşte böyle bir fıtrat dünyasında yaşıyoruz.
İşte bu kimse, kendisine giydirilen imkanlarla imtihan olan;
Fakriyyet, Acziyyet, Zillet ve İllet içindeyken şimdi fırsat bulmuş da yere göğe sığmayan “ALLAH yok!” diyen, ya da “var ALLAH” şu bu diyen İnsan!
Yarım nefesi alamadı mı olduğu yere yığılır kalır.
Kaldırdığı el havada kalır.
Biliyorsunuz, Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in önünde sevdiği bir sahabe yeni islama yeni girmiş birisi ama tam ısınmamış.
Bir alacak verecek davasından hasımlaşmışlar.
Haksız olan ısınmamış olana o haksız çünkü islamı iyi anlamış gözüken kişi bıçağı çekmiş indirecek, eli havada iken Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem bir anda görünce:
Biriniz besmele çeksin! buyuruyor. Eûzu besmele çekin!
Bir saniye için dondurun orayı. O ekranı dondurun.
İçinde hamlık olan çiğlik olan islamı tam kabul etmemiş etmiş olan kişi diyor ki:
“Bu adam beni bıraksa ben bunu hâllederim yanına koymam. Ama şimdi bıçağı atarsa benim işim bitik. Çârem yok. Ben iyisi Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in söylediğini tutayım. Başka çârem yok euzu besmele çekeyim!” der içinden.
Bunu görüyor işte tabloda.
Diğer kalender olan ise diyor ki:
“Bu adam bana çok etti. Ve eder de daha. Ben bunu bir daha böyle yakalayamam. Adamı var etrafı var şunu bunu var Bunun işini burada bitirmezsem benim işim bitik zâten, bunu yanıma koymaz.!” diyor.
“Gerçi Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem besmele çekin diyor ama ben ne besmelesi çekeceğim adamın canını alacağım. Denk getirmişim alayım!” diyor..
Ancak ANında o kişinin sağ eli kurumuştur.
Bu olay hadislerle sabittir. O eli bıçaklı olan eli öylece kurumuştur.
Neden diyorum.
Hasîmun mubîn olanların akıl taslarına da toprak doldu.
ALLAH Dostu olanlarında beden akıl taslarına toprak doldu.
Hasîmun mubîn olanlar ölü öldüler asla dirilmeyecekler.
Ne ölebiliyorlar, ne dirilebiliyorlar habire can çekişiyorlar âyeti var ya.


إِنَّهُ مَن يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِمًا فَإِنَّ لَهُ جَهَنَّمَ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيى
Resim---İnnehu men ye’ti rabbehu mucrimen fe inne lehu cehennem(cehenneme), lâ yemûtu fîhâ ve lâ yahyâ : "Gerçek şu ki, kim Rabbine suçlu günahkar olarak gelirse, hiç şüphe yok, onun için cehennem vardır. Onun içinde ise, ne ölebilir, ne dirilebilir." (Tâhâ 20/74)

Ve lâ yahyâ
Ne diriliyorlar ne de ölebiliyorlar. Habire can çekişiyorlar.

MuhaMMedî binâ, MuhaMMedî yol, MuhaMMedî inanç..
MuhaMMedî Şeriat-ı Garrada yol açıcılar, yol temizleyiciler,
İnsanlar üstümüze basarak geçsin diye köprüler köprü kuranlar,
“Edebî Köprüler biz olalım” diyenler, ayak altına serilenler İmamun Mübin bulanlar,
Onlar hiç ölmediler dirilmeleri de söz konusu değil zâten hep diridirler.
Gerçeği söylüyorum.
Onlar El Hayy olan ALLAH’ta diridirler, çünkü onlar El Hayy Mazharı olan Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’de diridirler. Bir daha ölmezler.
Ölen-kırılan testidir, içindeki su değil. Testi ise basit bir şeydir.
Demin söylediğim mikroskopta gözükmeyen insan tohumuna anası babası tarafından giydirilen bir toprak elbiseden ibâret gözüken Beden Testisi, oysa RUHu-Nefsi-AKLı bir damla SU-yu...
Topraktan gelen toprağa gitse ne, gitmese ne!.
Ona mı diyorsun dirilik diye. Birkaç günlük rüya dünya hayatı var-yok gibi..

Ne buyuruyordu Kur'ân-ı Kerimimizde ALLAH celle celâluhu?
Derler ki: Bir gün kaldık
Yok yok yarım gün kaldık
Değil mi?. Uyandırdıklarında ashabıl kehf öyle diyorlar
Yarım gün kaldık, heralde az kaldık daha da az kalmış olabiliriz. Derler.
Hatta o bile değil. Bir ANdır çünkü hayat.
Tümü. Geçmiş ve gelecek bile ŞuAN ŞE’ENuLLAHta bir AN-dır, gibidir.


وَكَذَلِكَ بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَاءلُوا بَيْنَهُمْ قَالَ قَائِلٌ مِّنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ قَالُوا رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ فَابْعَثُوا أَحَدَكُم بِوَرِقِكُمْ هَذِهِ إِلَى الْمَدِينَةِ فَلْيَنظُرْ أَيُّهَا أَزْكَى طَعَامًا فَلْيَأْتِكُم بِرِزْقٍ مِّنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ أَحَدًا
Resim---Ve kezâlike beasnâhum li yetesâelû beynehum, kâle kâilun minhum kem lebistum, kâlû lebisnâ yevmen ev ba'da yevm(yevmin), kâlû rabbukum a'lemu bi mâ lebistum feb'asû ehadekum bi verıkıkum hâzihî ilel medîneti fel yanzur eyyuhâ ezkâ taâmen fel ye'tikum bi rızkın minhu vel yetelâttaf ve lâ yuş'ırenne bikum ehadâ(ehaden) : Böylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız”? dedi. (Bir kısmı) “Bir gün, ya da bir günden az”, dediler. (Diğerleri de) şöyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; (şehir halkından) hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın (da dikkat çekmesin) ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin.” (Kehf 18/19)

وَلَبِثُوا فِي كَهْفِهِمْ ثَلَاثَ مِائَةٍ سِنِينَ وَازْدَادُوا تِسْعًا
Resim---Ve lebisû fî kehfihim selâse mietin sinîne vezdâdû tis'â(tis'an) : Onlar mağaralarında üçyüz sene durdular, dokuz da ilave ettiler. (Kehf 18/25)

قُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثُوا لَهُ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَبْصِرْ بِهِ وَأَسْمِعْ مَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا يُشْرِكُ فِي حُكْمِهِ أَحَدًا
Resim---Kulillâhu a'lemu bimâ lebisû, lehu gaybus semâvâti vel ard(ardı), ebsır bihî ve esmı', mâ lehum min dûnihî min veliyyin ve lâ yuşriku fî hukmihî ehadâ(ehaden) : De ki: "Ne kadar kaldıklarını ALLAH daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf 18/26)

Ve salâvât getirin buyurdu ya BİZe, Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem. Sonra işinize başlayın!
İşte bizde konuştuk sohbet ettik.
Sonra bir de hamd edin!
Elhamdülillâhi rabbilÂlemîn
Çok şükür, hamd olsun!.
Aklımızın gereğini yerine getirdik deyin.
İş sonunda bana bir salâvât daha getirin ki yaptığınız iş kanatlansın!.
İşte orada: Subhaneke ALLAHumme ve bi hamdike eşhedü en lâ ilâhe illâ ente vahdeke şerike leke, estagfiruke ve etûbü ileyke
Bu antivürüs üç kere bu konuşmalarımızdaki iyi kötüden ayrılsın, yaramayanlar dökülsün.
Ancak kul hakkına dikkat edin, geri kalan Rabbul Âlemin’in hakkını Rabbul Âlemin helâl edecektir.
Çünkü bir özür dileme vardır konuşmamız-işimiz yarar-yaramaz, ileri-geri olduysa diye, SEVİYEleme vardır.
Antivüris diyorum işte.
Bunu biliyorsunuz abdestten sonra 3 defa söylüyoruz.
İç temizliği bakımından, iç abdesti bakımından çok önemlidir hadisi şerif böyledir. Abdest aldığınızda ya da bir sohbet yaptığınızda, konuştuğunuzda, eğrinin doğrudan ayrılması için bunu üç defâ söyleyiniz. ALLAH yaramayanları ayırıp yarayanları kayda geçecektir diye hadisler vardır.
Ve böylece bir iş tamamlanmış olur.

Evet. Buyur Barbaros Can ne diyorsunuz? Nicesiniz? Nasılsınız?


Barbaros:
Teşekkür ederim Hocam. ALLAH razı olsun.
Derman Hocamın bir lafı var hocam O’nun.
Bugün düşünüyordum da çıkaramadım ne demek istediğini. Peygamberlerin vahiy alma şekilleriyle ilgili konuşuyor. “İbrahîm Peygamber aleyhi’s-selâm yüzüstü yere yatarak dua ederdi” diyor işte falanca peygamber Hz. İsa aleyhi’s-selâm için başka şekilde vahyi alırdı diyor.
İşte “Musa aleyhi’s-selâm Tur’da geceleri mülkat şeklinde görünen ağaçtan vahiy alırdı diyor. Ses hâlinde, dizüstü çökerek aldı” diyor.
“İsa aleyhi’s-selâm Sina Dağında göğe bakaraktan gece ellerini kaldırarak gökte vahiy alırdı” diyor.
Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem için “her şekilde alırdı” diyor. “Her hâlde alırdı” diyor.
Burda ne demek istiyor Derman Hocam bunu ben çıkaramadım.
Zor bir husus, bu şeylerin anlaşılması..
“yanlarının üzerine yatarak, işte oturarak, ayaktayken ALLAH’ı an” diye âyet-i kerime var ya o geliyor yani baktığım zaman aklıma.
Çünkü insan üç şekilde, üç hâlde bulunuyor.
Ya yatıyor, ya oturuyor, ya ayakta.
Her hâlde “ALLAH!” der gibi bir husus var da vahiyle alâkası ne onu çıkaramadım.
Bir de yaradılışta, bu yatay olma bu üç safha hususu aklıma geldi, bir de namazdaki şekillerimiz aklıma geldi.
İşte secde etme, kıyam, eğilme bu dört hâl aklıma geldi. Bunla ilgisi var mı bilemedim yani o olduğunu.
Bir de Süleyman, Musa, İsa aleyhume's-selâm Peygamberler diyor Kudus’de yaşamışlardır.
Hiçbirisi Kâbe’ye kendiliklerinden binlerce sene evvel Kâbe’nin İbrahîm aleyhi’s-selâm tarafından kurulduğu hâlde o tarafa dönmemişlerdir, gitmemişlerdir, gidememişlerdir.
Burda ne demek istiyor. Onu da anlayamadım.
Bu hususta biraz bilgi verebilirseniz Hocam eğer çok şey değilse yani bizim eğitimin gidişatını bozmayacaksa inşALLAH dinlemek isterim.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ SALI SOHBETİ, 2.XI.2010

Mesaj gönderen Gul »

Kul İhvâni:
Şimdi Barbaros Münir Derman hocam çok garip bir insandır bir bakarsın Ricâil-i gaybtır. Fiilen öyledir yalnız.
İstediği yerde istediği zaman olur şu anda da öyledir.
Ricâil-i gayb olarak yaşadığı zaman, hayattayken, Kore savaşına katılırken.
O zaman ki eliyle ayağıyla katılıyor anlamında değildir. El, ayak ne ki?
Bu gün o el, ayak yok diye Ricâil-i gayb kaybolmuş değil.
Dün olan bugün de öyledir.
Her zaman öyledir, değişmez demek istiyorum.
Bazen ordan bahseder, bazen de bir iner aşağıya bize anlatır. Bu yani
esfelinden illiyne kadar sohbetin zevkini hazzını yayan bir kişidir.
Dediğiniz gibi aynı şeyleri bende okudum.
Çok celâllidir, heyecanlıdır, irticâlen konuşur ve önünde dökümanı olmazdı hazırda.
Bazen bakarsın sohbetlerde hadis diye âyet söyler âyet diye hadis söyler. Yanlışlıktan değil.
Ama bende öyleyim biliyorsun irticalen konuşurum.
Hiçbir şeye bakarak ancak mecbur kalıp âyet okumak filan bunun dışındakilerde meselâ hiç doküman hazırlayarak düzen tutturamam.
Bırakırsam kendi başına kendi gider. Hocam da böyledir.
Şimdi vahyin vahyin dışarıda Merkür, Venüs gibi yerlerden, göklerden gelip şu kadar bin km. yol alarak gelen ışık hızıyla gelen bir melek bir şeyler söylüyor gibi algılanması küllîyen yanlıştır.
Ancak materyalistlerin düşüneceği bir şeydir.
O zaman şah damarımızdan yakın olan Rabbımızı göklerde arar dururuz.
Akıl küresinin akıl küresi öyle küçük küçülmüş bir küredir ki kendi merkezine asla inemez.
Küçüldükçe yine merkezi vardır.
Sonsuz küçülemez yani. Akıl akıldır.
Bunun içinde akıl asla merkezini bulamaz zâten merkezini bulsa o akıl değildir. Nakildir yani.
Şunu demek istiyorum. Şah damarımızdan yakın olandan gelen bir duyuştan bahsediyoruz.
Bunun insanlara ve akıllara anlatırken
Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’in buyurduğu çeşitliiii şekillerde alıyorum algılıyorum buyurduğu dahi beşeriyet aklının beşeriyet olarak gözüken MuhaMMed aleyhi’s-salatu ve sellâm’ın aklıyladır. Aklınadır hitap.
Mecnun değildir kendisi, akılsız değildir hâşâ!.
Bütün akıl âyetlerine muhatap kendisidir. Vahyin nasıl geldiğini ham akılla ve nakilsiz anlamak kolay değil ki;
Kudsi nokta, ahfâ, hâfi, razi, merzi, mutmaine, mülhime taaa bedene kadar gelip ağzından söz olarak çıkıyor.
Bunun oturmak ayakta olmak yatmak vs şekilleriyle
lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), 'peygamberlerin arasında bir fark gözetmeyiz’ le nasıl bağdaşır.

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Resim---Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru) : Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; ALLAH’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” (Bakara 2/285)
Resim
Cevapla

“►Sohbetleri◄” sayfasına dön