CuMâ CeM'im-İZ

Dinimizde mübarek gün ve geceler hakkında bilgiler.
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HAKK’ın ALLAHu EKBER'i,
BURSA SEMÂsında->YiNE!.
==>EBEDe EZELden BERi,
CÂN ÇAĞRIsı İSLÂM DiNe!.


ZEVK 10.826

=>“OLsun!. OLmasın!.” ÂLEMi==->BELÂLaRa BELENEcek,
=>BiR ÖMüR KOŞacak İNSÂN==>SoN NEFESte YORULacak!.
HAKk DUYup->HAYRa UY!.du mu=>YAPTIKLaRı ELENEcek,
RASÛLuLLAH BUYRUĞUdur=>Şu BeŞ ŞEYyden SORULacak!.


19.04.2024.. 13:12
brsbrsm.. tktktrstkkmdcumacemimizzz..


RASÛLuLLAH SÖZÜn DİNLe,
İŞİtip=>DUY ki==>SENİNLe,
=->BİZ BİR-İZ SIRRInı YAŞA,
KÜLLî ŞEYyLe>ZİKRİn İNLe!.

İĞNEnin UCU’nda=>TEVHiD,
SEBEB SONUCU’nda TEVHiD,
KuL İHVÂNİm CUMÂ>Mİ’RÂC,
RÜCÛ’ URUCU’nda=>TEVHiD!.



Resim

“OLsun!. OLmasın!.” ÂLEMi
==>BELÂLaRa BELENEcek.:

الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ
“Ellezî halaka’l- mevte ve’l- hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ (amelen), ve huve’l- azî zu’l- gafur (gafûru).: O, (İslâm’a ve insanlığa uygun davranış, ahlâk ve anlayışta) amel bakımından hanginizin daha iyi (daha güzel ve daha verimli) olacağını DENEmek (ve hak ettiği karşılığı vermek) için, (dünyada yaşatıp) ölümü ve (ahirete kaldırıp sonsuz) hayatı yaratmıştır. O, Üstün ve Güçlü olandır, çok Bağışlayandır.// O, (İslam’a ve insanlığa uygun davranış, ahlâk ve anlayışta) amel bakımından hanginizin daha iyi (daha güzel ve daha verimli) olacağını denemek (ve hak ettiği karşılığı vermek) için, (dünyada yaşatıp) ölümü ve (ahirete kaldırıp sonsuz) hayatı yaratmıştır. O, Üstün ve Güçlü olandır, çok Bağışlayandır.” (Mülk 67/2)

Resim

BiR ÖMüR KOŞacak İNSÂN
=SoN NEFESte YORULacak!.

وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
“Ve tec’alûne rızkakum ennekum tukezzibûn (tukezzibûne).: Ve siz, yalanlamış olmanızı kendinize rızık ediniyorsunuz. (Kur'ÂN'daki sözlerin âlemlerin RABBi tarafından indirildiğinden şüphe ettiğiniz için rızkınız, nâsibiniz sadece yalanlamak oluyor.)//Ve (manevi) rızkınızı (Kur’ÂN’dan yararlanma ni’metini ve fırsatını bırakıp, bütün nâsibinizi sadece Onu anlamadan okumak ve hükümlerini) yalan saymaktan ibâret mi kılıyorsunuz?” (Vâkı’a 56/82)

فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ
“Fe lev lâ izâ belegati’l- hulkûme (hulkûme).: O halde can boğaza gelmiş olsa değil mi ki (siz öylece).//Hele (Azrâil ruhunuzu alırken) can boğaza gelip dayandığında (ne yapacaksınız?)” (Vâkı’a 56/83)

وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ
“Ve entum hîne izin tenzurûn (tenzurûne).: Ve siz, o ÂNda (ona öylece, bir yardım yapamayarak sadece) bakarsınız.///Ki o sırada siz (sâdece ve çaresizce) bakıp-duracaksınız.” (Vâkı’a 56/84)

وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَكِن لَّا تُبْصِرُونَ
“Ve nahnu akrebu ileyhi minkum ve lâkin lâ tubsirûn (tubsirûne).: (O ÂNda) BİZ o’na sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.// (Her anında ve o sırada) BİZ o’na (her insana) sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz (ve farkında olmazsınız).” (Vâkı’a 56/85)

تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ
“Tezunnu en yuf’ale bihâ fâkıreh (fâkıretun).: Anlar ki kendisine bel kemiklerini kıracak çok belâ (lı bir iş-kötü muamele) yapılacak.//Artık kendisine, bel kemiklerini kıracak (dayanılmaz) işlerin (ve işkencelerin) yapılacağını anlamıştır.” (Kıyâme 75/25)

كَلَّا إِذَا بَلَغَتْ التَّرَاقِيَ
“Kellâ izâ belegatit terâkıy (terâkıye).: Hayır, (can) köprücük kemiğine geldiği zaman (can boğaza gelince, ölmek üzere iken).//Hayır, hayır! (Maalesef gerçek şu ki: Ömür bitip hayat tıkandığı) Can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman, (insan şaşkınlaşıp kalacaktır.)” (Kıyâme 75/26)

وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ
“Ve kîle men râk (râkın).: Ve: “Kurtaracak kimdir?” denir.// (Ona: Haydi görelim şimdi tedavi için) "Son müdahaleyi yapacak kimdir?" (En güvendiğin hekiminiz, sahte şeyhiniz ve şöhretliniz nerededir?) diye (hatırlatılacaktır).” (Kıyâme 75/27)

وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ
“Ve zanne ennehu’l- firâk (firâku).: Ve o (dünyâdan) ayrılacağını (öleceğini) anlamıştır.///Artık (o da) gerçekten, kendisi de (mecburen bu dünyadan ve tüm sahip olduklarından son ve kesin) bir ayrılık olduğunu anlamıştır.” (Kıyâme 75/28)

Resim

RASÛLuLLAH BUYRUĞUdur,
Şu BeŞ ŞEYyden SORULacak!.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kıyamet Gününde insanoğlu, şu BEŞ ŞEYy’den hesaba çekilmedikçe RABBİnin Huzuru'ndan bir yere kımıldayamaz.:
1-) Ömrünü nerede ve nasıl tükettiğinden,
2-) Gençliğini ne şekilde geçirdiğinden,
3-) Malını/servetini nereden kazanıp nerelere harcadığından,
4-) Bildiği ile amel edip etmediğinden,
5-) Vücûdunu nerede yıprattığından.”
buyurmuştur.
(Tirmizî, Sıfâtü'l-kıyâme, 1)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Beş şey gelmeden önce EŞ ŞEYy’i ganimet BİL.:
1-) İhtiyarlığından önce gençliğini,
2-) Hastalanmadan önce sıhhatini,
3-) Fâkirliğinden önce zenginliğini,
4-) Meşgul zamanlarından önce boş vakitlerini ve
5-) ÖLümünden önce HAYatını!.”
buyurmuştur.
(Buhârî, Rikāk, 3; Tirmizî, Zühd, 25)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

==>Lâ İLâHe==>İLLâ ALLAH,
MuhaMMEde’r-RESÛLuLLAH,
DUYun ki HAYyeLe’s-SELAH,
>UYun ki HAYyeLe’L-FELAH,
Bu BURSAmda>Bî-İZNİLLAH,
SEBîLİLLAH=->İNŞÂe ALLAH!.


ZEVK 10.828

HeR ÂN YENidEN YARATIŞş=>ŞE’ÂNULLAH=>KÛN feyeKÛN,
KÂİNÂt KUR'ÂN OKU!.YoR=->HAM AKILLAR=>SİZ de SUSUN,
EZELdEN=>EBEDe=>BESTe,
CÂN KUŞu->KANLı KAFESTe,
ALıp<->VERiLen=>NEFESTe=>İMÂN>AMEL=>DUYuN>UYUN!.


26.04.2024.. 13:08
brsbrsm.. tktktrstkkmdeTEYcumacemimizzz..


KUR'ÂN’ın=>İKRÂ=>OKU’su,
DUYaNa=>CENNEt KOKU’su,
İNSÂNın ASLI===>İHVÂNİ’m,
MENİ DENEN>BiR DAMLA SU,
==>HEVÂ ve HEVES DUYUsu!.


Resim

ŞE’ÂNULLAH=>KÛN feyeKÛN.:

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn (yekûnu).: O’nun emri, bir şeyi (yaratmak) dileyince ona sadece "OL!" demektir. O da hemen oluverir. (Tüm yaratılanların harika ayrıntıları, ALLAH’ın sonsuz İlmi ve Kudreti içerisindedir.)” (YâSîn 36/82)

[Not.: ALLAH celle celâlihu, bir şeyin olmasını dilerken, onun bütün sebeplerini ve ayrıntılı projelerini bilerek ve hazır hale getirerek "OL!" emrini vermekte, o da hemen meydana gelmektedir. 82. âyetten sonraki 83. âyette "Her şeyin melekutunun", yani en ince sırlarının ve harika planlarının Cenâb-ı HAKkın elinde olduğunun vurgulanması da buna işârettir.]

MENİ DENEN>BiR DAMLA SU.:

وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِن مَّاء فَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“Vallahu halaka kulle dâbbetin min MÂİN, fe minhum men yemşî alâ batnih (batnihi) ve minhum men yemşî alâ ricleyn (ricleyni) ve minhum men yemşî alâ erba’ (erbain), yahlukullâhu mâ yeşâu, innellâhe alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun).: ALLAH, her canlıyı “SU”dan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. ALLAH, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz ALLAH, her şeye güç yetirendir.” (Nûr 24/45)

MENi.: Erkek veya dişinin bel suyu. Döl suyu. Nutfe. Sperma.

=>İMÂN>AMEL=>DUYuN>UYUN!.:

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ إِنَّا لَا نُضِيعُ أَجْرَ مَنْ أَحْسَنَ عَمَلًا
“İnnellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti innâ lâ nudîu ecre men ahsene amelâ (amelen).: Şüphesiz İMÂN edip SÂLİH AMELLerle uğraşanlara gelince; BİZ gerçekten (böyle her konuda) en güzel davranışta bulunanların (ve sorumluluk bilinciyle yaşayanların) ecrini asla zâyi etmeyiz.” (Kehf 18/30)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

GÖNüL ŞEHRiM YEŞiL BURSA’m,
KEŞiŞ DAĞIm!.>GÖKÇe DEREm!.
MÂNÂ MERKEZi BiL=->BURSA’m,
GÖRÜRsEN->SIRRIn GÖSTEReM!.

ÖZÜndEN SEVenLeR->DiRi,
YILDIZ GiBidir ==>HR BiRi,
PARALEL BAĞLı GÖNüLLeR,
EL<=>ELe=->DUÂ ZiNCiRi!.


ZEVK 10.831

RÜZGÂR GÜLÜ GiBi İNSÂN=>HeR ÂN>BiR HâLe DÖNüYOR,
ESiYOR KADER RÜZGÂRı=>UMUt<->KORKUya=>YÖNüYOR,
ÖMüR BOYUnca=>COŞuYOR,
=->SoN NEFESİne KOŞuYOR,
==>ÖLMEmeye UĞRAŞıYOR==>PİLi BİTiYOR=->SÖNüYOR!.


03.05.2024.. 13:16
brsbrsm..tktktrstekkemdecumacemimizzz..


=>KuL İHVÂNİ SEFîL=>ADıM,
BeN BURda NELeR YAŞADıM,
MAKSEM SEVDÂ YOKUŞU’nu,
ÇOK TIRMANdıM ADıM ADıM!.


Resim
DUÂ =>ŞAHDAMARımızdanda AKReB Yüce RABBimiz’e =>HeR YeRde->HeR ÂN->HeR HâL->HeR NEFEste BİZ BİR-İZ NAHNU SIRRInın Sözlü İfâdesi ve ALLAHu zü’L-CELÂL’e ARZıdır..

وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
“Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb (karîbun) ucîbu da’vete’d- dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî ve’l- yu’minû bî leallehum yerşudûn (yerşudûne).: (Ey Nebîm!) Kullarım Sana BENİ soracak olursa (onlara de ki:) muhakkak ki BEN (onlara) pek yakınım. BANA DUÂ ettiği zaman, DUÂÂ edenin DUÂsına cevap veririm. Öyleyse, onlar da BENİM çağrıma cevap versinler ve BANA (hakkıyla) iman (itaat ve itimat) etsinler. Umulur ki (böylece) irşad (doğru yolu bulmuş) olacaklardır.” (Bakara 2/186)

وِمِنْهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
“Ve minhum men yekûlu RABBenâ âtinâ fî’d- dunyâ haseneten ve fî’l- âhirati haseneten ve kınâ azâbe’n- nâr (nâri).: Onlardan öylesi de vardır ki: "RABBimiz, bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin (cehennemin) azâbından koru" diyerek (yalvarmakta ve dengeli davranmaktadır).”(Bakara 2/201

لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
“Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet RABBenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, RABBenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, RABBenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih (bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ ale’l- kavmi’l- kâfirîn (kâfirîne).: ALLAH, hiç kimseye güç yetireceğinden (kapasitesinden) başkasını yüklemez. (Herkesin) Kazandığı (iyilikler) lehine (kendi hayrına ve menfaatine), kazandırdıkları (veya sebep oldukları kötülükler ile, ona haksız şekilde kazandırılan şeyler ise) kendi aleyhine (zararına ve şer hânesine)dir. "RABBimiz, unuttuklarımızdan veya (bu Kur’ÂN’a, akla ve vicdana dayanarak vardığımız kararlarda ve içtihatlarımızda hataen) yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutarak azarlayıp cezâlandırma! (Ey) RABBimiz; (hadlerini aştıkları ve azıp şımardıkları için) bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır (sorumluluklar) yükleyip (bizi bunaltma! Ey) RABBimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma! Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirgeyip acı! Sen bizim MEVLÂ’mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et. (Nusret ve muvaffakiyet verip zafere eriştir. Âmin.)"(Bakara 2/286)

قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنزِلْ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ السَّمَاء تَكُونُ لَنَا عِيداً لِّأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا وَآيَةً مِّنكَ وَارْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
“Kâle îsebnu meryemellâhumme RABBenâ enzil aleynâ mâideten mine’s- semâi tekûnu lenâ îden li evvelinâ ve âhirinâ ve âyeten mink (minke), verzuknâ ve ente hayru’r- râzikîn (râzikîne).: Meryem oğlu İsâ.: "Ey RABBimiz (olan) ALLAH’ım! Bize gökten bir sofra (mâide-faide) indir ki; öncemiz ve sonramız için bir bayram (şöleni) ve SENden de bir (mucize) belgesi olsun. Bizi (her türlü nimet ve faziletinle) rızıklandır, SEN rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti.”(Mâide 5/114)

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
“Kul mâ ya’beu bikum RABBî lev lâ DUÂukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ (lizâmen).: (Ey Resulüm!) De ki: "Eğer sizin DUÂnız (davanız, takvanız) olmasaydı, RABBim size ne diye değer versindi? Fakat siz (mâdemki) kesin şekilde yalanladınız (Kur’ÂN’ın her hükmünün gerekli ve geçerli olmadığını söylediniz); artık (bunun cezâsı da mutlaka lâzımdır ve azâbı da) kaçınılmaz olacaktır (ve elbette çekilecektir)."(Furkân 25/77)

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
“Ve kâle RABBukumud’ûnî estecib lekum, innellezîne yestekbirûne an ibâdetî se yedhulûne cehenneme dâhırîn (dâhırîne).: RABBiniz buyurdu ki.: "(Sadece) BANA (inanıp-sığınıp) DUÂ edin, ki size icâbet (cevap verip kabul) edeyim. Doğrusu BANA ibadet etmekten (ve hükümlerimi yerine getirmekten) büyüklenen (müstekbir)ler; boyun bükmüş (hor ve hakir) kimseler olarak cehenneme gireceklerdir."(Mü’min 40/60)

Resim

KUR'ÂN-ı KERÎMimizde PEYGAMBER aleyhusselâmların DİLiyLe DUÂLaR.:

ÂDEM aleyhisselâm’ın DİLiyLe Nedâmet/Pişmânlık DUÂsı.:

قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
“Kâlâ RABBenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne mine’l- hâsirîn (hâsirîne).: (Hz. Âdem:) "RABBimiz, biz ikimiz kendi nefislerimize zulmettik. Eğer bizi, mağfiret edip bağışlamazsan ve bize acıyıp merhamet buyurmazsan mutlaka hüsrâna uğrayanlardan oluruz" diyerek (hatalarını kabul edip bağışlanma dilemişlerdi).”(A’râf 7/23)

İBRÂHİM aleyhisselâm’ın DİLiyLe Teslimîyette Sadakat DUÂsı.:

رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
“RABBenâ vec’alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbu’r- rahîm (rahîmu).: "RABBimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan SANA teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibâdet yöntemlerini (yerlerini, şekillerini ve ilkelerini öğretip) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, SEN tevbeleri kabul eden ve Esirgeyensin."(Bakara 2/128)

EYYÛB aleyhisselâm’ın DİLiyLe Sabır ve Metânet DUÂsı.:

وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
“Ve eyyûbe iz nâdâ RABBehû ennî messeniye’d- durru ve ente erhamu’r- râhimîn (râhimîne).: Hani Eyyûb da o (sıkıntı) vaktinde RABBine.: "Şüphesiz bu sıkıntı (ve hastalık) beni (iyice) sarıverdi. SEN merhametlilerin en merhametlisisin" diye yalvarıp nidâ etmişti.”(Enbiyâ 21/83)

YÛSUF aleyhisselâm’ın DİLiyLe Âkibette Salâh DUÂsı.:

رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
“RABBi kad âteytenî mine’l- mulki ve allemtenî min te’vîli’l- ehâdîs (ehâdîsi), fâtıras semâvâti ve’l- ardı ente veliyyî fî’d- dunyâ Ve’l- âhıreh (âhıreti), teveffenî muslimen ve elhıknî bi’s- sâlihîn (sâlihîne).: (Ve Hz. Yusuf:) "RABBim, SEN bana mülkten (Mısır’da Devlet ve Hükümet yetkisinden bir pay ve onu yönetme imkânını) verdin, sözlerin (ve düşlerin) yorumundan (bir bilgi) öğrettin ("ehadis"in = konuşulanların, rüyâların ve olayların yorumunu ilham ettin). Ey (hiç yoktan) göklerin ve yerin kusursuz YARATICIsı, dünyâda ve âhirette benim (tek ve gerçek) VELÎm SENsin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni sâlihlerin arasına kat!." (DUÂsını etmişti).”(Yûsuf 12/101)

MÛSÂ aleyhisselâm’ın DİLiyLe Yardım ve Kolaylık DUÂsı.:

قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي
وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي
“Kâle RABBişrah lî sadrî. Ve yessir lî emrî.: "(Riâalet) İşimi bana kolaylaştır." "Dilimin bağını çöz (konuşma kabiliyetimi ve ifade yeteneğimi arttır)."(Tâ-Hâ 20/25,26)

ÎSÂ aleyhisselâm’ın DİLiyLe Helâl ve Temiz Rızık DUÂsı.:

قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنزِلْ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ السَّمَاء تَكُونُ لَنَا عِيداً لِّأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا وَآيَةً مِّنكَ وَارْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
“Kâle îsebnu meryemellâhumme RABBenâ enzil aleynâ mâideten mine’s- semâi tekûnu lenâ îden li evvelinâ ve âhirinâ ve âyeten mink (minke), verzuknâ ve ente hayru’r- râzikîn (râzikîne).: Meryem oğlu İsâ.: "Ey RABBimiz (olan) ALLAH’ım! Bize gökten bir sofra (mâide-fâide) indir ki; öncemiz ve sonramız için bir bayram (şöleni) ve SENden de bir (mu’cize) belgesi olsun. Bizi (her türlü nimet ve faziletinle) rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın!" demişti.”(Mâide 5/114)

Resim

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:ALLAH’a, kabul edileceğine gerçekten/gönülden inanarak DUÂ ediniz. Biliniz ki ALLAH, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalb ile yapılan DUÂları kabul etmez.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Deavât, 65.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “DUÂ, ibâdetin ÖZÜdür.”[/color] buyurmuştur.
(Tirmizî, Deavât, 1.)

Gıyabî DUÂ örneği olarak Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem umreye gitmek için izin isteyen Hz. Ömer radiyallahu anhu’e.: “Kardeşim! DUÂna BİZİ de ortak et, BİZİ unutma!.”[/color] buyurmuştur.
(İbn Mâce, Menâsik, 5.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:ALLAH’ım! SENden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği istiyoruz!.” buyurmuştur.
(Müslim, Zikir, 72.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:ALLAH’ım! Bozgunculuktan, nifâktan ve kötü ahlâktan sana sığınıyoruz!.” buyurmuştur.
(Nesaî, İstiâze, 21.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:ALLAH’ım! Fayda vermeyen ilimden, ürpermeyen kalbden, doymak bilmeyen nefisten ve kabul edilmeyen DUÂdan sana ilticâ ediyoruz.” buyurmuştur.
(Müslim, Zikir, 73.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

CUMÂ CEM’i->BURSAmda,
GÖKLeRde>Lafz-ı ALLAH!.
DEM bU DEMi BURSAmda,
MuhaMMed RASÛLULLAH!.

EĞiL==>KuL İHVÂNİm EĞiL,
RABBını BiL!.. NEFSini BiL!.
YAŞAnan KAHHÂR KADERi,
KÜLLî ŞEy BAŞı BOŞ dEĞiL!.

ANLAmaz HAKkın SÖZün,
==>AKLının ESİRi İNSÂN!.
ANLAR İSe>SÖZün ÖZün,
EBEDîYyEN>DİRi İNSÂN!.
HAk ÂŞIKLar BİRi İNSÂN!.


ZEVK 10.837

===>AKıL=>AKıLı ANLAR da=>İDRAK’ın İDRAK EDEMeZ,
==>“OLur! OLmaz!.” İRADEsiz AKıL=>İŞTİRAK EDEMeZ,
==>KADERi KADARdır==>İNSÂN,
AL!<>VER! NEFESLedir HeR CÂN,
ZERRe-KÜRRE TEKk BAŞIna=>NEFSine ORTAK EDEMeZ!.


10.05.2024.. 13:04
brsbrsm..tktktrstekkemdecumacem’imizzz..


Bu ÂLEMde->HERKEs MEŞGuL,
SONSUZ YÖNE KOŞAR DURuR!.
RABBısıyLa->NAHNU HeR KuL,
AYRIk SANıR->COŞAR DURuR!.

KuL İHVÂNİm=>KUR'ÂN’ı DUYy,
SEBEBLeR<->SONUCUn DÜŞÜN!
=>REHBER>RESÛLULLAH’a UYy,
RÜCÛ’nun<=>URÛCU’n DÜŞÜN!.


Resim

EĞiL==>KuL İHVÂNİm EĞiL,
RABBını BiL!.. NEFSini BiL!.
YAŞAnan KAHHÂR KADERi,
KÜLLî ŞEy BAŞı BOŞ dEĞiL!.:

=>KADERi KADARdır==>İNSÂN,
AL!<>VER! NEFESLedir HeR CÂN.:


Resim

Kur'ÂN-ı Kerîm’de KADeR ÂYETLeRi.:

وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تَمُوتَ إِلاَّ بِإِذْنِ الله كِتَابًا مُّؤَجَّلاً وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الآخِرَةِ نُؤْتِهِ مِنْهَا وَسَنَجْزِي الشَّاكِرِينَ
“Ve mâ kâne li nefsin en temûte illâ bi iznillâhi kitâben mueccelâ (mueccelen), ve men yurid sevâbe’d- dunyâ nu’tihî minhâ, ve men yurid sevâbe’l- âhirati nu’tihî minhâ, ve se neczî’ş- şâkirîn (şâkirîne).: ALLAH’ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın sevâbını ve çıkarını ister (menfaati maneviyata tercih eder)se ona ondan veririz; (ama cennetimizden mahrum ederiz,) kim de âhiret sevâbını (ve ebedi hayatını) ister (ALLAH’ın rızasını ve İslam davasını önemseyip önceler)se, ona da ondan veririz. BİZ (âhireti tercih edenlere, şirkten ve şikâyetten sakınıp) şükredenlere karşılığını ileride vereceğiz.” (Âl-i İmrân 3/145)

هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن طِينٍ ثُمَّ قَضَى أَجَلاً وَأَجَلٌ مُّسمًّى عِندَهُ ثُمَّ أَنتُمْ تَمْتَرُونَ
“Huvellezî halakakum min tînin summe kadâ ecelâ (ecelen), ve ecelun musemmen ındehu summe entum temterûn (temterûne).: Sizi çamurdan (topraktan beslenen, nebati ve hayvani gıdalardan oluşan meni tohumlarından) yaratan, sonra bir ecel (süreci) belirleyip (yaşatan) O’dur. (Bu) Adı konulmuş (zamanı belli olmuş) ecel (bilgisi) O’nun katındadır. (Buna rağmen) Sonra siz (hâlâ, kitap ve hesap konusunda) kuşkuya kapılmaktasınız.” (En'âm 6/2)


وَعِندَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِن وَرَقَةٍ إِلاَّ يَعْلَمُهَا وَلاَ حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الأَرْضِ وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
“Ve indehu mefâtihu’l- gaybi lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fî’l- berri ve’l- bahr (bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâti’l- ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn (mubînin).: (Ne var ki) Gaybın (bütün) anahtarları (şifreleri ve projeleri) ALLAH’ın katındadır. Onları ALLAH’tan başkasının bilmesi (imkânsızdır. Sadece seçtiği nebilerine ve velilerine dilediği kadarını gösterip aydınlatır.) O, karada ve denizde (büyük küçük) ne varsa hepsini bilip durmaktadır. O’nun ilmi (ve iradesi) dışında bir yaprak bile (dalından) kopmamaktadır. O, yerin (derin ve gizli) karanlıkları içindeki (en küçük bir tohum) tanesini bile bilip (her şeyi Kudret Avucunda tutmaktadır). Yaş ve kuru (DNA hücrelerinden galaksilere kadar âlemde) ne varsa her şeyin (plan ve programı) bir Kitab-ı Mübin’de kayıtlıdır. (ALLAH’ın sonsuz ilminde ve İlahî Bilgi merkezinde saklıdır.)” (En'âm 6/59)

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
“Ve li kulli ummetin ecel (ecelun), fe izâ câe eceluhum lâ yeste’hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn (yestakdimûne).: Her ümmet için bir ecel vardır. (Her medeniyet ve devletin de belli bir ömrü bulunmaktadır.) Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenip geri kalır, ne de öne alınır (tam zamanında çöküp dağılır. Adaleti uygulayan ve ilme dayanan devletler ayakta kalır, zulüm yapan ve geri kalan devletler yıkılır.)” (A'râf 7/34)

مَن يَهْدِ اللّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَن يُضْلِلْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
“Men yehdillâhu fehuve’l- muhtedî ve men yudlil fe ulâike humu’l- hâsirûn (hâsirûne).: ALLAH kime hidâyet ederse onlar Hakk YoLu bulan kimse(lerdir). Her kimi de (hıyaneti ve kötü niyeti yüzünden) şaşırtıp-saptırırsa onlar da mutlak hüsran ve ziyân içindedirler.” (A‘râf 7/178)

قُل لَّن يُصِيبَنَا إِلاَّ مَا كَتَبَ اللّهُ لَنَا هُوَ مَوْلاَنَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
“Kul len yusîbenâ illâ mâ keteballâhu lenâ, huve mevlânâ, ve alâllâhi felyetevekkeli’l- mu’minûn (mu’minûne).: De ki: "ALLAH’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isâbet etmeyecektir. O bizim MEVLÂ’mızdır. Ve mü’minler yalnızca ALLAH’a tevekkül etmelidirler.” Tevbe 9/51)

قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ إِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَلاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
“Kul lâ emliku li nefsî darran ve lâ nef'an illâ mâ şâallâh şâallâhu), li kulli ummetin ecel (ecelun), izâ câe eceluhum fe lâ yeste'hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn (yestakdimûne).: De ki: "ALLAH’ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) mâlik değilim. Her ümmetin (her devletin, her sistemin ve medeniyetin) bir eceli (bir hâkimiyet süreci) vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler.” (Yûnus 10/49)

وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
“Ve mâ min dâbbetin fi’l- ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya'lemu mustekarrehâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn (mubînin).: Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki; her türlü rızkı (ve ihtiyacı) ALLAH’a ait olmasın. (Tek hücreli canlılardan balinalara kadar) Onun yuvasını ve yaşadığı yeri de, gezip dolaştığı geçici yerleri de her ÂN bilir. (Ve zaten) Bunların hepsi, her şeyi açıklayan (ve kayıt altına alan) bir kitabın içindedir.” (Hûd 11/6)

إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي وَرَبِّكُم مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
“İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîm (mustekîmin).: "Ben gerçekten, benim de RABBim, sizin de RABBiniz olan ALLAH’a tevekkül ettim. O’nun, alnından (saçlarından) yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim RABBim, dosdoğru bir yol (adalet) üzerine (tayin ve takdir buyurmakta)dır.” (Hûd 11/56)

لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ
“Lehu muakkibâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh (emrillâhi), innallâhe lâ yugayyiru mâ bi kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim, ve izâ erâdallâhu bi kavmin sûen fe lâ meredde leh(lehu), ve mâ lehum min dûnihî min vâl (vâlin).: (İnsanın) Onun önünden ve arkasından (devamlı) izleyenleri (ve takipçi melekleri) vardır. Onu ALLAH’ın emriyle (sürekli) gözetip korumaktadırlar. Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe ALLAH onların durumlarını değiştirip bozmayacaktır. ALLAH da bir kavme (İslam’dan ve insanlıktan uzaklaştıkları için ceza olarak bela ve musibetler gönderip çeşitli) sıkıntı ve kötülükler diledi mi, artık onu önleyecek ve geri çevirecek (bir güç) de yoktur (bulunmayacaktır). Onların ALLAH’tan başka velileri (ve sahipleri de) yoktur (çıkmayacaktır).” (Ra'd 13/11)

يَمْحُو اللّهُ مَا يَشَاء وَيُثْبِتُ وَعِندَهُ أُمُّ الْكِتَابِ
“Yemhûllâhu mâ yeşâu ve yusbit (yusbitu), ve indehu ummu’l- kitâb (kitâbi).: ALLAH (bu yazılanlardan), dilediğini (değiştirip silerek) ortadan kaldırır ve (istediğini de yerinde) bırakır. Kitabın anası (ezeli takdir, tayin ve tanzim programının aslı) ise O’nun katındadır.” Ra'd 13/39)

وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيْهَا مِن دَآبَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
“Ve lev yuâhızullâhun nâse bi zulmihim mâ tereke aleyhâ min dâbbetin ve lâkin yuahhıruhum ilâ ecelin musemmâ (musemmen), fe izâ câe eceluhum lâ yeste’hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn (yestakdimûne).: Eğer ALLAH, insanları zulümleri nedeniyle (hemen) sorguya çekecek (ve cezasını verecek) olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; fakat onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. (Şu var ki) Onların ecelleri geldiğinde ise, (artık) ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.” (Nahl 16/61)

وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَأَجَلٌ مُسَمًّى
“Ve lev lâ kelimetun sebekat min RABBike le kâne lizâmen ve ecelun musemmâ (musemmen).: Eğer RABBin tarafından geçmişte (takdir edilen) bir söz ve belirlenmiş bir süre olmasaydı (bu hain ve zalim kimselerin de öteki kavimler gibi hemen) helak olmaları lazımdı. (Azap onları da kuşatırdı.)” (Tâ-Hâ 20/129)

مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ
“Mâ tesbiku min ummetin ecelehâ ve mâ yeste’hırûn (yeste’hırûne).: (Zaten) Ümmetlerden (millet ve medeniyetlerden) hiçbiri, kendisine tespit edilmiş eceli (hâkimiyet sürecini) ne öne alabilir, ne erteleyebilir.” (Mü'minûn 23/43)

وَمَا مِنْ غَائِبَةٍ فِي السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
“Ve mâ min gâibetin fîs semâi ve’l- ardı illâ fî kitâbin mubîn (mubînin).: (Muhteşem) Göklerde ve yerde (gördüklerinizin ve bildiklerinizin dışında size gaib ve) gizli olan hiçbir (sır, âlem, varlık ve yaratık) yoktur ki, apaçık bir Kitapta (Levh-i Mahfuz’da kayıtlı) bulunmasın.” (Neml 27/75)

قُل لَّكُم مِّيعَادُ يَوْمٍ لَّا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ
“Kul lekum mîâdu yevmin lâ teste’hirûne anhû sâaten ve lâ testakdimûn (testakdimûne).: De ki: "Sizin için belirlenmiş (ve gelmesi kesinleşmiş) bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz (ama her gelecek yakındır).” (Sebe' 34/30)

وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِن دَابَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا
“Ve lev yûâhızullâhun nâse bimâ kesebû mâ tereke alâ zahrihâ min dâbbetin, ve lâkin yûahhıruhum ilâ ecelin musemmâ (musemmen), fe izâ câe eceluhum fe innallâhe kâne bi ibâdihî basîrâ (basîren).: Eğer ALLAH, insanları işleyip kazandıkları (günahlar) yüzünden hemen yakalayıp sorgulayarak cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ancak (imtihan gerçeği ve merhameti gereği) onları belli bir müddet erteleyip geciktirir. Ama ecelleri (cezalandırma vakitleri) geldi mi (intikamını mutlaka alıverir.) Çünkü ALLAH kullarını devamlı gözetlemekte (ve onların amellerine göre hak ettiklerini vermekte)dir.” (Fâtır 35/45)

وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
“Vallâhu halakakum ve mâ ta’melûn (ta’melûne).: "Oysa sizi de yapmakta olduğunuz her şeyi (ve hareketlerinizi) de ALLAH yaratmıştır (yaratmaktadır).” (Sâffât 37/96)

اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ
“ALLAHu hâliku kulli şey’in ve huve alâ kulli şey’in vekîl (vekîlun).: ALLAH, her şeyin Yaratıcısıdır. O, her şeyin üzerinde Vekîl’dir. (Herkese sahip çıkan ve hakkını koruyandır.)” (Zümer 39/62)

وَمَا تَفَرَّقُوا إِلَّا مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى لَّقُضِيَ بَيْنَهُمْ وَإِنَّ الَّذِينَ أُورِثُوا الْكِتَابَ مِن بَعْدِهِمْ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ مُرِيبٍ
“Ve mâ teferrekû illâ min ba’di mâ câehumu’l- ilmu bagyen beynehum, ve lev lâ kelimetun sebekat min RABBike ilâ ecelin musemmen le kudıye beynehum, ve innellezîne ûrisû’l- kitâbe min ba’dihim le fî şekkin minhu murîb (murîbin).: Onlar (İslam’a uymak ve ALLAH’ın rızasını aramak yerine, Dini; nefsi beklentilerine göre yorumlayanlar) kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki ’tecavüz ve haksızlık’ (haset, hıyanet ve ihtiras) dolayısıyla ayrılığa düşmüşlerdir. Eğer RABBinden adı konulmuş bir ecele (belirlenmiş süreye) kadar, geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı; muhakkak aralarında hüküm kesilmiş (işleri bitirilmiş)ti. (Maalesef şu da bir) Gerçektir ki; onların ardından kitaba mirasçı (Kur’anî gerçeklerden haberdar) olanlar(ın bir kısmı) ise, herhalde ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler (tam ve sağlam bir imana sahip değillerdir. Oysa şek ve şüphe imanı çürütmektedir). “ (Şûrâ 42/14)

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
“Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu vestagfir li zenbike ve li’l- mu’minîne ve’l- mu’minât (mû’minâti), vallâ hu ya’lemu mutekallebekum ve mesvâkum.: Şu halde (şüphesiz iman edip) bil ki; kesinlikle ALLAH’tan başka ilah yoktur. (Öyle ise) Hem kendi günahın, hem mü’min erkekler ve mü’min kadınlar için mağfiret dile (ve RABBine sığın). ALLAH (her an) sizin dönüp dolaşacağınız yeri de bilir, konaklama yerinizi de. (Öyleyse daima huzurda kalın ve mü’mince davranın!)” (MuhaMMed 47/19)

إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
“İnnâ kulle şey’in halaknâhu bi KADER (kaderin).: Hiç şüphesiz, Biz her şeyi bir KADERe (nezdimizde bulunan bir düzene, bir ezeli projeye göre hassas bir ölçü ve miktar içinde) yaratıverdik.” (Kamer 54/49)

[Not.: Elbette Cenâb-ı HAKkın, hücrelerden gezegenlere, enerjiden elektromanyetik sistemlere kadar "Her şeyi bir KADER (ölçü, miktar, formül, prensip ve proje) ile yarattığı" kesindir.]

وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُسْتَطَرٌ
“Ve kullu şey’in fe alûhu fî’z- zubur (zuburi). Ve kullu şey’in fe alûhu fî’z- zubur(zuburi). Ve kullu sagîrin ve kebîrin mustetar (mustetarun).: Ki onların (bütün insanların) işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır. (Görevli meleklerin İlahi kameralarla çektikleri özel videolarda hepsi vardır.) Küçük, büyük her şey satır satır (kayıtlı)dır." (Kamer 54/52-53)

نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
“Nahnu KADDERnâ beynekumu’l- mevte ve mâ nahnu bi mes- bûkîn (mesbûkîne).: Sizin aranızda ölümü TAKDİR eden Biziz ve Bizim önümüze geçilecek (ve hiçbir güç takdirimizi değiştirecek) değildir;” (Vâkı’a 56/60)

مَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي أَنفُسِكُمْ إِلَّا فِي كِتَابٍ مِّن قَبْلِ أَن نَّبْرَأَهَا إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
“Mâ esâbe min musîbetin fî’l- ardı ve lâ fî enfusikum illâ fî kitâbin min kabli en nebreehâ, inne zâlike alâllâhi yesîr (yesîrun).: Ne yeryüzünde ne de kendi nefislerinizde (gerek genel ve gerekse özel olsun), hiçbir (hadise ve) musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, o bir kitapta (Ezelî TAKDİR Programında tâyin ve tespit edilmiş) bulunmasın. (Her şey belirlenmiştir, bilinmektedir. Ancak; ALLAH ezelden öyle yazdığı için, kullar mecburen böyle hareket etmemekte; doğrusu RABBimiz kimin ne yapacağını bildiği için bunları önceden kaydetmiştir. Çünkü ilim maluma tâbidir.) Şüphesiz bu, ALLAH’a göre pek kolay bir şeydir.” (Hadîd 57/22)

مَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌمَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
“Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(bi iznillâhi), ve men yu'min billâhi yehdi kalbeh (kalbehu), vallâhu bikulli şey'in alîm (alîmun).: ALLAH’ın izni olmaksızın, hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmeyecektir. Ve her kim ALLAH’a (böyle) iman (ve itaat) ederse, onun kalbini hidâyete (ve gerçek huzura) yöneltecektir. ALLAH, her şeyi (hakkıyla) Bilendir.” (Teğabün 64/11)

وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا
“Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesib (yahtesibu), ve men yetevekke’l- alâllâhi fe huve hasbuh (hasbuhu), innallâhe bâligu emrih (emrihî), kad cealallâhu li kulli şey’in kadrâ (kadren).: Ve onu hesaba katmadığı (hiç ummadığı) bir yönden rızıklandıracaktır. Kim de ALLAH’a tevekkül ederse O, kendisine yeterlidir (onu asla sahipsiz bırakmayacaktır). Elbette ALLAH, Kendi emrini (ve takdirini) yerine getirip amacına ulaştırandır. ALLAH, her şey için bir ölçü koyup (geçerli) kılmıştır. (O her konuyla ilgili bir miktar ve mikyas=tartma ve kıyaslama ayarı yaratmıştır.)” (Talâk 65/3)

Resim

RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’de KADeR HADiSLeRi.:

Cebrâil aleyhisselâm, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e.: “İman nedir?” diye sormuş, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de.: “ALLAH'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, hayır ve şerriyle KADERE inanmandır” cevâbını vermiştir.
(Müslim, “Îmân”, 1; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 15; İbn Mâce, “Mukaddime”, 9)

Kaderin bir İlâhî SIRR oluşunu ve insanlar tarafından gerçek anlamda çözülmesinin imkânsızlığını göz önünde bulunduran Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Siz bununla mı emrolundunuz? Veyâ ben bunun için mi Peygamber olarak gönderildim? Şunu biliniz ki sizden önceki ümmetler bu tür tartışmalara başladıkları zaman helâk olmuşlardır. Böyle tartışmalara girmemelisiniz." buyurmuştur.
(Tirmizî, “Kader”, 1)

Câbir radıyallahu anh anlatıyor.: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam.: "Kul, hayrıyla, şerriyle KADERe inanmadıkça, kendine (hayır ve şerden) isâbet edecek şeyi atlatamayacağını, (hayır ve şerden) kaçacak olan şeyi de yakalayamayacağını bilmedikçe iman etmiş olmaz." buyurdu.
(Tirmizî, Kader 10, 2145.)

Ubade İbnu's-Samit radıyallahu anh Oğluna ölümü sırasında demiştir ki.: "Oğulcuğum, başına gelecek olan şeyin asla atlatılamayacağını, kaçırdıklarını da yakalayamayacağını bilmedikçe sen, imannın hakikatının tadını asla bulamazsın. Zirâ ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim.: "ALLAH'ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kalemi yarattı ve: "Kıyamete kadar olacak şeylerin miktarlarını yaz!" dedi." "Oğulcuğum, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan şunu da işittim: "Kim bu inanç dışında olarak ölürse benden değildir."
(Ebu Davûd, Sünnet 17, (4700); Tirmizî, Kader 17, (2156))

İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor.: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, elinde iki kitap olduğu halde yanımıza geldi ve.: "Bu iki kitap nedir biliyor musunuz?" buyurdu. Cevâben: "Hayır, Yâ Resûlullah! bilmiyoruz. Ancak bildirmenizi istiyoruz!" dedik. Bunun üzerine sağ elindekini göstererek.: "Bu RABBülalemin'den (gelmiş) bir kitaptır. İçerisinde Cennet Ehlinin isimleri mevcuttur. Hatta onların babalarının ve kabilelerinin isimler de mevcuttur ve sonunda da icmal yapmıştır. Bunlara asla ne ilave yapılır, ne de onlardan eksiltmeye yer verilir. Hiç değişmeden ebedi olarak sabit kalır." buyurdu. Sonra sol elindekini göstererek: "Bu da RABBülalemin'den bir kitaptır. Bunun içinde de Ateş Ehlinin isimleri, onların atalarının isimleri ve kabilelerinin isimleri vardır. En sonda da icmâllerini yapmıştır. Bunlara asla ne ziyâde yapılır, ne de eksiltmeye yer verilir!" buyurdu. Ashabı sordu: "Öyleyse Yâ Resûlullah, niye amel ediliyoruz? M3adem ki her şey önceden olmuş bitmiş, yazılmış ve artık yazma işinden fariğ olunmuş (bir daha yapma gayreti de niye)?"
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şu cevâbı verdi: "Siz amelinizle doğruyu ve istikameti arayın! İ’tidali koruyun, Zirâ, Cennetlik olan kimsenin ameli, Cennet Ehlinin ameliyle sonlanır; (daha önce) ne çeşit amel yapmış olursa olsun. Keza Cehennemlik olanın ameli de Cehennem Ehlinin ameliyle sonlanır, hangi çeşit amel ile amel etmiş olursa olsun!" Resûlullah aleyhissalatu vesselam, sonra elindeki kitapları atıp, elleriyle işâret ederek dedi ki.: "RABBiniz kullardan artık fariğ oldu, birkısmı CeNNetlik, birkısmı da CeheNNemliktir."
(Tirmizî, Kader 8, (2142).

İmâm Ali kerremallahu vechehu anlatıyor.: "Biz bir cenâze vesilesiyle Baki'u'l-Ğarkad'da idik. Derken yanımıza Resûlullah aleyhissalatu vesselam çıkageldi ve oturdu. Biz de etrafında (halka yapıp) oturduk. Elinde bir çubuk vardı. Çubuğuyla yere birşeyler çizmeye başladı. Sonra.: "Sizden kimse yok ki, şu anda Cennet veyâ Cehennemdeki yeri yazılmamış olsun!" buyurdu. Cemaat.: "Yâ Resûlullah, Öyleyse hakkımızda yazılana itimad edip ona dayanmayalım mı?" dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Çalışın, buyurdu. Herkes kendisi için yaratılmış olana erecektir. Cennetlik olanlar, saadet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır. Şekâvet Ehli olanlar da şekâvet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır!"
Sonra şu âyeti tilâvet buyurdu. (Mealen): "Kim bağışta bulunur, günahtan kaçınır ve dinin en güzelini tasdik ederse, biz de ona hayır ve kolaylık yolunu kolaylaştırırız" (Leyl 5-7).
(Buharî, Tefsir, Leyl, Cenâiz 83, Edeb 120, Kader 4, Tevhid 54; Müslim, Kader 6, (2647); Ebu Davûd, Sünnet 17, (4694); Tirmizî, Kader 3, (2137), Tefsir, Leyl, (3341).

فَأَمَّا مَن أَعْطَى وَاتَّقَى
وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى
فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرَى
“Fe emmâ men a’tâ vettekâ. Ve saddeka bi’l- husnâ. Fe senuyessiruhu li’l- yusrâ.: Fakat kim verdi (infâk etti) ve takvâ sâhibi oldu ise. Ve en güzel olanı doğrularsa, BİZ de onu en kolaya hazırlarız (onda başarılı kılarız).” (Leyl 92/5-7)

Resim

Câbir radıyallahu anh anlatıyor.: "Süraka İbnu Malik İbnu Cu'şem radıyallahu anh gelerek sordu.: "Yâ Resûlullah! Bize dinimizi açıkla. Sanki yeni yaratılmış gibiyiz. Şimdi amel ne husustadır.: Kalemlerin kuruduğu, miktarların kesinleştiği şeylerde mi, yoksa istikbale ait şeylerde mi çalışacağız?"
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Hayır (istikbâle ait şeylerde değil). Bilâkis kalemlerin kuruduğu, miktarların cereyân ettiği (kesinleştiği) hususta!" buyurdu. Süraka tekrar.: "Öyleyse niye amel edelim (boşa zahmet çekelim)?" diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Çalışın! Herkes yaratıldığı şeye erecektir! Herkes, (yazıldığı) ameliyle âmil olacaktır!." buyurdu.
(Müslim, Kader 8, (2648))

İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor.: "Sâdık ve Masdûk olan Resûlullah aleyhissalatu vesselam.: "Sizden birinin yaratılışı, annesinin karnında kırk günde cem olur. Sonra bu kadar müddetle "alaka" olur. Sonra bu kadar müddette "mudga" olur. Sonra ALLAH bir meleği dört kelimeyle gönderir: (Bu melek) rızkını, ecelini, amelini, şaki veyâ sâid olacağını yazar, sonra ona RûH üflenir. Kendinden başka ilâh olmayan Zât’a yemin olsun, sizden biri, (hayatı boyunca) Cennet Ehlinin ameliyle amel eder. Öyle ki, kendisiyle cennet arasında bir ziralık mesafe kaldığı zaman ona yazısı galebe çalar ve cehennem ehlinin ameliyle amel ederek cehenneme girer. Aynı şekilde sizden biri (hayatı boyunca) Cehennem Ehlinin amelini işler. Kendisiyle cehennem arasında bir ziralık mesafe kalınca yazısı ona galebe çalar ve cennet ehlinin amelini işleyerek cennete girer." buyurdu.
Rezin şu ziyadede bulundu.: "(Resûlullah) şunu da buyurdu.: "Nutfe düştü mü, kırk gün rahimde uçar. Sonra kırk günde alaka olur. Sonra kırkgünde mudga olur. Bir nefis olarak yaratılma safhasına gelince, ALLAH onu tasfir edecek (şekillendirecek) bir melek gönderir. Melek iki parmağının arasında toprak olduğu halde gelir. Onu mudgaya karıştırır. Sonra onu yoğurur, sonra da emredildiği üzere onu tasvir eder." buyurdu.
(Buhari, Kader 1, Bed'ü'l-Halk 6, Enbiya 1, Tevhid 28; Müslim, Kader 1, (2643); Ebu Davûd, Sünnet 17, (4708); Tirmizî, Kader 4, (2138))

Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor.: Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün): "ALLAH TeALÂ hazretleri bir kulun hayrını diledi mi onu istimal eder!" buyurmuştu. Kendisine: "Onu nasıl istimal eder?" diye soruldu. "Ölümden önce salih amel işlemede muvaffak kılar!" buyurdu."
(Tirmizî, Kader 8, (2134))

Enes radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün. "ALLAH TEALÂ bir kulun hayrını diledi mi onu istimal eder!" buyurmuştu. Kendisine.: "Onu nasıl istimal eder?" diye soruldu.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Ölümden önce sâlih amel işlemede muvaffak kılar!" buyurdu.
(Tirmizî, Kader 8, (2134))

Sa'd İbnu Ebi Vakkas radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam.: "Âdemoğlunun saadet (sebepleri)nden biri de ALLAH TeALÂ'nın hükmettiğine rıza göstermesidir. Şekâvet (sebepleri)nden biri de ALLAH TeALÂ'ya istihareyi terketmesidir. Keza şekâvet (sebepleri) nden bir diğeri de ALLAH'ın hükmettiğine razı olmamasıdır." buyurdu.
(Tirmizî, Kader 15, (2152))

Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam.: "Kuvvetli mü'min, ALLAH nazarında zayıf mü'minden daha sevgili ve daha hayırlıdır. Aslında her ikisinde de bir hayır vardır. Sana faydalı olan şeye karşı gayret göster. ALLAH'tan yardım dile, acz izhar etme. Bir musibet başına gelirse.: "Eğer şöyle yapsaydım bu başıma gelmezdi!" deme. "ALLAH TAKDİR etmiştir. Onun dilediği olur!" de! Zirâ "eğer" kelimesi şeytan işine kapı açar." buyurdu.
(Müslim, Kader 34, (2664))

Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor.: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam.: "Her ümmetin mecusîleri vardır. Bu ümmetin Mecusîleri "kader yoktur!" diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenâzelerinde hazır bulunmayın. Onlardan kim hastalanırsa ona ziyarette bulunmayın. Onlar Deccal bölüğüdür. Onları Deccal'e ilhak etmek ALLAH üzerine bir haktır." buyurdu.
(Ebu Davûd, Sünnet 17, (4692))

Ebu Davûd'un İbnu Ömer'den gelen merfu bir rivâyetinde.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Kaderiye Fırkası, bu ümmetin mecusîleridir. Eğer hastalanırlarsa ziyâret etmeyin, ölürlerse cenâzelerine katılmayın." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Sünnet 17, (4691))

Yine Ebu Davûd'da İbnu Ömer radıyallahu anhüma'dan gelen merfu bir rivayette.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Kader Ehli ile düşüp kalkmayın, onlara davâ açmayın!" buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Sünnet 17, (4720))
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ARZdan=>ARŞa ALLAH EKBERi,
=>ARŞtan=>ARZa->EZEL-BERi,
=>BEŞiNci BAŞŞEHiR>BURSAm,
HAKk ERENLER=->SIRR SEFERi!.


ZEVK 10.842

HAKk’ın HUZURu’nda HAZıR=>KULun->MUTLULuk HUZÛRu,
=>DIŞ DÜZENi=>HAKka-HAYRa===>İÇ DENGEsi=->ARı-DURu,
DÖNERse ÖZÜ’ne İNSÂN,
UYARsa>SÖZÜ’ne İNSÂN,
EŞYâ=>OLAy=>SIFAt=>ZÂT’ta=>NÛR-MîM->ALLAH’ın NÛRu!.


17.05.2024.. 13:24
brsbrsm..tktktrstekkemdecumâcem’imizzz..


KuL İHVÂNİ=->KORku-UMUt,
BUZDAĞLaRı OLuR=>BULUt,
=>İĞNE DELİĞİnden>GEÇeR,
=>DUÂ KAPImız->AÇıKk TUt!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

=>HAKk’ın ÇAĞRIsı==>SELAH’a,
=>SERİN BiR==->BURSA CUMÂsı!.
==>LÜTF-u-FAZLına=->FELAH’a,
GÖKkte HAKku’L-HAKk HUMÂsı!.


ZEVK 10.848

===>SONSUZun=>SIFIR SANALı==->AKIL OYUNU’nda İNSÂN,
CÂNLaR CENGi=>KAN KANALı->KURtLa KOYUNU’nda İNSÂN,
AKLın KİMLiği=>MuAMMA,
ÇABALaR-ÇIRPINıR AMMA,
=>BİTeR Bu HAYAt MaSALı=>SON NEFEs SONUNU’nda İNSÂN!.


24.05.2024.. 13:14
brsbrsm..tktktrstekkemdecumacemimizzz..


SEV-SEViL=->ÜZMe-ÜZÜLMe,
AHAYAt->AKLın FENDİndedir
BOŞUna AĞLAYıp<->GÜLme,
AKLın SIRRı=->KENDİndedir!.

KUŞ KUŞça HAYVAN HAYVANca,
=>İNSÂN d=->YERİnde DURsa!.
=>YARATAN’ın=>KANUNU’Nca,
=>SİSTEMe=>AYAKk UYDURsa!.

ZERRE<>KÜRRE FASLı=>TEVHiD,
=>“OLANLaR”ın HASLı->TEVHiD,
=>İKİLİKk YOKktur==>İHVÂNİm,
=>FASıLLaRın==>ASLı->TEVHiD!.


FEND.: f. Mekir, hile, desise, yalan, dolan. Büyük dağ..


FASLı=>HASLı=>ASLı->TEVHiD!.:

وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ
“Ve ilâhukum ilâhun vâhid (vâhidun), lâ ilâhe illâ huve’r- RAHMÂNu’r- RAHÎM (rahîmu).: (Asla unutmayınız ki) Sizin İLÂHınız Tek Bir İLÂHtır; O’ndan başka ilâh yoktur; O =>RAHMÂN’dır, RAHÎM’dir (Bağışlayan ve Esirgeyendir).” (Bakara 2/163)

قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْاْ إِلَى كَلَمَةٍ سَوَاء بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلاَّ نَعْبُدَ إِلاَّ اللّهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُولُواْ اشْهَدُواْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
“Kul yâ ehle’l- kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na’bude illâllâhe ve lâ nuşrike bihî şey’en ve lâ yettehize ba’dunâ ba’den erbâben min dûnillâh (dûnillâhi), fe in tevellev fe kûlûşhedû bi ennâ muslimûn (muslimûne).: De ki.: "Ey Ehl-i Kitab! Bizimle sizin aranızda müsâvi (eşit ve müşterek) olan bir kelimeye gelip (şunları kabul edin).: (Ki) Yalnız ALLAH’a ibâdet yapalım, O’na hiçbir şeyi (ve hiçbir şekilde) ortak koşmayalım; birbirimizi de ALLAH’tan başka Rabbler (yani; kullarını hukuken ve ahlâken terbiye etmek üzere, Hakk Dîne aykırı kanun ve kural koyucular) edinip (sapmayalım)." Eğer (hâlâ) yine yüz çevirirlerse, deyin ki.: "Şâhid olun, biz gerçekten Müslümân kimseleriz!." (Âl-i İmrân 3/64)


[Not.: Bu Âyette, Ehl-i Kitab’la sadece =>"ALLAH, Peygamber, Kitab, âhiret ve Hesab" gibi kelimeler üzerinde müşterekliğimiz bulunduğuna; ancak bu kavramların içeriği konusunda çok farklı ve aykırı inançlarımız olduğuna dikkat çekilmektedir..]

وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“Veltekun minkum ummetun yed’ûne ile’l- hayri ve ye’murûne bi’l- ma’rûfi ve yenhevne ani’l- munker (munkeri), ve ulâike humu’l- muflihûn (muflihûne).: İçinizden (insanları Hakka ve) Hayra dâvet edecek, (ve bunun sonunda elde edecekleri devlet ve hükümet imkânlarıyla ma’rufu) iyilikleri emredip yürütecek ve (münkeri) kötülükleri de nehyedip önleyecek bir ÜMMet bulunsun. İşte asıl kurtuluşa ve başarıya erecek olan bunlardır.” (Âl-i İmrân 3/104)

كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُم مِّنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ
“Kuntum hayra ummetin uhricet li’n- nâsi te’murûne bi’l- ma’rûfi ve tenhevne ani’l- munkeri ve tu’minûne billâh (billâhi), ve lev âmene ehlu’l- kitâbi le kâne hayran lehum, minhumu’l- mu’minûne ve ekseruhumu’l- fâsikûn (fâsikûne).: Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış En Hayırlı Bir Ümmet OLdunuz. (Çünkü siz, ülkenizde ve yeryüzünde) Ma’rufu (Hakkı ve Hayrı) emredip yürütecek, münkeri (Bâtıl ve Şerri-Zulmü ve Kötülükleri) nehyedip önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız. Ve ALLAH’a (tam) imân edip (bağlanırsınız). Şayet Kitab Ehli de (böyle) inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onların içinden de (bazı) imân edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.” (Âl-i İmrân 3/110)

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
“Ve’l- mu’minûne ve’l- mu’minâtu ba’duhum evlîyâu ba’din, ye’murûne bi’l- ma’rûfi ve yenhevne ani’l- munkeri ve yukîmûne’s- salâte ve yu’tûne’z- zekâte ve yutîûnallâhe ve resûlehu, ulâike se yerhamuhumullâh (yerhamuhumullâhu), innALLAHe AZÎZun HAKÎM (hakîmun).: Mü’min Erkekler ve Mü’min Kadınlar da birbirlerinin VELÎLeri (dostları ve destekleyicileri)dirler. (Herkese ve birbirlerine her konuda) İyiliği emreder, kötülükten nehyedip çevirirler, namazı dosdoğru yerine getirirler, zekâtı verirler ve (her konuda) ALLAH’a ve RESÛLÜne itaat ederler. İşte ALLAH’ın kendilerine RAHMEt edeceği bunlardır. Şüphesiz ALLAH Üstün ve Güçlüdür, Hüküm ve Hikmet Sâhibidir.” (Tevbe 9/71)

وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِّمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لله وَهُوَ مُحْسِنٌ واتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَاتَّخَذَ اللّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلاً
“Ve men ahsenu DÎNen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete İBRÂHÎMe HANÎFâ (hanîfen). Vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ (halîlen).: İyilik yaparak Vechini (yüzünü ve özünü) ALLAH’a teslim etmiş bulunan ve HANİF (Tertemiz Tevhid İnancına Sâhib) olan İBRAHÎM’İN MİLLETİ’ne (ve Hâlis İslâm Düşüncesine) uyandan daha güzel DîNLi (ve gerçek istikâmetli) kim vardır? ALLAH, İbrahîm’i Dost edinip (rızasına ve yakınlığına ulaştırmıştır).” (Nisâ 4/125)

Peygamber Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in insanları TEVHiD İnancına dâvetinin ilk günleriydi. Müslümân olanların sayısı gün geçtikçe artıyordu. Müşrikler, onları inançlarından döndürmek için her yolu deniyorlardı. Dâvâsından vazgeçirmek için amcası Ebû Tâlib’i, Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e gönderdiler.
Ebû Tâlib.: "Kardeşimin oğlu, kavminin ileri gelenleri bana başvurarak senin onlara dediklerini bana ârzettiler. Ne olursun, bana ve kendine acı! İkimizin de altından kalkamayacağımız işleri üzerimize yükleme. Kavminin hoşuna gitmeyen sözleri söylemekten artık vazgeç!." dedi.
Ancak Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Hak ve Hakikat YoLculuğundan asla geri adım atmadı ve kararlılığını şöyle ifâde etti.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bunu bilesin ki, ey Amca! Güneş'i sağ elime, Ay'ı da sol elime verseler, ben yine bu DîNden, bu (TEVHiDi) TEBLİĞden vazgeçmem. Ya ALLAH, bu DîNi Hâkim kılar, yahut ben bu uğurda canımı veririm!.” buyurdu.
(İbn Hişâm, Sîret, I, 101.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Gece ve gündüzün ulaştığı her yere İSLÂM ulaşacaktır. ALLAH, ister kerpiçten isterse deve kılından yapılsın İslam’ın girmediği hiçbir ev bırakmayacaktır. Bu, kimi için İZZEt, kimi içinse ZİLLEt olacaktır. ALLAH, İSLÂM’ı AZÎZ eyleyecek, küfrü ise ZELÎL KILacaktır!.” buyurdu.
(İbn Hanbel, IV, 104.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HAYyda SELAH’a-FELÂH’a,
MELÂNEttEN=>MELÂMEte!.
EL>ELe>ELLeR=>ALLAH’a,
MELÂMEttEN=>SELÂMEte!.


ZEVK 10.852

YALAN BELLi>BELLi GERÇEKk=>HARAM BELLi>HELÂL BELLi,
HERKEs=>EKTİĞİn BİÇECEKk=>NÂR-ı CAHîM =>CELÂL BELLi,
İNKÂRdan=>İKRÂRa BİR-TEKk=>TEKEMMüL'de KEMÂL BELLi,
HeR CÂNda->CÂNÂN CENNEti=>ŞE’ÂN->Şu ÂN CEMÂL BELLi!.


31.05.2024.. 13:14
brsbrsm..tktktrstekkemdcumacemimizzz..


TEKe TEKk’te=>TEKkLiYORum,
TEKime=>TEKk=>EKkLiYORum,
KÛN feyeKÛN==>KÛN fe yaKÎN,
YİNE de SENi==>BEKkLiYORum,
İHVÂNİ’m SEKSEN ve=->LÂKİN!.
=>BEBEyim==>EMEKkLiYORum!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KÜLLî ŞEYy’in ASLı=->AKıL,
==>AKıL TEVHiD TECELLÎsi!.
>ASLın>fASLı>hASLı->AKıL,
==>ETTİğİ İLe==->BELLİ’si!.

=>TERCiH-i sEN=>TEDBiR-i KÂMiL,
TEVHiD-i RESÛL>TAKDiR-i ALLAH!.
=>KENDiN TANı!.==>RABBın’ı BiL,
=>Lî-VECHiLLAH===->SEBîLiLLAH!.


ZEVK 10.854

TERCiHi->BiL!. TEDBiRi->BuL!. TEVHiDde->OL!. TAKDiRi->YAŞA!.
“OLsun!.<=> OLmasın!.”ı =>BıraKk!. Şu ÂN OLAN=>GELdi BAŞA!.
“EN DOĞRU”n=>ÇEMBERe ÇEViR,
=>AKıL ALGIsı=->DÖNeN DEViR,
SoN NEFESte=>ŞEHÂDEtin=->MuhaMMedî MÜ’MİN YAZıLsın TAŞA!.


07.06.2024.. 13:14
brsbrsm..tktktrstekkemdcumacemmimizzz..


==>KuL İHVÂNİm=->AÇ GÖZüNü,
BAKmak bAŞKa GÖRmek bAŞKa!
==>ÖZÜN=->SÖYLESîN SÖZÜNü,
=>İŞİTip<=>DUYup=>DÜŞş AŞKa!.


وَإِذَا نَادَيْتُمْ إِلَى الصَّلاَةِ اتَّخَذُوهَا هُزُوًا وَلَعِبًا ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَعْقِلُونَ
“Ve izâ nâdeytum ile’s- salâtittehazûhâ huzuven ve leıbâ (leıben) zâlike bi ennehum kavmun lâ yA’KILûn (ya’kılûne).: Ve namaza çağırdığınız (ezân okuduğunuz) zaman, onu oyun ve alay konusu edindiler. Bu, onların AKIL etmeyen (aklını kullanmayan) bir kavim olmaları sebebiyledir.” (Mâide 5/58)

إِنَّ شَرَّ الدَّوَابَّ عِندَ اللّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ
“İnne şerre’d- devâbbi indallâhi’- summu’l- bukmullezîne lâ yA’KILûn (ya’kılûne).: Muhakkak ki; ALLAH Katında, (yerde yürüyen-debelenen) hayvanların en şerrlisi (kötüsü) AKIL etmeyen sağır ve dilsizlerdir.” (Enfâl 8/22)

أُفٍّ لَّكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
“Uffin lekum ve li mâ ta’budûne min dûnillâh (dûnillâhi), e fe lâ tA’KILûn (ta’kılûne).: Size ve ALLAH'tan başka taptığınız şeylere yazıklar olsun. Hâlâ AKIL etmiyor musunuz?” (Enbiyâ 21/67)

وَأَنْ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ
“Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm (mustekîmun).
Ve lekad edalle minkum cibillen kesîrâ (kesîran), e fe lem tekûnû tA’KILûn (ta’kılûne).:
Ve BEN, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sırat-ı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
Ve andolsun ki sizden birçoklarını dalâlette bıraktı. Hâlâ AKIL etmez misiniz?” (Yâsin 36/62)

قَالُوا بَلَى قَدْ جَاءنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ
وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ
“Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr (kebîrin).
Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev nA'KILu mâ kunnâ fî ashâbi’s- saîr (saîri).: Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki.: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve ALLAH hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz!” dedik.”
Ve: “Eğer biz işitmiş veya AKIL etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.” (Mülk 67/10)


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kişiyi ayakta tutan AKLIdır. AKLI olmayanın DÎNi de yoktur!.” buyurmuştur.
(Câmiü’s-Sağir, 4: 528 (H. No:6159)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “AKILLı =>Nefsini kontrol altına alıp, ölümünden sonraki ebedi hayat için hazırlanan kimsedir!.” buyurmuştur.
(İbn-i Mâce, Zühd, 31)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH =>AKILdan daha değerli bir şey yaratmamıştır!.” buyurmuştur.
(Gazalî, İhyâ, 1/217)

Aişe radiyallahu anha Vâlidemiz bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e.: sordu.
“Yâ Resûlullah!. İnsanlar Dünyada ne ile üstünlük kazanırlar?” diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “AKIL ile..” diye cevâb verdi.
Aişe radiyallahu anha Vâlidemiz.: “Herkesin kıymeti AMELiyle ölçülmez mi?” diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yâ Aişe! Onlar AKILLarından fazla bir şey yapabilirler mi? ALLAH’ın onlara verdiği AKIL nisbetinde ibâdet ederler. Ondan sonra da AMELLeri nisbetinde MÜKAFATlandırılırlar.” buyurmuştur.
(Gazalî, İhyâ, 1/213)

İbn-i Abbas radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her şeyin bir Âleti vardır =>Mü’minin Âleti ->AKILdır.
Her şeyin bir Biniti vardır =>Kişinin Biniti ->AKILdır.
Her şeyin bir Direği vardır =>DîNin Direği ->AKILdır.
Her Kavmin bir Dayanağı vardır =>İbâdetin Dayanağı ->AKILdır.
Her Kavmi bir Çağıran vardır =>Âlimi ibâdete Çağıran ->AKILdır.
Her şeyin bir Tamirci Ustası vardır. =>Âhiretin Tamircisi ->AKILdır. Herkesin Kendisinden sonra unutulmayacak bir Eseri vardır. =>Sıddıkın Eseri ->AKILdır.
Her YoLcunun bir Çadırı vardır. =>Mü’minin Çadırı ->AKILdır.”
(Gazalî, İhyâ, 1/213)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “En AKILlınız ->ALLAH’tan çok korkanınızdır. En İYİniz ->ALLAH’ın Emir ve Yasaklarına riâyet edeninizdir. Her ne kadar nâfile ibâdetleriniz az bile olsa!.” buyurmuştur.
(Gazalî, İhyâ, 1/214)

İmâm Ali kerremallahu vechehu.:
“İNSÂNı =>Şeref ve İzzet Sâhibi yapan Üç Şey vardır.:
Bunlar =>AKIL, DîN ve İLİMdir.” buyurmuştur..
(Maverdî, Edebü’d-Din ve’d-Dünya, s. 4, 11)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


DAMLALaR BiZdir=->DENİZ’de,
=>HAKkın=>HAYRın İZi=>İZ’de,
NEFSine ÂRiF=>RABBi’ne ÂRiF,
TEKe TEKk HAKk BİZ BİR-İZ’de!.

=>NE SEVÂBLar=->CENNEtini,
NE de GÜNAH CEHENNEM’in!.
==>EL MENÂNın-=>MİNNEtini,
Lî VECHiLLH->DEMbU DEM’in!.


ZEVK 10.865

CÂNda CÂNÂN CUMÂ CEM’i==>ATA YURDum AKSARAY’da,
HÂL-i HAZıR DEM bU DEM’i=>KÜLLî NEFESLER EL HAY’da,
HALKına=>HAKkın HAREMi,
RABBın>KULUyLa MAHREMi,
HACERü’L-ESVED>ZEMZEMi=>MEKKE’deki LEBBEYk! AY’da!.


15.06.2024.. 12:37
aksaray..Cuma cemindehaybabaşehinşah bizbirizzz..


==>ULU CÂMi MERKEZİnde,
ŞEHiNŞÂH BABAyLa=>BİLe!.
>TEKMiL-i TEVHiD TEZİnde,
HAY BABayLa=>RABBım İLe!.

CÂN’a=>CÂNÂN CİLÂsında,
=>SIRR-ı SIRFın SELÂsında,
ÜÇLeR’in CUMÂ CEM’inde,
KuL İHVÂNi'm=>SİLÂsında!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

SaF SaF OLmuş>NAMAZdaLaR,
RABBım’a>NÂZ<>NİYAZdaLaR,
==->KADERİnce<=>KADARInca,
=>HÂL-i HAZıRca>HAZZdaLaR!.


ZEVK 10.871

VE’t-TîNi=>ve’z-ZETÛNi==>KESREtte=>VÂHDEt TEKBİRİm,
HAKk TeALÂ=>HÂL-i HAZıR->AL!-VER! NEFes ÖLüm-DİRİm,
=>ULU CÂMİ=>CUMÂ CEM’i,
HIZıR>HAZıR DEM bU DEM’i,
“ATA YURDUm=>SİLÂSI’nda=>SIRR-ı SEYYÂH=>MİSÂFİRİm!.


22.06.2024.. 12:47
aksaray..HAYbabaŞEHinŞÂhcumâcemimizzz..


KEŞiŞ DAĞdan<>HASAN DAĞa,
->GÜL BAĞIndan<>LÂLE BAĞa,
->“SOMUNCu BABAM->İZİ”nde,
İHVÂNİ’m=->“CÂN DENİZİ”nde,
SELÂM VER!.dik->SOLa<>SAĞa!.


Resim

وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ
“Ve’t- tîni ve’z- zeytûn (zeytûni).: İNCİRe ve ZEYTİNe andolsun.” (Tîn 95/1)

SİLÂ-yı RAHiM.:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاء وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا
“Yâ eyyuhâ’n- nâsuttekû RABBekumullezî halakakum min nefsin vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîran ve nisââ (nisâen), vettekûllâhellezî tesâelûne bihî ve’l- erhâm (erhâme). İnnallâhe kâne aleykum rakîbâ (rakîben).: Ey insanlar, RABBiniz'e karşı Takvâ Sâhibi olun. O ki, sizi bir tek nefsten (Âdem aleyhis selâm'dan) yarattı. Ve ondan zevcesini yarattı ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yaydı. Ve O'nunla (ALLAH'ın Adı ile) birbirinize dilekte bulunduğunuz ALLAH'a karşı Takvâ Sâhibi olun ve RAHİMLERden (Akrabalık Haklarından-SİLÂ-yı RAHiM-AKRABALIK BAĞLARInı koparmaktan) SAKINın. Muhakkak ki ALLAH, sizin üzerinizde MURAKIBtır (sizi kontrol edendir).” (Nisâ 4/1)

Resim

نْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) : “الرَّاحِمُونَ يَرْحَمُهُمُ الرَّحْمَنُ ارْحَمُوا مَنْ فِى الأَرْضِ يَرْحَمْكُمْ مَنْ فِى السَّمَاءِ، الرَّحِمُ شِجْنَةٌ مِنَ الرَّحْمَنِ فَمَنْ وَصَلَهَا وَصَلَهُ اللَّهُ وَمَنْ قَطَعَهَا قَطَعَهُ اللَّهُ.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Merhametliler, RahmÂN'ın (celle celâlihu) merhamet ettiği kimselerdir. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin! Rahim =>RahmÂN'(dan) bir BAĞdır. Kim O’nunla irtibatını sürdürürse ALLAH (celle celâlihu) da onunla irtibatını sürdürür; kim de onu koparırsa ALLAH (celle celâlihu) da o kimseyle ilişkisini koparır.” buyurmuştur.
(T1924 Abdullah b. Amr radiyallahu anhu'dan; Tirmizî, Birr, 16)

عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) يَقُولُ: “قَالَ اللَّهُ تَعَالىَ: أَنَا الرَّحْمَنُ وَهِيَ الرَّحِمُ شَقَقْتُ لَهَا اسْمًا مِنِ اسْمِى، مَنْ وَصَلَهَا وَصَلْتُهُ وَمَنْ قَطَعَهَا بَتَتُّهُ.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:ALLAHu zü’L-CELÂL.: "BEN RAHMÂN'ım, o (akrabalık bağlarının adı-SILÂ-i RAHİM) da RAHİMdir. O’na =>KENDİ İSMİMden türeyen bir isim verdim. Onunla ilişkiyi sürdürenle BEN de ilişkimi sürdürür, onunla ilişkiyi kesenle BEN de ilişkimi keserim.” buyurur.” buyurmuştur.
(D1694 Abdurrahman b. Avf radiyallahu anhu'dan; Ebû Dâvûd, Zekât, 45; HM1687 İbn Hanbel, I, 195)

عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ عَنِ النَّبِيِّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) قَالَ: “الْخَالَةُ بِمَنْزِلَةِ الأُمِّ.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Teyze =>Anne konumundadır.” buyurmuştur.
(T1904 Berâ b. Âzib radiyallahu anhu'dan; Tirmizî, Birr, 6)

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) يَقُولُ: “مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُبْسَطَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ، أَوْ يُنْسَأَ فِى أَثَرِهِ، فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim rızkının bollaştırılmasını yahut ecelinin geciktirilmesini arzu ederse, akraba ile irtibatını (SILÂ-i RAHİM)i sürdürsün!” buyurmuştur.
(M6523 Enes b. Mâlik radiyallahu anhu'dan; Müslim, Birr, 20; B5986 Buhârî, Edeb, 12)

عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ (رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ) عَنِ النَّبِيِّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) قَالَ: “مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ...”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“Kim ALLAH'a (celle celâlihu) ve Âhiret Gününe inanıyorsa, misâfirine ikramda bulunsun. Kim ALLAH'a (celle celâlihu) ve Âhiret Gününe inanıyorsa, akraba ile irtibatını (SILÂ-i RAHİM)i sürdürsün...” buyurmuştur.
(B6138 Ebû Hüreyre radiyallahu anhu'dan; Buhârî, Edeb, 85.)

عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ النَّبِيِّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) قَالَ: “لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ قَاطِعٌ.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Akraba ilişkisini (SILÂ-i RAHİM)i kesen, cennete giremez.” buyurmuştur.
(M6521 Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im, babasından radiyallahu anhuma; Müslim, Birr, 19; B5984 Buhârî, Edeb, 11.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Rızkının bol, ömrünün bereketli olmasını arzu eden, akrabalık bağını(SILÂ-i RAHİM)i devam ettirsin.” buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb, 12.)

SILÂ-i RAHİM, sadece bizimle ilişkilerini devam ettiren akrabalarımızla ilgilenmek, onların ziyâretinde bulunmak değildir. Bununla birlikte (SILÂ-i RAHİM), aramayanı aramak, gelmeyene gitmek, hal hatır sormayanın halini ve hatırını sormaktır.:

Nitekim Sahabeden biri Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e gelerek.: “Yâ Resûlullah!. Ben akrabalarımla ilişkilerimi (SILÂ-i RAHİM)i sıcak tutmaya, irtibatımı devam ettirmeye çalışıyorum, onlarsa beni arayıp sormuyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana kaba davranıyorlar!.” demişti. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem aleyhisselâm, o Sahabeye.: “Sen böyle davranmaya devam ettiğin sürece ALLAH’ın Yardımı seninledir.” buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 22.)

Resim

YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.


Resim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâMet
İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet-CEM’ et CUMÂmıza İnşâe ALLAH!..



M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

Resim KUL İHVÂNİm..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

CUMÂ CEM’i->DERNEk-DÜĞÜN
SOMUNCU BABA’da=->Bu GüN,
===->HİMMETi HAKk ÂŞIKLaRa,
ÖZÜMLe GÖRdüm>GÖRDÜĞÜN!.


ZEVK 10.873

BAHANE ÇOKk=>KıL GiBidir->HeR İNSÂNda ÇOKk BULUNUR,
==>ÇÖZÜMse=>AKıL GiBidir===>ÇOKk AZ=>AKILLı OLUNUR,
ZİKREDERse=>FİKREDERse,
SABREDERse->ŞÜKREDERse,
==>MuHaMMeDî ŞUÛRUYLa,
===>ALıN TERi GÖZ NÛRuyLa==>PİŞeR=>HAYAta SUNULUR!
.

28.06.2024.. 13:14
aksaray..somuncubabagllâlecumâcem’imizzz..


SİLÂm HASAN DAĞI’ndaydık,
GÜLLÂLE->BİZ BAĞIndaydık,
KuL İHVÂNİ’m CÜBBE GİYydi,
AŞKk ÇEMBERi ÇAĞI’ndaydık!.

KûN feyeKûN=->OLAN HASLı,
=>YAŞAnanLaR=->OLAY FASLı,
ELde KUR'ÂN<->RASULULLAH
DUYmak<=>UYmak İŞin ASLı!.


Resim

“ALLAH ve RESÛLü bir konu hakkında hüküm verdiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadının o konuda tercih yapma hakkı yoktur. Her kim ALLAH ve RESÛLü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُّبِينًا
“Ve mâ kâne li mu’minin ve lâ mu’minetin izâ kadallâhu ve resûluhu emren en yekûne lehumu’l- hıyeretu min emrihim, ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe kad dalle dalâlen mubînâ (mubînen).: Ve mü'min erkek ve mü'min kadının, ALLAH ve O'nun RESÛL'ü, onlar için bir işin olmasına hükmettiği (karar verdiği) zaman, kendi işlerinde (kendi isteklerine göre tercihi) seçim hakkı olamaz. Ve kim, ALLAH ve O'nun RESÛL'üne âsi olursa (itaat etmezse), o takdirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur.” (Ahzâb 33/36)

عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ:كَانَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) يَقُولُ فِى خُطْبَتِهِ…
“إِنَّ أَصْدَقَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللَّهِ وَأَحْسَنَ الْهَدْيِ هَدْيُ مُحَمَّدٍ…”
An Câbiribni Abdullah Kâle.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yekulu fî hutbeti.: “İnne esdaka’l- hadisi =>KİTÂBULLAHi ve ahsenü’l- hadyi hedyu MuhMMed.:
Câbir b. Abdullah radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hutbesinde.:
“Sözlerin en doğrusu, ALLAH’ın KİTABı/Kur'ÂN-ı Kerîm; hâl ve tavrın en güzeli ise MuhaMMed"in hâl ve tavrıdır…” buyurdu.

(N1579 Nesâî, Îdeyn, 22)

وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ
“Ve zekkir fe inne’z- zikrâ tenfeu’l- mû’minîn (mû’minîne).: Sen yine de, Kur’ÂN ile öğüt vermeye, tebliğe devam et. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.” (Zâriyât 51/55)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in DUÂsı.:

يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِى عَلَى دِينِكَ
Mukallibe’l- kulûbi sebbit KALBî alâ DÎNike.: Ey KALBLeri hâlden hâle çeviren ALLAH’ım! KALBimi DîNin üzere sabit kıl!.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Deavât, 89.)


Resim

SOMUNCu BABAmız
kaddesallahu sırrahu..


OMZU'nda>HİZMEt HEYBEsi,
=>ERENLERin=->SESsİZ SEsi,
=>İZİ’nde==>SEFîL İHVÂNin
SOMUNCu BABAm=>NEFEsi!.

Bî-İZNİLLAH==>HÂL-i HIZIR,
=>EHLi BEYtî=->ZİMMEtiyLe!.
HASBî HİZMEt->HÂL-i HAZIR,
==>EREN ELi==>HİMMEtiyLe!.


Resim

ŞEYh HAMîD-i VeLî
kaddesallahu sırrahu..
(d.1331-ö.1412)..

Şeyh Hamîd-i Velî, Hamîd-i Kayserî, Hamîd-i Aksarayî, Somuncu Koca, Ekmekçi Koca ve Somuncu Baba olarak da bilinir. Osmanlı kuruluş dönemi ünlü mutasavvıfı ve âlim. Aynı zamanda Bayramîyye Tarikâtı kurucusu Hacı Bayram Velî'nin de Hocasıdır. Safevîyye Tarikâtı'nın Anadolu’ya yayılmasında etkin faaliyetlerde bulunmuş büyük bir mutasavvıftır.

HAYâtı.:
1331 tarihinde Kayseri'nin Akçakaya Köyü’nde doğmuştur. Anadolu'yu mânevi fetih için gelen Horasan Erenlerinden Şemseddin Musâ Kayserî'nin oğludur. Seyyid olup soyu 24. kuşaktan Peygamberimiz MuhaMMed aleyhisselâm'a ulaşır.

Şeyh Hâmid Hâmidü’d-Dîn-i Velî, ilk tahsilini babası Şeyh Şemseddin Musâ Kayserî'den almıştır. Bilge kişiliği olan Şeyh Hâmid-i Velî, ilim alanındaki çalışmalarını Şam, Tebriz ve Erdebil'de sürdürmüştür. Safevîlik Erdebilî’nin ya da o’nun babası Sadreddin Erdebilî'nin yanında Erdebil’de tamamlamış ve Bayezid-i Bistamî'nin ruhanîyyetinden Mânevî Terbiye almıştır. Safevîyye Tarikâtı'nın Anadolu’ya yayılması, muhtemelen Hoca Alâ ad-Dîn Ali Erdebilî’nin zamanında Şeyh Hâmid-i Velî ile olmuştur.

Dinî ve Dünyevî İlimlerle ilgili onay alarak, doğru yolu gösterme vazifesi için Anadolu'ya dönerek Bursa'ya yerleşmiştir. Bursa'da Çilehânesi’nin yanında yaptırdığı Ekmek Fırını’nda somun pişirip sokak sokak dolaşarak .:"Somunlar!. Mü’minler!." nidâsıyla insanlara ekmek dağıtmıştır. Bu sebeble Şeyh Hamid-i Velî "Somuncu Baba" ve "Ekmekçi Koca" olarak da tanınmıştır.
Yıldırım Beyazıd Niğbolu zaferini kazanınca, "ALLAH'a şükür nişânesi" olarak Bursa Ulu Camii'ni yaptırmıştır. Ulu Cami’nin açılış hutbesini Şeyh Hâmid-i Velî okumuş ve hutbede Fâtiha Sûresini 7 farklı şekilde yorumlamıştır. Hutbeyi dinleyen Padişah başta olmak üzere tüm cemaat Şeyh Hamid-i Velî'den etkilenmiştir. Mânevî kişiliği ve bilgelik yönü ortaya çıkan Şeyh Hamid-i Velî şöhretten korktuğu için talebeleriyle birlikte Bursa'dan ayrılarak Aksaray'a gelmiştir.
Abdurrahman el-Askerî ise, SOMUNCu BABA'nın Bursa’dan ayrıldıktan sonra Ceyhan Nehri'nin kenarında bulunan Kozan (Sis) Kalesi yakınlarındaki bir köyde yerleştiğini ve Hacı Bayram-ı Velî'nin de buraya gelip kendisini ziyâret ettiğini belirtmiştir.
Aksaray'da bir süre kaldıktan sonra önce Şam’a gitmiş, buradan Mekke’ye hacca gitmiş olan SOMUNCu BABA, hac dönüşü Aksaray’a yerleşmiştir.
Aksaray'da Hacı Bayram-ı Velî'yi dünyaya ve âhirete ait ilimlerde eğiterek yetiştirmiş, onu irşad vazifesi için Ankara'ya görevlendirmiştir.

1412 yılında vefât eden SOMUNCu BABA, Aksaray'da Hacı Bayram-ı Velî tarafından cenâze namazı kıldırıldıktan sonra bugünkü türbesinin olduğu yere defnedildi.
SOMUNCu BABA'nın Yusuf Hâkikî ve Hâlil Taybî adında iki oğlu olduğu bilinmektedir. Yusuf Hâkikî Aksaray’da kalarak burada ölmüştür. Diğer oğlu Hâlil Taybî ise Darende'ye yerleşmiştir. Bazı görüşlere göre SOMUNCu BABA, Darende'nin Hıdırlık adı verilen bölgesinde oğlu Halil Taybî ile birlikte gömülüdür..

TALEBELERi.:
SOMUNCu BABA kaddesallahu sırrahu ve en meşhur talebesi olan Hacı Bayram Velî kaddesallahu sırrahu'nun Osmanlı Devleti'nde yeni Anadolu ve Rumeli üzerinde çok büyük etkileri vardır ki;
Bu Önemli İsimler şunlardır.:
=>Hacı Bayram-ı Velî,
=>Şeyh Şücâüddin Karamânî,
=>Şeyh Muzaffer Lârendevî
=>Molla Fenarî,
=>Şeyh Bedreddin,
=>Hâlil Taybî, Darende..
=>Baba Yusuf Hâkikî, Aksaray..


ESERLERİ.:
SOMUNCu BABA, Zâhirî ve Bâtınî İlimlerdeki derin bilgisine rağmen, çok az eser vermiş veya çok az eseri günümüze ulaşabilmiştir. Bu zikredilen hakikata rağmen, SOMUNCu BABA’nın bize kadar ulaşan.:
* Şerh-i Hadis-i Erba‘în,
* Zikir Risalesi,
* Silâh’u-l Mürîdîn adlı eserleri mevcuttur..


Resim
ŞEYh HAMîD-i VeLî
kaddesallahu sırrahu..
(d.1331-ö.1412)..

Şeyh Hâmid-i Velî Somuncu Baba Hazretleri’nin asıl adı Hâmid Hâmidüddin’dir. Kaynaklarda “Hâmid-i Velî”, “Şeyh Hâmid-i Velî”, “Hâmidüddin-i Velî”, “Hâmid Hâmidüddin-i Velî” ve “SOMUNCu BABA” isimleriyle geçmektedir.
1331 yılında Kayseri’nin Akçakaya Köyünde doğmuştur. Horasan Erenlerinden Şemseddin Musâ Kayserî’nin oğludur.
Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt Han zamanında yaşayan Hâmidi Velî Hazretleri, 24. kuşaktan Peygamber Efendimiz aleyhisselâm’in neslinden gelmektedir yani Seyyid’dir. İlk eğitimini babasından almış daha sonra ilim alanındaki çalışmalarını Şam, Tebriz, Hoy ve Erdebil’de sürdürmüştür. Bayezid-i Bistâmi’nin ruhâniyetinden istifâde etmiş ve Alaaddîn-i Erdebilî’den icâzet almıştır..

BURSA YILLARI ve ULU CÂMİ.:
İrşad vazifesi için Anadolu’ya dönen Şeyh Hâmidi Velî Osmanlı Devleti’nin pây-i tahtı Bursa’da yaşadığı yıllarda manevî kimliğini gizleyerek talebelerinin eğitimi ile meşgul olmuştur. Bursa’da Çilehânesinin yanında yaptırdığı Ekmek Fırınında, somun pişirip çarşı pazar dolaşarak “Somunlar!. Mü’minler!.” nidâsıyla insanlara somun dağıtmıştır. Bu sebeple halk arasında “SOMUNCu BABA” lâkabıyla anılmıştır. SOMUNCu BABA Fırını günümüzde Bursa Osmangazi Belediyesi tarafından restore edilerek ziyaretçilere açılmıştır..

Yıldırım Bayezid Han’ın Niğbolu zaferine şükür nişânesi olarak yaptırdığı Bursa Ulu Camii’nin açılış hutbesini okuma görevi kendisine verilen Emir Sultan’ın.: “Zamanın Kutbu aramızda iken hutbeyi onun okuması uygundur”
sözü üzerine hutbeyi Şeyh Hâmid-i Velî Hazretleri okumuş, hutbede Fâtiha Suresini 7 farklı şekilde yorumlamıştır. Şeyhülislam Molla Fenârî hutbeden etkilenerek Fâtiha Sûresi tefsirini kaleme almıştır. Şeyh Hâmid-i Velî Hazretleri şöhretten ve cemaatin teveccühünden sakındığı için talebeleriyle birlikte Bursa’dan ayrılarak Aksaray’a gelmiştir.
Hacı Bayram-ı Velî Hazretlerini Dînî ve Dünyevî İlimlerde yetiştirerek İrşâd Vazifesi ile Ankara’ya görevlendirmiştir.

ÇOCUKLARI ve NESLİ.:
Şeyh Hâmid-i Velî Hazretleri’nin Yusuf Hakikî, Halil Taybî ve M. Said Taybî adında üç oğlu, Mahmude adlı bir kızı olduğu bilinmektedir. Yusuf Hakiki, Aksaray’da kalarak burada hizmetlerde bulunmuş ve Aksaray’da vefat etmiştir. Diğer oğlu Halil Taybi, hacdan döndükten sonra Darende’ye yerleşmiştir. Diğer çocukları hakkında kayıtlarda pek fazla bilgi geçmemektedir.
Şeyh Hâmid-i Velî Hazretleri’nin nesli her iki oğlu vasıtasıyla hem Darende’de hem de Aksaray’da günümüze kadar devam etmiştir. Bu nesilden büyük devlet adamları, âlim ve fâzıl zatlar yetişmiştir..


Resim

ŞEYh HAMîD-i VeLî
kaddesallahu sırrahu..
(d.1331-ö.1412)..

Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Anadolu'da yetişen âlim ve velîlerin büyüklerindendir. Asıl adı Hamîd olan SOMUNCu BABA, 1349'da Kayseri'de dünyaya gelmiştir. Babasının adı Musâ'dır. Soyu 24. kuşaktan Peygamberimize dayanır. İlk tahsîlini babasından alan Şeyh Hamîd-i Velî daha sonra sırasıyla Aksaray, Şam ve Erdebil'de devrin önde gelen âlimlerinden dersler alarak tasavvuf ve ilim yolunda üstün derecelere ulaşmıştır.

1395 yılında talebesi Hacı Bayram ile Osmanlı Devleti'nin başkenti Bursa'ya giden Şeyh Hamîd-i Velî, burada kendini gizlemiş, halkın arasında “SOMUNCu BABA” ismiyle tanınmıştır. Bursa'da Ulu Câminin açılışı esnasında Fâtiha Sûresi'ni 7 farklı mânâda tefsir etmesiyle sırrı aşikâr olan SOMUNCu BABA, bu hadiseden sonra talebesiyle beraber Hicaz'a hacca gitmiştir. Hac dönüşü Aksaray'a/Şehr-i Sülehâ’ya gelen SOMUNCu BABA, ömrünün sonuna kadar burada ilim ve İrşad Faaliyetlerini sürdürmüş, 1412 yılında Aksaray'da vefat etmiştir. Kabr-i Şerîfleri Aksaray'da Ervah Kabristanlığı içerisindedir.

SOMUNCu BABA<=Hacı Bayram Velî'nin, Hacı Bayram Velî<=Akşemsettin'in, Akşemsettin ise<=Fatih Sultan Mehmet'in Hocasıdır.
SOMUNCu BABA tasavvuf anlayışıyla yaşadığı döneme ve sonraki çağlara yön vermiş, yetiştirdiği talebeleriyle İstanbul'un Fethini sağlayan Manevî İklimin =>Başlangıç Noktası OLmuştur..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

BURSA’mda->SeLÂH CUMÂsı,
FAZLuLLAH=>FeLÂH CUMÂsı,
HAKk’a İMÂN>TEVHiDULLAH,
SÂLiH AMEL=->HAYy HUMÂsı!.


ZEVK 10.875

DÜNYÂ-ÂHiREt ARASI’nda===>DîNİNİ ATANa=>YAZIkk!
Ya İFRAtta=>Ya TEFRİtte===>DîNİNİ sATANa=>YAZIkk!
BELinde=>KULLuk KUŞAĞı,
HEVÂ<->HEVESin=>UŞAĞı,
ÖMRüN CeheNNeM EYyLeyip=>ATEŞte yATANa YAZIkk!.


05.07.2024.. 13:15
brsbrsm..tktktrstekkemdcumâcemimizzz..


HARAM<->YALAN SAVAŞInda,
BiR MİLLEt=>MEZÂR TAŞInda,
KuL İHVÂNİm=>GÖZ YAŞInda,
=>RABBım=->İŞİnin BAŞInda!.


Resim

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Müslüman =>Diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mü’min de =>İnsanların canları ve malları konusunda kendisine karşı emniyet hissettikleri kişidir!.” buyurmuştur.
(Tirmizî, İmân, 12)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mü’min =>Bal Arısına benzer. Bal arısı gibi hep güzel, temiz, helal şeyler yer. Hep güzel şeyler üretir, hep iyiliklerin peşinden koşar. Hiçbir şeyi ne döker, ne kırar, ne de ifsad eder!.” buyurmuştur.
(İbn Hanbel, II, 199.)

Resim

“Siz insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?”

أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنسَوْنَ أَنفُسَكُمْ وَأَنتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
“E te’murûne’n nâse bi’l- birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûne’l- kitâb (kitâbe) e fe lâ ta’kılûn (ta’kılûne).: İnsanlara BİRR'i (tezkiye ve teslim olmayı) emrediyorsunuz da siz kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab'ı okuduğunuz halde hâlâ akıl etmiyor musunuz?” (Bakara 2/44)

“Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve esenlik DîNi İSLÂM’a girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ ادْخُلُواْ فِي السِّلْمِ كَآفَّةً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
“Yâ eyyuhâllezîne âmenûdhulû fî’s- silmi kâffeh (kâffeten), ve lâ tettebiû hutuvâti2ş- şeytân (şeytâni), innehu lekum aduvvun mubîn (mubînun).: Ey imân ni’metine kavuşanlar, hepiniz barış, selâmet ve emniyet sağlayan DÎNe girin, İSLÂM’ın esaslarının ve hükümlerinin tamamını uygulayın, kâmil bir müslüman olun da, şeytanın, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin peşlerine takılmayın, izlerinden gitmeyin. O sizin apaçık bir düşmanınızdır!.” (Bakara 2/208)

“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten men’ eden bir topluluk bulunsun, işte kurtuluşa erenler onlardır.
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ayrılığa düşüp ihtilaf edenler gibi olmayın. İşte onlar, evet onlar için büyük bir azâb vardır.”


وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
“Veltekun minkum ummetun yed’ûne ile'l- hayri ve ye’murûne bi’l- ma’rûfi ve yenhevne ani’l- munker (munkeri), ve ulâike humu’l- muflihûn (muflihûne). Ve lâ tekûnû kellezîne teferrakû vahtelefû min ba’di mâ câehumu’l- beyyinât (beyyinâtu), ve ulâike lehum azâbun azîm(azîmun).: İçinizden, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.
Ve kendilerine beyy3İneler (açık deliller) geldikten sonra, fırkalara ayrılıp ihtilafa düşenler gibi olmayın! Ve işte onlar, onlar için “azîm azâb” vardır.”
(Âl-i İmrân 3/104-105)

“BİZ fenâlıktan menedenleri kurtardık; zâlimleri de ALLAH’a karşı gelmekten ötürü şiddetli azâba uğrattık.”

فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ أَنجَيْنَا الَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّوءِ وَأَخَذْنَا الَّذِينَ ظَلَمُواْ بِعَذَابٍ بَئِيسٍ بِمَا كَانُواْ يَفْسُقُونَ
“Fe lemmâ nesû mâ zukkirû bihî enceynellezîne yenhevne anis sûi ve ahaznellezîne zalemû bi azâbin beîsin bi mâ kânû yefsukûn (yefsukûne).: Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, BİZ de kötülükten men’ edenleri kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü şiddetli bir azâb ile yakaladık.” (A’râf 7/165)

“Sen af ve kolaylık yolunu tut; iyiliği emret ve câhillerden yüz çevir.”

خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ
“Huzi’l- afve ve’mur bi’l- urfi ve a’rıd ani’l- câhilîn (câhilîne).: (Resûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve câhillerden yüz çevir.” (A’râf 7/199)

“Sadece zulmedenlere dokunmakla kalmayıp herkese sirâyet edecek olan azâbdan sakının!.”

وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
“Vettekû fitneten lâ tusîbennellezîne zalemû minkum hâssah (hâssaten), va'lemû ennallâhe şedîdu’l- ıkâb (ıkâbi).: Ve sizden (içinizden), sâdece Zâlim Kimselere isâbet etmeyen, onlara has (özel) olmayan (diğerlerine de isâbet eden) FİTNEden sakının (takvâ sâhibi olun). ALLAH'ın Azâbı’nın çok şiddetli olduğunu bilini!.” (Enfâl 8/25)


“İnanan erkekler ve kadınlar, birbirlerinin velileridir. İyiliği emrederler, kötülükten men’ ederler.”

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
“Ve’l- mu’minûne ve’l- mu’minâtu ba’duhum evlîyâu ba’din, ye’murûne bi’l- ma’rûfi ve yenhevne ani’l- munkeri ve yukîmûne’s- salâte ve yu’tûne’z- zekâte ve yutîûnallâhe ve resûlehu, ulâike se yerhamuhumullâh (yerhamuhumullâhu), innallâhe azîzun hakîm (hakîmun).: Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar da birbirlerinin VELÎLeridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, ALLAH ve RESÛLÜne itaat ederler. İşte onlara ALLAH rahmet edecektir. Şüphesiz ALLAH =>Azîzdir, Hikmet Sâhibidir.” (Tevbe 9/71)

“Onlar, öyle kimselerdir ki, kendilerine yeryüzünde iktidar verdiğimiz takdirde, namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar.”

الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ
“Ellezîne in mekkennâhum fî’l- ardı ekâmû’s- salâte ve âtevu’z- zekâte ve emerû bi’l- ma’rûfi ve nehev ani’l- munker (munkeri), ve lillâhi âkıbetu’l- umûr(umûri).: Onlar (o mü’minler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek =>Namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu ALLAH'a varır.” (Hac 22/41)

“Yapmadığınız şeyleri söylemek, ALLAH Katında en sevilmeyen şeydir”

كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ
“Kebure makten indallâhi en tekûlû mâ lâ tef’alûn (tef’alûne).: Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, ALLAH Katında büyük bir nefretle karşılanır.” (Saff 61/3)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

BURSAm’da->ALLAH’a ÇAĞRı,
=>YiNE=->GÖKLERin DOLUsu!.
>HAYYALE’s-SALLAH’a ÇAĞRı,
->"KEBîR”in=>EKBER ULUsu!.
HAYYALE’L-FELLAH’a ÇAĞRı!.


ZEVK 10.878

BEDEN->NEFiS->KALBimİZLe==>DEM=>bU DEMİ’ni YAŞA!.mak,
RÛHumuz=>NÛR-u MuHaMMeD=>MîM MAHREMİ’ni YAŞA!.mak,
KESREtte=>VÂHDEti BİLe,
NAHNU=BİZ BİR-İZ”i İLe,
=>KÜLLî ŞEYy İLe==>HERKESLe==->CUMÂ CEMİ’ni YAŞA!.mak!.


12.07.2024.. 09:28
brsbrsm..tktktrstekkemdTEYcumâcem’imizzz..


=>KUL İHVÂNİ’m==>TEKe TEKkte,
TEY OĞLuMLa=>TEKk GERÇEKkte,
CÎM’in=>CEMMÜ’L-CEM MîMi’nde,
GEÇMiŞş=>şU ÂN<==GELECEKkte!.


Resim
HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.

Resim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâMetinLe,
Yâ RABBenâ!.
YEDi İKLİMde;
YEtim-ÖKSüz =>YERsiz-YURtsuz,
EVsiz-BARksız YALNız ve UMUtsuz,
KALan İSLÂM YAVRULarımıza YARdım EYyLe!.
DUÂmızı İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet-CEM’ et CUMÂmıza İnşâe ALLAH!..


الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“El hamdu lillâhi RABBi’l- ÂLEMîn (âlemîne).: Hamd, âlemlerin RABBi olan ALLAH'adır.” (Fâtiha ½)


...M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

ResimKUL İHVÂNİmResim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

CUMÂ CEM’inde>COŞuYOR,
DİYÂNEt=>BELEş ORDUsu!.
PARA PUTU’na=>KOŞuYOR,
İHVÂNim=->İŞin DOĞRUsu!.


ZEVK 10.881

=>ARı-NAMUSu=>Atmış da==>DİYÂNEt ME’MURu=>VÂiZ,
=>GİZLi PUSUya YAtmış da->AKLInca HÜKÜM KOYuYOR!.
“ALLAH! yALLAH!.” TUZAğında=>DİLENCi VASFIna HÂiZ,
===>ARı-NAMUSu SAtmış da=->KAPıda HALkı SOYuYOR!.


19.07.2024.. 17:17
brsbrsm..tktktrstekkemdcumâcemimizz..


NEdEN==->FİTNE ARıYORLaR,
BİZ BİR-İZ BARıŞMAk VARken!.
NEdEN==>SARPa SARıYORLaR,
HAYR’da=>YARıŞMAk VARken!.

HAKkın HALKın KORKutuYOR,
=>BİLdiği==>ZAHMEt CAHîMi!.
HeR ÂN>HAKk’ın!. UNutuYOR,
=>CENNEtte->RAHMEt RAHîMi!.


Resim

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "İnsanlara, güzel ahlâk ile muâmelede bulun!" buyurdu.
(İbn-i Kesîr, Sîre, 4:194-195)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın ve müjdeleyin. Isındırın, nefret ettirmeyin..." buyrulmuştur.
(Enes radıyallahu anh’den; Buhârî, İlm 12, Edeb 80; Müslim, Cihâd 6, 7, (1732-1733))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz.” buyurmuştur.
(Enes radıyallahu anh’den; Buhârî, İlim 11, Edeb 80, Cihâd 164; Müslim, Cihâd 6-7. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 17.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın zorlaştırmayın." buyurmuştur.
(Ebu Mûsa radıyallahu anh’den; Müslim, Cihâd, (1732))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:

«يَسِّرُوا وَلاَ تُعَسِّرُوا، وَبَشِّرُوا، وَلاَ تُنَفِّرُوا»
“Yesirrû! Velâ tuassirû! Ve beşşirû! Velâ tüneffirû!.: Kolaylaştırın(Müsamahakâr olun)!. Zorlaştırmayın (merhamet edin)!. Müjdeleyin (güzel görün, güzel gösterin)!. Nefret ettirmeyin (kaba saba davranarak soğutmayın)!.” buyurmuştur.
(Buharî, İlim, 11.)

Resim

“O halde HAYIRLARDA YARIŞIN!.”.:

وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءكَ مِنَ الْحَقِّ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا وَلَوْ شَاء اللّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَكِن لِّيَبْلُوَكُمْ فِي مَآ آتَاكُم فَاسْتَبِقُوا الخَيْرَاتِ إِلَى الله مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
“Ve enzelnâ ileyke’l- kitâbe bi’l- hakkı musaddıkan limâ beyne yedeyhi mine’l- kitâbi ve muheyminen aleyhi fahkum beynehum bimâ enzelallâhu ve lâ tettebi’ ehvâehum ammâ câeke mine’l- hakk (hakkı) li kullin cealnâ minkum şir’aten ve minhâcâ (minhâcen) ve lev şâallâhu le cealekum ummeten vâhıdeten ve lâkin li yebluvekum fî mâ ÂTÂKUM FESTEBİKÛ’L- HAYRÂT (hayrâti) ilâllâhi merciukum cemîan fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn (tahtelifûne).:
Ve (Ey MuhaMMed) sana ellerindeki kitapları tasdik edici (doğrulayıcı) ve onu koruyucu olarak bu Kitab'ı hakk ile indirdik. Artık onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana Hakk'tan gelenden ayrılıp da onların hevâlarına uyma. Sizden hepiniz için (tek) bir şeriat, ve açık bir yol belirlemiştik. Ve ALLAH dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Ancak bu sizi, verdikleri ile denemek içindir. O halde HAYIRLARDA YARIŞIN! Sizin hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri, size haber verecek.” (Mâide 5/48)

“O sizi seçti ve DİNde =>sizin için bir güçlük kılmadı.”.:

وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ
“Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih (cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min haraç (haracin), millete ebîkum ibrâhîm (ibrâhîme), huve semmakumu’l- muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûne’r- resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe ale’n- nâs (nâsi), fe ekîmû’s- salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâh (billâhi), huve mevlâkum, fe ni’me’l- mevlâ ve ni’me’n- nasîr (nasîru).: Ve Allah'da hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için BİR ZORLUK KILMADI ki; o, babanız İbrâhîm (A.S)'ın dînidir. O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah'a teslim olanlar) olarak isimlendirdi. Bunda da (Kur'ân-ı Kerim'de de), resûl size şahit olsun ve siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikame edin (kılın), zekâtı verin, Allah'a sarılın (Allah'ın Zat'ında yok olun). O, sizin Mevlâ'nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardımcı.” (Hac 22/78)

“ALLAH=>sizin için kolaylık diler =>zorluk dilemez.”.:

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Şehru ramadânellezî unzile fîhi’l- kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin mine’l- hudâ ve’l- furkân (furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fe’l- yesumh (yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar (uhara) yurîdullâhu bikumu’l- yusra ve lâ yurîdu bikumu’l- usra, ve li tukmilû’l- iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn (teşkurûne).: Ramazan Ayı ki, insanlar için hidayete erdirici (hidayete erme, ALLAH'a ulaşma vesilesi) ve beyyineler (açık deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkân (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur'ÂN, Hüdâ tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şâhid olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o takdirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. ALLAH =>SİZİN İÇİN KOLAYLIK DİLER, ZORLUK DİLEMEZ. (Size bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi hidayet erdirdiği şeye karşılık (sizin de) ALLAH'ı tekbir etmeniz (yüceltmeniz) içindir. Umulur ki böylece siz (bütün bu kolaylıklara) şükredersiniz.” (Bakara, 2/185)

“Zorlukla beraber kolaylık vardır.”.:

فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
“Fe inne maa’l- usri yusra (yusren). İnne maa’l- usri yusrâ (yusren).: O halde, muhakkak ki zorluk ve kolaylık beraberdir. Muhakkak ki zorluk ve kolaylık beraberdir.” (İnşirah 94/5-6)

“ALLAH’ın İPİne (Kur’ÂN Hükümlerine) hepiniz birden (el birliği içinde) sımsıkı sarılın!.”

[/b]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
“Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn (muslimûne). Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ (ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin mine’n- nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn (tehtedûne).: Ey iman edenler! ALLAH’tan (lafla ve işinize geldiği kadarıyla değil) hakkıyla korkup (Kur’ÂN’ın Hükümlerine, Resulüllah’ın Sünnetine ve Hayat Sistemine, kısmen veya tamamen karşı gelmekten ve aykırı hareket etmekten sakının) ve siz (böylece İslamca düşünüp, yaşamak suretiyle) ancak Müslüman olarak ölmeye (bakın). (Eğer gerçekten iman ediyorsanız) ALLAH’ın İPİne (Kur’ÂN hükümlerine) hepiniz birden (el birliği içinde) sımsıkı sarılın. (Sakın) Dağılıp ayrılmayın. Ve ALLAH’ın sizin üzerinizdeki ni’metini hatırlayın. Hani bir vakit sizler birbirinize düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun ni’metiyle kardeşler olarak sabahladınız. (Ümmet ve uhuvvet şuuruyla güç kazandınız.) Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, (Kur’ÂN ve Resulüllah sayesinde) oradan sizi kurtarmıştı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, ALLAHsize ayetlerini böyle açıklamaktadır.” (Âl-i İmrân 3/102-103)

Bu âyette daha pek çok âyette olduğu gibi, mü’minlere hitâb edilmiş, onlara bir takım emirler yöneltilmiştir. Bunlar.:
* ALLAH’a karşı takvâ sahibi olmak,
* ALLAH’a tam bir teslimiyetle can vermek,
* Hep beraber ALLAH’ın İPİne sarılmak, ayrılığa düşmemektir..

“Ey Rabbimiz! Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!”

وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا
“Vellezîne yekûlûne rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrete a’yunin vec’alnâ li’l- muttekîne imâmâ (imâmen).: Ve onlar.: “Rabbimiz, Eşlerimizden ve Zürriyyetimizden bize göz aydınlığı bağışla ve bizi muttakilere (takvâ sâhiblerine) imam kıl!.” derler.” (Furkân 25/74)



Resim
HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.

Resim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâMetinLe,
Yâ RABBenâ!.
YEDi İKLİMde;
YEtim-ÖKSüz =>YERsiz-YURtsuz,
EVsiz-BARksız YALNız ve UMUtsuz,
KALan İSLÂM YAVRULarımıza YARdım EYyLe!.
DUÂmızı İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet-CEM’ et CUMÂmıza İnşâe ALLAH!..


الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“El hamdu lillâhi RABBi’l- ÂLEMîn (âlemîne).: Hamd, âlemlerin RABBi olan ALLAH'adır.” (Fâtiha ½)


...M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

ResimKUL İHVÂNİmResim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KENDİNi BiL->SELAHa HUuu!
SENde DİRiL->FELAHa HUuu!
LÂ HUVe İLLÂ HUu!..=>YAŞA!
TEKE TEKkte BiR DAHA HUuu!.

=>BURSA EZÂNInı===>DİNLe,
ANLARsın=>RABBım SENİNLe,
=>TESLİMîYyet<->İSTİKÂMEt,
HÂLiS>MUHLiS>SIDDık DÎNLe!.

ZEHR<=>ZEMZEMİ’nde>BURSAm,
DOStun DOSt DEMİ’nde BURSAm,
>HeR TELden ÇALıYOR GÖNLüm,
=>CUMÂ CÂN CEMİ’nde BURSAm!.


ZEVK 10.885

=>CÂNÂNın=>CÂN EMÂNEti=>HERKEs BiR CÂN TELAŞInda,
=>ÜZMe!. ÜZÜLme!. SEV! SEViL!.=>EL FÂiL->İŞin BAŞInda,
=>KİMİsi->CÂNın TANImaz,
ZamÂN-VAKt-ÂNın TANImaz,
ÖLÜyken>ÖLür DİRİLmez=>“Nah!” YAZaR MEZÂR TAŞInda!.


26.07.2024.. 13:17
brsbrsm..tktktrstekkemdcumacemimizz..


KÜLLî ŞEYy=>ALLAHın NÛRu,
=>NÛRun->TECELLî ZUHÛRu,
=>ÂN’ın YAŞA! KuL İHVÂNİm,
=>HAZIRın=->HIZIR HUZÛRu!.

ÂŞIKLaR->GÖNüL ERi HUuu!
->SIRR-ı SIFIR SEFERi HUuu!
BİZ BİR-İZ NAHNU SIRRInda,
Yâ ALLAHu=>EKBERi HUuu!
=>EBEDî<>EZELBERİ HUuu!.


Resim

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
“Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), LÂ İLÂHE İLLÂ HÛVE, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi).: (Yâ MuhaMMed!) Yüz çevirirlerse de ki.: “ALLAH bana yeter. O'ndan başka İLÂH yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O Yüce ARŞ'ın (muazzam hükümranlığın) Sâhibidir.” (Tevbe 9/129)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

GELip-GEÇen ZAMÂN SANma!
=->AKLıyın ZANNIna İNANma!
=>Şu ÂN=>ŞEHÂDEt VAKtidir,
==>AHMAk ATEŞİNde YANma!.


ZEVK 10.893

==>HALkı TEHDiD Etme=>VÂiZ=->İMÂN>GİZLi=>AMEL>AÇIKk!
====>ORANı-BURANı YIRtma!.===>AMELinLe=>ORTAya ÇIKk!
=>ŞEYtÂN PEŞİn Gİtme VÂiZ!.
DÖNüp==>PİŞKİNce SIRItma!.
HER ŞEYyi YARAtmakta OLAN ki=>ALLAHtır!. PUTLaRın YIKk!.


02.08.2024.. 08:02
brsbrsm..tktktrstekkemdcumacemimizz..


HeR ÂN=>HAKkın HUZURUdur,
HeR NEFES->SIRR SÜRURUdur,
===>GÜNEŞ’Le<==>IŞIĞI GiBi,
HERKES==>ALLAHın NURUdur!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

MERKEZ>İMÂN=>MUHİt>AMEL,
HAKkı-HAYRı TERCiH->TEMEL,
=>İNSÂNLa<==>GÖLGESi GiBi,
=>PEŞPEŞİne==>ECEL=>EMEL!.


ZEVK 10.900

ÖMüR TAKVİMimden HeR GÜN=>BiR YAPRAĞıM SAVURuYOR,
BÂZeN NEŞE<>BÂZeN ÜZGÜN=->DONDURuYOR KAVURuYOR,
=>MuhaMMedî AZîZ İZ’de,
RABBısı’yLa BİZ BİR-İZ’de,
BURSAmda CUMÂ CEM’inde=>HeR CÂN>KIYAMın DURuYOR!.


09.08.2024.. 13:31
brsbrsm..tktktrstekkemizTEYcumâcemimizz..


KOKUŞMUŞş BiR TOPLuM DÎNi,
=>KELÂMuLLAHı>DUYamıYOR!.
HASED->FESAD-KİBİR=>KİNi,
RASÛLULuLLAHa=>UYamıYOR!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ÂB-ı HAYyat=->HAYAt SUYU,
ASLI=>TEk-BiR DAMLA MENi!.
HeR BEDEN=>NEFSine SUYU,
DÖNER=>HAYyat DEĞİRMENi!.

SİSTEMuLLAHta=>YAŞAmak,
=->“KÂİNÂt Kur'ÂNı”na BAk,
=>İZÂFî İĞREti =>“bEN!”Lik,
CÂN>EMÂNet>SÂHiBi HAKk!.

GÖNüL YAYın SÖZü>OKktur,
SÖZ ÇÖLÜn ÇİLLesi>ÇOKktur,
HERKEsin GÖRdüğü=>GÜNEŞ,
IŞIĞıN=>GÖLGESi=>YOKktur!.

====>SEVEN==>SEVGiLisin İZLeR,
“bEN bEN!”Lik bEN-LeRin BİZLeR,
===>“NAHNU NUNu”n TECELLîSi,
==->SIRR-ı SIRF’ta GÖLGEsizLeR!.

===>ÂŞIKın AŞKkı=->Şu ÂNdır,
=>HeR NEFEs YÂRin ANANdır,
YAŞAnmayan HeR İş YALANdır,
TAHKîK TEVHiD=>YAŞAnandır!.

İMÂN>KELÂMuLLAHı DUYuştur,
AMEL=>RESÛLuLLAHa UYuştur,
==>CENÂB İÇİN=>GÖZYAŞINLa,
=>CENÂBEtLiğin==->YUYuştur!.
=>KUL İHVÂNİmin==_>Uçtuğu,
=>KADERi=>GÖLGEsiz KUŞtur!.

AMELe YOL BULan=>NİYyEt,
SADAKAtLA===>SAMİMÎYyEt,
TEVHiD DAMLAsında>DERYÂ,
CUMÂ CEM’inde=>CEMİYyEt!.


ZEVK 10.901

=>ZİNCiRsiz ZİKKEsiz ZEVKLe==>SALLdık SERimiz SEVDÂya,
BiR DAMLA GöZ YAŞIn SEVKLe=>DALLdık DiBi YOk DERYÂya,
NÛRun ALÂ NÛR=>GÖLGESİZ,
SIRR-ı SIRFında==>BİZ BİR-İZ,
===>MAHŞERİnden=>EL SALLAdık==>ELEStü=>KÂLû BELÂya!.


16.08.2024.. 13:23
balıkesirburhaniye.. mesutağacıkcamiHAYbabacumâcemimizz..


YATLaRın>YELKEN TELİnde,
DOStu DUYy>ESEN YELİnde,
ORTA YOLun=>ORKESTRAsı,
BEZM-i ELESt BESte>ELİnde!.

==->RABBımın İKRÂMı Dİye
AŞKkı->MEŞKk Ettik SEVGİye,
ZAMÂN-VAKİt-ÂN YAŞA!..dık,
===>BALIKESiR=>BURHANİYe,
RABBü’L-ÂLEM=>ALLAH Diye,
=>AKLı OLAN=->DUÂ EDiYOR,
TEK-BİR’Le TEKkLeyip ZANNın,
HERKESs=->YOLUna GİDiYOR!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

TEKRARı YOKk TEk HAYAtın,
->BiN BiRe BÖLüYOR İNSÂN!.
=>SULTÂNıyken=>KÂİNAtın,
YAKarken=>ÖLüYOR İNSÂN!.

==>EGOİStLiğin==->UŞAĞı,
İNSÂN OLuş KAYGIsı YOKk!.
HAYVANLaRdan da->AŞAĞı,
İNSÂNLığa->SAYGIsı YOKk!.

->EMEKsiz EKMEk YİYENLeR,
“ME’MUR İMÂM”ız DİYENLeR,
===>SİYÂSEtin<=>TİCÂREtin,
>GÖLGESİnde SÖYLİYENLeR!.


ZEVK 10.906

KELÂMuLLAHı DUYmuYOR =->RESÛLuLLAHa UYmuYOR,
ÖTERse=>BÜLBÜL SANırsın!. İMÂNı ÇOKk->AMELi YOKk!.
MÜ’MİNLİğe->HASREt KALıR,
“İSLÂM OLUŞU”n SAYmayAN,
YALANLARına İNÂNmA!. =>TÖVBEsi YOKk->DUÂsı ÇOKk!.


23.08.2024.. 13:13
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumacemimizz..



YANAN>BUZDAĞı SERİNLEmez,
ÇILDIRmıŞş==->ASLI’nı İNKAR!.
KuL İHVÂNİm->SÖZ DİNLEmez,
===>KENDİni YİYEN CANAVAR!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

30.agustos CUMÂmız Mübârek OLsun!.

ATA İZİ’nde==>ŞEHîDLeR,
KANIn VATANa>SERMEKte!.
ONSEKİZİ’nde=>ŞEHîDLeR,
VATAN İÇiN CAN VERMEKte!.

GöZ YAŞı>ŞEHîD KANIyLa,
SÖNMEdi->TEVHiD OCAĞı!.
YETîMin=>ŞEHîD CANIyLa,
KANIyLa=->KÖŞe-BUCAĞı!.


ZEVK 10.913

ANADOLU’nun DİREĞi=>TAHKîK İMÂN==>SÂLiH AMeL,
ŞEHîDLeR PARMAKUCU’nda=->YAŞAdığımız şu VATAN!.
GEÇmiş-GELecek>Şu ÂNda>VATAN SEVgisidir TEMeL,
HAKKta BİRLİktir-DİRLİktir==>MİLLEti AYAKta TUTAN!.


30.agustos.2024.. 13:11
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumacem’imizz..


BELİnde=>NANKöR KUŞAğı,
VİCDÂNIn Satmış>BUCULaR!.
BOZGINcu=>DÜŞMAN UŞAğı,
SAGcı-SOLcuLaR>>ŞUCULaR!.


=>IRKÇıLık=->FİTNE TUZAĞı,
=>DÜŞENLeRe->LÂNEt OLsun!.
=>HAKk->YAKıN EDeR UZAĞı,
HÜRR VATANı’n CENNEt OLsun!.

==>OTuZ AGUSTOS==>HATRAsı,
DALGALANsın=>YÜCe BAYRAKk!.
KUL İHVÂNİ’m==->SÖZün HASı,
MİLLETçe==->İSLÂMı YAŞAmak!.


Resim

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:VATAN SEVgisi =>İMÂNdandır.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfu’l-Hâfâ, 1/345, no: 1102.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz: İlki, ALLAH Korkusundan ağlayan göz. İkincisi ise gecesini ALLAH YoLunda nöbet tutarak geçiren göz.” buyurmuştur.
(İbn Abbâs radiyallahu anhu’dan; Tirmizî, Fedâilü’l-cihâd, 12.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir gün ve bir gece nöbet tutmak, bir ay oruç tutup geceleri namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Şâyet (kişi nöbette) ölürse yapmakta olduğu işin sevâbı devam eder, rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerine karşı güven içinde olur.” buyurmuştur.
(Selmân radiyallahu anhu’dan; Müslim, İmâre, 163.)

Resim

وَقَاتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلاَ تَعْتَدُواْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبِّ الْمُعْتَدِينَ
“Ve kâtilû fî sebîlillâhillezîne yukâtilûnekum ve lâ ta’tedû innallâhe lâ yuhıbbu’l- mu’tedîn (mu’tedîne).: Ve sizinle savaşanlarla (sizi öldürenlerle), ALLAH'ın YoLunda savaşın (siz de öldürün) ve aşırı gitmeyin. Muhakkak ki ALLAH, aşırı gidenleri (haddi aşanları) sevmez.” (Bakara 2/190)

كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْ وَاللّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
“Kutibe aleykumu’l- kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrahû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn (ta’lemûne).: Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize farz kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o sizin için bir şerrdir. Ve (bütün bunları) ALLAH bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara 2/216)

وَلاَ تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
“Ve lâ tehinû ve lâ tahzenû ve entumu’l- a’levne in kuntum mu’minîn (mu’minîne).: Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” (Âl-i İmrân 3/139)

إِنَّمَا جَزَاء الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الأَرْضِ فَسَادًا أَن يُقَتَّلُواْ أَوْ يُصَلَّبُواْ أَوْ تُقَطَّعَ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم مِّنْ خِلافٍ أَوْ يُنفَوْاْ مِنَ الأَرْضِ ذَلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
“İnnemâ cezâûllezîne yuhâribûnallâhe ve resûlehu ve yes’avne fi’l- ardı fesâden en yukattelû ev yusallebû ev tukattaa eydîhim ve erculuhum min hılâfin ev yunfev mine’l- ard (ardı), zâlike lehum hızyun fî’d- dunyâ ve lehum fî’l- âhırati azâbun azîm (azîmun).: ALLAH'a ve RESÛLÜ'ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezâsı, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, âhirette onlar için büyük bir azâb vardır.” (Mâide 5/33)

إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُإِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
“İnnallâheşterâ mine’l- mu’minîne enfusehum ve emvâlehum bi enne lehumu’l- cenneh (cennete), yukâtilûne fî sebîlillâhi fe yaktulûne ve yuktelûne va’den aleyhi hakkan fît tevrâti ve’l- incîli vel kur’ÂN (kur’âni), ve men evfâ bi ahdihî minallâhi, festebşirû bi bey’ıkumullezî bâya’tum bihî, ve zâlike huve’l- fevzu’l- azîm (azîmu).: ALLAH muhakkak ki; ALLAH YoLunda savaşan, böylece öldüren ve öldürülen mü'minlerden onlara verilecek cennet karşılığında, canlarını ve mallarını satın almıştır. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'ÂN'da, O'nun (ALLAH'ın) üzerine hak olan vaaddir. ALLAH'tan daha çok ahdine vefa eden kimdir? O'nunla yaptığınız alışveriş ile sevinin! Ve işte o, en büyük fevz (mükâfat)dir.” (Tevbe 9/111)

Resim

İstiklâl Marşımızın YAZARı Azîz İNSÂN MEHMET AKİF ERSOY’un
=>MiLLetimize Ebedî İSTİKLÂL MüJDeSi.:

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer!.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i,
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi!.

Resim

Hakkıdır ->Hür yaşamış Bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır ->HAKk’a tapan Milletimin İSTİKLÂL!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

NE KÜÇük>NE BÜYük KALdı,
İT İZi<=>KURt İZi=>KARIŞtı!.
SÜTün-SOYun=>SELe SALdı,
NESLİn YIKmakta=>YARIŞtı!.

SERMÂYEyi==->TuZ-BuZ İtti,
KÂRı Bırak==>HÜSRÂNdadır!.
=>EV-EVLİLik==>ÇEKti Gitti,
ÇOLuk-ÇOCuk>Bir-YANdadır!.


ZEVK 10.919

AKLInı İNKÂRda=>İNSÂN!..=->ELiF-LâM’sız MîM NûN HARFı,
MUHTAÇ-MECBUR-ME’MUR-MAHKUM iken->EGOİStçe SARFı,
İĞNE UCU<>USTURA AĞZInda,
YALAN<>HARAM->BOĞAZInda,
TÜMM HİÇLeRini=>HEPp ETmiş!. SIRR-ı SIFIR->SIRR-ı SIRFı!.


06.eyLüL.2024.. 13:07
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumacemizimizz..


STRES SARMALIn=>SANCIsı,
TEMEL TAŞLaR->AŞINmakta!.
=>KuL İHVÂNİm=>EN ACIsı,
KEVGİRLe=>SU TAŞINmakta!.


Resim

İŞin=->ASLı,
KULluk FASLı,
DUYup da UY,
İLİM=>HASLı!.


اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ
اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ
“Ikra’bismi rabbikellezî halak (halaka). Halakal insâne min alak(alakın). Ikra’ ve rabbukel ekrem (ekremu).: Yaratan RABBinin İsmi ile =>OKU!. İnsanı bir alaktan (embriyodan) yarattı. Oku ve senin RABBin, Sonsuz Kerem Sâhibidir.” (Alak 96/1-3)


EZEL<=-=>EBED MUÂLLİMi,
RESÛLuLLAHı->DUY DERViŞ!.
=>KELÂMuLLAHın=->TÂLİMi,
DUYduğun HAKk’a UY DERViŞ!.

İLİM=>SOFta mASKESi OLdu,
=->ÇARŞAf-CÜBBe-FESi OLdu,
KARNIndan KONUŞaN>SOFta,
====->CEHÂLEtin SESi OLdu!.


Saf Bir İNSÂNı GÖZünü BOYAyarak KANDıRmak=>İĞRENÇtir!.
Saf Bir İNSÂNı İNÂNDIRarak KANDıRmak ise=>EN İĞRENÇtir!.
BİLLÂHi’l- GARÛR.: ALLAH celle celâlihu İLe KANDıRmak!. gibi..

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
“Yâ eyyuhe’n- nâsu inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrennekumu’l- hayâtu’d- dunyâ, ve lâ yegurrennekum billâhi’l- garûr (garûru).: Ey insanlar, hiç şüphesiz ALLAH’ın va’adi Hakk’tır (her dediği olacaktır); öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve (şeytan gibi birtakım) aldatıcı(lar) da, (Kur’ÂN’ın ayetlerini, Peygamberin hadislerini istismar edip eğrilterek ve kendisine Hakk dostu havası vererek) sizi ALLAH İLE ALDATMASIN!. (Bundan sakının ki, en yaygın ve maalesef saygın bir sahtekârlıktır.)” (Fâtır 35/5)

ALLAHu zü’L-CELÂL =>Kur'ÂN-ı Kerîm ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i =>RIZAsında->HAKKa->HAYRa KAYNAk ve REHBeR OLarak GÖNDERmiştir.:

رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ العَزِيزُ الحَكِيمُ
“Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumu’l- kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke ente’l- azîzu’l- hakîm (hakîmu).: RABBimiz, onların arasından kendilerinden, onlara SENİN Âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitab'ı (Kur'ÂN-ı Kerîm'i) ve Hikmeti öğretecek ve onların (nefsini) tezkiye (ve tasfiye) edecek bir Resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki SEN, SEN, AZÎZ'sin, HAKÎM'sin.” (Bakara 2/129)

أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْنًا
ذَلِكَ جَزَاؤُهُمْ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُوا وَاتَّخَذُوا آيَاتِي وَرُسُلِي هُزُوًا
“Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevme’l- kıyameti veznâ (veznen). Zâlike cezâuhum cehennemu bimâ keferû vettehazû âyâtî ve rusulî huzuvâ (huzuven).: İşte onlar, RABB'lerinin Âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel rûhun ALLAH'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri hebâ oldu (boşa gitti). Artık onlar için Kıyâmet Günü mizan tutmayız.
(Âyetlerimi) örtmeleri (inkâr etmeleri) ve Âyetlerimi ve Resûllerimi alay konusu edinmeleri sebebiyle, onların cezâsı işte bu CeheNNemdir.”
(Kehf 18/105-106)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim İLİM için yola çıkarsa ALLAH ona CeNNete giden yolu kolaylaştırır. Melekler, İLİM tahsil edenler üzerine kanatlarını gerer...” buyurmuştur.
(Tirmizî, İlim, 19.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
" إِنَّمَا بُعِثْتُ مُعَلِّماً .: İnnemâ bu’istü Muâllimen.: Ben, bir öğretmen olarak gönderildim.” buyurmuştur.
(Dârimî, Mukaddime, 32.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH’ım! Bana öğrettiklerinle beni faydalandır. Fayda verecek İLMi bana öğret ve İLMimi artır.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Deavât 128.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH'ım! Fayda vermeyen İLİMden, huşû’ duymayan kalbten, kabul olunmayan DUÂdan, doymayan NEFİSten =>SANA sığınırım.” buyurmuştur.
(Müslim, Zikir, 73.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12964
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CuMâ CeM'im-İZ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

BeDeN-NefİS-KaLb>DİRLiği,
CUMÂ CEM’i=->RÛH BİRLiği,
TEKe TEK TeRaS TEKkeMde,
VASL-ı VUSLÂt=->SEFİRLiği!.

BİL!ip BUL!.up OL!.da ANLA,
KENDİNi YAŞA!.=->ZAMANLA,
MUTsuz GÜNLeR YAŞAnmadı,
HAKİKAt BiR DEĞiL=>ZANLA!.


ZEVK 10.923

===>MELÂMEtin ASLı-FASLı==>İĞNE UCU’nda=->BESMELe,
KENDİn BİLip=>KENDİn BULup->OLup YAŞA!.mak MESELe,
DÜNYâ DERDine DALmadan,
KİMSEnin “Ah!.”ın ALmadan,
HALk İÇİnde=>HAKkLa OLuş=->SÂHiB ÇIKıŞ EL-DİL-BEL’e!.


13.eyLüL.2024.. 13:07
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumacemizimizz..


=>HAYAt=->AŞKın ÖNGÜRÜSü,
AŞKksa=>AKLın SIRR BÜRÜsü,
İHVÂNim=->AŞKksız YAŞAyan,
===>OVAda==>SIĞIR SÜRÜsü!.


Resim
HALk İÇİnde=>HAKkLa OLuş.:

“Zâhirde HALk ile, bâtında HAKk ile olmak”
TEFRİTsiz İFRATsız=>İ’TİDALde HALk İLe OLuş.:

فِي بُيُوتٍ أَذِنَ اللَّهُ أَن تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ يُسَبِّحُ لَهُ فِيهَا بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ
رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ
“Fî buyûtin ezinallâhu en turfea ve yuzkere fîhesmuhu yusebbihu lehu fîhâ bi’l- guduvvi ve’l- âsâl (âsâli). Ricâlun lâ tulhîhim ticâratun ve lâ bey’un an zikrillâhi ve ikâmis salâti ve îtâiz zekâti yehâfûne yevmen tetekallebu fîhi’l- kulûbu ve’l- ebsâr (ebsâru).: ALLAH'ın, içinde İsmi'nin yükseltilmesine ve zikredilmesine izin verdiği evlerin içinde (ALLAH'ın Nûru) vardır. Orada O'nu, sabah akşam tesbih ederler. Ticâretin ve alışverişin, onları ALLAH'ın Zikrinden, namazı ikâme etmekten ve zekâtı vermekten alıkoymadığı adamlar ki (onlar), kalblerin ve gözlerin (dehşetten) döneceği günden korkarlar.” (Nûr 24/36-37)

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
قُلْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ فإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْكَافِرِينَ
“Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm (rahîmun). Kul etîûllâhe ver resul (resûle), fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhibbu’l- kâfirîn (kâfirîne).: De ki.: “Eğer siz ALLAH'ı SEViyorsanız, o takdirde bana tâbi olunuz ki ALLAH da sizi SEVsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevâba çevirsin). Ve ALLAH "GAFÛR"dur, "RAHÎM"dir.” De ki.: "ALLAH'a ve Resûl'e itaat ediniz." Bundan sonra eğer dönerlerse, o takdirde muhakkak ki ALLAH, kâfirleri sevmez.” (Âl-i İmrân 3/31-32)

لَقَدْ مَنَّ اللّهُ عَلَى الْمُؤمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْ أَنفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُواْ مِن قَبْلُ لَفِي ضَلالٍ مُّبِينٍ
“Le kad mennallâhu ale’l- mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumu’l- kitâbe ve’l- hikmeh (hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn (mubînin).: Andolsun ki içlerinden, kendilerine ALLAH'ın Âyetlerini OKUyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine KİTAB ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle ALLAH, mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Âl-i İmrân 3/164)


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bana itaat eden, ALLAH’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de ALLAH’a isyan etmiş olur.” buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 33.)

Ashâb-ı Kiramdan bazıları bir gün Muhterem Vâlidelerimize sorarak Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ibâdetlerini öğrenmek istemişlerdi. Onlar da gördüklerini anlattılar. Efendimiz aleyhisselâm’ın î’tidal üzere yapmış olduğu ibâdetlerini kendileri için az gören bu kimseler.:
“Resûlullah nerede, biz neredeyiz? Onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmıştır.” dediler.
İçlerinden Biri.: “Ben ömrümün sonuna kadar bütün gece uyumaksızın namaz kılacağım!.” dedi.
Bir diğeri.: “Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç tutacağım, oruçsuz gün geçirmeyeceğim!.” dedi.
Üçüncü Sahâbî de.: “Ben de sağ olduğum müddetçe kadınlardan uzak kalacak asla evlenmeyeceğim!.” diye söz verdi. Bir müddet sonra Peygamberimiz onların yanına geldi ve kendilerine.:
“Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Sizleri îkâz ediyorum!
ALLAH’a yemin ederim ki ben sizin ALLAH’tan en çok korkanınız ve O’na en takvâlı olanınızım.
Fakat ben bâzen oruç tutuyor, bâzen tutmuyorum. Gece hem namaz kılıyor hem de uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. (Bilesiniz ki) Benim Sünnetimden yüz çeviren kimse, benden değildir!.” buyurdu.
(Buhârî, Nikâh 1)

Enes bin Mâlik radiyallahu anhu.: “Rasûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber oturuyorduk.:
“Şimdi yanınıza cennetlik bir adam gelecektir.” buyurdu.
Bir de baktık ki Ensardan, abdest suyu sakalından damlayan ve ayakkabılarını sol eline almış bir adam çıkageldi. Ertesi gün olunca Rasûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem yine evvelki gibi söyledi. Bu adam yine önceki gibi çıkageldi. Üçüncü gün olunca Rasûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz yine aynı sözü tekrar etti ve yine aynı adam ilk hâliyle geldi. Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem kalkınca Abdullah bin Amr radıyallahu anhu, o adamı takib etti ve ona.:
“Ben babamla münakaşa ettim, üç gün onun yanına gitmeyeceğime yemin ettim. Bu zaman zarfında beni evinde misâfir eder misin?” dedi. Adam da kabul etti.
Daha sonra olanları, Abdullah bin Amr radıyallahu anhu şöyle anlattı.:
“Üç geceyi onunla bir arada geçirdik. Fakat gece boyunca uzun uzun ibâdet ettiğini görmedim. Ancak fecre kadar, zaman zaman uyanıp zikretti ve tekbir getirdi. Onun hayırdan başka bir şey söylediğini de işitmedim. Üç gün geçince sanki onun amelini küçümser gibi oldum ve dedim ki.:
“Ey ALLAH’ın Kulu! Babamla aramda bir ihtilâf yoktur. Fakat Rasûl-i Ekrem’in senin için üç kere.:
“Şimdi yanınıza cennetlik bir adam gelecektir.” buyurduğunu işittim. Üç defa da sen çıkageldin. Ne gibi ameller işlediğini öğrenmek için senin yanında kalmak ve seni örnek almak istedim. Fakat senin büyük bir amel işlediğini de görmedim. Seni Rasûlullah’ın söylediği mertebeye ulaştıran amel nedir?”
O Zât.: “Şu gördüğünden başkası değildir!.” dedi.
Fakat ben ayrılmak için döndüğümde ardımdan seslenerek dedi ki.: “Evet, benim amelim, senin gördüğünden başkası değildir. Ancak ben müslümanlardan hiç kimseye karşı kalbimde en ufak bir kin tutmam ve ALLAH’ın verdiği herhangi bir ni’met ve hayırdan dolayı da kimseye asla hased etmem!.”
Bunun üzerine.: “İşte seni o dereceye ulaştıran bu HÂLindir.” dedim.
(İ. Ahmed, Müsned, III, 166)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İnsanların arasına karışıp onların ezâlarına katlanan müslüman, onlardan uzak durup ezâlarına katlanmayandan daha hayırlıdır.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Kıyâmet, 55)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “En çok ÇİLLe Çemberinden geçen Peygamber benim.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Kıyâmet, 34/2472)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “YALNIZLık =>Kötü arkadaştan hayırlıdır. Sâlih bir Dost ise =>YALNIZLıktan hayırlıdır!” buyurmuştur.
(Münavî, Feyzü’l-Kadîr, c. VI, s. 372)
Resim
Cevapla

“Mübarek Gün ve Geceler” sayfasına dön