2010 Nisan H.A; BiR AN OLur ki

Cevapla
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

2010 Nisan H.A; BiR AN OLur ki

Mesaj gönderen sev-guzel »

BiR ÂN OLur ki…
Tarih: 11.04.2010 Saat: 23:05 Gönderen: kulihvani



Resim

BiR ÂN OLur ki…


mukarreb

2008 yılının Kadir Gecesi günü, Ramazan’ın son günlerini daha bir feyizli yaşamak, ALLAH dostları ve sahâbe türbelerini ziyâret etmek için eşim ve oğlumla İstanbul'a gitmiştik.
Her vakit namazı farklı câmilerde edâ ettik.
İlk durağımız Sultanahmed Câmii idi.
Orada Cuma namazını kıldık.Cuma namazını ilk kez kılıyordum.
Müezzinin ezanıyla sanki rûhum yıkanmıştı. Ne muhteşem kıraati vardı.
Tüylerim ürperdi ve gözyaşlarıyla namaza durdum.
Ertesi gün yatsı ve terâvih namazı için Süleymâniye Cami’sindeydik.
Yatsının sünnetini kılıp, farz için kâmet okunmasını beklerken bir ÂN dalıp gitmişim.
Büyük oğlumu kaybetmeden önce İstanbul'da Ramazan ayında geçirdiğimiz ÂNlar canlandı gözümün önünde...
Onları, Eyüp Sultan'a, Topkapı'ya ve Üsküdar'da Aziz Mahmud Hüdâi Hazretlerinin Türbesine götürmüştüm.
Rahmetli oğlum ilk kez 4 yaşındayken Hüdâi Hazretlerinin Türbesini ziyâret etmişti.
O gün türbeye girişte, oğlumun ayakkabısını çıkarırken izdihamdan bunalmış ve bir an öfke gâlip gelip oğlumu: "Öff!! "diye hafifçe sarsmıştım ki, başıma nerden geldiğini anlayamadığım bir küçük taş çarpmıştı.
Canım yanmış ve yerde dikkatle aramıştım başıma çarpan “ŞEY” i.
Bakmıştım ki, yerde hiç bir şey yoktu.
“Bu RABBimin bir UYARIsı!” dedim kendime.
İlk aklıma gelen: "EDEB Yâ HUU!!" sözü idi...



Bir ALLAH Dostunu ziyârete gelmişken nefse uyup öfkeye kapılmakta ne oluyordu??
Türbeye girdiğimde içimi yakan bir pişmanlıkla, göz yaşlarıyla duâ etmiştim.
Dilerim, RABBim bu edebe aykırı davranışımı bağışlamıştır.

Aradan 5 yıl geçmişti ve biz yine tüm âilece bir Ramazan ayında Hüdâi Hazretlerinin türbesindeydik.
Rahmetli oğlum 9, küçük oğlum 7 yaşındaydı.
Onlara Aziz Mahmud Hüdâi Hazretlerinin menkîbelerini anlattım.
Edeble dinleyip, Fâtiha ve İhlas sûrelerini okuyup Hazretin rûhuna bağışladılar.
Rahmetli oğlum, türbenin girişindeki levhada yazan Aziz Mahmud Hüdâi'ye âit duâyı okuyordu.
Duâda, Hazret: "Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuza katılan, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza fâtiha okuyanlar bizimdir. Onlar, ömürlerinde fakîrlik görmesinler. Îmânlarını kurtararak gitsinler,öleceklerini bilip haber versinler ve ölümleri aslâ denizde olmasın." diye niyazda bulunuyordu.

Aziz Mahmud Hüdâi, bir gün Sultan 1.Ahmet'i ziyârete gitmişti.
Pâdişâh:
"Efendim! Seyyid Abdulkadir Geylânî Hazretleri'nin, kıyâmet günü talebelerine ve pekçok günahkâr mü’mine şefâat edeceği hakkında rivâyetler var. Bu rivâyetlerin doğruluğu hakkında ne buyurursunuz?” diye suâl eyledi.
Azîz Mahmûd Hüdâyî hemen cevap vermedi.
Bir müddet murâkabe hâlinde kaldıktan sonra: "Bu söz doğrudur." buyurdu.
Sonra Padişâh: "Efendim! Acabâ zât-ı âlinizin bizlere bir vâdiniz ve müjdeniz yok mudur?" diye sorunca, Mahmûd Hüdâî ellerini kaldırarak, işte levhada yazılı bu duâyı etmişti.
Âlimler ve evliyâ bu duânın kabûl olduğunu, bu yola mensup kimselerin hiç denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin de vefât günlerine yakın, öleceklerini haber verdiklerini bildirdiler.
Oğlum, sormuştu: "Anne gerçekten öleceklerini bilmişler mi onu sevenler? "diye.
Ben de cevap vermiştim: "Sultan 1.Ahmet onun talebesiydi ve öleceğini yakınlarına önceden haber vermişti" diye...

Oğlum da öleceğini 2 gün önce haber vermişti, ama biz tabii ki hiç üstünde durmamıştık.
Kardeşiyle kavga etmişlerdi.
Kardeşi biraz yaramaz, kızıp abisinin sırtını hafifçe ısırmış.
Oğlum ağlayarak yanıma geldi.
İlginç olan ağlaması değil: "Anne, Ben ölücem!." demesiydi.
Ben: “Oğlum bir ısırıkla ölünür mü?” diye geçiştirirken: "Hayır anne ben ölücem, gerçekten!” diyordu.
Halbuki birbirleriyle arada hep ufak tartışmaları olurdu ama canı yansa da hiç böyle demezdi.
Gerçekten 2 gün sonra kazâda vefât etmişti.
Bunu anlattığım da arkadaşlarım hep "Tesâdüf" dediler.
Derman Hocam’dan öğrendim ki tek tesâdüf lügatlarda geçen “tesâdüf” kelimesidir.
Bense, Aziz Mahmud Hüdâi’nin Duâsının kabûlünün bir eseri olduğunu düşünüyorum.
Çünkü Hazret: "Öleceklerini bilsinler ve haber versinler" diye duâ etmişti türbesine gelip, rûhuna Fâtiha okuyanlar için.

Bunları düşünürken İçim dalgalı bir denize dönmüş, hüzün bulutları gönlümü kaplamıştı ki müezzinin kâmet sesiyle irkildim.
Yatsı namazının farzına niyet ederken de, gönlümden RABB’ime sessiz sözsüz niyazda bulundum.
Siz dostlarımda şâhid olmuştur kendilerinde böyle niyâza.
Hiç dudaklar kıpırdamadan özüne dönerek, meleklerin dahî işitmediği niyazlar...
Dedim ki RABBime: "Ey beni yoktan var eden, sayısız nîmetlerle donatan, belâ ve musîbet ânında sabırla kuşatan Güzeller Güzeli RAHMÂN! Ne olur şimdi imamın dilinden bana "Ey Îman Edenler " diye başlayan bir âyetle nasihat et de, gönlüm o âyetin nûruyla aydınlanıp, huşû bulsun!."
İmam Fâtiha’yı bitirirken, büyük bir heyecanla bekledim ardınca gelecek âyetleri.
Acaba RABB’im niyâzıma icâbet edecek miydi??
İmam "Ya Eyyuhellezîne Âmenu" (Ey îman Edenler! ) diye başladığında hıçkırıklarımı yanımdakiler duymasın diye kendimi o kadar sıktım ki... Bütün vücûdum sarsılıyordu sanki..
RABBim den gelen Nasihat: "Ey Îman Edenler! Sabır ve namaz ile yardım isteyin. Şüphe yok ki ALLAH sabredenlerle berâberdir."âyetiydi.(Bakara Sûresi 153.Âyet)
"ALLAHuekber!" deyip, rükû’ya vardığımda sanki rûhum eğiliyordu.
Rabbu’l- Âlemî’nin azâmeti karşısında, kulluğun acziyetini ve hiçliğini bilerek vardım secdeye.
ALLAH’ım, ne güzeldi secde!!
Bir çocuğun annesinin koynunda bulduğu şefkat ve güven vardı secde de.
Sanki RABB’inin koynuna dayamışsın alnını tüm teslîmiyetinle...
ALLAH’ım keşke her namazımız, her ânımız böyle olabilse, keşke:
"ALLAH kuluna şah damarından daha yakındır" (Kaf 50/16) âyetini hayâtımıza geçirebilsek.
Her ÂNımızı son ÂNımız, her namazımızı son namazımızmış gibi yaşasak, her ÂN RABB’imizin huzurunda olduğumuz idrâkine vararak yalancı dünyâya kapılıp, boş hayaller ve hırslar peşinde koşmasak keşke!..

Mukarreb
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re: 2010 Nisan H.A; BiR AN OLur ki

Mesaj gönderen sev-guzel »

Re: BiR ÂN OLur ki… (Puan: 1)
Gönderen: kulihvani Tarih: 11.04.2010 Saat: 23:14
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)


Aziz kardeşim Mukarreb,
BİZlere Güzel Gönlünüzün RıZa rAHMETini,
MuHaMMeDî Sadakatla ÂNlayıp
MuHaMMeDî Samimiyetle cÂNlayıp
MuHaMMeDî Sabırla YAŞA-dıklarınızı
MuHaMMeDî Selâmet SILAmıza SALL-manıza,
âcizÂNe şükr-ÂN!..
İbret, Hikmet ve Zevkle OKuyoruz..



ZEVK 4092

Şe’enullah’ta Küllî ŞEY!. Yaratılmakta ÂN be ÂN!
“ÂN” ın Kaderi-Kadarı!. İÇi-DıŞı, OL-ÂN, İnsÂN!.
“MuHaMMeDî OKU-yucu!” SîNe SıRRı-TûR’un SûR’u
cÂN KardeşİZ-MukaRReb-İZ!. BİZ-BİR-İZ “HaYY” da YAŞA-n-ÂN!..

11.04 10. 19:19
“O” NoKTa-da..

Re: BiR ÂN OLur ki… (Puan: 1)
Gönderen: ASLI Tarih: 12.04.2010 Saat: 10:04
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)


aramızdaki murakabe aslında kuvvetli fakat biz koparıyoruz irtibatı.ve sanki varlığının ispatını istercesine dualarda bulunuyoruz,beni duyuyorsan,duama icabet edeceksen,diye duada bulunurken hemen karşılık bekliyoruz kul olarak elbette..halbuki yaşadığımız tüm olaylar fark etmesekde hikmetlerle dolu,sadece bunu farkettiğimiz AN biz O'nun azametini büyüklüğünü kavrayıp secdede eriyoruz.hayatın içinde daima bize icabet edildiğini FARK ETMEKTİR HİKMET.sebeplerin ardındaki gerçekleri bilmeyince bizler bağlantı kuramıyoruz hepsi bu.

aziz mahmut hüdai hz'nin duasına nail olabilmek dileğiyle..ölene Allahtan rahmet,anlatan kardeşime saygılar, muhabbet daim olsun efendim.





Re: BiR ÂN OLur ki… (Puan: 1)
Gönderen: papatya Tarih: 18.04.2010 Saat: 19:54
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)


Geçtiğimiz yıllar sıkıntılar içindeydim. Gece gündüz bela ve musibetlerin def olması için sürekli dua ediyordum. Yine bir sabah uyandım ve kendimi kötü hissediyordum. "dualarımı duy Allahım bana yardım et"dedim. O an öyle bir şey gördüm ki sustum ve kalakaldım. Anlatmam mümkün değil. Sırrın sırsa alemin bakidir.. Bir daha dualarımı duy ve icabet et demedim, O gün bugündür " her bir sıkıntıya hoşgeldin" derim. Belaların ardından gelen ikramın lezzeti farklı oluyor. O günden sonra dualarım değişti. "Götürebileceğimiz kadar kaldırabileceğimiz kadar hakkımızda hayırlısını ver" demeyi öğrendim. Yaşadığım o güzel ikramdan sonra birşey isteyemez oldum. Demek istediğim dostlar taleplerimizde arz-talep dengesini esas alarak ilahi nizamımızı sasmaması koşuluyla hareket edelim. Bu kul olarak yaratıcının huzurunda haddini bilme bilincidir. Sizlerin karşısında bir şeyler öğretme gibi durumumuz sözkonusu olamaz. Ayrıca haddimiz de olamaz.
Selematle kalın.



Re: BiR ÂN OLur ki… (Puan: 1)
Gönderen: Gul Tarih: 12.04.2010 Saat: 11:28
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)

Can Mukarreb,

Bu paylaşımınız ile bizleri Aziz Mahmud Hüdâi Hazretlerinin türbesine seyahat ettirip, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vessellem)'e ve Aziz Mahmud Hüdâi Hazretlerin'e, ve tüm Hak Erenler'e, Rabbimiz (Celle Celâlihu)'in rızası için Peygamberimiz (Sallalhu Aleyhi Vessellem)'in vesilesiyle Peygamberimiz (Sallalhu Aleyhi Vessellem)'in adına hesabına, şerefine bir Fatiha suresi okumaya vesile olduğunuz için ikramlarının sonu olmayan Rabbimiz(Celle Celâlihu)'dan sizi hayr dolu bir müjdeyle sevindirmesini ve her daim bu müjdenin bereketiyle size eş Şekür ve El Hamid (Celle Celâlihu) olan Rabbimiz (c.c.)'e şükrü ve hamdi ikram etmesini dilerim.
es Selâm




Re: BiR ÂN OLur ki… (Puan: 1)
Gönderen: yolcu Tarih: 12.04.2010 Saat: 23:22
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)


Farkındalık bir rahmet ve lütuf olsa gerek! Ne güzel farklı farkındalıklar paylaşmışsınız. Allah razı olsun.


Re: BiR ÂN OLur ki… (Puan: 1)
Gönderen: Gariban ([email protected]) Tarih: 15.04.2010 Saat: 02:51
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)


Sevgili Can Kardesimiz Mukarreb,
Kiymetli yazinizi tuylerimiz urpererek okuduk, Allah razi olsun. Ailenize ve size duaciyiz insaallah. Aziz Mahmud Hudai hz.nin TGRT de yayinlanan filmini seyrettigimde 1993 yillari idi sanirim. Cok etkilenmis bu tesir altinda Uskudar'da turbesini ziyaret etmis ve orada kendisinin talebesi olmak istedigimi soylemis idim. Filmi kare kare ezberlemis yasadiklarini tanistigim herkese anlatir olmus idim. O gogsune guyumu dayadikca benimde icime bir kor dusmus idi.
Ne ilginc bir hadisedir ki, seneler sonra 8 yil once bir yakinimizin Hakk dostu bir agabeyi vardi, onun vefati uzerine evine bas sagligina gitmis idik. Evinde dogru durust bir esyasi olmayan , bir kac sandalye ve bir kanepeden baska salonda hic bir seyi olmayan mutevazi bir ev idi. Vitrinli bir dolab vardi ve duvarda bir kabe resmi asili idi, dolabin icinde sadece bir tek kitap vardi cok ilgimi cekti, baktigimda Aziz Mahmud Hudai hz.nin isminin kitap uzerinde oldugunu gordum. Bu mubaregin vefat ettigi gun hanimi olanlari soyle anlatmakta idi: "Ben aygaz katalitik sobayi yakmaya calisiyor sobanin cakmagi dugmeye defalarca basmama ragmen calismiyordu, beyim vefat etmis odada uzaniyordu, ne edecegimi sasirmis idim, disarida kar yagiyordu, hava cok soguk idi, bir den iki genc adam kapiyi caldilar, actim kimsiniz siz dedim, biz elektrik idaresinden geliyoruz dediler. Oglum beyim vefat etti, cok soguk bu sobayida yakamadim. Boyle deyince iceri girdiler, birisi sobaya yurudu, oburu beyime dogru gitti, sobaya giden dugmeye bir kez basti ve soba yani verdi, digeri beyimi sarmaladi, cenesini usulune gore bagladi ve onu hazirlamisti. Sonra selam verip gittiler. Arkalarindan disari baktigimizda sokakta kimseyi goremedik."
Bu hadise beni cok dusundurmus idi. Hemen oradan yakinimiz olan Hasan Bey'e geldik. Agabeyinin vefatina cok uzulmustu. Sordum: Nasil bir insandi Hasan Bey dedim.
Hasan Bey: Hakk dostu idi. Omru boyunca kimseyi kirmamistir. Cocuklugundan beri namazini birakmamis ve yurudugu cizgide surekli ilerleme gostermis hep daha iyiye gitmisti. Bir yerde bir kasabada tesbihat var dedilermi, ne yapar eder oraya gider, uzak yakin demez, muhakkak oraya giderdi. Allah deseniz biraz Hakk Teala'dan bahsetseniz, cok duygulanir cocuk gibi bir koseye cekilir duygulanir aglar idi. Son zamanlarinda , bir gun dedi ki: Ya Hasan, annemizi ve babamizi bugunlerde evin icinde birden gormekteyim. Bir gun sordum, anne baba orda ne yer icersiniz? Dediler ki oglum "MELEKLER NE YER ICER KI?"...
Hasan Bey'i ilk defa aglarken gormus idim, gozlerim dolmus , sozler icime islemisti. Atesim dahada alevlenmis idi. Ingiltere'ye donunce, aklim surekli bu hadiseler ile mesgul olmaya basladi. Aklimdan cikmiyordu, kendi kendime dusunuyordum yasami cok hafife almis, kariyer pesinde kosan birimi olacaktim yoksa kendi kimligimi ve icimde yanan atesin sebebini mi arastiracaktim? Bir Kur'an-i Kerim meali vardi onu actim basladim okumaya, hanimada arada okuyordum, sonra tatil icin istanbula geldim bir haftaligina. Sahaflara gittim, 3 ciltlik mesneviler vardi, hemen satin aldim. Ingiltereye getirdim, sabahlari namaza kalkiyordum, arada tek tuk namaza baslamistim. Geceleri ve sabahlari kiliyordum, ve bunu bes vakite cikarmistim , sabahlari kalkip erkenden mesneviyi okurdum, 4 ayda kitaplari bitirmis idim. Geceleri ruya gorur ve tabirini mesnevinin bir gun sonraki okuyacagim yerlerinde buluyordum. Daha sonra sade ALLAH dostlarinin eserlerini okumak azmi icinde oldum. Kur'an ve hadis ve Hakk dostlarinin kitaplari disinda bir kitap okumuyordum. Dediginiz camideki fatiha sonrasindaki "Eyyuhellezine Amenu " hitabi, hep icimi titretir ve Turkiye'deki camilerde okunan Kur'an ve kildigim namazlar hep baskadir. Sozleriniz bana bunlari animsatti .
Selam sevgi ve Dua ile
GaribAN





Re: BiR ÂN OLur ki… (Puan: 1)
Gönderen: vekilhu Tarih: 13.05.2010 Saat: 00:07
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)


ALLAH DOSTLARININ HEPSİNİ SEVERİZ.AMA BAZEN BİRİNE DAHA BİR KAYAR GÖNÜL.SEVGİ YUKARDAN AŞAĞI OLUR ÇÜNKÜ.BEN İBN ARABİ HZ. ADINI BİLMEZDİM DOĞRU DÜRÜST. BUGÜN HAYATIMDAKİ EN ÖNEMLİ EN ÖNCELİKLİ KİMSELERDEN.ÇOK ŞÜKÜR.ALLAH ONLARIN DEĞERİNİ BİLMEK,HİMMETLERİNDEN FAYDALANMAK NASİP ETSİN.

Resim
Cevapla

“NİSAN” sayfasına dön