HÂL' imce

Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

SEVİLmeyeyık OL-maYAN YOK<<<tur...
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
Nida
Üye
Üye
Mesajlar: 24
Kayıt: 22 May 2015, 08:15

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen Nida »

Allah'ın Kulu,
Kulun Allah'ı Sevmesinin Belirtileri



Allah'ın Kulu, Kulun Allah'ı Sevmesinin Belirtileri Allah'ın, kulunu sevdiğinin ilk belirtisi, onu yaratması, ona varlık, sağlık vermesi, hayatını sürdürebileceği nimetleri lutfetmesidir.

Ayrıca kulunu doğru yola iletmek, dünyada ve âhirette mutsuzluğa düşmesini önlemek için ona verdiği akıl gücü, irâde özgürlüğü yanında peygamberler, ıslahatçılar göndermesi de Allah'ın sevgisinin bir sonucudur.

Dünyada yaratıkların en değerlisi ve şereflisi olarak yaratılan insanın asıl yaratılış nedeni, yükselip kemal kazanmasıdır. Kul, kazandığı kemâl ölçüsünde sonsuz âhiret hayatında mutlu olur.

Kemâl kazanmak da olayların sınavlarından geçmekle mümkündür. İşte Allah, sevdiği kulunu çeşitli meşakkatlerle, belâlarla sınavlardan geçire geçire olgunlaştırmak ister. Peygamberimiz (s.a.s.): "Allah bir kulu severse onu dener. Kul, sabrederse onu seçer; râzı olursa tertemiz yapar." (Deylemî, Müsnedu'l-Firdevs) buyurmuştur. Âlimlerden biri de: "Sen kendini, O'nu sever; O'nu da seni sınar görüyorsan, anla ki O seni temizlemek istiyor" demiştir.

Allah kulunu çeşitli belâlarla, zorluklarla, musîbetlerle dener. Kul, çeşitli belâlarla denendiği halde sabreder, Allah'a sığınırsa temizliği artar, Allah katında derecesi yükselir. Dünya, başlı başına bir imtihan alanıdır: "Allah, sizin hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı." (67/Mülk, 2) "Andolsun, sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme gibi şeylerle deneriz; sabredenleri müjdele. Ki onlara bir belâ eriştiği zaman: 'Biz Allah içiniz ve biz O'na döneceğiz!' derler.

İşte Rablerinden bağışlama ve nimet hep onlaradır ve doğru yolu bulanlar da onlardır." (2/Bakara, 155-157) Allah'ın, kulu çeşitli belâlarla, sıkıntılarla sınaması, kulun değersizliğine değil; tersine Allah katındaki değerine işaret olabilir. Zira çekilen güçlük oranında yüksek dereceler elde edilir. Belâlar Allah'ın sınavı olduğu gibi, nimet bolluğu da O'nun sınavıdır. O, kimini bolluk ile, kimini darlık ile dener. Kulun nimetlere şükretmesi, sıkıntılara, darlıklara katlanıp sabretmesi, Allah'ın kendisini sevdiğinin belirtilerindendir. Allah sevgisinin belirtilerinden biri de kulun, Allah'ın murâdını, kendi isteklerine üstün tutması; Allah'ı, kendi canından fazla sevmesi, gerektiğinde canını Allah yolunda fedâ etmekten kaçınmamasıdır.

Çünkü "Allah, harçla kaynatılmış binâlar gibi kendi yolunda saf bağlayarak çarpışanları sever." (61/Saff, 4), "Allah, cennet karşılığında, mü'minlerden canlarını ve mallarını satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar, öldürürler ve öldürülürler." (9/Tevbe, 111)

Allah sevgisinin belirtilerinden biri de kulun, Allah'tan başka her şeyi, O'nun uğrunda fedâ etmesidir. Sevginin alâmeti, sevdiğini, nefsinden üstün tutmandır. Allah'a ibâdet eden herkes seven değildir. Seven, yasaklardan kaçınandır (bk. 5/Mâide, 54; 48/Fetih, 29). Sevenin gönlü, sevgiliden başkasıyla huzura eremez.

Nitekim Yüce Allah: "Onlar ki inandılar ve kalpleri Allah'ı zikredip anmakla huzur bulur. İyi bilin ki kalpler, ancak Allah'ı zikirle mutmain olur." (13/Ra'd, 28) buyurmuştur. Ebû Bekir Sıddık (r.a.) da: "Allah'ın hâlis sevgisini tatmak, kişiyi dünya peşinde koşmaktan alıkor. İnsanlar içinde yalnız bırakır (bedeni halk içindedir ama gönlü yalnız Allah iledir)" demiştir.

Allah sevgisinin belirtilerinden biri, dünyanın elden çıkmasına üzülmemek, Allah'ın zikri dışında geçen saatlere üzülmek, ibâdetleri yüksünmemek, zevk alarak yapmak, Allah'ın yaratıklarına şefkatli, acımalı olmaktır.

Yine belirtilerden biri de, sevgilisinin rızâsından başka bir kaygısı, düşüncesi olmamaktır. Çünkü Allah'ın rızâsı, nimetlerin en büyüğüdür.
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

O kadar hayalini kurduk ki aşkın... Gerçeğini görsek tanımayız...
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

Hayat; "ÇoK" bilinenli ve "BiR" bilinmeyenli bir denklem...

"Oyaladı o çokluk kuruntusu sizleri" (102/1)
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

Resim
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

Toprak-Su-Hava-Ateş' ten oluşan insan...
Bi ATEŞ' ten korkuyor bi de TOPRAK olmaktan...
Ama SU'luluğundan ve HAVA'sından yanına varılmıyor
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

Resim



HAZZI TERK


Hazzı terk üç devrede mümkün olur.

Bunun birinci devresi avama mahsustur.

Bir insan tahayyül edin, şahsi iradesinde devam eder, yer, içer; tabiatına göre hareket eder. Hiçbir dava peşinde koşmaz. Sadece bir insiyakla yola devam eder.

Hakk’a (CC) ibadet etmez, dine uymaz. Hiçbir had hudud tanımaz; daha kısa bir tabirle iddiasızdır, davasızdır. Bu arada ilahi bir nazara uğrar; rahmet kapıları açık olur. Böylece ilahi bir tevafuk olarak bir gün karşısına bir nasihatçı çıkar. Bu nasihatçı salih kimse olduğundan tesirli olur; bu hal karşısında o iddiasız adam, kendiliğin, hakkı kabullenir.

Bu durum böylece devam eder gider. Çünkü o nasihatçının sözleri, o adamı yola getirdi. Her gün kendine has usulle dinlediklerini tatbike koyulur. Bu halin tabiî bir neticesi olarak ayıplarını görmeye başlar. Tabiat ve nefsin peşinde koştuğunu sezer. Ani olarak iman yoluna girmiş olur. Allah (CC) yolunu kendine seçer; şeriatın emirlerine göre hareket eden halis bir insan haline gelir. İlk defa gitmekte olduğu tabii hava söner, yavaş yavaş kötülükleri bırakır. Haram şeylere yaklaşmaz.

Şüphelilerden çekinmeye koyulur. Halkın minnetini, dünyanın uygunsuz işlerini bir yana atar, Allah’ın (CC) verdiğine ve O’nun (CC) emirleri ile gelene bakar. İslam dininin:
– “Helaldir.”
Dediği şeyleri alır. Yemesinde, içmesinde, giyiminde, kuşamında, ahlak ve fazilet yolunu arar. İster ki hep taata, ibadete sevk edecek şeyleri yapsın; Ötesini yapmasın.

Bundan sonra onda Hakk (CC) vergisi bir anlayış hasıl olur; bilir ki dünyadaki kısmetini yiyip bitirmeden ölmez. Sakin olarak düşünür, helal yer; mubah yoldan kazanır, günlerini böylece geçirir gider.

İkinci devre başladığı zaman o, bir velidir. Hakikata erenlere dahil olmuştur.
Haslara katılmıştır, azimet sahibi olmuştur. Bu kere yaptığı işleri daha ince bir süzgece tabi tutmaya başlar. Emirle yer, ilahi duygu ile hareket eder.

Üçüncü devre başladığı zaman ona bir ses gelir. Bu seste:
– “Ayaklarına takılanları bırak… Dünyayı ve ahireti terket. Bunları isteme…”
Emri verilir. Daha sonra:
– “Bir baştan öbür başa bilcümle izafi mevhum varlıklardan uzaklaş, hepsini bırak.
Yersiz varlıkları yok bil; tevhid nuruna dal ve onda güzelleş.”

Daha bunlar gibi birçok emirler.

Artık şirk terkedilmiş irade, Hakk’a (CC) bağlanmış ve o, tam bir edep ve terbiye içinde ilahi huzura kavuşmuştur. Gönlü boş… Başı öne eğik; ne sağında olan ahirete ne de sola geçen dünyaya bakar. Halk sağlığı, bir sürü garip istek ve bunlara benzeyen şeyler kalbinden silinmiştir.

Bu makam son duraktır. İzzet tacı ve ilahi saltanat bu makamda verilir. Sonsuz bilgiler bu devrede gelir. Fazilet ve ihsanların çeşitleri bu makamdan daha çok verilir. Bunlar verilirken ona:
– “Bunları al, giyin, kuşan; nimetlerden faydalanmayı bil… Yalnız sakın edep dışı iş yapma, bunları kabul etmemek gibi şeyler aklına gelmesin. Çünkü iyiliği kabul etmemek sahibine hakarettir. Nimeti az görmektir.”
Denir. Alır, giyer; yer, içer. Her türlü ilahi nimetlerden faydalanmaya başlar. Bir zamanlar nefsinin emriyle aldığı şeyleri şimdi kudret eli ona verir.

Sözü buraya kadar vardırmışken nimetlerin alınması ve yenmesi için bazı hallerolduğunu söylemek isterim. Bunları dört kısma bölmek yerinde olur:

Birincisi: Tabiidir; nefse, şeytana uyarak yemektir. Bunu hemen söylemek lazım gelirse “Haram” olduğunu söyleriz.

İkincisi: Kur’an ve hadiste belirtileni yiyip içmektir. Yani Kitap ve sünnete göre… Bu şekilde bir yiyip içmek şer’îdir. Adı ise “Helal ve Mubah.”

Üçüncüsü: Emirle almak. Herhangi bir işi yapmak için ruhi bir emir beklemek. Bu iyidir; fakat herkeste olmaz; yalnız velilerde olur.
Dördüncüsü: Bu en üstün derecedir. Burada emir, istek ve arzu herhangi bir işaret beklemek yoktur. Bu makamda olanlar iradeden soyunmuşlardır. Burada bulunanlar, kadere tabi olan zatlardır. Bunlar, her şeyi Allah’ın (CC) fazl ve ihsanı ile görür. Bunlar salihlerdir. Bunlara salih demekle de hudud çizmiş oluruz.

Yalnız bir ayet-i kerimede:
– “Allah (CC), sevgili kullarının hamisidir. Salihlere O (CC) sahip olur.”

Belirtilen salih vasfına nispeten biz de salih diyoruz.

Bu son makamın sahiplerini birkaç defa anlattık. Burada bir daha anlatmadan geçemeyeceğiz. Bunlar tamamen maddi varlıklarından âri, beri insanlardır. Kendi şahısları için ne bir iyilik düşünebilirler ne de kötülük. Bunları kader eli çevirir.
Kader eli yardımlarına koşar. Bu hal çok büyük bir iştir. Sözle anlatılmasına da imkan yoktur. Ancak zevkle bilinmesi gerektir…

Bunların zamanları da hayli gariptir. Bazı zamanlar öyle bir ağırlık duyarlar ki ihtiyarsız bağırmaya başlarlar. Fakirlik veya zenginlik bunlar için bir mesele olmamasına rağmen dilenmeleri de mümkündür.İşte bunların ömrü çok garip hadiseler içinde geçip gider. Olacakları kadar olmuşlardır. Allah (CC) kudsiyetlerini artırsın. (AMİN)

Kaynak : Fütuhu`l Gayb – Abdülkadir Geylani ( k.s.)
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

MELÂMET…

Âşık attığın taşa
Dikkat et gelir başa
Melâmet bir temâşa
Özde özü görmektir


Tevhidin darasına
Kâbe’nin karasına
Dört direk arasına
Aşk ağını örmektir…



Her nefes her anında
Dost Muhammed yanında
Ehl-i Beyt Kervanı’nda
Kıtmir olup ürmektir…



“Ben”i-“Biz”i bırakıp
O’nunla O’na akıp
Yâr’dan gayrıyı yakıp
Defterini dürmektir…



Aşka aşkıyla basıp
Aşk olup, aşka esip
Aşkıyla saf aşk kesip
Aşka, aşkı sürmektir…



Ok kirpikse, yaydır kaş
Dost Dost’a Dost-arkadaş
Yalın ayak – açık baş
Eren el’e ermektir…



Lâ Mahbuba İllâ Huu
Lâ Mabuda İllâ Huu
Lâ Mevcuda İllâ Huu
Tevhid Gülün dermektir…



Mahşer – Elest denginde
Dost Muhammed renginde
Melâmet mihenginde
Cânân’a Can vermektir…



“Kün fe yekûn!” de oluş
Birlik Beratı’n buluş
Bin bir bağdan kurtuluş
Bâb-ı HAKK’a varmaktır…



Yâr adıyla yanmaktır
Her an adın anmaktır
Aşkıyla kınanmaktır
Nûru nara sarmaktır…


Gerçek aşk ise kastı
AHAD ü SAMED Dostu
Âşık yüzdürür postu
Yâr yarasın yarmaktır…



Toprak, Suyun sesinde
Od – Hevâ hevesinde
Bir “CAN” her nefesinde
Dört unsuru karmaktır…



Yâr ile tenha yatıp
Alıca altın satıp
Gaflet uykusun atıp
Düşün hayra yormaktır…



Lâ fâilâ illâ Hu
At başı Umut-Korku
Bu oyun ne? Nedir bu?
Sorusunu sormaktır…



Seher Yeli olanın
Derdi deli olanın
Vasl-ı veli olanın
Kapısında durmaktır…



HAKK’ın halısın doku
Gönül Kur’ânı’n oku
Tevhid tokmak, kalb soku
ALLAH! ALLAH! Vurmaktır…



Mârifet göz üstüne
Hakikat öz üstüne
Son söz ilk söz üstüne
Yâr’le kavil kurmaktır…



Dergâhta divâneler
Mey mesti meyhâneler
Zevk ile pervâneler
Derd zincirin kırmaktır…



Kul İhvâni kes sesin
Nasibi var herkesin
Çekme Yâr’in perdesin
Subhân Sırrı’n sırmaktır…

04.03.1990 05:10 Shri…


Lâ Mahbuba İllâ Huu : O’ndan başka Sevgili yoktur.

Lâ Mabuda İllâ Huu : O’ndan başka tapılacak yoktur.

Lâ Mevcuda İllâ Huu : O’ndan başka mevcud yoktur.

Lâ fâilâ illâ Hu : O’ndan başka fiili işleyen yoktur.

Bâb-ı HAKK’a :HAKK Kapısına.

Alıca altın satıp : Halkın en değerli bildiği altını halka satıp karşılığında Yunus Emre’nin hak yolundaki sermayesi, hediyesi olan dağda yetişen yabani alıç meyvesini alan dervişin işi…

Soku : Anadolu’da köy meydanlarında olan, kaynatılmış bugday olan bulgurun kabuk-kepeğini çıkarmak için taştan oyulan ve içinde bulgur döğülen soku…

Kavil : kavl. Anlaşma. Sözleşme. * Konuşulan söz. Söz cümlesi. * İtikad, delâlet. * Tarif. * İlham.

Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

Resim
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

Elhamdülillah
Ne güzel kelamdır,
halini soranlara !
Hem halini saklarsın insanlara ,
Hem şükredersin Allah'a..
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

Resim
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

Resim
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

Oruç tutacaksan, oruca tutulmalı kâlbin...
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

Resim



NİYE?..

Ha şöyle ha böyle geçiyor günler
Bitiyor yarınlar artıyor dünler
Ah edip ağlıyor âşık sürgünler
Ahmaklar kahkaha atıyor niye?..

*

Sevgisiz kalmasın sevenler sakın
Bir nefeslik ömür kim kime yakın
Aklı var-fikriyok, ahmağa bakın
Helâla haramı katıyor niye?..

*

İnsana yakışan işin doğrusu
“Nereden nereye-kimsin?” sorusu
Terk etmiş Tevhidin Pislik Borusu
Sefil sermayesin satıyor niye?..

*

Uyuyan uyanır ölüm varınca
“Kün! Feyekun” olur HAKK Kararınca
Tevhidin yüklenmiş Âşık Karınca
Ahmaklar yan gelmiş yatıyor niye?..

*

Gün geceye gebe kaldık arada
Bilmem erer miyim Ben de murada
Ne gül kalmış ne Gülşen var burada
İhvâni garibim ötüyor niye?..

Kulihvani
06.06.1995 08:57

_________________
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

Marifet ve sevgi ne de güzel delil (kılavuz) ve şefaatçidir. Kulun Allah'a yönelmek için kılavuzu «marifet» olursa yolundan sapmaz; ve Allah nezdinde şefaatçisi "sevgi" olursa amacına varmaktan geri kalmaz.


Yine Hz. İmam Zeynulabidin (a.s) şöyle dua ediyor: "İlahî sen biliyorsun ki, sana olan itaatim kesintisiz ve sürekli olmamışsa da, sana sevgim ve itaatine olan azmim sabit ve sürekli olmuştur."


Bazen insanın ameli kusurlu olur ve insan Allah'a olan itaatlerine güvenmeyebilir. Fakat Allah aşkı kalplerinde yerleşenlerin, Allah'a kesin inanç ve yakinlerinde ve Allah'a olan sevgi ve itaatlerindeki azimlerinde, hiç bir tereddüt meydana gelmez ve kalbinde Allah sevgisini hisseden bir kul, artık bunda şüpheye düşmez. Hatta bazen böyle bir kul, bir itaat konusunda kusurlu davranır ve Allah'ın sevmediği bir ameli de yapabilir, ama itaat konusunda kusurlu olup günaha düşen bu kulun Allah'a itaat etmekten hoşlanmayıp isyan etmeği sevmesi mümkün değildir. Zira bazen insanın organları günahlara meyleder ve netice de şeytan, heva ve heves, onları günaha da sürükleyebilir. Bazen de insanın organları Allah'a itaat etmekte kusurlu davranabilir. Ama Allah'ın salih kulları itaatte kusur etse ve günaha düşseler de onların itaati sevmeyip günahı sevmeleri mümkün değildir.



Bir duada şu tabirler yer almıştır: "İlahi! İtaatinde kusur yapmış olsam da yine itaatini seviyorum, günaha duçar olsam da onu sevmiyorum. O halde kendi fazlın ile cennetini bana nasip eyle." (Bihar-ül Envar c.94, s.101)


Kalp ile organlar arasındaki fark işte burada ortaya çıkıyor. Zira organlar bazen kalbin ulaştığı aşamaya ulaşmaktan aciz kalırlar; ama kalp, tek başına tam manasıyla ilahî aşkın emrinde kalmaya çalışır. Fakat şu da bilinmelidir ki, kalp, halis olup temizlenince organlar, ona itaat edip boyun eğmek ve kalbin onlardan istediği şeyleri kabul etmek zorunda kalırlar. Böylece de kalbin halis olması sonucu kalp ile organlar arasındaki bu ayrılık yok olup gider.
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

Resim
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen der-ya »

Ashâb-ı kiram’dan Zeyd’ül-Hayr -radiyallahu anh- bir defasında:

“Yâ Resulellah! Allah’ın rızâsını arzu eden kimselere ve Allah’ın rızâsını arzu etmeyen kimselere Allah’ın koyduğu alâmet nedir, bana haber ver?” dedi.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz cevap olarak:

“Ey Zeyd! Sen nasıl sabahladın?” diye sordu.

“Hayrı ve hayır yapanları seviyorum. Eğer hayır yapmaya gücüm yeterse yapmaya koşuyorum. Eğer yapamaz, kaçırırsam bu sebeple üzülüyorum ve onu yapmaya şevkim daha da artıyor.” dedi.

Bunun üzerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular ki:

“İşte bu söylediklerin Allah’ın rızâsını arayanlara Allah’ın koyduğu alâmettir. Eğer Allah senin bir şey olmanı isteseydi, seni ona hazırlardı.” (Tirmizî)
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »


...
Benim senden başka soranım mı var,
Derdimi dökecek yarenim mi var!
Gönlüme teselli verenim mi var,
Kime söylenir ki sır Leyla Leyla... sır Leyla Leyla...
....

Aşıklar Diyarı Memleketim Kahramanmaraş / Afşin' den
Kevser Özdemir - Leyla Leyla ( Söz : Osman Konak - Beste : Ahmet Karakaya )



https://youtu.be/I9_USZVavAw
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
aksiseda
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1147
Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01

Re: HÂL' imce

Mesaj gönderen aksiseda »

Resim

Hiç kimise kendinden hâlden hâle gelmedi...

Cümlemizin halini Maşuk ede mukarrer...


(Yunus Emre)
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön