HADİSLERLE İSLAM...

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

ORTAKLIK!.

Resim---2777-) Ebü Hüreyre (ra) anlatıyor: Ensar, (Medine'ye hicretten sonra) Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem, "Hurmalıklan(mızı) bizimle (muhacir) kardeşlerimiz arasında taksim et." dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Hayır (olmaz). " buyurdu. Bunun üzerine ensar, (muhacirlere), "Hurmalıkların (bakım ve sulama) işlerini siz üstlenin; biz de sizi mahsule ortak yapalım." dediler. (Resülullah'ın bunu onaylaması üzerine muhacir ve ensar) "İşittik ve itaat ettik." dediler.
(Buhari, Müzaraa, 5)

Resim---2778-) İbn Ömer'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hayberlileri (Hayber arazisinden) çıkacak meyve ve ekinin yansı karşılığında işçi olarak çalıştırdı.
(Müslim, Müsakat, 1)

Resim---2779-) Ebu Hüreyre'nin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ait olduğunu belirttiği (kudsi) bir hadiste Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Biri arkadaşına hainlik etmediği müddetçe, ben iki ortağın üçüncüsüyüm (onlara yardım eder ve onları korurum). Ama onlardan birisi diğerine hainlik ederse, ben aralarından çekilirim."
(Ebu Davud, Büyü', 26)

Resim---2780-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem es-Saib b. Ebu's-Saib el-Mahzumi ile ortaklık yapmıştı. Nitekim es-Saib Mekke'nin fethi sırasında Allah Resulü'nün yanına gelmiş, orada oturanlar onu övmeye ve iyiliklerini anlatmaya başlayınca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de "Ben onu sizden daha iyi tanırım. " buyurmuştu. Bunun üzerine es-Saib, "Evet, ey Allah'ın Resulü. Gerçekten sen beni iyi tanırsın. Anam babam sana feda olsun. Benim ortağım idin. Ne de iyi bir ortak idin! Bana ne muhalefet ederdin, ne de benimle çekişirdin." demekten kendini alamamıştı.
(İbn Hanbel, III, 425; Ebu Davud, Edeb, 17; İbn Mace, Ticaret, 63)

Resim---2781-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sana fayda veren şeye çaba göster; AIIah'tan yardım dile ve aciz olma!" buyurmuştur.
(Müslim, Kader, 34)

Resim---2782-) Zeyd b. Erkam ve Bera' b. Azib iki ticari ortaktı. Bir defasında gümüş satın almışlardı. Bedelin bir kısmını peşin ödemiş, diğer bir kısmını da daha sonra ödemek üzere bırakmışlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu alışverişten haberdar oldu. Peşin ödeme yapılan kısmı almalarını, borç bırakılan kısmı ise iade etmelerini istedi.
(İbn Hanbel, IV, 371)

Resim---2783-) Sahabiler, karlı olacağını düşündükleri alanlarda güvendikleri insanlarla ortaklık yapmayı tercih ederlerdi. Abdullah b. Hişam bu güvenilir insanlardan biriydi. Abdullah, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem dönemini görmüş, annesi Zeyneb bnt. Humeyd kendisini Mekke'nin fethinde Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem götürmüştü. Zeyneb, "Ya Resulallah! Oğlumla İslam biati yap ! " demiş, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ise, "O (henüz) küçüktür. " buyurarak başını sıvazlayıp Abdullah'a dua etmişti. Resûlullah'ıh sallallahu aleyhi vesellem duasını alan bu sahabiye Abdullah b. Ömer ile Abdullah b. Zübeyr daha sonra ortak olmayı teklif etmiş, o da kabul etmişti. Birbirine güvenen bu ortaklar öyle çok kar etmişlerdi ki, bu kar zaman zaman, bir deve yüküne ulaşmaktaydı.
(Buhari, Sirket, 13)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

İCÂRE!. (KİRA AKDİ)


Resim---2784-) Rafi' b. Hadıc'in naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Üç kişi arazi eker: Kendisine ait bir arazisi olup onu eken kişi, kendisine karşılıksız olarak bir arazi verilip bu arazide ekim yapan kişi ve altın ya da gümüş (para) karşılığında bir arazi kiralayan kişi."
(Ebu Davud, Büyü', 31)

Resim---2785-) Kesir b. Abdullah b. Amr b. Avf el-Müzenl'nin, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Müslümanlar, helali haram kılan ya da haramı helal sayan bir şart olmadığı sürece, şartlarına bağlıdırlar."
(Tirmizi, Ahkam, 17)

Resim---2786-) İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Birinizin toprağını din kardeşine karşılıksız olarak vermesi, onun karşılığında (kira olarak) şunu şunu (belirli bir ücreti) almasından daha hayırlıdır."
(Müslim, Büyü', 122)

Resim---2787-) Sa' d (b. Ebu Vakkas) anlatıyor: "Biz arazileri, dere kenarında yetişen ve o dere ile sulanan (verimli) ekinler(in bize kalması) karşılığında kiraya verirdik. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bunu bize yasakladı ve tarlayı altın veya gümüş (para) karşılığında kiraya vermemizi istedi."
(Ebü Davud, Büyü', 30)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

KEFARET!.


Resim---2788-) Abdullah b. Abbas'm anlattığına göre bir gün adamın biri on dinar alacaklı olduğu borçlusunun yakasına sarılarak, "Vallahi, bana borcunu ödemeden veya sana kefil olacak birini getirmeden seni bırakmayacağım! " dedi. Borçlu çaresiz bir şekilde, "Vallahi ne borcumu ödeyecek malım var, ne de bana kefil olacak birisini bulabilirim." diye cevap verdi. Aslında adam borcunu inkar etmiyor ancak ödemek için kendisine süre tanınmasını istiyordu. Alacaklı şahıs onun teklifini kabul etmeyip kolundan çekti ve doğruca Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem götürdü. Borçlu hemen söz aldı: "Ey Allah'ın Resulü, bu adam yakama sarıldı. Ben ise ondan sadece bir ay süre tanımasını istedim. Fakat o, borcumu ödememi ya da kendisine bir kefil getirmemi isteyerek teklifimi reddetti. 'Vallahi, ne bir kefil bulabildim ne de bugün yanımda borcumu ödeyecek param var.' dedim." Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona sordu: "Sen ondan bir aylık süre dışında başka bir şey istiyor musun?" Adam, "Hayır, bundan başka bir şey istemiyorum." diye yanıtladı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "O halde ben senin borcuna kefil oluyorum." buyurdu.
(Ebu Davud, Büyü', 2)

Resim---2789-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Bir insan, kardeşine yardım ettiği sürece Allah da ona yardım eder..."
(Müslim, Zikir, 38)

Resim---2790-) Ebü Ümame anlatıyor: "Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem Veda Haccı yılındaki hutbesinde şöyle derken işittim: '...Kefil, borçtan sorumludur ve borcun ödenmesi gerekir. "'
(Tirmizi, Büyü.', 39)

Resim---2791-) Sahabeden Kabisa b. Muharik, bir başkasına kefil olmuş, önemli miktarda borç üstlenmiş ancak ödemede zorlanınca başvurabileceği en yakın merci olarak Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gitmişti. Durumu izah etmiş ve ondan yardım istemişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de ona yardımcı olacağını bildirmiş, ardından onun şahsında ihtiyaç talebinde bulunacak olan herkese şu uyarıyı yapmıştı: "Ey Kabisa! İstemek ancak üç grup insan için helaldir: (Birincisi) kefil olup (veya arabulmak için diyet verip) borçlanan kimsedir ki bu parayı elde edene kadar istemesi helaldir. Borcu kapatılınca artık isteyemez. (İkincisi) başına bir musibet gelen ve bir malını kaybeden kimsedir ki hayatını sürdürebilecek kadar para bulana dek istemesi helaldir. (Üçüncüsü) fakir kalan ve fakirliği komşularından üç güvenilir kişi tarafından doğrulanan kimsedir ki onun da hayatını sürdürebilecek miktarda mala kavuşana kadar istemesi helaldir. Bu üç grup insandan başkasının istemesi haramdır ey Kabisa! Böyle bir şekilde elde edilen malın sahibinin yediği haramdır."
(Müslîm, Zekât, 109; Ebu Dâvud, Zekât, 26)

Resim---2792-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Ben ve yetime kefil olan (kol kanat geren) kimse cennette böyle (yan yana) olacağız. " buyurmuş ve aralarını hafifçe ayırarak işaret parmağıyla orta parmağını göstermişti.
(Buhâri, Tâlak, 25)

Resim---2793-) Cabir b. Abdullah'a yardım sözü vermesi de bu anlamda bir kefaletin sonucuydu. Cabir'in babası Uhud Savaşı'nda şehit düşmüş, geriye bakıma muhtaç altı kız çocuğu ve bir miktar borç bırakmıştı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona borçlarının ödenmesi konusunda yardımcı olmuş, fakat zaman geçtiği halde Cabir'in ekonomik durumu düzelmemişti. Cabir, içinde bulunduğu durumu bir gün Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem sorusu üzerine arz etmiş, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de ona, "Bahreyn'in zekat malı gelmiş olsaydı (eliyle işaret ederek) sana şöyle üç avuç verirdim." demişti. Fakat Bahreyn'den mal gelmeden Hz. Peygamber vefat etmişti. Daha sonra halife olan Hz. Ebu Bekir, bir ilanla, "Kime Hz. Peygamber'in bir sözü veya borcu varsa bize gelsin!" diye duyuruda bulunmuştu. Bunu haber alan Cabir, Hz. Ebu Bekir'e gidip durumu bildirmiş, o da Cabir'e, Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem vaad ettiği malı vermişti.
(Buhâri, Meğâzi, 18; Buhâri, Hibe, 18)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

VEKÂLET!.

Resim---2794-) Enes (b. Malik) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem (ama sahabi) İbn Ümmü Mektüm'u Medine'de yerine iki defa vekil bırakmıştır.
(Ebu Davud, İmare, 3; İbn Hanbel, III, 1 92)

Resim---2795-) Avf b. Malik'ten nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah acizliği kınar. Halbuki akıllı olmalısın! Bir işin üstesinden gelemediğin zaman, 'Allah bana yeter, O ne güzel vekildir. ' de."
(Ebu Davud, Kada' (Akdiye), 28)

Resim---2796-) Abdullah b. Abbas'ın (ra) naklettiğine göre, Fadl b. Abbas Resülullah'ın (sav) terkisinde iken Has'am kabilesinden bir kadın Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelerek şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın, kulları üzerine haccı farz kılması, babamın çok yaşlandığı ve binek üzerinde oturamaz hale geldiği bir zamana rastladı. Onun yerine (vekaleten) ben haccedebilir miyim?"Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona, "Evet." cevabını verdi. Bu olay Veda Haccı sırasında meydana geldi.
(Buhari, Hac, 1)

Resim---2797-) Hz. Ömer bir gün Usfan'da, Mekke'ye vali olarak tayin ettiği Nafi' b. Abdü'l-Haris ile karşılaşınca ona Mekke halkının yönetimini kime bıraktığını sormuştu. Nafi' kendisinin yerine İbn Ebza isminde birisini bıraktığım söyleyince Hz.Ömer, "Mekke halkının başına azatlı kölelerimizden birini mi bıraktın?" sözleriyle şaşkınlığını dile getirdi. Nafi', bu vekaletin sebebini şöyle açıkladı: "İbn Ebza, Allah Teala'nın Kitabı'm güzel okuyarak anlayan, feraizi (miras hukukunu) iyi bilen ve hüküm vermeye yetkili bir kimsedir." Bunun üzerine Hz. Ömer, Hz. Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem, "Muhakkak ki Allah Teala, bu kitap (Kur'an-ı Kerim) ile bazı kavimleri yükseltir, diğer bazı kavimleri de alçaltır." sözünü hatırlatarak onun vekil seçiminde nesebi ve sosyal statüyü değil de ehliyeti gözetmesini takdir etti.
(İbn Mace, Sünnet, 16; Müslim, Müsafirin, 269)

Resim---2798-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir yolculuğa çıkarken, ''Allah'ım, yolculuğumuzda bize yoldaş ol, ardımızdan ailemize göz kulak ol. " diye dua etmiştir.
(Tirmizî, Deavat, 41; Dârimî, İstizân, 42)

Resim---2799-) Cüheyne kabilesinden bir kadın Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemgelerek, "Annem haccetmeyi adamıştı, fakat haccedemeden vefat etti. Ben onun yerine haccedebilir miyim?" diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de ona, "Evet, annenin yerine haccet. " dedikten sonra kadının tered düdünü gidermek için ona şu soruyu yöneltti: "Eğer annenin bir borcu olsaydı bu borcu öderdin değil mi? O halde, A11ah'a karşı olan borcu ödeyin! Şüphe yok ki Allah hakkı ödenmeye en layık olandır!"
(Buhârî, Gazilu's sayd; 22)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

FAİZ/RİBÂ!.

Resim---2800-)Osman b. Affan' dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Bir dinarı iki dinara, bir dirhemi iki dirheme satmayın!"
(Müslim, Müsakat, 78)

Resim---2801-) Ebu Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Helak edici yedi şeyden kaçınınız!" buyurdu. Sahabller, "Ya Resulallah! Bu yedi şey nedir?" diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem da, ''Allah'a şirk koşmak, sihir yapmak, hukukun gerektirdiği dışında Allah'ın (zarar vermeyi) yasakladığı bir cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, (düşmanla karşılaşınca) savaştan kaçmak, zinadan uzak duran ve hiçbir şeyden haberi olmayan mümin kadınlara zina iftirasında bulunmak. " cevabını verdi.
(Buhari, Vesaya, 23)

Resim---2802-) Cabir diyor ki, "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem faizi yiyene, yedirene, yazana ve buna şahitlik eden iki kimseye lanet etti ve 'Hepsi (günahta) eşittir.' buyurdu."
(Müslim, Müsakat , 106)

Resim---2803-) Ebü Said el-Hudri'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: ''Altına karşılık altın, gümüşe karşılık gümüş, buğdaya karşılık buğday, arpaya karşılık arpa, hurmaya karşılık hurma, tuza karşılık tuz, eşit miktarda ve peşin olarak satılır. Her kim daha fazla verir veya alırsa muhakkak faiz uygulaması yapmıştır. Alanla veren bu hususta eşittir."
(Müslim, Müsakat, 82)

Resim---2804-) İbn Mes'ud'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Faiz yoluyla mal çoğaltan hiç kimse yoktur ki, sonunda durumu (malında) azalmaya dönüşmesin."
(İbn Mace, Ticaret, 58)

Resim---2805-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Kim bir satış içinde iki satış yaparsa, ya az olan bedeli alır yahut faiz olur." buyurmuştur.
(Ebu Dâvûd, Buyû (İcâre) 53)

Resim---2806-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir defasında, faiz yiyenin durumunu haber veren rüyasını ashabına anlatmıştır. Buna göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, rüyasında biri kan dolu bir nehrin içinde, diğeri kıyısında olan iki adam görür. Nehrin içindeki adam kıyıya doğru yüzüp çıkmak istemekte, ancak kıyıdaki adam her seferinde onun ağzına bir taş atarak onu nehirdeki eski yerine döndürmektedir. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, nehirdeki adamın faiz yiyen kişi olduğunu bildirerek, bu misalle faize bulaşan insanların içine düştükleri çıkmazı gözler önüne sermiştir.
(Buhâri, Buyû, 24)

Resim---2807-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, on iki dinara üzerinde boncuk ve altın bulunan bir gerdanlık satın alan Fedale b. Ubeyd'e, altınların boncuğundan ayrıldığında on iki dinardan fazla olduğunu görünce, ''Altınlar boncuklardan ayrılmadan satılmaz. " demiş, gerdanlıktaki altınların çıkarılmasını ve bunların kendi değeri esas alınarak hesaplanmasını istemiştir.
(Müslim, Musâkat, 89-92)

Resim---2808-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Peşin alışverişte bir sakınca yoktur, veresiyeye gelince işte o faizdir." buyurmuştur.
(Müslim, Musâkat, 86)

Resim---2809-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Peşin alışverişte faiz yoktur." buyurmuştur.
(Müslim, Musâkat, 103)

Resim---2810-) Ebu Hüreyre'nin rivayetine göre, Hayber'e zekat memuru olarak tayin edilen bir adam, Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem kaliteli bir hurma olan cenib hurması getirmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Hayber hurmalarının hepsinin böyle güzel olup olmadığını sormuştu. Adam, "Hayır ya Resulallah. Biz bütün diğer hurma çeşitlerinden iki ölçek hurma karşılığında bu hurmadan bir ölçek alıyoruz." demiş, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Böyle yapmayın, ancak misli misline (eşit olarak) satın alın ya da şunu satın onun parasıyla bunu alın. Tartılan her şey böyledir."buyurmuştu.
(Buhâri, İtisâm, 20; Buhâri, Buyû, 89)

Resim---2811-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün huzuruna gelerek deve satışı esnasında müşterilerinden bazen altın alıp onlara gümüş verdiğini, bazen de gümüş verip altın aldığını söyleyen sahabiye, "(Alışveriş esnasında) birbirinizden ayrılmadığınız sürece, aranızda ödenmemiş bir şey kalmadıysa, o günün değeri ile (birinin yerine ötekini) almanda sakınca yok." şeklinde cevap vermiştir.
(Ebu Dâvûd, Buyû, 14; Tirmizî, Buyû, 24)

Resim---2812-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Yaş (ham) meyveyi olgunlaşma belirtileri ortaya çıkana kadar satmayın. Yaş hurmayı da kuru hurma karşılığında satmayın." buyurmuştur.
(Buhârî, Buyû, 82)

Resim---2813-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Doğuracak devenin yavrusu konusunda selem akdi yapmak (parasını önceden vererek onu sonradan satın almak) faizdir. " buyurmuştur.
(Nesâî, Buyû, 67)

Resim---2814-) Abdullah b. Selam'a ait olan, "...Eğer bir kimseden alacak hakkın varsa, o da sana bir saman çöpü ağırlığında veya bir arpa tanesi ağırlığında yahut bir yonca ağırlığında bile olsa bir şey hediye ederse onu alma, çünkü o faizdir. "
(Buhârî, Menakibu'lensâr, 19)

Resim---2815-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir menfaat elde etmek amacıyla verilen hediye ile riba kapılarından büyük bir kapının açılmış olduğunu haber vererek, hediye adı altında da olsa alınan haksız kazançların faize dönüşebileceği gerekçesiyle dikkatli davranılması gerektiğini bildirmiştir.
(Ebu Dâvûd, Buyû (İcâre) 82)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

KAMU MALI!.

Resim---2816-) Sevban' dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kim şu üç şeyden uzak olarak ölürse cennete girer: Kibir, ganimet malına hainlik ve borç."
(Tirmizî, Siyer, 21; İbn Mâce, Sadakât, 12)

Resim---2817-) Abdullah b. Büreyde'nin, babası aracılığıyla naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kimi bir işte görevlendirip (yaptığı işin karşılığı olarak) bir ücret verdiysek, onun bu ücret dışında alacağı her şey (kamuya) hainliktir. "
(Ebu Dâvud, İmâre, 9-10)

Resim---2818-) Ebu Hüreyre' den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kimse hakkı olmayan bir karış yeri bile almasın! (Alırsa) Allah, kıyamet gününde yedi kat yeri onun boynuna dolar."
(Müslim, Müsâkât, 141; Buhârî, Mezâlim, 13)

Resim---2819-) Adi b. Amira el-Kindi'nin işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Sizden kimi bir işte görevlendirirsek ve o da bizden iğne (miktarı) ya da daha büyük bir şeyi gizlerse bu bir ihanet olur ve kıyamet günü onu (kendi elleriyle) getirir. "
( Müslim, İmâre, 30)

Resim---2820-) Muaz b. Cebel anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem beni Yemen'e gönderdi. Yola çıktığımda peşimden birini gönderip beni geri getirtti ve şöyle buyurdu: 'Sana niçin haberci gönderdiğimi biliyor musun? Benim iznim olmadan bir şeyi alma! Zira bu ihanettir. Kim de (kamu malına) ihanet ederse kıyamet günü ihanet ettiği şey ile birlikte gelir. Seni işte bunun için geri çağırdım. Şimdi görevine gidebilirsin. "'
(Tirmizi, Ahkâm, 8 )

Resim---2821-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hayber'in Fethinde bir sahabiye şu şekilde duyuru yapmasını emretti: ''Aldığınız şey bir iğne, bir iplik bile olsa onu geri getirin. (Ganimete) ihanet, hem ayıptır, hem utanç vesilesidir, hem de kıyamet gününde kendini ateşe atmaktır." Daha sonra, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ashabıyla birlikte, Vadi'l-kura mevkiine yöneldi ve oraya vardığında az önceki sözlerinin ne kadar isabetli olduğunu gösteren bir olay gerçekleşti. Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem hediye edilen Kerkere isimli siyahı kölesi, Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem devesinden eşyalarını indirdiği sırada, atılan serseri bir okla vurulmuştu. O esnada etrafta bulunan insanlar da onun şehit olduğunu düşünerek, "Cennet ona mübarek olsun!" dediler. Bu sözleri işiten Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Hayır, nefsim elinde bulunan (Allah)a yemin ederim ki, Hayber gününde ganimetler arasından paylaşımda kendisine düşmediği halde aldığı bir elbise, şimdi üzerinde ateş olarak onu yakmaktadır." buyurdu
(Vakidi, Meğâzi, 11; Buhârî, Eymân ve nuzül, 33; Buhâri, Cihâd, 190; Müslim, İmân, 183)

Resim---2822-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ganimet develerinin birinden bir tüy koparıp, "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki bana sizin ganimetlerinizden şu tüy kadarı bile helal değildir. (Bana helal olan) sadece ganimetin beşte biridir. Ama o da (neticede) size dönecektir." buyurmuştur.
(Muvatta, Cihâd, 13; Ebu Dâvud, Cihâd 149)

Resim---2823-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ganimete ihanet edenleri gizleyenler de onlar gibidir." buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Cihâd, 135)

Resim---2824-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, toplumun hakkına hıyanet edenleri ahirette şiddetli bir azabın beklediğini haber vermiştir. Bir defasında, ashabına kamu malına ihanet günahının büyüklüğünden bahsetmiş ve kıyamet günü hiç kimseyi boynunda meleyen bir koyun, kişneyen bir at, böğüren bir deveyle veya altın, gümüş ve ganimet elbisesi yüklenmiş olarak görmek istemediğini bildirmiş, kıyamet günü hainlik edenin aşırdığı mal boynunda olduğu halde haşredileceğini haber vermiştir.
(Buhâri, Cihâd, 189; Müslim, İmâre, 24)

Resim---2825-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Bilal'e ganimetlerin toplanması için ilan yapmasını emretmişti. Üç kere yapılan ilanı duyduğu halde elindekini getirmeyip sonradan getiren bir adama, "Sen artık onu ahirette getirirsin. Onu senden almayacağım." demişti.
(Ebu Dâvud, Cihâd, 134)

Resim---2826-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, devlete ait arazi ve madenleri onları ihya edebilecek bazı sahabilerine vermiş ve "Kim, sahibi olmayan bir araziyi imar ederse, o (bu yerde) daha çok hak sahibidir. " buyurmuştur.
(Buhâri, Muzâraat, 15)

Resim---2827-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem döneminde zekat memurluğu yapan Ezd kabilesinden İbnü'l-Lütbiyye isimli şahıs, topladığı zekatla birlikte kendisine verilen hediyeleri de getirmiş ve Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem, "Bunlar sizin, bunlar da bana hediye edilenler." demişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem öfkelenerek şöyle buyurmuştu: "(Bu adam bir zekat memuru olmayıp) babasının veya anasının evinde otursaydı, kendisine hediye verilir mi, verilmez mi bir baksaydı ya! Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki sizden biriniz ondan bir şey alırsa kıyamet gününde boynunda böğüren bir deve, ya bağıran bir sığır veya meleyen bir koyunla gelecektir..." buyurmuştur.
(Müslim, Hibe, 17; Müslim, İmâre, 26)

Resim---2828-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey insanlar! Allah'tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Hiç kimse (Allah'ın kendisine takdir ettiği) rızkı -geç de olsa- elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse Allah'tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Helal olanı alın, haramdan sakının! "
(İbn Mâce, Ticâret, 2)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

RÜŞVET!.

Resim---2829-) Ebü Ümame'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kim bir kardeşi için aracı olur, kardeşi bunun karşılığında kendisine bir hediye sunar, o da bunu kabul ederse, faiz kapılarından büyük bir kapıyı aralamış olur."
(Ebü Davud, Büyü' (İcare), 82; İbn Hanbel, V, 261)

Resim---2830-) Ebu Hüreyre şöyle demiştir: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem mahkemede görüşülecek bir konu/dava için rüşvet verene de alana da lanet etmiştir."
(Tirmizi, Ahkam, 9)

Resim---2831-) Abdullah b. Amr'ın naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Allah'ın laneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir. "
(İbn Mace, Ahkam, 2)

Resim---2832-) Cabir b. Abdullah'ın naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Allah'tan (hakkıyla) sakının ve (rızkınızı) ararken güzel yollarla arayın. Zira hiç kimse, rızkını elde etmeden ölmeyecektir, gecikse bile (rızkına kavuşacaktır). Allah'tan (hakkıyla) sakının ve (rızkınızı) ararken güzel yollarla arayın. Helal olanı alın, haram olanı terk edin."
(İbn Mace, Ticaret, 2)

Resim---2833-) Ebü Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre,Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "İnsanlar öyle bir zamana erişecek ki, kişi malını helalden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine aldırmayacak! "
(Buhari, Büyü', 7)

Resim---2834-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, Ezd kabilesinden ibnü'l-Lütbiyye'yi, inananların mallarından fakirler için ayırdıkları payı toplamak üzere görevlendirmişti. Zekat mallarını tahsil edip geldiğinde, topladıklarını huzura getirerek, "Bu sizin payınız. Bunlar da bana hediye olarak verilenler." demiş ve kendi kucağına bırakılan hediyeleri göstermişti. Bunun üzerine
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Babasının veya anasının evinde otursaydı, bu adama o hediyeler verilir miydi, yoksa verilmez miydi bir baksın! Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki herhangi bir kişi, zekat malından haksız bir şey alırsa, kıyamet gününde çaldığı o malı boynunda yüklenerek getirir. Çaldığı bir deve ise inleyip bağırarak, eğer sığır ise böğürerek, koyun ise meleyerek getirilir. " Sonra ellerini kaldırdı Allah'ın Resulü. Ve uyarısının ne denli önemli olduğunu hissettirircesine üç defa, "Ya Rabbi! Emirlerini tebliğ ettim mi?" dedi.
(Buhâri, Hibe, 17; Müslim, İmare, 26)

Resim---2835-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "...Ben Allah'a üzerimde hiç kimsenin hakkı olmadan ulaşmayı umarım." buyurmuştur.
(Ebu Davud, Büyu (İcare), 49)

Resim---2836-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, Abdullah b. Revaha'yı Müslümanlara ait olan yaş hurmanın miktarını tahmin etmek üzere Hayber'e gönderdiğinde o, Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem yüzünü ağartmıştır. Yahudiler, Müslümanlara daha az pay vermek istemişler ve kadınlarının değerli süs eşyalarından Peygamberimizin memuruna takdim ederek; "Bu senin. Bizim işimizi zorlaştırma ve bizim lehimize davran." demişlerdir. Ancak Abdullah b. Revaha, "Ey Yahudi topluluğu! Allah'a yemin ederim ki siz benim gözümde Allah'ın yarattıkları arasında en hoşlanmadığım kimselersiniz. Ama bu beni size karşı haksızlık yapmaya sevk etmeyecektir. Bana vermek istediğiniz rüşvete gelince, o kesin olarak bize haramdır. Biz onu yemeyiz." demiştir. Bunun üzerine onlar da "Yer ve gökler işte böylece ayakta durur." diyerek aslında onun davranışının doğru olduğunu itiraf etmişlerdir.
(Muvatta', Musâkat, 1)

Resim---2837-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hiç kimse kendi el emeğinin kazancından daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir..." buyurmuştur.
(Buhari, Büyü', 15)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

KARABORSACILIK!.


Resim---2838-) Satd b. Müseyyeb 'in, Ma'mer (b. Abdullah) aracılığıyla naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Karaborsacılık yapan kimse günahkar olur."
(Müslim, Müsakat, 129)

Resim---2839-) Ma'kil b. Yesar'ın hastalığı ağırlaştığında Ubeydullah b. Ziyad onu ziyaret etmişti... (Ma'kil) dedi ki: "Dinle, ey Ubeydullah! Sana Resûlullah'tan sallallahu aleyhi vesellem sadece bir ya da iki kere işitmediğim (daha fazla duyduğum) bir söz söyleyeceğim. Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem şöyle derken işittim: 'Fiyatları artırmak için Müslümanların fiyatlarına (piyasalarına) müdahale eden kişiyi, Allah Teala'nın kıyamet gününde büyük bir ateşe oturtması haktır. "'
(İbn Hanbel, V, 28)

Resim---2840-) İbn Ömer'den nakledildiğine göre,Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kim bir yiyecek maddesini kırk gün saklarsa, o kişi Allah Teala'dan uzaklaştığı gibi, Allah Teala da ondan uzaklaşır. Bir bölgenin insanları, aralarında aç bir kimse varken sabahlar iseler, Allah Teala'nın himayesi onlardan uzak olur."
(İbn Hanbel, II, 32)

Resim---2841-) Ömer b. Hattab'ın naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "İnsanlara satmak üzere mal getiren rızıklandırılır, malını stoklayıp karaborsaya düşüren ise lanetlenir. "
( İbn Mace , Ticaret , 6)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

HIRSIZLIK!.

Resim---2842-) Ebu Hüreyre' den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Zina eden kişi, hem mümin olup hem zina edemez. Hırsızlık eden kişi, hem mümin olup hem çalamaz. İçki içen kişi, hem mümin olup hem içki içemez. (Şayet mümin olduğu halde bunlardan birini yapacak olursa) tevbe kapısı açıktır. "
(Müslim, iman, 104;Buhari, Mezalim, 30)

Resim---2843-) Enes (b. Malik) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kim (bir malı) yağmalarsa bizden değildir. "
(Tirmizi, Siyer, 40)

Resim---2844-) Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "...Kim bir karış (bile olsa) toprak çalarsa, kıyamet günü o yer, yedi kat halinde onun boynuna dolanır."
(Tirmizi, Diyat, 21)

Resim---2845-) Abdullah b. Amr'ın işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kim malını savunurken öldürülürse, o şehittir."
(Nesai, Muharebe, 22; Müslim, İman, 2 26)

Resim---2846-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ""Ey insanlar! Sizden önceki milletler ancak şu sebepten dolayı sapmışlardır: Onlar ileri gelenlerden biri hırsızlık yaptığında ceza vermezler, güçsüz biri hırsızlık yaptığında ise ona ceza uygularlardı. Allah'a yemin ediyorum ki, eğer Muhammed'in kızı Fatıma çalmış olsaydı, muhakkak onun elini de keserdim." buyurmuştur.
(Buharı, Hudüd, 12; Müslim, Hudud, 8 )

Resim---2847-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden kim bir suç işler ve kendisine ceza uygulanırsa bu onun için kefarettir. Kimin suçunu da Allah örterse onun işi Allah'a kalmıştır; dilerse ona azap eder, dilerse onu affeder. " buyurmuştur.
(Müslim, Hudud, 43)

Resim---2848-) Suçunun cezası verilen bir sahabi ceza tatbikinden sonra Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem getirilmiş, Resûlullah'da sallallahu aleyhi vesellem kendisine, ''Allah'tan af dile ve O'na yönel." tavsiyesinde bulunmuştur. Sahabi, hemen bu sözlerle Allah'a yakarıp af dileyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şu duayı üç defa tekrarlamıştır: ''Allah'ım! Tövbesini kabul et. "
(Ebu Davud,Hudud, 9 ; Nesai, Kat'u's-sarık, 3)

Resim---2849-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah bir yumurta çalıp da eli kesilen ve bir urgan çalıp da eli kesilen hırsıza (bile) lanet eder." buyurmuştur.
(Müslim, Hudüd, 7)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

KUMAR!.


Resim---2850-) Mikdam' dan (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: şöyle buyurmuştur: "Hiç kimse elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir rızık asla yememiştir. Allah'ın peygamberi Davud (as) da kendi elinin emeğini yerdi. "
(Buhari, Büyü', 15)

Resim---2851-) Abdullah b. Amr'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, şarabı, kumarı, tavlayı ve darıdan yapılmış içkiyi yasaklamıştır.
(Ebu Davud, Eşribe, 5)

Resim---2852-) Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem eşi Hz. Aişe'den nakledildiğine göre, mahallesinin sakinlerinden birinin evinde tavla olduğu bilgisi Hz. Aişe'ye ulaştığında, "Eğer onu evinizden çıkarmazsanız ben sizi mahallemden çıkarırım." diye onlara haber gönderdi ve onların bu davranışına karşı çıktı.
(Muvatta', Rü'ya, 2)

Resim---2853-) Ebü Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "...Kim arkadaşına, 'Gel seninle kumar oynayalım.' derse (harama ön ayak olduğu için pişman olup) derhal sadaka versin! "
(Buhari, Tefsir, (Necm) 2)

Resim---2854-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, kendisine, "En faziletli kazanç hangisidir?" diye sorulduğunda, "İyi bir alış veriş ve kişinin el emeğiyle kazandığıdır. " diyerek cevap vermiş,
(İbn Hanbel, III, 467)

Resim---2855-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden birinizin urganını alıp (dağa gitmesi), sırtında odun getirip satması ve böylece Allah'ın onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyeceği belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır." buyurmuştur.
(Buhâri, Musâkât, 13)

Resim---2856-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Tavla oynayan kişi, elini domuzun etine ve kanına daldırmış gibidir." buyurmuştur.
(Müslim, Şiir, 10)

Resim---2857-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Tavla oynayan kişi AIIah'a ve Resulü'ne isyan etmiştir. " buyurmuştur.
(Ebu Dâvûd, Edeb, 56; İbn Mâce, Edeb 43)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim
İFLAS!.

Resim---2858-) Ebu Said el-Hudri anlatıyor.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem zamanında bir adam, dalındayken satın aldığı meyveler afete uğrayınca zarar etti ve borcu çoğaldı. Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem.: "Ona bağışta bulunun." demesi üzerine insanlar ona sadakalarını verdiler. Fakat bu yardımlar borcunu ödemeye yeterli gelmedi ve bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem adamın alacaklılarına şöyle dedi.: "Bulduğunuzu alın! Bundan başka yapabileceğiniz bir şey de yoktur!" buyurdu.
(Müslim, Müsakat, 18)

Resim---2859-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur.: "Bir kimse iflas eder de (borçlu olduğu) biri, kendi malını (onun yanında) olduğu gibi bulursa, bu malı almaya (başkasından) daha fazla hak sahibidir."
(Müslim, Müsakat, 24)

Resim---2860-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu. Ashabı.: "Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir." dediler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekatla gelir. Aynı zamanda şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüş bir halde gelir. Bunun üzerine iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yüklenir. Sonra da cehenneme atılır." buyurdu.
(Müslim, Birr, 59)

Resim---2861-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Kim darda kalmış (borçlu) bir kimseye kolaylık sağlarsa, Allah da ona dünyada ve ahirette kolaylık sağlar." buyurmuştur.
(Müslim, Zikir, 38)

Resim---2862-) Cabir b. Abdullah'ın babası Abdullah b. Amr, Uhud Savaşı'nda şehid olmuştu. Ancak ödenmemiş bazı borçları vardı. Bir süre sonra alacaklıları, borçlarını ödemesi için oğlu Cabir'i sıkıştırdılar. Cabir, Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelip durumu anlattı. Hurma bahçesinden elde edeceği mahsulü babasının borcuna karşılık kabul etmeleri için onlarla konuşmasını istedi. Fakat Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem da kendileriyle konuştuğu halde alacaklılar ikna olmadılar. Çünkü mahsul, onların alacaklarını karşılamaya yetmiyordu. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, hurmalığı onlara vermekten vazgeçip Cabir'e.: "Kuşluk vakti sana geleceğim." dedi ve ayrıldı. Ertesi sabah kuşluk vakti olunca Cabir'in hurma bahçesine gitti. Bir yandan bahçede dolaşırken bir yandan da mahsulün bereketli olması için dua etti. Ve hasat zamanı hurmalar öyle bereketlendi ki, Cabir borçların tamamını ödedi. Hatta bir miktar hurma da kendisine kaldı.
(Buharî, İstikrâz, 8 )

Resim---2863-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Kim darda kalmış (borçlu) bir kimseye zaman tanırsa veya alacağını bağışlarsa, Allah onu kendi gölgesinde gölgelendirir." buyurdu.
(Müslim, Zühd, 74)

Resim---2864-)Bir gün Ka'b b. Mâlik mescitte iken, kendisine borçlu olan İbn Ebu Hadred'den alacağını istemişti. Fakat konuşurken ikisinin de sesleri öyle yükselmişti ki Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem odasından onları duydu ve odasının perdesini açıp.: "Ey Ka'b b. Malik!" diye seslendi. Ka'b.: "Buyur ya Resülallah!" dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem eliyle işaret ederek, ondan alacağının yarısından vazgeçmesini istedi. Ka'b da hemen.: "Tamam yâ Resülallah!" dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem İbn Ebu Hadred'e.: "Sen de kalk, kalan borcunu öde!" dedi.
(Buhâri, Salat, 83; Müslim, Musakat, 20)

Resim---2865-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Müminin durumu ne hoştur! Onun her işi hayırlıdır, onun bu hali başka hiç kimsede yoktur. O, bir nimete nail olduğunda şükrederse, bu onun için hayır olur. Darlık ve sıkıntıya düştüğünde sabrederse, bu da onu için hayır olur." buyurmuştur.
(Müslim, Zühd, 64)

Resim---2866-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Müslüman'ı.: "Diğer Müslümanların elinden ve dilinden selamette olduğu (zarar görmediği) kimse" olarak buyurmuştur.
(Buhâri, Rikâk, 26; Müslim, İmân, 65)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

YİTİK MAL!.

Resim---2867-) Mutarrif b . Abdullah b . Şihhir'in, babasından naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Bir Müslüman'ın yitirdiği buluntu mal, (bulanın elinde) bir ateş korudur."
(İbn Mâce, Lukata, 1 )

Resim---2868-) İyaz b. Hımar'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kim yitik bir mal bulursa derhal (onu emanetine aldığına dair) güvenilir bir veya iki kişiyi şahit tutsun. Bulduğunu gizleyip saklamasın. Sahibini bulursa derhal ona teslim etsin. Sahibini bulamazsa bu, Allah'ın dilediği kimseye verdiği bir maldır. "
(Ebû Dâvûd, Lukata, 1 )

Resim---2869-) Cabir b. Abdullah şöyle demiştir: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kişinin bulduğu değnek, ip ve kamçı gibi şeyleri kullanmasına müsaade etti."
(Ebû Dâvûd, Lukata, 1)

Resim---2870-) Zeyd b. Halid el-Cühenl'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kayıp bir hayvanı duyurmadan sürüsüne katan, gerçekte kendisi kaybolmuştur."
(Müslim, Lukata, 12)

Resim---2871-) Mekke'nin fethedildiği gün Cüheyne kabilesinin sancağını taşıyan Zeyd b. Halid'in anlattığına göre, bir adam Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelir ve ona altın veya gümüş para bulduğunda ne yapması gerektiğini sorar. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Keseyi ve bağını kapalı tut. Sonra onu bir sene ilan et. Şayet sahibini bulamazsan onu harcayabilirsin. Ancak günün birinde sahibi çıkacak olursa ona ödersin." cevabını verir. Bunun üzerine adam, "Ey Allah'ın Elçisi! Peki, kayıp bir koyun bulduğumuzda ne yapalım?" diye sorunca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Onu al (ve ona sahip çık! Sahibini bulamazsan) o ya senin, ya din kardeşinin yahut kurdundur." buyurur. Adam, "Ey Allah'ın Resulü! Kaybolmuş develer hakkında ne dersin?" diye sorunca, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz kızdığını belli ederek, "Onlardan sana ne! Onların sağlam tabanları ve (bedenlerinde depolanmış) suyu vardır. Sahipleri onları buluncaya kadar kendi başlarına sularını içerler, otlayarak karınlarını doyurabilirler." buyurur.
(İbn Abdulher, istiâb 249; Buhâri, Musâkat, 12; Buhâri, Lukata, 9; Müslim, Lukata, 1)

Lukata: Kayıp eşya hukuku (Muhammedi Edepte kayıp eşya hususunda yapılması gereken ilkeler.)

Resim---2872-) "Ya Resulallah! Kaybolmuş bir koyun buldum ne yapayım?" diyen sahabiye, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Onu al, sahibi gelinceye kadar yanında muhafaza et! " buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Lukata, 1)

Resim---2873-) İçinde yüz dinar olan bir keseyi bulan Übey b. Ka'b, Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem başvurmuş, o da bir yıl ilan etmesini söylemişti. Übey bir yıl ilan etmiş, ancak sahibi çıkmamıştı. Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem tekrar gelmiş, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir yıl daha ilan etmesini söylemişti. Üçüncü kez gelince ona şöyle demişti: "Bulduğun paranın kesesini, sayısını ve kesenin ağız bağını iyi koru. Sahibi gelir (de bunları doğru haber verir) ise keseyi ona ver, gelmezse ondan yararlan! " buyurmuştu.
(Buhârî, Lukata, 1)

Resim---2874-) Rasulullah sav. "Bir kimse, malını birisinin yanında bulursa onu almaya (herkesten daha fazla) hakkı vardır. Malı satın alan da (parasını) satıcıdan alır." buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Büyû, 78)

Resim---2875-) Ebü. Saıd el-Hudrl'nin anlattığına göre Hz. Ali yolda yürürken bir dinar görür ve onu eşi Hz. Fatıma'ya verir. Hz. Fatıma da bunu harcamanın haram olup olmadığım öğrenmek için babasına sorar. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, onun Allah'ın bir rızkı olduğunu söyler. Bunun üzerine Hz. Fatıma bu parayla satın aldığı bazı şeylerle yemek pişirir. Peygamberimiz de onlarla beraber bu yemekten yer. Daha sonra kaybolan parasını soruşturan bir kadın gelir. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, "Ey Ali! Kadına dinarı geri ver!" buyurur. Hz. Ali hiç vakit kaybetmeden kadına parasını geri öder.
(Ebû. Dâvûd, Lukata, 1 )

Resim---2876-) Sehl b. Sa' d'ın aktardığı bir başka rivayete göre ise Hz. Ali yerde bir altın para bulmuştu. Evde çocukları açlıktan ağlaşmaktaydı. Hemen gidip onunla biraz un, biraz da et satın aldı. O altını da kasaba rehin olarak bıraktı. Hz. Fatıma unla hamur açtı, ateşe tencereyi koydu, et ve ekmeği pişirdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi de dâvet ettiler. Hz. Fatıma olanları babasına anlattı. Ona bunu helal görüp görmediğini sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de.: ''Allah'ın adıyla yiyin. " buyurdu. Beraberce oturup yemek yerken, evin önünde, ''Allah aşkına, İslam aşkına! " diyerek iki gözü iki çeşme, kaybettiği altınını arayan bir delikanlı belirdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bu delikanlıyı çağırdı. Efendimiz onun çarşıda parasını düşürdüğünü öğrenir öğrenmez Hz. Ali'yi kasaba gönderdi ve rehin tuttuğu altın parayı geri göndermesini, etin parasını kendisinin ödeyeceğini söyledi. Bunun üzerine kasap altın parayı gönderdi, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de delikanlıya altınını verdi.
(Ebû Dâvûd, Lukata, 1)

Resim---2877-) Sahabeden Münzir b. Cerir şahit olduğu bir olayı şöyle anlatır: "Bir gün babamla birlikteydim. Babamın sığırlarını güden çoban, sürüyü yanımıza getirdi. İçlerinde bize ait olmayan bir sığır vardı. Babam çobana.: "Bu kimin?" diye sordu. Çoban.: "Sürüye karışmış, kimin olduğunu bilmiyorum." dedi. Bunun üzerine babam Cerir.: "Onu derhal sürüden çıkar! Çünkü ben Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem.: "Kayıp bir hayvanı, ancak kendi de kaybolan (istikametini yitirmiş) kimse sürüsüne katar." buyururken işittim.' dedi."
(Ebû, Dâvûd, Lukata, 1)

Resim---2878-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün bulduğu bir hurma tanesi için.: "Zekat malı olma ihtimali olmasaydı yerdim." buyurmuştur.
(Buhâri, Büyu, 4; Buhâri, Lukata, 6)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

HAYVAN HAKLARI!.

Resim---2879-) Sehl b. Hanzaliyye'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem açlıktan karnı sırtına yapışmış bir deveye rastladı ve "Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah'tan korkun. Onlara (binmeye) elverişli hallerinde binin ve (yenmeye) elverişli hallerinde onları yiyin." buyurdu.
(Ebu Davud, Cihad, 44)

Resim---2880-) Ebü Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Her canlıya yapılan iyilikte bir sevap vardır. "
(Buhari, Müsakat, 9; Müslim, Selam, 153)

Resim---2881-) İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Hiçbir canlıyı hedef edinmeyin!"
(Müslim, Sayd, 58)

Resim---2882-) İbn Abbas şöyle demiştir: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, hayvanları birbirleriyle dövüştürmeyi yasakladı."
(Tirmizi Cihad, 30; Ebu Davud, Cihad, 51)

Resim---2883-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün amcasının oğlu Abdullah b. Ca'fer'i bineğinin terkisine almış gidiyordu. Derken ihtiyaç gidermek için durdu. Ensardan birine ait bir hurma bahçesi duvarının arka tarafına geçti. Bahçede bağlı bir devenin bulunduğunu gören Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona doğru yöneldi. Zavallı deve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi görüp inlemeye başladı, gözlerinden yaşlar süzülmekteydi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, devenin yanına vardı ve şefkatli elleriyle onun kulaklarım okşamaya başladı. Hayvancağız hemen sakinleşiverdi. Zavallı hayvanın aç bırakıldığını anlayan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Kim bu devenin sahibi? Bu deve kime ait?" diye seslendi. Ensardan bir delikanlı, "O benimdir, ey Allah'm Resulü." diyerek cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona döndü ve "Sana verdiği şu deve hakkında Allah'tan korkmuyor musun? Bu hayvan bana, senin onu hem aç bıraktığını hem de yorduğunu şikayet etti!" buyurdu.
(Ebu Davud, Cihâd, 44)

Resim---2884-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Atları çok severdi. O dönemde savaşlarda ve ulaşım amacıyla en fazla kullanılan ve gözde konuma sahip olan atların yetiştirilmesine teşvik etmiş, ayrıca onların kıyamete kadar yeleleriyle hayra vesile olacak hayvanlar olduğunu bildirmiştir.
(Nesâî, Hayl, Sebk ve ramy 3; Ebu Dâvûd, Cihâd, 45)

Resim---2885-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem insanlarla iç içe yaşaması dolayısıyla kediyi ev halkından saymıştır.
(İbn Hanbel, V, 310)

Resim---2886-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Köpeklerin ise ancak av ve bekçilik gibi belli amaçlarla beslenebileceğini belirtmiştir.
(Buhâri, Muzaraa, 3)

Resim---2887-) Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem, Mürteciz isminde bir atı; Ufeyr veya Ya'fur isminde bir eşeği; Düldül, Şehba ve Beyda isimlerinde katırları; Kasva ve Ced'a isimlerinde develeri vardı.
(Müslim, İman, 49; Ebu Dâvûd, Cihâd, 156; Nesâî, Menâsiku'l hac, 187; Beyhâkî, es Sünenü'l Kübra, X, 45; Müslim, Cihâd ve siyer; 78-81; İbn Kesir, Bidâye, VI, 10)

Resim---2888-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Merhamet edene Rahman da merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet edin ki, gökteki de size merhamet etsin.'' buyurmuştur.
(Ebu Davud, Edeb, 58)

Resim---2889-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hayvanlar olmasaydı semadan yağmur inmezdi. '' buyurmuştur.
(İbn Mâce, Fiten, 22)

Resim---2890-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sebepsiz yere öldürülen serçe gibi hayvanların ahirette, "Ya Rabbi! Falan beni, herhangi bir fayda elde etmek için değil, boş yere öldürdü! " diyerek öldüren kişi aleyhinde davacı olacağını bildirmiştir.
(Nesâî, Dahâyâ, 42)

Resim---2891-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, geçmiş peygamberlerden biriyle ilgili bir kıssayı zikretmiştir. Buna göre bu peygamber, kendisini ısıran bir karıncayı cezalandırmak üzere karıncanın yuvasını yaktırmış ve daha sonra bu davranışı nedeniyle Allah Teala ona şöyle vahyederek uyarıda bulunmuştur: "Seni bir karınca ısırdı diye mi (Allah'ı) tesbih eden ümmetlerden bir ümmeti toptan öldürüverdin! "
(Müslim, Selâm, 148)

Resim---2892-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir yolculuk esnasında bazı kimselerin bir serçenin iki yavrusunu yakaladıklarını ve serçenin de kanat çırparak onların üzerlerinde dolaştığını görmüş ve "Yavrusu sebebiyle bu kuşun canını yakan kim?" diye sorarak, yavruların salıverilmesini emretmişti. Yine aynı yolculukta bazı kimselerin karınca yuvasını yaktıklarını görünce, ''Ateşin Rabbinden başka, kimsenin ateşle azap etmeye hakkı yoktur!" buyurarak yakanlara tepkisini göstermişti.
(Ebu Davud, Edeb, 163-164)

Resim---2893-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir defasında da ashabına aç ve susuz hayvanları doyurmanın mükafatına dair bir kıssa anlatmıştı. Buna göre: "Yolculuk yapan bir adam çok susamış ve yolda rastladığı bir kuyuya inip oradan su içmişti. Kuyudan çıkınca orada bir köpekle karşılaştı. Susuzluktan dilini sarkıtmış olan zavallı hayvan nemli toprağı yalıyordu. Yolcu kendi kendine, 'Bu hayvan da benim gibi çok susamış.' dedi ve tekrar kuyuya inip ayakkabısına su doldurdu. Sonra ayakkabısını ağzı ile tutup kuyudan çıktı ve köpeği suladı. Bu yaptığından dolayı Allah o kulundan hoşnut oldu ve onu bağışladı." Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem bu sözlerini dinleyen ashabdan bazılarının, "Ey Allah'ın Resulü! Hayvanlar(a yaptığımız iyilikler) için bize bir sevap var mı?" sorusuna karşılılık Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Her canlıya yapılan iyilikte bir sevap vardır." buyurdu.
(Buhâri, Musakat, 9; Müslim, Selam, 153)

Resim---2894-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir kediyi hapsederek açlıktan dolayı ölmesine sebep olan bir kadının cehennemlik olduğunu bildirmiş ve bu tür davranışların Allah katındaki karşılığıyla ilgili olarak insanları uyarmıştır.
(Buhâri, Bediü'l Hak, 16)

Resim---2895-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Hiçbir canlıyı hedef edinmeyin " buyurmuştur.
(Müslim, Sayd, 38)

Resim---2896-) Abdullah'ın naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, yüzü ateşle damgalanan bir merkep görmüş ve onu bu hale getirenleri kınamıştır.
(Ebu Davud, Cihad, 32)

Resim---2897-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sakın ola ki bineklerinizin sırtlarını kendinize minber edinmeyin! Çünkü Allah size onları, (kendi başınıza ancak) zorlukla varabileceğiniz yerlere sizi götürmeleri için bahşetti. Yeryüzünü de sizin için yarattı. Bu yüzden ihtiyaçlarınızı yerde karşılayın. " buyurmuştur.
(Ebu Dâvûd, Cihâd, 55)

Resim---2898-) Bir yolculuk esnasında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem orada bulunan bir kadının bindiği devesini lanetlediğini duyunca, "Lanet edilmiş bir deve bizimle birlikte bulunmasın." diyerek buna tepki göstermiş ve devenin üzerindeki eşyaların alınarak salıverilmesini emretmiştir.
(Müslim, Birr, 80-83)

Resim---2899-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yolculuk esnasında uygun yerlerde hayvanların otlatılmasını ve dinlendirilmesini istemiştir.
(Müslim, İmâre, 178; Müslim, Cum'a 28)

Resim---2900-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, binek hayvanlarına haddinden fazla yük vurulmamasını, yiyecek ve içecek bakımından onlara gerekli ihtimamın gösterilmesini tavsiye etmiştir.
(Ebu Dâvûd, Cihâd, 44)

Resim---2901-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, sağmal hayvanların tırnaklı ellerle sağılmamasını istemiştir. Süt sağarken sütün devamının gelebilmesi için bir miktarının sağılmadan bırakılmasını hatırlatmıştır.
(İbn Hanbel, III, 384; Dârimî, Edahi, 25)

Resim---2902-) Ebu Hüreyre koyunlara güzel bakılmasını, onların ağıllarının temizlenmesini söylemiştir.
(Abdurrezzak, Müsannef, I, 408; Buhârî, el Edebül Müfred, 201)

Resim---2903-) Ashabdan Enes b. Malik de yolculukta bir yere konakladıkları zaman hayvanın yükünü indirmedikçe namaz kılmadıklarını söylemiştir.
(Ebu Dâvûd, Cihâd, 44)

Resim---2904-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir gün sahip olduğu hayvanı kulağından çekerek sürükleyen adama hayvancağızın kulağını bırakıp boynunun kenarından tutmasını söylemişti.
(İbn Mâce, Zebaih, 3)

Resim---2905-) Bir keresinde de Hz. Aişe, hırçın bir deveye binmiş ve onu kontrol altına almak için ileri geri çevirerek hırpalamaya başlamıştı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ona deveye yumuşak davranmasını söylemiş ve "Rıfk (zarif davranış) işe güzellik katar, rıfktan (zarafetten) yoksunluk ise, işi kusurlu kılar." buyurmuştu.
(Müslim, Birr, 78-79)

Resim---2906-) Abdullah b. Amr' dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Hiçbir kişi yoktur ki bir serçeyi yahut ondan daha büyük bir canlıyı haksız yere öldürsün de Yüce Allah ona bunun hesabını sormasın!"
(Nesai, Sayd, 34)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

HAYVAN HAKLARI!. (AYETLER)


(NÛR suresi 41. ayet) (Resmi:24/İniş:102/Alfabetik:84)

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ

Resim---“E lem tera ennellahe yüsebbihu lehu men fis semavati vel erdi vet tayru saffat küllün kad alime salatehu ve tesbihah vallahü alimüm bima yef'alun.: Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyle bilir." (Nur 24/41)

(NAHL suresi 66. ayet) (Resmi:16/İniş:70/Alfabetik:75)

وَإِنَّ لَكُمْ فِي الأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُّسْقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهِ مِن بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَّبَنًا خَالِصًا سَآئِغًا لِلشَّارِبِينَ

Resim---“Ve inne leküm fil en'ami le ibrah nüskiyküm mimma fi bütunihi mim beyni fersiv ve demil lebenen halisan saiğal liş şaribin .: Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz.." (Nahl 16/66

(NAHL suresi 68. ayet) (Resmi:16/İniş:70/Alfabetik:75)

وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ

Resim---“E lem tera ennellahe yüsebbihu lehu men fis semavati vel erdi vet tayru saffat küllün kad alime salatehu ve tesbihah vallahü alimüm bima yef'alun.: Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin.." (Nahl 16/68)

(NAHL suresi 69. ayet) (Resmi:16/İniş:70/Alfabetik:75)

ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاً يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاء لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

Resim---“Sümme küli min külles semarati feslüki sübüle rabbiki zülüla yahrucü mim butuniha şerabüm muhtelifün elvanühu fihi şifaül linnas inne fi zalike le ayatel li kavmiy yetefekkerun.: Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır." (Nahl 16/69)


(ĞÂŞİYE suresi 17. ayet) (Resmi:88/İniş:68/Alfabetik:31)

أَفَلَا يَنظُرُونَ إِلَى الْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ

Resim---“Efela yenzurune ilel'ibilli keyfe hulikat.: (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, bakmazlar mı?." (Nahl 16/69)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

ETİ HELAL OLMAYAN HAYVANLAR!.

Resim---2907-) İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem azı dişi olan yırtıcı hayvanlar ile avını pençesiyle parçalayan kuşları(n yenilmesini) yasakladı.
(Müslim, Sayd, 16)

Resim---2908-)Selman el-Farisi'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, yağ, peynir ve yabani eşek derisinden yapılan elbise hakkında soru sorulduğunda o şu cevabı vermişti: "Helal, Allah'ın Kitabı'nda helal kıldıklarıdır. Haram da Allah'ın Kitabı'nda haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey demedikleri ise müsamaha gösterdiği (mubah) şeylerdendir."
(İbn Mace, Et'ıme, 60; Tirmizi, Libas, 6)

Resim---2909-) Şeddad b. Evs'ten nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah her şeyde ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir. Öldürürken (dahi) güzel bir şekilde öldürün! Hayvanı keserken de güzel bir şekilde kesin! Biriniz (hayvan keseceğinde) bıçağını bilesin ve hayvanını rahatlatsın! "
(İbn Mace, Zebaih, 3; Müslim, Sayd, 57)

Resim---2910-) Abdullah b. Ömer'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Bize iki ölü (hayvan) ile iki kan helal kılındı. İki ölü, balık ve çekirge; iki kan ise karaciğer ve dalaktır."
(İbn Mace, Et'ıme, 31)

Resim---2911-)Ebü. Hüreyre' den nakledildiğine göre, ibnü'l-Firası (ra) bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize gelerek, "Ey Allah'ın Resulü! Biz denizde yolculuk yapıyoruz ve yanımızda az miktarda su taşıyoruz. Eğer bu suyla abdest alacak olursak susuz kalırız. Deniz suyuyla abdest alabilir miyiz?" diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona şöyle buyurdu: "Onun suyu temiz/temizleyici, ölüsü de helaldir. "
(Nesai, Sayd, 35; Ebu Dâvud, Taharet, 41)

Resim---2912-) Bir gün Halid b. Velıd Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte teyzesi Hz Meymune'nin evine gelmişti. Meymune onlara bir şeyler ikram etmek istedi. Hazırda kız kardeşi Hufeyde bnt. Haris'in Necid yöresinden getirdiği kızartılmış birkaç keler (bir tür kertenkele) vardı. O da bunları ikram etti. Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem bir yemek ikram edildiği zaman genellikle ismi söylenir ve nasıl bir yiyecek olduğu hakkında kendisine bilgi verilirdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hiçbir yemeği kötülemez, iştahı çekerse yerdi. Fakat bu kez yemeğin ne olduğu kendisine bildirilmemişti. Tam Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem elini sunulan yemeğe uzatacağı sırada, evdeki hanımlardan biri, "Kendisine takdim ettiğiniz şeyin ne olduğunu Resulullah'a haber verin! " diye seslendi. Yemeğin ne olduğunu Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem hatırlatmayı Unuttuğunu fark eden Meymune hemen şöyle dedi: "Bu kelerdir ya Resulallah." Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem elini yemekten çekti. Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem bu tavrını merak eden Halid b. Velid şu soruyu sordu: "Keler haram mıdır ya Resülallah?" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle cevap verdi: "Hayır, fakat o, benim halkımın yaşadığı bölgede bulunmayan bir yiyecektir. Hoşuma gitmeyeceğini hissetim." Bunun üzerine orada bulunanlar yemekten yediler.
(Buhâri, Etime, 10, 14, 21; Müslim, Sayd, 43)

Resim---2913-) Enes b. Malik anlatıyor: "Bir gün ashab ile yürüyorduk. Merrü'zzahran denilen yerde önümüzden bir tavşan ürküp kaçmaya başladı. Arkadaşlar onu yakalamak için koşuşturdular. Onlar yorulunca vazgeçtilerse de ben vazgeçmedim. Sonunda onu yakaladım ve onu Ebu Talha'ya götürdüm. O da hayvanı kesti ve bir buduyla iki uyluğunu Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gönderdi. Ben bunları Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize getirdim. O da kabul etti." Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem tavşanın yanı sıra keler, arap tavşanı gibi küçük kara hayvanlarını da "tayyibat" kategorisine dahil etmişti.
(Ebu Davud, Etime, 27, 29; Azimebadi, Abnü'l Mabu'd X, 193)

Resim---2914-) Kirpinin yenilip yenilemeyeceği sorulduğunda İbn Ömer, soruyu sorana, "De ki bana vahyolunanda (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki pistir- ve Allah'tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka bir şey _ bulamıyorum." ayetini okumuştu. Ancak oradakilerden ihtiyar biri Ebü Hüreyre' den Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem kirpi hakkındaki, 'O,habaisten (pis şeylerden) birisidir.' hadisini duyduğunu bildirince İbn Ömer, "Eğer Hz. Peygamber böyle buyurmuşsa, onun buyurduğu gibidir, (demek ki) biz bilmiyoruz." demiştir.
(Ebu Davud, Etime, 29; İbn Hanbel, II, 381)

Resim---2915-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz yılan, akrep, fare ve kargayı zararlı hayvanlar olarak nitelemiştir. İbn Ömer de buna dayanarak, "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, kargaya zararlı dediği halde onun etini kim yiyebilir? Vallahi o, tayyibattan (temiz yiyeceklerden) değildir." cevabını verir.
(İbn Mace, Sayd, 19; İbn Hanbel, VI, 210)

Resim---2916-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, tedavi amacıyla kurbağadan istifade ettiğini belirten bir doktora, bu amaçla da olsa kurbağaları öldürmesini yasaklamıştır.
(Ebu Davud, Tıb, II; İbn Mace, Sayd, 10)

Resim---2917-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ashabına, normalde etleri yenilen ancak pis şeyler yiyerek beslenen ve genel bir tabir ile "cellale" olarak isimlendirilen kara hayvanlarının hem etinin yenilmesini hem de sütünün içilmesini yasaklamıştır.
(Ebu Davud, Etime, 24; Tirmizi, Etime, 24)

Resim---2918-) Abdullah b. Abbas'ın anlattığı şu rivayet konunun manevi/ibadeti ilgilendiren boyutunun önemini bizlere anlatmaktadır: Rivayete göre bazı kimseler Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelerek, "Bizler kendi boğazladığımız hayvanların etinden yediğimiz halde Allah'ın öldürdüğü hayvanları yemeyecek miyiz?" şeklinde itirazlarda bulunurlar. Bunun üzerine, ''Artık, ayetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah'ın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin. Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir? Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilir. Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır. Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fa sıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah'a ortak koşmuş olursunuz. " ayetleri nazil oldu. Böylece yenilebilecek hayvanların, sadece Allah için ve O'nun adıyla kesilmesinin gerekliliği açıklanmış oldu.
(En'am 6/118-121; Tirmizi, Tefsiru'l Kur'an, 6; Ebu Dâvud, Dahâya, 12-13)

Resim---2919-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, hayvanları zebh (yemek ve nefes borusu ile iki şah damarın kesilmesi) veya nahr (develerde boğaz ile göğsün birleştiği yerin kesilmesi) diye bilinen iki yöntemle kesmekteydi. Bununla birlikte Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kaçtıkları için boğazlanmaları mümkün olmayan hayvanları durdurmak amacıyla çeşitli yollar denenmesine de müsaade etmiştir.
(Buhari, İdeyn, 22; Buhari, Sayd, 15; Ebu Dâvud, Dahâya, 15-16)

Resim---2920-) Ashab-ı kiramdan Abdullah
b. Ebü Evfa, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte yedi sefere çıktığını ve bütün seferlerde çekirge yediklerini anlatmıştır.
(Müslim, Sayd, 52)

Resim---2921-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, denizde ölen hayvanlardan hangilerinin yenilebileceği hususunda şöyle buyurmuştur: "Denizin sahile attığı veya sular çekildiği için açıkta kalan deniz canlılarını yiyin. Fakat denizde kendiliğinden (belli bir sebep olmaksızın) ölüp de su yüzeyine çıkanları yemeyinf'" buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Etime, 25; İbn Mâce, Sayd, 18)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

AVLANMA ÂDÂBI!.

Resim---2922-) Adı b. Hatim (ra) anlatıyor: "Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem (avlanma hakkında) soru sorarak dedim ki, 'Biz bu köpeklerle avlanan bir halkız.' Şöyle buyurdu: 'Eğitilmiş av köpeklerini Allah'ın ismini anarak gönderdiğin zaman, avladıklarını yel"'
(Buhârî, Sayd, 10)

Resim---2923-) Adı b. Hatim anlatıyor: "Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem av hakkında sordum. Şöyle buyurdu: 'Okunu attığın zaman Allah'ın adını an (besmele çek.) Şayet avı ölmüş olarak bulursan onu yiyebilirsin. Ama (ölmüş olan) av, suda ise o takdirde yeme! Çünkü ölümü suda (boğulmak) tan dolayı mı yoksa senin okun ile mi oldu bunu bilemezsin. "'
(Müslim, Sayd, 7)

Resim---2924-) Abdullah b. Amr (ra)'dan rivayete göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Haksız yere (öldürmesini meşru ve haklı kılacak bir neden olmaksızın) bir serçe veya daha büyük bir kuşu öldüren insana Yüce Allah mutlaka (bunun hesabını) sorar." "Ey Allah'ın Resulü! Kuşun öldürülmesini haklı kılan ne olabilir?" diye sorulunca, " (Avlayan kimsenin) onu (usulüne göre) kesmesi ve yemesidir. Ayrıca başını kopartıp (etrafa) atmamasıdır." diye cevap vermiştir.
(Nesai, Sayd ve Zebaih, 34)

Resim---2925-) İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Hiçbir canlıyı hedef olarak kullanmayın!"
(Müslim, Sayd, 58)

Resim---2926-) Ebu Hüreyre' den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem deniz suyu hakkında şöyle buyurmuştur: "Onun (denizin) suyu temiz, ölüsü de helaldir."
(Nesai, Sayd, 35)

Resim---2927-) Bir gün, Kudla kabilesinden1 Ebü Sa'lebe el-Huşenı, av konusunda bilgi almak üzere Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize gelerek şöyle sorar: "Ey Allah'ın Resulü! Ben avcılığın yaygın olduğu bir memlekette yaşıyorum. Okumla, bazen eğitilmiş, bazen de eğitilmemiş köpeklerle avlanıyorum. Bunlardan hangisinin helal olduğunu bana bildirir misin?" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, "Okunla avlandığın zaman besmele çekerek avladığın hayvanları yiyebilirsin. Besmele ile gönderdiğin av köpeğinin getirdiklerini de yiyebilirsin. Eğitilmemiş köpeklerle avlandığın zaman ise ancak avladığın hayvanı boğazlamaya fırsat bulduğun takdirde yiyebilirsin." buyurdu.
(İbn Sa'd, Tabakât, VII, 416)

Resim---2928-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Okunu attığın zaman Allah'ın adını a n (besmele çek). " buyurmuştur.
(Müslim, Sayd, 7; Tirmizi, Sayd, 5)

Resim---2929-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, Adi b. Hatim'e avlanmanın esaslarını öğretirken, "Eğitimli köpeklerini besmele çekerek saldığında köpek avı öldürmüş olsa da senin için yakaladığını ye! Ancak köpek avdan yemeğe kalkmışsa, onu yeme. Çünkü böyle bir durumda köpeğin avı kendisi için yakalamış olmasından endişe ediyorum. Eğer avın başına başka köpekler de toplanmışsa yeme!" buyurmuştur.
(Müslim, Sayd, 2)

Resim---2930-) Hayvan avlarken ne gibi av aletleri kullanabileceklerini merak eden sahabiler, bir ucunda kesici demir bulunan ortası kalın bir sopa ve eski bir av aleti olup "mi'rad" adı verilen ok ile avlanmanın hükmünü Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem sormuşlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de bu okun sivri uçlu tarafının isabet ederek öldürdüğü hayvanın etinin yenebileceğini, ortasındaki kalın odun kısmıyla öldürülen hayvanın etinin yenemeyeceğini buyurmuştur.
(Müslim, Sayd, 3)

Resim---2931-) Ebu Sa'lebe el-Huşeni bir defasında vurduktan sonra kaybettiği avın durumunu sormuştu.Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de ona, "(Kendi oklannızla avlayıp) bir süre bulamadığınız hayvanı, kokmadığı ve üzerinde sizinkinden başka bir ok yarası bulunmadığı takdirde yiyebilirsiniz. " buyurmuştur
(Ebu Dâvud, Dahâyâ (Sayd), 22-23; Müslim, Sayd, 9)

Resim---2932-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Kim boş yere bir serçe öldürürse kıyamet günü o serçe, öldüreni Allah'a şikayet ederek, 'Ey Rabbim! Falan kimse beni boş yere öldürdü. Beni bir fayda elde etmek için öldürmedi.' diyecektir." buyurmuştur.
(Nesâî, Dahâyâ, 42; İbn Hanbel IV, 390)

Resim---2933-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hayvanlara işkence edenlere Allah lanet etsin." buyurmuştur.
(Nesâî, Dahâyâ, 41)

Resim---2934-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şüphesiz Allah her şeye en güzel biçimde davranmayı istemiştir. O halde siz (bir hayvanı) öldüreceğiniz veya keseceğiniz vakit bunu en zarif biçimde yapın. Kesme işlemini yapacak olan kişi, bıçağını iyice bilesin ve kestiği hayvana (acı çektirmesin) onu rahatlatsın." buyurmuştur.
(Müslim, Sayd, 57; Ebu Dâvud, Dahâyâ, 10-11)

Resim---2935-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şüphesiz ki İbrahim (as) Mekke'yi haram kılmıştır. Ben de Medine'nin iki taşlığı arasını haram kıldım. Onun ağacı kesilmez, avı da avlanmaz." buyurmuştur.
(Müslim, Hac, 458)

Resim---2936-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "O (av eti), Allah'ın size yiyecek olarak verdiği bir ikramdır. " buyurmuştur.
(Müslim, Hac, 57; Tirmizi, Hac, 25)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

MİRAS VE VASİYET!.

Resim---2937-) İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Miras malını hisse sahipleri arasında AIIah'ın Kitabı'na göre taksim edin ... "
(Müslim, Feraiz, 4; Ebü Davüd, Feraiz, 7)

Resim---2938-) Ebu Hüreyre' den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Her kim (öldükten sonra) geride mal bırakırsa, o mal mirasçılarınındır. Kim ardında bakıma muhtaç kimse (veya alacaklı) bırakırsa, onun bakımı bize aittir."
(Buhari, Feraiz, 25; Müslim, Feraiz, 17)


Resim---2939-) Amr b. Harice diyor ki: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hutbe verdi ve şöyle buyurdu: 'Allah her hak sahibine hakkını vermiştir; (dolayısıyla) mirasçıya vasiyet yoktur." buyurmuştur.
(Nesâî, Vesaya, 5)

Resim---2940-)İbn Ömer'den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Vasiyet edecek (değerli) bir şeyi bulunan Müslüman'ın, vasiyeti yanında yazılı durmadan iki gece geçirmesi uygun olmaz."
(Buhari, Vesaya, l; Müslim, Vasiyye, 1)

Resim---2941-) Ebu Said el-Hudri'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Bir kimsenin sağlığında bir dirhem sadaka vermesi, ölürken yüz dirhem sadaka dağıtmasından daha hayırlıdır."
(Ebü Davud Vesaya, 3)

Resim---2942-) Uhud'da şehit düşen Sa'd b. RebI'nin kansı mağduriyetini anlatmak ve yardım istemek için iki kızıyla beraber Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem geldi. "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar Sa'd b. RebI'in kızlarıdır. Babaları Uhud'da şehit düştü. Kızların amcası babalarından kalan malın tamamını aldı ve bunlara hiçbir mal bırakmadı. Malları olmadığı için bu çocuklar evlenemeyecekler." diyerek şikayetini dile getirdi. Bunun üzerineResûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ''Allah bu konuda hükmünü muhakkak verecektir." buyurdu. Bir müddet sonra da miras ayeti nazil oldu. Ardından Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kızların amcasına haber göndererek şu talimatı verdi: "Sa'd'dan kalan malın üçte ikisini onun kızlarına, sekizde birini de annelerine ver; geri kalan ise senindir.'"
(Muvatta', Cihad, 18; Nisa, 4/11; Tirmizi, Feraız, 3)

Resim---2943-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Katil, (öldürdüğü kimseye) mirasçı olamaz." buyurmuştur.
(Tirmizi, Feraiz, 17; İbn Mace, Feraiz, 8 )

Resim---2944-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Karı ve kocadan birisi eşini kasten öldürdüğü zaman, diyetinden ve malından hiçbir şeye varis olamaz. Eğer bunlardan birisi diğerini yanlışlıkla öldürürse onun malına varis olur, fakat diyetinden miras alamaz." buyurmuştur.
(İbn Mace, Feraiz, 8 )

Resim---2945-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müslüman, kafire mirasçı olamaz ve kafir de Müslüman'a varis olamaz." buyurmuştur.
(Buhari, Feraiz, 26)

Resim---2946-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her kim (öldükten sonra) geride mal bırakırsa, o mal mirasçılarımndır. Kim ardında bakıma muhtaç kimse (veya alacaklı) bırakırsa, onun bakımı bize aittir." buyurmuştur.
(Buhari. Feraiz. 25; Müslim. Feraiz 17)

Resim---2947-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Veda Haccı'nda okumuş olduğu hutbesinde şöyle buyuruyordu: ''Allah her hak sahibine hakkını vermiştir; (dolayısıyla) mirasçıya vasiyet yoktur. "
( Nesaı, Vesaya, 5; Ebü Davüd, Vesaya, 6)

Resim---2948-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Vasiyet edecek (değerli) bir şeyi bulunan Müslüman'ın, vasiyeti yanında yazılı durmadan iki gece geçirmesi uygun olmaz." buyurmuştur.
(Buhari, Vesaya, l; Müslim, Vasiyye, 1)

Resim---2949-) Sa'd b. Ebu Vakkas'ın dilinden şöyle anlatılır:"Veda Haccı yılında Mekke' de ölümcül bir hastalığa yakalanmıştım. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem da beni ziyarete gelmişti. Ona, 'Ey Allah'ın Resulü! Benim hastalığım iyice arttı. Ben varlıklı bir kimseyim. Bana sadece tek bir kızım mirasçı olacak. Bu yüzden malımın üçte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı?' diye sordum. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, 'Hayır, dağıtma! ' buyurdu. Ben, 'Yarısını sadaka olarak dağıtayım?' dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yine, 'Hayır!' cevabını verdi ve şöyle buyurdu: 'Üçte birini sadaka olarak dağıtabilirsin! Hatta üçte biri dahi çoktur! Mirasçılarını varlıklı olarak bırakman, onları insanlara ellerini açar ve muhtaç bir halde bırakmandan daha hayırlıdır. "'
(Buhari, Deavat, 43: Müslim, Vasiyye, 5)

Resim---2950-) Hz. Aişe validemizden rivayet edildiğine göre bir adam Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelerek, "Ey Allah'ın Resulü! Annem (vasiyette bulunamadan) ansızın öldü. Zannederim konuşmuş olsa sadaka verirdi. Acaba onun namına ben sadaka versem ona sevap olur mu?" diye sormuş, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem da, "Evet!" cevabını vermişti.
(Buhari, Cenaız. 95; Müslim, Vasıyye, 12)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

TAZMİNAT!.

Resim---2951-) Hz. Aişe anlatıyor: "Safiyye kadar güzel yemek yapanı görmedim. O, Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem içerisinde yemek olan bir kap göndermişti. Ben de kendime hakim olamadım, (kıskanıp) o kabı kırdım. Sonra da (pişman olup) Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem o kabın kefaretini (bedelini) sordum. O da, "(Kırılan) kap gibi bir kap, (dökülen) yemek gibi bir yemek." buyurdu.
(Nesai, lşratü'n-nisa, 4; İbn Hanbel, Vl , 149)

Resim---2952-) Enes (b. Malik) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ödünç aldığı bir tabağı kaybetmiş ve onu sahiplerine tazmin etmişti.
(Tirmizi, Ahkam, 23)

Resim---2953-) İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Zarar vermek de zarara zararla karşılık vermek de yoktur. "
(İbn Mace, Ahkam, 17)

Resim---2954-) Semüre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Başkasına ait bir malı alan, onu sahibine geri verinceye kadar ondan sorumludur. "
(Ebu Davud, Büyü' (İcare), 88; Tirmizi, Büyü', 39)

Resim---2955-) Amr b. Şuayb'ın, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kim doktor olmadığı halde tabiplik! tedavi yapar (da hastaya zarar verirse) onu tazminle yükümlüdür. "
(İbn Mace, Tıb, 16 ; Nesaı, Kasame , 40-41)

Resim---2956-) bir defasında Medineli sahabjlerden Bera' b. Azib'in devesi bir adamın bahçesine girmiş ve oraya zarar vermişti. Kendisine arz edilen bu olayda Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bahçe sahiplerinin, bahçelerini gündüz; hayvan sahiplerinin de hayvanlarını gece korumaları gerektiğine; dolayısıyla hayvanların gece verdikleri zararın sahiplerine ödettirilmesine hükmetmişti.
(Ebü Davud, Buyü ( lcare), 90; Muvatta, Akdiye, 28)

Resim---2957-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hayvanların yaralaması sebebiyle, kuyuya düşmekten dolayı veya maden ocağında çalışırken meydana gelen zararlar için tazminat gerekmez." buyurmuştur.
(Buhari, Zekat , 66; Ebü Davut, Dıyat, 28)

Resim---2958) Resülullah (sav) şöyle buyurmaktadır: "Sizden biriniz kardeşinin herhangi bir malını ne şaka yollu ne de kasden alsın. Kim kardeşinin bastonunu (bile haberli veya habersiz olarak) almışsa onu derhal geri versin. " buyurmuştur.
(Ebü Davud, Edcb, 85; Tirmizi, Fiten, 3)

Resim---2959-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir yakını öldürülen (mirasçı durumundaki) kimse, (mahkemede) şu iki tercihten birini seçebilir; ya fidye (tazminat) verilmesi ya da katilin öldürülmesi (kısas)." buyurmuştur.
(Müslim, Hac, 447; lbn Mace, Diyat, 3)

Resim---2960-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem nesep ilmini iyi bilen Ebü Cehm b.Huzeyfe'yi zekat tahsildarı olarak taşraya göndermişti. Bir adam, zekatı hakkında Ebu Cehm ile münakaşa etmiş, bunun sonucunda Ebu Cehm onun başını yaralamıştı. Sonra adamın yakınları Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelerek,"Ya Resülallah! Kısas istiyoruz!" dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onlara, "Size şu kadar mal verilsin." buyurdu. Adamlar razı olmadılar. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ödenecek tazminat miktarını artırarak, "Size şu kadar mal verilsin." buyurunca adamlar bu kez razı oldular. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onlara, "Ben öğleden sonra halka hitap edeceğim ve sizin razı olduğunuzu onlara bildireceğim." buyurdu. Adamlar, "Evet! " dediler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem cemaate bir konuşma yaptı ve "Şu Leysiler kısas talebinde bulunmak üzere bana başvurdular. Ben onlara kısas yerine şu kadar tazminat teklif ettim. buyurdu. Sonra onlara dönüp, "Razı oldunuz mu?" diye sordu. Adamlar, "Hayır! " diyerek verdikleri sözü tutmadılar. Bunun üzerine muhacirler onlara mani olmak istediler. Fakat Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem muhacirlerin vazgeçmelerini emretti. Muhacirler de vazgeçtiler. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onları çağırdı ve kendilerine verilecek mal miktarını artırdı. Sonra onlara, "Razı oldunuz mu?" diye sorunca adamlar, "Evet! " dediler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Ben halka konuşma yapacağım ve sizin razı olduğunuzu onlara haber vereceğim. " buyurdu. Adamlar, "Peki!" dediler. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem halka konuşma yaptı. Sonra adamlara, "Razı oldunuz mu?" buyurdu. Adamlar da, "Evet! " dediler.
(Ebu Davud, Diyat, 13; Nesaı, Kasame, 25 -26)

Resim---2961-) Hüzeyl kabilesinden iki kadın kavga etmiş, bunlardan biri diğerine bir taş atıp onu ve karnındaki çocuğu öldürmüştü. Bunun üzerine ölen kadının ailesi, davayı Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem götürdüler. Resülullah da ceninin diyetinin (kan bedelinin), bir köle veya cariye olmasına hükmetti (gurre), kadının diyetini de öldüren kadının akılesine yani yakınlarına yükledi.
(Buhari, Diyat, 26; Müslim, Kasame, 36)

Resim---2962-) Hz. Ömer kadının çocuğunun düşmesine sebep olanın durumunu araştırmak için, "Kim bu konuda Resûlullah'dan sallallahu aleyhi vesellem herhangi bir şey işitti?" diye sordu. Hemen Muğtre b. Şu'be, "Ben" dedi. "Nedir o?" deyince de şu cevabı verdi: "Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem '(Anne karnındaki çocuğun düşmesine sebep olanın) tazminat olarak bir köle veya bir cariye ödemesi gerekir. ' dediğini işittim." Hz.Ömer, "Sana şahitlik yapacak birini bana getir." dedi. Bunun üzerine oradan ayrıldı. Dışarıda Muhammed b. Mesleme'ye rastladı. Onu Hz. Ömer'e götürdü. O da aynı hadisi kendisinin de işittiğini söyleyerek şahitlik etti.
(Müslim , Kasaıne, 39; Ebu Davud, Dıyat, 19)

Resim---2963-) Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ashabına, "Biliyor musunuz müflis kimdir?" şeklinde sorar. Ashab, "Bizce müflis, parası ve malı olmayan kimsedir." derler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Benim ümmetimin müflisi şu kimsedir; kıyamet gününde namaz, oruç ve zekatla gelir, fakat şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüştür. Bundan dolayı onun iyiliklerinden, hak sahiplerinin her birine verilir. Üzerinde olan haklar ödenmeden iyilikleri tükenirse hak sahiplerinin günahları o kimseye yüklenir, sonra da o kimse cehenneme atılır." buyurur.
(Müslim, Birr, 59; Buhari, İlim, 37)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

EMEK!.

Resim---2964-) Cabir (b. Abdullah) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Üç şey vardır ki bunlar kimde bulunursa Allah onu koruması altına alır ve cennete koyar: Güçsüzlere yumuşak davranmak, anne babaya şefkat göstermek ve elinin altında bulunan hizmetlilere iyi muamelede bulunmak. "
(Tirmizi, Sıfatü'l-kıyame, 48)

Resim---2965-) Ma'rür anlatıyor: Ebu Zer ile Re beze' de karşılaştım. Kendisinin de kölesinin de üzerinde aynı kıyafet vardı. Bunun sebebini ona sordum. Dedi ki: "Bir adamla karşılıklı birbirimize sövdük. Ve annesi(nin zenci olması) sebebiyle onu aşağıladım. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana şöyle buyurdu: 'Ey Ebu Zer! Onu annesinden dolayı mı ayıplıyorsun? Demek ki sen, kendisinde hala cahiliye(den izler) bulunan bir kimsesin. (Köle) kardeşleriniz, Allah'ın sizin emrinize verdiği hizmetçilerinizdir. Her kimin kardeşi emri altında bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçlerini aşan işler yüklemeyin. Eğer ağır işler yüklerseniz onlara yardım edin."'
(Buharı, tınan, 22)

Resim---2966-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Herhangi birinizin hizmetçisi yemeğini hazırlayıp da getirdiği zaman -ki o hizmetçi, yemeğin sıcağına, dumanına katlanmıştır- onu kendisi ile beraber oturtsun. O da yesin. Şayet yemek az olursa eline ondan bir iki lokma koyuversin! "
(Müslim, Eyman, 42)

Resim---2967-) Abdullah b. Ömer'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Çalışana ücretini, teri kurumadan verin."
(İbn Mace, Rühün, 4)

Resim---2968-) Ebu Hüreyre' den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah şöyle buyurur: 'Kıyamet gününde karşısına bir hasım olarak dikileceğim üç çeşit insan vardır: Benim ismimi kullanarak söz verip sözünde durmayan kimse, hür bir insanı köle diye satıp parasını yiyen kimse ve bir işçiyi istihdam edip işini yaptırdığı halde ücretini vermeyen kimse. '"
(Buharı, Icare, 10)

Resim---2969-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Kendisine verilen emri gönül hoşnutluğu ile tam olarak yerine getiren ve (parayı) kendisine emredilen yere teslim eden güvenilir Müslüman veznedar, sadaka veren iki kimseden biri olur. " buyurmuştur.
(Buhari. Zekat, 25)

Resim---2970-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Hz. Ömer'e yaptığı işler karşılığında ücret verince, Hz. Ömer, bu işi Allah rızası için yaptığını ve ücret istemediğini, bunu ihtiyacı olan kimselere vermesini söyleyerek kabul etmemiş, fakat Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, "İstemediğin halde sana bir şey verilirse onu ye ve tasadduk et." buyurmuştur.
(Müslim, Zekat. 112; Buhari. Ahkam, 17)

Resim---2971-) Hz. Ömer'in oğlu Abdullah tarafından aktarılmıştır. "Bir şahıs Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelerek, 'Ey Allah'ın Resulü, yanımızda çalışan hizmetçimizi günde kaç defa affedelim?' diye sordu. Allah'ın Elçisi cevap vermedi. Bunun üzerine sorusunu tekrarladı. Allah'ın Elçisi yine suskunluğunu sürdürdü. Aynı soruyu üçüncü kez yöneltince, 'Onu günde yetmiş defa affedin! ' cevabını verdi."
(Ebü Davud, Edeb, 123-124)

Resim---2972-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Namaz! Namaz! Elinizin altında bulunanlar hakkında Allah'tan korkun! " buyurmuştur.
(Ebu Davud, Edeb, 123-124; İbn Mace, Cenaiz, 64)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

DOKUNULMAZLIK!.

Resim---2973-) Ebü Hüreyre' den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: " ... Her Müslüman'ın bir başka Müslüman'a kanı, malı ve ırzı (şeref ve namusu) haramdır."
(Müslim, Bin, 32)

Resim---2974-)Ebu Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Helak edici yedi şeyden kaçınınız!" buyurdu. Sahabiler, "Ya Resülallah! Bu yedi şey nedir?" diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem da, ''Allah'a şirk koşmak, sihir yapmak, hukukun gerektirdiği dışında Allah'ın (zarar vermeyi) yasakladığı bir cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, (düşmanla karşılaşınca) savaştan kaçmak, zinadan uzak duran ve hiçbir şeyden haberi olmayan mümin kadınlara zina iftirasında bulunmak. " cevabını verdi.
(Buharı, Vesaya, 23)

Resim---2975-) Said b. Zeyd'in işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Malını savunurken öldürülen kişi şehittir. Dinini savunurken öldürülen kişi şehittir. Canım savunurken öldürülen kişi şehittir. Ailesini savunurken öldürülen kişi şehittir."
(Tirmizt, Diyat, 21)

Resim---2976-) Said b. Zeyd'in işittiğine göre,Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Her kim hakkı olmadığı halde bir karış yeri alırsa, o yer kıyamet gününde yedi kat olarak boynuna geçirilir."
(Müslim, Müsakat, 140)

Resim---2977-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden selamette olduğu (zarar görmediği) kimsedir. Mümin de halkın canlan ve mallan konusunda kendisinden emin oldukları kimsedir."
(Tirmizt, İman, 12)

Resim---2978-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraber Veda Haccı'nda bulunan ashabdan Amr b. Ahvas anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem(Veda Hutbesi'nde) Allah'a hamd ve senadan sonra vaaz ve nasihat etti ve şöyle buyurdu: 'Hangi gün daha saygındır? Hangi gün daha saygındır? Hangi gün daha saygındır?' Oradaki insanlar, 'Hacc-ı Ekber günü (Kurban Bayramı'nın birinci günü) ey Allah'ın Resulü! ' dediler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurdular ki, 'Bu (Zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde, bu (arefe) gününüz nasıl mukaddes ise, kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (şeref ve namusunuz) da aynı şekilde mukaddestir (dokunulmazdır). Bilin ki! Her suçlu cezasını kendisi çekecektir. Hiçbir baba çocuğunun suçundan dolayı sorumlu tutulamayacağı gibi, hiçbir çocuk da babasının yaptığından dolayı ceza çekemez. Bilin ki! Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir. Müslüman'a, gönül rızası olmadan kardeşinin malı helal olmaz. Bilin ki! Cahiliye dönemindeki tüm faizler kaldırılmıştır. Anaparalarınız sizindir. Haksızlık etmeyecek ve haksızlık da görmeyeceksiniz. İlk kaldırılan faiz, Abbas b. Abdülmuttalib'in faizi olup, onun faizinin hepsi kaldırılmıştır. Bilin ki! Cahiliye dönemindeki tüm kan davaları da kaldırılmıştır. Kaldırılan ilk kan davası İbn Rebıa b. Haris'in güttüğü kan davasıdır. "'
(Tirmizl, Tefsiru'l Kur'an, 9; Buharı , İlim, 9; Müslim, Kasame, 29)

Resim---2979-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah Teala'nın katında bir müminin öldürülmesi, dünyanın yok olmasından daha büyük (bir cürüm)dür." buyurmuştur.
(Nesai, Muharebe, 2; Tirmizi, Diyat, 7)

Resim---2980-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bilin kil Kim bir zimmiye haksızlık ederse, onun hakkını eksik verirse, ona gücünün üstünde şeyler yüklerse veya gönülsüz olarak ondan bir şey alırsa, ben kıyamet gününde o kişinin düşmanıyım." buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, İmâre, 31-33)

Resim---2981-) Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelen bir adam, "Ya Resulallah! Malımı zorla almak isteyen birine karşı ne yapmalıyım?" diye sorar. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Ona Allah'ı hatırlat!" cevabını verir. Adam tekrar sorar: "Ya buna aldırmazsa! " "Yakınındaki Müslümanlardan yardım iste!" der Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem. Adam soru sormaya devam ettikçe aralarında şöyle bir diyalog gelişir: Adam: "Peki, çevremde kimse yoksa!" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ona karşı yetkililerden yardım iste!" Adam: "Peki yetkililerin müdahale imkanı yoksa! " Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: " O zaman malını korumak için mücadele et; ya ahiret şehitlerinden olursun veya malını kurtarırsın. "buyurmuştur.

Bir başka rivayette diyalog şöyle devam etmektedir: Adam: "(Mücadele ederken) ya ölürsem?" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şehit olursun." Adam: "Ya ben onu öldürürsem?" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Onun yeri cehennemdir. "
(Nesai, Muharebe, 21; Müslim, iman, 225)

Resim---2982-)Hz. Ömer'in halifeliği zamanında Medine'de Müslümanların nüfusu artmış, Medine Mescidi artık ihtiyaca cevap veremez hale gelmişti. Bunun üzerine Mescid-i Nebevi'nin genişletilmesine karar veren Hz. Ömer, öncelikle mescidin çevresindeki evleri satın aldı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Mescidi'nin bitişiğinde, Peygamberimizin amcası Abbas b. Abdülmuttalib'in de bir evi bulunuyordu. Hz. Ömer, ona evini satması teklifinde bulunduysa da Hz. Abbas bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Hz. Ömer ona ya evini satması, ya evinin karşılığı olarak kendisine Medine'nin istediği bir yerinde ev yapılması ya da evini mescide bağışlaması şeklinde alternatifler sundu. Ancak Hz.Abbas, bu tekliflerden hiçbirini kabul etmedi. Bu sorunun Übey b. Ka'b'ın hakemliğinde çözülmesi kararlaştırıldı. Übey, her iki tarafı da dinledikten sonra Abbas'ın lehine, Halife Ömer'in aleyhine hüküm verdi. Hz. Ömer, bu kararın dayanağını öğrenmek isteyince Übey b. Ka'b, Peygamberimizden işittiği tariht bir olayı anlattı. Buna göre Hz. Davüd'a Beytü'l-Makdis'i yapması emredildiğinde o, arsanın sahibini razı etmeden inşa faaliyetine başlamıştı. Allah Teala da gasp edilmiş yere mescidin yapılmasını yasaklamış ve ona mülk sahibini razı etmedikçe, mescidi tamamlayamayacağını bildirmişti. Halifenin sorması üzerine sahabeden Ebu Zer ve başkaları bu olayı Hz. Peygamber'den duyduklarına dair şahitlik yaptılar. İslam devletinin yöneticisi konumundaki Hz. Ömer'in, Abbas'ı razı etmekten başka seçeneği kalmamıştı. Ancak Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin kıymetli amcası, Übey'e dönerek, "Madem böyle hükmettin, ben de evimi Allah yolunda, Müslümanlara bağışladım." dedi.
(Ibn Sa d, Tabakat, IV, 21-22; Beyhaki , es-Suneni 'l-kübra, Vl, 272-273)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

EŞİTLİK!.

Resim---2983-) Hz. Aişe anlatıyor: "Bir kadın hırsızlık yaptı ve Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem getirildi. Dediler ki: 'Ancak Üsame Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem giderek (bu kadının affedilmesi konusunda) aracılık edebilir.' Üsame ile konuştular, o da Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile konuştu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Ey Üsame! İsrailoğulları, halkın ileri gelenlerinden biri suç işlediğinde onu cezalandırmadıkları ama sıradan biri aynı suçu işleyince ceza tatbik ettikleri zaman helak edildiler. Eğer (hırsızlık yapan) Muhammed'in kızı Fatıma bile olsa onun da elini keserdim. "
(Nesai, Kat'u's-sarık, 6)

Resim---2984-) Ebu Nadre'den nakledildiğine göre, Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem teşrik günlerinin ortasında verdiği Veda Hutbesi'ni dinleyen bir sahabi şöyle anlatmaktadır: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki, "Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap'a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur... "
(İbn Hanbel V, 411)

Resim---2985-) Ubade b. Samit'ten nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Allah'ın belirlediği müeyyideleri size yakın olsun uzak olsun herkese olduğu gibi uygulayın. Sakın hiçbir kınayanın kınaması sizi bundan alıkoymasın."
(İbn Mace, Hudüd, 3)

Resim---2986-) Habeşli siyah bir köle olan Bilal ile bu Zer arasında geçen tartışma üzerine Ebu Zer, Bilal'i zenci olan annesinden dolayı ayıplamış ve bu olay üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şu sözleri söylemişti: "Ey Ebu Zer! Onu annesinden dolayı mı ayıplıyorsun? Demek ki sen, kendisinde hala cahiliye(den izler) bulunan bir kimsesin!"
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, sözlerinin devamına şunları ekleyerek kişinin hizmetçisiyle arasında insan olma yönünden hiçbir farkın bulunmadığını bildiriyor, ashabına sevgi, merhamet ve eşitliğe dayalı İslam kardeşliğini tavsiye ediyordu: "Hizmetçileriniz sizin kardeşlerinizdir. Öyle ki Allah onları sizin ellerinizin altına emanet etmiştir. Her kimin eli altında böyle bir kardeşi bulunursa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçlerinin yetmeyeceği zahmetli bir iş yüklemeyin. Şayet yüklerseniz, onlara yardım edin. "
(Buhârî, İman, 22; Müslim, Eyman 38)

Resim---2987-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Azatlı bir köle olan Zeyd b. Harise'nin oğlu olmasına rağmen Üsame b. Zeyd'i ordu komutanlığına atamış, toplumun ileri gelenlerinin yerine bir kölenin oğlunun komutanlığa atanmasını yadırgayan insanların bu konudaki eleştirileri üzerine şu sözleri söyleyerek toplumsal eşitliğin önündeki her türlü engeli kaldırmak istemiştir: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Siz onun komutanlığını eleştiriyorsunuz, daha önce babasının komutanlığına da dil uzatmıştınız. Allah'a yemin olsun ki Zeyd komutanlığa gerçekten layık idi ve bana insanlann en sevimlilerindendi. Kendisinden sonra bu oğlu da bana insanlann en sevimlilerindendir." buyurmuştur.
(Buhârî, Eyman ve Nuzur, 2)

Resim---2988-) Bir defasında, oğlu Nu'man'a malının bir kısmını hediye ettiğini söyleyen babası Beşir b. Sa' d'a, diğer çocuklarına da bu şekilde hibede bulunup bulunmadığını soran Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Hayır." cevabını alınca, "Çocuklarının sana iyilik etmeleri konusunda eşit davranmaları seni mutlu etmez mi?" diye sormuş, Beşir' den, "Evet (mutlu eder.)" karşılığını alması üzerine de, "O halde böyle yapma!" buyurmuştur.Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ''Allah'tan korkun, çocuklarınız arasında adaleti gözetin." buyurmuştur.
(İbn. Mâce, Hibe, 1; Buhârî, Hibe, 13)

Resim---2989-) Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem, "Eş'ar kabilesine mensup olanlar bendendir, ben de onlardanım." diyerek Eş'arilere duyduğu sevgiyi dile getirmesinin sebebi de aralarında eşitlik prensibini gözetmiş olmalarıdır. Zira onlar yiyecekleri azaldığında bir araya gelerek ellerindeki yiyeceği bir tek bez içinde toplarlar, sonra da bunu aralarında eşit olarak paylaşırlardı.
(Buhârî, Şirket, 1)

Resim---2990-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Yemen'e kadı olarak gönderdiği Hz. Ali'ye, yargılama usulü olarak taraflara eşit muameleyi şöyle tavsiye etmiştir: "İki kişi, aralarında hüküm vermen için sana geldiklerinde birini dinler dinlemez hüküm verme. İkincisini de dinle. Böylece nasıl hüküm vereceğini daha iyi anlarsın. "
(Tirmizî, Ahkâm, 5)

Resim---2991-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ''Allah, sizdeki cahiliye gururunu ve atalarla övünme adetini ortadan kaldırmıştır. 'Takva sahibi mümin' ve 'bedbaht günahkar' ayrımı vardır. İnsanlar Adem'in çocuklarıdır...Adem ise topraktan yaratılmıştır. " buyurmuştur.
(Tirmizî, Menakıb, 74)

Resim---2992-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Bütün insanların tarağın dişleri gibi birbirlerine eşit oldukları" gerçeği ilan etmiştir.
(Kudâî, Müsnedü's şihâb, 1/145)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

KÖLELİK VE İNSAN HÜRRİYETİ !.

Resim---2993-) Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kim mümin bir köleyi azat ederse, o kölenin her organına karşılık Allah da onun bir organını cehennemden azat eder."
(Müslim, Itk, 21)

Resim---2994-) Ma'rûr anlatıyor: Ebu Zer ile Rebeze'de karşılaştım. Kendisinin de kölesinin de üzerinde aynı kıyafet vardı. Bunun sebebini ona sordum. Dedi ki: "Bir adamla karşılıklı birbirimize sövdük Ve annesi(nin zenci olması) sebebiyle onu aşağıladım. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana şöyle buyurdu: 'Ebu Zer! Onu annesi sebebiyle mi aşağıladın? Demek ki sen kendisinde (hala) cahiliye izleri olan bir kimsesin. (Köle) kardeşleriniz, Allah'ın sizin emrinize verdiği hizmetçilerinizdir. Her kimin kardeşi emri altında bulunursa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçlerini aşan işler yüklemeyin. Eğer (ağır işler) yüklerseniz onlara yardım edin."'
(Buhari, İman, 22)

Resim---2995-) Saıd b. Zeyd'in işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Malını savunurken öldürülen kişi şehittir. Dinini savunurken öldürülen kişi şehittir. Canını savunurken öldürülen kişi şehittir. Ailesini savunurken öldürülen kişi şehittir."
(Tirmizi, Diyat, 21)

Resim---2996-) Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Müslüman, diğer Müslümanların, dilinden ve elinden salim olduğu (zarar görmediği) kimsedir. Mümin de insanların, canları ve malları hususunda (kendilerine zarar vermeyeceğinden) emin oldukları kimsedir. "
(Tirmizi, İman, 12)

Resim---2997-) Ebü Hüreyre' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "... Her Müslüman'ın diğer Müslüman'a kanı, malı ve ırzı (şeref ve namusu) haramdır (dokunulmazdır) ! "
(Müslim, Birr, 32)

Resim---2998-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, köleliğe meşruiyet kazandıran soyluluk ve ırk ayırımını, son hutbelerinden birinde şöyle reddetmişti: "Ey insanlar! Sizin Rabbiniz birdir. Babanız da (Adem) birdir. Bilesiniz ki; Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap olana, beyazın siyaha, siyahın da beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Şüphesiz ki, Allah katında en iyiniz, en çok takva sahibi olanınızdır..."
(İbn Hanbel, V, 411)

Resim---2999-) Güneş tutulduğu bir sırada herkes şaşkınlık ve korku içinde iken Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onlara köle azat etmeyi tavsiye etmiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Kim mümin bir köleyi azat ederse, o kölenin her organına karşılık Allah da onun bir organını cehennemden azat eder." buyurmuştur.
(Buhârî, Küsuf, 11, Müslim, İtk, 21)

Resim---3000-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, köleye şefkatle muamele edilmesini ısrarla tavsiye ederek kendisine, "Kölemi kaç defa affedeyim?" diye soran bir kimseye "Günde yetmiş defa." cevabını vermiştir.
(Tirmizi, Birri, 31)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

DİN HÜRRİYETİ !.

Resim---3001-) Ebü Hazim'in, Sehl b. Sa'd'dan (ra) rivâyet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hayber Savaşı sırasında (Hz. Ali'ye) şöyle demiştir: "... Allah'a yemin ederim ki senin vasıtanla Allah'ın bir kişiye hidâyet vermesi, kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır. "
(Buharî, Cihad, 143)

Resim---3002-) Behz b. Hakîm'in, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur.: ''ALLAH, Müslüman olduktan sonra şirke düşen hiçbir müşrikin amelini, müşriklerden ayrılıp Müslümanlara dönmediği sürece kabul etmez."
(İbn Mâce, Hudûd, 2)

Resim---3003-) Temtm ed-Darî'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Din samimiyettir." Biz "Kime karşı?" diye sorunca, "ALLAH'a, Kitabı'na, Peygamberi'ne, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara. " buyurdu.
(Müslim, İman, 95)

Resim---3004-) Enes'ten nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi imanın tadına erer: ALLAH ve Resulü'nü herkesten çok sevmek, sevdiği kişiyi sadece ALLAH için sevmek, imandan sonra küfre dönmekten, ateşe atılmaktan çekindiği gibi çekinmek. "
(Buharî, İman, 9)

Resim---3005-) Hicretin altıncı senesiydi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir süvari birliğini Arabistan'ın Necd Bölgesi istikametine göndermişti. Birlik, o bölgede bulunan Beni Hanife kabilesinden, Yemame halkının başkanı Sümame b.Üsal'i yakalayıp getirdi ve Mescid-i Nebevl'nin direklerinden birine bağladı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemyanına gelerek.: "İçinden ne geçiriyorsun ey Sümame?" dedi. Sümam.: "Ey MuhaMMed! İçimdeki hayırdır. Eğer öldürürsen kan (intikamı) alınacak birini öldürmüş olursun. Şâyet iyilikte bulunursan, (iyiliğe) şükreden birine iyilik yapmış olursun. Eğer mal istiyorsan, iste, dilediğin kadar verilsin." karşılığını verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, takip eden iki gün tekrar Sümame'nin yanına gelerek aynı soruyu sordu ve aynı cevabı aldı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Sümameyi serbest bırakın." buyurdu. Onu, mescidin yakınlarındaki bir hurmalığa bıraktılar. Sümame orada yıkandı ve mescide girerek.: "Şehâdet ederim ki ALLAH'tan başka ilâh yoktur ve yine şehâdet ederim ki MuhaMMed ALLAH'ın Elçisi'dir." dedi ve şöyle devam etti.: "Ey MuhaMMed! Vallahi, yeryüzünde bana, senin yüzünden daha sevimsiz bir yüz yoktu. Fakat şimdi senin yüzün bana bütün yüzlerden daha sevimli hale geldi. Vallahi, bana senin dininden daha sevimsiz geleni yoktu ama şimdi senin dinin bana bütün dinlerden daha sevimli oldu. Vallahi, bana senin beldenden daha sevimsiz olanı yoktu, ama şimdi senin belden bana diğer beldelerden daha sevimli hale geldi. Ben umreye gitmek üzereyken senin atlıların beni yakaladı. (Şimdi) bu konuda bana ne dersin?" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onu (Müslüman olmasından dolayı) müjdeledi ve umre yapmasına izin verdi. Sümame, Mekke'ye gelince, müşriklerden biri ona.: "Sapıttın mı yoksa?" diye sordu. O da.: "Hayır. Fakat ALLAH'ın Resulü MuhaMMed'le (sav) beraber İslam'a girdim." dedi ve ekledi.: "ALLAH'a yemin olsun ki Resulullah izin vermedikçe Yemame'den size bir buğday tanesi bile gelmeyecek."
(İbn Kesir, Bidâye, 111, 285; İbn Hanbel 2/452)

Resim---3006-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, kendisine biat edip Müslüman olan, sonra da hastalığını öne sürerek bundan vazgeçip Medine'yi terk etmek isteyen bir bedevinin bu isteğini uygun bulmamış ancak gidişine de engel olmamıştır. Sadece.: "Medine, kirini, pasını atan, temizini tutan bir körük gibidir. " buyurmuştur.
(Buharî, Cihar, 143; Buharî, Ahkam, 45, 47)

Resim---3007-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Dinini değiştireni öldürünüz. " buyurmuştur. İslam tarihinde ilk irtidad eden kişi olduğu kabul edilen Mukayyis b. Subabe için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem tarafından verilen ölüm emri ise onun din değiştirmesinden dolayı değil yanlışlıkla kardeşini öldüren bir Müslüman'ı, diyetini aldığı halde kasten öldürmesinden dolayıdır.
(İbn Hişam, Siret, IV, 256; Buharî, Cihad, 149; Ebu Davûd, Hudud, 1)

Resim---3008-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ''ALLAH'tan başka ilâh olmadığına ve benim ALLAH'ın Resulü olduğuma şehâdet eden Müslüman bir kimsenin kanı ancak üç şeyden biri ile helal olur: Evli iken zina etme, adam öldürme ve dinini terk edip cemaatten ayrılma." buyurmuştur.
(Müslim, Kasâme, 25; Tirmizi, Diyât, 10; Ebu Dâvud, Hudud, 1)

Resim---3009-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz döneminde ölümle cezâlandırılması gerektiği bildirilenlerden biri olan Abdullah b.Sa'd b. Ebu Serh, Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem vahiy katibi idi. Şeytan onu saptırdı ve İslam' dan çıkıp kâfirlere iltihak etti. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun Mekke fethi günü öldürülmesini emretti. Ancak Osman b. Affan onun için eman (güvence) istedi ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de ona eman verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem tarafından affedilmiş ve nihâyet zaman içinde Abdullah b. Sa'd tekrar Müslüman olmuştu.
(Ebu Dâvud, Hudud, 1; Müslim, Kasâme, 25)

Resim---3010-) Enes b. Mâlik, Hz. Ömer ile yaşadığı bir olayı şöyle anlatmaktadır.: "Ebu Musa, Tüster'in fethinde beni Ömer'e (ra) gönderdi. Bekr b. Vail kabilesine ait altı kişiden oluşan bir grup Müslüman olduktan sonra irtidad etmiş ve müşriklerin safına katılmıştı. Hz. Ömer bana onların akıbetini sordu. Ben de başka bir konudan bahsederek onlar hakkındaki gelişmeleri anlatmak istedim. Fakat Hz. Ömer ısrarla onların akıbetini sorunca.: “Ey müminlerin emiri, İslam' dan çıkarak mürted olmuş ve müşriklere katılmış insanlar ancak ölümü hak etmektedirler.” dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle söyledi: “Şâyet ben onları sağlam olarak ele geçirseydim benim için güneşin üzerine doğduğu her türlü altın ve gümüşten daha hayırlı olurdu.” Ben.: “Ey müminlerin emiri, onları yakalasaydın ne yapardın?” diye sordum. Hz. Ömer de.: “Onları çıktıkları kapıdan tekrar içeri girmelerini teklif ederdim. Eğer kabul etmezlerse onları hapse atardım.” diye cevap verdi.
(Abdurrezzâk, Musannef, X, 165)

Resim---3011-) Sahabeden İbn Abbas, tabiinden Hasan-ı Basri, Ata b. Ebu Rebah ve Süfyan es-Sevri'ye dinini değiştiren kadınların hükmü sorulunca, ölüm cezâsı verilemez cevabını vermişlerdir.
(İbn Ebü Şeybe, Musann ef, Siyer, 33; Tirmizi , Hudûd, 25)

Resim---3012-) İbn Abbas'tan rivâyet edildiğine göre ensardan bir adam Müslüman olduktan sonra dinini terk edip mürted oldu ve müşriklerin arasına katıldı. Sonra pişman oldu. Kabilesine haber göndererek.: "Benim için Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem sorun, tekrar İslam'a gireceğim, benim tevbem kabul olunur mu?" dedi. Akrabaları Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem gelerek.: "Falan kimse İslam'ı terk ettiğine pişman oldu ve tevbesinin kabul edilip edilmeyeceğini senden sormamızı istedi.” dediler. Bu sırada Al-i İmran süresi 86-89. âyetleri nazil oldu ve bu haber kendisine ulaştırıldı ve o kimse tekrar Müslüman oldu..
(Nesâi, Muharebe, 15)

Resim---3013-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ''ALLAH, Müslüman olduktan sonra şirke düşen hiçbir müşrikin amelini, müşriklerden ayrılıp Müslümanlara dönmediği sürece kabul etmez." buyurmuştur.
(İbn Mâce, Hudud, 2)

ÂYET-İ KERİMELER :

Bakara Sûresi 2/256;
Resim---La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdü minel ğayy, fe mey yekfür bit tağuti ve yü'mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame lehâ, vallahü semiun alim .:
Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir. (Bakara Sûresi 2/256)


Resim---Ve kulil hakku mir rabbiküm fe men şae fel yü'miv ve men şae fel yekfür inna a'tedna liz zalimine naran ehâta bihim süradikuha ve iy yesteğiysu yüğasu bi mani kel mühli yeşvil vücuh bi'seş şerab ve saet mürtefeka.:
Ve de ki: Hak, Rabbinizdendir. Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Biz, zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları kendilerini çepe çevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) imdat dileyecek olsalar imdatlarına, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. Ne fena bir içecek ve ne kötü bir kalma yeri! (Kehf Sûresi 18/29)


Resim---Ve lev şae rabbüke le amene men fil erdi küllühüm cemia e fe ente tükrihün nase hatta yekunu mü'minin.:
(Resûlüm!) Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın? (Yûnus Sûresi 10/99)


Resim---Nahnu a'lemu bi ma yekulune ve ma ente aleyhim bi cebbarin fe zekkir bil kur'ani mey yehâfu veiyd.:
Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver. (Kaf Sûresi 50/45)


Resim---Leste'aleyhim bimusaytirin.:
Onların üzerinde bir zorba değilsin. (Gaşiye Sûresi 88/22)


Resim---Üd'u ila sebili rabbike bil hikmeti vel mev'izatil haseneti ve cadilhüm billeti hiye ahsen inne rabbeke hüve a'lemü bi men dalle an sebilihi ve hüve a'lemü bil mühtedin.:
(Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidâyete erenleri de çok iyi bilir. (Nahl Sûresi 16/125)


Resim---Velteküm minküm ümmetüy yed'une ilel hayri ve ye'mürune bil ma'rufi ve yenhevne anil münker, ve ülaike hümül müflihun.:
Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Al-i İmran Sûresi 3/104)


Resim---Ve la tücadilu ehlel kitabi illa billeti hiye ahsenü illellezine zalemu minhüm ve kulu amenna billezi ünzile ileyna ve ünzile ileyküm ve ilâhüna ve ilâhüküm vahidüv ve nahnü lehu müslimun.:
İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur. (Ankebut 29/46)


Resim---Kutile ashabül'uhdudi.:
Kahroldu o hendeğin sahipleri..

En nari zatelvekudi.:
O çıralı ateşin ,

İz hüm 'aleyha ku'udün.:
Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar,

Ve hüm 'ala ma yef'alune bilmü'miniyne şühudün.:
Müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.

Ve ma nekamu minhüm illa en yü'minu billahil'aziyzilhamiydi.:
Onlardan, sırf, azîz ve hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar. (Buruc Sûresi 4-9)


Resim---Kaletil a'rabü amenna kul lem tü'minu ve lakin kulu eslemna ve lemma yedhulil imanü fi kulubiküm ve in tütiy'ulahe ve rasulehu la yelitküm min a'Mâliküm şey'a innellahe ğafurur rahiym.:
Bedevîler "İnandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Hucurat Sûresi 49/14)


Resim---Ve minen nasi mey yekulü amenna billahi ve bil yevmil ahiri ve ma hüm bi mü'minin.:
İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler. (Bakara Sûresi 2/8)


Resim---İnnel münafikiyne fid derkil esfeli minen nar ve len tecide lehüm nesiyra.:
Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. (Nisa Sûresi 4/145;)


Resim---Ya eyyüher rasulü la yahzünkellezine yüsariune fil küfri minellezine kalu amenna bi efvahihim ve lem tü'min kulubühüm ve minellezine hadu semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharine lem ye'tuk yüharrifunel kelime mim ba'di mevadiih yekulune in utitüm haza fe huzuhü ve il lem tü'tevhü fahzeru ve mey yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a ülaikellezine lem yüridillahü ey yütahhira kulubehüm lehüm fid dünya hizyüv ve lehüm fil ahirati azabün aziym.:
Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyle "inandık" diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler, ve sana gelmeyen (bazı) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. "Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!" derler. Allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse, sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır. (Maide Sûresi 5/41)


Resim---Üd'u ila sebili rabbike bil hikmeti vel mev'izatil haseneti ve cadilhüm billeti hiye ahsen inne rabbeke hüve a'lemü bi men dalle an sebilihi ve hüve a'lemü bil mühtedi.:
(Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidâyete erenleri de çok iyi bilir. (Nahl Sûresi 16/125)


Resim---Fe bi ma rahmetim minellahi linte lehüm, ve lev künte fezzan ğalizal kalbi lenfeddu min havlike fa'fü anhüm vestağfir lehüm ve şavirhüm fil emr, fe iza azemte fe tevekkel alellah, innellahe yühibbül mütevekkilin.:
O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şâyet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever. (Al-i İmran Sûresi 3/159)


Resim---Yes'eluneke aniş şehril harami kitalin fih, kul kitalün fihi kebir, ve saddün an sebilillahi ve küfram bihi vel mescidil harami ve ihracü ehlihi minhü ekberu indellah, vel fitnetü ekberu minel katl, ve la yezâlune yükatiluneküm hatta yerudduküm an diniküm inisteta, ve mey yertedid minküm an dinihi fe yemüt ve hüve kâfirun fe ülaike habitat a'malühüm fid dünya vel ahirah, ve ülaike ashabün nar, hüm fiha halidun.:
Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mes-cid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar. (Bakara Sûresi 2/217)

Resim---Fe lealleke bahiun nefseke ala asarihim il lem yü'minu bi hazel hadisi esefa.:
Bu yeni Kitab'a inanmazlarsa (ve bu yüzden helâk olurlarsa) arkalarından üzüntüyle neredeyse kendini harap edeceksin. (Kehf Sûresi 18/6)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

NESLİN KORUNMASI!.

Resim---3014-) Abdurrahman b. Ebu Bekre'nin naklettiğine göre, babası (Ebu Bekre) şöyle anlatmıştır: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem (Veda Haccı'nda) devesinin üstüne oturdu, bir adam da devenin yularını tutuyordu. Sonra insanlara şöyle hitap etti: "(Ey insanlar!) Bu (Zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde bu (Kurban Bayramı) gününüz nasıl mukaddes ise kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (şeref ve namusunuz) da aynı şekilde mukaddestir."
(Buhari, İlim, 9; Müslim, Kasame, 30)

Resim---3015-) Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Müslüman'ın Müslüman'a malı, ırzı ve kanı haramdır. Müslüman kardeşini küçük görmesi, kişiye kötülük olarak yeter."
(Ebü Davud, E deb, 35)

Resim---3016-) Üsame b. Şerik anlatıyor: Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelerek 'Şunu yaparsak günah var mıdır? Bunu yaparsak günah var mıdır?' diye soran bedevller gördüm. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onlara şöyle buyurdu: "Ey Allah'ın kullan, (bakın)! Allah, (kullarının üzerinden) zorluğu kaldırmıştır. Ancak bir kul, ne zaman ki kardeşinin ırzına (şeref ve şahsiyetine) dokunacak bir iş yaparsa, işte asıl günah budur. "
(İbn Mace, Tıb, l; Ebu Davu d , Menasik, 87)

Resim---3017-)Alkame anlatıyor: Abdullah (b. Mes'üd) (ra) ile beraber yürürken o, bana şunları anlattı: (Bir gün) biz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraberken 0 şöyle buyurdu: "Evlenme imkanı bulanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur... "
(Buharı, Savın, 10; Müslim, Nikah , 3)

Resim---3018-) Haris b. Nu'man, Enes b. Malik'i Resûlullah'tan sallallahu aleyhi vesellem şu hadisi naklederken işitmiştir: "Çocuklarınıza ikramda bulunun; onlara güzel bir terbiye verin. "
(İbn Mace, Edeb, 3)

Resim---3019-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir, ona hainlik yapmaz, ona yalan söylemez, onu yüzüstü bırakmaz. Müslüman'ın ırzı, malı ve hanı saygındır, ona dokunulamaz. Takva, (Allah'a karşı sorumluluk bilinci) işte şuradadır (h.alptedir). Müslüman'ın, Müslüman kardeşini küçük görmesi, kötülük olarak ona yeter.'" buyurmuştur.
(Tirmizi, Birr, 18)

Resim---3020-) Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey diliyle Müslüman olduğunu söyleyen ve kalbine iman işlememiş kimseler! Müslümanlara eziyet etmeyin, onları ayıplamayın. Onların kusurlarını araştırmayın. Müslüman kardeşinin ayıbını kurcalayan hişi var yal Allah da onun ayıbını kurcalar. Allah kimin ayıbını h.urcalarsa, -hişi bu ayıbı kapalı hapılar ardında bile işlemiş olsa- yaptığını açığa çıkarıp onu rezil eder." buyurmuştur.
(Tirmizi, Birr, 85)

Resim---3021-) Medineli meşhur sahabi Nu'man b. Beşir' den nakledildiği üzere, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Helal bellidir; haram da bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve ırzını (şerefini ve namusunu) korumuş olur. " buyurmuştur.
(Buharı , iman , 39; Müslim, Müsakat, 107)

Resim---3022-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hiçbir şeyden habersiz, iffetli, mümin kadınlara zina iftirasında bulunmayı" ''Allah'a şirk koşmak ve adam öldürmek" gibi büyük ve helak edici günahlarla birlikte zikretmiştir.
(Buharı, Vesaya, 23; Ebu Davud, Vesaya, 10)

Resim---3023-) Enes Radiyallahu anhumun aktardığına göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Mi'rac gecesi, Cebrail ile birlikte semaya yükselirken, "bakıra dönüşmüş tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan" insanlar görür ve Cebrail'e bunların kim olduğunu sorar. Vahiy meleği şu cevabı verir: "Bunlar, insanların etlerini yiyen (arkalarından konuşan koğucular) ve namuslarına göz dikenlerdir. "
(Ebu Dâvud, Edep, 35)

Resim---3024-) Bir gün Resûlullah(ın sallallahu aleyhi vesellem huzuruna genç bir sahabi gelmişti. Sıkıntılı bir hali vardı. Sonunda, "Ey Allah'ın Elçisi, zina etmeme müsaade et." diye dertlendi. Orada bulunanlar, gencin bu isteği karşısında öfkelendiler. Bazıları onu azarlarken, bazıları da müdahale etmek için üzerine yürüdüler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onların aksine, engin şefkatiyle önce susup genci dinledi ve "Sen" dedi, ''Annenle zina edilmesini ister misin?" Genç, "Anam babam sana feda olsun, ey Allah'ın Elçisi! Elbette istemem." diye karşılık verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, sırasıyla kızını, halasını, teyzesini ve kız kardeşini de hatırlatarak, hiç kimsenin kendisi ve yakınlarıyla zina edilmesine rıza göstermeyeceğini bu gence anlattı. Sonra elini ona dokunarak, ''Allah'ım, bu gencin günahlarını bağışla, kalbini temizle ve iffetini koru!" diye dua etti. Bu genç sahabi, bu duadan sonra ne böyle bir istekte bulundu, ne de böyle bir işe yöneldi.
(İbn Hanbel, V, 256-257)

Resim---3025-) Mekke'nin fethi sonrasında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ashabına hutbe okuduğu bir esnada eliyle işaret ederek ön safta yer alan erkeklerden yerlerinde kalmalarını istemiş ve arka saflarda yer alan kadınların yanına kadar giderek onlara, "Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah'a ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, hiç yoktan yalan uydurup iftira atmamak, gayri meşru bir çocuk dünyaya getirip onu kocasına isnat etmemek, meşru ve güzel işlerde karşı gelmemek üzere sana biat etmeye geldiklerinde onların biatlerini kabul et! " ayetini okumuştu. Sonrasında, "Sizler bana bu konuda söz verip biat ediyor musunuz?" diye sormuştu. İçlerinden biri çıkıp, 'Evet ey Allah'ın Elçisi, söz veriyoruz.' diye karşılık vermiş ve neticede hanımların hepsi ona biat etmişlerdi.
(Mumtehıne, 60/12; Buhari, Tefsir, (Mümtihine) 3)

Resim---3026-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Siz kıyamet gününde kendi isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız; öyleyse isimlerinizi güzel koyun. " buyurmuştur.
(Ebu Davud, Edep, 61)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

NESEP!.

Resim---3027-) Amr b. Şuayb'ın, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Resülullah (sav) şöyle buyurmuştur: "İslam'da bir kimse için nikahı altında olmayan bir kadının doğurduğu çocuğun kendisine ait olduğunu iddia etme hakkı yoktur. Cahiliye dönemi ile ilgili hükümler yürürlükten kalkmıştır. Çocuk yatak sahibinindir. Zina eden ise doğan çocuk üzerinde her türlü haktan mahrum olur.
(Ebu Davud, Talak, 33-34)

Resim---3028-) Sa'd (b. Ebü Vakkas) (ra) diyor ki: "Hz. Peygamber'i (sav) şöyle buyururken işittim: 'Kendi babası olmadığını bile bile, babası dışında bir kimsenin oğlu olduğunu iddia eden kişiye cennet haramdır."'
(Buharı, Feraiz, 29)

Resim---3029-) Ebu Hüreyre'den (ra) rivayet edildiğine göre, Resülullah (sav) şöyle buyurmuştur: ''Allah, cahiliye gururunu ve atalarla övünme adetini ortadan kaldırmıştır. 'Takva sahibi mümin' ve 'bedbaht günahkar' (ayrımı vardır). İnsanlar Adem'in çocuklarıdır, Adem ise topraktan yaratılmıştır."
(Tirmizi, Menakıb, 74)

Resim---3030-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: ''Akrabalık ilişkilerinizi sürdürebilmeniz için neseplerinizi (sülalenizi) tanıyın. Çünkü akrabalık bağlarının canlı tutulması ailede sevgiyi güçlendirir, malı artırır ve ömrü uzatır. "
(Tirmizi, Birr, 49; İbn Hanbel, II, 374)

Resim---3031-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resülullah (sav) şöyle buyurmuştur: " . . . İşi/ameli kendisini geri bırakan kimseyi, soyu ileriye geçirmez."
(Müslim, Zikir, 38)

Resim---3032-) Tebük Seferi'nden geri kaldığı için tevbe eden ve tevbesinin kabul edildiğine dair hakkında ayetler1 nazil olan üç sahabı:den -Medineli sahabı Hilal b. Ümeyye, bu kez de yaşadığı bir aile trajedisi nedeniyle ilahi vahyin nüzulüne sebep olmuştu. Abdullah b. Mes'ud anlatıyor: "Bir cuma gecesi mescitte oturuyorduk. Derken ensardan Hilal b. Ümeyye öfkeli bir halde mescide girerek, 'Bir adam eşini yabancı bir erkekle bulur da bunu anlatırsa iftira suçuyla onu cezalandırır mısınız? Veya o adam, hanımıyla yakaladığı kimseyi öldürürse siz de ona ölüm cezası verir misiniz? Yoksa bu kişi kinini içine atarak susmalı mı?' dedi ve ekledi: 'Vallahi, bunu yarın Resulullah'a bildireceğim.' Hilal, ertesi sabah eşinin yabancı bir erkek ile ilişkisi olduğunu Resulullah'a (sav) anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, 'Ya delil getir yahut da sana verilecek cezaya hazır ol. ' buyurarak Hilal' den söylediklerini ispatlamasını istedi. Hilal de, 'Ey Allah'ın Resulü! Birimiz kansının üzerinde bir erkek görürse, şahit mi aramaya gidecek? O şahit getirinceye kadar, adam işini bitirip gitmez mi?' diye karşılık verdi. Resul-i Ekrem, 'Sen şahitlerini hazırla, yoksa iftira cezasına çarptınlacaksın!' sözleriyle ısrarcı olunca Hilal, gerçekleri anlattığını ve Allah'ın bu iş hakkında kendisini cezadan kurtaracak bir ayet indireceğine inandığını söylemişti."
Resulullah (sav) da işin açığa çıkması için dua etmişti. Derken, "Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlardan her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defa da da, eğer yalancılardan ise Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını ifade etmesiyle yerine gelir. " ayetleri nazil olmuştu. Resulullah, Hilal'e ve eşine ayetleri okumuş, onlara nasihat edip ahiret azabının dünya azabından daha şiddetli olduğunu hatırlatmıştı. Hilal doğruyu söylediğini, hanımı ise ısrarla Hilal'in yalan söylediğini iddia edince Hz. Peygamber ayetin emri olan lanetleşme işlemini gerçekleştirmiş ve kan kocayı ayırmıştı. Hz. Peygamber doğacak çocuğu tasvir ederek çocuğun Hilal'e mi, yoksa kendisine zina ithamı yapılan kimseye mi ait olduğunu tespit amacıyla, doğum sonrasında takip edilmesini söylemişti. Aradan zaman geçmiş, kadın zina ithamı yapılan kişiye benzeyen esmer, kıvırcık saçlı, iri yapılı bir çocuk dünyaya getirmişti.
Resulullah (sav), "Eğer ayetle belirlenen şu şahitlik yeminleri olmasaydı bu kadına yapacağımı biliyordum! " demişti.
Allah Resulü neticede o kadının doğurduğu çocuğun baba adı ile çağrılmamasına, kadına zina suçu yüklenmemesine ve çocuğunun da veled-i zina olarak anılmamasına karar vermişti. Kadına veya çocuğuna böyle bir isnatta bulunan kimseye de ceza lazım geleceğine hükmetmiş, boşama ve ölüm gibi bir sebep olmadan ayrıldıkları için de erkeğin kadına ev ve nafaka temin etmesi gerekmediğini belirtmişti.5 Abdullah b. Abbas'ın gözde öğrencilerinden İkrime'nin belirttiğine göre, bu çocuk büyüdüğünde hep annesine nispet edilmiş, hiçbir zaman herhangi bir babanın adıyla anılmamıştır.
(Tevbe, 9/106; Ebu Davud , Talak, 26-27; Tirmizl, Tefsiru'l-Kur'an, 24; Nur, 24/6-7)

Resim---3033-) Ebu Hüreyre'nin naklettiğine göre, lian ayeti nazil olduktan sonra Resulullah (sav) şöyle buyurmuştu: "Bir aileye o aileden olmayan bir çocuğu(n nesebini) dahil eden bir kadının Allah ile hiçbir bağı yoktur ve Allah onu kesinlikle cennetine koymaz. Göz göre göre kendi çocuğunu inkar eden bir erkeği de Yüce Allah kendisinden uzaklaştırır ve kıyamet gününde geçmiş ve gelecek herkesin önünde rezil eder. "
(Ebu Davud, Talak, 28-29)

Resim---3034-) Fezareoğulları'ndan bir adam Peygamberimize gelerek hanımının siyah bir çocuk dünyaya getirdiğini ve bu çocuğun kendi çocuğu olmadığından endişe ettiğini söylemişti. Hz. Peygamber önce, adama sahip olduğu develerin renklerini sormuştu. Adam onların kırmızı renkte olduğunu söyleyince Allah Resulü, "Peki aralarında esmer olanları var mı?" diye sormuştu. Adam, "Evet." deyince Hz. Peygamber, o halde bu develerin esmerliklerinin nereden geldiğini açıklamasını istemişti. Adamın, "Soyundan bir damara çekmiş olmalı." karşılığını vermesi üzerine, "Senin bu oğlun da soyunun bir damarına çekmiş olabilir." buyurmuştur.
(Buhari, Talak, 26; Müslim, Liân, 20; Ebu Davud, Talak, 27-28)

Resim---3035-) Rasulullah "Kim kendini babası dışında birine nispet ederse ya da kim kendisini (azat eden) efendilerinin dışında birine bağlı gösterirse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olur. Kıyamet günü Allah onun ne tevbesini ne de mazeretini kabul edecektir. " buyurmuştur.
(Müslim, Hac, 467; Tirmizi , Vela, 3)

Resim---3036-) Sa'd b. Ebü Vakkas ile müminlerin annesi Sevde bnt. Zem'a'nm kardeşi Abd b. Zem'a arasında yaşanmış olan tartışma meşhurdur. Hz. Aişe'nin aktardığına göre, Utbe b. Ebu Vakkas ölmeden önce kardeşi Sa' d b. Ebu Vakkas'a, Zem'a'nm cariyesinin oğlu Abdurrahman'm kendisine ait olduğunu ve onu yanma almasını söylemişti. Abd b. Zem'a'nın islam'ı kabul ettiği Mekke'nin fethi esnasında Sa' d b. Ebu Vakkas bu çocuğu tutup, "Bu, kardeşim Utbe'nin oğludur. Onu kendi nesebine dahil etmem konusunda kardeşim bana vasiyette bulunmuştur." deyince Abd b. Zem'a, "Bu, benim kardeşimdir, babamın cariyesinin oğludur, babamın döşeği üstünde doğmuştur." karşılığını verdi. Her iki taraf bu anlaşmazlığı Hz. Peygamber'e ilettiler ve birbirlerine karşı ileri sürdükleri iddialarını Allah Resülü'nün huzurunda tekrarladılar. Bunun üzerine Resülullah (sav), "Ey Abd! Bu (Abdurrahman), senin kardeşindir." buyurdu ve ekledi: "Çocuk yatak sahibinindir. Zina eden erkeğe gelince; o, çocuk üzerindeki her türlü haktan mahrumdur." Ardından tartışmaya neden olan çocuğun sima olarak Utbe'ye benzediğini fark eden Hz. Peygamber, sevgili eşi Sevde bnt. Zem'a'ya hitaben, "Sevde! Bundan sonra sen de bu Abdurrahman ile görüşürken Kur'an'ın hicap hükmüne göre hareket et. " buyurdu. Bu olaydan sonra Abdurrahman, bir daha Sevde'yi görmemiştir.
(Buhari, Büyü', 3, 100)

Resim---3037-) Rasulullah "Kendisinin, babasından başka birine ait olduğunu iddia eden, cehennemdeki yerine hazırlansın. " buyurmuştur.
(Buhâri, Menâkıb, 5)

Resim---3038-) Rasulullah "Kendi babası olmadığım bile bile, babası dışında bir kimsenin oğlu olduğunu iddia eden kişiye cennet haramdır. " buyurmuştur.
(Buhari, Feraiz, 29)

Resim---3039-) Yemen'deki Kinde Krallığı'mn ileri gelenlerinden Eş'as b. Kays hicretin onuncu senesinde kabilesinden seksen kişilik bir heyetle İslam'a girmek için Medine'ye geldiğinde Resülullah'la araların d a ilginç bir söyleşi yaşanmıştır. Eş'as nesep olarak Peygamber'le aynı kökenden geldiklerinden bahisle, "Biz de Akilü'l-Müraroğulları'yız siz de öyle." deyince Allah Resulü tebessüm etmiş ve amcaları Abbas b. Abdülmuttalib ile Rebia b. Haris'in de kendilerini bu şekilde takdim ettiklerini söylemişti. İkisi de birer tüccar olan Abbas ile Rebia işleri gereği değişik Arap beldelerine gittiklerinde kendilerine kimlerden oldukları sorulduğunda övünmek için, "Biz Akilü'l-Müraroğulları'yız." diye cevap verirlerdi. Bunun sebebi Eş'as'ın da büyük ninelerinden biri kanalıyla atalarından olan Akilü'l-Mürar'ın (Haris b. Amr'ın) Yemen'de kurduğu saltanatıyla meşhur olmasıdır. 21 Eş'as'ın, "Biz, sizin bizden ·olduğunuzu iddia ediyoruz." diyerek Peygamber'le soylarının bir olduğunu beyan etmesi üzerine, soy olarak büyük ninesi Ümmü Külab b. Mürre kanalıyla Akilü'l-Müraroğulları'na dayanan Allah Resulü (sav),22 "Biz Nadr b. Kinaneoğuiları'yız. Öteden beri kendimizi anamıza değil babamıza nispet ederiz." buyurdu. Bunun üzerine el-eş'as'ın, kabilesine dönerek, "Bundan böyle Kureyş kabilesinden herhangi birinin Nadr b. Kinaneoğulları'ndan olmadığını iddia edene iftira cezasını uygularım." demiştir.
(İbn Hişam, Siret, V, 283; Suheyli, er Ravdul Unul, VII, 489; İbn Mace, Hudud, 37)

Allah Resulü burada bir taraf tan soyun esasen erkek kanalıyla devam ettiğine işaret ederken diğer taraftan zarif bir üslupla Kindelilerin Nadr b. Kinane (Kureyş)oğulları'ndan olmadığını ima ederek Eş'as b. Kays'a kendi soyunu inkar etmemesi uyarısında bulunmaktadır.


Resim
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön