Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

KUR’AN- KERİM SOHBETLERİ

20.11.2009..İHLAS SÛRESİ SOHBETİ

Resim

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bismillâhir rahmânir rahîm.

Es-Selâmu aleykum ve Rahmetullâhi ve Berekâtuhu.

ALLAH celle celâluhu selâmı üzerinize olsun,selâmeti olsun güzellikleri olsun, kendisine mahsus esmâ özellikleri olsun inşallah. Cümlemize olsun!.

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
Resim---Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ(lizâmen): De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır." (Furkân 25/77)

Dualarınız olmasa neye yarardınız var ya âyet dualarınız olmasa siz neye yarardınız böyle buyuruyor Allahu zülcelâl.. dua o kadar muhteşem bir şey.. yani dua müthiş bir şey ayan-ı sabite devamlılğı ki ayan-ı sabiteden “Allâhu nûrus semâvâti vel ard” nurdur yani Kendi nurudur zâten muhteşem bir hoşluktur.. muhteşem bir hoştur yani için dışa, dışın içe aynılığı ayrısız-gayrısız BİRliği BİZliği Allahuzülcelâlin kendi vahdetinin kesrette tevhidinin yaşanması muhteşem bir şey…

İstiğfar antivirüsüMüz: subhaneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke
VelHaMduliLLÂhiraBBu’l-ÂleMîNN

Yâ Rabbulâlemin ALLAH celle celâluhu.. Yâ Rasûllallah sallallahu aleyhi ve sellem istecertu!.
Es salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seydina Muhammedin nuru zâtı sırrı sarii fi’l- cemii’l- esmâyı ve’s -sıfat. Bi adedike ilmiken daimen kesiren mubâreken tayiben fihi.. Yâ Rabbu’l- Âlemin!.

Esselatu ve’s- selâmu aleyke Yâ Habiballah SALLallahu aleyhi ve SELLem.
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seydina Muhammedin nuru zâtı sırrı sarii fi’l- cemii’l- esmâyı ve’s -sıfat. Bi adedike ilmiken daimen kesiren mubâreken tayiben fihi..

Es selatu ve’s- selâmu aleyke Ya seyyidi’l- evveline ve’l- âhirin velhamdülillâhirabbülâlemin.
“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”
Salaten tekunu leke rıdâen Yâ Rabbülâlemin!
Salaten tekunu li hakkıke edâen Yâ Rahmetenlilâlemîn!.

Subhâneke Allahümme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke! Estağfirruke veetevbileyke! El hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn!

Subhaneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke: Şüphesiz ki ve etubuileyk bizim döneceğimiz yer geldiğimiz yerdir istesek de istemesek de.. ama biz gönüllü döndüğümüz için gelirken arkamızdaki izlerimizin kirliliğinden dolayı aklımızın şeytanlık izlerinden ya da şeytanlık islerinden pisliklerinden dolayı üzgünüz Yâ Rabbi!. Onu söylüyoruz zâten.

Subhaneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke..
Senin gerçekten şeriğin ortağın bir şeylerin olmaması gerekirken vahdaniyetin tekken, mutlaka böyle iken bize öyle bir iş çıkarttın ki aklımızı İKİlik-ŞEY-t-ÂNlık üzere yarattın ve bize benlik, kimlik, kişilik verdin. Bunları geçici ve iğreti verdin. Bir antlaşma, bir AHD yaptık seninle bu ahdimizi hatırlattın.. bunun için Mürseller gönderdin.. geri dönüş yolumuzu çizdin.. “isteseniz de istemeseniz de döneceksiniz” bu emâneti yüklendin..

إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
Resim---İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).: Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.(Ahzâb 33/72)

zalûmen cehûlâ.. zülüm ve cehl içinde.. hadi bakalım buyurun dedin ve bizde başladık bundan dolayı da üzgünüz.. ve utubuileyke dönüşümüz sanadır.. sana döndük anlamında muhteşem bir güzelliktir.. hakikaten gerçekten şeriat gibidir baştır yani şeriattır.. dönmeyenin sözü yanlıştır ya yalandır ya yanlıştır.. düşünün şimdi Ankara’dan çıkan bir kişi Samsun’a giderken istediği kadar “Adana’ya gidiyorum!” desin ne derse desin, durmadan Kur'ân-ı Kerim hatmetsin ne yaparsa yapsın.. ya da Kuzey Kutbuna dönmüş bir kişi namaz kıldığını söylesin bin yıl kılsın, tümü boşa gider.. bunlar o kadar boşa gider ki sırtını Kâbe’ye dayasa “Allahuekber!” dese namazı yine geçersizdir.. tersini düşün hakka ve hayra döndüğü anda en uzak noktada kâinâtın öbür ucunda olsa dahi Kâbe’ye döndüğü için “Allahuekber!”i geçerlidir.
Bu böyle bir rağbe evvabe fiilidir.. evvabin buyuruyor Allahuzülcelâl.. evvab: günahlardan tevbe edip hakkı kabul edendir.. evvabindir peygamberlerini överken o evvabindir buyuruyor ALLAH celle celâluhu:

اصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Resim---Isbır alâ mâ yekûlûne vezkur abdenâ dâvûde zel eyd(eydi), innehû evvâb(evvâbun).: Onların söylediklerine sabret, güç kuvvet sahibi kulumuz Dâvud (a.s)'ı zikret (hatırla). Muhakkak ki o, evvab idi (Allah'a ulaşmıştı).” (Sâd 38/17)

وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Resim---Ve vehebnâ li dâvûde suleymân(suleymâne), ni’mel abd(abdu), innehû evvâb(evvâbun).: Ve Dâvud (a.s)'a oğlu Süleyman'ı, armağan ettik. Ne güzel kul. Muhakkak ki o evvabtı (Allah'a ulaşmıştı).” (Sâd 38/30)

وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِب بِّهِ وَلَا تَحْنَثْ إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Resim---Ve huz bi yedike dıgsen fadrıb bihî ve lâ tahnes, innâ vecednâhu sâbira(sâbiren), ni’mel abd(abdu), innehû evvâb(evvâbun): Ve (Ey Eyüp!) eline bir demet sap al onunla vur, yeminini bozma. Muhakkak ki Biz, onu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kuldu. Muhakkak ki o, Allah'a ulaşmıştı (ruhunu ölmeden evvel Allah'a ulaştırıp teslim etmişti).(Sâd 38/44)

Kulluğa dönüş noktalarımız olduğunu anlıyoruz.. dönüş okulları bir kişi Nuh aleyhi's-selâmın okulunda okursa Nuhî olur.. Nuh tufanı kopar. Nuhî olur İbrahîmî olur.. o okullarda okudu yani tıp fakültesinde okudu doktor oldu, mühendis oldu o okullarda okudukça oralarda olur ve o okullardan mezun olduğu için bu düğümleri geçer eğer Nuhî olamayan bir insanın Nuh tufanı koparsa Allah korusun oğlu Kenan gibi olur mahvolur.. Ama geçerse o okullarda okursa Nuh aleyhi's-selâm gibi olur. Okumazsa Nuh aleyhi's-selâmın karısı gibi olur “gabirun” olur geri dönenlerden olur.. evvabin değil gabirun olur. Gebermiş olur Türkçeye gebermek olarak geçiyor gabirun aslında toztoprak demektir hiç önemi yok anlamında bir kelimedir fakat gabirun olarak geçmiştir..
İbrahîm aleyhi's-selâm evvabinliğini yakalayanlar tevhid dininin hanif dininin.. hanif: lekesiz bir muvahhid-tamm Tevhid Ehli.. Dininin içindeki nur hakikatını Nur-u MuhaMMediyenin ÖZündeki Nurullahın Hakikatını fiilen yaşayan insan haniftir. O kişiye artık kimse Firavunluk yaptırtamaz.. çünkü yapamaz zâten istese de yapamaz onu kesin bilen bir kişi katiyyen yaptıramazsınız.. çünkü öldürseniz de yaptıramazsınız.. hani demişler ye Galilie ye: “dünya dönüyor!” demişsin seni öldüreceğiz.. dünya dönmüyor!” dediklerinde Galilie: “öldürün ama yine de dünya dönüyor!” demiş yani “beni öldürmeniz dünyayı durduramaz!”..
işte bu bu muhteşemliklerin tümü evvabine bağlıdır, Hakk’a dönüşe bağlıdır, muhteşemliğe bağlıdır bu bir nasibdir, kaderdir her ANın kendine mahsus kaderi vardır.. Kader.. Nasib.. kısmet…

Kur'ân-ı Kerimde buyuruyordu Allahuzülcelâl “her işini bir vakti vardır”:

وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
Resim---Ve kezzebû vettebeû ehvâehum ve kullu emrin mustekırr(mustekırrun).: Ve yalanladılar ve de kendi hevalarına tâbî oldular. Ve bütün işler kararlaştırılmıştır.(Kamer 54/3)

ve Rahmân Sûresinde ne buyuruyordu: “O her an bir iştedir!”.. her an kaderlerimiz yazılmaktadır onu diyorum:

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.: Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe'n (ayrı bir tecelli, yeni bir oluş) üzerindedir.(Rahmân 55/29)

Allahuzülcelâl’i insanoğlu kendi aklı gibi düşünüyor kendi aklı gibi düşünüyor maalesef insan daima kendi aklı gibi düşünür sanır ki Allahuzülcelâl bir proje hazırlâmış, program yapmış bunda değişiklik yapıyor gibi.. halbuki öyle değildir dikkat ediniz tekrar söylüyorum buyuruyor ki “her işin vakti vardır”.. vakit nedir, zaman nedir?.
Zaman, insan aklının düşünmesinden doğan bir şeydir..
Tek ŞEY sukûttur.. İKİ ŞEYin münasebetinden-alâkasından OLAY.. İKİ OLAYın münasebetinden-alâkasından ZamAN.. İKİ ZamANın münasebetinden-alâkasından da insan AKLında ZANN OLuşurki çoğu çürüktür..
vakit nedir?. Vakit, alıp verilen nefestir, vakit Şe’enullahtır, şimdidir.. her AN şimdidir.. işte bu şimdinin, ve her işin bir vakti vardır.. her şimdinin bir vakti vardır.. bunu yaratan yapar, yaratan yapar şimdi şu an yaratan kim ise ancak o yapar.. şu an gelen elektrik, şimdinin elektriğidir biraz önce ki değildir ve biraz sonra da gelen de değildir.. şu anda gelendir işte bunun karşılığında buyuruyor Allahuzülcelâl: kulle yevmin huve fî şe’nin: her an bir Şe’endedir.
Tercüme ediyoruz mecburen.. “ALLAH celle celâluhu, her an bir iştedir” diye.. hâşâ çalışıyor mu, ne işindedir Şe’en nedir?. Şe’en, Nurullahın Şühuda çıkışıdır.. Nurullahın, yani kafadaki resmin tahtaya yazılmasıdır, çizilmesidir, görülmesidir bizim akillârımız tarafından Şe’en budur.
İşte bu ikisine dikkat etmek gerekiyor “her işin bir vakti var” ile “her an bir şe’ende” dediğimiz anda kaderi görüyoruz.. kaza ve kaderi görüyoruz.. kaza nedir? kaza Allahu zülcelâlin kendine mahsusluğunda-ZÂTuLLAHda, küllî Şey’in Sahibi oluşta, yaratıcı vasfının bulunmasında.. Uluhiyetinde, Rububiyetinde, Rahmâniyetinde, Rahîmiyetinde, Malikiyetinde.. eşsiz oluşunda hep merak ederdim ben.. isterim ki tabii ki bir çok düşünceler kafamdan benim şahsımın değil de gönül âlemimden geçerken büyüklerim tarafından da paylaşılsın çok isterim bunları güzel örneklerini genellikle Fahreddin Razi Efendimizde felan görürüm çünkü çok muhteşem zekâlardır, değerli insanlardır.. Ahmedi Rufaî Efendimiz de öyle..tasavvufçulardan çoğu zaman Abdulkadir Geylanî Efendimize dikkat edildiği zaman ve İmam-ı Azam Efendimizde bu gün ihlasla ilgili hadislere bakarken bir de baktım ki İmam-ı Azam Efendimizin meşhur eseri KEBİR’inde ne diyor: “Ahad, sayısal bir birlik değildir.. Ahad her bakımdan essiz oluştaki BİRliğin adıdır.”
Muhteşem bir şey muhteşem bir şey çünkü Ahad’ın “ahd” ile ilgisi vardır.. ahd le ahdetmekle Vahid çünkü Vahid Ahadin vavlanışıdır, görüntüye çıkışıdır. Bir olay “güneş doğacak” diyorlar ahad.. ama güneş doğuyor doğduğunu görüyorum işte bu Vahid.. evet ben böyle bir iddiada bulunmuyorum.. kaderleri yazma felan muhakkak ki Allahuzülcelâlin yedinde-ELinde demek bu demek zâten..
“kalbleriniz Allahın parmakları arasındadır” bu anlamdadır bununla ilgili hadisler vardır.
Muradullah-> Emrullah-> Sünnetullah-> Şe’enullahta.. ALLAH celle celâluhu Kaza-Kader-İrade veMeşiyyetiyle-Dilemesiyle Küllî Şeyi her ÂN Yeniden yaratıp durmaktadır..
Biz insan gibi düşünemeyiz Allahuzülcelâli hâşâ.. bir plan-proje yapmış, tesis kurmuş ve tesisini milyarca yıldır tâmir ediyor, bakım ediyor düşünüyor vs.. hâşâ hâşâ.. öyle bir şey yok.. geçmişi düşünün, geleceği düşün ve şu AN OL-AN KûN feyeKÛNu düşünün.. öyle şeyler, onlar insan için yansıma şeylerdir Allahuzülcelâlde hâşâ bunların hiç birinin anlamı yoktur, çünkü açıkça böyledir.
Burdaki bütün mesele bizim kendi aklımızın bunu anlamasını sağlamamızdır.. kaç yüz sene önceki adamın kaderinden ne kalmış?.. Kanunu Sultan Süleyman dediğinizde ne anlıyorsunuz?.. Muhteşem yüzyıl..
Hitler dediğinizde ne anlıyorsunuz? Anladığımız şey 30 milyon insan ölmüştür, acılar çekilmiştir..

İşte mesele bu.. o kaderler o aralarda sönmüş gitmiştir.. yani şu anda binbir insan binbir esmâ zuhuru yaşıyor, yaratılıyor her ÂN...
Çünkü, işleri-güçleri hatta fikirleri de.. iki âyette biliyorsunuz “düşüncelerinizi de biz yaratıyoruz” buyuruyor ALLAH celle celâluhu..

وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallâhu rabbul âlemîn(âlemîne): Ve âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvîr 81/29)

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---''Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliye'l-mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun) : (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat ALLAH onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat ALLAH attı. Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için ALLAH öyle yaptı. Şüphesiz ALLAH hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.''
(Enfal 8/17)

“Sen atmadın ben attım!” fiillerinizi de ben yaratıyorum.. Çünkü yaratıyorum başka imkan yok sebep neden?.
Neden olacak her an yok edilip var edilmekte insan her an yok edilip var edilmekte insan tıpkı bir pırpır gibi, nabız atışı gibi “yok ol! var ol! yok ol! var ol!..” ile izafî varlık vardır...
Onun için zâten katiyyen sükûnet yoktur devrÂN dediğimiz atomdan tutun bütün kâinâta kadar bir saniye durma mefhumu yoktur.. sürekli dönmek vardır, yürüme değil dönme.. nerden nereye yürüyecek bir yol mu var da gidecek buradan.. çıktı falan gün falan yerde mi olacak?.. öyle değil benim vücudumdaki atom sonsuz hızla dönerken benden çıkıp gidecekhaa!.. bu bu değil bu başka bir şey bu.. bu atom çekirdeğinin etrafındaki CEZB ve CERR olayı.. henüz insanAKLının FENnin-İLiminin ulaşamadığı husus: DÖNME sandıkları her AN yenide YARATılıştır..
lâ ilâhe illâllah-tan başka bir şey değildir kün fe yekunde böyledir fe yekün lâ ilâhe kün illâllah-dır, tevhiddir..
Bunlar hep Nur-u MiM.. lâ ilâhe.. Nurullah.. illâllah.. ayrımıdır ayrı olduğu zaman küfürdür zâten SEVİYElendiği zaman o zaman Vahiddir ve Ahaddir.. “kim yapar bunu?” dediğimiz zaman: “Ahmed aleyhi’s-selâm!..” oturtuverirsin ortaya mecburen.. mecburen başka çâre yoktur çünkü başka ne çâresi olacak.. bir şey varsa bir geçişi vardır illâ arakesiti vardır.. arakesitinden kastım maddî manevî inşallah.. ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.. Resûl-ALLAH…

Burada bir husus var ki: "Mâdem her İŞ OLup bitmiş biz ne dersek sonuç belliymiş!" çıkmazı AKILLarımızı esir almasın.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle kulak verelim inşaeALLAH:

Müslim-in Kader bölümünde zikredilen hadiste: (2654) Bana Züheyr h. Harb ile İbnü Nümeyr ikisi birden El-Mukrî'den rivayet ettiler. Züheyr .dedi ki: Bize Abdullah b. Yezîd El-Mukrî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hayve rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Ebû Hâni' haber verdi. Kendisi Ebû Abdirrahmân El-Hubulî'den, o da Abdullah h. Aitit b. Âs'dan dinlemiş. O da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem den şöyle buyururken dinlediğini söylemiş: “Şüphesiz ki, bütün Âdemoğullarının kalbleri bir kalb gibi Rahmânın parmaklarından iki parmak arasındadır. Onu dilediği yere çevirir.”Bundan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahım! Ey kalbleri çeviren! Bizim kalblerimizi taâtına çevir!” diye dua etmiştir.

Resim---(4831)- İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, elinde iki kitap olduğu halde yanımıza geldi ve: "Bu iki kitap nedir biliyor musunuz?" buyurdular. Cevaben: "Hayır, Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem! bilmiyoruz. Ancak bildirmenizi istiyoruz!" dedik. Bunun üzerine sağ elindekini göstererek: "Bu Rabbül âlemin'den (gelmiş) bir kitaptır. İçerisinde cennet ehlinin isimleri mevcuttur. Hatta onların babalarının ve kabilelerinin isimleri de mevcuttur ve sonunda da icmal yapmıştır. Bunlara asla ne ilave yapılır, ne de onlardan eksiltmeye yer verilir. Hiç değişmeden ebedî olarak sabit kalır" buyurdular. Sonra sol elindekini göstererek: "Bu da Rabbül âlemin'den bir kitaptır. Bunun içinde de ateş ehlinin isimleri, onların atalarının isimleri ve kabilelerinin isimleri vardır. En sonda da icmallerini yapmıştır. Bunlara asla ne ziyade yapılır, ne de eksiltmeye yer verilir!" buyurdular. Ashabı sordu: "Öyleyse ey Allah'ın Resulü, niye amel ediliyor? Madem ki her şey önceden olmuş bitmiş, yazılmış ve artık yazma işinden fariğ olunmuş (bir daha yapma gayreti de niye)?"
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi: "Siz amelinizle doğruyu ve istikameti arayın! İtidali koruyun. Zîra, cennetlik olan kimsenin ameli, cennet ehlinin ameliyle sonlanır; (daha önce) ne çeşit amel yapmış olursa olsun. Keza cehennemlik olanın ameli de cehennem ehlinin ameliyle sonlanır, hangi çeşit amel ile amel etmiş olursa olsun!"
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, sonra elindeki kitapları atıp, elleriyle işaret ederek: "Rabbiniz kullardan artık fariğ oldu, bir kısmı cennetlik, bir kısmı da cehennemliktir."
Buyurdu.
(Tirmizî, Kader 8, (2142)

Resim---(4832)- İmam Ali kerremullahi veche anlatıyor: "Biz bir cenaze vesilesiyle Bakiu'l-Garkad'da idik. Derken yanımıza Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çıkageldi ve oturdu. Biz de etrafında (halka yapıp) oturduk. Elinde bir çubuk vardı. Çubuğuyla yere birşeyler çizmeye başladı. Sonra: "Sizden kimse yok ki, şu anda cennet veya cehennemdeki yeri yazılmamış olsun!" buyurdular.
Cemaat: "Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, öyleyse hakkımızda yazılmasına itimad edip ona dayanmayalım mı?” dedi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Çalışın, herkes kendisi için yaratılmış olana erecektir. Cennetlik olanlar, saadet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır. Şekavet ehli olanlar da şekavet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır!" buyurdu.
Sonra şu âyetleri tilavet buyurdu:

فَأَمَّا مَن أَعْطَى وَاتَّقَى
Resim---Fe emmâ men a’tâ vettekâ.: Fakat kim verdi (infâk etti) ve takva sahibi oldu ise.” (Leyl 92/5)

وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى
Resim---Ve saddeka bil husnâ.: Ve Hüsna'yı (Allah'ın Zat'ını görmeyi) tasdik etti ise. ” (Leyl 92/6)

فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرَى
Resim---Fe senuyessiruhu lil yusrâ.: O zaman Biz ona, (Allah'ın Zat'ını kolayca görmesi) için kolaylık sağlayacağız. ” (Leyl 92/7)
(Buharî, Tefsir, Leyl, Cenaiz 83, Edeb 120, Kader 4, Tevhid 54; Müslim, Kader 6, (2647); Ebu Davud, Sünnet 17, (4694); Tirmizî, Kader 3, (2137) Tefsir, Leyl, ( 3341)

Resim---(4833)- Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Sürâka İbnu Malik İbnu Cu'şem radıyallahu anh gelerek sordu: "Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem! Bize dinimizi açıkla. Sanki yeni yaratılmış gibiyiz. Şimdi amel ne husustadır: Kâlemlerin kuruduğu, miktarların kesinleştiği şeylerde mi, yoksa istikbale ait şeylerde mi çalışacağız?"
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Hayır (istikbale ait şeylerde değil). Bilakis kâlemlerin kuruduğu, miktarların cereyan ettiği (kesinleştiği hususta!" buyurdular. Sürâka tekrar: "Öyleyse niye amel edelim (boşa zahmet çekelim)?" diye sordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Çalışın! Herkes yaratıldığı şeye erecektir! Herkes, (yazıldığı) ameliyle amil olacaktır!" buyurdular."
(Müslim, Kader 78, (2648)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Hoş geldiniz kardeşimiz can..
ALLAH celle celâluhu hepimize İlim İnâyeti versin, Edeb Hidâyeti versin, İrfan Selâmeti versin ve Erkanı İhsan etsin, hasn etsin, hüsn etsin yani en güzelini etsin İnşae ALLAHu Teâlâ!..
Allahu zülcelâlin rükunlarını yaşamayı nasib etsin kendi rızasında bizi BiRR kılsın kalblerimize ilham etsin!
Neden dolayı razası olacaksa onu yaşamayı kalblerimize ilham etsin ki yerine getirelim.
Şu-bu işi yapıp yapmamak mesele değildir o iş yapılır ya da yapılmaz biz dâima tercihlerimizden sorumluyuz. Çaba gösterirsin yapabilirsin yapamazsın ama o işi yapsan yapmasan da biz terchimizden sorumluyuz.
Adam dünyanın parasını harcıyar burdan kalkıyor taa Kâbe’ya varıyor “Haceri Esvedi öpeceğim” diye çatır çatır kemikler kırıyor sesini duyuyorsunuz.. Zıplayan adam üç metreye nerdeyse havada insanların üstünden atlayıp gidiyor şaşıyorsunuz..
Bu ne iştir bu neyin nesidir. Ne yapmak istiyor, nereye koşuyor şaşa kalırsınız..
Ama Hakikat-ı Hacer nedir?. Hakikat-ı Hacerü’l- Esved nedir bilmez!..
Nedir be kardeşim bu işin aslı? Haceri esved nedir?
Safa bedeni ile Merve ruhu nedir? Nedir 7 Adımlık SAYy?.
7 nefsin bu aradaki 3-4 gidiş gelişi neyin gidiş gelişidir?

SA’Y: Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma. Hızlı yürüme. Cür'et etme. Ziyaret etme. Ist: Hac veya Umre'de Safâ ile Merve arasında usulüne göre 7 defa gelip gitmektir.. ASLı fASLı ise HiMMet ARAyıştır
HiMMet: Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. Tabiî şevk ve meyil ve heves. Lütuf, yardım Letâifini YAŞAyış KOŞusu HaYyat giBi..


Bu "say" neyin sayıdır? “İnsana sayyından başka bir şey yok” âyeti vardır:

وَأَنْ لَيْسَ لِلْإِنْسَانِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
Resim---''Ve-en leyse lil-insâni illâ mâ se’â: Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.(Necm 53/39)

Tavaf? KiMin tarafıdır, NEyin tavfıdır KİMin tavafıdır?
Tevhid TaYFı ne idi?.
İşte bakınız hayatın içinden geçip-gidiyoruz, nerdeyse bitti-bitiyor yani biz sadece bunlar için mi yaratıldık akıl bunun için mi verildi bize?
Doğrusu insan dehşete düşüyor bakınız inşaallah ALLAH celle celâluhu RABBımız bizim, gözümüze toprak dolmadan kafa gözümüze toprak dolmadan Kur'ân-ı Kerimimizin güzelliklerini ve özelliklerini hizmete sunmayı nasib etsin hepimize!.

Eğer KUR'ÂN âyetlerini, Kur’ân-ı Kerimin iniş sırasına göre aşağıya dökersek hayretler içinde kalacağız!.
Çünkü göreceğiz ki Allahuzülcelâl ne buyuruyor bakalım!.

أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Resim---''E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).: Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.(YâSîn 36/60)

E lem ehhad ileykum ya beni âdeme..
e lem.. medim mi.. ahad ahdetmedim mi, bir ahdimiz yok mu Ahadiyetten Ahmediyete Ahmediyetten size gelen bir “ahd” duymadınız mı?
Duymadınız mı akıllarınız Kur'ân-ı Kerimi okumadı mı? Kendi Kalb Kur'ân-ı Kerimini de okumadı mı? Kur’ân-ı Kerim okumuyor mu?
elem ahad ileykum.. sizin üzerinde bu nimetler yok mu ana kartınız olan aklınıza Allahuzülcelâl esmâ-ı hüsnâyı madde ve mânâ olarak yüklememiş mi? Siz bu nimetleri maddî manevî kullanmakta değil misiniz ya beniâdem ey âdemoğlu!.. Âdemoğlu deyince bitiriliveriliyor sanılıyor veled-i âdem değil dikkat edin ben-i âdem! Beni nedir?. İBNi.. Nur bileliğidir doğrudan doğruya nurdur bu iki harf mukaddes iki harf NUN ve BE den mukaddes ne vardır ki!.
Bu iki harf ezelden ebede Nurullaha bağlayan bir zincirdir lütfen akıllar hangi iple bağlanmaktadır ilk yaratıldığından kıyamete kadar?. İyi düşünün Allahu zülcelâlın tevhidi ne üzerine indirilmiştir.. AKIL hattı dışında ne hattı kaldırmıştır bu YÜKü.
Keçilerin, koyunların, ağaçların, toprakların, taşların mı üzerindedir EMÂNetuLLaH?!?..

إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
Resim---İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).: Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.(Ahzâb 33/72)

Bütün esmâ insana yüklenmiştir ki, Allahuzülcelâlın kendi Muradullahı ne ise yarattığı sebeb nerde?
Akıl zincirinde habli’l- verid tek İPinde-BAĞında.. beni âdem.. İBN-i Âdem.. ÂDeM nedir?.
MuhaMMedî dâimiyetin, MuhaMMedî dâimiyetten kastım madde ve mânâ varlığıdır şu ANda var olan madde ve mânâ ne ise bunun dâimiyetinin Allah için yüklenmesidir.. Neden elif dir diye söylüyorum meselâ ayn değildir.. Şundan dolayı değildir insan kendi keyfine göre değildir elini havaya kaldırabilir, duvara vurabilir ama, kalbini durduramaz durdurursa sistemi bozar.. yaşadığı sürece her saniye de şu kadar atacaktır o tak tak onun elinde değildir..
İkisinin farkı budur istediği kadar elini havada döndürebilir fakat “kalbimi biraz hafifleteyim-dinlendireyim, biraz susturayım, biraz dinlensin!” diyemez..
Çünkü onun sistemi İlahî sisteme bağlıdır, iç sistemdir ve düzeni insanın eline vermemiştir..
Çünkü normal şartlarda diyorum.. Ama öbürünü vermiştir elini ister duvara vurur ister bıçağa kestirir çünkü onun için “ ilâhe” dir..
Dışarısı “ilâhe” mi değil mi, şeytanda ve şerde mi batılda mı kullanacaksın?.. yoksa doğrusunu, hakkta hayırda ve rızada mı kullanacaksın buyur!..
Peki aynı olsa ne olurdu âdem olurdu ve o nedir?
Yokluktur!.. ADEM, YOK-luktur!..
Âdem nedir?.. VAR-lıktır!.. Nasıl varlık?. Akıl varlığıdır beniâdem-âdeoğlu aklı olan bir tek varlıktır KîNÂtta..
Ben-i ÂDEM olmasaydı.. ADEM olsaydı yokluk olurdu zifiri bir AHADİyyet VaRlığı ama AKLın A’ması-YOKluk KÖRlüğü..
Öyle bir şey ki, zâten yok demek yalandır.. Bu Ademiyet dediğimiz o yokluk yok mu, o korkunç bir şeydir o, inkardır.. Aklı inkardır ne diye ahd etmişiz ahad kelimesine çok dikkat etmek lâzım.
Ahdetmişiz.. e lestü biRaBBuküm?.. kalu belâ!

Ne zaman ki âdem testisine akıl girdi âdem oldu artık. İnsan oldu. Mükellef oldu.

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne):Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.(A’raf 7/172)

Ondan sonra başlayacak artık hikâyesi.. HaYYatı... Âdeme bütün esmayı yükledik ana kart gibi. Bilgisayar kartı gibi bütün esmayı yükledik. Bu ona emaneti teklif ettik. “Elesti bi rabbukum?. kalu bela” derki “belâ: bilakis Rabbimizsin!” Dağların ve diğerlerinin diğer varlıkların yüklenmekten çekindiği bu emaneti insan yüklendi. zalûmen cehûlen, zalimce ve cahilce yaptı bu işi.

İhlâs Sûresine geçeceğiz ama bu bölümleri ve ihlâsı takviye etsin diye inşallah AHAD kelimesine dikkat edelim yani İhlâs Sûresi çok kısa bir Sûredir ama,
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in buyurduğu gibi fâzileti pek çoktur
:
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İhlâs sûresini okumak, Kur'an-ı kerimin üçte birini okumaya denktir.” buyurdu.
(Buharî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir yeri ağrıdığında Felak ve Nas sûresini okur, üzerine üfler ve ağrıyan yeri mesh ederdi.” buyurdu.
(Buharî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “On kere İhlâs okuyana Cennette bir köşk verilir.” buyurdu.
(İ. Ahmed; Müsned)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İhlâs okuyan Müslümana Cennet vacib olur.” buyurdu.
(Nesaî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yatarken yüz kere İhlâs okuyan Cennete girer.” buyurdu.
(Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sabah namazından sonra 11 kere İhlâs okuyana, Cennette bir köşk verilir.” buyurdu.
(Haraitî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sabah namazından sonra 12 kere İhlâs okuyan, Kur'an-ı kerimi dört defa hatmetmiş gibi sevaba kavuşur.” buyurdu.
(Bezzâr)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sabah akşam üç kere İhlâs ve Muavvizeteyni okumak, bela ve sıkıntılardan korur.” buyurdu.
(Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evine girerken İhlâs okuyan yoksulluk görmez.” buyurdu.
(Tefsir-i Kurtubî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir kimse, sefere çıkarken 11 kere İhlâs okusa, Allahü teâlâ, seferden dönünceye kadar onun evini muhafaza eder.” buyurdu.
(İ. Neccâr)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Arefe günü, (Besmele ile) bin kere İhlâs okuyanın bütün günahları affolur ve her duası kabul olur.” buyurdu.
(Ebu-ş-şeyh)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bin kere ihlâs okuyan kendini Allahü teâlâdan satın almış olur.” buyurdu.
(Râfi’î)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cuma namazından sonra, yedi kere İhlâs ve Muavvizeteyn okuyan, bir hafta kazadan, beladan ve kötü işlerden korunur.” buyurdu.
(İbni Sünni)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yatarken Fatiha ve İhlâs okuyan kimse, ölümden başka her şeyin zararından emin olur.” buyurdu.
(İbni Abdilber)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Üç şey kendisinde bulunan, Cennete dilediği kapıdan girer: Kul hakkını ödeyen, her namazdan sonra 11 defa ihlâs sûresini okuyan, katilini affederek ölen.” buyurdu.
(el-Berika)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cana, mala, ırza dokunmayıp, içkiden de sakınarak, İhlâs sûresini yüz kere okuyan müslümanın elli yıllık günahı affolur.” buyurdu.
(Beyhekî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “50 defa İhlâs sûresini okuyan müslümanın 50 yıllık günahı affolur.” buyurdu.
(Darimî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yatarken Fatiha ve İhlâs okuyan, ölüm hariç her şeyden emin olur.” buyurdu.
(Bezzâr)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cuma namazından sonra yedişer defa İhlâs, Felak ve Nas Sûrelerini okuyanı, Allah bir sonraki cumaya kadar kötülüklerden korur.” buyurdu.
(İbni Sünnî)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

İhlâs Sûresi öyle kolay Anlaşılacak bir sûre değildir..
Çünkü İslâm böyledir.. İslâm'ın kendi böyledir.. binlerce emir vardır yap yapma vardır..

Ne olacak bunlar?dediğinde gelirsin gelirsin en SON-UÇta:Lâ ilâhe illâllah MuhaMMeden rrasûlullah var mıdır yok mu söyle bakalım?der bitirir işi.. SON-UÇta bir kelimeye bindiriverir..
Ama ben bunu yaptım şunu yapmadım!..
Bırak onları sonucunu söyle!. lâ ilâhe illâllah!mı, değil mi onu bir söyle..

Bir ANda SON-UÇta bitiriverir.. çünkü bütün bunlar bunun içindir.
O bakımdan diyorum bütün Kur'ân-ı Kerîm'i bildiğimizi zannedebiliriz ya da bilebiliriz.
Fakat biz İhlâs'ı çözmemişsek, Ahadiyyeti çözmemişsek, Ahmediyyeti çözememişsek..
Biz, burdan bize aktarılan
Ahdi çözememişsek!..
Ne ahdi vardı?.
Sâdece namaz kılmak mı? Hayır, ama İslâm'ın şartları vardı neydi o?

Lâ ilâhe İllallahbir numaradır, İslâm'a giriş bununladır.. Kendi şartı yoktur amma kendisi giriş şartıdır..
Bunsuz hiçbir şey olamaz.. Tevhid'le İslâm'a herkes girer, cenâbet olsun girer, dinsiz olsun girer, kâtil olsun girer, ne olursa olsun engellenemez İslâm'a o hâliyle girer.. girdikten sonra temizlenir..
Çıkarkende böyledir
hayır!dediği anda çıkıverir İslâm'dan dışarıya!.
İsterse gökçe uçsun çıkıverir İslâm'dan dışarıya bir sâniyede çıkar!.
O kelime öyle bir
İLKtir ki, onun içinAHADkelimesine çok dikkat etmemiz gerekir!
Bir ahdimiz var, anlaşmamız var!.


أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ

E lem ahad ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budû'ş-şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).: Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dâir ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
(YâSîn 36/60)


وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ

---Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevme'l-kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne) : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye RABBin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şâhit tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.
(A'râf 7/172)

Buradan şunu söylemek istiyorum, Bezm-i Elestte doğrudan doğruya insan aklına esmâlar yüklenirken, neden yüklendiğie lestu biRaBBukum?sizin madde ve mânâ bağınız rücu’ noktanız Rasûlullah ve RaBBul âlemin değil mi? Rahmetenlil- âlemin ve RaBBul- âlemin değil mi?
Belâ-bilakis gerçekten öyle:kâlû belâdediler ki “evet evet!” başka çâre yok..
İşte bu ahd..
biz seninle ahdetmedik mi ey Âdemoğlu?
E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân
Sakın sakınabedeyapma dâimiyet bileliğini ayniyetine yükleme yani ayna yükleme ayn nedir?. yaratılan herşeydir mâsivâdır, ALLAH celle celâluhu’dan gayrısıdır.. sakın sakın bunlardan elde ettiğini sanma sakın ola ki elektriği şu direk getiriyor bu direk getiriyor ora götürüyor deme! deme deYARATANı gör en en uçtakiENi gör yâni eni EN'in ötesini gören lâ ta’budû'ş-şeytâneğer yaparsan sen bunu.. ne yapmayım?. buŞEYvar ya şey, ŞEYler-EŞYÂ var ya.. eşyâlar, olaylar, zamanlar, zannlar vs.ler..
maddî manevî evet var.. işte bunları
tânetme-İKİleme.. bunu iki şey sanma!..
ŞEY: tek şey
ŞEYun: şeyler
ŞeY-tan: İKİşey..

İKİliği Hâşâ, Kâbe’n gibi merkeze oturtup etrafında tavaf etme ve bunun adını da NuR koyma!. mümkün değil çünkü İKİ ŞEYLİKtir ŞEYTANlıktır..
Bunu kim yapar?.ahmak yapmaz, zâten yapmaz!dersin de, ahmak akıl yapar!.. aklın kendisi böyledir, öyle halk edilmiş ki imtihan edile.. başka çâre yok!.
yoksa akıl, oh herkes gelsin buraya istediğini yapsın ne istiyorsa, onu vursun-kırsın-etsin-gitsin!.. öyle değil Sünnetullah!.. bunun akıl mantık ya da neyin nesidir bu!..
sisteme bir bak öyle mi? bir bak sisteme yani nerde bir edebsizlik görübiliyoruz kâinâtın neresinde?
yani canlı cansız kendisine emredilen RaBBulâleminin terbiye ettiği sistemin dışında bir şey var mı?
çam ağaçları
artık burda su yok aşağıdaki dereye inelim!mi diyorlar.
Ya da dağdaki koyunlar
Hasan dağında ot yok, Toroslara geçelim!mi diyorlar!.
Ya da başka bir şey mi düşünüyor, yapabiliyor mu?
Keçiler
artık bıktık keçilikten birazda sığırlık yapalım!mı diyorlar!.
Asla, hayır!.. sesini mi değiştiriyior, neyini değiştirebiliyor?. hiçbir şeyini!..
İlk yaratıldığı gün gibi serçeler hâlâ öyle, kıyamete kadar da öyle olacak/kalacaklar..
İnsan ise, insan aklından dolayı değişmektedir, değiştiğini sanmaktadır.
işte bu
şeytana tapma seninle bir ahdimiz yok mu, bizim bir anlaşmamız vardı!

-evet bi dakika.. Zâhid bir şey soruyar da.. birazdan gelecek.. evet geldi.. hoş geldiniz Zâhidcan kardeşim!..-

NOT: Sohbet yapıldığı târihte aramızda olan Zâhidcan-sevgili Aytül kardeşimiz amansız derdinden vefat ettiğinden bu sohbeti okurken, rahmetli kardeşimizin rûhuna Fâtiha okuyalım in şâe ALLAH!..


İşte buey âdemoğlu biz seninle şeytana tapma diye bir anlaşma yapmadık mı?
ne olur taparsam?
innehu lekum aduvvun mubîn
innehuo var ya o, şüphesiz o’nun hüviyeti yânilekumsizin için yâni MuhaMMedî kun fe yekun lütfunda maddî-mânevî oluşumların içinde adivvun bir da'va edinmektir. Firavunluk da'vası gibi da'vaya götürür siziben de varımdersiniz.. Mubîn bu kesinlikle size beyân edilmiştir.. ne denmiştir..
AHAD ALLAH celle celâluhu'dur.
Ahmed, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem..
Ahd ise senindir lütfen kemâlatını tamamla!..
hani vardı ya yüklendiğin emânet:

إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
İnnâ ‘aradnâ'l-emânete ‘alâ's-semâvâti ve'l-ardi ve'l-cibâli feebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehâ'l-insân(u) innehu kâne zalûmen cehûlâ(n): Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zâlim, çok câhildir.
(Ahzâb 33/72)

emâneti yüklendiğinde.. biz dağa taşa emâneti verdik onlar bunu kabul etmekten çekindiler insan kabul etti zalûmen cehûlâzulm içinde kaldı karanlık çöküverdi.. cehûlâ dışar zulm içinde kaldı.. içerdeki câhil oldu.. kendi içindeki kendi benliği ilâhlığa kalkıverdi böyle yaratıldı buna her insan mecburdur, mahkumdur..
ama her insan bundan çıkmaya muhtaçtır ve me’murdur emredilmiştir yani dert kendindedir devâ kendindedir dert
ilâhedir devâillâllahtır.. dertten kurtulmak diye bir mefhum yoktur.. dertle devâ seviyelendi mi ne derd vardır ne devâ vardır.. ne vardır?. Ahad olan vardır.. kim diyor?. Ahmed aleyhis-selâm buyuruyor emin misin?
Kesinlikle benim ahdim buydu, zâten bunu demekti yani bunu yaşamaktı..
Sözde Sohbette Zevkte ve Hazzda olmaktı..
Bunun için ve bizzât şahidi olmalıydım ben.. onun için ölüm korkusundan, biraz daha yaşayım derdinden ötedeben dün geldim buraya yarın gidiyorum ama, ne dün vardım.. ne yarın yok olacağım.. ezel ne isem ebed oyum ki, bir süre giydiğim bu toprak testiden dolayı varlığım-yokluğum aklıma aittir işte bunu çözdüğüm zaman doğumla ölüm seviyelenecek.. beşiğimle salım seviyelenecek.. cehaletimle zulmüm seviyelenecek!.

Zulm, karanlık demektir, zilaldır, zalldır..
İşte bu zâl'lım, Îsâ’sını doğuracak.. Rûhullah, rûhum ALLAH Rûhu olacak..
İşte onlardır Ahmed aleyhi’s-selâm da olanlar.. onlardır gerçek Âdemoğlu olanlar işte.
ALLAH'ın MuhaMMedî dâvetinde dâimiyet bulanlardır.. onlar, hâzır-nâzır Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'de olanlardır..
öyle dalavere ağzıyla şurasıyla burasıyla
beni de al seni de al ötekini de al!değil.
İbrahîm aleyhi’s-selâm gibidir İbrahîmîdir.. Ne Nemrud, ne cehennemi ne şu, ne bu, hiçbir şey değiştiremez onları..
neden öyledirdeme hemen, kim değişiyor ki.. altın değişiyor mu ateşin içine atsak başımızın tacına koysak ayağımızın altına alsak ne değişiyor..
biz öyle zannediyoruz o öyleyse öyledir.. altın değeri verilen penesler bu gün değilse yarın paslanırlar..
ALLAH celle celâluhuya sığınırız, imkan budur zâten öyle zor ki tasavvuf.. Zordan kastım o kadar neşeli o kadar muhteşem ki hayretler içinde kalıyorsunuz.. neresine bakacaksın o kadar muhteşem ki.. çünkü gönlüm isteyiveriyor Nuhî olmayı aklım diyor ki
Nûhî ol ama Nuh Tûfânını unutma!
Hadi İbrahîmî ol!
Biz ibrâhîmi denedik!buyuruyor değil mi?.
Bedenini ateşe soktuk, nefsini kâinâtta en çok sevdiği çocuk sıratından geçirdik, kadın sıratından geçirdik akıl fikir almayacak şekilde.. hem oğlu hem kendisi baş eğdi ALLÂHu zu'l-Celâl'e.. babacığım emrolunduğunu yap! beni Salihlerden bulursun inşaallah ne bıçağından bahsediyorsun..Allâhu ekber Allâhu ekber!diyen Cebrâil aleyhi’s-selâm'dır..
Lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber!diyen İbrahîm aleyhi's-selâm'dır.Allâhu ekber velillâhi’l- hamd!” diyen İsmâîl aleyhi’s-selâm'dır..
BEDEN, NEFİS, KALB, RUH BİR-liğidir bu..
ŞERİAT, TARİKAT, MÂRİFET, HAKÎKAT BİR-liğidir bu..
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'de olmaktır..
Mutfakla tuvaletin arasındakiler, ağzıyla şurasının burasının arasındakiler, bu böcekler hep buralarda dolacaşaktırlar.. bunlar ne doğdular ne ölecekler.. zâten ölüydüler ALLAH celle celâluhu korusun kızdığım için söylemiyorum üzüldüğüm için söylüyorum!..
Çünkü insan aklı böyle kördür böyle sağırdır böyle kalbi mühürlüdür..


صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَرْجِعُونَ

Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn(yerciûne).: Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Artık onlar dönemezler.
(Bakara 2/18)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Summun bukmun umyun” budur..
Pas vardır fişi soksanız o prize.. pas üreten bir aklı var çünkü.. aklını bir türlü hakka ve hakîkate teslim etmemekte ve teslim olmamakta kullanmamakta çünkü tercihini..
İşin acı tarafı: “Efendim niye tercihi öyle olsun?” demek.

Öyledir kardeşim, Râbiatu’l- Adeviye Ana vardır Mısır’da satılmadığı esir bazarı yoktur.
Çünkü dünyâ güzelidir kim daha çok para veriyorsa öbüründen almıştır.

ALLAHu zu'l-Celâl buyuruyor ki bakın NARdan NÛRa geçen ilk kadını size örnek gösteriyorum; hz.Meryem aleyha’s-selâm ve hz.Asiye aleyha’s-selâm:

وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ آمَنُوا اِمْرَأَةَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِندَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Resim---Ve dareballâhu meselen lillezîne âmenû'mraete fir’avn(fir’avne), iz kâlet rabbi'bni lî indeke beyten fî'l-cenneti ve neccinî min fir’avne ve amelihî ve neccinî mine'l-kavmi'z-zâlimîn(zâlimîne).: Ve ALLAH, âmenû olanlara firavunun eşini örnek verdi: “RABBim, Senin katında cennette benim için bir ev inşa et ve beni firavundan ve onun yaptıklarından kurtar. Ve zâlimler kavminden beni kurtar.” demişti.”
(Tahrîm 66/11)

وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهِ مِن رُّوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتِينَ
Resim---Ve meryeme'bnete ımrâne'lletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhi min rûhınâ ve saddekat bi kelimâti rabbihâ ve kutubihî ve kânet mine'l-kânitîn(kânitîne).: İmran'ın kızı Meryem ki, onun iffeti ahsendi. Bu sebeple onun içine Rûh'umuzdan üfledik. Ve o, RABBinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. Ve o, kânitin olanlardan oldu.(Tahrîm 66/12)

Nur'dan Nâr'a geçen iki gebereni gösteriyorum Lut aleyhi’s-selâm karısı ve Nuh aleyhi’s-selâm karısı.. masal söylemiyorum çünkü Kur’ân-ı Kerim masal kitabı değildir hâşâ!..

ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ كَفَرُوا اِمْرَأَةَ نُوحٍ وَاِمْرَأَةَ لُوطٍ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَقِيلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلِينَ
Resim---Dareballâhu meselen lillezîne keferû'mraete nûhın ve'mraete lût(lûtın), kânetâ tahte abdeyni min ibâdinâ sâlihayni fe hânetâhumâ fe lem yuğniyâ anhumâ minallâhi şey’en ve kîledhulen nâre mea'd-dâhılîn(dâhilîne).: ALLAH, kâfirlere, Hz. Nûh'un ve Hz. Lut'un hanımını örnek verdi. İkisi de, sâlih kullarımızdan iki kulumuzun (nikâhı) altındaydı. Fakat ikisi de ihânet etti. Bu yüzden ikisine de, ALLAH'tan bir şeye (azâba) karşı, onlardan (eşlerinden) bir fayda olmadı (onları kurtaramadılar). Ve onlara: “İkiniz de ateşe girenlerle berâber (ateşe) girin.” denildi.”
(Tahrîm 66/10)

Kur’ân-ı Kerim MuhaMMedî mâverâ kitabıdır, yaşanmak için gelmiştir, yaşanarak şâhid olmak için gelmiştir.
Atmış sene seksen sene fâtiha okuyup fâtiha'nın fe 'sinden kendi vicdânındaki fâtihanın fe-sine gelememiş..
Bu nefs, tıpkı şehir suyunu almıyor da bir damla suya hasret.. Bir damla suya hasret ki, şişeyi dişliyor.. Kâbe’yi dişliyor bu ne kadar acı ve ne kadar vahşi bir olay..


Kâinâtta iki şey var, zannımız ve aklımızın ikilisi..

Alper diyor ki“ben çok zeki adamım aklımla çözerim bunu!”diyor.
Gerçekten çok zekidir ben de diyorum ki: “oğlum aklınla çözemezsin aklın mıknatıs gibidir bir milyar kere bölsen, yine her parçası bir milyar kere ikilikte kalır her zerresinde yine iki uçlu mıknatıscıktır... aklın, düz ayna gibidir sonsuz parçalara bölsen de, sonsuz kere seni gösterecektir her parça ve arkasını göstermeyecektir asla..
Kendi nefsini ve kalbini göremeyeceksin, hep hayal ve yalanda kalacaksın!
Hayalî, satlık ve kiralık bir RaBB arayacaksın ömür boyu!
Hayalî bir cennet ve cehenneme inanacaksın!
Hayalî bir kendine inanacaksın! Ve gerçek kendin olabilmek için “işte ben benim benim sözüme güvenilir ve ben Senin şâhidinim!” diyemeden geçip gidecek insanlar!

Gül can bir yazı hazırlıyor. ben demin baktım gönderdiği yazıya.
Sümeyye Vâlide'mizden bahsediyor en sonunda bir anda gözümden fırladı yaş..
Sümeyye Vâlide'miz ki, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem'e şehâdetini bakın ALLAHu zu'l-Celâl’den önce Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem diyorum çünkü hiçbir şey bilmiyordu o, farz yoktu namaz kılın, oruç tutun, zekât verin yoktu bunlar zinâ etmeyin şarap içmeyin, şunu yapmayın yoktu tüm Kur'ân-ı Kerîm inzal olmamıştı bunlar..
Ne vardı “ İlâhe illâ ALLAH MuhaMMede'r Rasûlullah!”
Sümeyye Vâlide'mize: “Ne diyorsun MuhaMMed hakkında?” diyorlar. O da: “ALLAHın Rasûlu!” diyor.
“Dört parçaya ayırırız her biri bir yere gider kolların, ayakların ne diyorsun!” dediklerinde: “Eşhedu enlâ ilâhe illâ ALLAH ve eşhedu enne MuhaMMeden Rasûlullah!” buyuruyor!..
Bu şehâdet GÖKlere neyle yazılıyor?
Lafıyla yazılmıyor, kanıyla yazılıyor kumların üzerine kanıyla yazıyor kanıyla.. İlk kandır ve ŞEHÎD olan ilk kadındır İslâm'da. Ve de Mescidu'l-Haramın kapısına ismi verilen tek Annemizdir. Bir gün gittiğiniz zaman Altın OLUK'un karşısına gelen İkinci katın dışarıya çıkış kapısının adını "Bâbu's- Sümeyyâ" olarak okuyacaksınız inşae ALLAH.. elbette Suudlar hepsini de yıkmadılarsa...
İkinci kan, kocasının kanıdır.. Ne diyor Ammar radiyallâhu anhu'nun Babası ne diyor Yâsir radiyallâhu anh: “Vallâhi Sümeyye doğru söyledi!”diyor.
Dikkatınızı çekerim, ben bunlara dikkat ediyorum çünkü şunu demiyor “ben de diyorum ki” demiyor. “Vallâhi Sümeyye doğru söyledi!”Görüyor musunuz antipotları görüyor musunuz "ilâhe illâ ALLAH” ların seviyelenmesini!
Var mı İslâm Âlemi'nde benzerleri?..
Belki ebediyyen olmayacaktır, olamayacaktır çünkü o günü getiremeyeceğimiz için, daha İslâm'ın başında bir karı koca bulacaksınız, köle olacaklar âilece.. ikisinin de can ciğer bir çocuğu, ikisinin de aralarında olacak diyecekler ki: “Buyurun paramparça edecekseniz edin ama ilâhe illâ ALLAH ve eşhedu enne MuhaMMede'r Rasûlullah! var!”

Umre'ye gittiğimde Sevr Dağı’na gittik yani benim rûhum, iç âlemim yedi yönlüdür.. çünkü normal değildir insanlara bağlı kalmayı makinalara bağlı kalmayı kurallara bağlı kalmayı istemem.
Bâzı zamanlar olur ki yâni bütün kâinâtın dışına çıkarım!
Çünkü istemem "hadi araba gidiyor hadi bin" demeseler keşke ben kalsam orda..
Sevr Vâdisinde hakîkaten orda olmuştu bu!
Ben orda kalsaydım gece sabaha kadar o Sevr'de kalsaydım Sümeyye Vâlide'mizin o bağırışını duymak ve size getirmek isterdim, böyle isterdim!
ALLAHu zu'l-Celâl'den Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem'den isterdim!
İsterdim ki duyulsun “ilâhe illâ ALLAH ve eşhedu enne MuhaMMeden Rasûlullah!”ı ilk defa kanıyla canıyla îmânıyla ALLAH'ıyla kitabıyla Rasûlullah'ıyla nasıl söylemiş bu kelimeyi.
Nasıl söylenmiş hiçbir farz yokken hiçbir yasak yokken ben kendime baktığım zaman diyorum ki kendi kendime:
“Vallâhi ben Senin cehenneminden daha öte yerlere bırakırım kendimi. Sen beni bana bırakma ya RaBBî!. Rahmetine sığınırım!."
“Şunları yaptım şunları yapmadım şöyle oldu böyle oldu öyle olmadı böyle olmadı!”

Gel kardeşim sonuca gel ALLAH Aşkına iğnenin ucuna bir gel de konuşalım!
Nerden konuşuyorsun istesen bin yıl yaşa, istediğin kadar yaşa ne yapacaksan yap, netice bu!


أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Resim---E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budû'ş-şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).: Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dâir ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.”
(YâSîn 36/60)

Biz seninle bir anlaşma yaptık RaBBulâlemîn Benim, Ahadim!
Bunu sana Ahmed aleyhi’s-selâm söyledi, ahdini unutma sakın! Aklın iki şeyliğe-Şeytanlığa gitmesin!
Aklin, Nakli-Kur'ân-ı Kerîm'i bulsun, bilsin! Aklın kendini BİLsin, nakli BULsun, seviyede OLsun adam gibi “ ilâhe illâ ALLAH ve eşhedu enne MuhaMMede'r Rasûlullah!” desin ve YAŞAsın!
"Ben senin bir numaralı hizmetçinim şah damarından daha yakın sana hizmet etmekteyim! vallâhi bikülli şeyin muhit, hava gibi yuttum!
Her şeyi sana verdim, sen benim halîfemsin!.”
Halîfe nedir bütün özellikleri taşıyandır kefil değildir vekil değildir, gönderilen bir elçi değildir ve halîfe bizzâttır.
Onun için her insan ALLAH celle celâluhu katında birebirdir..
Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem arada aracı değildir..
ALLAH kuluyla başbaşadır Firavun da olsa! Kul Hakkı ve Hayrı hürce tercihten sorumludur..
Onun için buyuruyor:

فَلَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَّفْسَكَ عَلَى آثَارِهِمْ إِن لَّمْ يُؤْمِنُوا بِهَذَا الْحَدِيثِ أَسَفًا
Resim---Fe lealleke bâhiun nefseke alâ âsârihim in lem yu'minû bi hâze'l-hadîsi esefâ(esefen).: Bu durumda eğer onlar, (Kur'ân-ı Kerim'deki) bu sözlere inanmazlarsa, onların arkalarından üzülerek neredeyse kendini helâk edeceksin.
(Kehf 18/6)

Kendini öldürecek misin îman etmiyorlar diye..
Bunlar benim yarattığım bir zerreden, bana neler diyorlar görüyor musun?

أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
Resim---E ve lem yera'l-insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe iza huve hasîmun mubîn(mubînun).: İnsan, onu bir nutfeden nasıl yarattığımızı görmedi mi? Sonra da Bize (karşı) apaçık hasım (düşman) oldu.”
(YâSîn 36/77)

“Yâ MuhaMMed aleyhi's-selâm sen Tebliğ et Tenzir et Tebşir et Şâhidleri ol!” İyi anlayalım diye söylüyorum, iyi anlamazsak akşama kadar tesbih çekeriz sabaha kadar affet affetme, işte cennet cehennem şu bu felan derken geçer gideriz öbür tarafa!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Öyle değil, her anın her işin Kaderi-Kadarı-“AN”ı vardır..
Ve ALLAH Celle Celâlihu her an bir “Şe’en” dedir ve yeniden şu AN yaratıştadır.

وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
Resim---Ve kezzebû vettebeû ehvâehum ve kullu emrin mustekırr(mustekırrun).: Ve yalanladılar ve de kendi hevalarına tâbî oldular. Ve bütün işler kararlaştırılmıştır.” (Kamer 54/3)

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.: Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe'n (ayrı bir tecelli, yeni bir oluş) üzerindedir.(Rahmân 55/29)

Çünkü onun Ana-el İlâhlık vasfı budur!
Her an “ahd” eden el AHAD ALLAH celle celâluhudur.

El Ahadu :
Resim

Onun için KULu OLarak dâima:
Subhâneke Allahümme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke! Estağfirruke veetevbileyke!” der dururuz!.

RaBBî! Ben, tıpkı bir elektronun atomun etrafında döndüğü gibi senin etrafında tavaftayım-SeBBehâdayım!
Gerçekten de öyleyim, devrÂNdayım seyrÂNdayım cevlÂNdayım ve hayrÂNdayım, şu ÂNdayım yani açıkça her ÂN ŞEÂNdayım! Yeniden Yaratılıp durmaktayım elhamdulillahirabbilâlemîNn!

Neden?
Çünkü ben; MuhaMMedî Şûuru BİLiyorum, çünkü ben MuhaMMedî Nûru BULuyorum, çünkü ben MuhaMMedî Sürûrda-esrarda OLuyorum ve de çünkü ben MuhaMMedî O-Nuru hamdolsun YAŞIyorum!.

Nasıl yaşıyorum!?..
“ben” dediğim izafî-iğreti-geçici gölgem NÛRUULAH ki bende el HaYY ALLAH celle celâluhu OL-AN SEN yaşıyorsun Yâ RaBBu’l- âlemîn!
Benim Şahdamarımdan da YAKÎN-AKREB OL-ANım, cAN CERReyÂNım SENsin!.
Benim merkezimin merkezinde-içinde olan SENsin Yâ RaBBu’l- âlemîn!
7 kat göklerde SENi arayanlar, Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jübiter, Uranüs, Neptün, Plotonda dolaşanlar, AKIL ahmaklığının sonsuzluğunda yüzen zavallılardır ki,
Onların EŞYÂ sandığı, Evren mevren dediğin tümü “be” nin altındaki bir “NOKTA” bİLE değildir. Hiçbir şeydir. Hiçbir şeydir!.

İşte Felsefeyle Tasavvufun mühtiş ayrıldığı nokta budur!
İkisi de, zeki insan ister, ikisi de ahmakla uğraşmaz!
Çünkü Anlatsan da ahmak anlamaz, zâten anlamaz!
Felsefeyle MuhaMMedî Tasavvufun farkı nedir?
Felsefede; çok akıllı bir insan, daha akılsız insanları KANDIRIR ve onun teorisini onlar putperest gibi takib ederler!. Bu doğrudur.
Tasavvuf öyle değil tasavvufta Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dahi hiç kimseyi kandırmaz, kimseye bir şey verip almaz, herkesin-her KULun kendisindekini-AKLına EZELde yüklenmeni, yine kendisindekiyle İNANDIRIR ve ondan kendi HAKİKATını doğurur!..
Herkesin kendi içindeki MuhaMMedî Hakikatı, RaBBanî Hakikatını doğrur, ALLAH celle celâluhuya TEVHİDini ve ŞEHÂDETini doğrurur! Ve bir anlamda daha YAŞArken kendi CENNETini doğrurur ve YAŞAtır!..

MuhaMMedî sistemde hâşâ; Allahu zülcelâl, öbür tarafta tesislrer kurmuş işte cennet inşa edilmiş ve de cehennemde ateşlenmiş bekliyor felan öyle bir şeyler yoktur ve bunlar bizim AKLImıza Dünya Diliyle anlatım tarzlarıdır. Herkesin Cenneti Cehennemi kendi Kalbindedir ve götürecektir ve’s-seLÂM!..

Hanifi mezhebinde cennet cehennem şu an el ÂN yaratılmış haldedir!
Evet öyledir, cinler de ALLAH'ın yarattıklarıdır ve şu ÂN yaratık haldedir. Meleklerde öyledir ve bütün yaratıklar şu ÂN yaratıktır zâten!.
Efendim yaratacak mış ?!.
Güzel kardeşim “mışlar, caklar” senin benim için var! Bu mış mışlar senin benim için var!.
Rabbımız için Mümkün değil..
Allahuzülcelâl “KûN feyeKûN” buyuruyor!
Muradullahın, EMrullah Tecellîsi SüNNetullah üzere kâf Nûna varmadan ŞeÂNullaha YAŞAnır!..

Bakınız YâSîn Sûresinin sonunda:

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn: Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.” (Yâsîn 36/82)

Ne yapar ?
“KûN-OL!” Nurun kevne geçişi yani “OLUŞUM” a geçiş!
Zât -> Sıfat ->Esmâ ->Eşyâ-> Olay-< ZamAN -> ZANn..
Dönüşüverir İnsanoğlu AKLında!..
Geri dönersen de doğrudur.. bu teknikteki integral türev gibidir..
Yok oluşu bu bu zamana mekana bağlı değildir ve ALLAH celle celâluhu Kudret Tecellîsidir!
Bizim içindir olan üç boyutumuz dört boyutumuz yedi boyutumuzla ilgisi yoktur!
OLUŞun bu HAM AKLa anlatım SüNNeti-tavrı-tarzı stilidir..
Onun için zâten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'ân'ın kalbi de Yâsin'dir. Kim Yâsin'i okursa, Allah onun okumasına, Kur'ân'ı on kere okumuş gibi sevap yazar." Buyurur.
(Tirmizî, Fedâilu'l-Kur'n, 7; Dârimî, Fedâilu'l-Kur'ân, 21)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Yâsin, Kur'ân'ın kalbidir. Allah'ı ve ahiret gününü arzu ederek Yâsin okuyan kimsenin geçmiş günahı affedilir. Onu ölülerinize okuyunuz." Buyurur.
(Ebû Davud Cenâiz 20; İbn Mace, Cenâiz 4; İbn Hanbel, Müsned V, 26, 27)

Bu konuda her zaman hayranı olduğum aziz KurÂN İmamım Fahreddin-i Razi kaddesallahu sırrahu:
"Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'an'ın kalbi Yasin'dir." Hadis-i Şerifinin yanında, bir de ölüme yaklaşan kimseye YâSîn Sûresinin okunmasının istenilmesini şöyle açıklar:
"O sırada lisanın kuvveti zayıftır, dermandan düşmüştür. Fakat kalb bütün varlığıyla Allah'a yönelir. Öyleyse bu esnada ona, kalbinin kuvvetini artıracak, tasdikini kuvvetlendirecek, iman gücünü artıracak bir şey okunmalıdır. İşte Yasin suresinde bütün bu özellikler bulunmaktadır. Çünkü onda yeniden dirilme, Kıyamet halleri, eski milletlerin durumları, sonlarının beyanı, kaderin ispatı, kulların üstünlüklerinin Allah Teala'ya dayandığı, Allah’ın birliğinin ispatı, Allah'ın zıddı, ortağı bulunmadığının açıklanması, kıyamet alâmetleri, yeniden dirilme ve haşrin gerçekleşmesi, Arasat'ta Allah’ın huzurunda toplanma, hesap, ceza, hesaptan sonra dönülecek yerler gibi bir çok konu vardır. Bütün bu ve benzeri özelliklerin bulunduğu Yasin Suresinin okunması, kişide bütün bu hallerin hatıratını yeniler ve dinin temel konularına karşı uyarıda bulunur, kabir ve kıyamet hallerinden kendisini bekleyen şeyleri hatırlatır."

(İmam fahreddin Razi, Mefatihu’l-gayb, YâSîn Sûresinin Tefsiri)

Konumuza dönelim ve unutmayalım ki, Kur'ân-ı Kerim’in ifadeleri çok geniş kapsamlıdır ve aynı lafızla pek çok mânâya işaret edilmiştir. Çünkü, Kur'ân-ı Kerim Allah’ın sonsuz ilmini yansıtmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, 14 sûrenin başında bulunan harf-i mukatta’ -şifreli (esrarlı) harflerin bir çok mânâyı ifade etmesi, bu esrarlı üslubun bir gereğidir.
Bu cümleden olarak, hecâ harflerinin ismi olarak kullanıldığında, Arapça şekliyle “YÂ=(Y, elif, hemze)nin ebced değeri; 12’dir, “Sin” harfinin ebced değeri ise, 120’dir. Bunun toplamı; 132 olup,
Bu iseHem “MuhaMMed” kelimesinin, hem de “Kalb” kelimesinin ebced değeridir…
Bu tevafuk- birbirine uygunluk., bu harflerin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e baktığını söyleyen âlimlerin görüşlerini desteklediği gibi, “YâSîn Sûresinin Kur’an’ın kalbidir.” hadisi şerifinde geçtği üzere, “kalb” ile olan ilişkisine ışık tutmaktadır Hamdolsun!..

YâSîn Sûresi, Kur'ân-ı Kerimin kalbidir!” buyuruyor Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.
Kalb nedir?. MuhaMMedî makamdır ve bize, YâSîn Sûresinde şunu veriyor ki bir kul;

MuhaMMedî Şuûru gerçekten BİLir,
MuhaMMedî Nûru gerçekten BULur ve
MuhaMMedî Sürûrda gerçekten OLursa,
Kur’ân-ı Kerim o insanın kalbi gibi, o kişinin Mânâ Âleminde kalbi gibi çalışmaya başlar ve de, artık Kur’ân-ı Kerimsiz, O-Nursuz YAŞAyamaz o adam!.
Namaz kılâmaz, oruç tutamaz, “ALLAH celle celâluhu!” diyemez, bir şey diyemez artık Kur'ân-ı Kerimsiz!
Çünkü kalbi durmuş gibidir Allah korusun!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Bu HÂL OLduğu zaman ne olur, ne olur düşünebiliyor musunuz ne olur?.
O yürek Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin yüreği olur!
Acebâsı yok!.. böyle yoksa şeytanın yüreğidir zâten!..
SON-UÇta bir Hizbullahda OLuş vardır bir de Hizbuşşeytanda OLuş vardır Aklı olanlar için!..
Üçüncüsü bir şey varsa ve kim biliyorsa Kur’ân-ı Kerimden bir harf biliyorsa gelsin söylesin!
“aklı olanlar için üçüncü yer var!” desin!.
“Yok efendim arasat var!.”
Arasat var da; hayvanlar için mi var, akılsızlıklar için mi var, özellikle ibret sahnesi için yaratılan için mi var?
Bir suçu günahı olmayan sadece bizim için dekor bizim için tiyatro sahnesindeki dekorlar için Allahu zülcelâlın MuhaBBet FEDâİleri var!.
ALLAHu zulcelâl onlara zulmedecek değil hâşâ!..
Onlar bize hizmet ettiler! İşte bunlar bunlar ister sevâb işlesin, ister günah gibi gözüksün..
Aklı olmayan birisi adam öldürsün ne diyor fetvâ: “Mümeyyiz-iyiyi kötüyü farkeden- değildir serbest bırakın! Adam öldürdü!. Öldürdü ama aklı yok!.”Bunun cennet cehennemi mi var daha, bunu demek istiyorum burada!.

YâSîn Sûresi.. Ve benzeri dört sûredir bunlar tek heceliler..
YâSîn Sûresi, Beden Sûresi gibi..
” ey!.. demektir.. Ahadadiyetin daha doğrusu Uluhiyetin yaşayışa çekilişinde ana hitabıdır.. “eyyy!” der gibi.. “buraya bak!.” der gibi..
Bir dikkat çekiştir.. ama Sîn Nûrunun, sinde oluşu, sînede oluşu..
Düpedüz insanda oluşu müthiş bir şeydir her ŞEY’iyle, her şeyiyle..
Bu dokuz delikli insan.. yedi deliğini beyninin tasında taşır ki; 2 kulak, 2 göz, 2 burun, ve 1 ağız..
Ve en muhteşem muazzam maddeye bakış kafayladır ve antipotu vardır bu yedinin bir de..
Yedi tane de kalb de dediğimiz, iç dediğimiz Mânâ Âleminde kimlik ve kişiliğimizin vardır eğer bu yedi yedi on dörttür..
Kelle Gözüyle Kalb Gözü -> objektif ve oküler gibi SEVİYElenirse,
Kelle Kulağıyla Kalb Kulağı tıpkı bir DÜRBÜNe bakar gibi SEVİYElenirse,
Bu Kelle Burnuyla Ruh Burnu SEVİYElenirse,
Hele bu dil yok mu bu dil ki İKİ çelik kapının arkasındaki -dudak ve dişten bahsediyorum!.-
Kılıçtan keskin ipekten yumuşak, bu müthiş ÂLET yok mu?.
Elif lâm harf lâm kelâm dan bahsediyorum!..
Bu MuhaMMedî Lütfiyetin kevne gelişinin mânâ izahı olan kelâm maddeyi anlatan akıl için lâzım bunlar..
AKLInı ANLAmayan için lâzım değil, aklı olmayan için lâzım değil!.
Aklı olan için lâzım.. Kelâm işte aklın kendisine kendi hakikatını anlatan kendi haberini kendinden veren “NeBe”..
Kendi şah damarından duyan “habli’l- verid” inden DUYan ve DUYduğuna UYan bir AKILdan bahsediyorum!.
İşte bu dil yok mu bu dil TEKtir!.

Ve bu ağız yokmu maddenin GİRdiği mânânın ÇIKtığı bu ağız yok mu bu AĞız!..
İÇerisine ALdıklarının Haram-Helâlığıyla, ÇIKanların Yalan-Doğruluğuyla Dinde Dünya ve Ahirette “insan” lık denilen bu varlığın, kimliğin, kişiliğin hesabını baştan bitiren AĞız ve SÖZü!..

Ama, şimdi, şimdi!.. Ne şimdisi ölecektik, hesaba çekilecektik!..
Çekilecektik zâten de “şimdi”miz ne Olacak?!.
Hesab ortada.. mezara gidince ne yapabileceksin ki!.. sanki birini mi döveceksin, birine ekmek mi vereceksin?..
Niçin kendini oyalayıp da oralardan bahsediyorsun?.
Sen şimdiye gel!. İmkÂNınla İmtihÂN olurken!..
Onun için buyuruyor Allahu zulcelâl: “Şehâdet et!.”
Şehâdet her NEFesin İşidir!..
Ölürkenden önce şimdi en son nefeste.. sadece kabirde değil, anandan doğmadan değil, şimdi şimdi!..
Dün etmiştim, az önce etmiştim!..
Şimdi gene et! Biraz önce etmiştin amma şimdi her ÂN Akan Nehirdir KULLukta..

Şimdi gene et, mutfakta et, tuvalette et, nerde dersen et!
Şah damarından yakın olan RaBBını çıkarmadın/çıkaramazsın!
Yüzük gibi çıkarmadın “KÂLû BEL” SÖZünün Sahibini!..
Sana göre onlar, iyilik-kötülük doğrudur da OLAN nedir?.
OLAN nedir olan, sen mi yapıyorsun?..
Heee!.” DERsin de nefesini veremesen sen miyapıyorsun?.
Kıpırdayıp kalkamıyor musun?.. İster namaz kıl iste, ister birine vurmak iste kolun kalakmıyor değil mi?..
Ne fark ediyor, titreyip kalıyorsun da son NEFesdeki son ŞEHÂDEt ne olacak sayılı NEFeSlerin bitiyor ya!..

İşte bu bu “KUL” “DE ki!.” Nedir?..
KUL, Lütfullahın ALLAH celle celâluhunun LuTFunun Kudret olarak yansımasıdır!..
Kim kime kul der?.
Aklı olana “Kul!” der “De ki” söyle..
Bu “hüve” O’nun hüviyeti.. Hüviyet nedir?.
Hüviyet aklın anlayıp anlatabileceği kimlik ve kişilik kavramına denir.
Mahiyet, onun içindekinin MuhaMMedî yansımasıdır, iç kimlik ve kişiliğidir!.
Mahiyet ve efendim bunlar seviyelenirse maliyet ortaya çıkar, maliyetini görürüz zâten!.
Seviyelenmese de görülür de “Hizbuşşeytan” olarak çıkar!.
SEVİYElenirse “Hizbullah” olarak çıkar!.
“BeyÂN ettik size!” buyuruyor Allahuzülcelâl!
“Böyle yapma, yaparsan “Aduvvun Mübin” olursun!.”
Yani bilerek, isteyerek çok kötü bir dava bildiğin hâlde iddia ettiğin davanla kendi kendine mahkumiyetini verirsin!.”

Veriyor zâten ne diyor “Adam onuncu kattan attı kendini!”diyor değil mi allah korusun?.
Yapacak bir şey yok, ALLAH celle celâluhu hayır versin, dahası yok!.

Kul huvallahu

ALLAH celle celâluhu KİMdir?..

Resim

ALLAH” bir Lafzullahtır ki harfi târifi yoktur ve;
tÂRİFini ÂRİFleri Kendinden BİLirler..
"Neyi Yapar?" sorusun cevabı: "Neyi Yapamaz ki!" dir..
O’nu KENDİne Mahsusluğu-TEKliği-Benzesizliği-Zıtsızlığı kesindir!.
Öyle bir kelimedir ki herkese söylenir de, ona da söylenir değil!..
Kesinlikle ve sadece O’na-ALLAH celle celâluhu'ya mahsustur!.

Ne vardır burada, gözüken nedir?.
“Gözüken iki lâmdan ibarettir efendim bu tarafında elif var öbür tarafında he var!. ”
Anladım anladım “elif” dışandakı senin aklıyın tasavvurları içerdeki de içerdekinin bir şeyleri ama “iki lâm” var ya o, LâNET ve LÜTUF lâmları..
Namaz kılacaksın SALL Edeceksin..
Kâbe’ye dönersen “Allahuekber!” haktır ve “Hizbullah” sın!..
Ya sırtını dönersen işte o zaman şeytana “Allahuekber!” dersin “Hizbuşşeytân!” sın!.. “ALLAH” sözünle kendini Kandırırsın!.

يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ ۖ قَالُوا بَلَىٰ وَلَٰكِنَّكُمْ فَتَنْتُمْ أَنْفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّىٰ جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ وَغَرَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---Yunâdûnehum elem nekun me’akum(s) kâlû belâ velâkinnekum fetentum enfusekum ve terabbastum vertebtum ve ġarratkumu-l-emâniyyu hattâ câe emru(A)llâhi ve ġarrakum bi(A)llâhi-lġarûr(u): Münafıklar müminlere, “Biz sizinle beraber değil miydik?” diye seslenirler. Müminler derler ki: “Evet, ama siz kendi başınızı belâya soktunuz, gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. Şeytan, Allah ile sizi aldattı. Nihayet Allah'ın emri geldi çattı.” (Hadîd 57/ 14)

ALLAH ile kandırılmış olursun unutma!.
Bu tarafa dönüverdin mi “SALL” ULAŞım.. Bu tarafa dönüverdin mi “DALL” SAPış..
Bu iki kelimede sırt sırta Hidâyet ve Dalalet vardır..
İşte bu böylesine bir CELÂLiyet vardır Allahu zulcelâlde Allaha sığnırız!.
Allahu zulcelâl Allahu zulcelâl’e sığınırız Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem Efendimiz gibi!.

Âişe Vâlidemiz radıyallâhu anhâ rivâyet etti ki:
“Bir gece uyandığımda, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi yanımda göremedim. Aklıma, diğer hanımlarından birinin yanına gitmiş olabileceği ihtimali geldi. El yordamıyla etrafı yokladım. Elim ayağına dokundu. O zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin namaz kılmakta olduğunu anladım.. başı secdedeydi. Kulak verdim, hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve şöyle yakarıyordu: “Allah’ım! Senin gazabından senin rızana sığınırım!. İkabından affına sığınırım!. Allah’ım! Başka değil, SENden yine SANA sığınırım. (CeLÂLinden CemÂLine, Gazabından Rahmetine, Azamet ve Heybetinden, Şefkat ve Re’fetine Sığınırım!) ZÂTını senâ ettiğin ölçüde, SENi senâ etmekten âciz olduğumu itiraf ederim!.”(Müslim, salât 221-222; Ebû Dâvûd, salât 148)

Bakınız Allahu zulcelâlin HaYy ReSÛLü, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem buyuruyor!
Kendisinin bu kadar hassas bir şekilde buyurduğu DUÂsı, bize emrettiği bir şeydir!.
Çünkü, Uluhiyettir, TEVHİDdir!.
Çünkü bu, “Lâ ilâheLÂNETinden -> “İllâ ALLAH!” LÜTFuna geçiştir!.
Uluhiyet –ALLAHlık bizZÂT kendisidir, çünkü O, “AHAD” dir! Bu HUDUD ona mahsustur!.
Halk edilenler için ise, bütün bilinemezlik varılamazlık, akıl için sonsuz karanlık oluş, a’mâda-körlükte oluş, hiçbir bilginin imkansız oluşudur!.
Çünkü aklı yaratan O’dur!.. Akıl istediği kadar gitsin desin ki..
Hep Demekteyim ki ZÂHİRde OLAN BÂTINın ANtipotudur..
AKLı kısırlar hemen kum balığı gibi atlar ve “Ne oluyor kardeşim!” deyip DÂRAĞacımı kurarlar!..
Oysa;

6-) YaNıcı-YaNdırıcı-Söndürücü CeM Cünbüşüdür SU..

Resim

2 Hidrojen ile 1 Oksijen Zâhirde bir kıvılcımla yangına dönüşürken;
İKİ-likteki AKIL, TeKlik NAKLiyle Bâtında tevhîdî kemâl kuralları altında BİRleşince Kulluk Yangınını söndürücü hâle gelir.

İlâhî nizâma lâzım ve lâyıkınca uyulmazsa, celâl hâkim olur ve CAHÎM Cehennemi (Yandırıcı cAN Cehennemi) Alevli Ateş İFRATı doğar...
Bu hududsuz birleşim, yanma ve yakmaya sebeb olur.

إِنَّ لَدَيْنَا أَنكَالًا وَجَحِيمًا
Resim---“İnne ledeynâ enkâlen ve cahîmâ(cahîmen) : Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır.”
(Muzzemmil 73/12)

TEFRİTinde ise donma: Zemherîra (Dondurucu Şeytân Cehennemi) olur ki o da hayâtı yok eder.

مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا
Resim---“Muttekiîne fîhâ ale'l-erâik(erâiki), lâ yeravne fîhâ şemsen ve lâ zemherîrâ(zemherîren) : Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak-Cahîm) görülür orada, ne de dondurucu soğuk (Zemheri).” (İnsân-Dehr 76/13)

Î’tidâl içinde ilâhî denge, düzen ve ahenkle (Sünnetullah ve Hududullah içinde) olursa ve tevhid ederlerse iki Hidrojen bir Oksijenle birlikte (“Biz” olurlarsa) SU doğar, SU ise hayydır, hayattır...
İ'TİDALde cAN CeNNeTi..

وَجَزَاهُم بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا
Resim---“Ve cezâhum bimâ saberû cenneten ve harîrâ (harîren) : Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.” (İnsân-Dehr 76/12)

“Can” a Cennettir.
Kemâlâtın Rızâ Ravzasıdır.
“Kün-fe-yekûn!...” Kevseridir.
Kalbî Kemâlâtın Kerâmetidir.
İlâhî İkrâm Ve İhsândır.
Zu’l- Celâli ve’l- İkram'dan…

Tevhid tablosuna bakarsak, SUyun:
1 Âlem H +1 Âlem H + 16 Âlem O = 18 Âlem H2O

+ İlâhe + İllâ = A L L A H celle celâluhu…

Abdulkadir Geylânî kaddesallâhu sırrahu'nun 16.000 âlemini
Ve Rahmeten li'l-âlemin Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem'in 18.000 âleminini düşünür dururdum yıllarca..
El-HÂLIK ALLAH celle celâluhu ya hamdolsun..
Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem'e SALLat u Selâm Olsun!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen nur-ye »

aNKa yazdı:
Acizane bu SuNuM da size ve meraklısına gelsin inşaallah..
Muhammedi Muhabbetlerimizle.


KUL İHVANİ'M-İZ Der ki :

Meraklısına;

Aziz Kadirî Pirimiz Şah Abdülkadir Geylânî (ks) Hazretlerinin eserinde 16 000 âlemi okumuştum ve çözememiştim..
eski çileli günlerimin bir seherinde ricâ ettim de :
"4 Âleminde 4 Âlemi vardır!.." buyurunca:



Şeriatın Şeriatı -Resim- Tarikatın Şeriatı -Resim- Mârifetin Şeriatı -Resim- Hakikatın Şeriatı


Şeriatın Tarikatı -Resim- Tarikatın Tarikatı -Resim- Mârifetin Tarikatı -Resim- Hakikatın Tarikatı

Şeriatın Mârifeti -Resim- Tarikatın Mârifeti -Resim- Mârifetin Mârifeti -Resim- Hakikatın Mârifeti

Şeriatın Hakikatı -Resim- Tarikatın Hakikatı -Resim- Mârifetin Hakikatı -Resim- Hakikatın Hakikatı



Resim Resim
Resim Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Ben öyle düşünürdüm lisedeyken, üniversitedeyken derdim ki: “Biliyordum çünkü ben, 32 kilo değil mi adamın ağırlığı 32 atamo hidrojene çeviririm bunu, yani helyum 2 atom ya çocuk bile biliyor helyumu 2 hidrojene çevirmeyi.. şimdi el ÂN Güneşteki Oksijensiz Hidrojen yangınının esası 2 Hidrojen YANar da 1 Helyum doğurur ve artılarından kâinat DİRLİK Enerjisi alır.. fotosentez vs.. hikâyesi bunun!..

Teknikte, bilimde, optikte, bilgisayarda kullanılan hayâtın temel gereçlerinden olan kristallerde: cam, mika, tuz, şeker v.s. de Kristal SUyu ana gerekliliktir.
Birleşikte Kristal SUyu en zayıf bağla bağlı olanını kaybederse (kristal SU-yunun birazını) bileşiğin şekli bozulur ama madde toz hâlinde kalır (fizikî olarak mevcûd).
Eğer birleşik en sıkı bağlı olan Bileşim SUyunu da kaybederse o madde tüm özelliklerini kaybedip başka bir madde olur (kimyevî...).
Kaya tuzu toz tuzNa (sodyum) + Cl (klor) gibi...

DNA çekirdeği = HAYY Tohumunun düğümünü çözmede H2O = Su, üremeyi= hayâtı başlatandır...

Suyun temel taşından biri olan Hidrojen’in esas hüneri güneştedir.
Güneşin Merkezindeki (İçindeki: ÖZ-ündeki) sıcaklık 20x106 C0, Muhitindeki (Dışındaki: Sathındaki) 8000C0 dir.

İnsan oğlunun ilâhî veri olan akıl ve ilimle çözdüğüne göre:
Güneş'de 1 sn.de:

Resim

1 sâniye dense de BİLen BİLirki “AN” dadır.
Bir ANda 1 Hidrojen 1 Hidrojen'le Oksijen'siz YANarak!! EŞ-leşip BİZ-İZ dediklerinde doğan BİZ-BİR-İZ Helyum'u ve El-HAYY HAYYatın Temel Gıda Kaynağı, Isının Işığın Menbağı Yeşil ATEŞin Can bağı ARTIK-a Ne Demeli!!!

الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ
Resim---“Ellezî ceale lekum mine'ş-şeceri'l-ahdari nâren fe izâ entum minhu tûkıdûn(tûkıdûne) : O ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz”
(Yâ-Sîn - 36/80)

Nedir bu ATEŞli Yeşil AĞAÇ?.

MCn genel formüldür.
C üssündeki n= sıfırdan sonsuza kadar değerler alır.
n=0 olduğunda C0= 1 eder ve MCn=M olup MADDE-dir..
n=1 olduğunda C1= C eder ve MCn=MC olup KUVVET-tir..
n=2 olduğunda C2= C2 eder ve MCn =MC2 olup ENERJİ-dir..
İnsanoğlu şimdilerde n=3 nedir bulmaya çalışmaktadır.

İşte bu noktada derim ki n=3 ve ötesindeki bir gücü göndermekte RABBu'l-âlemin Güneşle ki bu “HAYY” ın ANA ihtiyacıdır ve her AN ambalajlanıp SALLınmaktadır durmadan…

Bu ARTIK içinde gelen Isı, Işık veyâ her ne ise sâdece bu gelenle Bitkiler fotosentez yapabilmekte TÜM CANlıların ilk ve ANA Besinini yapmaktadırlar.
Sonra OT yiyenleri ET yiyenler yer de İnsan ise her ikisini de yiyerek gıdâlanır.
Böylece ömür boyu hücrelerinin enerjsini Yeşil AĞAÇ-ATEŞten alır..

Dış ısınmada da temel ısı kaynakları da bitkisel ve dolayısıyla GÜNEŞ'tir.
Odun, kömür, petrol vs.. Hepsi temelde GÜNEŞ kökenlidir ve SU ile İçİçedir..

Demem o ki;
CAN dediğimiz “HAYY” esmâsının DİRİ-lik yatağı Hidrokarbon'dur. Onun için “Can”ın tek yakıtı bitkilerdir. Temelde bitki vardır.
Bitkiler ise sâdece ve sâdece güneş enerjisi ile fotosentezi yapıp Hidrokarbon üretebilir.
İnsanlar ve hayvanlar da onu bitkilerden alırlar.
Et yiyen, ot yiyeni yer. Ot yiyen de kesinlikle bitki yer... Yoksa DİRİ-lik biter...
Enerjinin de ötesinde DİRİlik işlevininin devâmını sağlayan Güneş'in ve Hidrojen'in hünerlerini insanoğlu henüz çözmüş değil.

Resim---O ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz”...

Arablar, merh ve afar ağaçlarını sürterek alevlenmeyle ateşi yakıyorlardı.
İnsanın içindeki canı için gerekli her türlü enerjinin (iç enerji, dirilik enerjisi) potansiyel kaynağı bitki olmakla berâber, dış enerjinin (kömürlerin petrolün v.s.) de kaynağı yine bitkidir.
Yeşil ağaç, ateş-enerji yüklüdür. Diriliğin tek deposu Yeşil Ateş...
BİTKİ ve İNSAN arasında köprü HAYVAN-lar olup her birinin ayrı bir yaratılış hikmeti vardır.
Kâinâtta en Mükemmel ve Mükerrem varlık İNSAN-dır.
Her türlü Yaratıklar emrine Musahhar hazır kılınmıştır…

Azîz can kardeşlerim;
Bırakalım safsataları da can kulağınızla, Bizim kulağımızla, bir de BİZ-den dinleyiniz!..
Bizim RABB’ımızın Kâinât Kur’ân-ı Kerîm’ini,
Bizim peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gözleriyle görüp İhsân Rızâsına ulaşalım!..

Şimdi Akılperestlere göre ben DELiyim ya, o zaman oksijeni 16 tane hidrojen yaparım!.
Tüm Elementlerin hepsini tek Çekirek tek elektorunlu Hidrojen yaparım!.
Bütün kâinât doldu mu tek atomla?!.
Doldu hidrojenden başka bir şey kalmadı!..
Çok güzel çekerim bir“tane”sini ve ona sorarım ki:“KİM yarattı seni?” “Beni bir hidrojen yarattı!”dese..
Yaratan sanılan hidrojenlerin tümüne tek tek zincirleme sorarım da, aklımın durduğu-bittiği ANda: “Yeter artık!”dediği ANdaki HİDROJEN dediği gerçekten Yaratılmayan yaratan “ALLAH celle celâluhu”dur..
Gerileri yaratıldığı için değildir..
Çünkü aklım iflas etmiştir!.“Yeter!”demiştir!..

Haa “pes!.”mi demiştir, hayır son nefese-YAKÎNe/RÜŞDe ERinceye kadar vızırdar durur ki yapısında vardır bu İmtihan ihtilafı İKİliği- “ŞEY-t-ÂN”lığı..

Sonra soyut bütün seslere sorarım!.
Yaratılmayan Yaratan sestir O tek Yaratan!..

“Enerji!” mi diyor?.
Hani ahmaklar diyor ya “yaratılmayan, tüm enerjileri yaratan ve yaratılmayan enerji!”öyle diyorlar ya!..

Bir zamanlar bendeniz Kartal iken DSİ de çalışırken,
Beşkonak Barajı ile ilgili japonyadan profosörler geldi..
Bir tanesi tasavvufçu Japon tasavvufçusu imiş.
Volkan diye de bir genç var ekipte tercüman da.. İngiltereye DSİ-Devlet Su İşleri mastıra göndermiş.. Ordakendisi ataist ve ters bir insanken İngilizce mesnevîyi bulmuş “Fîmafîh” i bulmuş Mevlânâ Hazretlerinin.. Âşık olmuş onlardan coşuyor moşuyor..
Japona demişler ki “KulihvÂNi de Tasavvufçudur, bu işi şöyle-böyle yapar!” derken geldi çocuk haşır-neşir oluyor.. Profösörleri de getirtti tercüman ve o işin inşaattaki adamları.. Onlar konuşuyorlar kendi aralarında deniz kenarında oturuyoruz..
O profosör bana sorular soruyor, cevâplar veriyorum..
Adam benim tersten vuruş soru-cevaplarımla bağrını dövüyor, kafasını dövüyor, kalkıyor dolaşıyor ve düşünüyor.. Çok hoşuna gidiyor, böyle mest oluyor..

Dedim ki benim de, ona bir sorum var: “Mâdem böyle ANLAyaBİLmekte de niye güneşe tapıyorlar, Neden AYRıyız?!.”
Ona söylediği zaman adamın gözünden yaş akmadı fakat gözünün içi hep yaş doluydu omuzlarımdan tuttup gökteki güneşi gösteriyor ve diyor ki: “O değil benim benim taptığım güneş burada!” deyip bağrına yumrukla vuruyor:“Burdaki güneş!”Ben de kalktım sarıldım ve: “Desen ya sende RaBBul âleminin kulusun! Sen O’na güneş diyorsun’ oysa herkes senin gökteki güneşe taptığını sanıyor, bayrağınızda var, buranızda var, şuranızda var!” dediğimde hıçkırmaktan hem tercüman genç hemde üstad konuşamamaktaydı.. bu da bir maSALL mış.. miş..

İşte bu “AHADiyyet” sınırında buluşanlar “KİM” i bulurlar karşılarında?
ALLAH celle celâluhuyu BİLirler-BULurlar-OLular vede Hayyatlarında ŞÂHİDi olarak YAŞArlar Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin PÂK YÜREĞİnde Hâlis-Muhlis-Sıddık bir MuhaMMedî KULu OLarak İnşae ALLAHu Teâlâ!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Uluhiyeti böyledir.. çünkü gerçeği budur…

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---Kul huva(A)llâhu ehad(un): De, o: Allah tek bir (ehad) dir
(İhlâs 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---(A)llâhu-ssamed(u): “Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)
(İhlâs 112/2)

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
Resim---Lem yelid velem yûled(u): O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.”
(İhlâs 112/3)

وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---Velem yekun lehu kufuven ehad(un): Hiçbir şey Onun dengi (ve benzeri) değildir.”
(İhlâs 112/4)

kulhu vallahu ahad allahussamed
Alah sameddir.. medd neydi medde varya kuranda da vardır ne bileyim ben üç medlikler beş medlik üç elif miktarı çek med bildiğimiz uzatmaktır. Med, MuhaMMedî dâimiyettir kardeşim.. maddî mânâ dâimiyettir maddenin dâimiyeti de MuhaMMedî dir ilk noktadan dolayı mânânın mahiyetidir..
Çünkü ilk noktanın HAREKETinden madde, HAREKEsinden mânâ doğar.
Onun için buyuruyor ALLAHu Zü'l-Celâl: “Kâinâtı ben yarattım! Bedenini ben yarattım! Fiillerini ben yaratmaktayım! Düşüncelerinizi de ben yaratırım..” buyurmaktadır.

وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallâhu RaBBul âlemîn(âlemîne): Ve âlemlerin RaBBi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvîr 81/29)

2 tane âyet var.. siz tercih edersiniz hak verildiği için ve gerçekten siz bir zulum edilmiyorsunuz tam tersine sizi yaratan ALLAHu Zü'l-Celâlin yüceliğini onun adına yaşıyorsunuz..
Bunda ne var yahu, bunda ne var, ne cenneti ne cenneti!.. Fiilen şu anda yaşayanı yaratan ALLAHu Zü'l-Celâl, gerçek Hayy olan ALLAHu Zü'l-Celâl!.
Şah damarından yakın olan RaBBından daha büyük bir cennet varsa Allah aşkına bir gösterin hangisi o!..
Cenneti küçümsemiyorum ceNNet bu çünkü.. öyle buyurmuyor mu ya:

Bismillâhirrahmanirrahîm.

أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim--- "Yâ eyyetuhe'n-nefsu'-mutmainneh(mutmainnetu): Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis
(Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim--- "İrciî ilâ RaBBiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten): Râzı olmuş ve kendisinden râzı olunmuş bir halde RABBine dön.
(Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim--- "Fedhulî fî ibâdî: Artık kullarımın arasına gir.”
(Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim--- "Vedhulî cennetî: Cennetime gir.” (Fecr 89/30)

Ey tatmin olmuş nefis..
neden tatmin olmuş?
Neden olacak otunu çöpünü şununu bunununu görmüş Dünyayı bir şey sanmış.. sonra vaah demiş aklı başına gelmiş.. aklının aklı başına gelmiş.. adamın değil aklının aklı başına gelmiş.. kendi özünden kendi güneşi doğmuş.. kendi RaHMinden kendi İSAsını doğurmuş, kendi Ruhullah'ını bulmuş, mârifete ermiş.. İŞte o zaman işte o zaman ne buyuruyor:

"Yâ eyyetuhe'n-nefsu'-mutmainneh.. İrciî ilâ RaBBiki râdıyeten mardıyyeh.. Fedhulî fî ibâdî.. Vedhulî cennetî..”

Sırat dedi onun RaBBine nasıl? Ya RaBBi radiyeten!. Nasıl yani?..
Kendinden razı ol!. Oldum!.. Allah aşkına bir de ALLAHu Zü'l-Celâlin dostları var açık seçik ortada net.. Net açık-seçik kardeşim net anam babam gibi net.. yediğim ekmek gibi net.. içtiğim su gibi net.. aldığım nefes gibi net..
Bir razı olsan ya sen bir..
Razı olmayacak mısın Kâbe’ye dönmeye, mâdem namaz kılacaksın radiyeten işte o zaman göreceksin ki Allah ve Rasûlullah senden razıdır.. merdiyeten oldum çok şükür.. Devâm et Yâ RaBBi!.. ne buyuruyor “Fedhulî fî ibâdî” Hoş geldin ebedîlerin içine sağol.. Bakın yukarda “; içine gir!” buyururken,
Vedhulî cennetî” “cennetimin içine gir” demiyor “cennetime dahilsin” cennetime dahilsin içini felan yok iyi bakın âyete bu ne demek bende sanıyordum ki ne bileyim ben Barbaros bir adam bende bir adamım öteki de bir adam beriki de bir adam çok adam var herkesin hamd olsun RaBBı var içinde bekliyor felan sanıyordum. Barbaros da diyor ki “yok hocam öyle değil diyor öyle biçim şey varki diyor testilere vurdu vurdu Rahmetenlil âlemin rahmeti, ne testi kaldı ne su kaldı.. “ey testiler testiler” derken birde baktık ki ne testi ne de bir şey.. tek “Vedhulî cennetî” kaldı.. ne ibad kaldı ne de ikab hiçbir şey kalmadı meğer “SUyun testisi BUZdan imiş!” evet öyle diyor öyle diyor..

''Kulhuvallahu ahad Allahussamed''.. Allah sameddir “medd”in sahibidir ALLAH celle celâluhu sürekli devâmlılığın sahibi Yaratandır.. Yaratık neyi yaratacakmış işte geliyor gidiyor geliyor gidiyor uyuyor kalkıyor neyine sahib çıkacaksın ki kendine kimlik kazandırdığı vakit böyle bir sıkıntıya düşüyor düşünce meselesi değil hakikat böyle ALLAHu Zü'l-Celâlin muhteşemliğini her yerde her zaman ve her halde şehâdetiyle YAŞAmak şerefi muazzam bir şeydir.. çünkü şu ana İŞTİRAKtir, şimdiye İŞTİRAKtir, fiilen İŞTİRAKtir.. bu bir üstünlük alçaklık değildir, bu normal olandır, gerçek olandır, HAKK OL-ÂNdır ve de HAYY OL-ÂNdır..
Hakkı DUYup Hayra UYmak nedir?
Nedir HAYR?.

HAYR, RuBuBuyit SıRRını yaşayıştaki hakikattir..
HAKK nedir?. maddî ve manevîKÛN fe yeKÛN” ların “oluş” ların hakikatını duymaktır.. yani kaza ve kadere duymaktır.. Muradullahı ve Emrullahı DUYmak ve UYmaktır.. Muradullah'ı DUYmayan kişi Emrullah'a neden UYsun?
İsterse bin kere ezan okunsun! Umurunda mı adamın, çünkü namaz umrunda değil ki ezanı ne yapacak?
ve kalu semiğna ve ateğna” vallahı duydum ya, Sümeyye Ana gibi çarmıha gerseler boşa gererler, derimi yüzseler nesibi gibi boşa yüzerler çünkü benim zerrelerim değil atomlarım dönüyor “yussebuhu semavatı ve’l-ard” diyorlar bütün sistemle beraber dönüyorlar..
Sonsuz atom içinde dönüyorlar istesen de dönüyorlar istemesen de dönüyorlar..
Bu tatmin olmuş bir aklın işidir..
Evet bu gün çok özür dilerim içim savruk deli değil zır deli yani kendi kendimle konuştuğumu farz edin.. eksik olanları almayın, normal olanları seviyeleyin kendinizle demek istiyorum..

Nedir nefis? çünkü ben Kur’ÂN-ı Kerim'i çok seviyorum çok seviyorum o kadar çok seviyorum ki anlatmak mümkün değil..
Çünkü Kur’ÂN-ı Kerim “KÛN fe yeKÛN”un şu ANda bize gelen sanki KebÂN’dan benim makineye gelenin elektrik gibi en tazesi ve şu ANda “OLAN”ı..
Yani “Allahu el hamd” demeden “bismillâhi” demede ALLAHu Zü'l-Celâlin kelâmı bende, ANında, bir ANda bende..
Nedir bu? bir saniye kesilse ne ses kalır ne makine kalır ne ben ne sen kalırsın bu ne biçim bir “Samed”dir ki, bu devâmlılğın sahibliğini bana yüklemesi ne kadar muhteşemdir ki;
EŞYAsı benim ESMÂsı benim!. Benim olmayan neyi var Allah aşkına şah damarımdan yakın..
Bu benim değilde kimin?
Bu ben’e ben diyorsam eğer ben.. ne istiyorum daha anlamıyorum.. aklıma diyorum “ne istiyorsun sen, ne istiyorsun?
UYansın diye istiyorum ayıksın diye istiyorum bir şey yok diyorum ne korkacak bir şey var ne de umacak bir şey var!.
Bir derde düşmesin “cehennemden kurtulsaydım cenneti bulsaydım!” demesin.. böyle bir şey yok SEVİYEleyi versin.. Desin ki “güneş doğarsa artık gece gündüz yok,
ilâhe illâ ALLAH MuhaMMede'r Rasûlullah” varsa bir şey yok artık bunu onun için buyuruyor:
ya eyyuhennefsi mutmaine
Tam iman etmiş buyuruyor.. iman nedir?.
Nurullah'ın, MuhaMMedî tam anlamında senin oluşudur mutlak olarak..
Bunun için ne yapayım bir şey yapmana gerek yok!
''NÛR-u MÎM'' olan aklını Nurullah olan AKLınla SEVİYEleyiver ALLAH aşkına!.
Bir iki kelime söyleyeceğiz “ ilâhe illâ ALLAH MuhaMMede'r Rasûlullah” bitti.

İşte bu sonsuz samedin, düşünebiliyor musunuz şu anda kâinâtta ne kadar atom dönmekte, ne kadar sonsuz seyyâreler dönmekte, ne kadar kaderler dönmekte, insanlar gülmekte ağlamakta ve yaşamakta!..
Bütün bunlar kargaşa zerresi bile olmadan nasıl akıp gitmekte!.
Ne muhteşem bir hal, ne muazzam bir şey şu insan aklı, sadece “hamd olsun!” demekten başka bir şey yapamaz!.
Yani silm olmuş akıl, SELÂMa ermiş dâru’s-selâm cennet olan AKIL.. CeNNet darusselâm olan AKILdan bahsediyorum!.
Silm akıl nedir?
Silm akıl” yani öyle uydurulmuş mu kelâm?.
Silm diye mi geçmiş yok efendim yok yani silm buyuruyor teslim olmuş.. Düşmüna mı teslim olmuş, kime teslim olmuş, kaçakmıymış ?.
Kendini BİLmiş.. Kendini bilmiş.. Kendini bildiği anda RaBBini; BİLmiş, BULmuş, ne OLmuş NÛR-u MuhaMMed OLmuş hamd olsun!..
Eee Nurullah'ı yaşamış desen ya.. gerçek şâhid, yalancı değil, vallahi değil hamd olsun!..
Eee nerde o cennet gösterirmisiniz bana?
Ben ayağının altını öpmeye şeref sözü veriyorum..
İnsanlar bunu öyle diyorlar ya “ayağının altını öperim” şöyle böyle felan.. Ben zâten onlara inanmıyorum “canımı veririm sana” felan diyorlar öyle şeyleri sevmiyorum.. Saçının telini vereceğini bilmiyorum..
Yani diyorum ki bu laflar mesele değil mesele sen bana şah damarımdan yakın olandan haber getir.
Ben RaBBımın sesini tanırım, ben Kur'ÂN-ı Kerimimizi seviyorum..
Yâsîn.. Sîn, sana verilen Nurullah nasibinin sendeki tecelli yüküdür tümüdür..
Esmâ yüklenmiştir, kader yüklenmiştir, eşyalar yüklenmiştir, hayatın yüklenmiştir, çoluk-çocuğun varlığın, aklın fikrin..
Sen Allah katında ALLAHu Zü'l-Celâlin var olduğu gibi varındasın, gözbebeğisin senden başka kâinâtta sen olan birisi yok..
Küllî ŞEY bütün, ALLAHu Zü'l-Celâl de dahil herkes hizmetinde..
Gel Allah aşkına mütmainne ol!.
Hadi gel razı ol, hadi gel merdiyeten ol, hadi gel içimize gir, işte cennet..
Cennet burası değilse söyle nerdeyse git ora git, orda ol, ne edeceksen et!.
Yani kime söyleyorum tâbi ki, kendime söylüyorum, kendime söylüyorum kendim kendim kendimin canım kanım imanın varlığım geçmişim tümü ve geleceğimin tümü olan kendi öz çocuğuma söylüyorum..
Çocuğum gibi olanlara söylüyorum, kardeşlerime söylüyorum..
Bir şey-çıkar için de söylemiyorum!.
Benim kendimin böyle problemlerim var, insan olmamdan dolayı, aklımın olmasından dolayı, son nefese kadar yapmak zorunda olduğuma inandığım bir şey var!..
Doğmamış torunlarıma bu günün izlerini aktarmam gerekiyor arada boşluk bırakmamam gerekiyor..

لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ
Resim---Li tunzire kavmen mâ unzire âbâuhum fe hum gâfilûn(gâfilûne).: Babaları uyarılmamış bir kavmi, uyarman içindir. Çünkü onlar gâfillerdir.(YâSîn 36/6)

kim uyarmadı babalarını?.
Kimin babası kör sağır ve kalbsizse onlar.. zincirleri kesiliverdi çocukları perişandır şu anda.. onun için analarımız, bacılarımız, oğullarımız, kızlarımız kim kiminle olduğu belirsiz, mecNÛN gibi dönmekteler havada…

Çıkın İstanbul sokaklarına Antalya sokaklarına bir bakın!.
Kim var bu adamların kıblesinde?..
Ne var, çocuk mu var, çoluk mu var, insanlık mı var, akıl mı var, fikir mi var, vicdan mı var ne var?.
Mutfak mı var, tuvalet mi var ne var?.
Bir hayvanın bile etrafında döndüğü bir zikkesi-BAĞı var etrafında döner!.

Zikke : hayvanların bağlandığı zincir bağını sabitleyen toprağa çakılan demir kazık.

Kimin etrafında dönüyor bunlar serseri mayın gibi kafalar ve akıllar..
Girin caminin içine, girin Kâbe’ye, gidin meyhâneye, gidin görün de ne değişiyor!.

Onun için diyorum ki, bu gün en büyük hizmet Allah için ALLAHu Zü'l-Celâlin Şeriat-ı Garrasına bir katkıda bulunmak değil bizler için.. Onu yapan büyüklerimiz var, biz ÇÖL köpeğiyiz ben kendim için biz KıtMÎRiz biz MuhaMMed aleyhi’s-selâm ın bu çöldeki izlerindeki tozu dilimizle yalarız!.
Arkamızdan gelenler altın gibi İZi görsün!” diye pırıl pırıl görsün diye yanılmasın diye ayrılmasın, gayrımlasın, devrilmesin diye burnumuzla Kâbe’nin Kudretilluah'ın keremullah'ın kokusunu hamd olsun alırız!.
ALLAH celle celâluhu burnumuzu ve dilimizi hamd olsun korumuştur da av köpeği gibi MÂNÂ Kokusunu ALaBİLmekteyiz!...
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

İşte bu “AHADiyyet” sınırında buluşanlar “KİM” i bulurlar karşılarında?
ALLAH celle celâluhuyu BİLirler-BULurlar-OLular vede Hayyatlarında ŞÂHİDi olarak YAŞArlar Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin PÂK YÜREĞİnde Hâlis-Muhlis-Sıddık bir MuhaMMedî KULu OLarak İnşae ALLAHu Teâlâ!..

Uluhiyeti böyledir.. çünkü gerçeği budur…

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---Kul huva(A)llâhu ehad(un): De, o: Allah tek bir (ehad) dir.(İhlâs 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---(A)llâhu-ssamed(u): “Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)(İhlâs 112/2)

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
Resim---Lem yelid velem yûled(u): O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.” (İhlâs 112/3)

وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---Velem yekun lehu kufuven ehad(un): Hiçbir şey Onun dengi (ve benzeri) değildir.” (İhlâs 112/4)

kulhu vallahu ahad allahussamed
Allah sameddir.. medd neydi medde varya Kur'ÂN-ı Kerim'de de vardır ne bileyim ben üç medlikler beş medlik üç elif miktarı çek med bildiğimiz uzatmaktır. Med, MuhaMMedî dâimiyettir kardeşim.. maddî mânâvî dâimiyettir.. maddenin dâimiyeti de MuhaMMedî dir.. ilk noktadan dolayı mânânın mahiyetidir..
Çünkü ilk noktanın HAREKETinden madde, HAREKEsinden mânâ doğar.
Onun için buyuruyor Allahu Zü'l-Celâl: “Kâinâtı ben yarattım! Bedenini ben yarattım! Fiillerini ben yaratmaktayım! Düşüncelerinizi de ben yaratırım..” buyurmaktadır.

وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallâhu RaBBul âlemîn(âlemîne): Ve âlemlerin RaBBi ALLAH dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvîr 81/29)

2 tane âyet var.. siz tercih edersiniz hak verildiği için ve gerçekten siz bir zulum edilmiyorsunuz tam tersine sizi yaratan ALLAHu Zül-CELÂLin yüceliğini onun adına yaşıyorsunuz..
Bunda ne var yahu, bunda ne var, ne cenneti ne cenneti!..
Fiilen şu anda yaşayanı yaratan ALLAHu Zül-CELÂL, gerçek HaYY OLAN ALLAHu Zül-CELÂL!.
Şah damarından yakın olan RaBBından daha büyük bir cennet varsa ALLAH aşkına bir gösterin hangisi o!..
Cenneti küçümsemiyorum ceNNet bu çünkü.. öyle buyurmuyor mu ya:

Bismillâhirrahmanirrahîm.

أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---"Yâ eyyetuhe'n-nefsu'-mutmainneh(mutmainnetu): Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis
(Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim--- "İrciî ilâ RaBBiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten): Râzı olmuş ve kendisinden râzı olunmuş bir halde RABBine dön.
(Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---"Fedhulî fî ibâdî: Artık kullarımın arasına gir.”
(Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---"Vedhulî cennetî: Cennetime gir.(Fecr 89/30)

Ey tatmin olmuş nefis.. neden tatmin olmuş?
Neden olacak, otunu çöpünü şununu bunununu görmüş Dünyayı bir şey sanmış.. sonra“vaah!”demiş aklı başına gelmiş.. aklının aklı başına gelmiş.. adamın değil aklının aklı başına gelmiş.. kendi özünden kendi güneşi doğmuş.. kendi RaHMinden kendi İSAsını doğurmuş, kendi Ruhullah'ını bulmuş, mârifete ermiş.. İŞte o zaman işte o zaman ne buyuruyor:

"Yâ eyyetuhe'n-nefsu'-mutmainneh.. İrciî ilâ RaBBiki râdıyeten mardıyyeh.. Fedhulî fî ibâdî.. Vedhulî cennetî..”

Sırat dedi onun RaBBine nasıl?
Ya RaBBi Radiyeten!.
Nasıl yani?..
Kendinden razı ol!.”.. Oldum!..
ALLAH aşkına bir de ALLAHu Zül-CELÂLin dostları var açık seçik ortada net..
Net açık-seçik kardeşim net anam babam gibi net.. yediğim ekmek gibi net.. içtiğim su gibi net.. aldığım nefes gibi net.. Bir razı olsan ya sen bir..
Razı olmayacak mısın Kâbe’ye dönmeye, mâdem namaz kılacaksın radiyeten işte o zaman göreceksin ki ALLAH ve Rasûlullah senden razıdır.. Merdiyeten oldum çok şükür.. Devâm et Yâ RaBBi!.. ne buyuruyor: “Fedhulî fî ibâdî” Hoş geldin ebedîlerin içine sağol.. Bakın yukarda “; içine gir!” buyururken,
Vedhulî cennetî” “cennetimin İÇİNE gir” demiyor… doğrudan doğruya “cennetime dahilsin
“cennetime dahilsin içine” felan yok iyi bakın âyete.. bu ne demek ben de sanıyordum ki ne bileyim ben Barbaros bir adam, bende bir adamım, öteki de bir adam beriki de bir adam.. çok adam var herkesin hamd olsun RaBBı var içinde bekliyor felan sanıyordum...
Barbaros da diyor ki:“yok hocam öyle değil!”diyor.. “öyle bir biçim şey var ki diyor testilere vurdu vurdu.. Rahmetenli'l-âlemin rahmeti, ne testi kaldı ne su kaldı.. “ey testiler testiler” derken birde baktık ki ne testi ne de bir şey.. mEĞER ''SUyun TESTisi BUZdan''mış.. NÛRullahtanmıŞş…
Tek “Vedhulî cennetî” kaldı.. ne ibad kaldı ne de ikab hiçbir şey kalmadı meğer “SUyun testisi BUZdan imiş!” evet öyle diyor öyle diyor..

''Kulhuvallahu ahad Allahussamed..''
Allah sameddir “medd”in Sahibidir ALLAH celle celâluhu sürekli devâmlılığın sahibi Yaratandır..
Yaratık neyi yaratacakmış işte geliyor-gidiyor geliyor-gidiyor uyuyor-kalkıyor neyine sahib çıkacaksın ki kendine kimlik kazandırdığı vakit böyle bir sıkıntıya düşüyor..
düşünce meselesi değil hakikat böyle..
ALLAHu Zül-CELÂLin muhteşemliğini her yerde her zaman ve her halde şehâdetiyle yaşamak şerefi muazzam bir şeydir..
Çünkü, şu ANa iştiraktir, şimdiye iştiraktir, fiilen iştiraktir..
bu bir üstünlük alçaklık değildir, bu normal olandır, gerçek olandır, HAKK OL-ANdır ve de HAYY OL-ANdır..

Hakkı DUYup Hayra UYmak nedir?
Nedir HaYR?.
HaYR, RuBuBuyit SıRRını YAŞAyıştaki Hakikattir..
HaKK nedir?.
HaKK.. Kaza-Kader Hakikatıdır
maddî ve manevî “KûN fe yeKûN” ların “OLUŞ” ların Hakikatını DUYmaktır.. KAZAyı DUYmak KADERe UYmaktır.
Muradullah'ı ve Emrullah'ı DUYmak ve UYmaktır.. Muradullah'ı DUYmayan kişi Emrullah'a neden UYsun ki?
İsterse bin kere ezan okunsun! Umurunda mı adamın, çünkü namaz umrunda değil ki ezanı ne yapacak?
ve kalu semiğna ve ateğna” vallahı duydum ya!..
Sümeyye Anamız gibi çarmıha gerseler boşa gererler, derimi yüzseler NesiMî gibi boşa yüzerler..
çünkü benim zerrelerim değil atomlarım dönüyor “yussebuhu semavatı ve’l-ard” diyorlar bütün sistemle beraber dönüyorlar.. SeBBeha ZİKR-i DÂİMimndeler.. ezel-ebed HamdolsuNn!..
Sonsuz atom içinde dönüyorlar.. istesen de dönüyorlar istemesen de dönüyorlar!..
Bu tatmin olmuş bir aklın işidir..
Evet bu gün çok özür dilerim.. İÇim savruk, deli değil zır deli.. yani kendi kendimle konuştuğumu farz edin.. eksik olanları almayın, normal olanları SEVİYEleyin kendinizle demek istiyorum..

Nedir nefis?
Çünkü ben, Kur’ÂN-ı Kerimi çok seviyorum çok seviyorum o kadar çok seviyorum ki anlatmak mümkün değil.. Çünkü Kur’ÂN-ı Kerim “KûN fe yeKûN” u.. şu ANda bize gelen sanki Keban’dan benim makineye gelenin elektrik-CeRRyÂNım gibi en tazesi ve şu ANda “OLAN” ı AKıpDURmakta..
Yani “Allahu el Hamd” demeden “bismillâhi” demede ALLAHu Zül-CELÂLin kelâmı bende, ANında, bir ANda bende..
Nedir bu?..
Bir saniye kesilse ne ses kalır, ne makine kalır, ne ben ne sen kalırsın bu ne biçim bir “Samed”dir ki, bu devâmlılığın sahibliğini bana yüklemesi ne kadar muhteşemdir ki;
EŞYÂsı benim ESMÂsı benim!. Benim olmayan neyi var ALLAH aşkına şah damarımdan yakın!..
Bu benim değil de kimin?
Bu “ben”e ben diyorsam eğer ben.. ne istiyorum daha anlamıyorum..
AKLıma diyorum:“ne istiyorsun sen, ne istiyorsun?
Uyansın diye istiyorum, ayıksın diye istiyorum, bir şey yok diyorum ne korkacak bir şey var ne de umacak bir şey var!.
Bir derde düşmesin:“cehennemden kurtulsaydım cenneti bulsaydım!” DEmesin..
Böyle bir şey yok sadece SEVİYEsizlik var.. YARATık OLAN Kendini YARATANına SEVİYEleyi versin..
DEsin ki:“Güneş doğar da BATmazsa artık gece-gündüz yok!.”
İlâhe İllâ ALLAH MuhaMMede’r- Rasûlullah” varsa bir şey yok artık bunu onun için buyuruyor:
ya eyyuhennefsi mutmaine
Tam iman etmiş buyuruyor..
İMAN nedir?.
Nurullah'ın, MuhaMMedî tam anlamında senin oluşudur mutlak olarak..
Bunun için ne yapayım?.. bir şey yapmana gerek yok!
NûR-u MîM olan aklını Nurullah olan aklınla SEVİYEleyiver ALLAH aşkına!.
Bir iki kelime söyleyeceğiz: “ ilâhe illâ ALLAH MuhaMMede'r rasûlullah” bitti.

İşte bu sonsuz Samed’in; düşünebiliyor musunuz şu ANda kâinâtta ne kadar atom dönmekte, ne kadar sonsuz seyyâreler dönmekte, ne kadar kaderler dönmekte, insanlar gülmekte-ağlamakta ve YAŞAmakta!..
Bütün bunlar kargaşanın zerresi bile olmadan nasıl AKıp GİTmekteler DeHR İÇİnde!.
Ne muhteşem bir hal, ne muazzam bir şey şu insan aklı, sadece “hamd olsun!” demekten başka bir şey yapamamakta!.
Yani “silm” olmuş akıl, selâma ermiş, dâru’s-selâm cennet olan akıl.. cennet daru's-selâm olan AKILdan bahsediyorum!.
''Silm akıl'' nedir?
Silm akıl” yani öyle uydurulmuş mu bu kelâm?.
Silm” diye mi geçmiş yok efendim yok yani silm buyuruyor teslim olmuş.. Düşmana mı teslim olmuş, kime teslim olmuş, kaçak mıymış ?.
KENDİNİ BİL!” miş.. Kendini bilmiş..
Kendini bildiği anda RaBBini; BİLmiş, BULmuş, ne OLmuş NûR-u MuhaMMed OLmuş hamd olsun!..
Eee Nurullahı YAŞAmış desen ya.. gerçek şâhidi OLarak, yalancı değil, vallahi değil hamd olsun!..

Eee nerde o cennet gösterirmisiniz bana? ..
Ben ayağının altını öpmeye şeref sözü veriyorum..
İnsanlar bunu öyle diyorlar ya “ayağının altını öperim” şöyle böyle felan.. Ben zâten onlara inanmıyorum: “canımı veririm sana” felan diyorlar öyle şeyleri sevmiyorum.. Saçının telini vereceğini bile bilmiyorum..
Yani diyorum ki bu laflar mesele değil, mesele sen bana “şah damarımdan yakın olan” dan haber getir.
Ben RaBBımın sesini tanırım, ben Kur'ÂN-ı Kerim'imizi seviyorum..
Yâsîn.. SîN, sana verilen Nurullah nasibinin sendeki tecelli yüküdür tümüdür..
Esmâ yüklenmiştir, kader yüklenmiştir, eşyalar yüklenmiştir, hayatın yüklenmiştir, çoluk-çocuğun, varlığın, aklın fikrin..
Sen ALLAH katında ALLAHu Zül-CELÂLin VAR olduğu gibi varındasın, gözbebeğisin, senden başka kâinâtta “sen” olan birisi yok ki ve olmaycak ki!..
Küllî ŞEY” bütün, ALLAHu Zül-CELÂL de dahil herkes hizmetinde “sen”in..
Azîz kardeşiMm!.. Gel ALLAH aşkına mütmainne ol!.
Hadi gel razı ol, hadi gel merdiyeten ol, hadi gel içimize gir, işte cennet..
Cennet burası değilse, söyle nerdeyse git ora git, orda ol, ne edeceksen et!.

Yani kime söyleyorum tâbi ki, kendime söylüyorum, kendime söylüyorum kendim kendim kendimin canım-kanım-imanın-varlığım-geçmişimin tümü ve geleceğimin tümü olan kendi ÖZ çocuğuma söylüyorum, BÜYÜtmeye, RüŞDe Erdirmeye UĞRaşıyoruMm!..
Çocuğum gibi olanlara söylüyorum, kardeşlerime söylüyorum..
Bir şey için, çıkar için de söylemiyorum!.
Benim kendimin de böyle problemlerim var, insan olmamdan dolayı, aklımın olmasından dolayı, son nefese kadar yapmak zorunda olduğuma inandığım bir şey var!..
YAKîN gelenedek bu abd-KULLuk OYUNum SÜRecek..
YAKîNi “ÖLÜM” diye DEmiş büyüklerimiz.. haktır.. BİZde Şahdamardan YAKIN OLÂN RaBBını BİLiş, BULuş, OLHÜKMünca YAŞAyış şimdi şu ÂNda Şe’ÂNda diy de GÜNCEL DÜŞünmekteyiz âcizÂNe..

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Resim---Va’bud rabbeke hattâ ye/tiyeke-lyakîn(u): Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr 15/99)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Ben Muhtacım, Mecburum, Me’murum, Mahkumum RaBBıma KuLLuğa ve gereklerini YAPmaya!..
Doğmamış torunlarıma bu günün izlerini aktarmam gerekiyor arada boşluk bırakmamam gerekiyor..

لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ
Resim---Li tunzire kavmen mâ unzire âbâuhum fe hum gâfilûn (gâfilûne).: Babaları uyarılmamış bir kavmi, uyarman içindir. Çünkü onlar gâfillerdir.” (YâSîn 36/6)

Kim uyarmadı babalarını?.
Kimin babası kör sağır ve kalbsizse onlar..
Zincirleri kesiliverdi çocukları perişandır şu anda.. onun için analarımız, bacılarımız, oğullarımız, kızlarımız kim kiminle olduğu belirsiz, mecNÛN gibi dönmekteler havada…

Çıkın İstanbul sokaklarına Antalya sokaklarına bir bakın!.
Kim var bu adamların gönül kıblesinde?.. Ne var, çocuk mu var, çoluk mu var, insanlık mı var, akıl mı var, fikir mi var, vicdan mı var ne var?.
Mutfak mı var, tuvalet mi var ne var?.
Bir hayvanın bile etrafında döndüğü bir zikkesi-BAĞı var da etrafında döner!. Kimin etrafında dönüyor bunlar serseri mayın gibi kafalar ve akıllar.. Girin câminin içine, girin Kâbe’ye, gidin meyhâneye, gidin görün de ne değişiyor!.

Zikke : hayvanların bağlandığı zincir bağını sabitleyen toprağa çakılan demir kazık.

Onun için diyorum ki, bu gün en büyük hizmet ALLAH için Sebilillah..
ALLAHu Zü’l- CELÂLin ŞeriatGaRRasına bir katkıda bulunmak için değil, bizler kendimiz için..
Onu yapan büyüklerimiz var, biz çöl köpeğiyiz.. ben kendim için diyorum.. biz KıtMÎRiz, biz MuhaMMed aleyhi’s-selâm’ın bu çöldeki izlerindeki tozu dilimizle yalarız!.
“Arkamızdan gelenler altın gibi İZi görsün!” diye, pırıl pırıl görsün diye, yanılmasın diye, ayrılmasın, gayrımlasın, devrilmesin diye burnumuzla Kâbe’nin Kudretullah'ın-Keremullah'ın kokusunu hamd olsun alırız!.
ALLAH celle celâluhu burnumuzu ve dilimizi hamd olsun korumuştur da av köpeği gibi MÂNÂ Kokusunu ALaBİLmekteyiz! Hasbî Hizmeti için çok şükür!..

Onun için Bab Aziz filmini çok seviyorum.
Çünkü Babı Aziz, biliyorsunuz sesi tam duymuyor, gözü de görmüyor eee diyemeyiz Barbaros!
Çünkü o eliyle bir işaret yoklamıyor.. beden devre dışı.. gözü görmüyor nefis devre dışı bir şey duymuyor kalb devre dışı gibi.. burun koku alıyor yalnız ne diyor: “İştar! İştar!.”
Tüm bunlar hepsi, yollarını bulurlar, herkes bulur.. En içerdeki ruhtan dolayı, ruh reyhasından dolayı.. sessiz olan dili, RuBuBiyyet dili devâmlı konuşuyor dikkat ederseniz..
Ondan diyorum “dilimizle temizleriz hamd olsun da Kâbe’nin kokusunu alırız da!” diye.. Bu bizim üstünlüğümüz değil!.. Böyle olmayışımız Allah korusun alçaklık ve şeytanın uşaklığıdır!.

Onun için, onun için insan yetiştirmek gerek!..
Çağımızın, MuhaMMedî oğullarını ve kızlarını yetiştirmek bizim için bir milyar kere farz-ı ayındir ve de MuhaMMedî Şereftir!..
Kur’ÂN-ı Kerim'imizi; en ince, en ince harfine kadar zevk etmek, yaşama-hayata dökmek, çocuklarımızın önüne bunları, binbir türlü yiyecekler içecek sular gibi koymak boynumuzun borcudur..
Ve ALLAHu Zü’l- CELÂL’e inandığım gibi inanmaktayım ki, bütün kâinâtın cem’inde böyle olanlar ALLAHu Zü’l- CELÂL katında kıymetlidirler..
En sonlarına da ben kalmak isterim şahsen, canı gönülden en sona beni almasını rica ederim Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemden...
Neden?
Çünkü ben çok severim O’nu..

İşte bu öyle bir Kur’ÂN-ı Kerim var elimizde ve böyle bir İNSANı anlatan İNSAN, gerçek bir İNSAN Sûresi var.. YâSîn Sûresidir.
Biz YâSîn Sûresine inşae ALLAH girdiğimizde, 7 yönden bakacağız YâSîn’e inşallah Allahın izni ve lütfuyla..
Evet Sâd Sûresi vardır işte Sâd Sûresinde göreceğiz Samed’in ne olduğunu, sadrın ne olduğunu, sînenin ne olduğunu, nefsin ne olduğunu göreceğiz..
Nasıl YâSînde dünyanın ne olduğunu, bedenin ne olduğunu, hayatın ne olduğunu fiilen yaşanan eşyanın ne olduğunu gördüğümüz gibi..
Sâd Sûresinde de inşallah sadrın ne olduğunu göreceğiz olayın ne olduğunu nefsin ne olduğunu aklın ne olduğunu gerçek SÂD-la göreceğiz..

Kur'ÂN-ı Kerimde 4 tane tek heceli harf-i mukatta dediğimiz şifreli harflerden dördü tektir..
Birisi SîNdir, birisi SâDdır, birisi KAFtır, birisi NûNdur..
4 sûre var böyle.. Beden, Nefis, Kalb ve Ruh gibi diyorum..

Yâ-Sîn Sûresi KULa aittir gibi..
Sâd Sûresi, benimle Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem arasındaki ele ait gibi..
Kaf Sûresi kalb sûresi habli’l- verîddir.. MuhaMMed aleyhi’s-selâmdadır..
NûN Sûresi ALLAHu Zü’l- CELÂLin.. “Allahu nuru’s- semavâti ve’l- ard” kelâmı..
Tümünü göreceğiz inşae ALLAH..

Es Sameddir ALLAHu Zü’l- CELÂL.. Bütün bu lütfu keremleri bize, Firavuna dahi.. Kimse, kimseye muhtaç olmayacak şekilde vermiştir.
Hiç kimse kimseye teşekkür etmez: “bana bu aklı verdin!” diye.. “bana bu eli sen verdin!” diye.. Kimseye muhtaç değildir.. “Sen yarattın, bu havayı sen verdin” demez..
ALLAHu Zü’l- CELÂL kendi hürlüğünü vermiştir insanlara..
İnsanlar birbirlerine zulmederler de krallık kölelik yaparlar..
Samediyet, mutlak muhtaçsızlık getirir..

Bir zamanlar çok isterdim.. Hatta başladıydım da, bazılarında vardır.. Sonra durduruldu “şu esmâların zevkini bir yazayım” diye..
Ben: “Yâ es Samed! Yâ es Samed! Yâ es Samed! Yâ es Samed! Yâ es Samed! Yâ es Samed ALLAH celle celâluhu!” desem dursam durmadan Es Samed celle celâluhu, bir gün: “Ne var kulum!” demez mi ya!.
Der, der, der ben diyorum ya: “Yâ Latîf! Yâ Kerim! Yâ Rahîm! Yâ Vedud!.”

MuhaMMed aleyhi’s-selâm ın mübârek kalbinin etrafında fır dönmeye başlayan yürekler..
Ne var bunda, maddem de dönecek mânâm da dönecek..
Kim dönmüyor ki ben dönmeyeyim.. DÖNmeyen var mı bu âlemde.. DÖNmeyen mezar taşlarından başka, ölülerden başka var mı bu âlemde?.
Kim dönmüyor?. Kâinât mı dönmüyor, zerre mi dönmüyor, kürre mi dönmüyor, ömür mü dönmüyor, kömür mü dönmüyor?
Kim dönmüyor ki ben dönmeyeceğim bu âlemde?.

Öyle diyordu.. 13 beyttir aklımda kaldığı kadarıyla ben bir zamanlar Mevlâna Celâleddini Rumî Hazretleriyle bir dönem geçirdim.
Benim şiirlerim izlendiğinde görülür onlar...
Ne diyor Hüsameddin Çelebi’ye Irakî, meşhur şeriat âlimi, muazzam bir âlim.. Diyor ki: “Köçekler gibi niye dönüp duruyorsunuz Meram Bağlarında?..”
Köçekler biliyorsunuz, düğünlerde kadın kılığı giymiş erkeklerden olurdu.. Eskiden benim çocukluğumda köylerde düğünlerde olurdu.. Zil döverek oynayan insanlar kadının oynaması haram-yasak olduğu için erkekler böyle parayla davul zurlayla köçek oynatırlardı.. Böyle birisi yani!..
Bu söz çok ağır geliyor, kendi cevâb vermiyor edebinden diyor ki: “Benim bağlı olduğu bir el var!.. O’na sorayım?”
El, el.. bir insan eliyle.. hayvan beliyle bağlanır..
Küçük harfle insan, diliyle bağlanır büyük harflerle İNSAN eliyle bağlanır.. İşte böyle “YED-EL”le.. YED, dâimiyeti yaşayış eliyle bağlı olanların ellerinin üzerinde ALLAHın eli vardır.. Yedullah burdan gelir..

YED': Dâimiyyet NEŞ'esini ve NEŞ'etini MuhaMedî Şuurda Yaşayış İştirakidir.
YED': CAN CERRyÂNı Merkezine BAĞlayan ANA Kablodur. EL ELe Kalb Kalbe BİZ BİR-İZ liktir...
Yed-ullah: Allah’ın eli.. ama “Allahü teâlânın yardımı, kudreti” demektir.
ALLAH celle celâluhu’nun ELi-İki Eli-ELLeri.. AKLın İLM ü EDEBle ve nAKLin İRFÂN ve ERKÂNınca Anlayacağı Tâbirler..


إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih 48/10)

İmanı kırık adamların işi değil bu!.
Onlar kapının önüne bile çıkamazlar!. Kanlıpelit-Ervah Mezarlığı kapısına bile..Cennete, cehenneme hesaba burda bile oturamazlar.. Onu demek istiyorum..

Tam DivÂN kurulmuş, DevrÂN dönülecek..
Çelebi: “Efendim, dediler ki: “Siz köçekler gibi dönüyorsunuz!”Mevlânâ Hazretleri hiç cevâb vermiyor..
Söylenenler o kadar ağırına gidiyor Çelebinin ki, birkaç defa tekrarlıyor:“Efendim herkesin içinde söyledi! Efendim çok gücüme gitti!”Mevlânâ Hazretleri cevâb vermiyor, ne zaman Meram Bağlarına varılıyor ve SeMÂ başlıyor..
Biliyorsunuz Mevlâna Celâleddini Rumî Hazretlerinin bütün DİVANı manevî sarhoşken yazılmıştır.. Onun için çok tekrar vardır boşluk vardır divanında.. Hiç Mesnevi gibi belli bir metodu yoktur, aynı şeyi biraz sonra bir daha görebilirsiniz..
Şiirleri iyi incelerseniz hayretler içinde kalırsınız, muazzamdır çünkü hep sarhoşluk işidir.. Dönerek söylenmiştir ve başkası yazmıştır..
Konuşuyor dönüyor.. Yani böyle irticalen hep: “Demedin mi Çelebi!..”13 beyt aklımda kaldığı kadarıyla, kaçıncı ciltte bilmiyorum şu anda..
“Demedin mi Çelebi “Dönmeyen ne var bu âlemde, zerre mi dönmüyor!”Tam hatırlamıyorum ama, ben de onun gibi ben de söylüyorum yani..
Ne var dönmeyen? Atom mu dönmüyor? Kâinât mı dönmüyor?
Her ÂN YENiden Şe’ÂNuLLAHta?

يَسْأَلُهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِۚ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---Yes-eluhu men fî-ssemâvâti vel-ard(i)(c) kulle yevmin huve fî ŞE'N(in): Göklerde ve yerde bulunan herkes O'ndan ister. O, her AN YARATMA HÂLİndedir..” (Rahmân 55/29).

Ve SiStemULLAH her AN SeBbehA ZiKRindedir:

“YuseBBuH”u:

ZeRReKüRRe “SeBBaha!” da..:

“SeBBaha”:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.(Cuma 62/1)

Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı, hep sürecek her AN yeniden Yaratılanlarla ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..


Ne var bu ÂLEMde, kim Yaratılmış Yaratık da, dönmüyor Allah aşkına bir söylermisin?.
Haa diyorsan ki:“Mezar taşları var! Ölüler var!”
Ne diyeyim “Ölmüş, ölü olan aklınla çok yaşa emi!”mi diyeyim?.
Ne diyeyim sana şimdi, yaşayabildiğin kadar yaşa!.
Eğer buna yaşamak diyorsan!..

İşte bu mesele!. Kim “KİM” e şâhid kardeşim Allah aşkına?
Kim “KİM” e şâhid?
Biz mi ALLAHu Zü’l- CELÂLe şâhidiz bu HÂLimizle!
ALLAH celle celâluhu, Eş ŞEHÎD ALLAH celle celâluhu!..
Neyin şâhidiyiz, benim elimdeki laptop neyin şâhidi?
Laptop, şu halde bana bütün nimetleri sunan bir numaralı âlet..
Ama elektrik de onun cAN CeRRyANıdır.. Ceryan laptopa müsaid, elimdeki makine ceryana müsaid!..
Bak gördüğnüz mi nasıl İKİlikte benim aklım, SEV diyor SEVil diyor!.
Kaldırın bunun ikisini de.. Laptopla CeRRyÂN SEVişmekte.. BİZ BİR-İZde!..
“Ben, sen!” deme!.. “BİZ” de ki, “BİR” olalım!..
BİZ BİR-İZ” olalım ki, “Kulhu Vallahu Ahad” olsun!
Bütün “İKİ-ŞEYlik” ler “ŞEY-t-ÂN” lıklar kalksın!.
ALLAH celle celâluhu yemin ediyor ki, “VAHDET BENimdir! AHADİYET BENimdir!” buyuruyor!.

AHADİYET, Kudretullahdır, Muradullahtır, KENDİndeki KENDİliğidir..
VAHDaNiyyET, yaratık âleminde NÛRunun görünüş şeklidir.. Emrullahın Şe’NULLAHta SüNnetullah üzere Kesrette ki VAHDETtir..
ALLAHu Zü’l- CELÂL ZÂTıyla AHADİYETini, RaBBu’l- âlemin Sıfatıyla VAHDaNiyyETini sergilmekte Yaşatmakta-göstermekte akıl sahiblerine.. ve sanki buyurmakta ki :
"Dönen atomun yüreğinde BEN varım!..
Bütün kâinât-MUHİT döner! Ben dönmeyenim ortadakiyim-MERKEZdekiyim!."

Bu konuda hiçbir yaratığa minnet duymana gerek!
Ne bana ne şuna ne buna ne bir yaratığa mümkün değil!.
ALLAHu Zü’l- CELÂL kendi Muradında seni halk etti ve her ÂN YENiden halk etmeyi yürütmektedir!. Bir ortağı, bir danışacağı, görüşeceği ortağı da yoktur asla hâşâ!.

Kulluk İŞİnde hizmetçin çoktur!.
ALLAHu Zü’l- CELÂL’in bizZÂT kendisi en büyük hizmetçindir ZÂTen!.
İÇindeki-Merkezde can CERReyÂNı O’nundur!..

HaBLi'l- VERîD: KûN feyeKÛN OLUŞumu-TEK İP-Bağ..
KİMlik-kİŞiliğin tek ÖZü ve nAKLin AKRABası >AKIL İPi.. HaBL, ip demektir arapçada..
VERîD: Vâridatın-OLUŞların tümünü Toplayan TEKtir.. kırmızı GÜLe de denir.. toplar damar da denmesi bundandır..


“HaBLi’l- VERîD”:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---''Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min HABLi’l- VERÎDi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

DIŞındakiler ise:

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---Ve lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü ALLAH'ındır. ALLAH, her şeyi kuşatan-kapsayandır.”
(Nisâ 4/126)

Küllî ŞEYi ki, ZÂTen NÛRudur ve hava gibi yutan da O’dur..
“Sen de o NÛRsun!” Desem ama öyle desem başıma dert gelir, anlarsın anlamazsın!
Yani diyorum ki, bu bir güzelliktir SEVİYEdir!
Bu bir insanın kendisini şu, bu görmesi meselesi değildir!
Şu, bu olduğunu yaşaması güzelliktir! “YAŞAnmayan yalandır!”
Çünkü, yalanın en kötüsü yalancı şâhidliktir.. Kendi kendine insan yalancı şâhidi olsun ister misiniz?.
Ben yarın çıkayım Aksaray’ın sokaklarına diyeyim ki: “Ben insan değilim koyunum!”
Hacı Mahmud da burda işte yanımda.. Bir ip taksın boynuma desin ki: “Bu merinos koyunu!”
“Meee!. Meee!”diye sokaklarda gezdirsin beni..
Deli sanırlar/tanırlar bizi!.. Ne derler bana!. Elime de bir Kur'ân-ı Kerim alıyım onlara diyeyim ki “Ben bundan sonra koyunum!”Ne derler: “Bu bir yalancı şâhid, çünkü bir insan bu, doğru değil, deli bu!” derler..
“Bu aklını-kafayı yemiş!” derler..

Onun için diyorum: “Eşhedu en lâ ilâhe illâ ALLAH.. Kulhu vallahu ahad.. Allahussamed!”
Bakın tekrar söylüyorum: “ ilâhe illâ ALLAH.. Kulhu vallahu ahad Allahussamed..”
MuhaMMede’r- Rasûlullah.. Allahın en büyük SAMEDliği.. Bize verdiği en büyük muhtaçsızlık, MuhaMMed aleyhi’s-selâmdır.
Baştan sona böyledir yaratılırken Nuruyla/NûR-u MîMiyle şu ANdaki HaYYlığıylı Ebedîyyen..
Cennet de bir yaratıktır ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin NûRundan yaratılmıştır!.. Milletin canını attığı CeNNet..
Gerçi CeheNNem de Nurundan yaratılmış da, nursuzluğun halidir diye söylüyorum..
Yani o da kötü değildir, cehennemde kötü değildir..
AKLına ihânet edenlere Lâzım-Lâyıklıktır.. ALLAH celle celâluhu hayır versin..
Sadece güneşin olmayışından dolayı duyulan bir karanlık acısıdır ve bir zulmettir!..
İnşallah kalkar herkeste kalksın yani!.
NUR GÜNEŞleri DOĞsun Ebediyyen GÜNDÜZ-CENNETi Olsunlar DUÂmız budur!.

Onun için buyuruyor Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem:


ResimEnes radiyallahu anh anlatıyor: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Kıyamet gününde, insanlar birbirlerine girecekler. Hz. Âdem aleyhisselam'a gelip: "Evladlarına şefaat et!" diye talepte bulunacaklar. O ise: "Benim şefaat yetkim yok. Siz İbrahim aleyhisselam'a gidin! Çünkü o Halilullah'tır" diyecek. İnsanlar Hz. İbrahim'e gidecekler. Ancak o da: "Ben yetkili değilim! Ancak Hz. İsa'ya gidin. Çünkü o Ruhullah'tır ve O'nun kelâmıdır!" diyecek. Bunun üzerine O'na gidecekler. O da: "Ben buna yetkili değilim. Lâkin Muhammed aleyhissalatü vesselam'a gidin!" diyecek. Böylece bana gelecekler. Ben onlara: "Ben şefaate yetkiliyim!" diyeceğim. Gidip Rabbimin huzuruna çıkmak için izin talep edeceğim. Bana izin verilecek. Önünde durup, Allah'ın ilham edeceği ve şu anda muktedir olamayacağım hamdlerle Allah'a medh u senada bulunacak, sonra da Rabbime secdeye kapanacağım. Rabb Teala: "Ey Muhammed! Başını kaldır! Dilediğini söyle, söylediğine kulak verilecek. Ne arzu ediyorsan iste, talebin yerine getirilecektir! Şefaatte bulun, şefaatin kabul edilecektir!" buyuracak. Ben de: "Ey Rabbim! Ümmetimi, ümmetimi istiyorum!" diyeceğim.Rabb Teala: "(Çabuk onların yanına) git! Kimlerin kalbinde buğday veya arpa danesi kadar iman varsa onları ateşten çıkar!" diyecek. Ben de gidip bunu yapacağım! Sonra Rabbime dönüp, önceki hamd ü senalarla hamd ve senalarda bulunacağım, secdeye kapanacağım. Bana, öncekinin aynısı söylenecek. Ben de: "Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" diyeceğim. Bana yine: "Var, kimlerin kalbinde hardal danesi kadar iman varsa onları da ateşten çıkar!" denilecek. Ben derhal gidip bunu da yapacak ve Rabbimin yanına döneceğim. Önceki yaptığım gibi yapacağım. Bana, evvelki gibi: "Başını kaldır!" denilecek. Ben de kaldırıp:
"Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" diyeceğim. Bana yine: "Var, kalbinde hardal danesinden daha az miktarda imanı olanları da ateşten çıkar!" denilecek. Ben gidip bunu da yapacağım. Sonra dördüncü sefer Rabbime dönecek, o hamdlerle hamd ü senada bulunacağım, sonra secdeye kapanacağım. Bana: "Ey Muhammed! Başını kaldır ve (dilediğini) söyle, sana kulak verilecektir! Dile, talebin verilecektir! Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir!" denilecek. Ben de: "Ey Rabbim! bana "Lâ ilâhe illâllah" diyenlere Şefaat etmem için izin ver!" diyeceğim. Rabb Teala: "Bu hususta yetkin yok! -veya: "Bu hususta sana izin yok!- Lâkin izzetim, celâlim, kibriyam ve AZAMETim hakkı için "lâ ilâhe illâllah" diyenleri de ateşten çıkaracağım!" buyuracak."

(Buhari, Tevhid 36, 19, 37, Tefsir, Bakara 1, Rikak 51; Muslim, İman 322, (193)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Siirtli Hocam ALLAH rahmet eylesin çok birebir insandı..
Öyle ki, “şeker” dedi mi eline verir yedirirdi.. Öyle laf maf yok!.
“Şeker”diyorsa şekeri ağzında bileceksin, hatta yüreğinde bileceksin, öyle uydurma muydurma yok!.
Çok yüce bir insandı ALLAH rahmet eylesin!.
İşte bunu anlatıyor, sohbetlerini benimle yapardı alın alına-karşı karşıya, ben iyi olduğumdan değil, o kadar çok insan vardı ki..
Ben bâzen geç kalsam sohbete üzülürdü, yani nerdesin, niye gelmiyorsun dercesine..Ben gelmeyince sohbete başlamıyordu..
İnsanlar huzursuz oluyor haliyle: “kardeşim erken gelsen ya hoca sohbete başlamıyor!”diye bana sitem ediyorlardı. Ama benim de işim çıkıyor geç kalabiliyordum.
Böyle bir ruh birliğimiz var, gönül birliğimiz var, muhteşem bir BİZliğimiz vardı yani..
Onun için: “Abdullatif benden bir şey istemedi! Ben kendisini dâvet etmedim! Bizim aramızda Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem var! İkimizde O’nda yok olduk!” buyururdu..
ALLAHu zü’l- CELÂL, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e sonsuz selâm etsin ve hocama da etsin ve tüm inananlara etsin!

“Abdullatif biliyor musun cennette.. Hadis-i şerifte buyuruyor “sukh-u muhabbet” var muhabbet sokağı var.. Suk Arapçada çarşı demek sokak demek bize ordan geçmiştir sukhu muhabbet.. muhabbet sokağı vardır.. muhabbe nedir? Habbe, Habibullahın ALLAHu zü’l- Celâldeki hâlidir.. muhabbe ortaya çıkışıdır.. biz de gördük çok şükür böyle bir sokak var!”diyordu.

Muhammed Sıddık Hekim Hazretlerinin İlahî AŞKı alış-veriş Çarşısı.. Rahmetli Hocam: "Abdullatif, Cennette bir Suk-i MuHABBEt, Muhabbet Meydanı-çarşısı var ki ALLAH için Birbirlerini sevenler orada da CEM' olup sohbetler ederler. İnşae ALLAH BİZ BİRlikte oluruz orada!" derdi.

Burda sohbet yapanlar, bu zevki tattılar ya cennet de derler ya: “Biz ne güzel sohbet yapardık dünyada!”dediler mi kendilerini orda bulurlar ve bütün sohbet dostları, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLeme Samedî Sahib çıkanlar ve Samedî sahib çıktıkları ki SAHABEleri..
Dikkat edin Cem’ OLuverirler ve konuşup dururlarken Barbaros der ki: “Ya Hocamı bu Sohbet Meclisinde göremiyorum!”diye içinden geçirir ki, bir anda ve ben de ordayım!. Alnımda bir ter izi gibi bir şey var ve:“Hocam, hayırlısıyla bir sıkıntı geçirmiş!” der..
Barbaros beni çıkardı beni cehennemden!.. İşte şefaatı budur..
Öyle hadisler vardır her ALLAH DOSTUna şu kadar kişiye şefaat etme izni diye..

Şefaat nedir biri suç işlemiş de, onu emniyetten kurtarmak değildir..
Şefaat, ben yanlış gidiyordum Ankara’dan çıktım, Samsun’a doğru gidiyorum Adana diye ne bileyim ben!.. Yolda Canan karşı geldi.. O ne dediyse tersini söylüyorum dedi ki:“ALLAH aşkına bak bir de şu tarafa bakın güneş ne tarafta!” dedi..
Bir de baktım ki Adana tam tersi taraftaymış.. İşte onun bana şefaati bundan ibarettir, başka ne olacak ki?
Kim kimin RaBBı ki, kim kime ne verip alıyor ki?.
İşte bu Sûk-u Muhabbet sohbeti, bunu getirmeli..
Yoksa, onu demiş, bunu demiş, demiş de ne olmuş?..

Esas olan şahdamarımızdan yakın olan RaBBu’l- âlemin’in SÖZünü, şahdamarımız gibi olan MuhaMMed aleyhi’s-selâm SESinden duyan; bir ruh, bir kalb, bir kafa, bir insan ŞEHÂDETiyle: “Eşhedu en lâ ilâhe illâ ALLAH eşhedu enne MuhaMMede’r- Rasûlullah!” ımızı şimdi söylememizdir. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin Adına Hesabına ve Şerefine BİZ BİR-İZliği İÇİnde söylememizdir!. Ve de YAŞAmamızdır inşâe ALLAHu Teâlâ!.
Ben bâzen böyle diyorum diyorum da, sonra kendime bakıp gülüyorum:“360 derecedeki 360 bin tane kıbleye mi gidiyorum yoksa!”diyorum!.
İşte o zaman Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem yetişiyor imdadıma: “Öyle değil oğlum! Öyle değil!”der gibi... “Bilye gibi başsız-ayaksız ol!” der gibi..

Günahkâr olabilirim, hasta olabilirim, yanlış olabilirim, her şey olabilirim ama bir şey olamam: “Ben, MuhaMMed aleyhi’s-selâmsız olamam, Kur’ân-ı Kerimsiz olamam, ALLAHu zü’l- Celâlsız olamam! Çünkü MuhaMMed aleyhi’s-selâm dır bunun başı. Ondadır Kur’ân-ı Kerim ondadır ALLAHu zü’l- Celâl ve de her şey!..”
Onun için diyorum: “O’nunla isem gam ne bana, neyin gamını çekeyim ben ALLAH Aşkına!”

MuhaMMedî ŞUÛRu BİLiş budur! Buna Muhtacım!.
MuhaMMedî NÛRu BULuş budur! Buna Mecburum!.
MuhaMMedî SüRÛRda OLuş budur! Buna Me’murum!.
MuhaMMedî ONURu YAŞAyış budur! Buna Mahkumum!.

Ben bu şuuru bilmek mecburiyetinde olan akıl sahibiyim..
Ben bunu bilmeden asla bulamam MuhaMMedî Nuru ALLAH korusun!.
Onun için profosör kılıklı satlık şeytan uşakları her şeyi biliyor, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i taşa tutuyor, O’nu kıyaslıyor O’nu tartmaya kalkışıyor, öldü diyor ölmedi diyor şöyle diyor böyle diyor!..
“Rahîm değil!” diyor Tv.de kulaklarımla duydum hâini hâşâ!..
Kâfir ne dediğini bildiği hâlde birilerinden para beslendiği için uşağı olduğu için Vehhabîlik etmekte oysa;

لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ
Resim---Lekad câekum rasûlun min enfusikum ‘azîzun ‘aleyhi mâ ‘anittum harîsun ‘aleykum bilmu/minîne raûfun rahîm(un): Şanım hakkı için size bir Resul geldi ki: kendinizden, gayet ızzetli, zorlanmanız ona ağır geliyor, üstünüze hırs ile titriyor, mü'minlere Raûf, Rahîmdir(Tevbe 9/128)

Her insana/AKLa er Raûf ve er Rahîm Esmâlarının Akım CeRRyÂNı AYNasıdır/AYNıdır..

er RahîM:
Resim

Er Raufu :
Resim

ALLAHu zü’l- Celâl, bizi Kur'ân-ı Kerimimizin o muhteşem Kerem Bağımızı, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemden YAŞAdığımız sürece ve ebedîyyen kesmesin!.

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---“(Kul huva(A)llâhu ehad(un): De ki: O Allah, birdir.” (İhlâs 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---(A)llâhu-ssamed(u): Allah, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır).” (İhlâs 112/1)

ALLAHu zü’l- Celâl, Sameddir..
O, hiçbir şeye hâşâ muhtaç değildir, küllî ŞEY ise O’na Muhtaç-Mecbur, Me’mur ve de Mahkumdur..
Ebedî hayatı yaratan kendisidir ve kendisi ZÂTen böyledir, halk edendir..

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
Resim---Kul e’ûżu birabbi-lfelak(i): De ki: Sığınırım karanlığı yarıp ışıtan sabahın Rabbine.(Felâk 113/1)

مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ
Resim---Min şerri mâ ḣalak(e): Yarattığı mahlukların şerrinden.” (Felâk 113/2)

وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
Resim---Vemin şerri ġâsikin iżâ vekab(e): Çöküp etrafı kapladığı zaman karanlığın şerrinden.” (Felâk 113/3)

وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
Resim---Vemin şerri-nneffâśâti fî-l’ukad(i): Ve düğümlere üfleyen kadınların şerrinden.(Felâk 113/4)

وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Resim---Vemin şerri hâsidin iżâ hased(e): Ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden.” (Felâk 113/5)

İşte bu KULLuk İmtihÂNı düğümlerimizi çözen O’dur.
İnsanın beden ülkesindeki “Vemin şerri-nneffâśâti fî-l’ukad
İçerden insanı nefesleyip duran, dışarda gördüğü şu düğümler var ya!
İnsanın aklı görüyor çünkü bunları.. Aklı çekerseniz bir şey göremezsiniz!. Karşıdakini görmezsiniz, ondan size ışık gelmez.. Sizin gözünüzden ışık gider tekrar size gelirse görürsünüz..
Onun için yolda giderken her şeyi görürsünüz..
“Ne gördünüz?” diye sorun, hatırlamaz.. Çünkü göz oraya ışık gönderip kendine döndüremediği için o, böyle sülüet gibi geçer.. İşte bu dışarıda ne var dışarıda?..
Kardeşim Hocam dışarda ne olacak; eşya var, olay var başka var mı?.
Yok işte bu hatlar, bu düğümler, bu aktler aslında AHD..
He he he he!..” diyorsun ya hani durmadan!..

İşte bu “heee!” ler işte “he” diyorsun, İLM-EK gibi, halı dokur gibi..
Tak tak tak giderken bunların bu kargaşasından bunun ŞERRinden..
Nedir şerri, zâhir ve bâtın Rububiyetinin.. Şimdiki halini kendinde biliştir, bunun hakikatinin hakk olduğunu anlamayıştır.. Bu şuhudunun kendisinin sanıştır çok şükür..
Benim canım ekmek istedi ekmediği de yedim, böylece kendi kimlik ve kişiliğime katıldı..
Akıl kendi HEVÂsının ilâhlığını kabul ediyor ve “lâ ilâhe” de kalıyor!
ALLAHu zü’l- Celâl’i el İlâh olarak kabul etmediği için bu en büyük şerrdir..
İşte bu şeytanlığın şerri budur, onu çözüyor RaBBu’l- ÂLEMin..

Küllî ŞEY ve de insan aklı da aynı “ŞEY”in içerisinde..
Ancak meydana çıkınca kendi varlığını İzafî, İtibarî, Geçici ve Gölge VARlığını, hakiki varlık kabul edince, çekinmeden kendini RABB gibi görür ve Hevâsını-Hevesini de İLÂH ediniverir..

فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى
Resim---Fe kâle ene rabbukumul a’lâ.: Sonra da (firavun) dedi ki: “Ben sizin çok yüce Rabbinizim.” (Nâziât 79/24)

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen).: Hevasını ilâh edinen kişiyi gördün mü? Yoksa sen mi ona vekil olacaksın?(Furkân 25/43)

Sonra ve “Vemin şerri ġâsikin iżâ vekab
Hemen Nefis Ülkesine geçiyor ordaki “gasik” Kudretullahın galibiyetini kendi SîNinde sanan, kendi insanlığında sanan NEFİStir. ALLAHu zü’l- Celâlın kudretini unutandır..
ALLAHu zü’l- Celâl’in Kudretullahı karşısında, küllî ŞEYin CANı var ya canı -> sayhaten vâhideten bir tek nefes-Nefsi ÇIKıverir/yok olur..

إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ
Resim---İnnâ erselnâ aleyhim sayhaten vâhıdeten fe kânû ke heşîmil muhtezir(muhteziri): Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.
(Kamer 54/31)

إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ
Resim---İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum hâmidûn(hâmidûne): (Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.
(Yâ Sîn 36/29)

O meşhur Firavunlar, Nemrudlar titreyekalır.. Ne Nemrutluğu kalır ne Firavun’luğu ne Hitler’liği kalır..
Kudretullahtan habersiz çünkü.. O Nefisler bu İmkÂNla İmtihÂN ÂLEMinde, Kendi Senliğinde Sîn-liğinde, kendi SîNEsinde..
SîN aynı zamanda mezâr demektir, mezâr demektir ve gerçekten de öyledir.. ÖZünden de YAKÎN, İÇindeki RaBBu’l- âlemînden habersiz olanlar, fişi çekilmiş cereyÂNsız prizler gibidir..
BOŞtaki Fiş gibi sanal, öyle dururlar yani ÖLÜler gibidirler, Ölü/dirdirler ALLAH korusun!.

Bu galibiyeti kendine mal edenler sahib çıkanlar “gasık”tır..
İşte bunlar “gasık” tır bunun bu gasıkın-en zifiri-yutucukaranlığın-körlüğün şerrinden de ALLAHa sığınırım!”
Ne zaman?.
izâ vakab” vuku bulduğunda.. yaa hani var ya, bende çok olur şiddetli bir celâl durumunda varya “Bir yumrukta Hasan Dağını yerin dibine geçireceğim!” gibi geliverir.
Bu bu bu nedir bu?. “Vakab” tır ki felâketin Çöküşüdür..
İşte bu çok muazzam yanlış bir şeydir benim için ama, bu herkesin elinde değildir yanlışta olsa, ALLAH yardım etsin!. “Bu da bir kaderdir ALLAH yardım etsin!” demek istiyorum!
Ama bunu bilmek lâzım, insan nefsi bu vukuu bulduğunda “gask”a düşebilir!.
Bunu söylemek istiyorum!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Bu ikisinin.. tekrar yukardan döneyim!.
Min şerri mâ ḣalak
Huluku’l- azîm kimdi?
MuhaMMed aleyhi’s-selâm dı.
Huluk sistemidir. Huluku’l- Azimdir!
MuhaMMedî İRFAN muhteşem bir ahlâk sistemidir.
Huluk sistemidir. Huluku’l- Azimdir!
MuhaMMed Aleyhissalâtü ve-selâm yüce ahlâklıdır.Azim ahlâklıdır.
Huluk ne demek halkedişin içinden gelen Allah ahlâkıyla ahlâklanmaktır.
Huluk, Huy. Tabiat. Ahlâktır.
Onun için buyuruyor irfan budur.

وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Resim---"Ve inneke le'ala hulukin 'aziymin.: Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” '' (Kalem 68/4)

Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem için “ahlâkı nasıldı?” sorusuna Ayşe vâlidemiz diyor ki: “Siz Kur'ân-ı Kerim okumuyor musunuz?''
İşte ahlâkı Kur'ân-ı Kerim Ahlâkı idi.
Nass içinde Ahlâkullah geçmektedir. Huluku'l- Azim geçmektedir.

Resim---Aişe vâlidemize radiallahu anha, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkı sorulunca: “Onun ahlâkı, Kur'ân-ı Kerim”di” buyurdu.
(Buhârî).

Aişe annemiz: “Mü’minun sûresinin ilk 10 âyetini oku!”demiştir.

أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ
Resim---" Ülaike hümül varisun:” İşte onlardır o vârisler '' (Mü’minûn 23/10)

Resim---Aişe radiallahu anha vâlidemiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ahlâkını soran kişilere: “Siz Kur’ân-ı Kerîmi okumuyor musunuz? Onun ahlâkı tamamen Kur'ândı!''. buyurmuştur
(Müslim, Müsafirun 139; Ebu Dâvud, Sünen II 2/56 no: 1342)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Tâ halluku bi ahlâkillahi: ALLAH’ın ahlâkıyla ahlâklanınız!'' buyurmuştur.
(Fahrü’r-Râzi, VII-73)

Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem için bunlar!
Onun içindir şimdi ilerlediğimiz zaman göreceğiz ki Kur’ân-ı Kerîmin bizim içinde ne kadar büyük bir muhteşem bir yeri vardır. Ve deResûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin!..

ALLAHa ve Resûlüne TESLİM OLUNUZ!
ALLAHın ve Resûlüne İMAN EDİNİZ !
ALLAHa ve Resûlüne TÂBİ OLUNUZ!
AlLLAHa ve Resûlüne İTAAT ediniz!
Bunlar Kelâmullahda ÂYETleriyle buyurulumuştur!..

Huluku, ahlâkı en azîm olan, ALLAHın Ahlâkullahı azîm olarak kendisine yüklenen kimdi?
"Ahmed aleyhi’s-selâmdı huluku’l- azîm" buyuruyor ALLAHu zü'l-Celâl “O'nun ahlâkı huluku'l- azîmdir!.

Min şerri mâ ḣalak
Bakın kimden kime sığınmakta kalb?
İşte burada buyuruyor ALLAHu zü’l- Celâl, “Dikkat edin şeytan sizi ALLAH ile kandırır!” diye..
Halkedilerin tümünün şerrinden buyururken şerrin ODAK NOKTAsı Şeytanın gurura sokarak AKILarımızı avlması ne acı bir sonuç koca ömürde..

Bakınız üç tâne âyet vardır Kur'ân-ı Kerim'de.

Dikkat edin iyice BİLidirlen ve BİLinen bu "ŞEY-t-ÂN" denilen "İKİlik" sizi ALLAH ile de kandırır diye. Lillâhi'l -ğarur âyetleri.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْزِي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِهِ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِهِ شَيْئًا ۚ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۖ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---Yâ eyyuhâ-nnâsu-ttekû rabbekum vaḣşev yevmen lâ yeczî vâlidun ‘an veledihi velâ mevlûdun huve câzin ‘an vâlidihi şey-â(en)(c) inne va’da(A)llâhi hakk(un)(s) felâ teġurrannekumu'l- hayâtu'd- dunyâ velâ yeġurrannekum bi(A)llâhi'l- ġarûr(u): Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve hiçbir babanın oğlu adına bir şey ödeyemeyeceği oğlun da babası için bir şey ödeyici olamayacağı günden korkun. Allah'ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, çok aldatıcı (şeytan) da sizi Allah hakkında aldatmasın.(Lokman 31/33)

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---Yâ eyyuhe'n-nâsu inne va’dallâhi hakkun fe lâ teğurrennekumu'l-hayâtu'd-dunyâ, ve lâ yeğurrannekum billâhi'l-ğarûr: Ey insanlar! ALLAHın va’di haktır, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o çok aldatıcı (şeytân) da ALLAH hakkında sizi kandırması!(Fatr 35/5)

يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ ۖ قَالُوا بَلَىٰ وَلَٰكِنَّكُمْ فَتَنْتُمْ أَنْفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّىٰ جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ وَغَرَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---Yunâdûnehum elem nekun me’akum(s) kâlû belâ velâkinnekum fetentum enfusekum ve terabbastum vertebtum ve ġarratkumu-l-emâniyyu hattâ câe emru(A)llâhi ve ġarrakum bi(A)llâhi-lġarûr(u): Münafıklar müminlere, “Biz sizinle beraber değil miydik?” diye seslenirler. Müminler derler ki: “Evet, ama siz kendi başınızı belâya soktunuz, gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. Şeytan, Allah ile sizi aldattı. Nihayet Allah'ın emri geldi çattı.(Hadid 57/14)

Ğarur: çokça aldatıcı (mübalağâ) Şeytân: (mal, makam, şehvet ve dünyâ işleri ile kandırıp) “ALLAH Kerîmdir affeder! v.s.”dedirtir...
Ya da normal yollarla avlayamadığı kimseyi: “Ne iyi ibâdet ediyorsun, senden başka daha iyi müslüman mı var!...”v.s. ile riyâya sokup soyar...

En ince yerde yani.. onun için Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLeme sahib çıkmaktan, onun ahlâkını fiilen yaşamaktan daha büyükbir irfan benim bildiğim dünyada mümkün değil, zâten mümkün değil!
Bir insan çok iyi ibadet eder, inancı çok muazzam olabilir hatta bunları tamamen uygulayabilir de, ancak ALLAH korusun ahlâkı Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin ahlâkından ayrıysa kaybeder SONuçta..
Yalan söylüyorsa hasedse, felansa ALLAH Aşkına bu kimse ne yapıyor?
Bu kimse hangi namazdan, ibadetten bahsediyor ki, düpedüz şeytanın bir numaralı işini yapıyor yani!..
Hasedden başka şeytanın bir numaralı işi var mı, var mı?
Ne diyor yani “ben namaz kılmam!.” mı diyor?
Ne diyor “ben ÂDEM’e hased ederim! Ben hasedim!” demekte ve yapmakta gereğini..
Merhametsizliktir hased, ALLAHu zü’l- Celâlin kaderini kabul etmeyiştir!.
Huluku, halk edişi kabul etmeyiştir!.
Onun için “Min şerri mâ ḣalak
Hani ruh var ya, benim ruhum, senin ruhun onun ruhu.. ASLında TEK RUH!..
MaşALLAH bir sürü gözüküyor lambalar gibi herkese ait..
Oysa TEK RUHtan parelel bağlandık da aldık!
Zâten böyle imtihan ediliyoruz!

Kul eûzu bi rabbi'l- felak
İşte bu Kudretullah Lütfiyetinin, insan içlerine gelişi olan manevî geliş sisteminden bahsediyorum, kaderlerimiz gibi!.
Barbaros yüz sene önce nerdeydin?
“Nerde olacağım hocam, işte felak ipinin ucundaydım.. Nereden?. Ben ne bileyim dedem de ebem de madde soruyorsan!. Mânâ soruyorsan Elest Bezminden beri ALLAHu Zü’l- Celâl'in dilediğinden beride varımdır!. Böyle de gideceğim yani.. Felekler yarılıp çıkma anlamındadır.. felaktır, felak ve ilk yarılan NÛR-u MÎMdir.. Hocam bu ÖZleri nerden çıkardınız?”

Ben çıkarmadım Barbaros!. Biz bi gün sohbet etmiyoruz, bu gün düz kontak gidiyoruz o bakımdan söylüyorum!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Bismillâhirrahmânirrahîm

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---Kul huva(A)llâhu ehad(un): De ki; O Allah bir tektir.(İhlâs 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---(A)llâhu-ssamed(u): Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir(İhlâs 112/2)

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
Resim---Lem yelid velem yûled(u): Doğurmadı ve doğurulmadı(İhlâs 112/3)

وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---Velem yekun lehu kufuven ehad(un): Ve hiç bir şey O'nun dengi değildir.(İhlâs 112/4)

Lem yelid velem yûled
ALLAH celle celâluhu, yarılmaz.. NÛRULLAH NÛR-u MîMi doğurmaz!. Yaratmak, felak değildir!. Ressam, resim yaptı diye resimler Ressam değildir!. Usta eserler yaptı diye tüm resimler USTA mı olurlar!.
Bunun anlaşılması çok zordur, ben bu ANLAma bakımdan İhlâs Sûremiz bize yardımcı oluyor diyorum..
Lem yelid velem yûled
Ledde fili vardır zâhir ve bâtın.. öyle anlıyabiliyorum zâhir ve bâtın lütfiyetidir bu ledde..
“Hocam ne alâkası var peki?” dersiniz haklı olarak!
Alper Vahit oğlumla benim aramda ki “LEDDE” nedir?
Ben onun “VÂLİD”i, Annesi “VÂLİDE”si, o da bizim “VELED”imiz!
Alperin madde varlığı bizden dolayı ulaşan ZİNCİRdir.. Şu ANda aklıyla ruhuyla bedeniyle YAŞAmakta yüremekte ve “ben buyum!” demekte.. Maddesi de öyle, mânâsı da öyle!.
Madde kablosu bendenden mânâ kablosu başka yerden değil!
Tümü MuhaMMed aleyhi’s-selâm NÛRundan gözüken NÛRuLLAHtır!.
Bunun anlaşılması çok zor, ama anlamamız gerekiyor, anlamamız gerekiyor!.
Yoksa “ŞEY-t-ÂNlık-İKİlik” ine düşeriz!.
Alperin “Lâ ilâhe!” dediği maddesidir.. “illâ ALLAH!” dediği mânâsıdır!.
Onun için buyruluyor:


Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i 7 Yönden DUYup-UYarak;
Şeriat-ı MuhaMMediyye Sözü-İlmiyle- MuhaMMedî Şuurla ALLAH ve Resûlüne Teslim OLunuz!EMRullahını BİLerek,
Tarikat-ı MuhaMMediyye Sohbeti-Edebiyle MuhaMMedî Nurla ALLAH ve Resûlüne İman EDiniz! SÜNNetullahını BULarak,
Mârifet-ı MuhaMMediyye Zevki-İrfanıyla MuhaMMedî Sürurla ALLAH ve Resûlüne Tâbi OLunuz!Şe’ENullahında OLarak,
Hakikat-ı MuhaMMediyye Hazzı-Erkanıyla MuhaMMedî O-NURla ALLAH ve Resûlüne İtâat EDiniz!


ALLAH ve Rasûlune tabi olun!.
“Nerede?” diyorum.. “Şahdamarından da yakında!” buyuruyor!
Eee anladım Sen ÖZden de ÖZ, içerdesin asla bulamam SENİ!.
Ama “şahdamarından yakın” buyurdun ya, demek ki onu buluyorum haaah!
İşte tek-ilk-son BULaBİLdiğim-ULAŞIM-SALL UCum hemCİNSim Beşer-Resûldür, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem!.
Ben bunu söylüyorum “Kendini-NEFSini BİLir Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemi BULur, YOLunda OLur şahdamarından da yakın AKRABA YAŞArsan bu HAYyatta, es seLÂMün aleyküm!” de!
vALLAHi: “Aleyküm es selâm!'' Buyuracak!. Zâten de öyle buyuruyor “Dâru’s- selâm” buyuruyor CeNNete..
Dâru’s- selâm’a hoş geldiniz!” diyecek melekler!.

وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ
Resim---Vesîkallezînettekav rabbehum ilel cenneti zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn(hâlidîne).: Rab'lerine karşı takva sahibi olanlar (cehennemi gördükten sonra) zümre zümre cennete sevkedilirler. Oraya (cennete) geldikleri zaman onun (cennetin) kapıları açılır. Ve onun (cennetin) bekçileri, onlara: "Selâmun aleykum, siz temize çıktınız (aklandınız) ve öyleyse ebedi olarak ona (cennete) girin" derler.(Zumer 39/73)

Melek nedir melek?.
Kevniyet LUTFunun MuhaMMedî ZEVKinde oluştur!.
Onun için buyuruyor “Cebrâil aleyhisselâma kimden alıyorsun?”
Yâ Rasûlullah aldığımda verdiğim de sendin!” buyurduğuna dair kaynağı tam olmasa da haberler vardır..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Cebrail aleyhis-selama: “Ya Cebrail! Sen bu vahyi nerden alıyorsun?” buyurdu.Cebrail aleyhis-selam: “Sidretü'l-Münteha'da bir yeşil perde arkasından bana söyleniyor” buyurdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bundan sonra gittiğinde o perdeyi kaldır, sana söyleyene bak!” buyurdu. Cebrail aleyhis-selam, Sidretü'l-Münteha'da o yeşil perdeyi kaldırdı. Peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi gördü. Kendisine söyleyen o idi. Bir rivayette 360 kanadını bir rivayette de altıyüz kanadını çırpıp var hızı ile dünyaya geldi.
(Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 3857)

Bu neden böyle?.
Neden olacak başta söyledim, AYNayı istediğin kadar kır yine her parçası AYNısı AYNadır sadece büyük-küçüktür!.. SıRRı silinmedikçe AYNadır!. “ben” likten kurtulamaz ve de kurtulamazsın!..
Şu “BEN AYNa”mızı kırmaya ÖMÜR Harcayacağımıza, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem İzlesek de AYNAmızın arkasına tükürecek bir MuhaMMedî bir Hasbî HİZMETçi adam bulsak da SıRRımızı SİLse de Felaha Ersek İnşae ALLAHu Teâlâ!.
İşte ozaman ŞEY-tÂNımız da MüslümÂN olur iyiliği EMReder..

Biz KULLarın sorunu NEFS AYNAsının ARKasına geçemeyip de, Hayat AYNasının arkasına geçip de tükürecek birisi varsa EL ELe EL ALLAHa OL-AN bir ALLAH DOSTu, bir tükürsün AKIL AYNAmın ARDına da, şöyle avuç içi kadar bir yer açsın da ve ben oracıktan kendimi 7 NEFSimi GÖReyim AYNam CAMa DÖNsün, NAKLe kavuşayım, AKLım NURlansın MuhaMMedî GÜNeşim DOĞsun İnşae ALLAH!

Resim---Bu Zâhiri DÖNüşü GÖRemeyen NEFS-Akıl ve AN-layamayan KALB için Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Ve yine Şeytanını ele geçirip öldürmek isteyen Hayal Savaşçılarına,
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin “Müslüman edin!” fermanını, veciz anlatımını ve İKİlik ten TEKliğe-Tevhide geçiş KULLuğunun yaratılış Hikmetini dikkatlerinize sunarım hamdolsun!.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---Kul huvallâhu ehad(ehadun).: De ki: “O Allah, Bir'dir (Tek'tir).” (İhlas 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---Allâhus samed(samedu).: Allah Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, O, hiçbir şeye muhtaç değildir).” (İhlas 112/2)

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
Resim---Lem yelid ve lem yûled.:O, doğurmadı ve doğurulmadı.” (İhlas 112/3)

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---Ve lem yekun lehu kufuven ehad(ehadun).: Ve O'nun bir dengi olmadı (olamaz).” (İhlas 112/4)

ALLAHu zü’l- Celâl el Ahad’dir es Samed'dir..

El Ahadu :
Resim
Es Samedu :
Resim

ALLAH celle celâluhu gerçekten el Ahad'dir, bütün feleklerin RaBBıdır.. Patlayıp çıkanların RaBBıdır.. ne demek felâktır..
Barbaros iki kardeştirler.. Ancak, göbek bağlarından çekiverirseniz Anne Rahminde “BİZ BİR-İZ” olurlar tek CAN Vahdetinde KESRETler!.. Dahasını çekiverirseniz baba zahrında yok olurlar.. felâklar, felâklar, felâklar tüMMü de gerisin geri gelirler küllîyetin içerisinde ve ilk tohuma toplanırlar mecburen bu URUCun RÜCUMi’RACıdır bu Hayatta..
Çünkü ilk tohuma felâktır çatlayıp çıkanlardır.. çatlayıp çıkan yumurtaların yavrularıdır, çoğalanlardır.. bunlar KESRETtir VAHDETe gelirler yine en SON-UÇta..
İşte bu, bu belli.. şu Ahadiyetten dolayı böyledir.. Onu diyorum halk ediş..
Felâkta başka bir şey vardır, başka bir sır vardır..
Yalnız Halaka-Halkediş doğrudan doğruya görülür, fiilen görülür; Hasan Dağı gibi görülür, bulut gibi görülür, ortada açık-seçik görülür.
.
Sarımsağın içeri girmesine gerek yok, sarımsak yiyen adam dış kapıdan içeri hissediş sahamıza girdi mi, ben sarımsağı kokusundan tanırım!
Gerçekten ve burnum köpek burnu, KıtMÎR burnu olduğu için affederseniz sokakta gezerken dahi, bir adam karşıdan çıksın gelmekte olsun, ben rahatsız olmaya başlarım!
Çünkü kokusu beni çok rahatsız etmeye başlar oysa benle alâkası yok adamcağızın içi pis kokmakta..
Çoğu zaman bırakıp gitmişimdir, yol değiştirmişimdir.
İyi olduğumdan değil, beni rahatsız ediyor diye!.
Tersi de olmuştur hayrette kalıp: “ALLAH'ım bu cennetin kokusu nerden geliyor!” dediğim de olmuştur!
Hiç tanımıyorum adamı haa!. Gidip kendisine sormuşumdur “selâmün aleyküm” “aleyküm selâm” “nasılsınız iyimisiniz?” söze sokmak isterim, adamın kendinden, kim olduğundan, MuhaMMedî Misk kokusu taşıdğından da haberi yok! Böyle misk ü anber kokan muhteşem dostlarım vardır hâlâ yaşayan!.
Neden öyle misk kokmaktalar?
Hılkıyyetlerini Yaratılış emânetlerini Tevhid Tercihlerini EMÎN olarak korumuşlar!
Öylesi halk edilişi, öyle tiyneti ve yaratılışı MuhaMMedîce YAŞAmak şerefi..

Sarımsak kötü mü? Hayır, ama halk içinde ben kokusunu sevmiyorum! Yoksa şifâlı muhteşem bir yiyecek ni’metimiz!
Zaman zaman pişirir yeriz, ama ben bir gül gibi yakamda taşımak istemiyorum!.
İnsanlar da böyledir, muazzamdır, hoştur, lâzımdır ama değerini ve yerini BİLirse elbette..

İşte Felâk ile Halak arasında böyle bir şey vardır..
Felâkı şöyle anlıyorum ki, toprağın içindeki tohumun çatlaması gibi çatlamadır..
Halak ise, hani fasulye felan ekersiniz ya da bostan.. ben çok dikkat ederim topraktan çıktı mı çekirdek kabuğunu görürsün iki anaç yaprak üstünde, çekirdek üste kırılmış olarak çıkar yukarıya, sonra düşer..
O işte halaktır.. felâk ise aşağıdaki topraktaki tohumun çatlamasıdır.
Yani zâhir ve bâtın gibi görmek deyim, yani öyle görmekteyim!
Ben tefsir etmiyorum, ben meâl etmiyorum, ZEVKedip ANLAmaya çalışıyoruz yoksa mealler çokça var elimizde açıp okuyabiliriz!..

minşerri mâ” o şeylerin-kötülüklerin şerrinden.. mâ halâka yarattıklarının şerrinden bitti..
Zâten bidakika da okuyabiliriz..
ve min şerri gasikin iza vekab” alttakine bakalım ve “min şerri neffesati fi’l- ukad
Eşya ve Olay Bazarında ne/kim var?
Muhtaç ve Mahcub olmak var!. Dikkat ediniz madde âleminde muhtaç olmak vardır, ALLAH kimseyi muhtaç etmesin, asla etmesin!
Kimseyi, hiçbir canı bir cana muhtaç etmesin inşae ALLAH!.
Ve hiçbir nefsi hiçbir nefsin karşısında mahcub da etmesin inşae ALLAH!.

Ben acizâne kervÂN KıtMÎRi olarak dua ederken hep öyle dua ederim: “Yâ RaBBî inşae ALLAH, bütün ümmeti MuhaMMedî ve özellikle pek çok şeyden fedakârlık yaparak sadece senin ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in rızasını takip ederek Senin Şeriat-ı GaRRâ'na, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemine, Kur’ÂN-ı Kerim'ine ve ZâTına Hasbî Hizmet eden MuhaMMedîlerini, hiçbir kimseye muhtaç etme, hiçbir NEFSe karşı mahcub etme ve başlarını eğdirme! Muhanetlerden uzak tut, koru onları! Yani euzu Yâ RaBBî!” diye çok dua ederim!

Bakın bakın es Samed ismi nasıl bunları örtmekte!
Maddedeki muhtaçlığımızı nasıl kendine çekmekte, bütün maddenin geçmiş gelecek ve şu ANın devâmlılığını Kendinde Sahibliği Samedî olarak tüMMünün ona muhtaç olduğunu ve onun bu ihtiyaçlarını gören olduğunu.. bir Mü’min olarak benim Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem i yüreğimde DUYuşumdan daha normal ne olabilir ki!.
O zaman “min şerri hasidin iza hased
Ben bu buyruktan “bu madde âlemindeki hasidin hasedinden ALLAHu’s- Samede sığınırım!” anlarım.
çünkü bu HASED bir şeyden dolayı yapılır, yapabilir mi yapıyor zâten!
İşte onların tüMMünü veren alan O dur O! es samed Sahib olandır!
ASLında tüMMüne soyut-somut her şey ve olaya demek istiyorum.

HASED bunu öyle alenen yapmıyor, içinden yapıyor!
Yani nefsinde bir bozukluk var! Sapıklık SEVİYEsizlik var!
ve min şerri neffesati fi’l- ukad
Bu düğümlere üfüren nefisten de es Samed olana sığınırım!.
işte bir şeye dikkat ediniz mi?
ve min şerri gasikin izâ vekab
Çöktüğü zaman MuhaMMedî Güneşin doğacağı doğuyu yok eden, kalbi körleştiren Gasikler..
Dikkat ediniz göz körlüğü gibi arkadaki HASED.. kulak sağlırlığı gibi bir sonraki.. ve kalb mühürlenmesi artık kalbi işe yaramaz hale getirişi..
Rahmâniyeti ve Rahîmiyeti, Rahmetenli’l- âlemin kapısını insanın kendi kendine, insan kendi AKLının kapatışı hainliği!..
Nasıl kaldırılıyor ve bunun el Ahad olan celle celâlehuyle, ZÂTının bilinemezlik karanlığında ki muhteşem Ahadiyetiyle ve ALLAHu zü’l- Celâl Uluhiyetiyle..
Onu demek istiyorum nasıl Fulukiyette ve Farkiyette nasıl kendisine mahsus kıldığını..
İhlâs Sûresi diyoruz buna..
ALLAHu zü’l- Celâlin kendisinden başka hiç kimsenin karışamayacağı ZÂT A’mâsı-Akla KARANLIK demektir!.
İhlâs, hulus kökü, Sîn Lütfunun Hakikâtını senin YAŞAmandır!
Tamam mı Barbaros SÎNlik senin ALLAHu zü’l- Celâl İNDinde senin insanlığındır bu SÎNliğin!.
Bir Lütuftur yani, bu Lütfu bunun Hakikâtını senin YAŞAman zâten kendi MuhaMMedî Hakikatını, kendi Nurullahını kendi NÛR-u MÎMini YAŞAman anlamındadır..
Bunda sen salihsin bu dur zâten hâlis muhlis, budur bu olduğu zaman zâten Dâru’s-selâmsın, SELÂM sensin!.
Bunu evet bunu anlamamız gerekiyor!
Ben çok şey söylemek istiyorum ama!..
Evet bakın bu Hulus-i Kalb, Akl-ı Selim Kalb vardır!. Hulus kalb vardır, hâlis selim kalbtir..
Hâlis muhlis kalb MuhaMMed aleyhi’s-selâm kalbidir dahası yoktur.
İşte bizim hepimizin BULuşması EMRedilen BİZ BİR-İZ DiYÂRımız
Bu BİZ BİRliğimiz, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin muhlis Yürek Kevserinde ki “BİZ BİR-İZ”liğimizdir!.

Yoksa başta ben olmak üzere biz kimiz ki hâşâ!
Biz üç kişi beş kişi mi biziz hâşâ, ki dahası var ASL olan “BİZ-NAHNUALLAHu zü’l- Celâl İNDindekidir!.
ALLAHu zü’l- Celâlin Rahmet-AHMED Ravzası, razı olduğu Rahmet Havzası, Razı OLunduğu Habibullah Havzası -> Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemdir elhamdulillahirabbi'l-âlemîn!
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

O zaman İhlâs Sûresi'ni, Felâk sûresi ile birlikte zevk ettiğimizde anlayışımız daha da artar inşae ALLAH!.

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---Ve lem yekun lehu kufuven ehad(ehadun).: Ve O'nun bir dengi olmadı (olamaz).” (İhlâs 112/4)

lem yelidi velem yuled velem yekunle huuu kufufen ehâd
İşte o zaman diyoruz “küfüven ehâd” onun Ahadiyetine kâfi gelecek, boy ölçüşmeye kalkışacak bir şey de yoktur.
Kûn!” nedir “Şu AN OLAN” da olamaz ne bakamından Ahadiyet bakamından niye olamaz?
Çünkü şu anın ne olduğunu Ahad ALLAH celle celâluhu, Ahmed aleyhi’s-selâm, “AHD”imizi şu ANda benim aklıma aktarmaktadır.
Benim aklım demektedir ki “aklını başına al, seni şu anda bir yaratandır vardır. Sen bütün resimlere bakıpta RESSAMla boy ölçüşme!'' Bir şey demeyi felan bırak bir denklik, denk değil ordaki kâfi gelmektir!.
Kufuven yeterli bir bilgi bulamazsın, yani tüm boş kalır dediğin “zannediyorum ki, zannediyorum” ki istediğin kadar zannet sonsuz gibi gittiğinin ötesindedir o!”

Bunu “velem yekun lehu küfüven ehâd” bir dengi bir küfüvü ve eşi benzeri asla olamaz katiyyen olamaz.
İhlâs sûresi Kur’ân-ı Kerimde Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in buna belki biraz sonra gireceğiz hadislere göz atmıştım efendimiz ne buyurmuştur diye bakmıştım..
Muazzam bir şey çok kısa fakat müthiştir yani “kulhu vALLAHu ahad ALLAHussamed lemyelid velem yuled
Lem, değildir. yelid değildir velem o da değildir yuled de değildir onda ne yelid vardır ne yuled vardır o yelid değildir doğuranlardan değildir..
yuled de değildir doğrulumadı da yani ne doğurdu ne doğruldu..
ALLAH ALLAH doğurmamış doğrulmamış ne güzel peki doğuranlar doğurulanlar ne bunlar kim?.
Olan olan “KûN!” ve lem KûN!.
Kufuven kesinlikle değildir Ahâdiyyette kendi bir tek oluşluğu vardır bilinemez, olunamaz, varılamaz, anlaşılamaz ne diyorsan bütün bildiğin olur olmazlarıyın bütününü sıfırlar..
Türkçede bildiğimiz kâfi kelimesi var ya bu küfüv kelimesidir temeli budur kâfi diyoruz, yeterlidir, denktir, eşittir ne diyorsan de kıyas kıyas burdan bir şey daha anlıyorum ben.

Biz biliyorsunuz ifrad ve tefriti şeytanlık olarak görürürüz i’tidalı MuhaMMedîyet biliriz Sırat-ı Müstakim biliriz..
Seviyeyi bizim Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'imiz, bizden bir karış yukarıda değildir hâşâ! Aşağıda da değildir hâşâ ki zâten kalblerimiz aynı seviyededir, imamımızdır “ALLAHuekber!” dedi mi biz de onunla yatar kalkarız böyle gelmiştir böyle devâm etmektedir!
Bizim RaBBımız da zâten şah damarımızın merkezinden de Yakın AKRABadır..

Hani akılperestler, şeytanın çocukları varya; dalga boylarıyla göklerle möklerle uğraşıyor, yok şurda bırakıyor felan daha orda arayanlar var ya onlar bunun kokusunu almak değil, o kokmuş uykularından ebedîyen uyanamazlar bile.
Çünkü kıyastalar her şeyin kıyasındalar onlar “ilâhe illâ ALLAH” ın SEVİYE olduğunu anlayamadılar..
Errahmâni arşi istiva!” “ALLAH arşı istiva etti” zannediyorlar ki gökten indi oturdu orda bekliyorsanıyor!.
Anlamıyor SEVİYEyinin, İSTİVAnın en seviye olduğunu bilmiyor daha ama bilecek inşae ALLAH!.
Zaman olacak ki belki de yaşadığımız sürede göreceğiz Arapçayı çok mükemmel tahsil etmiş gerkçekten çok iyi tahsil etmiş insanları da ALLAHu Zü'l-Celâl getirecektir götürecektir.

Birde bizim böyle hayatımızda böyle kaderimiz vardır bu hep böyle olmuştur bize katılanlar olur bizden ayrılanlar olur.. Öyle de gelir ihtiyaçları ALLAHu Zü'l-Celâl görür çünkü o bizim Sadakatımız Samimiyetimiz Sabrımız ve Selâmet Dileğimiz, Arzumuz, Tercihimiz Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in ROTAsında ALLAHın izniyle yürüyünce ALLAHu Zü'l-Celâl kendi hizmetçilerini kendisi doğurtur yaşatır getirir sokar onun kendi yürür!. Yeter ki biz de gayret edelim.. o bizde ALLAHın izniyle o “ALLAHım BİZi hulus hâlis muhlis MuhaMMedî kıl!” diye dua ediyoruz!.

Hakan da çok yazıyor “hâlis muhlis sıddık ve adl kıl!” duamızı.
Hâlis kalbteki dir, muhlis fiilen uyguluyor ki uygulamalısın kardeşim! Sızlamasın mı yüreğin, iki gün sonra burada karakışta çat ayaz olacak ayağında ayakkabısı olmayan ayağı donmuş yetimle bir CAN da sızlamayacak mı yüreğin!
Nasıl hâlis muhlis böyle değilse!.
Yoksa nasıl MuhaMMedîymiş bu bu pis egoist, böyle bir şeyler yapmıyormuş!.
Hâlis mulis ve adl ne demek?.
Yüreğinde sadakatı varsa dışarda adaletini görmek MuhaMMed aleyhi’s-selâm ALLAHu Zü'l-Celâlin buyuruğu ben demiyorum ki..

Hakan aslın astarın ne senin? Demirsen paslanacaksın cehennemin içine de gitsen cennete de gitsen paslanacaksın!. Sen altın isen, soy MEtal isen, ALLAHu zü’l- Celâlin altınısın işte, Ahmed aleyhi’s-selâm altınısın!
Biz bilmez miyiz biz de kurarız bu televizyonları davul döğmeden sürüyle insan akışır ne olur işte olanlar olur?
Biz şunu diyoruz ALLAHu zü’l- Celâl celle celâluhu Muradullahında ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem. Rasûlullahında, Kelâmullahında ve Abdullahında bizden bir şey bekliyor!. O da şudur; bir Hakan olsun ki, ALLAHın izni ve inâyetiyle mahşerdeki son insanı görsün!
Bunu işte bu İNSANı, MuhaMMed aleyhi’s-selâm alnınından öper!. İnancıyla, Ameliyle, Ahlâkıyla ve HâLleriyle..
ilâhe illâ ALLAH MuhaMMede’r- Rasûlullah” ın tâ yüreğinde yaşayanı olsun!.

O zaman cehennem varsa ben giderim, hiç kimse gitmesin!
Cehennem kaçakları ve de cennet sevdalıları için söylüyorum!
Ben bunların ikisini de çok severim ki ALLAH beni bağışlasın, desem ki şeytanı da severim beni taşa tutarlar! Bilmezler ki Nurullah olmayan hiçbir şey var olamaz soyut-somut!.
Ben şeytanın insan kılıklı şeytanlarını sevmiyorum!.
Kardeşim severim ben Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem. in Müslüman ettiği şeytanı severim!.

Şeytanını ele geçirip öldürmek isteyenlere Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin “Müslüman edin!” fermanını ne veciz anlatmakta ve İKİlik ten TEKliğe-Tevhide geçiş KULLuğunun yaratılış Hikmetine dikkat çekmektedir hamdolsun!.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

Ben Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem. Müslüman ettiği bir şeytan vardı ya herkeste olan.. onu seviyorum diyorum.
Ben severim aklımı diyorum!
Aklımı, aklımı neden?.
Hamd olsun Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem müslüman etti de onun için adı kaldı..
Adı “lâ ilâhe” gibi.. Ne demek “lâ ilâhe” küfürdür, “ilâh yok”demektir “illâ ALLAH” olursa şehâdettir..
Lâ ilâheyi söküp atalım.. sökemezsin kardeşim “ilâheRasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin müslüman ettiği şeytanın hatıra adıdır..
Yani öyle bir isim, öyle bir şey yok!
ne diyorsun Hocam sen!.
Şimdi Aksarayda karanlık gece, sabahleyin ne yapayım?. Gece süt dökmüş kediydin de gündüz yedi başlı ejderha mı oldun, gece hâşâ kâfirdin de gündüz Müslüman mı oldun!.
Sen aklını MuhaMMed aleyhi’s-selâm aklıyla SEVİYEledin mi bunları sorabilirsin!.
İştebu bunların tümü İhlâs, Hulus, Hâlis, Muhlis sendeki tümü ALLAHu Zü'l-Celâlin sana yüklediği Sîn yani Sînendeki Nurullah lütfu keremi mânâ da bedendeki her zerren “ALLAHunurussemavati ve’l- ard” biliyor musun nurhayat kardeşim!.
Sevgili kardeşim al istersen saçıyın bir telini bak onun en ucundaki zerre ALLAHın nurudur!
ALLAHunurussemavati ve’l- ard” buyuran ALLAHu Zü'l-Celâldir!.

AKLımızın Muhitinde de ALLAH celle celâluhu Ez Zâhir ALLAH celle celâluhu..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)

Yemin ederim ki öyledir, tırnağın ucu dahi öyledir, saçıyın ucu da öyledir, her şeyin öyledir!
Bu âlemde ALLAHun Nuru olmayan bir şey yoktur, var diyen kâfirin taa kendisidir ve “ALLAHun nurussemavati vel ard” ı anlamamıştır.
Yok” diyen ham akıldır, uyanmamış akıldır, uyur gezer akıldır, sarhoş akıldır, yazık akıldır, vah tüh aklıdır işte bunların tümünden kurtulmanın çâresi “bismillâhirrahmânirrahîm Kulhu vALLAHu!” İhlâsıdır…
Resim
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen anlamak »

Hakan yazdı:O zaman ihlâsı, felâk sûresi ile birlikte zevk ettiğimizde anlayışımız daha da artar inşae ALLAH!.

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
“Ve lem yekun lehu kufuven ehad(ehadun).: Ve O'nun bir dengi olmadı (olamaz).” (İhlâs 112/4)

“lem yelidi velem yuled velem yekunle huuu kufufen ehâd”
İşte o zaman diyoruz “küfüven ehâd” onun Ahadiyetine kâfi gelecek, boy ölçüşmeye kalkışacak bir şey de yoktur.
“Kûn!” nedir “Şu AN OLAN” da olamaz ne bakamından Ahadiyet bakamından niye olamaz?
Çünkü şu anın ne olduğunu Ahad ALLAH celle celâluhu, Ahmed aleyhi’s-selâm, “AHD”imizi şu ANda benim aklıma aktarmaktadır.
Benim aklım demektedir ki “aklını başına al, seni şu anda bir yaratandır vardır. Sen bütün resimlere bakıpta RESSAMla boy ölçüşme! Bir şey demeyi felan bırak bir denklik, denk değil ordaki kâfi gelmektir!.
Kufuven yeterli bir bilgi bulamazsın, yani tüm boş kalır dediğin “zannediyorum ki, zannediyorum” ki istediğin kadar zannet sonsuz gibi gittiğinin ötesindedir o!”

Bunu “velem yekun lehu küfüven ehâd” bir dengi bir küfüvü ve eşi benzeri asla olamaz katiyyen olamaz.
İhlâs sûresi Kur’ân-ı Kerimde Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem in buna belki biraz sonra gireceğiz hadislere göz atmıştım efendimiz ne buyurmuştur diye bakmıştım..
Muazzam bir şey çok kısa fakat müthiştir yani “kulhu vALLAHu ahad ALLAHussamed lemyelid velem yuled”
Lem, değildir. yelid değildir velem o da değildir yuled de değildir onda ne yelid vardır ne yuled vardır o yelid değildir doğuranlardan değildir..
yuled de değildir doğrulumadı da yani ne doğurdu ne doğruldu..
ALLAH ALLAH doğurmamış doğrulmamış ne güzel peki doğuranlar doğurulanlar ne bunlar kim?.
Olan olan “KûN!” ve lem KûN!.
Kufuven kesinlikle değildir Ahâdiyyette kendi bir tek oluşluğu vardır bilinemez, olunamaz, varılamaz, anlaşılamaz ne diyorsan bütün bildiğin olur olmazlarıyın bütününü sıfırlar..
Türkçede bildiğimiz kâfi kelimesi var ya bu küfüv kelimesidir temeli budur kâfi diyoruz, yeterlidir, denktir, eşittir ne diyorsan de kıyas kıyas burdan bir şey daha anlıyorum ben.

Biz biliyorsunuz ifrad ve tefriti şeytanlık olarak görürürüz i’tidalı MuhaMMedîyet biliriz Sırat-ı Müstakim biliriz..
Seviyeyi bizim Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem imiz, bizden bir karış yukarıda değildir hâşâ! Aşağıda da değildir hâşâ ki zâten kalblerimiz aynı seviyededir, imamımızdır “ALLAHuekber!” dedi mi biz de onunla yatar kalkarız böyle gelmiştir böyle devâm etmektedir!
Bizim RaBBımız da zâten şah damarımızın merkezinden de Yakın AKRABadır..

Hani akılperestler, şeytanın çocukları varya; dalga boylarıyla göklerle möklerle uğraşıyor, yok şurda bırakıyor felan daha orda arayanlar var ya onlar bunun kokusunu almak değil, o kokmuş uykularından ebedîyen uyanamazlar bile.
Çünkü kıyastalar her şeyin kıyasındalar onlar “lâ ilâhe illâllah” ın SEVİYE olduğunu anlayamadılar..
“Errahmâni arşi istiva!” “ALLAH arşı istiva etti” zannediyorlar ki gökten indi oturdu orda bekliyorsanıyor!.
Anlamıyor SEVİYEyinin, İSTİVAnın en seviye olduğunu bilmiyor daha ama bilecek inşae ALLAH!.
Zaman olacak ki belki de yaşadığımız sürede göreceğiz Arapçayı çok mükemmel tahsil etmiş gerkçekten çok iyi tahsil etmiş insanları da ALLAHu zülcelâl getirecektir götürecektir.

Birde bizim böyle hayatımızda böyle kaderimiz vardır bu hep böyle olmuştur bize katılanlar olur bizden ayrılanlar olur.. Öyle de gelir ihtiyaçları ALLAHu zülcelâl görür çünkü o bizim Sadakatımız Samimiyetimiz Sabrımız ve Selâmet Dileğimiz, Arzumuz, Tercihimiz Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem. in ROTAsında ALLAHın izniyle yürüyünce ALLAHu zü’l- Celâl kendi hizmetçilerini kendisi doğurtur yaşatır getirir sokar onun kendi yürür!.
Yeter ki biz de gayret edelim.. o bizde ALLAHın izniyle o “ALLAHım BİZi hulus hâlis muhlis MuhaMMedî kıl!” diye dua ediyoruz!.

Hakan da çok yazıyor “hâlis muhlis sıddık ve adl kıl!” duamızı.
Hâlis kalbteki dir, muhlis fiilen uyguluyor ki uygulamalısın kardeşim! Ssızlamasın mı yüreğin, iki gün sonra burada karakışta çat ayaz olacak ayağında ayakkabısı olmayan ayağı donmuş yetimle bir CAN da sızlamayacak mı yüreğin!
Nasıl hâlis muhlis böyle değilse!.
Yoksa nasıl MuhaMMedîymiş bu bu pis egoist, böyle bir şeyler yapmıyormuş!.
Hâlis mulis ve adl ne demek?.
Yüreğinde sadakatı varsa dışarda adaletini görmek MuhaMMed aleyhi’s-selâm ALLAHu zülcelâlin buyuruğu ben demiyorum ki..

Hakan aslın astarın ne senin? Demirsen paslanacaksın cehennemin içine de gitsen cennete de gitsen paslanacaksın!. Sen altın isen, soyMEtal isen, ALLAHu zü’l- Celâlin altınısın işte, Ahmed aleyhi’s-selâm altınısın!
Biz bilmez miyiz biz de kurarız bu televizyonları davul döğmeden sürüyle insan akışır ne olur işte olanlar olur?
Biz şunu diyoruz ALLAHu zü’l- Celâl celle celâluhu Muradullahında ve Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem. Rasûlullahında, Kelâmullahında ve Abdullahında bizden bir şey bekliyor!. O da şudur; bir Hakan olsun ki, ALLAHın izni ve inâyetiyle mahşerdeki son insanı görsün!
Bunu işte bu İNSANı, MuhaMMed aleyhi’s-selâm alnınından öper!. İnancıyla, Ameliyle, Ahlâkıyla ve Halleriyle..
“Lâ ilâhe illâllah MuhaMMede’r- Rasûlullah” ın tâ yüreğinde yaşayanı olsun!.

O zaman cehennem varsa ben giderim, hiç kimse gitmesin!
Cehennem kaçakları ve de cennet sevdalıları için söylüyorum!
Ben bunların ikisini de çok severim ki ALLAH beni bağışlasın, desem ki şeytanı da severim beni taşa tutarlar! Bilmezler ki Nurullah olmayan hiçbir şey var olamaz soyut-somut!.
vBen şeytanın insan kılıklı şeytanlarını sevmiyorum!.
Kardeşim severim ben Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem. in Müslüman ettiği şeytanı severim!.

Şeytanını ele geçirip öldürmek isteyenlere Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin “Müslüman edin!” fermanını ne veciz anlatmakta ve İKİlik ten TEKliğe-Tevhide geçiş KULLuğunun yaratılış Hikmetine dikkat çekmektedir hamdolsun!.

---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

Ben Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem. Müslüman ettiği bir şeytan vardı ya herkeste olan.. onu seviyorum diyorum.
Ben severim aklımı diyorum!
Aklımı, aklımı neden?.
Hamd olsun Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem müslüman etti de onun için adı kaldı..
Adı “lâ ilâhe” gibi.. Ne demek “lâ ilâhe” küfürdür, “ilâh yok” demektir “illâllah” olursa şehâdettir..
Lâ ilâheyi söküp atalım.. sökemezsin kardeşim “lâ ilâhe” Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellemin müslüman ettiği şeytanın hatıra adıdır..
Yani öyle bir isim, öyle bir şey yok!
ne diyorsun Hocam sen!.
Şimdi Aksarayda karanlık gece, sabahleyin ne yapayım?. Gece süt dökmüş kediydin de gündüz yedi başlı ejderha mı oldun, gece hâşâ kâfirdin de gündüz Müslüman mı oldun!.
Sen aklını MuhaMMed aleyhi’s-selâm aklıyla SEVİYEledin mi bunları sorabilirsin!.
İştebu bunların tümü İhlâs, Hulus, Hâlis, Muhlis sendeki tümü ALLAHu zülcelâlin sana yüklediği Sîn yani Sînendeki Nurullah lütfu keremi mânâ da bedendeki her zerren “ALLAHunurussemavati ve’l- ard” biliyor musun nurhayat kardeşim!.
Sevgili kardeşim al istersen saçıyın bir telini bak onun en ucundaki zerre ALLAHın nurudur!
“ALLAHunurussemavati ve’l- ard” buyuran ALLAHu zülcelâldir!.

AKlımzın Muhitinde de ALLAH celle celâluhu Ez Zâhir ALLAH celle celâluhu..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
--- “ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)

Yemin ederim ki öyledir, tırnağın ucu dahi öyledir, saçıyın ucu da öyledir, her şeyin öyledir!
Bu âlemde ALLAHun Nuru olmayan bir şey yoktur, var diyen kâfirin taa kendisidir ve “ALLAHun nurussemavati vel ard” ı anlamamıştır.
“Yok” diyen ham akıldır, uyanmamış akıldır, uyur gezer akıldır, sarhoş akıldır, yazık akıldır, vah tüh aklıdır işte bunların tümünden kurtulmanın çâresi “bismillâhirrahmânirrahîm Kulhu vALLAHu!” İhlâsıdır…
Rasûlullah'ın da, Kelâmullah'ın da ve Abdullah'ın da bizden bir şey bekliyor! O da şudur; bir Hakan olsun ki, ALLAH'ın izni ve inâyetiyle mahşerdeki son insanı görsün!
Bunu işte bu İNSANı, MuhaMMed aleyhi’s-selâm alnından öper! İnancıyla, Ameliyle, Ahlâkıyla ve Halleriyle..
“Lâ ilâhe illâllah MuhaMMede’r- Rasûlullah” ın tâ yüreğinde yaşayanı olsun!
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Gerçekten, yemin ederim ki “ALLAHu ahad” dır kendi ahdinin SAHİBidir.
Ahmed aleyhi’s-selâm bildirmiştir. Hamd olsun ben de AKLımla ahdimdeyim.. hani buyuruyor ya “ey ben-i âdem ben seninle bir ahd yapmıştım!
neden şeytana tapıyorsun, o seni açık saçık bir davaya götüren ve bildiğin/bildirilen bir İKİlik düşmanındır.. Kulluk imtihanıdır..”
vALLAHu ya RaBBî gerçekten bunu anladım ve “selâmen kavlen mirRaBBurrahîme” dönüyorum..

سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ
Resim---Selâmun kavlen min rabbin rahîm(rahîmin).: Rahîm olan Rab'ten "selâm" sözü (vardır).(YâSîn 36/58)

أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Resim---E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun): Ey Adem oğulları, Ben size şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır, diye and vermedim mi?(YâSîn 36/58)

Yoksa ben, "ben"i ÖRTen-Kefere Batağa gidiyormuşum.. Ayrılın mücrimler, cürüm işleyenler recm edenler, kendilerine recm yâni ALLAHu Zü'l-Celâlin can ve cisim cem’i RaBBlerine değil de, iki günlük, iki nefeslik kendi hevâ ve heves yanlışları batağına gömenler, kendi şarterini kendlerii indirenler, kendi can ceryÂNlarını kesenler, kendi insanlıklarını iptal edenler, yanlışa gidenler!..

İşte bu es Samed esması, maddî mânevî bu lütufların bu MuhaMMedî muhteşem ziyafetlerin maddede mânâda her şeyi.. ellerimiz ayaklarımız her şeyimiz.. bakın içimizde hasta olan kardeşlerimiz var, sıhhatli olanlarımız var.. bakın gelip geçiyoruz neler görüyoruz..
Ben şimdi düşünüyorum da, “canım nerede?” diye.. Ve cevâb veriyorum nerem ağrıyorsa orda.. bir gün dişim ağrıyor “aaa canım orda” diyorum.. bir gün bir yerim ağrıyor aaa oraya gitti.
Halbuki her yerdeydi demek ki.. benim AKLım sıkıştığı yerde oraya gidiyor onu diyorum.. halbuki benim bedenim “biz” dir.. Gerçekten “biz” dir.
İnsan bu, şimdi ters oturmaktan sanıyorum sol bacağım uyuşuk gibi çekiyorum yavaş geliyor demek ki şey oldu yâni bende olduğu halde diyor ki: “Ben biraz uyuştum!”
Onun için de değiştiriyorum ben onu.. kanın canın ne istiyorsan vereceğim biraz sonra öbürü gibi hareket edecek, böyledir bu böyledir..
Bunun için birbirimize HİZMET ediyoruz, bunun için gelecek nesillere Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in güvendiği mutlaka güvendiği kesinlikle güvendiği ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLeme mutlaka güvenen ki Rasûlullah efendimizin güvenmesi kesindir..
ALLAHu Zü'l-Celâl ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem her yaratığa güvenir, her AKLa güvenir..
Çünkü iman onlardır.. gel velâkin akılların, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e ve ALLAH’a güvenci muallaktadır, her an değişebilir.. yâni -> Mübrem-kaçınılmaz olan-vazgeçilmez olan-acele yapılması lüzumlu bulunan-elzem değil ZANNetmekte demek ki!.. Desem ki; kaza ve kader budur, vALLAHi başım derde girer. Ben demiyorum yâni insan AKILlarının, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLeme ve ALLAHu Zü'l-Celâle güvenmesi bu kadar önemli..
Ben kendi nefsimden biliyorum bâzen diyorum ki “yuh be hiç ALLAHu zü’l- Celâli güvenmiyorsun, yazıklar olsun herkese güveniyorsun da ALLAHu zülcelâli güvenmiyorsun!” Bunu dediğim çok oluyor neden?
Çünkü; AT-EŞ, zor bir şeydir ateş.. Ateş, ateş kuşlarının dışındaki bütün kuşların kanadını yakar!

O cehennem ki;
İfratı CAHÎMÂ yandırıcı şeytÂNlaşmışların Cehennemi..

إِنَّ لَدَيْنَا أَنكَالًا وَجَحِيمًا
Resim---İnne ledeynâ enkâlen ve CAHÎMÂ(cahîmen) : Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır.(Muzzemmil 73/12)

TEFRİTi-Zemherîra ki, Dondurucu, Şeytân Cehennemi..

مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا
Resim---Muttekiîne fîhâ ale'l-erâik(erâiki), lâ yeravne fîhâ şemsen ve lâ zemherîrâ(zemherîren) : Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak-Cahîm) görülür orada, ne de dondurucu soğuk (Zemheri).” (İnsân-Dehr 76/13)

CAHÎMÂ Ateşi, bir tek ateş kuşlarına zarar veremez! Onun için şeytan ateştendir onu yakamaz!
Ama, şeytan için de zemherîra cehennemi vardır, dondurucu cehennem!.

Ateş kuşu olan İbrahîm aleyhi’s-selâm dır, şeytan değildir.. Halil ne demek Halil?.
Barboros yoktu gelmiş.. Barbaros çok engin.. öğmek için söylemiyorum ALLAH korusun.. Bizde iki şey haramdır yalan ve riyâ.. Şükür içimizde yalan ve riyâsı olan ağır hasta yoktur bizde ALLAH korusun! Bundan bizi tenzih ederim!
Onun için inşae ALLAH bizim içimizde câhil olamaz, câhil gelebilir ama câhil olamaz!.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin gönül kapısından içeriye kâfir girebilir, cenâbet girebilir, hâin girebilir her tercih eden, herkes girebilir ancak hepsi de ÂNında MuhaMMedî olur!.
Şunun için diyorum ben kardeşlerim için güzel şeyler felan söylüyorsam bu ne ayrıdır ne gayrıdır hepimiz o değerdedir.. Neyimiz varsa Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemde ve BİZimdir.. ALLAH celle celâluhunun emrettiği ibadetleri yaparım.. Yaparım ama sevâbları da ALLAH rızası için Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLeme veririm.. Çünkü;

Resim---Enes radiyallahu anhu’dan rivâyete göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle: “Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” buyurmuştur .
(İbn Mâce, Zühd: 37; Ebû Dâvûd, Edeb: 21)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.


Resim---Câbir b. Abdullah radiyallahu anhu’dan rivâyete göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şefaatimden ümmetimden büyük günah işleyen kimseleredir.” Buyurmuştur.
Muhammed b. Ali diyor ki: Câbir bana şöyle dedi: “Ey Muhammed büyük günah işlemeyen kimsenin şefaate ne ihtiyacı vardır?” (İbn Mâce, Zühd: 37; Ebû Dâvûd, Edeb: 21)
Tirmizî: Bu hadis Cafer b. Muhammed rivâyeti olarak garibtir (tek kişiden rivayettir.).


Helâl olsun verelim yâni biz burda kazanalım Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, en büyük günah işleyen ümmetine versin, ayağının altını öperim O'nun ruhum fedâ olsun!.
MuhaMMedîyet başka bir şeydir, çünkü MuhaMMedî MeLÂMette kıyas yoktur SEVİYE vardır..
Barbaros “Hocam, câmiye gidiyorum!” der. Basildon’da, orda bir câmisi var açmak zorunda, insanlar namaz kılıyor, ibadet ediyor, birlik oluyor dirlik oluyor, güzellik oluyor ALLAH razı olsun!.
Onun için câmiye gidiyor geliyor çıkıyor da geçkalıyor!
Biz Kur’ân-ı Kerimi iniş sırasına göre inerken ihlâsla sanki bir binâyı dıştan keşfeder gibi ALLAHu Zü'l-Celâl öyle muazzam bir sistemde yaratıyor ki, Alâk Sûresi en zor sûredir..
Biz geçtik çünkü girsek, hiç çıkamayacağız.. Alâk ne alâkası?.
Bir resim var bir de Ressam var, bunun alâkası nedir?” Deesem taa tepeye kadar gidiyor!.
Ana karnındaki ne bileyim ben erkek sipermiyle ana yumurtası alâka kurdu ka iki nefis “vahdetun” oldu da nereye yapışacağını bildi de, oradan parmak başı kadar bir göbek bağı bağladı da, sanki fiş vardı, priz vardı da, ordan her şeyini aldı da..
Yeni doğan bir çocuk yeryüzüne çıkar çıkmaz çişini yaptı, hemen nefes almaya başladı, hemen kaka yaptı!.. İyi de biraz önce nereye yapıyordu?.

Alper bilir, Güngör Bey diye bir arkadaşım vardı, çeşitli yerlerinde iltihaplar olur şişerdi, eklem romatizması gibi.. Doktorlar 55 yaşındayken, göbek bağını çözdüler, telefon hatları gibi.. Tekrar ameliyatla çözerek.. Demek istiyorum ki, bütün organlarının bağlı olduğu sistem göbek bağıdır..
Bu gün göbek bağını tıp çözememiştir hâlâ nereye bağlı göbek dediğinde bir göstersinler bana?. Mideye mi bağlıymış çocuğun göbek bağının bağlı olduğu yeri göstersinler.. Hangi damarlara bağlıymış bir göstersinler bana alâkayı bir görelim!. Kim kimin alâkasıymış..
Alâk, kevniyet Lutfiyetinin insana yükleniş tarzıdır ve “AYN”a yüklenişidir. “KÛN fe yeKÛNLütfunun insana yüklenişidir.. Haytta cinsel birleşimde-boşalımda, bir tek yerde İnsan AKLı ALLAHı inkar edercesine unutur..
İnkar etmesi mecburiyeti vardır işte onun için ŞEHVETin iğne ucu gibi tepesindedir ŞEHÂDET!..
Bunu ANLAyış, muazzam bir şeydir, sıRRdır, güzelliktir ve özelliktir.. Muazzamdır bu.. İşte budur ALLAHu Zü'l-Celâlin el HaYy esmâsının devâmlı yürüyüp gitmesi, her AN hayâtın devâmı buna bağlıdır..
Bu her cANlıda böyledir.. Keçide de böyledir, bir böcek de de böyledir, bir bitki de böyledir ve her canlı da da böyledir.. Temelde her tohumda böyledir Sünnetullahta..

Şunun için söylüyorum Kur'ân-ı Kerimimize iniş sırasına göre baktığımızda muazzam sûreler geçiyor.. Ama birbirini tamamlıyor, birbirlerini halı dokuyor gibi tamamlıyor, desen desen desen gidiyor ve bakıyoruz ihlâs sûresi taa en sondaki sûrede geliyor ve kaçınsı sıradaysa felâk ve nasın altında böyle bir yere oturtuluyor..
kulhuvALLAHu ahad” diye başlamıyor!.
ALLAHu Zü'l-Celâlin muhatabı, MuhaMMede’r- Rasûlullah aleyhi's-selâm..
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ki, tüm yaratıkların irsal edicisi, geri döndürücüsü.. Getirici irsaliyesi.. Yâni tekrar sılaya döndürücü, murselin olan, görevli olan..
ALLAH ve Rasûlune teslim olun,
ALLAH ve Rasûlune iman edin,
ALLAH ve Rasûluna tabi olun,
ALLAH ve Rasûlune itaat edin!..
Kur’ân-ı Kerime inanan bilsin ki ey MuhaMMed Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, sen yolsun.. Senin nurundan yaratıldı ya onlar, şimdi geri topla RÜCU’ etsinler RaBBlarına fermanları Kur'ân-ı Kerimde..

Kul!-de!” nerde buyuruyor?.. Merkezde buyuruyor!.. Olur mu?. Olur Efendim Aksaray’ın elektriğini kes, istanbulunkini kes, orayı kes, burayı kesle uğraşma..Merkez Kebanı geç,indir ana şarteli TüMMü de karanlığa gömülür.. Bu kadar basit..
Kul-deki ya Muhammad aleyhi’s-selâm!”
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem den bahsediyor Abdullah aleyhi’s-selâm dan bahsetmiyoruz..
Hendek savaşını yapan Abdullah aleyhi’s-selâm dan Beşeriyyetinden bahsetmiyoruz!
NÛRundan kâinâtın yaratıldığı, İLK NOKTAdan, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem den Resulîyyetinden bahsediyoruz!.
Kul deki ALLAH kul hüve onun görünüş hakikatı sizin anlayabildiğiniz hakikat var ya viyet budur..
Yâni ben barbarosu ufacık tefecik bir adam sanıyordum.. Yakınen gördüm ki hakikaten maşALLAH.. Buraya bir geldi ki kelli felli, iri yarı bir adam.. “Babayiğit” diyorda Kadriye, doğru söylüyor Babayiğit..
Yâni viyeti ben görünce anladım onun görünüş hakikâtıni anladım, mahiyetini de anladım..
Onun iç yapısını, bana MuhaMMedî yansımasını da gördüm.. Ve bir SEVİYE yaptım, benim AKLım bir kanaata vardı, dedi ki: “Bu Garibanla cehenneme gidilir, cennete gidilir!.”

Çok güzel ben de, böyle birini arıyordum, böyle bir MuhaMMedî can arıyordum ki bizim girdiğimiz cehennem, cennetimiz ola.. Benim canımı İbrahîmi yapa, İsmailî yapa, Hacerî yapa.. Hepsinden-her aşamdan yapa, yapa.. MuhaMMedî yapa, İlâhî yapa, RaBBanî yapa.. Benim canımı cennet yapa.. Daru’s- Selâm, es selâm yapa!.. Yapa yapa yapa!..
İşte budur “BİZ BİR-İZ!” dediğimiz.. bekle gör hayatımız.. herkesin dünyanın dönüş hızı olan 1600 km/saat hızla ÖLüme koştuğu yarım nefes HaYyatta..

فَارْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ
Resim---Fertekib innehum murtekıbûn(murtekibûne): Öyleyse sen gözleyip bekle; elbette onlar da gözleyip bekliyorlar.” (Duhân 44/59)

Ne olacak göreceğiz.. bekle onlarda beklesiler..
Sende öleceksin onlarda ölecek!.
Murakebe et onlarda murakebe etsinler..
Gözetleyin bakıyım neyi gözetleyeceksiniz?..
İşte bunlar tüm “Kulhu vALLAHu ehâd” Tek olan O, hayy olan O, yaratan O.. Kâinât döner, O dönmez DÖNdürendir..
Devran yaratıklar için biliyorsunuz.. Sık sık söylüyorum akılda kalsın diye.. Kullandığınız arabanın tekeri bir tur atsa dahi, 1000 km hızla gitse dahi o döndüren AKSın en Merkezinde-Göbeğinde bir NOKTA-ZeRRe vardırki, teorik olarak katiyyen dönemez!.. Çünkü o, TEKtir ve ötekiler O’nun ETRAFında dönerler!.. Atomda-Zerrede de böyledir.. Kâinâtta-Kürrede de böyledir..
Mânâ da da böyledir.. Maddede de böyledir.. “Akılda da, nakilde de böyledir!” desem hemen: “Akılda nasıl oluyor?” diye söyleyecektir Alper ya da birisi söyleyecektir!.
Diyorum ki AKLımın, şahdamarının içinde zâten NAKİL var!.. Kablo-CeryÂN gibi sanki..
Çünkü akıl, NûR-u MuhaMMeddir.. Onun için buyuruyor Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ALLAH ilk “Önce benim nurumu yarattı..”

Resim---Câbir B. Abdillâh (radiyallâhu anhu)’dan: “Yâ Resûlullah! Anam, babam Sana fedâ olsun, ALLAH’ın en evvel yaratığı şeyi bana söyler misin?”dedim. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Yâ Câbir! Eşyâdan önce kendi nurundan (Nurullah) senin peygamberiyin nurunu yarattı ve şöyle buyurdu: “O nur ALLAH’ın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, ne cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin, ne ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zamanda o nûru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kalemi yarattı. İkinci parçadan levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arş’ı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip 4 parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip 4 parçaya ayırdı. Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nûrunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nûrunu yarattı ki o, ALLAH’ı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nûrunu yarattı ki o da Kelime-i Tevhiddir.......” buyurmuştur.
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175;İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

AKIL, Lütfullah diyorum çünkü ben.. Letâfeti, bu lütfu açıklamış değiliz henüz..
Çünkü lütfun kendisinin içindeki o tavaf, ışık tayfı gibi tayf mânâdaki maddedeki sonsuz tavaf.. atomun tavafı, kâinâtın sonsuz tavafı.. bu tavafların izahı gerçekten zor!.. söylesem ben kaldıramıyorum ki, ne anlatayım..
Ama zamanla Kur’ân-ı Kerime girdikçe, girdikçe, girdikçe inşae ALLAH!.
Kur’ân-ı Kerim kendisi bize anlatacaktır.. Onun için hepimiz can taşıyoruz hepimiz.. ben giderim sen kalırsın, o gider bu kalır ki, bir şeyi asla unutmamazı lâzım bu anlamda Kur’ân-ı Kerim Denizi kim olursa olsun ölüyü barındırmaz, atar dışarı leşini..
İsterse Nuh aleyhumu's-selâmın oğlu olsun dışarı atar.. Lut aleyhumu's-selâmın karısı olsun dışarı atar..
Fakat Firavunun karısı Asiye olsa dahi, bir böcek gibi içeriye çeker diri olduğu için!.. Ölüyü atar illâ atar!..
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemi; yetimken, anasından doğduğu günden kırk yaşına kadar yetim ve öksüz büyütsün Ebu Talib olsun. yine atar dışariya!..
Onu başta çocuklarımı uyarıyorum!.. Akrabalarımı uyarıyorum!.
Zâten benim kanımı taşıyan her can, kıyamete kadar gelip taşıyacak olanlar dahil ALLAHu Zü’l- Celâl indinde vasiyetimizdir bizim, benim neslimin vasiyetidir ki, kanımızın iğne ucu kadarına sahib çıkan bir akıl, fikir, vicdan sahibi kan taşıyanımız, son nefesine kadar Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin ayağının altındaki tozun tozudur..
Canını, malını, her şeyini fedâ etmek kaydıyla!..
Bunu şunun için söylüyorum; Sadakatta, Samimiyette, Sabırda Kur’ân-ı Kerime ki Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemle, bu denli sağlam teslim olmayanlar, bu denizden ben isem de sen isen de ALLAHu Zü’l- Celâl korusun dışarıya leş olarak atılır!. Kendi kendini leş gibi atar dışarıya!..

Ben de istiyorum ki öyle değil, biz tam tersine son nefesimizi verinceye kadar Kur’ân-ı Kerimimizin hizmetinde olalım, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimizin hizmetinde olalım, ALLAHımızın hizmetinde olalım ki,
Bu hizmet zâten bizim kendimize hizmetimiz..
Ben de demiyorum “şah damarından yakınım!” diyen kendisi RaBBu’l- âlemîn!.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem kendisi zâten kalbimimiz bizim..
Bizim “Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm” deyip durduğumuz, kendi nefsimiz!.
Allah ve Resûlüne taMM teslim olup, iman edip, tâbi olup İtaat edersek..
ben” dediğim şu gördüğünüz heykelden başka bir şey değil!.
İsterseniz yarın sabah gidelim Hacı Mahmutla kanlı pelitin oraya kabre yatalım, üstümüze toprak atın, bakın biz yok oluruz bu dünyadan..
Biz olur muyuz dışarıda? Olmayız.. Derler ki “öldü”.. Halbuki ölen neydi? Gördükleri heykeldi, başka bizim öleceğimiz mi var?
Kim ölüyor ki, biz ölelim!. Bunları şunun için söylüyorum hepimizin seviyeleri yüksek tahsilde efendim.. Öyle zamandayız ki, her şeyi çok iyi bilen bilgisayar çağındaki insanlarız!.
Fakat bizim de AKILlarımızın inanması tehlikeye girmekte neden?.
Açmazlar çoğalmakta ve bu günkü her şeye giren insan toplumunda bakıyorsunuz korkunç acılar çekiliyor!.
Fikir ızdırapları çekiliyor.. Kafasının içine bir bakıyorsun yüzü gülen mutlu gibi gözükenlere.. Kafasının içine bir bakıyorsun felâket cehennemler yanıyor!.. Çünkü çözemiyor niye geldiğini, nereye gittiğini!.. Mânâyı bir hayal zannediyor, hakikatte de yaşayamadığı için büyük bir acıya düşüyor!. Seviyelemiyor kendisini dışardaki Alper le içerdeki Alperi!.
SEVİYEleyemediği için “ ilâhe illâ ALLAH” diyemiyoruz!.

Onun içinde durmadan kâder demiyorum, yaşanacak şeyi demiyorum, ALLAHu Zü’l- Celâl hayır versin o yaratmakta kendisi hürdür, Muradullah neyse onu yapar, siz sadece “Dua edin!” buyuruyor!.

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
Resim---Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ(lizâmen): De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır." (Furkân 25/77)

كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْ وَاللّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
Resim---Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrahû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).: Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara 2/216)

İslam Dininin, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin asgari müştereklerinde, ana payda da “BİZ” paydasında “BİZ BİR-İZ” iz.. Neyin “İZ”i Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin iZi..
Burdan ceylan mı geçmiş?
Bu Hayat ÇÖLÜnden Ceylan geçti tabi!.. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem her AN HaYydır..
Biz geçiyoruz, “BİZ BİR-İZ” ile.. “BİZ BİR-İZ” ileyiz dâima ALLAHu Zü’l- Celâl şah damarımızdan yakın.. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem şah damarımız.. Habli’l- VERÎDimİZ..
Ne gam ben gidiyorsam, ne bileyim ben kanımla canımla imanımla hayatımın her şeyiyle geçmişimle geleceğimle bütün Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e kadar ALLAH’a hamd olsun!.. Ve kıyamete kadar gelecek Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm kalacaktır.. Yeterki o haysiyeti, şerefi, onuru, nuru bilebilsin kendi unutmasın inşae ALLAH!.
Bu kadar basit bir şeydir bu!. Bu kadar basit bir şeydir ya, imamı Zeynel Abidin, Hz. Hüseyin aleyhi's-selâm Efendimizin Kerbela’dan geriye tek kalan oğlu.. O da, isal olmuş sesi kesilmiş ölecek halde.. Susuzluk sesi çıkmıyor..Çıksa onu da şehid edecekler.. “Zâten erkek kalmasın” diyor Yezid keferesi.. Çünkü kim o komutanlar.. Şimdi utanıyorum komutan Ömer ra. Oğlu Ubeydullah.. Kerbelâ’da baş komutan aşere-yi mübeşlereden Sad radiyallahu anhın oğlu!.. “Niye yaptın?” diyorlar da “İran da bana bir şehir verdiler valilik için!” diyor..
Ben ne diyeyim bu dünyanın haline ben, ALLAH korusun, ALLAH’a sığınırım!.

Ömer radiyallahu anh olsam ne derim?.
Abdullah ibni Ömer radiyallahu anh da onun oğlu. Yedi Abdullahtan birisi. Baştaki yedi şeref olarak görmüş Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem “ebadile” diye Abdullah ibni Mesud, Abdullah ibdi Zübeyir, Abdullah ibni Ömer.. ama bir tâne daha çıkmış kardeşim nebileyim ben!..
Ne diyor Zeynel Abidin radiyallahu anh, ham sofu birisi ziyaret ediyor zindanda.. Ömrü zindanda geçmiştir o Harun Reşit denilen binbir gece soytarısı var ya, o binbir gece kralı Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm koymuyor dışarıda..
Çünkü “Medine de başıma iş çıkarırsınız!” diyor..
Siz en iyisi benim zindanımda durun!” diyor. Evinden dışarıya çıkmayan o âlim insanı zincirletip getiriyor Bağdat zindanlarında inletiyor!.
İşte o ham sofu, o soytarı da diyor ki pencereden Zeynel Abidin Hazretlerine: “Zeynel Abidin siz Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm idiniz hani, bu zincirler de ne? Çözsen ya!”
Bu bir masal değil, bu bir hikaye değil gerçek!.
Çünkü o sözü söyleyen kişi kralın köpeği, boynunda tasması var!.
Kimse bir şey diyemiyor, bizimkiler orda da kapının önündeler..
Onlar aktarıyor bunu zâten “böyle oldu” diye..
Ne buyuruyor Zeynel Abidin radiyallahu anh Hazretleri: “Hak söylüyorsun biz Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmız, bu zincirler ne ki?.” diye kollarını kaldırdığında takır takır dökülüyor zinciler.. “Bizim kıramadığımız zincirler kaza ve kader zincirleridir!”buyuruyor..

وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
Resim---Ve karne fî buyûtikunne ve lâ teberrecne teberrucel câhiliyyetil ûlâ ve ekımnes salâte ve âtînez zekâte ve atı’nallâhe ve resûleh(resûlehu), innemâ yurîdullâhu li yuzhibe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirekum tathîrâ(tathîran) : Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzâb 33/33)

Âyet-i Kerim'eyi okuyor!.. çünkü;

Resim---Hz. Enes (r.a.)’den: “Şu âyet indiği zaman (meâlen): “… Ey Peygamber ailesi Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor(Ahzab-33) Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem sabah namazına giderken altı aya yakın bir müddette Hz. Fatıma kapısına uğrayıp:“Namaz (a kalkın) ey Ehl-i Beyt! Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor!” buyurdu.
(Kütüb-ü Sitte Muhtasarı C.13 S 56 Hadis No: 4495.)

Mesele işte bu!. O günde böyleydi, bu günde böyle, kıyamete kadar böyle ALLAHu Zü’l- Celâl’e hamdu senâlar olsun!.. Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın hiçbir zaman iki yakaları bir araya gelmeyecek, ama kimseye de yırtırmayacak ALLAH celle celâluhu..
Çünkü iki yaka bir araya gelmesinden kasdım kendi NEFSî hevalarına uyamazlar!.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahü teâlânın korudukları müstesnâ, insana zarar olarak din ve dünya işlerinde parmakla gösterilmesi yetişir!.” buymuştur.
(Beyhekî)

Yani, insanın din veya dünya işlerinde şöhret sahibi olması, dinine de, dünyasına da çok zarar verir.

Resim---“Bir kimsenin parmakla gösterilmesi zarar olarak kendine yetişir.” Hükmünü duyan Sahabe-yi Güzin: "Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem , hayır işlerde parmakla gösterilmek de böyle midir?" diye sual ettiler. Buyurdu ki: “Evet hayırlı işlerde de olsa onun için şer olur. Ancak Allahü teâlânın merhamet ettiği, koruduğu müstesnâdır. Şer işlerinde parmakla gösterilmek zâten zarardır.” buymuştur.
(Taberanî)

Çünkü halk içinde meşhur olmuş başka şer aramasın! o şerr, onu yıkar zâten!.
ALLAHu Zü’l- Celâl’e sığınırız bir şey olmaktan, bir şey istemekten, bir şeyden bir şeyden.. Bize Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem yüreği yeter, kâinâttan daha geniştir!..
Kur’ân-ı Kerimimiz bir milyar kere cennettir, yüreğimizdedir, yüreğindeyiz!.
Bu öyle zevki, bu HAZZı; bu Muhteşemliği, Mukaddesliği, Mübarekliği, Muazzamlığı ben kendi mecburiyeti olduğum kanımla canmıla bağlı olduğum akraba-insanlarıma aktarmaya çalışırken, onlardan daha çok saygı duyarak, daha çok dikkat ederek, daha çok candan yürekten elbette aktaracağım!.
Gül’e de aktaracağım, Canan’a da aktaracağım, Ankaya da aktaracağım Gariban’a da.. Gariban değildir, KARİBANımızdır bizim..
Karib Anımızdır, şu ANımızın en yakınıdır demek istiyorum!.

İşte mesele budur. MuhaMMedî Nesil budur!.. MuhaMMedî Oluş budur!.. BİLiş, BULuş, OLuş ve YAŞAyış budur!..
Bunu Kur’ân-ı Kerimde de yapmalıyız.. Kul ihvÂNi böyle diyor böyle!.. Kul ihvÂNi yirmi iki cilt şiir yazmış, sekiz-dokuz bin sayfa!. Yâni demişte ne demiş yâni!.. Kur’ân-ı Kerime bir gelelim önce!..
Boş laflar çokk, diyecek tabi, sende de, o da desin!.. Bunlar boş esas şuna bir gelelim “Bismillâhirrahmânirrahîm KulhuvALLAHu ahad
Deki O’nun viyeti Uluhuyettir!..
Tık diyemezsin târif mârif yapamazsın, neyse O’dur o kadar!..
Ahadiyet” dersin, AhMed aleyhi’s-selâmın bize anlattıklarını söylersin!.
Samediyet “dersin, Mahmud aleyhi’s-selâmın anlattıklarını söylersin!.
Kimdir MahMud aleyhi’s-selâm?.
NEdir “haMMede”?.

Nedir hâdeme, hamedelik nedir, neyin hakikatıdır MahMud aleyhi’s-selâm!.
MiM” ler doğuracak olan zâhirin bâtın hakikatleri değil midir?.
Tohumun içindeki incir ağaçları değil midir?
Tohumun içindeki incir ağaçları değil midir MakaM-ı MahMud?.
Nedir haMd?.
Hamd Makamıdır?.
Kim “KİM”e hamd ediyor?.

AKIL, NAKİLe hamd etmiyor mu?. Hamd nedir, SEVİYE değil midir?.
ilâhe illâ ALLAH”değil midir..
ilâhe” İstanbul’da “illâ ALLAH” da Mekke’deymiş!. Neyimiş bu böyle!..
İşte bu budur Samediyet budur.. Zâhir ve bâtında bizim muhtaç olacağımız ancak ve ancak bizi yaratandır!..
Bu kadar basit bir şey.. O’na güvenmeyip de kime güvenelim, neye güvenelim!.. Ötekiler kim?..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

İşte bu bu bizim İHLÂS anlayışımızı doğurmalı öyle mi?.
Evet öyle.. “Lem yelidi velem yuled
Bak kardeşim, ne doğurdu ne doğuruldu.. Senin bu, “doğurdu, doğruldu” lafının aslı astarı “KÛN fe yeKÛN” dur..
AKLın illâ “Olsun!” diyor!. Olmazsa ne olacak?. Kıyamet kopacak!.
AKLın illâ “Olmasın!” diyor!. Olursa ne olacak?. Yine kıyamet kopacak!.
Be kardeşim “OLAN-HükmHAKKne peki?..
OLAN-HükmHAKK olan; Kaza Kader, Muradullah-Emrullah; şu ÂNda Şe'ÂNuLLAHta şimdi oluyor!..
Ne olmuş var, ne olacak var, OLmakta OLAN var!. Razı mısın değil misin söyle, Radıyeten Merdiyeten mi, değil mi?.
Değil diyorsan “İKİ ŞEYlik”tesin ki, “ŞEY-t-ÂN”lıktasın!..
Gel seni MuhaMMed aleyhi’s-selâm Müslüman etsin!.
Beni, beni.. Özür dilerim benim AKILımı bir Müslüman etsin!. Şu AKL şeytÂNımı..

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

KuLLukta HAKKı DUYup Hayra UYuş TERCİHi Ham AKLın ->İKİ UCU da sonsuz ZANnettiği Sırat-ı Mustakîm YOLUnda, MuhaMMedî Tâlim-Öğretim ve Terbiye-Eğitimde ve HAYyatın İÇİNdi şimdi Şe'ÂNullahta;
MuhaMMedî Gayret Göstererek, HaKK ERENlerin HÂL-i Hazır Huzurdaki KuLLuk Kemalâtına el vererek-gönül vererek, Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın EDEBi ERDeMine iştiyakla, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in Kerem Kevserine teslim olarak, İlahî İnayet, Hallakî Hidayet ve SeLÂMî SeLÂMet DUÂ edip-dileyerek İKİ UCUnu HATMederek Ölmeden ÖLüp DÂİMiyyet-DÂİRESi DİRİliğine İştirakle ŞeHÂDEt Şerefini fiilen Yaşar.. ve artık AKLın İKİlik ŞEY-t-ÂNlığı Müslüman olmuştur, iyiliği EMReder ve SİLM-İslam-sâlim AKILdır..

Ham AKIL , MuhaMMedî Tâlim-Öğretim ve Terbiye-Eğitimsiz kalırsa -> İKİlikte -> Şekk ve Şüphe içinde ŞİRKe DÜŞer..

ŞEY-t-ÂNım Müslüman oldu” buyuruyor, ben başkasının mıyım, yâni benim AKLım başkasının mı?.
İKİlikte kalmışım “lâ ilâheinkarı bir tarafta, “illâ ALLAHikrarı başka tarafta.. İşte bunlar “velem yuled” dir.. Neden benim AKLım durmadan doğuruyor, doğrulup duruyor!..

Durmadan biri doğuruyor.. kendi başına KÛN feyeKÛN niye kendine çekiyor, böyle bir şey mi var?. ağız dolusu ciğerlerine çektiği nefes içerdeki bütün pislik gibi gözüken zehirini dışarı atarken, durmadan böyle körük gibi inleyip dururken, bu KÛN fe yeKÛNu kendi mi yapıyor?
Kim çekiyor bu can ceryanını?.
Bu nedir bu can ceRRyÂNı, bu nasıl bir şeydir dirilik merfumu?.
Diri oluş nedir?.

Neden bütün yiyecekleri pişirdiğimiz halde bizde “DİRİ”lmekte yeniden?
Bu dirilikten kastımız nedir?.
Bu nasıl bir vücûd?.
Nasıl bir şeydir bu?.

Bir hücredir, tek hücredir çift hücredir anladım!
Anladım amip olsun istersen.. Bu nedir ki, bu nedir ki bu hareketi bereketi sağlayan bu nedir?. Dışardan aldığını ne yapıyor bu makine?. Anladım benzin gibi yakıyor da bu motor yakıyor!. Onun motorunu bana söyler misin nedir?.
Mide mi?. İşte bütün bir zaman bir doçente sormuştum tıp doçentine “vücûdda en çok kullanılan şey elektriktir, bizim elektrik sistemi gibi bir sistemdir, enerji elektrik türüdür.. adına elektrik diyelim..”
şekeri üreten karaciğer şura bura” anlatıyordu da dedim ki “öyle midir?” “evet öyledir” iyi de bu elektiriği üreten yer neresidir?”
Dedi ki “bunun çok üzerinde duruldu ama benim kanaatim her hücre kendi elektriğini kendi üretiyor ihtiyacı kadar!” ” dedi.

İşte bu “lem yelidi velem yuled” “iyyanağbudu ve iyyakenestain” öyle ben doğurmuşların doğuracakların felan ona kölelik, ondan bir şey bekleme vs. şeylerine AKLım ermez!. Gerçekten “iyyakanabudu ve iyyakenestain ihdina sıratallazine en amte aleyhim gayrulmağdubi aleyhim veladdalin
Hani var ya senin “yâ RaBBi maddî ve mânevî bütün nimetlerin Rahmetenli’l- âlemin kapın var ya, işte onları, o nimetlere erenlerden isterim.. bir de bunu inkar edenler var ya, reddedenler-dallinler ne bileyim ben gazab edilenler.. “SALL” değil “DALL” edenler yâni imtihÂNı kaybetmeyi tercih edenler!. Bu batakda bunların tümü nereye gidiyor “velem yekullehu küfüven ahad” tüm bunların sebebi “Ahadiyet”i bilemeyiştir.
Bu kadar kesrete bakıp bakıp da çok sanıştır!.
Eee ne bileyim ben babacığım yâni dünyayı dolaştık bir milyar tâne, ne bileyim ben on milyar tâne incir topladık, o kadar çoktu!..”
Ula oğlum çok değildi!” diyorum.. “çok değildi sor bak, onların hepsini tuttur el ele göreceksin ki ilk tohuma götürecekler seni!.'' Başka çâre yok işte bu meselemiz!

Peki şöyle bir şey söylüyorum meselâ Gül'e diyorum ki, ya da ne bileyim ben hepimize diyorum ki: “Bizim AKILlarımız ne zaman “BİR”leşir acaba yâni “BİZ”leşir?.
Önce birleşmeyi bırak da, AKILlarımız ne zaman, nerede birleşir ki nerede birleşirİZ?.
Bizim elimizde olan bir şey değil ki.. keşke olsa.. olsa ben bunu iki dakikada hallederim..
Aliye derim ki anka kuşuna: “gel oğlum sen benim öz oğlumsun kanımla canımla her şeyimle bir iki üç dört bitti. Sen bitti, hakan bitti, öteki bitti, beriki bitti tamam olmuştur..
İşte öyle olmuyor!. Onun için ALLAHu zü’l- Celâlin bütün kâinâta açık olan İlmullahı, şeriatta beden âlimi gibi fiilen ortada, ay gibi güneş gibi her şey gibi açık seçik iken bunun RaBBu’l- âlemînin, yolunu gösterdiği şekilde her AKLın ilmetmesi Emrullahtır ve mecburdur.. Herkes AKLı kadar bunu bilecek!.
Bu AKILlar ALLAHu zü’l- Celâlin Ehlullahı, Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmı sonucunu söylüyorum.. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLeme yaklaşınca onu demek istiyorum.
Bu aradaki ALLAH Dostlarının edebiyle edeblenmediği sürece yol bulamaz yol alamaz!.
Edeb nedir?.
BİLElik Dâimiyetidir.. baştaki “e” en çok demektir edeb arapça “e-de-be” yazılır BİLElik dâimiyetinin “en” liğlidir “en bile” olanlardır edebli olanlar.. Öyle değil midir?.
Niye öyle oluyor?.
Canım “Fiş bir santim kaldı prize!” diyorsun..
Ben de diyorum ki “Oğlum bir santım kalmayı bırak adam gibi yerine oturt, kontak yaptıracaksın, adam gibi yerine oturt yangın çıkaracaksın!.” Diyorum.. Neden bahsediyorsun sen, ben sana ne söylüyorum “Be Sırrı” nda dâimiyetin enliği diyorum!. En, en dahası yok.. Ekber gibi.. Kebir büyük demek, ekber en büyük demek, en yapar onu çünkü “Eline Diline Beline Sahib Ol!” demektir.
EDeB sistemi “Eline Diline Beline Sahib Ol!” demektir..
Bu nedir?.
Bu El Dil Bel ne, nedir?.
ALLAHümme inne esseluke’l- affe ve’l- afiyeh fi’d- dini ve’d- dünyayı ve’l- âhirehRasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem buyuruyor, ben değil hâşâ!..
ALLAHümme inne esseluke’l- affe ve’l- afiyeh
ALLAHım ben senden “esseluke” sail gibi, dilenci gibi istiyorum yâni soruyorum ve istiyorum “seele” fili hem sormaktır hem istemektir.. “iyyakanabüdü ve iyyakenestain”dir Türkçesi bu..
ALLAHümme esseluke affe” af istiyorum..
Ayan-ı sabitemin ve içindeki yaramazlıkların tümünden af istiyorum!.
Yâni ben bunu kendim garanti edemem “ve’l- afiye” afiyet istiyorum!.
Maddî yaptıklarımdan afiyet mânâvi yaptıklarımdan afiyet istiyorum!.
fi’d- dinî” dinimde, “ve’d- dünyaî” dünyamda, “ve’l- âhireh” ahretimde.. Gördünüz mü üçlüyü.. “ALLAHümmesturnâ bi setrike’l- Cemîl!.”
ALLAHümmeALLAHım, setret es Settâr celle celâluhu Sensin.. “mesturnâ” bizi setret.. Çünkü biz MuhaMMedîyiz hamd olsun.. Ayrılmak için söylemiyoruz, niye ayrılalım!.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ile-bile olmak için söylüyoruz!. MuhaMMedîyiz diye niye ayrılalım!.
“Niye o ayrılıp gidiyorlar!. MuhaMMedî olmaktan mı korkuyorlar!.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin; İnancını, Amelini, Ahlâkını ve HÂLlerini kabul edip yaşıyorsa, gelsin bize gelsin!” demiyorum ben!.
“Gel Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’e gidelim!.” diyorum.
Gidelim BİRlikte BİZ orada olalım, ötekinin berikinin uşağı olacağımıza Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemle gidelim!.
ALLAHümmesturnâ bi setrike’l- Cemîlel Cemîl isminle setret!. “ALLAHümmesturnâ bi setrike’l- Celâl” değil bakınız!.
Çünkü Celâlde, lânet ve lütuf bir aradadır..
ALLAHu zü’l- Celâl, Gafuru’r- Rahîmdir!. Ne kadar güzel..
ALLAHu zü’l- Celâl, aynı zamanda “zü’l- İntikam”dır “el Kahhar”dır haaa!.
Onun için onun için ALLAHu zü’l- Celâl’e karşı HADDi BİLmek şarttır kulu için.

MuhaMMedîyet, Mahmudiyet, Ahmediyyet tümü “hadd” kökündendir.. Hududullah, Ahadiyyet de budur..
Ahdiniz var” buyuruyor ya.. hudud var buyuruyor kendisi ALLAH celle celâluhu..

Bu arada bir husus var ki Esmâ-yı Hüsnâlarımızı Kur'ÂN-ı Kerim anlayışımızla yayınlıyoruz ki meslemizi doğru çözelim diye:

El Ahadu :
Resim
El Celîlü :
Resim
Zü'l-Celâli Ve'l- İkrâmü :
Resim
El Cemîlü :
Resim
El Kahhâru :
Resim
El Kâhiru :
Resim

Ahad nedir?. En hududdur..
MuhaMMed aleyhi's-selâm kimdir?.
Bana HududuLLAHı anlatandır..

تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim--- ''Tilke hudûdullâh(hudûdullâhi). Ve men yutııllâhe ve resûlehu yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ. Ve zâlikel fevzul azîm(azîmu) : İşte bu (hükümler) Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.'' (Nisâ 4/13)

التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---'' Ettâibûnel âbidûnel hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh (hudûdillâhi), ve beşşiril mu’minîn (mu’minîne) : Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar , rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.'' (Tevbe 9/112)


“Burada dur, öbür tarafa gitme, bana gel ben götürürüm!” buyuruyor.. Öyle buyuruyor: “ALLAH ve Rasûlune teslim olun!” bu demektir..

Evet EDEB -> El, Dil, Bel sahibliğidir..
Biz MuhaMMedî olduğumuz için hamd olsun kanımızla, canımızla, imanımızla, varlığımızla her şeyimizle Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin seviyesinde Kur’ÂN-ı Kerimin içerisinde, Âlimizle, Velimizle, Delimizle yürür gideriz.. Hiç kimse umurumuzda değildir!. Şucu bucu şaşkınlar, taşkınlar, azgınlarla değil!.
EDEB -> El, Dil, Bel.. ELini uzattın mı elin sonUÇta, Yedullah üzerinde olur.. Canını uzatırsan o da Yedullah üzerinde olur ve daire tamamlandığında Sırat-ı Müstakim TAMMlanır-TÜMMlenir.. Başka da el yoktur zâten el YedULLahtır ALLAH celle celâluhu Elidir.!..
Dil o ki “Eşhedu enlâ ilâhe illâ ALLAH ve eşhedu enne MuhaMMede’r- Rasûlullah!” şehâdetiyle bütün gökler gibi kâinâtı doldurur..
Arş istiva olur “ ilâhe illâ ALLAH MuhaMMede’r- Rasûlullah” dedim diyorum ben..
Hadi canım sen de akşama kadar neler söylüyorsun?.
Hava cıva öyle demiyorum kardeşim MuhaMMedice, Sadakatle, Samimiyyetle, Sabırla SeLÂMet için “eşhedu enne MuhaMMede’r- Rasûlullah!” diyorum ben..
MuhaMMed aleyhi’s-selâm’a şâhid oldum, şu şah damarım gibi şâhid oldum..'' evet o buyurdu ki “eşhedu enlâ ilâhe illâ ALLAH!” vALLAHi ben de AYNen lisanen kalben iştirak ettim, anlıyor musun ne dediğimi..
Tüm şehâdetin içinde, benim şehâdetime de şâhid, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ve ALLAHu zü’l- Celâl de eş Şâhidine şâhid zâten..

Eş Şehîdü :
Resim

Esmâ-yı Hüsnasıdır hangi şehâdetten bahsediyorsun!.
Kendi başımıza şehâdetten binbir dilim diliyle ALLAH’a sığınırız!.
Hani “BİZ BİR-İZ”dik ya!.. İşte böyle bir dil sahibi olacağız inşae ALLAHu Teâlâ!.
“Bu bel nerden çıktı hocam?”
Bel mi?. Çıkacak tabi çıkmayacak mı?
Nedir insan?.

Neden namazda erkekler göbeklerinin üzerine göbek BAĞının üzerine ellerini kilitlemek zorundadırlar, BİLEklerinden yakalamak zorundadırlar.. Üzerlerine parmaklarıyla “ALLAH” yazdırırlar neden?.
Neden analarımız, bacılarımız, kızlarımız, gelinlerimiz, kız kardeşlerimiz, Rahmân ve Rahîm MeMelerinin üzerine ellerini kenetlerler?
Neden sütlerine sahib çıkıyorlar?.
Neden erkeklerimiz göbek bağıyla nesillerine sahib çıkıyorlar?.


Ne diyor anam daha demin.. Anam “elif” demeyi bilmez ama dedi ki: “İte de soy ata da soy gerek!” diyor anam 90 yaşında..
Anam câhil gözüküyor amma ben yeni duydum daha “itin de soyunu sorarlar âtın da soyunu sorarlar” diyor.. Bak lafa bak itin de âtında soyunu sorarlar çok doğru..
Bizim Resul’ün çiftliğinde bir kangal köpeği vardı.. Köpek melek gibi öyle bir hayvan yâni soylu hakikaten öyledir.. Arap atı gibi derler ya..

Beline-Nesline sahib olmayan milletler sonunda köle olurlar.. Tıpkı şimdi bizim milletimizin gittiği şaşkın yol gibi..
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem i DUYmadan, UYmadan, şeriat diye bir kelime tanımadan!.
Sınırsız hürriyet var ya; yiyebilirsin, içebilirsin, her işi edebilirsin yapabilirsin, çocuk bile olsan yaparsın!.. Yaparsın yaparsın da sonuç felâket olur ve olmakta..
İlim yok, edeb yok, erkân yok!..
Ben edebi anlatmaya çalışıyorum, edebden ne anladığımı söylemeye çalışıyorum!.
Öyle bir yere geleceksin ki “lâ ilâheşehvetinin doğuracağı “illâ ALLAHşehâdetine hasret kalacaksın!.
Bu şehvet batağının zinâsı şehâdet şehrinin nikah tacını yerle bir edecek ve ALLAH korusun anasız, bacısız, kızsız, gelinsiz ve kız kardeşsiz kalcağız!..
Elbette diğer taraftan babasız, kocasız, oğulsuz, erkek kardeşsiz ve damatsız bir toplum doğacak!..
O zaman şimdi Barbaros’un Basildonda gördüğü gibi, benim Almanya da gördüğüm gibi bir toplumlar doğacak..
Ne idiği belirsiz İnançtaki toplumlar ki, o zaman iki bıçak birbirinin ağzını yiyecek!.
İşte yiye yiye böyle ikinci dünya savaşında otuz milyon insan ölmüştür ve öldürenler aynı ırkın insanlarıdır, aynı ırk latin ülkesidir.. Kimdir Fransa, Almanya, İngiltere!.. Birbirlerini mahvettiler.. Hani bunlar medeniydi, akrabaydı, hiçbir zaman olmazdı.. Olur, olur daha dün oldu bunlar..
Kader, Kaderullah şunun için söylüyorum “Eline Diline Beline Sahib Ol Haaa!.”
Edeb illâ edeb.. Hani diyorduk ya biz “ALLAHın izniyle Kendimizi BİLirsek, Evliyâullah Edebini BULursak, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem İrfÂNında OLursak, o zaman ALLAHu zü’l- Celâl’in Rüknünü YAŞArız İnşae ALLAHu Teâlâ!.”
Rukn nedir, evet rukn nedir?.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Rukn, namazın iç şartlarıdır İÇteki mutlaka olması gerekenlerdir..
Kıyam-Kıraat-Rükû'-SüCÛD-ŞeHÂDet miktarı KÂİDE OTURuşu ve Es SELÂM...
Neden dememiş?.
Ben öyle gönlüme geldiği için öyle yaptım..
O zaman öyle yaptım derken öyle geldi gönlüme irfÂN ve erkÂN diye geldi..
Şart diye de gelirdi niye şart değil?.
Çünkü dâima insan içinin-ÖZünün EMRindedir..
İnsanı yürüyor olarak görüyorsanız ona yürümesini içindeki “ÖZ”ü söylemiştir kesinlikle!.
İşte onun için diyorum “ALLAHu zü’l- Celâlin Muradullahını yaşar insan Emrullahın DUYup-UYarak!” diye..
Onun için:
MuhaMMedî Şuur da,
MuhaMMedî Nurda,
MuhaMMedî Sürûr da ve de,
MuhaMMedî O-Nurda biz, BİRiBİRlerimİZin Hasbî Hizmetçisiyiz!.”
Dediğimiz, ALLAHu Zü’l- Celâlin EMRullahını YAŞAyan ve YAŞATan MURADullahın Hasbî-Habibî Hizmetçileriyiz elhamdulillah!.
Bu anlamda söylüyoruz birbirimizin “BİZ BİR-İZ”liğini inşae ALLAH!. gerçekten BİRi BİRinin eli, ayağı, gözü kulağı gibi AYNı Bedenin organları gibi…
Ham akıllar SaLLadığımız ANlamazda sallamakta sanır havaya.. oysa bu RaBBANî SÖZümüzdür ve RaBBısına İHLÂSla inananlardır ve de;

ALLAH-ın GÖR-en GÖZ-leridirler..:

Resim---Hadis-i kudsî de ALLAH celle celâlihu : “Kim benim bir velime/dostuma düşmanlık ederse bana karşı savaş açmıştır. Kulum bana ancak emrettiğim ve farz kıldığım ibadetle yaklaşır. Ve devamlı nafile ibadetlerle bana yakın düşer. Öyle ki ben de onu sevmeye başlarım. Onu sevince de, duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Artık o benimle duyar, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür." buyuruluyor...
(Buharî, Rikâk 650, İbn Mâce, Fiten, 16, İbn Teymiye, el-Furkân, 7.)

Gerisi olur geçer, bu gün değilse yarın.. değişmez takvim yaprakları gibi her gün yırtılır yerine yenisi gelir.. güneş her gün doğacaktır..
Ancak, bir gün bizim için doğmayı verir, bedenlerimiz için demek istiyorum!.
Ama Ebedî HaYYlığı bulanlar ölmeden önce ölüp-ölüp de her AN DİRlenler ve işin gERçeği “BİZ BİR-İZ” SeBBeHasında SEYR eden devrÂN divÂNâları..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

HaYYat-MeYYit Edenler.. kendi ŞEYsel-Bedenî GÖRünüşünü MuhaMMedî olarak kullanırken birden elbiseyi soyuveriyorlar HaYYat SahneSÎNde..
Barbaros’u Bizans Kralı rölünde çıkardık, Shela’yıda eşi-Krâliçe yaptık çocukları da Kral-Krâliçenin çocukları.. Bir tiyatro OYuNu oynatıyoruz..
Ne var ki, bunu gerçek sandı Barbaros, tiyatroyu gerçek sandı..
Yâni diyor ki: “Ben ebedîyyen Bizans Kralıyım!”
Ve herkes sahib çıkıyor ROLüne.. Tiyatro Sahibi de diyor ki: “Yok yok bu d yarım saatlik bir tiyatro oyunuydu kardeşim!. çıkar şu sırtındaki kral postunu, geç izleyicilerin karşısına!. başka bir oyun başlıyor onu seyret geç!.”
Bu oyunda da sen kölesin yine.. Bizim deminki Kral Barbaros bu sefer de köle rolünde buyurun!.. nerden anladım?. giydiğinden anladım, öncesinde Kral Tacı takmıştı, şimdiyse Köle Zinciri vurmuşlar, prganga var ayağında baksanız ya!..
Bu iş böyledir, basit ama gerçek..
Evet ben İHLÂSı bir anlamda da böyle görüyorum..
Fatihada görüyorum” demek istiyorum..
Kul euzu biRaBBinnas’ta görüyorum.. yâni görelim, sizlerde görün İnşâe ALLAH!.

İhlâs, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin göz bebeği, çok sevdiği, çok sevilen özellikler taşıyor Kur’ÂN-ı Kerim’in içinde..
Şimdi kısaca bir hadislere bakalım ben gece geç olunca zamanı uzatmak istemiyorum, çünkü insanlar çalışıyor, yorgun oluyor vs. diye.. saat 12 yi geçmemeye çalışıyorum.. onu da düşenmem lâzım!..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

mutu-öl”.. “kabl” önceden öl.. “en” mastar ekidir ki kendisinden sonraki fiil kökünü mek mak yapar.. “temut” ölmen.. en temut ölmek fiilinden onu mastarlaştırır..
ölmeden önce öl!” bu doğrusu İnşâe ALLAH!. .
Bakınız bu şeyler bu kadar birebirdir ki, ve bunlar fiilen yaşanan şeylerdir ki eğer gerçekten SEVİYEleni verdiğimiz halde öyle güzellikleri fiilen yaşarız ki aklımız şaşakalır..
Çünkü eşyalara, olaylara o kadar yatkın ki.. eşya var ya birebir tıpatıp aklın arzu ettiği şekilde yaratılmıştır..
Onun için insanın MuhaMMedî tâlim-Terbiye EDEBİ görmemiş Ham Aklı dâima RaBBisini bir heykel gibi kabul eder, böyle kabul eder ..
Ve İlâhi AŞKların tümü Zâhiri-kul-kişi AŞKından Zât AŞKına geçer..
Başkaları ne der bilemem.. benim aklım ermez.. ben onu-bunu bilmem..
Benim bildiğim MuhaMMed aleyhi’s-selâm, Emine vâlidemiz'den herkes gibi, işte bir kilo iki kilo doğan bir bebektir..
Ve Hz. Âli kerremullahi veche’nin mübârek bendeninin toprağa koyduğu,
benim zimmetim sende” dediği, üzerine avuçlarıyla toprak döken Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemdir..

ZiMMet: Himâyeyi te'min eden ittifak. Alâkalı. Uhde. Vicdan. Sorumluluk hudûdunda koruma zorunda kalma.
ZiMMet: Zâhir ve Bâtın Hakîkat-ı Muhammediyye'nin ASLen-NeSlen-FaSLen ve HâLen Fıtraten Sâhibi olmak..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ey Ali Cenâzemi sen yıkayacaksın, borcumu ödeyeceksin mezarıma beni sen koyup örteceksin ZİMMETimi sen îfâ edeceksin ve sen dünyâ ve âhirette sancağımın sâhibisin.”
(Ebû Said (r.a.)'den; Deylemî Musnedu'’l-Firdevs)

Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm HiMMeti de budur her ÂN ŞeÂNdaki.. BİLene-BULana-OLana-YAŞAyana ve’s- SeLÂMm!..

HiMMet:Zâhir ve Bâtın Hakîkat-ı Muhammediyyeni BİL-BUL-OL-YaŞa. Hizmeti..
SıRR-ı SıFıR SıRR-ı Ali kerremullahi veche:YAŞAnmayan YALANdır, YAŞAN-AN-sa “OL-AN” dır..


Ben düz kontak inanırım islâma, ancak DELİLe DAYANırım İnşâe ALLAH!.
Onun için doğru SEVİYEli olandır, düzgün olandır “BİZ BİR-İZ”liğimİZ İnşâe ALLAHu’r- Rahmân ALLAHın izni ve inâyetiyle..

Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, İmam-ı Mutlak, Rehber-i Mutlak, Muhlûk-u Mutlak, Muhtar-ı Mutlak ki MustafeYN-Seçilmişlerin Mutlağıdır, MuhaMMedîyetin Mutlağıdır..
Mutlak bizim içindir.. Itlak sanki hava gibi, nur gibi YUTandır.. En Son Uç demektir AKILlarımız için ALLAHın izni ve inâyetiyle..

Evet bu bakımındanda bizim yapmak istediğimiz şeyler ALLAHın İZniyle olmaktadır, olacaktır da..
Bakınız “gül” gül, gül diye gülce rengârenk resim-sesim yazıyor sayfalara forumda ve yüreklere akıllarda.. o “gül”den bahsediyorum genç bir yüreğimizdir Hasbî Hizmetçimizdir MeryemimİZdir o da, ne bileyim ben!.
Alper Vahid oğlumda ya da bir başkası da bizim için genç insanlardır tırtıl insanlardır.. İpek böceği gibidirler harıl harıl isteseler de istemeseler de akılları durmadan dut ağacı dallarını kemirir, yutarlar.. öyle saldırgan yaratılmıştır ki durmadan teşvik eder onları içlerindeki ANA KART-AKIL Sistemi.. Ama hayır ama şer bilemem.. O ki zâten İmkÂNla İmtihÂNıdır ki!?!..
Fakat devâmlı bir şekilde bir yeri vardır onun tasavvufta..

Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in kendisi KıRK Yaşındadır ALLAH celle celâluhu’nun “ Sen Rasûlullahsın!” buyurduğunda..
Otuz dokuz yaşında iken “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem” değildir ve her hangi bir insan olan MuhaMMed aleyhi's-selâmdır..
Kendisinin bildiği değildir, ilân edeceği değildir.. Hıra GÂRındadır.. Ama HIRA da Deniz daha olmamıştır, o noktaya geldiği ANda ne yapar?.
İşte gerçek ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem DOSTları da günü gelince KaLB Hıra’sına çekilirler, başlarına kendilerinin salgıladıklarını, kazandıkları KADERlerinin Kozasını örerler ve Hasbî Hizmet edenler..
ALLAHu zü’l- Celâl ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in ALLAH Dosdları elbette edecekler..
ZÂTen etmeyip de ne edecekler yâni.. edecekler SüNNetullah-Hayattaki ALLAH celle celâluhu tavır-Tarz-Sitili böyledir..
Ve birgün biz de.. Hacca gidenlerimiz biliyoruz değil mi?. Çocuklarımızdan da gidenler biliyorlar ki Hira Mağarası o zaman iki kaplı.. Birisi GİRiş diğeri de UÇuruma ÇıKış Penceresi BOŞluğa..
Şu anda da iki.. pencereyi göndünüz mü karşıya açılan.. çıkmadınız mı oraya ben dedim ya hep gittiklerimde hep çıkardım.. bu sefer gidemedik oruçtuk ve insanlardan ayrılamadık.. ama daha önce gittiklerimde gittim..

Neyse, Hıra Kozası yarılır, bizim tırtıl kaç ayaklı bilmiyorum ona bakmak lâzım kaç ayağı vardır bir ipek böceğinin, ve ergin bir tırtılın çift olarak kaç ayağı vardır bir bakmak lâzım 14 mü ne bilmiyorum..

İşte o TıRTıL ->Resim

HaRîRu’l- HaKk’a Bakalım birAZca.. DERVİŞlerin ALLAH Dosdluğu DestÂNını İZleyeliMm İnşâe ALLAH!.

Minicik bir böcek, milyonlarca yıldır yeryüzünde bilinen en sağlam ipliği üretir. Bu böceğin yumurtaları bir yıl uyuyarak canlanmayı bekler
12 günlük kuluçka devresi geçirerek yumurtadan çıkarlar.. ÖYle ki..
Tıpkı tohumların toprağa ekilip nem, sıcaklık, karanlık gibi uygun koşullar sağlandığında filizlenerek bitki, ağaç haline gelmesi ve bu ana kadar uykuda olması gibi, ipek böceği yumurtaları da bir sonraki ilkbahar mevsimine kadar uykuda kalırlar. Vakti geldiğinde ise harekete geçerler. Bu durumu, tuşuna basarak komut verilen bir cihazın çalışmaya başlaması gibidir..


Resim

Yumurtadan çıkan larvalar, iklim ve hava şartlarına bağlı olarak süresi değişen larva döneminde 4 defa deri değiştirirler. Larvalar yem yeme safhasında çok iştahlıdırlar ve sürekli taze dut yaprağı yerler. Adeta yaşayacakları bir sonraki dönemde inzivaya çekileceklerini biliyor gibi karınlarını iyice doyururlar. Başları vücutlarına oranla küçük olan larvaların derilerinin parlaklığı ve gerginliği artar. Deri değiştirme (uyku) safhasının başlangıcında yemek yemeyi keserler ve durgunlaşırlar. Dinlenmek için yer ararlar. İpeğimsi bir madde salgılayarak yapraklar üzerine tutunurlar, başlarını yukarı kaldırarak hareketsiz bir şekilde dururlar. Deri değiştiren larvaların vücudu ise büyümüştür. Başları da vücutlarına oranla artık daha büyüktür. Yem yeme safhasında parlak ve gergin olan deri, deri değiştirme sonrası gevşer, buruşur ve solgunlaşır..

Deri değiştirme sürecini yaşayan bir ipek böceği hemen hemen yumurtadan çıkış ağırlığının 10.000 katına ulaşmıştır. Üstelik bu gelişme, 20–25 gün gibi kısa bir süre içerisinde oluşmuştur. Bu mucizevî gelişmeyi anlamak için gözünüzde yeni doğmuş bir bebeği canlandırın. Yaklaşık 3 kg ağırlığında doğan bebek, 20–25 gün sonra devasa bir boyuta ulaşarak 30.000 kg ağırlığına ulaşsa bu mucize karşısında büyük hayrete düşerdik. Ancak milyonlarca yıldır bu dönemleri geçiren ipek böceği larvaları bu mucizenin canlı birer örneğidirler. Böcek erginleştiğinde genellikle 7.-9. günlerde yem yemeyi keser, başını yukarı kaldırarak sallamaya ve oldukça nemli bir sıvı salgılamaya başlar. Göğüs ve karın bölgesinin yarı şeffaf olması nedeniyle vücudunun hemen hemen %40'ını kaplayacak şekilde genişlemiş olan ipek bezleri deri altında fark edilebilir. Sindirim kanalının boşaldığı ve larvanın kehribar rengini aldığı bu aşamada ipek böcekleri artık koza örmeye hazırdır ve askıya alınmaları için toplanmaları gerekir.

Resim

Yumurtadan çıkan ipek böceği tırtılı; önce büyük bir titizlikle seçtiği "askı" olarak kullanacağı dallardan birine çıkarak kendini aynı iplikle oraya bağlar. Daha sonra salgıladığı ipeğe sarılmaya ve koza örmeye başlar. Ve 2–3 gün içerisinde koza örme işlemi biter. İpek böceği, ipliğini çıkardığı sürece, başını 8 çizer gibi sürekli oynatır, kozanın bir bölümünden diğer bölümüne geçerek örme işlemine devam eder. Başı dönmeden ve dengesini hiç kaybetmeden yaptığı bu hareketi, 3–4 gün süresince yaklaşık 130.000 kez tekrarlamaktadır. Bu süre içerisinde tırtıl, ortalama 900-1500 m. uzunluğunda bir iplik çıkarır. Bu rutin hareketi yapan tırtılın boynunun ya tutulması, ya da işlevini yitirmesi gerekirken, o büyük bir çaba ile üretimine devam eder. İpek üretimi sona erdiğinde ve bezler boşaldığı zaman artık çok zayıflamış olan tırtılın ya ölmesi, ya da hastalanması gerekir ancak tırtıl başkalaşıma uğrayarak, bir iki gün içinde daha güçlü bir yapıda olan "krizalit"e dönüşür.

Koza örmenin 4. veya 5. gününde krizalit haline dönüşen ipek böceği, 8–14 gün süren krizalit devresinde metamorfoza uğrayarak kelebek haline dönüşür. Burada ise yine başka bir mucize gerçekleşmiştir. Bir tırtıl kendi salgıladığı maddeyle kendini sarmalayarak gözden kaybolur, saklanmadan önce yerde yürüyerek ilerleyen bu böcek, iki hafta içinde ise uçabilen bir kelebek olarak dışarı çıkar. Kelebek alkali yapıdaki salyası yardımıyla kozayı delerek dışarı çıkar. Yani kelebek haline gelen tırtıl, bir kozada olduğunu, buradan çıkma vaktinin geldiğini, buradan çıkmak için özel bir sıvıya ihtiyacı olacağını, kozayı delmek için bu sıvının sahip olması gereken formülü ve bunu vücudunda nasıl üreteceğini de adeta "bilmektedir". Kuşkusuz bir kelebeğin tüm bu bilgileri bilmesi imkânsızdır; ona, bu bilgileri kodlayan bir tasarımcı vardır.


"İpeği Nasıl Üretiyorsunuz ey TıRTıLLar?" Desek;
Kozayı örme ve tamamlama işlemi, gece gündüz durmaksızın 3–4 gün sürmektedir. Birkaç mm.lik boyuyla, günlerce ara vermeden çalışan bu tırtıl olağanüstü bir güç göstermektedir. Bunu insanlar ile kıyaslayarak daha iyi anlayabiliriz. Örneğin; insan günlük uykusunu almadığında hem zihnen, hem de bedenen güçsüzleşmesine rağmen, ipek böceğinde herhangi bir bitkinlik görülmemektedir. Yumurtadan tırtıla, tırtıldan kelebeğe giden bu döngünün içinde hayatını sürdüren ipek böceği, dünyanın EN SAĞLAM İP-liğini üretir.

Araştırmalara göre; ipek üretiminin sırrı, ipek böceklerinin salgı bezlerindeki ipek proteinlerinin, suda çözünebilirliğini nasıl kontrol ettiklerinde yatmaktadır. Tüm süreç, su miktarıyla kontrol altında tutulur. Organizma ipek bezine protein gönderir, ancak bunu yaparken oraya ne kadar su bıraktığını denetler. Bu hassas ölçüler de ipeğin sağlamlığında rol oynar.
O Harîru’l- HaKk HabLi’l VERîd İpi giBi bir İpek ki, Bilinen En Sağlam Doğal İPliktir..

Gökleri ve yeri üstün bir ilim ile yaratan ALLAH celle celâluhu ilhamıyla hareket eden ipek böceklerinin ürettikleri sağlam doğal iplik, bilim adamlarına da ilham kaynağı olmaktadır. Ancak bilim adamları henüz bu sağlamlıkta bir iplik üretmeyi başaramamışlardır. Son yıllarda araştırmalarını hızlandıran bilim adamları, hala ipek böceklerinin nasıl bu kadar sağlam iplikler yapabildiklerinin sırrına ulaşmaya çalışmaktadırlar. Uzmanlar; İpeğin tıp alanında, tahrip olmuş diz bağlarının onarılması ve yapay kemik dokusu oluşturulmasında kullanılabileceğini,
Bulgularının doğruluğunun kanıtlanması halinde, çok sağlam koruyucu giysi ve spor malzemeleri üretiminin yanı sıra kemik dokusu için de laboratuvarda yapay ipek üretilebileceğini belirtiyorlar.
BUYursunlar İnşâe ALLAHu TeÂLÂ Hasbî Hizmetleri olur…
HüLÂsÂ-yı keLÂM tüMm TıRTıLLara es SeLÂM..
İşte O Koza - O TıRTıL ki -> O KeLEBeKk...
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

…iki kanatlı bir renkgarenk akıl ve fikir ermeyecek desen ve renkte kelebek olarak karşımıza çıkacaktır.
Daha önce yedi metreyi yedi senede yürüyecek zannedeceğimiz tırtıl yedi dakikada yedi iklimi birbirine katacaktır işte bütün Bu Muhteşemlik Muazzamlık Mubareklik ve Mukaddeslik tüm Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in şerefidir biz bu şerefi taşımaktan dolayı cidden büyük şeref duyuyoruz hamd olsun!.
Hepimizin işte böyle bir Gül bekler Ayşe bekler Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem böyle bir Alper Vâhid bekler ve beklemektedir!
Zâten kendisi el Hayydır ALLAHu Zü’l- Celâlin hayy olduğu gibi Hayat da haydır..
Onun için ALLAHu Zü’l- CelâlALLAH ve rasûlune teslim olun” buyurmaktadır.
Ben hayyım ama o öldü” öyle bir şey yok!.
Hayy olan ALLAHu Zü’l- Celâl, Hayy Olan Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, HaYY olan şehidlerin Şahı Ali kerremullahi vechedir ki, şehidlerin padişâhidır, şâhidlerin padişâhidır, Âli Şahıdır o.
Bu günün köleleri, vaktin köleleri bilemezler..
Vaktin oğlu olmayan vaktin kölelerinin bileceği iş değil..
Bizim işimiz ona buna sataşmak, ona buna şunu bunu demek, noksan aramak değil!
Bizim işimiz çok başka, bizim işimiz bu çölde nakliyecilik yapmak değil, taşeronluk yapmak değil, yol olmak değil bizim işimiz çok başka!
Bizim işimiz alabora olmuş bir ortamda kaybolan MuhaMMedî İZi ortaya çıkarmaktır.
ALLAH ile kandırmak” üzere şeytanın peşindekilerden tutun, şeytanın taa kendisi olanlara kadar İKİliğin-ŞEYtÂNlığın içindekilere karşı HaKKın kullarına Habî Hizmet için İnşâe ALLAH!.
Çünkü buralarda oyalanıyor gibi geliyoruz ama oyalanmıyoruz ALLAHın izniyle.
Bunlar bize lâzım olduğu için söylüyorum!. Çok lâzım böyle şuurlar, böyle güzellikler içerisinde olduğumuz zaman, böyle Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e kendimizi adadığımız zaman, bende varım yâ Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem yaşadığım sürece İnşâe ALLAH!.
ALLAH için, Yaratan için, yâni kendimden kendime bu şeref benim kendime ait şeref!
Ne diyorsam bana ait dinimde dünyamda ve âhiretimde eşsiz olmak!
Eşsiz olan ALLAHu Zü’l- Celâlle kulluk etmek, MuhaMMed aleyhi’s-selâm ile beraber olmaktan daha şerefli ne olabilecek miş ki?.
Söyleyin ALLAH aşkına ne olacak?.
Onların şart ve şeriatlarının içinde olmaktan daha şerefli ne olacakmış?
Dahası mı var, birine bir şey mi göstereceğim yetmiyor mu?
İnsanlar için, başkaları için yaşadığım, yürüdüğüm, konuştuğum, gördüğüm, üzüldüğüm, sevdiğim, yaşadığım yetmiyor mu?..
Müsaade edin biraz da KIBLEye döneyim!

İşte “bu veetuğbu ileyk” “yâ nefsumutmainne ircii ilâRaBBike
Artık RaBBine dön!. Çemberdeki noktalar sarhoşluk yapmayın!.
vALLAHu bi külli şeyin muhit” dışarda bir şey yok, O ALLAH celle celâluhu var!
İçeriye dönün, içeri döndüren noktaya dönün, zâten dönüyorsunuz da farkında değilsiniz!.
Yâni sarhoşluk yapmayın, uyur gezerlik ve şey gibi!.
İşte bunun inşaehurrahmân ALLAHın izni ve inânetiyle biz hepimiz Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in yüreğinde BİZ BİR-İZ olarak yapmaktayız ve yapacağız bunu İnşâe ALLAH!.
ALLAHın izniyle lütf u keremiyle Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin sayesinde ve Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm ve ALLAH Dosdlarının HiMMetiyle, önümüzdeki zamanlarda, çok yakın zamanlarda İnşâe ALLAH!.
Daha hızlı bir şekle dönüşeceğiz, çünkü gizmemiz gerekiyor.. biraz daha Kur’ân-ı Kerimimize daha hızlı bir şekilde yüklene yüklene gidip bakacağız, okuyacağız, anlamaya çalışacağız!.
Bunu yansıtacağız, yazılar yazacağız birbirimizin yazılarına ekleyeyceğiz, söyleyeceğiz kendimiz doğru, yanlış, eğri diye bir şey yok!. BİZ BİR-İZ olarak!.
Ben işte bak yanlış yazmışım, gerçekten yanlış yazmışım, ben yazmışım onu.. ama temuti” niye böyle yanlış yazmışlar” dedim!. Kendi yanlışınmı-doğrumu kendim çözdüm orda..
Çünkü hatırlıyorum “en” diye yazdığımız hatırlıyorum “en te…” demesi lâzımdı burada.. halbuki “en” mak mek gibi mastar ekidir Arapçada..
Hangi fiilin başına gelirse mastar yapar onu.. Yâni “gel-câe” fiilinin başına geldi mi “gelmek” yapar onu.. “ölmeden, ölmekten” önce diyor ya “mek” i kaldırmışın sen!" demiştim!.

Şunu söylemek istiyorum, biz ve bizim esas sitesidir..
Ötedir, bötedir bu şeylerin tümünün ötesinde bir şey vardır ALLAHın izni inâyetiyye Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in hep beraber, BİZlikte, BİRlikte güzellik ve özelliklerini getirelim!.
Bakın ben bâzen düşünüyorum da ne kadar güzel bir şey ki, isterseniz sizde dolaşın siteleri esmâü’l- hüsnanın tümünü toplayın sitelerden bakın!.
GÜL-ün yaptığı birkaç kompozisyona bakıyorum bâzen oturup seyrediyorum!.
Çünkü, belki benim seyrettiğimi o düşünmüyor ama bu güzellik ve özelliktir bu. Biz esmâyı yazarken şu andaki esmâ var şekilleri yapan Oğlum Mustafadır o logoları yapan.. Tek tek yapıldı onlar, harfler çeşitli şekillerde yapılarak fotoshopla yapıldı o zaman..
Baktık bütün sitelerde tek liste var, Tirmizî listesi..
Hadisdeki olanlar yâni o zaman.. Peki ötekiler nerde, yâni diğer hadis-i şerifte olanlar yok.. bulamadık.. zâten Kur’ân-ı Kerimdekiler de yoktu..
O zaman dedim ki “yok böyle yapmayacağız ve yeniden hepsini yapacağız!”Biz sarıldık o zaman esmâlara ve Tirmizî Listesini yaptık şu ANdaki sitemizde gördüğümüz kırmızı logoları olanlar..
Arkasında İbni Mâce’yi yaptık yeşil..
Arkasından ben kendim çalıştım o zamanlar, bütün Kur’ân-ı Kerimi elle taradım.. bilgisayar yok.. tarıyoruz esmâ çıkarıyoruz netice de 99 esmâ buldum mavi olanları..
Bunların doğru olduğunu kabul ettim ve sonra ALLAH denkleştirdi listesini buldum İbni Hacerin Kur'ân-ı Kerimdeki Esmalarını buldum.
Baktım ki benimkinin 10 tânesi fiil kökenliymiş, halbuki bir tek esmâ ki tek es Selâm Esmâsı fiil kökenliymiş diğerleri isim kökenliymiş..
Benimkisinin yanlış olduğunu gördüm 10 tânesinin..
Ama onda da “zü’l- Celâli ve’l- İkram” ı koymamış.. halbuki koyması lâzımdı..
Neyi fazla koymuş “el Melik”i..
Demek istiyorum ki bu güzel bir hizmet el ÂNda böyledir..
Bütün dünya literatüründe varsa gösterin BİZdeki gibi Esma-yı HÜSNÂ Çalışması.. gösteremeyiz çünkü yok..
Aynı şekilde çiftleri yapmakta şimdi GÜLcanım..
Bu güzellikler bu Özellikler, Renkler ve Zevkler..
Ben HEP SEVen bir İNSANım!. Ben Rengi ve Raksı SEVen bir İNSANım!.
Ben zâhirden bâtına geçmeyi ki,
Lâ ilâheden ->illâ ALLAHa” GEÇmeyi ŞEHÂdet kabul eden bir İNSANım!.
Gök yüzünde uçarak felan değil adam gibi yürüyerek.. Tırtıl gibi 40 AYakla giderek.. Kelebek gibi Uçarak..
Ne yapmışsa Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem AYNısını YAParak-YAŞAyarak!..
Bu bakımından diyorum bunlar da güzel zevklerdir, harikalıklardır..
HEPimİZin becerebildiği kadar, elinden geldiği kadar, gönlünden geldiği kadar, çekinmeden “doğru-yanlış, eksik-fazla” demeden BİZimdir..
Çünkü yanlışsa düzeltiriz, eğriyse doğrulturuz..
Bunlar BİRlik ve Dirlik içerisinde yürüsün İnşâe ALLAH!.
Böyle düşünüyorum ve ianıyorum!. yâni öyle yapalım İnşâe ALLAH!.

Şimdi çok az bir zamanımız kalmış..
Evet Aziz can sesin varmı canım yok mu?. Gâliba yok.
Evet Barbaros buyur canım. Sen ne diyorsun bu hususlarda diyeceğin varmı evet Garibanın da sesinde sorun var gâliba…
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Barbaros: hocam mikrofonun jakı çıkmış yerinden demin o yüzden tanımıyor. Hocam maşALLAH bu akşam her tarafa doğru esiyorsunuz maşALLAH böyle olduğu zaman hoşuma gidiyor alternatif akım gibisiniz.
Biliyorsunuz alternatif akım sinüs eğirişi gibi bir yukarı çıkar bir aşağıya iner bir yukarı çıkar bir aşağıya iner dalgalı dalgalıdır yâni ama karşısında onu alamayan bir direnç oldu mu yakıverir ortalığı bir anda siz de maşALLAH bir yukarı bir aşağı dalgalı dalgalı geliyorsunuz.
Sankim şey gibi” lâ ilâhe illâllah” der gibi bir inip bir çıkıp hamd olsun!.

Ben eskiden bir rüyâ görmüştüm o seneler evvel denize çok dalan bir insandım ben bilirsiniz. Kumsal felan oralara da yazmıştım zamanında. Eskiden denizlere dalardım yâni ben şeyi çok severdim ağzı kabuklu midyeleri çıkarmak çok hoşuma giderdi. Yâni böyle ağızları açık bir şekilde suyun üzerinde kumun üzerinde dururlar rengarenk böyle kelebek gibi özellikle böyle çift bulursam şey yapmamışsa o aradaki bağ kopmamışsa eee açıksa böyle çiftiyle beraber, antipotuyle beraber, üstüyle beraber tek değil!
Yâni hem “lâ ilâhe” si hem “illâllah” ı beraber, BİLişik, bitişik olursa o zaman daha da çok severdim. Kelebek gibi iki kanatlı böyle.. Eee o yüzden bâzen öyle rüyâlarımda çıkıverir..
Bu gece de daldım ben denizim içerisine.. geceleyin deniz kapkaranlıktır yâni ve korkunçtur ..yâni içine baktığınız zaman sanki karanlık bir dehliz ve derinliklere doğru gözünüz bakar ve şöyle bir ürker yâni baktığınız zaman.. Bu anı denizin içerisinde de çok yaşamışımdır..
Yâni şöyle o maviliğin sonsuzluğuna doğru bakılınca sanki oraya çekilip bir korku, bir ürperti içinizi kaplar.. geceleyin öyledir denize daldığınız zaman simsiyahtır içerisi..
Böyle gidersiniz gidersiniz, gidersiniz taaa kuma kadar kuma gelinceye kadar kuma yaklaştığınız zaman kumda o korkuyu yenip de devâm edebilirseniz denizin içerisinden..
En sonunda kum çıkar kum böyle sapsarı bir anda gelir o hafif bir ay ışığı yahut dışarda bir ışık varsa o kum ışığı yansıtır böyle o sizin gözünüzden giden ışıkda geri döner size.. biraz hafif bir aydınlık olur kuma..
Öyle rahatlarsınız yâni.. fakat karanlıkta veyahut denize dalan kişi gözünde deniz gözlüğü olmayanda denizin içerisine baktığı zaman denizin içindeki her şeyi bulanık görüyor ne aldığını ne ettiğini bir türlü şey yapamıyor..
Eee ordan ne çıktığını hele bir de geceleyin dalıyorsanız ordan hiçbir şey görmüyorsunuz.. bir de gözlüğünüz de yoksa yandınız artık.. bir karanlığıni içerisinde aynı şeydeki der gibi “Vel leyli iza yahşa der gibi öyle bir gaşiyetin içerisine.. öyle böyle sarılmışsınız.. öyle böyle halde aklınız bulanık bir şekilde dalıveriyorsunuz..


وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَى
Resim---Vel leyli izâ yagşâ: Sarıp örttüğü zaman geceye andolsun,” (Lely 92/1)

İşte öyle de bâzen.. bir tâne eskiden öyle bir rüyâ görmüştüm dalıyorum ordaki su rüyâmda çok güzel her şeyler onları mayomun içerisine dolduruyorum çıkıyorum, ondan sonra bakıyorum çocuk çizmesi, işte efendim bir garip bir çöp toplamışım.. yâni denizde suyun dibinden ben onları bir şey zannetmişim.. ama ne olduğu belirsiz bir takım nesnelermiş yâni ayakkabı.. Efendim şu bu ben onları ordan, kumda toplarken bir şey topluyorum gibi görüyorum..
Sonra başka bir zaman aradan zaman geçiyor.. bir daha görüyorum rüyâda kendimi.. o zaman da bakıyorum deniz masmavi çok güzel hava aydınlık açık, günlük güneşlik gözümde de güneş gözlüğü suyun dibi gâyet berrak bir şekilde net..
Onun gibi insan da gözüne Ahmediyetin Merceğini takmadığı zaman, gözlüğünü takmadığı zaman, Ahadiyetle ilgili olarak ne konuşursa hiçbir zaman isabet etmeyecek, öyle bir karanlığa ki o karanlıkta hiçbir şey göremeyecek durumdadır..
Öyle bir niyetin içerisine o “HADD”in arkasında o HaDDin o HuDuDun arkasına, hangi akıl geçecek ki.. yâni mümkün olmayan bir husus..

Cenâbı ALLAHın kendi sıfatlarının dahi kendisine gömülmüşlüğünün belirsiz şekilde olduğu öyle bir yerden nasıl bahsetmek mümkün olacak ki!..
Ham Akılla öyle bir Ahadiyettenbahsetme ne ki?!..
Yoksa bir sayı olarak “bir” birlikten değil yâni.. öyle bir Ahadiyetten kendine özgü, has.. öyle bir Ahadiyetten ki, nasıl bahsedecek yersizliğin olduğu yerden nasıl bahsedecek?. zamansızlığın olduğu zamandan nasıl bahsedecek ki?.

Akıl o zaman yâni bu ben anlayamıyorum.. bâzen gidiyorum işte şeye câmiye oturuyorum insanlarla dolu işte.. ettehiyatü okunuyor sonra işte o parmağımızı kaldırırız efendim “lâ ilâhe illâllah” derken veyahut kalabalık kitlelerin meydanları doldurduğuyerde “lâ ilâhe illâllah” denir..
İşte efendim hep parmaklar havada böyle bir hafif bir kibirvâri bir konuşma ile insanların bazı yaklaşımları vardır.
Sonra bakarım acaba bu insanların din dedikleri ALLAHın nasıl bir dini olarak düşünmekteler?. Veya “Ahad” dedikleri ALLAHu zü’l- Celâli nasıl bir el Ahad olarak anlamaktadırlar..


El Ahadu : Resim


Hakikaten bu son zamanlarda benim de çok üzerinde düşündüğün bir husustu.. fakat siz çok güzel maşALLAH aydınlattınız bu kısımları..
Fakat bunlar, câmi içerisinde orada anlatılabilecek hususlar değil..
İnsanlar öyle bir beyinler akıllar öyle bir hâle gelmiş-düşmüş öyle uyuşmuş ki, busözlerden anlayabilecek hâlde ve yapıda değiller!.
Bomboş bakacaktır hutbe bittikten sonra da bomboş geri dönecektirler…

Böyle bir husus seneler evvel bir günü denizde kalmıştım.. Denizin içerisinde böyle öyle bir an oldu ki şey çıktı poyraz çıktı.. Denizin içerisindeyim, fakat geri dönemiyoruz yâni.. Eee tekne bizim sandal, yedi metrelik babamın şey teknesiydi bu ağır teknelerden taka gibi.. böyle içinde on beygirlik lonbardini motoru taka “taka taka taka!” giden cinstendi..
Asılacaksınız o şeye motorun göbeğindeki ipnen kaytanla çektiğiniz mi o kaytanı o koca şey lombardini çalışacak onunla beraber açılacaksınız.
O zaman 13-14 yaşlarındayız, öyle bir iş ki, babam da görmeden aldık tekneyi gidiyoruz.. Neyimiş balığa çıkacağız, elimizde misinalar, oltalar Efendim denizden balık alcağız.. çapayı attık oturduk iki tâne çocuk, teknenin içerisinde oturuyoruz.. Farkında da değiliz ki, poyraz bizi almış götürüyor!.. Çapaya baktık ki kayıyor çapa!.. Havada kalmış artık.. eee endi kendine gidiyor.. rüzgarda esmekte maşALLAH!..
Baktık bizi aldı bir taraftan birtarafa götürüyor!..
Ondan sonra baktık kurtulamayacağız bizim arkadaş tişörtünü yelken yapıp şey yapacak güya.. çocuk aklı işte, yedi metrelik sandala senin tişörtün yelken olsa ne olur olmasa ne olur?!.
Sonra baktım kı o ağlıyor ondan sonra orda bir dua vardı o duayı okuduk!. Siz de onu Ahmed Rufaî kaddesallahu sırrahu Hazretlerinin o korunma dualarından olan dua.. O duayı okuyunca iki üç tâne tekne beliriverdi birden..
Bizi çekiverdi kıyıya ve öyle bir hâl yaşadık yâni kurtulduk.. Yâni o zaman..

Sonra seneler sonra bir gün balkonda Kumburgazda yazlığa gidince o balkonda otururkan öyle Kur’ân-ı Kerimi açtım okuyorum o zaman o akşam tuhafdı..
Yâni için o âyete rast geldim diyor “biz sizi insan dalgalar arasında kaldığınız zaman denizin içerisinde öyle bir an olur ki insan dinine has olarak dine has olarak bize döner yalvarır ondan sonra onu karaya çıkardığımız zaman arkasına kimileri ayaklarının ökçesine yâni ters yöne döner unutur.. kimileri de unutmaz insan hakikaten böyle nankördür..” diye..
O benim içime çok işlemişti o zaman o küçüklüğümdeki hadiseyi de hatırlayaraktan o gün ağlayarak sabah namazını kılıp öyle yatmışımdır, yâni uyumuşumdur..
Ve o zamanda o gece derin değişik bir rüyâ görmüşümdür o sabah..
O zaman tabiki kalkıp o bir beyaz bir ışığa bir şeye bakışımı uzun bir rüyâ idi.. ve o ben de bir takım bir başlangıç bir şeyler olmuştur..

Sonra bu akşam düşünüyordum kendikendime mâdem bir insan denizin içerisinde dalgalar kendi hizasını sardığı zaman zorluk ve sıkıntı içerisindeki o meşakâtın içerisinde kendisini tehlikede gördüğü anda o zaman diniine has olarak yalvarıyorsa, insanoğlu niye her zaman daha rahatlığa kavuşuyor ki her zaman kendini insan her an o dalgaların arasında bilirse ki şu hayatta dini has olarak ALLAHu Teâlaya her an demek ki yönelebilir!..
“Demek ki bir anahtarda bu bizim için ki, hep o dalgaların arasında böyle hissedersek DİNi has-HÂLİS olarak yalvarış sürekli içimizde koruyabiliriz” diye öyle içimden az evvel geçiyordu..


وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ
Resim---''Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeh: Oysa onlar, dini yalnızca O'na halis kılan hanifler (Allah'ı birleyenler) olarak sadece Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı vermekten başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din budur.” (Beyyine 98/5)

Bunlar tabi hep sizin konuşmalarınız esnasında zuhur eden değişik düşünceler bizde..
Çünkü konular uzun olduğu için sizde alternatif akım gibi bir ileri bir geri bir ileri bir geri değişik rota çizdiğiniz için bu rotaların arasında biz de bâzen aklımız bir şeyi kapıyor ordan kendince kendi savruluyor ordan bir şey düşünüyor bir anda kendine geliyor: “Dur sohbet ilerliyor düşünme!” deyip bunu ondan sonra tekrar yakalamaya başlıyor, devâm ediyor..
Evet bütün zuhur eden şeylerin özündeki değişmeyen “SABİT NOKTA” bir nokta ki, yok edilemeyecek bir benek gibi bir nokta ki, o bütün noktaların özündeki nokta..
Ve öyle bir öyle bir nokta Bava Babanın da dediği gibi, insanın kalbinde bir nokta vardır bir etparçası bu etparçasını binlerce yüz milyarlarca parçaya bölersiniz onun içerisinde bir nokta vardır bir nokta ona hiçbir şey dokunamaz, hiçbir şey etki edemez..
Öyle bir NOKTA.. o öyle bir şey geçti içimden…
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi İHLAS Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Bu akşam anlattıklarınızda Leyl Sûresine baktım geçen gün sad harfi ile dad harfi arasında sall ve dall arasındaki o beneğe ki, bir benekten bahsetmiştik o bana: “Barbaros böyle böyle bir benek var demiştiniz!.”
Öyle bir beneği sonradan ayn arasında gördüm sonra o noktalı harflere bakmaya başladım.. tı, zı.. zı- yla ilgili olarak baktım o “Vel leyli izâ yagşâ” ya bakarken ilk başta onu gördüm. vay var, insanın ayan-ı sabitesi dediğimiz, Ayn dediğimiz AYNa dediğimizi efendim AKIL dediğimiz kısımda AYNla bâzen târif ediyoruz şifreler de bazı yerlerde..
Sonra baktım ki insanın gözünün bebeğinin tam ortasının önüne bir nokta dokunabilseydi ki insan ne görebilirdi ortalıkta?.
Her halde hiçbir şey göremezdi.. çünkü bütün gözünün merceğinin tümü kapalı-engelli-kör hiçbir şey okuyamazdı.. çünkü nereden ışık alıyorsa görebilir.. Işığın gözden çıkıp tekrar göze dönmesidir gerçek GÖRme tıbben ve teknik olarak doğrudur bence..
Nakli insan aklı nereden alıyorsa ven aralarında bir yalıtkan varsa ki, NEFSin Tâlim-Terbiyesi gibi, hiçbir şeyi göremez.. ve de hiçbir şeyi bilemez AKLın üzerine ki, aklın AYNının üzerine nokta gelirse ne olur?.
“Yağşa” olur işte karanlık çöküverir şey yapar gaşyeder-kapsayıverir-gömüverir-yutar karanlığın içerisine ve hiçbir şeyi göremeyiz!
O akıl çıkamayı verir o Gaflet-Cehâlet-Dalalet-İhânet Karanlığının içinden!.
Öyle durumdayken Gabirunların tamda tersleri de vardır..
Şu açıdan ve başka bir pencereden bakarsak belki bu şekilde görürüz diye düşünmekteyim..
O zaman oradaki Ayn -> Gayn olur gaşy olur.. o zaman o yağşın gaşyı işte öyle bir sarma, öyle bir büyümü, öyle bir HALL olur ki, işte o zaman başlar çifte görmeye her şeyi çift görür, üç görür, beş görür görür de, görür..

Bakın Tâcüddîn Atâullah İskenderî ki, Hakim Senâi hazretlerinin yeni kısmını çevirirken bu gün o bölümde şöyle demekte: “
biz şimdi sizi dinlerken yer geldi ağlayacak gibi olduk, yer geldi güler gibi olduk şimdi bu da bizi güldürür mü ağlatır mı artık ne bileyim.. şaşının gözü misâli diye bir kısım.. şaşı gözlü bir oğlan babasına sordu :“ey sözleri kilitli olan şeylere anahtar olan sözleri kilitli olan her şeyi açan yâni öyle bir şey ki senin sözlerin her türlü şeyin anahtarı ya baba!” diyor şaşı gözlü bir oğlan babasına..
ve sordu “ey sözleri kilitli olan şeylere anahtar olan sen, neden bir şaşı çift görür dedin ki niye şaşılara çift görür diyorsun ki?” diyor.. “ben orda olandan daha fazla hiçbir şey görmüyorum!” diyor. “ben orda olandan başka daha fazla hiçbir şey görmüyorum.. eğer şaşı birisin bazı şeyleri çift saysaydı göklerdeki iki ayı dört görürdü!” diyor..
göklerdeki iki ay dört görünürdü..
Şimdi onun gibi bizim ki.. haa gitti “göklerdeki iki ayı dört görürdü” baba diyor..

Bakım bölümündeki mühendislerle konuşuyoruz onlar ellerinde bir cihaz voltaji ölçüyorlar.. dedim “nasıl yapıyorsun bunu?”
“bak bu artı kutup bu eksi kutup” kuantum mekaniğinden felan filan bahsediyorlar sonra oradan ilginç şeyler izlemişler televizyonda bir kişinin her yerde olabileceğinden, insanın ben buradayım yarın başka bir taraftayım, her buradayım hem ordayım gibisinden.. aynı değişik yerlerde zuhurattan bahsediyorlardı.. konuşuyorlar da ben de dedim “o artı eksiyi birleştirmek lâzım!” deyince o arkadaş dedi ki: “artıyla eksiyi birleştirince o zaman kısa devre yapar, patlar!.”
Eee patlayacak tabi, patlayacak da patlayan senin “BEN” liğin olsun veya o benek olsun da, aklın nakli bulsun!.
Öyle bir takım sesler öyle dolanıp durmakta içimde hocam!.
Şu an içimde bana yâni şu an kalbime gelen bunlar yâni teşekkür ederim sohbet çok güzeldi hamd olsun!.”


Kulihvani:
Biz de çok teşekkür ederiz Barbaros, ALLAH razı olsun ee tabi zâten bizim yaradılış sebebimiz her insan gibi hepimizin ne oluyor “7 n -1 k” felan bütün bunların bir sebebi var..NERden Nereye Neden.. Niçin Nasıl Niye.. ve KİM?..
Bizim aklımız böyle bir yerde, böyle bir halde böyle bir şekilde bulunuyor ve hamd olsun bundan razıyız!
Yâni gerçekten mükemmel ve hepimiz birbirimize benzer şeyler düşündüğümüz zâten aynı gruptayız..
Bu kâinâtta da aynıdır.. yâni bir sığırcığı bir karga sürüsünün içesinde bulamazsınız.. Hepsi grup gurup, kavim kavimi, kıvam kıvam herkes.. İnsanlar da öyledir; meşrebleri, neşeleri, zevkleri bir olmayanlar asla birleşemezler suyla zeytin yağı gibi..
İsterseniz yüz sene tutun bir arada değişmez ayrışmak zorunda kalırlar. Çünkü yapıları birleşir değil ki bu bir kaderdir ALLAH hayırlar versin!.

Dolayısıyla bizim dediğimiz gibi siz ne kadar güzel bir şey ki neden şaşılara söz ediyorsun eğer öyle olsaydı gökteki iki ayı dört görürlerdi onlar yâni bu şaşılığın miktarı kadardı..
bir başkası ne bileyim ben o da gökteki dört ayı sekiz görürlerdi çünkü şaşılık derecesine bağlı..
İhlâs Sûresi faziletiyle ilgili Hadis İmamlarımızın kitaplarında pek çok hadisi-i şerife vadır ki bazıları:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İhlâs sûresini okumak, Kur'an-ı kerimin üçte birini okumaya denktir.” buyurdu.
(Buharî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “On kere İhlâs okuyana Cennette bir köşk verilir.” buyurdu.
(İ. Ahmed)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yatarken yüz kere İhlâs okuyan Cennete girer.” buyurdu.
(Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sabah namazından sonra 11 kere İhlâs okuyana, Cennette bir köşk verilir.” buyurdu.
(Haraitî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sabah namazından sonra 12 kere İhlâs okuyan, Kur'an-ı kerimi dört defa hatmetmiş gibi sevaba kavuşur.” buyurdu.
(Bezzâr)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sabah akşam üç kere İhlâs ve Muavvizeteyni okumak, belâ ve sıkıntılardan korur.” buyurdu. (Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evine girerken İhlâs okuyan yoksulluk görmez.” buyurdu.
(T.Kurtubî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İhlâs okuyan Müslümana Cennet vâcib olur.” buyurdu.
(Nesaî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir kimse, sefere çıkarken 11 kere İhlâs okusa, Allahü Teâlâ, seferden dönünceye kadar onun evini muhafaza eder.” buyurdu.
(İ. Neccâr)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Arefe günü, (Besmele ile) bin kere İhlâs okuyanın bütün günahları affolur ve her duası kabul olur.” buyurdu.
(Ebu’ş- Şeyh)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bin kere ihlâs okuyan kendini Allahü teâlâdan satın almış olur.” buyurdu.
(Râfi’î)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cuma namazından sonra, yedi kere İhlâs ve Muavvizeteyn okuyan, bir hafta kazadan, beladan ve kötü işlerden korunur.” buyurdu.
(İbni Sünnî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yatarken Fatiha ve İhlâs okuyan kimse, ölümden başka her şeyin zararından emin olur.” buyurdu.
(İbni Abdilber)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Üç şey kendisinde bulunan, Cennete dilediği kapıdan girer: Kul hakkını ödeyen, her namazdan sonra 11 defa ihlâs sûresini okuyan, katilini affederek ölen.” buyurdu.
(Berikâ)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cana, mala, ırza dokunmayıp, içkiden de sakınarak, İhlâs sûresini yüz kere okuyan müslümanın elli yıllık günahı affolur.” buyurdu.
(Beyhekî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “50 defa İhlâs sûresini okuyan müslümanın 50 yıllık günahı affolur.” buyurdu.
(Darimî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yatarken Fatiha ve İhlâs okuyan, ölüm hariç her şeyden emin olur.” buyurdu.
(Bezzâr)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cuma namazından sonra yedişer defa İhlâs, Felak ve Nas sûrelerini okuyanı, Allah bir sonraki cumaya kadar kötülüklerden korur.” buyurdu.
(İbni Sünnî)

Resim---''Yatarken Fatiha ve İhlası okuyan, ölüm hariç, her şerden emin olur.” buyurdu.
(Bezzâr)

Resim--- Cuma namazından sonra, yedi kere İhlâs ve Muavvizeteyn okuyan, bir hafta Hz. Aişe radiyallahu anha Annemiz: “Peygamber (aleyhi's-selâm) her gece yatağına girdiği zaman avuçlarını birleştirir, sonra onlara üfürerek içlerine:
“İhlas, Felak ve Nas” surelerini okur, sonra ellerini cesedinden erişebildiği yerlere sürermiş. Önce, onları başına yüzüne ve cesedinin ön kısmına sürmekle işe başlar ve bu işi üç defa tekrarlarmış.”
buyurdu.
(Ebu Davud)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz, bir yeri ağrıdığında Felak ve Nas sûresini okur, üzerine üfler ve ağrıyan yeri mesh ederdi. (Buharî)

İhlâs okuyanlar dos doğru olurlar” diye bir hadis vardı..
Ben Siirtli hocaya bir kere sormuştum: “Hocam ihlâs okuyoruz her devâsında besmele çekelim mi çekleyelim mi?”diye..
Bana hiç düşünmeden: “Ben günde bin kere okuyorum ve hepsine besmele çekiyorum!”demişti baka kalmıştım ben..
Meğer her gün bin tâne ihlâs okuyormuş ve çekiyormuş besmeleyi de.. Hocamın öyle virdleri vardı kendine mahsus..
Ancak söylemek zorunda kaldığı zamanda söyletirdim ben böyle bir ihlâs ve her gün bin ihlâsla kendine mahsus bir ihlâs güzelilk ve özellikle inşae ALLAH!.
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön