Kul İhvÂNi MÜZEMMİL Sûresi

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Kul İhvÂNi MÜZEMMİL Sûresi

Mesaj gönderen Hakan »

Resim


MÜZEMMİL SÛRESİ SOHBETİ

SoHBeTi Yapan: KulihvÂNi
SoHBeTi Yazan: Hakan
SoHBeT Tarihi: 06.02.2009

Esselâmu aleykum ve rahmetullahi ve berekâtuhu..

Euzubillahi’s- semi’l-alîmu mine’ş-şeytani’r- racîm bismillahi’r-rahmâni’r-rahîm..
Euzi bike rabbbi en yahderinu bismillahi’r-rahmâni’r-rahîm..
Euzibillahimine’ş-şeytani’r-racîm bismillahi’r-rahmâni’r-rahîm..


Resim

ResimEuzubillâhissemiul âlimi mineşşeytanirracim min hemazitihi ve nefhahihi ve nefsihi..
Aklımın içerden dürtüştürdüğü ve nefhahihi dışarıdan üfürdüğü ve nefsihi bizzât kendisinden benim böyle oluşumdan Allah’a sığınırım.

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
Resim---Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn(şeyâtîni) : Ve de ki: «Ey Rabbim, şeytanların dürtüştürmelerinden (kışkırtmalarından) sana sığınırım! (Mu’minûn 23/97)

Ve eûzu bike rabbi en yahdurûni âyettir.

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
Resim---Ve eûzu bike rabbi en yahdurûn(yahdurûni) : Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim." (Mu’minûn 23/98)

Hazırımda olmasından da..

Ve eûzu bike rabbi en yahdurûni..


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillâhirrahmânirrahîm..


Allahumme salli ve sellim alâ Seyyidinâ MuhaMMedini’n- Nebîyyi’l-Ummiyyi’l- Arabiyyi’l- Kureyşiyyi’l- Hâşimiyyi’l- Mekkiyyi’l- Medeniyyi.
Sâhibi’t- Tâc ve’l- Mi’râc.
Sâhibi’l- Şeriat ve Atâyâ.
Sâhibi’l- Makâmi’l- Mahmûdi ve’l- Havdi’l- Mevrûdi.
Sâhibi’s- Sucûdi li Rabbi’l- Ma’bûd..

Mânâsı:

ALLAHım Efendimiz;
Nebîyyil-Ummî, Arabî, Kureyşî, Haşimî, Mekkî, Medenî olana,
Tâc ve Mirâcın Sâhibine,
Şeriat ve Atâ Sâhibine,
Makâm-ı MahMud ve Havz-ı Mevrûd Sâhibine,
Tek Mabud-İbâdet edilen RABB celle celâluhu için SECDEler Sâhibine,
Salât ve Selâmımızı ulaştır.
Teslimiyet ve Sıla ulaşımımızı sağla İnşâallah..
Âmin Yâ Muîn celle celâlihu


Not: Muhyiddin İbni Arabî (radi Allahu anhu) Salâvât-ı Kübrâsının çok önemli olduğunu bildirmiştir.

MuhaMMedi oluş SEVİYEsine getiren ALLAH celle celâlihu ALLAH celle celâlihu ismi ile er Rahmâni’-r- Rahîm …
Halk edişi, yürütüşü, sonlandırıcılığı, hesaba çekişi ve karşılığını verişinin tüm sebebi er Rahmân ve er Rahîm tecellîsi olan ALLAHu zü’L- CeLÂL ile başlarım..

Esselâtü ve sselâmü aleyke RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem istecertu.. Zâhir âlemi de MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem ismi ile üç MİMli ismi ile tecellî eden en mükemmel, en mükemmil kemâla ermiş ve kemâle erdirici olan MuhaMMed aleyhisselâma SALL ve SELL ederim, ulaşmak isterim ve teslim olmak dilerim..

Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seydina MuhaMMedin abdike.. buradayız şu anda abdike de.. MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâma, salât ve selâm olsun!.
Ve nebîyyike.. MahMud aleyhisselâtü vesselâma salât ve selâm olsun iki MİMli olan el bâtın tecellîsi el bâtına ait bütün esmâların tecellî tahtası olan Makam-ı MahMud es selâtı ve’s- selâm olsun o noktada bulunmak arzumdur..
Ben bu konuda da zâten KULLuğum gereği; Muhtacım, Mecburum, Me’murum Ve Mahkumum.. Yaradılışım gereği insan aklıyla yaratıldığım için, insan sûretinde yaratıldığım için zâten bu şartlar için getirildim ki, EmruLLaH bu idi.. MuraduLLaH bu idi.. Ben de bu nedenle el Bâtın celle celâlehunun tecellî noktası, zuhûrat noktası olan “Nur-u Mim”in içinde olan üç MiMden iki tanesini kapsayan Bâtın Âlemindeki MahMud aleyhisselâtü vesselâma salâtı selâm ederim!.
Ve Rasûluke.. Şimdi buradayız.. el Ahadki, bilinimezlik, akılla varılamazlık, görülemezlikte TEKlik ve EŞsizlik konularının tümünde kendi başına TEK-BİR ZÂT, ZÂTuLLAH olan, Ressam olan ve resimleri halk eden, Usta olan ve eserleri yapan tek Usta olan El Ahad celle celâlehunun ilk tecellî noktası olan Ahmediyet aleyhisselâtü vesselâmın, Ahmed aleyhisselât ü vesselâmın Rasûliyet Makamında salât ve selâm ederim.. Kendisine SALL etmek isterim Lütfullahı kendisiyle BİLip-BULup-OLup-YAŞAmak isterim..

SALL budur ve bununla selâmlarım.. yâni es Selâm Esmâsıyla selâmlarım.. Fiilen bulunmak isterim, bizzât bulunmak isterim ve orda yaşamak isterim.. yâni BİLmek BULmak OLmaktan öte bizzât YAŞAmak isterim!. RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin NÛRUnu fiilen tekmilini yaşamak isterim/istiyorum!.
Onun için: “Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seydinâ MuhaMMedin abdike ve nebîyyike ve rasûluke” diyoruz.. ve kendi ALLAHu zü’L- CeLÂLin kendi güzellik ve özellikleri içerisine Zât ve Sıfat içerisindeki Muhteşem Muazzam Muhabbetullah ve Mârifetullah kendi Uluhiyyeti kendi ALLAHlığı içerisindeki MuhaBBetinin HABBEsi olan HaBiBuLLaH; tohum, ana.. Nebîyyü’l- ÜMMîyyi a’mâ-dan haber getiren, bilinemezlik körlüğünden insanlar için, akıllar için anlaşılamaz karanlığından, Ahadiyet Karanlığından, körlüğünden haber getiren, bize her türlü haberin çıkış noktası olan HaBiBuLLaH aleyhisselâtü vesselâmı, Nebîyyü’l- ÜMMîyyi, Kânâtın AnAsı-ÜMMiyyi getiriciliğin ANAsı olan.. ÜMM, aNadır.. ÜMMîkör de demektir, ana rahmi karanlığından öylece çıkandemektir.. Câhile de a’ma/kördenir görmediği için.. Hakikata kör olduğu için câhil de a’madır..

A’ma-dan türyen ÜMM, Arapça da ÜMM/ANA demektir.. Üç karanlığın üçüncü karanlığı “Rahim” kapısıdır..

Kur'ÂN-ı Kerîmimizde, ANA RAHMindeki ÜÇ KARANLIK-a baktığımızda;

خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنْ الْأَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ أَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِن بَعْدِ خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ
"Halakakum min nefsin vâhıdetin summe ceale minhâ zevcehâ ve enzele lekum mine’l- en’âmi semâniyete ezvâcin, yahlukukum fî butûni ummehâtikum halkan min ba’di halkın fî ZULUMÂTİN SELÂSİN, zâlikumullâhu rabbukum lehul mulku, lâ ilâhe illâ huve, fe ennâ tusrafûn (tusrafûne).: Sizi tek bir nefsten halketti. Sonra ondan, onun zevcesini (eşini). Ve sizin için dört ayaklı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karnında, bir yaratılıştan sonra başka bir yaratılışla (halden hale geliştirip dönüştürerek) ÜÇ KARANLIK içinde yaratır. İşte bu sizin RABBiniz ALLAH'dır. Mülk, O'nundur. O'ndan başka İlâh yoktur. Buna rağmen nasıl döndürülüyorsunuz.” (Zümer 39/6)

ANA RAHMindeki ÜÇ KARANLIK.:

Birinci karanlık:
Hücre fazı: Karanlık bir tünel olan fallopda.

İkinci karanlık:
Doku fazı: Ana rahminin iç derisi içindeki karanlık bir ormanda.

Üçünçü karanlık:
Organ fazı: Amnion Suyu dediğimiz bir sıvı ile kaplı olan ve deniz dibini andıran bir bölgede gelişir.

ALLAHu zü’L- CeLÂL, ŞeÂNuLLAHında SüNNetuLLAHI üzere her ÂN yENidEN Yaratış Subutî Sıfatı olan RaBBu’l- Âlemîni açıklayarak: “İşte ben RABBiniz olan ALLAH’ım.” buyuruyor.

Yaratılış öykümüz, bir yumurta hücresinin hazırlanışı ile başlar. Yumurtalıkta çok ince biyolojik sentezlerle hazırlanan yumurta hücresi, yumurtalıktan karın boşluğuna atılır.
Ve sonra Ana rahminin üst köşelerinden uzanan borular/ Fallop Boruları bir çiçek gibi açık olan uçları ile karın boşluğunu tarar, yumurta hücresini yakalar ve içine alır. Yumurta hücresi borunun rahime en uzak ucunda döllenmek üzere bekler. Bu faaliyetin sebebi, yumurta hücresinin biyolojik açıdan fevkalâde hassas yapısı dolayısıyla, diğer organ ve dokulardan korunmuş olmasıdır.
Döllenme bölgesinin kanalın ucunda takdir edilmesiyle, akıl almaz biyolojik hadiselerin bir köşede meydana gelmesi sağlanmıştır.
Ana karnındaki Fallop Borusuna alınan yumurta hücresi, Annedeki yapı özelliklerinin/istidad ve kabiliyetlerinin yarısını taşımaktadır. İstidadlar, genetik şifreler hâlinde bir şeritte yazılıdır. Bu şeridin eni 3-5 boyu ise 25-150 angstrom arasındadır..

Ve ALLAHu zü’L- CeLÂL âyet-i celîlesinde Tecellî Sırrını Hükmediyor;

إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِ وَمَا تَخْرُجُ مِن ثَمَرَاتٍ مِّنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٍ
"İleyhi yuraddu ilmu’s- sâati, ve mâ tahrucu min semerâtin min ekmâmihâ ve mâ tahmilu min unsâ ve lâ tedau illâ bi ilmihî, ve yevme yunâdîhim eyne şurakâî kâlû âzennâke mâ minnâ min şehîd (şehîdin).: O saatin (kıyâmetin) ilmi O’na döndürülür (O’na aittir). O’nun ilmi olmadan, hiçbir meyve, tomurcuğundan çıkmaz. Hiçbir kadın, hamile kalmaz ve doğum yapamaz. Onlara “Benim ortaklarım nerede?” diye seslenileceği gün “Sana arzettik, bizden bir şahit yoktur.” dediler (derler).” (Fussilet 41/47)

Her insan ANA Rahimi Kapısından bu âleme ÇIKmıştır.. İlk öptüğü EŞİK, Ana RAHMi Eşiğidir ve İlk Secde de ordadır..
Onun için kadın, islâmda kudsaldır.. MuhaMMedi Melâmette kadın, KÂBE gibi haramdır, hem de dört kere haramdır.. Özeldir, Güzeldir ve Değerlidir.. Eğer toplumda bu değerler kaybedilmişse çok yazık olmuştur!. Ve bu günümüzde bütün islâm âleminin çekdiği sıkıntıların temelinde bu kayıp vardır ve bunun bedeli ödenmektedir ve ödenecektir..
MuhaMMedi ŞUÛRdan,
MuhaMMedi NÛRdan,
MuhaMMedi SURÛRdan,
MuhaMMedi ONÛRdan,
Uzaklaşan islâm kadınının iffetini yok edişimiz, islâm âleminin çökmesine sebeb olmuştur.. Anadan/Temelden yıkılmıştır.. Kâr-zaradan değil, ANA SERMÂYe kaybolmuştur.. Yalama olmuştur, diş izleri kaybolmuştur..
Bu nedenle RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem efendimizi Nebîyyü’l- ÜMMîyyi olarak da selâmlarım İnşeâ ALLAHu’r- RAHMÂN..

Bu salâvât biliyorsunuz RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin hadis-i şerifidir..
Biz KeLâMuLLAH Kur'ÂN-ı Kerîmimizi ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin Sahih Hadislerini İLMetmeye Hasbî Hizmeti esas almaktayız İnşeâ ALLAHu’r- RAHMÂN..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ : Bir saat tefekkür altmış yıl ibadetten hayırlıdır.” buyurmuştur.
(İbn Abbas ve Ebu’d-Derda’dan; Aliyyu’l-Kārî, Esrâru’l-Merfû‘a, 175; Aclûnî, 1/310)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:
“نوم العالم خير من عبادة الجاهل: Âlimin uykusu, câhilin ibâdetinden hayırlıdır.” buyurmuştur.
(Aliyyü’l-Kârî, el-Esrâru’l-Merfûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa (el-Mevdûatu’l-Kübrâ), Thk: Muhammed Lütfi es-Sabbâğ, 2. Baskı, Beyrut, 1986, s: 374, hadis no: 567)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ Bir saatlik tefekkür (hikmetli düşünüş ) 60 yıllık nâfile ibâdetten daha hayırlıdır. ” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyâzu’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir saatlik tefekkür altmış senelik (nâfile) ibâdetten daha hayırlıdır." buyurmuştur.
(Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I/370)

RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve selleme ulaşmayan bir kişi, “ALLAH celle celâlihu’ya Ulaşatım!.” diyorsa dediğine iyi bakması lâzım..
Sakın “ALLAH ile kandırılanlardan olmasın!.”
Kur'ÂN-ı Kerîmimizde; Lokmân 31/33; Fâtır 35/5; Hadîd 57/14..

يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ قَالُوا بَلَى وَلَكِنَّكُمْ فَتَنتُمْ أَنفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّى جَاء أَمْرُ اللَّهِ وَغَرَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
"Yunâdûnehum e lem nekun meakum, kâlû belâ ve lâkinnekum fetentum enfusekum ve terabbastum vertebtum ve garratkumu’l- emâniyyu hattâ câe emrullâhi ve garrakum billâhi’l- garûr (garûmu).: (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o garur (aldatanlar, şeytan ve avaneleri) da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu." (Hadîd 57/14)

ALLAH celle celâlihu ile nasıl kandırılır bir insan!.
Kişi görünüşte alışılmış ibâdetleri anlamdan dinlemmeden rastgeleye yapan ALLAH celle celâlihu ile RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem yok ise o insan, Hizbullahın karşıtı olan Hizbuşşeytanın lideri olan İblis tarafından kullanıyor demektir..
Bunun için;
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem: "Rüyâsında beni gören, (gerçekten, hak olarak) beni görmüştür. Çünkü şeytan benim(sûretim)le hayale giremez." buyurmuştur.
(Buhārî, Ta‘bir, 10/13)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Beni rüyada gören, hakikaten görmüştür, çünkü şeytan benim şeklime giremez." buyurmuştur.
(Muslim, Ru'yâ, 1/10 (2266); Muvatta, Ruya 1, (2, 956)

Bir kişi, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i kendi şekli ve sûreti ile görürse, gerçekten Peygamber’i görmüş olur. Çünkü şeytana, Peygamber’in aslî sûretine girerek birini aldatabilme gücü verilmemiştir.
Bu açıklamayı Muhammed b. Şirin (imam Buharî’in hocası) yapmıştır.
İmam Buharî, O'nun şu sözünü nakletmektedir: "Peygamber’i rüyâda görmek, kişinin onu ancak hayatında vasıflandığı sûreti üzere gördüğü zaman gerçekleşir."
(Buhārî, Ta‘bir, 10/12)

ez-Zuhrî'den: “Bana Ebû Seleme tahdîs etti ki, Ebu Hurayra (radiyallahu anhu): “ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'i: “Kim beni rüyâsında görürse, uyanık iken de görecektir. -Yâhut- beni uyanık iken görmüş gibidir. Şeytan benim sûretime giremez.” buyururken işittim" demiştir.
(Buharî, İlim, 38, Edeb, 109, Rûya, Bab 10, hadi no: 12 ; Muslim, Ru'ya, 10-11; Tirmizi, Ru'ya, 4, 7; İbn Mâce, Ru'yâ, 2; Dârimî, Rû'ya, 4; Ahmed b. Hanbel, I. 375, 400, 440, II, 232, 41 I, 442, 463, III, 269, 530 ; Sunen-i Ebu Davud, Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: C. 16, S. 276)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, şeytan asla benim pozisyonumda ve halimde olamaz buyurmuştur..
“Belki de birisine: “Ben Rabbınım!.” diyebilir fakat “Ben RasûLuLLAHım!.” diyemez çünkü, o zaman o kişinin çıkış yolu kalmaz ve kurtulamaz!.” demek istiyorum.
Bu nedenle RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem..
RasûLuLLAH ne demek?. Rasûl, elçidir.. ALLAHın elçisi.. ancak, posta getiricisi değil, İrsal Elçisi ulaştırıcısı, tanıştırıcısı, kaynaştırıcısı, BİLdiricisi BULdurucusu OLdurucusu ve YAŞAtıcısıdır..
Biliyoruz ki;
MuhaMMedi Şuûru BİLmeyen, MuhaMMedi Nûru BULamayacaktır!.
Çünkü, MuhaMMedi Şuûr bir EDEBdir.. Aklın, bu EDEBi BİLmesi lâzımdır.
MuhaMMedi Nûr bir İLİMdir.. Aklın, bu İLİMi BULması lâzımdır.
Yâni Keban’da elektriğin olduğunu BİLmeniz yetmez bunu buraya getirmeniz için bir edep vardır yol yordam vardır bir şeye vusulsuzlüzlük ,usulsüzlüktendir bir noktaya varamayış yolu bilemiyiştendir yoksa karınca da varır, jette varır ama bir günde varır ama bir yılda varır. Yolu biliyorsa varır bilmiyorsa sonsuza kadar döner durur varamaz..
İşte RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz bu hadisi şerifi bu kadar kıymetlidir. Allahümme salli ve sellim ve bârik ala seydina MuhaMMedin abdike ve nebîyyike ve rasûluke ve nebîyyü’l- ÜMMîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi de ekliyorum ben..
Bu günlerimizde bizler gerçekten buna çok muhtacız..
O kadar önemli ki, bir şehir düşünün ve deyin ki “ana trafodan elektriğini kesiyorum!”
Neleri kestiğinize bir bakar mısınız?. Sayısız evlerde sayısız âletlerde sayısız noktalarda sayısız hallerde.. Meselâ ameliyat olan insanların tüm makinalarını durdurursunuz her yerde.. Meyhâneyi kapatırsınız.. Mekke’yi kapatırsınız!.
Bütün âlemi susturursunuz Nur-u MuhaMMed aleyhisselâtu vesselâmı çektiğiniz zaman geride bir heykel yığını kalır, görüntü kalır geride hiçbir şey bulamazsınız hepsi ölür..

Bu bakımdan salâvât çok önemlidir SALL çok önemlidir, kendi aramızda da öyledir SALLarımız koptuğu zaman bağlantılarımız yapacak bir şey kalmaz.. Ben bir sohbete başlarken bir salâvât açıklamayı uygun buluyorum biliyorsunuz..
Sevgili Hocam değerli insan Siirtli Hocamın hadisleriyle ilgili seçme kırk hadisi var biz neşretmiştik sonra artı da biraz.. Bu hadisler seçme hadislerdi, senetli hadislerdi.. Ben de bunu hazırlamıştım türçesini meâlini şeylerini felân gönlümce hazırlamıştım.. Hatta bunlar hazırlanırken ben Bolu’daydım.. Bolu’da, Şam’da da Bağdat’ta okumuş olan bir doçent Bolu İlahiyat Fakültesinde Bolu’lu olduğu için İmam Hatib Lisesinde görev görüyordu, üniversiteyi istemiyordu.. Çünkü orda da evi vardı.. Çok değerli bir insandı.. Onunla beraber ben bu salâvâtların tercümelerini yapmıştım, onunla beraber düzeltmeler yaparken bana derdi ki: “Hocam sizin Arapçanız çok garip!.” felân diye bende derdim: “Bizim Arapçamız gönül Arapçası yâni kafadan atmayız ama gönülden görürüz çok önemlidir..”
Sultan MuhaMMedi Gazzevî Hazretleri çok değerli bir zâttır.. Yüce gönüllü bir insandır, yüreklidir tam bir çöl insanıdır.. Demek istiyorum ki, çöplüğe meyil etmemiştir keskindir bunun sabah akşam üç kere okunmasını kendisi tavsiye etmiştir..
Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin mahtelefe’l- melevâni Ve teâkabe’l- aserâni Ve kerrere’l- cedidâni. Vestekbele’l- ferkadân ve belliğ ruhahu ve ervâha ehli beytihi minna ettehiyyete vesselâm..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi MÜZEMMİL Sûresi

Mesaj gönderen Hakan »

ALLAHümme salli.. ALLAHım sall et!. beni lütuf sahibi kıl!. ne lütfu?. sall et, benim önümdeki bütün lânet, yasaklanan şiddetle yasaklananları şerrleri, şiddetle istenen hayrlar haline çevir, şeddeli kıl!. yâni benim lütuflanmamı sağla.. ben, “biz insanı mükerrem kıldık” buyurduğun kişiyim.. çünkü aklımı, fikrimi, vicdanımı tercih olarak, sırat-ı müstakime, en doğruya yönelttim, karar verdim ve inandım ki, beşikte SALLı, Ana Rahmiyle Mezarı iki tane ayrı ayrı iğne deliği gibi, aynı hizaya getirdim ve: “RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemi, bu denli sadakatla, samimiyetle ve sabırla takib edeceğim ve Dâru’s- Selâma gideceğim” diye karar verdim.
bu nedenle diye SALL istiyorum ben.. bu bağlantıyı kurmak istiyorum.. ve SELLim ve teslimimi sağla “sîn”nimi sağla, islâm oluşumu sağla, teslim oluşumu sağla!.

“elif lâm mim”dir biliyorsunuz “seleme” nin aslı, “sin lâm mim dir.. elif, ALLAHu zü’L- CeLÂLe ait bir sıfattır. Sîn, yâsîn bize ait bir sıfattır.. ben MuhaMMedî Lütfa sahib olmak istiyorum demektir. “ALLAHu zü’L- CeLÂLin RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin mübârek ağzından buyurduğu, sesinden buyurduğu sözlerine tâlibim” demektir.. ve SELLim.. “bu nedenle TESLİM oldum ve MÜSLÜMAN oldum, değerli bir insan oldum, değersizliğimi bıraktım” anlamındadır.. ve SELLim alâ.. kime?. ona ki, ne demek “alâ”?. Lütfun “ayn”a geçmesidir.. Çayın meselâ biraz önce içtik nerde çay?. kanımızda canımızda oldu şu anda, böyle oluşudur.. alâ, öyle olacak yâni.. öyle olacak ki, parmakla yüzük gibi değil, et tırnak gibi bağlılık..
Seydinâ.. Dinin sahibi olan demektir.. İçeriye bakarsanız yine “se” yi görürsünüz “de” yi görürsünüz “nun”u görürsünüz.. içerdeki “se” bildiğimiz dindir, Nurullahın dâim oluşudur din.. Nurullahın bize gelişi Nur-u MuhaMMedle gelir, ALLAHın Rasûlulahı ile gelir.. Onun için buyuruyor ALLAH celle celâlihu deki eğer ALLAHı seviyorsanız bana tâbi olun..

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm (rahîmun).: De ki: “Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah "Gafur"dur, "Rahîm"dir.” (Âl-i İmrân 3/31)

Başka yolunuz yok;
ALLAHa ve Rasûlune TESLİM Olun!
ALLAHa ve Rasûlune İMAN EDin!
ALLAHa ve Rasûlune TÂBİ Olun!
ALLAHa ve Rasûlune İTÂAT EDin!.
Bu âyetler hep Seyyidinâ, ya da Mevlânâ..
Mevlânâyı RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem istememiştir hadisi şerif vardır.. “el Mevlâ ALLAHtır bana Mevlânâ demeyiniz!.” diye Kütüb-i Sitte’de hadis vardır..

Hadis No: 5391-5355 – Mutrıf İbnu Abdillah, babasından naklediyor: “Benî Âmir heyetiyle Resûlullah (aleyhisselâm)’ın yanına gitmiştik. “Sen bizim Mevlâna-efendimizsin!” diye hitap ettik. “Mevlâ/Efendi, Allah’tır!” buyurdular. Biz: “Fazilette en ileride olanımız, mertlikte en başta gelenimizsin!” dedik. Bize: “Söylediğinizin hepsi bu veya buna yakın bir söz olsun. Şeytan sizi (mübalağalı medihlerde) koşturmasın!” buyurdular.”
(Ebu Dâvud, Edeb 10, (4806).

Sanıyorum ki bu büyük zâtlar, ya bunu görmediler ki çünkü onların devrinde hadisler çok yaygın olmaya bilir kitaplar vs.. neden “Mevlânâ” dediklerini bir türlü anlamıyorum.. çünkü çok kesin hadis var “Bana Mevlânâ demeyin Mevlâ ALLAH”tır diye hadis var.. ama “efendimiz” anlamında söylendiği için, yâni velî edici olan ALLAHtır.. velî-dost edici olan ALLAHtır.. yâni Lütfun Sahibi ALLAHtır.. ve Mevlânâ MuhaMMedin MuhaMMed aleyhisselâma mahtelefel melevani.. ihtilaf/anlaşmazlık, uyuşmazlık, karışıklık, ikilik ediyorlar.. melevani/gece ve gündüz. melevani ne demek?. Hani, seher vakti olur şafak sökmeye başlar alaca karanlık alaca aydınlıkla vedâlaşırlar bu hep olur, her sabah olur, muhteşem olur bu..

تُولِجُ اللَّيْلَ فِي الْنَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الَمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ
"Tûlicu’l- leyle fî’n- nehâri ve tûlicun nehâra fî’l- leyl (leyli), ve tuhricu’l- hayya mine’l- meyyiti ve tuhricu’l- meyyite mine’l- hayy (hayyi), ve terzuku men teşâu bi gayri hısâb (hısâbın).: Geceyi gündüzün içine sokarsın ve gündüzü gecenin içine sokarsın. Canlıyı ölüden çıkarırsın ve ölüyü canlıdan çıkarırsın. Ve dilediğin kimseyi hesapsız rızıklandırırsın.” (Âl-i İmrân 3/27)

Sanki gökler yüzercesine, her zerresi kâinâtın içinde karanlıklar çekilir, her zerresine yeni aydınlıklar gelir..
“Ve teâkabe’l- aserâni”.. İşte bu HÂL sürdükçe, akşamdan önceki kızıllık şeklinde aydınlığın kaybolup giderken, arkadan gelen karanlığın mor dağları bastığı gibi takib ettikçe, sabah ve akşam bu geliş gidişler sürdükçe..
“Ve kerrere’l- cedidâni”.. Gündüz gece durmadan cedid/yepyeni, kullanılmamış olarak yeniden tekrar tekrar, tekrar tekrar zaman böyle gelip geçtikçe..
“Vestekbele’l- ferkadâni”.. yıldızlar ferkadan/Şimâl Kutbuna yakın parlak ve küçük ayı kümesine tâbi ve gece istikamet bulmağa yarayan, sık sık karşı karşıya gelen iki yıldız (ikizler mânâsına) olanlar, kutup yıldızı değişmeyen yıldızlar ve diğer değişenler istikbâlde/gelecekte durdukça,, sabit noktalarında dünya döndüğü halde dönmedikçe, hep izleri kıblede oldukça, “demir kazık yıldızı” gibi felân işte dönenler, dönmeyenler böyle gelip geçenler, bütün bunlar sürdükçe;
“Ve belliğ ruhahu ve ervâha ehli beytihi minnâ ettehiyyete vesselâm”..

Seyyidimiz Efendimiz MuhaMMed aleyhisselâtı vesseleme Salât ve Selâm ediver yâ RABBu’l- Âlemîn!.
Bize bunu sağlayıver!. Bizim tahiyyemizi/hayr selâmımızı..
Çok dikkat etmek lâzım nedir “tahiyye”?. Ettahiyatü Duâmızı okuruz namaz sonunda..
Kim ne derse desin herkes “hakka ve hayrda diriliş duâmız”ı demektir..
Tahiyye, hayy oluştur MuhaMMed aleyhisselâtı veselâmın elektriği ile HAYY Oluştur..
Şimdi benim elektriğim kesilse, vüCÛD makinamın, her şeyimin sesi kesilir, ölür makinam!. Ama, elektrik gelince tekrar dirilir.. Aynen ben de öyleyim, her inanan da öyledir ve hatta, inanmayanlar da öyledir fakat farkında değillerdir, inkar etmektedirler.. Oysa, onların da HAYYı ALLAHu zü’L- CeLÂLin, El HAYY ALLAH celle celâlihu esmâsı zuhurdur HAYyatları..

El Hayy:
Resim

Onların da yedikleri ni’metler ALLAH celle celâlihunun halk ettiğidir..
Fakat ne çâreki onlar bir zerreden halk edilmişken “hasîmun mubîn” olmuşlardır..

أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
"E ve lem yera’l- insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe izâ huve hasîmun mubîn (mubînun).: İnsan, onu bir nutfeden (bir damla sudan- meniden- spermden) nasıl yarattığımızı görmedi mi? Sonra da Bize (karşı) apaçık hasım (düşman) oldu.” (Yâsîn 36/77)

Ve kendilerine zulm etmektedirler, kendi nefislerine zulm edenler gibi..

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
"Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâhi, innallâhe yagfiru’z- zunûbe cemîâ (cemîan), innehu huve’l- gafûru’r- rahîm (rahîmu).: De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderen)." (Zumer 39/53)

Bizim tahiyyemizi, hakka inanıp hakkı duyup hayra uymamızı diri kıl!.
Ve belliğ.. ulaştır, tebliğ et, belâ et beliğ olarak, net olarak ki, kendi hücresi gibi yap!. yâni öyle bir uluştır ki RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin kanı gibi yap, canı gibi yap ki, o kadar beliğ yap!. yâni bir şey kalmasın.. nereye tebliğ?.
Ruhahu..O’nun ruhuna..
Ve ervâha ehli beytihi.. EhL-i Beyt aleyhumusselâmın ruhlarına..
Yâni açıkçası, şu anda bize kadar gelen Elektirik Üretim Merkezimiz KEBAN’dan bize kadar gelen,, binlerce direkler üzerinde taşınan ve şu ÂNda prizi kendi yüreklerinde olan EhL-i Beyt aleyhumusselâmların da ruhlarına..
Neden öyle buyruldu?. Çünkü onlar HAYYdır, fiilen HAYYdır, ŞehîdlerimiveŞâhidlerimizdir Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin; Teni, Kanı, CÂNı ve İmÂNı Olarak her ÂN..
Doğrudur yüce dağlar aşarak gelmişlerdir. Tıpkı bir kablo gibi, içinde bir bakır tel gibi ve telin içerisinde el HAYY esmâsı ALLAHu zü’L- CeLÂLin el HAYY esmâsı bizlere kadar gelmektedir.. Şe’ÂNULLAHta SüNNetuLLAH üzere KÛN!. ->feyeKÛN gelmektedir.. bütün Kur'ÂN-ı Kerîm gelmektedir.. bütün zaman gelmektedir, kader gelmektedir..
Ve biz her nefeste bu kaderi yaşamaktayız istesek de istemesek de!.
Buna çok dikkat etmemiz gerekiyor!.
Ve ervâha ehli beytihi minna ettehiyyete vesselâm..
“Ettahiyat” işte böyle bir DİRİLİK fiilen ve’s-SeLÂM.. ve böyle bir es SeLÂM!.

Es Selâmü:
Resim

Ya RABBenâ!. Biz Zât-ı Âlinden gerçek DİRİLikte;
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Adına Hesabına ve Şerefine;
İnanan, inandığını fiilen yapan, MuhaMmedî Ahlâkı fiilen kullanan ve yaşayışını, hâllerini MuhaMmedî SÜNNetince yürüten bir HAYYlık içerisinde ve SİLM içerisinde olmayı SEN, ALLAHu zü’L- CeLÂL’imizden duâ ederiz, isteriz!. Âmin Yâ Muîn ALLAH celle celâlihu!.
İşte böyle bir güzel Salâvât-ı Şerifedir bu!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi MÜZEMMİL Sûresi

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Subhâneke allahümme ve bî hamdike estağfiruke eşhedu enlâ ilâhe ille ente vehdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk..

ALLAHım SEN SubhÂNsın ve SANA hamd ederek SENden bağışlanmamı diliyorum. SENin ortağın olmadığına, Vahdaniyyet TEK-BİRliğine, SENden başka El İlâh olmadığına şâhidim. SANA dönüp bağışlanmamı diliyorum.


Yâ Rabbî!. Bizim şu ana kadar geçen zaman içerisinde bilerek bilmiyerek islâma uymayan, şeriat-ı garra dışında olan bütün işlerden, bizden ortaya çıkan tüm yanlışlardan, hatalardan, noksanlardan, kusurlardan, günahlardan, tümünden tevbe ediyoruz, istiğfar ediyoruz!.
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi; RUHen DUYup UYup TEVBE BİRLİĞİnde olmak istiyoruz!.

وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْ وَمَا كَانَ اللّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
"Ve mâ kânallâhu li yuazzibehum ve ente fîhim, ve mâ kânallâhu muazzibehum ve hum yestagfirûn (yestagfirûne).: Oysa sen içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azablandıracak değildir. Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de, Allah onları azablandıracak değildir.” (Enfâl 8/33)

ALLAH celle celâlihu, Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme TeSLiM olan MüSLüM-Mü’MiNlerin tevbesini elbet kabul edecektir.. Biz de, RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin tevbesinde bulunmak istiyoruz BİZ BİR-İZ olmak istiyoruz Elhamdulillahi rabbül âlemin hamd olsun!.
Şu ÂNdaki aklımız fikrimiz bunu anlamakta, bilmekte ki, biraz sonra soluklarımız kesilse ve hesaba çekilsek bu şehâdet üzerine çekiliriz inşâeALLAH..

Hamd ediyoruz hamd ne demektir?. Hamd, “hamede”.. MuhaMMedî Dâimiyetin hakk oluşudur.. Bendeki MuhaMMedî Seviye, inanç, amel, ahlâk ve hâl bakımından RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin arkasındaki ÜMMet-CeMÂAtında TEK-BİR SAFı SEVİYEsindedir.. Yâni ben az bilebilirim, kadın olabilirim, erkek olabilirim, her şey olabilirim.. Ama ben de gönlümce bir abdest aldım, “ALLAHuekber!” dedim, ben de durdum CEM’-CUMA Namazına.. Ben de durdum CEM’ Namazına.. çok âlim olan da az bilen de durdu.. herkes durdu.. kral olan da durdu, köle olan da durdu namaza.. Ne oldu?. Yürek temizse, “kad eflehâ men tezakkâ”ysa.. Herkes RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin CEM’ SALÂTına iştirak etti.. Kaderleri değişiktir, yeri, zamanları ve halleri kendi kaderleri gereğidir ama, SEVİYE AYNıdır.. Bu şu demektir, kimisine hayvan besiciliği verilmiştir ahırda “ALLAHuekber!” diyordur ki namaz kılacak kadar temiz bir yer bulmuş, kıbleye dönmüş namaz kılıyor.. Kimisine saray vermiş, köşk içinde “ALLAHuekber!” diyor.. İkisi de RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve selleme uymuş!. Yürekleri “kad eflaha men tezakkâ”ysa, kılınan namaz RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin namazıdır.. bu anlamda söylüyorum..

قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى
"Kad efleha men tezekkâ.: Nefsini tezkiye eden/temizleyip arıtan kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir.” (A’lâ 87/14)

وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى
"Ve zekeresme rabbihî fe sallâ.: Ve (o nefsini tezkiye eden) Rabbinin İsmi’ni zikretti ve de namaz kıldı.” (A’lâ 87/15)

“Hamd”ı da çok iyi anlamamız lâzım.. Ne buyuruyordu RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem; euzu besmele çekin, bana salâvât getirin, tevbe istiğfar edin ve hamd edin ve işinize başlayın!
Ne yapacaksanız yapın, sonunda da yine bana salâvât getirin!.”
Ömer radıyalluh anhdan gelen hadiste “duâlarınız iki salâvâtla ALLAHu zü’L- CeLÂLe arz edilir celle celâlehu eğer olmazsa kuşun kanatları olmadığı gibi yerde kalır” buyurmuştur..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bana ve Ehl-i beytime salât-ü-selâm getirmedikçe, dua, Cenab-ı Hakk'a perdelidir." buyurmuştur..
(Taberanî, İbni Mesud'dan riv.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “MuhaMMed’e ve O’nun Âl-i beytine salâvât getirilmedikçe, yapılan her dua mahcuptur/perdelidir/engellidir (ilahî kabul huzuruna çıkamaz).” buyurmuştur..
(İmam Ali kerremallahu vechehu’den, Taberanî, el-Evsat’ta h. no: 721)

Heysemî, bu hadisin senedinin sahih olduğunu belirtmiştir.
(Heysemî, Mecmau’z- Zevâid, h. no.17278)

Benzer bir rivayeti Deylemî de İmam Ali kerremallahu vechehu’den nakletmiştir.
(Deylemî, h. no: 4754)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bana getirilen iki salât ve selâm arasında, dua yapanın duası kesinlikle kabul olur. Her dua, gökte takılıp kalır. Bana, salât ve selâm getirildiği zaman o dua (Allah’a) yükselir.” buyurmuştur.
(Tirmizî)

Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme, Âl-ine, Ehl-i beytine salât-ü-selâm, salâvât getirmek bu kadar önemlidir.. Buna dikkat etmek bakımından söylüyorum..
Biliyorsunuz bu sohbeti Aksaray’dan yapıyorun inşâeALLAH!.
Burada benim yanımda sevgili Sevgüzel var, yine bilirsiniz sitemizden anka kuşu var Ali can var, yine Seyitcan vardır.. O da Gümüşhâne'de görevli ama tatil nedeniyle burada.. Hacı MahMud vardır yine biliyorsunuz üyedir.. Kadriye vardır.. Bunları hep tanırsınız herkesin çok selâmı var, hepinize çok selâmları var duâları var inşâeALLAHurrahman.. Dr. Ender görevli bir yere gitmişti, kendisi gelirse katılacaktı, ama bakıyorum herhalde göremiyorum, herkese çok selâmını söylemişti bana onu da iletiyorum inşâeALLAH..

Aziz kardeşlerim, değerli kardeşlerim, Kur'ÂN-ı Kerîmimiz benim gibi böyle âciz bir insanın işi değil.. Evet ben de çok uğraştım.. uğraştım ama, o zamanlar hiçbir maksadım yok iken, kendi aklımı inandırmak için, aklımı tatmin etmek için çalışırdım hep.. çünkü ben solun tümü okumuştum.. Karl Marx, Friedrich Nietzsche, Albert Camus ve diğerlerini.. Şüpheden dolayı değil de, kim ne diyor diye bunları tüm okumuştum..Firedrik Niçe’nin “Zerdüşt böyle dedi” kitabını 7 kere okumuştum.. Muhyiddin Arabi'nin Fususu'l- Hikem'ini dört kere okudum.. ve diğerlerini..
Demek istiyorum ki, bir arayış, aklın arayışlarını durdurma bakımından okudum..
Sonra Kur'ÂN-ı Kerîme girmiştim.. Şimdi biraz sonra Müzemmil Sûresinde inşâeALLAH hatırlarsam gecelerin nasıl kıymetli olduğunu, o gecelerde yapılanların ne kadar kıymetli olduğunu..
İnşâeALLAH sadece ALLAHu zü’L- CeLÂL ve RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem hatırına kendi yaşadığım Kur'ÂN-ı Kerîmi canla başla okumamla ilgili bir bölümde anlatmak istiyorum..
Kur’ÂN-ı Kerîm iniş sırasına göre başkadır.. RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem’in insanların anlayış tarzına göre yine Cebrâil aleyhisselâmdan aldığı, onunla gelen vahiy üzere Fatiha, Bakara gibi yürüyüşte.. yâni Fatiha başta sonra Bakara’ya giriyorsunuz derhal.. çok rahat anlatılan, çok basit ve güzel gözüken iman âyetleri.. fakat Kur'ÂN-ı Kerîm sonuna doğru geldikçe, bir cümleyle âyet biter, bir kelimeyle âyet biter.. İkisini bir araya getirir de, şaşar kalırsınız, fakat dehşete düşersiniz.. Bu hakikatı bir anlamda şöyle görüyorum sanki, başlangıç kısmı böyle değil de, ben söylüyorum öyle değil hakikaten yâni BEDEN-NEFİS-KALB-RUH gibi gittikçe hakikate doğru gider.. ŞERİAT-TARİKAT-MÂRİFET-HAKİKAT gibi böyle gittikçe gider..

Ama iniş sırasına göre girdiğimizde ise başta Alak Sûresini gördük biliyorsunuz. İkinci Kalem Sûresini gördük.. Alak Sûresinde bütün sistemin, kâinâtın insanın ve aklın yaradılışını gördük..
Kalem Süresinde, Kalemde “elif lâm mim”dir.. Başındaki “kaf” Kudretullahtır.. Kudretullahın nasıl MuhaMMedî lutfiyeti Azametullaha nakşettiğini.. yâni Muradullahın Emrullaha nasıl işlendiğini, fiilen sûretler büründürerek insanlara isimler, cisimler, kaderler yükleyerek bütün kâinâttaki her zerreyi tercüme ederek herc-ü-merc ederek.. bir kardeşim söylüyordu bir ışık hüzmesi hani bazen kuvvetli bir ışık hüzmesi güneş hüzmesi girer içeriye bakarsınız tozların ışkta dans ettiğni görürsünüz.. Orda binlerce bir nebula döner galaksi gibi.. Halbuki içerde öyle bir toz yok ama o ışık size öyle bir hüzme gösterir ki, binlerce toz görürsünüz.. bu KÛN feyeKÛN şu ÂNda olan Şe’ÂNdir.. ZeRRe dediğmiz ATOMda böyledir. Sonsuz atomlar dönmektedir şu ÂNda vüCÛDunuzda trilyonlarca atom böyle dönmektedir.. Fakat Rububiyyet Terbiyesi gereğiyle herkes yerinde durmak zorundadır.. Sonsuz var ediliş ve yeniden VAR ediliş CEZBEsi CÂZİBEsi bu güzelliği getirir..
Bu bakımdan İnşâealluhurrahman bu son kısımdaki sûrelerin ve âyetlerin açıklaması gerçekten çok zordur.. Kaldı kı ben ALLAH celle celâlihu hayır versin çok hazırlanamıyorum ama inşâeALLAH bundan sonraki zamanlarda sizlere hürmetimden dolayı, saygımdan dolayı daha çok hazırlanmaya çalışacağım..
Çünkü kendi gönlümce irticâlen konuşan bir insanım.. Bir yere bakarak çok zor konuşurum.. Ama bunlar bakmayı gerektiren şeylerdir.. yâni bütün Kur’ÂN-ı Kerîmde okuduğum şeyler hafızamda kalmıyor. Ama dikkat ediyorum, hiçbir şeyi yükleme olarak söylemiyorum..

Tüm tefsirler açık meâller açık elimizde, o kadar çok var ki, bunların üzerine söz söylemeye hiç hacet yok.. Biz sadece zaman dilimlerimizi, şu birkaç saatimizi inşâeALLAH birlikte Kur'ÂN-ı Kerîme ayırmaya vesile oluyoruz, birbirimize sebeb oluyoruz ve diyoruz ki: “ALLAHa giden yolda silsile arayınız, sebeb olunuz, birbirinize el ele tutunuz ki ellerinizin üzerine ALLAHu zü’L- CeLÂLin Yediullah olduğunu biz sadece, RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize KOŞmakta BİLmekte BULmakta OLmakta ve onu YAŞAmakta/YAŞAtmakta Hasbî Habibî Hizmetçileriz!.”
Bu anlamda değerlendirilmesini özellikle istirham ediyorum.. yâni biz, hiçbir zaman bir şey değilizdir sadece hizmetçiyiz.. “Tevazu’dan mı böyle söylüyorsunuz?” diyorsanız ALLAHu zü’L- CeLÂL şâhiddir ki, asla böyle bir şey yapamayız!. Çünküi biz biliriz hamd olsun RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin kadir ve kıymetini.. Biliriz Kur’ÂN-ı Kerîmin kadir ve kıymetini.. Hele hele ALLAHu zü’L- CeLÂL’in kadir ve kıymetini biliriz, çok iyi biliriz hepimiz hamd olsun!.
“BİZ” dediğimiz biz, “ben” değil!. “Kimsiniz siz?” dediğiniz de size: “RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemi DUYan ve Uyanlarız” deriz.. ALLAH celle celâlihu korusun ben duymamış ve de uymamışsam yazıklar olsun bana!. Bu anlamda anlaşılmalıdır..

Müzemmil Sûresi, üçüncü inen sûredir..
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz kırk yaşında iken Kur’ÂN-ı Kerîm kendisine teşrif etmiştir, gelmiştir ve o halleri yaşamıştır.. O zaman MuhaMMed aleyhisselâm idi yâni BEDENi NEFSi KALBi ve RUHu fiilen iş başında idi.. Her insan gibi iş başında idi ki, acıkıyordu, susuyordu, korkuyordu, üzülüyordu, seviyordu ABDULLAH aleyhisselâm olarak..
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem olarak ise, ALLAHu zü’L- CeLÂLin Nurundan halk edilmiş bir NÛR idi ve NÛrundan yaratımakta olan KÂİNÂt Sistemi yürümekte idi..
Bu çok önemlidir.. bu bize geldiği zaman şu ÂNda şöyle anlamamız lâzım..
Şu ÂNda biz ALLAHu zü’L- CeLÂLin kendi katından gelen RUHu taşıyoruz ama, BEDENsel olarak da en dışta acıkıyoruz, mutfağa gidiyoruz, tuvâlete gidiyoruz.. Bunu çok iyi anlamamız lâzım..
Aynı benzer özellik demiyorum, fiilen yaşıyoruz.. Zâten RUH, Emr Âlemindendir..
İnsanoğlunun BEDENi, NEFSii KALBi ve RUHu kavramları MuhaMMedî Sistemin Temel Taşlarıdır ki;

Beden Terbiyesi,
Nefis Tezkiyesi,
Kalb Tasfiyesi,
Rûh Teclîyesi..

Ben bunları birlerinden almış da değilim.. yâni görmüş de değilim.. dördünü bir arada görmüş de değilim.. var ise, gerçekten bilmiyorum ve ihtiyaçta hissetmiyorum.. yâni Teclîyeyi ben kendim uydurmadım, Tecliye benim Ruhumun, Kalbime söylediği bir kelimedir.. Tecellî, cilâlamak Ruhun tecellîsinden dolayı gelen bir şeydir.. ve Ruh, cam gibidir.. Katiyyen içine bir şey almaz ve alamaz.. Çünkü emir âlemindendir..:

ـ11ـ وعن ابن مسعود رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: )مَرَّ رسولُ اللّه # بِنَفَرٍ مِنَ الْيَهُودِ. فقَالَ بَعْضُهُمْ سَلُوهُ عَنِ الرُّوحِ. وَقَالَ بَعْضُهُمْ َ تَسْأَلُوهُ َ يُسْمِعُكُمْ مَا تَكْرَهُونَ. فَقَامُوا إلَيْهِ فَقَالُوا لَهُ: يَا أبَا الْقَاسِمِ حَدِّثْنَا عَنِ الرُّوحِ. فَقَامَ
سَاعَة يَنْظُرُ فَعَرَفْتُ أنَّهُ يُوحَى إلَيْهِ. ثُمَّ قَالَ: وَيَسْئَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أمْرِ رَبِّى، وَمَا أوتِيتُمْ مِنَ الْعِلْمِ إَّ قَلِيً(. أخرجه الشيخان والترمذى.وفي رواية: وَمَا أوتُوا. قال ا‘عمش: هكَذَا في قِرَاءَتِنَا .

---İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Yahudilerden bir gruba uğradı. Onlardan bazısı: "Muhammed'e ruh hakkında sorun" dedi; bazısı da: "Sakın sormayın, hoşunuza gitmeyecek şeyler işitirsiniz" diye aralarında konuştular. Sonunda kalkıp: "Ey Ebu'l-Kâsım bize ruh'tan anlat, (ruh nedir?)" dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir müddet sessiz durdu. Ben anladım ki kendisine vahiy inmektedir. Sonra okudu: "Sana ruhtan sorarlar; de ki, ruh Allah'ın emrinden ibârettir. Size onun hakkında az bir ilim verilmiştir" (İsrâ, 85).
Bir rivâyette: "Onun hakkında az bir ilim verilmiştir" denmektedir. A'meş: "Bizim kıraatımızda böyledir" demiştir.
(Buhârî, İlm 47, Tefsir, Benû İsrâil 13, İ'tisâm 3, Tevhid 28, 29; Müslim, Münâfıkûn 32, (2794); Tirmizi, Tefsir (3140).)

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
---Ve yes’elûneke anir rûhı, kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).: Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir." (İsrâ 17/85)

Emr Âlemi nere?. ALLAHu zü’L- CeLÂLin kendi ÂLEMidir..

“Ruhumuzdan üfürdük” ne demek?. Hangi ruh?.

فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُواْ لَهُ سَاجِدِينَ
"Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn (sâcidîne).: Artık onu dizayn edip- biçim verdiğim, içine ruhumdan üflediğim zaman, hemen ona secde ederek yere kapanın!” (Hicr 15/29)

Şu ÂNda, Şe’ÂNuLLAHta SüNNetuLLAH zere her ÂN bendeki RUH sendeki RUH!. Kaç tane?. TEK-BİR tane!. CeRRyÂN gibi.. Biz çoğuz diye çoğuzda birleşmeye çalışıyoruz ve onun için “BİZ BİR-İZ” diyoruz zâten!.
Nerde “BİZ BİR-İZ”?.
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem NÛRunda mübârek KALbinde..
Bütün bunlar bir farazîye değildir, teori değildir, varsayım palavrası da değildir..
Bunlar Kur’ÂN-ı Kerîmin kendi âyetleridir, emredilenlerdir ve olmayan için hiçbir şey yoktur..
İnkar edenlerin ise, kendileri de yoktur.. hatta “ben yoğum” desin.. ya da “ben kediyim” desin.. kedidir hatta, ona ne yapacaksınız!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi MÜZEMMİL Sûresi

Mesaj gönderen Hakan »

Müzemmil Sûresi Mekke’de inmiştir.. 20 âyettir Mekke döneminde Hıra’da inen âyetlerdendir sûrelerdendir.. Cebrâil aleyhisselâm, RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e çeşitli şekilde tecellî etmekte idi.. HayrÂN da kalmakta idi çünkü.. CevLÂNı seyrediyor, SeyrÂNa geçiyor, DevrÂNa geçiyor.. Rezonans gibi hayrÂNa geçtiği zaman dehşete düşüyor.. Bunu ancak tadan bilir.. Öyle haller vardır ki ancak onu yaşayandan başkası anlayamaz ve anlatamaz.. Ve o halleri gördükleri zaman tir tir titreyen ve kaçan insanlar görürsünüz.. halbuki siz önceden yaşadınız ise, o kadar ilgilendirmez o olay.. Fakat ilk görende ise korkudan yüzü bembeyaz olur, ter basar.. Bütün bunlar onun ruhuna işlemiş bir hayretin bir dehşetin bir hayranlığın yaşanmasıdır..
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem, bunu fiilen yaşamıştır..

Ben bu konulara inşâeALLAH bir daha gireceğim.. Çünkü biz Hıra’yı tam çözemedik, RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin o ortamını yaşatamadık.. ama bunu çok iyi bir hâlle inşâeALLAH ALLAHu zü’L- CeLÂL’in izni ve lütfuyle, RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin sâyesinde, Ali kerumullahi veche Efendimizin yüce himmetiyle İnşâeALLAH çözmek için gayret göstereceğim.. Çünkü RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemi bir kere olsun Âmine Annemizden alıp da, Hıra’ya kadar getirmemiz lâzım.. Hıra da kalmamız lâzım.. RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizden Kur’ÂN-ı Kerîmi OKUmamız lâzım, anlamamız lâzım ki, RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin sesinden ALLAHu zü’L- CeLÂLin sözü vardır.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in hâşâ ağzı yoktur HÜKMü-SÖZü vardır.. RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin ağzı vardır söylediği her söz, ALLAHu zü’L- CeLÂLin kelâmıdır ve kendi hevâsından değildir asla!.

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى
"Ve mâ yentıku ani’l- hevâ.: Ve o, hevâsından (kendiliğinden) konuşmaz.” (Necm 53/3)

Bu âyetleri çok iyi anlamak lâzım.. çok iyi anlamak lâzım ki, bu bakımdan tekrar döneceğiz ama, biz Kur'ÂN-ı Kerîm sohbetlerimizi sürdürebilmemiz için bu gün Müzemmil Sûresini işleyeceğiz İnşâeALLAH!.
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir hayrete kapıldı yâni hayranlığa kapıldı.. yâni ve böyle tir tir titreyerek eve kadar geldi.. Hatice aleyhasselâm Vâlidemizi gördüğünde ne buyuruyor: “Zemmulunî!. Zemmulunî!. Beni ört, beni ört!. buyuruyor.. “Kapat” da değil.. Bu ne demek RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz neyi gördü?. yâni başka bir şey mi gördü ki, daha önceki gördüklerinden farklı olan nedir kendisine gelenler.. Kur’ÂN-ı Kerîm başka bir şey.. Başka rivâyetler var tâbi bunlarla ilgili Cebrâil aleyhisselâm'dan korktu mu?. Hayır ama, ilk defâ geliyor bu âyetler.. Bunu ilk defâ yaşıyor kendisi, kim olarak?. Beşer de olarak yaşıyor, nefsen yaşıyor, kalben ve ruhen yaşıyor.. Bizim insanların zannettiği gibi böyle fabrika imalatı değil bu.. Bu bir OLUŞtur.. yâni OLUŞUMdur..
Bir hamilelik hâlini düşünürsek, dışardaki doğurmayan insanlar doğumu çok basit sanır ve “say dokuz ay on günü” der!. Bir de doğuran anneye sor bakayım dokuz ay on gün nasıl sayılıyormuş.. Hatta, bazı durumlarda hiç yerinden kalkmayan hanımlar dokuz ay yatmak zorunda kalanlar var hiç kıpırdamamak üzere düşük olmasın diye..

Demek istiyorum ki ALLAHu zü’L- CeLÂLin Sünnetullahında tedbir olmaz her çile her çile zamanı geldiğinde çekilir, kader fiilen işler ve RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemde de işlemiştir, Hıra kaderi işlemiştir.. “HIRA” nedir?. “Ha-Re” dır.. Rububiyetin, Rızanın, Rüşdün Halk oluşudur.. Kelâmullah doğuyor.. Kur’ÂN-ı Kerîm halk ediliyor.. Hıra başlıyor..
Çünkü o günün adamları diyorlar ki “Buna bir isim takalım, biz deli desek deli değil, mecnun değil.. kâhin desek, değil.. sihirbaz desek değil..” Birisi diyor ki: “Bu, sevgiliyi sevgilisinden ayırır dikkat edin buna!.” diyor..

RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem’in “Beni ört!” buyruğu.. “zemmele” lânet ve lütfun MuhaMMedî fiiliyata geçmemiş halidir.. onun için hayrÂN kalıyor..
Yâni bir kablo var elimizde ama çıplak bir kablo gibi.. ya da bir yılanı boynundan yakalamak gibi.. Çünkü korkuyoruz bilemediğimiz için..
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem’e ilk âyetler inmekte.. Resûl olduğu, arkasından “Rahmetenli’l- âlemin”i henüz bilmiyor, çünkü gelmemiş ki daha..
Onun için diyorum beşer olarak dikkat etmek lâzım dediğim bu..
Zemmele, en mahreminin peştemâlına bürünmektir.. Mahremlerin mahremi ise, Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemizdir.. Muhteşem annemiz ALLAHu zü’L- CeLÂL tarafından seçilmiştir..
Öncede iki kişiyle evlenmiş ayrılmıştır.. Ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, 25 yaşında gerçekten muhteşem bir güzelliğe sahib, harika bir güzelliğe sahib idi.. Ve bu güzelli şu an hâlen Ehl-i Beyt olanlarda böyledir.. Gerçek Ehl-i Beyti görseniz hakikaten bakarken gözlerinin güzelliğini hayretle görürsünüz.. Biz bunları yaşadık işte Kızım Ahsen de vardı Mekke’de Kâbe’de çok yaşlı nine Kâbe üzerine yeminle “Ben Ehl-i Beytim!” dedi.. Ahsen'i öptü kutladı.. Biz çok çok gördük gerçeklerini biliyoruz..
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem, kendisinden 15 yaş büyük Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemizle, pek çok talibleri var iken, kendisinden yaşça büyük ve dulbir kadınla evlenmesi sorun olmuştur.. Ebu Talib: “Biz bunu âile olarak kaldıramayız!.” derken Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemiz ile evlenmiştir..
Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemiz ise ömrü boyunca, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e çok büyük bir vefâ göstermiştir tüm varlığıyla.. Çünkü iki kervan sahibi ve çok zengindir ki, kendine ait maddî varlığının tümünü seferber etmiştir.. Mânevî olarak ise, 4 yıl tek başına Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem arkasında namaz kılmıştır, hiçbir erkek olmaksızın.. Sadece çok genç, çocuk sayılacak yaşta Ali kerremallahu vechehu Efendimiz hariç.. İkisi bir Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem arkasında namaz kılmıştır..

Ali kerremullâhi veche şöyle buyurdu: "Ben, ALLAH’ın kulu ve Rasûlunun kardeşiyim. En büyük Sıddık benim, bunu benden sonra kim söylerse yalancıdır, ben insanlardan yedi yıl önce namaz kıldım."
(Sünen İbn-i Mace c.1, s.57 / el-Hasais en-Nisai s.3 / Menakıb-ı Ahmet bin Hanbel No:17 / el-Hakim Nişaburi'nin "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.112 / İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.1, s.61 / İbn-i Ebil Hadit'in "Şerh-u Nehc'ül Belağa" c.3, s.257 /Tarih-i Tabari c.2, s.56 / İbn-i Kesir'in "el-Kamil fit-Tarih" c.2, s.22 / Tabari'nin "Zehair'ul Ukba" s.60 ve "Riyad'ul Nadara" c.2, s.155 / el-Hamvini eş-Şafii'nin "Feraid es-Simtayn c.1, s.248)

Onun için Ali keremullahi veche Efendimiz: “Sıddıkı Ekber benim” buyuruyor.. Bu meseleyi birisiyle kıyaslamak için söylemiyorum..

Resim

Bu bir haktır ve Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemiz böylesine yiğit yüreklidir..
Onun için kıyamete kadar gelecek EhL-i Beyt aleyhumusselâm’ın Temeli Ninesidir..
Burada kısacık da olsa, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübârek DİLİnden Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemizin kıymetini DUYalım inşâe ALLAH!.

Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemiz, hicretten 68 yıl önce Mekke’de dünyaya geldi. Babası Huveylid b. Esed, annesi ise Zâide b. Esam kızı Fatıma’dır. Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemizin anne ve babası birkaç vasıtayla Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in en büyük ceddi Luvey b. Galib’e ulaşmaktadır. Annesinin annesi “Hâle” ise Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ecdâdından Abdi Menafa’a yetişmektedir..

عَن عَلِيّ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ يَقُولُ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلّىٰ اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ ‏
"‏ خَيْرُ نِسَائِهَا مَرْيَمُ ابْنَةُ عِمْرَانَ، وَخَيْرُ نِسَائِهَا خَدِيجَةُ ‏"‏‏.
Hz. Ali kerremallahu vechehu, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i şöyle buyururken işittiğini buyurmuştur.: “Kadınlarının en hayırlısı İmran’ın kızı Meryem ve Hatice’dir”
(Buhârî, Enbiyâ: 47 ; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe: 69.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Erkeklerden kemâle erenler çoktur. Kadınlardan ise İmran’ın kızı Meryem, Firavun’un hanımı Âsiye, Huveylid’in kızı Hatice ve MuhaMMed’in kızı Fâtımâ’dan başka kemâle eren yoktur. Âişe’nin diğer kadınlara üstünlüğü ise tirid (isimli et yemeğinin) diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.” buyurmuştur.
(Müslim, Fezâilü’s- sahâbe 70; Tirmizî, Et’ıme 31)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Dünya kadınları arasında İmran’ın kızı Meryem, Huveylid’in kızı Hatice, MuhaMMed’in kızı Fâtımâ ve Firavun’un karısı Âsiye örnek olarak yeter.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Menâkıb 61.)

Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemiz, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in husûsî selâmına mazhar olmuş en müstesnâ bir kadındır.
Şöyle ki, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hira Dağında iken Cebrâil aleyhisselâm, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e gelmiş ve: “Yâ Rasûlallah! İşte şu Hatice'dir. Sana doğru geliyor. Ya¬nında bir kap var, içinde katık, yâhud yiyecek şey, yâhud şerbet var. Hatîce sana geldiğinde ona Rabb'inden ve benden selâm söyle! Ve cennette inciden yapılmış bir sarayla müjdele ki, onun içinde gürültü patırtı yok, çalışmak çabalamak da yok!.” buyurmuştur.
(Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr 20.)

Hz. Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemiz o kadar fedakâr bir insandı ki, her işini hizmetçilere gördürebilecek kadar zengin olmasına rağmen, Sevgili eşi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem için elinde yemek kaplarıyla kilometrelerce yürüyerek Hira Dağına gidip geliyor; çocuklarının gürültü patırtılarına ve ev işlerinin ağırlığına yüksünmeden katlanıyordu..

O öyle bir iman etmişti ki, bu imanda şüphenin zerresi bile yoktu ki, İlk oğlu Kâsım daha emzikli bir bebekken vefât ettiğinde;
Emzirdiği yavrusunu kaybeden Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemiz, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e gelerek: “Ya Rasûlallâh! (göğsüm) Kâsım’ın sütüyle dolup taşıyor. Keşke süt emme süresini tamamlayana kadar olsun yaşasaydı!.” demişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:“O, süt devresini cennette tamamlayacaktır.” Buyurunca ise: “Keşke bunu (kesin bir bilgiyle) bilseydim ya Rasûlallah! O zaman onun acısına sabretmem kolaylaşırdı.” deyiverdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İstersen Allah’a duâ edeyim de sana onun sesini işittireyim.” buyurdu. İşte bu noktada Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemizin muhteşem imanı devreye girdi ve hemen hemen hiçbir annenin geri çeviremeyeceği bu teklifi: “Hayır, yâ Rasûlallâh! Ben Allâh ve Rasûlü’nü tasdîk ediyorum.” diyerek reddetti.
(İbn Mâce, Cenâiz 27.)

Âişe radiyallahu anhâ’nın bildirdiğine göre Rasûlullah aleyhisselam ne zaman bir koyun kesse: “Onu Hatice’nin dostlarına gönderin”buyururlardı. Âişe radiyallahu anhâ bir gün O’nu kızdırıp: “Hatice hâ!.” deyince, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bana O’nun sevgisi bahşedildi!.” buyurdu.
(Müslim, Fezâilü’s- Sahâbe 75.)

Âişe radiyallahu anhâ Annemiz şöyle demiştir: “Ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in hanımlarından hiçbirisi hakkında, Hatice'ye karşı kıskançlığım derecesinde kıskanç olmadım. Hâlbuki ben Hatice'yi görmemiştim. Fakat Hz. Peygamber aleyhisselâm onun adını çok anardı. Çok defa koyun keserdi, sonra da etini uzuv uzuv parçalar, daha sonra onları Hatice'nin sâdık kadın dostlarına gönderirdi. Bâzı defa ben sabırsızlanarak, Hz. Peygamber'e hitaben: “Sanki yeryüzünde Hatice’den başka hiç kadın yok.” deyince, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de: “Hatice şöyle idi, Hatice böyle idi.” (diye iyiliklerini sayar) ve “Ondan benim çocuklarım da var.” buyururdu.
(Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr 20.)

Yine bir defasında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemizi en güzel övgülerle andığı bir zaman Âişe radiyallahu anhâ Annemiz: “Onda ne buluyorsun. Allah Sana ondan hayırlısını verdi.” demişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ise:“Allah bana ondan hayırlısını vermedi. İnsanlar beni yalanladığında o tasdik etti. İnsanlar benden mallarını esirgediklerinde o, malıyla destekledi. Allah başka (hanımlarımdan) bana çocuk ihsan etmediği halde ondan ihsan ederek rızıklandırdı.” buyurdu.
(Taberânî, el-Mu’cemu’l- Kebir, thk. Hamdi Abdülmecid es-Selefî, (I – XXV), Kahire 1404/1983 XXIII, 13.)

Yine Âişe radiyallahu anhâ Annemiz’in kıskançlık gösterdiği bir vakit Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kızıp hoş karşılamayınca Âişe radiyallahu anhâ Annemiz: “Seni hakla gönderen Allah’a yemin ederim ki, bundan sonra onu ancak hayırla anacağım.” diyerek özür beyan etti.
(Taberânî, el-Mu’cemu’l- Kebir, XXIII, 15.)


İşte Müzemmil.. Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemize: “Beni ört, beni ört!.”
Sıktı kâinât, dışarı sıktı beni..
Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemiz başını örtmüştür şalıyla eşarbıyla, daha doğrusu kendi kendini örtenle..
Onun için es Settâr celle celâlihu esmâsı kadın tecellisidir, setr kadına aittir..
İşte bu ilâhî perde yırtıldığı zaman, korkunç şeyler olur.. Artık karşınızda İslam Kadını olmaz, başka insancuklar olur.. ben bu konulara girmiyorum.. O hadisleri hiç kullanmıyorum.. Benim kullandığım MuhaMMedî Kadın; gençlerimizden, kızlarımızdan MuhaMMedî olan kadın.. MuhaMMedî yürekli Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemizin, Fatimâtü’z- Zehrâ aleyhasselâm Vâlidemizin YOLunda, İZinde ÖZünde ve insanlar yetiştirmek için bütün Hasbî-Habibî Hizmetlerimiz, çabalarımız ve gayretlerimiz İnşâeALLAH.. Onların anlaması için çalışmaktır ..
Yoksa onların müfettişi ve müftüsü olmamıza gerek yok diye düşünüyorum ve bunu dip not olarak söylüyorum..

İşte RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Vâlidemizi bürünmüş yatıyor ve yatarken kendisine 20 âyet Müzemmil Sûresi iniveriyor..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi MÜZEMMİL Sûresi

Mesaj gönderen Hakan »

يَا أَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ
"Yâ eyyuhâ’l- muzzemmil (muzzemmilu).: Ey örtünüp gizlenen!” (Müzzemmil 73/1)

Yâ eyyuhâ..yâ.. ey.. eyyuhâ.. O kimse ki.. muzzemmilu..
örtünüp bürünmüş, sarınmış, gizlemiş kişi.. muzzemmilu.. MuhaMMedî Lütfu örten kişi yâni üzeri örtülmüş bekliyor gündüz değil daha..

قُمِ اللَّيْلَ إِلَّا قَلِيلًا
"Kumi’l- leyle illâ kalîlâ (kâlilen).: Az bir kısmı hariç olmak üzere gece kalk!” (Müzzemmil 73/2)

Kumi’l- leyle.. gece kalk, karanlıkta kalk.. karanlıkta kalk ki, güneş doğsun.. Gaflet Cehâlet Dalâlet ve İhanet Karanlığı kalksın ortadan.. illâ kalîlâ.. ancak, kalîl.. bir miktar kalacaktır.. ki, her zaman neden zulüm devam etmez de, küfür devam eder neden?. eğer küfür devam etmezse KULluk İmtihanı ortadan kalkar.. O zaman dünya hayatına gerek kalmaz.. melekler gibi oluruz.. hayata gerek kalmaz, kâinâta gerek kalmaz.. İnsanın imtihanı kalksın kâinât kalkar.. Onun için zâten küfür devam eder.. zulmü bir gün olur kaldırır ALLAH celle celâlihu.. ama küfrü kaldırmaz.. İman ediş küfr edişi insanların tercihine bıraktığı için her zaman birini tercih eden olacaktır kesinlikle..

نِصْفَهُ أَوِ انقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا
"Nısfehû evinkus minhu kalîlâ (kâlilen).: Onun (gecenin) yarısı veya ondan (yarısından) biraz eksilt.” (Müzzemmil 73/3)

Yâ MuhaMMed!. Yâ RasûLuLLAH!. Sen gecenin yayrısında kalk.. minhu kalîlâ.. ya da yarısından birazı hariç olsun.. yâni tümünde de değil.. evet burada RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem olduğunda bütün imamalarımıızın ittifakı vardır ve tâbi ki RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve selleme hitab vardır.. ama sen bunu, bu miktarı biraz daha eksiltip azaltabilirsin.. Nısfehû.. yarısı kadar da olabilir.. ev..veya, inkus.. noksanlaştırabilirsin, minhu kalîlâ ondan biraz daha noksanlaştırabilirsin.. yâni üçte biri olabilir dörte biri de olabilir.. gecenin tümü kalk, yarısı kadar kalk, biraz daha noksanlaştır de ki son çeyreğine kalk işi noksanlaştır yarısından az kalk..

أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا
"Ev zid aleyhi ve rettili’l- kur’âne tertîlâ (tertilen).: Veya onu daha arttır. Ve Kur’ân’ı tane tane güzel bir şekilde oku.” (Müzzemmil 73/4)

ev zid'aleyhi ve rettikirane tertiylen
Ev zid.. veya ziyâdeleştir, artır .. Ev zid aleyhi.. bunun üzerine biraz daha ziyâde edebilirsin yâni.. ve rettili’l- kur’âne tertîlâ.. Sen Kur'ÂN-ı Kerîmi ritill ile oku.. tertille oku.. neymiş tertil.. düşüne düşüne, yavaş yavaş, anlayarak oku!.
Burda biriyorsunuz gece namazı kime farzdır, kime vâcibtir, kime şudur, kime budur sorusunun cevabında ben âcizâne direkt söylerim ki “Ceryan var mı?. Yok mu?. Varsa bir konuşalım.. Yoksa hayalen neyi konuşalım?!.” derim yâni..
Çünkü bu bir yürek işidir.. gece kalksa ne olacak, gündüz kalksa ne olacak!. herşeyden önce bir defâ RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin; BİLinmesi BULunması OLunması YAŞAnması gerekir.. RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellemin; İnancını, Amelini ve Ahlâkını yaşamayan bir insan, anlamayan bir insan, BİLmeyen BULmayan OLmayan ve YAŞAmayan bir SİSTEM varsa yazık!.
Teheccüd Namazı, gece kılınan bir namazdır.. Hâcet Namazıdır.. Hâcet ne demektir?. İhtiyaç, lüzum, muhtaçlık.. CEDdin CûDdun.. CEVVÂD ALLAH celle celâlihu’nun Cömertliğinin ortaya gelişi, tezâhruatın, tecellilerin, insanın manevi âleminin doğuşunun, var oluşunun, rüşde erişinin, tümünün hakk olduğu bir zamandır.. Halk olduğu bir zamandır Teheccüd..

Teheccüd;
Halis-MuhLis-ÂdiL-Sıddık MuhaMMedî Mü’minLerin;
VAKTini ve RABBini BİLip-BULup-OLup-YAŞAyıp DUÂ SUNduğu ÂNdır..

Teheccüd Namazımız ile iligili Kur'ÂN-ı Kerîm ve Hadis-i Şeriflerimize bakalım inşâe ALLAHu TeÂLa..

Teheccüd Namazı, RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize farz olan bir namazdır.. ÜMMetinden bazılarına vâcibtir, bazılarına sünnet, bazılarına mendubdur zâten..
Bazıları da, haram ediyor kendisine, hayatta kılmıyor ALLAH celle celâlihu korusun!.
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem için farzdır..
Gecenin birazında da senin için nâfile olmak üzere teheccüd namazı kıl!.

Teheccüd namazı çok faziletli bir namazdır. Kur'ÂN-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde Teheccüd Namazı kılmaya teşvik edilmiş ve bu namazı kılanlar övülmüştür.
ALLAHu Zü’L- CeLÂL, geceleyin kalkıp teheccüd namazı kılanlar hakkında şöyle buyurur:

تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
"Tetecâfâ cunûbuhum ani’l- medâcıi yed’ûne rabbehum havfen ve tamaan ve mimmâ razaknâhum yunfikûn (yunfikûne).: Yanlarını yataktan uzaklaştırırlar (yan üstü yatarken kalkarlar). RABB’lerine korku ve ümitle duâ ederler. Ve onları rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (verirler).” (Secde 32/16)

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
"Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurrati a’yun (a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).: Artık hiçbir nefs (hiç kimse), yapmış olduklarına mükâfat olarak, onlar için göz aydınlığından nelerin saklı olduğunu bilmez.” (Secde 32/17)

ALLAHu Zü’L- CeLÂL, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem için kiz bizim için de;

وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا
"Ve mine’l- leyli fe tehecced bihî nâfileten lek (leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ (mahmûden).: Gecenin bir kısmında uyan ve sana özel nafile (ilâve) olarak O’nunla (Kur’ân’la) teheccüd namazı kıl! Rabbinin seni Makam-ı Mahmut’a beas etmesi (ulaştırması) yakındır.” (İsrâ 17/79)

Açıkça nâfile olduğu bildirilmiştir. Fıkıhta Nâfile, farz ve vâcibden gayrı mecburiyet olmadığı hâlde yapılan ibâdettir.
RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem için de.. Ancak diğer âyetlerde olduğu için RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem kendisi kendisine göre ne gerekiyorsa yapmıştır..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Teheccüd Namazını kılmağa devam eder, bu namaz için kalktığında da şöyle duâ ederdi:
"Yâ Rabb!
Her hamd Senin içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin dâimi müdebbirisin.
Yine her hamd senin içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin nurusun, (bunları aydınlatırsın).
Yine her hamd senin içindir. Sen göklerin ve her yerin ve bunlarda bulunan her şeyin sahibisin.
Yine her hamd senin içindir. Sen haksın, senin vaadin de haktır. (Ahirette) seni görmek de haktır. Sözün haktır. Cennetin de haktır, Cehennemin de haktır. Peygamberinde haktır, MuhaMMed (aleyhisselâm) de haktır. Kıyamet günü de haktır.
Ya Râbb! Ancak sana itaat ettim. Sana inandım, sana güvendim, sana yöneldim, yalnız senin (burhânlarına) dayanarak (düşmanlarla) mücâdele ettim. Aramızda yalnız seni hakem kıldım.
Ya Râbb! Önce işlediğim ve sonra işlerim sandığım, gizli yaptığım ve âşikâra işlediğim (bütün) günahlarımı bağışla! (Ahiret hayatımda beni) takdim eden, (dünya tarihinde nübüvvetimi) tehir eden ancak sensin. (ALLAHım!) ibâdete lâyık ilâh yoktur, yalnız sen varsın, yahut, senden başka ibâdete lâyık ilâh yoktur. Hakîmâne tasarruf da, tam kuvvet de ALLAH ile kâimdir."
(Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 12).

Teheccüd Namazımızın önemini açıkça bildiren Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem;

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Farz namazdan sonra en faziletli namaz gece namazıdır. Geceyi iki kısma bölersen son kısmı namaz için en faziletli vakittir. Eğer geceyi üçe bölersen ortası en faziletli vakittir." buyurmuştur.
(Ebû Hureyre (radiyallahu anhu)'dan; Sahih-i Müslim; Tecrid-i Sarih Terc. IV, 16).

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Geceleyin kalkıp namaz kılan ve karısını uyandırarak ona da kıldıran, şayet kalkmak istemezse yüzüne su serpen erkeğe ALLAH rahmet eder, (günahlarını bağışlar). Yine geceleyin kalkıp namaz kılan ve kocasını uyandıran, kalkmak istemezse yüzüne su serpen kadına da ALLAH rahmet eder (günahını bağışlar)." buyurmuştur.
(Ebû Hureyre radiyallahu anhu'dan; Ebû Davûd, Salâtü't- Tatavvu', 18)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim geceleyin uyanır ve karısını da uyandırarak beraberce iki rekat namaz kılarlarsa, ALLAH'ı çok zikreden erkek ve kadınlardan yazılırlar." buyurmuştur.
(Ebû Hureyre ve Ebû Saîd el-Hudrî radiyallahu anhum’dan; Ebû Davûd, Vitr, 13).

ALLAHu Zü’L- CeLÂL’imiz ise, Kur'ÂN-ı Kerîmde;

إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
"İnne’l- muslimîne ve’l- muslimâti ve’l- mu’minîne ve’l- mu’minâti ve’l- kânitîne ve’l- kânitâti ve’s- sâdikîne ve’s- sâdikâti ve’s- sâbirîne ve’s- sâbirâti ve’l- hâşiîne ve’l- hâşiâti ve’l- mutesaddikîne ve’l- mutesaddikâti ve’s- sâimîne ve’s- sâimâti ve’l- hâfızîne furûcehum ve’l- hâfızâti ve’z- zâkirînallâhe kesîran ve’z- zâkirâti eaddallâhu lehum magfiraten ve ecran azîmâ (azîmen).: Gerçekten İslâm olan (ALLAH’a teslim olan) erkekler ve İslâm olan kadınlar ve mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, kanitin olan erkekler ve kanitin olan kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (RABBine) huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve ALLAH’ı çok zikreden erkekler ve (çok) zikreden kadınlar!. ALLAH, onlar için mağfiret ve azîm bir ecir (mükâfat) hazırladı.” (Ahzâb 33/35)

Âişe radiyallahu anha Vâlidemiz: "Gece namazını terketme. Çünkü Resûlullah (aleyhisselâm) onu terketmezdi. Hasta ve yorgun olduğun zaman oturarak kılardı." buyurmuştur.
(Ebû Davûd, Salatu't- Tatavvu', 18)

Âişe radiyallahu anha Vâlidemiz:, " Resûlullah (aleyhisselâm)'a namazın en sevimlisi az da olsa devam edileni idi. Resûlullah (aleyhisselâm) bir namazı kılmaya başladığı zaman ona devam ederdi." buyurmuştur.
(Buharî, Savm, 52)

Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme farz olan bize nedir sorusunda bizi ilgilendiren, bizimle ilgili olan, ne yapacağımızı bildirenlere bakıyoruz..

Biz, RABbu’l-ÂLemîn SÖZü KeLâmuLLaHı, RaSûLuLLAH sallallahu aleyhi ve selleme SESinden DUYup UYan MuhaMMedî Mü’minleriz İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
" Kul yâ eyyuhân nâsu innî resûlullâhi ileykum cemîanillezî lehu mulku’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumît (yumîtu), fe âminû billâhi ve resûlihin nebiyyi’l- ummiyyillezî yu’minu billâhi ve kelimâtihî vettebiûhu leallekum tehtedûn (tehtedûne).: De ki: “Ey insanlar! Muhakkak ki; ben, sizin hepinize (gönderilen) ALLAH’ın Resûl'üyüm. O ki; semaların ve arzın mülkü, O’nundur. O’ndan başka ilâh yoktur. O, hayat verir (yaşatır) ve öldürür. Öyleyse ALLAH’a ve O’nun ümmî, nebî, Resûl'üne îmân edin ki; O, ALLAH’a ve O’nun kelimelerine (sözlerine) inanır (îmân eder). Ve O’na tâbî olun ki; böylece siz, hidâyete eresiniz.” (A’râf 7/158)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi MÜZEMMİL Sûresi

Mesaj gönderen Hakan »

ResimEvet, tertil..
....Ev zid aleyhi ve rettili’l- kur’âne tertîlâ..

Ritille okumak..
Ritl: (Retl) Hoş, lâtif, pâkize şey..
Retele bu öyle bir okuyuş ki O’nu tilâvet yaptığınızda Kur'ÂN-ı Kerîm sizi okur.. Siz Kur'ÂN-ı Kerîm okumak istersiniz o ise, sizi okumaya başlar.. Bir robotla el sıkışmayı düşünün!. Bir de insanla el sıkışmayı düşünün!. Yâni robotla el sıkışıyorsunuz çünkü ona öğretilmiş!. Düşünün ve bir de bir insanla el sıkışın!. Bir dostla yıllarca görmediğiniz kişiyle el sıkıştığınızı düşünün!. Ya da sarmaş dolaş olun!.
Şunu demek istiyorum birisinde basit bir şeydir, bir âletle tanışma vardır, konuşma vardır, bilişme vardır, sevişme vardır!. Öbüründe öyle değildir!. Öbüründe göz yaşı vardır, yürek vardır, çok şey vardır. İşte Kur’ÂN-ı Kerîmde de ritil olduğu zaman, tertil olduğu zaman işte böyledir.. O şekilde bir AKıcılık, BİLiş BULuş OLuş ve YAŞAyış vardır.. Daha doğrusu su içiş gibi yürek serinletircesine bir sırası üzere tek tek OLuş OLuş OLuş OLuş.. Çok rahat hazmedilir şekilde gelişler tertildir, ritildir.. Bu hâl sadece geceleri meselâ çok özellikle tertil edilmiştir.. Ritille okuyunuz, tertille okuyunuz tane tane okuyunuz, anlayarak okuyunuz, dinleyerek okuyunuz, ona saygı duyarak okuyunuz.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Azametini Celâliyyetini, Kudretini, Kemâlini, Cemâlini.. ALLAHu zü’L- CeLÂL, neleri vaad etmiştir, neleri yasaklamıştır bütün bunları, Muradını ve Emrini yavaş yavaş.. Nelerden ümit etmemiz gerekiyor, nelerden korkmamız gerekiyor..
Şu BİZim mehşur;
AŞK u Cezbe ->Zühd u Takvâ ->Sıdk u Huşû’ ->Havf u Recâ..
Sistemlerinin devreye girip çalışması hep..
Bâzen Kur'ÂN-ı Kerîm okumaları duyarız.. meselâ bizim Emre, meşhur Mısırlı Hafız Sadri’nin Kur'ÂN-ı Kerîm okurken onu izliyordu tane tane hiçbir sesi başka yerden çıkarmadan.. İnsan o kadar huşu’ ile dinler ki.. Birazcık da anlıyorsanız içiniz bir anda yanıverir.. yâni sizde hissedersiniz onun mânâsını ve duyduğunuz bir âyet bile olsa sizi kavrayıverir hemence.. Çünkü o sizi okumaya başlayıvermiştir.. Tertil, ritil öyle bir şeydir ki, Muradullaha ulaşmak için; Muhabbetullaha, Mârifetullaha geçiriverir.. RABBu’l- Âlemîn ile tanışma faslıdır, buluşma faslıdır.. Vuslatullaha ulaştırır, Kemâle erdirir ve öyle bir güzellik böyle bir muhteşemlik doğurur ki tertille okuyuş..

Ev zid aleyhi ve rettili’l- kur’âne tertîlâ..
“Kur'ÂN-ı Kerîmi ritille oku!.
Ben bu şeylerde bâzen kendinden bahsediyorum ama, bunu şunun için bahsediyorum bizi bizim kardeşlerimizin içinde bizi tanıyanlar vardır tanımayanlar vardır.. ve dava edecek bizim bir şeyimiz de yoktur.. yâni ALLAHa şükür kimseden bir arzumuz da, isteğimizde olmaz.. Çünkü bizim yerimiz çok bellidir.. Biz, RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem’in yüreğinde olmayı seçeriz..
Ben daha doğrusu Latif Yıldız denilen kişi, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in sağ ayakkabısıdır. Kul ihvÂNi denilen kişi de, sol ayakkabısıdır.. Onlar sadece ve sadece hizmette vardır, başka yerde de yoktur.. Asla yoktur ALLAHın izni ve inayetiyle..
Buna ALLAHu zü’L- CeLÂL, RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ehl-i Beyt aleyhumusselâm ve ALLAH Dostları şâhiddir hamd olsun!.
Şunu demek istiyorum ki, yanlış şeyler düşünmek, düşünen kişiye karşı bir yüktür ve BİZim MuhaMMedî MeLÂMet YOLumuzda buna gerek yoktur..
Bazı şeylerin çok iyi anlaşılması lâzım. Yaşamadığımız sürece anlamayız çünkü..

Ben o zamanlar 1985-1992 yılları arasında kemâlî bir dönem geçiriyordum ve pek çok ALLAH Dostları geliyordu.. İşte öyle bir zamanda Kur'ÂN-ı Kerîm okuyordum.. Kur'ÂN-ı Kerîm okumakta sıkıntılar oluyordu.. Çünkü iyi okuyamıyordum.. Benim hiç Kur'ÂN-ı Kerîm hocam olmadı.. Adana Erkek Lisesinde Leyl-i Meççâne ki Parasız yatılı okurken birkaç gün birkaç arkadaş Sami Kaplan diye hiç unutmuyorum bir câmi hocası üç dört gün kurs verdi ve askere gitti.. Bir daha okuyamadım sonraki zaman içerisinde elif be cim dediysem de yürümedi..ve İÇimde hep CÂNdan Yürekten Kur'ÂN-ı Kerîm’i OKUma Özlemi BOŞluğu ve HOŞLuğu bekledi durdu..
Ve işte 1980 küsur yılları bilmiyorum ne zamandı.. O zamanlar Kur'ÂN-ı Kerîme karşı büyük bir sevgim başladı.. çok aşırı bir sevgim başladı.. vurgun oldum âdeta.. Böyle zamanda yoğun bir iş vardı d3airede.. çalışılıyordu.. başka çileler çoktu.. bir gece yarısı kalktım gerekmediği halde gusül abdesti aldım, salondaki bir koltuğa oturdum, uyumuyordum.. Lojmanda oturuyorduk.. bir anda lojmanın kapısındayım ve göklerin dolusu bir âyet okundu eûzu besmeleyle.. ben de dedim ki “unuturum!.” ve unuttum.. “Eyvah!.” dediğimde salonda ayaktaydım.. O gün işe gittim.. o zamanlar 3 ay oruçları tutardım hep ama, gittiğim yerlerde kafam da, bu fırsatı kaçırışıma üzüldüm durdum..
Tekrar eve geldim.. o gece yine o saatte yine kalktım aynı şeyi yine yaptım ve aynı şey yine oldu. Fakat yine “unuturum!.” dedim ve de unuttum.. ve o ikinci gün beni çok sarsaladı iyice aklım fikrim dağınık oldu.. Yâni dairede felân insanlar soruyor işte “hasta mısınız, rahatsız mısınız bir şey mi var?” gibi bir sürü şey söylüyorlar yâni.. ama esas sıkıntım kendi içimde..
Üçüncü gün de aynı şeyi yaptım.. O gün işte bizim giriş yaptığımız arabaların girişinin olduğu yerde bekçiler bekliyor.. bir ÂNda ben de aynı yerde tek başımayım ayakta.. bir ÂNda gök parlıyor gözyüzü ve Kâbe’deki ses gibi.. böyle sanki şehrin her yerinde mikrofan varmış gibi.. gökler dolusu “eûzubillahimineşşeytânirracîm bismillâhirrahmânirrahîm yusebbuhu semâvati vel ard" âyeti okundu "unutmam!." dedim ve baktım gerçekten unutmamıştım..

->YUSeBBihu!. >SEMÂ-sında
->SıRR-ı SuBHÂN >SEFÂ-sın!.

YuSEBBihu.:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim ---Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.
(Cumâ 62/1)

SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..

İşte o sabah imam hatipte bir Arapça öğretmeni arkadaşım vardı Fatin Hoca. Çok değerli bir insandı ona telefon ettim ve dedim ki: “Böyle bir âyet okundu.” O da dedi ki: “Evet var Latif Bey o âyet beş sûrenin birinci âyetidir yusebbehu semâvatı ve’l- ard, sebbaha semâvatı ve’l- ard.. Cuma Sûresinin ve benzerlerinin, iki tane daha vardır yedi yerde vardır!.” Dedi.
Çok güzel.. ve böylece kalbimde-RÛHumda, Kur'ÂN-ı Kerîme karşı büyük bir AKış başladı.. okumakta anlamakta Kur’ÂN-ı Kerîm sanki benim bir canciğer dostum, arkadaşım, kardeşim, İKİmiz TEK-BİR CÂN gibi OLduk..
O, bana karşı bir kitap değil.. çok yakın bir Dost.. Öyle içten bir muhabbet duydum hamd olsun!.
İşte o günlerde geçen bu bir geceyi anlatmak için bunu söylüyorum..
O zamanlar geceler böyleydi.. böyleydi yâni.. şimdi ya yaşlandık, ya paslandık, ya da yorulduk.. çeşitli şeyler oldu ALLAH celle celâluhu bizi bağışlasın, kusurumuzu görmesin..
Öyle bir günde ikindi üzeri dört âlemde sıkışmış bir şekilde iken yâni kızarmış bir demir gibi düşünün şehre doğru yürüyorum ve akşama iftara tekrar döneceğim geriye.. ama mecnûn gibi yürüyorum yapayalnız.. o zaman olan sonra yıkılan bir Devlet Hastanemiz vardı.. Oraya geldiğim zaman iki metreden yakında bir insan.. asker potini ayağında hiç unutmuyorum.. çok iyi bir potin giymiş.. potin zamanı değildi ama öyle giymiş.. garip bir adam.. çünkü, sırtında çok eski bir palto var.. ben adamı sonra iyice gördüm çünkü.. çok yavaş gelen adam bana birdenbire öyle bir omuz vurdu ki, beni kirman gibi döndürdü ve takla attırdı dört kere yâni.. öyle ki sanki omuzum gitti sandım.. öyle kötü vurdu bana.. ben de celâlli bir insanım.. ufaktefeciğim ama öyle bir kızgınlık da insana her şeyi yaptırır yâni.. adam kim olursa olsun adama saldırmak istiyorum.. birden geri döndüm hışımla şöyle.. o da hemen önümde, sanki beni bekliyor gibi çok rahat ve gülümsüyor.. gözüne baktım ki gözü rahmetli Hoca Amcamın verdiği adres.. Aklım başıma geldi.. bu adam EhL-i Beyt aleyhumusselâmdan birisi.. baka kaldım.. “Ne yapıyorsun?.” Dedi. Ben de: “Kur'ÂN-ı Kerîm okuyorum!” dedim.. O gülerek: “Oku, oku!. O, seni okumadan hiçbir şey anlamayacaksın!.” Dedi.. düşünekaldım.. omuzum hala ağrıyor ama, “iş başka yere gitti”.. Dedim ki: “Ne yapmalıyım?”.. “Duâ et!” dedi.. “Ne isteyeyim?” dedim.. “Hakkı ve Hayrı iste!.” Dedi.. “Çok çok güzel!.” dedi ve yürümeye başladı.. Zıt yönlere gidiyoruz.. Ben biraz yürüyünce: “Neden sormuyorum ona ki, o ne istiyormuş?.” dedim döndüm.. ve böyle herkesin duyacağı bir sesle: “Bana bakar mısın?.” dedim. Döndü böyle hafif başını çevirir gibi yaptı ben: “Siz ne istiyorsunuz?.” Dedim.. Yaklaşmıştım ona, bana eliyle gelme diye işâret etti ve: “Biz ALLAH’tan bir şey istemeye hayâ ederiz!.” dedi ve eliyle böyle sakın gelme yaptı!.

İşte MuhaMMedî ERENLer HİMMeti de, MuhaMMedî Tâlim/Öğretim ve Terbiye/Eğitim de budur..
MuhaMMedî Ede, İlim, İrfÂN ve Erkân ve KURÂN böyle çabuk okunur..
Ledünn Üniversitelerinde böyle çabuk öğretilir, bir kere iki kere öğretilmez.. her İŞ, yaptığımız zamanın VAKTine aittir.. Hiç kimse deminki yaşına bir daha geri dönemez.. Ne yapmışsa yapmıştır o kadar.. Şimdi NE YAPacağına BAKsın AKLı varsa ve Kâmilse..

Bunu neden anlattım, iki şey için söyledim; gecelerin ne kadar kıymetli olduğunu anlatmak için ve seherlerin ne kadar kıymetli olduğunu anlatmak için..ISsız ve SESsiz GECELerin Hakka ve Hayra ne kadar açık olduğunu, Rabbu’l- ÂLemîn’e karşı şahdamarından da yakın olana “vALLAHu bikullî şey’in muhit”.. her şeyi yutan ve Merkezde/İÇerde ve Muhitte/DIŞarda böyle olana İlahî ve MuhaMMedî SIRRların nasıl açıldığını anlatabilmek için, gecelerin güzelliğini ve özelliğini bildirebilmek için.. Teheccüdün ne demek olduğunu, gece yapılan zikirlerin.. “ALLAHümme SALLi” dediğimizde ALLAHu zü’L- CeLÂLin bizzât kendisi ki Kur'ÂN-ı Kerîmimizde;

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
“İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ (teslîmen): Şüphesiz, ALLAH ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle ona selâm verin.” (Ahzâb 33/56)
Teslîmen: Teslim olarak.

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş- ŞEYTÂNİ'R- RACÎM..
BİSMİ'LLÂHİ'R- RAHMÂNİ'R- RAHÎM..

Subhâneke allâhumme ve bi hamdike,
Eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke

Esselâtü ve’s- selâmu aleyke Ya RasûlALLAH SallALLAHu Aleyhi vesellem istecartü;
Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (MuhaMMedîyyeti) ve
Nebîyyike (MahMudîyyeti) , ve
Rasûlike (AhMedîyyeti) ve
Nebiyyi’l-UMMîyyi (Habîbîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''Resim
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön