Canlıyı cansızdan ayıran özellik nedir?

Sorularınızı Ayet ve Hadisler ışığında cevaplamaya çalışacağız.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Canlıyı cansızdan ayıran özellik nedir?

Mesaj gönderen halimkok »


Âlemdeki varlıkları temel olarak;

-CANLI
-CANSIZ

olarak ikiye ayırırız.

Peki;

Canlıyı cansızdan ayıran özellik nedir?
En son halimkok tarafından 06 Ara 2009, 20:53 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

CAN dır üstadım CAN.

CAN : Muhammedi Nur - Nur-u Mim - Nurullah - Nur'un A'la Nur.

Allah Celle Celalehunun Nur'undan üflediği ve halen HAYY diriliğinin kaynağı olan Allah Celle Celalehunun her an üflediği Nurunun Hayylığıyla Madde aleminde CANLI olarak adlandırdığımızı düşünüyorum. CANSIZ da bellidir Nursuz, Ruhsuz eşya, madde vs. gibi
Resim
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Mesaj gönderen israfil »

Cansız var mı?
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Ne güzel cevaplar geliyor Allah cc. razı olsun...
Ve Allah cc. bereketler versin inşallah...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Özündeki Nurumimden ve ALLAH c.c dan haberdar olup olmaması...

Selam sevgi ve dua ile
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Tek fark; "-LI" ve "-SIZ" olmalı derim.. O da öyle söyleyişimizden dolayı..
CAN dediğimiz hayat denilen HAYY oluş ;
CANsız sanılan cisimlerde Bâtın,
Bitkilerde sınırlı Zâhir,
Hayvanlarda âşikâr Zâhir ve
İnsanlarda mükemmel zâhirdir.
Ancak her sûret, sîretinin gereğini gösterir...

CANdan Muhammedi Muhabbetler..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Abdullah b. Ömer (r.a): “Hz. Peygamber (s.a.v.)Bedir Savaş’ında kafirlerin cesetlerinin atıldığı kuyuya yukarıdan baktı ve: “Rabb’inizin size vadettiğinin gerçek olduğunu gördünüz.” buyurdu. Kendisine:” Ölmüş cesetlere mi sesleniyorsun” denildi:” Siz onlardan daha iyi duyamazsınız, fakat onlar cevap veremiyorlar.” buyurdu.”demiştir.(Sahîh-i Buhârî, Kütüb-i Sitte Serisi:1, hadis no:689)

Ölmüş ceset ne demekki!. Cesetin birde ölmemiş olanı mı var?

Ölü(cansız) sandıklarımız diri(canlı), diri(canlı) sandıklarımızda ölü(cansız) olabilir. Bunu nasıl ayırt edeceğiz? Sanıyorum ki El Hayy olan Rabbimiz’in EL Hayy oluşuna şahit olan diridir. Yani Ahdullah’a(la ilahe illallah)’a ve aynı zamanda da Hz.Muhammed (sav)’in O’nun kulu ve Resul’u olduğuna şahit olanlara canlı, şahit olmayanlara da cansız diyebiliriz” diye geçti gönlümden. Tabi bu arada bu şahitlik ancak ve ancak beden-nefs-kalp ve ruh dörtlüsündeyken olabilecek bir şahitliktir diye düşünüyorum. Hadisi şerifte ise Resulullah(sav)in “Siz onlardan daha iyi duyamazsınız, fakat onlar cevap veremiyorlar.”deyişi bir rüya (kabus) halini bana çağrıştırdı. Halk dilinde karabasan denilen olay vardır, bişiy sizi boğazlar,sıkar v.s ama siz cevap veremezsiniz, konuşamazsınız gibi sanki. Yani aslında aklıma çok şey gelmekte ama toparlamakta güçlük çekiyorum. Kısaca konuşmak, duymak, yemek, içmek v.s. diriliğin işareti değildir.Dirilik sadece ve sadece Ahdullah’a(la ilahe illallah)’a ve aynı zamanda da Hz.Muhammed (sav)’in O’nun kulu ve Resul’u olduğuna şahitliktir diye geçiyor gönlümden.


Sevgilerimle,

Es Selam (c.c)
En son Gul tarafından 06 Ara 2009, 23:49 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Gerçekten (gönlü) Başka birine sorsak;

-Dalga mı geçiyorsun sen benimle... Bundan basit ne var...

Canlı... şöyledir
Cansız böyledir.


der geçer.

Veya bakıp ta bize;

- Şunların uğraştığı şeye bak... Henüz canlıyı cansızı ayırt edemiyorlar...

diyebilir... Oysa;


Hz. Ebu Bekir (R.A);

" Bir kişi cennete girecek dense o kişinin ben olduğumu umarım. Bir kişi cehenneme girecek dense, o kişinin yine ben olacağından korkarım."

buyuruyor.

Mü' mine düşen ümit ile korku arasındaki denge ise...

Bakın halimiz ne güzel...

BİZ, basit bir soruda dahi... Ne;


"Kesin olarak doğru bu"

diyoruz... Ne de;

"Benim bidliğim yanlıştır"

diyoruz.

Bildiklerimizi BİRleştiriyor... BİZleştiriyoruz...
Gönlümüzü paylaşıyoruz.

Halimiz bu olduktan sonra soruya cevabımız mutlaka doğrudur...

Çember 360 derecelik bir dairedir...
Benim gördüğüm ancak bir yönüdür... Bununla çemberi bilmiş olmam...
Herkesin gördüğünü de bilirsem o zaman çember tamamlanır...

Allah cc. razı olsun inşallah
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
alaimisema7
Üye
Üye
Mesajlar: 43
Kayıt: 04 Nis 2008, 02:00

Mesaj gönderen alaimisema7 »

Hz. Mevlânâ da gerek Mesnevi-i Şerifte ve gerekse Divan-ı Kebir'de bu konu üzerinde durmuşlardır. Mesela Mesnevi'nin 3. cildinin 1019 numaralı beyitinde aynen şöyle buyurmaktadır.

(Cansız gibi görünen varlıklar, biz derler, duyarız, işitiriz, görürüz, bakarız. Fakat sizin gibi namahremlere, yabancılara, anlayışsızlara karşı susup durmaktayız.)
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Sevgili Halim Can,

Dünyadan 360 tane meridyen geçtiği varsayılmaktadır. Ve ilgili hesaplamaların hepsi bu varsayıma göre yapılmaktadır. Her bir meridyen arasındaki saat farkı 4 dakikadır. Bu ne demek? Güneşin önünden her 4 dakikada bir merdiyen geçmektedir. Ve 24 saatte çember tamamlanıp dünya kendi etrafındaki dönüşünü tamamlamaktadır. Böylece dünyamızda gece ve gündüz oluşmaktadır.

BİZ hepimiz BİR DÜNYAyız. GÜNEŞimizde RESULULLAH Sallallahu Aleyhi Vessellem.

Resim

4 dakikada bir güneşimiz dünyamıza ve dünyamızda güneşimize es Selam deyişini tamamlamakta.

Hocamızın dediği gibi 2 yoktur. 1 vardır ve 1 daha vardır. Yani 1 gün vardır 2. bir gün yoktur. Ancak 1 gün daha vardır. 1 GÜNde vakti saati gelen Resulullah (sav) ile selamlaştığını farketmekte, vakti saati gelmeyen ise sabah oldu işe geç kaldım, öğlen oldu çok acıktım, akşam oldu tv yi açalım, çok geç oldu yatalım demekte.

Farkedenlere
Farketmeye çalışanlara
Farkedemeyenlere

Es Selam



Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Ve Aleykümselam Sevgili GÜL Can…
Paylaşımınız gönlümde ne çok şey çağrıştırdı bir anda…


Meridyen: MüRiD- YeN gibi…

Y… Üçüncü tekil şahıs… Yani O
N… NûN…

MüRiD… ise ;

Tasavvufta Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için evliyâ bir zâtın terbiyesi altına giren
talebe.
Mürîd, mürşidinin (hocasının) yanında cenâze yıkayıcısının elindeki ölü gibi olmalıdır.
(İmâm-ı Rabbânî)
Allahü teâlânın sevgisi ile ve O'nun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanan mürîd, bilmediği,
anlıyamadığı bir aşk ile şaşkın hâldedir. Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez. Her işinde Allah'tan
korkar, titrer. Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri y apmak için çırpınır. Her işinde
sabır ve affeder. Her geçimsizlikte, sıkıntıda kusûru kendisinde görür. Her nefeste Allah'ını
düşünür. Gaflet ile (Allahü teâlâyı unutmuş olarak) yaşamaz. Kimseyle münâkaşa etmez. Bir
kalbi incitmekten korkar. Kalbleri, Allahü teâlânın evi bilir. Eshâb-ı kirâmın hepsini;
"radıyallahü teâlâ anhüm ecmaîn" diyerek anar. Hepsinin iyi olduğunu söyler. (Abdülhâk-ı
Dehlevî)
Mürîd olanlar, severler, kalblerine kendilerine âit olan bir isteği, arzuyu getirmezler.
Gayretleriyle tasavvuf derecelerine yükselmeye çalışırlar. (Ali Sincârî)


Her bir meridyen arasındaki 4 dakikalık farkın
DÖRT’ ü; 4 Unsurdan oluşan insanı

FARK ise;
Kâinatta hiçbir zerrenin diğeri ile aynı olmayışı…
Hocamın dediği gibi hiçbir atomun diğerine yaslanamayışı… yalnızlığı…
Kendi başına dönüyor oluşu…

Kendi çevresinde dönüş 360 derece…
Ki bu ÇEMBER’ dir…
SON’ u BAŞıdır…

Kendi etrafımızdaki dönüşü 4 Unsura bölersek
360/4 = 90 çıkar ki…

Doksan derecelik dört açı ile çember dörde bölünmüş olur…

Dört çizginin her biri ayrı bir yöne işaret eder…

Ön-Arka-Sağ-Sol

Ki bu yönler şeytanın bize yanaşacağını söylediği yönlerdir…


“Sonra onlara önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım, sen de çoğunu şükredici bulmıyacaksın “ A’raf Suresi 7/17

Bir dönüş 24 saat = >> 4 x 6 = Dört Unsur x Altı Yön…
24 saat = 1.440 dakika >>> 4 x 360 >>> Dört Unsurun her biri kendi etrafında dönmekte
Ve her birinde 4 tane 90 derece dik açı ile dörde bölünmüşlük ile

1.440 >>> 1 Dönüş ( BİR ile dönüş) 4 x 4 ve sonunda 0 (sıfır) yani daire…

Ayrıca diğer “Ne yaparsınız?” başlığı ile sorduğum soruda;


Varmak istediğiniz bir yere doğru yola çıktınız.

Çölün ortasındasınız…

Baktınız ki yanınızda ancak 6 gün yetecek kadar erzak ve su var.

Varacağınız yer ise henüz 9 günlük mesafede.

Yürüyerek 6 gün boyunca size yetecek olan erzak ve su ile…

hiç yürümeden olduğunuz yerde beklerseniz 10 gün idare edebileceksiniz.

Bu durumda ne yaparsınız?


360 derecelik çember

3 gün oruç ile
6 gün erzak ile
0 HİÇ liğimiz ile…

Ki 3+6 = 9 günlük yol eder… ve çember tamamlanır. YOL bitmiştir…

Daha da bir çok şey var ama…

Şimdilik gönlüme ilk düşenleri böylece aktarmış olayım…

Kâinatta CİSİM-sel olarak her bir atom kendi başına dönüyor olsa bile…

Gönül söz ile… manâ ile birbirine ne çok şey katmakta…

Allah cc. Razı olsun inşallah…

Muhammedi Muhabbetle…
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
HAS-AN
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 570
Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAS-AN »

C-AN’LI
C-AN’SIZ

BENDE **AN** AÇISINDAN BAKIYORUM CANLI KELİMESİ AN ‘I YAŞAYAN
AN’DA VAR OLAN AN’LARIN FARKINA VARIP GERÇEK MANADA
HAYY OLAN
HER NEFES ALIŞTA CANLI HER NEFES VERİŞDE CANSIZ OLDUĞUNU İDRAK EDEBİLMEK

C-AN’SIZ İSE SADECE NEFES ALIP VEREN GEÇMİŞLE YAŞAYAN
OYSAKİ DÜN YOK ARTIK GELECEKSE HAYAL AN’DA
HAYY-LIĞINI UNUTAN DÜKKANLARDAKİ MANKENLER MİSALİ
ÜZERİNE GİYDİRİLENİ GİYEN KALIPTAN NASIL ÇIKMIŞSA ÖYLECE DURAN
KABINI DOLDURMAYA ÇABALAMAYAN



**AN'DA**

BALÇIKDIK AN CEREYANIYLA
CANLANDIK
KEMİKLENDİK ETE BÜRÜNDÜK
ANSIZIN CAN DA CANSIZLAŞTIK
MUSALLADA YIKANIRKEN
EHL-İ BEYT
ONU YUYANIN
TEVHİD DİLİNDE OLDU FERYAT
KİM DEDİ AN’DA GİTTİ DE
CANSIZ DIR DİYE
DOĞDU RAHİMDEN CANLI
KIPIR KIPIR
AN’DA KONULDU
SAL BEŞİĞİNE
KİM DEDİ O CANLI DİYE

0712091420
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Bir şey mutlak zikredilince kemâline masruftur,”; yani, o şeye sahip olan en mükemmel fert anlaşılır. Bu kaideye göre, hayat denilence de insan hayatı akla gelir.

Bizim, diğer hayat çeşitleri hakkındaki bilgimiz özet bir bilgidir; tahminlere dayanır. Kendi hayatımız hakkında ise vicdanımıza dayanan doğru bilgilere sahibiz. Bu sebeple söz konusu vecizeyi, insan hayatını esas alarak anlamaya çalışmamız daha doğru olur.

Hayat, ruhun bir sıfatıdır. İrade, görme ve işitme de ruhun sıfatlarıdır. Fakat, hayatın bu noktada ayrı bir yeri vardır. Ruh, hayat sahibi olduğu için görmekte, işitmekte, irade etmektedir. Kaynak sıfat, ‘hayattır. Yoksa, ruh, işitme sıfatına sahip olduğu için görüyor, yahut irade sıfatına sahip olduğu için işitiyor değildir.İşte hayatta bütün sıfatlar memzuç, yani birbiriyle mezc olmuş, karışmış, bitişmiş ve bir tek şey haline gelmiş olduğu içindir ki, İlâhî sıfatlar gibi, esma ve şuunat da hayat ile bilinmektedir.

Hayat sıfatı, Allah’ın ‘Hayy’ yani ‘hayat sahibi’ olduğunu açıkça gösterdiği gibi, O’nun ‘Kayyum’ olduğunu da bildirir. Hayatın gitmesiyle, beden hiçbir vazife göremez hale gelir; yıkılıp dağılır. Bu hal gösteriyor ki, hayat Kayyum isminin de bir cilvesini taşımaktadır. Bu âlemdeki her mahluk da, varlığını Allah’ın Kayyum isminin bir tecellisiyle devam ettirmektedir. İnsanın bütün organları gibi, bütün duyguları ve bütün his dünyasının da faaliyet göstermesi hayat sıfatı sayesindedir. Elimizi kaldırıp indirmemiz, yürümemiz, kalbimizin, midemizin ve diğer organlarımızın çalışmaları hep hayata dayandığı gibi, sevmemiz, korkmamız, istek duymamız, heveslenmemiz, öfkelenmemiz, şefkat etmemiz de hayat iledir. Hayatsız cisimlerde bunların hiçbiri görülmez.


“Ruhumuzun işleri” diyebileceğimiz bütün bu faaliyetler, İlâhî “isimlerden ve şuunattan” haber verirler. Üstadımız “kâinatı bir ağaca, elementleri onun dallarına, bitkileri yapraklarına, hayvanları çiçeklerine, insanları ise meyvelerine” benzetmiştir. Hayat mahsulü veren şu kâinat tezgâhının en mükemmel neticesi insan hayatıdır. Bu hayat, tek başıyla, bütün kâinatta tecelli eden isimleri, sıfatları ve İlâhî şuunatı gösterebilecek bir mahiyete sahiptir.

Üstadımızın hayat için kullandığı şu ifadeler, konunun daha iyi anlaşılmasına ışık tutar: “Hem Rahman, Rezzak, Rahîm, Kerim, Hakîm gibi çok esma-i hüsnanın cilvelerini câmi’ ve rızk, hikmet, inayet, rahmet gibi çok hakikatleri kendine tabi eden ve görmek ve işitmek ve hissetmek gibi umum duyguların menşei, madeni bir acube-i hilkat-i Rabbaniyedir.” (Lem’alar)

Rızık, hayat sahiplerine lazımdır. Hikmet, hayat sahibinin her hücresinde, her organında çok net olarak görülür ve okunur. İnayet ve rahmet, ancak hayat sahiplerine yapılır.

Şifa ancak hayat sahipleri için geçerlidir. Tevbe etmek ve affedilmek de yine günahkâr hayat sahipleri için söz konusudur.

Gazap, kahır ve ceza verme de yine hayat sahiplerinde bulunan özelliklerdir.
Şükür ve hamdi hayat sahipleri yaparlar.
İman, marifet, muhabbet gibi ulvî meziyetler ancak hayat sahiplerinde bulunabilir.

İlim, irade, görme, işitme gibi sıfatlar hayat sahiplerine mahsustur.
İzzet ve zillet, tevazu ve kibir hayat sahiplerinde bulunur.


Alaaddin Başar
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

“Canlıyı cansızdan ayıran özellik nedir?”

Bunu soran AKIL’ dır…
Öyleyse ayrı gören de akıldır…

Lâkin; Bilmiyorsa nerden hüküm vermiştir canlı ve cansızı ayıran bir özellik olduğuna…

Ayrı görüyorsa vardır her aklın kendine göre bir bildiği…

Zaten AKIL hep ayırandır… BİR türlü BİRleştiremez…
Çünkü bilmez… Bilebildiğini doğru kabul eder…
Oysa bilir ki doğruları da sürekli değişir…

Hayatın SIRR’ ını çözmeli… KENDİ’ ni bilmeli ki…
Bu soruya gerçekten doğru cevap verebilsin…

Hayat her nefeste yeniden yeniye akıp gitmekte…
Yarın ne der bilinmez… Ama akıl bugün bakıp ta diyor ki;

Canlıyı cansızdan ayıran özellik;

Canlı; TÜKETİCİ’ dir…
Canlılığının devamını tükettikleri ile sürdürür…
CANlının AKLI da CANlı ise…
BİLir bu MUHTAÇlığını…

İnsan var olduğunda ihtiyacı olanı hazır bulmuştur Âlemde…
Hz.Âdem’ in kileri erzak dolu değildi herhalde…
Öyleyse kendisine bu canı veren muhtaç olduğu şeyleri de vermiştir…
Belki de akıl tüm bunları çabasız, gayretsiz kolayca ve hazır bulduğu için
Kendini bir şey sanır da… kendini bildiğini sanır…

Oysa CANlı ACİZ’ dir… CAN’ ı VEREN ise AZÎZdir…
Bir nefesi alamasa veya veremese…
Birkaç gün susuz kalsa…

Öyleyse CANlılık şartlara bağlıdır ve geçicidir…
Nitekim her canlı (nefs) ölümü tadacaktır…

Bu varlığın cisimsel canlılığı içindir…
Eğer ki GÖNÜL canlı ise
Bilir zaten kendini cansızdan ayıran ÖZ-EL’ i…

“Ey İblîs! buyurdu: o benim iki elimle yarattığıma secde etmene ne mani' oldu sana?”
SÂD Suresi 38/75

O İKİ EL… RAHMAN ve RAHİM elleridir…

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM… OL-AN ÖZ' ümüz

Tüm VAR’ lığın ÖZ’ ü….
CANlı da O’ndan… CANsız da O’ndan…
Hakikat-i Muhammedî...

Öyleyse CANlı’ yı CANsız’ dan ayıran özellik;

HAKİKÂT’ tir…

HAKİKÂT’ i BİLEN bilir ancak… ayıranı BİRleştireni…

Her AKIL, her GÖNÜL bir HAKİKAT' tir...
Ve BİZ CANlılığımızı sürdürebilmek için MUHTACız...
Aklının ve gönlünün sadakasını verenlerden...
Bizimle paylaşanlardan Allah razı olsun...

Muhammedi Muhabbetle...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Halim can, dediklerin çok güzel Allah razı olsun. Buna az evvel Hocam'ın Rahman ALLAH c.c ve ER-RAHMAN zevkini çevirirken rastladım:


"Dirilik öylesine önemli ki cansız tuzu yiyen canlı, özünde dirildiğini görür. Can dediğimiz; cansızı, canın parçası kılan oluşumun adıdır."
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Allah cc. cümlemizden razı olsun inşallah Gariban Can...
Güzel olan arayışımız... Aradığımız...


"Ben dedi, onların görmediklerini gördüm de Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım, ve bana nefsim böyle hoş gösterdi"
TÂHÂ suresi 20/96



Altınları eriterek yaptıkları buzağı heykeli CANsız...
Toprak CANsız... iken Resulün (Cebrail) ayağı değdiği için kendi canlanmakla kalmıyor... Cansıza da can oluyor...
Samirî bu topraktan bir avuç alıp buzağı heykelinin üzerine atınca
buzağı böğürmeye başladı...

Bizim üzerimize de bir avuç toprak atılmış...
Suretimiz İNSAN olduğu için biz konuşuyoruz...

Fakat Âleme iyi bakmak lâzım CANlı kim... CANsız kim...
CANlılığın mahiyetini belirleyen El-Musavvir Esması ile İnsanız hamdolsun...

Güzel olan bu Gariban Can...
Muhammedi Muhabbetle...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
elifdostu
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 06 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen elifdostu »

"RUHLA İRTİBAT KURAN HER ŞEY CANLIDIR" (MÜNİR DERMAN)
Âmaya renk tarif etme,
Siyahtan gayrını blmez,
Aşığa DOST'tan bahsetme,
ALLAH'tan gayrını bilmez...
Cevapla

“►Soru - Cevap◄” sayfasına dön