KeLÂMuLLAH’ta ve RESÛLuLLAH’ta ARŞ'ı İSTİVÂ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KeLÂMuLLAH’ta ve RESÛLuLLAH’ta ARŞ'ı İSTİVÂ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KeLÂMuLLAH’ta ve RESÛLuLLAH’ta =>ARŞİSTİVÂ..

İÇte DENGe DIŞta DÜZEN,
OLmayışı=->İnsÂNı ÜZEN,
=>EMELLer=->ECEL ELEği,
ELEdikçe=>ÖMRün SÜZEN!.

ZEVK 9860

BESLENmek<=>ÜREmek İÇin.. HAŞR-u-NEŞRi>NEŞV-ü-NEVÂ,
==>Bu ÂLEMde==>İnsÂN NEFSin==>İKİ ELi===>HEVES-HEVÂ,
MERKEZ<=>MUHİT.. NAKiL<=>AKıL..
MÂNÂ<=>MADDe.. ŞEMÂiL<=>ŞEKiL..
==>RUBÛBîYyet<=>RUSÛLîYyet==>SEVİYEsi==>ARŞİSTİVÂ!.


25.01.2021 23:25
brsbrsm...tktktrstkkmdehüzüNNnn…


=>KEMÂL=>CELÂLin NEFEsi
CELÂL<=>CEMÂL TESVİYEsi!.
ÇOKkLar<->YOKkLar->SIFIR,
=>SıRR-ı SIRF’ta=>SEVİYEsi!.


Resim

ŞEMÂiL.: (Şimal. c.) Huylar, ahlâklar, tabiatlar..
EMEL.: Ricâ, ümid, şiddetli istek. Ummak. Gâye. (İnsanları canlandıran emeldir, öldüren ye'istir. M.)
ECEL.: Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti. Âhirete göç etmek. İleride olacağı şüphesiz olan. ALLAH'ın takdir ettiği ömür..
HAŞR.: (Haşir) Toplanmak, bir yere birikmek. Toplama, cem' etmek. Kıyametten sonra bütün insanların bir yere toplanmaları. ALLAHın, ölüleri diriltip mahşere çıkarması. Kıyamet. * Bir tohumun içinden büyük ağaçlar çıktığı gibi, her bir insanın acb-üz zeneb denilen bir nevi çekirdeğinden diriltilerek bütün insanların Haşir Meydanında toplanmaları..
NEŞR.: Neşretmek, yaymak, bir haberi fâşetmek, herkese duyurmak, şâyi kılmak..
NEŞV.: f. Canlıların büyümesi, yetişmesi, boy atması. * Yeniden hayata gelmek..
NEVÂ.: f. Yeni, tâze, cedid..
HEVES.: Gelip geçici istek. Nefsin hoşuna gitmek. Devran edip gezmek. Akıl ile olmayıp nefis ile olan istek..
HEVÂ.: İstek. Nefsin isteği. Düşkünlük. Gelip geçici olan heves. Nefsin zararlı ve günah olan arzuları…
Resim
Seviyy.: Bir, beraber. Düz, doğru.
Seviyye.: Müsavilik, birlik, beraberlik. Düzlük, doğruluk.
Seviyyet.: Eşitlik, müsavilik, denklik..
Sevvâ.: Seviyelendiren, düzelten, dizayn eeden. Doğruya götüren..
İstivâ.: Seviyeli/Müsâvi oluş. Temasül. İ'tidal, istikamet ve karar. Kemâlin sâbit olması. Yükselmek, yüksek olmak. Üstün olmak. İstilâ eylemek. Kaba kuşluk zamanı..


Resim

KELÂMULLAH’ta İSTEVÂ.:

sümmestevâ ile’s- semâi.: Bakara 2/29; Fussilet 41/11..

هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُم مَّا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء فَسَوَّاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“Huvellezî halaka lekum mâ fî’l- ardı cemîan summestevâ ile’s- SEMÂİ fe sevvâhunne seb’a semâvât (semâvâtin), ve huve bi kulli şey’in ALÎM (alîmun).: O (ALLAH) ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı. Sonra (kudret ve iradesiyle) GÖĞe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak düzenledi. Ve o, ALÎM'dir (herşeyi en iyi bilendir).” (Bakara 2/29)

ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
Resim---“Summestevâ ile’s- semâi ve hiye duhânun fe kâle lehâ ve li’l- ardı’tiyâ tav’an ev kerhâ (kerhen), kâletâ eteynâ tâiîn (tâiîne).: Sonra duman halinde olan semâya yöneldi. Sonra da ona (semâya) ve arza.: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” dedi. İkisi de: “İsteyerek geldik.” dediler.” (Fussilet 41/11)

sümmestevâ ale’l- ARŞı.: A'râf 7/54; Yûnus 10/3; Ra'd 13/2; Secde 32/4; Hadîd 57/4..

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---“İnne RABBekumullâhullezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda fî sitteti eyyâmin summestevâ ale’l- ARŞı, yugşî’l- leyle’n- nehâre yatlubuhu hasîsen ve’ş- şemse ve’l- kamere ve’n- nucûme musahharâtin bi emrih (emrihi), e lâ lehu’l- halku ve’l- emr (emru), tebârekALLÂHu RABBu’l-âlemîn (âlemîne).: Semâları ve arzı altı günde yaratan, muhakkak ki sizin RABBiniz ALLAH'tır. Sonra ARŞa istivâ etti. Gündüz, onu süratle talep eden (takip eden) gece ile örtülür. Ve güneş ve ay ve yıldızlar O'nun emrine musahhardır (boyun eğmişlerdir). Yaratma ve emir O'nun değil mi? Âlemlerin RABBi mübârektir, şanı yücedir.” (A'râf 7/54)

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الأَمْرَ مَا مِن شَفِيعٍ إِلاَّ مِن بَعْدِ إِذْنِهِ ذَلِكُمُ اللّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ
Resim---“İnne RABBekumULLÂHullezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda fî sitteti eyyâmin summestevâ ale’l- ARŞi yudebbiru’l- emr (emre), mâ min şefîin illâ min ba'di iznih (iznihî), zâlikumULLÂHu RABBukum fa'budûh (fa'budûhu), e fe lâ tezekkerûn (tezekkerûne).: Muhakkak ki sizin RABBiniz ALLAH, semâları ve yeryüzünü 6 günde yaratandır. Sonra ARŞa istivâ etti. İşleri düzenler ve O'nun izni olmadıktan sonra (olmadıkça) bir şefaatçi yoktur. İşte bu ALLAH, sizin RABBinizdir. Artık O'na kul olun. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?” (Yûnus 10/3)

اللّهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لأَجَلٍ مُّسَمًّى يُدَبِّرُ الأَمْرَ يُفَصِّلُ الآيَاتِ لَعَلَّكُم بِلِقَاء رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ
Resim---“Allâhullezî refea’s- semâvâti bi gayri amedin terevnehâ summestevâ ale’l- ARŞı ve sehhare’ş- şemse ve’l- kamer (kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ (musemmen), yudebbiru’l- emre yufassılu’l- âyâti leallekum bi likâi RABBikum tûkınûn (tûkınûne).: Görmekte olduğunuz semâları (gök katlarını) direksiz olarak yükselten ALLAH'tır. Sonra ARŞa istivâ etti. Ve Güneş'i ve Ay'ı emri altına aldı. Hepsi belirlenmiş bir süreye kadar akıp gider. İşleri düzenleyip idâre eder. Âyetleri ayrı ayrı açıklar ki; böylece RABBinize mülâki olmaya (ölmeden evvel ruhunuzu ALLAH'a ulaştırmaya) yakîn hasıl edersiniz.” (Ra'd 13/2)

اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Resim---“ALLÂHullezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ ale’l- ARŞ (arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi (şefîin), e fe lâ tetezekkerûn (tetezekkerûne).: O ALLAH ki; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde halketti (yarattı). Sonra ARŞa istivâ etti (ARŞı sevvâ etti, dizayn etti, vechi ARŞta karar kıldı). Sizin O'ndan başka dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?” (Secde 32/4)

هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاء وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Resim---“Huvellezî halaka’s- semâvâti ve’l- ardafisitteti eyyâmin summestevâ ale’l- ARŞ (ARŞi), a’lemu mâ yelicu fî’l- ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mine’s- semâi ve mâ ya’rucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vALLÂHu bi mâ ta’melûne BASÎR (basîrun).: Gökleri ve yeri 6 günde yaratan O'dur. Sonra ARŞın üzerine istivâ etti. Arza gireni ve ondan çıkanı ve semâdan ineni ve orada uruç edeni (yükseleni) bilir. Ve siz nerede iseniz O, sizinle beraberdir. Ve ALLAH, sizin yaptıklarınızı en iyi görendir.” (Hadîd 57/4)

Er RAHMÂNu ale’l- ARŞistevâ.: Tâ-Hâ 20/5; Furkân 25/59..

الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى
Resim---Er RAHMÂNu ale’l- ARŞistevâ.: Rahmân (olan ALLAH) ARŞın üzerine istivâ etti.” (Tâ-Hâ 20/5)

الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا
Resim---“Ellezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ ale’l- ARŞi’r- RAHMÂNu fes’el bihî habîrâ (habîren).: Gökleri ve arzı (yeryüzünü) ve ikisi arasındakileri altı günde yaratan O'dur. Sonra RAHMÂN ARŞa istivâ etti. Öyleyse onu, bundan haberdâr olana (Cebrâil aleyhisselâm'a) sor.” (Furkân 25/59)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH’ta ve RESÛLuLLAH’ta ARŞ'ı İSTİVÂ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

RESÛLULLAH’ta İSTEVÂ.:

ARŞ =>Kur'ÂN-ı Kerîm ve Hadis-i Şerîflerde İlâhî Hükümranlık ve Taht anlamında kullanılan bir terimdir.

Sözlükteki asıl anlamı “yükseklik, yüksek yer ve yüksek şey”dir. Buna bağlı olarak.: “tavan, ev, çadır; ayağın parmaklara doğru uzanan tümsek kısmı” gibi mânalarda da kullanılmıştır. Ayrıca mecazi olarak “hükümranlık, şan, şeref ve taht” anlamlarına da gelir.

* Ebû Müslim el-İsfahânî Arş’a.: “Kâinât binasının çatısı”
(Râzî, XVII, 15)
* Arş’ı taşıyan meleklerle Kürsî arasında nurdan oluşan yetmiş veya yetmiş bin perde (hicâb) bulunur..
(Zemahşerî, IV, 152; Beyhakî, s. 508; İbnü’l-Cevzî, VII, 208; Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensşûr, III, 297, 298; V, 336)
* Arşı’n SU üzerinde olması tamamen mecâzi mânâda olup İlâhî Hâkimiyet ve Saltanatın zorunluluk kanunlarından bağımsız bir tarzda cereyân etmesi demektir..
(Elmalılı Hamdi Yazır, IV, 2759-2761).

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yâ Eba Zer! Yedi göğün Kürsî'ye olan nispeti, ancak geniş düzlük bir arazide (bir çölde) bırakılmış bir halka gibidir. ARŞ'ın Kürsî'ye büyüklüğü/üstünlüğü ise bu geniş düzlük arazinin “halka”ya olan büyüklüğü, üstünlüğü gibidir..” buyurmuştur.
(İbn Hibbân, Sahîh, thk. Şuayb Arnavut, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut, 1993, c. I, s. 76, nr. 79; Taberî, Kurtubî, İbn Kesir, Ayete’l-Kürsî tefsiri; Beyhakî, Esmâ ve’s-Sıfat, h. no:861, 862; Kenzu’l-Ummal, h. no:44158.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH yaratmayı bitirince Arş’ına istivâ etti.” buyurmuştur.
(Zehebî el-Uluv 52.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH sevdiği şeyleri yaratmayı bitirince Arş’a istivâ etti.” buyurmuştur.
(Taberî Câmiu’l-Beyân 607; İbni Mende Kitabu’t-Tevhid 486.)

Resim---Bir adam, İmâm Mâlik radiyallahu anhu’e ALLAH’ın Arş’a istivâsı hakkında.: “Peki, nasıl istivâ etti?” diye sorunca, başını öne eğdi ve kendisini ter bastı. Akabinde.:”İstivâ bilinmeyen bir şey değildir, fakat niteliği akıl ile bilinemez. Ona inanmak farz, onun keyfiyeti hakkında soru sormak ise bid’attır. Ben senin ancak bir bid’atçı olduğunu zannediyorum, dedikten sonra adamın meclisten çıkarılmasını emretti.” buyurmuştur.
(Zehebî el-Uluv 141-14;, Ebu Nuaym Hilyetu’l-Evliyâ 6/325-326; Lalekîi 664; Beyhakî el-Esmâ ve’s-Sıfat 408.)

Resim---İbnu Mes'üd radıyallahu anhu anlatıyor.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "ALLAHu TeÂLÂ, aklı yarattığı zaman ona.: "Gel!." dedi, o da geldi. Sonra.: "Geri dön!." diye emretti. O da geri döndü. Bunun üzerine akla şunu söyledi.: "Ben, kendime senden daha sevgili olan başka bir şey yaratmadım. Seni, nezdimde mahlükatın en sevgilisi olana bindireceğim!." buyurdu..
(Rezin ilâvesi.)

Resim---İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma anlatıyor.: "Mescidde, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in huzuruna girmiştim. (O sırada) Beni Temim kâbilesinden bir grup insan geldi. Onlara.: "Ey Beni Temim, size müjde olsun!." diyerek söze başlamıştı. Onlar hemen.: "Bize müjde verdin. Öyle ise (beytü'l-malden) iki kere bağış yap!." diye talebde bulundular. Onların bu cevâbı karşısında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'ın yüzünden rengi attı. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu ve’s-selâm)'ın huzuruna (Hayber'in fethi sırasında) Yemen halkından bir grup (Eş'arî) girmişti. Onlara.: "Ey Yemenliler! Beni Temim'in kabul etmediği müjdeyi siz bâri kabul edin!." dedi. Onlar.: "Kabul ettik Yâ Resûlullah!." dediler ve arkadan ilave ettiler.: "Biz dinimizi öğrenmeye ve bu (yaratılış) işinin başı ne idi, onu senden sormaya geldik!." dediler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, mahlükatın ve Arş'ın başlangıcını anlatmaya başladı.: "Bidâyette ALLAH vardı, O'ndan önce başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı SU’yun üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra zikr (denen kader defterinde ebede kadar cereyan edecek) her şeyi yazdı." buyurmuştur.
(Buharî, Megazi, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946.)

Resim---Ebu Rezin el-Ukeylî radıyallahu anh anlatıyor.: "Yâ Resûlullah!” dedim, mahlukatını yaratmazdan önce RABB'imiz nerede idi?"
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana.: "el-Ama'da idi. Ne altında hava, ne de üstünde hava vardı. Arş’ını su üzerinde yarattı."
Ahmed İbnu Hanbel dedi ki.: "Yezid şunu söyledi: “el-Am’a, yâni "ALLAH'la birlikte başka bir şey yoktu" demektir."
dedi.

(Tirmizî, Tefsir, Hud (3108).)

Resim---Cübeyr İbnu Mut'im radıyallahu anhu anlatıyor. "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e bir bedevî gelerek.: " Resûlullah! (kuraklıktan) insanlar meşakkate düştüler. Âile efrâdı zâyiata uğradı. Hayvanlarımız da helâk oldular. Bizim için ALLAH'a duâ et, SU göndersin. Zira biz ALLAH'a karşı senin şefaatini, sana karşı da ALLAH'ın şefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem adama şu mukabelede bulundu: "Yazık sana, söylediğin şeyin idrakinde misin ? Sübhanallah!" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sübhanallahları o kadar tekrar etti ki bunun tesiri Ashab'ın yüzünden okunmaya başladı. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sözüne şöyle devam etti: "Yazık sana, mahlukatından hiç kimseye karşı ALLAH şefaatçi kılınmaz. ALLAH'ın şanı böyle bir şey yapmaktan çok yücedir. Bak hele! Sen ALLAH'ın (azametinin) ne olduğunu biliyor musun? O'nun ARŞ'ı, semavâtının' şöyle üzerindedir.-Parmaklarıyla işâret ederek- tıpkı üzerinde bir kubbe gibi. Arş, Zât-ı Zü'L- CeLÂL sebebiyle inleyip ses çıkarır, tıpkı süvârisi sebebiyle atın ses çıkarması gibi." buyurdu.
(Ebu Davûd, Sünnet 19, (4726))

Resim---Ebu Zerr radıyallahu anhu anlatıyor.: "Güneş batarken Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte mescidde idim. Bana.: "Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben.: "ALLAH ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim. "Arş'ın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine.: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenâb-ı HAKk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş, duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu AZÎZ ve ALÎM olan ALLAH'ın TAKDİRidir" buyurdu.

وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Resim---“Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîru'l- Azîzi'l- Alîm (alîmi).: Ve Güneş, onun için istikrarlı kılınan (yörüngesinde) akar gider. İşte bu AZÎZ ve ALÎM olan (en iyi bilen) ALLAH'ın takdiridir.” (Yâsîn 36/38).
(Buharî, Tefsir, Yâ-sîn 1, Bed'u'l-Halk 4, Tevhid 22, 23, Müslim, İman 250, (159), Tirmizî, Tefsir, Yâ-sîn, (4225))

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mahlûkatını yaratmazdan önce RABB'imiz amâda idi. Ne altında hava, ne de üstünde hava vardı. ARŞını su üzerinde yarattı." buyurmuştur.
(Tirmizî, Tefsîr, 11/12. Ayrıca bk. Hûd 11/7.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Güneş battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. Batıdan doğunca insanlar görür ve hepsi de iman eder. Ancak, daha önce inanmamış veya imanın sevkiyle hayır kazanamamış olan hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz." buyurmuştur.
(Buhârî, Rikāk, 40.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Cennet yüz derecedir. Her derece arasında yüz yıllık mesafe vardır. Firdevs en üst derecedir. Dört nehir buradan çıkar. Arş da Firdevs’in üstündedir.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sıfatü’l-cenne, 4..)


Resim HüLâsa-yı KeLÂM.:

وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Resim---“Ve en leyse li’l- insâni illâ mâ seâ.: Ve insÂN için =>ÇALIŞmasından başka bir ŞEYy yoktur!.” (Necm 53/39)


YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.

Resim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi!..


الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“El hamdu lillâhi RABBi’l- ÂLEMîn (âlemîne).: Hamd, âlemlerin RABBi olan ALLAH'adır.” (Fâtiha ½)


...M.M.M. MuhaBBetLerimLe!..


ResimKUL İHVÂNİmResim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön