Re: HAYAt ve HİKÂYEsi..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
alpervahit
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 436
Kayıt: 17 Şub 2007, 02:00

Re: HAYAt ve HİKÂYEsi..

Mesaj gönderen alpervahit »

Resim
Bir tren garında ölen Rus edebiyatının dev ismi Tolstoy’un son fotoğrafı..

Ve Hayatı Sorgulatacak Ders Niteliğinde 17 Sözü.:

1-) Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar..
2-) Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın, ya da yaşamadım diye ağlamayacaksın..
3-) Bozuk para insanın cebini deler, bozuk insan da kalbini. Bu yüzden harcayın ikisini de gitsin..
4-) İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir..
5-) Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul eder ama hiç kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez..
6-) Varlığı bir şey kazandırmayan insanların, yokluğu hiçbir şey kaybettirmez..
7-) Ne diye şeytana kızarsın? Bir iyilik yap da, o sana kızsın..
8-.) Bil ki, yaşadıklarınla değil yaşattıklarınla anılırsın. Ve Unutma; ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın..
9-) Bir insanı bulunduğu mevkiyle değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmek gerekir..
10-) En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır..
11-) Bir insan acı duyuyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyuyorsa insandır..
12-) İnsanın gerçek gücü sıçrayışta değil, sarsılmaz duruştadır..
13-) Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür..
14-) İnsanların çoğu onu yapıyor diye yanlış, yanlış olmaktan çıkmaz..
15-) Kimse, kimseyi küçümseyecek kadar büyük değildir, bilmelisin. Küçümsediğin her şey için gün gelir, önemsediğin bir bedel ödersin..
16-) Birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma: önce senin ellerin kirlenecek..
17-) Başkalarının hayatından ders alın. İnsan, bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor..

Resim
TOLSTOY ve kıskanç karısı Sofya..

LEV NİKOLAYEVİÇ TOLSTOY,:

9 Eylül 1828’de zengin ve asil bir ailenin çocuğu olarak Moskova’nın güneyindeki Tula şehrinde, Yasnaya Polyana isimli konakta dünyaya gelmiş Lev Nikolayeviç Tolstoy. Prenses Mariya ile Kont Nikolay İlyiç Tolstoy’un dördüncü çocuğu olan dev yazar, ilk büyük kaybını henüz 2 yaşındayken annesini kaybederek yaşamış. Beşinci çocuğunu doğururken hayata vedâ eden annesinden 7 yıl sonra da babası ölmüş Tolstoy’un..

Böylece yakınlarının yanında sürdüreceği hayatı başlamış. Halalarının gözetiminde yetişen Tolstoy’un aldığı din eğitimini onun üzerinde büyük etkiler yaratmış. 1840 yılında kadar çiftlikte kalan 3 kardeşin bakımı, Aleksandr haladan Tatiana halaya devredilince, çocuklar Kazan şehrine götürülmüş. Fakat halasının kocasının onlara kötü örnek olmasının da etkisiyle Tolstoy, delikanlılık çağında serseri bir yaşam sürmeye başlamış. 1843’te Doğu Dilleri okumak üzere Kazan Üniversitesi’ne girse de1 sene sonra okulu bırakmış. Zirâ o dönemler hayatı eğlence, içki ve kadınlardan ibâretmiş..

1845 yılında Hukuk Fakültesi’ne geçmesine rağmen buradaki eğitimini de tamamlayamamış. 19 yaşına gelen Lev Tolstoy, Yasnaya Polyana mâlikanesine geri dönmüş ve burada köylülerle iç içe yaşamaya başlamış. Toprak işleriyle uğraşan ve çiftçilerin yaşam şartlarını iyileştirmek için çabalayan Tolstoy, birkaç sene doğduğu topraklarda kaldıktan sonra ani bir kararla Kafkasya’da subaylık yapan ağabeyinin yanına gitmiş. Burada Kafkas halkının yaşamlarını gözlemleyerek, ilk gerçekçi hikayelerini yazmış..

Kafkasların ne kadar çetin koşullar altında yaşadıklarını görmek, Tolstoy’un uçarılığı üzerinde etkili olmuş ve tâbiri câizse onun büyümesini sağlamış. Kırım Savaşı’nda yer alan Tolstoy, boş zamanlarında kalemi eline alıyor ve izlenimlerini gerçekçi bir dille yazıya döküyormuş. İlk eseri olan Çocukluk da işte bu sırada ortaya çıkmış. Ardından dönemin ünlü edebiyat dergilerinden birinde “Çocukluğumun Tarihçesi” adıyla yayımlanmış. Eleştirmenlerin tam not verdiği eserin yazarının Tolstoy olduğu öğrenilince, derginin yetkilisi Nikolay Nekrasov yazara hak ettiği ücreti vermiş. Kısacası; 23 yaşında meşhur yazarlar arasına katılmış Rus edebiyatçı..

Birkaç yıl savaşta yer alan Tolstoy, 1854’te Sivastopol’a topçu asteğmeni olarak gönderilmiş. Ve burada gördüklerini âmirlerinin de isteğiyle “Sivastopol Hikayeleri” isimli eserini yazmış. Fakat savaş alanında daha fazla duramayacağını düşünerek ordudan ayrılmaya ve yazarlıkla uğraşmaya karar vermiş..

İlk başta St. Petresburg’a yerleşse de buradaki edebî topluluklarla anlaşamayarak çiftliğinin yolunu tutmuş. 1857’de İsviçre, Almanya ve Fransa’ya seyahat eden Tolstoy, bu sırada eğitimsizlik sorunuyla ilgilenmeye başlamış. Ayrıca Batı’nın yapaylığını ve maddeciliğini eleştirmiş, hatta düşüncelerini yaymak için bir dergi çıkartmaya karar vermiş..

Batı uygarlığının insanoğlunu bozan bir sorun olarak görse de yurt dışında olduğu dönemlerde kumar oynayıp para kaybetmekten de geri durmamış. Kölelik sisteminin kaldırıldığı ülkesine döndüğünde, çiftliğinin bulunduğu kasabaya giden Tolstoy, burada toprak sahipleri ile eski köleler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için yargıçlık görevi üstlenmiş..

Çar’ın emirlerine uymadığı için asillerle arası açılan Tolstoy, sonunda görevinden istifa etmiş. Topraklarından ayrılıp Moskova’ya giden yazar burada yine kumar oynamaya başlamış. Ve tıpkı Dostoyevski gibi o da kumar borcuna karşılık, henüz bitirmediği bir eserini rehin vermiş. Gelgitler içinde yaşayan Tolstoy, her geçen gün kendisini köylülere daha yakın hissediyor, Rus sosyetesinin yapaylığından ve lüks yaşamdan gitgide uzaklaşıyormuş..

Topraklarında yargıçlık yaptığı sırada büyük aşkı Sofya Bers ile karşılaşmış olan Lev Nikolayeviç, ona körkütük âşık olmuş ve 1862’de de kendisinden 16 yaş küçük Sofya ile evlenmiş. Ve daha önce hayatına pek çok kadın girmiş olan Tolstoy, düğün gecelerinde karısına önceki ilişkilerini yazdığı günlüğünü okutmuş. Şaşırdınız, değil mi?.
Evlendikten sonra eğlence dünyasından tamamen uzaklaşan Tolstoy’un evliliğinin ilk 15 yılı çok güzel geçmiş. Hatta yazar Sofya’ya olana sevgisini “hiç böyle âşık olacağımı düşünmemiştim” gibi sözlerle ifâde etmiş. 13 çocukları olan çift yıllarca huzur içerisinde yaşamış. Bu dönemde Tolstoy bir yandan toprağıyla uğraşıyor, bir diğer yandan da tutkuyla yazıyormuş. 1863 yılında daha sonra dünya klasikleri kitapları arasında yer alacak “Savaş ve Barış”a başlamış. Ve attan düşüp kolunu sakatlamasına rağmen, romanına karısının kız kardeşi Tanya’ya yazdırarak devam etmiş.
1869’da tamamladığı Savaş ve Barış’ın ardından ruhsal anlamda çöküntü yaşamış Lev Tolstoy. Kitabı ün kazandıkça durumu daha da kötüleşiyor, her şeyin anlamsızlaştığı görerek gittikçe mutsuz bir ruh haline bürünüyormuş. Arayış içerisinde olan Tolstoy, bir süreliğine manastıra kapanmış, sonrasında din adamlarıyla tartışmalar yaşayarak buradan da ayrılmış. Özel mülkiyet ve din konularındaki fikirleri yüzünden hem karısıyla hem de ilahiyatçılarla sorun yaşamış..

1873 yılında Tolstoy, daha sonra en iyi aşk kitapları listesinde de yer alacak olan ikinci büyük romanı “Anna Karenina”ya başlamış. Mükemmel bir kurgusu olan romanın 2012 yılında Kare Knightley, Jude Law, Aron Johnson başrollerinde beyaz perdeye uyarlandığını ve aldatma konusunun işlendiği en iyi filmler listesinde olduğunu ayrıca belirtmek isterim. Anna Karenina ile ilgili söylemek istediğim bir diğer şey de güzeller güzeli Anna karakterine ilham veren kadının, babası Aleksandr Puşkin olan Mariya Pushkina olduğu.

1877’de tamamlayıp yayımladığı Anna Karenina’dan sonra yeniden bunalıma giren yazarın çöküşünde, 1873’le 1875 yılları arasında 3 çocuğunu ve iki halasını kaybetmesi epey etkili olmuş. Hatta kayıplarından sonra intihar etmeyi bile düşünmüş. Yine dine sığınıp, sofu olan Tolstoy’un dindarlığı 2 yıl sürmüş. Ardından özel mülkiyete karşı çıkan görüşleriyle pek çok düşünce yazısı yazmış ve yıllarca manevî arayışına devam etmiş. 1880’den sonra kilise otoritesini reddettiğini belirten eserlerini yayımlamış ve büyük tepki toplamış..

1891-1892 yılları arasında yaşanan kıtlık sırasında Tolstoy, ailesiyle olan bağlarını güçlendirmiş. Kız çocuklarına daha çok düşkün olan yazarın en sevdiği kızı ise küçük Vanişka’ymış. Fakat 7 yaşındayken kızamığa yakalanan Vanişka, 1895’te hayatını kaybetmiş ve Tolstoy için bir kez daha zor günler başlamış. Hayatı ruhsal karmaşalar içerisinde sürüp giderken, 1901’de kilise tarafından aforoz edildiğinde hiç üzülmemiş.
1902’de zatürreye yakalanan 74 yaşındaki Tolstoy’un durumu doktorlar tarafından ümitsiz olarak değerlendirilse de Rus yazar aylarca direndiği hastalığını yenerek iyileşmiş. Yaşlandıkça ailesiyle sorun yaşamaya başlayan Tolstoy, karısıyla sık sık tartışıyor, çocuklarıyla da sık sık fikir ayrılığı yaşıyormuş. Çünkü o köylü gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, sade bir hayat yaşamak istiyor, ailesi ise lüks yaşam meraklısı olduğu için bu duruma karşı çıkıyormuş..

1905 yılında ülke Japonlarla savaşa girdiğinde Çar’ı şiddetle eleştiren yazar, halkın sempatisini kazanmış ve deyim yerindeyse ülke ikiye bölünmüş. Bir taraf Çar Nikola’yı bir taraf ise Tolstoy’u destekliyor, bu iki isim için tezahüratlar yapılıyormuş..

Vladimir Lenin tarafından daha sonra 1917 Devrimi’nin provası olarak nitelendirilecek 1905 Devrimi’nden etkilenmese de, ayaklanmaya katılanlar arasında Tolstoy’un takipçileri de bulunuyormuş. Son yıllarını Yasnaya Polyana’da geçiren Tolstoy, karısıyla sık sık tartışıyor, mülkünden vazgeçmek istediği için Sofya’nın gazabına uğruyormuş. Ve bu durum edebiyat dünyasının en önemli isimlerinden olan Tolstoy’un evini kaçarak terk etmesine neden olmuş..

Yaşarken ünlü olan nadir yazarlardan Tolstoy’un ölümü üzerine pek çok farklı şey söylenmiştir. O kimilerine göre öleceğini anlayıp evini terk etmiş, kimilerine göre ise karısının dırdırına daha fazla dayanamayıp kendini sokaklara atmıştır. Ama her halükârda Tolstoy, ölüm yolculuğuna bir nevi kaçış amacıyla çıkmış. Neredeyse hayatı boyunca özlem duyduğu sade yaşama kavuşmak için 28 Ekim 1910’da sabahın beşinde gizlice evden kaçmış..

Daha sonra kaçışını anlatırken günlüğünün son sayfalarına etrafın zifiri karanlık olduğunu, yakalanma korkusuyla titrediğini ve dışarı çıktığında çalılıklara düştüğünü yazmış. Yanına neredeyse hiçbir şey almayan Tolstoy, at arabasını hazırlatarak yola çıkmış. Karısına yazdığı mektubu ise sırdaşı olarak gördüğü kızı Aleksandra’ya vermiş. Ve Sofya Tolstoy’un vedâ mektubunu okuduktan sonra çılgına dönmüş bir vaziyette evden dışarı çıkmış..

Çünkü Tolstoy, mektubunda her şeyi açık açık anlatıyor, Sofya’yı afvettiğini, kendisine kırılmamasını istediğini ama en iyisinin evi terk etmesi olduğunu, kimsenin onu kararından geri döndüremeyeceğini yazıyormuş. Okudukları karşısında şok olan Sofya, kendisini göle atarak intihara kalkışmış. Tolstoy ise nereye gideceğini bilemez halde trende yolculuk yapmaktaymış. Tek istediği basit bir yaşam ve biraz huzurmuş. Geceyi bir manastırda geçiren yazar, daha sonra rahibe olan kız kardeşini ziyâret etmiş. Fakat yolculuğuna devam ederken soğuk algınlığına yakalanmış. Durumunun kötüleşmesi sonucunda Astopava’daki istasyonda küçük bir kulübeye yatırılmış..

O; şöhret, para ve insanların ilgisinden kaçtığını zannederken bütün gazetelerde Tolstoy’un evden kaçtığı yazıyormuş. Haliyle küçük kulübeye yatırılan ünlü ismin ailesi durumdan haberdar edilmiş. Astapova’ya gitmek için özel bir vagon kiralayan aile kısa sürede istasyona ulaşmış. Fakat Tolstoy, koridorda bekleyen karısı Sofya’nın yalvarmalarına rağmen kızı Tatyana’dan başka kimsenin odasına girmesini istememiş.

Astopava kısa sürede gazeteciler, kilise yetkilileri, Tolstoy’un dostları ve yakınlarıyla dolup taşmış. Ve günlerce süren bekleyiş Rus yazarın 20 Kasım 1910’da hayata vedâ etmesiyle son bulmuş. Cenâzesi 23 Kasım’da Tolstoy’un doğduğu topraklarda yapılmış ve 82 yaşındaki ünlü isim Yasnaya Polyana’nın çok sevdiği gölgeli bir köşesine defnedilmiş.

TOLSTOY ESERLERİ.:
Dünya edebiyatında önemli bir yeri olan 19. yüzyıl yazarı, gençlik yıllarında eline aldığı kalemi neredeyse hayatının son gününe kadar bırakmamış, Lev Nikolayeviç Tolstoy’un değişmeyen tek tutkusu yazmak olmuştur.:
Savaş ve Barış, Anna Karenina, Diriliş, İnsan Ne ile Yaşar, Hacı Murat, Hazin Bir Evliliğin Romanı, Krautzer Sonat, Baskın, Üç Ölüm, İtiraflarım, Ivan İlyiç’in Ölümü, Sergi Baba, Efendi ile Uşağı, Hazin Bir Evliliğin Romanı, İki Yaşlı Adam, Erik Çekirdeği ve daha pek çok eseri olan Tolstoy, hikaye, roman, deneme, öykü, masal ve oyun gibi farklı türlerde yazmıştır..
Resim
Cevapla

“İz Bırakanlar” sayfasına dön