Peygamberimizin DİLiyLe Çocuk SEVgisi:

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Peygamberimizin DİLiyLe Çocuk SEVgisi:

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem DİLiyLe Çocuk SEVgisi:Resim

Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm)'in tüm insanlığa örnek olan şefkati, merhameti ve mü’minlere olan düşkünlüğü; çocuklara olan tavrında da çok yoğun olarak görülmektedir. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hem kendi çocukları ve torunları, hem de ashabının çocukları ile çok yakından ilgilenmiş, doğumlarından isimlerinin konmasına, sağlıklarından ilimlerinin artmasına, giyimlerinden oynadıkları oyunlara kadar pek çok tavsiyelerde bulunmuş, hatta bizzat yol göstermiş, onlarla ilgilenmiştir.

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, çocuklarına, torunlarına, ashabının çocuklarına ve tüm doğan çocuklara hep dua etmiştir. Onları severken ya da onların oyunlarını izlerken, onlar için Allah'tan hayırlı ve uzun bir ömür; ilim, hikmet ve iman istemiştir. Torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e her vesilede dua etmiş ve bu duasının, Hz. İbrahim'in, Hz. İshak ve Hz. İsmail (aleyhumusselâm) için ettiği dua, olduğunu belirtmiştir.
(Canan, İbrahim, Kütüb-ü Sitte Tercüme ve şerhi)

Aişe (radiyallahu anha): “Yeni doğan çocuklar, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e getirilirdi. O d,a bunlara mübârek olmaları için dua eder, tahnikte bulunurdu”buyurur.
(Kütüb-ü Sitte, Hadis no:140)

Tahnik; çocuk doğduğu zaman sağ kulağına ezân, sol kulağına ikamet okumak ve ilk gıda olarak damağına hurma sürmek demektir. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kendisine getirilen yeni doğan bebeklere hayır duada bulunur ve damağına hurma sürerdi.

Enes b. Mâlik (radiyallahu anhu): “Aile fertlerine karşı ondan daha şefkatli ve merhametlisini görmedim”diyor.
(Müslim, Fedâil; 63)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bütün insanları kucaklayacak kadar şefkatli ve merhametli idi. Hem aile fertlerine hem de bütün insanlığa karşı müstesna bir sevgiyle doluydu. Kendisinin erkek çocukları küçük yaşta ölmüştü. Mâriye vâlidemizden olma en son çocuğu İbrahim de fazla yaşamadı. İbrahim hayatta iken Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, onca işine rağmen bakıcısının yanında ve gözetiminde olan İbrahim’i ziyaret eder, onu kucağına alır, öper, okşar, koklar ve severdi. Sonra evine dönerdi.
(Müslim, Fedâil; 62)

Resim---Vefat ettiği zaman İbrahim’i kucağına alıp, bağrına basarak gözleri yaşlı olarak hüznünü ifâde etmişti. Sahabiler, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin bu hâline şaşırınca, O da şu cevâbı vermişti: “Gözler yaşarır, kalbler mahzun olur, fakat biz, Allah’ın hoşnut olduğundan başka bir şey söylemeyiz, Ey İbrahim! senin ayrılığın gerçekten bizleri mahzun etti ”
(Buharî,Cenaiz;44; Müslim,Fedâil;62; İbn-i Mâce, Cenaiz; 53; Ebu Davud, Cenaiz; 28)

Resim---Torunları Hasan ve Hüseyni sırtına ve omuzlarına alıp dolaştırırdı. Peygamber olan bir insanın bunu yapması mümkün müydü? O tereddütsüz bunu severek yapardı. Yine bir gün torunları Hasan ve Hüseyin O’nun sırtında iken, Hz. Ömer radiyallahu anhu, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hânesine girdi. Onları böyle şerefli bir yerde, Peygamberimizin sırtında görünce: “Ne güzel bineğiniz var!” dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de: “Onlar da ne güzel süvarilerdir” buyurdu.
(Kenzu’l-Ummal, XIII, 650)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Çocuğu olan onun hatırı için onunla çocuklaşsın" buyurdu.
(Buhârî, Edeb;81)

Diyerek, anne babalara çocuklarını bizzat eğlendirmelerini ve onlarla ilgilenip çocuklara zaman ayırmalarını tavsiye etmiştir. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem çocukların yüzme, koşu, güreş gibi oyunları öğrenmelerini ve bu sporlarla meşgul edilmelerini de tavsiye etmiş, hatta torunlarını ve çevresindeki ashabının çocuklarını spor yapmağa teşvik etmiştir.
Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in çocuklara olan sevgisine, onlarla şakalaştığına dair şu örnekleri görüyoruz:

Resim---"Bir grup ashab ile birlikte Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, davet edildiği bir yemeğe giderken, yolda torunu Hüseyin'e rastladılar. Hz. Hüseyin çocuklarla oyun oynuyordu.
“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, torununu görünce onu tutmak için ellerini açtı. Hz. Hüseyin ise sağa sola kaçmaya başladı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de onu taklit ederek, sağa sola koşarak, onu tutuncaya kadar peşinden koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına, diğerini de ensesine koyup öptü ve: “Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyin’denim. Kim Hüseyin'i severse ALLAH da onu sevsin. Hüseyin torunlardan bir torundur” buyurdu."
(Canan, Kütüb-ü Sitte, XVI, 619)

Torunları Hasan ve Hüseyin’i o kadar çok severdi ki, bu sevgisi hakkında:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Allah’ım! ben o ikisini seviyorum, Sen de sev, onları seveni de sev.” Buyurmuştur.
(Buhârî, Libâs;60; Müslim, Fedâilu’s-Sahabe; 57-59; İbn-i Mâce, Mukaddime;11; Tirmizî, Menâkib;30)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Hasan ve Hüseyin'i seven beni sevmiş, onlara kin tutan bana kin tutmuş olur.” buyurdu.
(Ahmed b.Hanbel, Müsned, II, 2888 (531)

Resim---Yine torunlarını öpüp kokladığı reyhana benzetiyor ve buyuruyor: “Onlar benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır." buyurdu.
(Buhârî, Fedâilu’s-Sahâbe; 22; Edeb,18; Tirmizî, Menâkib, 30)

Resim---Hz. Enes (radiyallahu anhu)'in bildirdiğine göre: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dünyadaki iki reyhanım" dediği torunları Hasan ve Hüseyin'i sık sık yanına çağırtıp onları koklar ve bağrına basardı.” buyurdu.
(Buharî, Menâkıp; 22)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Hasan ve Hüseyni sevdiği gibi, kızı Zeyneb’in kızı Usame’yi de severdi. Çoğu zaman dışarı çıkarken Usame’yi omuzlarına alırdı. Hatta bâzen nafile namaz kılarken bile onu omuzlarına alır, secdeye vardığında Usame’yi yere bırakır, bitirdiği zaman tekrar onu omuzlarına alırdı.
(Buhârî; Salat;106; Müslim, Mesâcid.;41)

Kız çocuklarının doğar doğmaz, diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemde Peygamber olarak görevlendirilen Hz. Muhammed (aleyhisselâm), kız çocuklarını da erkek çocuklardan ayırmamak gerektiğini, kız çocuklarını öldürmenin günah olduğunu bildirmiş ve hepsine eşit sevgi ve ilgi göstererek, topluma bu konuda güzel bir örnek olmuştur. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in kız çocuklarına nasıl davranılması konusunda vurguladığı sözlerinden biri şudur:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kimin kız çocukları olur ve onları (geçindirmede) sabır ve tahammül gösterirse, onlar o kimse için cehenneme siper olur."
(Buhârî, Zekat;10)

Kız çocukları konusunda Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bizlere şu müjdeyi vermektedir:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:“Kimin bir kız çocuğu olur da, onu toprağa gömmez, hor görmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse, Allah onu cennete koyar” buyurdu.
(Ebu Davûd, Edeb; 121)

Kız çocuğunu iyi yetiştirip terbiye etmek konusunda da Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:“Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle yan yana olacağız” buyurdu.
(Müslim, Birr; 149)

Küçük yaşta ölen çocuklardan dolayı anne-babanın mükafatını da şöyle müjdelemektedir:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Henüz ergenlik çağına ulaşmamış üç çocuğu ölen her Müslümanı Allah, çocuklara olan rAhmed ve şefkati sebebiyle cennetine koyar.” buyurdu.
(Buhârî, Cenâiz; 6)

Konu ile ilgili dikkatinizi çekeceğine inandığım bir başka Hadis-i Şerif’de şöyledir:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bir kulun çocuğu öldüğü zaman Allah Teâlâ meleklerine hitaben: “Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız!” Buyurur. Melekler: “Evet Ya Rabbi! Diye cevâp verirler. Allahu Teâlâ: “Onun gönül meyvesini mi kopardınız?” Buyurur. Melekler: “Evet Ya Rabbi!” derler. Allahu Teâlâ hazretleri: “Peki kulum ne dedi?” buyurur. Bunun üzerine melekler şöyle cevâb verirler: “O Sana hamd etti ve biz Allah için varız, O’na döneceğiz, diyerek yalnız Sana ilticâ etti”. Bunun üzerine Alla ü Teâlâ şöyle buyurur: “Bu kulum için cennette bir ev inşa edin ve adını da Beytü’l Hamd (Hamd Evi) koyun”.
(Tirmizî, Cenâiz; 36)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: Peygamberimizin DİLiyLe Çocuk SEVgisi:

Mesaj gönderen nur_umim »

ALLAH celle celâlihu, sabredenlerden olmayı bizlere de nasib eylesin… Âmin!.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, çocuklara olan şefkatinde hiçbir ayırım gözetmezdi. Kendi çocuklarına ve torunlarına gösterdiği sevgi ve merhametin aynısını, diğer Sahabî çocuklarına da gösterirdi...

Küçük bir çocuk olan Cemre’yi babası alır, onu Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in huzuruna götürür ve derdi ki: “Yâ Resulallah, şu kızım için Allah'a bereketle dua eder misiniz?". Peygamber Efendimiz Cemre'yi kucağına oturttu, elini başına koydu ve bereketle dua buyurdu.

Resim---Hz. Zeyd (radiyallahu anha)'in oğlu Üsame (radiyallahu anha) Peygamber Efendimiz ile ilgili şunları anlatmıştır: "Resulullah (aleyhisselâm) bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur; sonra ikimizi birden bağrına basar ve: “Yâ Rabbî, bunlara rahmet et. Çünkü ben bunlara karşı merhametliyim” diye dua ederdi.
(Buhârî, Edeb; 22)

Resim---Torunları Hasan ve Hüseyin için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Onlar benim dünyamdan öpüp kokladığım iki güzel kokularımdır”.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Çocuk kokusu, cennet kokularındandır” buyurmuştur.
(Buhârî, Menâkıp; 22)

Resim---Bazı kimseler, Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in çocuklarla oyun oynamasını, onlarla ilgilenmesini ve onları bu derece sevmesini anlamıyorlardı.
Bir defasında Akra bin Habis (radiyallahu anha), Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'i, Hz. Hasan'ı öperken gördü ve şöyle dedi: "Benim on çocuğum var. Şimdiye kadar hiçbirini öpmedim." Bunun üzerine Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz!." buyurdu.
(Buhârî, Edeb; 18; Müslim, Fedâil, 56)

Resim---Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ayrıca mü’minlere, çocukları arasında adaletle davranmalarını hatırlatmış ve şöyle buyurmuştur: “Allah'tan korkun. Çocuklarınızın size itaatli olmalarını istediğiniz gibi siz de onların aralarında adaletle davranınız.”
(Tirmizî, Birr; 33)

Hatta çocukları sevmede dahi adaletli olmamızı bizlere tavsiye etmektedir. Bu konuda;
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Allah öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever” buyurmuştur.
(Sahih-i Buhârî Tam Metni, II, 411)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem çocukların eğitilmeleri ve güzel ahlâk ile terbiye edilmeleri konusunda da;
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha üstün bir miras bırakamaz." buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb; 22; İbn-i Mâce, Edeb; 3)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Çocuğun, babası üzerindeki haklarından birisi de, ismini ve edebini güzel yapmasıdır." buyurmuştur.
(Kütüb-i Sitte)

Peygamberimiz çocuklar arasında sevgide eşit davranılmasını istediği gibi, hediye, ikram, bağış ve hibe konularda da eşit davranılmasını isterdi.

Resim---Sahabeden Hz. Numan bin Beşîr anlatıyor: “Babam bana malından bir şeyler hibe etmişti. Annem: "Bu hibeye Peygamberimizi şâhid tutmazsan kabul etmem" dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şâhidlik yapması için babam beni alarak beraber Peygamberimize gittik. Durumu öğrenen Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Başka çocukların var mı?" diye sordu. Babam: "Evet, var" dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bütün çocuklarına aynı şekilde hibede bulundun mu?” diye sordu. Babam: "Hayır" dedi. Peygamberimiz aleyhisselâm: "Allah'tan korkun, çocuklarınız arasında eşit davranın." Buyurunca babam, Peygamberimiz'in huzurundan çıktıktan sonra bana yaptığı hibeden vazgeçti”.
(Müslim, Hibât; 13)

Sevgili Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, sokak ve çarşılarda karşılaştığı çocuklara selâm verir, saçlarını okşar ve onlara ikrâmda bulunurdu. Çocuklara karşı bir çocuk gibi davranır, onların dünyalarına girebilmeyi en iyi O başarırdı.

Kalbinin katılığından şikâyetçi olan birisine;
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Yetimin başını okşamayı, onları sevmeyi ve onlara ikrâm etmeyi'' öğütlemiştir.
(İbni Hanbel, Müsned, II, 263, 387)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kendi torunlarıyla olduğu gibi diğer çocuklarla da şakalaşır ve onları bir taraftan eğlendirirken diğer taraftan da eğitirdi.
Muhammed bin Rebi (radiyallahu anha) anlatıyor: “Ben beş yaşlarında iken Resûlullah (aleyhisselâm)’in evimizdeki kovadan ağzına aldığı suyu yüzüme püşkürttüğünü hatırlarım”.
(Buhârî, İlim; 18; Müslim, Mesâcid, 265)

Enes (radiyallahu anha) anlatıyor: “Resulülah (aleyhisselâm) ahlâk bakımından insanların en güzeli idi. Benim Ebu Umeyr adında sütten kesilmiş bir kardeşim vardı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bize geldiğinde: “Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı Nugayr!” derdi. Nugayr, kardeşimin oynayıp durduğu bir kuş idi. Bâzen Efendimiz (aleyhisselâm) bizdeyken namaz vakti gelirdi. O hemen altındaki yaygının süpürülüp üzerine su serpilmesini emrederdi. Sonra namaza durur, biz de arkasında saf bağlardık ve bize namaz kıldırırdı”.
(Buhârî, Edeb; 112)

Resim---Ebu Hureyre (radiyallahu anha)’dan: “Şu iki kulağım duymuş ve şu iki gözüm görmüştür ki, Resûlullah (aleyhisselâm) iki eliyle Hasan’ın veyâ Hüseyin’in iki avucunu tutar, sonra torununun iki ayağını kendi ayağı üzerine koyar ve: “Yukarı çık” derdi. Torunu ayaklarını Resûlullah (aleyhisselâm)’in göğsüne koyuncaya kadar çıkardı. Sonra Resûlullah (aleyhisselâm) torununu öper ve: “Allah’ım! Bunu sev, çünkü ben seviyorum!.” buyurdu.
(Buhârî, Edebü’l-Müfred; 249)

Cabir b. Semure (radiyallahu anha) şöyle anlatıyor: “Resulullah (aleyhisselâm) ile ilk defa namaz kıldım. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ehline gitti. Onunla ben de çıktım. Onu bir kısım çocuklar karşıladı. Derken onların yanaklarını bir bir okşamaya başladı. Benim yanağımı da okşadı. Elinde bir serinlik ve hoş bir koku hissettim. Mübârek elini sanki atar havanından yeni çıkarmış gibi misk kokuyordu”.
(Kütüb-i Sitte, 5552)

Yusuf b. Abdullah (radiyallahu anha): “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem beni kucağına oturttu, başımı okşadı ve bana Yusuf ismini verdi”.
(Edebü’l-Müfred, I, 461)

Örneğimiz ve Önderimiz Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm), çocukların eğitimiyle yakından ilgilenmiş; onların hayırlı bir nesil olarak yetişmelerine çok büyük ehemmiyet vermiştir. Bakınız bu konuda bizlere neler buyurmuş ve ne güzel bir eğitimci örneği vermişlerdir:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Çocuklarınıza iyi bakınız! Onları güzel terbiye ediniz." buyurmuştur.
(Ebû Davûd, Cihâd; 69; İbn-i Mâce, Edeb; 3)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Çocuğu güzel terbiye etmek ve ona güzel bir isim vermek, evlâdın baba üzerindeki hakIarındandır.'' buyurmuştur.
(Sahih-i Buhârî Tam Metni, II, 411)

Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm), hayatında hiç bir çocuğu üzmemiş ve kalbini kırmamıştır. Küçük yaşta Rasululah'a hizmet etmeye başlayan Enes (radiyallahu anha) diyor ki: "Ben Resûlullah (aleyhisselâm)’in ellerinden daha yumuşak ne bir atlasa ne de bir ipeğe dokunmadım. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in kokusundan daha hoş bir rayiha koklamadım. Resûlullah (aleyhisselâm)’e tam on yıl hizmet ettim. Bana bir defa bile olsun öf dahi demedi. Yaptığım bir işten dolayı ‘”niye böyle yaptın?” demediği gibi, yapmadığım bir şey sebebiyle de ‘”şöyle yapsan olmaz mıydı?” demedi. O insanların en güzel huylusuydu.”
(Buhârî, Savm; 53; Müslim, Fedâil; 52, 82)

Peygamberimizin çocuklara hoş görüşlü oluşunun da sınırı yoktu:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Yaramazlık yapan çocuklara hemen müdahale etmeyiniz”. buyurmuştur.
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Çocukların küçüklüğündeki yaramazlığı, büyüdüğü zaman aklının çok, zeki olacağına bir alamettir.” buyurmuştur.
(Münâvî, IV, 310)

Resim---Hz. Aişe (radiyallahu anha) vâlidemiz: “Resûlullah (aleyhisselâm)’in Allah yolunda savaş hâli dışında, ne bir kadına, ne de bir hizmetçiye, kısacası hiçbir kimseye el kaldırdığını görmedim”. buyurmuştur.
(Müslim; Fedâil; 79)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: Peygamberimizin DİLiyLe Çocuk SEVgisi:

Mesaj gönderen nur_umim »

Peygamberimiz aleyhisselâm, Mescidde namaz kıldırırken cemaatte çocuklu anneler de bulunurdu. Mescidde bulunan çocukların ağladığını işitince, anneleri onlarla ilgilensin diye namazı kısa tutardı.

Sahabelerin bu husustaki anlatımı şöyledir:

Resûlullah (aleyhisselâm) bize sabah namazını kıldırmıştı. Namazda iki kısa süre okudu. Namaz bitince Ebû Said el-Hudrî (radiyallahu anha) sordu: “Yâ Resûlallah! Bu gün daha önce yapmadığınız bir şekilde namazı kısa kıldırdınız”. “Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle açıkladı: “Geride kadınlar safındaki çocuk sesini duymadın mı? Annesinin onunla ilgilenmesini temin edeyim dedim.”
(Heysemî, Mecma’uz- Zevâid, 15041)
Çocuğun ağlamasını duyunca namazı kısa süre okuyarak kıldırmışlardı.

Çocuğa en çok annesi şefkat gösterir. Bir hadis-i şerifte annenin çocuğuna gösterdiği şefkatten dolayı büyük sevâb kazanacağı müjdelenir. Olay şöyle gelişir: “Bir gün fakir bir kadın iki kızı ile Hz .Aişe’yi ziyarete gelmişti. Hz. Aişe de evde onlara ikram için bir tek hurmadan başka verecek bir şey bulamamıştı. O hurmayı anneye verdi. Anne de hurmayı ikiye bölerek çocuklarına yedirdi. Bu durumdan etkilenen Hz. Aişe bu durumu Peygamberimize anlatınca, Peygamberimiz o kadın için şu müjdeyi verdi: “Çocukları hakkıyla sevmek ve onları korumak, Cehennemden kurtuluşa vesiledir.”

Peygamberimiz çocuklara gösterdiği şefkatte din ayırımı da yapmazdı. Peygamberimizin hizmetinde bulunan Yahudi bir çocuk vardı. Bir gün Yahudi çocuğu hastalanmıştı. Bunu duyan Peygamberimiz çocuğu ziyarete gitti. Başucunda oturdu ve ona Müslüman olması için telkinde bulundu. Çocuk, Müslüman olmadan önce, babasının düşüncesini öğrenmek için yüzüne baktı. Babası, Ebu’l-Kasım’ın çağrısına uy (Müslüman ol)” dedi. Çocuk da müslüman oldu.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu duruma çok sevindi ve: “Şu yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” diyerek Allah’a şükretti.”
(Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 57; Nevevî, Minhâc, 15/188)

Peygamberimizin barış zamanındaki bu güzel davranışları, savaş esnasında da devâm ederdi. Savaş sırasında çocukların ve kadınların öldürülmemesini öğütler, onlara iyi davranılmasını tembih ederdi. Çünkü, kadın annedir, çocuk ise istikbaldır. Geleceği yok etmemek lazımdır. Yine aynı konuda
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmaktadır: “Savaşlarda çocukları ve Manastır ehlini (Mabet ehli ) öldürmeyiniz”
(Heysemî, Mecma’uz-Zevâid, 15081)

Bir savaş esnasında birkaç çocuk iki tarafın arasında meydanda kalmış ve öldürülmüşlerdi. Peygamberimiz bu hadiseye çok üzüldü. Bunun üzerine Sahabîler: “Ya Resûlallah! onlar müşrik çocuklarıdır, niçin üzülüyorsunuz? diye sordular.
Peygamberimiz: “Onlar doğdukları gibi duruyorlar. Sakın çocukları öldürmeyin, aman çocukları katletmeyin. Her can ilk yaratılışta tertemizdir” buyurarak konuya dikkatlerini çekti.
Çünkü, çocukların babası gayr-i müslim de olsa, kendileri erginlik çağına gelmedikçe mükellef sayılmamaktadır. İslâm fıtratı üzere doğdukları için, o masumluklarını muHâfâza etmektedirler.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, henüz buluğ çağına gelmemiş olan, Hasan, Hüseyin, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ca’fer ve Abdullah b.Zübeyr gibi çocukların biadlarını kabul etmiş, o yaştaki çocuklara verdiği değeri bize göstermektedir.
(İ. Ahmed, Müsned, 1/205)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, Kız çocuklarını da çok severdi.

İslam’a göre kız-erkek ayırımı yoktur. Nasıl olabilir ki? Onlardan biri Hz. Muhammed (aleyhisselâm), diğeri Hz. Hatice (radiyallahu anha) ; biri Hz. Adem, diğeri Havva ; biri Hz. Âli (radiyallahu anha), diğeri Hz. Fatıma (radiyallahu anha) Peygamberimizin eşsiz şefkatini kız çocukları üzerinde de görmekteyiz.

İslâm’dan önce kız çocuklarının Arapların gözünde hiçbir değeri yoktu. Onlar Kız babası olmayı bir ayıp olarak görürlerdi. “Falan adamın damadı demesinler” diye kızlarını evlendirmek istemez, diri diri toprağa gömerlerdi. Bu vahşeti de atadan, babadan kalma bir âdet olarak görür, uygularlardı. İşte Peygamberimiz bu zavallı masumların böyle acımasızca öldürülmelerini büyük bir cinâyet olarak görüyor, bu kötü âdetin bir an önce kaldırılması için mücadele ediyordu. Kendisi kız babası olmakla iftihar ettiği gibi, üç, iki veyâ bir kızı olup da onları büyütüp yetiştirenleri, İslâmî bir eğitim verenleri Cennetle müjdeliyordu. (Bu konuyu daha önce, yukarıda anlatmıştık).

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in kızı Hz. Fatıma, ehl-i beytin annesidir. O bizim de annemizdir. Resûlullahl, kızı Fatıma yanına girince hemen ayağa kalkar, elinden tutup kendi oturduğu yere oturtur, kendisinin ve ailesinin sıhhatını sorar, onu okşar ve ona iltifât ederdi. Hz. Fatıma (radiyallahu anha)’yı kendi canı gibi severdi. Kendisine olan sevgisini bilen Fatıma da O’nu kendi canından daha çok severdi. Onun için vefatını haber verdiğinde önce ağlayıp üzülmüş, ilk vefat edip kendisine kavuşacak olanın o olduğunu söyleyince de çok sevinmişti.
(Müslim, Âdab, 22; Müsned, 3/175; Taberânî, el-Mu`cemü’l-Kebir, 25/118)

Hz. Fatıma, gelin olup gittikten sonra altı ay Peygamberimiz evine uğrar ve onları sabah namazına kaldırırdı.
(İbn Abdilberr, İstîab, 3/1365; İbn Sa’d, Tabakât, 8/342)

Peygamberimiz, huzuruna bir kız çocuğu gelirse ona yakın ilgi ve alaka gösterirdi. Enes b. Mâlik anlatıyor: “Peygamberimizin yanında bir adam oturuyordu. Bir ara adamın erkek çocuğu geldi. Adam çocuğu aldı dizlerine oturttu. Az sonra bir de kız çocuğu geldi. Onu da yanına oturttu. “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz adama sordu: “Niçin ikisini bir tutmadın?”
(İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 254)
Kız çocuğuna ayrı davranılmasından rahatsız olmuştu.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, Ebu Eyyüb El-Ensari’nin evine inip yerleşeceği sırada, Neccar oğullarının küçük kızları deflerle çıkıp şiirler (neşideler) okuyarak Peygamberimize sevgilerini ifâde ediyorlar ve şöyle diyorlardı: “Neccar oğullarının kızlarıyız biz..! Ne hoştur komşuluğu Muhammed’in!”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz onlara: “ Beni seviyor musunuz?” diye sorunca,
onlar da: “Evet Ya Resûlellah! Seni Seviyoruz!” diyorlardı.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de: “Allah biliyor ya, Vallahi ben de sizleri seviyorum! Vallahi ben de sizleri seviyorum! Vallahi ben de sizleri seviyorum!” diyerek cevâp verdi.
(İbn Hacer, İsâbe, 7759. N)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: Peygamberimizin DİLiyLe Çocuk SEVgisi:

Mesaj gönderen nur_umim »

Hz. Aişe radiyallahu anha: “Bir gün Resûlullah (aleyhisselam) evde otururken Hasan yanımıza geldi. Hemen onu tutup kucağına aldı. “Allah’ım! Şu oğlumu çok seviyorum. Sen de onu sev! Onu sevenleri de sev!” diye dua etti.”
(Heysemî, Mecma’uz-Zevâid, 15041)

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir gün öğlene doğru Resûlullahl (sallallahu aleyhi vesellem) ile dolaşıyordum. Bu sırada ne ben onunla konuştum, ne de o bana bir şey söyledi. Sessizce yürüyorduk. Kaynuka Çarşısı’na kadar gittik. Oraya varınca geri dönüp kızı Fatıma’nın evine yöneldi. Evin kapısına gelince, Hasan ve Hüseyin’i kastederek: “Yaramazlar orda mı? Yaramazlar orda mı?” diye seslendi.
Böyle yapmakla, kızının çocukların elini yüzünü yıkayıp, güzel elbiseler giydirerek yanına göndermesini istediğini anladım. Önce Hüseyin, biraz sonra Hasan da koşarak geldi. Ondan hemen önce gelen Resûlullahl’nün (sallallahu aleyhi vesellem) yanında bulunan kardeşine sarıldı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onları bu halde görünce çok sevindi ve: “Allah’ım! Ben onları seviyorum. Sen de onları sev. Onları sevenleri de sev” buyurdu.”
(Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 57; Nevevî, Minhâc, 15/188)

Bir keresinde torunları kaybolmuştu. Onların kaybolduğunu öğrenince çok üzüldü. Tüm sahabeleri onları aramak içim seferber etti.
Selman-i Fârisî (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir öğlen vakti, Resûlullah (aleyhisselam)ın etrafına toplanmış oturuyorduk. O sırada Ümmü Eymen telaşla yanımıza geldi.: “Ya Resûlallah! Hasan ile Hüseyin kaybolmuş!” dedi. Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hemen yerinden fırladı. “Kalkıp çocuklarımı arayın!” buyurdu. Her bir sahabeyi bir tarafa gönderdi. Arama sırasında, sürekli Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi takip ettim. Ararken, Medine dışında bir dağın eteğine geldik. Karşılarında kuyruğu üzerine dikilmiş bir yılan vardı. Dilini çıkarmış: “tıs… tıs…” diye ses çıkarıp saldırıya hazırlanıyordu. Hasan ve Hüseyin korkudan birbirlerine sarılmış öylece duruyorlardı. Resûlullahl (sallallahu aleyhi vesellem) onları bu halde görünce, hızla koşup yerden birkaç taş aldı. Yılana atmaya başladı. Yılan kuyruğunu indirip hızla oradan uzaklaştı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem çocukların yanına koştu. Hemen kucağına alıp bağrına bastı. Başlarını okşayıp öperek sakinleştirmeye çalıştı. Bu sırada: “Anam-babam size fedâ olsun! Sizi bulduğum için Allah’a sonsuz hamd ederim!” diye Rabbine şükrediyordu.
Çocuklar sakinleşince birini sağ, diğerini sol omzuna aldı. Onları bu halde görünce sevincimden çocuklara: “Müjdeler olsun! Bineğiniz ne kadar güzel!” dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Binicileri de çok güzel!” buyurdu.
(Heysemî, Mecma’uz-Zevâid, 15081)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, yalnızca kendi çocukları ve torunlarını değil, tüm çocukları çok sever, sevgisini açıkça gösterirdi. Bir sefere gittiğinde ya da seferden dönerken, gençler ve çocuklardan bir veya bir kaçını devesine bindirir, yol boyunca onlarla sohbet ederdi. Mekke Fethine giderken torunu, Hz. Zeyneb’in oğlu Ali ile çocuğu gibi çok sevdiği Üsame b. Zeyd’i devesine bindirdi. Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas onun devesine sık sık binen çocuklardandı.

O çocuklardan biri olan Abdullah b. Cafer (radıyallahu anh) şöyle anlatıyor: “Hz. Abbas’ın oğulları Kusem ve Ubeydullah ile birlikte oynuyorduk. O sırada Resûlullahl (sallallahu aleyhi vesellem) bir seferden dönüyordu. Onu görünce oyunu bırakıp hemen yanına koştuk. Resûlullahl (sallallahu aleyhi vesellem) yanındakilerden birine beni göstererek: “Şunu bana doğru kaldırın!” buyurdu. Beni bineğinin ön tarafına oturtturdu. Sonra Kusem için: “Şu çocuğu da bana uzatın!” buyurdu. Sahabe Kusem’i kaldırınca onu terkisine aldı. Ubeydullah’ı da yanına almak istedi. Ama amcası Hz. Abbas’ın Ubeydullah’ı çok sevdiğini biliyordu. Amcasına olan sevgi ve saygısından dolayı almadı. Onu babasına bıraktı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem beni devesine bindirdikten sonra, üç kere başımı okşadı. Her okşayışta: “Allah’ım! Cafer’in yerine çocukları için hayırlı bir (baba) nasib et!” diye dua etti.
(İ.Ahmed, Müsned, 1/205)

Sahabeler yeni doğan çocuklarını Peygamberimize götürmeyi adet etmişlerdi. İlk onu görsün, onun sesini duysun, onun verdiği gıdayı yesin istiyorlardı. Bu sahabelerden biri de Ümmü Süleym’di. Oğlu doğunca onu hemen Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme gönderdi.

Enes b. Malik anlatıyor: “Evimiz Kuba’daydı. Babam Mescid-i Nebevî’ye gittiği sırada, annem sancılanıp doğum yaptı. Bir oğlu olmuştu. Çocuk doğunca annem beni yanına çağırdı: “Ey Enes! Uykuya daldığımda çocuk ağlarsa, sakın onu emzirmesi için birine götürme! Yarın onu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin yanına götürünceye kadar benden habersiz bir şey verme! İlk gıdasını onun elinden almasını istiyorum” dedi.
Vakit geç olmuştu, yatakları hazırlayıp, yattık. Çocuk acıkmıştı, ara ara sabaha kadar ağladı. Sabah erkenden kalktık. Annem çocuğu güzel bir beze itinâ ile sararak bana verdi: “Onu Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme götür! Şu hurmaları da yanına al!. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem çocuğa vermek için hurma isterse ona ver, dedi. Çocuğu alıp yola çıktım. Mescid-i Nebevî’ye oldukça yaklaşmıştım. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kucağımda bir çocuk görünce yanındakilere: “Herhalde Ümmü Süleym’in çocuğu oldu” buyurdu. Ben: “Evet” dedim. Resûlullahl (aleyhisselam) elindeki şeyi bir kenara bırakıp uygun bir yere oturdu. İşaret edince, çocuğu götürüp kucağına verdim. Onu sevip okşadı. Sonra: “Yanında hurma var mı?” diye sordu. “Evet!” dedim. “Onları bana ver” buyurdu. Hurmaları alınca onları ağzına koyup iyice çiğnedi. Hurma yumuşayınca, ondan bir parça alıp kardeşimin ağzına koydu. Kardeşim büyük bir iştahla hurmayı emmeye başladı. Ağzından: “Fa! Fa!..” diye ses çıkıyordu. Yeterince emdikten sonra, Efendimiz kalan hurmayı ağzından çıkardı. Kardeşim ona bakarak, hareketleri ile hurmayı istedi. Onun bu hali Efendimizin çok hoşuna gitti. Çevresindekilere: “Bakın Medinelilerin hurmayı ne kadar sevdiğini görün” buyurarak sevincini onlarla paylaştı. Yüzünü okşayarak bir süre sevdikten sonra: “Adı Abdullah olsun!” buyurdu.
(Müslim, Âdab, 22; Müsned, 3/175; Taberânî, el-Mu`cemü’l-Kebir, 25/118.)

Enes b. Fadale’nin, Resûlullahl (aleyhisselam) Medine’ye hicret etmeden hemen birkaç gün önce bir çocuğu olmuştu. Çok sevinçliydi. O sıralarda Efendimiz de hicret edince, iki sevinci bir arada yaşadı. Hanımına: “Çocuğu hazırla onu Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanına götüreyim, dediğinde, henüz iki haftalıktı. Oğlunu kucağına alan Fadale, doğruca Eyyûb el-Ensârî’nin evine gitti. Oldukça heyecanlıydı. Selam verip Efendimizin huzuruna girdi. Çocuğu göstererek: “Yâ Resûlâllah! Bu benim oğlumdur” dedi. Efendimiz çocuğu kucağına aldı. Bir taraftan sevip okşarken, bir taraftan sordu: “Ne zaman dünyaya geldi?” “İki hafta önce doğdu.” “Ona isim verdiniz mi?” “Hayır, Yâ Resûlallah! Henüz bir isim vermedik.” “Ona benim ismimi verin ama künyemi (Ebu’l- Kasım) vermeyin!” buyurdu.
Resûlullahl (sallallahu aleyhi vesellem) küçük çocuğa kendi ismini koymuştu. Küçük Muhammed’in babası sevinçten uçuyordu. Resûlullahl hâlâ küçük Muhammed’i seviyor, ona hayır duada buluyordu. Resûlullahın duasının bereketi ile çok uzun bir ömür yaşadı. Tam yirmi iki çocuğu oldu. Bütün saçı ve sakalı bembeyaz olduğu halde, Efendimizin okşarken elinin değdiği yerler simsiyah olarak kalmıştı.(6) 6-
(İbn Abdilberr, İstîab, 3/1365; İbn Sa’d, Tabakât, 8/342)
Resim
Cevapla

“Peygamber Efendimiz (S.A.V)” sayfasına dön