Kuranı-Kerim’ de geçen “Kavim”, “ق و م” ayetleri

Cevapla
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Kuranı-Kerim’ de geçen “Kavim”, “ق و م” ayetleri

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim
Tespit edebildiğim kadarıyla Kuran-ı Kerim' de geçen "kavim" ayetlerini peyder pey arz etmeye çalışacağım ki kıvamımızı kavmimizi bilebilelim, anlamaya çalışalım diye inşeAllah...

Eûzu billâhi's- semîi'l- alîmi min e'ş- şeytâni'r- racîm
Bi'smi'llâhi'r- rahmâni'r- rahîm

''Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve
Nebîyyike (MahMudîyyeti), ve
Rasûlike (Ahediyyeti) ve
Nebiyyi’l- ÜMMîyyi (HaBîBiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ÜMMetihi...''


وَقَالَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ لَوْلَا يُكَلِّمُنَا اللّٰهُ اَوْ تَأْت۪ينَٓا اٰيَةٌۜ كَذٰلِكَ قَالَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِثْلَ قَوْلِهِمْۜ تَشَابَهَتْ قُلُوبُهُمْۜ قَدْ بَيَّنَّا الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ
Resim ---Vekâle-lleżîne lâ ya’lemûne levlâ yukellimuna(A)llâhu ev te/tînâ âye(tun)(k) keżâlike kâle-lleżîne min kablihim miśle kavlihim teşâbehet kulûbuhum(k) kad beyyenne-l-âyâti likavmin yûkinûn(e): İlmi olmıyanlar da, Allah bizimle konuşsa ya, yahud bize bir mu'cize gelse ya, dediler, bunlardan evvelkiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti, kalbleri birbirine benzedi; cidden yakîn edinecek bir ümmet için biz mucizeleri açık bir suretde gösterdik. (Bakara 2/118)


اِنَّ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّت۪ي تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ السَّمَٓاءِ مِنْ مَٓاءٍ فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۖ وَتَصْر۪يفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Resim ---İnne fî ḣalki-ssemâvâti vel-ardi vaḣtilâfi-lleyli ve-nnehâri velfulki-lletî tecrî fi-lbahri bimâ yenfe’u-nnâse vemâ enzela(A)llâhu mine-ssemâ-i min mâ-in feahyâ bihi-l-arda ba’de mevtihâ vebeśśe fîhâ min kulli dâbbetin vetasrîfi-rriyâhi ve-ssehâbi-lmuseḣḣari beyne-ssemâ-i vel-ardi leâyâtin likavmin ya’kilûn(e).: Şüphesiz Göklerin ve Yerin yaradılışında, gece ile gündüzün biribiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allahın yukarıdan bir su indirib de onunla Arzı ölmüşken diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanati yaymasında, rüzgârları, değiştirmesinde, Gök ile Yer arasında müsahhar bulutta, şüphesiz hep bunlar da akıllı olan bir ümmet için elbet Allahın birliğine âyetler var. (Bakara 2/164)

فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا تَحِلُّ لَهُ مِنْ بَعْدُ حَتّٰى تَنْكِحَ زَوْجاً غَيْرَهُۜ فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يَتَرَاجَعَٓا اِنْ ظَـنَّٓا اَنْ يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Resim ---Fe-in tallekahâ felâ tehillu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen ġayrah(u)(k) fe-in tallekahâ felâ cunâha ‘aleyhimâ en yeterâce’â in zannâ en yukîmâ hudûda(A)llâh(i)(k) vetilke hudûdu(A)llâhi yubeyyinuhâ likavmin ya’lemûn(e).: Derken kadını bir daha boşarsa bundan sonra artık ona halâl olmaz ta başka bir kocaya varıncaya kadar; bu da onu boşarsa Allahın hududunu sağlam tutacaklarına ümid var oldukları takdirde evvelkilerin birbirlerine dönmeleri kendilerine günah değildir Bunlar işte Allahın tayin ettiği hudud, ilim ehli olanlar için bunları beyan buyuruyor. (Bakara 2/230)

وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِه۪ قَالُوا رَبَّنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَۜ
Velemmâ berazû licâlûte vecunûdihi kâlû rabbenâ efriġ ‘aleynâ sabran veśebbit akdâmenâ vensurnâ ‘ale-lkavmi-lkâfirîn(e).: Ve vaktaki Calut ve ordusuna karşı meydana çıktılar şöyle dediler «Ey bizleri yetişdiren rabbımız üzerlerimize sabır dök ve ayaklarımıza sebat ver ve bizi kâfirler kevmine karşı muzaffer buyur» (Bakara 2/250)

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ي حَٓاجَّ اِبْرٰه۪يمَ ف۪ي رَبِّه۪ٓ اَنْ اٰتٰيهُ اللّٰهُ الْمُلْكَۢ اِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّيَ الَّذ۪ي يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۙ قَالَ اَنَا۬ اُحْـي۪ وَاُم۪يتُۜ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ فَاِنَّ اللّٰهَ يَأْت۪ي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذ۪ي كَفَرَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۚ
Resim ---Elem tera ile-lleżî hâcce ibrâhîme fî rabbihi en âtâhu(A)llâhu-lmulke iż kâle ibrâhîmu rabbiye-lleżî yuhyî veyumîtu kâle enâ uhyî veumît(u)(c) kâle ibrâhîmu fe-inna(A)llâhe ye/tî bi-şşemsi mine-lmeşriki fe/ti bihâ mine-lmaġribi febuhite-lleżî kefer(a)(k) va(A)llâhu lâ yehdi-lkavme-zzâlimîn(e).: Baksanâ ona: O, kendine Allah meliklik verdi diye İbrahime rabbı hakkınd a huccet yarışına kalkana, İbrahim ona «benim rabbım o kadirı kayyumdur ki hem diriltir hem öldürür» dediği vakit «ben diriltirim ve öldürürüm» demişti, İbrahim: «Allah güneşi Meşrıktan getiriyor, haydi sen onu Mağribden getir» deyiverince o küfreden herif dona kaldı, öyle ya: Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez. (Bakara 2/258)


يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالْاَذٰىۙ كَالَّذ۪ي يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَاَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْداًۜ لَا يَقْدِرُونَ عَلٰى شَيْءٍ مِمَّا كَسَبُواۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ
Resim ---Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû lâ tubtilû sadekâtikum bilmenni vel-eżâ kelleżî yunfiku mâlehu ri-âe-nnâsi velâ yu/minu bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣir(i)(s) femeśeluhu kemeśeli safvânin ‘aleyhi turâbun feasâbehu vâbilun feterakehu saldâ(en)(s) lâ yakdirûne ‘alâ şey-in mimmâ kesebû(k) va(A)llâhu lâ yehdi-lkavme-lkâfirîn(e).:Ey o bütün iyman edenler! sadakalarınızı başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin: O herif gibi ki nasa gösteriş için malını dağıtır da ne Allaha inanır ne Ahıret gününe, artık onun meseli bir kaya meseline benzer ki üzerinde bir az toprak varmış, derken şiddetli bir sağanak inmişde onu yap yalçın etmiş bırakıvermiş: Öyleler kesiblerinden hiç bir şey istifade edemezler, Allah kâfirler güruhunu doğru yola çıkarmaz.(Bakara 2/264)

لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْساً اِلَّا وُسْعَهَاۜ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْۜ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَأْنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَٓا اِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه۪ۚ وَاعْفُ عَنَّا۠ وَاغْفِرْ لَنَا۠ وَارْحَمْنَا۠ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ
Resim ---Lâ yukellifu(A)llâhu nefsen illâ vus’ahâ(c) lehâ mâ kesebet ve’aleyhâ me-ktesebet(k) rabbenâ lâ tu-âḣiżnâ in nesînâ ev aḣta/nâ(c) rabbenâ velâ tahmil ‘aleynâ isran kemâ hameltehu ‘ale-lleżîne min kablinâ(c) rabbenâ velâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(i)(s) va’fu ‘annâ vaġfir lenâ verhamnâ(c) ente mevlânâ fensurnâ ‘ale-lkavmi-lkâfirîn(e).: Allah kimseye vüs'unden öte teklif yapmaz, herkesin kazandığı lehine yüklendiği aleyhinedir, ya rabbena! eğer unuttuk veya kasdımız bize bizden evvelkilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme, ya rabbena! hem de bize takatımız olmayanı yükletme, ve bizden günahlarımız afiv buyur ve bizlere mağfiretini reva, rahmetini atâ kıl, sensin mevlâmız, bizi mansur buyur artık seni tanımıyanlara karşı, kahrolsun kâfirler. (Bakara 2/286)
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: Kuranı-Kerim’ de geçen “Kavim”, “ق و م” ayetleri

Mesaj gönderen tamersah tarik »

كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْماً كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
Resim ---Keyfe yehdi(A)llâhu kavmen keferû ba’de îmânihim veşehidû enne-rrasûle hakkun vecâehumu-lbeyyinât(u)(c) va(A)llâhu lâ yehdî-lkavme-zzâlimîn(e).: Nasıl muvaffak eder Allah? bir kavmi ki kendilerine beyyineler gelmiş ve Peygamberin hakk olduğuna şehadet getirmişler iken iymanlarının arkasından nankörlük edib küfre sapmışlardır, halbuki Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez.(Âl-i İmrân / 86)

مَثَلُ مَا يُنْفِقُونَ ف۪ي هٰذِهِ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَثَلِ ر۪يحٍ ف۪يهَا صِرٌّ اَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَاَهْلَكَتْهُۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Resim ---Meśelu mâ yunfikûne fî hâżihi-lhayâti-ddunyâ kemeśeli rîhin fîhâ sirrun asâbet harśe kavmin zalemû enfusehum feehleket(hu)(c) vemâ zalemehumu(A)llâhu velâkin enfusehum yazlimûn(e).: Bu Dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir kavmin ekibine sataşmış da onu mahvetmektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı. (Âl-i İmrân / 117)

اِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُۜ وَتِلْكَ الْاَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِۚ وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَٓاءَۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَۙ
Resim ---İn yemseskum karhun fekad messe-lkavme karhun miśluh(u)(c) vetilke-l-eyyâmu nudâviluhâ beyne-nnâsi veliya’lema(A)llâhu-lleżîne âmenû veyetteḣiże minkum şuhedâ(e)(k) va(A)llâhu lâ yuhibbu-zzâlimîn(e).: Eğer size bir yara dokundu ise heriflere de öyle bir yara dokundu; Hem o günler, biz onları insanlar arasında evirir çeviriniz, hem Allah iyman edenleri bileceği ve sizden şehidler, şahidler tutacağı için; ki Allah zalimleri sevmez. (Âl-i İmrân / 140)

وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا ف۪ٓي اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ
Resim ---Vemâ kâne kavlehum illâ en kâlû rabbenâ-ġfir lenâ żunûbenâ ve-isrâfenâ fî emrinâ veśebbit akdâmenâ vensurnâ ‘alâ-lkavmi-lkâfirîn(e).: Başka bir söyledikleri de yoktu, sade: ya Rabbena bize günâhlarımızı ve işimizde taşkınlıklarımızı mağfiret buyur, cihad meydanında ayaklarımızı iyi dire ve kâfirlere karşı bizleri mansur kıl, diyorlardı. (Âl-i İmrân / 147)

اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هٰذِه۪ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هٰذِه۪ مِنْ عِنْدِكَۜ قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ فَمَالِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَد۪يثاً
Resim ---Eynemâ tekûnû yudrikkumu-lmevtu velev kuntum fî burûcin muşeyyede(tin)(k) ve-in tusibhum hasenetun yekûlû hâżihi min ‘indi(A)llâh(i)(s) ve-in tusibhum seyyi-etun yekûlû hâżihi min ‘indik(e)(c) kul kullun min ‘indi(A)llâh(i)(s) femâli hâulâ-i-lkavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîśâ(n).: Her nerede olsanız ölüm size yetişir eflâke ser çekmiş burclarda da olsanız; bununla beraber kendilerine bir güzellik erdimi «bu Allahdan» diyorlar, bir musıbet de değdimi «bu senden» diyorlar, de ki: hepsi Allah tarafından, fakat neye bu adamlar söz anlamağa yanaşmıyorlar. (Nisâ / 78)

اِلَّا الَّذ۪ينَ يَصِلُونَ اِلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ اَوْ جَٓاؤُ۫كُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ اَنْ يُقَاتِلُوكُمْ اَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْۚ فَاِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَاَلْقَوْا اِلَيْكُمُ السَّلَمَۙ فَمَا جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَب۪يلاً
Resim ---İllâ-lleżîne yasilûne ilâ kavmin beynekum vebeynehum mîśâkun ev câûkum hasirat sudûruhum en yukâtilûkum ev yukâtilû kavmehum(c) velev şâa(A)llâhu leselletahum ‘aleykum felekâtelûkum(c) fe-ini-’tezelûkum felem yukâtilûkum veelkav ileykumu-sseleme femâ ce’ala(A)llâhu lekum ‘aleyhim sebîlâ(n).: Ancak şöylelerine dokunmayın ki sizinle aralarında misyak olan bir kavme vasıl olmuş bulunurlar, yahud ne size harb etmeği ne de kendi kavmlerine harb etmeği havsalarına sığdıramıyarak size gelmişlerdir, eğer Allah dilese idi bunları üzerinize musallat kılardı da sizinle harb ederlerdi, o halde sizi bırakıb bir tarafa çekildikleri ve sizinle harb etmeyib sulha yattıkları takdirde de Allah aleyhlerinde size bir yol vermemiştir. (Nisâ / 90)

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ اَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِناً اِلَّا خَطَـٔاًۚ وَمَنْ قَتَلَ مُـؤْمِناً خَطَــٔاً فَـتَـحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يَصَّدَّقُواۜ فَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۜ وَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ وَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِۘ تَوْبَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً
Resim ---Vemâ kâne limu/minin en yaktule mu/minen illâ ḣata-â(en)(c) vemen katele mu/minen ḣataen fetehrîru rakabetin mu/minetin vediyetun musellemetun ilâ ehlihi illâ en yassaddekû(c) fe-in kâne min kavmin ‘aduvvin lekum vehuve mu/minun fetehrîru rakabetin mu/mine(tin)(s) ve-in kâne min kavmin beynekum vebeynehum mîśâkun fediyetun musellemetun ilâ ehlihi vetehrîru rakabetin mu/mine(tin)(s) femen lem yecid fesiyâmu şehrayni mutetâbi’ayni tevbeten mina(A)llâh(i)(k) vekâna(A)llâhu ‘alîmen hakîmâ(n).: Bir mü'minin bir mü'mini öldürmesi olamaz meğerki hatâ ola ve kim bir mü'mini hatârâ öldürürse mü'min bir esir azad etmesi ve ölenin vârislerine teslim edilecek bir diyet vermesi lâzım gelir, meğer ki vârisler tasadduk edeler, eğer öldürülen kendi mü'min olmakla beraber size düşman bir kavmden ise o zaman öldürenin bir esir azad etmesi lâzım gelir, ve eğer kendileriyle aranızda bir misak bulunan bir kavmden ise o zaman vârislerine teslim edilecek bir diyet vermek ve mü'min bir esir azad etmek lâzım gelir, bunlara gücü yetmiyen de Allah tarafından tevbesinin kabulü için ardı ardına iki ay oruç tutmak lâzım gelir, Allah alîm, hakîm bulunuyor. (Nisâ / 92)

وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَٓاءِ الْقَوْمِۜ اِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَۚ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً۟
Resim ---Velâ tehinû fî-btiġâ-i-lkavm(i)(s) in tekûnû te/lemûne fe-innehum ye/lemûne kemâ te/lemûn(e)(c) vetercûne mina(A)llâhi mâ lâ yercûn(e)(k) vekâna(A)llâhu ‘alîmen hakîmâ(n).: Düşmanınız olan kavmî ta'kıb etmekte za'f göstermeyin, eğer siz elemleniyorsanız şüphe yok ki sizin elemlendiğiniz gibi onlar da elemleniyorlardır, kaldı ki siz Allahdan onların ümid edemiyecekleri şeyler umuyorsunuz Allah da alîm, hakîm bulunuyor. (Nisâ / 104)
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: Kuranı-Kerim’ de geçen “Kavim”, “ق و م” ayetleri

Mesaj gönderen tamersah tarik »

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَٓائِرَ اللّٰهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَٓائِدَ وَلَٓا آٰمّ۪ينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَاناًۜ وَاِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُواۜ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ اَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اَنْ تَعْتَدُواۢ وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
Resim ---Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ tuhillû şe’â-ira(A)llâhi velâ-şşehra-lharâme velâ-lhedye velâ-lkalâ-ide velâ âmmîne-lbeyte-lharâme yebteġûne fadlen min rabbihim veridvânâ(en)(c) ve-iżâ haleltum festâdû(c) velâ yecrimennekum şeneânu kavmin en saddûkum ‘ani-lmescidi-lharâmi en ta’tedû vete’âvenû ‘alâ-lbirri ve-ttakvâ(s) velâ te’âvenû ‘alâ-l-iśmi vel’udvân(i)(c) vettekû(A)llâh(e)(s) inna(A)llâhe şedîdu-l’ikâb(i).: Ey o bütün iyman edenler! ne Allahın şeâirine, ne şehri harâma, ne kurbanlık hediyyelere, ne gerdanlıklarına ne de mevlâlarının gerek fazlını ve gerek rızasını arayarak beyti harâma doğru gelenlere sakın hurmetsizlik etmeyin, ihramdan çıktığınız zaman isterseniz avlanın, sizi Mescidi haramdan menettiler diye bir takımlarına karşı beslediğiniz kin sakın sizi tecavüze sevk etmesin, birr-ü takvâ üzere yardımlaşın, günah-ü taaddi üzere yardımlaşmayın, Allahdan korkun çünkü Allahın ıkabı çok şiddetlidir.(Mâide/2)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Resim ---Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû kûnû kavvâmîne li(A)llâhi şuhedâe bilkist(i)(s) velâ yecrimennekum şeneânu kavmin ‘alâ ellâ ta’dilû(c) i’dilû huve akrabu littakvâ(s) vettekû(A)llâh(e)(c) inna(A)llâhe ḣabîrun bimâ ta’melûn(e).: Ey o bütün iyman edenler! Allah için duran hâkimler, adâlet nümunesi şahidler olunuz ve sakın bir kavme buğzunuz sizi adaletsizliğe sevk etmesin, adâlet edin takvaya en yakın olan odur, Allahdan korkun müttekı olun çünkü Allah her ne yaparsanız habîrdir.(Mâide/8)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ هَمَّ قَوْمٌ اَنْ يَبْسُطُٓوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ اَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ۟
Resim ---Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû-żkurû ni’meta(A)llâhi ‘aleykum iż hemme kavmun en yebsutû ileykum eydiyehum fekeffe eydiyehum ‘ankum(s) vettekû(A)llâh(e)(c) ve’ala(A)llâhi felyetevekkeli-lmu/minûn(e).: Ey o bütün iyman edenler! Anın Allahın üzerinizdeki o ni'metini ki bir vakıt size bir kavm el uzatmayı kurmuştu da o bunların ellerini size dokunmaktan men'etmişti, siz hep Allaha korunun ve mü'minler yalnız Allaha dayansınlar.(Mâide/11)

قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ اِلَّا نَفْس۪ي وَاَخ۪ي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ
Resim ---Kâle rabbi innî lâ emliku illâ nefsî ve eḣî(s) fefruk beynenâ vebeyne-lkavmi-lfâsikîn(e).: Dedi: Yarab, görüyorsun ben nefsimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle o fasıkler kavminin arasını ayır.(Mâide/25)

قَالَ فَاِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۚ يَت۪يهُونَ فِي الْاَرْضِ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ۟
Resim ---Kâle fe-innehâ muharrametun ‘aleyhim erbe’îne seneten yetîhûne fî-l-ard(i)(c) felâ te/se ‘alâ-lkavmi-lfâsikîn(e).: Buyurdu ki artık orası onlara kırk yıl haram kılındı, oldukları yerde sersem sersem dönüb duracaklar, artık acıma o fasık kavme.(Mâide/26)

يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ لَا يَحْزُنْكَ الَّذ۪ينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِنْ قُلُوبُهُمْۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ اٰخَر۪ينَۙ لَمْ يَأْتُوكَۜ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِنْ بَعْدِ مَوَاضِعِه۪ۚ يَقُولُونَ اِنْ اُو۫ت۪يتُمْ هٰذَا فَخُذُوهُ وَاِنْ لَمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواۜ وَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ فِتْنَتَهُ فَلَنْ تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَمْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْۜ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ
Resim ---Yâ eyyuhâ-rrasûlu lâ yahzunke-lleżîne yusâri’ûne fî-lkufri mine-lleżîne kâlû âmennâ bi-efvâhihim velem tu/min kulûbuhum(*) vemine-lleżîne hâdû(*) semmâ’ûne lilkeżibi semmâ’ûne likavmin âḣarîne lem ye/tûk(e)(s) yuharrifûne-lkelime min ba’di mevâdi’ih(i)(s) yekûlûne in ûtîtum hâżâ feḣużûhu ve-in lem tu/tevhu fahżerû(c) vemen yuridi(A)llâhu fitnetehu felen temlike lehu mina(A)llâhi şey-â(en)(c) ulâ-ike-lleżîne lem yuridi(A)llâhu en yutahhira kulûbehum(c) lehum fî-ddunyâ ḣizyun velehum fî-l-âḣirati ‘ażâbun ‘azîm(un).: Ey o şanlı Resul, seni mahzun etmesin o küfürde yarış edenler: gerek o ağızlariyle «amenna» deyib de kalbleri mü'min olmıyanlardan olsun ve gerek Yehudî olanlardan, onlar yalancılık etmek için dinlerler, sana gelmiyen diğer bir kavm için dinlerler, yerli yerinde söylenen kelimeleri sonradan tahrif ederler, size böyle fetva verilirse tutun verilmezse sakının derler, kim ki Allah onun fitneye düşmesini murad etmiştir sen, ihtimali yok, onun lehine Allahdan zerrece bir şey'e malik olamazsın; onlar öyle kimselerdir ki Allah kalblerini tahtir etmek murad etmemiştir, onların Dünyada hakları bir zillet, Âhırette de hakları azîm bir azabdır.(Mâide/41)

اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْماً لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ۟
Resim ---Efehukme-lcâhiliyyeti yebġûn(e)(c) vemen ahsenu mina(A)llâhi hukmen likavmin yûkinûn(e).: Durmuşlar da cahiliyyet devrinin hukmünümü istiyorlar? Kimmiş Allahdan daha güzel huküm verecek; fakat bunu yakın şanından olan bir kavm anlar.(Mâide/50)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
Resim ---Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ tetteḣiżû-lyehûde ve-nnasârâ evliyâe ba’duhum evliyâu ba’d(in)(c) vemen yetevellehum minkum fe-innehu minhum inna(A)llâhe lâ yehdî-lkavme-zzâlimîn(e).:Ey o bütün iyman edenler! Yehud ile Nesârâyı yar tutmayın, onlar ancak birbirlerinin yaranıdırlar, içinizden her kim onlara yardaklık ederse muhakkak onlardan ma'duddur, Allah ise zulm edenleri doğru yola çıkarmaz.(Mâide/51)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ يُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ
Resim ---Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû men yertedde minkum ‘an dînihi fesevfe ye/ti(A)llâhu bikavmin yuhibbuhum veyuhibbûnehu eżilletin ‘alâ-lmu/minîne e’izzetin ‘alâ-lkâfirîne yucâhidûne fî sebîli(A)llâhi velâ yeḣâfûne levmete lâ-im(in)(c) żâlike fadlu(A)llâhi yu/tîhi men yeşâ(u)(c) va(A)llâhu vâsi’un ‘alîm(un).:Ey o bütün iyman edenler! İçinizden kim dininden dönerse duysun: Allah onun yerine öyle bir kavm getirecek ki Allah onları sever, onlar Allahı severler, mü'minlere karşı boyunları aşağıda, kâfirlere karşı başları yukarıda, Allah yolunda mücahede ederler, dil uzatanın levminden korkmazlar, işte o Allahın fazlıdır, onu dilediğine verir, ve Allah vasi'dir, alîmdir.(Mâide/54)

وَاِذَا نَادَيْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ اتَّخَذُوهَا هُزُواً وَلَعِباًۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَ
Resim ---Ve-iżâ nâdeytum ilâ-ssalâti-tteḣażûhâ huzuven vela’ibâ(en)(c) żâlike bi-ennehum kavmun lâ ya’kilûn(e).: Namaza ezan okuduğunuz zaman onu bir eğlence ve oyun yerine koyuyorlar, bu işte onların akılları ermez bir güruh olmalarından.(Mâide/58)

يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّـغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ
Resim ---Yâ eyyuhâ-rrasûlu belliġ mâ unzile ileyke min rabbik(e)(s) ve-in lem tef’al femâ bellaġte risâleteh(u)(c) va(A)llâhu ya’simuke mine-nnâs(i)(k) inna(A)llâhe lâ yehdî-lkavme-lkâfirîn(e).: Ey şanlı Resul sana rabbından her indirileni tebliği et, etmezsen onun risaletini eda etmiş olmazsın, Allah seni insanlardan koruyacak, emin ol Allah kâfirleri muradlarına erdirmiyecek.(Mâide/67)

قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَيْءٍ حَتّٰى تُق۪يمُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراًۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ
Resim ---Kul yâ ehle-lkitâbi lestum ‘alâ şey-in hattâ tukîmû-ttevrâte vel-incîle vemâ unzile ileykum min rabbikum(k) veleyezîdenne keśîran minhum mâ unzile ileyke min rabbike tuġyânen vekufrâ(n)(s) felâ te/se ‘alâ-lkavmi-lkâfirîn(e).: De ki: Ey Ehli kitab! Siz Tevratı ve İncili ve daha size rabbınızdan indirileni tutub icra etmedikçe hiç bir şey değilsiniz, Celâlim hakkı için sana rabbından indirilen -bu Kur'an- onlardan bir çoğunun tuğyanını ve küfrünü artıracak, o halde kâfirlere acıyacağın tutmasın.(Mâide/68)

قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُٓوا اَهْوَٓاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَاَضَلُّوا كَث۪يراً وَضَلُّوا عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ۟
Resim ---Kul yâ ehle-lkitâbi lâ taġlû fî dînikum ġayra-lhakki velâ tettebi’û ehvâe kavmin kad dallû min kablu veedallû keśîran vedallû ‘an sevâ-i-ssebîl(i).: De ki: ey ehli kitâb! dininizde haksız ifrata dalmayın, bundan evvel şaşmış, bir çoklarını da şaşırtmış ve yolun doğrusundan sapmış bir kavmin hevaları ardından gitmeyin.(Mâide/77)

وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَا جَٓاءَنَا مِنَ الْحَقِّۙ وَنَطْمَعُ اَنْ يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِح۪ينَ
Resim ---Vemâ lenâ lâ nu/minu bi(A)llâhi vemâ câenâ mine-lhakki venatme’u en yudḣilenâ rabbunâ me’a-lkavmi-ssâlihîn(e).: Hem biz neye iyman etmiyelim Allaha ve bu bize gelen hakka: bütün emelimiz, Rabbimizin bizi salihîn zümresinin maıyyetine koyması iken.(Mâide/84)

قَدْ سَاَلَهَا قَوْمٌ مِنْ قَبْلِكُمْ ثُمَّ اَصْبَحُوا بِهَا كَافِر۪ينَ
Resim ---Kad seelehâ kavmun min kablikum śümme asbehû bihâ kâfirîn(e).: Filvakı' öyle mes'eleleri sizden evvel bir kavm sordu da sonra o yüzden kâfir oldular.(Mâide/102)

ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِالشَّهَادَةِ عَلٰى وَجْهِهَٓا اَوْ يَخَافُٓوا اَنْ تُرَدَّ اَيْمَانٌ بَعْدَ اَيْمَانِهِمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاسْمَعُواۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟
Resim ---Żâlike ednâ en ye/tû bi-şşehâdeti ‘alâ vechihâ ev yeḣâfû en turadde eymânun ba’de eymânihim(k) vettekû(A)llâhe vesme’û(k) va(A)llâhu lâ yehdî-lkavme-lfâsikîn(e).: Bu işte şehadeti olduğu gibi eda etmelerine veya yeminlerinden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına en yakın bir çaredir, Allahdan korkun ve eyi dinleyin, çünkü Allah fasıklar güruhunu doğru yola çıkarmaz.(Mâide/108)
Resim
Cevapla

“Kur'an-ı Kerim” sayfasına dön