Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp ÂNlamaya çalışıyorum!

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp ÂNlamaya çalışıyorum!

Mesaj gönderen nur-ye »

Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp, ÂNlamaya çalışıyorum!

Resim

''“ ALLAHım! BİZi ”M“uhaMMedî OL ŞUÛR“una erdir.''

Âmin! Âmin! إِن شَاء اللَّهُ


Resim


Resim

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Resim---''İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen).:Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selam verin.'
(Ahzab, 36/56)

Fasil : PEYGAMBERLİK BÖLÜMÜ
Konu : İsra Hakkında
Ravi : Enes
Hadis : Enes (ra) Malik İbnu Sa`saa (ra)`dan naklen anlatıyor: "Resulullah (sav) onlara, Mirac`a götürüldüğü geceden anlatarak demiştir ki,
--"Ben Ka`be`nin avlusundan Hatim kısınında -belki de Hıcr`da demişti- yatıyordum, -bir rivayette şu ziyade var: Uyku ile uyanıklık arasında idim- Derken bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı. -Bu sözüyle boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı kasdetti.- Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi imanla [ve hikmetle] dolu, altından bir kap getirildi. Kalbim [çıkarılıp su ve zemzem ile] yıkandı. Sonra içerisi (imanla) doldurulup tekrar yerine kondu. Sonra merkepten büyük katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak`tı. Ön ayağını gözünün gittiği en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibril aleyhisselam beni götürdü. Dünya semasına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.
--"Gelen kim?" denildi.
--"Cibril!" dedi.
--"Beraberindeki kim?" denildi.
--"Muhammed (sav)!" dedi.
--"O`na Miraç daveti gönderildi mi?" denildi.
--"Evet!" dedi.
--"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!" denildi.

Derken kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hz. Adem aleyhiselam`ı gördüm.
--"Bu babanız Adem`dir! Selam ver O`na!" dendi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti.
Sonra bana:
--"Salih evlad hoş gelmiş, salih peygamber hoş gelmiş!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti ve ikinci semaya geldik. Kapıyı çaldı.
--"Bu gelen kim?" denildi.
--"Ben Cibril`im!" dedi.
--"Beraberindeki kim?" denildi.
--"Muhammed!" dedi. "O`na Miraç daveti gönderildi mi?" denildi.
--"Evet!" dedi.
--"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dediler.

Derken bize kapı açıldı. İçeri girince, Hz. Yahya ve Hz. İsa aleyhimasselam ile karşılaştım. Onlar teyze oğullarıydı. Hz.Cebrail:
--"Bunlar Hz. Yahya ve Hz. İsa`dırlar, onlara selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Onlar da selamıma mukabelede bulundular.
Sonra:
--"Hoş geldin salih kardeş, hoş geldin salih peygamber" dediler. Sonra Cebrail beni üçüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı.
--"Bu gelen kim ?" denildi.
--"Cibril`im!" dedi.
--"Yanındaki kim?" denildi.
--"Muhammed`dir!" dedi.
--"O`na Miraç daveti gitti mi?" denildi.
--"Evet!" dedi.
--"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi.

Kapı bize açıldı. İçeri girince Hz. Yusuf aleyhiselam`la karşılaştık.
Cebrail:
--"Bu Yusuf tur! O`na selam ver!" dedi.
Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti.
Sonra:
--"Salih kardeş hoş gelmiş, salih peygamber hoş gelmiş!" dedi.

Sonra Cebrail beni dördüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı.
--"Bu gelen kim ?" denildi.
--"Cibril`im!" dedi.
--"Beraberindeki kim?" denildi.
--"Muhammed!" dedi.
--"Ona Miraç davetiyesi indi mi?" denildi.
--"Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dediler.

Kapı açıldı, içeri girdiğimizde, Hz. İdris aleyhisselam ile karşılaştık.
Hz. Cebrail:
--"Bu İdris`tir, O`na selam ver!" dedi. Ben selam verdim. O da selamma mukabele etti.
Sonra bana:
--"Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti.

Beşinci semaya geldik. Kapıyı çaldı.
--"Kim bu gelen ?" denildi.
--"Ben Cibril`im!" dedi.
--"Beraberindeki kim ?" denildi.
--"Muhammed!" dedi.
--"O`na Miraç daveti indirildi mi?" denildi.
--"Evet!" dedi.
--"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi.

Kapı açıldı, içeri girince, Harun aleyhisselam ile karşılaştık.
Cebrail aleyhisselam:
-- "Bu Harun aleyhisselam`dır. O`na selam veri" dedi. Ben selam verdim, o da selamıma mukabelede bulundu
ve:
--"Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi.

Sonra Cebrail beni yükseltti ve altıncı semaya geldik. Kapıyı çaldı.
--"Bu gelen kim?" denildi.
--"Ben Cibril!" dedi.
--"Beraberindeki kim?" denildi.
--"Muhammed!" dedi.
--"O`na Miraç daveti indirildi mi?" denildi.
--"Evet!" dedi.
--"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi,

içeri girince, Hz. İbrahim aleyhisselam ile karşılaştık.
Cebrail:
--"Bu baban İbrahim`dir, O`na selam ver!" dedi. Ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti.
--Sonra: "Salih oğlum hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi.

Sonra Sidretü`l-Münteha`ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen`in) hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi.
Cebrail aleyhisselam bana:
--"İşte bu Sidretü`l-Münteha`dır!" dedi.

Burada dört nehir vardır: İkisi batıni nehir, ikisi zahiri nehir.
--"Bunlar nedir, ey Cibril?" diye sordum.
Hz. Cebrail:
--"Şu iki batıni nehir cennetin iki nehridir. Zahiri olanların biri Nil, diğeri Fırat`tır!" dedi.

Sonra bana el-Beytü`l-Ma`mur yükseltildi. Sonra bana bir kapta şarap, bir kapta süt, bir kapta da bal getirildi. Ben süt aldım.
Cebrail aleyhisselam:
--"Bu (aldığın), fıtrat(a uygun olan)dır, sen ve ümmetin bu fıtrat (yaratılış) üzeresiniz!" dedi.

Resulullah devamla dedi ki: "Sonra bana, her günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı.

Oradan geri döndüm. Hz. Musa aleyhisselam`a uğradım.
Bana:
--"Ne ile emrolundun?" dedi.
--"Gece ve gündüzde elli vakit namazla!" dedim.
--"Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. Vallahi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Beni İsrail`e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen çabuk Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!" dedi.

Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa aleyhisselam`a tekrar uğradım.
Yine:
--"Ne ile emrolundum ?" dedi.
--"Benden on vakit namazı kaldırdı!" dedim.
--"Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!" dedi.

Ben döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa aleyhisselam`a uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa`ya uğradım.
Yine:
--"Ne ile emredildin ?" dedi.
--"Her gün beş vakit namazla!" dedim.
--"Senin ümmetin her gün beş vakit namaza da takat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!" dedi.
--"Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. Allah`ın emrine teslim oluyorum!" dedim.

Musa aleyhisselam`ı geçer geçmez bir münadi (Allah adına) nida etti:
--"Farzını kesinleştirdim, kullarımdan hafiflettim de!"


[Bir rivayette şu ziyade geldi: "Namazlar (günde) beştir. Ve onlar ellidir de. İndimde hüküm değişmez artık!"]
Hadis No : 5568
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp ÂNlamaya çalışıyorum!

Mesaj gönderen nur-ye »

سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---''Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilel mescidil aksallezî bâreknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr(basîru).:Kulu Muhammed'i bir gece Mescidi Haram'dan (Kabe'den) yola çıkararak, kendisine bazı mucizelerimizi, olağanüstülüklerimizi gösterelim diye, çevresini kutsal kıldığımız Mescidi Aksa'ya (Kudüs'e) ulaştıran Allah, her türlü noksanlıktan uzaktır. O her şeyi işiten ve her şeyi görendir.’’
17 / İSRÂ – 1
Resim
Kullanıcı avatarı
innocent
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 4
Kayıt: 02 Oca 2012, 16:50

Re: Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp ÂNlamaya çalışıyorum!

Mesaj gönderen innocent »

s.a

güzel bir konu yanlız şunu düşündüm...o ümmetine ağır gelir rabbine dön....burda pazarlık soz konusu....bu doğrumu degil mi bilmiyorum ama kendimce Allah cc ile pazarlık yapılmaz diye düşünüyorum....
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp ÂNlamaya çalışıyorum!

Mesaj gönderen Gul »


Bu hadisi şerifi bende sitenin çeşitli bölümlerinde paylaşmıştım hatta bir keresinde de Münir Derman Hocamızın bir yazısının altına da eklemiştim. Sadece ekliyordum eklerken de okuyordum ve de doğruluğundan hiç şüphe duymamıştım. Kaldı ki bir hadisi şerif sahih midir değil midir bunu anlayabilecek kapasite de değilim zaten. Ancak bir gün Münir Derman Hocamızın "ABDEST" başlıklı yazısını okuyordum ki şöyle diyordu:


“Mi’racda 5 vakit namaz o emrolundu!” uydurması hâlâ söylenmektedir.
Bu Kur’ân’ı aykırıdır.
Namaz yalnız İslâm Dîni'ndedir.
Birçok saçma rivâyetler vardır.

Elli vakit emrolunmuş.
Yok felan peygamber şu namazı kılmış.
Bunların hepsi hilaf-ı hakîkattır.
Diğer peygamberlerde salât vardı.
Salât duâ demektir.
Onlarda ne abdest, ne de gusul vardı.
“Yok mi’racda elli rekât çoktur geri dön, indir!” diye Hz. Âdem söylemiş.
Bu ne saçma iddiadır. Nerede söylemiş?
Bunu Rasûlu Ekrem’e bile söyledi diye çıkaran maalesef din âlimi diye geçinenler hâlâ bu saçmalığın esâreti altındadırlar."


Münir Derman Hocamız o yazısında pek çok konudan bahsetmiş. Ve yazının en altına da not düşülmüş:

Not: Münir Derman Hoca'mın anlattıkları kendi ictihadıdır. Abdest ve teyemmüm alınış şartları ve süreleri âyet ve hadislere dayanılarak icma'-farklı düşünülmeyen şeklinde açıktır ve amelî mezheb imamlarınca yazılan ilmihal kitaplarında mevcuddur. Hocamın bulunduğu makâmı kendi hâline uygulayıp yanlışa düşülmemesi için bilgi notudur. K.İ.

http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... =50&t=8967
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp ÂNlamaya çalışıyorum!

Mesaj gönderen der-ya »

innocent yazdı:s.a

güzel bir konu yanlız şunu düşündüm...o ümmetine ağır gelir rabbine dön....burda pazarlık soz konusu....bu doğrumu degil mi bilmiyorum ama kendimce Allah cc ile pazarlık yapılmaz diye düşünüyorum....

ve aleyküm es-Selâm
Düşüncenizi BİZimle paylaştığınız için teşekkür ederiz innocent kardeşimiz,
Belki de bu şekilde seviyelenebileceğiz,
Anlayan anladığını anlatacak, anlamayan da neyi anlayamadığını
eksik kusurlarımız bu şekilde telafi edilecektir inşallah,
YOK sen bunu niye anlamadın, hiç mi düşünmedin demek YAKışmaz BİZe,
Kulivani Hocam der-ya, MuhammediNur OKUlunda hepimiz öğretmen, hepimiz öğrenciyiz.
Sizin düşüncenize benzer düşünceler, bir çoğumuzun da düşündüğü şeylerdir zaman..zaman.
Mesela, Kur’anda Allah’ın iki eli tabiri geçmektedir. Bu, Allah’ın bizim gibi iki elinin olduğunu göstermez mi?
Asla göstermez. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11]

Onun eli ayağı, gözü var demek, yaratıklara benzetmek olur. Yed’den muradın keyfiyetini Allah bilir demekle yetinmelidir. Çünkü düşündüğümüz, hayal ettiğimiz her şey mahluktur, yaratıktır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bildiğimiz, hatırımıza, hayâlimize gelen, duygu organlarımıza etki eden her şey mahluktur. Çünkü, insanın bildiği, hissettiği her şey, kendi eseridir. Bizim, Allahü teâlâyı tenzîh etmemiz, bir şeye benzemez dememiz bile benzetmek olur. (2/9)

(devamını OKUmak istersenİZ http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=2940)

Anlayabilme niyetiyle olduğu için tefekkür olarak BAKabiliriz HADİSedeki sorunuza.
Zahiren cümleye bakarsak, Allah c.c ile Resulü sav arasında geçen all gülüm ver gülüm gibi...yani burda GÜLler sÖZ konusu.
Pazarlık değil güzELLİK görüyor gönlüm burda benim DE,
HER ŞEY Allah 'tan değil mi, PeygamberimİZ (SAV) hevesi ile konuşmuyor yine,
Ve diğer Peygamberlerde (SA) öyle,
İlahi Rahmet'in gerektirdiği şekilde YAŞAnmış bir HADİSe diye geçiyorum gönlümden...

Nur-ye ablam ne güzEL başlık BULmuş,
Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp ÂNlamaya çalışıyorum,
HÂLen yürüyorum demek istemiş, ÂNladıklarım denilse DURmuş Mânasına gelecek,
bu uçsuz bucaksız bir DEnİZ, duran geride kalır, yürüyen ise O'nun izniyle ULAŞır elbette o sonSUz âleme,
Batıni anlam b-AŞK'a bir güzELlik,
KalplerimİZin SAHİibi dOKUsunsun da inşallah kalplerimize, O'nun NURuyla b-AŞKalaşalım
hep BİRlikte,

Selâmetle
.
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp ÂNlamaya çalışıyorum!

Mesaj gönderen nur-ye »

innocent yazdı:s.a

güzel bir konu yanlız şunu düşündüm...o ümmetine ağır gelir rabbine dön....burda pazarlık soz konusu....bu doğrumu degil mi bilmiyorum ama kendimce Allah cc ile pazarlık yapılmaz diye düşünüyorum....


ve aleyküm Es-SELÂM kıymetli kardeşim innocent katılımınız için teşekkür ederim… tabiki çeşit-çeşit AKLlarımızın algıları olmaktadır...

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!

Şifâlı Şefâatından Yâ Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'im!

ÖMRümün VARısıN!
GÖNLümün NÂRısıN!
gÖZümün NÛRusuN!


İmam-ı Mutlakımız ve Mürşid-i Mutlakımız, MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme sonsuz sınırsız ve İlmullahça Es Salat ve Es Selâm OLsun!


Acizâne kendi İÇ hesaplaşmalarımın SORgulamasını yaparkende ÂNlıyaBİLmek İçin Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp, ÂNlamaya çalışıyorum!
Biz ümmetine ne demek istemekte!
Neyi ÂNlamamız üzerinde durmakta!

Ve; geliyorum TESTİmin İçindeki ''SU!’’yun hikayesi!ne
5N(ne-neden- nasıl-niye-niçin) 1K(KİM?) Açılımını ''SİSTEM’’lerinin içinde MuhaMMedî GAYRET İle-Bile-BİZ-BİRi ÂNlamaya çalışıyorum.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in MİR’AÇta YAŞAdıklarını pazarlık olarak asla algılanmamalı diye düşünmekteyim. İçinde Pek çok mubarek-mukaddes mekanlar var.
ve bize neler ÂNlatıyorlar SESsİZ-SESsİZ!

Herşey canından çok sevdiği BİZ UMMeti için bakın ne buyuruyor;

Resim---Yezid İbnu Hayyan, Zeyd İbnu Erkam radıyallâhu anh'tan naklen anlatıyor:
Rasûlullah aleyhi's-salâtu ve's-selâm buyurdular ki:
"Haberiniz olsun! Ben size iki ağırlık bırakıyorum. Bunlardan biri ALLAHu Teâlâ'nın KİTABı'dır. O, ALLAH'ın (semâ-arz arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidâyet üzere olur, kim de onu terkederse dalâlete düşer. İkincisi Itret'im, Ehl-i Beytim'dir
."


Kir sohbetlerinde ZÂHİR GÖZlüğüMün camını çokkk KİRletmiştim.
ZÂHİR GÖZlüğümüzün camını silip, BATIN gÖZümle 4’lü SİSTEMlerin ışığında;
başka bir Hadis-i ŞERİFtede geçen SALLavatı-ŞERİFeyi VİRD edinerek SELLimi(Teslimiyyet) sağlamaya çalışıyorum.
''Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Kim ki benim üzerime Cuma günü 80 defa Salâvât getirirse ALLAH onun 80 yıllık günâhını bağışlar”.
'' buyurunca Ashabı Güzin soruyor:
“Yâ Resûlullah! Bu nasıl bir salâvâttır?”
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Allahümme salli âlâ Muhammed’in abdike ve nebîyyike ve resûlike ve’n- nebîyyü’l-ümmiyyi” salâvâtını (bir oturuşta 80 kere) okur.”
'' buyurmuştur.
(Hâkim-i Tirmizî-Nevâdirü’l-Usûl)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in hatme’n- Nebiyyu’l- ÜMMi’’ Oluşunu ÂNlamaya çalışıyoruM.

Resim--- (1) Hz. Musa aleyhisselam`a uğradım.
Bana:
--"Ne ile emrolundun?" dedi.
--"Gece ve gündüzde elli vakit namazla!" dedim.
--"Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. Vallahi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Beni İsrail`e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen çabuk Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!" dedi.

Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi.
(2)Musa aleyhisselam`a tekrar uğradım.
Yine:
--"Ne ile emrolundum ?" dedi.
--"Benden on vakit namazı kaldırdı!" dedim.
--"Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!" dedi.

Ben döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine
(3) Musa aleyhisselam`a uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. (4)Musa`ya uğradım.
Yine:
--"Ne ile emredildin ?" dedi.
--"Her gün beş vakit namazla!" dedim.
--"Senin ümmetin her gün beş vakit namaza da takat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!" dedi.
--"Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. Allah`ın emrine teslim oluyorum!" dedim.


(5) Musa aleyhisselam`ı geçer geçmez’’ diye devam ediyor

5 kere MUSA aleyhi's-selâm ile görüşmeleri

Ve DÜŞünüyorum ÂNlatılmak istenilenin biride İSLÂMın ŞARTları ''olmazsa olmazları’’ olabilirmi diye geliyor AKLıma.
BEDEN ve NEFiS ile ;1-Kelime-i şahadet getirmek . “ Eşhedü en Lâ ilâhe illâ Allah ve eşhedü enne MuhaMMeden abduhu ve Resûluhu!

AKLımın İKİ zıt kutbunu BİRlemem lazım.. Bir tarafında İNKÂR bir tarafında iKRÂR!
Ve; MuhaMMedî SEVİYEyesi şart!

iKRÂR şartında, inkârdan çıkıp ''ALLAH ve Resûlu’ne TESLİM Ol!’’ için MuhaMMedî SEVİYEye için Teslim oluşuM!

2-Namaz kılmak.
3-Oruç tutmak.
4-Zekat vermek.
5-Hacca gitmek.
KALB ve RÛHla bir günü HATM ederek daireyi tamamlamak!


Bir sohbette Kul İhvÂNi hocamız; ''MUSA aleyhi's-selâm NEFİS makamındadır.
Kur’ÂNı-KERİMin pek çok yerinde MUSA Aleyhi's-selâm’ın KıSSalarına yer verilmektedir.
'' demişti.

Kur’ÂNı-KERİMde geçen 28 Peygamber Aleyhi's-selâmın isimleri geçmektedir malumunuz.

Şeriat-ı MuhaMMediyye (7)
Tarıkat-ı Muhamediyye (7)
Mârifet-i Muhamediyye (7)
Hakîkat-ı Muhamediyye (7)
------------------------------ =28 olarak ÂNlatılmakta olanı anlamaya çalışıyoruM!

''Namaz kılmak - Oruç tutmak - Zekat vermek - Hacca gitmek.’’ NEFiSe ağar gelen ibadetlerdir.
Zaten, NEFİS İMTİHANdadır.
NAMAZın içinde islamın şartlarının hepsi vardır. CEM Olmuştur. Müslüman olan Mümin bu şartları yerine getirmekle mükelleftir.

Acizâne DÜŞündüğümü anlatmaya çalıştım. إِن شَاء اللَّهُ

En doğrusunu ALLAHu ZU’L-CELÂL BİLir.
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp ÂNlamaya çalışıyorum!

Mesaj gönderen der-ya »

Resulullah (SAV) Kur’an ayetlerinin arasını ayırarak okurdu.

“Elhamdülillahi Rabbi’l-Âlemîn” der, durur,
“Errahmânirrahîm” der, yine dururdu.
Ve “Mâliki Yevmiddîn” şeklinde okurdu.


(Tirmizi, Kıraat: 1)
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Hadis-i ŞERİF üzerinde DÜŞünüp ÂNlamaya çalışıyorum!

Mesaj gönderen Gariban »

Elmalılı Hamdi Yazır (k.s), İsra Suresi Tefsirinden alıntıdır. Tefsirde elli namazın beş vakit namaza inişine dair hadis anlatıldıktan sonra aşağıdaki şekilde açıklama yapılmış . Elmalılı Hamdi Yazır (k.s), burada hadisin bu kısmına dair ret yapmamış ve güzel bir şekilde toparlama yapmış. Bazı hadisi şerifleri direkt bu alemin şartlarına göre değerlendirip yaşadığımız koşulların ve noksan aklımızla değerlendirerek hüküm vermek bizi çıkmaza itebiliyor. Münir Derman hocamızın yazılarında da öyle noktalar vardır ki bulunduğu hal üzre bir şeye yorum yapabilir yahut noksan akılların algıladığı şekli eleştiriverir ve bakarsınız ki gerçekte çekiç vurduğu başka bir şey :

Kütüb-i sitte (Alt hadis kitabı) ve diğer hadis kitaplarında Mirac hadislerinin birçok rivayetleri vardır. Bu naklettiğimiz hadisin senedleri de İbnü Cerir tefsirinde zikredilmiştir. Görülüyor ki, bunda dünya göğüne kadar yükselmenin Mirac ile ilgili olduğu açıkça belirtilmiş, daha ilerisinde ise muhtemeldir. Fakat Alâî Tefsiri'nden Âlûsî'nin naklettiğine göre, Resulullah'ın İsra gecesi biniti beş tane idi. Birincisi Beytü'l-Makdis'e kadar Burak. İkincisi dünya göğüne kadar Mi'rac; üçüncüsü yedinci göğe kadar meleklerin kanatları; dördüncüsü Sidre-i Münteha'ya kadar Cibril'in kanadı; beşincisi Kâbe Kavseyn'e (Mirac gecesi iki yay arası kadar Allah'a yaklaşmasına) kadar Refref (manevî bir binek)

Gerçi Allah'ın kudretine göre bu vasıtalara gerek yoktur. Yüce Allah'ın dilediğini bir anda herhangi bir yere ulaştırmaya gücü yeter. Fakat bütün bunlar, âyetlerini göstermek ve ikramını ortaya koymak cümlesinden sayılır. Çünkü "Ona âyetlerimizden gösterelim diye" ifadesi gereğince İsrâ'nın hikmeti âyetleri (alâmetleri) göstermektedir. Tefsircilerden bazıları gök cisimlerinin hareketlerinin süratlerinden bilimsel misaller getirerek İsrâ ve Mirac'daki süratli yürüyüşü akıllara yaklaştırmaya çalışmışlardır. Fakat doğrudan doğruya ilâhî âyetlerden olan bir harika, tabiî bir görüş açısı ile açıklanabilmekten uzaktır. Tabiî bir tasarı, benzerlerine göre düşünmek demektir. Halbuki benzeri görülmemiş bir olayı benzerleri ile düşünmeye kalkışmak çelişki olur. O, ancak müşahede veya haber ile bilinir. Gerçi İsrâ'yı iyice tetkik edebilmek için Burak hadisi bize bir düşünce prensibini vermiyor değildir. Çünkü Burak kelimesinin berk (yıldırım) maddesinden türemiş olduğu apaçıktır. Peygamberimizin hadisinde onun tanımlanması şu şekildedir: "Boyu merkebden büyük, katırdan küçük bir hayvandır ki, ayağını gözünün (gördüğü yerin) son noktasına basar". Bu ise şimşek ve elektrik süratini anlatır. Biz bu prensiple İsrâ'nın süratini bir dereceye kadar düşünmek ve böyle bir nakliye vasıtası üzerine binenin elektrikten etkilenmeyerek hiç sarsılmaksızın tam sükunet ve huzur içinde mesafeyi katlayabileceğini düşünebiliriz. Ve bu şekilde Burak ve Mirac vasıtalarının özel olarak tahsisine bir hikmet yönü de düşünebiliriz. Fakat bütün bunlar, en fazla noksan akıldan tam akla yaklaştıracak iman delilleri olabilir. Yoksa yer, zaman, hareket, ruh nitelikleri meselelerinin mahiyetiyle ilgili bulunan ve yüce Allah'ın kudretinin en büyük âyetlerinden olan Mirac mucizesi üzerinde düşünmek, aklın anlayış ölçüsünden çok yüksektir. Onun için demişlerdir ki o Mirac nitelendirilemeyecek kadar yücedir. Bu konuda şundan başka ne söylenebilir? O, her şeye gücü yeten ve sevendir. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz. Nurundan yarattığı dostunu (Hz. Muhammed'i) ziyaretine davet etmiş, meleklerinin ileri gelenlerinden gönderdiklerini göndermiş. Cibril, binitinin özengisini, Mikail de yularını tutmuş. Nihayet bir sınıra kadar varmış, sonra da noksan sıfatlardan münezzeh olan yüce Allah, dilediği şekilde o işi kendisi üslenmiş. Şimdø O Allah'ın dostuna uzun gelecek hangi mesafe ve nurlu cesedine engel olacak hangi cisim düşünülebilir?

"Huzvâ'yı geç, orada latîf bir âlem vardır ki Ruhlar onun cesetlerinin kalıntılarındandır."

Farsça bir şiirde şöyle denilmiştir:

"Renk Onu, yani Muhammed (s.a.v.)'i âyetlerimizden göstermemiz için geceleyin yürüttük. Bu şekilde Mirac, Peygambere âyet göstermekten ibaret değil, Peygamberin kendisini bir âyet olarak kâinata göstermek olmuştur. Gerçekten Necm Sûresi'nin inişi daha önce olduğuna göre, Peygamber hakkında; "Andolsun, O, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü" (Necm, 53/18) anlamı daha önce gerçekleşmiştir. Ve o, kendisi Allah'ın âyetlerinden en büyük bir âyettir. Ve İsrâ'nın hikmeti de ona göstermeden çok, onu göstermeye daha uygundur.

Muhakkak ki, ancak o, herşeyi işiten ve herşeyi görendir. Tefsircilerin çoğu, bu zamiri yüce Allah'a işaret etmek üzere tefsir etmişler ve meâlini şöyle açıklamışlardır: O noksan sıfatlardan münezzeh zattır ki, ancak o, kulunun gizli ve açık bütün hallerini gerçek anlamda gören ve haberdar olan ve bundan dolayı, bu yüksek makama ehil ve layık olduğunu bilendir. Onun için bu makamı ona tahsis etmiş ve ona bu şekilde ikramda bulunmuştur. Bu şekilde âyet, gıyabdan (üçüncü şahıstan) birinci şahısa iltifat (çevirme) ile başlamış ve birinci şahıstan üçüncü şahısa iltifat ile son bulmuş olur. Aynı zamanda kâfirlere karşı bir tehdid mânâsını da gerektirir. Ebu'l-Bekâ'nın naklettiğine göre, bazı tefsirciler de zamirin Peygambere işaret ettiğini söylemiş ve âyetin meâlinde demiştir ki: "Gerçekten sözümüzü işiten ve zatımızı gören yalnız o kuldur". Bu şekilde üçüncü şahısa iltifat yoktur. Ve âyet, zahirine göre yorumlanmıştır. Ancak "zatımızı gören" diye tefsir etmek için açık bir ipucu yoktur. "O gösterdiğimiz âyetleri gören" demek daha açıktır. Bununla birlikte Tıybî demiştir ki: "Zamirin böyle iki ayrı yoruma muhtemel olarak gelmesinin sırrı, Hz. Peygamberin yüce Allah'ı görmesi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın sözünü işitmesi ve ancak, "Benim yardımımla işitir ve benim yardımımla görür." Hadisi şerifin mânâsı üzere olduğuna işaret olsa gerektir. (Yunus Sûresi'ndeki "Ya da o kulaklara ve gözlere kim sahiptir?" (âyetin tefsirine bkz. 10/31)

Şimdi İsrâ'dan bahsedilirken mutlaka Hz. Musa'nın mikatı (Onun için belirlenen zaman) hatırlanacaktır. Dolayısıyla Musa'nın: "Sen asla beni göremeyeceksin." (A'râf, 7/143) hitabı ile karşılandığı "Musa, tayin ettiğimiz vakitte bizimle buluşmaya geldiğinde..." (A'râf, 7/143) âyeti ile Hz. Muhammed'i Allah'ı görmeye götüren bu İsrâ âyeti arasında bir düşünülürse, Allah ile konuşan Hz. Musa'nın makamı ile, Allah'ın habibi Hz. Muhmmed'in makamı arasındaki fark açıkça anlaşılır.
Resim
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön