Muhammed Mustafa 1

Rasulullah (sav) Efendimizin örnek kişiliği, hayatı ve davranışları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
ayhan
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 4
Kayıt: 13 Oca 2007, 02:00

Muhammed Mustafa 1

Mesaj gönderen ayhan »

Efendimizin (s.a.v.) in Vasıfları

Resulullah (s.a.v) güzel, beyaz tenli ve orta boyluydu.

Sanki gümüş dökmesi gibi beyazdı. Mutedil bir saça sahipti.

Beyazı kırmızıya çalan bir (renkte) idi. Göz bebekleri beyaz, kirpikleri uzundu.

Kırmızıya çalar beyaz (rengi) vardı. İri başlı idi, davranışları fevkalade idi. Açık kaşlı ve uzun kirpikli idi.

Yüzce, insanların en güzeli idi. Ahlakça da en güzeli idi. Ne çok uzundu ve ne de çok kısa!..

Ayakları herkesinkinden güzeldi..

Ahlakça insanların en güzeli idi..

İnsanların en güzeli, en cömerdi ve en cesuru idi..

Şekil bakımından insanların en güzeli idi : Orta, biraz uzunca boylu ve iki omuz arası pek geniş değildi. Yanakları düzgündü, saçları koyu siyahtı. Gözleri sürmelenmişti, kirpikleri uzundu, ayakları yere bastığı zaman tümü ile basardı. Omuzlarından elbisesini çıkardığında sanki bir gümüş külçesi idi. Güldüğü zaman dişleri inci gibi parlardı..

Teri inci (tanesi) gibi idi. Yürüdüğü zaman öne doğru meyleder ve (gayet mükemmel bir tarzda) yürürdü..

Kimseye görünmeyen genç kızdan daha hayalı idi..

İnsanların (yaptıkları) kötülüklere karşı herkesten daha sabırlı idi..

Seyrek dişli idi, konuştuğu zaman dişlerinin arasından sanki bir nur çıkıyormuş gibi bir görünüm arz ediyordu..

Sırtında Nübüvvet mührü besbelli idi.

Zülüfleri pek güzeldi.

Bıyıkları da pek güzeldi.

Ne çok uzundu ne de çok kısa! Orta boyluydu. Çiçek renkli idi, ne pek beyaz ne de çok esmerdi. Saçları ne fazla kıvırcıktı ve ne de pek düzgündü.

Dirsekleri ve omuz araları genişti. Kirpikleri uzundu.

Saçları ne çok uzundu ve ne de pek kısa idi.

Ak kılları yirmi civarındaydı.

Başı, elleri ve ayakları pek güzel bir görünüm arz ederdi.

(Mübarek) ağzı güzel idi, gözlerinin beyazında hafif al vardı. Ökçeleri fazla tombul değildi.

Başı büyük, sakalı gürdü.

Geniş yapılı idi, yüzü ayın ondördü gibi parlıyordu. Orta boydan biraz daha uzuncaydı, çok uzuncadan kısa idi. Başı büyük (yakışıklı) idi. Saçları ne kıvırcıktı ne de düzdü. Saç örgüsü çözüldüğü zaman ayırırdı, aksi halde öyle örgülü olurdu. -Bir araya topladığı zaman- Saçları kulaklarının yumuşağını geçmezdi, çiçek rengindeydi. Alnı genişti. Kaşları gürdü, fakat bitişik değildi. Aralarında öfkenin kımıldattığı bir damar vardı. Burnu düzgündü. Sanki bir nur parçasını andırıyordu. Gür sakalı vardı, yanakları kusursuzdu. Ağzı büyüktü. Dişleri bembeyazdı ve seyrekti. Göğsünden karnına uzanan kıllar gayet ince ve zarifti. Boynu sanki bir gümüş dizisini andırıyordu. Yaratılışı (bünyesi) orta idi, bedeni büyük fakat hiç sarkık değildi. Karnı ile göğsü birdi. Geniş göğüslü idi. Omuzları genişti. Mafsalları kalındı. Memelerinin üstü kılsızdı. Bunun dışında kolları, omuzları kıllı idi. Yüksek göğüslü idi, bilekleri uzundu. Kol kemikleri büyüktü. Güzel bir burnu vardı. Elleri, ayakları sıska değil, büyükçe ve güzel idi. El ayası güzel, ayaklarının altı da fevkalade idi. Ayaklarında kıl yoktu, üzerine su döküldüğü zaman durmaz akardı. Yürüdüğü zaman ağır ve dengeli yürürdü, yumuşak fakat süratli bir adıma sahipti. Yürüdüğü zaman sanki yüksek bir yerden iniyormuş gibi yürürdü. Döndüğü zaman bütün vücudu ile dönerdi. Gözü daima önüne eğikti. Yere bakışı göğe bakışından daha uzundu. Düşünceli bir bakışa sahipti. Ashabını önüne alıp öyle yürürdü, karşılaştığı kimseye ilk selamı kendileri verirdi.

Baldırları ince idi, (fazla tombul) değildi.

Ağır ağır, tane tane konuşurlardı.

Çok terlerdi.

Sakalı gürdü.

Sözü (Hak ile Batılı) ayıran nitelikteydi. Duyan herkes onu rahatlıkla anlardı.

Yüzü güneş ve ay gibi parlak ve değirmi idi.

En çok sevdiği renk, yeşil idi.

En çok sevmediği huy : Yalandı.

En çok sevdiği hurma Medine'nin (acve) hurmasıydı.

En çok sevdiği elbise, gömlekti.

Koyunun en çok ön kısmını severdi.

En çok lezzet aldığı et, koyunun ön kolları idi.

En çok sevdiği elbise, Yemen bezinden yapılan (renkli) elbise idi.

En çok sevdiği ibadet, sahibinin devamlı yaptığı ameldi.

En hoşlandığı koku kına çiçeği idi.

Meşrubattan en çok sevdiği şey : Soğuk ve tatlı olandı.

İçecekler arasında en çok sevdiği : Süttü.

İçecekler arasında en çok sevdiği : Bal şerbeti idi.

(Ramazan ayı dışında) en çok oruç tutmaktan hoşlandığı ay Şa'ban idi.

En hoşlandığı boya, sirke(nin karışımı madde) ile boyanandı.

Boyalılar arasında en hoşlandığı : Sarıya boyanandı.

En sevdiği yemek, ekmek ve hurma tiridi idi.

En hoşlandığı amel: Az da olsa devamlı olandı.

En çok sevdiği meyva: Taze hurma ile karpuzdu.

En sevdiği et, (hayvanın) döşü idi.

(Seferde) def-i hacet ederken, en hoşlandığı siper, kendisini iyi gizleyen yüksek bir yerle hurma kütüğü idi.

İnsanlar içinde, en hafif, fakat tadili erkana en güzel riayet ederek namaz kılan O idi.

İnsanlara namaz kıldırırken pek hafif kıldırırdı; yalnız kılarken en uzun namaz kılandı.

Bir hastaya geldiğinde veya kendilerine bir hasta getirildiğinde şöyle derdi: "Ey insanların Rabbi, sıkıntıyı gider, şifa ver, sen şifa verensin! Senin şifandan başka kimse yok! Hiç bir hastalığı bırakmayan bir şifan var."

Bir kavmin kapısına geldiği zaman yüzü kapıya dönük bir halde sağını ve solunu dönerek dururdu. Ve şöyle derdi: "Esselamu aleykum, esselamu aleykum"

Kendisine ganimet geldiği zaman, onu gününde hemen taksim ederdi; evli olana iki, bekar olana bir hisse verirdi.

Kendine bir adam geldiği zaman, yüzünü sevinçli (ve yumuşak) gördüğünde elinden tutardı.

Yanına, adını beğenmediği bir adam geldiğinde, hemen onu(n ismini) değiştirirdi.

Bir kavim zekatlarını getirdiklerinde: "Allahümme Salli ala ali..!" diye onlara dua ederdi.

Sevinçli bir işle karşılaştığı zaman: "Elhamdu lillahillezi bini'metihi temimmüssalihat", hoşlanmadığı bir şeyle karşılaştığındaysa "Elhamdu lillahi ala külli halin!" derdi.

Kendilerine yiyecek getirildiğinde sorardı: Bu bir hediye midir, yoksa sadaka mıdır? 'Sadakadır' denildiğinde ashabına: 'Haydi siz yeyin' derdi, kendi yemezdi. 'Hediyedir' denildiğinde elini uzatır ve onlarla birlikte yerdi.

Esirler getirildiği zaman, (Ana-baba ve evlatları) birbirinden ayrılmasın diye, aynı aileye verirlerdi.

Kendisine süt getirildiği zaman 'Bereket' (ile dua e)derlerdi.

Yemek getirildiği zaman önünden yerler, hurma getirildiği zaman elini içinde dolaştırırlardı.

Henüz yeni olmuş hurma getirildiğinde, önce gözlerine sonra dudaklarına koyarak: "Allahım, bize evvelini gösterdiğin gibi, sonunu da göster!" derler ve sonra yanındaki çocuklara dağıtırlardı.

Bedir ve Şecere'de (mahud ağacın altında yapılan biatta) hazır bulunan bir kimsenin cenazesini getirdiklerinde, namazında dokuz tekbir alırdı, yalnız Bedir harbinde bulunup da Şecere (biatı rıdvan) da bulunmayan kişinin cenazesi getirildiğinde, ya da Şecere'de bulunup da, Bedir harbinde bulunmayanın cenazesi getirildiğinde, yedi tekbir alırdı; her ikisinde de bulunmayanın cenazesi getirildiğinde (sadece) dört tekbir alırdı.

Kadınlarına cinsi münasebette bulunacağı vakit diz çöker (ve) takbil ederlerdi.

Sıkı bir yemin istediği zaman, "La vellezi nefsü ebil - kasimi bi yedihi" -Hayır, Ebu Kasım'ın canı yed-i kudretinde olana yemin ederim ki- diye yemin ederdi.

Yattığı zaman, sağ elini sol yanağının altına koyardı.

Gece yattığı zaman, elini yanağının altına koyar ve şöyle derdi:
"Bismikellahümme ehya ve bismike emutü - Allahım! Senin isminle yaşarım, senin isminle ölürüm-"

Uyandığında şöyle derdi: "Elhamdülillahillezi ehyena ba'de ma ematena ve ileyhinnüşür -Hamd, bizi öldükten sonra dirilten Allah'a mahsustur, diriliş yalnız O'nadır."

Gece yattığı zaman şöyle derdi: "Bismillahivada'tü cenbi, Allahümmağfirli zenbi, vehsi şeytani ve fukke rehani va sakkil mizani, vec'alni finnediyyil - ala -Allah'ın adıyla yattım; Allahım günahımı bağışla, şeytanımı sustur! Mizanımı sekil eyle, beni yüce mecliste kıl-"

Yattığı zaman, "Kul Ya Eyyühel - Kafirune" suresini sonuna kadar okurdu.

Ehlini sıtma yakalayınca, emredip çorba yaptırırdı. Sonra yemelerini emrederdi.
Ve şöyle derdi: "Bu mahzun kimsenin gönlünü hoş eder, hastanın kalbindeki sızıyı giderir. Tıpkı birinizin su ile yüzündeki kiri giderdiği gibi."

Kokulanacağı zaman, önce sol eline döker, sonra kaşlarına, gözlerine daha sonra da başına sürerdi.

Def-i hacet esnasında, yere iyice yanaşmadıkça elbisesini kaldırmazdı.

Def-i haceti istediği zaman kendini Bilal b.Haris'den uzaklaştırırdı.

Su dökmek istediği zaman, dikenli bir yere gelir ve bir ağaç parçası alarak yeri eşer ve içine bevl ederdi.

Cünüpken uyumak istediği zaman, tenasül uzvunu yıkar, namaz abdesti alır gibi, bir abdest alırdı.


Cünüp iken yemek yemek veya su içmek istediğinde, ellerini yıkardı ve öyle yiyip içerdi.

Hanımlarından hayız olan biri ile oynaşmak istediğinde, iyice giyinmesini emrederdi sonra ona mübaşeret ederdi. (yani severdi)

Adet halindeki bir yakınından (yasak olan yerin dışında) bir şeyle faydalanmak istediğinde onun edep yerini bir elbise ile kapatırdı.

Bir yolculuğa çıkmak murad ettiği zaman, hanımları arasında kur'a çekerdi, hangisine çıkarsa beraberinde onu götürürdü.

İhrama girmek istediği zaman, bulabildiği kokuların en güzeli ile kokulanırdı.

Birine bir hediye vermek istediği zaman, ona zemzem suyundan içirirdi.

Birine beddua veya dua etmek istediğinde , rüku'dan sonra dua ederdi.

İtifaka girmek istediği zaman, sabah namazını kılar ondan sonra itikafa girerlerdi.

Orduyu uğurlamak istediği zaman: "Estevdiullahe dineküm ve emaneteküm ve havatime ameliküm" derdi.

Bir yeri feth etmek istediği zaman, ona başka isim verip gizlerdi.

Uyumak arzu ettiği zaman, sağ elini yanağının altına koyar ve şöyle derlerdi (üç kez): "Kullarını dirilttiğin gün, beni azabından koru!"

Yolculuğa çıkarken: "Allahümme bike esulü ve bike ehulu ve bike esiru" derlerdi.

Akrabalarından bir kadını evlendirmek istediği zaman, perde arkasından ona: "Falan adam seni istiyor, eğer istemiyorsan 'Hayır' de; Zira, kimse 'Hayır' demekten çekinmez.
Eğer istiyorsan, sükutun ikrar sayılır."

Yeni elbise diktirdiği zaman, onu Cuma günü giyerdi.

Bir haberi hemen vermek istemediği zaman, güzel bir beyitle ona, zamanla ondan haberdar olacağını anlatırlardı. "Azık vermediğin kimse sana haberleri bildirecek" derlerdi.

Yağmur duasında bulunduğu zaman şöyle derdi: "Allahümme eskı ibadeke, venşur rahmeteke, ve ehyi beldekel-meyyite"

Yağmur duası yaptığında şöyle derlerdi: "Allahümme enzil fi ardına bereketeha, ve zineteha ve sekeneha, verzukna ve ente hayrurazikin"

Namaza başlarken (önce) şunu okurdu: "Sübhanekellahümme ve bi hamdike ve tebarekesmüke ve teala ceddüke ve la ilahe ğayrük"

Rüknü (Hacer-i Esved'i) selamladığı vakitte onu öper ve sağ yanağını üstüne koyardı.

Misvak kullandığı zaman (onu yanında bulunanların) en büyüğüne verirdi, su içtiği zaman sağındakine verirdi.

Soğuk şiddetli olunca namazı erken kılardı, sıcak basınca biraz geç kılardı.

Şimal rüzgarı şiddetli estiğinde şöyle dua derdi:
"Allahümme inni euzu bike min şerri ma erselte fiha"

Şiddetli rüzgar esince, "Allahümme lekhan, la lakimen" diye dua ederdi.

Rahatsızlanınca kendine muavvizeteyni okur ve eliyle üzerini mesh ederdi.

Rahatsızlandığı zaman Cebrail ona okurdu ve şöyle derdi : "Bismillahi yebrike min külli dain yeşfike, ve min şerri hasidin iza hasede ve şerri külli zi aynin"

Rahatsızlandığı zaman, bir avuç çörek otu alıp üzerine su ve bal döker (ve içerdi)

Birinin başı ağrıdığı zaman ona: "Haydi git kan aldır" derdi; ayağı rahatsızlandığında ise:
"Git ona kına yak" emrini verirdi.

Unutmasından korktuğu bir iş için, küçük parmağına veya yüzüğüne bir iplik bağlardı.

Bir şiddetle karşılaşıp da dua ettiği zaman, ellerini koltukaltlarının beyazı görününceye kadar kaldırırdı.

Kendisine veya ashabından birine bir göz ağrısı isabet ettiğinde şu kelimelerle dua ederdi: "Allahümme metti'ni bi basari vec'alhülvarise minni ve erini fil-adüvvi se'ri vensurni ala men zalemeni"

Gamlı, üzüntülü olduğu zaman şöyle derdi:
"Hasbiyerrabbu minel-ibadeti, hasbiyel-haliku minelmahlukıne, hasbiyerraziku minel-merzukine, hasbiyellezi huve hasbi, hasbiyellahu ve ni'mel-vekil, Hasbiyallahu la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltu ve hüve rabbul arşıl azim."

Sabah akşam şu duayı yaparlardı: "Allahümme inni es'elüke min fucatil-hayri, ve euzu bike min fucaetiş-şerri fe innel-abde la yedri ma yefceuhu iza esbeha ve iza emsa!"


Sabah kalktığı ve akşama yetiştiği vakit, şöyle derlerdi: "Esbehna ala fıtratil-islami ve kelimatil-ihlası ve dini nebiyyine Muhammedin sallellahu aleyhi ve sellem. Ve millete ebina İbrahime hanifen müslimen ve ma kane minel-müşrikin"

Nevre (temizleme tozu) sürdüğü zaman, önce avret mahallinden başlardı, sonra vücudunun diğer yerlerine sürerdi.

Zirnih sürdüğü zaman önce avret mahalline eli ile sürerdi.

Ev halkından birinin yalanına muttali olduğu zaman, tevbe edinceye kadar ondan uzak dururdu.

İftar ettiği zaman şöyle derlerdi:
"Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşaallah ecir sabit oldu"

İftar ettiği zaman şöyle derdi: "Allahümme leke sumtü ve ala rızkıke eftartü"

Sarık giydiği zaman sarığını omuzundan aşağı sarkıtırdı.

Düşünceli olduğu zaman eliyle sakalını tutup ona bakardı.

Bir cemaatin yanında iftar ettiği zaman şöyle derdi:
"Eftera indekümüs-sâimun. Ve sallet aleykümül-melâiketü"

Sürmelendiği zaman teklerdi, (taharet için) taş kullandığı zaman teklerdi.

Yemek yediği zaman, üç parmağını yalardı.

Yemek yediği zaman, parmakları önünden (öteye) aşmazdı.

Yemek yediği, ya da su içtiği zaman şöyle derdi:
"Elhamdü lillahillezi et'ame ve sekâ ve sevveğahû ve ceale lehû mahrecen"

İki sünnet mahalli birleştiği zaman yıkanırlardı.

Soyunu (seceresini) saydığı zaman Muid b. Adnan'a kadar gider orada dururdu ve şöyle derdi ; Neseble uğraşanlar yalan söylemişlerdir. Zira Allah 'bunların arasında bir çok asırlar = nesiller geçmiştir' buyurmuştur.

Üzerine vahiy indiğinde başını eğerdi. Ashabı da başlarını eğerlerdi, vahiy bitince başlarını kaldırırlardı.

Vahiy indiğinde kendisini bir sıkıntı alır, yüzünün rengi değişirdi.

Vahiy geldiğinde, yüzünün civarında arı uğultusunu andıran bir ses duyulurdu.

Namazdan fariğ olunca üç kere istiğfar ederdi; sonra (Allahümme entesselamü ve minkesselâmü, tebarekte ya zel - Celali vel ikram) derdi.

Namazdan fariğ olunca sağa - sola dönerdi.

Güneş ve Ay tutulunca, açılıncaya kadar namaz kılardı.

Kederli olduğu zaman sakalını çok tutardı.

Bir iş kendini üzdüğü zaman başını göğe kaldırır, şöyle derdi ; (Sübhanellahil - azim) duada hızlandığı zaman, (Ya Hayyu ya kayyum) derdi.

Yatağına geldiklerinde şöyle derdi ; (Elhamdü lillahillezi et'amena ve sekAna ve kefâna ve âvâna fekem mimmen lâ kâfie lehû ve la me'va)

Kendisine vahyolunduğu zaman, bir saat (an) sanki kendinden geçmişcesine sükût ederdi.

İnsanlar ona bi'at ettiklerinde mümkün olduğu kadar onlara telkinde bulunurdu.

Ashabından birini bir iş için (bir yere) gönderdiği zaman şöyle buyururlardı ; 'Müjdeleyin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın, güçleştirmeyin.'

Bir müfreze veya ordu göndereceği zaman, onları sabahleyin erkenden yola koyarlardı.

Birini emir olarak gönderdiğinde ona şöyle tenbih ederdi; Hutbeyi kısa oku! Az konuş, çünkü bazı konuşmalar büyü tesiri yapar.

Biri hakkında bir şey duyduğu zaman, isim verip de 'falanca neden böyle yapıyor' demezdi; 'İnsanlar neden böyle yaparlar' buyururlardı.

Gece yatağında bir tarafına döndüğü zaman şöyle derdi; (La ilahe illallahul - vahidul - Kahhar, Rabbussemavati vel'ardı. Ve ma beynehumal - Azizulğaffâr)

Bir söz söylediği zaman, iyice anlaşılsın diye onu üç kere tekrarlardı. Bir kavme gelip de selâm verdiği zaman üç kere tekrar ederek selâm verirlerdi.

Gece uyandığı zaman; Rabbim mağfiret et, esirge! Beni en sağlam yola ilet! diye dua ederdi.

Sabah yediği zaman, akşam yemezdi, akşam yediği zaman sabah yemezdi.

Teheccüd namazı kıldığında iki rek'atta bir selâm verirdi.

Abdest aldığı zaman, su artırırdı ve onu secde edeceği yere dökerdi.

Abdest aldığı zaman bir avuç su alırdı ve onunla avret yerini silip (yıkardı).

Abdest alırken yüzüğünü oynatırdı.

Abdest aldığında suyu dirseklerinin üzerinde iyice döndürürdü.

Abdest aldığında su ile sakallarını iyice oğalardı.

Abdest aldığında bir avuç su alırdı, çenesinin altına sokup sakalını iyice onunla ovalardı. Ve 'Rabbim bana böyle yapmamı emretti' buyururdu.

Abdest aldığında kulaklarını biraz ovalardı sonra sakalını parmakları arasına alıp iyice oğardı.

Abdest aldığı zaman iki rekat namaz kılar ve (cemaat) namazına öyle çıkardı.

Abdest aldığında ayak parmaklarının arasını küçük parmağı ile oğalardı.

Abdest aldığı zaman, yüzünü elbisesinin bir tarafı ile silerdi.

'Gayril - mağdubi aleyhim ve leddallin'i okuduğunda birinci saftakilerin duyabileceği kadar (bir sesle) 'amin' derdi.

Kış geldiği zaman, eve Cuma gecesi girerdi; Yaz geldiğinde cıma gecesi çıkardı. Yeni elbise giydiği zaman, Allah'a hamd edip, iki rekat namaz kılardı, eski elbiselerini fakirlere verirdi.

Cebrail gelip de 'Bismillahirrahmanirrahim'i okuduğu zaman, indirdiği (şeyin) sûre olduğunu hemen anlardı.

Kendisine bir mal (para) geldiği zaman evde fazla saklamazdı.

Güleceği zaman, elini ağzına koyardı.

Sevinçli bir işle karşılaştığı zaman, hemen Allah'a şükretmek için secdeye kapanırdı.

Bir yere oturup da(sonra) oradan kalkacağı zaman on ilâ on beş kere istiğfâr ederdi.

Oturacağı zaman elleri ile elbisesini toplardı.

Oturup konuşurken, göz ucunu semaya çok kaldırırlardı.

Konuşmak için oturduğu zaman pabuçlarını çıkarırdı.

Oturduğu zaman, Ashabı etrafında halka olup otururlardı.

Kendilerini bir iş üzdüğü zaman, hemen namaz kılarlardı.

Kendilerini bir iş üzdüğü zaman; (Lâ ilahe illallahul-halimul-Kerim. Sübhanellahi Rabbil-arşil azim. Elhamdülillahi Rabbil-âlemin) derlerdi.

Bir şeye yemin ettiği zaman - yemin keffaretine dair ayet nazil oluncaya kadar - yeminini katiyen bozmazdı.

Yemin ettiğinde şöyle derdi ; (Vellezi nefsi Muhammedin bi yedihi)

Hummaya (sıtmaya) yakalandığı zaman, bir kırba su getirir ve başına döküp yıkanırdı.

(Kötü) bir kavmin şerrine karşı şöyle dua buyururlardı ;
(Allahümme inna nec'alüke fi nuhûrihim, ve neûzü bike min şurûrihim!.)

Belirli bir şey kendine isabet edeceğinden endişelendiği zaman şöyle buyururdu ; (Allahümme bârik fihi ve lâ tudirruhu)

Helâdan çıktığında (Gufraneke) derlerdi.

Helâdan çıktığı zaman ;
(Elhamdü lillahillezi ezhebe annil'ezâ ve afâni) duasını okurdu.

Helâdan çıktığı zaman ; (Elhamdü lillahillezi ahsene ileyye fi evvelihi ve âhirihi) duasında bulunurdu.

Evinden çıkarken ; (Bismillahittüklânü alellâhi lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi) derdi.

Evinden çıktığında "Bismillahi, tevekkeltü alellâh, Aallahümme innâ neûzü bike min en nezille, ev nadille, ev nazlime, ev nuzleme, ev nechele, ev yüchele aleynâ" buyururlardı.

Evinden çıkarken "Bismillahi, Rabbi eûzü bike min en ezille, ev edille, ev azlime, ev uzleme, ev echele aleyye" duasında bulunurdu.

Bayram günü çıkıp, bir yoldan (yürüdüğü) zaman, (dönerken) başka bir yoldan dönerdi.

Evinden çıktığında ;
(Bismillahi tevekkeltü alellâhi lâ have ve lâ kuvvete illâ billâhi, Allahümme inni eûzu bike en edille, ev udalle, ev ezille, ev uzelle, ev azlime, ev uzleme, ev echele, ev üchele, ev yüchele aleyye, ev ebği ev yubğa aleyye) derdi.

Hutbe okurken gözleri kızarırdı, sesi yükselirdi, öfkesi artardı, sanki bir orduya haykırıyor gibi olurdu. (Akşamınız sabah olsun) derdi.

Harpte konuşma yaptığı zaman yayı (kılıcı) üzerine dayanıp konuşurdu; Cuma günü hutbe okuduğu zaman, bir asa üzerine dayanıp konuşurdu.

Konuşma yaptığı zaman, başı demirli bir değnek ya da bir değnek üzerine dayanırdı.

Bir kadın istettiği zaman: (Ona Cefneyi= büyük tabağı bahşedin) derdi.

Bir kadın isteyip de geri çevrildiğinde, onu tekrar istemezdi. Bir defasında bir kadın istedi; kadın önce razı olmadı, sonra razı olduğunda ona şöyle dedi:
Biz senden başkasını yorgan edindik!. (başka bir kadınla evlendik)

Kadınları ile başbaşa kaldığı zaman, onlara herkesten çok yumuşak davranır, neşelenirdi, gülerdi ve devamlı gülümserdi.

Helâya girdiğinde yüzüğünü çıkarırdı.

Helâya girdiğinde ;
"Bismillahi Allahümme inni eûzü bike minelhubsi vel hebâisi" derdi.
Cevapla

“►Sünnet-i Seniyye◄” sayfasına dön