Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »


وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ
Resim---Ve ummihî ve ebîh(ebîhi) : Annesinden, babasından, (Abese 80/35)

“Ve ummihî”; anasından da kaçar.
“Ve ebîhi”; babasından da kaçar.
Adam, kardeşi, anası, babası. Buyur dörtlüyü. Güle güle kullan Barbaros!.
“Niye kaçıyorlar hocam bunlar? Niye kaçıyorlar bunlar?”
Çünkü Çünkü
Fe izâ câe sahhâh geldi sahhâh.
Hılkıyet sahibi geldi ortaya. Kimim diye sordu?

Kahharu’l Vahid Allahım! diye Allah kendi kendine cevâp verdi.

قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُلِ اللّهُ قُلْ أَفَاتَّخَذْتُم مِّن دُونِهِ أَوْلِيَاء لاَ يَمْلِكُونَ لِأَنفُسِهِمْ نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الأَعْمَى وَالْبَصِيرُ أَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُ أَمْ جَعَلُواْ لِلّهِ شُرَكَاء خَلَقُواْ كَخَلْقِهِ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْ قُلِ اللّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Resim---Kul men rabbus semâvâti vel ard(ardı), kulillâh(kulillâhu), kul e fettehaztum min dûnihî evliyâe lâ yemlikûne li enfusihim nef’an ve lâ darrâ(darren), kul hel yestevil a’mâ vel basîru em hel testevîz zulumâtu ven nûr(nûru), em cealû lillâhi şurekâe halakû ke halkıhî fe teşâbehel halku aleyhim, kulillâhu hâliku kulli şey’in ve huvel vâhidul kahhâr(kahhâru).: “Semaların ve yeryüzünün Rabbi kimdir?” de. “Allah'tır” de. Artık ondan başka kendilerine bile fayda ve zararı olmayan dostlar mı edindiniz? “Gören ve görmeyen bir olur mu? Veya karanlıklar ile nur bir olur mu?” de. Yoksa onlar, onun yaratması gibi yaratan ortaklar kıldılar da, böylece bu yaratma onlara benzer mi göründü? De ki: “Allah, herşeyin yaratıcısıdır.” Ve O, tek Kahhar (kahreden), herşeye gücü yeten, en kuvvetli olandır.” (Ra’d 13/16)

Hocam bizim sahiplikler nereye gitti!.

Ben de onu söylüyorum ya!. İnanmayanlar yarın mezarlığa gitsin sorsunlar!. Dilsiz konuşanlara. Sizin de var mıydı bir zamanlar sizin de dağların kartalıyım dediğiniz Kul İhvÂNi gibi! diye sorsunlar cevâp alacaklardır.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »


وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ
Resim---Ve sâhıbetihî ve benîh(benîhi) : Eşinden ve çocuklarından, (Abese 80/36)

Ve sâhıbetihî ve benîhi;
Bu adam var ya bu koca olan adam, ve sahibesinden. Sahıbet diyor yani kadın, kadını-karısı. Kadın sahibesinden. Ve de benîhi, onun doğurduğu o çocuklardan da kaçar.
Etti mi 6, Kâbe’nin altı yüzü oturdu mu yerine. Oturdu.
Hocam bu bize ağır geliyor biraz çünkü. Ne güzel işte bağlar verdik, bahçeler verdik kardeşim. Bir tufan kopacak herkes nereye kaçtığını bilemeyecek. Deprem olmuş gibi. Evet yaradılış bitti demek öyle mi? Bunun için yaratılmıştık kurtulduk tamam mı?.
Değil…

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »


لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ
Resim---“Li kullimriin minhum yevmeizin şe’nun yugnîh(yugnîhi): O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır. (Abese 80/37)

“Li kullimriin”; merie yukardaki meri yine. Her kim ki meri olan fiilen insanlığını işleyen insanın ne olduğunu anlamış kişi var ya “ben” daima birinci kişi olarak eril almaktadır hep böyledir kâinâtta üstünlük değildir bu.

وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِأَنفُسِهِنَّ ثَلاَثَةَ قُرُوَءٍ وَلاَ يَحِلُّ لَهُنَّ أَن يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللّهُ فِي أَرْحَامِهِنَّ إِن كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَبُعُولَتُهُنَّ أَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فِي ذَلِكَ إِنْ أَرَادُواْ إِصْلاَحًا وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكُيمٌ

Resim---Vel mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi vel yevmil âhır(âhıri), ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ(ıslâhan), ve lehunne mislullezî aleyhinne bil ma’rûf(ma’rûfi), ve lir ricâli aleyhinne dereceh(derecetun), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).: Boşanmış kadınlar üç kur (üç ay hali müddeti) kendi kendilerine beklerler (hamile olup olmadıklarına bakarlar). Eğer Allah'a ve yevm'il âhire îmân ediyorlarsa, rahimlerinde Allah'ın yaratmış olduğu şeyi gizlemeleri onlar için helâl olmaz. Şâyet onların kocaları barışmak (arayı düzeltmek) isterlerse, bu (bekleme süresi) içinde onlara tekrar geri dönmeye (başkasından) daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin, kadınları üzerinde (hakları) olduğu gibi, kadınların da erkekleri üzerinde maruf (hakları) vardır. Erkeklerin, kadınların üzerindeki (hakkı) bir derece daha üstündür. Ve Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir.” (Bakara 2/228)

Erkekleri kadınlardan bir derece faziletli kıldık
Burada onları onların üstüne zâlim kıldık değil. “Hizmetçi kıldık” demektir.
Zâten kıyaslamak İblisliktir zâten. İblisliğin tek anlamı vardır. Kıyastır.
“Onu-Âdemi TîNden-topraktan yarattın, beni Nârdan-Ateşten yarattın!” kelimesi insanlığın yaradılış sebebidir. Hakikat-ı İnsan gibidir.

“Li kullimriin”; Her kim ki meri ise, meri, yaşayış rüştünü mâsivâda gösteren, mezarda değil, rüyada değil anasının karnında değil 40 sene sonra gelecek tohumunda değil. Şimdi adam işte: “Merhaba Hâlim!” diyorsun, “Merhaba!” diyor işte bu var ya, haah, bütün böyle olanlar için
“minhum” onlardan..
“yevme izin şe’nun yugnih”;
Bu insan kılığında, insan aklıyla yaşayanlardan her kim ki meri ise. Yani, adamın, Adamlığından haberi yok. Erkekliğinden haberi yok. Kocalığından haberi yok. Babalığından haberi yok. Adam mı başka bi şey mi belirsiz!
Onu demiyor. Belli olanından. “minhum” onlardan kim ki meri ise bütün hepsi için ne vardır
“yevme izin” onlar için “şe’nun” bir şe’en vardır ki.
Bakın buradaki “şe’nun” iş olarak, hal olarak v.s diyorlar!.


Allah her an bir şe’en de
يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---“Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.: Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe'n (ayrı bir tecelli, yeni bir oluş) üzerindedir.” (Rahmân 55/29)

Buyururken Allah bir iştedir bir haldedir..
“Allah hâşâ bahçe belliyor Allah şimdi şunu şöyle yazıyor bunu çiziyor!” değil elbette.. Bırak bunları bırak!. Şe’en, şe’endir.
Nûrullah, şuHÛDa Çıkmakta..
Yeniden şu an da küllî şeyi nasıl yaratıyorsa, yaratmaktadır.
Bunun nasılı, nicesi yedi nefis sekiz nefsi seni ilgilendirmiyor.

“yevme izin şe’nun” bir şe’endir ki “yugnih”ona ganîdir.
Nurullah galib gelir. Yutar. Ona ganî gelir.
Onun için bunlar meczubdan çok daha ötededir.
Öyle meczublardır ki bunlar yaratıldığı günden beri durmadan dönen atomlar gibidir. Bunlar için şu AN, geçmiş, gelecek, varlık, yokluk v.s. şunlar bunlar hiç.. sadece AKIL için bir haberdir.
Öyle Allah Dostları vardır ki cennete girdiğinin bile farkında olmayacaktır. Böyle hadisler var. Hesaptan kitaptan zâten açık âyetler vardır. Millet şöyle şöyle yaparken hesap verirken onlar.
Yâsîn Sûresinde bile onlar oturmuşlar ağaçların gölgesinde orda.. cennette güneş nerde sıcaklık nerde hangi cennetten bahsediyorsun kurban olduğum!.


إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ
Resim---“İnne ashâbel cennetil yevme fî şugulin fâkihûn(fâkihûne).: Muhakkak ki cennet ehli, o gün zevkli bir meşguliyet içinde olanlardır.” (YâSîn 36/55)

هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِؤُونَ
Resim---“Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin alel erâiki muttekiûn(muttekiûne).: Onlar ve eşleri, gölgeliklerde tahtlar üzerinde yaslanmış olanlardır.” (YâSîn 36/56)

Peki, iyi de, hadi öyle olsun bakalım. Oturmuşlar millet sıcaktayken onlar da orda gölgelikte eşleriyle beraber, hangi eşleriyle? Sahibetihi, yukardaki sahibetihi. Benihi ne olacak. Ümmiyi ne olacak, ebiyi ne olacak. Meri kendisi ne olacak. Bu nasıl bir ailedir bu Kâbe ailesini bana bir anlatır mısın 6 yüzünde…
7. YÖN de Kim var ki, Şah Damarından da ÖZde? Tümünün, TüMMü KİMin KABı acaba?
Nasıl oluyor da bu hale gelince bütün bunlardan kaçınca “fe firru” edince nereye “firrü” ettiğidir Barbaros.
Onun için orda da ben bu konuları daha deşmek istemiyorum çünkü gerekmiyor şu anda gerekmiyor.
Ama “Fe firrû ilâllâh” ı söyledim orda
Fe firrû ilâllâh olduğu zaman vazgeçti. Neyinden vazgeçti?. Ehîh’sinden vazgeçti. Kimdi ehîhsi. Anasının karnında beraber yattığı kardeşiydi.
Ümmi kimdi? Oşte o yattığı yerdi, Ana Rahmiydi, ANAsıydı...
Ebi kimdi? Yattığı yere tohumu ekendi-Babasıydı..
Sahibeti kimdi, tohum ektiği yerdi. Benihi kimdi çıkan tohumun adıydı. Şunun dördünü bir araya getir bakayım firar ettiği yer buraya ...?… “hevâsını ilâh edinmek” yani huve edecekken “lâ huve illâ huve”.
Allahu nuru’s- semâvati ve’l- ard.“Küllî şey Allah’ın nurudur. Allah’tan Allah’adır” her şey diyecekken hayır hayır öyle değildir. Eşya bunun şahıdır, eşyanın şahı da şehvetin şahı olan Havvadır. Hevâsını değil Havvasını ilâh edene gelmiştir.
Şehvetini şehâdet değil, şehâdetini şehvet yapmıştır.

Fe firrû ilâllâh Yapacak yerde, nereye gitmiş 5 ini birden İslamın 5 şartının yerine bir şey oturtmuş. Türkçesi ne?
Şeytan onun için Hizbuşeytan zâten.
Amma tersini geri dönüverdiği an “Fe firrû ilâllâh!” dediği zaman ise, bunların tümünün tümüne kaçmıyor Rabbine firar ediyor bunlardan ettiği zaman. Ne olurmuş o zaman her kim ki bu işte meri ise fiilen, mer’i geçerli demektir. Onlardan kim ki bunu geçerli kılıyorsa ne iş şe’eni şu ANı şimdiyi hılkedilişi şe’eni kim ki meri olarak kendi yüreğinde hadi yüreğinde diyelim biz fiilen yapamıyorsa da aslında yapabilir fiilen yaptığı o da.

“yugnîh”; O ganîdir yani. Ganîlik Nurullah’ın galibiyetidir.
Ben diyorum “Barbaros sana Akdenizi verdim!”
Barbaros da diyor ki: “Hocam bana 100 lt su verdi, 500 lt, 1000 lt su verdi!”
Eee artık her halde kıyamete kadar konuşacak galba.
“Ganî ganî oğlum ganî!”
Aklın ereceği iş değil.
“Hiç durmadan gidersem nereye giderim hocam!” diyorsun.. Nereye gideceksin fırla bakayım yukarıya git git oraya gitmene lüzum yok. Nohut tanesi kadar bir küRRenin etrafında 1 milyar sene dönebilirsin. Uzağa gitmene gerek yok!. Habli’l- VERîD KüRReciğine DÖN!..

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ
Resim---“Vucûhun yevmeizin musfirah (musfiratun) : O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır;” (Abese 80/38)

Öyle vechler vardır ki vechullaha, vechullah olmuş yani Kâbe’ye dönmüş Kâbe olmuş.
“Olur mu Hocam?”
Vallaha olur kardeşim. Bizim ampul vallahi billâhi Keban yani. Kebanı aldı geldi sağolsun. Hatlara teşekkür ederiz. Keban bizim ampulde ampul Keban’da oldu…


“Vücuhun” Vechullah, Vechu’l-Rabb, Vechu’l-Rasûl, Vechu’l-Kâmil, Vechin Vechin. Senin vechin. Ampulun vechi Keban. Kebanın vechi ampul…

“Yevmeizin musfirah”; musfirah; nurlu, parlak, aydınlık, pırıl pırıl olur yüzleri. Vücudda yüz olur ya zâhirde yüzdür. Bâtında nedir? “musfirah” kimdir misâfir?
Muhammed aleyhi’s-selâm, demin anlattığımız boşa anlatmadım. Buraya geleceği için anlattım. Kardeşim, güzel kardeşim. Ben kervan köpeğiyim ama sen adamsın. Oraya gidince hani bir yerden bir yere gidersin insanlar “hoş geldin” derler filan bir şeyler köpeğe de “sen de köpek hoş geldin!” demezler köpek bir kenarda durur belki ona da bir şeyler yaparlar misâfir köpeği diye. Adam gibi gittiysen sana birşey söylerler. Sen onun misâfiriysen söylerler.
İşte o gün
“vücuhun misâfirun” onların vechi vechullahın misâfiridir kardeşim.
“Hocam niye misâfir?”
Aslı mı var yani. İllâ Allah olmakta gözün mü var yani!. Öyle mi yapalım? Allahun nuru değil de Allah mı diyelim onlara.
Akla akla söylüyorum akla. Akıl öyle bir yamuktur ki..
Hani deveye demişler: “Ne güzelsin ama boynun eğri!” “Nerem doğru ki, nerem doğru ki, her yerim eğri!” demiş..
Dünyada tek şekil vardır o da “küre” dir. Hiçbir yeri doğru değildir. Ben mühendislik okurken ordinaryüs profesörü Ali Fuat Berkman Hocam doğrunun târifini yapıyordu geçiştiriyordu böyle, kalktım dedim ki: “Ben de bir târif yapayım mı hocam, tasavvuf târifi!”
“Yap!” dedi..

En doğru, en küçük eğrinin adıdır bu âlemde dedim. Hocam Bakakaldı!.
Teorik olarak en doğru dediğin şey, en küçük eğrinin adıdır.
Çünkü ikilik âlemindesin. Halifeyim malifeyim, halifesin aynı zamanda damuhalifsin. Kendine iyi bak!.

lâ ilâhe illâllah!” deyip durma, ne dediğini yaşa!. O aradaki nötr noktada konuşacaksan konuş bu tarafa yamulma, yamulursan görürsün. Telin üzerinde yürüyen bir cambazsın iki ayağını da doğru dürüst bas ORTAya-Sırat-ı Mustakîme... Misâfirsen değil mi canım. Şimdi ben kendi kendime konuşurken heyecanlanıyorum kusura bakmayın siz!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »


ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ
Resim---Dâhıketun mustebşirah(mustebşiratun) : Güler ve sevinç içindedir. (Abese 80/39)

“Dâhha, dâhıka”
“darıha” ağlarlar.

“dâhıka” gülerler.
“mustebşirah”; ve tebşirleşirler, müjdelenirler,müjdelerler. Geçtikleri Muhammed misâfiri oldu ya onlar burada da kevniyet hakikâtının ziyasında pırıl pırıl olurlar. Yani ampul der ki “babacığım bu senin gördüğün ziya var ya” “evet” “vallahi ben bunu Keban’dan sana getirdim” Keban’ın da gözlerinden öperim, seninde gözlerinden öperim. “mustebşirah”. Hepinizi tebşir ediyorum, “beşerah”, beşirliğini insanlığın ortaya çıkardınız. “Sen olmasaydın ben kulağımı kafamı, gözümü, sağımı, solumu, zerremi, kürremi, mutfağımı, tuvaletimi nerden bilecektim. Mutfak diye tuvalette bir şeyler yerdim. Ya da öbür türlü yapardım ya da şunu yapardım. Senin ışığına, ziyana teşekkür ederim. Güzel kardeşim ampul” sözü Keban’a aittir. “dâhıketun mustebşirah” bunlar böyle beşireh yaparlar. Mübeşşir MuhaMMed aleyhi’s-selâm’dır. Tebliğ-tenzir ve tebşir makamında konuşuyor işte bunlar. Mârifetin hakikâtında konuşuyor. “dâhıketun mustebşirah” bunlar “Vucûhun yevmeizin musfirah” oldukları için vecihleri MuhaMMed misâfiri oldukları için yani Muhammedi musfirahler. Fırıl fırıl olmak başka şeydir misâfirlik, seferelik başka birşeydir. Kim seferi değil ki bu âlemde Allah aşkına 1600 km hızla koşuyoruz ölüme doğru, hepimiz misâfiriz, hepimiz seferdeyiz. Mübarek olsun.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »


وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ
Resim---Ve vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberah(gaberatun) : Ve o gün, öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür. (Abese 80/40)

O’na fakat vecihleri kabir değilde bak burada gabir oldu görüyor musun demin orda akberah vardı şimdi gaberah oldu. Hani diyordun ya gariban kariban diye. Burda garib, gaber, Kâber değilde gabir olanlar Kâber değilde kabir değilde gabir olanlar gabirunlar vardı ya hani Lut aleyhi’s-selâm’ın karısı Meryem aleyhi’s-selâm’ın tam zıddı olarak tam zıddı olarak ama 7 yerde gabirun diye buyuruyordu ya Allahu zulcelâl, hah vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberahya ikisi de kadın kardeşim. Meryem aleyhi’s-selâm fercini kime karşı korudu Allah aşkına? Lut aleyhi’s-selâm’ın karısı peygamberler doğurmuş bir kadın iken hangi fercini koruyamadı? da gabirun oldu öbürü Kâbere oldu. Bu Kâbere oldu. Birisi bereket lutfunun kudretine ulaştı, birisi bütün bunları kendine galib kıldı ganî kıldı taş kesilmiş bir put oldu kendi kendini vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberah”. Kabir edileceği yerde gaberaya gitti yani. Gabir şey demektir, toz önemsiz toz zerresi demektir yani. Gabirun aslında toz demektir yani kum tanesi demektir. Sefere olacak yerde gaberede olur mu Allah korusun olur kardeşim. Allah diye diye de olabilir Allah korusun. Allah koruyo da bizde korusak diye öyle diyorum yani. Allah razı olsun e Allah her zaman razı sen Allah’tan razı mısın orda radiyeten-merdiyetendiyor. Allah’tan razı olanlardan Allah razıdır diyor. Allah razı olsun. Allah razı olsun. Sen ne zaman razı olacaksın ki? Yani bu bizim iyi bakmamamızdan oluyor. Evet öyle yüzlerde vardır ki toprağa bürünmüştür pırıl pırıl değil. Ne toprağı ki bunlar? Başka nasıl tercüme edeceğiz ki türkçe’ye? Her şeyi buranın şartlarında anlatmak zorunda değil miyiz akla, aklı burada imtihan ederken? Cenneti bile bu yüzden böyle anlatmıyor muyuz? Altından ırmaklar akıyor, bağlar bahçeler, şunlar, bunlar, başka nasıl anlatacaktık ki. Hayır kardeşim o âlem başka bir âlemdir. O âlemde üremek yoktur cennet âyetlerine bakınız.Oğul-kız-çoluk-çocuk yoktur. Hiçbir eser yoktur. Orda kadın imside yoktur. Ezvac, huri, merie, emre’e niye geçmiyor, kadın niye geçmiyor nisa niye geçmiyor filan bunlar buradaki buraya mahsuz zevkler buraya mahsus hayatlar o kadar yoğunlaştırılmıştır ki insanın eline fırsat versen Rabbısını getirip heykelini dikecek zâten…?...yaradılış sebebi. Dikme diye. O da dikecem diyor, dikmezsem, görmezsem, inanmam diyor. Onun için Ali kerremullahi veche diyor ki ben de görmezsem inanmam mâdem siz görmezseniz inanmıyorsunuz Ben de ashabın ulusu ve Ali’si isem ben de görmeden inanmamşimdi iş geldi kafa gözü, kalp gözü. Şaşıyoruz size ya Ali, öyle çok şeyler söylüyorsunuz ki ve yapıyorsunuz ki “valla biz böyle görüp yapıyoruz doğruysa…Ha eğriyse bir kaybımız yok ama doğruysa siz ne yapacaksınız?” diyor “ya doğruysa bunlar ne yapacaksınız?” Yani sizin dışınızda bir şey mi yaşıyoruz biz? Namusumla, şerefimle, haysiyetimle bütün kâinata karşı, sevgili, saygılı, haşyetli, huzurlu yaşamak insanca yaşamak bütün varlıkla üç gün içerisinde buradaki bilmiyorum heralde yirmi kadar güvercin sabahleyin görürsünüz şimdi tümüyle dost olduk. Sabahları en yakın can ciğer dostlar gibi her birisi pencereden “nasılsın baba iyi misin” “valla iyiyim siz nasılsınız” “iyiyim”. Hah! Buna sebeb bir avuç yemi zannediyorsun? Bir avuç yem zannediyorsan ne güzel yemmiş bu. Bir avuç yemliğin dostluğuna kurban olayım ben. Şu insan oğluna ömrünü veriyorsun ömrünü. Saçının telini vermemiş gibi oluyorsun. Hiçbir şey vermemiş gibi. Allah küllî şeyi yaratıyor nimet olarak veriyor da yine çıkıyor diyor ki senden Rabb olmaz ben olacam. Nefsen böyle diyor. Ruhen ise senin hevân senin …?... yerine bi geçsin bakayım diyor. İlahlığı bir görsen. Allahu zu’l- celâl’in iki özelliği biliyorsunuz, rububiyet ve uluhiyet. Firavun kim solda sıfır kalıyor neden? Firavun delinin tekiymiş zâten. Ben rabbım var mı yan bakan demiş. Bugün dese herkes kahkaha ile güler. O gün iyi ki sesini çıkarmamış millet çıkaramamış. Ama ben ilâhım diyenler kafirden de aşağıdaki münafıklardır. Onun için tehlike ordadır zâten. Allahu zu’l- celâl kendisi Bezm-i elestte ben Rabbınızım elestü bi Rabbiküm”. Rabbımızsın. Çok güzel hepimiz tam onikiden. Buyur çarşıya. Sana muhaliflik ve halifelik yüklüyorum hangisini tercih ediyorsun buyur bakayım. İlahlık imtihanına sokuyorum. Ben ilâhımı diyorsun, hizbuşeytansın. Şeyliğini ilâh ettin çünkü. Yoksa, yok canım böyle saçmalık mı olur kim yarattıysa o ilâhtır. Onu da nerden çıkardın bir o bir ben mi olurmuş. Onu anlatmaya çalışıyorum. Ben anlamaya çalışıyorum. Ampuldeki ışık Keban’ın mı desem ampulun mu desem. Hey Ya Rabbim ben ne yapayım şimdi yani. Burdan Keban’a kadar kablodaki can hangisinin desem, demesem ne olacak, desem ne olacak, bunu anlayamadım yani. Yoksa hiç konuşmadan “hıhı”mı demeli. Sen, sen kara sevdayı mı bilir misin? Valla hiç duymadım ne biçim şeymiş o? Komik bir şey olsa gerek. Evet biliyorum. Ah kardeşim ah. Kimisi de başını sallıyor. Diyork ki “…..”Onu anlatamam iç sızı gibidir. O yanış gibidir. Sizin ateşe attığınız kağıdın üzerinde Allah ya da şeytan yazmasının bir önemi yoktur. Gül ya da gübre oluşunun bir önemi yoktur. Çünkü orda ateş konuşur sadece her şeyi kendine çevirir. Senin güllük gübreliğin burnun kokusundan ibarettir. Güzel midir güzeldir ruhtur. İyi almaya çalış kokuyu ama çok iyi de almaya çalışırsan seni kıtmir yaparlar. Av köpeğini geçmen lâzım çünkü. Avcı av köpeği değildir kıtmirlik. Avcı değildir kıtmirler, hizmetçidir. Neyse…
Ve vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberah;onların tozludur yani yüzleri.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »

تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ
Resim---Terhekuhâ katerah(kateratun) : Bir karartı sarıp kaplamıştır.(Abese 80/41)

“Terhekuhâ katerah”;bunlar, “raheka” fiili kaplar diye tercüme ediliyor. Muhit yutar. Bu rehake nasıl bir şeydir. Yukardaki “daheke”de böyledir. Bu bu işler çok âlem işlerdir. “katarah” kapkara bir karanlık kaplar onu. summun, bukmun, ummun karanlığının içerisinde kendi karanlığında kendisi yok olur. Öyle ağır bir çöküştür ki bu katarak inmiş gibidir gözüne yani ebedi yok oluşa götürür onu, karanlığa götürür şimdilik öyle diyelim.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »


أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ
Resim---Ulâike humul keferetul fecerah(feceratu): İşte onlar da, kafir, facir olanlardır. (Abese 80/42)

işte “ulâike”, onlar var ya onlar. Evet. “humul” onlar, tekrar. İşte onlar var ya. Evet. “humul”, onlar. dikkat çekmek için 3 kerre geçiyor demek istiyorum onlar “keferelerdir”. Yine kefereymiş bunlar. “keferetul fecereh”. Fecr aynı zamanda fâcir, ne idüğü belirsiz, fitne, fücur yapan, başa kefere ören, fecrini örtenlerdir. Yani lambanın Barbaros ışığına basıyor ve sonra bağırmaya başlıyor diyor ki: "karanlıkta kaldım!."
Ula kardeşim kurban olduğum, şu fecere düğmesine basma, elini çek ordan, çek!.
"Yok çekmeyeceğim!."
Çekmeyecek misin?. “ keferetul fecere misin sen?!.” Yapma kardeşim yapma!. Bıçağı gözüne sokup gözünü çıkarıp: "gözüm niye yok?" deme. Yani yanlış, çok yanlış ve korkunç ALLAH korusun. Bu yönden öyle.. yalnız öbür yönden baktığın zaman, ne kefere keferedir ne de fecere feceredir. Ordaki keferenin
ve firru ilallahı kevniyete gelişi ki, çok basit bir şey. Küffâr çiftçi demektir Arapçada. Çünkü tohumu toprağa ektiği için, örttüğü için, nimeti toprağın altına gömdüğü için öyle.. kâfir gibidir küffârdır açıkça . "Örtücü" anlamında kullanılır. Ama fecere yaptı mı var ya "Bir-e Yedi-Yüz verir.":

مَّثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنبُلَةٍ مِّئَةُ حَبَّةٍ وَاللّهُ يُضَاعِفُ لِمَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---“Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh(habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).: ALLAH yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. ALLAH dilediğine kat kat fazlasını verir. ALLAH'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir.” (Bakara 2/261)

Fecrini doğurur. Fecir fecir: Tan yerinin ağarması. Şafak. Sabah vakti, güneş doğmadan evvel şarkta hâsıl olan kızıllık..
Ne zaman elini düğmeye söndürmek için basarsa yandık. Basmazsa çok güzel. Bu bir saniyelik iştir ikisi de.

Bitirelim çok geçmiş vakit yaa.
İşin püf noktasını söyleyeceğim de.. ben saate hiç bakmıyorum. Evet. Evet. Her işin bir püf noktası var. Tasavvufunda bir püf noktası var.
Bakınız Rahmetli Hacı Osman Baba görünürde güyâ 40 yıl koyun gütmüştür. Kendisi: “60 koç katımı ve tam 40 yıl!.” diyordu. 1,2,3,5 değil tamm 40 yıl koyun çobanı. 40 yıl sonra emekli oldu Hamdolsun.
İşte Adam çok usta bir çömlekçi.. 40 yıl çömlekçilik yapıyor. Bir tane Kıtmir yetiştirecek yanında Çırak.. Ama o da çok acele ediyor. “Baba ben 40 yıl dayanamam, her şeyi öğrendik yaptığın çömlek değil mi ben de çömlekçilik yaparım! yani hem de alâsını yaparım çünkü sen yaşlandın artık!. Kaldı ki benim gibi de yapamıyorsun!.” diyor.
Bir insanın içindeki kendi fitne tohumu, kendi içinde sarmaşık gibi sardı mı ALLAH korusun kurtulamaz!. Kâmilin kalbinden çıkan kâmil Muhammed aleyhi’s-selâm’dan bahsediyorum. Kâmil ALLAH’tan bahsediyorum..
Ben ampulden bahsetmiyorum Keban’dan bahsediyorum. Biz bir tarikatçı değiliz. Tarikat işiyle uğraşacak olsak onun yeri bura değil. Gidersin Aksaray’a 30 bin kişiyi alavere dalevere yaparsın haylarsın, huylarsın, vurusun kırarsın hepsi de emrinde senin ayağının altında olur.. o zaman da dağlar yol olur sana kral gibisin artık!. Hangi dağsa?..
Bizim işimiz o değil. Bizim işimiz başka.
Çömlekçi Dede: “Eee oğlum!” demiş “sen bilirsin benle ortak çömlekçi dükkanı açacak değilsin ya git aç!” demiş.
“Köşe başına açta müşterin bol olsun, yani ara sokaklar iyi değildir haa!”. demiş. Açmış o kalenderde dükkanını..
Ama ona hocası Çömlekçi Baba diyormuş ki: “ ayy oğul, her işin bir püf noktası vardır!” Hep böyle diyormuş çömlek yaparken.. “Her işin bir püf noktası vardır!.”
Açmış o zaman çömlek yapılıyor, fırına konuyor belli sıcaklıkta güneşte kurumuyor o fırında kuruyor çok üretiliyor, fırın sağlanıyor geçim sağlanıyor. Fakat bizim bu gencin yapıp fırına sürdüğü her çömleği çatlak çıkıyor. Ne yaptıysa olmuyor, bugün değilse yarın çatlıyor. Geri geliyor. Bir sürü sıkıntı çâre bulamıyor gidiyor Ustasına: “Ustam benim çömlekler hep çatlak çıkıyor, çâre bulamadım AYNen senin yaptıklarını yapıyom amma hep çatlak çıkıyo!.”
Usta Baba: “Oğlum her işin bir püf noktası vardır, yani bir yeri atlıyorsundur!.” diyor. “Atlar mıyım efendim, tek tek ne yaptıysan aynısını yapıyorum, çatlak çkıyor!”.
Neticede Ustası diyor ki: “Bak, bak aklınla hareket ediyorsun. Dikkat et kalbinle izle kâmilini. Senin kalbine kâmilin sığmıyorsa senin kalbini alacak bir kâmil şeytanındır. O ise sende zâten vardır. Her insanın kâmili vardır diye bir hadis yoktur amma “her insanın bir şeytanı vardır” diye hadis-i şerif vardır!. Her insanın Rabbi vardır diye de ne hadis vardır ne âyet. Âyetler vardır ama imaen vardır. Ama şeytanı vardır kesindir yalnız. O zâten senin kendi varlığın. ALLAH karşısındaki İKİ-liğin zâten ortadadır!.” Deyip,
Hocası Bizim Kalaycı Yahya kaddesallahu sırrahu Baba gibi kolları sıvamış: “İZLe, işte oğlum, diyor hamurunu böyle kararız!”
“Tamam efendim!”
“İşte oğlum böyle yaptık şeklini şemâlini bak, şimdi fırına sürdük, çıkardık gördün! Dikkatı iyi ettin mi ettim?.”
“Hocam aynene yapıyom yine yaptığım çömlek çatlak!”
“Oğlum iyi baksan ya!.”
Neyse bir iki sefer bakıyor ki o sert ve sıcak çömlek, fırından çıkarken sanki hoca susamış gibi ağzına suyu dolduruyor ve şöyle çaktırmadan çömleğin altını ters çeviriyor “püfff!” yapıyor. Çünkü büzülme noktası orası. Yani en çatlayacak yere üfürür gibi su püskürüyor.
İşte hırslı Çırak bunu gözden kaçırmış sürekli..
“Ah hocam ah yaa!. Hep derdin “her İŞin bir püf noktası vardır!” diye ben bu püf noktasını atlamışım yaaa hep!.” Der elini öper YOLa girer YOL ALır biİZniLLAH!..

Yaaa Barbaros BİZim İŞinde bir püf noktası vardır Canım benim!. İşte bu püf noktasını sorana Münir Derman diyor ki: “Söyleyemem, söylersem kâfir oluyum, şöyle oluyum böyle oluyum!” diyor sohbetlerinde dinlediniz..
Sonra söylüyor gerçi de. “Söylersem buradan indirmesin!” falan da diyor sohbetlerinde, atıyor tutuyor yani ayıktırmak için bİZi.. Halbu ki, bu evet nefesten nefese, sesten sese, dilden dile gönülden gönüle: “ALLAH’a giden yol ALLAH dostlarının kalbinden geçer!.”
ALLAH Dostu olmak bir yücelik getirmez ancak, olmayışı kesinlikle bir alçaklık getirir, ALLAH bizi korusun!.
ALLAH bizi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e YÂR eylesin!. Rabbımız yardımcımız olsun!. Kaderlerimizi hak ve hayr üzere yazsın!. Bize sıhhat selâmet versin!. Hakk’a Hasbî Hizmetçi Ömürler versin ve ÖMRümüzü Hasbi ve Habibi Hizmette kullandırsın inşaALLAH!.
Hakkı-Hayrı kalblerimize ilham etsin inşaALLAH!..

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »

Ben birkaç gün önce coştum bir tane zevk yazdım. Atıyyı mı atmayım mı dedim attım Garibana. Ben bunu hakikat olarak yazdım. Hakkın hakkı gibidir hakkı diye. Bir insan gerçekten dört dörtlük halis-muhlis-sıddık ve adil bir Muhammedi olarak gerçekten Muhammed aleyhi’s-selâm’ın şeriatı garrasına bütün imkanlarıyla olan kadarını söylüyorum zorlanarak, hırlanarak, darlanarak değil tercih yaparak tıpkı patlamamış bir araba tekeri gibi patladı mı nereye kadar kardeşim diyorsa o zaman işte böyle zevkler yazılmalıdır.

Evet, benim zevklerimin altında dakikalar, saniyeler vardır hatıra defterim gibidir yani. Onun için yazılmamış defterlere bakıyorum bazen zaman zaman gözüm doluyor zaman zaman gülüyorum. Yani yeniden gelseydim böyle bir hayat mı yaşardım.Evet yaşardım çünkü doyasıya yaşanmıştır. Dahası yoktur. Çok şükürler olsun. Akıl-fikir ermeyecek kadar nimetler içerisinde, güzellikler içerisinde yaşadık ve bu özellikleri yaşayan güzeller içerisinde yaşadık. Şimdi sevgüzel bir şey yazdı ve onun üzerindeki Hacı Osman Efendinin resmi var. O resim tek resimdir. Şu an da evinde asılıdır. Oğlu asmış. O resim. Ben o resmi üzerindeki yazılan tarihte cep telefonuyla çektim. Kendisi son zamanlarında öyleydi. Alnı mühürlüydü. Baktığın zaman içinin ruhun seni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e götürür güzellik ve özellikteydi. Hiçbir zaman zerresine sahip çıkmazdı Akdenizin. Fakat kendisi Akdenizdi zâten. Çok muhteşem bir haldi. Ona bir zevk yazdım ve altına da uzunca bir Barbarosça erenler gibi bir açıklama yazmak zorunda kaldım. Ama “onlar” kimlerdir onlar. Ebrarlar, ebdallar. Hiçbir yerde açıklamadık çünkü. Bazen böyle coştuğumuz zaman oluyor. O zamanda açıklamassak onlar niye karanlıkta kalsınlar ki. Ne var canım ebdal demişler ebdal olmuş, ebrar olmuş ahyar olmuş ahrar olmuş. Olmuş muş muş değil kardeşim. Anasının kucağındaki Barbaros başkadır. 18 yaşındaki o filinta gibi podyumlarda mankenlik yapan başkadır. E şimdi 35 yaşında anasından doğduğuna acaba..ne oldu kardeşim diyen birisi var. 60-70-80 yaşına geldiği zaman da diyecektir ki hamdolsun Allah’a şükür her türlü şeyi yaşadık fakat Rabbimizin da şahidiyiz Rabbımızda zâten bizde bize şahit diyecek başkası aynısıdır fakat aynısı değil gibi aynısıdır. Evet şimdi, dün müydü 31 i ya. Neyse 31nde Teras Tekkesi’nin Burası Bursa’sın da bi böyle şey düşünürken ya hu biz neden zaman zaman ite ot atıyoruz ata et atıyoruz. Çok basit bir şey bu çocuk bile bilir ki it acından ölse de ot yiyemez, atta acından ölse et yemez. Ne oluyor acaba? Canım it taşlamak istiyor taş var it yok it var taş yok. İkisi de var ah ah ne yaparsın ki…?...?... yoksa yani hani bazen diyoruz ya neden bunu böyle yapıyorsun kardeşim. Kör müsün kör değilim kardeşim kör değilim ama …?… kör değilim. Onun için ya bunu kime sallasak derken. Dedik ki bu en iyisi Barbarosa gider bu. Çünkü o işi benden daha güzel yapıyor hamd olsun. Bunu yalâkalık olarak söylemediğimi Allah’a inanan herkes bilir. Bu bir haktır. Ve bütün çabalarımda bu yüzdendir. Yoksa şerefim hakkı için bir gün dahi sohbet yapmam. Bir gün. Ama nasıl ki benden öncekiler bu zinciri anlayış zincirini anlayış bir fatihada bütün kuranı okuyuş çok oldu hocam besmelede bütün kuranı okuyuş. Hayır. Kardeşim B de okuyuş. Hayır o da çok. Allah lillâh aşkına gel Ali ol B’nin noktasında nötr de ne okuyalım ne okumayalım. Eğer nefsini pışpışlamıyorsan ruhunun ravzasında raziyeten-mardiyeten “Fedhuli fi 'ibadi. Vedhuli cenneh”sen gel.


فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---"Fedhulî fî ibâdî: Artık kullarımın arasına gir.” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---"Vedhulî cennetî: Cennetime gir.” (Fecr 89/30)

Rabba çağıran cennete sokuyor. O zaman cennet neresi. Rabba çağıran cennete sokuyor. Fedhulî fi ibâdî; önce bir kullarımın arasına gir. Girdim ya Rabbi. Ama Rabbe çağırmıştın ya Rabbi. Vedhulî cennetî ; cennetime gir. Cennetimin içine değil, cennetime gir. İçine başka laftır içine başkası girer. Denize şişeyi atarsın, denizin içine atarsın. Denize tuzu atarsın denizin içinde demezsin çünki içinde değildir bir daha bulamazsın onu. Bu lafı anlamak çok kolay çok zor. Bir kişi yetiştirmek ben allemeyi cihanım Barbaros dikkat et bana ben çok bilirim sende hiçbir şey bilmiyorsun benden bir şey öğren demek başka şeydir ben sen o buzluklardan vazgeçtiğimizde BİZ AkdenizİZ BİZ BİR-İZ demek başka şeydir. Onun için ne demiş “can oğul Ümmet-i Muhammed’in geçmiş gelecek setlerini başlarına şu an başlarına geçen geçmiş-gelecek ve şu an başlarına geçen felâketlerini hasbi habibi hizmet özverilerinle rahmete çevirme çabalarına şükran lillâh, Allah için şükrederiz” Çünkü ben çok iyi biliyorum ki dünya dili İngilizcedir maalesef. Dünyada 70 milyon Türkiyede insanlar var cennete gidip cehenneme gitmemek isim vermiyim günah şu gecenin altında adam coştu işte bizim tarikata girenler şöyle oldu böyle oldu işte …?... şeyhim gelir şunu yapar öteki gelir bunu yapar kabir meleklerine geri durun der geri durdudur, teraziye parmağını sokar filan öte böte bizim zıvanadan çıkıverdik yani. Bugün içinde bulunduğumuz toplum kendi dinini kendi yaratır hale gelmiştir. Kendi söylediği hayalleri kendi hakikat kabul ederek yaşamaya çalışmaktadır. Dönüş doğrudan doğruya ampulden Keban’a kadar Ehl-i Beyt kablosuyla Keban’a gidiştir. Sünnetullah budur zâten. Onun için buyurmaktadır ki size Kur’ân-ı Kerim ve Ehl-i Beytimi bırakıyorum. Ahmak zanneder ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem haşa bir kral gibi çocuklarını bırakmış. Hangi çocuğunu kardeşim? Hangi çocuğunu. O gündür bu gündür canı okunanları mı başı kesilenleri mi derisi yüzülenleri mi. Ben İran’ın imamından falan bahsetmiyorum. Farsın krallarından ya da Arap krallarından. Emevi krallarından bahsetmiyorum. Ben bu gün şu anda teniyle canıyla kanıyla Rabbısıyla imanıyla Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şerefini taşıyanlardan bahsediyorum. Havadaki rüzgardan, güneşin ışığından, yağan yağmurundan, bir avuç toprağından bahsediyorum. Allaha ait olanlardan bahsediyorum. İşte bu muhteşemlikler….?... en son dedi ki bize tabi olanlar kurtulde e, ötekiler gitti. Aynen böyle. Bastın bide yemin. Ben fırlayıverdim. Dedim ki; “ben buraya senin için gelmedim. Şu adamın hatırına geldim. Ama sende akıl yok biliyordum da vicdan da yokmuş. Ulan Allahtan kork be” dedim . “Allahın 5 milyar insanı var yeryüzünde. Demek senin bir avuç insan kurtuldu ötekiler gitti ha. Yuh.Yuh.” Hani Allah el Azizdi. Ne kadar yalnış. Onun için örümcek ağı gibi bir ağ kurup biz MuhaMMedi Melâmet Tarikâtındayız kardeşim. “Bize elini değen Allah’ın izni ve inâyetiyle ışık alır” başka şeydir. “Ey millet Allah aşkına Keban’a bağlanın” başka birşeydir. Bu çağrıyı çağırmak başka şeydir, kendine çağırmak başka şeydir. Anlaşılmamız için Kur’ân’ı anlamamızı anlatmamız lâzım. Ne olmuş Gariban olmuş ne olmuş Gariban olmuş ne olmuş. Barbaros Sert olmuş ne olmuş. Latif Yumuşak olmuş ne olmuş. Kim bunlar? …?... bile değil bunlar. Çıkarıp atılmaya bile değmez. Ama Muhammed aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm Allah’ın Resûlullah’ıdır.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »

Hava Nasıl Basildonda
Güzz GELdi mi
7 Tonda
7 Rengin ASL-ı AK mı?
TEK NOKTA mı BAŞı-SONda


ZEVK 4658

GariB-ÂN-ım.. KariB ÂN-ım.. “İT-e OT, AT-a Et ATma!”
Rasûlullah RaVZasından RAHMET YAĞdır.. Zahmet ATma!
ÜMMetin KervÂN KITMİRi!. Yol-Yolcu-Yoldaş-Yolluk Ol!.
CeheNNeMe kÖPrü KURul!. “YOLLarın AÇ!” da Set ATma!..

Oralarda nasıl Yedilik sistem, nasıl gidiyor?

GariB-ÂN-ım.. KariB ÂN-ım.. “İT-e OT, AT-a Et ATma!”

Bu söz sana değil zâten. Söz sen ite ot, ata et atıyorsun değil. Söz bizim ana yasamız gibidir. …?…biz ite et atarız ata ot atarız.

Rasûlullah RaVZasından RAHMET YAĞdır.. Zahmet ATma!
ÜMMetin KervÂN KITMİRi!.

Hocam hani kıtmir sendir. Valla bizde kıtmırlikte bir âlemdir. El ele olanların kıtmiri Allah’a kadar gider.

Yol-Yolcu-Yoldaş-Yolluk Ol!.

Gel kardeşim. Şeriat mı diyorsun yolumuz ol. Tarikat mı diyorsun yolcumuz ol. Mârifet mi diyorsun Yoldaşımız ol. Hakikatmı diyorsun Allah aşkına ekmeğimiz, suyumuz, aşımız ol. Kur’ân-ı Kerimimiz ol lütfen. Olacaksan.

CeheNNeMe kÖPrü KURul!. “

Bizi şu şehvet cehenneminden şehâdet cennetine geçirmek için şu ateşin üstüne 2 metresin ya şöyle bir uzan benim boyum yetişmez çünkü içine düşerim. Sen bi geril,

YOLLarın AÇ!” da Set ATma!..

“YOLLarın AÇ!”; fecirleri sen ol. Gelen geçen tepelesin tepelesin tepelesin ve unutma ki senin tahtında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem var.Tahtların tahtında da Allah vardır ve en büyük hizmetçi Allah’tır. Sakın kendine set atma onlara değil.

وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ
Resim---“Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne) : Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.” (-Sîn 36/9)


Bunlar, bu nefisleri önlerine bir set gerdi, …?... yok ön aynalarında kendi saçlarını tararlar daima. Arkalarına da bir set var. Ortada kendileri vardır. Aynadır yani. E hocam şimdiye bakarlar, bakamazlar. Şimdi bir küresel aynanın içine oturtuldular. Ben 6 yüzlüsüne girmiştim. Şimdi anlıyorum ki küresel ayna da var. Hakikaten küresel aynanın içindeki insan baksa ne diye merak ediyorum çünkü ne sokuldum ne de deneyebildim. Bir kürenin içine girsek ve dıştan ayna olsa yani sırlı olsa içerdeki adam ne görür acaba? Sonsuz noktada sonsuz mu görür? Ben bunu düşünemedim Barbaros sen bir zahmet düşün.
“fe hum lâ yubsırûn” Böyle olursa “fe” muhakka bunun sonucu nedir diyor? “Fe hum lâ yubsırûn” onlar göremezler. Şu görmeyi bana “basire” kelimesini “sad” var çünkü içinde. “sır” bileliği desem “sin” değil. “sad”la ne oluyor bu sır? …?...nedir, sır nedir, sûr nedir? Hurufatçı değiliz biz. Harften marften gitme meselesi değil. Bizim harfçilikle falan işimiz yok. Bizim basit. Biz çocukça konuşan, çocuk diliyle konuşan Kur’ânca konuşmaya çalışan, anlamaya çalışan bir şeyiz. Bu kadar. Anladığımız kadar anlarız, anladığımız kadar anlatırız. Böyle böyle işte bize İngilizceyi öğretir Barbaros, bizde ona Arapçayı öğretiriz. Eh böylece seviyelenirsek ikimizde iki dil bilmiş oluruz. Türkçede arada kalır. Evet hep ben konuştum galba nasıl sallama oldu ya.

Nur-ye: Bende dedim acaba sallama değişti mi diye?

Sallamayı Barbaros değiştirdi. Hocam Abeseyi bitirelim dedi. Abesede abes bitti. Buyur Barbaros.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »

Barbaros: Aşağıya bir söz yazmışım hocam. Şüphesiz hocam diye, demişim, koymuşum oraya. Siz konuştukça o aşağıdan habirem şüphesiz hocam, şüphesiz hocam diye, tekrar edip durmuş orda , tam yazmışım yani iki kelime yazmışım ama. Teşekkür ederim hocam, Allah razı olsun, çok güzel açıkladınız zevki. Evet kafam takılmıştı bugün biraz düşünmüştüm acaba hocam ne kastetti diye?. Çünkü bazen, bazen öyle olur ki facebook’ta olsun, başka yerlerdede olsun etrafımızda ki insanlar olsun biz bazen dozajı kaçırdığımız oluyor meselâ. Oturuyoruz hani domuzun üzerine mücevher takmak diye bir tabir vardı ya Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisi şerifinde insanlar hazmedemediği şeylerin ve yiyemeyeceği şeyin üzerine önüne koymak gibi ve yahut aslında o lafın içerisinde ben biraz şeyi de gördüm. Abese suresini başındaki kısmı da gördüm gibi. İtle at hadisesinin içerisinde sanki sanki yanlış tarafa yönelmek gibi bir anda. İki, iki kısım var birine bir şekilde davranıp öbürüne başka türlü davranmak gibi. Öyle birşeyde gördüm yani. O sözün içerisinde.

Kul İhvÂNi: Şunu söylemek esas. Orda söylenmek istenen şey ona ben girmek istemedim çünkü. Senin nefsin ve ruhun beden dediğin nefsin aklına görünen tarafıdır. Kalp dediğin ruhun ruh yani kaplarıdır onların yani. Beden nefsin kabı, kalpte ruhun kabı gibidir. Aslında esas şah zâhirde nefis bâtında ruh. Makamlarıdır yani. O şimdi benim için söylüyorum nefsin it gibi yani itten kastım yeme bakımından ayırmak için. Öbüründe at gibi. Sefere yapılan. O buradan Kuduse kadar Burak diye adlandırılır Kudusten de yukardaki Kudus’e kadar Akdes’e kadarda Ref Ref denir. Ata benzer şöyledir böyledir falan bu bu seferenin neyle sefer ettiğini anlatmak bakımından attır. İşte orada her ne kadar bu nefse sen ruha ait nakli al kardeşim buyur afiyetle ye desen dahi o zavallım onu yiyemediği gibi seninkilerde boşa gider. Hazmedemez onu. O onu asla yiyemez zâten, yeme imkanı yoktur. Fıtrâtında yoktur yani çünkü onu değiştirmesi lâzım. Öbürüne de bunu yapma sakın. Buradaki esas püf noktası demin demeye çalıştım ama işin püf noktası Barbaros mesele yemek değil hazm çok önemlidir. Hazmsızlık ya çatlatır, ya patlatır ya da başka bir yere götürür çünkü. Kötü birşeydir yani. Yememekten daha beterdir. Hazmedebilmek müthiş bir şeydir. Muhammedi sahipliğin hakikâtına eriştir hazm çünkü. …?...çünkü. İtlen atı birleştirmen lâzım. Onun adına Barbaros diyeceksin zâten. Anlıyor musun? Bir kâfir, bir “la ilâhe” Barbaros’u birde “illâ Allah” Barbaros’u mu var yani. Yoksa Barbaros hocam bir tane var. O da Muhammed aleyhi’s-selâm’ın Barbarosu. Ben la da bilmem ilâhede bilmem. Onun bildiğini bilirim. “Eşhedü enle muhammeden resûlullah, eşhedü ilâhe illâllah”bu kadar biliyorum. Zâten Allah o kadar diyor zâten. “Fâ'lem ennehu lâ İlâhe İllallah”

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
Resim---Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu vestagfir li zenbike ve lil mu’minîne vel mu’minât(mû’minâti), vallâ hu ya’lemu mutekallebekum ve mesvâkum : Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir. (Muhammed 47/19)

“Fa’lem ennehu” ne ki “la ilâhe illâllah”..Kim o fa’lem ennehu” benim öyle bir şeyden haberim yok. Ben Allah’ı görüpte merhaba..Yani ben Allah’ın Resûlullah’ı değilim. Onun için bana demiyor ki Allah’a ve Barbaros’a iman edin ya da Kul İhvâni’ye iman edin demiyor. Allah ve rasûlune diyor….?...Oradaki seviyelemek buradaki hazmı öyle basitçe alamayız, basitçe almayız. Bu bu yanlışa düştü mü rahmet dedikçe zahmet yağar. Deniz suyu gibi içtikçe susar susadıkça yine içer batağa batar Allah diye diye de mahvolur gider Allah korusun. Onun için püf noktası işin.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »

Nur-ye: Kendime dedim dediniz ama asıl püf nokataları bizeydi.

Kul İhvÂNi: Vallaha ister size olsun ister bize olsun BİZ BİR-İZ olduğumuz için ben öyle kibarlık olsun falan diye diyorum yoksa bana dediğim sana dediğim yok. BİZ BİR-İZ yani gerçekten BİZ BİR-İZ. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah’a sığınırım hayatımın tümünde yalnız. Muhammediyetin tümünde ilk gün bu nasıl bir insandır ki bizim kölelerimize sahip çıkıyor, bu nasıl bir insandır ki binlerce yıllık şerefimizi ayaklar altına alıyor da öldürsek niye öldürdün diyecek birisi olmayan kölelerimize sahip çıkıyor. Ama bizim binlerce yıllık asaletimizi ayaklar altına alıyor. Muhammed aleyhi’s-selâm’a söylenen budur. Sana bu şehrin en güzel kadınlarını verelim, servetlerini verelim, şunları verelim. Böyle hadisler açık-seçik. Kendini yetimken yetiştiren, öksüzken yetiştiren amcası da sana canımı veririm fakat ben asaletimi ayaklar altına alamam. Ya. “Sen canını mı çıkaracaksın sana inanmıyor diye…” Yani bunlar hep bizim yolumuzda köşe taşlarıdır Barbaros. Kul İhvÂNin belli bir yerdedir. Biliyoruz ki yolun sonu kime yakındır? Yaşlıya yakındır. Belli bir yerde yakındır….?...budur. Sünnetullah böyle işler. Herkese her şey olabilirde. Normali vardır bi de yalnız. Ama köşe taşları tanır yalnız. Kalsın kayda geçsin diye meşhurdur o. Böyle Siirtliyle falan şeylerde itirazlar ederdim ben. Hocamda, hocam çok hoştu tabi. Önce bir beyazlaşır. Sonra dudakları titrer eyvah şiddetli bir deprem geliyor birkaç saniye sürecek ama nasıl geçecek derdi. Çünkü o anda onun zafiyetiydi yani. Zaaf değil de öyle bir şey var. Ona sebepte etrafındaki dalkavuklardı hep. Onu kışkırtırlar, onu, hocamı yani etrafını boşaltırlar ondan sonra indirirler aşağıya. Bende çok akıllı olduğumdan değilde Kervan köpeği olduğumdan Kervanı güzel korurum yani. Ziraat mühendisi Abdullah bey diye bir adam var. Adam Kâbedeyken, Hoca’da Kâbedeyken, Hacdayken bir rüya görüyor, Kâbe’nin kapısına bir levha yazılmış altın yazlı işte orda kıyamet 2012’de mi 2020’de mi işte öyleydi galba. Kopacak diye yazmış. Hocamda bunu alıverdi işte bu rüya şeydir ki hadisler vardır da işte. Ümmetim için ahir vakit 1 senedir de, e ama 1 seneyi alırsak şu tarihe geliyor geçti o ama bir hadis daha var “ümmetime…?... .” bu hadisten de hareketle şu noktaya geliyor falan hocam denkleştiriyor bende diyorum ki hayır hayır hayır olmaz. Olur mu hocam kıyametin günü belli olmaz. O gine devam ediyor. Bende ısrarla itiraz ediyorum yalnız. Eyüp abi var. Çok harika bir insandır Siirtlinin yetiştirdiği çok nadir insanlardan. Sessiz yalnız hiç konuşmayan, beni de çok seven ama yanımda oturuyor. Eyüp abi bir kızdı ki bir …?... canını çıkaracak bu kadar üzerine üzerine kalkıverdi hocam itiraz etme diyorum sana dedi.Ellerini böyle …?... Bende istiyorum ki Siirtli kendine gelsin desin ki özür dilerim yanlış oldu. Evet dedi Siirtli. O zaman ben kalkıverdim dizlerimin üzerine bana bak hocam şu iki omuzundan videoya alınmaktasın. Ben Kur’an-ı bilen birisiyim. Yarın mahşer gününde ben itiraz etmedim deneceği için kayda geçsin diye söylüyorum. Bütün peygamberlerin diliyle Allah bilir kıyametin kopacağı günü derken sen nasıl bir rüyayla böyle uydur kaydır yaparsın. Allah’tan derken nasıl hocam bir kendi kendine geldi elektrik gelmiş gibi. Allah’ım beni affet, Ya Resulullah beni affet. Ondan sonraki sohbetlerde de dönerdi Abdullatif kayda geçsin mi? Yinede dikkate delim kayda geçiyor derdim yani her şey. Canım benim işte bu altta yazıyor ya 18’i 8 geçiyor falan işte oda kayda geçsin diye…
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »

Öyle mi, ne görmüş rüyasında Barbaros?

Barbaros: Bi daha desin sesi uzaktan geldi duyamadım hocam.
Rüya görmüş Barbaros diyor, burunları akmış diyor da.


Barbaros: Evet sabahleyin, sabah namazından sonra görmüştüm. Bir okulun içerisindeydim de ilkokul öğretmenim vardı etrafımda. Sınıfın içerisinde sıralarda oturuyorum. Burnun diyor senin akıyor diyor. Onu söylüyor bana. Bende ama böyle elimi tutmaya çalışıyorum bakıyorum yani sümük çıkmış burnumdan. O avcumun içerisine doluyor yani. Bir avuç sümük var yani burnumun içinden çıkan akan. Onu nasıl şey yapacağımı şaşırıyorum yani temizleyeceğimi. Hemen çıkıp şey bizim eski benim okuduğum lise var o lisenin içerisinde tuvaletleri falan arıyorum ki orada temizleyeyim yani dolaşıyorum öyle. Sonrası orda bir sürü öğrencilerle falan konuşuyorum o sırada.sonra ne yaptım bilmiyorum temziledim mi, sildim mi ne yaptım bilemiyorum. Bugünlerde bi garip garip değişik bir sürü rüyalar görmeye başladım yani.

Kul İhvâni: Bu senin rüyana yakıştırmak için söylemiyorum hayrolsun inşallah hayrdır ama burun temizliği. Burun ruhtur. Koku ruhtur daha doğrusu. Ve secdede en son konur. Ve şartlarından değildir ama Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şartlarındandır. Muhammedi şartıdır. İşin başka tarafları vardır inşallah bir gün sallamada sallarsak daha değişik bir namaz kitabı çıkar. Çünkü Muhammedi Tasavvuf ya da bu tasavvufu ancak bu kadar götürebiliyoruz. Çünkü arkamızdan çalınacak teneke seslerini duyuyoruz. İnsanların şeyini. Yeter ki şöyle ana hatlarıyla bir röper, kroki oluşturalım. Koordinat krokisi oluşturalım, röper demiyorum. Ben yapıyorum sen yapıyorsun demiyorum biz yapalım ama o röperlerden sınırları belirlemeye çalışalım. Ama sall namazı öyle değildir. Sall namazı arıtılmış bir su gibi herkes içmeli. Mikropsuz olmalı. Saf olmalı, içene şifa olmalı Kevser olmalı. Kevser dediğimiz zem zem kuyusunun anasıdır yani. Zem zem demektir ki zahir ve batında MuhaMMediyetine sahip çıkanlar Kevser olurlar. Kevserse Ehli Beyt aleyhi’s-selâmdır. Sahabe sahip çıkan ve sahip çıkılandır. Ne zaman dün. Bugün ne olacak. Bugün Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sahip çıkan ve sahip çıktıkları kalmaycak mı sanıyorsun. Allah ve Rasulune inanmayacak mı bugün insanlar. Yarın gelenler ne olacaklar. Allah gitti mi, Resulullah gitti mi?Felan feşmekan. Bunlar basit ırkçılıklar, bedelcilikler, şekilcilikler, putperestçilikler de falan kalır. Bu böyle kanda manda tende mende arayışlar. Ama ruhi koklamalar, emr aleminden gelişler, şu anda gelişler. Ruh emr alemindendir ne anlarsın. Ne anlarsın. Onları öldürür ruhlarını çekerezden ne anlarsın. Uykuda. Geri veririz uyandıklarından ne anlarsın. Yani buralarda çok ilginç şeyler vardır ve güzeldir. Arapçayı Arapçadan değilde, Arapçayı Kur’anı Kerimden öğrenirken ki ben öyle öğrendim hamdolsun Allahım biliyor. Hep böyle kendi kendini tercüme eden, kendi kendini götürerek götürmekte. Lugatlara falanda bakıyorum şimdi ama genellikle çakışıyor benim bildiğim değil yol çakışıyor yani oralardan gittiğimizde. Bir onun neşesi vardır böyle kendisine, insana mutluluk veririr. Bir gönül rahatlığı verir, bir huzur verir, bu nefsin şuha kalkışı, neşelendim demesi değildir .Ruhun oh be demesidir. Çok şükür. Yani bu içimize sindi halis, muhlis, sıddık ve adil bir Muhammedi olmanın şerefini yaşadık Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’de hamdolsun. Bu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Bizde yaşadı mı hamdolsun. Allah beni yaşattı mı hamdolsun, ALLAH bende yaşadımı hamdolun. Ben böyle karışık lafları hiç sevmiyorum ben ediyorum ama hiç sevmiyorum. Onun için diyorum ki Keban gözlerinden öperim. Vallaha ampul var ya seni iki kere öperim. Çünkü ışığınızı çok seviyorum. Işığınızı yani ruhunuzu seviyorum. Çünkü siz bana kablonun içinde ne idiği belirsiz ama şimdi ettiğiyle ortaya çıkanı öyle güzel anlattınız, öyle güzel yaşattınız ki zerreleri görüyorum iyi mi. Hani demin diyordu ya “fe hum lâ yubsırûn” tam tersine görmediğim şey kalmadı de. Göremezler hiçbir şey diyor ya. Görmeyecekleri hiçbir şey kalmadı. Rabbul alemîn’de dahil. Rabbul alemîn’de dahil. Rabbımı Rabbımla gördüm. Ben görmediğim Rabba kulluk etmem.
Resim---Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem : "RaBBımı RaBBımla tanıdım. Eğer RaBBımın yardımı olmasaydı Onu tanıyamazdım!' (bulamazdım.)" buyurmuştur.
(Gürüzânfer, Ehadis-i Mesnevi shf. 2)

Ali radiyallâhu anhu "Ben görmediğim RABB'a tapmam! "
Put olarak değil. Beden olarak değil, nefis olarak değil, kalb olarak değil, hatta hablel verid olarak değil hatta akdes olarak değil, hatta adam olarak insan olarakta değil.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Kul İhvâni Abese Sûresi Sohbeti, (I-II)

Mesaj gönderen Gul »

Eûzu billâhîs-semî'il-alîmi mineş-şeytanir-racîm
Bismillâhîrrahmânirrahîm


Kısaca bir Kur'ân-ı Kerim Hatim duamızı yapalım BİZ BİR-İZ CEMinde İnşâallah.

Euzubillahîmineşşeytanirracim
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm


قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---“Kul huvallâhu ehâd(ehâdun) : De, o: ALLAH tek bir (ehâd)dir” (İhlâs 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---“Allâhus samed(samedu) : ALLAH, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).” (İhlâs 112/2)

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
Resim---“Lem yelid ve lem yûled: O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.” (İhlâs 112/3)

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---“Ve lem yekun lehu kufuven ehâd(ehâdun) : Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir.” (İhlâs 112/4)

ALLAHUEKBER!
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---“Kul huvallâhu ehâd(ehâdun) : De, o: ALLAH tek bir (ehâd)dir” (İhlâs 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---“Allâhus samed(samedu) : ALLAH, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).” (İhlâs 112/2)

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
Resim---“Lem yelid ve lem yûled: O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.” (İhlâs 112/3)

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---“Ve lem yekun lehu kufuven ehâd(ehâdun) : Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir.” (İhlâs 112/4)

ALLAHUEKBER!
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---“Kul huvallâhu ehâd(ehâdun) : De, o: ALLAH tek bir (ehâd)dir” (İhlâs 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---“Allâhus samed(samedu) : ALLAH, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).” (İhlâs 112/2)

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
Resim---“Lem yelid ve lem yûled: O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.” (İhlâs 112/3)

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---“Ve lem yekun lehu kufuven ehâd(ehâdun) : Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir.” (İhlâs 112/4)

ALLAHUEKBER!
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---“Kul huvallâhu ehâd(ehâdun) : De, o: ALLAH tek bir (ehâd)dir” (İhlâs 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---“Allâhus samed(samedu) : ALLAH, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).” (İhlâs 112/2)

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
Resim---“Lem yelid ve lem yûled: O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.” (İhlâs 112/3)

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---“Ve lem yekun lehu kufuven ehâd(ehâdun) : Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir.” (İhlâs 112/4)

ALLAHUEKBER!
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
Resim---Kul eûzu bi rabbil felak(felakı): De ki: Sabahın Rabbine sığınırım. (Felak 113/1)

مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
Resim---Min şerri mâ halak(halâka) : Yarattığı şeylerin şerrinden, (Felak 113/2)

وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
Resim---Ve min şerri gâsikın izâ vekab(veKâbe) : Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, (Felak 113/3)

وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
Resim---Ve min şerrin neffâsâti fîl ukad(ukadi) : Düğümlere üfüren kadınların şerrinden, (Felak 113/4)

وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Resim---Ve min şerri hâsidin izâ hased(hasede) : Ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden. (Felak 113/5)

ALLAHUEKBER!
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
Resim---Kul eûzu bi rabbin nâs(nâsi) : De ki: İnsanların Rabbine sığınırım. (Nas 114/1)

مَلِكِ النَّاسِ
Resim---Melikin nâs(nâsi) : İnsanların malikine, (Nas 114/2)

إِلَهِ النَّاسِ
Resim---İlâhin nâs(nâsi): İnsanların (gerçek) ilahına; (Nas 114/3)

مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
Resim---Min şerril vesvâsil hannâs(hannâsi) : 'Sinsice, kalblere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden. (Nas 114/4)

الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
Resim---Ellezî yuvesvisu fî sudûrin nâs(nâsi) : Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar); (Nas 114/5)

مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
Resim---Minel cinneti ven nâs(nâsi) : Gerek cinlerden, gerekse insanlardan (olan her hannas'tan Allah'a sığınırım). (Nas 114/6)

ALLAHUEKBER!
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---El hamdu lillâhi rabbi'l-âlemîn (âlemîne): Hamd (övme ve övülme), âlemlerin RABBi ALLAH'a mahsustur.'

الرَّحْمنِ الرَّحِيم
Resim---Er-rahmâni'r-rahîm(rahîmi): O, Rahmân'dır ve Rahîm'dir.

مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ
Resim---Mâliki yevmi'd-dîn(dîne): Din gününün mâlikidir

إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
Resim---İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu): (RABBimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.

اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ
Resim---İhdina's-sırâte'l-mustakîm(mustakîme).: Bize doğru yolu göster

صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ
Resim---Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayri'l-mağdûbi aleyhim ve le'd-dâllîn(dâllîne): Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazâba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!

ALLAHUEKBER!
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

الم
Resim---Elif lâm mîm: Elif, Lâm, Mîm (Bakara 2/1)

ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ
Resim---Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne) : İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidâyettir. (Bakara 2/2)

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Resim---Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne). :Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar. (Bakara 2/3)

والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
Resim---Vellezine yu'minune bi ma unzile ileyke ve mâ unzile min kablike, ve bil âhirati hum yukinûn: Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler hem senden evvel indirilene, ahırete yakini de bunlar edinirler (Bakara 2/4)

أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Resim---Ulaike ala hudem mir rabbihim ve ulaike humul muflihûn: Bunlar işte rablarından bir hidâyet üzerindedir ve bunlar işte bunlar o murada eren müflihin (Bakara 2/5)

Sadakallahülâzım

SUBHANE RABBİKE RABBİ İZZETİ AMMA YESİFUN VE SELÂMÜN ALELMÜRSELİN VELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ÂLEMİN E..



Yâ erhamerrahimin Yâ erhamerrahimin

İrhamna Yâ Rabbi bize merhamet et rahmet et yâ Rabbul âlemin. Bu ayda bir ya da haftada bir mi. Ayda bir kere okunan bu hatimler için okuyan kardeşlerimizin meselâ Nuriyenin annesi gibi falan. Fatma sultan gibi böyle candan yürekten çok bu işi yapabilen ama bu işi iyi yapan insanlar var. Bunlarında bir Kur’ân pınarı olarak akmaları harika bir şey. Bunların sayesinde böyle bizde onun duacısı oluyoruz. Dua ediyoruz. Allahın izni ve inâyetiyle. Harika bir şey bu. Allahuzu’l- celâl bu Kuranı Kerimleri dinimizde dünyamızda ve âhiretimizde yâr ve yardımcımız kılsın. Şifada şefaatçımız kılsın. Geçmişlerimize rahmet ve merhamet etsin. Bize rahmet ve merhamet etsin, gelecek nesillerimize rahmet ve merhamet etsin. Allah celle celâlihu bizi dünyamızda ve âhiretimizde inâyet eylesin hidâyet eylesin.Selâmet eylesin inşallahurahman. Çocuklarımıza çoluklarımıza hayrlı işler, helâl aşlar, salih - saliha eşler, Muhammedi başlar nasip etsin. Yavrularımıza huzur ve saadetler nasip etsin. Onların dinlerini dünyalarını, âhiretlerini sünnetullah içerisinde en güzel hayatlarını en mutlu hallerini getirsin inşallahurahman. Uzaklıklarımızı hayr ve selâmetle yakın kılsın. Allahuzu’l- celâl yakınlarımızı yâr eylesin inşallahurahman. Kur’ân-ı Kerimimiz bizim geçmişimizde tevbemizde, geleceğimizde duamızda, şu anda rızamızda, son nefesimizde şehâdetimizde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin sesi Allahu Rabbulaleminin sözü olsun. Bizimde ilk sözümüz son sözümüz bu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin sesinde nefesinde Kur’ân-ı Kerim olsun inşallah. Yaşadığımız sürece Kur’ân-ı Kerimin hasbi habibi hizmetçileri olmamızı Allah nasip etsin. Kur’ân-ı Kerimin özellik ve güzelliklerini kerem kevserinden kalplerimize vahyen ilham etsin. Allah bizi benlik hasedliğinden fesatlığından inadından bütün kötülüklerinden korusun. Bu özelliklerimiz bize yüklenmiştir. Bunları Muhammedi mahviyette eritsin, yok etsin, hakka, hayra çevirsin. Şeytanımızı teslim edip hakkı ve hayrı emredici ve yerine getirici halde kötülüklerimizi iyiliğe tebdil eylesin anlamında söylüyorum. Bunları bize nasip ve müyesser eylesin inşallah. Allah celle celâluhu bizim kaderimiz kadarımız yaşadığımız hayatımızın gelecek insanların geçecekleri köprüler, yollar, ışıklar, merhaleler,…?... eylesin. Bizi de Allah Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in muhteşem makamlarını nasip etsin ama hazmınıda versin. Bu anlamda söylüyorum. Allah celle celâluhu bizi açık-seçik korusun inşallah. Ve bizim Kur’ân-ı Kerimdeki hasbi hizmetimizi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin iftihar vesileleri kılsın. Bunun için bize güç, kuvvet, gayret versin. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Muhammedi gayretinden, merhametinden, muhabbetinden, hasbi hizmetinden hakikâtını nasip eylesin. Bunalrı yaşamak ve yaşatmak için Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin eli, dili, yüreği kılsın bizleri inşallah Allahu zu’l- celâlin lütfu keremiyle. Kur’ân-ı Kerim okumalarımızı okuyan kardeşlerimizin kalplerindeki dualarını niyetlerini gönderdikleri yerleri tümünü hak ve hayr üzere kabul etsin Allahu zu’l- celâl. Dualarımızda ya da çeşitli hallerde görüşemediğimiz gönül bağlarımız olan kardeşlerimizi bu dualarımıza Allah müşterek kılsın. Hani derler ya yaşarken ekmeğimiz, suyumuz v.s tümüne ihtiyaçlarımız olsun Kur’ân-ı Kerim. Ölürken ölümümüzü kolaylaştırıcı ve şefaatçı olsun.Kabir azabımızda olmasın Kur’ân-ı Kerim içerisinde kalsın demek istiyorum. Haşrdır, neşirdir, cennettir, cehennemdir, bütün bunların tümünde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem…?.... Kur’ân-ı Kerimi kılsın. Kur’ân-ı Kerim Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sesidir, Allah’ın sözüdür. Bu yoldan gidenlerin nereye gittiği sözün nerden çıktığı bellidir oraya gider Allah bizim cümlemizi hak ve hayrda kılsın. Bütün dualarımızı güzel dualarımızı BİZ BİR eylesin inşallah.
Bugün sallamanın çok ötesine geçtik Allahu zu’l- celâl bizi eksiklerden, noksanlardan, kusurlardan sorumlu tutmasın.


Subhâneke Allâhumme ve bihamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.e mazhar kılsın. Eksiklerimizi yanlışlarımızı elesin. Hak ve hakikatlarımızı kabul makbul eylesin inşallahurahman. Başka ne diyelim işte herkesin güzel dualarını Allah en güzeliyle hak ve hayr olmak üzere gönüllerince versin inşallah. Gönüllerimize versin. Birlik ve beraberliğimizi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize bağışlasın inşâeALLAH.
Dediğim gibi diğer insanların dualarını da Allah yerine getirsin. Kimleri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Aziz kardeşlerine, Ehl-i Beytine yani Peygamber aleyhissalatu ve’s-selâm Efendilerimize,…?... mürselinlere Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ailesine, annelerine Ehli Beyt aleyhi’s-selâm’a , …?...Hazretlerine, o gündür bu gündür bize nur taşıyan Allah dostlarının cümlesine, ahrete intikal edenlerimize, ebelerimize, ninelerimize, ana-baba-kardeş-eş-çoluk-çocuk-akraba-arkadaş-yolcu-yoldaş-yoldan kesilenler-halden kesilenler ne bileyim ben duası kesilenler ama netice olarak la ilâhe illâllah muhammede’r-resûlullah diyenlerin cümlesine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin adına hesabına ve şerefine inşallah. Allah rızası için el Fatiha ma’as salavat.

Ve Esselâmu aleyküm ve rahmetullah.
Ve Aleyküm esselâm ve rahmetullahi ve berakatuhu

Barbaros seni böyle çitiliyor gibi gözüküyor ama yani çitilemek değil

Barbaros: Estağfurullah hocam. Siz çitileseniz ne olur, benim için bizim için en güzel şey hocam.

Kul İhvâni: Yok yok, Biz Bir İz, hiç, ne ayrı ne gayrı ne iyiyiz ne kötüyüz BİZ BİR-İZ. Allah bizi Hakkta hayrda seviyelesin ama gönül birliğimiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gönlünde olsun da çünkü ne seninkine sığar ne benimkine sığar bu. Oraya hepimiz sığarız. Onu yakaladık mı onda olduk mu Muhammedül emin gemisi hani var ya Nuriyenin altında yazıyor bineceksen bu gemiye bin diğer gemiler patlar çatlar gaspedilir maspedilir ne gerek en iyisi sen keyfine bak yani. Onun rotası “R”sindedir. “R” si Muhtarı Muhammed aleyhisselâmdır. İnşaeallah. Onun için Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi çok seviyoruz biz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i bütün sevgilerin üstünde seviyoruz. Eğer Allahı seviyorsanız bana tabi olun ki Allahta sizi sevsin. Ordaki tabi lafını bana….

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun) : (Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (Âli İmrân 3/31)

Peki görüşürüz inşallah Allah yardımcınız olsun Barbaros canım benim. Evet Ayşe…Canım iyi geceler olsun inşallah Allaha emânet olun.
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön