İmam ALİ (kv) SÖYLEŞİSi
Tarih: 05.05.2010 Saat: 20:49 Gönderen: kulihvani
Kitabın orjinal adı: Questions of Life-Answers of Wisdom
Türkçe ismi: Hayatla ilgili sorular Hikmetli cevaplar.
Çevrilen sayfalar: 257-263
Nitelik: Soru Cevap
Çevirmen: Barbaros Sert
Ebulala:
Ali (k.v) hakkιnda onun halifelik dönemine ve ALLAH c.cnun ona batιn görüş sιrrι verdiğine dair bir hikaye var. Bir keresinde bir arkadaşι ile yürürlerken diğer bir adamι gördü ve dedi ki: Bu adam beni öldürecek. Arkadaşι cevap Verdi: Ey Resulullah (SAV)in halifesi, neden onu yakalayιp hapse atmιyorsun?. Ali (k.v)nin cevabι şu idi: Eğer onu yakalarsam beni kim öldürecfek o zaman? O, bu adamιn kendisini öldüreceğini biliyordu, fakat bunu bilmesine rağmen onun bunu yapmasιna izin vermeyi murad ediyordu. Başka kim yapacak ki? dedi. Bu Allahιn muradιna bir çeşit teslimiyettir. Bu hadise , Bawanιn kaza ve kader hakkιnda daha önce yapmιş olduğu açιklamalara nasιl sιğar bunu açιklaya bilir mi?
Bawa Muhyiddin (k.s):
Resulullah (SAV)in kuzeni olan Ali (k.v) hakkιnda başka bir hikaye daha var. Bir gün Resulullah (SAV), sahabeleriyle konuşurken , uzun sakallι, yalpalayarak güçlükle yürüyen bir adam yanlarιna yanaştι. Bir bastona dayanιyordu ve bir tavşan gibi hopluyordu. Yaşlι adam Resulullah (SAV)e geldi, ona selamlarιnι sundu ve dedi ki: Ya Resulullah , benim hayatιm öyle zor ki. Lütfen beni bağlayan şu düğümü kes at. Ona dayanamιyorum.
Resulullah (SAV) şefkatli bir şekilde “Ne oldu? Ne oluyor ?” diye sordu. Yaşlι adam ona dedi ki:
Ben cennetten kovulmuş birisinin torunuyum. Benim dedem bu dünya halkιnι onlarιn bütün iyi düşünce ve niyetlerini yok ederek zapt etti ve yönetti, bu yüzden ben cennetsel varlιklara ve Allaha hizmetçilik edenlere saldιrιp onlarι ele geçirmek istedim.
Ordumu bir araya getirdim ve onlara saldιrmak üzere yolda iken, bir gencin beyaz bir at üzerinde geldiğini gördüm. Onun sadece bir bakιşι ile benim bütün kuvvetlerim ve askerlerim anιnda yanιp kül oldular. O sadece küçük bir çocuk idi, fakat atιndan indiği anda ve bana baktιğι an da, ben düşüp kendimden geçtim. O bir şey aldι ve benim iki ayak baş parmaklarιmι sιkιca birbirine bağladι...Bundan ciğerim titredi, ve bir ceset gibi oldum!
Sonra kιr atιna tιrmandι ve sürüp uzaklaştι. O günden beri ayak parmaklarιmι bağlayan bu düğümü kesmek için bir sürü yol deniyorum, fakat tek bir ipliği dahi kesemedim.
Beni hür bιraka bilecek birisinin arayιşι içerisine düştüm. Büyük varlιklardan bunu arzu hal ettim, fakat hiç birisi bu düğümü nasιl sökeceklerini bilmiyorlardι. Bu uzun bir zamandιr böyle sürdü. Sonra Adem (a.s)ιn zamanι geldi. Ona gittim ve elemlerimi ona bildirdim, fakat bana dedi ki: Ben bu düğümü kesemiyorum, sadece onu bağlayan birisi onu kesebilecektir. Sonra Nuh (a.s)ιn zamanι geldi. Ona gittim ve kendisinden yardιm etmesini arzu ettim, fakat o dedi ki Bu düğüm sadece onu bağlayan tarafιndan kesilebilir , başkasι tarafιndan değil.
Yaşlι adam, her bir Nebinin ismini sιra ile sayarak hikayesini Resulullah (SAV)e anlatmaya devam etti. İdris (a.s), Yakub (a.s), ve diğerleri. Sonunda İbrahim (a.s)ιn zamanιna geldi ve dedi ki:
İbrahim (a.s)da bana dedi ki: Üzgünüm, bu düğümü kesemem. Fakat Muhammed (SAV) isminde bir peygamber gelecek ki, o son nebi olarak gelecek. Bu düğümü kestirip sonunda serbest bιrakιlacağιn o zamana kadar bu olmayacak.
Hatta bu öyle olsa bile , yaşlι adam devam etti, Ben azimle her gelen peygambere beni kurtarabileceğini umarak sormaya devam ettim. Fakat hiç birisi yapamadι. Ve böylece, çağlar boyunca, çile çektim. Umutsuzluk içerisinde ağladιm , Bu Son Nebi ne zaman gelecek ki? . Bana denildi ki, Daha sonraki bir zamanda zuhur edecek, insanιn imanι sarsιldιğι ve sallantιda olduğu zaman . "İman azalιp , insan ALLAHι unutmaya başladιğι zaman, o zamanda Son Peygamber olarak birisi gelecek. Ondan sonra artιk başka nebi gelmeyecek.
Şimdi, ben öyle uzun zamandιr sabιrla bekliyordum ki, ve sadece son zamanlarda birden, önceden haber verilmiş olan son peygamberin geleceği zamandaki, az iman zamanιnι hatιrladιm. Sonra fark ettim ki bu periyod alemde zaten 45 senedir devam ediyordu! Bu yüzden , "Resulullah şimdiye kadar varmιş olmalιydι!" diye düşündüm. Ve sonunda size buldum, ve bana çağlar boyunca elem veren bu düğümden hür olmayι umuyorum.
Hikayeyi işittikten sonra, Peygamber (SAV)sessizce orada oturup bunlarι dinliyor olan sahabelerinden birisiyle konuştu. Sonra döndü ve yaşlι adama sordu, Bu çocuğu bir daha hiç gördün mü ?
Asla yine görmedim, dedi yaşlι adam.
Bu onu ilk ve tek gördüğüm zamandι. Bir daha hiç gözlerim onun üzerine ilişmedi.
Peygamber (SAV) sordu Eğer çocuğu tekrar görseydin, onu tanιrmιydιn?
Hayιr! Hayιr! Diye nida etti yaşlι adam.
Onu tekrar görmek istemiyorum! Onu düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyor. Lütfen onu buraya getirmeyin.
Resulullah (SAV) onu rahatlattι ve ona dedi ki, Endişelenme . Otur buraya, ve göreceğiz inşaallah. Sonra sahabelerinden birine döndü ve dedi ki, Git ve Ali'yi al getir buraya. Ona benim onun gelmesini istediğimi söyle.
Şimdi bu sιrada , Ali (k.v) 13 yaşιnda genç bir çocuktu. Mesajι alιr almaz, Peygamber (SAV) onu cihada gitmek için çağιriyor olmalι diye düşünerek, hemen oynamayι bιraktι ve kιlιcιnι , kargιsιnι kaptι. Fakat onu almaya gelen adam dedi ki, Seni ne için istediğini bilmiyorum. Sadece senin gelmeni istedi.
Ali (k.v) onun huzuruna gelir gelmez, Peygamber (SAV) ona emretti, Bu yaşlι adamιn ayak parmaklarιndaki düğümü kaldιr ortadan(çöz at).
Ali (k.v) döndü ve yaşlι adama baktι. Yaşlι adam derhal titremeye başladι.
Ey Peygamber, lütfen kurtar beni! Çocuk bu! O işte! Yanιma gelmesine izin vermeyin! diye ağladι.
Yaşlι adam Peygamber (SAV)in arkasιnda saklanmaya çalιşιyordu, fakat Peygamber (SAV) Korkma bir dakika bekle diyerek onu teselli etti.
Ali (k.v) hareketsiz durdu ve yaşlι adamιn ayak parmaklarιna baktι.Düğüm bir kerede kesildi ve parmaklarι serbest kaldι. Sonra Peygamber (SAV) dedi ki Oldu, şimdi gidebilirsin.
Fakat yaşlι adam yalvardι, Ey ALLAHιn Peygamberi, lütfen bana Kelimeyi , Allahιn zikrini öğret. Ya da , eğer benim bu sözleri söyleye bilecek kadar uygun olmadιğιmι düşünüyorsan, en azιndan ALLAHa olan imanιm güçlensin diye beni takdis edin (bana dua edin).
Sonra Peygamber (SAV) ona , Senin kelimeyi Kabul edebilmen için , kararlι bir halde olman gerekir. Sen, seni küçücük bir düğüm ile bağladιğιndan beri, ALLAHιn Büyük olduğunu elbette ki bilmektesin. Böyle büyük olana niyet etmek için (istemek , ona doğru azmetmek için), imanιn ve kalbin güçlü olmalι. Bu yüzden kendini bu hale getir , dedi ve onu gönderdi.
Daha sonra olanlarι dinleyen sahabeleri Peygamber (SAV)i sorgulamaya başladιlar, Bunun anlamι nedir? Ali sadece 13 yaşιnda bir çocuk ve bu adam çağlar evvel olmuş bir hadiseden bahsediyor. Bu hayret verici bir şey. Bunun anlamι nedir ki?
Peygamber (SAV) sonra açιkladι, Bu sadece ALLAH tarfιndan bilinen bir SIRRdιr. Alinin Sιrrιnι sadece O bilir.
Şimdi, daha önce sormuş olduğun soruya dair:
Ali (k.v) arkadaşιna: Bu kişi beni öldürecek, diye öyle demesine rağmen, Ali (k.v) gerçekten ölecek miydi ? Onun gördüğü şey gerçekten ölümmüydü? Eğer Ali (k.v) çağlardιr , Adem (a.s) dan zamanιndan önce bile yaşιyorsa, o o zamanda ölecekmiydi peki?
Başka bir diğer hadise daha var: Ömer İbnul Hattab(r.a) , insanlarιn Muhammed (SAV) öldü dediğini işitti, ileriye çιktι ve yüksek sesle beyan etti ki, Onun ölü olduğunu kim söylüyor? Eğer Muhammed (SAV) ölü ise , her şey ölüdür ! Kιlιcιnι çekti , Muhammed (SAV) öldü diyen herkese meydan okumaya hazιrdι.
Muhammed (SAV) nasιl ölü olabilirdi ki?
Muhammed (SAV ) asla ölmeyen bir şeydir, ve buna inanan biriside asla ölmeyecektir. Ölüm sadece Muhammed (SAV) ölüdür diyene gelir.
Bu çeşit düşünce şeriat seviyesindedir.
İmanιn dört seviyesi vardιr: şeriat, tarikat, hakikat, marifet.
Her biri farklι bir suret yada şekle sahiptir.
Topraktan yapιlmιş olan suret ilk seviye olan şeriat seviyesinde işlev gösterir ki bu bir ilk okuldur. ,
Ateşten yapιlmιş olan suret ikinci seviyede ya da tarikat seviyesinde işlev gösterir ki bu seviyede birisinin imanι direkt (istikamet bulmuş) ve doğrudur.
Muhammed (SAV)in sureti, mim, üçüncü seviye de , hakikat seviyesinde işlev gösterir ki bu seviyede birisinin imanι ALLAH ile vuslat bulacak güce getirilmiştir, ve o onun kendi iman parlaklιğιnιn vücudu ile birleşir.
Marifette, dördüncü seviyede , birisi imanιnι ALLAHa teslim olacağι ve Onunla Nur Suretinde konuşa bileceği bir noktaya kadar kuvvetlendirir(seviyelendirir).
Bu dördün ötesinde Sufiyyat seviyesi vardιr ki onda birisi Nur suretindedir, ve ALLAH ile konuşmaksιzιn sohbet eder.
O tamamiyle ALLAHa teslim olmuştur.
İlk dördü , ALLAHι mükemmel iman Kabul etmenin, imanιn seviyeleridir. Beşincisi ise sufiyyattιr, onda birisi ALLAH ile vuslat eder ve Onda fena bulur.
Bizim şu anda yapιyor olduğumuz şey toprağa ait suretle ilişkili olan şeriat tιr. Bu şeriat seviyesinde olan birisi işlediği hatalardan dolayι hiç ceza görmez, çünkü henüz doğru ve yanlιş arasιndaki farkι anlamamaktadιr. O henüz hatalarını düzeltmek için ya da onlar için uygun olan cezayı belirleyecek ayırım gücünü ve anlayışı kendisinde geliştirmiş değildir. Bu safhada, o sadece şeylere bakar ve gördüklerini kopyalar. Eğer birisi süt içerse, o da durup seyredecek ve süt içecektir; eğer bir bebeğe hamil olunsa, bunu görecek ve o da bir bebeğe hamil olacaktır, eğer birisi diğeri üzerine sıçrarsa , onu seyredecek ve sonra oda sıçrayacaktır. Bir bebek gibi , sadece kopyalar ve gördüğünü tekrar eder.
İkinci safha olan tarikat safhasına ulaşınca, iman/inanç sahibi olmaya başlar ve göremediği şeyleri kabul edebilir. Allahın gayb olan bir yerde var olduğunu kabul eder. Űçüncü safhada, hakikatte, kendisinde olupda daha once anlayamadığı şeyi anlar ve kabul eder. Dördüncü safhada , Marifet safhasında. Bu zaman da bütün bağlılıklar onu terkeder ve on günahın hepsi gitmiş olur. Rabbi bütün bu zamanlarda sözsüz ve sessiz onda ikamet ediyordur. Bunun marifet olduğunu bilmek için. ALLAH gece bilmez gündüz bilmez, vakit bilmez, dua için belli bir zaman bilmez. Marifet seviyesine gelen birisi zaman tarafından içerilmeyeni(zamansız) kabul eder. Beşinci safha Sufiyyatdır. Bu safhada olan birisi için tüm hüküm/yargı bitmiştir; O ve ALLAH BİRdir. ALLAH , tek hakiki Sufidir.
Biz bu safhalardan doğru azar azar ilerlemeye devam etmeliyiz. Hepsinden sonra, KurANın hepsi bir kerede inmedi. Farklı sureler farklı zamanlarda oluşan koşullara cevap olarak verildiler. Belli bir emir belli bir ihtiyaca cevap vermek için gelirdi, ve sonra ki açıklamalar bunu izlerdi. Aynı yönde, bizde yaşamlarımızda bir kerede bir adım atarak ileri doğru hareket etmeliyiz. Eğer biz şimdi olduğumuz safhada durursak, ilerlemeyeceğiz. Deneyimimizin uzantısı, bindiğimiz ve indiğimiz yer mevkilerinden başka hic bir şey bilmeyerek gemiye bir kıyıda binip diğer kıyıda inmek olacaktır. Bu ilmimizin sınırı olacaktır. Tüm okyanusu alsa göremeyeceğiz.
Kader ve Kaza meselesine tekrar geri dönelim. Her bir kişinin aldığı şey aradığı şeyin ya da yaptığının sonucudur. Ölenler ölmek zorundadırlar; ölmeyenler daima sağ kalacaktır. Nasıl olduğu bu işte. Bu bir avuç dolusu toprak topraga geri döndürülmeli. Sen toprakta şekillendin, toprakta büyürsün, toprağı yersin, ve sonolarak , sen toprağın enerjisine avsın. Fakat İNSAN, Hakiki İNSAN, topraktan gelmedi. Onun surety topraktan değildir; onun bedeni yalnız ALLAHın fiilleri ve niteliklerinden müteşekkil bir nur suretidir. İNSANın hakiki bedeni bu dur. O, topraktan olmayan Elif, Lâm, Mim suretidir. Bu yüzden INSAN burada kalmaz, onun sureti ALLAH ile kalır.
ALLAH dedi ki: Ben zevcler yarattım, cennet ve cehennem, doğru ve yanlış." Bu zevcler ya da zıtlar herkeste var olurlar. Allah başka uzakta bir yerde bir cehennem mi yarattı? Hayır. Allah başka uzakta bir yerde cennet mi yarattı ki? O öyle değil. İnsanın cennet ve cehennemi kendisinin yaptığı doğru ve yanlıştan oluşur. Eğer bir insan kendisinde burada bu dünyada iken cehennemi hazırlayıp besleyip büyütürse, o zaman o cehennemde yaşayacaktır. Diğer yandan eğer kendisinde cenneti hazırlayıp büyütürse o zaman bu onun evi olacaktır. Cehennemde kendi kendine yanan bir ateş yoktur. İnsan kendi ateşini kendisi götürür, onun öfkesi cehennem ateşi olur. Orada özel bir ateş odunuda yoktur, insanın kendi beden suretleri ateş odunudur. Orada, burada kendisinde yetiştirip büyüttüğü şeylerden başka ona işkence yapacak hayaletler yahut şeytanlarda yoktur. Orada onu ısıracak yılanlar ve akrepler , onun burada bu dünyada iken beslediği şerr düşünceler ve niteliklerdir. Ona cehennemde saldıracak olan filler, kaplanlar, ayılar, ve bütün acımasız hayvanlar ve şeytanlar , onun kendisinde yetiştirip buradayken inşaa ettiği evinde tuttuğu şerr niteliklerdir. Bu şeyler orada suret alacak ve onu yiyip bitirecektir.
Fakat, ALLAHın rahmetine sahip bir insan ki o bu dünyada ALLAHı düşünerek ve ALLAHın 3000 rahmet sıfatı ve Onun 99 egemen kuvveti ile yaşar, böyle bir insan Rabbine vuslat eder ve cennette yaşar. Eğer o ALLAHın görevlerini ve fiillerini[*][/color] ifa ederse, o zaman bu onun cennetidir.
[*] burada görev diye bahsedilen , ALLAH ahlâki ile ahlâklanılan kişinin Allahın kullarına hizmet ettiği gibi Cenabi Allahın tüm yaratıklarına ve kullarına rahmet ile muamele etmesi ve onlara hizmet halinde olmasıdır.
Bawa Muhyiddin Esmaül Hüsna kitabinda bu görevi söyle ifade etmektedir:
Esma ül-Hüsna, O'nun ifa ettiği hizmetlerdir (görevlerdir).
ALLAH bizdeki niteliklerini yeşertsin. Yaptığımız işleri fiilleri O'nun fiillerine çevirsin.
Esmaül- Hüsnânın mânâlarını ve görevlerini anlamalıyız. Onun görevini anlamalıyız.
Esmaül- Hüsnâ, ALLAHın görevinin, Onun şefkat nitelikleri görevinin uygulamasıdır,
Onun hilkati için yaptığı hizmetin (görevin) uygulamasıdır.
Dünya der ki : Esmaül- Hüsnâ Onun velâyetleridir, Onun mu'cizeleridir.
ALLAHa görev (hizmet) olan şey, dünyaya bir mucizedir.
Esmaül- Hüsnâ budur.
Yapmak zorunda olduğumuz görev budur.
Biz Allahın rahmet niteliklerinin görevini yapmalıyız.
Allahın niteliklerinin sûretini almak ve ALLAHın görevini yapmak KURÂN dır.
Başka her şey kurban edilmelidir.[/color]
Bu kendisinde yetiştirdiği iyi düşüncelerin ve niteliklerin her biri ona cennette hizmet edecek melekler, azizler, cennetsel varlıklar, cennetsel elçiler, ve göksel varlıklar olacaktır. Onun burada iken inşaa ettiği ev budur.
ALLAH, cennet denilen bir yer ve cehennem denilen diğer bir yer diye ayrı iki yer ayırmadı. Her iki cennet ve cehennemde bizde vardır. Şerr ve hayr, ya da doğru ve yanlış ta bunun yanında bizde dir. Sırr ve sıfat , sır ve tecelli de her ikiside bizde dir. El-Kaza vel Kaderde her ikiside bizde dir. Bu dünyâ denilen alem ve ahiret diye bilinen ALLAH ile vuslata ereceğin ahir yaşam da bunun yanında bizde dir. İyi ve kötü, helâl ve haram, caiz ve caiz olmayan, cennet ve cehennem, şeytan ve Rabb- bütün bu zıtların çiftleri de zaten bizde vardırlar.
İnsan onda(kendisinde) hayavan ve INSAN , her ikisine de sahiptir. Bu insan bedeni 18000 alemin hepsini içine alır. Herşey insanda dır. ALLAHın tüm hikayesi büyük bir sırr olarak insanda vardır. [/b][/size]
- Ana sayfa Forum ana sayfa SİTE GENEL Ana Sayfa Haber Arşivi 2010 MAYIS
-
- Zaman: 19 Nis 2024, 21:40
- Tüm zamanlar UTC+02:00
2010 Mayıs Haber Arşivi; İmam ALİ (kv) SÖYLEŞİSi
- sev-guzel
- Özel Üye
- Mesajlar: 609
- Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00
Geçiş yap
- SİTE GENEL
- ↳ MuhammediNur.com Önsöz
- ↳ Ana Sayfa Haber Arşivi
- ↳ 2007
- ↳ 2008
- ↳ 2009
- ↳ 2010
- ↳ OCAK
- ↳ ŞUBAT
- ↳ MART
- ↳ NİSAN
- ↳ MAYIS
- ↳ HAZİRAN
- ↳ TEMMUZ
- ↳ AĞUSTOS
- ↳ EYLÜL
- ↳ EKİM
- ↳ KASIM
- ↳ ARALIK
- ↳ 2011
- ↳ OCAK
- ↳ ŞUBAT
- ↳ MART
- ↳ NİSAN
- ↳ MAYIS
- ↳ HAZİRAN
- ↳ TEMMUZ
- ↳ AĞUSTOS
- ↳ EYLÜL
- ↳ EKİM
- ↳ KASIM
- ↳ ARALIK
- ↳ 2012
- ↳ OCAK
- ↳ ŞUBAT
- ↳ MART
- ↳ NİSAN
- ↳ MAYIS
- ↳ HAZİRAN
- ↳ TEMMUZ
- ↳ AĞUSTOS
- ↳ EYLÜL
- ↳ EKİM
- ↳ KASIM
- ↳ ARALIK
- ↳ 2013
- ↳ OCAK
- ↳ ŞUBAT
- ↳ MART
- ↳ NİSAN
- ↳ MAYIS
- ↳ HAZİRAN
- ↳ TEMMUZ
- ↳ AĞUSTOS
- ↳ EYLÜL
- ↳ EKİM
- ↳ KASIM
- ↳ ARALIK
- ↳ Yönetici Odası
- ↳ Sohbet Odası
- ↳ Münir Derman (k.s.)
- FORUM GENEL
- ↳ Tanışalım mı? ~Hoş geldiniz~
- ↳ Forum Kuralları
- ↳ Duyurularımız
- ↳ Yenilikler
- ↳ Önerileriniz
- ↳ Yardım
- ↳ Anma ve Kutlama Mesajları
- ↳ Bayram ve Kandil Mesajları
- ↳ Mübarek Gün ve Geceler
- ↳ Tebrik ve Taziye
- ↳ Basın ve Güncel haberler
- İSLAM
- ↳ Esmaü’l – Hüsna
- ↳ Kur'an-ı Kerim
- ↳ ►Kuranda Geçen 28 Peygamber◄
- ↳ ►Günün Ayeti◄
- ↳ Peygamber Efendimiz (S.A.V)
- ↳ ►Salavat-ı Şerifeler◄
- ↳ ►Sünnet-i Seniyye◄
- ↳ ►Hadis-i Şerifeler◄
- ↳ ►Günün Hadisi◄
- ↳ ►Sahabeleri◄
- ↳ Ehl-i Beyt (A.S.)
- ↳ ►Hz. Ali Keremallahu Veche◄
- ↳ ►Nehc'ül-Belağa◄
- ↳ Allah (c.c.) Dostları
- ↳ ►Abdulkadir Geylani◄
- ↳ ►Ahmed Kuddisi◄
- ↳ ►Ahmed Er Rufaî◄
- ↳ ►Ahmed Yesevi◄
- ↳ ►Ataullah İskenderi◄
- ↳ ►Aşık Sümmani◄
- ↳ ►Bawa Muhyiddin◄
- ↳ ►Celaleddin-i Rumi◄
- ↳ ►Hacı Bektaşı Veli◄
- ↳ ►Haluk Nurbaki◄
- ↳ ►İmam-ı Busiri◄
- ↳ ►İmam-ı Gazali◄
- ↳ ►İmam-ı Şazeli◄
- ↳ ►Muhammed Sıddık◄
- ↳ ►Muhiddin-i Arabi◄
- ↳ ►Niyazi Mısri◄
- ↳ ►Sadreddin Konevi◄
- ↳ ►Said Nursi◄
- ↳ ►Seyyid Muhammed Nur'ül Arabi◄
- ↳ ►Somuncu Baba◄
- ↳ ►Şems-i Tebrizi◄
- ↳ ►Ümmi Sinan◄
- ↳ ►Yunus Emre◄
- ↳ ►Yusuf-i Hakiki◄
- ↳ ►Diğerleri k.s.◄
- ↳ İz Bırakanlar
- ↳ ►Aşıklar◄
- MÜNİR DERMAN (K.S.)
- ↳ Münir Derman (k.s) Kimdir?
- ↳ Münir Derman (k.s) Eserleri
- ↳ ► Münir Derman(k.s) Eserleri
- ↳ Münir Derman (k.s) Sohbetleri
- ↳ TAKDİM
- ↳ SOHBET - 1
- ↳ SOHBET - 2
- ↳ SOHBET - 3
- ↳ SOHBET - 4
- ↳ SOHBET - 5
- ↳ SOHBET - 6
- ↳ SOHBET - 7
- ↳ SOHBET - 8
- ↳ SOHBET - 9
- ↳ SOHBET - 10
- ↳ SOHBET - 11
- ↳ SOHBET - 12
- ↳ SOHBET - 13
- ↳ SOHBET - 14
- ↳ SOHBET - 15
- ↳ SOHBET - 16
- ↳ SOHBET - 17
- ↳ SOHBET - 18
- ↳ SOHBET - 19
- ↳ SOHBET - 20
- ↳ SOHBET - 21
- ↳ SOHBET - 22
- ↳ SOHBET - 23
- ↳ SOHBET - 24
- ↳ SOHBET - 25
- ↳ SOHBET - 26
- ↳ SOHBET - 27
- ↳ SOHBET - 28
- ↳ SOHBET - 29
- ↳ SOHBET - 30
- ↳ SOHBET - 31
- ↳ SOHBET - 32
- ↳ SOHBET - 33
- ↳ SOHBET - 34
- ↳ SOHBET - 35
- ↳ SOHBET - 36
- ↳ SOHBET - 37
- ↳ SOHBET - 38
- ↳ SOHBET - 39
- ↳ SOHBET - 40
- ↳ SOHBET - 41
- ↳ SOHBET - 42
- ↳ SOHBET - 43
- ↳ SOHBET - 44
- ↳ SOHBET - 45
- ↳ SOHBET - 46
- ↳ SOHBET - 47
- ↳ SOHBET - 48
- ↳ SOHBET - 49
- ↳ SOHBET - 50
- ↳ SOHBET - 51
- ↳ SOHBET - 52
- ↳ SOHBET - 53
- ↳ SOHBET - 54
- ↳ SOHBET - 55
- ↳ SOHBET - 56
- ↳ SOHBET - 57
- ↳ SOHBET - 58
- ↳ SOHBET - 59
- ↳ SOHBET - 60
- ↳ Münir Derman (k.s) Albümü
- ↳ Fikrî Derlemeler, İncelemeler ve Zevkler
- KUL İHVÂNİ
- ↳ Kul İhvâni Kimdir?
- ↳ Kul İhvâni Söz ve Sohbetler
- ↳ ►Sohbetleri◄
- ↳ ►SÖZ mü? KÖZ mü? lerinden!◄
- ↳ ►Divanından Sistemler!◄
- ↳ Kuran-ı Kerim Sohbetleri
- ↳ Kul İhvani Divanında Esmalar
- ↳ Divanında Muhammedi Tasavvuf
- ↳ Divanında Sall ve Namaz
- ↳ Kul İhvâni ŞERHleri
- ↳ ►Salavat Şerhleri◄
- ↳ ►Allah Dostları Divan Şerhleri◄
- ↳ ►Kul İhvÂNi ŞiiR ve ZeVK ŞeRH'leri◄
- ↳ Kul İhvâni ŞİİR ve ZEVKleri
- ↳ ►Kul ihvâni ŞİİRleri◄
- ↳ ►Kul ihvâni ZEVKleri◄
- ↳ Kul İhvÂNi SÖZ SOHBETi ZEVKleri
- ↳ Muhammedi Teknik Tasavvuf
- İLİM
- ↳ İlim
- ↳ ►Fıkıh ~ İlmihal ~ Hukuk ~ Akaid◄
- ↳ Tasavvuf
- ↳ ►Tasavvuf Kavramları Sözlüğü◄
- ↳ ►Tasavvuf Terimleri Ve Deyimleri Sözlüğü◄
- ↳ ►A◄
- ↳ ►B◄
- ↳ ►C◄
- ↳ ►Ç◄
- ↳ ►D◄
- ↳ ►E◄
- ↳ ►F◄
- ↳ ►G◄
- ↳ ►H◄
- ↳ ►I◄
- ↳ ►İ◄
- ↳ ►K◄
- ↳ ►L◄
- ↳ ►M◄
- ↳ ►N◄
- ↳ ►O◄
- ↳ ►Ö◄
- ↳ ►P◄
- ↳ ►R◄
- ↳ ►S◄
- ↳ ►Ş◄
- ↳ ►T◄
- ↳ ►U◄
- ↳ ►Ü◄
- ↳ ►V◄
- ↳ ►Y◄
- ↳ ►Z◄
- ↳ Namaz
- ↳ İslamda Kadın
- ↳ ORUÇ
- TARİH/EDEBİYAT – DÜŞÜNCE/FİKİR
- ↳ Tarih
- ↳ ►İslam Tarihi◄
- ↳ ►Peygamberler Tarihi◄
- ↳ Türk Edebiyatı Klasikleri
- ↳ ►Kitap tavsiyesi◄
- ↳ Hikaye, Makale ve Yazılar
- ↳ ►Kendi Yazdıklarınız◄
- ↳ ►Nasihat ve Güzel Sözler◄
- ↳ ►Günün Sözü◄
- GÖNÜLDEN ESİNTİLER
- ↳ Dost Emin
- ↳ Şiirler
- ↳ Kendi Şiirleriniz
- ↳ Dua Köşesi
- ↳ ►Günün Duası◄
- GENEL
- ↳ Serbest Kürsü
- ↳ ►İslami Sohbetler◄
- ↳ ►Soru - Cevap◄
- ↳ ►Tartışmalı Konular◄
- ↳ ►Gençlik Köşesi◄
- ↳ Toplum ve aile
- ↳ ►Şifalı Bitkiler◄
- ↳ ►Beden ve Ruh Sağlığı◄
- ↳ ►İbretlikler◄
- ↳ Resim ~ Video Galerisi
- ↳ İslami Resimler
- ↳ Görsel Tasarım
- ENGLİSH FORUM
- ↳ Islamic Articles
- ↳ ►Munir Derman◄
- ↳ ►Bawa Muhaiyaddeen◄
- ↳ ►Yunus Emre◄
- ↳ ►Muhammed Sıddık Hekim◄
- ↳ ►Kulihvani◄
- ↳ ►Islam General◄
- ↳ ►Poetry◄
- ↳ Dictionary of Tasawwuf
- ↳ ►A◄
- ↳ ►B◄
- ↳ ►C◄
- ↳ ►D◄
- ↳ ►E◄
- ↳ ►F◄
- ↳ ►G◄
- ↳ ►H◄
- ↳ ►I◄
- ↳ ►J◄
- ↳ ►K◄
- ↳ ►L◄
- ↳ ►M◄
- ↳ ►N◄
- ↳ ►O◄
- ↳ ►P◄
- ↳ ►Q◄
- ↳ ►R◄
- ↳ ►S◄
- ↳ ►T◄
- ↳ ►U◄
- ↳ ►V◄
- ↳ ►W◄
- ↳ ►X◄
- ↳ ►Y◄
- ↳ ►Z◄