Deve iğne deliğinden nasıl geçer?

Sorularınızı Ayet ve Hadisler ışığında cevaplamaya çalışacağız.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
serif
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 21 Ağu 2009, 02:00

Deve iğne deliğinden nasıl geçer?

Mesaj gönderen serif »

'Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız.' (Araf,40)

Rabbimizin Kuran-ı Kerim'de buyurduğu yukardaki Ayet-i Kerimeyi düşünürken aklıma çok yıllar önce Ortaokul'da okuduğumuz 'Fen ve Tabiat Bilgisi' kitabından basit bir fotoğraf makinesi tarifi geldi.

Boş bir karton kutu alıyoruz ve herhangi bir yüzünü kesip oradan çıkan karton parçası yerine yarı saydam bir kağıt parçası yapıştırıyoruz. Yarı saydam kağıt parçasının karşı yüzüne, ortalayacak şekilde, bir iğne deliği açıyoruz ve hayretle dışarıda ki görüntülerin ters olarak yarı saydam kağıtta belirdiğini görüyoruz. Bu iğne deliğinin karşısında bir deve olsa resmi mutlaka TERS olarak yarı saydam ekrana düşer!!!???
Dikkat edilecek hususlar: Delik büyük olursa iyi görüntü vermez, çok büyük olursa hiç görüntü olmaz?? Deliğin çeperi temiz olmalıdır, kıl kadar bir fazlalık görüntüyü bozar??
Acaba bu anlatılanlar sizde bir ilham uyandırıyor mu?
Ben mesela burada yukarıda ki Ayeti Kerimeden, hakiki imanın ancak bir İnsan-ı Kamilden tahsil ve tedris edilebileceği ilhamını alıyorum. Nokta çok önemli.
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim


ZEVK 3067

İNSAN
Ben Devesi ve İğne Deliği

Meçhülden meçhüle değil, “Yâ Sîn” dir “Sırr”ın siliği
“Be” nin "Nokta"sı “Beyin” se, Kendisi İnsan İliği
Aklı Sahnesinde oyun!.. İmkan içinde İmtihan!..
Bir yanda “Benlik Devesi”!.. Bir yanda İğne Deliği!..

03.01.2008 12:12
A n t a l y a
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim


Resim


ZEVK 3729

Dönen Dünya, DeVR-AN Değil! Çile Çile Çark-ı Felek
İmthANda Küllî ŞEY’in İkİ Yüzü ŞEYtAN - MeLeK!
İnsaNın Tercihi, TeVHiD! Erirse BENlik Buz Dağı!
Nefes-Nefes Damla-Damla, İğne Deliğinden ELEK!..


29.06.09 21:58
A n t al y a



إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ

"İnnellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha la tüfettehu lehüm ebvabüs semai ve la yedhulunel cennete hatta yelicel cemelü fi semmil hiyad ve kezalike neczil mücrimin:
Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara imanı kibirlerine yediremeyen kimselere kesinlikle gök kapıları açılmayacak ve deve iğnenin deliğinden geçmedikçe onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte Biz suçluları böyle cezalandırırız.”
(A’raf 7/40)
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: Deve iğne deliğinden nasıl geçer?

Mesaj gönderen simurg »

ARAF SURESİ-40.Ayet-i Kerime

إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى
يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ

İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbus semâi ve lâ yedhulûnel cennete hattâ yelicel cemelu fî semmil hiyât(hiyâti) ve kezâlike neczîl mucrimîn(mucrimîne).

“Şüphe yok o kimseler ki, âyetlerimizi tekzîp ettiler ve onlara karşı tekebbürde bulundular. Onlar için gök kapıları açılmaz ve deve iğnenin deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir. Ve işte mücrimleri böyle cezalandırırız.”
(Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri)


Bu âyet-i kerimeyi düşünmekten insan kendisini alamıyor,
çünkü bu iğne deliğinden geçmek meselesi çok ilginç,
bir o kadar da insanı korkuya sevkeden bir misal doğrusu.

-Ya bu dünyada önümüze çıkan kaderimizi yaşarken
iğne deliğinden geçmek misali çilelerden teslimiyet ile, şikâyet etmeden,
sızlanmadan, isyan etmeden, kul gibi razı olarak geçeceğiz.

-Ya da Allahü Teâlâ’nın âyetlerini yalanlamış, ve “ben” diyerek aldanmış
Tevhidi ıskalamış mücrimler olarak, iğne deliğinden geçebilecek kıvama gelene kadar
cezâ göreceğiz.
(ki cezâ dahi, olması gereken hale gelinmesi için tâmir edilme belki de).

Her hal ve durumda o iğne deliğinden geçebilme noktasına ulaşılması gerekiyor.
Bu gün radyoda ders vardı, misal şu idi.
Aklımdakilere uygun ve benim en anlayabileceğim bir noktadan olunca misal,
tam bana gereken anlamlar çıkmaya başladı, elhamdülillah.

“İğne, iplik ile irtibat içindir,
İpin, ip olarak vazifesini ifâ edebilmesi iğneye muhtaçlığını gerektirir.
Ancak iğnenin deliğine geçebilmesi için,
ipin ucunun tek olması gerekir.
İpin ucu çatallaşmış ise, iki ayrı ucu var ise, asla o iğnenin deliğinden geçemez.
Kabahat iğnenin değil, ipliğindir.”


İşte bu konu burada yine gelip tevhide,
yani BİZ BİR-İZ’e dayanıyor.
Aslında bütün konular yürüyüp en sonunda hep tevhide ayak basıyor.

BEN’den ayrıl,
BİZ’e dahil ol,
BİR’de ol,
(BİR’in içinde başka hiçbir tam sayıya yer yoktur)
(çokluk diye bir şey de yok olmuştur artık)
İZ’de ayrı gayrı kalmasın.

Kendimce hep anlamaya çalıştığım BİZ BİR İZ’i bu şekilde açarak düşünüyorum bir süredir.
Bir ben varım ayrıyım,
Bir de benim tenzih ettiğim, tekbir ettiğim
karşımda ve gayrımda sandığım RABBim var
durumu iki uç oluyor,
ip bu iki ucundan dolayı iğneye sığmıyor.

Benlik halim sürdüğü için de, kendimde ayrı bir varlık gördüğüm için de,
kibirlenenlerden oluyorum, yani mücrim ve cezâya uğrayacak olan durumundayım,
(ki; bunu anladığımdan bu yana bir iki saattir korkuyla tevbe etmekteyim, çok üzgünüm)

Bu halimle nasıl tevhid ehli sayılayım, nasıl kul olduğuma kanaat edeyim, nasıl üzülmeyeyim.
İncecik bir ipten misal ile neler anlatılıyor,
Ve bu anladıklarımın da (az demek tuhaf), bir hiç olduğuna eminim.

Anlamak gereken ne çok şey var, ve ne az zaman.
Ne büyük yanlışlar, hatalar, kabahatler ve idraksizlikler içindeyim,
Ve ne kadar az tevbem var.

Ne kadar kıymet verilip, seçilip, murad edilip yaratılmışız,
Ve ne büyük isyan ve haddi aşmışlık ve “ben”lik ile kendimizi mahcup etmişiz.
Düşündükçe üzüntüm artıyor.

Hiç kolay değil ki, insanın kendisini “Ben”siz sanması.
Bunu başarabilmemizi Rabbi Teâlâ murad ederse ancak başarırız.
Kendimiz bu işin üstesinden gelmeyi çok istesek de bu “ben”likle nasıl olsun.


İğnenin deliğinden geçmek nasıl mümkün olacak?
“Bu merak, endişe ve korku hisleri hep ham aklım ve ruhum gereği elbette,
ne olması gerekiyorsa, Allahü zül celâli vel ikram Hazretleri ne murad etmiş
ve dilemişse o olacak, ve muhakkak her OL-AN hayr olacak.”

diyerek kendimi teselli etmeye çalışıyorum.
Ama teselli olmak istediğim bir şey değil, bunu da biliyorum.
Zanlarımız bizi esir ettiğinden biz onlarla sarılı halimizle,
engelli tefekkürlerimizle hislerimizden bahsediyoruz.

Allah Teala selamet ve şifa ihsan buyursun inşaallah.
Bu âyet-i kerimeleri çok sığ bile olsa düşündürten Rabbim'e ümit içinde dua ediyorum,

Hepimiz, BİZ için inşaallah

"Allah'ım BİZ senin çok kibirli ve bunun için çok üzgün ve pişman olmuş olan kullarınız,
SEN BİZ'i af ve mağfiret et ve bizi ehl-i Tevhid olan kulların arasına dahil edip,
orada dâim selamet bulanlardan eyle inşaallah.

Zâtın ve Uluhiyyetin hatrın için,
ve Resûli Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yüksek hatırları ve muhabbetleri
hürmetine duamızı makbul eyle inşaallah Allah'ım.
âmin ve ecmâin!.
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Deve iğne deliğinden nasıl geçer?

Mesaj gönderen MINA »

İnsan ihlası ister ama yaratamaz...Yaratmak Allah'a mahsustur..
Nasıl ki, çiftçi tarlasını eker ama buğdayı yaratamaz, sebzeyi, meyveyi yaratamaz onun gibi..
Çiftçi tarlaya tohumu eker, sonucu Allah verir.

Kul'da Allah'ın rızasını gözeterek, Allah'ın razılığını umarak ibadetlerine devam ederse, bu ihlası istediği anlamına gelir ki, zaten ve çok şükür ki namazlarımızda OKUduğumuz Fatiha suresinde, bunu istemekteyiz..

İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în.” “Sadece sana ibadet eder, sadece sana dayanır, senden yardım dileriz.”

Ve illaki sabırla...Çünkü diyor sohbeti anlatan, şeytan vesvese verir..verebilir..
Bak bu namazın huşuyla olmuyor, aklına neler geliyor, böyle namaz olmaz, en iyisi sen olgunluk çağına gelince namaza başla..
Olmuyor diye bırakılmamalı...Allahım elimden gelen bu, umuyor ve diliyorum ki, sen güzelleştirirsin demeli ve devam etmeli...
İhlas Rabbin kuluna kalbine ihsan ettiği bir haldir...Kul bunu yaratamaz..Ancak ister..
Nasıl ister..
Bir arkadaşıyla karşılaştığında, Allahın rızasını umarak, tebbessümle ona selam verip hal hatır sorduğunda, yoldaki zarar verici bir dikeni kaldırıp, Allah'ın hoşnutluğunu umarak ister..
Kendi gibi aciz insanlardan hiçbirşey beklemeyerek, onların övgüsünün de, yermesinin de bir anlam taşımadığını anlayarak ister..Yani gayesi Allah c.c olduğun da..

Hac veya umresini Allah için yaptığında, orucunu Allah için tuttuğun da, namazını Allah için kıldığında, ve özellikle namazları vaktinde kılmaya geyret ettiğinde, çünkü Allah o vakitte kılınmasını istemiştir, namazı ertelemeyerek, en zor şartlarda bile hiç olmasa farzını kılmalıyım diyerek ve uygulayarak kul ihlası diler Rabbin'den..
Şartların normal olduğu zamanlarda ise daha dikkatli kılmaya özen göstererek, tesbihat ve duasını gönülden yaparak kul ihlası ister Rabbin'den..
Samimiyetle devam edilidğinde inşallah YÜCE ALLAH c.c ihlası kulunun kalbine nakşeder..

Amellerin ruhu ihlastır..Allah rızası için yapılmayan, iş hangi iş olursa olsun, boştur..

Sohbette devamla şu husus dikkat çekiliyor, hırs ihlası zedeler..Çünkü hırslı olan kişi daha fazlası der, dünyevileşir, dünyevileşen de riyaya düşer...Hem öyle bir düşer ki kendi bile farkedemez halini..
İnsanların yüzüne gülerken, daha fazla dünyevi çıkar nasıl sağlarım diye güldüğünün farkında bile olmaz...O yüzden hırs değil, iktisatlı olmak gerek..İsraftan kaçınmak gerek..
Hem hırs harama bulaşmaya sebep olabilir, gelirinden fazla gideri olan, daha fazla kazanma hırsıyla, Allah'tan uzaklaşabilir...Allah muhafaza...

Yinelemek gerek konunun ÖZünü...
ihlaslı kullardan olmak istendiğinde, sabırla ve duayla devam edilmeli kulluğa..
Allah c.c Kerimdir...

ESselâm ve duayla..



Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: Deve iğne deliğinden nasıl geçer?

Mesaj gönderen nur_umim »

KiM?
İlâhe İllâ Allah!” DERse
CeNNete girer!..


Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın kullarından kim "Lâ İlâhe İllallah ve Muhammed Rasulullah" derse ona cehennemi haram kılmıştır.” buyurmuştur.
(Buharî-Müslim)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim ortağı olmayan Allah’tan başka İlâh olmadığına, Muhammed’in Onun kulu ve Resulü olduğuna, İsa’nın, Allah’ın kulu ve Rasulu olduğuna ve Meryem’e kendisinden gönderdiği bir ruhu olduğuna, cennetin gerçek olduğuna, cehennemin gerçek olduğuna şahidlik ederse, Allah o kimseyi yaptığı ameline göre cennete koyar" buyurmuştur.
(Ubade ibn Samit ra’den; Buharî-Müslim)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim ihlasla "Lâ İlâhe İllallah" derse cennete girer.” buyurmuştur.
(Muaz bin Cebel ra’dan; Ebu Davud sahihtir.)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah vechini isteyerek kim "Lâ İlâhe İllallah" derse Allah ona cehennemi haram kılar!.” buyurmuştur.
(İtban bin Malik ra’dan; Buharî-Müslim)
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: Deve iğne deliğinden nasıl geçer?

Mesaj gönderen simurg »


İhlas ile "Lâ ilâhe İllallah" dememizin
nasıl da eşi benzeri olmayan bir saadet ve selamet olduğunu azıcık bile olsa anlayabilmemiz için,
bizim akıllarımıza (deve) ve dolayısıyla o aklın imtihan sahası olan hayatlarımıza
iğne deliğinden geçme imtihanları yaşatılıyor sanırım.

Hâlâ, sırr-ı kader ve imtihan ne demek bunlara mânâ bakımından vakıf olmadığım halde
en yeni yaşamış olduğum ve kimsenin yaşamasını hiç istemeyeceğim bir durum ile,
idrakime yansıyanları dilim döndüğünce yazmak istiyorum kardeşlerim.

Eksik ve yanlış ifâdelerim illâki olacaktır,
okuyacak olanların hüsn-ü zannını umarak ve dileyerek söze başlayayım inşaallah.

İğne deliğinden geçmek meselesini düşünmeye başladığımda herşeyin bu kadar hızlı olacağını,
Ve bu derece hayret üstüne hayret yaşayıp,
Rabbime ve yazdığı kaderine razı olma imanımın böyle yükseleceğini hiç bilmiyordum.
Elhamdülillahirabbülâlemin.

Her fırtınanın ardı sukunet ve durulma oluyor,
Her gecenin sonunda güneşin doğuşu ile karanlıklar aydınlığa dönüyor,
her darlığın arkasından genişlik ve ferahlık zuhur ediyor.
Hem öğrendim ki; iğnenin deliğinden geçtikten sonra her yer kâinât kadar genişliyormuş,
geçene kadar sabretmek şart, sabırsızlıklarımız mahcubiyetimize dönüyor çünkü.

Ben gibi nakıs akılların ve ilimden câhillerin Rabbine hamdetmesinin bile
ne demek olduğunu anlayabilmesi için bazı şeyleri yaşaması (yaşatılması) ve görmesi (gösterilmesi) gerekiyor,

Aslında hamdetmek noktasında ne kadar âciz olduğumuzu gösteriyor herşey bize,
geçmişteki imkanla imtihan zamanlarımı hiç unutmadığım halde,
yeni imtihan sahalarında, yine benzer şeyleri yaşamak;

Hayy-at bağışlanmış bir kul olmanın gereği,
hayatın temel gerçeği,
ve pişmek hali için olmazsa olmaz bir durum sanırım.

Her seferinde çıkamayacağımı sandığım kuyularda sansamda kendimi
her yeni serüvende yeni dersler,
yeni bir açıdan anlamalar içinde buluyorum kendimi.

Darlık ve zahmetleri nefsimize bir terbiyeci, yol gösterici ve derman eden,
peşi sıra gelen genişlik ve rahatlık halini vererek de,
bize KENDİsini BİLdirme-BULdurma-OLdurma-YAŞAtma YOLcUluğunda,
ayaklarımızı sabit yürüten,
Âlemlerin ve benim Rabbim olan Allah’ıma sonsuz hamdediyorum.

Acziyete şükredilmez gibi göründüğü halde,
bunca öğrettiklerini görüp yaşadığımda, şükredecek durumda buluyorum kendimi.
Ben bu kadar âciz olmasam, acziyetin elinde bunca darlık ve tutsaklık yaşamamış olsam,
Rabbim’in kudret, azamet ve rahmetini nasıl hissedip anlardım?
(Bu anlamalar hep miktarımız kadar anlamalar elbette)

”Çok âcizim!” derken kendime,
iç sesim hiç durmadan şunları söylüyordu dün ruhuma,
(Dinlemeyi henüz çok başaramasam da, bazı sözleri duymamak mümkün olmuyor.)

“âcizsin elbet, lâkin acziyetinide yaratan ve bilen Rabbin değil mi?
Ve şükürler olsun ki, senin her halinden haberdar OL-AN yine O değil mi?
Şükretmek işte tamda bu hal için aslında.
Bu âciz kulunu bunca acziyetiyle yapayalnız bırakmaz, bırakmadı, O Erhamerrahimin’dir,
hiç boşuna değil damla damla erir gibi darlanmalar,
şu varlıklar âleminde hiçbir zerrenin boşuna yaratılmadığı gibi tıpkı,
kulunun imdadına, kulun aklına gelmeyecek güzellikleri ile yetişir,
en güzellerden bir güzelin elini sana uzattırır da,
kul ham aklı ile şaşar kalır işte böyle.
şükrün nasıl yetmeyeceğini,
her şükrün yine bir şükre muhtaç olduğunu öğreniverir”


Neredeyse acziyetimden bile mutlu olacak hale döndürülüverdi kalbim.

Şefkate, merhamete, ipek gibi yumuşak bir ses ve latif sözlerle gönlüne dokunulmasına sebep olduktan sonra,
darlık en büyük bir lutf-u ilahi, bir ikram-ı nimet ve bir selâmet kapısı oluveriyor insana.

Gidilen yolculuktan dönmek ihtimali bile olmayabilir denilen bir zorlu yolculuk yapmak gereği olmuştu.
Şartlar imtihanın içindekiler kadar dışındakiler içinde çok ağırdı.
Kimsenin haberi olmadan hakkını gasp edebilir ve zararda verebilirdik,
Ve bundan çok korkuyorduk.
Bu karışık halden kurtulmanın imkanı bize göre yoktu elbette,
Ve kendi başımıza bırakılacak ve kendimize göre davranacak olsak
muhakkak herşey çok zor ve ağır geçecekti.

Yapabileceğimiz tek ve doğru olan şey, BİR kapıyı tıklatmaktı.
Başka çâre kalmadığı içinde bu ihlasın taa kendisiydi aslında,
Bizler ihlasa ulaşmamış olsak bile, zoraki ihlaslı işler yaptırılanlardık şimdi.

Ve bu baştan sona çok büyük bir rahmetti.
Herşey Allah’ın elindeydi buna zerre kadar şüphemiz olamazdı.
Teker olmanın bütün sevimliliği gösteriliyor, yaşatılıyordu
Çok şükrettim çok, ve ne kadar şükür edersem edeyim yetmeyeceğini çok iyi anladım.


En rahat yolculuğu kendi imkanları ile nasıl sağlayabilir bir insan,
Otobüste kaç boş koltuk alabilir ve etrafını koruyabilir ki?
Ama insanın sahibi varsa, ve O kendisinden haberdârsa
Otobüsü bomboş getiriyormuş ayağına,
Umamayacağı kadar konforu ve güvenliği de yanında ikram ediyormuş

Ve herşeyi sadece izledik annemle dün.
SADECE İZLEDİK, diyorum çünkü hiçbir şey yapmamıza gerek bırakılmadı.
Denizde yüzen biz değildik, eller üstünde yüzdürülen ve zahmetsiz sahile ulaştırılanlar olmuştuk.
Eve gelir gelmez birazı aklımda kalan âyet-i kerimeyi buldum,
Dilim bu âyet ile şükrünü sürdürsün istemiştim,

NİSA SURESİ-126. Âyet-i Kerime

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı).
Ve kânallâhu bi kulli şey’in muhîtâ(muhîtan).

“Göklerde ne varsa, yeryüzünde de ne varsa hepside Allah Teâlâ'nındır.
Ve Allah Teâlâ her şeyi kuşatmış bulunmaktadır.”
(Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri)


Allah Teâlâ herşeyi ihata etmiştir, ise O’dan gayri ne kalmıştır.
Bizim kendimize büyük görünen sıkıntılarımız, Allah Teâlâ’nın kuşatıcılığı ve ilmi yanında ne kadar olabilir ki?

Bugün, düne ait tek bir iz yok şimdi,
Hayretim başka hayretlere eklenerek sürüp gidecek.
Dün üzülüp, darlandığıma bugün utanıyorum.
Bir başına sanıp kendimi, sanki en ufak bir şeye bile müdahalem sözkonusu sanıp
dertlendiğime şimdi çok utanıyorum.

Ve mahcubiyetim aczim gibi beni yine Rabbime döndürüyor.
"Yâ Rabbim, ben seni hakkıyla bilemediğim için çok üzgünüm, affet ne olur?" diyorum her an.

Cana cefâ kıl ya vefâ,
Kahrında hoş lütfunda hoş
Ya derd gönder yahut devâ,
Kahrın da hoş lütfunda hoş.

Hoştur bana senden gelen,
Ya hil’at-ü yahut kefen,
Ya taze gül yahut diken,
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

Gelse celâlinden cefâ,
Yahut cemâlinden vefâ,
İkisi de cana safâ,
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

Ey padişah-ı lem yezel,
Zat-ı ebed, hayy-ı ezel,
Ey lütfu bol, kahrı güzel,
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

Ağlatırsan zâri zâri,
Verirsen cennette huri,
Lâyık görür isen nâr’ı
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

Gerek ağlat gerek güldür
Gerek dirilt, gerek öldür,
Aşık YUNUS sana kuldur,
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

Hz.YUNUS EMRe


Duygularımı bu şiirle benzeştirsem de,
aslında biliyorum bu şiirin manasının hiçte benim anladığım kadar olmadığını.

Ama sözün özünde hep O varsa,
Ve zâten sadece, Hep O olduğundan,
başka HİÇ BİR şey ifâde bulamıyor.

Çünkü başka şeylerden söz edebilmek imkanı kayboluyor.

Yol hiç bitmeyecek anladım,
Yolda bulundurulmanın şerefine sonsuz hamdü senâlar olsun!.

Allahü Zül Celâl Ve’l İkram Hazretleri cümlemizi Rahmetiyle mâmur eylesin!.
Bizleri, gözbebeği olan ve Güzeller güzeli ehl-i Muhabbet ve Muhammedi olan Hass-ül hass’ın gönlünden ayırmasın.
İncilerini incitmemize asla fırsat vermesin,
Onların MuhaMMedi MuhaBBetleriyle gönüllerimiz ve hayatlarımız âbâd olsun!
Allah Teâlâ cümlemizi rızasında eylesin inşaallah. Âmin!.
Cevapla

“►Soru - Cevap◄” sayfasına dön