ŞEMSEDDİN SİVASÎ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

ŞEMSEDDİN SİVASÎ

Mesaj gönderen kamuran »

ŞEMSEDDİN SİVASÎ

Resim

[ 1519~ 1597 ]


Asıl adı Ahmet, Tokat'ın Zile ilçesinde 1519' da doğdu.
Sivas' a yerleşip burada tanındığı için "Sivasî" adıyla meşhur oldu. Esmer olduğu için Kara Şemsî diye de anılırdı. Yedi yaşında iken babası tarafından Amasya'ya gönderildi. Babasının amacı, şeyhi olan Amasya'lı Hızır Efendi' nin duasını almasıydı. ilk öğrenimine Zile' de başladı. Daha sonra Tokad' a gitti, tahsilini ilerletti. Bu sırada gördüğü bir rüya kendisini çok etkiledi. Rüyayı tabir eden Kürkçüzade onun maddi ve manevi ilimlerde ilerleyip devrinin en ünlülerinden olacağını haber verdi.
Daha sonra İstanbul'a giden Sivasi orada öğrenimini tamamlar. Bu arada tasavvuf çevreleriyle ilgi kurar. Şirvanlı Mecdüddin' den feyz alır. İlim rütbelerinde yükselerek, o günün yükseköğretim kurumu olan Sahn Medreseleri'nden birine müderris (öğretim Üyesi) olur. Bu sırada bir gün Kazaskeri ziyarete gider. Öğretim kurumlarının ve adliye teşkilatının en üst mevkii demek olan bu devlet dairesinde şahit olduğu şeyler onu çok üzer. Burada müderris ve kadıların mevki ve makam için küçülmelerini ve bu uğurda çeşitli hakaretlere uğramalarını görünce büyük rahatsızlık duyar. Oradan ayrılır, abdest tazeleyerek Fatih Camii'nde iki rekat namaz kılar.
"Allah'ım bunların asıl amaçları dünyalık olmasaydı bu hakarete maruz kalıp, alçalmazlardı. Ya Rab! Beni bunların içinden çıkar ve sûfılere dahil eyle!" diye dua ve niyazda bulunur. Daha sonra da görevinden istifa eder.
Ondaki müstağnîlik, çok sonraki yıllarda belki de şu
meşhur şiirini söyletecektir:


Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan
Kenz açılmaz şol gönüle tâ ki pürnûr olmadan.
Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hak
Padişah konmaz saraya hâne mâmur olmadan.
"Mûtû kable en temûtû" sırrına mazhar olan
Bunda gördü haşr ü neşri nefhayi Sûr olmadan.
Mest olanlar mestâne geldi tâ ezelden tâ ebed
İçtiler aşkın şarâbın âb’ı engûr olmadan.
Sen müyesser eyle Yâ Rab bizlere beytin tavâf
İlmin ile âmil eyle vâde tekmîl olmadan.
Bir acep sevdâya düşmüş tutuşur Şemsî müdâm
Hakk'a makbûl olmak ister halka menfûr olmadan.


***

Şemseddin Sivasî hac görevini yaptıktan sonra Zile 'ye yerleşti, öğretim ve irşadla meşgul oldu. Şöhreti gittikçe yayıldı. Ama içinde yanmakta olan bir büyük arzu vardı. Nihayet Şeyh Muhiddin Efendi'ye intisab edip sülûkte belli bir merhaleye kadar yükseldi. Bu zatın ölümü üzerine yalnızlığa sürüklendi. Arayışını devam ettirirken Tokat'ta Halvet! büyüklerinden Abdülmecid Şirvani'ye intisab etti. On bir yıllık beraberlikten sonra hilafet alarak Zile 'ye döndü ve irşşad işini devam ettirdi.
Zile' de şöhreti artınca Sivas valisi tarafından bu şehre davet edildi. Ailesi ve öğrencileriyle birlikte Sivas'a gelip yer, leşen Şemsı, ömrünün sonuna kadar burada eğitim ve öğretimle meşgul oldu. Bu arada Istanbul' da da vaaz ve irşadda bulunan Şemseddin Sivası, devrindeki padişahların saygısına mazhar oldu. III. Mehmed'le birlikte Eğri seferine katıldı. Böylece manevi mücahede yanında, maddı cihad demek olan savaşta da görev yapmış oldu. Dönüşte bir süre Istanbul' da dinlendikten sonra, padişahın ısrarına rağmen bu şehirde kalmayıp Sivas'a geldi. Artık iyice yaşlanmlştı. 1597de vefat etti. Meydan Camii hazıresine defnedildi.
Türbesi günümüzde de önemli bir ziyaretgah olup, duaların kabul gördüğü bir yer diye bilinir. Kendisi iyi huylu, yoksullara ve misafırlere ikramı seven, cömert, güler yüzlü ve alçak gönüllü birisiydi. Ramazan ayında, Hz. Mevlana' nın Mesnevi'sini okur ve dinleyenlere açıklardı. Arapça ve Farsçayı iyi bilirdi. Manzum ve nesir olarak yazılmış otuzdan fazla eseri vardır. Halvetîlik'in Şemsiyye kolunun kurucusudur. Anadolu' nun çeşitli yerlerine dağılmış çok sayıda halîfesi vardı. Abdülmecid Sivasî en meşhurudur.
Bestelenmiş ve günümüzde de oldukça sevilen, ilahi olarak da okunan şiirinin güftesi şöyledir:


Göster cemalin şem'ini yansın oda pervaneler
Devlet değil mi aşıka şem 'ine karşı yaneler.
OL hali çok rânâ güzel yağmaladı gönlüm evin
Pek bağla aşkın zincirin boşanmasın divâneler.
Mescid ile medreseyi ısmarladık zâhidlere
Hakk'a münacat etmeğe yeter bize virâneler.
Ben meye tövbe etmişim ağyar elinden içmeğe
Kudret eliyle sun bize dolu dolu peymâneler.
Cevr ü cefâ etmek ile Şemsî seni terk eylemez
Sen sanma ki seni seven senden aslâ usâneler.


(dertlidolap.com/index.php?option=com_content&task=view&id=889&Itemid=8) alıntıdır.

*
Cevapla

“İz Bırakanlar” sayfasına dön