OĞLUMA NASİHATLER

Bizi silkeleyip kendimize getirecek nasihat ve sözler.
Cevapla
mukarreb
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 98
Kayıt: 30 Eyl 2007, 02:00

OĞLUMA NASİHATLER

Mesaj gönderen mukarreb »


OĞLUMA NASİHATLER

Geçtiğimiz günlerde arabayla alışverişten dönerken eşime Tarık Sûresinde ki:
“Hiçbir nefis yok ki üzerinde denetleyici ve gözetici bulunmasın” âyeti ile
Kıyamet Sûresindeki: “İnsan kendini başıboş bırakılacağını mı sanır.” âyetinden bahsediyordum.
Oğlum da arkada sessizce etrafı izliyordu.
Eve geldik, aldıklarımızı yerleştirirken oğlumda dışarı çıkmıştı.
Aradan yaklaşık bir saat sonra oğlum yanıma geldi ve sordu:
--Madem ki insan başıboş bırakılmış değil, madem ki herkes üzerinde bir gözetici ve denetleyici var öyleyse Allah niçin kullarının cehenneme gitmesine izin veriyor, niçin belâ ve musibetler veriyor?
Tüm kullarının cennete girmesini sağlayamaz mıydı?

Ben bu soru karşısında hem çok şaşırmış hem de çok mutlu olmuştum.
Çünkü, söylediğim ayetler oğlumun bir kulağından girip diğerinden çıkmamış, O’nu tefekküre sevk etmişti.
Gülümseyerek O’na baktım ve dedim ki:
--Bak Yavrum, öncelikle bilmelisin ki, Allah asla zulmetmez, insanlar ancak yaptıklarının karşılıklarını görürler, ve bu sefer ben sordum:

--Ben sana zulmeder miyim?

--Hayır, tabi ki etmezsin dedi.

--Peki dedim, “sana zulmetmeyeceğim kanaatine nasıl vardın?”

-- Çünkü dedi. Sen beni çok seviyorsun ve bana karşı çok şefkatlisin, nasıl zulmedesin ki.

--Benim sevgimin ve göstermiş olduğum şefkatin ve âlemdeki tüm yaratılmışların yavrusuna gösterdiği şefkatin hatta vahşi hayvanların bile yavrularını emzirmesini sağlayan şefkatin aslı ve kaynağı Allah’ın rahmetinin âleme inmiş sadece bir zerresidir.
Sevgili Peygamberimiz demiştir ki: “Allah yüz rahmetinden sadece birini dünyada yaşayan annelerin kalbine koymuştur.”
Bu kadar merhamet sahibi olan nasıl zulmedebilir???

Oğlum dikkatle beni dinliyordu.
O’na sorduğum sorularla konuyu daha iyi kavramasını amaçlıyordum. Sonra tekrar sordum:
--Ben sen hasta olduğunda tadını hiç sevmediğin şurupları senin bazen burnunu sıkarak zorla içirirken, veya hastaneye götürüp iğne yaptırırken, ateşlendiğinde “üzerimi ört, üşüyorum derken vücuduna soğuk suyla kompres yaparken, sana zulüm mü ediyordum?

--Hayır, dedi. Hoşuma gitmese de sırf sen benim iyileşmem için bunları yapıyordun.

--Bizi dışarıdan gören ve senin ateşli veya hasta olduğun hakikatini bilmeyen bir kişi bu halimi görse hakkımda sana zulmettiğimi düşünür müydü? dedim.

--Hakikati bilmeyen ve görmeyen senin zulmettiğini düşünebilirdi, dedi.

Ben de tam bu cevabı bekliyordum.
Allah’ın kuluna verdiği belâ, musibet veya hastalık ta aynen O kuluna merhametinden doğan Onun manevi hastalıklarından arınması için verdiği acı ilaçlardır.
Yoksa, bizlerin kalbinde sadece bir zerresi bulunan O sonsuz Rahmet Deryası Rabbim asla bir kuluna zulmetmez.
Ama, işin hakikatini bilemeyenler, Allah’a sui zan edip, onu zalim olmakla suçlarlar.
Halbuki Onun cehennemi bile rahmettir.
Nasıl demir cürufundan ateşte arınıyorsa, altın asitte saflaşıyorsa, koruk yakıcı sıcakla üzüm oluyorsa işte böyle yakan bela ve musibetlerde bizim tekamülümüz ve arınmamız için gerekli.
Cehennemi sadece dıştan yakan bir ateş sanma.
Bu dünyada da insan cehennemi yaşayabilir" dedim

Oğlum merakla sordu: "Cehennem dünyada nasıl yaşanır ki? Ateş nerde peki?"
--Yavrum, dedim. Öyle yakan, hele için için yakan ateşler vardır ki zahiri ateş bile onun kadar yakamaz.

--Nasıl bir ateş bu? diye tekrar sordu.

--Ağabeyini kaybettiğimiz kazayı düşün, dedim. Ayakkabılarım kazada fırladığından yalın ayak ağabeyine bakarken Temmuz sıcağının kızdırdığı asfalt ayağımı yakmış, cam kırıkları ayaklarıma batmıştı. Ama ben evladımdan mahrum kalmanın yanışıyla, o zahiri yanıkları hiç duymamıştım bile. İşte annenin yüreğinde hissettiği bu sönmek bilmeyen volkan gibi kaynayan ateş dünyadaki cehenneme bir misal. Ahirette de günahkar ve müşrikleri cehennemin ateşinden çok, tüm hakikati anlamaları sonucunda duyacakları büyük bir pişmanlık ve Allah’tan ebedi olarak mahrum kalacaklarını bilmek yakacak…

--Peki, dedi madem Allah bu kadar merhametli niçin büyükler Allah’tan korkun diyorlar?

--Allah sevmeye ve sevilmeye en layık olandır. Sakın Allah’tan korkmayı, yılandan korkma gibi algılama. Nasıl ki insan çok sevdiğinin üzerine titrer, onu kıracak fiil ve sözlerden kaçınır, onun sevgisini kaybetmekten ölesiye korkar da sevgisini daha çok kazanabilmek uğruna hatta canını bile ortaya koyar.İşte Allah’tan korkmak, O canlar cananı sevgilinin bize olan sevgisinin azalmasından korkmaktır.

Oğlum anladım der gibi başını salladı ve bende son olarak oğluma:
"Bilesin ki Allah yegane ebedi dostumuzdur.
Ondan gelen her şey hayırdır. Bazıları nefsimizin hoşuna gitmese de.
O elinden tüm sevdiklerini alsa dahi asla Rabbine sui zan etme!
Onun her işi hikmetlidir.
Hikmeti göremeyip, isyana sürüklenenlerden olma sakın!
Verdiği bela, musibet ve hastalık, ya seni gafletten uyandırmak veya günahlarına kefaret olmak için ya da nice nafile ibadetlerle dahi elde edemeyeceğin dereceleri bu musibete sabrın karşılığında sana ihsan için gelmiştir.

Cehennemimizin sönmesi için gönüllerden kin, nefret, kıskançlık ve kibri söküp atalım.
Orada sadece tertemiz Muhammedi bir aşk kalsın, Allah'a ve tüm yaratılmışa duyulan aşk, yine O’ndan ötürü. İmanla, edeple tevazu ve teslimiyetle her an Allah’ın aşkını ve rızasını kazanmanın yollarını arayalım.
O zaman iki cihanımız da CENNET olur, inşallah…


Mukarreb
Kullanıcı avatarı
nisa77
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 133
Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nisa77 »

Çocuklar o kadar önemli ki aslında onlara böyle vesilelerle imanı, islamı ve ALLAH aşkını öğretebilmek ve dışardaki hayata karşı şimdiden genç yaşta onlara dini vecibeleri öğretebilmek...
Nefslerini korkuyla değilde sevgiyle büyütebilmek....
ALLAH(c.c.) dan dileğim gelecek nesillerimiz Hz.Muhammed (sav) ümmetine yakışan insanlar olsunlar, islama hayırlı bireyler olsunlar inşaallah :)

Selâmün aleykum....
Cevapla

“►Nasihat ve Güzel Sözler◄” sayfasına dön