2010 haber arşivi;İNCİ . Münir DERMAN (ks)

Cevapla
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

2010 haber arşivi;İNCİ . Münir DERMAN (ks)

Mesaj gönderen sev-guzel »

Tarih: 06.10.2010 Saat: 23:31 Gönderen: kulihvani

Resim
İNCİ
.
Münir DERMAN (ks)


Harb meydanına gitmeden evvel ikmâlini yapacaksın oğlum.
Hazırlayacaksın. Silahını şöyle.
O nasıl işte onu hazırlayalım.
İyi dikkat edin. Kafanıza sokun.
Şu silahları yanına al.
Doğruluk çizmesini ayağına giyin ağam doğruluk çizmesini. Çaktır ayağına.
Terlese bile çıkarma ayağından.
Adâlet patikasında yürü, keçi yolu bile olsa.
Fazîletle sabır, sabrı kendine en mahrem arkadaş yap. En gizli arkadaş.
Heybende helâl lokma azığından başka bulundurma dost bile olsa.
Yerine taş koy...



Nüfus kağıdında, hani insan evlenir nüfus kağıdına geçer.
Hapishâne de yatar. Müddei-yi umûmilik oraya beş sene üç sene şundan yatmıştır der.
Nüfus kağıdında küfür, hatâ, hak yeme, yalan, yetimi hor görme, gıybet dedi-kodu kayıtları yazılmış olmasın.
Ne demek istediğimi çok iyi anlayın.
Gözlerin aha bu mubârek adam gibi dâima yaşlı olsun oğlum.
Ne kadar yaşlı olursa gözün başkası bunun gözü akıyor, başkası bu mutemâdiyen ağlıyor… desinler.
ALLAH’a yanaşmanın yoludur o.
Eddemu’l-ayni la ya’rifu ille’l-ârif.
Yaşın kıymetini mâhiyetini eddemu’l-ayni la ya’rifu ille’l-ârif.
Ancak Ârif adam bilir, ALLAH’a yakın adam bilir gözün yaşın kıymetini.
ALLAH’ın emirlerini mümkün olduğun kadar kudretin tahammül derecesinde yerine getirmeye savaş.
Dişlerini dâima temiz tut haaa ister takma olsun ister benim gibi tabii olsun.
İster iki üç tâne olsun. Temiz tut.
Abdestli gez. Gece namazı kıl.
Her ay üç gün oruç tut.
Sabah namazını kaçırma.
Hastalık derecesinde merhâmetli ol.
Dâima şükret, tevbe et.
Rasûle salavat getir.
Dâima ALLAH’ı dilinden, gönlünden bırakma.
Bu şu demektir bunların hepsi.
Sana senden evvel yakîn olduğunu unutmamak edebi içinde olursun demektir.
ALLAH’ı dâima ağzında bulunan ALLAH ALLAH diyen bir adam sana senden yakîn olan ALLAH’ı benden yakındır aman haaa edebli oluyorum demektir.
Yoksa zindana girdikten sonra ALLAH demek bâzılarının zindandır mâbedi haa.
Bâzıları zengin oldu mu yok.
İflasa düştü mü aman Yâ RABBi onunda iflas edebsizliktir mâbedi oğlum.
Kimsenin ayıbını diline dolama.
Hakîkî mü’min kardeşinden şüphe etme.
Kâbe’yi bir an yok farz edersen bütün mü’minler birbirlerine secde ediyor demektir.
Sana senden yakîn olan birbirimize secde ediyoruz gibidir.
Nasıl sen ona gıybet edersin mü’min arkadaşım.
Aman aman aman aman en mukaddes mâbed insandır.
Onun için secde edilmiştir insana.
Her insanda bir güzellik vardır aziz cemaat.
Onu görmeye çalışın.
Ayıp görme! gıybet etme! bunları kolay gibi görünür amma evet çok kolaydır.
Güç görürsen çok güçtür.
Rasûlullah’a güven güven güven bin defa güven.
Büyüklerden, velîlerden Rasûlullah’ın verâsetine sâhip mubârek insanlardan, himmet dâima insan ister bilirsiniz. Himmet ister.
Himmet alacak duruma gel, onların sana himmet etmesi farz olur onlara.
Efendim bana bir şey ver, bana bir şey ver.
Oğlum o raddeye gel de ondan sonra.
Sana küçük çocuğun, beş yaşında çocuğun. Baba bana tabanca al.
Gidersin uydurma tabancalardan alırsın.
Hakîkî tabanca verilir mi?
Sen ona gel o sana verir.
Sen o devre gel. Beş yaşındaki çocuğunu, on yaşındaki çocuğunu şûbe alıyor mu askere yoooook.
Askerlik çağı geldi mi nereye gitse çağırırlar onu.
Sen o çağa gel. Seni bulur. Askerlik çağı tamam.
Bu işlerde acele etmek yok.
Bu lafları kulağına gönlüne kazı.
Ondan sonra savaş meydanına git.
Demin ki ALLAH’a kasem ederim ki, ALLAH şu kürsüden beni indirmesin ki, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz o zaman seni bekler karşında.
Yap bunları sallallâhu aleyhi ve sellem neredeyse mübârek, cesedi mubârekleriynen gece gelir odun pazarındaki evine girer.
Senin ruyâna girer.
Bu edebe, büyük edebe bakın.
Milyarlarca insanın içinde felan mahalleden felan kişi böyle yaptı.
Ben onun bu gece rûyâsına gireceğim o sahâbem olacaktır demiştir.
Yaaaaa bunlar saçma lakırtılar değil.
HAKK kokusunu gaybdan duyan sendeki bâtıl kokusunu nasıl duymaz oğlum.
Duyar duyar amma yüzüne söylemez insanın. Örter.
İyi koku göklere çıktığı gibi, pis koku da göklere çıkar.
Hırs, şehvet, kibir kokusunu söz söyler iken karşındakinin mânevî burnu var ise soğan kokusu gibi alır onu.
Sizi topraktan yarattık, duymadın mı? Âyet-i kerime.
Seni tekrar toprağa alır.
Ham meyve, Reisi Cumhura ham meyveyi götürmezler oğlum.
Olmuş meyveyi saraya gider.
Oldu mu dalda da durmaz düşer aşağıya.
Ananın karnındayken kan emdin kan kan.
Daha söylenecek daha bir şey daha var amma ben söyleyemeyeceğim onu.
Sen kendi kulağına bir boru tak söyle kendi kendine.
Çarşıdan nar alacaksan ağam nar nar.
Nar mevsimi gelir.
Gülen narı ararlar.
Gülmek çatlamış narı değil mi?
İçini kendini gösteren narı ararlar.
Onun gülmesi sana içindeki tânesi olduğunu söyler.
O ne mübârek gülmedir ki can kutusundaki inci gibi ağzından gösterir Müslüman.
Öyle bir girer rûhunun bütün temizliği dışarı çıkar.
Taş bile olsan gönül sâhibine erişirsin, cevher olursun oğlum.
Öküzün rengini dışından, insanın rengini de içinden ara.
Âyet-i kerîme vardır. Sıbgatullah ALLAH boyası.
İşte bu hepimizde vardır.
Bir taş parçasını atarsın bir testiyi kırarsın.
Kırılır testi ama pınar suyu gine vardır oğlum. …….
Çukura su doldur, on beş gün sakla kokar.
Fakat çukur dipten kaynarsa koku olmaz.
Nefsen yediğin aldığın gıdan mıdan hepisi helâl olsun ona bak.
Onun için aziz cemaat şekli yok, kendisi var bir cihandan bahsediyoruz. Yu’minîne bil gayb.
O sâhiden var ise sebatsız şekilden ibârettir.
Senin cihan dediğin aha bu dünya. Onun uçun demin dedim ki ağlayın.
Ağlayan göz ne mubârektir.
Onun aşkıyla yanıp kavrulan yürek ne mukaddestir.
Akar su nereye akarsa orası yeşerir.
Gözünden göz yaşı varsa oraya rahmet nazil olur.
Şüphe etme bu sözde.
Ateş ateşe tapana bile lütfetmez.
Ateşe tapanlar bile ateşe girse yakar ateş.
Ateş yine o ateştir. İçine gir de gör yakar.
Ateşin tabiatı değişmez. Unsuru da.
O ALLAH’ın kılıcıdır. İzinle keser, izinle yıkar.

Yörüğün çadırına misâfir gittiği zaman yörüğün çadırının etrafındaki iri köpekler kuyruk sallar.
Ama yalınız giderse hırlar parçalarlar insanı.
Kullukta köpekten aşağımıdır insan oğlu.
Misâfire gidiyor yörüğün şeyine.
Bu yörüğün benim efendimin misâfiridir diye kuyruk sallıyor köpek.
Sen ALLAH’a kulluk edersen ateş nasıl yakar seni. Nasıl yakar ateş.
Kelimeleri iyi kafanıza kaydedin.
Ateş İbrahîm’e diş geçiremedi. Geçirebildi mi diş.

Şeybân-ı Râi hazretleri, ümmi bir adam.
Ama dediğim gibi Cuma namazına giderken koyunlarının etrâfına çoban bir çızgı çızarmış.
Ne koyunlar çızgıdan dışarı çıkar, ne kurtta çızgıdan içeri girermiş.
Niye? hürmetten hürmetten.
Kaza ve kaderle pençeleşmek mücâhade sayılmaz oğlum.
Çünkü bizi pençeleştiren savaştıran da kazâ kaderdir.
HAKK’ın arıya öğrettiğini aslan bilemez oğlum.
İpek böceğine öğrettiği o iplik yapmağa da fil bilemez.
Bunları anlamak için insanda iki kulak vardır biri eşşek kulağı.
Eşşek kulağını kapa başka bir kulak al.
Bu sözümü de eşşek kulağı anlayamaz haaa şöyle dedi böyle dedi der.
ALLAH’a yanaştı mı insan her şeyi yapar oğlum velî olur.
Bundan şüphe etme.
Bundan şüphe eden adam şakku’l-kamer hadisesinden de şüphe ediyor demektir.
Şakadan katiyyen hastalanmayın.
Hanı kadınlar saçlar başını sararlar, başım ağrıyor.
Bir şeysi yok.
Hadisi Peygamberî diyor ki şakadan hastalanış gerçekten hastalık getirir.
Kötü iti deri örter oğlum deri, iyi iti gayb âlemi örter yaaa arada bu fark var.
Paralardan padişahların, reis-i cumhurların ismini kazırlar.
Değiştikçe kazırlar.
AHMED’in adını kimse kazıyamadı şimdiye kadar demin dediğim.
Çünkü o adı ALLAH yazdı.
Gönül kendine sırr vereni, ok kendini uzağa atanı görmedikçe bu iş böyle devam eder.
Her göz açıp kapatmada ölüyor ve diriliyoruz oğlum.

Her dakika ölüyor her dakika canlanıyoruz.
Şöyle bir deyneğin ucuna ateş alsan öyle çevirdiğin zaman onu görürsün değil mi?
Bu bak sâniye de atmış defa yanıp sönüyor biz onu.
İnsanlarda böyle mütemadiyen ölüp ve diriliyoruz.
O kadar çabuk ölüp diriliyoruz ki biz farkında değiliz.
Onun için her an Lâ ilâhe illallah de.
Öyle ölüp dirilme anında bi de gidi verirsin güp!
Dünyâ bir andan ibârettir buyurmuştur hadisî Peygamberi Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz.
Şöyle ateşi çevirirsin sanki devamlı.
Bu ömrün uzunluğu Tanrı’nın ters halk etmesindendir.
Öldürür dirilir biz yaşadıkça biz .
ALLAH ’ın yediden yediye ve süratla halk etmesi ömrü öyle uzun ve dâimi gösterir bize.
Bu sırrı insan kendiliğinden bilemez.
Âlim olsa da fâzıl olsa da ona öğretilir oğlum.
Hani himmet var ya dedim sen o askerlik şûbesine askere kaydedildin evvelden amma yaşın gelmedi.
Yaşın gelsin öğretirler sana.
Sen öğrendin mi hoca efendi diyeceksin bana.
Bilmeden bu tehlikeli kürsüden herhalde mırıldanmam oğlum.
Irmakla deniz bir çöpü başının üstünde taşır.
Deniz bu kereminden dolayı eksilmez oğlum.
Leş atsan üzerine çıkarır, çöp at üstüne çıkarır. Başında tutar.
Bu lakırtıyı muhakkak anlamadınız.
Yavvv ne demek bu çöp mü ee ne yapıyım anlamazsan.
Kaza gelince bilgi uykuya dalar oğlum.
Ay kararıııır, gün tutulur.
Gaflete geldim der herif nasıl oldu bilmiyorum.
Kaza ve kaderi inkâr edenin inkârı bile bil ki kaza ve kaderdir.

Bir zengin adamın bir sungur isminde bir kölesi varımış.
Hz. Mevlânâ Mesnevi’de anlatır.
Bir defa oğlum kalk demiş peştemâlı, havluyu mavluyu hazırla. Hamama gidelim.
Çok da severmiş kölesini.
Baş üstüne demiş hazırlamışlar evden çıkmış.
Derken sabah namazı okunmuş, Sungur demiş ki Efendi demiş.
Çok da severmiş.
Bana müsaade etsen kerem sâhibisin şu namazı kılıvereyim.
Hay hay Sungur demiş sen kıl demiş ben şurda ki kahvede oturayım sabahçı kahvesi.
Sungur girmiş namazı kılmış.
Herkes çıkmış Sungur çıkmıyor câmiden.
Beş on dakika.
Ordan bağırmış.
Bu Arabistan’daki Câmilerde pencere mencere var amma cam yok.
Heeey Sungur demiş. Hadi oğlum.
Efendi demiş bir beş dakika müsaade et bırakmıyorlar demiş.
Beş dakika, beş dakika, On dakika on dakika.
Sunguuuuuuuur.
Bırakmıyorlar efendi demiş.
Gelmiş câminin penceresine.
Oğlum demiş içerde kimse yok. Kim bırakmıyor.
Seni içeri sokmayan bırakmıyor demiş.
Aha bu işte.
İnsan sıhhatta mıdır.
Zıtların sulhu var, uyuşması var demektir.
Aralarında savaşın başlaması da hastalık, ölümdür.
İki parmağını iki gözünün üzerine koy. Bir şey görebiliyor musun.
İnsaf et artık yav. Şöyle gözünü kapadığın zaman bir şey göremiyorsun.
Görebiliyor musun?
Yok göremiyorsun.
Eeee insaf et artık.
Ben bana yakın olan şeyi göreceğim.
Eee tüh beee.
Görsen bizden olur.
Sen göremezsin de dünyâ yok değil ya.
Kusur ancak şom nefsin parmağındır.
Gözde, göz İslam’da göz nedir?
Dostu gören göze derler ağam.
Öyle bilmem sinemayı seyreder.
Şurada yazı var. Mehmet beyi gibi yok öyle efendi.
Aha burada içerdekini göremedin.
Hz. Ömer Hurma dibinde uyuyormuş.
Sormuşlar Emire’l-Mü’minin nerde demiş.
Hurma ağacın dibinde halktan ayrılmış, yapayalnız gölgelikte uyuyan tanrı gölgesidir demişler, yok.
Vahiy zâhiri duygudan gizli söze derler.
Onun için, bir ayıp işlersen, edebe riâyet ederek onu ALLAH’a isnat etme.
Her şey ALLAH’tandır.
Hz. Âdem’i cennete koydu.
Sonra şeytana dedi ki git onu ona bir şeyler yedir de kovacağım onu dedi. Değil mi?
ALLAH’ın emri olmadan şeytan cennete girebilir mi?
Nasıl girer oğlum?
Git kandır dedi ona.
Hep ALLAH’ın bir oyunu.
Âdem bu işi yaptı kovdular cennetten.
Dikkat buyurun. Burası çok ince noktadır.
Âdem ne dedi.
Biliyordu bunu yapıldığını böyle.
Bizim aklımız kesiyor da Âdem Peygamberin nasıl aklı kesmez.
Şeytanın ona ALLAH gönderdiğini. Kandır bunu demesini.
Yâ RABBi dedi ben kendi nefsime zulmettim dedi.
ALLAH’a isnat etmedi. Kendi üzerine aldı suçu.
Aldığı için Cenâb-ı ALLAH da affetti.
Nerden bu ALLAH’ta bunu verdi başıma.
Aman deme, aman demeeee.
Şimdi anladın mı.
El-emrâzı hedayâyı min azze ve celle min âbid.
Ben kuluma hastalıkları hediye için veririm diyor.
Kabahatı kendinde bul de bana yükleme.
Hayrihi ve şerrihi min ALLAHu Teâlâ.
Ama sen öyle kabul etmeyeceksin diyor.
Edebe gireceksin.
Nedir murat?
Âhirette öğrenirsin.
Yakın da biz de ölürüz on gün içinde belki yâhut üç ay sonra öğreniriz hepimiz, ölür ölmez öğreniriz.
Suçu kendine atfettiği için zallemnâ enfusinâ. Ben nefsime zulmettim Yâ RABBi dedi. Affoldu.

Onun için ilim hikmet hepisi helâl lokmadan doğar.
Helâl lokma ye. Yedikçe bunları anlarsın.
Yağmur vardır oğlum, âlemi beslemek için yağar.
Yağmur vardır âlemi perîşan etmek için yağar.
Yağmur vardır. Görünmez yağar.
Bir gün sallallâhu aleyhi vessellem efendimiz şeye gitmiş. Kabristana.
Azıcık yağmur başlamış, başlamamış yağmur. Hz. ‘Âişe Validemiz demiş ki nereye gitti Rasûlullah peşinden gideceğim.
Kapıdan çıkmış. Çıkacak başım açık diye Rasûlullah’ın ridâsı var.
Yani başına örttüğü şey var. Almış başına onu. Başına almış. Hz. ‘Âişe Validemiz.
Gitmiş mezarlığa yağmur müthiş bir yağmur ıslanmış dönmüş gerisin geri.
O sıra da Rasûlullah Efendimiz gelmiş.
Rasûlullah Efendimize böyle yapmış ‘Âişe Validemizi de çok severmiş sallallâhu aleyhi ve sellem.
Rasûlullah Efendimizin böyle üstüne elini sürmeye başlamış.
Yâ ‘Âişe ne oluyorsun demiş.
Yâ Rasûlullah senin üstünde ıslaklık yok demiş.
Biraz evvel ben senin geldiğin tarafa geldim. Sağnak halinde yağmur yağıyordu.
Yâ ‘Âişe o senin bildiğin yağmur değil demiş. Başında ne var demiş.
Yâ Rasûlullah başım açık çıkmayayım diye Senin ridânı örttüm başıma.
O rahmeti İlahîyyedir demiş. Benim ridâmı örttünde sen öyle yağmur diye gördün onu demiş.
Bir de böyle yağmur vardır oğlum.
Efendim göremiyorum.
Ulan göremezsin, ağam göremezsin, ağam şekerim… ne diyeyim.
Şöyle şuranın içinde dönmeğe başlar.
Etraf dönmeğe, direkler soba hepimiz dönmeğe başlarız.
Ulan ağam biz dönmüyoruz. Sen dönüyorsun. Ev dönmüyor.
Bak afatı şeyden afallıyor insan neresi olduğunu.
Trene bin. Bir tren geldi durdu.
Sende o trendeki arkadaşınnan konuşurken trenin bir tânesi kalktı hangisi kalktığının farkında değilsin.
O kalkar sen gidiyormuş gibi gelir.
Ulan bir metre içindesin.
Ondan sonra bana benden yakın bilmem neyi görüyüm, görürsün ağam inşeallah.
Soğuk su kar, olmuş üzüme dokunmaz ağam.
Fakat koruk mevsiminde kar yağarsa korukların hepsi donar.
Çünkü koruk daha kemâla gelmemiştir.
Ağlamakla kemâle getirilir.
Bir yerde yoksul, muhtaç, perişan bir insan mı gördünüz.
Hırsızdır, bilmem nedir, eşkiyâdır.
Sarhoştur yahut dalaverecidir.
Ben çok öyle şeyler biliyorum İslâmi bazı etiketler var onları koymak istemiyorum üzerine.
Hacı var dalavereci.
Efendim Hacı’yı mı görüyorsun.
Ben ötekilerini gördüğüm için Hacı böyle yaparsa boğarım onu.
Çünkü mü’min arkadaşım.
Muhakkak böyle düzgün insanlar var ise bu yoksulun haberi olmadan bir suç işlemiş bir kemâl sahibinden kaçmıştır.
Askerlik çağına gelir herif.
Ben efendim eve gelirse bu Adana’ya gitti de.
Şube Adana’ya gönderir.
Adana’da böyle bir şey yoktur, gelir.
Efendim ordan Ankara’ya geçti.
Herif 2 sene izini kaybettirir. Aha böyle bu.

Yoksula bağırmayın.
Ve’d-duhâ sûresinde Cenâb-ı Peygamber bir yoksula bağırdı da Yâ Habibim bağırma dedi ona.
Herkes doğru söyleyemez oğlum kudreti yoktur.
Doğru söylemekte bir kahramanlıktır.
Her kuş bir inciri bütün olarak yutamaz.
İnciri niçin seçtin.
Hatırıma incir geldi. Bir kuş bir inciri yutamaz.
Niye inciri seçtin?
Elma diyebilirdin, üzüm diyebilirdin.
Ve’t-tîni vez-zeytun kelimesini unutma.
Hikmetini sen ara bul.
Söylemem onları da. Bul.
Hırsızlık edeceksen, ekmek, armut, şu bunu çalma.

İnci çal oğlum inci.

Bu garip gibi görünen lakırtılarımız bulutlu havalarda kıbleyi bulmak içindir.
Bulutlu havada kıble ne taraftır güneşi görmediğin için ararsın.
Bu lakırtıları söylüyorum ki bulutlu havada kıblemizi bulalım.
Bize bizden yakîn olan ALLAH’ı bulalım.
vucûhun yevme izin nâziratun ilâ rabbiha nazira.
Ölümden herkes korkuyor bilirsin aman ölüm.
Öyle insanlar vardır ki ölüme bıyık altından gülerler oğlum.
Hepimiz öyle olmalıyız. Onların kalblerine kimse dokunamaz.
Sadef kırılabilir fakat içindeki inciye bir şey olmaz.
İslâm için ölümün görünüşü ölüm, iç yüzü diriliktir.
Ölümün içi de ölüm olsa bırakalım câmiyi çıkalım dışarı.
Bize sual yok bir şey yok ne yapalım.


KELİMELER:

.
İkmal: Tamamlamak. Bitirmek. Mükemmelleştirmek.
Müddei-yi umumî: Milletin umum haklarını korumak üzere muhakemede hazır bulunan vazifeli, hukuk tahsilini bitirmiş hükümet memuru. Adliye bakanlığına bağlı, icra kuvvetini birlik halinde temsil eylemek üzere teşekkül eden, adlî idare makamında bulunan şahıs. Savcı.

ÂYET:

وَإِن تَعْجَبْ فَعَجَبٌ قَوْلُهُمْ أَئِذَا كُنَّا تُرَابًا أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ الأَغْلاَلُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدونَ

" Ve in ta’ceb fe acebun kavluhum e izâ kunnâ turâben e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), ulâikellezîne keferû bi rabbihim, ve ulâikel aglâlu fî a’nâkıhim, ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).: Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, “Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?” demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.”
(Ra'd 13/5)
Resim
Cevapla

“EKİM” sayfasına dön