TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

HaDiS-i ŞeRiFLeRde GeÇeN,
ŞiFâLı YöNTeMLeR ve İLaÇLaR
.:


Veli ATMACA,
Yard. Doç. Dr.
Fırat Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Hadis, Elâzığ..


Resim

1-) ACVE.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim sabahleyin yedi tane ACVE Hurması yerse o gün ona ne zehir (semm) ne de sihir zarar verir” buyurmuştur.
(Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâ‘îl el-Buhârî, el-Câmi‘u’s-sahîh, I-VIII, Beyrut: Dâru’l-Fikr 1991, “Tıb”, 52, nr. 5769, 56, nr. 5779, “Et‘ime”, 43, nr. 5445; Ebû Hüseyn Müslim b. Haccâc elKuşeyrî, Sahîh, I-V, Beyrut: Târihu’t-Türâsi’l-Arabî, ts., “Eşribe”, IV, 739, nr. 165; Ebû Dâvûd Süleymân b. Eş‘as es-Sicistânî, Sünen, I-IV, Kahire 1988, “Tıb”, 12, nr. 3876; Ebû’s-Se‘âdât Mübârek b. Muhammed İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl fî ehâdîsi’r-Resûl, I-XII, Mektebetü Hulvân 1971, VII, nr. 5641.)

Resim

Sa‘d b. Ebî Vakkâs radiyallahu anhu.: “Hastalanmıştım da Resûlullah beni ziyârete geldi, elini göğsüme koydu, serinliğini ta kalbimde hissettim. Bana.: “Sen kalb hastasısın (mef’ûd)” dedi. Sakîf Kabîlesinin kardeşi Hâris b. Kelede’ye git, o hekimdir. Medîne’nin kuru ACVE (temru’l-acve) Hurmasından yedi tane alsın çekirdekleriyle birlikte ezsin. Sonra da ağzına ilaç olarak damlatsın.” buyurdu.
(Ebû Dâvûd, “Tıb”, 12, nr. 3875; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5641; Ali el-Müttakî elHindî, Kenzu’l-‘ummâl fî süneni’l-akvâl ve’l-ef‘âl, Beyrut 1989, X, 28199, 28468.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim 2-) ACVEtü’l-ÂLiye/YaYLa HuRMası.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Acvetu’l-Âliye’de şifâ vardır. O sabahın erken vaktinde yenilirse tiryak (panzehir) olur.” buyurmuştur.
(Müslim, “Eşribe”, IV, 740, nr. 166; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5642; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28200.)

Burada M. Fuâd Abdülbâkî’nin Müslim’deki hadise yazdığı ta‘lîkinde yer alan ve Nevevî’den verilen açıklamalara göre, Medine Hurmasının fazileti, sabah erken vakitte yenilmesinin tavsiye edilmesi ve yedi adet önerilmesi hikmetini bizim bilmediğimiz; Peygamberimiz aleyhisselâm’ın bildiği özel bir şey olması icab eder. Dolayısıyla faziletine ve ondaki hikmete itikâd gerekir.
“Âliye” ise, Medine’nin Necd tarafına düşen yaylalarıdır. “Sâfile” denilen yer de Tihâme tarafında bir yerdir. Acve de, temrin/hurmanın en güzel çeşididir..


Resim 3-) AKŞaM ÖĞüNü.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir avuç hurma döküntüsüyle de olsa akşam yemeği yiyin. Akşam yemeğini terk etmek ihtiyarlıktır.” buyurmuştur.
(Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ et-Tirmizî, Sünen, I-V, Beyrut: Dâru’l-Fikr ts., “Et‘ime”, 46, nr. 1856; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28289.)

Resim 4-) ARaP KoYuNunun YaĞ.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Irku’n-Nesâ’nın şifâsı Arap Koyununun yağıdır. Bu yağ eritilir, üç kısma ayrılır ve her gün bir kısmı olmak üzere üç gün sabah aç karna içilir.” buyurmuştur.
(Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd İbn Mâce el-Kazvînî, Sünen, I-II, Beyrut 1987, “Tıb”, 14, nr. 3463; Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdullâh el-Hâkim en-Nîsâbûrî, Müstedrek ale’sSahîhayn, I-V+Fihrist, Beyrut 1998, V, 290, nr. 7535.)

Irku’n-Nesâ.: (c.: Ensâ) Uyluk başından tırnağa kadar varan bir damar..
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim 5-) BAL ŞERBETİ.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Üç şeyde şifâ vardır; bal içmede, hacâmatta ve ateşle dağlamada. Ben ümmetime dağlayarak tedâviyi yasakladım.” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 3, nr. 5680–5681; İbn Mâce, “Tıb”, 23, nr. 3491; İbn Abbâs’ın sözü olarak mevkûf şekliyle: Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, Müsned, Beyrut: Dâru’l-Fikr 1991, I-X, I, 529, nr. 2208. Buhârî ise aynı babın ilk rivâyeti olarak İbn Abbâs’tan mevkûf şeklini ama ikinci rivâyette ise İbn Abbâs yoluyla merfû olanını vermektedir.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İlaçlarınız (edviye) içerisinde şifâ (hayır) olsaydı, şertatu mihcemde (hacâmat), baş içmede, lez‘atu nârda (dağlama, keyy) olurdu.” buyurmuştur.
(Müslim, “Selâm”, V, 52–53, nr. 69.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İlaçlarınızdan birisinde hayır olsaydı şertatu mihcem’de, bal içmede ve hastalık olan ateşle dağlamakta olurdu. Ben dağlanmayı sevmem.” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 4, nr. 5683.)

Bazı tarîklerinde “İlaçlarınızdan birisinde şifâ olsaydı…” şeklindedir.
Kardeşi ishal olan bir sahâbînin müracaatı karşısında Peygamber aleyhisselâm’ın üç defâ balı tavsiye etmesine karşılık netice alınamayınca hatta ishalinin artmasına rağmen dördüncü defâ.: “Kardeşinin karnı yalanladı!” buyurdu. Bundan sonra iyileştiği nakledilmektedir.
(Buhârî, “Tıb”, 4, nr. 5684, 24, nr. 5716; Müslim, “Selâm”, V, 62–63, nr. 90; Tirmizî, “Tıb”, 31, nr. 2082; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5635, 5660.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her ay üç günün sabahında kim bal kaşıklarsa belânın büyüğü ona isâbet etmez.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Tıb”, 7, nr. 3450.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size iki şifâyı önereyim, BaL ve Kur’ÂN.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Tıb”, 7, nr. 3452.)



Resim 6-) BELH-YaŞ HuRMa.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “(Yaş (belh) hurmayı kuru (temr) ile yiyin. Eskisini yeni (tâze) olanla yiyin. Çünkü Şeytân bunu görünce kızar ve.: “İnsanoğlu eski olanla tâzesini yiyene kadar yaşadı!.” der." buyurmuştur.
(İbn Mâce, Et‘ime, 40, nr. 3330; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28198.)


Resim 7-) BÜSR-TâZe, KoRuk HuRMa.:

Ümmü Münzir bint Kays el-Ensâriyye’nin anlattığına göre.: “Peygamber aleyhisselâm Ali ile birlikte bana geldiler tavanda asılı ham hurmalarımız vardı (Devâl). Peygamberimiz onlardan yemeye başladı. Ali de yiyordu. Peygamber O’na.: “Ali yavaş ol bakalım sen nekâhet hâlindesin!.” dedi. Ali oturdu Resûlullah yemeye devâm etti. Ben de Ali için, Self ve Arpa (şa‘îr) yemeği yaptım. Resûlullah.: Ali, bundan al, bu senin için daha uygun!.” buyurdu..
(Tirmizî, Tıb, 1, nr. 2037; Ebû Dâvûd, Tıb, 2, nr. 3856; İbn Mâce, Tıb, 3, nr. 3442; İbnü’lEsîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5665. Ebû Dâvûd’ta “şa‘îr ve silk” şeklinde tâbir edilmektedir. İbn Mâce rivâyetinde ise taklib ile “silk ve şa‘îr” şeklinde nakledilmektedir.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim 8-.) ÇÖREK OTU/Habbetu’s-Sevdâ.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Habbetu’s-Sevdâ’da, sâm hariç her hastalığa karşı şifâ vardır. Sâm ise ölüm demektir..” buyurmuştur.
(Buhârî, Tıb, 7, nr. 5687–5688; Müslim, Selâm, V, 61, nr. 87; Tirmizî, Tıb, 5, nr. 2041; Ahmed, Müsned, IX, 466, nr. 25121; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5639)

Buhârî ve Tirmizî rivâyetinde yer alan ifâde daha açıklayıcı görülmektedir. Nitekim.: “ALLAH doğru söyledi; kardeşinin karnı yalanladı!.” denilmektedir. Buna göre ilgili âyete atıfla ALLAH’ın İlm-i Ezelîsine sığınan Peygamber aleyhisselâm bir bakıma DUÂ etmiştir.


Resim 9-) Devâl, Devâlî, Dâliyetun/HAM HURMA.:

Ümmü Münzir bint Kays el-Ensâriyye’nin anlattığına göre.: Peygamber aleyhisselâm, Ali ile birlikte bana geldiler tavanda asılı ham hurmalarımız/devâl vardı. Peygamberimiz onlardan yemeye başladı. Ali de yiyordu. Peygamber O’na: “Ali, yavaş ol bakalım sen nekâhet hâlindesin!” buyurdu.. Ali oturdu Resûlullah yemeye devâm etti. Ben de Ali için self ve arpa (şa‘îr) yemeği yaptım. Resûlullah.: “Ali bundan al, bu senin için daha uygun!” buyurdu..
(Tirmizî, Tıb, 1, nr. 2037; Ebû Dâvûd, Tıb, 2, nr. 3856; İbn Mâce, Tıb, 3, nr. 3442; Hâkim, V, 581, nr. 8293; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5665. Ebû Dâvûd’ta “şa‘îr ve silq” şeklinde tâbir edilmektedir. İbn Mâce rivâyetinde ise taklib ile “silq ve şa‘îr” şeklinde nakledilmektedir.)


Resim 10-) DEVE İDRARI.:

Ureynelilerden bir grup insan Müslüman olmak üzere Peygamber aleyhisselâm’a geldiler. Bir müddet kalınca hasta oldular ve Medine’nin havasının kendilerini hasta ettiğini; onlara iyi gelmediğini söylediler. Nitekim karınları şişmiş ve hâlsiz kalmışlardı. Şikâyetleri üzerine Resûlullah onlara.: “Sadaka develerine gitmelerini onların sütlerini ve idrarlarını içmelerini” önerdi. Denileni yaptılar ve iyileştiler. Olayın devâmı onların çobanı öldürüp develeri çalmaları ve cezâlandırılmaları şeklinde uzunca anlatılır. Burada el-Cevâ kelimesi vardır ki, bir yerin havasının kişinin tâbiatına iyi gelmeyip hasta etmesi anlamındadır. Sadece deve sütü, sadece deve idrarı ve her ikisi birlikte anılan rivâyet farklılıkları vardır. Burada deve ismi olarak da “İbil” ve “Eten” şeklinde geçmesi acaba bir tür deveye mi işaret edilmektedir sorusunu akla getirmektedir.
(İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5658, ayrıca nr. 5557’ye bakılabilir. )

Yukarıdaki rivâyetin bir başka anlatımı şöyledir.: “Ureyneliler Medine’ye gelmişlerdi. Resûlullah’a, karın ağrısından şikâyet ettiler. Çünkü oranın havası onlara iyi gelmemişti. Resûlullah da bunları sadaka develerinin otladığı yere gönderdi.: “Onların sütlerinden ve idrarlarından için” buyurdu.
(Buhârî, Zekât, 68, nr. 1501, Muhâribîn, 1, nr. 6803; Müslim, Kasâme, IV, 232–236, nr. 8, 10; Tirmizî, Tahare, 55, nr. 72–73, “Tıb”, 6, nr. 2042, “Et‘ime”, 38, nr. 1845; İbn Mâce, “Hudûd”, 20, nr. 2578, “Tıb”, 30, nr. 3503; Nesâî, “Tahâre”, 191, nr. 306, “Tahrîmu’d-dem”, 7, nr. 4027, 8, nr. 4028–4031, 4034, 9, nr. 4035.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Develerin sütlerinde ve idrarlarında sizin mide ağrınıza (zerab, zeribe, hazımsızlık) devâ vardır.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, 28219, “Develerin sütlerinde ve idrarlarında sizin mide ağrınıza “şifâ” vardır” tâbiri için bkz. Ahmed, Müsned, I, 629, nr. 2677; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28286.)

İbn Şihâb, rivâyetini aldığı Ebû İdrîs el-Havlânî’ye.: “Eşek sütünü, yırtıcı hayvanın ödünü veya deve idrarını içip abdest alabilir miyiz?” diye sormuş. O da.: “Müslümanlar onunla tedâvi olurlardı, bunda bir beis görmediler. Ancak eşek sütü konusunda Resûlullah’ın, eşek etini yasakladığını ama sütleri hakkında bir emir veya nehiyde bulunmadığını” söylemiştir.
(Buhârî, “Tıb”, 57, nr. 5781.)

Benî Âmir’den bir adam.: “İslâm’a yeni girmiştim. Ancak dinim konusunda dertlendim, Ebû Zerr’e vardım. O da.: “Ben Medine’de hasta olmuştum. Resûlullah bana deve veya koyun tavsiye ederek buyurdu ki.: “Bunların sütlerinden iç!” buyurdu.
Hammâd.: “İdrarların da zikredildiği konusunda şüphe ediyorum!.” dedi.
(Ebû Dâvûd, Tahâret, 123, nr. 333. Bu hadis, uzunca bir rivâyet olup devâmında su ile gusül meselesinden bahsedilmektedir.)


Resim 11-) DEVE SÜTÜ.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Develerin sütlerinde ve idrarlarında sizin mide ağrınıza (Zerab, hazımsızlık) devâ vardır.” buyurmuştur.
(Ahmed, Müsned, I, 629, nr. 2677; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28219, 28286.)




Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim 12-) DÜHN.:YAĞ.. ot, yemiş veya çiçekten çıkarılan yağ…

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Yağlanma (yağ sürünme) ->sefâleti giderir, Giyim zenginlik ->göstergesidir, Hizmetliye verilen bağış ->düşmanı defeder.” buyurmuştur.
(Ali b. Ebî Bekr el-Heysemî, Mecme‘u’z-zevâid ve menbe‘u’l-fevâid, Beyrut 1987, V, 132.)


Resim 13-) FİSÂD.:

Damarı kesmek, yarmak anlamında olup damardan kan alma işi için kullanılan bir kelimedir. Bir tür hacâmattır.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “En hayırlı ilaç (devâ) hacâmat ve fisâddır.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28134.)

“el-Fusdet” ise, Araplar tarafından hurma kana bulanarak çocuklara bir hastalıktan ötürü yedirilirdi. Ancak bu türlü ilaç hadislerde zikredilmemektedir. “Mifsad” ise, damar açmakta, hacâmat yapmakta kullanılan âlete denir. Asıl hacâmat âletine “şerta” veya “mihcem” denilmektedir.

İmam Ali kerremallahu vechehu.: “Nebî (aleyhisselâm) bana hacâmatı ve damardan kan aldırmamı (Fisâd) emretti.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28493.)

Resim

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Üç şeyde şifâ vardır; bal içmede, hacâmatta ve ateşle dağlamada. Ben ümmetime dağlayarak tedâviyi yasakladım!.” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 3, nr. 5680–5681; İbn Mâce, “Tıb”, 23, nr. 3491; İbn Abbâs’ın sözü olarak mevkûf şekliyle: Ahmed, Müsned, I, 529, nr. 2208. Buhârî ise aynı babın ilk rivâyeti olarak İbn Abbâs’tan mevkûf şeklini ama ikinci rivâyette ise İbn Abbâs yoluyla merfû olanını vermektedir.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en iyisi hacâmat ve el-kustu’l-bahrîdir. Çocuklarınızın boğazını sıkarak eziyet etmeyin!.” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 13, nr. 5696; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28120.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en hayırlısı olsa, bu hacâmat olur.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Tıb”, 20, nr. 3476..)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en iyisi ledûd, se‘ût, hacâmat ve meşiydir. Sürmelendiğiniz şeyin en iyisi de ismiddir. O gözü cilâlandırıp saçın bitmesini sağlar.” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 9, nr. 2047–2048; Hâkim, Müstedrek, V, 295, nr. 7547; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28162.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şiddetli sıcaklarda hacâmattan yardım alın (hacâmatla rahatlayın). Çünkü kan bazen hareketlenir (galebe çalar) adamı öldürür.” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, V, 299, nr. 7557; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28119..)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “En hayırlı ilaç (devâ) hacâmat ve fisâddır.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28134.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şu kaylûle ne güzel âdet ve hacâmat ne güzel gelenek.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28147. Hadis Tetkikleri Dergisi (HTD).)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size ense çukurundan (gamahduvet) hacâmatı öneririm. O yetmiş iki hastalığa (dâu) devâdır. Delilik (cünûn), cüzzâm, baras (abraş, ciltteki beyaz benekler) ve diş ağrıları gibi beş hastalık bunlardandır.” buyurmuştur.
(Heysemî, Mecme’u’z-Zevâid, V, 94; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28133.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kafa ortasından olunan hacâmat, cinnete, cüzzâm, uyku/ uyuşukluğa ve diş ağrılarına karşı yapılır.” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, V, 297, nr. 7553.)

İmam Ali kerremallahu vechehu’den gelen bir rivâyette.: “Cibrîl, Peygamber aleyhisselâm’a kürek arasından hacâmatı inzâl etti!” denilmektedir.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, 28479)

İmam Ali kerremallahu vechehu’den gelen bir rivâyette.: “Cibrîl, Peygamber aleyhisselâm’ın boyun damarlarından ve iki kürek arasından hacâmat olmasını inzâl etti.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Tıb”, 21, nr. 3482.)

Ebû Hureyre’den nakledilen bir hadiste.: “Ebû Kâsım aleyhisselâm bize haber verdi; Cibrîl kendisine, insanların tedâvi olduğu en faydalı şeyin hacâmat olduğunu bildirmiş.”
buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, 28481.)

Peygamber aleyhisselâm’ın hacâmat hakkındaki rivâyetleri bir hayli fazla ve küçük bazı lafız farkları içermektedir. Bunlardan bazıları yine şöyle nakledilmiştir.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Melekler heyetine uğradım, bana hacâmat olmamı önerdiler.” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, V, 584, nr. 8303.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İsrâ Gecesinde uğradığım melekler topluluğunun hepsi.: “Ey Muhammed! Bak sana hacâmatı öneririz!” dediler.” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 12, nr. 2053; İbn Mâce, “Tıb”, 20, nr. 3477.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İsra’da rastladığım her topluluk.: “Ey Muhammed! Ümmetine hacâmatı emret!” dediler.” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 12, nr. 2052; İbn Mâce, “Tıb”, 20, nr. 3479..)

Resûlullah hacâmat oldu, hacâmatçıya ücretini verdi. İlaç olarak enfiye (se‘ût, burundan ilaç) uyguladı.
(Müslim, “Selâm”, V, 55, nr. 74; Ahmed, Müsned, I, 628, nr. 2670; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28482.)

İmam Ali kerremallahu vechehu.: Resûlullah bana hacâmat olmamı ve iftisâd (damarı keserek kan aldırmamı) emretti!.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, 28493.) Hadisin isnadındaki Şimr b. Numeyr zayıf birisidir.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hacâmat, baştan yapılır ve sağlıktır (meğîstir). Bunu bana Cibrîl, Yahudi Kadının yemeğini yediğimde emretti.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, 28107: Hadiste geçen Meğîs kelimesi, hastalık ve dertlerden kurtuluş, iyileşme ve sağlık bulma gibi anlamlara gelir..)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İlaçlarınız (edviye) içerisinde şifâ (hayır) olsaydı, şertatu mihcemde (hacâmat), baş içmede, lez‘atu nârda (dağlama, keyy) olurdu.” buyurmuştur.
(Müslim, “Selâm”, V, 52–53, nr. 69.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çarşamba veya Cumartesi günü hacâmat olan kişi cildinde (beras) abraşlık görürse kendisini kusurlu bulsun.” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, V, 585, nr. 8306; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28116)

Hacâmatın yapılacağı ve sakıncalı olduğu günler de bu konudaki rivâyetlerin bazılarında ifâde edilmektedir.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Aç karna hacâmat daha faydalıdır. Onda şifâ ve bereket vardır. Aklı ve hafızayı güçlendirir. Çarşamba, Cuma, Cumartesi ve Pazar Günü hacâmat olmayın. Araştırın pazartesi, Salı günü olun. ALLAH, Eyyûb aleyhisselâm’ı o gün belâdan kurtardı. Çarşamba günü belâya ma’ruz kaldı. Cüzâm ve baras ancak Çarşamba gündüzünde veya gecesinde zuhur eder.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28134.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim perşembe günü hacâmat olur da hasta olursa o gün ölür.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28117.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Salı günü, kan günüdür. O günde bir saat vardır ki onda kesilip durmaz (azar, hırçınlaşır).” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28132..)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ihramlı iken başından hacâmat yaptırdı.
(Buhârî, “Tıb”, 15, nr. 5700–5701.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim 15-) HaNZaL, HaNZaLe.:

Muhammed b. Lebîd.: “Kendisini Yahya b. Hakem’in Cüraş Beldesine (Ürdün/ Şam tarafında bir yer veya Yemen konaklarından birisidir) görevlendirdiğini söylemektedir. Cüraş’a vardığımda insanlar: bize.: “Andullah b. Ca‘fer, Resûlullah’tan bir hadis nakletti.” dediler.
Hadis şöyle imiş.: “Cüzzâmlı bir hasta için Peygamberimiz.: “Yırtıcı hayvandan korkar gibi bundan korkunuz. Bu bir vâdiye girerse siz başka vadiye gidin!.” buyurmuş.
Ben (Muhammed b. Lebîd) de dedim ki.: “Eğer bunu Abdullah b. Ca‘fer nakletmişse size yalan söylememiştir." Ben Cüraş görevinden alındığımda Medine’ye geldim ve Abdullah b. Ca‘fer’e.: “Cüraş Halkının kendisinden böyle bir hadis duyduklarını ve naklettiklerini” sordum. Abdullah.: “Yalan söylüyorlar. VALLAHi bu hadisi ben onlara nakletmedim!.”
Ömer (b. Hattâb)’i görmüştüm bir ara. İçinde su dolu bir kap istedi, getirdiler. Yanındaki cüzamlı hastaya verdi. Hasta ondan içti Ömer de onun elinden kabı aldı ve aynen onun ağzını değdirdiği yerden su içti. Öğrendiğim kadarıyla Ömer bunu bulaşıcı bir şeyin kendisine geçmesinden korkarak yapmış. Abdullah anlatmaya devâm ederek, Ömer.: “Bu adam için faydalı bir şey duyan var mı?” diye tıp (ilaç) soruşturuyordu. Yemenli iki adam çıkageldi. Ömer onlara.: “Şu Sâlih adam için iyi gelecek bir tıp (ilaç) biliyor musunuz? Bu adam çabuk cüzzama tutuluyor!.” dedi. “Onu iyileştirecek bir şey yok, ona bizim gücümüz yetmez ancak, onu durduracak, ıstırabını artırmayacak bir devâ ile tedâvi edebiliriz!.” dediler. Ömer.: “Durdurmak ve artmasına engel olmak büyük fayda." dedi. Yemenliler.: “Memleketinizde hanzal yetişir mi?” diye sordular. Ömer ve yanındakiler.: “Evet!” dedi. Yemenliler.: “Ondan toplayıp bize getirin!” dediler. Emredildi ve iki büyük miktel (on beş avuçluk bir ölçü) topladılar. Adamlar her hanzalı dikti/ dövdü, her birini ikiye ayırdılar. Hastayı uzatıp, her adam birer bacağını aldı ve bununla ayağının tabanını hanzal bitene kadar ovuşturmaya başladılar. Hanzal her bittiğinde yenisini alıp masaja devâm ettiler. Hastadan yeşil balgam/ sümük gelmeye başladı. Sonra adamlar hastayı bıraktılar ve Ömer’e.: “Artık bundan sonra ebedîyyen ıstırabı artmaz!.” dediler.
Abdullah b. Ca‘fer dedi ki.: “VALLAHi ondan sonra hastanın durumu ölene kadar sabit oldu.”
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28500.)
Hanteme de “hanzal” dendiği ve bunun “ebû cehil bitkisi” olduğu da söylenmektedir..

Hanzale.: Zakkum. Zakkum ağacı. Ebu Cehil karpuzu denilen portakal büyüklüğünde mevyesi çok acı bir nebat. Karga kabağı diye de adlandırılır..


Resim 16-) HINNÂ.:

Peygamberimiz’e (hanımlarından birine) hizmet eden Ümmü Râfi’ Selmâ’nın anlattığına göre.: Peygamberimize yara veya bir musibet ( veya diken) arız olursa o mahalle hınnâ (kına) koymamı emrederdi.” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 13, nr. 2054; İbn Mâce, “Tıb”, 29, nr. 3502; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5645.)

Selmâ’nın anlattığına göre, ayaklarından rahatsız olan birisi Resûlullah’a gelse ona.: “Ayaklarını kınalayın” buyururdu.
(Hâkim, Müstedrek, V, 290, nr. 7534.)

Hınnâ.: Kına. Saça, sakala veya kadınların, parmaklarının uçlarına sürdükleri sarımtırak pembe boya ve bunun esası olan toz..


Resim 17-) HUKNE.:

Şırınga anlamına gelen bu kelime ile idrar zorluğu olan kişiye uygulanan şırınga yöntemi kastedilmektedir. Ömer’e birisi geldi. İnsanların hakne dedikleri bir tür karın ağrısı (idrar sıkıştırması) olmuştu. Hukne yaptırmak için Ömer’den görüş sordu. Ömer onu men’ etti. Adamın ağrısı artınca dayanamayıp hukne yaptırdı ve iyileşti. Ömer iyileştiğini görünce sordu. Adam da.: “Hukne yaptırdım!” dedi. Ömer.: “Eğer ağrın nüksederse yine hukne yaptır!.” dedi.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, 28478.)

Hukne.: Tıb: Şırınga. * Şırınga edilen ilâç.
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim 18-) İHLÎLECü’l-ESVED.:

Mu‘arrab/başka dillerden Arapça'ya geçip zamanla Arapçalaşmış, Arapçalaştırılmış bir kelime olup Çin ve Hint Diyârında yetişen bir bitkidir. Hadiste şöyle zikredilmektedir.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Siyah ihlîlec kullanın. Onu için. Çünkü o CeNNet Ağacından olup yemesi acı ancak her hastalığa (dâu) şifâdır.” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, V, 577, nr. 8280; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28283.)



Resim 19-) İNCİR.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: İNCİR yiyin. CeNNetten bir meyve indi diye haber verecek olsaydım bunu söylerdim. Çünkü CeNNet Meyvesi çekirdeksiz olur. Onu yiyin çünkü bâsûru keser topuk v.s eklem ağrılarına (nikris) iyi gelir.” buyurmuştur.
(Ebi’d-Derdâ radiyallahu anhu’dan; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28280, 28307.)

İNCİR, basit olarak doğal şekerler, mineraller, yüksek miktarda lif ve iyi bir A,B,C vitamin kaynağıdır.
İNCİR, harika bir lif kaynağı olduğundan besleyicidir ve bağırsak için potasyum kan basıncını kontrol eder.
İNCİR, eski zamanlardan beri direnç arttırıcı olarak bilinir. Son zamanlarda müshil gibi etki verdiği ve kilo verdirici etkisi olduğu anlaşılmıştır.
İNCİR, Öksürük için faydalıdır. Boğaz, göğüs ve gırtlak sertliğini giderir. İdrarını yapamayanlar için faydalıdır. Gözeneklerdeki tıkanıklığı giderir. Böbrek taşlarını ve mesâneyi temizler. Bâsur hastalığı ile mafsal ve eklem ağrıları için tavsiye edilmektedir. (Bağdâdî s. 79-80; K. Ummal 10/28280, 28307) .
İNCİR, süt içinde kaynatılıp içilirse, çiçek ve kızamık hastalıklarına karşı faydalıdır.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her kim kalbinin rahat çalışmasını isterse, İNCİR yemeye devam etsin” buyurmuştur.
(C. Sağir 2/80).

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizlerden her kim vücudça sağlıklı, nefsinden, malından korkusuz ve huzurlu , günlük yiyeceği de yanında olarak sabahlarsa, sanki dünyanın bütün ni’metleri kendisinde toplanmış gibi olur” buyurmuştur.
(Tirmizi zühd Hadis 2346).

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey insanlar! Şüphesiz ki dünyada insanlara, imân ve sağlıktan daha kıymetli bir şey verilmemiştir. Böyle olunca, yüce Allah’tan bunları isteyiniz” buyurmuştur.
(İ.Ahmed, Müsned 1/8).



Resim 20-) İNEK SÜTÜ.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "İnek sütleriyle tedâvi olunuz. ALLAH’ın onda şifâ yaratmasını dilerim. Çünkü o her bitkiden otlar.” buyurmuştur.
(Ebû Kâsım Süleymân b. Ahmed et-Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, I-XXV, Kâhire 1980, X, 14, nr. 9788; Süyûtî, et-Tıbbu’n-Nebevî, 315, nr. 494, Beyrut 2002.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size inek sütü öneririm. O şifâdır. Yağı devâ etleri hastalıktır.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28211).

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size inek sütü öneririm. O her ağaçtan otlar. Her hastalık için şifâdır.” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, V, 575, nr. 8274; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28213.).

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH, her ne hastalık yaratmışsa şifâsını da yaratmıştır. Size inek sütü öneririm. Çünkü o her bitkiden otlar.” buyurmuştur.
(6262 Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28213).

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH, her ne hastalık (dâu) yaratmışsa, ölüm (sâm) ve yaşlılık (heram) hariç devâsını da yaratmıştır. Size inek sütü öneririm. Çünkü o her ağaçtan yaprak yer.” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, V, 276–277, nr. 7500, 7502; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28217.).

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size inek sütünü tavsiye ederim. Bilhassa yağına ve etlerine dikkat edin. sütleri ve yağları devâ ve şifâ eti ise belâdır (dâu).” buyurmuştur.
(Ahmed, Müsned, III, 587, nr. 10631, IX, 466, nr. 25121; Hâkim, Müstedrek, V, 578, nr. 8282; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28211–28212, 28218.).

Abdullah ibni Abbas radıyallahu anh.: "Ben ve Hâlid ibni Velid radıyallâhu anhümâ, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem ile beraber Meymune radıyallâhu anhâ Annemizin ziyaretine gitmiştik. Bize bir tas SÜT ikram ettiler. Ben, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’in sağ tarafında oturuyordum, Hâlid ise sol tarafında idiler. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem sütün birazını içtiler ve (ben sağ tarafında olduğum için) bana teveccüh ettiler.: “Buyur, süt içme hakkı senin; fakat öncelik hakkını Hâlid’e verebilirsin.” dediler. Bu durum üzerine ben.: “Yâ Resûlullah, sizin mübârek ağzınızın değdiği artığı hiç kimse ile paylaşamam!.” dedim. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem daha sonra.: ALLAH celle celâlihu, bir kimseyi yemek ni’meti ile doyurur ise onun şükrünü ifâ etmek için.: “Ey ALLAHım! Bizim için bu yemeğin bereketini arttır ve ziyâdesini nâsib eyle!.” diye DUÂ etsin!.” buyurdu ve bundan sonra da şöyle ilâve etti.: “Yemek ve SUyun yerini sütten başka bir gıda dolduramaz!.”
(Tirmizî, Şemâil, 31. Bab, No. 207)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Süt haricinde hiçbir şey, yemek ve SU yerini tutmaz. O, hem tok tutar; hem de serinlik verir.” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, c. 3, No. 3730.).
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim 21-) İSMİD.:

İsmid.: Sürme taşı. Cenâb-ı Peygamber aleyhisselâm'ın kullandığı ve tavsiye ettiği bir cins kırmızı sürme..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size ismid tavsiye ediyorum. Sürmeleriniz içinde en hayırlısı ismiddir. O gözü cilâlar ve saç çıkmasını sağlar!.” buyurmuştur.
(Tirmizi, Libâs, 23, nr. 1757; Ebû Dâvûd, Libâs, 14, nr. 4061; İbn Mâce, “Tıb”, 25, nr. 3495–3497; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5648.. İbn Mâce’deki rivâyetlerde bazı farklılıklar ve ilâveler vardır. Misâl olarak, ismid kullanımını “uyurken” ilâvesiyle zikretmesi gibi. Ebû Dâvûd’taki rivâyet ise, beyaz kıyafet ve beyaz kefen kullanımına dair rivâyetin devâmında verilmektedir.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size ismid tavsiye ediyorum. O gözü cilâlandırıp saçın bitmesini sağlar.” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, V, 291, nr. 7538.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İktihâl (sürme) çekerken önce sağ tarafına üç defâ, sol tarafına da iki defâ yapardı.” İsmidle sürmelenin….” Resûlullah’ın sürme takımı vardı. Ondan her gece gözlerine üçer defâ sürerdi..”
(Tirmizi, Libâs, 23, nr. 1757; İbn Mâce, “Tıb”, 26, nr. 3498–3499;İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5648.)

Rivâyetin diğer şekillerinde “Musaffâtu’l-basar, müzhibetun li’l- basar” ibâreleri de yer almaktadır.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en iyisi ledûd, se‘ût, hacâmat, meşiydir. Sürmelendiğiniz şeyin en iyisi de ismid’dir. O gözü cilâlandırıp saçın bitmesini sağlar.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28162.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: İsmid adındaki sürmeyi gözlerinize çekmeye devam ediniz. Zirâ o, gözü temizleyip görme gücünü artırır ve kirpikleri besler.” buyurmuştur.
(İbnü Mâce, c.6. Hadis No:3495.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "İsmid ile sürmelenmeye devam ediniz. Çünkü o kirpikleri uzatır, göz içinde olan bayağı maddeleri giderir ve gözü kuvvetlendirir.” buyurmuştur.
(Tirmizî, c.4, Hadis No:1757.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: İsmidi gözünüze sürmeye devam ediniz. Zirâ ismid gözü temizleyip görme gücünü artırır, kirpikleri besler.” buyurmuştur.
(İbnü Mâce, c.6. Hadis No:3495.)

İbnü Abbas radiyallâhu anhümâ.: Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem.: gözlerinizi ismid ile sürmeleyiniz. Zirâ o göze parlaklık verir ve kirpikleri bitirir (canlandırır).” buyurmuştur.
İbnü Abbas radiyallâhu anhümâ.: “Rasûlullah’ın mukhulesi/sürmedanlığı var idi, her gece yatmadan önce üç defâ sağ üç defâda sol gözlerine sürme çekerler idi.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Şemâil:7, No:48.)

İbnü Abbas radiyallâhu anhümâ.: "Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem uyumadan önce iki gözlerine de sürme çekerler idi.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Şemâil:7, No:49.)

Câbir ibni Abdillâh radiyallahu anhu.:Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem.: "Yatacağınız vakit ismid kullanmaya devam ediniz. Zirâ o gözlere parlaklık verir ve kirpikleri büyütür.” buyurdu.
(Tirmizî, Şemâil:7, No:50)

Abdullah ibni Abbas radiyallâhu anhümâ.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sürmelerinizin en hayırlısı ismid olanıdır. Çünkü o gözü cilalar ve kirpikleri kuvvetlendirir.”buyurdu.
(Tirmizî, Şemâil:7, No:51.)

Abdullah ibni Ömer radiyallâhu anhümâ.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Gözlerinize ismid kullanmanızı tavsiye ederim. Zirâ o gözlerinizi nurlandırır ve kirpikleri besler.” buyurdu.
(Tirmizî, Şemâil:7, No:52.)


Resim 22-) KARPUZ, KAVUN.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yemekten önce kavun/karpuz yemek mideyi iyi temizler gâyet, hastalığı (dâu) defeder nihâyet.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28287.)


Resim 23-) KAYNAR SU.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Böğür (ağrısı) böbrek damarından gelir. Hareketlenince sahibine eziyet verir. O durumda onu kaynamış su ile veya bal ile tedâvi et!.” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, V, 579, nr. 8287; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28174.)


Resim 24-) KEYy, KEYyetü NÂR.:

KEYy, KEYyetü NÂR =>Müştaklarıyla “iktivâ” şeklinde de ifâde edilen dağlama işi/ateş dağlaması olarak da dile getirilmektedir.
(Buhârî, “Tıb”, 4, nr. 5683.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Devâlarınız (ilaçlarınız) içinde varsa, hıcâmatta (şartatu mihcem), bal içmekte, ateş dağlamasında da (lez‘atu nâr) hayır vardır. Bunlar hastalığı karşı uygundur. Ancak ben dağlama yaptırmayı sevmem.” buyurmuştur.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Üç şeyde şifâ vardır; bal içmede, hacâmatta ve ateşle dağlamada. Ben ümmetime dağlayarak tedâviyi yasakladım.” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 3, nr. 5680–5681; İbn Mâce, “Tıb”, 23, nr. 3491; Ahmed, Müsned, I, 529, nr. 2208. Hadisi Süyûtî Cem‘u’l-cevâmi‘de zikretmektedir.)

Ateşle dağlama Araplarda yaygın bir tedâvi yöntemi olarak görülmektedir. Fakat bu herhangi bir maddenin yakılarak veya kızdırılarak tatbik edilmesi şeklindedir ki, kullanılan araçlar çeşitlilik arz etmektedir. Bunun yanı sirâ dağlama işi farklı kelimelerle de ifâde edilmektedir. Bunun, aynı uygulamanın çeşitli şekillerde isimlendirilmesinden mi yoksa her bir ismin farklı bir dağlama şeklini ifâde etmesinden mi veya dağlama konusundaki yöresel farklardan mı kaynaklandığı incelenmelidir. Bu farklı isimler arasında, keyy, lez‘a, vesem çokça kullanılmaktadır.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İlaçlarınızdan birisinde hayır olsaydı şertatu mihcem’de, bal içmede ve hastalık olan ateşle dağlamakta olurdu. Ben dağlanmayı sevmem!.” buyurmuştur.

Bu hadisin bazı tariklerinde.: “İlaçlarınızdan birisinde şifâ olsaydı…” ilâvesi vardır.
(Buhârî, “Tıb”, 3, nr. 5680–5681, 4, nr. 5683, 15, nr. 5702, 17, nr. 5704; Müslim, “Selâm”, V, 52–53, nr. 69; İbn Mâce, “Tıb”, 23, nr. 3491. İbn Abbâs’ın sözü olarak Mevkûf şekliyle: Ahmed, Müsned, I, 529, nr. 2208; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5660. Buhârî ise aynı bâbın ilk rivâyeti olarak İbn Abbâs’tan mevkûf şeklini ama ikinci rivâyette ise İbn Abbâs yoluyla merfû olanını vermektedir.)

Enes b. Mâlik’ten bildirildiğine göre.: Resûlullah, ensardan bir hâne halkına haşerât zehirlemesi (hume) ve kulak ağrısı (üzün) için rukye yaptırmalarına izin verdi. Enes dedi ki.: “Resûlullah sağ iken kendime zâtu’l-cenbten dolayı dağlama (keyy) yaptırmıştım. Bunu da Ebû Talha ve Enes b. Nadr ile Zeyd b. Sâbit de görmüşlerdi, bana dağlamayı Ebû Talha yapmıştı.” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 26, nr. 5719–5721. İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5697.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Dağlamanın yerine tekmîd, muska takınmak yerine sa‘ût ve nefh (üfleme) yerine ledûd uygulayın!.” buyurmuştur.
(Ahmed, Müsned, IX, 524–525, nr. 25426; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28312.)

Câbir b. Abdillâh’tan gelen rivâyete göre.: “Sa‘d b. Mu‘âz’ın koldaki hayat damarına (ekhal) ok isâbet etmişti. Resûlullah da okun demiriyle bizzat dağladı. Sonra burası şişti. İkinci defâ dağladı.” buyurmuştur.
(Müslim, “Selâm”, V, 54, nr. 72; Ebû Dâvûd, “Tıb”, 7, nr. 3866; İbn Mâce, “Tıb”, 24, nr. 3494; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5684. Resûlullah Ahzâb (Hendek) harbinde yaralanmasından dolayı Übey’i de dağlamıştı: Müslim, “Selâm”, V, 55, nr. 73; İbn Mâce, “Tıb”, 24, nr. 3493.)

Yahya b. Sa‘îd’in naklettiğine göre.: “Es‘ad b. Zürâre, Resûlullah hayatta iken boğaz ağrısından (zübha) dolayı dağlama (keyyy) yaptırmıştı ve öldü.” buyurmuştur.
(Mâlik b. Enes, Muvatta, Beyrut 1978, “Ayn”, 674, nr. 1713; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5686. Rivâyet munkatı‘dır. Muttasıl vechi için bkz. İbn Mâce, “Tıb”, 24, nr. 3492. Rivâyetin devâmında ilâve bilgiler var.)

Enes b. Mâlik bildiriyor.: “Resûlullah, Es’ad b. Zürâre’ye şevket (yılancık) hastalığından dolayı dağlama yaptı.”
(Tirmizî, “Tıb”, 11, nr. 2050; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5687.)

“İbn Ömer yüz felci (lakve) için keyy yaptırdı, akrep (sokmasından) dolayı da rukye yaptırdı.”
(Muvatta, Ayn, 674, nr. 1714; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5688.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim 25-) Kur’ÂN.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İlâcın (devâ) en hayırlısı Kur’ÂN’dır.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Tıb”, 28, nr. 3501, 41, nr. 3533.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Kur’ÂN-ı Kerim'den şifâ beklemeyen, şifâya kavuşamaz.” buyurmuştur.
(Deylemî.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şu iki şifâ kaynağını bırakmayın =>BaL ve Kur’ÂN.” buyurmuştur.
(İbn Mâce.)

Resim 26-) KURU ÜZÜM.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kuru üzüm ne güzel yiyecek, siniri kuvvetlendirir,
devâmlı ağrıları dindirir, ağız kokusunu güzelleştirir, balgamı yok eder ve rengi
berraklaştırır.”
buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, 28266.)

Resim 27-) KUSTÜ’l-BAHRî.:

Kust, kokusu hoş olan ve akkâr da denilen çocukların ve nifâs hâlindeki kadınların buhur yaptığı tütsü bitkilerindendir. Bununla ilgili rivâyetlere örnekler şöyledir.:
Resûlullah bize zâtu’l-cenb’e (göğüs zarının iltihaplanması) karşı kustu’l-bahrî ve zeytin ile tedâvi olmamızı emretti.”
(Tirmizî, “Tıb”, 28, nr. 2079; İbn Mâce, “Tıb”, 17, nr. 3467; Taberânî, Kebîr, V, 202, nr. 5090; Hâkim, Müstedrek, V, 284–285, nr. 7520–7523; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5662; Süyûtî, Cem‘u’l-cevâmi‘de nakletmiştir.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en iyisi hacâmat ve el-kustu’l-bahrîdir. Çocuklarınızın boğazını sıkarak eziyet etmeyin!.” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 13, nr. 5696; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28120.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

Resim 28-) KÜHL.:

Şifâ olsun diye göze konulan ve sıvı olmayan ilaç türü ve göze çekilecek sürme anlamındadır..
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en iyisi ledûd, se‘ût, hacâmat, meşiydir. Sürmelendiğiniz şeyin en iyisi de ismiddir. O gözü cilâlandırıp saçın bitmesini sağlar.” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 9, nr. 2048; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28162.)


Resim 29-) LÜBÂN.:

Lübân.: Kündür kelimesiyle aynı anlamda kullanılır. Günnük denilen bir tür buhurdur.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Evlerinizi lübân ve şîh ile buhurlayınız!.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28317.)


Resim 30-) KÜNDÜR.:

Kündür.: (c.: Kenadir) "Günlük" denilen nesne. Lübân/Kendir kelimesiyle aynı anlamda kullanılır.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Evlerinizi lübân ve şîh ile buhurlayınız.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28317.)


Resim 31-) LEDÛD.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en iyisi ledûd, se‘ût, hacâmat, meşiydir. Sürmelendiğiniz şeyin en iyisi de ismiddir. O gözü cilâlandırıp saçın bitmesini sağlar.” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 9, nr. 2048; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28162.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem rahatsızlandığında ashâbı onun ağzından ilaç verdi (ludd yaptı). Kendisine ludd yapılınca hâne halkını göstererek, onlara da ludd yapın dedi ve ashâb da yaptı, ancak sadece Abbâs’a yapılmadı..
(Buhârî, “Tıb”, 21, nr. 5712; Müslim, “Selâm”, V, 59, nr. 84; Tirmizî, “Tıb”, 9, nr. 2047; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5661.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey kadınlar size şu ûdu hindî’yi tavsiye ediyorum. Onda yedi şifâ vardır. Uzre’den (boğaz, bademcik ağrısı) dolayı buruna çekilir (se‘ût), zâtu’l-cenb/akciğer zarı iltihabı’ndan dolayı da ağza damlatılır (Lüdd).” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 10, nr. 5692, 21, nr. 5713; Müslim, “Selâm”, V, 59–60, nr. 85–86; Tirmizî, “Tıb”, 13, nr. 3877; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28166..)

Buhârî’nin rivâyetinin devâmında İbn Şihâb’ın.: “Bize ikisini bildirdi ama beşini söylemedi...” şeklinde açıklama yaptığı ve Süfyân’la konuşması nakledilmektedir..

Katâde’nin anlattığına göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kendisine ledûd yaptırdı ve bunu da şikâyetçi olduğu tarafından yaptırdı..
(Tirmizî, “Tıb”, 28, nr. 2078.)

Sa‘d (b. Ebî Vakkâs) diyor ki.: “Hastalanmıştım da Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem beni ziyârete geldi, elini göğsüme koydu; serinliğini ta kalbimde hissettim. Bana.: “Sen kalb hastasısın (mefûd)” dedi. Sakîf Kabîlesinin Kardeşi Hâris b. Kelede’ye git, o hekimdir. Medîne’nin acve hurmasından yedi tane alsın çekirdekleriyle birlikte ezsin. Sonra da ağzına ilaç olarak (lüdd) damlatsın!.” buyurdu.
(Ebû Dâvûd, “Tıb”, 12, nr. 3875; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28199.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

Resim 32-) MANTAR.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mantar, münn’dendir, suyu göz için şifâdır.” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 20, nr. 5708, “Tefsîr Bakara”, 4, nr. 4478, “Tefsîr A‘râf”, 2, nr. 4639; Müslim, IV, 740, nr. 167–168, Müslim, IV, 741, nr. 172; Tirmizî, “Tıb”, 22, nr. 2067; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5643.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mantar, ALLAH’ın isrâiloğullarına indirdiği münn’dendir.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Tıb”, 8, nr. 3454.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Acve, CeNNettendir ve onda zehire (sümm) karşı şifâ vardır. Mantar, münn’dendir, suyu göz için şifâdır.” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 22, nr. 2066, 2068.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mantar, ALLAH’ın isrâiloğullarına indirdiği münn’dendir, suyu göz için şifâdır.” buyurmuştur.
(Müslim, IV, 741, nr. 169, IV, 742, nr. 171. Aynı sayfadaki 170. hadiste ise “Mûsâ’ya indirdiği” tâbiri yer almaktadır..)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mantar, münn’dendir, suyu göz için şifâdır. Acve CeNNettendir ve cinnete karşı şifâdır.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Tıb”, 8, nr. 3453.)

Ashâbtan bazıları.: “Kem’e yerin bitirdiklerindendir (cüderî) (deriyi delip çıkan çıban gibi)” şeklinde târif etmişlerdir.
(Tirmizî, “Tıb”, 22, nr. 2068; İbn Mâce, “Tıb”, 8, nr. 3455.)

Ebû Hureyre’nin anlattığına göre kendisi üç veya beş ya da yedi mantar (kem’e) suyunu bir kaba sıkıp câriyesinin hasta gözüne uygulamış ve iyileşmiştir (beraet).
(Tirmizî, “Tıb”, 22, nr. 2069; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5644.)

Ebû Hureyre’den gelen mevkûf rivâyetin başka bir tarîkinde O: “Üç veya beş ya da yedi mantar aldım, sıktım ve suyunu bir çömleğe döktüm. Onunla câriyemin (küçük kızın) gözlerine sürdüm (kehal) ve iyileşti (beraet).." demektedir.
(Tirmizî, “Tıb”, 22, nr. 2069.)



Resim 33-) MEŞİYY İshal ilacı.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en hayırlısı se‘ût,
ledûd, hacâmat ve meşiyydir (müshil).”

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem rahatsızlandığında ashâbı onun ağzından ilaç verdi (ludd yaptı). Kendisine ludd yapılınca hâne halkını göstererek.: “Onlara da ludd yapın!.” dedi ve ashâb yaptı sadece Abbâs’a yapılmadı.
(Buhârî, “Tıb”, 21, nr. 5712; Müslim, “Selâm”, V, 59, nr. 84; Tirmizî, “Tıb”, 9, nr. 2047; İbnü’l- Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5661.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en iyisi ledûd, se‘ût, hacâmat, meşiydir. Sürmelendiğiniz şeyin en iyisi de ismiddir. O gözü cilâlandırıp saçın bitmesini sağlar.” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 9, nr. 2048; Kenzü’l–‘ummâl, X, nr. 28162.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

Resim 34-) MUSKA TAKINMA.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Dağlamanın yerine =>tekmîd/soğuk veyâ ılık su ile yapılan pansuman, Muska takınmak yerine =>sa‘ût/Enfiye gibi burna çekilen ilâçlar ve Nefh (üfleme) yerine =>ledûd/hastanın ağzına dökülen ilâç. uygulayın!.” buyurmuştur.
(Ahmed, Müsned, IX, 524–525, nr. 25426; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28312.)

Câhiliyye’deki şekliyle muska ile başka bir hadiste şöyle beyân edilmektedir.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim bir şey takınırsa, işleri (âkibeti) ona havâle edilir.” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 24, nr. 2072.)


Resim 35-) NEFH/ÜFLEME.:

Yine Câhiliyye’deki üç türlü uygulama şekline atıfta bulunarak, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Dağlamanın yerine =>tekmîd/soğuk veyâ ılık su ile yapılan pansuman, Muska takınmak yerine =>sa‘ût/Enfiye gibi burna çekilen ilâçlar ve Nefh (üfleme) yerine =>ledûd/hastanın ağzına dökülen ilâç. uygulayın!.” buyurmuştur.
(Ahmed, Müsned, IX, 524–525, nr. 25426; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28312.)


Resim 36-) SABİR.:

Azvay denilen bir tür ağacın acı usâresi olup ilaç olarak kullanılır. Bu ilacın zikrediliği bir hadise göre.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İki şeyde ne iyiğ şifâ vardır (bir bilseniz), onlar sabir ve süffâ’dır!.” buyurmuştur.
(İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5663.)

Azvay.: Aloe vera bitkisi günümüzde Batı Hint Adalarında ve Güneybatı Amerika'da ticaret amaçlı olarak yetiştirilmektedir. Ülkemizde aleo vera bitkisinin halk arasında bilinen adı sarısabır otudur. Sarı sabır bitkisi bazı yörelerde azvay olarak da bilinir..
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

Resim 37-) SA‘ÛT.:

SA‘ÛT.: Enfiye gibi burna çekilen ilâçlar..
Bu ilaç türüne hadiste şöyle değinilmektedir.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en hayırlısı SA’ÛT, LEDÛD, HACÂMAT ve MEŞİYY/müsil..dir.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem rahatsızlandığında ashâbı onun ağzından ilaç verdi (ludd yaptı).
Kendisine ludd yapılınca hâne halkını göstererek.: “Onlara da ludd yapın!.” dedi ve
ashâb da yaptı sadece Abbâs’a yapılmadı..
(Buhârî, Tıb, 21, nr. 5712; Müslim, Selâm, V, 59, nr. 84; Tirmizî, Tıb, 9, nr. 2047; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5661.)

Bir rivâyette de.: Peygamberimiz SA’ÛT (enfiye, burnuna ilaç çekti)” denilmektedir.
(Ebû Dâvûd, Tıb, 8, nr. 3867.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeylerin en iyisi ledûd, se‘ût, hacâmat, meşiydir. Sürmelendiğiniz şeyin en iyisi de ismiddir. O gözü cilâlandırıp saçın bitmesini sağlar.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Tıb, 9, nr. 2048; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28162.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hacâmat yaptırıp haccâma ücretini verdi ve sa‘ût yaptı.
(Buhârî, Tıb, 9, nr. 5691; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5664; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28482.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey kadınlar size şu ûdu hindî’yi tavsiye ediyorum. Onda yedi şifâ vardır. UZRE/boğaz, bademcik ağrısından dolayı buruna çekilir (su’ut), zâtu’l-cenb’ten dolayı da ağza damlatılır (LÜDD).”
(Buhârî, Tıb, 10, nr. 5692, 21, nr. 5713; Müslim, Selâm, V, 59–60, nr. 85–86; Tirmizî, Tıb, 13, nr. 3877; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28166. Buhârî’nin rivâyetinin devâmında İbn Şihâb’ın, “bize ikisini açıkladı ama beşini söylemedi…” Şeklinde açıklama yaptığı ve Süfyân’la konuşması nakledilmektedir.)

Ebû Hureyre’ye ait mevkûf bir rivâyete göre;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ŞÛNÎZ, SÂM (ölüm) hariç her derde (dâu) devâdır” denilmektedir.
Rivâyetin devâmında Katâde der ki.: “O (Ebû Hureyre) her gün 21 adet tohumu bir bez parçasına koyup onunla SA‘ÛT/enfiye yapardı. Her gün enfiye yaparken önce sağ burun deliğine iki damla sonra sol tarafa bir damla, yine sol tarafa iki damla sağ tarafa bir damla, üçüncü tekrarda bu kez sağ tarafa iki sol tarafa bir damla yapardı.” demektedir.
(Tirmizî, Tıb, 22, nr. 2070.)


Resim 38-) SEFERCEL AYVA.:

Merfû hadiste;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:AYVA yiyin. Çünkü o kalbi cilâlandırır ve göğüsteki hüznü, kederi giderir” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28258.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir hadisinde şöyle beyân eder.: “Ebû Muhammed! O elindeki “AYVA” kalbi güçlendirir, ağız kokusunu güzelleştirir ve göğüs kirini/hüznü iyileştirir.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, Et‘ime, 61, nr. 3369; Taberânî, Kebîr, I, 117, nr. 219; Hâkim, Müstedrek, V, Tıb,588, nr. 8315, Ma’rifetu’s-Sahâbe, IV, 451–452, nr. 5645. İbn Mâce ve Hâkim rivâyetin sadece “o kalbi güçlendirir” kısmı nakledilmektedir.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Aç karnına AYVA yiyin. Çünkü o göğüsteki harareti/yanmayı giderir.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, 28259.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

Resim 30-) SELEM AĞACI.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir hadisinde bu bitkiden bahsetmiştir.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “SUların en hayırlısı ŞEBİM (soğuk) olanı, malların en iyisi GANİMET, otlağın en güzeli de ERÂK ve selem’dir.” buyurmuştur.
SELEM, bir tür ağaç olup yaprağına veyâ yemişine de “el-Garaz” denilir. Bununla deri tabaklanır. Bir şahıs ismi olarak “Seleme” denmesinin sebebi de bu bitkinin Arap Kültüründeki önemine atfen
olmalıdır.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28293; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, III, 395, Beyrut, 1963.)



Resim 40-) SELİK.:
SeLik=>Pazı, pazıya benzer bitki..
Ümmü Münzir bint Kays el Ensâriyye el-Adeviyye’nin anlattığına göre.: “Peygamber aleyhisselâm, Ali ile birlikte bana geldiler tavanda asılı ham hurmalarımız vardı (DEVÂL). Peygamberimiz onlardan yemeye başladı, Ali de yiyordu. Peygamber O’na.: Ali, yavaş ol bakalım sen nekâhet hâlindesin!” buyurdu. Ali oturdu Resûlullah yemeye devâm etti. Ben de Ali için SELF ve arpa (ŞA‘ÎR) yemeği yaptım.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Ali bundan al, bu senin için daha uygun!.” buyurdu.

(Tirmizî, “Tıb”, 1, nr. 2037; Ebû Dâvûd, “Tıb”, 2, nr. 3856; İbn Mâce, “Tıb”, 3, nr. 3442; Hâkim, Müstedrek, V, 581, nr. 8293; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5665. Ebû Dâvûd’ta “şa‘îr ve silk” şeklinde tâbir edilmektedir. İbn Mâce rivâyetinde ise taklib ile “silk ve şa‘îr” şeklinde nakledilmektedir. Ayrıca Tirmizî’deki ifâdeye göre, diğerlerinden farklı olarak “selk/selik” yerine “self, selef” tâbiri yer almaktadır. Bunun neşirden kaynaklanan bir kusur olduğunu zannediyoruz.)

Sehl b. Sa‘d.: “Biz Cuma Günleri ferahlardık. Çünkü bizim bir İhtiyar vardı, o kendince selik (hurma) koçanlarını alır bir çömleğe koyar içine de arpa taneleri atardı. Biz Cuma Namazından sonra onu ziyâret ederdik. O da bize bu yemekten ikram ederdi ve rahatlardık.” demektedir.
(Buhârî, “Et‘ime”, 17, nr. 5403.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

Resim 41-) SENÂ.:

SENÂ’nın tekili es-senât’tır. Kelimenin kullanıldığı anlamlarla ilgili olarak çeşitli açıklamalar varır. ŞÜBRÜM, nohuta benzer küçük tane olup ilaç yapımında kullanılır. Senût, bal anlamına geldiği söylenir. Buna hurma şirâsı, kimyon veyâ bir tür hurma diyenler de olmuştur.
(İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5646; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28268.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Esmâ bint Umeys’e.: “İshal için ne içtin?” diye sordu. Esmâ da, “Şübrüm içtim” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hârrun cârrun” dedi. Esmâ.: “Sonra SENÂ içtim.” Peygamberimiz aleyhisselâm da bunun üzerine.: “Bir şeyde ölüm için şifâ olsaydı SENÂ’da olurdu” buyurdu.
(Tirmizî, “Tıb”, 30, nr. 2081; İbn Mâce, “Tıb”, 12, nr. 3461; Hâkim, Müstedrek, V, 283–284, nr. 7518, V, 578, nr. 8283.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size SENÂ ve SENÛT’u tavsiye ederim. O ikisinde, sâm –ki ölüm demektir– hariç bütün hastalıklar (dâu) için şifâ vardır.” buyurmuştur.
(Heysemî, Zevâid, V, 95; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28267.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den nakledilen aynı hadisin başka ifâde biçimleri de vardır.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Üç şey vardır, sâm (ölüm) hâriç her hastalık (dâu) için şifâ vardır. Bunlar SENÂ ve SENÛT’tur.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28269, 28272’de ise, râvî Muhammed; üçüncüsünü unuttum, demiştir.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: SENÂ ve SENÛT’ta, bütün hastalıklar (dâu) için devâ vardır.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28270.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size SENÂ ve SENÛT’u tavsiye ediyorum. O ikisinde, sâm (ölüm) hariç bütün hastalıklar (dâu) için şifâ vardır.” Oradakiler sordu.: “Yâ Resûlallah! Sâm nedir?” O da.: “Ölümdür!” dedi.
(İbn Mâce, “Tıb”, 9, nr. 3457; Hâkim, Müstedrek, V, 284, nr. 7519; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28271.)

İbn Mâce’nin verdiği bilgiye göre Hadisin tâbiîn râvîsi olan İbrahim b. Ebî Able.:SENÛT şibittir” diye açıklarken diğerleri SENÛT’un yağ tulumunda oluşan BAL olduğunu söylemişlerdir. Aynı açıklama Müstedrek’te de tekrarlanmaktadır.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ölüme şifâ veren bir şey olsaydı, SENÂ ölüme şifâ verirdi.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28268, 28273.)

Ömer b. Hattâb, Esmâ bint Umeys’ten dinlemiş, buna göre bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, eve gelmiş Esmâ da şübrüm öğütüyormuş. Resûlullah ona.:“Bunu ne yapacaksın?” diye sormuş. Kadın da.: “Filanca içecek” demiş. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ölümü def edecek veyâ ölüme çâre olacak bir şey olsaydı SENÂ faydalı olurdu” buyurmuştur..
(Hâkim, Müstedrek, V, 283, nr. 7517.)


Resim 42-) SİNEK KANADI.:

Hadislerde şifâsı olduğu söylenen nesnelerden biri de sineğin bir kanadıdır. Oldukça tartışmalara sahne olan bir hadiste;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sinek birinizin kabına düşerse onu iyice batırsın. Çünkü bir kanadında zehir (semm) olur diğerinde de şifâ. Sinek düşünce zehir olanı batırır; şifâlı olanı batırmaz.” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 58, nr. 5782; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28301.)

Rivâyette bazı lafız farkları vardır. Bunlar birinizin “kabına”, “yemeğine”, “içeceğine” sözleri ile “daldırmak” ifâdesindeki farklılıktır. Bunun için “ğams”, “magl” ve “resb” kelimeleri kullanılmaktadır. Ayrıca çoğunluğun dikkatinden kaçan ve tek düze tercümenin sebep olduğu hata vardır ki, arı için de “zübâb” tâbirinin kullanılmasıdır. Eğer burada kastedilen arı ise, pisliği üzerine bu kadar tartışma “Zübâb”a sinek anlamı verilmesinden kaynaklanmıştır. Bundan arı kastedilmişse hadisin tartışılmasına gerek kalmayacaktır. “Zübâbın bir kanadında hastalık (dâu) diğerinde ise şifâ vardır. Bir kaba düşerse onu aşağıya batırın ki, şifâsı, hastalığı (dâu) yok etsin.”
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28304.)

Ebû Sa‘îd rivâyetine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Zübâbın (sinek, arı) bir kanadında zehir (sümm) diğerinde şifâ vardır. Yemeğe düştüğünde içine batırın (umqulû). O zehiri önce batırır, şifâyı batırmaz.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Tıb”, 31, nr. 3504.)

Ebû Hureyre rivâyetinde ise Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:İçeceğe zübâb (sinek, arı) düştüğünde onu içine batırsın sonra da atsın. Onun iki kanadından birinde mikrop (dâu), diğerinde şifâ vardır.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Tıb”, 31, nr. 3505.)


Resim 43-) SÛM/Sarımsak.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sarımsak yiyin. Melek’le münâsebetim olmasaydı ben de yerdim.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28306.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

Resim 44-) SÜFFA’.:

SÜFFA’(Hardal tanesi, acı tere tohumu denilmekle beraber bunun Harf (Habbu’r-reşâd, hardal), ğavr yani Tihâme ve Necd arasında veyâ Kudüs ile Havrân arasında bir yer ismi olup buradaki halkın dilinde hardal olarak söylenmektedir,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İki şeyde ne iyi şifâ vardır (bir bilseniz), onlar sabir ve süffâ’dır.” buyurmuştur.
(İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5663.)


Resim 45-) ŞARAB.:

Târik b. Süveyd, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e hamr (ŞARABın) durumunu sordu. Resûlullah da onu yasakladı veyâ yapımını kerih gördü. Târık dedi ki.: “Ben onu ilaç (devâ) olarak yapıyorum.” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de.: “O devâ olmaz. Olsa olsa dert (dâu) olur” buyurdu.
(Müslim, IV, 666, nr. 12; Tirmizî, “Tıb”, 8, nr. 2046; Ebû Dâvûd, “Tıb”, 11, nr. 3873)

İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5667: Şerh kısmında: dâu kelimesi, âfetler, ayıp, kusurlar ve kötü ahlâk için kullanılır. Buhl (cimrilik) vasfının dâu (hastalık) olduğuna dâir hadis de var.
Tirmizî’nin ve Ebû Dâvûd’un naklinde “Süveyd b. Târık veyâ Târık b. Süveyd” şeklindeki ifâdeyle Sahâbî isminde tereddüt vardır.

Önceki medeniyetlerin bir kısmında da görüldüğü gibi günah ile hastalık birbiriyle irtibatlı ele alınmakta olup, hastalık sebeplerinin bir kısmının dinî anlamda Tanrıyı kızdıran işler, kötü fiiller, yani haramlar veyâ kötü ahlâk olduğu görülmektedir. Nitekim bazı yıkanma ve arınma uygulamalarının hem Dinî hem Tıbbî değeri vardır. İçki gibi dinen haram kılınan şeylerin de dert ve hastalık kaynağı sayılması bu sebebe dayalı olabilir. Bunlar her ne kadar temsil yoluyla Dünyevî ve Ahlâkî bir hususu Uhrevî veyâ Dinî boyuta taşıyorsa da hastalık algılaması konusunda önemli bir ipucudur.

Resûlullah, Sümm (zehir) gibi pis ve zararlı olan geleneksel her ilacı yasakladı.”
(İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5668.)

Resûlullah, pis (habis) olan devâyı yasakladı.”
(Ebû Dâvûd, “Tıb”, 11, nr. 3870.)

"Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e bir hekim, ilaç yapmak için kertenkele öldürmeyi sordu O da yasakladı.”
(Ebû Dâvûd, “Tıb”, 11, nr. 3871.)

Necâset ve Habâsetin ilaç olamayacağı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem tarafından genel lafızla belirtilmiştir. Bunun DİNÎ, FIKHÎ boyutu İbn Esîr’in şerh kısmında açıklanmaktadır. Ancak bunlar arasında “Deve idrarı”, yukarıda kaynaklarını verdiğimiz ilgili hadisin etkisiyle ayrı bir hükme tâbi tutulmuş gibi gözüküyor.


Resim 46-) ŞEBİM. Soğuk SU.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Suların en hayırlısı şebim (soğuk) olanı, malların en iyisi ganimet, otlağın en güzeli de erâk ve selem’dir.” buyurmuştur.
(Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28293.)

Şertatu mihcem.: Kan alma âleti, neşter. Sağlık konusunda hakkına en çok rivâyet bulunan melenin hacâmat olduğunu söylemek mümkündür. Bunlardan birkaçını aşağıda vermekle yetineceğiz.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İlaçlarınızdan birisinde hayır olsaydı şertatu mihcem’de, bal içmede ve hastalık olan ateşle dağlamakta olurdu. Ben dağlanmayı sevmem!.” buyurmuştur.
Bazı tariklerinde.: “İlaçlarınızdan birisinde şifâ olsaydı…” şeklindedir.
(Buhârî, “Tıb”, 3, nr. 5680–5681, 4, nr. 5683, 15, nr. 5702, 17, nr. 5704; Müslim, Selâm, V, 52– 53, nr. 69; İbn Mâce, “Tıb”, 23, nr. 3491. İbn Abbâs’ın sözü olarak mevkûf şekliyle: Ahmed, Müsned, I, 529, nr. 2208; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5660. Buhârî ise aynı babın ilk rivâyeti olarak İbn Abbâs’tan mevkûf şeklini ama ikinci rivâyette ise İbn Abbâs yoluyla merfû olanını vermektedir.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

Resim 47-) ŞÛNÎZ, Şuveyniz.:

Bu ilacın lafzen zikredildiği hadise hadisler, eş anlamlısı olan “Habbetu’s-Sevdânın/Çörek Otu” yer aldığı hadislere göre daha azdır. O devirdeki insanların her iki isimle aynı nesneyi kasd etmesinden dolayı “Habbetu’s-Sevdânın/Çörek Otu” rivâyetine atıfta bulunmakla iktifa edeceğiz.

Buna dair İbn Şihâb dedi ki.: “Sâm ->ölüm demektir. Habbetu’s-Sevdâ/Çörek Otu da ->şuveyniz demektir."
(Buhârî, “Tıb”, 7, nr. 5688; Müslim, “Selâm”, V, 61, nr. 87; Tirmizî, “Tıb”, 5, nr. 2041; İbnü’lEsîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5639. Müslim’de Habbetu’s-Sevdâ’nın diğer adının “Şûnîz” olduğu açıklaması da merfû ifâdeye dâhil görünmektedir. Oysa İbnü’l-Esîr’de ve Müslim, “Selâm”, V, 62, nr. 88’de nakledilen.: “Habbetu’s-Sevdâ ->Şûnîz demektir” ilâvesi İbn Şihâb’a nisbet edilmektedir.)

Ebû Hureyre’nin sözü olarak.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Şûnîz/Çörek Otu ->sâm haric her derde (dâu) devâdır.” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 22, nr. 2070.)


Resim 48-) TEKMÎD/Pansuman.:
Bez parçasının ısıtılarak ağrıyan yere veyâ yaraya bastırılması işlemidir.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Dağlamanın yerine ->Tekmîd, muska takınmak yerine ->Sa’ût/enfiye gibi burna çekilen ilâçlar.. ve nefh (üfleme) yerine ->Ledûd (ağzından ilaç verdi/ludd yaptı) uygulayın!.” buyurmuştur.
(Ahmed, Müsned, IX, 524–525, nr. 25426; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28312.)


Resim 49-) TELBİNE.:

Un veyâ kepekten yapılan ve bazen içine bal katılan bir tür çorbadır. Âişe radiyallahu anha, kendisine gelen hastalara ve hüzünlü (stresli) olanlara Telbine Çorbasını içmelerini tavsiye ederdi.
Âişe radiyallahu anha, Peygamber aleyhisselâm’ın.: Telbine hastanın kalbini rahatlatır (cemm), hüznün bir kısmını giderir!.” buyurduğunu nakletmektedir.
(Buhârî, “Tıb”, 8, nr. 5689–5690, “Et‘ime”, 24, nr. 5417; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5656.)

Buhârî’nin Et’ime kısmında verdiği hadiste ve (Müslim, “Selâm”, V, 62, nr. 89) da Telbîne’nin nasıl yapıldığı ve hüzünlü insanlara yedirilmesi hakkında Âişe’ye ait açıklama da yer almaktadır. Önceki kaynaklardan farklı lafızlarla ama aynı şekilde Telbîne’nin bir tür çorba olduğu ve “hastanın kalbini güçlendiren…” özelliğine vurgu yapan rivâyetler için (bkz. İbn Mâce, “Tıb”, 5, nr. 3445–3446..)

Kalbi cemm etmek =>onu rahatlatmak, istirâhat ettirmek, elem ve hüznü gidermek anlamındadır. (İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5656.)

Resûlullah’ın hâne halkından birileri hasta (va‘ak) veyâ sıtma olursa, mayalanmış hamurdan çorba yapılmasını emrederdi, yapılırdı ve hastanın (sakîm) kalbine ferahlık verdiğini söylerdi. Aynen suyun insanın yüzünden kiri tozu alıp gittiği gibi.”
(Tirmizî, “Tıb”, 3, nr. 2039; Ahmed, Müsned, IX, 465–466, nr. 25120; Hâkim, Müstedrek, V, 289, nr. 7531; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5657.)

Diğer bir rivâyette.: Telbîne, hastanın kalbini kuvvetlendirir, hüznü azaltır” şeklinde nakledilmiştir. (Buhârî, “Et‘ime”, 24, nr. 5417; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28244.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

Resim 50-) TEMR, Şuveyniz.:


Kuru hurma anlamında kullanılan bu kelimenin geçtiği rivâyetler çok olmakla beraber sağlık açısından, siyah taşlı iki tepenin arasında yetişmiş olanlar kastedilmektedir.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim şu kara taşlı iki tepe arasında yetişip kurutulmuş (temr) hurmalardan sabahleyin yedi tane yerse akşama kadar ona zehir (semm) zarar vermez.” buyurmuştur.
(Müslim, “Eşribe”, IV, 739, nr. 164.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yaş (belh) hurmayı kuru (temr) ile yiyin. Eskisini yeni (tâze) olanla yiyin. Çünkü Şeytân bunu görünce kızar ve.: “İnsanoğlu eski olanla tâzesini yiyene kadar yaşadı!” der” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Et‘ime”, 40, nr. 3330; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28198.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kuru hurmanın (Temr) en hayırlısı Bernî’dir. Bu Bernî, kuru hurmanın (Temr) en hayırlısı olup devâdır ve onda hastalık (dâu, zararlı bir madde) yoktur. buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, V, 581, nr. 8293.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Sa‘d b. Ebî Vakkâs’a.: “Sen kalb hastasısın. Sakîfin Kardeşi Hâris b. Kelede’ye git. O hekimlik yapar. Yedi tane kuru Medine Hurması (temrâtun mine’l-Acve) alsın. Onları iyice ezsin… Sonra ağzına damlat (Ledûd yap)!” diye tavsiyede bulunmuştur..
(Ebû Dâvûd, “Tıb”, 12, nr. 3875; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28199.)

Başka bir hadise göre;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sabahleyin kim kuru acve hurmasından yedi tane yerse o gün ona zehir ve sihir zarar vermez” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, “Tıb”, 12, nr. 3876; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5641.)


Resim 51-) TİRYÂK.: Panzehir...:


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tiryâk içen veyâ Temime takanın başına gelen şeyden başkaları sorumlu değildir.” buyurmuştur.
(İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5729.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Zehirlenmeye karşı Tiryâk içmek, Muska takmak ve nefsimden bir dürtü ile şiir söylemek gibi bir şey yapıp yapmamış olmamın bir önemi yok.” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, “Tıb”, 10, nr. 3869; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5633.)

Ebû Dâvûd’un açıklaması.: “Bu Peygambere mahsustur. Oysa bazıları tiryâk için ruhsat verdi.”

Tiryâk adında bir tür ot vardır. Ayrıca elde tiryâk olarak yapılan ve tedâvi amaçlı kullanılan içecek vardır. Buna bir tür (Araplarca ef’â adı verilen) yılanın etinden ve bazı necis sayılan unsurlardan karıştırılarak elde edilen bir şeydir. Bun karışımdan dolayı tedâvide kullanımı haram kılınmıştır. İçilmesinin mekruh oluşu da tedâvideki haramlıktan değil; içeriğindeki yılan eti veyâ diğer necis karışımdan dolayıdır. Yoksa tiryâkta herhangi bir necâset olmazsa içilmesi de mekruh veyâ haram olmaz. (İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5729.)

Tiryâk, zehirlemelere karşı kusturucu veyâ ishal edici amaçla kullanılır ki, böylece zehir dışarı atılıp, mide veyâ bağırsaklar temizlenir. Dolayısıyla zehrin mide veyâ bağırsaklarca emilerek vücuda karışması önlenir. Ayrıca kişiye sihirli bir şey yedirilmiş veyâ içirilmişse aynı şekilde kusturmak veyâ ishal etmek üzere kullanılır.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu ilacın adından;

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Acve-i Âliye’de (Medine’nin yayla hurması) şifâ vardır. Hele sabah erken yenilirse panzehirdir (tiryâktır)” şeklinde bahsetmiştir..
(Buhârî, “Et‘ime”, 43, nr. 5445; Müslim, “Eşribe”, IV, 739–740, nr. 165–166; Ebû Dâvûd, “Tıb”, 12, nr. 3876; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5642; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28200..)


Resim 52-) ÛDÜ’l-HİNDî..:


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bu sülükle çocuklarınıza niye eziyet ediyorsunuz? Size Ûd-Hindî’yi öneririm. Onda yedi şeye şifâ vardır. Zâtu’l-cenb bunlardan biridir.” buyurmuştur.
(Müslim, “Buhârî, “Tıb”, 23, nr. 5715 ve 26, nr. 5718 ve Müslim, “Selâm”, V, 60–61, nr. 86’daki rivâyetler, Ümmü Kays’ın, Uzre (boğaz iltihabı) sebebiyle sıkıp ağzını yüzünü kanattığı çocuğunu Resûlullah’a götürmesi şeklindeki vürûd sebebiyle birlikte zikredilmektedir. Ancak rivâyetin devâmı verilmemektedir. Rivâyetin dışında bir açıklama ile el-Ûdu’l-Hindî ile kastedilenin “Küst yani Gust” olduğu beyân edilmektedir..)

Bademcik iltihabı (uzre) için buruna çekilir. Zâtu’l-Cenb için de ağza damlatılır.” şeklindeki rivâyette geçmektedir. (Buhârî, “Tıb”, 21, nr. 5713; Müslim, “Selâm”, V, 59–60, nr. 85; Ebû Dâvûd, “Tıb”, 13, nr. 3877; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5647; Kenzü’l-‘ummâl, X, nr. 28166; Ebû Dâvûd’un açıklamasına göre “el-Ûdu’l-Hindî’, el-Ûdu’l-Gust’tur.)

Zeyd b. Erkam anlatıyor.: Resûlullah bize Zâtu’l-Cenb tedâvisi için el-Kustu’l-Bahrî ve Zeyt (zeytinyağı) önerdi.”
(Tirmizî, “Tıb”, 28, nr. 2079; İbn Mâce, “Tıb”, 17, nr. 3467; Taberânî, Kebîr, V, 202, nr. 5090; Hâkim, Müstedrek, V, 284–285, nr. 7520–7523; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5662. Süyûtî, Cem‘u’l-Cevâmi‘de nakletmiştir.)

Ebû Taybe adında birisi Peygamberimiz’e hacâmat uyguladı, Resûlullah da ona iki sâ‘ (iki ölçek) yiyecek verdi ve Efendilerine bahsetti. Efendileri de Ebû Taybe’nin yükünü hafiflettiler.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olduğunuz şeyler içinde en uygunu Hacâmat ve el-Kustu’l-Bahrî’dir. Çocuklarınıza boğaz iltihabı hastalığında onları sıkarak (uzre yaparak) eziyet etmeyin; size Kust’u tavsiye ederim” buyurmuştur.
(Buhârî, “Tıb”, 13, nr. 5696.)

Hattâbî =>‘iİâk kelimesini yani parmakla bademcik iltihabının giderilmesi, Cevherî ise =>kadının parmakla çocuğunun damağını kaldırması şeklinde açıklamıştır. İbn Esîr =>Câmi‘u’l- Usûl’de ilgili hadisin geçtiği yerde şu açıklamaya yer vermektedir.: Zührî dedi ki; bu hastalıklardan ikisini bize açıkladı ama beş tanesini beyân etmedi. Süfyân, ‘ılâk kelimesini, parmakla damağı ovmak (tahnik), parmakla üst damağı kaldırmak şeklinde açıklamıştır. Yûnus da =>el-Ûdu’l-Hindî ile Kust’un kastedildiğini söylemiştir. (Bu izahların Buhârî, “Tıb”, 13, nr. 5696’da aynen verildiğini belirtmeliyiz.)

Bu kelime “gâf” veyâ “kef” harfiyle ifâde edilebilir. Arapçada bunun misalleri çoktur. (Buhârî, “Tıb”, 10, nr. 5692.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem eve gelmişti. Âişe radiyallahu anha’nın yanında, burnundan kan akan küçük bir çocuk vardı. Bunu görünce.: “Bu çocuğun hâli ne?” diye sordu. Âişe de.: “Uzre (boğaz iltihabı) olmuş” dedi. Peygamberimiz de.: “Yahu kadınlar, ALLAH sizi ne ede! Çocuklarınızı öldürmeyin. Birisinin Uzre hastalığı veyâ baş ağrısı olursa Kust-u Hindî kullansın!.” Resûlullah, Âişe’ye bunu emretti, o da uyguladı ve kurtuldu (berae). (Hâkim, Müstedrek, V, 289, nr. 7532.)

Ukkâşe b. Mıhsân’ın kız kardeşi ve birinci Akabe Bey‘atinde bulunmuş olan Ümmü Kays’ın anlattığı şekliyle Peygamber aleyhisselâm.: “Ey kadınlar!. Size şu Ûd-u Hindî’yi tavsiye ediyorum. Onda yedi şifâ vardır. Uzre’den (boğaz, bademcik ağrısı) dolayı buruna çekilir (se‘ût), Zâtu’l-Cenb’ten dolayı da ağza damlatılır (Lüdd)” öğütlemiştir.
(Buhârî, “Tıb”, 10, nr. 5692; Kenzü’l-‘ummâl, X, 28166.)
Uzre ->Kandan dolayı boğaza ârız olan ağrıdır. (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, III, 198.)
ed-Değru ->Bademcik iltihabının sıkılarak tedâvisi (ilâcı) demektir. (İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5647; en-Nihâye, II, 123.)
Resim
Kullanıcı avatarı
rüzgargülü
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 187
Kayıt: 02 Haz 2011, 14:51

Re: TIBB-ı NEBEVÎ HADİSLERİ..

Mesaj gönderen rüzgargülü »

Resim

Resim 53-) VERS/ALAÇEHRE, YEMEN SAFRANI.:

Peygamberimiz aleyhisselâm =>ZÂTü’l-CENB/Akciğer zarı iltihabı hastalığına karşı ZEYTİN ve VERS (alaçehre veyâ yemen safranı denilen ve Yemen’de çok yetişen bir tür bitki) önerdi.” (Tirmizî, “Tıb”, 28, nr. 2078.)
Aynı rivâyetin devâmında Katâde radiyallahu anhu da ağzının ağrıyan tarafından Ludd yaptırmış olduğunu nakletmektedir.

Bir rivâyette.: Nebî aleyhisselâm bize ZÂTü’l-CENB için ZEYTİNYAĞI ve VERSi medhetti” (Tirmizî, “Tıb”, 28, nr. 2078; Hâkim, Müstedrek, V, 284, nr. 7520.)
Katâde radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kendiside Ledûd yaptırdı ve bunu da şikâyetçi olduğu tarafından yaptırdı.” demektedir. (Tirmizî)

Muhakkiki Kemâl Yûsuf el-Hût’un beyânına göre.: "VERS”, kadınların yüzlerine sürdükleri safranın ham maddesi olup Yemen’de yetişir.” denilmektedir.


Resim 54-) YAĞMUR SUYU.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Cibrîl bana her hastalığın (dâu) devâsını öğretti. Bana o bilgileri Levh-i Mahfûz’dan istinsah ettiğini/ nüshasını çoğalttığını söyledi. Satıhta (tavanda) akmamış olan yağmur SUyunu alacaksın temiz bir kaba koyacaksın. Ona yedi defâ Fâtiha’yı ve Âyete’l-Kürsî’yi, İhlâs’ı, Felâk ve Nâs’ı okuyacak sonunda.: “lâ ilahe illallahu vahdehulâ şerike lehu, lehu’l-mülk ve lehu'l-hamdu yuhyî ve yumît ve hüve Hayy lâ yemût biyedihi’l-hayr ve hüve alâ küllî şey’in kadîr” diye DUÂ edeceksin. Bundan sonra yedi gün oruç tutup iftarını da bu SU ile açacaksın” dedi” şeklinde beyân etmektedir.
(İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5655.)


Resim 55-) ZEMZEM.:

Ebû Cemre Nasr b. İmrân’ın anlattığına göre o, Mekke’de iken İbn Abbâs ile oturuyormuş. Ebû Cemre’yi sıtma (humma) tutmuş. İbn Abbâs da ona.: “(Ateşini) ZEMZEM SUYU ile soğut” demiş. Akabinde şu hadis nakledilmiştir.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hummâ cehennem alevinden bir parçadır. Onu SUveyâ zemzem SUyu ile soğutun.” buyurdu.
(Buhârî, “Bed’u’l-Halk”, 10, nr. 3261; Müslim, “Selâm”, V, 55, nr. 76–80; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’lusûl, VII, nr. 5653.)

Nebî aleyhisselâm bir tavsiyesinde.: “Birinize HUMMÂ isâbet ederse, Hummâ ateşten bir parçadır. Onu SU ile söndürün. AkarSUya girip akıntıya karşı durup serinlesin ve şu DUÂyı okusun.: “ALLAHümme eşfî =>Abdike ve Saddık Rasulüke..” Bu uygulamayı sabah namazından sonra, güneş doğmadan önce yapsın. Üç gün süre ile ve her gün üçer defâ dalarak bunu yapsın. Üç defâda iyileşmezse beş defâ, bunda da iyileşmezse yedi defâ, bunda da iyi olmazsa dokuz defâ yapsın. İnşâe ALLAH dokuzu geçmez!” buyurmuştur.
(Tirmizî, “Tıb”, 33, nr. 2084; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5653–5654.)

Esmâ’ya titreyen (mev‘ûke, hummalı) bir kadın getirildi. O da SU istedi. SUyu kadının koynuna döktü ve.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Onu (Hummâyı) SU ile soğutun, o cehennem ateşindendir!.” dediğini nakletti.
(Müslim, “Selâm”, V, 58, nr. 81.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in, Hummâ ve bilumum Istırablara karşı okunması için Ashâbına öğrettiği.: “Bimillahi’-l Kebîr Euzûbillahi’l-Azîm min küllî şerri araka’n- nâr ve min küllî şerri harrı’n- nâr.: Büyük ALLAH’ın İsmiyle, kan fışkırtan damarın ve ateşin hararetinin şerrinden Yüce ALLAH’a sığınıyorum!.” (İbn Mâce, “Tıb”, 37, nr. 3526.)
DUÂsını naklederken diğer Hadis de;
“Titremesi tutan Peygamber aleyhisselâm’a Cibrîl aleyhisselâm’ın gelerek.: “Bismillahi arakike min küllî şerri yeuzike min hasedi hâsidin ALLAHumme yeşfike.: Besmele ile seni üzen her şeye, hasedçinin hasedine ve her türlü nazara karşı sana rukye yapıyorum. ALLAH sana şifâ verir!” buyurmuştur.
(İbn Mâce, “Tıb”, 37, nr. 3527.)


Resim 56-) ZEYT/ZEYTİN YAĞI.:

Zeytin Yağı’nın ilaç olarak önerildiği hadislere birkaç örnek şöyledir.:
Peygamberimiz Zâtü’l-Cenb Hastalığına karşı Zeytinyağı ve Vers önerdi.”
Katâde radiyallahu anhu’da ağzının ağrıyan tarafından Ludd yaptırmış olduğunu nakletmektedir.
(Tirmizî, “Tıb”, 28, nr. 2078. Vers =>Alaçehre veyâ Yemen Safranı denilen ve Yemen’de çok yetişen bir tür bitkinin adıdır.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Zâtü’l-Cenb için el-Kustu’l-Bahrî ve ZEYT ile tedâvi olmamızı emretti.” (Tirmizî, “Tıb”, 28, nr. 2079; İbn Mâce, “Tıb”, 17, nr. 3467; Taberânî, Kebîr, V, 202, nr. 5090; Hâkim, Müstedrek, V, 284–285, nr. 7520–7523; İbnü’l-Esîr, Câmi‘u’l-usûl, VII, nr. 5662. Süyûtî, Cem‘u’l-cevâmi‘de nakletmiştir.)


Resim

YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.


Resim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâMet
İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet-CEM’ et ŞEFÂAt ŞİFÂLaRımıza İnşâe ALLAH!..



M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

Resim KUL İHVÂNİm..
Resim
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön