Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-52
Gönderilme zamanı: 12 Nis 2015, 17:58
SU!. SU!.
Vel hamdulillâhi rabbi’l- âlemin ve’l- âhireti müttakîn
Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l- aliyyi’l- azîm.
Es salatALLAHu seyyidinâ MuhaMMedin Haşimî mubîn ve alâ âlihi vessahbihi ve’l- murselîn. ve ibâdillâhi’s- salihîn min ve’s- semâvâti ve’l- ardı.
Lebbeyk ALLAHümme lebbeyk!.
Aziz cemâat;
Vaaza başlamadan evvel şimdi yolda gelirken iki tâne aşağı yukarı benden yaşlı, Ben yaşlı değilim o kadar.. İki adam giderken biri birinin koluna vurmuşta bastonu düşmüş diye kavga ediyordular. Burda değil, dışarıda o hatırıma geldi size de söyleyeyim.
Dünya ne hâle geldi. Çünkü mukadderdi. Bu olacaktı!..
İçinizde 40-50 yaşında olan, 20 yaşındakine benzemiyor, yüzü kırıştı saçları beyazladı, kuvveti ve eski çallakiyeti ortadan kalkmıştır. Bu, bir Kader-i İlâhidir. Çocuklarla ihtiyarlar ikisi de zât itibariyle birbirine benzerler. Arada bir ortaçağ vardır. Ortaçağ bitirip de yaşlılık devrine girme çağı ind-i ilahîde büyük kıymet kazanır.
Dikkat buyurursanız Peygamberlerde nebîlik 40 yaşından sonra Cenâb-ı ALLAH’tan tebliğ edilmiştir kendilerine. Yalınız Hazreti İsa essalâtu vesselâm bundan müstesnadır. Onun istisnası, burada söylenecek bir mevzu’ değildir. Bunu her adam kavrayamaz.
Onun için bu iki yaşlı adamın birbirleriyle kavga etmesi de bir tekâmül icâbı dünyanın bu hale gelmesindendir. Onun için ne olurdu bunlar birbirleriyle iyi geçinselerdi.
Bunları gördüm de SallALLAHu aleyhi vesellemin efendimiz bir gün sahabeleriyle konuşurken yanına bir a’mâ adam girmiş. Çok gevezeymiş o adam.
SallALLAHu aleyhi vesellem, konuşmak istememiş onunla: “Çık dışarı!” demiş. Bir “çık dışarı!” demesinden dolayı “Abese ve tevellâ” âyet-i kerimesi iniyor Cenâb-ı Peygamber Efendimize!.
“Sen diyor o adamı niçin kovuyorsun!” diyor. Cenâb-ı Peygambere hitab-ı ilahî geliyor da SallALLAHu aleyhi vessellem nerde görse: “Merhaba senin yüzünden bana ALLAH dan tehdid gelen adam!” diye çağırırmış
Onun için aziz cemâat;
Birbirimizle gâyet iyi geçinelim.
Bütün Resûlullah efendimizin hadisi mübâreklerini bir teraziye doldurmak imkanı olsa hepisini birden, milyarlarca hadisi. Onun içinde bir hadis vardır onu alıp da bu yan ki göze koyduğumuz zaman öteki bütün hadislerden ağır gelir, milyonlarca hadislerden ağır gelir.
Bizim için söylediği o: “Din, kardeşliktir!” diyor.
En büyük hadisi budur SallALLAHu aleyhi vessellemin, kardeşliktir..
Kardeşçe geçinenler için Cenâb-ı ALLAH’ın büyük ni’metleri vardır.
Biliyorsunuz her şey “SU” dan yaratılmıştır âyet-i kerime vardır bunun hakkında, sudan yaratılmıştır.
Her şeyin aslı o halde "SU" dur. “SU” cennet ni’metidir. “SU” azizdir.
Dünyada cennet ni’meti olarak gözümüzle gördüğümüz, elimizle tuttuğumuz, tattığımız yegâne ni’met “SU” dur. Başka cennet taamı dünyada göremezsiniz. Cennetin altından ırmaklar akar, “SU” dur.
“SU” o kadar azizdir ki aziz cemâat her şeyi temizler, kendisi pislenmez.
İşte cennet taamı olduğu bundandır. Cennette yemek vardır, fakat pisleme yoktur.
Dünya da yegâne cennet taamı SU dur.. Ve SU o kadar azizdir ki, her şeyi temizler kendisi pislenmez.
SUyun kullananın, çok dikkat buyurunuz, SUyu kullananın mânevî seviyesine göre SUyu kıymetlendirmesi lâzımdır.
Kullanılmış SU dinde -fıkıhta temizdir. Fakat temizleyici değildir.
Kullanılan SU temizdir ve fakat temizlemek hassası yoktur.
Niçin?
“Efendim kuyu altı yandan geldi!”
Ben onları söylemiyorum, ben işin esasını, SUyu tahlil ediyorum.
Kullanılmış SU temizdir. Fakat temizleyici değildir.
Kullanılan SU pistir. Kullanılmamış SU temizdir ve temizleyicidir.
Bunu ifade etmek için söylemiştim.
Buna göre SUya çok dikkat edin!
Bu büyük canlı hizmetine karşı kullanan kimsenin SUya göstermeğe mecbur olduğu bir hürmet meselesi ortaya çıkar.
Cennet taamı seni temizliyor senin de ona karşı hürmet etmek mecburiyetin çıkar.
O halde SU da evsaf aramak SUlara karşı herkesin hürmet göstererek temiz tutulması içindir.
Bu SU temizdir, şu şudur, bundan abdest alınır, alınmaz hikâyesi, SUyun bu azizliği hizmetine karşı gösterilecek hürmetin ayarlanması içindir.
SUda israf etmemek SU ni’metine karşı kanaat hasreti ile saygı göstermek teşekkür etmek demektir.
Havuzun karşısındasın, efendim yine kanaat edeceksin. Edebsizlik yapmayacaksın. Kanaat, SUya hürmetsizlik etmesin diye.
Birisi girer SUya böyle başlar çalkalamaya. Kimi çalkalıyorsun.
Hakiki İslam bunu yapmaz, onu hayvan kılıklılar yapar.
Girer SUya karıştırır SUyu birbirine SUyu. Güya köpük çıkarıyormuş.
Aaaahh! SUya kıymet vermek lâzım.
SU da HAYY esmâsının yâni insana canlılık veren Cenâb-ı ALLAH’ın HAYY esmâsının temizleyici nur halkaları, suç giderici mârifet damlaları, rahmet verici hassaları gizlidir.
Onun için abdest ve gusülde her türlü temizlikte kullanılacak SU miktarı muayyendir İslamiyyette. Öyle teneke teneke SU değildir.
Bunlar âyet!.. Bu söylediğim her âyet, bazı islamlara farzdır, bazılarına sünnettir, kimilerine de hiçbir şey değildir!
Çok susamış bir insan kanarak SU içer kanar. ”Doydum!” der. Böööyle çeşmeyi ağzına akıtmaz.
HAYY esmâsının halkaları SU ile vücûduna yayılınca HAYY akseder her tarafına. Dil de o zaman: “Elhamdulillâh!
Elhamdullillâh’ı SUyun içinden senin vücûduna giren HAYY esmâsının dağılması söyletiyor. İnsan ALLAHla konuşuyor.
Bu hamdın içinde, ellinen de hamd vardır. SU içer!
Cenâb-ı Peygamber: “En güzel kâse elindir” der içtikten sonra.
Bakınız cemâat; böyle silermiş gözünü, bu bu hamddır işte!..
İslamiyetin sessiz iştaharetli hamdı budur.
Bu hamdın içinde yâni SU içip de o büyük hamdın içinde rahmet mağfiret olmanın herkes tarafından anlaşılmayan nüvesi gibidir.
O girer SUyu içersin: “Elhamdulillâh!” dersin.
O Elhamdulillâh içerine yayılan HAYY esmâsından nur halkaları söyletiyor seni. Temizliyor içini. Çünki hayat SUdan başladığına göre HAYY esmâsı onunlan giriyor.
Cenazenin gasl edilmesi, cenazeyi yıkıyoruz. HAYY esmâsının tecellî yeri olan vücûdda mağfiret ve rahmet damlalarını kesmek demektir. Kesiyoruz onun için
SU bulunduğu kabın şeklini alır. Avucunuza korsunuz avuca, şişeye koyuyorsunuz şişeye... Anında onun şeklini alır.
SU bulunduğu kabın şeklini aldığına göre bu fizikî bir kanundur yâni Sünnetullah da dahildir.
Rahmet ve Mağfiret SUyun terkibinde vardır içinde.
Nasıl ki şerbette şeker erimiştir onun içinde de mağfiret ve rahmet damlaları.
Temizleyici vücûdun mânevî şekline göre tecellî eder.
İçtiğin SU yıkadığın kiri vücûdun isti’dadına göre, bazısı soğuk SUyla yıkanır bazısı sıcak SUyla yıkandığı gibi.
Maddî, fizikî değişmeyen bir kanun olan bu, SUyun kabının kabda şeklini alması Sünnetullah’ın muhakkak mânevî bir taraftan bilmukabili mevcuddur demektir.
SUyu kolluyor, mağfiret damlaları içinde HAYY esmâsı var. Cennet taamı var içinde.
Hangi kaba koyuyorsan onun şeklini alıyor.
Demek SUdaki HAYY esmâsının mağfireti her SUyu içene veriliyor demektir.
Her kalıba giriyor.
Anlıyabiliyor musunuz?
Her kalıba giriyor.
Kim içerse içsin amma onun hamdını yapmak lâzım. Onun temizliğini evvelce yapıp!
Bazı hayvanlar SU içerler, gözü de öte tarafta. Kediye dikkat et, SUyu içerken gözünü yumar. .
Hayvanlara dikkat cevaz ederken gözünü yumar, hiçbir hayvan yoktur ki böyle içerken etrafına baksın.
Yalnız inşa.. hayvan içerken etrafı!.. Ulan ni’meti içiyorsun onu düşün!.. Yok!..
İşte böyle olmayana ne sünnettir ne farzdır.
Ondan biraz daha yukarı geldi mi sünnettir.
Daha yukarı geldi mi farzdır.
Ne farzı?..
Ne dedin de farzdır?
SUya karşı hürmet abdestle gusüldür.
Bu hiç inkar ve münakaşa edilemez. Kat’î bir hakikat-i mutlakadır.
Anlamayan: “Aklıma girmiyor!” diye tepinmeye başlar.
Temizlik HAYY esmâsına hürmettir.
HAYY esmâsına hürmet etmek demek HAYY esmâsını tanımak demektir.
Bunu tanımak ALLAH’ı bilmek ve ona ubudiyet zühur etmek demektir.
Ondan dolayı temizlik imandandır buyurulmuştur.
“En nazifetü minel iman!.”
“Temiz olanlar imanlıdır” demek değildir.
“Temiz olanlar imanlıdır” demek değildir.
”İmanlı olan muhakkak temizdir!” demektir. Öyle yağma yok!..
Git traş ol, bilmem ne et falan, yıkan, sabunlan kolonya ile temizleniliyor. Yooo yoooo!..
Eeee temiz olan, temiz olanlar imanlıdır, hayıııır!..
“İmanlı olan muhakkak temizdir!.” O imanlı olanın temizliği, işte farz temizliktir.
Temiz olmayan HAYY esmâsına hürmetsizdir. Bilmeden imansızlığa girer işi.
Her tarafı hilesiz temiz olanın imanı muhakkak vardır. İman, ALLAH’ı bilmek ve inanmak demektir.
O halde insanın kendi vücûdunu temizlemek için, Cenâb-ı ALLAH peşimizden dünyaya cennet taamını gönderiyor..
Milyarlardır sene yerden SUlar kaynıyor.
Bitti mi?.
Senin elindeki sarnıç bitiyor.
Feselli ihzarına uyuyorsun da ondan. ALLAH’ın SUyu bitmez!..
Bu anlattığım islamın ünlü hakikatlerini içki masaları, maddenin mülevves mülhidleri, haram içinde yüzen, ALLAH ve Râsülünün ne demek olduğunu bilmeyen münevver diye geçinen materyalist kafalara anlatmak niyetinde değilim
Câhil, elinde yabanî tokmağı, cenneti kimseye vermez!
Sağına döndün mü: “Kâfir!”Soluna döndün mü: “Kâfir!”
“Şunu yapma zındık oldun!” “Bunu bilmedin günah oldu!” diye salyaları ağzından akan bazı cins zavallı hoca kılıklı, kılıklara da öğretmek kaygısında değilim..
Leş böceğinin, pislik sineğinin, gül veya bal üstünde işi nedir?
Zâten oralara konmazlar, sevmezler hem de konamazlar. Balda yapışıp kalırlar.
Efendim, arının leş üstüne konduğunu gördünüz mü? Hiçbiri söyledi mi size?.
Onun işi, hep çiçeklerdedir.
Leş yiyen böcek vücûdundan yine pislik çıkarır.
Fakat çiçek, çiçek yiyen arı karnından asel, asel-i musaffa bal çıkarır.
Arada dünyalar kadar fark, gökler kadar azamet ve heybet gizlidir.
Bizim sözlerimiz gül kokan bir cesed, semâlar kadar temiz nurlu, büyük nehirler gibi coşkun iç âlemleri olanlar, başını secdeye koyanlar içindir, konuşuyorum ben.
Ruh cesedle birleşti mi KUL olur. Ona “âbid” derler Kur’ân lisanında.
Cesede ruh girdiği zaman, başlar kıpırdamağa bunun ismi “abid”dir.
Cesedden ruh çıkıp gitti mi, onun ismine de demin namazını kıldığımız gibi “ölü”derler.
Cesede ruh girdimi ayağa kalkıyor “abid” oluyor. Cesedden ruh çıkıp gitti mi buna da ne diyoruz. Şimdi söyledim yahu, “ölüm” diyoruz..
Ruhun eli o halde cesed.
Cesede ne alıyoruz; Ni’met, rızık, gıda dolduruyoruz cesedin içine. Onu sarf ediyoruz neces çıkarıyoruz, pislik çıkarıyoruz. Cesed o halde dünyada necis, pislik yapıyor. İ’mal ediyor. Günah işliyor.. Haydi herkesin elinde zenbiller doğru pazara, neces i’mal için erzak gidip alıyorlar!..
Çok şayâne dikkattir efendiler! Bunlarda ibretler gizlidir. Bu kelimelerden ahreti görürsünüz.
Bu kelimelerin yan tarafından cenneti görürsünüz.
Hepsine baktın mı ALLAHu Zü'l-celâl görünür. Resûlullah’ı görürsünüz. Açın gözlerinizi açın!.
O halde cesedin içine giriyor arı pislik imal ediyoruz. Hepimiz bir pislik makinası.
Ruh da edebsizlik yapıyor. O da günah işliyor.
Onun için yiğit insanlar riyâzâta girerler, yemeği reddederler.
Sebebi, hiç olmazsa ben senede bin kilo neces yapıyorsam üç kiloya indireyim.
Bunu, Cenâb-ı ALLAH secdeye başını koyanlar için Ramazanı koymuştur.
Hiç olmazsa senede bir ay şey etme!. Pislik imal etme!
Onun için Recep, Şaban Ramazan. Birisi ALLAH’ın ayı, birisi Resûlullah’ın ayı, biri de secdeye koyanların ayı. Öküz gibi obur gibi yeme!
Üç aylar diye büyük eskiler tutarlardı. Bunun içindir bu!..
Yoksa şişmanlamak zayıflayım, bilmem ne demek için değildir. Ruhun ALLAH’a intikalı.
Cesedsiz oluşu büyük bir ni’mettir.
Mesela, şimdi ölen zât-ı muhterem. ALLAH mağfiret eyleye!
Cesedinin içinde şeyin, tabutun yanında ruhu gitseydi bunun. Ruhsuz gitmesi yâni ruhun başka tarafa cesedin başka tarafa yâni huzur-u ilahîyeye cesedin ruhsuz gitmesi bizim için, insanlar için büyük bir ni’mettir..
Niçin?
Ruhun bütün günah ve cezâsını cesede bırakıyor ruh, çekip gidiyor.
Cesedin toprakta yok oluşu, ruhun huzurda utanmasın diye Cenâb-ı ALLAH cesedi yok ediyor şeyin içinde. Hep pisliğin, bunun içinde gördü mü: “Aman yahu ben ne yaptım!”deyip de utanmasın benim huzurumda diye cesedi yok ediyor Cenâb-ı ALLAH şeyde, kabirde.
Onun için cesede şeye giderken mezara, Setr-i avret emr olunmuştur. Ruhun cesede işlettiği fenâlıkları görmesi gafleti, nasibinden insanı mahrum eder, küfre yuvarlar.
Çok dikkat edin!
Ruhun cesede işlettiği fenâlıkları görmesi gaflet, nasibinden insanı mahrum eder ve küfre yuvarlar.
Arada mazeret kapıları bulunsun. Kulu affetmek çâreleri mevcud olsun diye Cenâb-ı ALLAH bu şiyi etmiştir.
''La yesetteru abdi inni fihi dünya la seterullahi yevmü’l- kiyameh.''
Bir hadiste diyor ki dünyada bir kul kendini setreder, setri avretine riâyet ederse yarın yevmi’l- kıyamette ALLAH onun setri avretine şiy eder. Onun için, hamamlarda erkekler, kadınlar çırçıplak!.
Karanlıkta bile çırlçıplak olamaz İslam!. Bu şu demektir: “Karanlıkta, hamamda Cenâb-ı ALLAH hazır değil görmüyor!” demektir.
Başkası için setr-i avret değil, kendin için yapacaksın setr-i avreti. Evinde çırçıplak dolaşmak yok.
İslama yaraşır iş değildir bu.
Gusül, yıkanma demektir Arapçada.
İgtisal, tamam cesedi yıkanmak demektir.
Sıcak su ile yıkanmaya Araplar istigmam derler.
Soğuk su ile yıkanırsan igrak. Hep ayrıdır Arapçada..