KALB-i SELİM

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KALB-i SELİM

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

YEDi RENk GECE-GÜNDÜZü
İLk NEFes SoN NEFes ZORu
GÖNLümün GİZLi GÖK YÜZü
=>ÇİNgeNE PENbesin MORu..


gönüL gÖZü KALB-i SELim
=>âşık sÖZü KALB-i SELim
külhÂN kÖZü KALB-i SELim
KULLuk ÖZü->KALB-i SELim!.



ResimZEVK 8646

=>YÂR NEFesi =>YÂRin SEsi ==>SÎNe SAZda =>YEDi TELim
NE ANLAdın =>bU HAYyattan ==>ZEVk-i ZÂHiR ZıRZıR DELim

HALkına MERYEM ORUCu
HAKk’a BİZ BİR-İZ BURUCu

SeBeB-Son-UÇ RABB’a RÜCÛ’>AHMEDî AHLÂk =>KALB-i SELim!.


05:01.2018 01:39
brsbrsbzr..tktktrstkkmdsnzgçnyllrmmhmtkdry..


Resim

KALB-i SELİM..

Bismillahirrahmânirrahîm.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kalbe, kalb denilmesinin sebebi, onun çok değişken olmasındandır. Kalb, çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan kuş tüyü gibidir. Rüzgâr onu bir oraya, bir buraya savurur.” buyurmuştur.
(İbn Hanbel, IV, 409)

Resim---Tâbiûn neslinin büyük âlimlerinden Şehr b. Havşeb, bir gün, mü’minlerin annesi Ümmü Seleme aleyhasselâm’a merakla Sevgili Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in en çok yaptığı duâyı sorar. Ümmü Selem aleyhasselâm’a bu duânın: “Ey kalbleri bir halde bir hale çeviren ALLAH’ım! Kalbimi dinin üzere sabit eyle!.” duâsı olduğunu söyler.
(Tirmizî, Deavât, 89)

Sevgili Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ısrarla bu duâyı yapmıştır. Zira kalb, yapısı itibâriyle değişkendir, halden hale, renkten renge bürünebilmektedir. Rasûl-i Ekrem (aleyhisselâm), kalbin bu durumunu bir sözünde, çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan ve rüzgârla bir oraya bir buraya savrulan kuş tüyüne benzeterek dile getirir ve sürekli değişen duygularımızın odak noktası olan kalbi şöyle anlatır:

Resim--- Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz:
وعن شداد بن أوس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ رسُولُ اللّهِ . يُعَلِّمُنَا أنْ نَقُولَ في الصََّةِ: اللَّهُمَّ إنِّى أسْألُكَ الثَّبَاتَ في ا‘مْرِ، والْعَزِيمَةَ عَلى الرُّشْدِ، وَأسْألُكَ شُكْرَ نِعْمَتِكَ، وَحُسْنَ عِبَادَتِكَ، وَأسْألُكَ لِسَاناً صَادِقاً، وَقَلْباً سَلِيماً،
"ALLAHım! Senden işte (dinde) sebat etmeyi, doğruluğa da azmetmeyi istiyorum. Keza nimetine şükretmeyi, sana güzel ibadette bulunmayı taleb ediyor, doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak-selim bir kalb diliyorum. …”
diye Rabbine niyazda bulunurdu..

(Tirmizî, Deavât, 23/3407)

İslâm düşüncesinde kalb, imanın, hakikatin, bilginin, hikmetin ve ahlâkın merkezindedir. Beden ülkemizin sultanı olan kalb, gönül dünyamıza da yön veren ilahi bir cevherdir. Nazargâh-ı İlahîdir. HAKk’ın AYNAsıdır. Şuur, vicdan, idrak, duygu, akıl ve irade gücümüzün odak noktasıdır. İman ve küfrün, sevgi ve nefretin, cesaret ve korkaklığın, iyilik ve kötülüğün merkezidir. Hased, gazab ve nefret gibi kötü duygular kalbde bulunduğu gibi iman, ALLAH korkusu, hilm ve takvâ gibi iyi ve güzel duygular da kalbde bulunur. ALLAH’ı bilmek ve tanımak anlamına gelen mârifet, kalbin işidir.. (Buhârî, Îmân, 13)



ALLAH celle celâlihu’ya karşı derin kavrayış olan huşunun mahalli kalbdir. Tevâzu’ kalbde başlar. İlahî Güzellikler hep kalbde tecellî eder. Kur’ÂN-ı Kerim, Peygamber Efendimizin (aleyhisselâm) kalbine indirilmiştir..

قُلْ مَن كَانَ عَدُوًّا لِّجِبْرِيلَ فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَى قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللّهِ مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ
Resim---"Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ li’l- mu’minîn (mu’minîne).: Kim Cibril’e düşman oldu ise (ona) de ki: “Halbuki muhakkak ki o (Cebrail aleyhisselâm), onların ellerindeki (kitapları) tasdik eden O (Kur’ân’ı), ALLAH’ın izniyle, mü’minlere bir hidâyet (rehberi) ve müjde olarak senin kalbine indirdi.” (Bakara 2/97)

نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ
Resim---"Nezele bihir rûhu’l- emîn(emînu).: O’nu, Ruhu’l- Emin (Cebrail aleyhisselâm) indirdi.” (Şuarâ 26/193)

عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ
Resim---"Alâ kalbike li tekûne mine’l- munzirîn (munzirîne).: Nezirlerden (uyaranlardan) olman için senin kalbine.” (Şuarâ 26/194)

Tabibu’l- Kulûb, yani gönüllerin doktoru olan Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselâm), kalbin bu merkezi konumunu: “…Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o iyi, doğru ve düzgün olursa bütün vücud iyi, doğru ve düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalbdir.” olarak bildirmiştir. (Buhârî, Îmân, 39)

Sözleriyle dile getirmiştir. Kalb, gönül dediğimiz latîf varlıktır. Kalb, kişinin hidayete erdiği yerdir. Kalb, mü’min için doğru bilgiyi yanlış olandan ayırt etme yeridir. Kalb, kötülüklere karşı mücadelenin verildiği yerdir. Kötülüğe karşı son direnç noktasıdır. (Buhârî, Îmân, 39)

İnsan, hem akıl ve kalb nimetine sahiptir hem de şeytan, nefis ve şehvet ile çetin bir imtihana tâbidir. Kalb, ALLAH’ın nazargâhı olduğu gibi aynı zamanda şeytanın insana vesvese ve şüphe vermek için fırsat kolladığı yerdir. ALLAH, kalbi yüceltmeyi amaçlarken, şeytan onu yıkmayı hedefler. İnsan gece uykusunda dahi şeytanın vesvesesiyle karşı karşıyadır.. (Nesâî, Kıyâmü’l-leyl ve tatavvuu’n-nehâr, 5)

Şeytan namazda bile kalbi rahat bırakmaz, ona hiç aklında olmayan şeyleri hatırlatır ve zihnini meşgul etmeye çalışır. (Buhârî, Sehv, 6.)

Bu şekilde şeytan, kişi ile kalbi arasına girmeye çalışarak onu ALLAH celle celâlihu yolundan alıkoymak ister. İnsan bu girdbdan ancak, iman, sâlih amel ve ALLAH’ı zikirle kurtulabilir. Kalbler ancak, ALLAH’ı zikrederek itmi’nâna ve huzura kavuşur; kurtuluşa ve doyuma ulaşır. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm), RABBinden hep Kalb-i Selim niyazında bulunmuştur.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Benim kalbim de perdelenir ve ben her gün yüz defa istiğfar eder, ALLAH’tan bağışlanma dilerim.” buyurmuştur..
(Müslim, Zikir ve duâ ve tevbe ve istiğfar, 41.)

İnançsızlık ve işlenen günahlar, kalbin kararmasına neden olur.. (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 83.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bir kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer tevbe ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara olur.” buyurmuştur.
(Harâitî)

Hasan-ı Basrî rahmetullâhi aleyh nasihatlerinde şöyle buyurur:
“Kalbler altı şeyden dolayı çürür ve bozulur:
1- Tevbe ederim ümidiyle günah işlemek.
2- İlim öğrenip mucibince amel etmemek.
3- Hareket ve davranışlarda içten ve samîmi (ihlâslı) olmamak.
4- ALLAH’ın verdiği nimetlerden faydalanıp şükretmemek.
5- ALLAH’ın yarattıkları arasında paylaştırdığı rızka razı olmamak.
6- Ölüleri defnedip onlardan ibret almamak.”


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Paslanan her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilâsı "Estagfirullah" demektir.” buyurmuştur.
(Deylemî)

Paslanan kalb, Rahmân’ın ilim, hikmet ve iman nurundan yararlanamaz. Akıl, basîret ve duygu yeteneğini kaybeder. Paslanma, sapma, hastalanma, katılık, perdelenme, körleşme, mühürlenme, kilitlenme gibi manevî hastalıklara maruz kalır. Kişi artık kalbi olduğu hâlde onunla hakikati kavrayıp anlayamaz; gözü olduğu halde onunla gerçeği göremez, kulağı olduğu halde onunla hakkı işitemez..

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Resim---"Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran mine’l- cinni ve’l- insi, lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike ke’l- en’âmi bel hum edallu, ulâike humu’l- gâfilûn (gâfilûne).: Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.” (Araf 7/179)

İman, ilim ve muhabbet pınarlarıyla beslenen kalb, İlâhî Güzellikleri elde edecek şekilde safîyet kazanırken, dünyaya çok dalmak, tefekkürü terk etmek, ölümü unutmak, çok gülmek, çok konuşmak,
(Tirmizî, Zühd, 61) tefrika girdabına kapılmak (Tirmizî, Salât, 54) ve merhametsizlik gibi kötülükler, kalbi hastalıklı bir hâle dönüştürür..

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Merhamet, ancak kalbi katılaşmış inançsız bedbahtların kalbinden çekilip alınmıştır” buyurmuştur..
(Ebû Dâvûd, Edeb, 58)

Hadisi kalbin ihtiyaç duyduğu merhamet duygusuna işâret etmektedir. Bencillik, haset, kibir, cimrilik, hilekârlık, kendini beğenmek, başkalarına tepeden bakmak, sû-i zanda bulunmak, kin beslemek, insanların başına gelen musibetten zevk almak, dostlara darılıp onları yüzüstü bırakmak, sözde durmamak, dünyaya karşı gözü doymamak, insan ile cennet arasına duvarlar ören ve aynı şekilde kalbe zarar veren kötülüklerdir.. (Ebû Dâvûd, Sünnet, 27, 28)

Mü’minin kalbi, selim olan kalbdir. Kalb-i Selim, ALLAH’a teslim olup selâmet bulmuş kalbdir. Hastalıksız kalbdir. Kalb-i Selim, Sevgili Peygamberimizin (aleyhisselâm) mü’minin kalbi olarak tanımladığı;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ALLAH’tan korkan, tertemiz kalbdir. Bu kalbde günaha, zulme, kine, hasede yer yoktur.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, Zühd, 24)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kalbini yalnızca imana tahsis eden, kalbini selim, dilini sâdık, nefsini doymuş, ahlâkını düzgün kılan ve kulaklarını hak yolunda haberci, gözlerini kalb izinde bekçi kılan kişi kurtuluşa ermiştir. Kalbini, ilâhî güzelliklerin dolup taştığı bir kap hâline getiren kişi kurtuluşa ermiştir.” buyurmuştur..
(İbn Hanbel, V, 147)

İnsanın âhirette selâmete ermesi ancak kalbin imarıyla, gönül terbiyesiyle mümkündür. Kalbin şirk, küfür, nifak gibi hastalıklardan sâlim olmasıyla mümkündür. O gün ne sûretlere bakılır, ne de mallara. O gün ancak kalblere ve amellere bakılır.. (Müslim, Birr ve sıla, 34)

يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
Resim---"Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn (benûne).: Çocukların ve malın fayda vermediği gün (beni utandırma).” (Şuarâ 26/88)

إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Resim---"İllâ men etâllâhe bi kalbin selîm (selîmin).: ALLAH’a selîm (selâmete ermiş) kalple gelenler hariç.” (Şuarâ 26/89)

Kalb-i Selîm, mâsivâdan arınmış ve mücellâ bir ayna gibi HAKk’ın cemâlî sıfatlarının tecellîgâhı hâline gelmiş bir kalbdir. HAKk Teâlâ, kulunun kalbinde cemâlî sıfatlarının tecellîlerini görünce onu sever ve ondan razı olur.
RABBimizin cennet dâvetine ve ihsan edeceği sonsuz mükâfatlara lâyık olabilmek için mâsivâdan uzaklaşıp kalben HAKk’a yönelmek şarttır. Zîrâ RABBimiz, bizden İlâhî Tecellîgâh olan bir gönül, yâni Kalb-i Selîm istemektedir.
Kalb-i Selîmin üç alâmeti:
1-) Hiç kimseye eziyet etmemek, onları incitmemek,
2-) Hiç kimseden incinmemek,
3-) Bir kimseye iyilik yaptığında ondan karşılık beklememek.

O halde o gün için tertemiz bir kalbe, arı-duru bir gönle sahip olmak gerekir.
Bitmek tükenmek bilmeyen insani zaaflarımızın kuşatması altında, ruhen ve bedenen tükenmenin eşiğine geldiğimizde, kalbimize mukayyed olabilmek için; insana, eşyaya, kâinâta kalb gözü ile bakabilmek için, gönül dili ile konuşabilmek için dâimâ Sevgili Peygamberimizin (aleyhisselâm) bize öğrettiği şu duâ ile ALLAH’a yalvarmak gerekir
:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ey kalbleri bir halden diğer bir hale çeviren ALLAH’ım! Kalbimi dinin üzere sabit eyle!.” buyurmuştur..



Resim

Bî-RAHMetike yâ Erhame'r- Rahîmîn!
Bî-RAHMetike yâ Erhame'r- Rahîmîn!
Bî-RAHMetike yâ Erhame'r- Rahîmîn!.
İrhamNÂ yâ RABBBeNâ ceLLe ceLÂLihuu!..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu..


Resim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön