KIZIMLA SOHBETLER

Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

15 Tatil Ödevim
Aşağıya kardan adam ile ilgili akrostiş bir şiir yazınız.

[*] Akrostiş: Fransızcadan dilimize girmiş bir kelime. Dizelerin satır baş harfleri yukardan aşağıya mana veren edebi yazılara verilen isimdir.[/color]

Resim

KARDAN ADAM

Kar bem beyaz bir şilte gibi
Ak ve krem gibi bir şeymiş
Reklamlar diyor ki ay gibi bir beyaz şilte var
Deniz karla soğumuş
Adamlar işe gidiyorlar bembeyaz arabalarla
Nineler ışıklı camlardan dışarıya bakıyorlar
Annem bizimle kartopu oynuyor
Dudaklarım eğlence ile kıpırdanıyorlar
Al atkını, montunu giy, şapkanı tak
Melekler yapıyoruz kardan


Bedelya[/size][/b]
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

MR.DOG

Oglen 1:30 siralari

Gariban: Bedelya gel bak youtube’e Barış Manço’dan şarkılar koymuşlar.
Bedelya: Ahmet’li şarkıyı dinleyelim ama.
Gariban: Hangisi o? Ha, kul Ahmet’in ceketini diyorsun, hoşuna mı gitti o, onu dinleyelim peki. Onu iyi dinlemek lazım aslında ama sen küçüksün şimdi kul Ahmet’i ve ceketini anlayamazsın. Neyse açtım işte dinleyelim.
Dinliyoruz, evin çift camından ve müziğin sesinden sıyrılarak dışarıdan kulağıma gelen bir gürültü ile irkiliyorum. Sanki dışarıda ki köpekler birbirine hırlıyorlar. Neyse diyorum, biz devam edelim susarlar birazdan. Kale almıyoruz. Müzik bitiyor. Bizim hanım eve geliyor.
Hanım: Yolda gelirken Mr.Dog’u gördüm, başında kan vardı, sanırım çoban köpekleri saldırmış yaralamışlar.
Gariban: Yapma yahu, çoban niye durdurmamış onları, bir yığın kangal kopek, bizimkini hırpalamışlardır şimdi.
Bir saat sonra
Hanım: Ben çocuğu okuldan alıp geleceğim, acil çıkmam lazım.

Gariban: Bırak ben gideyim almaya, yolda markete uğrayıp kestanede alırım. Ateşe atarız akşam iyi olur.
Bahçe kapısını açmaya gidiyorum. Demir kapıyı sürgüleyince bakıyorum ki Mr.Dog yerde. Gelmiş yatmış kapının önüne, kafasından akan kan yeri kızıla boyamış, başını güçlükle kaldırıp gözlerime bakıyor. Ne tuhaf değil mi, insan da hayvanda iletişim kurmak için gözlere ve yüze bakıyor hep. Resulullah sallalahu aleyhi ve sellem bir hadisi şerifinde insanın yüzüne vurulmamasını tenbih ediyor, abdest alırken bile yüze suyu sertçe carpmamak lazım. Bu, insanın yüzünde esmaların çogunun tecelli etmesinden ötürü olsa gerek.
Vah canım, seni tedavi etmek lazım , bir yandan çocuğuda okuldan almak gerek, seni yerinden nasıl kıpırdatırız şimdi, zedelemeden acilen, bilemiyorum. Araba ile geri geliyorum, kalkmıyorsun, ağırsında itekliyemiyorum, tam arabanın önüne yatmışın.
Hanım, çabuk gel, Mr.Dog bizim kapının önüne atmış kendini. Kıpırdayacak gibi görünmüyor, beraber yana çekelim.
Hanım: Tamam ben arabayı çalıştırayım belki ayağa kalkar sesinden irkilir.
Benim yalvar yakar, gel v.s dememe kafasını kaldırıp bakıyor ve tekrar yerine yatıyor bizimkisi. Araba çalışınca sonunda kalkıp kenara çekiliyor, ben Selin’i almaya gidiyor ve hanımı Mr.Dog ile bırakıyorum. Fakat aklımda orda kalıyor. Hayvanlarla ilgili Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin bir çok hadisi şerifi var, bunlar geçiyor aklımdan birer birer. Selin’i alıp hemen eczane’ye gidiyoruz.

Gariban: Kızım sen burada otur ben hemen gelicem. Köpeği ısırmışlar ilaç alacağım.
Selin: Yaa, çok üzüldüm baba.Gariban: Sorma kızım bende üzüldüm haline.

Eczane’de:

Merhaba, sana biraz garip gelecek fakat bizim sokakta yaşlı bir sokak köpeği var, sanırım köpekler saldırmışlar yaralanmış, buna ne sürülür, nasıl tedavi edilir bilemedim.

Eczacı: Abiye şuradan sprey var hayvanlar için anti bakteriyel ondan bir tane verin hemen.
Gariban: Bana birde steril eldiven verirseniz iyi olur, mikrop kapmayalim.
Eczacı: Tabi, buyrun.

Eve dönüyoruz lakin Mr.Dog ortalıkta yok. Yolun aşağısından beliriyor, yavaş yavaş geliyor.
Hanım, bana bir kap su ver, bir de bez parçası, silelim yarasını. Kulağını yırtmışlar, başının bir kaç yerini ısırmışlar. Bir kaç aydır besliyoruz ama başını bir kaç kez okşamak için elimi attığımda, hemen ürküp kaçmış idi. Demek ki insanlardan korkmakta, yaban olduğu için. İnsanlardan niye korkmasınlar ki, ne gelirse başlarına onlardan gelmekte zaten. Doğayı mahveden de onlar değilmi zaten. Ne denizde ne karada girip bozgunculuk yapmadıkları yer kalmadı insanoğlunun. Hayvanlar yalnız açlıktan ötürü öldürürken insanlar zevk için dahi öldürüyorlar. Youtube , zürafa öldürmek için binlerce dolar verip Afrika’ya giden avcıların hayvanları öldürürken çektikleri videolarla dolu . Derman hocamız diyor du. Hamam böceği görür pat diye basarlar üstüne, halbu ki oda hayy esması ile hayyatta. Geçen bir küçük enik gördük yolda tek başına güle oynaya gezinmekte idi. Ne anası var ne babası. Alalım dedik, sorumluluk almak istemedik. Bizim onlara en güzel yapabileceğimiz şey bakamayacak isek hayvanları alıp sonra gönül geçince, zora gelip sokaklara salmamak. Hayvanların da bir psikolojisi var, bazen sokaklarda cins cins köpekler görüyorum, bir yerden salındıkları belli. Filimlerdeki sahnelere özenip hayvan alanlar var, bu pet dükkanları Türkiye’de de moda olmuş, zaten yurtdışında ne görürsek bizim niye yok diye alıp getiriyoruz, düşünmeden.

Neyse sen Mr.Dog’a geri gel Gariban.
Bizimkinin başını tutup yaralarını sildim, lakin sprey’e tahammül edemiyor. Sıktıkça kaçıyor, canı acıyor tabi ama veterinerde değiliz ki uyuşturucu iğnemiz neyimiz olsun. Elimizi ısırabilir riskini geride bıraktık, korkmadan spreye asıldık lakin Mr.Dog iyicene kaçtı gitti köşede durdu. Ne kadar gel dediysek dinlemedi. O da haklıydı kendince, ne bilsin spreyi neyi. Ben eniyisi bezle sileyim yaralarını diyerek son bir hamle ediyorum. Ayakta kanlarını sildikçe bizimki kendisini bıraktı, yere uzandı, başınıda toprağa koydu. Yoruldukmu, hastalandıkmı, öldükmü bize kucak açan, yahut üzerinde dinlendiğimiz yer yine toprak olmakta. Islak bezdeki su yine en iyi ilaç idi! Sağ elimi başı üzerine koyup okşuyorum, bu aslında uzun zamandan beridir yapmak istediğim bir şey idi ama benden ürküyordu, şimdi ise kendini bırakmıştı. Köpeklerin canı yanınca çıkardıkları inleme ile ağlamaklı yatıyordu, başının sıcaklığını avucumda hissediyordum, bu sıcaklığı, hocamı Aksaray’da ziyaret ettiğimde çeşme başında duran meczup kızla yürek yüreğe geldiğimizde ve Somuncu Baba’da bizim meczub Yonus Emre’ye sarılırken de hissetmiş idim. Bir salavat çektim, Fatiha okudum şifa niyetine. Mr.Dog çok sakinleşmişti. Burnundan gelen soluğun ve tepedeki soğuk esen rüzgarın sesinden başka bir ses duyamıyordum ortalıkta. Bir an başını kaldırdı göz göze geldik.

Vah canım, üzülme hiç ses etme sen, biliyorum canım biliyorum
Çobanın kangal köpekleri saldırdı değil mi sana. Ne bileceksin sürünün yoldan aşağı ineceğini. Kızma, onlarda kendi görevlerini ifa ediyorlar, sahiplerine sadıklar.
Biliyorum sokak köpeği olmak da zor, hürsün ama bunun bir bedeli var değil mi?
Ananı babanı bilemedin , sokaklarda oynarken buldun kendini, ne bulursan yedin sokakta, kış oldu kar yağdı üstüne, rüzgarı kuru soğuğu yaşadın, ayazlarda ısınıcak bir yer bir mukavva kutu içinde yattın belki de, son baharda yağmurları yedin yol ortasında sırılsıklam, arabalar vurdu kaldırıma attı dostlarını öldüler, kemik yemek için kurban bayramlarını bekledin, yediklerin için kuyruk sallayıp şükrettin Rabbına , dört çevredeki mahallenin köpekleri kendi mıntıkalarını korumak için saldırdılar, sana ekmek yeme fırsatı bile vermediler değil mi!.. Ne yaptın ki sen onlara! Köylülerin çocukları taş attılar, insanlar senden korkup sana sopa salladılar, ben bile spreyle canını yaktım değil mi? Belki başını hiç okşayan da olmadı senin. Pis dediler, pire vardır dediler okşamadılar seni. El sürmeyin çocuklar mikrop kaparsınız, elinizi ısırır dediler. Tüylerin diken dolmuş, biliyorum dikenli tarlalarda geceliyorsun bazen. Yaşlılıkta geldi çattı, eskisi gibi hızlı kaçamıyorsun artık diğer köpeklerden, ne de onlarla başa çıkacak halin var artık. Ne zor sokak köpeği olmak!..

Mr.Dog: Niye besliyorsun beni, ben diğer çoban köpekleri gibi de değilim, sana da bir faydam yok, birde bana yemek veriyorsun. Buna çok şaşırıyorum doğrusu.

Gariban: Bilmiyorum, hiç düşünmedim bunu, içimden öyle geldi, sebep mi arıyorsun? Beni besleyenin rızası için, sen köpeksin senin Rabbına bir isyanın yok, hep şükretmektesin, akıl bana verilmiş hayat bazarında, bense onu parlatmak yerine kirletiyorum, tevekkül ve şükürden de noksan yaşıyorum zaman zaman, isyanlarda olduğum anlar olduğu halde Rabbım benim rızkımı yine veriyor,El-Vehhab O. Hava hiç eksik olmuyor ciğerimden bak, bedenimde yaşayan her hücreninde rızkını veriyor Allah, beleşinden dünyaya getiriyor, beleşinden yaşatıyor bak, Ahlakullah bu, Ahlakullah ile ahlaklanınız diye bir hadis var dı, o zaman seni besleyen ben değilim, ben öyle davranırsam benim elimle besleyen yine O seni. Sen eniyisi beni görme, ben deyince işler karışıyor bak. Ben dedin mi seni içerden parçalayan bin bir kurt çıkıyor ortaya. Kim diyor “ben” diye? Benlik iddiasında bulunan kim ?

قَالَ مَا مَنَعَكَ اَلَّا تَسْجُدَ اِذْ اَمَرْتُكَ قَالَ اَنَا خَيْرٌ مِنْهُ خَلَقْتَنٖى مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ طٖينٍ

Kale ma meneake ella tescude iz emartuk, kale ene hayrum minhhalakteni min nariv ve halaktehu min tîn: Sana, buyurdu: «emrettiğim halde secde etmemene mani' ne oldu?» ben, dedi: ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın [Araf Suresi, (7/12)]

Sen şimdi dinlen, yaraların iyileşsin, karnın acıkınca yine gel…
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen tamersah tarik »

-Baba, bugün mağaradaki adamlar var ya, onları anlattılar, neydi?
-Ashab-ı Kehf...
-Hah işte onlar, köpekleri vardı, neydi adı?
-Kıtmir...
-Hah, nesilleri tükendi mi acaba?
-...
-Ben de Kıtmir olucam...
-Neden kızım?
-Mübarek hayvanmış, mağaradakileri korumuş...hani köpekler evde beslenmezdi?
-O başka ama...
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

:) Tarik can mesajını yeni gördüm biliyorsun ben sitede biraz yavaş hareket ederim Halim can bu özelliğimi çok takdir eder hehe :)

Harika bir konuşma olmuş can. Yine 12'den vurmuş maşaaallah.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

GÜLLERDE AĞLAR

garibAN: Kızım annene sor bakalım, bahçe makası neredeymiş?
Bedelya: Al dada annem buldu makası.
garibAN: Sağol kızım.
Bedelya: Ne yapacaksın makasla?
garibAN: Gülleri budayacağım.

10 dk. sonra.

garibAN: Kızım gel şu dikenli dalları çek sırtımdan. Ama dikkat et eline batmasın dikenleri, bir de titizlikle tut da ceketimi yırtma.
Bedelya: Nasıl oldu bu ?
garibAN: Bak şimdi kızım bu sarmaşık gülleri budadığın zaman dikenli dallar gelir böyle elbisenin koluna dolanır. Sen kesmek isterken o sana mani olmak istermiş gibi. Bu haliyle hakk yolunda yürümeye çalışan sabırsız dervişin hali gibidir. Sen onu zayıflatan bazı ince dalları kısımları kesersin ki kökü güçlensin, gövdesi kalınlaşsın, o da habirem basar yaygarayı. Yapma diye sana mani olmaya çalışır, kesme der feryat eder. Bak elimi kanattı. Kesen ele batırır dikenlerini. Rabbin imtihanlarına karşı Rabb’a diken batırmaya çalışırız bazen. O bize der ki Kur’an’da:

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَىْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرٖينَ

Ve le nebluvennekum bi şey'im minel havfi vel cui ve naksim minel emvali vel enfusi ves semerat, ve beşşiris sabirîn:
çaresiz sizleri biraz korku, biraz açlık, biraz maldan, candan ve hasılâttan eksiklik ile imtihan edeceğiz, müjdele o sabırlıları
[Bakara (2,155)]


لَا يَسْپَمُ الْاِنْسَانُ مِنْ دُعَاءِ الْخَيْرِ وَاِنْ مَسَّهُ الشَّرُّ فَيَؤُسٌ قَنُوطٌ

La yes'emul insanu min duail hayri ve im messehuş şerru fe yeusun kanût:

İnsan hayır istemekten usanmaz da kendisine bir şer dokunuverirse hemen ümidi keser, ye'se düşer [Fussilet , (41/49)]

فَاَمَّا الْاِنْسَانُ اِذَا مَا ابْتَلٰیهُ رَبُّهُ فَاَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبّٖى اَكْرَمَنِ

Feemmel'insanu iza mebtelahu rabbuhu feekremehu ve na'amehu feyekulu rabbi ekramen:

Amma insan, her ne zaman rabbı onu imtihan edip de ona ikram eyler, ona ni'metler verirse, o vakıt rabbım bana ikram etti der [Fecr (89/15)]


وَاَمَّا اِذَا مَا ابْتَلٰیهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبّٖى اَهَانَنِ

Ve emma iza mebtelahu fekadera 'aleyhi rizkahu feyekulu rabbi ehanen:
Amma her ne zaman da imtihan edip rızkını daraltırsa o vakıt da rabbım bana ihanet etti der. [Fecr (89/16)]

Olsun ama biraz vır vır ede ede etmemeyi öğrenecektir insan inşaeALLAH. Hadi git desen nere gidecek ki zaten. Annem derdi hep bak gelin evlenmiş ata bindirmişler habirem ağlıyormuş yolda. Sormuşlar ne diye ağlıyorsun diye. Gelin: “hem ağlarım hem giderim” demiş. Arkada baba-ana evini bırakıyor, bir takım bağlar var kesilen, öbür taraftada evlilik var, yeni bir evre , yeni bir yaşam, analık, eşlik v.s mutluluklar. Ne etsin bağlar kopunca ağlıyor tabi ama sonucuda görüyor bir taraftan. Derviş’te biliyor bunun mutluluğa gittiğinide bir türlü güç yetiremiyor kesilenlere. Ama Hz.Rumi (k.s)’de hamama yıkanmaya gelenlerden bazılarına “hemen ilk kesede bağırıyorsun” diyor. Yılan gibi olmak lazım, zamanı geldi mi derisini toptan bırakıyor mubarek.

Rabbul Alemin muhteşem bir rençber. Bahçenin güllerini budar, onlara bulaşan haşerattan onları kurtarır, diplerini kabartıp gübreler ve harika güller yetiştirir.

Al bakalım bu gonca da senin olsun. Rüyalarında gördüğün siyah güller gibi değil ama al bakalım suya koy açsın . Sana ilk çiçek veren adam baban olsun . Bunları soğuk yakıyor zaten, içerde ölmeden açsınlar. Senin gördüğün o siyah güller var ya onlar hep açarlar kızım…


(Bizimki düşünüyor şimdi, çiçek bilgilerini gözden geçiriyor )

garibAN
19 ARAlık 2014
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen tamersah tarik »

-Baba herşey Allah'a bağlı biliyomusun...
-Nasıl oluyormuş kızım hele bi anlat
-Mesela şu gece lambasının prize girecek uçları olmasa yanmaz...Uçları olsa priz olmasa gene yanmaz...
-Evet kızım prizde ceryan olmasa gene yanmaz... ceryanı getirecek direkler olmasa gene yanmaz
Elektrik üretilmese yanmaz...İşin aslı demek ki elektrikte...
-Evet baba...
-Nasıl buldun kızım bunu kim dedi sana
-Kim bulacak babaaa ( sen de bi hoşsun der gibi) kendim düşündüm buldum
-............
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

garibAN: Kızım sana okulda insan vücudu ile ilgili ders verdiler mi?
Selin: Çok az dada.
garibAN: Hangi organları öğrendin? Kalp ne yapar kızım ?
Selin: Kan pompalar dada.
garibAN:Böbrek ne yapar peki?
Selin: Onu bilmiyorum.
garibAN: Akciğerler ne yapar?
Selin: Havayı temiz alır kullanır sonra karbondioksit olarak dışarı atar .
garibAN: İyi kızım, gördün mü bak kalp deyince çocukken bile biliyoruz da büyüyünce görmezden geliyor insanlar. Sen kalbini hiç unutma emi inşaeALLAH.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

İnsan yeri gelir böyle, basamağa çöker kalır
İçi içine hiç sığmaz, bir refahlar bir daralır
Ağlasa göz yaşın dökemez, gülse gözlerinin içi gülmez
Ne yaptığını bilemez, aklını başından alır…
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

İçi oyuncakla dolu, renkli bir kovaysa dünya ,
İşte bıraktım kenara , durmuş öyle bakıyorum
Sağda gelincik tarlası, önde dönüş yok (No Turning) tabelası
İşte daldım deryalara, söyle neyi arıyorum ?
garibAN
22.01.2016
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

KIZIM

DIŞ GÜZellik yaprak gibi
Bir gün gelir kurur kızım
İÇin SUlayıp yeşerten
Dâim diri durur kızım..

*

İstasyonda durur tren
Kimi iner kimi biner
Pencereden geçip giden
Sûretler insanı dener..

*

Tutamazsın geçip giden
Tarlaları binaları
Elin atsan camda kalır
Hepsi hayat dekorları..

*

Hakkın ipini tek tutan
Dışından içini görür
Camın ardını karartır
Ayna eder kendin görür..

*

Kendin bilmek esas olan
Bir bilmece gibi insan
Gece gibi gündüz gibi
Kare kare çözer her an..

garibAN
Kamilköy-17.08.2016
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

AHSEN

Dertlerin ZEVK eden zevkin alıyor
Dertlerin DERT eden dertten ölüyor
Ahmak olan oyalanıp kalıyor
Âşıklar Can Dağın aşıyor Ahsen!..

*

Ne çıkar kör köre kandilin tutsa
Binbir hayal ile Aklın uyutsa
Bir KÂMİL bul aradığın umutsa
El alan başını kaşıyor Ahsen!..

*

Gün gelir ateşin yakılır gülüm
Rahmetle erinir akılır gülüm
Zehir mi Zemzem mi bakılır gülüm
Herkes testisini taşıyor Ahsen!..

*

"Ben de BEN!" dediğin ASLı bir nefes
Madde-Mânâ sınırında.. Sûrda SES
Özünün emrinde her şeyle herkes
SEVen SEVdiğiyle yaşıyor Ahsen!..

*

Sözüm zor duyarsın kulak burmadan
Mânâ Mızrabıyla gönlün vurmadan
Sular gibi gece-gündüz durmadan
İnsanlar ölüme koşuyor Ahsen!..

*

ÖZ kaynarsa rahmet saçar dîdeler
TEVHİDin tamamlar kalble mideler
Yetmişinde bebe kalmış dedeler
Beşikte mezarın eşiyor Ahsen!..

*

Kalbim köşesinde Kehribâr Kızım
Kul İhvanî Kıtmîr Latif Yıldız’ım
HAKK'ta, HAKK'tan, HAKK'a HAKK ile sızım
Kendi ateşinde pişiyor Ahsen!..

Kulihvani
11.01.96 20:35
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

garibAN: Bedelya kızım geçen gün okuduğun Paul Cohelo’nun Simyacı kitabının özetini çıkardın mı ? Bir gecede okudun o kitabı ve ne anladın ? Ne hissettin kitabın sonunda.
Bedelya: Evet okula öğretmenime özeti gösterdim şu şekilde bir özet çıkardım:
SİMYACI
Bu kitap hakkındaki düşüncelerimi anlatsam sadece kitabı beğendiğimi söylemiş olurum, bunun üzerine neden okumalıydım desem işte bunu anlatacağım, çünkü kitap hakkındaki düşüncelerim, kitabın bana öğrettikleri şeylerdir. Hikayedeki “simyacı” karakteri babamın din hocasını anımsatıyor, bunu da örnek olarak gösterebilirim ve düşünüyorum ki bu kitaba hayatı benzeyenler elbetteki doğru yoldan gidiyorlardır. Kitabın öğrettiği gibi simgeler (işaretler) hep doğrudur ve öğreticidir.
Kendimi Santiago (delikanlı)’nun hikayesine uyarmış gibi buluyorum hayatımı. Simgeleri hayatım boyunca hep takip edip yeni anlamlar kavramışımdır, bu kitabı okuyunca da tek olmadığımı anladım. Ama en iyi şey bu kitabın da bir simge olması, yoksa doğru yolda gittiğimi farkedemezdim.
Bundan birkaç gün önce hep ALLAH’a dua ettim, yanıldığımı hissettim , çünkü kaybolduğumu hissettim, doğru yolda gidiyor muyum diye sordum ama yanıt gelmedi. Ama simge geldi, simgeleri de ALLAH yarattığı için cevabımı aldım ve gururluyum, ve hikayedekilerin hepsi doğru “hayat kendi kişisel menkebini (yolunu) gerçekleştirmek isteyen birilerine daha cömerttir.” Etrafımdakilere yaşadığı zorluklar yüzünden acıdığım zaman hep bu sözü düşüneceğim. Benim kişisel menkebim insanlara doğru yolu göstermek ve örnek olmaktır, başka hiçbir şey değil, ne para, ne ünlü olmak , hepsi değersiz. Bu kitabı bir simge olarak değerlendiriyorum.


garibAN: Güzel Kızım , site de böyle bir alan açmıştık sizler için ama zaman içerisinde kopukluklar oldu, hayat şartları bizi ara vermeye itti, biz de bunu ihmal ettik. Zaman geçti büyüdün ve şimdi daha iyi anlayabiliyorsun bazı şeyleri ve bu kitabı yorumlayışından da bunu görebiliyorum. Bu kayıp zaman dilimi için senden özür dilerim. Dediklerin çok doğru ve ben de bunlara biraz eklemeler yapacağım.

Kuran-ı Kerim’imizde ALLAH c.c. vahiyle indirdiği kelamına “ayetler” diyor.
الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ ﴿٦٩﴾
Ellezîne âmenû bi âyâtinâ ve kânû muslimîn(muslimîne).
1. ellezîne : o kimseler, onlar
2. âmenû : âmenû oldular, hayattayken Allah'a ulaşmayı dilediler
3. bi âyâti-nâ : âyetlerimize
4. ve kânû : ve oldular
5. muslimîne : teslim olanlar, müslümanlar

Benim âyetlerime iyman edip de halîs müsliman olan kullarım
Zuhruf Suresi (43/69)

Arapça ayet kelimesinin bir anlamı da işaret demektir. İnsan hayatı boyunca işaretleri sezinler hisseder. Fakat hayatta o kadar çok işaret vardır ki insan aklı bunları doğru okuyamazsa veya yanlış anlamlar çıkarırsa falcıların olduğu gibi hareket ederse , o zaman da aklı kendi heva ve hevesinin doğrultusunda manalar çıkarır ve kendi kendisini tuzağa düşürür ve yanlış anlamlarda onu doğru yoldan saptırırlar. Bu yüzden insanın doğru yolda ilerleyebilmesi için ve sezdiklerini doğru değerlendirebilmesi için akıl gözlerine iki gözlük camı takması lazım. Birisine biz Kelamullah, diğerine Resulullah (s.a.v) demekteyiz. Rahman ve Rahim mercekleriyle euzu billahimi neşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim diyerek okumaya başlamalıdır ki akıl gözleri doğru görsün. Değil mi?

Bedelya: Eveeet!
garibAN:
Bu tıpkı şunun gibidir, bir insan çıplak gözle denize dalar ve suyun derinliklerinde kuma ulaşınca orada bir şey bulur ve bunu istiridye yahut renkli bir midye kabuğu zannederek alır ve suyun dışına çıkardığında bir bakar ki canı yanmış. Çünkü koca bir pavuryayı kapmış, pavurya da kıskacıyla adamın İŞARET parmağını sıkıştırmış!..Adam feryadı figan etse yeri dir değil mi?

Bedelya: Doğru.
garibAN: Halbuki deniz gözlüğü giyseydi, denizin dibinde onu daha net görürdü. Aha işte bazen insanda hayattaki işaretleri yorumlarken doğru şekilde görmek için göz merceklerini kullanmalı ve onlarla doğru görmelidir. ALLAH’ın apaçık ayetleri insana vahy yoluyla gelmiş en üstün ve en harika işaretlerdir. Bunu unutmamalıyız. İnsan böyle yaparsa doğruyu görür ve aklı olgunlaşınca da doğruyu gösterir, insanlara iyi örnek olur. Bunu ALLAH için Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin bir hizmetçisi olarak yaparsa, o zaman senin de dediğin gibi ne para ne ün için yapmamış olur ve başsız ayaksız bu yolda bilye gibi döne döne gider…
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Selin: Baba Cumhuriyet konulu şiir yazmam lazım ev ödevi için, senin şiirin iyi bana yardım eder misin ?
garibAN: Olur kızım , o zaman şöyle diyelim , geçen sefer İnşirah kelimesinin üzerine soru sormuştun , bu kelimede bir operasyon vardı, ameliyat gibi ve bu ameliyat neticesinde sorunlu bir şeyler aktı gitti ve ardından yerine güzellikler ve ferahlık hasıl oldu. Cumhuriyette kurulunca , insanların tüm çaba çileleri çiçek açtı değil mi? Savaşlar ve zorlukların üzerine açan bir çiçek gibi oldu. O halde şöyle diyebilir miyiz :

Fedakârlık, vefa, çile, vatan uğruna dökülen kanlar,
Can oldu milletimize, hayat buldu cumhuriyet,
Şehitler kayıp değil!.. Hakk’a dönüp gayb oldular,
Kokuları halka döndü, tecelli buldu hürriyet…


garibAN
27.10.2018 SPR'da
Resim
Kullanıcı avatarı
Hilmi
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 95
Kayıt: 07 Mar 2008, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Hilmi »

Gariban kardeş

Yukarıdaki “Simyacı” ile ilgili bir şey vardı aklımda çok uzun süredir. Başlığa uygun olmasa da konu ile ilgili olduğu için buraya yazıyorum. Öncelikle şu iki alıntıyı oku:

“Gerçekte kendi Kişisel Menkıbesini yaşayan kimseye karşı hayat cömerttir,"

“It's true; life really is generous to those who pursue their destiny

Birincisi kitabın Özdemir İnce tarafından yapılan Türkçe çevirisinden. İkincisi ise kitabın İngilizce çevirisinden. Kalın harflerle yazdığım kelimelere bakalım. Paulo Coelho biraz dindar katolik bir Brezilyalı. Onun orjinal metinde destiny’nin Portekizce’sini kullandığını tahmin ediyorum. Ama kitabın Türkçe çevirisinde destiny’nin birinci anlamı olan ve tek kelime olan “kader” yerine, üç kelimeden oluşan “kendi kişisel menkıbesi” kullanılmış. Yazar ve çevirmen Özdemir İnce’ nin cibilliyeti hakkında buradan atıp tutmayacağım. Merak eden varsa Hürriyet’teki eski köşe yazılarını bulup okusun. Bir insan, işini hayatını kazandığı işini kötü yapacak kadar bir şeylere düşman olmamalı. Allah bizi ona benzetmesin.
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Hilmi Can,
Es Selam, aynen senin gibi Paulo Cohelo'nun İngilizce çeviride kullanılan kader kelimesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Menkeb kelimesi yol manasında kişinin kendi yolunu takip etmek manasında kullanıldığından kişinin kendi yolu İngilizlerin argo deyimiyle either my own way or highway tarzı düşünülüp okuyucuda "bireysel" yol hissiyatı yani benim yürüdüğüm ve çizdiğim yol doğrudur, sezgilerimle bir yardıma ihtiyaç duymadan giderim gibi bir düşünce uyandırmaktadır. Bende bu sebeple kızım bunu yanlış anlamasın diye Kelamullah ve Resulullah sallallahu Aleyhi ve Sellem'i yol göstererek onun doğru düşünmesi için ona örnekler verdim.
Çeviri hassasiyet gösterilmesi gereken ve sorumluluk yükleyen bir iştir. Gır gır gır çeviri yapan kişi metni çarpık bir yola sokar. Özellikle manevi eserlerde buna çok dikkat etmek lazım.

Es Selam ve Sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

gariban: Kızım ne dersi çalışıyorsun?

Selin: Türkçe baba.

gariban: Anlayamadığın bir şey var mı peki ? Yardım edebileceğim bir şey ?

Selin: Şu soruyu sormuşlar. Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye şöyle dediği rivayet edilir:
"Ey oğul, artık Beysin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize hoşgörmek sana, anlaşmazlıklar bize, adalet sana, haksızlık bize, bağışlamak sana. Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allah yardımcın olsun."
Burada Şeyh Edebali bir devlet adamının siyaset, savaş taktikleri v.b. bir çok şey bilmesi gerekirken neden bunlar yerine bu vasıfları özellikleri Osman Gazi’ye önemle tavsiye etmektedir? İnsanı yaşat ki devlet yaşasın derken neyi kastetmiştir ?

Gariban: Kızım Şeyh Edebali bir erendir iki gözlüdür, hem içerden hem dışardan görür, sadece dışarıya bakmaz!.. Bir devlet adamında olması gereken insani vasıfları (metanet, gönül alma, sabır, hoş görü, hakkaniyet, bağışlama v.b.) insan kendisinden çiçek gibi açtırmaz bu vasıflarla vasıflanmazsa, ne kadar savaş taktiği de bilse, bileği kılıçta usta ve güçlü de olsa, ne kadar zeki de olsa sonuçta bir devlet yönetmek için insanları kazanmak onlara komuta etmek ve liderlik etmek durumundadır .

Halk, devletin tabanıdır, yapı taşlarıdır ve taban güçlü olmazsa çöker, bu yüzden insanları kazanmak gerekir. Bu ise insani vasıfları kendinde toplayarak ve halka aşılayarak olur, bu özelliklerle insanlar kazanılır bir arada tutulur ve devlet yaşatılır. Şeyh Edebali (k.s) “ İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” derken , Münir Derman (k.s) ise "insanı İNSAN İNSAN" eder demektedir. Bu iki söz birbirine benzer. Burada Şeyh Edebali (k.s), ortadaki büyük harfli insan olup, Osman Gazi ise baştaki küçük harfle yazılan insan iken Şeyh Edebali(k.s)’nin sözleriyle sondaki büyük harfli İNSAN olmuştur. Şeyh Edebali İNSAN’ı yaşatmış ve Osman Gazi’yi İNSAN etmeye çabalamıştır ve bu sözüyle devletin yaşamasına sebep olmuştur. Bu söz tabandaki tüm yapı taşlarına kadar işleyerek gider. Osman Gazi halkı taşır, Edebali ise Osman Gazi’yi taşır ve Edebali’yi ve herkesi ve her şeyi de, RESÛL-ALLAH taşır kızım, bunu unutma!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

2018 yılında bir gün.

Selin: Derslerim bu yıl zorlaşmaya başladı.
garibAN: Evet kızım zaman geçtikçe akıl olgunlaştıkça müfredatta ağırlaşır ama bir şey öğrenmezsek daha sonraki yıl daha da ağır olur. Biliyorum çok başarılısın fakat derslerinde zorlandığın bir kısım var mı ?
Selin: Bazen metinleri anlamakta güçlük çekiyorum.
gariban: Aynı paragrafı defalarca okuduğun ve tüm şıkların doğru olduğunu düşündüğün bir durum mu yaşıyorsun ?
Selin: Evet.
garibAN: Bu bende de var kızım bu yüzden hep edebiyattan orta almışımdır ve sayısal derslerimden ise daima yüksek not almışımdır. Sence bunun sebebi nedir?
Selin: Bence derin düşünüyoruz ve çok fazla mana çıkarıyoruz konudan da ondan.
garibAN: Hımmm! Bu ilginç, bu aynı zamanda benim de tespitim fakat bu tespiti 30’larıma doğru yapmıştım ve senin bunu çok erken yaşta görebilmen güzel bir şey, bu beni şaşırttı doğrusu. Bazı insan derine dalar ve derin şeyler bulabilir ama yeri geldi mi yüzeysel bakmayı da bilmek gerekir. İkisi de yerli yerinde kullanılan anahtarlar gibidir. Taş içinde çelik içinde delik delebilen ayrı ayrı matkap uçları vardır, her birini yerli yerinde kullanmak lazım yoksa pahalı bir ucu heba edebilir insan değil mi?
Selin: Ben bu aralar bazı şeylerden çok korkuyorum.
garibAN: Neden mesela ?
Selin: Okuldaki arkadaşlarım bana cinlerden bahsetti ve ben onların bahsettiği tespitleri kendimde görüyorum ve bundan dolayı bende kendim bundan etkilendiğimi düşünüyorum.
garibAN: Nelerdir bu etkiler ?
Selin: Mesela birisinin beni izlediğini sezinliyorum dişlerimi fırçalarken ve kapıdan dışarıya odaya doğru bakıyorum. Bir başka şey de karanlıkta yatmaktan korkuyorum.
gariban: Kızım, dar bir yerden dışarı bakarken sen sabit duramadığın için başını çevirirken yahut hareket ederken göz ucuyla dışarı baktığında dışarıdaki cisimler sanki hareket ediyormuş gibi gelir sana halbuki hareket eden sensin , bu gözün yanılgısıdır ve dışarıda olan hareket hissi sana dışarıdan izleniyormuşsun gibi bir his verir. İnternetten araştırırsan cinlerle ilgili insanların bu şeyler sizde görülüyorsa cinler hanenize musallat olmuştur dediği o kadar çok şey mevcut ki, bunları okuyunca bunlardan birisinin olmadığı bir insan göremezsin çünkü herkeste olan genel sorunlar bunlar ve liste o kadar kabarık ki insana bunların isabet etmemiş olmaması imkansız. Bununla birlikte onlarla ilgili mesnetli bilgi de çok az iken insanların uydurduğu o kadar şey var ki , bunları nasıl bulmuşlar inanamazsın. Karanlıktan ben de çocukken korkardım. Bu çocukların çoğunda vardır. İnsanlar bazı şeylerden korkmayı ayrıca bir eğlence konusuna döndürdüklerinden on binlerce korku filimi çevirmekteler. Cin kelimesi can gibi cennet gibi kelimelerde örtülü manası vardır. İnsanlar örtülü şeyler hakkında örtüyü kaldıramadıklarından merakla bir çok doğru olmayan şeyleride türetirler. Bu yüzden her duyulana inanmamak lazım. Korkuyorsan Ayet el Kursi’yi , Nas Suresini yahut Felak suresini okursun. İnsan görmediği şeylerden, kaynağına karşı çaresiz olduğu, kontrolü altına alamayacağı şeylerden korkar. Bu yüzden tek yapabileceği şey ALLAH'a sığınmaktır, bunu da dua ile yapar, ALLAH c.c. herşeyi görür ve herşeyi bilir.

Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Aziz Kardeşim,
Bugün işyerimde hocamızın kızı Ahsen can'a yazdığı şiiri okuyordum, o şiirler beni çok etkiliyor, mıknatısın alanına giriyorum hemen. Ahsen , Bedelya, Selin, Meriç hepsi kızlarımız, oğullarımız, çocuklarımız. Baba olarak insan duygulanıyor. Çerkezköy'den Ahmet diye bir arkadaşımız kokulu bir gül verdiydi, terasa ekmiştim, yağmuru yemiş tomurcuklar gonca olmuş, kokulu güller açmış, tabi dibine böcek gelmiş döşemiş bitleri, onları temizledim, gülleri kokladım.
Kızım kızım derken bir kaç mısra geldiydi, kızlarımızla devam edelim dedim, HaYY'de BiRREE!.

Benlik Dağında kaldıysak susuz,
Herkes haksız olur, biz kusursuz,
Bedenin kuluysak koskoca buzuz,
Erirsek Derya'da damlayız kızım...

Sayfa sayfa kitapları tarama,
İslâmdan başka dinler arama,
İstersen BİR BİLene sor ama,
ALLAH indinde başka DİN yok kızım...

Çiçeği-Leşi ayıran kokusu,
Kendin bilmeden çözülmez ilmin dokusu,
İlim-İrada-İdrak-İştirak RABB'ının "OKU"su
Peynir gemisi lafla yürümez kızım...

Eşya-Olay-Zaman-Zannın düzerler,
İnce elekten süzüm süzüm süzerler,
Âşıksan derin yüzerler,
Post diye önüne sererler kızım...


23.06.21 Kumburgaz 21:38


...M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

ResimgaribÂNResim
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Bedelya : Baba, Kur'ÂN da Kur'ÂN'a dair farklı seviyelerde veya farklı anlamlar çıkarmayı anlatan âyet ve âyetler neydi acaba ?

garibAN: Geçen bir mısra attım sitede , şöyle diyordu:


Ham aklına güvenipte, sakın zann peşine düşme,
Kur'ÂNı indiren O'dur, şüphe ile can çekişme,
RABBımız katından de, fitne uğruna didişme,
Yanılırsın dikkat et, onda müteşâbih*, âyetler VARdır…


Âl-i İmrân 7.âyet.:

هُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ في قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاء الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاء تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الألْبَابِ

Huvellezî enzele aleyke'l- kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummu'l- kitâbi ve uharu muteşâbihât (muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâe'l- fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh (illâllâhu), ve'r- râsihûne fî'l- ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulû'l- elbâb (elbâbi).

O'dur indiren sana bu muazzam kitabı: bunun bir kısım âyatı vardır muhkemat: onlar «ümmü'l-kitab» ana kitab, diğer bir takımları da müteşabihattır, amma kalblerinde bir yamıklık bulunanlar sade onun müteşâbih olanlarının ardına düşerler: fitne aramak, te'vilini aramak için, halbuki onun te'vilini ancak ALLAH bilir, ilimde rüsuhu olanlar da derler ki: amennâ hepsi RABBımızdan, maamafih özü temiz olanlardan başkası düşünemez.

müteşâbih.: Birbirine benzeyenler. * Fık: Mânâsı açık olmayan âyet ve hadis. Kur'ÂN-ı Kerim'in ve hadislerin mecazî mânâlara gelen ifadeleri. "Muhkem" olmayan âyet veya hadis. * Zâhirî mânâsı kastedilmeyen ve teşbih ve temsil yoluyla hakikatlerin beyânında kullanılan ifade.

Bedelya : Bir de bir şey soracağım, Te'vilini aramak demiş ya bunu herkes bir şekilde yapmaz mı? Âyetlerin anlamları nasıl farklı çıkabilir yoksa? Biraz saçma bir soru ama düşüneceğim bunu. Demek istediğim şey bakış açısında farklı bir istem yok mu aynı zamanda? İnanç olarak istem? Saf olarak mesela 7 farklı anlam nasısl çıkar eîin olamadım ondan . Ya da başka bir şey mi denilmek istenmiş ?

garibAN: Güzel kızım insan aklı sınırlı kapasitede anlayış sahibidir. Algılarımızda beş duyumuza dayalı olarak bunu sınırlandırmakta, nefislerimizdeki egoist, bencil anlayışlar insanoğluna bazen çelme takıp yanıltmaktadır. Bu yüzden Zannetmek denilen bir husus meydana gelir. Dini çürütmek isteyen ve inkar eden insanlar "bazı ayetlerde kastedilen bakın budur, buradan şu mânâ çıkıyor, bu ne biçim anlayış, Kur'ÂN'ın Tanrısı böyle mi söylüyor, bu uydurmadır v.b." cümlelerle âyetleri çarpıtarak kullanıp bu zanlara düşerek hem kendilerini hem de toplumun aklını yanıltmakta ve hem kendileri şüphe içinde ve başkalarını da kitap hakkında şüpheye düşürmeye çalışmaktadırlar. "ALLAH falan yok, bunların hepsi uydurma, sadece bilimle gideriz biz, sadece akılla ilerleriz, bu ayetlerin ise akla uyar bir tarafı yoktur, bu din hususunu yeryüzünden kaldırmak gerekir, din ve kitap yüz yıllardır savaşların ve düşmanlıkların sebebidir!" gibi cümlelerle kitaba hücum etmektedirler.
Bir âyette ZANN kelimesi kullanılmakta,
"Onlar zannederler fakat zannın çoğu çürüktür" buyrulmaktadır. Zaman içinde kişi aklını olgunlaştırıp, nefsini de terbiye etmeye devam ettiği müddetçe kalbindeki kötü niteliklerden kurtulmaya başlar ve anlayış olarak da olgunlaşıp daha ileri seviyelere gelir. Nefsini poh pohlayan onu temizlemeyen, kalbindeki kirleri arındırmayan insan, kendi aklını da kendi kalp hastalıklarının, kendi nefsani arzularının hizmetinde kullanır, böyle bir kafanın da Kur'ÂN'a hücum etmemesi düşünülemez, o kendisine ters düşen her şeye karşıt olur. Anlayışı da o doğrultuda olur ve kendisini kandırır.

Aksini yapıp inanarak iman ve aklı birleştiren kimsenin kalp temizliğine girişen kimsenin görüşleride keskin olur, bu ayette ilimde rasih olanlar böyle kişilerdir. Burada ALLAH'a yakınlığı artmış RABBıyla BİZ BİR İZ bileliğine erişmiş kişilerdir bunlar. Bu kişilerde ALLAH'ın el-Alîm olduğunu bilip bazı sırları görürler, özleri temiz olduklarından bu ayetlerin mânâlarını bilirler ve.: "Bu âyetlerin hepsi RABBımızdan'dır!" der onları teyid ederler, "biz iman ettik" derler. Fakat karga bülbülün sırrını bilmez kızım. Herkese her şey açılmaz. "Ağyârına mâni' efradına câmi" diye bir tâbir vardır.

ALLAH' Bir âyette
"Şâyet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz katılarak (mürekkep olsa) yine ALLAH'ın sözleri (yazmakla) tükenmez, şüphesiz ki ALLAH mutlak galip ve Hikmet sahibidir." (Lokman, 31/27)" buyruluyor. Bu şu demek noktadan noktaya doğru sonsuz kombinasyonlarda açılımlar yapan ve sürekli tazelenen bir anlamlar denizinin içinde yüzüyorsun.

Kişinin öğrendikçe ilmi/bilgisi artar fakat idrak etmek başka bir şeydir. İdrak etmek uygulayınca olur, irade gösterince olur. Sana yüz kişi anne olmanın ne olduğunu anlatsa anne olmadan onu anlayamazsın. Bir çocuk doğurmadan anneliği idrak edemezsin. Akıllarımız da olgunluğa zamanla erer fakat ahlakî olgunluklar sağlanamadıkça hafızamızı bilgi ile ne kadar doldurursak dolduralım bu bilgi bizi kurtaramaz. Ayrıca bazı âyetlerde âhiretten ve başka bir yaşama dair açılacak bir kapıdan söz ediliyor. Bir tırtıl ağaç dallarında gezinir yer içer sonra koza içine yatar, zamanla kozasını deler ve kabını orada bırakır kelebek olur. Ona kelebek olmayı ne kadar anlatsaydın, onu anlayabilir miydi ? Bu âlem içinde yaşayan insan, koza içindeki tırtıl gibidir, kozadan ölü mü doğar yoksa canlı mı çıkar bu onun yapacağı tercihlere bağlıdır. Tırtılın bizim gibi aklı yok, bizim aklımız olduğundan sorumluyuz ve bize olacaklar önceden anlatılıyor ki hazırlık yapalım..

Biz rüyâlar âlemini çözebiliyor muyuz? Rüyâ da şuur yoktur! Neden girince rüyâya çaresizce rüyânın seyrine kapılıp gidiyoruz? Aklımızı orada kullanabiliyor muyuz? Sorgulama yapabiliyor muyuz? Neden orada durup, bir dakika bu başka bir alem, benim ne işim var burada, gördüğüm bu yılan gerçek mi, eğer rüyâdaysam neden korkuyorum ondan? uçuyorum ama bu nasıl oluyor? Bu dağlar hangi ülkenin coğrafyasında? Burası neresidir? Kolumu ısırdı ve kopardı hayvanlar ama kolum neden halen yerinde duruyor. Bu normal midir, nasıl oluyor. Gördüğüm bu Dedem, Babannem daha yıllar evvel ölmedi mi? Neden halen onlarla beraber olduğumda bunun hayreti içerisinde değilim de normalmiş gibi onlarla konuşup hayatıma devam ediyorum? Tuhaflıkları neden yadırgamıyorum? Neden uçtuğumda bu nasıl olur, insan nasıl uçar, ben eğer uçuyorsam bir şey tuhaf değil mi, o zaman burası neresi ben bunu nasıl yapıyorum diye akıl yürütemiyorum? Çünkü şuur alınmıştır kişiden, şuur açık olmadığından akıl yürütememektedir. Sâdece seyretmekte ve orada gördüklerine kapılıp gitmektedir.

Bunun gibi Rûhlar Âlemine geçince orası nasıldır ne bileyim, biz orada nasıl olacağız, insanı ALLAH yeni bir yaradılışla yaratacak, ona belki değişik bir beden verecek, o bu yaradılışla âhiret yurdunda nasıl yaşayacak? Bunları bilemiyoruz, bunlar ile ilgili ayetlerde bazı işaretler vardır. Bunları nasıl yorumlayacağız? ALLAH bunların tevilini bilmeyecek de kim bilecek?.

ALLAH'ın Sözü dediğimizde bir NÛR'dan bahsediyoruz. Nûr nedir? Işık mıdır? Işık (ziyâ) değildir Nûr!. Ama tüm ışıklar NÛR'dandır. Nûr olarak gelen vahiy Cebrâil a.s tarafından Peygamberimizin kalbine indirilirken aşamalardan geçiyor. Titreşime ve Peygamberin dilinde harflere ve söz kalıplarına giriyor ve okuduğumuz bu Kur'ÂN ortaya çıkıyor. Bu kelimeler BUZ hali Kur'ÂN'ın , onun bir de SU Hali var, Daha derinleşirsek BUHAR hali var, daha ilerlenirse BULUT hali var. Kur'ÂN'da değişiklik yok Kızım halden hale biz geçeceğiz ki Kur'ÂN bizdeki değişikliğe göre mânâlar versin bize!.. Biz Kur'ÂN'ı nasıl anlayacağız? Kelimelerden NûR'a nasıl yolculuk yapacağız? Soru çok Cancağızım, en iyisi ALLAH'a teslim olmak, aklımızla kibre düşmemek. Âyetlere bakarken yeni zengin mânâların açılmasını RABBımızdan dilemek, anlayamadığımızı inkar etmemek. Bu âyet bize bunu öğretiyor.

Herkes akıl kabı kadar anlar, ve aklını temizlediği kadar anlar ve temiz akıllılar daha iyi anlarlar ve her bilenin üstünde bir bilen ve onların da üstünde el-Alîm olan ALLAH vardır...
Resim
Cevapla

“►İslami Sohbetler◄” sayfasına dön