Niçin bazı ayetler 'De ki' hitabıyla başlıyor?
- serif
- Yeni Üye
- Mesajlar: 12
- Kayıt: 21 Ağu 2009, 02:00
Niçin bazı ayetler 'De ki' hitabıyla başlıyor?
Niçin bazı âyetler '"De ki'" hitabıyla başlıyor?
Selamünaleyküm değerli Muhammedinur canlarım.
Başlıktaki soruyla ilgili bazı düşüncelerim var fakat hem daha doğrusunu bulmak hem de bilmeyen kardeşlerime bir hizmet vesilesi olur niyetiyle soruyorum.
Özellikle soruyu "Kün fe yekün" 3ayetiyle ilintili açıklayacak kardeşlerimden Allah (c.c.) gani gani razı olsun.
Allah (c.c.) cümlemizi benzer sorularla ilminden nasiplendirsin.
Muhammedi muhabbetlerle ve gönülden saygı ve sevgilerle
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Kıymetli kardeşim şerif, soru başlığınızı gördüğümde içimden, sizin aslında bir bilgi içinde olduğunuzu ancak hem AKILları düşündürmek hem de Muhammedînur ocağında hamuru karmak gayesine matuf CANlarla paylaşmak istediğinizi düşündüm. Ki yazınızı açtığımda halisane açıklamanızdan da bunun olduğu anlaşılmakta. Sağ olun feyzimiz, nûrumuz, takvâmız yol bula inşallah beden âlemimizde...
Kur'an-ı Kerîm bir DERYÂ... RABBİ'L-'ÂLEMÎN Der Ya...!
Şerif kardeşim sorunuzun ASLına yönelik cevap vermek konusunda şu an yetersiz düşüncelerim, ancak sorunuza yazabileceğim AKLıma gelen en yakın cevap, Kıymetli büyüğümüz Kulihvâni'den önemini öğrendiğim, "DUY - UY" "Semi'nâ - Ata'nâ " emir ve icâbet komutuna " Kul! " "De ! " DEmek OLmasa DUYmak olmayacak. Kulak Gözden evlâ imiş ... "Kul ! " denen ayetler sanki DUYun ve UYun denen âyetler mi derim...
Âcizâne böyle bir giriş yapalım, bir hâlis adım atalım, himmet erişe inşallah...
Kur'an-ı Kerîm bir DERYÂ... RABBİ'L-'ÂLEMÎN Der Ya...!
Şerif kardeşim sorunuzun ASLına yönelik cevap vermek konusunda şu an yetersiz düşüncelerim, ancak sorunuza yazabileceğim AKLıma gelen en yakın cevap, Kıymetli büyüğümüz Kulihvâni'den önemini öğrendiğim, "DUY - UY" "Semi'nâ - Ata'nâ " emir ve icâbet komutuna " Kul! " "De ! " DEmek OLmasa DUYmak olmayacak. Kulak Gözden evlâ imiş ... "Kul ! " denen ayetler sanki DUYun ve UYun denen âyetler mi derim...
Âcizâne böyle bir giriş yapalım, bir hâlis adım atalım, himmet erişe inşallah...
- serif
- Yeni Üye
- Mesajlar: 12
- Kayıt: 21 Ağu 2009, 02:00
Kıymetli kardeşim Güllale,
Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
Doğrusunu isterseniz bu fakir de acizâne tam bilemediği için böyle soru şeklinde yazdım fakat sizin yorumunuz da bir başka güzel olmuş.
Yani duyup uymak, hocamızın belirttiği gibi elbette çok önemli.
Bu fakirin konuyla ilgili acizâne düşünceleri şöyledir:
Bazı âyetlerde mesela Felak ve Nas Sûrelerinin başlangıçları kul sözü ile başlıyor çünkü Allah (c.c.) 'nun o sûrede geçen sözleri doğrudan söylemesi uygun düşmeyeceği için âyet öyle münasip görülmüştür diye düşünüyorum.
Fakat bunlardan bir önceki İhlas Sûresinde mesela durum değişiyor.
Yani bu surede "Ahad" kelimesinden dolayı "Kul" hitabıyla başlıyor diye düşünüyorum.
Çünkü bütün Kur'ân-ı Kerim Âyetleri Allah (c.c.)'un sözleri olması dolayısıyle ve O ol dediği zaman hemen öyle olacağı için...
Acizâne düşüncem şöyledir, Allah u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri olmasını murad etmediği şeyleri, Kur'ân-ı Kerimde âyetin başına "Kul" hitabı ekleyerek indirmiştir veya 3ayeti soru şeklinde indirmiştir.
Ama olmasını murad ettiği şeyleri doğrudan emir şeklinde söylemiştir. Mesela ilk inen âyet "İkra" diyor ve tabii ki bu hitabı alan Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz muhakkak ki o ANda okuyor (O "oku!" deyince okumamak mümkün mü?).
Konu ile ilgili başta Kul İhvani Hocamızdan olmak üzere diğer kardeşlerimden de değerli katkı ve yorumlarınızı bekler inşaAllah hoş ve zevkli bir sohbet olur dileğiyle hata ve kusurlarımın bağışlanması dileğiyle Muhammedi muhabbetlerimi sunarım.
Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
Doğrusunu isterseniz bu fakir de acizâne tam bilemediği için böyle soru şeklinde yazdım fakat sizin yorumunuz da bir başka güzel olmuş.
Yani duyup uymak, hocamızın belirttiği gibi elbette çok önemli.
Bu fakirin konuyla ilgili acizâne düşünceleri şöyledir:
Bazı âyetlerde mesela Felak ve Nas Sûrelerinin başlangıçları kul sözü ile başlıyor çünkü Allah (c.c.) 'nun o sûrede geçen sözleri doğrudan söylemesi uygun düşmeyeceği için âyet öyle münasip görülmüştür diye düşünüyorum.
Fakat bunlardan bir önceki İhlas Sûresinde mesela durum değişiyor.
Yani bu surede "Ahad" kelimesinden dolayı "Kul" hitabıyla başlıyor diye düşünüyorum.
Çünkü bütün Kur'ân-ı Kerim Âyetleri Allah (c.c.)'un sözleri olması dolayısıyle ve O ol dediği zaman hemen öyle olacağı için...
Acizâne düşüncem şöyledir, Allah u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri olmasını murad etmediği şeyleri, Kur'ân-ı Kerimde âyetin başına "Kul" hitabı ekleyerek indirmiştir veya 3ayeti soru şeklinde indirmiştir.
Ama olmasını murad ettiği şeyleri doğrudan emir şeklinde söylemiştir. Mesela ilk inen âyet "İkra" diyor ve tabii ki bu hitabı alan Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz muhakkak ki o ANda okuyor (O "oku!" deyince okumamak mümkün mü?).
Konu ile ilgili başta Kul İhvani Hocamızdan olmak üzere diğer kardeşlerimden de değerli katkı ve yorumlarınızı bekler inşaAllah hoş ve zevkli bir sohbet olur dileğiyle hata ve kusurlarımın bağışlanması dileğiyle Muhammedi muhabbetlerimi sunarım.
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Gül Gönüllü Şerif Kardeşim
Varlık nedenimiz OKU-mak
Çünkü O bilinmekliğini murad etti
O ki; Allah tır (cc)
Kalpler O nun iki parmağı arasındadır dilediği yöne döndürür.
Yerlere göklere sığmayan ve mü min kulunun kalbine SIĞAN ı
Kalbimizle, kaderimizce, kadarımızca anlamaya çalışıyoruz
Bu nedenle sorduğunuz soruya vereceğim cevap BİLGİ den ziyade
DUYgu dur
Önceki hemen her peygamberin bildirdiği gibi, SAV Efendimiz de;
Ben ancak misliniz olan bir beşerim buyurmuştur.
Ancak kalpleri delalete döndürülen kimseler Efendimizden mucizeler istemekte
Yanında melek olmalı değil miydi
Büyük bir hazineye sahip olmalı değil miydi vb.
Şekilde Onun doğru söylemediğine delil getirmekte ve inanılmaması gerektiğini telkin etmekteydiler
Bu şekilde Efendimize çeşitli soru iftira beklenti vs. ile gelenlere hitaben
Efendimiz kendi aklı gönlüne göre bir şey söylemeyeceği için O hevasından konuşmaz ayeti gereğince Ne demesi gerektiğine dair Allah tan Vahiy beklerdi
Allah CC. ta bu gibi durumlarda (Onlara) De ki
Biçimindeki ayetlerle o kimselere nasıl cevap verilmesi gerektiğini
Efendimize vahyederdi
Allah CC. o kimselere doğrudan hitap edecek değildir O Resulü ile konuşur
Bilindiği gibi İhlas Suresinin iniş sebebi Yahudilerin Efendimize
Kader Ruh ve Allah CC. ile ilgili sorular sormalarıdır .
Felak ve Nas Surelerinde ise Efendimize büyü yapıldığı yalanı ile mutlu olanlara karşın cevabi nitelikte hem de benzer durumda olabilecek inanan kimselere telkin ve tavsiye niteliğinde olmak üzere bir hitap vardır..
Allah CC. De ki buyurduğunda 3. kişilere olan hitabını iletmektedir Resulüne
Allah CC. en doğrusunu bilir
Gönlünüze bereketler dilerim... Muhammedi Muhabbetle...
Varlık nedenimiz OKU-mak
Çünkü O bilinmekliğini murad etti
O ki; Allah tır (cc)
Kalpler O nun iki parmağı arasındadır dilediği yöne döndürür.
Yerlere göklere sığmayan ve mü min kulunun kalbine SIĞAN ı
Kalbimizle, kaderimizce, kadarımızca anlamaya çalışıyoruz
Bu nedenle sorduğunuz soruya vereceğim cevap BİLGİ den ziyade
DUYgu dur
Önceki hemen her peygamberin bildirdiği gibi, SAV Efendimiz de;
Ben ancak misliniz olan bir beşerim buyurmuştur.
Ancak kalpleri delalete döndürülen kimseler Efendimizden mucizeler istemekte
Yanında melek olmalı değil miydi
Büyük bir hazineye sahip olmalı değil miydi vb.
Şekilde Onun doğru söylemediğine delil getirmekte ve inanılmaması gerektiğini telkin etmekteydiler
Bu şekilde Efendimize çeşitli soru iftira beklenti vs. ile gelenlere hitaben
Efendimiz kendi aklı gönlüne göre bir şey söylemeyeceği için O hevasından konuşmaz ayeti gereğince Ne demesi gerektiğine dair Allah tan Vahiy beklerdi
Allah CC. ta bu gibi durumlarda (Onlara) De ki
Biçimindeki ayetlerle o kimselere nasıl cevap verilmesi gerektiğini
Efendimize vahyederdi
Allah CC. o kimselere doğrudan hitap edecek değildir O Resulü ile konuşur
Bilindiği gibi İhlas Suresinin iniş sebebi Yahudilerin Efendimize
Kader Ruh ve Allah CC. ile ilgili sorular sormalarıdır .
Felak ve Nas Surelerinde ise Efendimize büyü yapıldığı yalanı ile mutlu olanlara karşın cevabi nitelikte hem de benzer durumda olabilecek inanan kimselere telkin ve tavsiye niteliğinde olmak üzere bir hitap vardır..
Allah CC. De ki buyurduğunda 3. kişilere olan hitabını iletmektedir Resulüne
Allah CC. en doğrusunu bilir
Gönlünüze bereketler dilerim... Muhammedi Muhabbetle...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- Gariban
- Moderatör
- Mesajlar: 2834
- Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00
Halim Canım doğru söyler Şerif kardeşim,
Derman hocamızın dediği şu sözlere bir bakalım dilerseniz:
Yaratan, insanla temas için lüzumlu olanları araya vasıta koyarak Resûla bu titreşimleri ulaştırıyor.
Biz buna vahiy diyoruz.
Bu, kulakla duyulamayan gözle görülemeyen nûrlar Resûlün vücudunda harflere çevriliyor.
Harfler kelimelere, kelimeler mânâlı cümlelere.
Cümleler Resûlün ağzından âyet şeklinde duyacağımız, anlayacağımız ALLAHın kelâmı, Resûlün mübârek ağzından âyet şeklinde çıkıyor.
Bunların hepsine biz Kurân-ı Kerim
ALLAHın kelâmı diyoruz.
Dikkat et ALLAH kelâmı demiyoruz.
ALLAHın kelâmı diyoruz.
Arada fark var.
Düşün, idrak et!
Bu husus çok mühimdir...
Burada Dikkat et ALLAH kelâmı demiyoruz. diyor Derman hocam çünkü, Kuran Efendimiz Muhammad A.S'ın mübarek dudaklarından işitilmiştir. Kelam ALLAH c.c ya aittir fakat DİYEN Resulu Ekremdir. Bu sebeple eğer ALLAH kelamı denseydi, bir şirk mevzusu bahis olabilir idi ki ALLAH cc'yu Resul-i Ekremin fiziksel vucudunda sınırlama hususuna gidilir ve bu sebepten dolayı Hz. İsa ya günümüzde atfedilen hakksız bir ilahlık mertebesini Resul-i Ekrem'e de atfederdi insanlar. Bu sebeple burda ayırım yaptı ve "De ki" hitabı kullanıldı.
Şimdi başka açıdan yaklaşalım, insanda ki duyuları paylaştırırken Kulihvani hocamız beden için dokunmak, nefis için görmek, kalp için işitmek, ve ruh için koklamak hassalarını kullanmıştır. Demek ki öncelikle işitmek görmekten daha öncedir çünkü ayetlerde, Semi esması Basir esmasından önce kullanılmıştır(Semi ul basir ikilemelerinde). İşitmek zahirdeki kulağın değilde, esas kalbin yapması gereken bir husustur. Çünkü zahir kulağı işitse bile kalp kulağı sağır olan DUYamaz. Bu durumda "De ki" hitabı Nur-u Mim olan Resulullah SAV 'e gider ki bu daimi ALLAH ile HAYY'dır. İşitilecek olan hakiki KUR'AN, kalpteki Nu-ru Mimden duyulmalıdır. Bu sebeple "De ki" denmiştir çünkü bu hitap aklı olan varlıklar için bütün zaman dilimlerine yayılmıştır sadece vahyin indiği günleri kapsamaz . Bu sebeple onların kalpleri işitmez mühürlüdür v.b ayeti kerimeler vardır. Yine bu sebeple "işittik ve itaat ettik" ayeti vardır, gördük ve itaat ettik denmemiştir.
Üçüncü olarak Kuranı Kerim'in içine Resuli Ekremin sözlerinin (hadisi şeriflerin) girmediğini gösterir ki , günümüz tevrat ve incillerde bu halislik mevcut değildir. Bu tabiri duyan kişi ayeti okuyunca direkt sorgular, kim kime deki diyor diye ve onu araştırmaya iter ve diğer kitaplarla Kur'an arasındaki fark anlaşılır.
Dördüncüsü vahyi alış halleri ile ilgili sanırım, Cebrailin araya girip girmemesi ile ilgili ayetler belkide. Bunu incelemek lazım inşaallah Şerif kardeşim,
Allah en doğrusunu bilir...
Selam ve sevgiyle
Gariban
Selam
Derman hocamızın dediği şu sözlere bir bakalım dilerseniz:
Yaratan, insanla temas için lüzumlu olanları araya vasıta koyarak Resûla bu titreşimleri ulaştırıyor.
Biz buna vahiy diyoruz.
Bu, kulakla duyulamayan gözle görülemeyen nûrlar Resûlün vücudunda harflere çevriliyor.
Harfler kelimelere, kelimeler mânâlı cümlelere.
Cümleler Resûlün ağzından âyet şeklinde duyacağımız, anlayacağımız ALLAHın kelâmı, Resûlün mübârek ağzından âyet şeklinde çıkıyor.
Bunların hepsine biz Kurân-ı Kerim
ALLAHın kelâmı diyoruz.
Dikkat et ALLAH kelâmı demiyoruz.
ALLAHın kelâmı diyoruz.
Arada fark var.
Düşün, idrak et!
Bu husus çok mühimdir...
Burada Dikkat et ALLAH kelâmı demiyoruz. diyor Derman hocam çünkü, Kuran Efendimiz Muhammad A.S'ın mübarek dudaklarından işitilmiştir. Kelam ALLAH c.c ya aittir fakat DİYEN Resulu Ekremdir. Bu sebeple eğer ALLAH kelamı denseydi, bir şirk mevzusu bahis olabilir idi ki ALLAH cc'yu Resul-i Ekremin fiziksel vucudunda sınırlama hususuna gidilir ve bu sebepten dolayı Hz. İsa ya günümüzde atfedilen hakksız bir ilahlık mertebesini Resul-i Ekrem'e de atfederdi insanlar. Bu sebeple burda ayırım yaptı ve "De ki" hitabı kullanıldı.
Şimdi başka açıdan yaklaşalım, insanda ki duyuları paylaştırırken Kulihvani hocamız beden için dokunmak, nefis için görmek, kalp için işitmek, ve ruh için koklamak hassalarını kullanmıştır. Demek ki öncelikle işitmek görmekten daha öncedir çünkü ayetlerde, Semi esması Basir esmasından önce kullanılmıştır(Semi ul basir ikilemelerinde). İşitmek zahirdeki kulağın değilde, esas kalbin yapması gereken bir husustur. Çünkü zahir kulağı işitse bile kalp kulağı sağır olan DUYamaz. Bu durumda "De ki" hitabı Nur-u Mim olan Resulullah SAV 'e gider ki bu daimi ALLAH ile HAYY'dır. İşitilecek olan hakiki KUR'AN, kalpteki Nu-ru Mimden duyulmalıdır. Bu sebeple "De ki" denmiştir çünkü bu hitap aklı olan varlıklar için bütün zaman dilimlerine yayılmıştır sadece vahyin indiği günleri kapsamaz . Bu sebeple onların kalpleri işitmez mühürlüdür v.b ayeti kerimeler vardır. Yine bu sebeple "işittik ve itaat ettik" ayeti vardır, gördük ve itaat ettik denmemiştir.
Üçüncü olarak Kuranı Kerim'in içine Resuli Ekremin sözlerinin (hadisi şeriflerin) girmediğini gösterir ki , günümüz tevrat ve incillerde bu halislik mevcut değildir. Bu tabiri duyan kişi ayeti okuyunca direkt sorgular, kim kime deki diyor diye ve onu araştırmaya iter ve diğer kitaplarla Kur'an arasındaki fark anlaşılır.
Dördüncüsü vahyi alış halleri ile ilgili sanırım, Cebrailin araya girip girmemesi ile ilgili ayetler belkide. Bunu incelemek lazım inşaallah Şerif kardeşim,
Allah en doğrusunu bilir...
Selam ve sevgiyle
Gariban
Selam
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Değerli kardeşim Şerif, konuyu Muhammedînur okulunun bilgileriyle şöyle ele almaya çalışalım inşallah;
ALLAH Celle Celâluhu Mütekellim: Konuşan - EMReden
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz Muhatap: ALLAH Teâlâ'ya İrsâl eden, EMRi alan
Ve EMRi uygulayacak OLanlar, kulli Şey'un, Onlar.
ASL olan Tek, Nûrullah, AHAD (cc), ASL
FASL OL-AN Nûr-u Mîm, "kun fe yekun" AHAD (cc) zuhuru AHMED (sav),
Tek ve HAYY Olandan OL-AN'a Kun! emri
ALLAH ve Rasûlune teslim ol, îmân et, tâbi ol, İtaat et âyetleri açık ve net...
Âyetlerle bakalım inşallah;
"Yâ eyyuhellezîne âmenû atîûllâhe ve atîûr rasûle ve ulil emri minkum fe in tenâzatum fî şeyin fe ruddûhu ilallâhi ver rasûli in kuntum tuminûne billâhi vel yevmil âhir(âhiri), zâlike hayrun ve ahsenu tevîlâ(tevîlen)"
(Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir.)
Nisa 59
" Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yağfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun)."
(De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.)
ÂL-i İmran 31
"Ve atîûllâhe ver resûle leallekum turhamûn(turhamûne)."
(Allah ve Peygambere itaat edin ki, size de merhamet edilsin.)
Âl-i İmran 132
"Tilke hudûdullâh(hudûdullâhi) ve men yutııllâhe ve rasûlehu yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve zâlikel fevzul azîm(azîmu).Ve men yasıllâhe ve rasûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâren hâliden fîhâ ve lehu azâbun muhîn(muhînun)."
(İşte bütün bu hükümler, Allah'ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itâat ederse Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur. Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da ebedî kalacağı cehennem ateşine koyar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır.)
Nisa 13-14
Çoğaltabileceğimiz bu gibi âyetlerden anladığımız, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuracak, Onlar (teslim olanlar-inananlar-tâbi olanlar- itaat edenler- DUYanlar) UYacak Halimkök ve Gariban kardeşlerimin de bahsettikleri anlamda inşallah.
Benim ANladığım bir husus ta "KUL!" EMRi ile murâdın; göz ardı edilmesin, dikkat! aman ha! gibi bu EMR ile gelen hitapların Nûrullah'tan Nûr-u Mîm'e inzâl olan bilgilerin SALL edici vâsıtalar olduğu şeklinde... Kurân-ı Kerîm'in bütün âyetleri ALLAH Celle Celâluhû tarafından Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize iç içe saklanmış hikmetler şeklinde gelmesi itibârı ile her harfin yerleştirilmesi bulunduğu yer muhakkak AKIL sâhipleri için hikmetler vardır. "Kul!" EMRi ile gelmesi de ALLAH C.C=>Rasûlullah s.a.v=>DUYanlar akışında kesin itaat İrâdesi, Murâdı var diye ANlamaktayım.
Doğruyu bilen. ALLAH 'tır(C.C) Yanlışlarımdan ALLAH Teâlâ'ya sığınırım
ALLAH Celle Celâluhu Mütekellim: Konuşan - EMReden
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz Muhatap: ALLAH Teâlâ'ya İrsâl eden, EMRi alan
Ve EMRi uygulayacak OLanlar, kulli Şey'un, Onlar.
ASL olan Tek, Nûrullah, AHAD (cc), ASL
FASL OL-AN Nûr-u Mîm, "kun fe yekun" AHAD (cc) zuhuru AHMED (sav),
Tek ve HAYY Olandan OL-AN'a Kun! emri
ALLAH ve Rasûlune teslim ol, îmân et, tâbi ol, İtaat et âyetleri açık ve net...
Âyetlerle bakalım inşallah;
"Yâ eyyuhellezîne âmenû atîûllâhe ve atîûr rasûle ve ulil emri minkum fe in tenâzatum fî şeyin fe ruddûhu ilallâhi ver rasûli in kuntum tuminûne billâhi vel yevmil âhir(âhiri), zâlike hayrun ve ahsenu tevîlâ(tevîlen)"
(Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir.)
Nisa 59
" Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yağfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun)."
(De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.)
ÂL-i İmran 31
"Ve atîûllâhe ver resûle leallekum turhamûn(turhamûne)."
(Allah ve Peygambere itaat edin ki, size de merhamet edilsin.)
Âl-i İmran 132
"Tilke hudûdullâh(hudûdullâhi) ve men yutııllâhe ve rasûlehu yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve zâlikel fevzul azîm(azîmu).Ve men yasıllâhe ve rasûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâren hâliden fîhâ ve lehu azâbun muhîn(muhînun)."
(İşte bütün bu hükümler, Allah'ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itâat ederse Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur. Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da ebedî kalacağı cehennem ateşine koyar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır.)
Nisa 13-14
Çoğaltabileceğimiz bu gibi âyetlerden anladığımız, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuracak, Onlar (teslim olanlar-inananlar-tâbi olanlar- itaat edenler- DUYanlar) UYacak Halimkök ve Gariban kardeşlerimin de bahsettikleri anlamda inşallah.
Benim ANladığım bir husus ta "KUL!" EMRi ile murâdın; göz ardı edilmesin, dikkat! aman ha! gibi bu EMR ile gelen hitapların Nûrullah'tan Nûr-u Mîm'e inzâl olan bilgilerin SALL edici vâsıtalar olduğu şeklinde... Kurân-ı Kerîm'in bütün âyetleri ALLAH Celle Celâluhû tarafından Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize iç içe saklanmış hikmetler şeklinde gelmesi itibârı ile her harfin yerleştirilmesi bulunduğu yer muhakkak AKIL sâhipleri için hikmetler vardır. "Kul!" EMRi ile gelmesi de ALLAH C.C=>Rasûlullah s.a.v=>DUYanlar akışında kesin itaat İrâdesi, Murâdı var diye ANlamaktayım.
Doğruyu bilen. ALLAH 'tır(C.C) Yanlışlarımdan ALLAH Teâlâ'ya sığınırım
- serif
- Yeni Üye
- Mesajlar: 12
- Kayıt: 21 Ağu 2009, 02:00
Değerli Güllale, Halimkok ve Gariban kardeşlerim,
Yazmış olduğunuz güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
Çok isabetli konulara değindiğiniz için bütün yorumlarınıza gönülden katılıyorum.
Acizane bu konuyu soruşumda ki maksadım, bu konunun çok önemli ve bereketli bir sohbet mevzusu olacagına inancımdır.
Hepimizin bildiği gibi 'Kun fe yekün' sözü bütün tasavvufi eserlerde önemli bir ayet olarak mutlaka bahsedilir fakat açıklaması fazla yoktur. Yani niçin bu kadar önemlidir diye sormuş olsak pek fazla bir izahat bulamayız. Fakir bu sözün Kuran-ı Kerim'i anlamak için bir anahtar olduğuna ve 'De ki' yada 'söyle' (Kul) kelimesi ile çok yakın bir irtibatı olduğuna inanıyorum.
Soruyu biraz daha açmak için, Kuran-ı Kerim'de Rabbimizin doğrudan söylediği emir ve hüküm şeklinde ki bütün ayetlerin mutlaka bir şekilde olageldiğini (Elan ve geçmişteki bütün zaman boyunca) görebilirsek veya anlayabilirsek en azından Kuran-ı Kerim'in ne kadar büyük bir kitap ve ne büyük bir mucize olduğunu, niçin benzer bir kitabın insanlar tarafından yazılamıyacağını ispat seviyesinde idrak edebiliriz ve inancımız kat be kat pekişir diye umuyorum.
Tabii ki konu bu kadar az değil, çok daha fazlası var.
Daha önce verdiğim örneklerde Felak ve Nas sureleri birer dua şeklinde olduğundan dolayı 'de ki' ile başlaması anlaşılabiliyor. Fakat 'O Allah Ahad'dir' sözü Kuran-ı Kerim'de tövbe haşa 'De ki' sözü olmaksızın zıkredilseydi derhal Ahaddiyyet mertebesine dönüleceğinden Allah (c.c.)'dan gayri hiç birsey kalmazdı diye düşünüyorum.
Allah (c.c) doğrusunu bilendir. Hatalarımdan yüce Rabbimizin affına sığınırım, sizlerden gördüğünüz hatalarım için uyarmanızı dilerim.
Muhammedi muhabbetlerle.
Yazmış olduğunuz güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
Çok isabetli konulara değindiğiniz için bütün yorumlarınıza gönülden katılıyorum.
Acizane bu konuyu soruşumda ki maksadım, bu konunun çok önemli ve bereketli bir sohbet mevzusu olacagına inancımdır.
Hepimizin bildiği gibi 'Kun fe yekün' sözü bütün tasavvufi eserlerde önemli bir ayet olarak mutlaka bahsedilir fakat açıklaması fazla yoktur. Yani niçin bu kadar önemlidir diye sormuş olsak pek fazla bir izahat bulamayız. Fakir bu sözün Kuran-ı Kerim'i anlamak için bir anahtar olduğuna ve 'De ki' yada 'söyle' (Kul) kelimesi ile çok yakın bir irtibatı olduğuna inanıyorum.
Soruyu biraz daha açmak için, Kuran-ı Kerim'de Rabbimizin doğrudan söylediği emir ve hüküm şeklinde ki bütün ayetlerin mutlaka bir şekilde olageldiğini (Elan ve geçmişteki bütün zaman boyunca) görebilirsek veya anlayabilirsek en azından Kuran-ı Kerim'in ne kadar büyük bir kitap ve ne büyük bir mucize olduğunu, niçin benzer bir kitabın insanlar tarafından yazılamıyacağını ispat seviyesinde idrak edebiliriz ve inancımız kat be kat pekişir diye umuyorum.
Tabii ki konu bu kadar az değil, çok daha fazlası var.
Daha önce verdiğim örneklerde Felak ve Nas sureleri birer dua şeklinde olduğundan dolayı 'de ki' ile başlaması anlaşılabiliyor. Fakat 'O Allah Ahad'dir' sözü Kuran-ı Kerim'de tövbe haşa 'De ki' sözü olmaksızın zıkredilseydi derhal Ahaddiyyet mertebesine dönüleceğinden Allah (c.c.)'dan gayri hiç birsey kalmazdı diye düşünüyorum.
Allah (c.c) doğrusunu bilendir. Hatalarımdan yüce Rabbimizin affına sığınırım, sizlerden gördüğünüz hatalarım için uyarmanızı dilerim.
Muhammedi muhabbetlerle.
- Gariban
- Moderatör
- Mesajlar: 2834
- Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00
Sevgili Şerif Kardeşim,
Güzel bir soru ve hoş bir niyetle yazmanızdan dolayı BİZde SAV'den gelen güzellikleri yansıtarak âcizane bir şeyler demeye çalıştık çok şükür.
Kün Fe Ye Kün ve ŞEENULLAH yani ALLAH'ın her an ŞEENde olması yeni bir OLuşta olması, AN BE AN OL-AN'lar için şu göz BeBeğimizin ortasında ki siyah noktaya bir bakmamız lazım sanki. Güzel Kardeşim Nuru-mim noktası Cenab-ı ALLAH'ın Kudret Nurunun tecelli ettiği ve ilk halk edilen merkez noktasıdır ki KÜN FE YE KÜN ordan tecelli eder. Tüm OL-AN işler manada ve maddede oradan zuhura çıkar. Bu merkez noktasını hoparlörün ortasındaki sesin cıktıgı o siyah yuvarlak bir mıknatıs gibi düşün, titreştikçe o nokta DER kardeşim DEDİK ÇE DER O . Cenab-ı ALLAH'ın HOPARLORÜ Abdullah olan zahire dönük yüzüyle Muhammed A.S, Hoparlorün göbeğindeki siyah titreşen mıknatısta batın yüzü RESULULLAH SAV ve mıknatısın titreştiği o oyulu göbekte HIRA Mağarası sanki . Cenab-ı ALLAH sessiz konuşur, SES Bu noktanın titreşmesinden. İlahi titreşimlerle, madde ve mana titreşimlerinin kaynağı DEYİŞ yeri olduğundan dolayı, DE Kİ YA RESULUM, YA HABİBİM, DE DE ÇIKAR HABBEDEN MUHABBETİMİZİ, ANLAT ÖYKÜMÜ DİN-LEYENLERE. DİN-leyen diyoruz, DiN daimiyet nurudur, DiN süreklilik ister onda kesiklilik yoktur. Böyle DİNleyenlere DE Kİ Ya RESULULLAH...
BİR KALEM Düşünüyorum Düşümde, BİL diğin ALTI köşeli açılmamış bir KuRŞuN Kalem bu özellikle KuRŞuN BIR K-Alem bu ,
Kevne çıkmış ALEMi yazacak bir Kalem, KuRŞuN'u içinde gizli
Ucu kalemtıraşla açılmış bir kaleme dikkat ettin Mİ hiç?
Açılmadan evvel Elif idi, açtın mı UCUnu ve baş aşağı eğdin mi kağıda onu , ucu çıktı ortaya tek bir nokta ve "i" oldu artık ve ses verdi o Kalem. Peki, açılınca kalemin kenarlarında çıkan M harflerine baktın MI? 3 tane M harfinin dışa zahire ve 3 tane sininde içe batına dönük olduğunu gördün mü? Ne garip değil MI ? Birde yukardan bakalım, o zaman kalemin ucu nokta etrafında M harfleri zig zag çizerek bu nokta etrafında el ele Halay çekmekte. Niye KuRŞuN kalem ki bu kalem? KuRŞuN da :
KÜN'var,
R:Rıza, Rububiyet, Resulullah SAV var
Ş:Şuhud, Şehadet var
N:Nurullah var hep gizli.
Böyle olunca YaZıp (Z:Sahip olduğunu , Y:Yaşayışa çıkarınca) KuRŞuN KaLeM, oldu mu bu Kün Fe Ye Kün'dan ALEM?
Allah En doğrusunu bilir. Allah hatalarımızı affetsin.
Selam ve sevgiyle
Gariban