Sabri Tandoğan'dan hatıralar Münir Derman ks hakkında

Cevapla
Kullanıcı avatarı
neyzen
Üye
Üye
Mesajlar: 21
Kayıt: 23 Oca 2011, 18:09

Sabri Tandoğan'dan hatıralar Münir Derman ks hakkında

Mesaj gönderen neyzen »

Resim



Şimdi efendim, bir anlatacağım gönül sultanı da Münir Bey.
İçinizde mutlaka tanıyanlar vardır, opr. dr. Münir Deman ks.
Diyeceksiniz ki; Eskişehir’deki operatörlük yapan bir zâtı nerden tanıdın. Sen Ankara’da oturuyorsun?
Doğru o sıralar efendim 60’lı yıllarda Ankara’da İslam diye bir dergi çıkıyordu.
Mehmet Bey, hatırlar mısın islam dergisini?
Çok güzel kaliteli bir dergiydi, o dönemin ilim adamları, gerçek mutasavvıfları yazı yazarlardı.
Münir Bey’inde her ay bir yazısı çıkardı “Allah Dostu Der ki” başlığı altında.
Okurdum onları, öyle bir kere okuyup bırakmak değil, mütemadiyen okurdum.
Bir ay içinde atmış-yetmiş kere okurdum, efendim yani ben resmen Münir Bey’e âşık oldum.
Bir gün telefon ettim İslam dergisine, Kemalettin Şenocak değil mi sahibi?
“Kemalettin Bey dedim, ben derginizde çıkan Allah Dostu Der ki başlığı altında yazı yazan Münir Bey’e hayran oldum, onla nasıl görüşebilirim?”
Bana telefon numarasını verdi devlet hastanesinde Eskişehir’de operatördür telefon et randevu iste dedi.
Telefon ettim randevu istedim, bir cumartesi günü randevu verdi.
Rânâ ileberaber gittik efendim elini öptük.
O günden itibaren ben Münir Bey'e bütün kalbimle , bütün aşkımla , bütün heyecanımla bağlandım.
Her Cumartesi yaz, kış, ilkbahar, sonbahar, yağmur çamur kar, fırtına demeden Eskişehir’e giderdik efendim.
Cumartesi gecesini orda geçirirdik.
İçinizde Eskişehir’li olan var mı?
Gavgav oteli vardı, bilirsiniz değil mi?
Orda kalırdık gece.

Allah gani gani rahmet eylesin nur içinde yatsın Münir Bey inanılmaz bir insandı.
Efendim gece mesela yatıyor yatağında evde, bir hastanın ızdırap çektiğini hissederdi efendim.
Mesela çok afedersiniz idrarı gelmiş hastanın olur ya insan hali, zile basıyor basıyor kimse gelmiyor, herkes uyuyor.
Münir Bey hemen fenerini alırdı giderdi hastanın idrarını boşalttırırdı.
Bakardı hani şu serum mu derler?
Serum bitmiş hasta yeni serum takılmazsa ölecek, yeni serum takardı.
Bir hasta içi cayır cayır yanıyor, su istiyor ona su götürürdü.
Böyle şeyler yapardı efendim.
Ne oldu biliyormusunuz?
Hastane başhekimi şikayet etti Münir Bey'i Sağlık Bakanlığı’na : “Bir opr. dr. Münir Derman var dedi, bütün hastanenin inzibatını bozuyor dedi, gece yarısı çıkıp geliyor!” dedi.
Bakanlık Münir Bey’i cezalandırdı.
“Sen nasıl böyle doktor dediğin öğleden sonra çeker eve gider parasını alır.”
Münir Bey'in o kadar gücüne gitti ki efendim, ağlayarak emekliliğini istedi ve doğru Almanya 'ya gitti efendim.
On yıl Almanya'da hani matbaayı bulan Gutenberg var hepiniz ilkokulda okudunuz.
Gutenberg'in doğduğu şehirde bir hastane var ilkyardım trafik hastanesi.
Münir Bey orda on yıl operatörlük yaptı sonra Ankara'ya geldi hizmetine Ankara'da devam etti.

Münir Bey hayatında hiçbir şeye sahip olmadı.
Ne evi vardı ne malı ne mülkü ne eşyası vardı.
Ankara'ya geldikten sonra Haneci Oteli vardı Ulucan’larda, evet orda kalırdı.
Bir gün Münir Bey Ankara'ya gelince bizde kalırdı.
Eskişehir'e gidiyor, uğurladık, Münir Bey nedense otobüsü pek tercih etmezdi trene binerdi.
Gara gittik Münir Bey'i uğurluyoruz.
Rânâ da o sıralar elinde bir egzama çıktı böyle yara.
Savcı, mahkemede düşünce veriyor o yaralı eli böyle gözüküyor, çok hassas bir insan üzülüyor.
“Sabri dedi Münir Bey'e söyle de bir dua etseydi” dedi. “Peki Rânâ!” dedim.
Hemen Münir Bey'e söyledim, trende kalkmak üzere. Çağırdı Rânâ’yı: “Gel kızım dedi, doktora gittiniz mi?”
“Gittik !”
“İlaç aldınız mı?”
“Aldık, iyileşmedi”
“Peki”
Şöyle şu elini parmağını efendim ağzına soktu ıslattı Rânâ'nın elindeki yaranın üzerine o ıslak parmağını gezdirdi: “Hadi kızım geçmiş olsun!” dedi.

Dönüyoruz savcı Yurdagül Hanım vardı: “Rânâ dedi senden bir gül kokusu geliyor!” dedi.
“Nerden olacak dedi Rânâ , ben gül kokusu falan sürünmedim!” dedi.
“Valla ben anlamam dedi gül kokusu geliyor, koklayacağım seni” dedi.
Elini kokladı Rânâ'nın o Münir Bey'in elini ıslatarak sürdüğü yerden kırk gün gül kokusu geldi.
Ertesi gün Rânâ'nın ekzaması iyileşti ve ölene kadar ekzama görmedi.

Çok enteresan yönleri vardı Münir Bey'in ama kimseye söylemezdi.
Mesela Münir Bey'in sağ elinden fener gibi ışık çıkardı.
Bunu çok yakın birkaç kişi haricinde kimse bilmez.
Ben birgün sordum: “Efendim bu iş nasıl oluyor?” diye anlattı.
Bir köyünde Eskişehir'in salgın hastalık çıkıyor.
İl Sağlık Müdürü Münir Bey’i görevli olarak o köye görevlendiriyor: “Git aşı yap kurtar onları!” diyor.
Gidiyor Münir Bey afedersiniz tuvalet ihtiyacı oluyor. Tuvalete gidiyor, o köy yerinde hepiniz bilirsiniz, hani iki tahta şöyle atarlar bir çukur kazılır.
Bakıyor Münir Bey bir sinek, bu kazüratın içinde çırpınıp duruyor.
Münir Bey derhal iniyor aşşağıya.
Çıkartıyor üstündekileri, kolunu uzatıyor o kazuratın içindeki sineği çıkartıyor.
Şöyle bi güneşe doğru tutuyor kurusun kanatları diye.
“Pırrr!” diye uçup gidiyor sinek.
Ondan sonra Münir Bey'in elinden ölünceye kadar ışık çıkıyor böyle.

Bir gün hastahânede konuşuyorlar, bir doktor diyor ki: “Valla Münir Bey kusura bakma, sen beş fakültede okumuş bir insansın,
Ama diyor yani bir takım efsanelere nasıl inanıyorsun,
Hayatta diyor tabiat kanunları vardır diyor.
Her şey tabiat kanunlarına göre cereyan eder, bunun efsanesi bilmem nesi olur mu canım, bırak Allah aşkına!” diyor.
“Peki diyor Münir Bey bir tabiat kanunu söyle bana!” diyor.
“Canın mesela ateş yakar!” diyor.
Münir Bey hemen cebinden çakmağını çıkarıyor, ben biliyorum o çakmağı, böyle alev çıkıyor çakıyor ona.
Elini alevin üstüne bir saat koyuyor elinii, buradan boyuna alev geliyor bir saat bir saat sonra söndürüyor, Ali Beyler gelin bakın elime koklayın, elleyinn dokunun diyor bakın diyor en ufak bir yanık izi var mı diyor.hani ateş yakardı diyor hani tabiat kanunuydu ? Ateş yakmaz diyor Allah'tan: “Yak!” emri gelmedikçe ateş yakmaz!” diyor.
Doktorlar şaşırıp kalıyor tabii kimse bir şey diyemiyor.
Böyle bir insandı Münir Bey.

Bir gün ramazandı Maltepe camii'nde bir ikindi namazından sonra vaaz ediyordu.
Biz ifatara çağırdık Münir Bey'i hazırlandık.
Zâten Münir Bey iki kaşık çorba içerdi yavrum o kadar.
Tam top atılmak üzereyken kapı çalındı açtık kapıda Münir Bey, gülüyor ben anladım bişey var yani çünki Münir Bey çok espirili bir insandı, şakacı bi insandı “Noldu efendim noldu yaa?”
“Sabri dedi geliyordum dedi tam Kızılay'daki durakta bir adam gördüm yetmiş yaşlarında, sakız çiğniyor adam dedi ve birkaç dakika sonra top atılacak dedi, hani bizim çocukken dilimiz alışmış “top atıldı” derdik.
O zaman top atılırdı Ankara'da kaleden, yani iftar demek top atılması demekti bize.
Adam yetmiş yaşında adam “Cak! Cak!” ciklet çiğniyor!” dedi canı sıkılmış Münir Bey'in.
“Hani genç olsa bişey demiyeceğim ama yaşlı başlı adam!”
Böyle ters ters bakmış adama adam hissetmiş: “Ne bakıyosun?” demiş.
Münir Bey adama yaklaşmış adama: “Kardeşim ben hayvanat profesörüyüm demiş, et obur hayvanlar soldan sağa doğru çiğner, ot obur hayvanlar sağdan sola doğru çiğner, sen hangi tür hayvansın ki yukardan aşağıya çiğniyorsun?” demiş.
Adam bişey diyememiş tabi şaşırmış kalmış.

“Bir gün ameliyattan çıktım diyor odamda çay içiyorum” diyor.
Bir adam gelmiş böyle cakalı fiyakalı bi adam: “Doktor demiş bana yirmi günlük rapor ver!” demiş.
Ama böyle emreder gibi.
“Beyefendi rahatsızlığınız ne?” demiş.
“Hala konuşuyor yavv!” demiş
“Bana yirmi günlük rapor ver, ben genel müdürüm emrediyorum!” demiş.
Münir Bey gayet sakin: “Beyefendi rahatsızlığınız ne?” deyince adam: “Ben sana öyle bi şey yaparım ki feleğin şaşar!” demiş.
“Ben genel müdürüm!”
Onun üzerine Münir Bey aaa bi bakmış adama adam “Takkk!” diye düşmüş ölmüş.
Karısı mahkemeye veriyor ağır cezada yargılandı Münir Bey.
Meğer Ağır Ceza Reisi de Münir Bey'in talebesi.
Münir Bey aynı zamanda Eskişehir Akademisi'nde Fransızca öğretmeniydi çok güzel beşdil bilirdi Münir Bey. Hanımı mahkemeye veriyor: “Kocamı öldürdü!” diyor.
“Katil bu adam!” diyor.
Soruyor hakim: “Sayın doktor diyor nedir mesele?” diyor.
“Efendim böyle böyle diyor geldi benden yirmi günlük rapor istedi diyor bende ona “rahatsızlığını nedir?” diye sordum. Sonra düştü öldü!” diyor.
Hakim:”Yaz kızım diyor kalp sektesinden ölmüş!” diyor. Karısına dönüyor: “Çık!” diyor.

Münir Bey'in çok değişik yönleri vardı.
Benim en çok takdir ettiğim yönü de şuydu, benim nazarımda Münir Bey bir Ehl-i -i Tevhiddi.
“Ne demek Ehl-i -i Tevhid?”
Sadece “Lâ ilâhe illallah!” diyen değil.
Münir Bey madde ile mânâ, ruh ile beden, bu dünya ile öbür dünya arasında en güzel dengeyi kuran bir insandı.
Meselâ elli kere yaptığı bi ameliyat diyelim bir ülser ameliyatı ameliyattan önce sabota atlasını açar orada ameliyat edeceği organı, o organın damarlarını sinirlerini ince ince inceler…
En son neyzen tarafından 21 Nis 2011, 21:09 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Sabri Tandoğan'dan hatıralar Münir Derman ks hakkında

Mesaj gönderen MINA »

Kalbi teŞEKKÜRlerimİZle...

Allah c.c razı olsun inşaallah..
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: Sabri Tandoğan'dan hatıralar Münir Derman ks hakkında

Mesaj gönderen meryemnur »

MINA yazdı:
Kalbi teŞEKKÜRlerimİZle...

Allah c.c razı olsun inşaallah..


Resim


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: Sabri Tandoğan'dan hatıralar Münir Derman ks hakkında

Mesaj gönderen gullale »

ResimDeğerli neyzen kardeşimiz, gönüllerimizdeki ateşi körükleyen bu güzel sohbeti dinleyebilmemize vesîle olduğunuz için çok teşekkür ederim. ResimGönlünüze bereket...
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Sabri Tandoğan'dan hatıralar Münir Derman ks hakkında

Mesaj gönderen Gariban »

Sevgili Neyzen Kardesim,
Dinlememize vesile olduğunuz icin Allah razı olsun, Sabri Bey'in anlatımı gercekten çok hoş, yer yer duygulanırdı, yer yer güldürdü ve Derman Hoca'mızın hayatının bazı kesimlerine böyle ışık tuttu çok şükür.

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
neyzen
Üye
Üye
Mesajlar: 21
Kayıt: 23 Oca 2011, 18:09

Re: Sabri Tandoğan'dan hatıralar Münir Derman ks hakkında

Mesaj gönderen neyzen »

Resim

Münir Derman ks Hakkında Sabri Tandoğan'dan Hatıralar



Şimdi efendim, bir anlatacağım gönül sultanı da Münir Bey.
İçinizde mutlaka tanıyanlar vardır, opr. dr. Münir Deman ks.
Diyeceksiniz ki; Eskişehir’deki operatörlük yapan bir zâtı nerden tanıdın. Sen Ankara’da oturuyorsun?
Doğru o sıralar efendim 60’lı yıllarda Ankara’da İslam diye bir dergi çıkıyordu.
Mehmet Bey, hatırlar mısın islam dergisini?
Çok güzel kaliteli bir dergiydi, o dönemin ilim adamları, gerçek mutasavvıfları yazı yazarlardı.
Münir Bey’inde her ay bir yazısı çıkardı “Allah Dostu Der ki” başlığı altında.
Okurdum onları, öyle bir kere okuyup bırakmak değil, mütemadiyen okurdum.
Bir ay içinde atmış-yetmiş kere okurdum, efendim yani ben resmen Münir Bey’e âşık oldum.
Bir gün telefon ettim İslam dergisine, Kemalettin Şenocak değil mi sahibi?
“Kemalettin Bey dedim, ben derginizde çıkan Allah Dostu Der ki başlığı altında yazı yazan Münir Bey’e hayran oldum, onla nasıl görüşebilirim?”
Bana telefon numarasını verdi devlet hastanesinde Eskişehir’de operatördür telefon et randevu iste dedi.
Telefon ettim randevu istedim, bir cumartesi günü randevu verdi.
Rânâ ileberaber gittik efendim elini öptük.
O günden itibaren ben Münir Bey'e bütün kalbimle , bütün aşkımla , bütün heyecanımla bağlandım.
Her Cumartesi yaz, kış, ilkbahar, sonbahar, yağmur çamur kar, fırtına demeden Eskişehir’e giderdik efendim.
Cumartesi gecesini orda geçirirdik.
İçinizde Eskişehir’li olan var mı?
Gavgav oteli vardı, bilirsiniz değil mi?
Orda kalırdık gece.

Allah gani gani rahmet eylesin nur içinde yatsın Münir Bey inanılmaz bir insandı.
Efendim gece mesela yatıyor yatağında evde, bir hastanın ızdırap çektiğini hissederdi efendim.
Mesela çok afedersiniz idrarı gelmiş hastanın olur ya insan hali, zile basıyor basıyor kimse gelmiyor, herkes uyuyor.
Münir Bey hemen fenerini alırdı giderdi hastanın idrarını boşalttırırdı.
Bakardı hani şu serum mu derler?
Serum bitmiş hasta yeni serum takılmazsa ölecek, yeni serum takardı.
Bir hasta içi cayır cayır yanıyor, su istiyor ona su götürürdü.
Böyle şeyler yapardı efendim.
Ne oldu biliyormusunuz?
Hastane başhekimi şikayet etti Münir Bey'i Sağlık Bakanlığı’na : “Bir opr. dr. Münir Derman var dedi, bütün hastanenin inzibatını bozuyor dedi, gece yarısı çıkıp geliyor!” dedi.
Bakanlık Münir Bey’i cezalandırdı.
“Sen nasıl böyle doktor dediğin öğleden sonra çeker eve gider parasını alır.”
Münir Bey'in o kadar gücüne gitti ki efendim, ağlayarak emekliliğini istedi ve doğru Almanya 'ya gitti efendim.
On yıl Almanya'da hani matbaayı bulan Gutenberg var hepiniz ilkokulda okudunuz.
Gutenberg'in doğduğu şehirde bir hastane var ilkyardım trafik hastanesi.
Münir Bey orda on yıl operatörlük yaptı sonra Ankara'ya geldi hizmetine Ankara'da devam etti.

Münir Bey hayatında hiçbir şeye sahip olmadı.
Ne evi vardı ne malı ne mülkü ne eşyası vardı.
Ankara'ya geldikten sonra Haneci Oteli vardı Ulucan’larda, evet orda kalırdı.
Bir gün Münir Bey Ankara'ya gelince bizde kalırdı.
Eskişehir'e gidiyor, uğurladık, Münir Bey nedense otobüsü pek tercih etmezdi trene binerdi.
Gara gittik Münir Bey'i uğurluyoruz.
Rânâ da o sıralar elinde bir egzama çıktı böyle yara.
Savcı, mahkemede düşünce veriyor o yaralı eli böyle gözüküyor, çok hassas bir insan üzülüyor.
“Sabri dedi Münir Bey'e söyle de bir dua etseydi” dedi. “Peki Rânâ!” dedim.
Hemen Münir Bey'e söyledim, trende kalkmak üzere. Çağırdı Rânâ’yı: “Gel kızım dedi, doktora gittiniz mi?”
“Gittik !”
“İlaç aldınız mı?”
“Aldık, iyileşmedi”
“Peki”
Şöyle şu elini parmağını efendim ağzına soktu ıslattı Rânâ'nın elindeki yaranın üzerine o ıslak parmağını gezdirdi: “Hadi kızım geçmiş olsun!” dedi.

Dönüyoruz savcı Yurdagül Hanım vardı: “Rânâ dedi senden bir gül kokusu geliyor!” dedi.
“Nerden olacak dedi Rânâ , ben gül kokusu falan sürünmedim!” dedi.
“Valla ben anlamam dedi gül kokusu geliyor, koklayacağım seni” dedi.
Elini kokladı Rânâ'nın o Münir Bey'in elini ıslatarak sürdüğü yerden kırk gün gül kokusu geldi.
Ertesi gün Rânâ'nın ekzaması iyileşti ve ölene kadar ekzama görmedi.

Çok enteresan yönleri vardı Münir Bey'in ama kimseye söylemezdi.
Mesela Münir Bey'in sağ elinden fener gibi ışık çıkardı.
Bunu çok yakın birkaç kişi haricinde kimse bilmez.
Ben birgün sordum: “Efendim bu iş nasıl oluyor?” diye anlattı.
Bir köyünde Eskişehir'in salgın hastalık çıkıyor.
İl Sağlık Müdürü Münir Bey’i görevli olarak o köye görevlendiriyor: “Git aşı yap kurtar onları!” diyor.
Gidiyor Münir Bey afedersiniz tuvalet ihtiyacı oluyor. Tuvalete gidiyor, o köy yerinde hepiniz bilirsiniz, hani iki tahta şöyle atarlar bir çukur kazılır.
Bakıyor Münir Bey bir sinek, bu kazüratın içinde çırpınıp duruyor.
Münir Bey derhal iniyor aşşağıya.
Çıkartıyor üstündekileri, kolunu uzatıyor o kazuratın içindeki sineği çıkartıyor.
Şöyle bi güneşe doğru tutuyor kurusun kanatları diye.
“Pırrr!” diye uçup gidiyor sinek.
Ondan sonra Münir Bey'in elinden ölünceye kadar ışık çıkıyor böyle.

Bir gün hastahânede konuşuyorlar, bir doktor diyor ki: “Valla Münir Bey kusura bakma, sen beş fakültede okumuş bir insansın,
Ama diyor yani bir takım efsanelere nasıl inanıyorsun,
Hayatta diyor tabiat kanunları vardır diyor.
Her şey tabiat kanunlarına göre cereyan eder, bunun efsanesi bilmem nesi olur mu canım, bırak Allah aşkına!” diyor.
“Peki diyor Münir Bey bir tabiat kanunu söyle bana!” diyor.
“Canın mesela ateş yakar!” diyor.
Münir Bey hemen cebinden çakmağını çıkarıyor, ben biliyorum o çakmağı, böyle alev çıkıyor çakıyor ona.
Elini alevin üstüne bir saat koyuyor elinii, buradan boyuna alev geliyor bir saat bir saat sonra söndürüyor, Ali Beyler gelin bakın elime koklayın, elleyinn dokunun diyor bakın diyor en ufak bir yanık izi var mı diyor.hani ateş yakardı diyor hani tabiat kanunuydu ? Ateş yakmaz diyor Allah'tan: “Yak!” emri gelmedikçe ateş yakmaz!” diyor.
Doktorlar şaşırıp kalıyor tabii kimse bir şey diyemiyor.
Böyle bir insandı Münir Bey.

Bir gün ramazandı Maltepe camii'nde bir ikindi namazından sonra vaaz ediyordu.
Biz ifatara çağırdık Münir Bey'i hazırlandık.
Zâten Münir Bey iki kaşık çorba içerdi yavrum o kadar.
Tam top atılmak üzereyken kapı çalındı açtık kapıda Münir Bey, gülüyor ben anladım bişey var yani çünki Münir Bey çok espirili bir insandı, şakacı bi insandı “Noldu efendim noldu yaa?”
“Sabri dedi geliyordum dedi tam Kızılay'daki durakta bir adam gördüm yetmiş yaşlarında, sakız çiğniyor adam dedi ve birkaç dakika sonra top atılacak dedi, hani bizim çocukken dilimiz alışmış “top atıldı” derdik.
O zaman top atılırdı Ankara'da kaleden, yani iftar demek top atılması demekti bize.
Adam yetmiş yaşında adam “Cak! Cak!” ciklet çiğniyor!” dedi canı sıkılmış Münir Bey'in.
“Hani genç olsa bişey demiyeceğim ama yaşlı başlı adam!”
Böyle ters ters bakmış adama adam hissetmiş: “Ne bakıyosun?” demiş.
Münir Bey adama yaklaşmış adama: “Kardeşim ben hayvanat profesörüyüm demiş, et obur hayvanlar soldan sağa doğru çiğner, ot obur hayvanlar sağdan sola doğru çiğner, sen hangi tür hayvansın ki yukardan aşağıya çiğniyorsun?” demiş.
Adam bişey diyememiş tabi şaşırmış kalmış.

“Bir gün ameliyattan çıktım diyor odamda çay içiyorum” diyor.
Bir adam gelmiş böyle cakalı fiyakalı bi adam: “Doktor demiş bana yirmi günlük rapor ver!” demiş.
Ama böyle emreder gibi.
“Beyefendi rahatsızlığınız ne?” demiş.
“Hala konuşuyor yavv!” demiş
“Bana yirmi günlük rapor ver, ben genel müdürüm emrediyorum!” demiş.
Münir Bey gayet sakin: “Beyefendi rahatsızlığınız ne?” deyince adam: “Ben sana öyle bi şey yaparım ki feleğin şaşar!” demiş.
“Ben genel müdürüm!”
Onun üzerine Münir Bey aaa bi bakmış adama adam “Takkk!” diye düşmüş ölmüş.
Karısı mahkemeye veriyor ağır cezada yargılandı Münir Bey.
Meğer Ağır Ceza Reisi de Münir Bey'in talebesi.
Münir Bey aynı zamanda Eskişehir Akademisi'nde Fransızca öğretmeniydi çok güzel beşdil bilirdi Münir Bey. Hanımı mahkemeye veriyor: “Kocamı öldürdü!” diyor.
“Katil bu adam!” diyor.
Soruyor hakim: “Sayın doktor diyor nedir mesele?” diyor.
“Efendim böyle böyle diyor geldi benden yirmi günlük rapor istedi diyor bende ona “rahatsızlığını nedir?” diye sordum. Sonra düştü öldü!” diyor.
Hakim:”Yaz kızım diyor kalp sektesinden ölmüş!” diyor. Karısına dönüyor: “Çık!” diyor.

Münir Bey'in çok değişik yönleri vardı.
Benim en çok takdir ettiğim yönü de şuydu, benim nazarımda Münir Bey bir Ehl-i -i Tevhiddi.
“Ne demek Ehl-i -i Tevhid?”
Sadece “Lâ ilâhe illallah!” diyen değil.
Münir Bey madde ile mânâ, ruh ile beden, bu dünya ile öbür dünya arasında en güzel dengeyi kuran bir insandı.
Meselâ elli kere yaptığı bi ameliyat diyelim bir ülser ameliyatı ameliyattan önce sabota atlasını açar orada ameliyat edeceği organı, o organın damarlarını sinirlerini ince ince inceler…
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Sabri Tandoğan'dan hatıralar Münir Derman ks hakkında

Mesaj gönderen kulihvani »

değerli neyzen kardeşimiz,
Münir Derman Hocamızla ilgili Hizmetlerinize candan teşekkür ederiz..
Devamını diler MuhaMMedî muHaBbetlerimi sunarım..


Resim
Resim
Cevapla

“Fikrî Derlemeler, İncelemeler ve Zevkler” sayfasına dön