2010 Mart H.A; KULAĞINIZ AÇIK OLSUN!

Cevapla
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

2010 Mart H.A; KULAĞINIZ AÇIK OLSUN!

Mesaj gönderen sev-guzel »

KULAĞINIZ AÇIK OLSUN!
Tarih: 16.03.2010 Saat: 13:16 Gönderen: kulihvani



Resim



ALLAH DOSTU
Münir DERMAN (ks)

KULAĞINIZ AÇIK OLSUN!



Göz için ışığa ihtiyaç var, fakat kulak için hiçbir şeye ihtiyaç yoktur.
Göz bir taraftan görür kulak her taraftan işitir.
Dikkat ederseniz. Görmeyen konuşur. Amâ konuşur.
Fakat sağır adam konuşamaz.
Sesleri nerden öğrensin?
Onun için kulağınız açık olsun.
Onun için: “On söyle, yirmi dinle!” derler.
Gevezelik de doğru değildir.
İşte Secde-yi Rahmâna hakiki kapanıp, Rasûlah’ın peşinden mükemmel giderse insanda insan doğruluk caddesine girmiş olur.
“Doğruluk nedir?” “Dümdüz!..”
Yok efendim! Doğruluk, gönlün konuşmasıdır gönlün.
İnsanın gönlü konuştu mu doğru konuşur.
Gönülden konuşan dünyanın neresinde konuşursa konuşsun hepisi aynı hiç fark etmez!.


Gönlün konuşmasını anlamayanlar anlayamayanlar doğruluk fazilet nedir bilmeyenlerdir.
Onlar hakkında âyet vardır.
“Biz onların kalblerini, gönüllerini kapadık”. Âyet-i Kerime.
Cenâb-ı Allah istedi mi “rak!” diye kapar “rak!” diye açar.
Bu gün dünyada nabızları, şu nabızları, nabız atıyorya!.
İslamiyet düşmanlığıyla atan bir çok bedbahtlar vardır dünyada, dünya yüzünde.
Bu gibi mahlukların derecelerini kelimelerle belirtmek ve bu hallerine bir kıymet ölçüsü bulmak mümkün değildir!.
Bunlar dini dünyadan atmak isteyenlerdir, bütün dünyada vardır.
Niçin dünyayı dünya dini dünyadan atmak istiyorlar.
“Niçin dünyayı dinden ayıramıyorlar?”
Sual soruyorum.
Dünyadan dini atmak istiyorlar. Niçin dünyayı dinden ayıramıyorlar?
Din doğmalıktır oğlum kimse atamaz onu!.
Sonra birisi çıkar: “Efendim dini siyasete âlet etmek suçtur!.”
Evet suçtur.
Meb’us seçeceksin: “Yok yok efendim. Din başka dünya işi başka. Din siyasete âlet edilmez anlaşıldı mı?”
Hiç katiyen doğru değildir.
Efendim meb’us seçilecek hocanın biri çıkar: “Bunlar doğru değildir. Din başka siyaset başka!”
Amma “Siyaseti dinsizliğe âlet etmek?”
O da başka bir şey.
Onun için Secde-yi Rahmâna kapanan Allah’ın huzuruna giden kendi işiyle meşgul olur.
Ötede beride partiymiş, zımbırtıymış bunlarınan meşgul olmaz işte.
Ulu’l- Emir ne derse onu yapar.
İnanmayan adam da zâten bir devlet hiçbir ululuk yoktur.
Ölümden kurtulmak çaresizdir.
O herif bomboş bir borudur, borudur!.
Boru ölmez oğlum vücudu bile.
İşte kamışlar çocuklar balık tutuyor.
İçi ölür dışı kalır kabuk!.

Kimse senin için ölmeyecek, aziz cemaat hiç birimiz ölmeyecek!.
O halde ölümümüze hazırlanmamız lâzım.
“Nasıl Hazırlanalım. Kefen mi hazırlıyalım?”
Yok ulan öyle bir şey!
Gafletle kılınan namaza karşılık bir yufka ekmeği bile elde edemezsin bunu düşün!.
Gaflette kıldığın namaza karşı bir yufka ekmeği bile elde edemezsin.
Haaa yani karşılık olarak.
Gelip geçici yüzlerce iş yapıyoruz.
Hepisi de ancak namaz kılarken aklımıza geliyor demin söyledim.
Namazın böyle mecazî olduktan sonra ha kıl ha kılma!.
Zâten kılsan da kılmamış sayılırsın ya!.
“Efendim şeytan aklıma girdi!.”
Şeytanın câmide işi yok şeytanın!. Şeytanın câmide işi yok!.
İşte zâhir hocaları söyler bunu: “Şeytan aklıma girdi!.”
Şeytan sensin ulan!.
Onlara inanmayın.” Şeytan câmiye giremez!” bu kadar.
Şeytan zâten “Allah’tan uzak kalmışların sırrıdır” oğlum!.
Sırr demek esrar demek arap dilinde gönlün iç yüzü demektir. İç yüzü demektir!.
Kâbe sarılmış bilmem kopya yahu şey değil kroki değil harita değil.
Gönlün iç yüzüne ESRAR-SIRR denir.
Allah kuldan onun için iki şey ister.
Zâhirde Hakkın emrini yerine getirmek, Bâtında kalbi Allah’a bağlamaktır.
“Nasıl bağlanır?”
Ulan şah damarından sana daha yakın.
Sen bağlanmayacaksın, O bağlanmış zâten.
Sen O’nu bulacaksın!.
“Benim yoluma bir adım gelene on adım yanaşırım!” diyor Cenâb-ı Allah Hadis-i Kudsîde.
Bunlar yalan mı?
Onun için Allah iki şey zâhirde hakkın emrini yerine getirmek, bâtında da kalbini Allah’a bağlamaktır.
“Peki nasıl bağlayım efendim bunu.?”
Yavv diyor ki:
“Ben Habli’l- Veriden şuradaki şah damarından sana daha yakınim.
Ben her yerde hazır ve nazırım.”
Ben kulumnan görürüm. Kulumnan işitirim diyor.
Daha eşekliği bırak ulan içinde beee!.

O halde, o halde namazı doğru kılarsan Esrar Perden açılır.
Gönlün iç yüzü çıkar. Cemâlullah belli olur. O zaman hepisi ortaya çıkar.
Allah bu iki şeyi ihsan ederse zâtın ve bâtın nimetlerini o kulun üzerine yaymış demektir.
O halde Allah’dan istediğin Ubudiyet Yolunda istikamettir.
O peygambere bile öyle buyurmuştur:
“Festekim kema ümirte”
Dümdüz git.
Sırate’l- Müstakim diyoruz yoksa bilmem: “Efendim köprü varımış da Sırat Köprüsü!. Kıldan ince bilmem neden kılıçtan keskin!”
Yok efendim böyle şey.
Onlar başka köprüler. Böyle başka köprüler.
Ordan cambaz bile, sinek bile geçemez.
Edepsizliği yapana sokakta bile, caddede bile gidemez.
Bazı insan çıkar tel üstünde yürür.
“Bazısı da minareye çıktımı yere oturur. Neden?”
Korkusundan. Yok sırat kıldan ince, koyunun üstüne bineceksin.
Allah’ın huzurunda böyle cambazlıklar mambazlıklar olmaz.
Bunlar soytarılıktır. Küfürdür küfür!. Acem düzmesi lakırtılar!.
Böyle Kur’an da iş yok!.
Bunu anlamayan bir takim serseriler ki bunların küfrü, küfürdedir bunlar.
Küfürde, küfürde!.
Yok efendim. Telmiş geleceksin. Kestiğin koyun hazır sana, numarası verilmiş.
“Felan yerde aldığım boynuzlu, üzerinde de kırmızı olan yaaa!.”
Bin efendim bindin!.
Eee” tıkır tıkır tıkır!” telin üstünden koyun gidecek!.
Yok efendim böyle.
Teleferik bilmem neler, dağa çıkma sporu böyle şeyler yok.
Bunlara inanmayın efendim.
Zâten bu mübârek dini bir takım serseriler böyle hale getirmiştirler.
Fakat muhakkak ki bunların hepsi ortadan kalkacaktır.
Bir gün gelecek ki bütün dünya İslam olacaktır.
Tık tık tık tık!.(elini vurmakta)
Göreceğim bir iş olursa bu işle nefsin hoşlanacağı bir hal olmamak şartıyla işini
doğrudan doğruya Allah’a bırak, şeytan ortadan kendiliğinden kalkar.
Allah’dan bir şey istedin değil mi, bir iş yapacaksın.
Bu işten gönlün hoşlanmamak şartı ile Allah’a gönlünü bağladığın zaman şeytan ortadan kalkar. Kaybolur!.
Amelsiz cennet istemek günahtır.
Sebebsiz şefaat dileği de gururun bir nev’idir gururlanmaktır.
El Mütekebbir Esmasına sataşmaktır haaa!.
Hani esmaya: “Sus üstüne esma sıçrar!” derler bazıları.
“Efendim ben oturdum gece de Lâ ilâhe illallah Lâ ilâhe illallah dedim çıldırdım da esma sıçramış!.”
Ulan sen nesin ki esma senin üzerine sıçrayacak.
Bazısı: “Efendim otuz bin defa Lâ ilâhe İlallah çek uçarsın!.”
Ulan sen üç yüz milyon çeksen uçmazsın!.
“Lâ ilâhe İlallah nedir bu?”
Bunu bilmek lâzım. Lâ ilâhe İlallah dediğin zaman kalbinin iç yüzünde Rasûllullah’ın Nurunu ve Allah’ın Büyüklüğünü hissettiğin dakika da o “Lâ ilâhe illallah” olur.
“Lâ ilâhe illallah , La İlahe İlallah!. “
Dış ağzın “Lâ ilâhe illallah” çeken!.
Sen onu kalbinden “Lâ ilâhe illallah” ı beş defa söyleyemezsin.
Yıkıldığın gibi gidersin gürültüye.
Öyle soytarılıkları bırakın efendim.
En büyük zikir, öyle zikrullahı ekber Allah’ın zikridir.
Allah’ın zikri değildir en büyük zikir değil!.
“Vele zikrullahı ekber” âyeti Allah’ın zikri büyük zikirdir.
Yani Cenâb-ı Allah kimi zikrederse.
Sev zikretti mi Allah’ın zikri büyüktür.
İçinde Allah’ın işte şeyi var o zikri duyduğun zaman öyle “Vele zikrullahı ekber” âyeti tecellî eder.
Onlara sual yok. Sual yok onlara.
Her şeyin zâhirde görülüşü insanı gurura götürür.
İç yüzü bâtını ise ibret vericidir.
Onun için bir şeyle gururlanmamak lâzım.
“Benim apartumanım var. Eee otomobilim var.
Bankada dörtyüzelli binliram var. İstanbul da köşküm var.
Şunum var. Bunum var!.”
Eeee daha başka.
İşte o kadar daha ne olsun. Her istediğimi yapıyorum.
Peki gelsennen Odun Pazarı şeyine gidelim gece vaktı mezarlığına.
Eeee gittik.
“Hanı apartuman?.”
Benim de aşağıda var deyus diyecek.
Benim de aşağıda var apartuman. Gayıklar var, trenler var. Televizyonlarım var. Otomobil ohooo ohoooo neler var.
İşte oranın apartumanı burada kazanılır.
Hepimiz öleceğiz.
Kimimiz vefât edeceğiz.
Kimimiz öleceğiz.
Kimimiz geberecek.
Kimisi : “Nalları dikti!” diyecek.
Kimisi zıbaracak.
Kimisi mord olacak.
Sen vefât etmeye bak. Merhum olmaya bak. İş bunda!.
Onun için Cenâb-ı Allah diyor ki: “Her işe besmele ile başla!” diyor.
Besmele o halde her işi Allah adı ile feth edilmesi için elimize verilmiş bir anahtar yahu anahtar!.
O anahtarı kullanabilmek için evvela Allah adını kalbinde tut ve gör!. Onunla konuş!.
Yapacağın zaman: “Yâ Rabbi aman senin adına yapıyorum!”
Dedi mi o zaman kolundan Cenâb-ı Peygamberin “Bismillâhirrahmânirrahîm!” dedi zaman Allah’ın Kudreti kalbinden geldi, parmağından intikal etti. Kamer ikiye ayrıldı.
“Şöyle dedi şöyle oldu.”
İşte o: “Bismillâhirrahmânirrahîm!” dedi mi her şeyi unutuyor.
Kalbinde olan Resûlün Nuru yardımıyla Allah’tan yardım istiyorlar.
Açıyor fitili oğlum. Düğmeyi açıyor.
O vakit sen hiç görmüyorsun, Allah görüyor.
Onun için “Ben kulumla görürüm, kulumla işitirim” diyor Cenâb-ı Allah.
Hadis-i Kudsî de söylüyor Kur’ân-ı Kerimde böyle âyetler.
Uydurma âyet değil!.
Cingöz Recai’nin kitabı değil bu!.
Roman da değil. Allah’ın âyetleri!
Allah kula tam Hüriyet vermiştir.
İster inan ister inan ma. İster Allah’ı inkar et, etme!. Hüriyet vermiştir.
Amma çok dikkat edin Hürriyet vermesine rağmen kendi izni olmaksızın bir toz zerresinin bile yerinden kalkmasını imkansız kılmıştır.
Bu işi kavrayan, işte şu anladığını kavrayan kaderin ne demek olduğunu hemen anlar.
Onun için her fenalıkların kökü, nefsinden razı olmaktır nefsinden razı olmak.
Nefis mi?
Nefisi bilmiyorsan hiç, gittin!.
Çırılçıplak koş yandım Allah diye koş. Şeye doğru.
Ne tarafa istersen dağıt onu. Nefsin ne olduğunu bilmiyorsan.
Zâhid, zühd diye bir lakırtı var mı. Nefsin yanında.
Zühid büyük bir makamdır İslamiyette.
Zâhid, bütün dünyayı gönlünden çıkarmış demektir.
Zâhidler yani “fi Zümreti’s- Sâlihin” demin şeyde ihlas bozucu afetlerden kurtulmuşlardır bunlar.
Yapılan amellerde iyi güzel işlerde boşa gidecek bir istek yahut ileride kazanılacak bir sevap için olmamalıdır.
Namazı kılıyorsun: “Ben cennete gireceğim, sevap edeceğim!”
Hayır hayır hayır onun için kılmayacaksın!.
“Benim kalbimin içinde Allah varımış onu bulacağım yahuuu!”
Herifler kazmalarnan, küreklernen geliyorlar İzmir’den felan höyükte bilmem bilmem Rum Deposun altını varımış diye serserice aylarca senelerce arıyor.
Ulan içerde işte sen de O’nu arıyorsun.
Allah’ın rahmeti tecellî edince iyi ve güzel işlerin varlığı da yokluğu da bir olur. Hiç!.
Onun için vücud zindanı, nefis nefis.
Vücud zindanı kendi varlığını görmesi ve nefsin isteklerine uymuş olmasıdır.

Bi de vehim var hanı vehmeden: “Şöyle olacak dı!.”
Vehim, hakikatta varlığı ve aslı olmayan insan tereddütlerinden başka bir şey değil. İslam da da vehim yoktur.
Lâ tahzen.

Bi de İslamiyette istidrac vardır istidrac.
Allah bir insanvar: “ Yavv ben namaz kılıyorum, evet. Orucumu tutuyorum. Kimseye zararım yok. Geçinemiyorum, darlık içindeyim. Borç borç içindeyim!.”
Ulan felanca vefa içinde be bilader.
“Herif dinsiz imansız otomobili var, bilmem nesi var. Para içinde yüzüyor!”
Hatta hatta hatt bazısı yahu ne adaletsizlik gibi aklından geçer.
Yok efendim yok. Buna dinde istidrac derler.
Derece derece helake yaklaştıran bir müsibettir bu.
Nimetlerin devamında bunun bir istidrac olacağından korkmak lâzımdır.

Bir gün Hz. Ömer’e işi iyi gitmiş de gitmiş Ebu Bekir’e demiş ki:
“Yâ Eba Bekir acaba bu bir istidrac olmasın. Cenâb-ı Allah bana veriyor rızkı da sonunda helake mi götürecek ki?”
Onun için aza kanaat.
Aza kanatı istidracı önlemek içinde: “Men sabere zafere!”
Sabır zırhını vermiştir Cenâb-ı Peygamberimiz.
Onun için felanca aldı aldı, Zengin ulan üstüne kazanıyor.
O istidracta Cenâb-ı Allah onu imtihan ediyor. O serserinin haberi yok.
Yavaş yavaş yavaş. Eeeeeee.
Bir silindir gibi indire indire indire ezer.
Bir gün sokakta giderken: “Felç oldu Mehmet Bey!”
Felç olmakta, biri İslamda da olur, Kafirde de olur.
Mazallahu Teâlâ felç, bir edepsizliğin neticesi Cenâb-ı Allah’ın o kulu kurtarmak için verdiği bir afât-ı İlahîyedir.
Reci etti felç indi!
“Efendim bu adamda hiç günah yok!”
Öküz gibi yiyordu ulan! Öküz gibi yiyordu!.
Tansiyonu fırlamış öküz gibi yemekten.
Allah’ın nimetlerine “hav hav hav!” böyle köpek gibi saldırmaktan ileri gelir.
Hanı kanaat İslamda kanaat varıdı?
İşte bunlar bir nev’i istidractır.
İnsanın haberi olmadan kendi kuyusunu kazar!.

Aziz cemaat!
Bu lakırtıları bir yerde bulamazsınız.
Onun için çok yeme, çok uyuma!.
Gül gibi insanlarla gezmeye savaş!.
“Efendim Hacı Efendi!.” Kabul.
“Herkese yardım ederdi!”
Ederdi.
Biz bunun fenalığını görmedik.
Giderken felç oldu adam. Tansiyonu yükseldi.
Hakikaten bakıyorsun bişeysi yok, bir edepsizliği yok.
Amma ye babam ye. Tavuğu yedi.
“Yavv yeme dediler. Biraz perhiz yap!”
Ye babam ye, ye babam ye, ye babam ye!.
Nefis, nefsinin hoşlandığını verdi.
Nefsinin hoşlandığını vermek nedir dedim.
Bir nev’i gururdur. Bir nev’i gurur Allah’ın El Mütekebbir Esmasına karşı gelmektir.
İşte tedrici tedrici, aşına aşına aşına berbat eder.
Musluk damlaya damlaya damlaya mermeri deler.
Onun için aza kanaattir.
İnci, sadef aza kanaat ettiği için Allah içini inci ile doldurdu.

Onun için aziz cemaat!.
Midenizi çok doldurmayın!.
Gözlerinizi çok uyutmayın!.
Leş gibi yatmayın!.
Yarın o kadar çok yatacaksın ki ohooooooo! Hem de toprak altında.
İlahî varidat iyi amellerin karşılığı değildir haa.
Allah’ın sadece hususi lütfu ve keremidir.
“Felanca adam ya kıldı namaz kıldı namaz. Öldü şey etti. Erdi, evliya oldu!”
Yok efendim amelin neticesi değildir.
Allah’ın sadece hususi bir lütfudur. İstediğine verir, istediğine vermez!.
Hiçbir şey istemeden Allah’ın emirlerine yerine getirdiğin zaman Cenâb-ı Allah celle celâlihu:
“Şu kuluma bak yahu şu kuluma bak!. Bütün emirlerimi yerine getiriyor!. Benden habersiz gibi duruyor!. Dur şunu bir dürtüyüm!” der.
Bir Nuruyla tecellî ettiği zaman, bir sarsılırsın.
Gözünü açtığın zaman buradan Mekke’yi görmeyi başlarsın.
Arzuların yerine gelir.
Onun için Allah’ın bir lutfudur.
Bu ilim, şeyinen kitapnan bilmem neyinen, okumaynan olmaz!.
Cenâb-ı Allah’a yanaşmayla olur!.
Dağın başında üşüyen herif, odun pazarındaki yanan fırının penceresini dürbünle görse ısınamaz!.
Yanına yanaşması lâzımdır.
Ansızın tecellî eder.
Herkes buna eremez. Allah’ın bir lutfudur.
İşte burada lütuf Secde-yi Rahmân!..

Bazı gevezeler vardır.
Bir sual sorarsın cevap verir.
Her bildiğini söyler. Her gördüğünü anlatmağa çalışır.
Bunlar câhillerdir oğlum câhillerdir.
Her söz her suala cevap verilmez.
Arapça da ekvaaan diye bir kelime vardır.
Cihan bütün kâinat.
Ekvan, nefsin hoşlanacağı her şey ekvandır.
Dünya da görünüşte her şey sevimli ve tatlıdır.
Fakat iç yüzü çirkin ve mülevvesdir.
Her şey güzel görünür insana ama altı öyle değildir.
Ekmeği, buğdayı, pirinci yere atamayız.
Çiğneyemeyiz. Alır bir tarafa koyarız.
Eti at, çiğne. Niye?
Düşünmedin mi bunu?.
Et yere düştü kaldırmazsın.
Çiğnesen de günah değildir.
“Nerden günah, hangi kitab yazıyor?”
Yooo dedelerimiz öyle söylemiş.
Ninem dedi ki: “Oğlum ekmeğe basma!.”
“Yerden aldı mı başına koy haa!.”
“Peki Nine!.”
Ete dememiş öyle niye dememiş.
Ulan un başka, un başka. Un insan vücudunda yok!.
Et var insan vücudunda!.
İnsan vücudunda olanların hepisi çürüyecektir aşağıda.
Buğday yere düşüyor kaldırıyorsunuz.
Tavuk eti güzel düşüyor, ona basanda günah değil.
Niye, niçin düşün?
Bunlar hepisi âyet.
Onun için fâni olmayacak bir izzet ve şeref ister isen, fâni olacak bir izzetle aziz olmak isteme!.
Âhirette aziz olmak istersen.
Fâni bir izzet ve şeref isteme!.

“Efendim benim arabalarım olsun, kölelerim olsun. Maiyyetim olsun.
Herkes giderken divan dursun!”
“Höööt sen bu tarafa. Höööt bu tarafa!.”
“Gel Hasan bas üstüne bin. İşte şunları var, bunları!.”
Bu izzet değil oğlum. Bunlar fâni.
Allah ile baki olacak bir izzeti ihtiyar edersen hiçbir kimse seni zelil edemez.

Harunu Reşid meşhur biliyorsunuz.
Emire’l- Mü’minin adaletiyle meşhur.
Harunu Reşid devrinde bir sâlih zât varımış.
Fi Zümreti’s- Sâlihin Sınıfından.
Harunu Reşid’e haber göndermiş ki: “Adaletle hareket etsin!” demiş.
Harunu Reşid adil yahu!..
Harunu Reşid’e haber gönderiyor ki: “Adaletle hareket etsin!”
Harunu Reşid’de gazaba geliyor. Gazaba geliyor. Hiddetleniyor.
Diyor: “Bu herifi diyor bir azgın katırnan bağlıyorlar yan yana bunu. Bu zâtı!.”
Emir emrediyor.
Katır bir şey etmiyor bu adama.
Sen götür de apartumanı olan bilmem ne efendiyi katırnan bi koy bir yere bakalım.
Deşer tekmeynen karnını.
Katır bir şey etmiyor bu adama.
Harunu Reşid’e söylüyor ki. “Ulan bu katır, bu deli katır bir şey etmedi. Kilitleyin zindana!” diyor!.
Odaya kilitliyorlar adamı.
Biraz sonra bakıyorlar ki adam dışarıda bahçede geziyor.
Harunu Reşid’e gidip diyorlar ki: “Kitledik biz odaya ama demin bu hariç de geziyor!”
Gelmiş Harun Reşid: “Seni odadan kim çıkardı?” demiş.
Hani birisi çıkardıysa asacak onu.
“Beni bahçeye koyan çıkardı Yâ Emir!.” demiş.



ÂYETLER:

كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ

" Kezalike yatbeullahü ala kulubillezine la ya''lemun: İlmin kadrini bilmeyenlerin kalplerini Allah böyle mühürler.” (Rûm 30/59)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

" Ve le kad halaknel insane ve na''lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

"Festekim kema ümirte ve men tabe meake ve la tatğav innehu bi ma ta''melune besiyr: O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.” (Hûd 11/112)

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ

Ütlü ma uhiye ileyke minel kitabi ve ekimis salah innes salate tenha anil fahşai vel münker ve lezikrullahi ekber vallahü ya''lemü ma tasneun: Sana vahyolunan kitabı güzel güzel oku ve namazı kıl, sahih namaz edepsizlikten ve uygunsuzluktan nehyeder ve her halde Allahın zikri en büyük iştir ve Allah her ne işlerseniz bilir”
(Ankebût 29/45)


HADİSLER:

Hadisi Kudsîde Cenâb-ı Allah celle celâlihu: “ Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir adım yaklaşırım. O bana bir adım atarsa ben ona on adım yaklaşırım. Kulum bana yürüyerek yaklaşırsa ben ona koşarak yaklaşırım!” buyuroyor
(Buharî; Müslim)



Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem: "Men sabere zafere: Kim ki sabrder, zafere erer." (Hadis-i Şerif)


KELİMELER:


Meb’us: Gönderilen. Ba''s edilen.Halk arasından seçilerek Millet Meclisine âzâ edilen.Allah tarafından gönderilmiş olan.Öldükten sonra diriltilen.
Ulu’l- Emir: Müslümanları şeriat nâmına idare eden (Halife, kadı, İslâm reisi, pâdişah, sultan, reis-i cumhur, reis, müdür gibi) zâtlar.
Mecaz: Yerinden ve haddinden tecavüz etmek. Hududunu aşmak.(Cevaz. dan) Geçecek yer. Yol.
Mecazî: Mecazla ilgili.
ESRAR: (Sır. C.) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar. Bilinmeyen şeyler.Keyif veren zehir. Uyuşturucu madde.Elinde ve el ayasında olan hatlar.
Mütekebbir: Kibirli. Büyüklenen. Tekebbür eden.Esmâ-i İlâhiyeden olup, Allah''ın büyüklük ve azametini ifade eder.
İstidrac: Derece derece yükselmeyi isteyiş.Ist: Hakkı ve hakiki değeri olmadığı halde ve kabiliyetsizliğine rağmen bir kimsenin kesret-i nimete mazhar olması ve bu sebeple küfür ve isyana devam etmesi ile azab ve Gazab-ı İlâhiyeye yaklaşması.
Zelil: Sürçüp düşen.Yanılan.
Fi Zümreti’s- Sâlihin: Sâlihler Zümresi içinde.
Nev’: Çeşit, sınıf, cins. Taleb etmek. Meyletmek, eğilmek. İki yana sallanmak.
Mülevves: Kirli. Pis. Bulaşık. Bulaştırılmış. Alıkoyulup sonraya bırakılmış veya durdurulmuş olan. Tazelenmek için suda ıslatılmış şey. Karışık, intizamsız.
Maiyyet: Beraberlik. Arkadaşlık. Yüksek rütbeli bir kimsenin emri altında bulunan hey''et. Yan. Nezd.
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re: 2010 Mart H.A; KULAĞINIZ AÇIK OLSUN!

Mesaj gönderen sev-guzel »

Re: KULAĞINIZ AÇIK OLSUN! (Puan: 1)
Gönderen: MINA Tarih: 21.03.2010 Saat: 12:30
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)

Gönüll kulağıyla DUYanlardan OLmak duasıyla...

ZEVKle okuduk...İçimizdeki birçok soruya da cevap BULduk...

Rabbim razı olsun...
sevgiyle...
Resim
Cevapla

“MART” sayfasına dön