MUHAMMED SIDDIk HEKİM SIRR SOHBETLeRi

Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4990
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: MUHAMMED SIDDIk HEKİM SIRR SOHBETLeRi

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

MUHAMMED SIDDIk HEKİM
Kaddesallahu sırrahu
=>SIRR SOHBETLeRi..

HAYy SIDDIKktan=>DÛRDÂNELER,
=>HAYy BABAdan=>YAZAN ELLER!.


Resim

18 NİSAN 1998.. ANTALYA Sohbeti.:


……ışın altında olan bir kens en defnele diye tâbir ediliyor, yetmiş kapıyı beleyiyeyyi kapatır en nası fâkirlik bunu hepimiz esâsen böyle arzu ediliyorsa.:
“Bismillâhirrahmânirrahim velâ havle velâ kuvvete illa billahi’l- aliyyü’l- aziym!” ÜMMete tammeh yevmiye…… getirilirse çok yarar ve faydası vardır başlarsa..

Konuşan.: “lâ havle” mi Hocam yoksa “velâ havle” mi?

MSHekim.: “Bismillâhirrahmânirrahim velâ havle velâ kuvvete illa billahi’l- aliyyü’l- aziym!” oldu mu çok okunan da İmâm-ı Ali’ye bunu sıkı sıkı tembih . Çok yararlıdır bir çıkmaza girersen herhangi bir müşkılat karşısında dara düşerseniz bunu yapın!.
ALLAH selâmet versin Efendim Yâ-Sîn Cenâb-ı Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Abdurrazzak yoluyla İmâmı Ahmedin Hocası Abdurrazzak der ki.: “Yâ-Sîn yâni esâsen okuyan bir yerde okunduğu bir yerde rahmet yağmur gibi yağar!”
Rahmet yağmur gibi yağdığı bir yerde artık nasıl beklersin mutlaka hem huzur verir, hem rahat verir hemde tabi şifâ yönünden rahat ve huzur hatta sekâratta bile çok muzdarib olan bir hastaya okursanız mutlaka bir parça rahatlaştırır!.
Evet zekâratta ise yâni Rahat-ı Rahmân’â kavuşturur çünkü rahmet bol olduğu gibi böyle yağmur gibi yağıyorsa rahmetin bol olduğu bir yerde bir zarar düşünülemez değil mi ya!.
Haa Onun için Yâ-Sîn bir huzur ve rahat verici olan bir kalbul Kur’ÂNdır dediğimiz zaman biliyorsunuz ki bir vücud, kalbsiz hiçbir yarar getirmez değil mi? Vücudu, vücûd haline canlılık haline getiren kalbdir onun için on defa Kur’ÂNı hatmetsin içinde Yâ-Sîni almak sûretiyle yâni on defa hatim etsen içinde Yâ-Sîn olmamaksızın esâsen bir defa Yâ-Sînli bunlardan muadildir. Bu hepisi hadislere dayalı olarak bu bu.. Onun için hakikaten imkan oldukça hergün sabahleyin Yâ-Sîn bir mu’tad haline getirilirse ki gün için hayrat ve bereket çünkü berakat vardır hayratı vardır ve seksen küsür kaç âyet ise âyetler nisbetine göre işleri ahsen ve kolaylaştırır diyor kabirde ise kabirde Yâ-Sîn … hali olan bir kimse vakti geldiği zaman melekler gelirler ma’lumat verirler.: “Senin mu’tadın Yâ-Sîn okurdun bu devrelerde vakti gelmiştir !.” diye. Hem Yâ-Sîn hem Rebâreke birisi gündüz birisi gece yapılmasında çok yarar vardır ALLAHın İzni ve Yardımıyla..

Konuşan.: “Misâfirlik üç gün sürer.” demişsiniz bugün üçüncü günümüz henüz bitmedi ama müsaade var mı meselelere girsek..

MSHekim.: Canın sağolsun..

Konuşan.: Sormayacaktı sana misâfir diye yarın soracaktı ama dayanamadı şimdi soruyor..

MSHekim.: Öylemi eh baksana bir de yakamıza bir şey taktılar bir de şey gibi bağlamışlar!. evet Ali

Konuşan.: Efendim şimdi Molla Ahmedi ….. mışken şu mesele bizim açımızdan çok önemli o noktada eğer tâlimat buyurursanız çok sevineceğiz Efendi Molla Ahmedi Dünyâda ziyâret ettik yanınıza gelemedi şimdi ben bilgisayarda Fırka-yı Nacîyenin Hükümlerini bir fotokopi okuması gibi bir mânika var Efendim buna scaner diyorlar tarayıcı koyduk onun yazısını bilgisiyara aktarıyor fakat Arapça metin ile Türkçe metin birbirinin içinde olduğu için karışık tam sağlıklı bir netice alamadık. Oysa ki matbada bu basılırken bilgisayar disketine yazılmış hatta Molla Ahmed öyle dediydi ben çok sevindiydim fakat bunun bir kopyasını elde edemedik. Kardeşlere meramımızı ya tam anlatamadık veya onlar anlamadı bilemiyoruz yâni biz bunu sırf ama kardeşlerim zâtında eğer tebliğinde onlara kullanmak amacıyla bir nüshasının bize verilmesini siz müsaade eder misiniz?.

MSHekim.: Hangisini, Şıh Ahmed bilir bakalım..

Konuşan.: Şimdi Efendim şöyle bu bilgisayar disketleri kasedi gibi çoğatılabiliyor aslı yine şu andaki kimde ise onda kalacak bir kopyası bize verilirse bunu biz kabarık yazıda basacağız ALLAH ömür verir de yaza ulaşırsak bu yaz dönemînde bir ders koydurmayı düşünüyoruz Fırka-yı Nacîye bir cilt bastıracak şimdilik birinci cilt basıldı ya ikinci basılmadı o birinci cildini basarız ikinci cilt olduğunda o da gelirsa alâ nurun alâ nur olur tabi..

MSHekim.: Peki şimdi o birinci kitab yâni tasavvuf değil de Fırka-i Nacîye,

Konuşan.: İkisi de olabilirse çok hoş ama olamazsa Fırka-yı Nacîye de bizi idâre edecek yâni..

MSHekim.: Şimdilik Tasavvuf kısmı çok ağırdır aynı zamanda bugünde Tasavvuf yâni böyle Şeyh arkasında olanlar böyle Şeyhlik Davasında olan kimseler eğer halk yolunda olmuş olsalardı hepisi bu kitabtan alırlardı. Amma alanı da görmedik!. Haa çünkü kendi şeylerine gelirlerine engeldir. Bu böyle bu esâsen onun için her ne ise fakat bu Fırka-i Nacîye yâni kendi tarafından her ferde mubahtır, her hukuk yönünden kendi anasının südünü içer gibi! Yâni kullansın, işlesin, çalışsın, yapsın!. Bende bunda hiçbir tereddüdüm yoktur artık ötekisi Şeyh Ahmed bakalım yâni Ahmed Hoca ne yapar bilmem..

Konuşan.: Efendim şimdi ben onu biraz şöyle tam başarılı olmasa da şimdi burada hani hadisleri âyetleri defalarca dinleme şansım oldu ya bi de bunu parmağımla okumak o kadar hoşuma gitti ki yâni Hocamız diğer siz o zaman yâni inşeALLAH bencillik değildir ama çok çok hoşuma gitti ya..

MSHekim.: öylemi maşALLAH maşALLAH EvelâLLAH..

Konuşan.: Bu kardeşlere de dedim bazı kelimeler birleşik kalmış dedim nasıl olur ya ben hani gözümle görüp okuyamayınca nasıl dedim bu kelimeler birleşik niye ayrı yazılmadı sonra parağraflarda biraz içeri girilir bizim matbaacılığımızda böyle biliyoruz parağraflar arasında meselâ bir bölüm bitmiş biraz ara verilmiş tam satırın başından başlanmış eee o da böyle bilgisyar o yönden Efendim yâni görmüyoruz ama ekranı aynen görür gibi anlatıyor bir de yazı olarak elimizin altına gelince çok çok hoşumuza gitti meselâ azîz kardeşlerim diyor üç nokta koymuş yanyana virgüller, parağraflar..

MSHekim.: Heeee valla RABBımız bizim için azîz dinleyen okuyan hepisi bizim için azîz..
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4990
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: MUHAMMED SIDDIk HEKİM SIRR SOHBETLeRi

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

MUHAMMED SIDDIk HEKİM
Kaddesallahu sırrahu
=>SIRR SOHBETLeRi..

HAYy SIDDIKktan=>DÛRDÂNELER,
=>HAYy BABAdan=>YAZAN ELLER!.


Resim

18 NİSAN 1998.. ANTALYA Sohbeti.:


……ışın altında olan bir kens en defnele diye tâbir ediliyor, yetmiş kapıyı beleyiyeyyi kapatır en nası fâkirlik bunu hepimiz esâsen böyle arzu ediliyorsa.:
“Bismillâhirrahmânirrahim velâ havle velâ kuvvete illa billahi’l- aliyyü’l- aziym!” ÜMMete tammeh yevmiye…… getirilirse çok yarar ve faydası vardır başlarsa..

Konuşan.: “lâ havle” mi Hocam yoksa “velâ havle” mi?

MSHekim.: “Bismillâhirrahmânirrahim velâ havle velâ kuvvete illa billahi’l- aliyyü’l- aziym!” oldu mu çok okunan da İmâm-ı Ali’ye bunu sıkı sıkı tembih . Çok yararlıdır bir çıkmaza girersen herhangi bir müşkılat karşısında dara düşerseniz bunu yapın!.
ALLAH selâmet versin Efendim Yâ-Sîn Cenâb-ı Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Abdurrazzak yoluyla İmâmı Ahmedin Hocası Abdurrazzak der ki.: “Yâ-Sîn yâni esâsen okuyan bir yerde okunduğu bir yerde rahmet yağmur gibi yağar!”
Rahmet yağmur gibi yağdığı bir yerde artık nasıl beklersin mutlaka hem huzur verir, hem rahat verir hemde tabi şifâ yönünden rahat ve huzur hatta sekâratta bile çok muzdarib olan bir hastaya okursanız mutlaka bir parça rahatlaştırır!.
Evet zekâratta ise yâni Rahat-ı Rahmân’â kavuşturur çünkü rahmet bol olduğu gibi böyle yağmur gibi yağıyorsa rahmetin bol olduğu bir yerde bir zarar düşünülemez değil mi ya!.
Haa Onun için Yâ-Sîn bir huzur ve rahat verici olan bir kalbul Kur’ÂNdır dediğimiz zaman biliyorsunuz ki bir vücud, kalbsiz hiçbir yarar getirmez değil mi? Vücudu, vücûd haline canlılık haline getiren kalbdir onun için on defa Kur’ÂNı hatmetsin içinde Yâ-Sîni almak sûretiyle yâni on defa hatim etsen içinde Yâ-Sîn olmamaksızın esâsen bir defa Yâ-Sînli bunlardan muadildir. Bu hepisi hadislere dayalı olarak bu bu.. Onun için hakikaten imkan oldukça hergün sabahleyin Yâ-Sîn bir mu’tad haline getirilirse ki gün için hayrat ve bereket çünkü berakat vardır hayratı vardır ve seksen küsür kaç âyet ise âyetler nisbetine göre işleri ahsen ve kolaylaştırır diyor kabirde ise kabirde Yâ-Sîn … hali olan bir kimse vakti geldiği zaman melekler gelirler ma’lumat verirler.: “Senin mu’tadın Yâ-Sîn okurdun bu devrelerde vakti gelmiştir !.” diye. Hem Yâ-Sîn hem Rebâreke birisi gündüz birisi gece yapılmasında çok yarar vardır ALLAHın İzni ve Yardımıyla..

Konuşan.: “Misâfirlik üç gün sürer.” demişsiniz bugün üçüncü günümüz henüz bitmedi ama müsaade var mı meselelere girsek..

MSHekim.: Canın sağolsun..

Konuşan.: Sormayacaktı sana misâfir diye yarın soracaktı ama dayanamadı şimdi soruyor..

MSHekim.: Öylemi eh baksana bir de yakamıza bir şey taktılar bir de şey gibi bağlamışlar!. evet Ali

Konuşan.: Efendim şimdi Molla Ahmedi ….. mışken şu mesele bizim açımızdan çok önemli o noktada eğer tâlimat buyurursanız çok sevineceğiz Efendi Molla Ahmedi Dünyâda ziyâret ettik yanınıza gelemedi şimdi ben bilgisayarda Fırka-yı Nacîyenin Hükümlerini bir fotokopi okuması gibi bir mânika var Efendim buna scaner diyorlar tarayıcı koyduk onun yazısını bilgisiyara aktarıyor fakat Arapça metin ile Türkçe metin birbirinin içinde olduğu için karışık tam sağlıklı bir netice alamadık. Oysa ki matbada bu basılırken bilgisayar disketine yazılmış hatta Molla Ahmed öyle dediydi ben çok sevindiydim fakat bunun bir kopyasını elde edemedik. Kardeşlere meramımızı ya tam anlatamadık veya onlar anlamadı bilemiyoruz yâni biz bunu sırf ama kardeşlerim zâtında eğer tebliğinde onlara kullanmak amacıyla bir nüshasının bize verilmesini siz müsaade eder misiniz?.

MSHekim.: Hangisini, Şıh Ahmed bilir bakalım..

Konuşan.: Şimdi Efendim şöyle bu bilgisayar disketleri kasedi gibi çoğatılabiliyor aslı yine şu andaki kimde ise onda kalacak bir kopyası bize verilirse bunu biz kabarık yazıda basacağız ALLAH ömür verir de yaza ulaşırsak bu yaz dönemînde bir ders koydurmayı düşünüyoruz Fırka-yı Nacîye bir cilt bastıracak şimdilik birinci cilt basıldı ya ikinci basılmadı o birinci cildini basarız ikinci cilt olduğunda o da gelirsa alâ nurun alâ nur olur tabi..

MSHekim.: Peki şimdi o birinci kitab yâni tasavvuf değil de Fırka-i Nacîye,

Konuşan.: İkisi de olabilirse çok hoş ama olamazsa Fırka-yı Nacîye de bizi idâre edecek yâni..

MSHekim.: Şimdilik Tasavvuf kısmı çok ağırdır aynı zamanda bugünde Tasavvuf yâni böyle Şeyh arkasında olanlar böyle Şeyhlik Davasında olan kimseler eğer halk yolunda olmuş olsalardı hepisi bu kitabtan alırlardı. Amma alanı da görmedik!. Haa çünkü kendi şeylerine gelirlerine engeldir. Bu böyle bu esâsen onun için her ne ise fakat bu Fırka-i Nacîye yâni kendi tarafından her ferde mubahtır, her hukuk yönünden kendi anasının südünü içer gibi! Yâni kullansın, işlesin, çalışsın, yapsın!. Bende bunda hiçbir tereddüdüm yoktur artık ötekisi Şeyh Ahmed bakalım yâni Ahmed Hoca ne yapar bilmem..

Konuşan.: Efendim şimdi ben onu biraz şöyle tam başarılı olmasa da şimdi burada hani hadisleri âyetleri defalarca dinleme şansım oldu ya bi de bunu parmağımla okumak o kadar hoşuma gitti ki yâni Hocamız diğer siz o zaman yâni inşeALLAH bencillik değildir ama çok çok hoşuma gitti ya..

MSHekim.: öylemi maşALLAH maşALLAH EvelâLLAH..

Konuşan.: Bu kardeşlere de dedim bazı kelimeler birleşik kalmış dedim nasıl olur ya ben hani gözümle görüp okuyamayınca nasıl dedim bu kelimeler birleşik niye ayrı yazılmadı sonra parağraflarda biraz içeri girilir bizim matbaacılığımızda böyle biliyoruz parağraflar arasında meselâ bir bölüm bitmiş biraz ara verilmiş tam satırın başından başlanmış eee o da böyle bilgisyar o yönden Efendim yâni görmüyoruz ama ekranı aynen görür gibi anlatıyor bir de yazı olarak elimizin altına gelince çok çok hoşumuza gitti meselâ azîz kardeşlerim diyor üç nokta koymuş yanyana virgüller, parağraflar..

MSHekim.: Heeee valla RABBımız bizim için azîz dinleyen okuyan hepisi bizim için azîz..

Konuşan.: Ben şunu anlatmaya çalışıyorum yâni şimdi kitab okuyamıyorduk ya ama bunun kitabın aynısı kabarık yazıya çıkınca çok çok hoşuma gitti..

MSHekim.: Faydalanabildikten sonra ne yaparsanız yapın hee serbest biz ALLAH ve LiLLaH için kardeşlerimize bugünki böyle Fesad Devresi yanlış i’tikadlar karşısında elimizden geldiği kadar karşılık beklemediğimiz için bu gibi sebeplerle yâni çok dikkat ettik hiç olmazsa bir halkı meselâ nasihat veya irşad yönünden Hak YoLunda düzetlmek için çalışırken bir de böyle ALLAHu zü’l-CeLÂL’e hafzına sığınırız. Bizi bu gibi böyle yanlış işlerden yanlış i’tikadlardan buna çok dikkat ettik, çok kitablar karıştırdık dolayısıyla bundan faydalanacak olan kimin azmi ve niyeti varsa canla başla serbesttir. Herhangi yönden yapabilecekse yapabilir yeter ki maddîyat kısmını hevesle değil ALLAH ve LiLLaH için çalışan arzulalayan kardeşler bilmeyenler, bilhassa hele bu Fırka-i Nacîye ne demek Fırka-i Nacîye esâsen bugünde o kadar da mühim ki tamamen yanlış te’vliler yanlış şeyler bugün sâdece burada değil bu gün Suudî’de dahi bu sene gördüğüm gibi hiçbir sene böyle görmedim. Yâni bir kere erkekler kadınlar bir arada umumiyetle böyle namaz vs hiç sakınca yoktur. Halbuysa Cenâb-ı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem eğer böyle bir şey olsaydı Rasûlullah bu yasada birşeyde belirtirdi. Cenâb-ı Rasûlullah ilk günlerde yâni dini telkin ederken o zaman hanımlarda men’ etmemiş câmiye gelmişlerdir onlar devresinde birden bire yâni aktarmalı değil. Kendileri bizâtihi dinlesinler bilgi sâhibi olsunlar diye dolayısıyla amma gelmişler de nasıl gelmişler ona göre i’tidalle düzgün gelmiş geri saflarda olmuşlardır. Onların önünde sâbilerdir yâni böyle buluğ çağına gelmemiş sâbilerdir onların önünde de erkeklerdir..

Konuşan.: Efendim nasil vasıtasıyla böyle bir şey yok değil mi?.

MSHekim.: Yok Efendim yok böyle yüz yüze yâni bunun çabası bunları men’ etmedi ama sonradan ma’lumat edindiler ihtiyaç kadarıyla hepisi kabul olacak şartıyla Farz-ı Kifaye vardır. Farz-ı Ayn vardır Farz-ı Ayn dediğimiz namaz vakti geldiğinde üzerine tahakkuk ettiyse mecbursun bu namazda okunacak olan miktar yâni Kur’ÂN miktarı Fâtiha gibi veyahutta bir farzı vardır bir vâcibatı vardır. Bunları öğrenmesi mecburdur Farz-ı Ayndır ama Farz-ı Kifaye bir Belde’de bir Hafızu’l- Kur’ÂN bulunsa yeterlidir. Yâni Memleketin üzerinden sorumluluk kalkar. Farz-ı Kifaye dediğimiz eğer bir Belde’de Hafızu’l- Kur’ÂN yoksa Belde hepsi sorumludur. Eğer Belde’de kadı hakim şöyle bir güzelce hukuk yönünden bunları fıkıh yönünden meşâyih yönenden birisi böyle ihtiyacı olan soruları sorupda öğrenecek olan bir fâkih bulunması Belde’de böyle kişi bulunması Farz-ı Kifayedir. Eğer bulunmazsa sorumludur ama her ferdin kendi namaz ihtiyaçlarını öğrenmek Farz-ı Ayndırç
Eee hacta kezâ nasıl ki zengin olduğunda gider mecburdur bu da buluğ çağına gelince namaz usullarını öğrenmesi mecburdur. Farz-ı Ayndır ne kadar okuyacaksa miktarı artık farz kısmı vâcib kısmı bunları ona göre bilinmesi Farz-ı Ayndır. Oruçta böyle, hepisi böyle hülâsa bu yönden Rasûlullah Aleyhisselâtü vesselâm fazlaca artık bilgi olununca yâni erkeklerde bu yönden anlatacak dereceye gelince o zaman hanımlar câmiye gelmeye gerek duymamıştır. Hatta bir tanesi bundan dolayı gelmiş yanına.: “Yâ Rasûlullah çok mahrum oldum çok arzuluyorum senin arkanda namaz kılmayı çok arzuluyorum!.” “Güzel söylüyorsun fakat senin evinde kendi evinde namaz kılmak benim arkamda arzuladığın mescide gelmek hayırlıdır!” diye buyuruyor.
Onun için hanımların evlerinde esâsen yâni namaz evlerinde kılınır câmilerde kılınmaktan çok daha efdâldir hattaki sağlığında kılınacak olan hanım kendi odasında gidip de kılması çok daha yararlı ve faydalıdır. Onun için sonradan Hazreti Aişe radiyallahu anha yâni bu hadiseden sonra gittikçe bazı böyle mescidlere vs Cenâb-ı Rasûlullahtan sonra bazı böyle giden olunca Hazreti Aişe onların durumlarını görünce.: “Rasûlullah Aleyhisselâtü vesselâm eğer hayatta olsaydı kesinlikle ağır bir şartla yâni kadınlar mescidlerden men’ ederdi!” diyor. Neden?. Beni İsrâil helâke uğramaları bundandır. Çünkü hanımları giderlerdi Mukaddes Yerlerine giderlerdi. Tabi riâyet etmezler çünkü onlar girdikleri yerde Şeytanı çeker çünkü onlar Habais-i Şeytan, yâni yâni Şeytanın ipi sansan ki birbirini çeker durumundadır. Bundan dolayı hatta şöyle bir hadisi vardır “levlel nisahe abedullahi hakka hakka.: eğer kadınlar olmayaydı erkekler hakkıyla kulluk yaparlardı, ama bazı çok fesadlar esâsen bunların yoluyla yapılıyor!.

Haah her ne ise, yâni bunlarda artık şimdiki günümüzde yavaş yavaş yâni İmâmiyette tâyin edecekler müftüler bilemem bunu bilmem fakat bizim anlattığımız Rasûlullah Aleyhisselâtü vesselâm belirttiği şey çünkü âhir yâni bu beni İsrâilin helâka uğramalarının sebebi çok.. bu şekilde kudsal yerleri işgal ederlerdi. Orada bazı fitne fesad olurdu dolayısıyla tabi mukaddes yerde bir hata işlenmek çarşıda pazarda gibi değil ki mukaddes yerde böyle fitne uğraşmak veyahutta nahoş gayr-ı meşru’ halleri işlemek, nasıl ki Dünyâ Kelâmı çarşı pazar konuşabiliyorsun mescide girdiğinde yâni Dünyâ Kelâmı tamamen haseneleri yok eder. yâni odunları nasıl ki kül haline getiriyorsa âdeta ateş gibi oldu mu “Kelâmi Dünyâtü’l- mesacidin” yâni mescidlerdeki olan Dünyâ Kelâmı konuşulduğu takdirde “ya kulul hasenâtı kemâtekulul ma’lum hatab” yâni haseneleri tamamen yok eder âdeta odun yâni ateş odunu kül haline getirdiği gibi böyledir. ama başka yerde böyle değil. Onun için mescidlere geldiklerinde bu gibi nahoş halleri herhangi olmuştur ki Beni İsrâil bu yönden helâka uğramışlardır. Rasûlullah bizâtihi kendisi böyle buyuruyor. Onun için maalesef şimdi öyle mi biz olanı anlatıyoruz.. aa yâni ne o yetki şeyimiz var ne o yetki şeyimiz var artık yarışma durumunda ne ise ALLAHu zü’l-CeLÂL ale’l- hak ne ise cümlemize müyesser ve muaffak eylesin böyle dava veyahutta bu gibi çeşit şeylere şeyimiz yok..

Konuşan.: Efendim siz o Mübârek diyârlarda iken bu seneki oruç dönemînde şey tartışıldı Türkiyede cenâze namazlarında kadınlarla erkekler aynı saflarda durmalıymış Müftünün birisi öyle mi olsun demiş yoksa o öyle bir kapı açtı ötekiler mi öyle dedi öyle ilginç bir tartışma çıktı Türkiyede..

MSHekim.: Yâni bunu eğer ilim varsa, eğer âlim ise, eğer bu hadisler üzerinde fiilen varsa hiçbir kimse buna cevâp veremez. Çünkü Rasûlullah Aleyhisselâtü vesselâm şiddetle bunları durdurmuş. Geliyorsunuz namaz mı kılacaksın kadınlar birine yardımcı mı olacaksınız hayır!.
Eee hadi evinize bu şekil başka yok bunlar Cenâze Namazı da böyle bir şeye gelip de iştirak edemez. kâbir hallerine gelip de onlarda herhangi bir işlem yapacak durumda değil o kadın kendi yerine döner..

Konuşan.: Tamamen bida’ttır

MSHekim.: Asla hem de bida’tın daha ötesini esâsen yâni daha daha şeye esâsen hataya düşer etrafında da hatalı durumuna getirir. Çünkü Ebu Hanife’ye göre herhangi bir namazı önünde kadın varsa veya sağında ve solunda varsa senin namazın fâsıktır bir kere bu kabul etmemiz lâzım. Muhazâtül’s- saf yâni safın muhazâtı bir usulü vardır kadınlar mutlaka Rasûlullah daimî safın ise muay esâsen nisa kadınlar hanımları daimâ geride geri safta olacaklarsa meselâ bugün Suudî de bile vaktiyle gerilerde yerlerini ayarlamışlardı. Vgeriye namaz vaktine geldi mi.: “Hacı yALLAH! Hacı yALLAH!.: geriye geriye!” doğrudan doğruya geriye kendi yerlerine iletirdi, bırakmazdı. Şimdi ise direnirler ve kendileri erkekleri ile birlikte yâni bu sene arıyorduk acaba bir yerde şöyle önümüzde iki tarafımızda bir erkek bulabilsek ne mutlu bize!. Haah o kadar nerede varsa oturur, yolun içinde oturur eline Kur’ÂN okur yâni erkekler kadınlar hiçbir fark durumunda kalmamış durumundadır. Esâsen bu şekilde amma Rasûlullahın esâsen hoş görmediği bir şey tâyin ettiği bir şey anlatırken ama ne çâre ki böyle olunca o zaman İmâmette olabilir hee..

Konuşan.: Kadınlar kendi aralarında kılıyorlar Hocam kendi aralarında mı..

MSHekim.: O kendileri için bak bir hanım eğer hanımlara İmâmiyetlik yaparsa ön safta bir mesafeye yapamaz ancak ayakları bir parça safından çıkıverir o kadar tek başına böyle İmâmlar gibi gelipde böyle olmaz sesi ne çok cemâat nisbetine göre fazla çıkaramaz. Haah bu o ama erkeklere erkeklerle beraber hem hiç sakınca yoksa herkesle beraber olacaksa bu sefer İmâmda olurlar öyle..

Konuşan.: Cenâze Namazında neden tepki gösteriyorlar yâni secdesiz olunca ayakta yav boşver hepisi Peygamberimiz müsaade etmediğine göre….

MSHekim.: Valla ben bak bu ben avukat değilim hakim değilim benim ki yâni Rasûlullahın belirttiği şeyi anlatmakla mükellefim. Başka bir şeyi anlamam ben o sebeple Cenâb-ı Rasûlullah buna cevâp vermemiş ve geriden geriye göndermiştir, kabul etmemiştir. yâni cenâze kılacak erkekler kalmadı da oraya mı düşmüş yeter ya beş kişi on kişi ne ise karıştırmasalar da daha iyi. hem ölü sâhibi de ölen adam da üzülür. yâni kadınlara kaldık diye “hiç erkek kalmadı kadınların eline düşürdüler” diyerekten oda üzülür. Esâsen gerçekten pek hoş değil bunlar adamcağızı üzmüş olur. Kabire gider de hikâyeyi anlatır. “Bu hale geldik gidişimiz bu” der. Erkekler o kadar azalmış artık kadınlara bırakıyorlar Cenâze Namazımızı onlar kıldılar diye vardığı yerde herhalde haber verir..

Konuşan.: Yâni Efendim biz sonuçta “Fırka-i Nacîyenin disketini alabiliriz?” diyorsunuz değil mi?.

MSHekim.: Yâni bir arkasında da devâm edebiliyor değil mi? Tamamen yok olabilir değil eee teyipteki gibi devâm edebiliyor değil mi?. Eee tamamen canın sağolsun Adil Bey yeter ki faydalanmış olsunlar da..

Konuşan.: Efendim biz hazırlayalım RABBımızda bereketini veriyor yâni biz hazırlayınca hiç ummadığımız yerden ilginç talebler geliyor..

MSHekim.: “Hayren nâs ve yevmen nâs” nâsın en hayırlısı nâsa hayır veren. Sanmayın ki hemen para para değil esâsen evet para olmakla beraber maddî olduğu gibi bil hassa manevî yönünden i’tikadi yönünden sağlıklı sihatli olması lâzım. Bu günümüzde görüyorsunuz görüyorsunuz artık ne kadar hezeyan durumuna düşmüşüz..

Konuşan.: Adamın birisi Efendim kanallarda felân konuşan birisi onbeş yirmi milyar alırmış televizyonlarda ondan sonra da cemâati de kadınlardan çoğu niyet başka kısmet başka..

MSHekim.: Adil Bey herhangi bir kişi herhangi bir dava sâhibi Hoca olsun Şeyh olsun tarikatçı olsun maaşçı olsun istediğiniz ve dilediğiniz hâlisane LiLLaHi TeALÂ olması yâni bu maddîyatı düşünmemek bir şey yapacaksan ALLAH ve LiLLaH için yaparsın, ALLAH ve LiLLaH için yaptığın takdirde hiçbir davan yoktur. imseye bir kinin kızgınlığın yoktur ve bir dava da sâhibi olmayınca cemâat gelmiş gelmemiş veya gelir getirmiş getirmemiş böyle bir düşüncesi yoktur. ALLAH ve LiLLaH için oldu mu daimâ huzur ve rahattır neden? zâten o zaman ALLAHu zü’l-CeLÂL yardımcı olur. yoksa bu gibi uhrevî şeyleri işi dünyevîye çekilecek olursa “dinikum dinarikum” bu hale getirmemek lâzım. öyle olur “dinikum dinarıkum” yâni dininizi dinarınıza çevirmeye.. Esâsen buna teşebbüş etmemek lâzım. Zira cenâ Rasûlulah buyuruyor ki.: “men kane fi kalbihi ALLAH femâ inumu davayi ALLAH” Kalbinde ALLAH yaşıyorsa ALLAH için yapıyorsa ALLAH her iki cihanda da ALLAH yardımcısıdır, muindir. “fe men kane kalbi gayrullah fekus mihu dareyni ALLAH” eğer kalbinde ALLAH değil de başka bir şey riyâkâr menfaatçi çıkarı bu gibi şeyler en ALLAHın Rızasından gayrısı başka neye yönelik olursa ALLAH kendisine hasmıdır hasmıdır. hasmı olunca artık ne diyeceksin hem Dünyâda hem âhirette hasmı olunca nasıl beklersin hayır getirir yâni olur mu hiç onun içi ama ALLAHu zü’l-CeLÂL için O’nun Yolunda O’nun Razısı için olduktan sonra sana yardımcıdır..
Haa muindir muin inâyeti olmadığı takdirde huzlendir o zaman Şeytan ile başbaşa bırakır ALLAH yardımcısı olmaz!.

Konuşan.: Efendim demîn kadınlar mezu’sunu konuşurken bir şey hatırıma geldi şimdi toplumda iç içieyiz artık şu Dergâhın Kapısından bir adım dışarıya attık mı biz yüzlerini göremiyoruz elhamdüLiLLaH ama, sesleri bize zor oluyor vs. değişik değişik koku kullanıyorlar. Şimdi Efendim Nûr Sûresinde bir de Ahzâb Sûresinde miydi örtünmeleri konusunda RABBımız şuralar dışında dediğine göre bazı kadınları bütün vücudunu kapatıp sırf gözlerini açık bırakmaları takvâyla alâkalı mı bu noktada ifrat mı?.

MSHekim.: Yok ifrattır bu kadınlar esâsen Aleyhisselâtü vesselâm yâni evet şimdi bak bu evrede sâdece gözle bakarsa erkeklerde bu işe girer, çok fırıldak çevirebilir, gelir evine kadın sınırsın ama öyle bir şeyler. Onun için yâni öyle bir şey olsa idi Kâbe-yi Muazzama’yı tavaf ederken yüzümüzü örtmeye cevâz verirdi fakat maalesef öyle bir şey yoktur bundan ibret almak lâzım. koskoca Mescid-i Haramda ve ibâdet Devresinde tavafımızda esâsen mahrem olan yâni şeye girmiş ihrama girmiş fakat yüzü açık olması mecburdur kapattığı takdirde harama tecâvüzdür bundan ibret alın haaa bundan ibret alın!.

Konuşan.: çok önemli bir şey Efendim kıyasla bilmediğimizden de çoğu zaman oluyor bu gün diyor ki bir tanesi avdet gözüyle bakabilirlermiş..

MSHekim.: Yok Efendim Hazreti Abdullah İbni Abbas yüzleri açıktır kendisi bizâtihi yüz açık kısmındandır şeyli değil el üdame fâkir fukara bir şey vereceksen yâni o da yüzü açıktır diğerleri evet oldu mu ifrat ne olursa olsun bir şey getirir. Haa ifratın açması yâni ifrata eletmesine hiç gerekçesi birşey yoktur bir şey getirir iyi olmaz!.

Konuşan.: Efendim mâdem ki âyetler bu kadar açıktır hadiste de yok niye uyduruyoruz. Peki Efendim demînki mevzu’ya devâm babından Fırka-yı Nacîyenin ikinci cildi hususunda yine Molla Ahmed mi veya kendisi Akseki’de olması münâsebetiyle nasıl olacak acaba?.

MSHekim.: Bakalım bir karar verelim nasıl olacak kolay nasıl yâni hazırlanmış bir şeyler varsa bir bakılacak şeyler varsa esâsen o da çok mühim yapılması lâzım..

Konuşan.: Özellikle Efendim Kıyamet Âlemetleri..

MSHekim.: Şimdi bu yönden sizlere müjde vereyim bizim Mustafa tabi Medine’de Medine-yi Münevvere’de orada Talebe hacca geldi biz Mekkede iken beraber esâsen Mekkede de yaşadık, Medine’ye de götürdük Ramazan bitinceye kadar Bayram bitinceye kadar Bayram bitinceye kadar beraberdik sonra gönderdik talebe tabi sonra Hac Mevsimi sebebiyle vekâleten Kendi Dedesi için gelmiş. Bu hadiseyi kendisi bizâtihi anlattı. Medine-yi Münevvere’de kitab fuarında sergi yapılırken Hafız bir zengi kitabul eş Şâfi alâmeti sea diyerekten o kitabı orada görmüş, buna rağmen buna karşı da Medine-yi Münevvere’de öyle bir hutbe irad edilmiş ki bizim bu anlatmış olduğum hadisleri çoğunu sarf etmiş.
Haaa o kitabı şeariye şehr etmiş hatta Uhud Dağının çıkıpta böyle nara bu hadiseyi dahi anlatmış. haa yâni Deccâl ile alâkalı, Hazreti Mûsâ ile alâkalı mehdu Mûsâ ile bunlar çok açıklığıyla belki böyle bir hutbe daha şimdiye kadar irad . Hatta ki anlatmış ki yâni bunun da alâmetin bir tanesi de tamamen bu gibi alâmetler anlatılmayacak veya anılmayacak durumlara geleceklerdi. Nasıl ki Âlimut Tanafisi meşhur olan o Mübârek diyor ki öyle zaman gelecek ki yâni bunu minberlerden ve şeyde anlatmaz olacaklar yâni bunu hiç anmazlar yâni sanki oturulmuş gibi halbuise her medrese tedrisâtlarında bunu anlatmak lâzım ki, karşı karşıya kaldıklarında acemi kalmasınlar bir ma’lumat edinsinler diye zorunlu olan. yâni bu Medine-yi Münevvere’de bu öyle bir hutbe irad etti ki diyor hiç ummadığımız o kadar veciz çokta beliğim çokta güzel ee bunun üzerine neyse Medine-yi Münevvere’ye kadar geldik fakat kendisini göremedik. Kitab için aradık çok kitabçılara vardık başı sallıyor en en yok ama bir yere vardık dedi ki matbaya tab’ edilmiştir ama böyle yaygın değildir bundan beri fakat yaygın değildir ben de Mustafa’ya söyledim gelirse imkan olursa bunun yâni hutbede bir şey alındı ise bunun kasetini ne gerektiyorsa bunu şey et getir veyahutta bu kitabı ara bul diye bakalım artık Medine-yi Münevvere’de olabildiyse..
Ee artık o zaman kim inkâr edecek değil mi ya çünkü hem İmâmı RABBanî Hazretleri buyuruyor ki ilk olarak yâni ilk olarak Muhammedu’l- Mehdî zuhur ederse Medine’deki olan âlimin biri onu öldürecek çünkü bida’tı sünnet, sünneti bida’t diye tâbir ederler. Bu şekilde İmâmı RABBanî Mbu şekilde buyuruyor. Sebebi bu bida’tı sünnet şeklinde veyahutta sünneti bida’t şekli bu şekilde bida’t olmasına rağmen sünnet sünnet olmasına rağmen bida’t göstermesi dolayısıyla bu Medine Âlimi ilk olarak onun haddini bildirecek İmâmı RABBanî Mektubâtında vardır bu

Konuşan.: Kitabın ikinci cildi matbada şu anda matbada dizilecek basılacak gelip burada okuyacağız hataları kontrol edeceğiz basılacaksa..

MSHekim.: HmaşALLAH ötekisi gibi bazı birşeyler yaptık ya tamam tamam oldu Adil Bey!. ALLAHın İzni ve Rahmetiyle araya bir kaset girdi hangi saket o vah vah zâten mağlub durumundadır ne diyelim en Rufaîydi Rufaîyiliği de pek beğenmedi mağlub oldu artık Rufaî ne yaparsa yapar ne diyelim fakat tabi ona yazık oldu. yâni esâsen biz onu Hak Yola dâvet etmek istedik çünkü Kur’ÂNı diyor baştan başa ben böyle diğer kitabların neşredildiğine dâir herhangi bir kitab bulamadım. dDmek ki hiç haberi yok adamcağız diyorum Kur’ÂN herhalde okumuyor bırak Hafızlığı amma Kur’ÂN’ın şöyle tefsirlerine meâllerini şöyle bir araştırsa tabi bu sebeple biz âyetleri ortaya getirdik..

Konuşan.: Mektubu ulaşınca inşeALLAH eğer bizde bir şey veya nâsib olursa peki Efendim bu mezheplerle alâkalı bir husus soracağım yoksa bizim şeyimizden mi tam olamadı cehrî namazlarda Şâfilerde bizim Mezhebimizde susuyoruz ya besmele her rekâtın başında söyleyebilir miyiz?.

MSHekim.: Hayır yâni Fâtihada yâni herhangi bir besmele sizin için herhangi bir lâzım değil İmâmın getirdiği de size yeterlidir. Rasûlullah Aleyhisselâtü vesselâm buyuruyor bakınız “men kane lehu İmâmun fakillahi İmâm kiraduhu.. kim ki İmâm varsa İmâmın kıraatı hepisinin kıraatıdır. Bu Ebu Hanife bu tezi kullandığı takdirde diğer kimseler mu’teriz oldular bakınız dikkat ettiniz değil mi dikkat edin i’tiraz ettiler ve geldiler mu’teriz olarak “nasıl olur da İmâm hemen okumayla hepisi üzerine sakıt olur neden acebâ?” peki ben hangimizin cevâp vereyim içimizden bir kişi bilgili akıllı müdrik anlayabilecek içinizden güvendiğiniz bir kimse seçin bakınız Ebu Hanife bu feraseti içlerinden bir kimse seçtiler buna i’timadınız var mı?” “var inanıyoruz evet kanaatımız var i’timadımız var çünkü bilgili anlayışlı” herşey peki işte ben de bundan dolayı İmâm tercüm mütercimdir hepinizin cemâatın mütercimidir. Onun için İmâm ama şu vardı ki bunda ibret alacağı şu mâdem ki İmâm tercümen cemâatın içerisinde bir tane seçkin şahsiyet seçilmesi lâzım iken Ebu Hanifeye göre İmâm tâyin etmek için çok bunlara dikkat etmek lâzım bu yönden bunu fehmetmemiz lâzım.
Çünkü Ebu Hanife İmâm cemâatın içinde en üstün bilgiyi ve kıraatı olsun ilmi olsun esâsen üstün olması lâzım ki çünkü hepisinin yükünü o alıyor. Üzerine sorumluluğu alıyor o sebeple Ebu Hanife İmâmıyet yönenden eğer bu şekilde tâyin etmeleri lâzım. şahsen bâzen bir İmâm geçiyor önümüze güzel okudu mu hay ALLAH razı olsun Ebu Hanife ne güzel şimdi içimizdeki bizim cemâat düzgünce okuyamıyor hiç olmasa İmâma yüklenmiş ve İmâmda güzel okudu. ALLAH razı olsun çok güzel düşünmüştür hoşuna gider bazı zamanlarda da bir İmâm geçiyor önümüze ve bunu okutacak şahsiyetler var paldur küldür yavru eğri meğri vALLAH bu da İmâmı Şâfinin hakkıdır eğer böyle İmâm olacaksa herkes böyle kendi Fâtihasını kendi evde okusun ne ya bu hepisi yerindedir hepisi inceliğini anladıktan sonra hepisinin bir hakkı vardır haa..

Konuşan.: Efendim şimdi özellikle Fâtiha mübâreğin son âyetinde bizim Arapçayı bilmememizden dolayı bazı okuyanlar bu İmâmlarda da geçiyor medrese kökeni olmazsa adamın “kayın” yerine “g”a diyor yâni bu anlamı belki bozmaz ama Arapçanın rûhuna ters gibi geliyor bana ne dersiniz gayri mağdubu aleyhim meselâ gayril diyor kaf..

MSHekim.: gayril bir nisbeten fakat “velâzzalin” dediği zaman “za” ile yaparsa “zıll” olur “gölge”dir “dalâlet” değil. Çünkü dad dalalete bağlı za ise zıll gölgedir bu biraz mânâyı değiştirir oldu mu?.

Konuşan.: yâni onda bir mahsur yoktur.

MSHekim.: ehee heee işte “ga” Türkçe bildiği “gaa” zâten “ge” gibi çıkarıyor belki öyle sanmıştır..

Konuşan.: Efendim bir de siradellezine diyor “i” yoktur bir de “ü” yoktur diyor..

MSHekim.: şimdi bunlar bozmaz esâsen “ı” kısmi biraz “” yapılır da fakat biraz “sin” daha ince “sad” biraz kalın olduğu için oluyor kalınlığı sebebiyle çünkü sad mollasafi istıla demektir çünkü sad kalındır..
haa o sebeple evet eeee Hoca ne anlatıyoruz bugünümüzde tabi bugünümüzde o böyle ben şahsen bir zaman odada iken geldiler bazı tanıdığımız şahsiyetler konuştuk soruldu konuştuk ettik valla dediler ki.: “Diyanetle aranızda herhangi bir yanlışlık görmedik aynı fikirdesiniz aynı!”
Valla kardeşim eğer hakikatı ilmin hakikatına okunacak olursa hiçbir ihtılaf doğmaz fıkhın esâsen müsbet herhangi bir meseleyi tabi şöyle de böyle de sonunda bir şeye bağlıyor bir kire bir müsnet duruma getiriyor da sahihi budur der değil mi ya kalu kıllı anlatıyor da sonunda bir karar veriyor. Onun için bir değişiklik olmaz ama o kadar kabiliyet sâhibi anlayan rastgele bir kitabla hemen aldığı gibi karalayıp gönderiyorsa yanlış. Çünkü bunun üstünde daha şeyler var araştırıcı olduktan sonra neticesi hakları meydana getirir konuştuk dediler ki “burada bu kadar kadro açıklığı vardır fakat bir erbâbı bulamadık” diyor yâni böyle güvenilebilecek imâm yâni ebubul hata artık bu şekilde İmâm Hatib okumayla birden bire yâni İmâm tekmil olunacak durumda değildir. Ancak İmâm Hatibi bitirdikten sonra çünkü bunda da bir meslekte var sâdece fıkıh diye okumuyor meslekle de uğraşırken tabi fevkalede ilim sâhibi olamaz ancak bitirdikten sonra yâni İmâm Hatibin yâni İmâmlık yapacak kişi o meslekle alâkalı hiç olmazsa iki senelik bazı Ticaret Lisesi bazı Teknik Lise şeyi teknisyen hali varya esâsen bunu yapmanız lâzım. İmâm evet heves etmiş İmâm Hatibe girmiş İmâm Hatibi çıktıktan sonra hemen elverişli değildir ya ne yapmak lâzım İmâmet mesleğini doğrudan doğruya iki sene tahsil etmesi lâzım. Dolayısıyla ilmihâl üzerinde fazlaca durması lâzım. bu yönden valla dediler bizim Başkanda aynı hepimiz aynı bu fikirdedir amma iki senelik tabi ona göre okul lâzım yer lâzım felân feşmekân anlatırlar onlara “bahane bulmayın bir İmâm bugün bir doktor doğrudan doğruya hemen okuduğuyla çıkıpta doktorluğu yapacak olursa yetersizdir, yetiştirmek lâzım..
Haa o sebeple İmâm Hatib içinde sâdece İmâmlık ve Hatiblik ve benzeri öğrenmiyor cimlastikte var bilmem ne var ne ise şimdilik o kadar olur ama bitirdikten sonra hiç edemezsiniz ki dedim hiç edemezsiniz bunlar mâdem okumuşlar heves etmişler meslek sâhibi olalım diye bunları da okutmazsan ne olur o zaman yâni bir İmâm dururken kadro dururken sen bu şartlarla yapınız esâsen tâyin ediniz ve doğrudan doğruya hemen me’mur değildir değil mi, bir muhtar var bu miktar içerisinde ilmihale düzgünce devâm edeceksin. Hatiblik usul bunları öğrenmek için altı ay veya ne kadarsa ilmihâl üzerinde olacak geliştirecek mesleğini ondan sonra her altı aydı şöyle bir imtihandan geçirirsiniz hakikaten adam hevesli candan İmâmiyetliğe hevesi var arzusu var çalışmış geliştirmiş işte o zaman imtihan edersinz yok böyle bir şeye pabucu yoksa veyahutta böyle bir şeye niyeti yoksa o zaman siz onu artık bu mesleği bırak başka yola bak olabilir. Doğru değil mi bu şimdi kurları koydular koydular mı?.

MSHekim.: İmâmlara kurs koydular kurstan sonra imtihandan geçecekler..

MSHekim.: Haa işte bu esâsen bu lâzım bu kendi mesleği özel bir mesleğe karşı tamamen kendilerine bağlı olması lâzım inceliği anlamak lâzım böyle karma olan ne kadar hangisine çalışacak..

Konuşan.: bizim Mahallede bir İmâm vardı Hocam o çocuk baktı kendisini yeteneksiz buldu dilekçe verdi Kur’ÂN Kursuna bekçi oldu “ben buna lâyık değilim” dedi.

MSHekim.: haklı esas müdrik olan kimse sâdece para değil o ağırlığının sorumluluğunu anlıyorsa hakikaten kolay kolay İmâmiyetliğe geçmez. kolay değil yâni geçtiyse geliştirmesi lâzım ALLAH razı olsun ALLAH rahmet eylesin bin defa Ömer Nasuhi Bilmenin ilmihali çok güzeldir güvenilir fıkhı çok güzeldir iyidir ALLAH rahmet etsin! Yâni O, bunu her ferd mütealâ etse güzel güzel bir İmâm olur. yâni fıkhı şeysi güzeldir, usulü de güzeldir ama gaytarmaya böyle bir şeysi yoksa sâdece nasılsa maaş veriliyorya bir mihrapta buldu ise bununla yetiniyorsa olmaz herhangi bir meslek mutlaka o mesleğin arkasında takip etmek lâzım. geliştirmelerini daha da ilerletmek lâzım. dediğin gibi bir doktor eğer çıktığı gibi devâm ederse birkaç sene sonra o doktorun doktorluğu da geçersiz olur ki yeni teknik gelen şeyleri bu vâki’ durdurmuştur değil mi ya?.

Konuşan.: Tıp Fakültelerinin son üç veya dört senesinde hastanelerinin değişik yerlerinde bir staj yaptırıyorlar talebe okulu bitirince yâni tam erbâbı olamaz ama bayağı bir tercübe sâhibi olur doğum kısmında acil Efendim hepsinde belli dönem çalışıyor böyle işlerde var..

MSHekim.: işte bu her meslek tabi çalışmakla üzerine durmakla çok daha ilerletme mukim mukim üzerine durmakla ilerleyecek..

Konuşan.: Hocam çok ilginç insan beyni belli bir şeyden sonra tembelliğe mi kaçıyor şöyle sorayım ben meselâ “ALLAHu Ekber! Fâtihayı okuduktan sonra hemen sanki beyinde bir kayma oluyor Kısa Sûrelere geliyor yâni Kur’ÂN’ın son kısmına doğru meselâ bir zaman az çok birkaç âyet ezberlediydik onlardan koşmak canım istiyor şaşırırsan felân diye hemen bir vesvese bastırıyor Şeytan lânet yanaşmasa iyi olur ama acebâ diyorum bu beyin tembelliğinden mi yoksa şeyden mi olur meselâ diyelim ki Âyete’l- Kürsî tamam bu da koşulabilir değil mi neticede bir âyet Efendim ama bunu teşbihlerde okursan güzelce namaza geldiğinde beyin zorlanıyor yâni zorlanmasa bile oraya kaçıyor..
MSHekim.: yâni Adil Bey bu Âyete’l- Kürsî tefsiri okudunsa namaza da kalkışma onu tefsirinle uğraşma en cüzi oku geç şimdi kardeşim esâsen bu beyinle alâkalı değil bu Şeytan esâsen bir kimse namaza kalkdığında biraz lufilit ise dili de muayyen sûreleri aldı ise haberi yok hemen “velâddallin âmin” arkasında “kulhu vALLAHu ehad, kulya kâfirun” gelir ama bir kişi böyle tâyin ederse demek ki daha hazır daha kendini toplum bir şekilde elinde imkan kendi kendine sevk edecek veya seçeneği varken o zaman daha da huzurdur “velâddalin” demiş Fâtihayı bitirmiş ne okuyacağım Efendim “vedduha” okuyacağım bu tabi bir hazırlık kendisi toplum bir şeysi yerindedir şuuru yerindedir ama “velâddalin âmin” dedikten sonra arkasında öteden beri okuduğumuz kısa süreler geliyorsa o anda kaçırma vardır yaa..

Konuşan.: birde “iyyakenâbudu” derken uyanık duralım diyoruz bir bakıyoruz “velâddalin âmin”e gelmişiz atladık yâni..

MSHekim.: Hepisi aynı hepisi gafletten geliyor esâsen gafletten yâni bu İblis hiç duruyor mu ya duruyor mu esâsen gafletten beyinle vs. alâkalı değil. Onun için “iyyakenâbudu” öyle bir mühimdir ki “iyyakenâbudu” diyebilmek için zâtın bir tanesi talebe okutuyor her geldiğinde bakıyor ki şöyle bir uyuklama “oğlum niye uyukluyorsunuz yâni uyumuyor musunuz?.” ee uyuyorum Efendim işte okuyorum da ne kadar okuyorsun işte yevmiye bu kadar gece bu kadar okuyorsun “peki oğlum bu kelâm kelâmullahtır” söylüyorum ama kendime de söylemem lâzım. Çünkü ben de onun yaptığı gibi durup gidiyoruz her ne ise diyor ki “evlâdım kelâm kelâmullahtır huzur-u kalble başlayacaksınız sanki keennehu benim önümdesin, ben dinliyorum” diyerekten “hatırından çıkarma benim huzurumda ben seni dinlediğim gibi bu minvâl üzere okuyacaksınız” O gece Hocası dinliyor diyerekten düşünerek daimâ böyle düşüncesinde var Hocası bakalım yanlış mı çıkarır doğru mu kabul eder diye derken her gece Yâ-Sîni bile okuyamadı peki ertesi gece nasıl okudum okudum Efendim” “yarın başlayacak olursan Sâhibu’l- Kelâm esâsen Kelâm Sâhibi kendisine Nâzır olan Aleyhisselâtü vesselâm O’nun huzurunda okurcasına şöyle bir düşün mü ertesi gün huzurunda Rasûlullah dinliyor” diyerekten o zaman da yarısında Hocanın önünde okuduğu gibi bir bölümünü ancak okuyabildi çünkü yanlışlık olmasın Rasûlullahın önünde şurası böyle burası böyle meddesini şeddesini uğraşırız mânâsını düşünürüz. Ertesi gün “Oğlum ALLAHu zü’l-CeLÂL Kelâm Sâhibi olan HAKk celle celâlehu Huzurunda okuyorum diye beni dinliyor esâsen dinliyor zâten sen bunun dışında değilsin ki seni duymayan duymayacak değil ancak biz gafiliz de onun için düşün bir kere Kur’ÂNı bu şekilde oku!” Gelmiş Efendim şimdike iyyake geldiği zamanda “iyyakenâbudu iyyake nestain” zâten burada en mühim Aleyhisselâtü vesselâm’ın buyurduğu gibi “iyyakenâbudu iyyakenestain” beyne beyne abdi ve abdi seala bu benimle kulum aramızda bir sorundur.. yaaa bakalım eğer hakikaten “iyyakenâbudu ve iyyakenestain.: ALLAHu zü’l-CeLÂL’in Huzurunda ve ibâdeti ve inâyeti sâdece senden dileriz” diyerekten “hâlishane kulluk yaparız” fakat şudur ki inâyetin olmasın lâzım. İnâyetin olması lâzım ki, bize bu böyle bir huzur verebilecek..
Haah bu şekilde dâveti ben yaparım demek değil de inâyetine ihtiyacımız var ve iyyakenestain inâyetine yetirişsek yâ RABBî sana o zaman eğer hakikaten bu minvâl üzere yaptı ise Melekler “sadakta” diyor. ALLAHu zü’l-CeLÂL.: “Sâdekta ya abdî.. bundan sonra ne dilersen dile!.” çünkü istek kapısı açılıyor işte onun arkasında “ihdina siradel müstakim” Hakk YoLuna, Doğru Yola bizi eyle.. Siradellezine en amte aleyhim.: o öyle bir yol ki ni’metlerinde fark ettiği şahsiyetler vardır bol ni’metlerin olduğu o kimselerin onlardan eyle!” diyerekten. “siradellezine en amte aleyhim.: ni’metin üzerine olun kimseler maddî ve mânevi gayru’l- mağdubi bunların gayrısı yâni gazabına uğramış Yahudiler gibi delâlete uğramış, Nasara gibi hali alal etme bu adam yapmış “iyyakenâbudu, iyyakenâbudu acaba “kezzabde” mi sâdekte” mi diye sabahlamış ve adam bayılmış gitmiş..
Yaa meselâ ama o anda yerinde yapabildiyse “sadakta” gelir değilse “kezzebte” ne demek ya ALLAHu zü’l-CeLÂLdan kezzebte kelimesi gelirse bundan hiç kurtulmuyoruz. Ben şahsımdan söylüyorum ben bunu her zaman ama RABBımda artık vallahi bu günlerde bakınız Kâbe-yi Muazzama’da tavafta bir yerde valla bir şeyi söylemeye istemeye hiç luzüm yoktur. Sâdece.: “Afvuke ya RABB! Afvuke ya RABB!” başka bir şey diyemiyorduk sâdece affu istiyorduk başka bir şey yok, kolay değil değil kulluk yapmak kolay değil!. Nerede bu “iyyakenâbudu iyyakenestain” şöyle sâdekta sâhib olabilecek nerede neyse RABBımız bu yönden affetsin ve bize muin olsun! Biz aciz başbaşa kalırsak felâket esâsen ve mutlaka mutlaka ve inâyetine sığınmak lâzım!.
Hrahmetine güvenir ve inâyetine sığınır esâsen bu RABBımız inâyeti olursa RABBımız güç verir fakat rahmetinden hiç ümüdimizi kesmeyiz rahmetine sığınıyoruz güveniyoruz umuyoruz! Bir kere böyledir yoksa amelimizle böyle bir yol açıyoruz yol kesiyoruz kat’ ediyoruz diye çoook bilmem ben şahsen söylüyorum başkasını bilemem hali durum nedir bilmem kendimden bir başta olarak söylüyorum amel ile hiç zerre kadar ortaya çıkarabilecek bu amel yarar diyebilecek bir şeyim yoktur sıfırdır!. Yâni bu yönden sıfır ama ALLAHu zü’l-CeLÂL’in İlâhîyetine sığınır merhametini umuyorum umudumuzu kesmiyoruz mesele bu!. Evet bazıları tabi amellerine çok belki güvencelidir yapabilmekte ben bir türlü şöyle güvence demem ki yâni RABBımız bizi affetsin adamlar konuşuyorlar okuyoruz okuyamıyoruz bağıra bağıra konuşuyorlar birisi şöyle okuyoruz diyerekten biz de fikiha şeyler konuşuyoruz ..
heeeee heeeeee yav fikiha bu konuştuğunuz fıkıh olduysa yâni bugünde esâsen emri maruf Münkerde çok müşkılattır kimseyi yâni böyle indirip de şöyle tenezzül edip de şöyle edeceğini sanmıyorum. MaşALLAH hepisi fukuha..
Heeeeeee heeeeeee hepisi âlim bir de diyor din işi fıkıh şeysinden konuşuyoruz demekte.. yaaa evet vaktimiz nasıl 5 10 dakika var demek ki fetvâ veriyorsun beş on dakika..
Eee Adil Bey dinledin işte beş on dakikamız var..

Konuşan.: Efendim peki namazda biz İmâma tamamen bağlanmışken meselâ cehrî olursa İmâmı takip ediyoruz tabi bu hafî hallerde insan bâzen kurulmuş bir makine gibi duramıyor. yâni ALLAHın Huzurunda yâni zihnin durduğu bir yer var o tabi evliyâ kulu için.. biz de avamız böyle bir kalben zikir tavsiye edilir mi dudaklar kıpırdamayacak..

MSHekim.: kalben kalben evet daimî yapılır daimî kalb kalbe ne yönelebilirsen kalbin nabzını ALLAH ALLAH diyebilecek ne mutlu Adil Bey bundan çok hoş insana öyle huzur veriyor ki soluk bile almakta bozar. yâni solukda dahi nizamlı şey eder. Onun için hapsin nefes Muhsin de bu da haklılardır eğer kalbe doğrudan doğruya verilmiş ALLAHu zü’l-CeLÂL ALLAH ALLAH nabzı tamamen ALLAH diye işliyorsa hapsi nefes çok yerindedir çünkü soluk alırken o hedefi bozuyor neyse artık henüz daha …… yüz defa böyle çekiyorlar soluk yok ama kasnak gibi anlattığımız bu da pek nadiraddır bazıları çok gördüm ki kasnak gibi çeviriyor kaç.. eee bin kadar çekiyorum bende öyle olsa ben de çekerim kasnak gibi çevirir olsa..

Konuşan.: Namazın sonunda tesbihten sonra bile adamlar tı tı tı hemen çekiyorlar..

MSHekim.: Neyse ne edelim şimdi Adil Bey bu işimiz bu hale gelmiş Onun için anlatmış olduğum sükünetle istikrarla kalbinle şöyle başka hedefe dönüşmeden başka hayale girmeden böyle kalbine dinliyebilirseniz ne mutlu çok güzel oldu mu bak millet hazılrlanmaya başladı ALLAH kolaylık versin şimdi bugün şeyimiz Cumartesi gibi değil mi ya bugün serbestiz yâni herhangi bir salâvât okuma şeysi yok değil mi ya rahatız bugünde serbestiz Onun için hâl-i hazır
ALLAHu zü’l-CeLÂL bizlere muin olsun tevfikatıyla refik eylesin!.

ALLAHÜMMe erinelhakka hakkan verzuknâ ittibâ’ahü ve erinel bâtıla bâtılan verzuknâ ictinâbehü RABBımıza cümlemize imânı kâmil ve hüsn-ü hatimeler nâsib etsin âmin!.

Subhâneke ALLAHÜMMe ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke la şerikeleke estağfiruke ve etubu ileyk
Subhâneke ALLAHÜMMe ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke la şerikeleke estağfiruke ve etubu ileyk
Subhâneke ALLAHÜMMe ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk
Bu kelimeyi esâsen meclisin keffaresidir başlangıcın sonuna kadar konuşmuş olduğumuz kelimeler bazı yarayan kısmını tamamen yâni hıfzına alır zayiat vermez fakat yaramayan kısmı ise saf dışı eder bu keffaretin Meclisi Rasûlullah mutlaka Meclisin sonunda bunu getirirdi. ama bakıyorum ki hiç kimse bunu kimse kullanmıyorlar, halbuku Keffaretü’l- Meclis her Meclis toplantısında bunuyla bağlardı. Meclisin keffaresidir yâni ardı dediğimiz bazı yaramaz yaramayan hatta zararlı olabilecek bunları saf dışı yapar ALLAHın İzni ve İnâyetiyle bir zarar gelmez fakat iyi şeyleri de tamamen mühürler çok avantajlı bir şeydir..
"ALLAHÜMMe inni euzu bike en üşrike bike şey’en ve ene a’lemu ve estağfiruke lima lâ a’lem. İnneke ente’l allamu’l- guyub ve’l- mü’minin”

Ebu Bekir Sıddık radiyallahu anh Rasûlullah’a dedi ki “Yâ Rasûlullah şirk o kadar ince ki o kadar gizlidir ki yâni bir karıncanın yürüyüşü gibi sessiz şeysiz bu minvâl üzere” buyuruyorsunuz biz bundan nasıl kurtulacağız?” “Ya Ebâ Bekir sabah ve akşam bunu üç defa okursan böyle bilerek bilmeyerek şirke uğramış veyahutta hataya uğramış bunları tamamen yok eder ALLAHın İzniyle ve İnâyetiyle o sebeble RABBımız bu yönde ale’l- hak ne ise müyesser ve muvafak eylesin âmin!.

Subhâne RABBiye’l- alil alel Vehhâb.. çünkü DUÂnın başlangıcı mutlaka subhâneke RABBiyel alil alel vehhab mutlaka bununla anahtar gibi açmıştır
Subhâne RABBiyel alil alel vehhab
ALLAHÜMMe ya habibittevâbitubitü Aleyna ya hadiyen mehdiyen ihdina veya müstağfiri isna veya rahimun müsnu teknatucealna ve âmini ve entu ehlu hüve ve tukellibu bima nahnu evhad inneke ehli takvâ ve ehlul mağfireh.
ALLAHÜMMe anil alel zikrike ve fikrike ve şükrike hüsnü ibâdetike ya ALLAH!.
ALLAHÜMMe Ya mukallibe’l- kulûb! Sebbit kalbî kulubu 'alâ dînike ya ALLAH ."
ALLAHÜMMe ıslaha ÜMMeti seyyidina MuhaMMed
ALLAHÜMMe fericean ÜMMeti seydina MuhaMMed
ALLAHÜMMe erham ÜMMeti seyyidina MuhaMMedin rahmet’en ammeh
ALLAHÜMMe RABBenâ âtinâ fid'dünyâ haseneten ve fil'âhireti haseneten ve gınâ azâbennâr. Ve edhilne’l- CeNNete meâ’l- ebrâr.
Bicebihi seyyidina Mevlânâ MuhaMMedini’l- Muhtar ve ali ashâbihi ve ahyar cezâulu ala seyyidina MuhaMMedin sallallahu teale aleyhi vesellem meahu alaâ.
Sübhane RABBike RABBil izzeti amma yasifun ve selâmün ale’l- murselin velhamdüLiLLaHi RABBi’l- âlemîn. RABBenâ takabbel bi hürmetin Fâtiha maassalâvât..
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4990
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: MUHAMMED SIDDIk HEKİM SIRR SOHBETLeRi

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

MUHAMMED SIDDIk HEKİM
Kaddesallahu sırrahu
=>SIRR SOHBETLeRi..

HAYy SIDDIKktan=>DÛRDÂNELER,
=>HAYy BABAdan=>YAZAN ELLER!.


Resim

19 NİSAN 1998.. ANTALYA Sohbeti.:

Konuşan.: ………… hakki ve dini olmayabiliyor yâni bu devirde.

MSHekim.: dini ve benzeri bunlar burda alırlar bunları esâsen hukuk arasında böyle bir hak tanınmış esâsen Babasının buna hakkı vardır ve maaşı artık felân kimseye nasıl ki artık Karısına kalıyor veya Kızına kalmış. Öyle mi hakkıdır hakkıdır ki buna hak tanımışlar vermişler şimdiki oda bırakmaktan doğrudan doğruya almış ve fâkir fukaraya bir ihtiyacı olan kimseye veya talebeye neyse vermeye evlâdır..

Konuşan.: Eskiden yoktu Efendim sonradan bir kanun çıktı karısı kocasının maaşını kredi kartıyla..

MSHekim.: Efendim ben bunlardan hiç anlamam çünkü bu işe hiç girmedim tatmadım anlamam yâni bu maaş işlerine hiç hayatta girmedim bilmiyorum devletin işlerine bakkalı çakkalı bunlarla hiç alâkam yoktur.
Heee hee devlet gereken şeyleri verir fakat almaya hiç böyle şey uzatmam..

Konuşan.: diyelim mi bu Dünyâda tamam kanuna hukuka uymuş ama yarın Rabbımız sorar mı diye bir indişesi var..

MSHekim.: Hayır kimseye bir zulmetmiş değil ki babasının bıraktığını alıyor ne yâni eğer onun ki zulüm sayılıyor ise Türkiyenin yarısının aldığı zulüm sayılıyor hepisi böyle alıyor başka yolu yok ki. Onun için Adil Bey fazla çok artık böyle dinimiz müsemmaha dinidir fazlaca çok aşırı hale dün sorduğun gibi gözleri de kapatsa olur mu?. Yok artık gözleri de kapatsa olur kör gibi böyle alsın meselâ eline asâyı gider. Velhasılı gerekçesi yok böyle ifrat hoşuna gitmez dinimiz ifratı hiç sevmez yooo yoo katiyyen zorlama ifrat aşırı asla dinimiz bunu kabul etmez, dinimiz müsemmaha dinidir müsemmaha nedir tefsilât ve kolaylıktır böyle aşırı derecede Rasûlullah Devresinde dahi bu şekilde yüzleri açıktır haa ancak başlarını örtmüşlerdir fakat yüzleri açıktır ancak câriyeler müstesnadır. Bakınız bir acayibinize bakınız ve söyleyeyim câriyeler erkeklerden hiçbir farkı yoktur. Yâni böyle ayaklarının diz kapaklarına kadar açık yâni elleri felân açık olabilir şeylerine doğru daha doğru açık olabilir. Yâni câriye kısmı örtündüğü takdirde câriye olmasına rağmen örtünürse Hazreti Ammar buna …… ederdi yâni hür bir âile ile câriye eşit olamaz. Hür olan tabi bir sâhibi vardır bu sakınması gereken şey bu şekilde sakınacak kapanacak fakat yüz açıktır el açıktır el böyle bir şeyine kadar bileğine kadar bilek durumuna kadar. Yâni bir fâkire alış verişe bir şey verecek bunlar açıktır. Onun için tavaf mahallinde elini de yüzünü de yâni eline bir eldiven alamaz yüzü de kapatamaz. İhram halinde yâni meselâ hacca gittiğinde ihrama girdiğinde ne yüzünü ne ellerini kapatamaz oldu mu Adil Bey!. Artık orası böyle olursa sen burada kalkıp da hünkürü gibi böyle bilmem bir karışta yerlerde sürükleniyor paltosunu veyahutta böyle birbirinin üstüne giymiş yetmemişte bir de kara görüntüsü olmuştur. Bir sürü ben böyle şeyle hoşlaşmam yav böyle aşırı normal normal esâsen öyle bir halde olacaksın ki aşırılıktan sakınacaksın! Çok çıplaklıkta değil çok ağırı kapalı da değil normal gelen giden dikkati celbedecek hiç birhal yoktur tabi iyi bir halde gelen geçer ama aşırılığa millet daha da bir şeyle bakar oldu mu?.

Konuşan.: Efendim şimdi özellikle âyetle emredilen haller farz hükmüne giriyor ya peki siz burada olmaz iken o Mübârek diyarlarda iken İstanbul Üniversitesinde bayağı bir haller devâm etti işte “kızları başörtülü almayacağız” diye daha halen devâm ediyor halen şimdi tabi dinimizde taviz vermek gibi dolayısıyla fazla taviz vermek gibi bir hal anlaşılabilir mi yâni bu kızlar saçlarını açıp namaz kılmasa cezâsı var başını kapatmasa da cezâsı yok mu vardır değil mi?.

MSHekim.: Şimdi Adil Bey, ALLAHu zü’l-CeLÂL bizleri selâh etsin! Âmin!. Esâsen Devletimiz gibi böyle serbest Cumhuriyet yâni esâsen gâyet demokrasiye durumu eğer dışarıya bir gidin Suriye'ye bakın Suudîye bakın meselâ Suudî maşALLAH yâni şeriat menbağıdır şimdiye kadar Suudî asıllı olan bir kişinin eli kesilmiş kafası kesilmiş dahi görmedik, hepisi zavallı garibân kısmı onlarda böyle bir şey yapıyorda halka karşı keennehu şeriat işleniyor kendi Devresinde hiç haberin olmaz vatan karşısında herhangi bir kimin haddi. Onun askerine karşı inanın ki şimdi burada Reisi Cumhura kadar yâni bu şekilde çekinmiyorsunuz ama orada bir askerine haddin midir bir fazla i’tiraz edecek!. Yâni şoför durmadığı takdirde, çoklarının hemen ön camı patlaktır, hemen atar dinlemez.
Onun için hayatı Türkiye bu kadar insan bu kadar serbest demokrasiye olunca aslında tahriş iyi bir şey değildir. “el fitnetül naimetil neamALLAHu el kazaha” bir kimse eğer deşmese eğer tahriş olmasa eğer kendine bir ayrıcalık çıkarmasa bu gibi neticesi milletin bir bakıyor ki herhalde bu ınkılab mı istiyor acebâ bu bu sistemi değiştirmek mi istiyor ne demek istiyorlar. Bir bakıyorsun ki başka başka değişik değişik kıyafetler ve âdeta bu fikir de ortada koyuyor durumundadır ve karşısında da oluyor durumundadır. Bu hal karşısında şimdi Türkiyenin bu Ordu senelerin senesi kurulmuş olan bir Cumhuriyet.. Peki şimdi böyle bir iki şey yönünden Efendim kalkıpta tamamen ama diyeceksiniz ki zâten çok kimseler Türkiyeden harb görüyor. Türkiyeden harb diye tâbir ediyor ne ediyor “harb pani fâiz câizdir eğer malını alsan da câizdir câizdir câizdir” diyerekten kendilerini yâni fâizini de çalmasını da kesmesini de hepsini câiz görüyor çünkü Dâru’l- Harb Dâru’l- Harb dediğimiz hepimiz gördük Bulgaristan ezân okurken minâreden attılar, bir silâhla vurdular öldürdüler. Adam, İmâm oldu cemâatı ah içinden geldi bugün bir cemâat kılalım diye sonra o İmâmı çıkardılar cemâatı perişân ettiler İmâmı da öldürdüler. İşte “Dâru’l- Harb” denilen budur sana ne namaz kıldırır ne oruç tutturur ne de yâni İslâm Şiarlarını tamamen yok etmeye çalışan bir yerdir. Bu ise Dâru’l- Harbtır fakat bir Memlekette Cenâb-ı Rasûlullah bir kere bunu anlatsak yeter Cenâb-ı Rasûlullah Devresinde irtidadlar başlar biliyorsunuz değil mi?. Müselemetü’l- Kezzab, Esvedü’l- Anzi.. Efendim bunlar irtidada başladılar İslâm Dininden başka kendi kendine bir dava sâhibi oldular birisi Nebî oldu birisi Nubut davasında bulunda hülâsa Cenâb-ı Rasûlullah bunlara karşı tabi son Devresinde vâki’ oldu bu . Bundan dolayı asker gönderdi Mübârekler gittiler Esvedü’l- Anzi ALLAHın izni ve inâyetiyle Rasûlullah bir taraftan Rasûlullah yâni son Devresinde iken buyurdu ki Esvedü’l- Anzi öldürüldü fakat oradaki Esvedü’l- Anziyi öldüren kimselere Rasûlullahı hayatta bulmadılar son şeysinde ma’lumat vermiştir..

Haa ama Müseyyemetü’l- Kezzab devâm etmektedir çok anut bir şahsiyettir habis bir rûhunu sâhibidir hatta Rasûlullah karşı karşıya geldiğinde.: “Lâ İlâhe İllâ ALLAH! MuhaMMedür Rasûlullah” söyler misin?” buyurduğunda o da sen de.: “Lâ İlâhe İllâ ALLAH! Müseyyemetü’l Rasûlullah” söyler misin?” diye bu kadar da Rasûlullah’a karşı bu şekilde direniyordu ve haa ve tuttuğu kimseler de mutlaka “Müseyleme=>Rasûlullah!” diyenceye kadar yâni çok azâb çoz zahmet hatta ateş yakıldı da ateşe atıldı da ateş yakmadı kişidir, sonra bir tanesi geldi Hazreti Ömer Devresinde geldi “ALLAHl Aşkına sen ?” “evet!” “Kardeşim senin yâni senin için ateş yakıldı da ateşin yakmadığı sen misin?” “Evet vallahi Emirü’l- Mü’minin benim!” diyor. ElhamdüLiLLaH demek ki ÜMMet-i MuhaMMedin öyle şahsiyetleri var ki İbrahîm Halilullah tiyniyetindendir diye bu şekilde sevindi hülâsa peki Cenâb-ı Rasûlullah Sahabeyi gönderirken diyor ki tembihatı bu.: “Bir beldeye girdiğiniz zaman ki belde ne olursa olsun hemen re’sen girmeyiniz ve hüküm vermeyiniz ne zaman gireceksiniz Sabah Namazından evvel oraya yakın olacaksınız, dinleyeceksiniz Sabah Namazının ezânı var mıdır, ezân okunuyor mu o Belde’de o artık İslâm Beldesidir, Dâru’l- Harb Beldesi değildir!.” Bakın inceliğine bakın! “Veyahutta geceleyin akşam üzeri karanlıkta gireceksiniz Yatsı Namazı vakti geldiğinde ezân okunuyor mu bu Belde’de bu Kariyede ezân okunuyor mu demek ki İslâm Diyârı bu bu Dâru’l- Harb Beldesi değildir, cihad da değil bu Dâru’l- Harb değil. Ama ezân kalkmış ise artık namazlarda namaz yok durduruldu ise işte bu gibi şartlarda işte Dâru’l- Harb budur. Bizim gibi oturup dururken hepimiz Dâru’l- Harb etmiş yâni “İslâm Diyârı, Dâru’l- Harbdir” diye tâbiri ve “Küfür Diyârıdır Onun için fâiz de mubahtır!” Milleti alsa soysa o da mübâhtır!. Onun için kardeşim davasını yürütmek için türlü iftiralar türlü olmayan şeyleri aşırı dereceye getiyor ve işi tamamen hercü merc durumuna düşürüyor bu şekilde olmaz “Lâ İlâhe İllâ ALLAH MuhaMMede’r- Rasûlullah” diyen bir kimse kesinlikle ne kadar hataları varsa varsın ne kadar küfrü varsa varsın küfrü varsa CeheNNem’e girer!. Bakınız ama CeheNNem tevhid CeheNNemidir CeheNNem yedi tane sefer tası gibi üst üstedir en üste olan Tevhid Ehlinin CeheNNemidir peki bu Tevhid Ehlinin bu Tevhid Ehli hem CeheNNemlik nedir acebâ çünkü bazı inancında yanlışlık var bazı efalinde yanlışlık var yâni küfre eleten hadiselerdir veya küfre eleten kilemelerdir bundan dolayı bu kişi ne kadar ameli iyi olursa olsun bu kişi mutlaka bunu CeheNNem’e iletir. Ama CeheNNem’e eleten yâni temeli CeheNNem’de duracak kısmından değildir. Bu er ve geç ya da küfrünü yakar ondan sonra tekrar çıkar ve CeNNetlik çünkü “Lâ İlâhe İllâ ALLAH MuhaMMede’r- Rasûlullah” diyen bir ferdin katiyyetle CeheNNem bunu kabul etmez. Böyle bir ferdi kabul etmez ama, küfrünü yakar ondan sonra.. Haa şefaat.. Bakınız şimdiki bu inceliği açarken anlatayım hepiniz dinleyin CeheNNem altısı.: Yahudi, Nasara Mecusî Saibiin, Putperest, Müşrik felân tamamen bunlar kendilerine ait meselelerdir. Amma üst kademede Tevhid CeheNNemidir bu Tevhid CeheNNemi bir kimse amelinde bir pürüz varsa re’sen CeNNete girmez bu küfür pürüzünü CeheNNem’e girer de yakar yakmadıkça temizlenmedikçe yâni bir ateşe girerde temizlenmek için kalaylanma var ya bu minvâl üzere CeheNNem’e girer de küfür pürüzü sebebiyle girer sonra da çıkar amel sebebiyle kimse CeheNNem’e girmez amel sebebiyle de CeNNete de girmez imân ile girer küfür ile CeheNNem’e girer imânı sebebiyle CeNNete girer küfür sebebiyle CeheNNem’e girer amelle.. Rasûlullah buyuruyor ki.: “Hiçbir ferdiniz amelinizle giremezsiniz.” “Yâ Rasûlullah sende mi?” “Evet ve ene inde eniyette Rabbedenillahi ve rahmetihi diyor velâ ene diyor velâ ene ben isem dahi amelimle girmiyorum ALLAHın rahmetiyle giriyorum. Haah bu şekilde Onun için yâni amel böyle böbürlenerek kendimizi CeNNeti kendimizin Babamızın Mirası gibi böyle hüküm vermeyelim.Karşıdakini de böyle tamemen hatalı Efendim yâni hemen keferedir bir ferd vallahi bakınız ALLAHu zü’l-CeLÂL celle celâlehu subhâne TeALÂ kulu, velev ki kâfir olsa dahi kulunu esâsen “Abdullah”tır yaratmış ve bu mülkünde yaratıyor ni’metlerini de veriyor, besliyor esirgemiyor yarar ise kendine yarardır zarar ise kendine zarardır.
Onun için ALLAHu zü’l-CeLÂL RABBu’l- Âlemîn Kâinâtın Rabbıdır, Rabb-ı müslümin değildir, Rabbu’l-âlemîndir bizim gibi hakları vardır bu Dünyâda yaşam hakları vardır âdeta bizim gibi bu ALLAHın arazidir, ALLAHın mülküdür ve onların Rabbıdır, yaratmış göndermiştir. Onun için Efendim “Öyle bir cihad yapılacak ki yer yüzünde hiçbir kefere kalmayacak!”
Ben de dedim ki.: “Ula oğlum senin bu Dünyâ senin Babanın tapusu mu?!.” Yâni söyledim canım sıkıldı cihad edecek ki hiç kefere kalmayıncaya kadar kâfir kalmayıncaya kadar ya oğlum o kadar da olmaz yâni Rabbımız yaratmış ve mutlaka bu Dünyâya gelen kimse mutlaka ya CeNNetlik ya CeheNNemlik her ikisi de doldurulacak her ikisi de sen kalmayınca ne olacak o zaman ALLAHın buyurduğu şey yanlış olmuş olur hâşâ.

Onun için bu ALLAHu zü’l-CeLÂL Kâinât hepsi ale’l- küfür olsa bu Rabbımıza bir zararı olmaz ki hepisi de Nebî olsalar da ALLAHu zü’l-CeLÂL’e bir yarar gelmez. Bu kişi kendine ait bir yarar ve zarar!. Haaa Onun için sâdece sen ki ALLAHa Vekil gelmişsiniz bunları temizlemeye çalışacaksınız böyle bir şeyi düşünmeyin!.
Haaa adam öyle neyse işte CeheNNem esâsen yâni girecek olursa küfür pürüzü sebebiyle girer, amelinde bir pürüzlük var nasıl CeheNNem Onun için yaratılmış çünkü gazâbîdir gazâbî küfrü yakar öteki de ötekisi de ALLAHın Rızasında var olmuş Rahmetinden var olmuş bundan dolayı senin amelin mesele değil imânın varsa Rabbımız sana merhamet eder ve Rabbının Rızasını celb eder CeNNete..
Haa bu şekilde amma “amel ne yararı olur?” derseniz tabi makamları yükseltir tabi aynı zamanda mülkleri fazlalaştırır dereceleri şeyleri çoğaltır o amel yönünden bu yöndendir. Öteki de CeheNNem ameli de Efendim o yönde lahitler var Efendim başka tasallut olacak olan ne gibi efâiller vardır büyük yılanlar akrep gibi çeşitli şeyler yâni ALLAH muhafaza etsin bu vardır..

Konuşan.: Efendim yâni birkişi sıfırda kalabilse imân etmiş olup da o zaman yine CeNNetlik ama belli bir zaman yine de bir ALLAHu TeALÂ Sıfatlarında veya Fiilinde yaptığı noksanlık veya sapma varsa CeheNNem’e girecek değil mi?.

MSHekim.: Tamam şimdi anlattığımız gibi amel sebebiyle CeNNete girmez amel sebebiyle CeheNNem’e girmez bu esâsen küfür sebebiyle CeheNNem’e girer küfrü yakar ondan sonra CeNNete girer. Bu böyledir o sebeple amma CeNNete de girişlerinde de evet Rasûlullah ile birlikte girecek olan zümreler vardır daha öteki hepisi amel nisbetine göre erken geç girer dine keferrune kane müslimün muhakkak er ve geç kefereler hani, evvelîsi CeheNNem Ehline “siz Müslüman oldunuz da ne farkımız var sizde bizim gibi CeheNNem’desiniz ne yâni böbürleniyordunuz gururlanıyordunuz ama pek farkımız yok!”
Fakat sonunda bir bakıyor ki CeheNNem’de bir kişi kalmadı “ keşke bizde Müslüman olaydık” diyor.
İşte bu CeheNNem Ehli bunu temenni ve terakki etti amma artık andan çıkmış. Haa bir de anlatmış olduğumuz Rasûlullahın şefaatıyla veya kardeş kardeşinin temennisiyle çıkacak olan kimselere gelince, onlar da “femâ lenâ bihi Şâfiine sâdıkın hamim” Sûre-yi Şuara “ta sin”de bu da “fe ma lenâ bi Şâfiin” “bize bir şefaatçi olup da bizi şefat yoluyla çıkaran olmadı” “velâ sâdıkin hamim” samimi bir dost bize böyle hiç olmasa merhamet edip de bizi celbedecek veya arzulayacak bir dostta olamadık. Bundan dolayı bu iki yönden de mahrum kaldılar ne dostları çıkardı ne de şefaatle Peygamberleri çıkardı. İşte âyet-i celîleye dayalı olarak hal budur. Yâni zerre kadar imânı olan dahi çıkar Adil Bey oldu mu?.
şimdilik hiçbir Peygambere tabi değil “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!” ALLAHu zü’l-CeLÂL’e karşı Vahdaniyetine İsmine Sıfatına karşı bir ortak yapmamış yâni, “İsâ ->ALLAHın oğludur, Üzeyir ->ALLAHın oğludur gibi Yahudiler gibi böyle bir şey söylememiş Efendim puta veyahutta yıldıza ateşe herhangi bir şeye böyle tapmaları yoktur, böyle sâdece ALLAHu zü’l-CeLÂL’e karşı da Kulluk Vasfını yapmamış, hiçbir taatı da yoktur. Fakat ALLAHu zü’l-CeLÂL’e karşı anlattığımız gibi sıfır, Zâtının şeysini değiştirmemiş çünkü Uluhîyyetle “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!. Lâ İlâhe İllâ ALLAH!” dediğinde eğer “Üzeyir->İbnullah” diyorsa o İlâh sıfatını değiştirmiştir Uluhîyyet çıkmıştır ilâh hâşâ oğlu olur mu veyahutta karısı olur mu?. olmaz!. Nasara..
azı bu sapık şaşkın Mollalar vardır “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!” İsâ Efendim gidecekmiş “İsâ Rûhullah” dese ki zamanında olur ama Rasûlullah teşrif ettikten sonra mutlaka “MuhaMMeder Rasûlullah”ı kabullenmesi şarttır. Kabullenmedikçe sayılmaz yâni müslüman sayılmaz. Rasûlullah teşrif ettikten sonra diğerleri neshetmiştir o varken asla bir kimse kendi davasına müstakil olamaz. Onun için Yahudi Nasara yâni “Lâ İlâhe İllâ ALLAH! Mûsâ Kelâmullah!” “Lâ İlâhe İllâ ALLAH! İsâ Rûhullah” vaktinde zamanında . Rasûlullah teşrif etmeden amma Rasûlullah teşrif ettikten sonra bu kelime yeterli değil mutlaka “MuhaMMede’r- Rasûlullah” demesi mecburidir.
Haa onlar durmuş hele bilhassa İsâ Rûhullah dediğin zamanda İsâ Rûhullah demiyorda ibnullahı meselâ ……………. Dediği zamanda kaletil Yahudi nesihi..

وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللّهِ وَقَالَتْ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللّهِ ذَلِكَ قَوْلُهُم بِأَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِؤُونَ قَوْلَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَبْلُ قَاتَلَهُمُ اللّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ
Ve kâletil yahûdu uzeyrunibnullâhi ve kâletin nasârâl mesîhubnullâh(mesîhubnullâhi) zâlike kavluhum bi efvâhihim yudâhiûne kavlellezîne keferû min kablu kâtelehumullâh(kâtelehumullâhu) ennâ yu'fekûn(yu'fekûne)..

Âyet-i celîlede Yahudi, Üzeyir ALLAHın oğludur. Hristiyan da İsâ ALLAHın oğludur.” böyle “oğlu” dediği zamanda “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!” kelimesinin yararı olmaz. Çünkü Uluhîyyet Sıfatından değiştirilmiş =>Zâtının Birliğine, Vahdaniyetine, Samediyetine, Ahudu’s- Samedü” diye bundan çıkarılmıştır.
Onun için bin defa milyon defa dese böyle “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!” geçersizdir..
Haaa bu yâni “Lâ İlâhe İllâ ALLAHu vahdehu l şerike leh “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!”ul Ahadül samedun lem yeludun velem yuledun velem yekulle hu küfüven Ahad.. Bu mânâya dayanmadıkça böyle “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!” İsâ ALLAHın Oğludur bu “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!”ın hiç yararı olmaz, onu kurtarmaz!.

Amma böyle söylememiş amma hiç herhangi bir Peygambere bağlılığı da yoktur böyle gelmiş geçmiş bu kimse evet sorumludur aklı dengesi yerinde ise araması lâzım şey etmek lâzım amma olmamış hiçbir ameli şey de yok bu kimse CeheNNem’e gider yâni mevcud olan Nebînin veyahut Uluhîyyetinin Sıfatlarını gereken Zâtının Sıfatının kulluk vasıflarını öğrenmeden çünkü, farz bunlar bunlar Farz-ı Ayndır bunlara hiç başvurmamış. Böyle o kimse onlar CeheNNem’e girer sonunda da bunlar kalır çünkü bunları bir Şefaatçi bir Resûl bunlara şefaat etmiyor bir Dostları da yoktur ve neticesi kalınca o zaman kâfirler Yahudi Nasara Müşrik bunlara eğleniyor.: “siz bizim söylediğimiz gibi söylemediniz de yapmadınız da ne yarar gördünüz siz de aynı bizim gibi CeheNNem’de durup duruyorsunuz!” vakı’a olacak birbirine karşı ALLAHu zü’l-CeLÂL bu kelimenin karşısında yâni böyle gayret razı olmuyor çünkü bunlar bunlar gibi dememişler “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!” demişler fakat başka şey bilmiyorlar tamamen başka şeyleri terketmişler yapmamışlar bundan dolayı ALLAHu zü’l-CeLÂL Kayyumdur razı olmuyor hemen o zaman ki mevcud olan CeheNNem’de neler varsa âdeta bir kömür gibi taş gömürü gibi alınır ve CeNNetin önündeki olan Âb-ı Hayat olan oraya atılınca canlanma şeysini doğrudan doğruya harika bir beşeriyet …. Avdet eder güzel bir hale gelir ancak damgalıdır “haulai utakarru Rahmân diyor Rahmân celle celâlehu merhameten affetmiştir azâd etmiştir diye damgalıdır bu mühürlü diğerleri arasında belirli bir hali vardır..

Konuşan.: Bu da Rabbımızın büyük adaletinden oluyor meselâ bir adam ömür boyu amel işlemiş öbürüsü yatmış şimdi ikisi de aynı olsaydı ötekine ne şeysi vardı değil mi?.

MSHekim.: Olmaz Adil Bey, hiçbir zerre “femen yağmel miskale zerretin hayran yerrah femen yağmel miskale zerretin şerren yerrah” bu minvâli bilmek lâzım. yâni hâşâ bir zerre dahi zayi olmaz hayrı da şerri de şimdilik bunu bitireyim bu minvâl üzere bu CeheNNem artık CeheNNemliği artık bitti. Ondan sonra ALLAHu zü’l-CeLÂL Kayyumdur bu konuştuklarım karşısında demek ki benim “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!” dediğim kıymet nazarında demek ki kıymet vermiyorlar kendileri gibi sanıyorlar!.
Haa bunları şöyle bir çıkarıyor CeNNete atmakla beraber bu CeheNNemi esâsen vasfını yitirir ve CeheNNemlerin üzerine tabakalar emredilir getirilir tabakalar sanki hani tavan yapılır ya bildiğiniz gibi şeyle yapılır hazır hemen CeheNNemîn üzerine tabakalar kapatmak sûretiyle bir daha yukarıları görmeleri imkan kalmaz tamamen CeNNet Ehli CeheNNem Ehli tamamen ayrılacalığı sed çekiliyor!. Asla bunları aldıktan sonra bu CeheNNemi yitirir ama altı CeheNNem üst üste olan inkita uğrar hiçbir irtibat yoktur tabakalar ve şeylerde aynı bir vusla arayı kapatır bir kere artık hiçbir şeyi görmezler.. Ve uyarılıyor ya Ehli CeheNNem huludul biledâud ey CeheNNem Ehli ebedisin hiç ölüm yoktur ebedi hiç sonsuz bir hayatınız devâm edecektir fakat ölüm yok.. Yâni ölüm olsa bir müjde onlar için amma ölüm kalmayınca CeheNNem zorluk olan kelime bu.
Ama CeNNet Ehline diyor ki “ya ehlul CeNNeti huludun bilâ daudun ey CeNNet Ehli sizlere de müjdeler olsun siz hayatınızın ebedidir hiç sonu olmayan bir hayattır” yâni ölüm yok..
Haah işte bu ikisi bu devrede arada ölüm gidince kesinlikle artık her ikisi de ölümsüz bir hayat ölümsüz bir hayat CeNNet Ehli sevinirler ama bir daha ölmeyelim derken bu şeylere girmeyelim diye mâdem ki bulduk diye rahat ederler bunlarda öyle böyle umut etmeseler ölürük de kurtuluruz diye bu da umutta kalmıyor hal bu..

Konuşan.: Üzeyir İbnullah diye değiştirmelerinin bir sebebi var mıdır Hocam?

MSHekim.: şimdiki Yahudiler in “Üzeyir İbnullah” demelerinin sebebi Üzeyir aleyhisselâm tabi esâsen bir bakın nasıl gelmiş ve Kudüsü harabeye çevirmiş Üzeyir böyle bir baktı “acaba bu şehir bir daha adam olur mu?” diye bu şey karşısında hayat tamamen felç olmuş neyse o da üzüm almış felân o da bir merkebi vardır oturup dinlenirken şira sokmuş böyle yiyecek bir yatış yatmış tam yüz sene hiç kalkmayasıya yüz sene yatmış yanı başında olan meyvaya bakıyor ki hiç saat bile geçmemiş gibi ama merkebine bakıyor mi mafsal mafsal hani kemikleri mafsalları birleşik üzerindeki eti yok artık tamamen yok olmuş sâdece ibret olarak yâni uzun uzadıya kaldığına anlayabilmesi için böyle bir şekilde. Hatta söylediği bu “acebâ bu Belde’de bir daha hayat bulur ?” diye söylemiş “sen ne demek istedin?” diye işte yüz sene yatırmış yüz sene sonra uyandığında vıcır vıcır her tarafı şey mal olmuş kalabalık eskiden daha geçmiş kalabalık Kadir-i Mutlak olan ALLAH!.
“Eee ne kadar yattın?” “valla bilmiyorum bir gün mü ama bir bakıyor ki merkebine valla seneler olması lâzım” velhasılı bu âyeti kerimede Bakara Sûresinde işte bu minvâl üzere Üzeyir yüz sene geçmiş aynı Üzeyir yâni bir beyazlık değişiklik yok yattığı gibi aynı şekilde geliyor tabi evine geliyor, yâni Kudüse böyle geziyor tozuyor kendi acebâ sokağı bulunca “Burada işte Üzeyir vardı?” neyse gösteriyorlar “vaktiyle Üzeyir vardı şöyleydi Peygamberdi şöyle geldi böyle gitti” neyse araştırıyor ve buluyor kapıyı çalınca oğlu çıkıyor bakıyor ki oğlu ooohhh bembeyaz olmuş “Ben Üzeyirim!” diyor “aaaaaa sen olamazsın” diye “dur bakalım dur bakalım sen nasıl Üzeyir'sin bu senin oğlun ya sen nasıl bir değişiklik hal olmamış!”
çarneçâr çarneçâr kendini isbat etmek için Tevratı ezberinden okumak üzere kabullendiler. Çünkü Cenâb-ı Rasûlullah’a gelinceye kadar Suhuf olsun Tevrat olsun İncil olsun Zebur olsun ne olursa olsun Rabbımızın göndermiş olduğu kitabları veya sahifaları denilen şey hafızasına alan kimse mutlaka Nebî olması lâzım. Enbiyâdan gayrı kimse hafızasına alamazdı.
Haah Onun için yâni Nübüvvetin esâsen mu’cizesinin bir tanesi bu hafızasına alabilmesi içindir. Amma dikkat edin ki ÜMMet-i MuhaMMedin hayr bereketine bakın ki Kur’ÂN bunların hepsini cem’ eden bir kitaptır. MaşALLAH vıcır vıcır çocuklarımız bile vıcır vıcır baştan alıyor sonuna kadar eletiyor. Bu Enbiyâların mu’cizeleri bize Kerâmen ve ihsânen Rasûlullahın Yüzü Hürmetine.. Haah bu bir acâyiblik değil midir hafızasına bakın başka bir kitabı ezberleyin bakayım ezberleyebiliyor musunuz. Yaa bu ALLAHın bir Lütfu Rasûlullahın Hayrat ve Berekâtıdır yâni Enbiyâ meselâ buyurduğu gibi “haaa ulemâi el ulemâ verasetül Enbiyâ” buyurduğu gibi vârislik bir durumumuz vardır onların ki mu’cizedir bizimki Kerem-i İlâhîyedir haah hülâsa Üzeyir sebebiyle böyle Üzeyir olduğunu görünce şu halde.: “Bu ALLAHın Yanındadır, ALLAHın Oğludur şimdiye kadar duruyor da haa bu işte bu ALLAH İndine almış şimdi göndermiş!” gibi.. “Değişen bir şeyi yok aynı sakar aynı yaş aynı şey yav yüz sene geçmiş değişmeyen bir şey ancak ve ancak Rabbısının Yanında, Babasının yanında oldu ise böyle olmuş haah bu sebeple!.”

Hazreti İsâ’ya gelince Hazreti İsâ’ya tabi meydana geldiği zaman tabi Yahudiler çok fırıldakçıdır biraz hasiddir aynı zamanda diğerlerini şey etmiyor tabi kendi dinlerini kendi şeylerini yürütmek için Hazreti İsâ da bir acâyib mu’cize sâhibidir yâni çok her harika şeylerine başvuruyor ve muvaffak oluyor ALLAH kendisine bir düstur vermiştir. Efendim ölüyü hemen ihyâ eder ALLAHın izniyle o benzeri tabi bunlar hasedlerinden dolayı dediler ki etrafında dizildiler.: “Yav böyle babasız bir çocuğun arkasına düşülür mü be bu Zâtın babasız olan bir evlad, şimdi bu ne yaparsa yapsın fakat arkasına düşülecek şahsiyet değildir!” diye bu şekilde bu hale getirdiler. Onun için fazla arkasında on iki veya on dört Havârisi vardır hülâsa üçsene Nübüvvetlik yapmıştır otuz sene daha otuz senede ref’ olunmuştur. Bundan sonra bu minvâl üzere bir bölümü Yahudi Fırkası tamamen kendine inanmadıklarından dolayı CeheNNemlik oldular dalalete düştüler bu sefer Hristiyan kısmı İsâ’nın sevdikleri ve İsâ’nın taraftarları olan kimseler arada Hazreti İsâ yok olunca Yahudiler de “öldürdük” diye iddia ediyorlar fakat öldürülmemiş ama bunlarda yâni Hristiyanlar da öldürüldüğüne razı olmuyorlar ve Efendim benzeri bir kimse ölmüş. Onun için onlar diyorlar ki.: “Asla öldüremezler o Rabbısının yâni Babasının yanına gitmiştir Rabbısı yanına almıştır!”
Haaa Hristiyanda İsâ aleyhisselâmın böyle gayb olması “Rabbısının Yanında Babasının Yanında güzel işler yapıyor işleri” bu her ikisi de her iki fırka delâlete girmiş oldu anlaşıldı mı?

Konuşan.: Şimdi Âlimlerin “Farz-ı Kifaye Farz-ı Ayn” diye cümleleri şey ediyor ya derecelendiriyor Rabbımız Nûr Sûresinde örtünün dediğine göre bu Farz-ı Kifaye olamaz öyle değil mi kesin örtünmesi lâzım üç beşi örtünse de diğerlerin üzerinden düşmez..

MSHekim.: Yâni örtünün dediği zamanda bunda yâni yüz açıklığı olması lâzım esâsen ama anlatıyoruz bak vaktiyle hanımlarda câriyelere benzer bir hali vardı, örtünmüyorlardı bak dikkat et şimdilik o zaman bu câhiliye Devri değil Rasûlullah’a yine Risâlet gelmiş devâm etmektedir fakat böyledirler böyle idiler ilk olarak öyle gelmiş öyle gidiyordu hanımlar câriyeler aynı sistemde gezerlerdi ancak namaza gelişlerinde karanlıkta ve benzer şeyler bazı münâfıklar vardı bu vakı’a Medine’dedir bazı münâfıklarda böyle el atar birşeyler yapar diyerekten bundan dolayı ALLAHu zü’l-CeLÂL buyurdu Habîbini uyardı kendin ve kızların veya mü’min âilelerine tembih et bakınız..

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
Yâ eyyuhen nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu’refne fe lâ yu’zeyn(yu’zeyne) ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen). Ey Nebî (Peygamber)! Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına (mü'min kadınlara) söyle, cilbablarına sarınsınlar (örtünsünler). Bu, onların (câriye olmadıklarının, hür ve iffetli kadın olduklarının) bilinmesi ve onlara eziyet edilmemesi için daha uygundur. Ve ALLAH, Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (Rahîm esmâsıyla tecellî eden)..

Yâni bilinsin eziyete düşmesinler bilinsinler bunlar sâhiblidir sâhibleri vardır hürdür, câriye değildir fark edilsin diyerekten emir vermiştir kendi zevceleri ve kızları ve diğer mü’min kadınları örtünsünler de diğerlerinden bir fark olunsun ki artık münâfıklar ki sâhibi vardır el uzatmasın yâni nahoş bir hale karşı olunmasın dileyekten emir bu gelişi de bu bundan dolayı artık örtülü olduğu zamanda tabi o zamanda el uzatırsa sâhibi de görürse felâkat olur değil mi ya!.
Onun için bundan sakınma oldu o zaman gayretkeşliktir aynı zamanda İslâm Diyârı Medine gibi bir yerde ama câriyeler açıktır câriyeler açıktır onların örtünmesi gibi herhangi bir şey yoktur çünkü câriye onlar gibi hür gibi kapatıp da halbuyse bunlar alım satım şeyine bağlı herşeyi görünecek ki kişi alacak olan câriyeyi herhangi bir işe kendine nasıl sebeple alacaksa alacak haa bu böyledir Hazreti Ömer bile bir câriye kapanmış hür bir âile gibi geldiğinde de hemen uyarır kabul etmez bu şekilde..

Konuşan.: Efendim Adil Bey diyor ki Kur’ÂNda var diye hepsi mi farz?. Kurban kesin diye var Şâfi Hazretleri Sünnet diyor. Hadi bakalım Ahmed Hamdi Akseki Merhum Kurban da kesilir diyerekten meâl etmiştir kurban kesilir değilde kurban da kesilir diyerekten..

MSHekim.: Bu emirler esâsen ….fesalli Rabbuke venhar haa ….. tabi tabi o şeysine göre alıp yâni …. Yönünden bunlar geliş kelimenin şeysine göre evet oldu mu Adil Bey!.
Yâni câriye arzu ederse câriye gibi gezsin arzu ederse hür hanım gibi gezsin ne ederse o zaman bu mevcud oldu mu yâni Medine’de bu hal mevcuddur câriye kapanamaz câriye sınıfı böyledir hür sâhibi vardır kendine bağlıdır hürdür başka kimseye artık bir şey haline çıkarmayı gerek duymuyora bu şekilde örtünür örtünür dünde söylediğim gibi her tarafı değil yüzü açıktır kadın erkek bu gibi fırıldak çevirmesinler çünkü böyle devirlerde o onun kıyafetine girer o onun meselâ mahkemeye gitse yüzü açmak bir şâhidlik yapacaksa mutlaka yüzü açacaktır bu böyle hüngünü mümkünü böyle bir şey yok oldu mu dinimiz çok vecizdir çok açıktır başka söyleyeceğiniz var mı?.

ALLAHu zü’l-CeLÂL bizleri salah etsin hidâyet versin şuur versin
ALLAHu zü’l-CeLÂL bizlere muin olsun tevfikatıyla refik eylesin
ALLAHÜMMe erinelhakka hakkan verzuknâ ittibâ’ahü ve erinel bâtıla bâtılan verzuknâ ictinâbehü ALLAHÜMMe vefıkne ima fihi hayrı ridae âmin
Subhâneke ALLAHÜMMe ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke la şerikeleke estağfiruke ve etubu ileyk
Subhâneke ALLAHÜMMe ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke la şerikeleke estağfiruke ve etubu ileyk
Subhâneke ALLAHÜMMe ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk

Fukaha bile meselâ Kâbe-yi Muazzama’yı tavâf ederken çok güzel yâni halkı fitneye eretecek dereceke çok güzel olursa bir yüzün e bir şey indirir ama yüzüne yapışmamak şartıyla uzak olması lâzım bu fitneye düşürmemek içni bu şekilde böyle peçe örtünmek için bu şekilde cevâz veriliyor doğrudan doğruya böyle ama normal böyle değil ise o zaman etrafında böyle fitne eletmeyecek halde ise mutlaka yüzü açık olacak ma’lum o zaman ma’lum şey olur yâni Yûsuf’un hanımı veya Yûsuf gibi şey olur..

Subhâneke ALLAHÜMMe ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk

"ALLAHÜMMe inni euzu bike min en üşrike bike şey’en ve ene a’lemu ve estağfiruke lima la a’lem. İnneke ente’l allamul guyub vel mü’minin
ALLAHÜMMe mağfirlene zünübenâ vesturna bi setrikel cemil esetelâ ya ALLAH
"Lâilâhe illâllahu adede kelimâtihî, lâilâhe illâllahu adede halkihî, lâilâhe illâllahu zinete Arşihî, lâilâhe illâllahu mil-e semâvâtihî, lâilâhe illâllahu misle zâlike me'ahû, vel hamdu LiLLaHi misle zâlike mea'hû. Lâ yuhsihi melâiketün velâ gayrûhu."
Eşledu enlâ ilâhe illALLAH ve eşhedu enne MuhaMMede’r- Rasûlullah fî küllî lemhatin ve nefesin adede mâ vesiahû ılmüllâh"
Şehadeten kâmileten tayyibeten bi devâmı mülkillah
“ALLAHÜMMe ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente hâlâktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ’dike mes’tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû’ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû’ü bizenbî fağfirlî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente” fağfirlenâ feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente
ALLAHÜMMe inna neselüki bikean salla aleyhi seyidine MuhaMMedin ve ala sâir enbiyeyi vel mürselim ve ali Mûsâir ecmâin ven ente taktirlenâ Mübâreken takdirna fimebâk âmin
Subhâne Rabbiyel alil alel vehhab
ElhamduLiLLaHi RABBu’l- Âlemîn
Biis savmı salâtı selâmı vesalâtı ala halkıhı ala seydine MuhaMMedin ve alihi ve sahbihi ecmâin
ALLAHÜMMe ya Habîbittevâbitubitü Aleyna ya hadiyen mehdiyen ihdina veya müstağfiri isna veya rahimun müsnu teknatucealna ve âmini ve entu ehlu hüve ve tukellibu bima nahnu evhad inneke ehli takvâ ve ehlul mağfireh
ALLAHÜMMe anil alel zikrike ve fikrike ve şükrike hüsnü ibâdetike ya ALLAH
ALLAHÜMMe Ya mukallibel kulûb! Sebbit kalbî kulubu 'alâ dînike ya ALLAH ."
ALLAHÜMMe ıslaha ÜMMeti seyyidina MuhaMMed
ALLAHÜMMe fericean ÜMMeti seydina MuhaMMed
ALLAHÜMMe erham ÜMMeti seyyidina MuhaMMedin rahmet’en ammeh..
ALLAHÜMMe Rabbenâ âtinâ fid'dünyâ haseneten ve fil'âhireti haseneten ve gınâ azâbennâr. ve edhilnel CeNNete meâl ebrâr.
Bicebihi seyyidina Mevlânâ MuhaMMedin il muhtar ve ali ashâbihi ve ahyar cezâulu ala seyyidina MuhaMMedin sallallahu teale aleyhi vesellem vefu ehu
ALLAHÜMMe bicadihine şefi ileyk âmine ya erhamerrahimin
Sübhane Rabbike Rabbil izzeti amma yasifun ve selâmün alel murselin vElhamdüLiLLaHi Rabbil âlemîn.
Rabbenâ takabbel bi hürmetin Fâtiha maassalâvât..
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4990
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: MUHAMMED SIDDIk HEKİM SIRR SOHBETLeRi

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

MUHAMMED SIDDIk HEKİM
Kaddesallahu sırrahu
=>SIRR SOHBETLeRi..

HAYy SIDDIKktan=>DÛRDÂNELER,
=>HAYy BABAdan=>YAZAN ELLER!.


Resim

20 NİSAN 1998.. ANTALYA Sohbeti.:

MSHekim.: kaseti yeni mi koydun hee.
EuzubillahimineŞeytanirracim
bismillâhirrahmânirrahim
Elhamdu lillâhillezî hedânâ li hâzâ ve mâ kunnâ li nehtediye lev lâ en hedânallâh(hedânallâhu), ALLAH tevkifi velâ .... min âlemîn aleyke tevekkeltü mü’min (DUÂyı tam anlayamadım iyi incelenmeli)
Hâl-i hazır geleli beli birkaç gündür burada devâm etmekteyiz fakat Türkiyenin halini ve bu halkın böyle inanç durumlarını ve böylece yanlış te’viller yanlış anlayışlar esâsen hiç hoş durumda değildir. Yâni fitne hevesleri vardır böyle fitne arzuları bazıları çıkarı için fitne olmasını dahi tasvib eder hoş görür aşırı dinci imiş veyahutta aşırı solcu imiş herhangisi birbiriyle zıtlaşma durumu. Birisi durup da ta birisi yaparken diğeri de durur mu? Yürüyüp giderken Türkiye gâyet sâkin olgun bir şekilde Aleyhiselâtı vesselâm’ın buyurduğu tam.. sadaka fimakal sallallahu aleyhi ve sellem el fitnetül nehimetil naimalllahu el kezâha.. “Fitne uyur uyandırana ALLAH lânet etsin!” ALLAHın lânetini nasıl kabul ederler acaba. Her kim olursa olsun aşırı dinci miymiş.. aşırı dinci fitneci olamaz esâsen.. diğerleri inançları sağlam olmayan kimseler olabilir onu bilemem ama aşırı dinci fitneye hiç sâhib olmaz. Çünkü Aleyhisselâtü vesselâm “Fitne yönünden uyandırana ALLAH lânet etsin!” ALLAHın lânetini nasıl kabul ederler veyahutta hoş görürler. O sebeble dinci esâsen ALLAHın Hüküm ve Kararlarını hoş görmek lâzım. ALLAHu zü’l-CeLÂL’in tamamen Kaza ve Kader İrade ve Meşiyetinin dışında hiçbir şey yapamaz. Kimse kimse kimse ALLAHu zü’l-CeLÂL’in Kaza ve Kader İrade ve Meşiyetinin dışında kimse bir şey yapamaz. Mutlaka bilmek lâzımdır ki her hareket ALLAHu zü’l-CeLÂL’in verdiği güç ve inayetiyledir. Onun için Şeytana Şeytanın keyfini ararken esâsen insan Rabbısının Halîkı olan ALLAHu zü’l-CeLÂL’in esâsen O’nun Rızasını aramak lâzım. Şeytanın işi kaydı kargaşalık çıkarmaktır. Zirâ şu hadisi dinleyin iyice kulak verin Cenâbı Resûlullah buyuruyor ki “lezevâlüd Dünyâ endALLAHi ağlemi min katlı mü’minin bil eyli hakkın” Bir mü’min fitne sebebiyle öldürüldüğü takdirde bir mü’min bir mü’min öldürüldüğü takdirde haksızca. ALLAH İndinde o kadar zül ki şu Dünyânın varlığı tamamen alt üst olsa zevâl olsa.. ALLAHu zü’l-CeLÂL bu kadar da yâni bir mü’minin katlinden daha ma’kul görür, daha iyi olur. ALLAH Nezdinde Dünyânın zevâlı alt üst tamamen yok olsa bir mü’minin kanına bedel görmüyor. Bir mü’min kanına bedel görmüyor adaletsiz haksız öldürüldü ise Dünyânın zevâlı hepsi yok olsa o kadar da kıymeti değeri yoktur. Basit görmeyelim o kadar da fitnenin çıkarıp da bu gibi hale düşürmenin inanın ki ALLAHu zü’l-CeLÂL celle celâlehu Subhâne ve TeALÂ bunu böyle buyurduğu gibi Rasûlullah Aleyhisselâtü vesselâm bir zillinin bırakın mü’min gayr-i müslim bir kimsenin haksız öldürüldüğü takdirde..
Müslümanlar tarafından öldürüldüğü takdirde avukata davacısı ben olurum Kıyamet Gününde ben on azaimim esasında onun davasına ben bakarım. Onun için bu Dünyâda RABBu’l- Âlemîndnir, Rabbu’l- müslümin değil her gelen hakkı vardır aynı bizim gibidir bilâkis bilâkis karşınızda da Yahudi de değil Nasrani de değil Putperest de değil kardeşim mü’min mü’min olan hepsi bir mü’min yâni bunlar. Bir fitne arbede çıkarmak ne çıkar bundan ne getirir ki zarardan gayrısı. Onun için Aleyhisselâtü vesselâm.: “elâ ukbirukû’m sizlere haber vereyim mi cihattan namazdan oruçtan herşeyden efdâl olan şeyi sizlere ma’lumat vereyim mi?.” “evet ya ya Rasûllah” esvatel babelbeyn arada salah getirin arada salah getirin fesad getirmeyiniz. Bundan efdâl? Bundan efdâlini soruyorlar. Her ne soruyorlarsa daha efdâli daha efdâli ee Rasûlullah bu kadar efdâl bulunduğuna göre demek ki fesad beyn ne demek acebâ fesad bir de fesad çıkarmakta bu nasıl bir şeyk cihattan her şeyden efdâl olan salah zâten belli li enne fesalül beyn huvel halika zirâ arada fesad çıkarmak bir traş makinasının böyle kılları böyle traş ettiği gibi beyazı siyahi seçemediği gibi fitne de fesad arada fesad çıkardığınız takdirde kimlerin kellesi gideceği belli olmaz, zâlim mazlum haklı haksız fitne bunu getirir.
Fitne öyle olur. İşte Şeyh Said’in şeyliği de batsın o misilli kimse işte böyle bir Şeyh olacağına hiç olmasın!. Evet işte bu misilli fitne sebebiyle bu kadar kimseler âileler ve çok kimseler asıldı gitti!. Esâsen biz daha şapka giyinmeden ben varım, esâsen Cumhuriyetin başlangıcında varım. Onun için hepsini biliyorum hepsini gördüm ve bu tahriş sebebiyle daha daha sıkıntıya girmeye sebeb oldu. Bir bölüm kalkıyor şeriat diyor bir bölüm kalkıyor ki hatta şeriattan başka bir şey!. Bu nerden doğuyor nerden doğuyor karşılıklı bu böyle olurken bu da öyle olur böyle şeyi hiç sakın kendi halinde sakim olarak böyle bir arbede çıkarmasa hiç kimse bir arbede çıkarmaz!. Tahriş yalandır ve hoş bir şey değildir! Çünkü Memlekette bir huzur bırakmaz öyle tahriş ki vallahi azîm Suudî’de ben nefret ettim nefret nefret ettim Suudînin durumuna!. Neden bize karşı o kadar propaganda yapılmış ki, inanın ki her girdiğim esnaftan bunu anlıyorum ve tembih ediyor insanın nasıl vicdanı tahammül eder, burada yaşamıştır, burası vatanıdır insan gayretkeş olması lâzım vatanına karşı!. Ben devletin güçlü şeyi olmasını arzuluyorum gittiğim yerde o nisbette kıymet ve değer olur meselâ bu seferde yâni Türkiye girdiğinde veya dine karşı olunmuş küfre doğru gidiliyor vs vs vs.. O kadar da canım sıkıldı!. Neticesi bir kaçtane böyle bayağı çekişme oldu siz Türkiyenin sorumlusu musunuz size ne biz burdaysak Suudînin senin Kralına Melikine hiç birisine karışıyor muyuz? Herkes kendi yönetiminden sorumlu size mi kalmış bu vakı’a ne olacaksa!. Siz Saddamın Saltasından Amerikanın koltuğuna girmiyor musunuz oradan onun şeysiyle bir güç almıyor musunuz onunla birbirleniyorsunuz sizinki oluyor da biz Efendim Yahudiyle ortaklaşmış diyerekten âdeta sanki Yahudi olmuş halbuysa Dünyâda ALLAHu zü’l-CeLÂL buyuruyor ki “veaid Dünyâ mestatatu min kuvvetin min rabali hayrı tufubine biacullahi aduvevekum” artık biliyorsunuz bugünkü silâh tekniktir silâh başka değil ha kılıçla ok değil Dünyânın tekniğine göre ya esâsen yetişmiş veya aynı karşı bu şekilde karşı koyabilecek daha güçlü olması lâzım! Rabbımız öyle emrediyor güçlü olursanız kuvvetli olursanız düşmanınızı korkutursunuz kolay kolay atılganlık yapamaz zirâ düşmanınıza karşı aynı güce sâhib ve daha üstün olduğunuz takdirde o zaman “tuhlifine bihi aduvallahi ve adivivekum” hem ALLAHın hem sizin düşmanınızı korkutasınız neyle korkutacaksınız silâh olur bugünkü tekniğe göre. Onun için bu zarurîdir. Kimden olursa olsun almak câizdir ama dini değil ahlâkı değil tekniğinden alırız, onlarla alış veriş yaparız. Dünyâ bu, Rabbu’l- müslümin değil ki RABBu’l- Âlemîn! Onlarda aynıdır yaşamaya hakları vardır. Onun için Mısır bile bizden daha evvel Yahudilerle anlaşma yaptı da o kadın vardı bir başbakan kendisine “sen benim oğlumsun” diyerekten enâssede bu şekilde söyledi bizden çok evvel maletti Yahudilerden biz böyle bir şey yapmadık biz birinin böyle oğlu olduk yahutta babası olduk diye bir şey yok biz teknik yönünden çünkü karşıda daha başka milletler bizim düşmanlarımız. yâni daha katmerli katmerli her taraftan düşman olmaktadır. yâni biz yaptığımız hoş olmuyor da onların yaptığı hoş mu? Suriye, Yunanistana sukut verdi de bu hoş oluyor da, biz Yahudi yaşaması oldu da yâni ötekisi niye hoş olsun ötekisi Amerikanın yâni tamamen sultası altında yaşamaktadır kendi bununla korunuyor bize ise uzaktan şöyledir böyledir. Haa inanın ki açıklıkla söylüyorum Suriyeye gelin geçin bakın hayat olarak nasil bir şey seneler evvel bir Suriyeyi gördük o sûreyenin güzelliği ALLAHın ni’metlerini gördük maalesef askerleri o kadar yoksul ki âdeta bizi soyuyor girişimizde ve çıkışımızda ne olursa isterse bir ciğara.. Haa o kadar insanlıktan çıkmış hâşârat gibi yâni böyle bu Hacıdır bu ALLAHın Misâfiridir şöyledir böyledir diye hiçbir şey yok soymaya çalışıyor. Öyledir âdeta put pereslik fotoğrafı karşıda hemen girdiğin her yerde dükkan mükkan hernerde olursa olsun karşısındadır. Yâni sanki güdüyorlar başlarında ben varım kabilinde neyse artık bunu bu kadar anlatayım fakat kaç gün buradayım. Mesele burada setri avretin baş açık olması farz tâbiri ile bu esâsen bu milletin ne kadar ilimsiz bilimsiz olduğunu ALLAHu zü’l-CeLâL bizleri selâh etsin! Yâni bir saç açılmıştır diye Efendim binlerce fitne çıkarıp da bu yönden birbirimizi telef edecek hiçbir değeri yoktur bu şekilde setreti avretin çıplaklığından çıkmak evet setreti avret bu da namazların şartlarından bir tanesi namazda ama başı açıklığı da böyle bir fazileti yok ki günah-ı sağair’dendir, günah-ı kebâirden değildir. Günah-ı sağir bu nerde acebâ diyorsunuz âyetlerle sırasıyla göstereyim bir tanesi nisa Sûresinde buyuruyor ki;

إِن تَجْتَنِبُواْ كَبَآئِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُم مُّدْخَلاً كَرِيمًا
“İn tectenibû kebâira mâ tunhevne anhu nukeffir ankum seyyiâtikum ve nudhılkum mudhalen kerîmâ (kerîmen).: Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisâ 4/31)

Siz sâdece bu günahı kebâirden ictinab ediniz ki maadesini keffâre her anda namaza girdiniz namazdan namaz arasında her namaz kılışınızda sağair kısmı yâni küçük günahlar seğair kısmı keffâredir. Bir namaz diğer namazlar arasında neler kılındı ise ALLAH için kalkar da abdest alır da namaz kılarsan bunlar keffâredir yok olur. Cumadan Cumaya kadar da haftalık keffâre olur. Ramazanda senenin keffâredir ve bunlar günah-ı segair İbnisSalah meşhur alameti İbnis salât fetavasinde soruyorlar “Efendim günah-ı segairden tövbe gerektiyor mu?” “Hayır gerekli ihtiyaç duymadan yapılan şeylerin karşısında keffâre olur iyi şeyleri küçük şeyleri günah-ı segairi giderir.” Diyor. Abdest alırsan damlayan su meselâ abdest aldığımızda yüzümüzden elimizden kollarımızdan ayaklarımızdan inen son damlalar esâsen kiri giderir. Onun için Ebu Hanifeye göre abdest aldıktan sonra siliniz çünkü kir tâbir ediyor üzerimizdeki olan hataları gidermek için. Onun için silmeyi emretmiştir ALLAH rahmet etsin. ALLAH razı olsun İmâmı Şâfi ise Kıyamet Günü kalktığımızda sizi biliyorum diyor Rasûlullah nasıl biliyorsun?” “Bu kadar şeyler arasında muhacceliynen eseri olur” diyor. “Hani bazı atlar vardır beyaz görünüyor veya ayakları beyaz görünüyor nasıl ki seçiliyorsa Ümmet-i MuhaMMedi ben seçerim” diyor. “neden? abdest eserindendir NÛRdur deyince; İmâmı Şâfi silmez neden ki NÛRdur NÛRdur diye..
Haah her ikisinden da ALLAH razı olsun.. Hülâsa burada Abdullah İbnimesud bizi sevindiren güvence veren sürei nisadaki olan bu âyeti celilede ve daha benzeri kaç tane bu şekilde evet buyurduğu gibi..

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا
“İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu. Ve men yuşrik billâhi fe kad dalle dalâlen baîdâ (baîdan).: Muhakkak ki Allah, kendisine şirk koşulmasını affetmez. Bunun dışındaki şeyleri ise, dilediği kimse için mağfiret eder. Ve kim Allah'a şirk koşarsa, o taktirde o, uzak bir dalâletle sapmıştır.” (Nisâ 4/116)


ALLAHu zü’l-CeLÂL şirk edendir gayrisi yâni şirk müstesna affetmez meadesini ALLAHu zü’l-CeLÂL affına hazırdır hiç dilediği tamamen affeder yâni şirk Haricî her şeyi affeder..

وَمَن يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّهَ يَجِدِ اللّهَ غَفُورًا رَّحِيمًا
“Ve men ya’me'l- sûen ev yazlim nefsehu summe yestagfirillâhe yecidillâhe gafûran rahîmâ (rahîmen).: Ve kim kötülük yapar veya nefsine zulmeder, sonra da Allah'tan mağfiret dilerse, Allah'ı mağfiret edici ve rahmet edici olarak bulur.” (Nisâ 4/110)

Şu işledi ameller yaramazlık yaptı da sonra arkasından tevbe istiğfar etti ALLAHu zü’l-CeLÂL hemen hazırdır affeder Abdullah İbni mesudun sûrei nisadabu şekilde açıkladığı bizi sevindiren budur diyor sûrei huda gelince

وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِّنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ
“Ve ekımis salâte tarafeyin nehâri ve zulefen mine'l- leyl (leyli), inne'l- hasenâti yuzhibnes seyyiât (seyyiâti), zâlike zikrâ li'z- zâkirîn (zâkirîne).: Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.” (Hûd 11/114)

Bunu na bu mesele burada da getiriliyor başka yerde de getiriliyor nebân ettemâl yâni temir yâni böyle hurmacıydı yâni hurma satan bir kimse Rasûlulullah Devresinde dahi olmasına rağmen birisi gelmiş bir kadın gelmiş kocası da cihattadır gelmiş hurma soruyorda o da diyor ki “içerde daha iyisi vardır arzu ederseniz bakarsınız”. İçeri girince niyetini bozuyor birçok yerlerinde biraz bir şeyler elliyor fakat sonunda kendisine uyarıyor diyor ki.: “sen kardeşine hıyanet ediyorsun böyle!” o zaman eli titriyor bu şekilde hemen bırakır. Bu minvâl üzere ve hatta başka bir âyete göre bir kimse de hurmalar arasında gezerken bir kadın açılmış suyun şeysinde felân görünce hemen hücum etmiş kendisiyle böyle yakınlık olmuş fakat son demde ALLAH korkusu gâlib gelmiş ve böylece bırakıp gelmiş geldiğin de tesadüfi Hazreti Sıddıkı görüyor hadiseyi anlatıyor “keşke hiç anlatmasan daha iyi olurdu çünkü hata cürüm anlatmazsan Rasûlullah diyor ki biz araştırıcı olmayız yâni casuslukta yapmayız araştırma da yapmayız artık beynehu beyneALLAH dilerse affedebilir amma hatalarınızı gelipte anlattığınız takdirde mutlaka o zaman gereken muameleyi yaparız. zinâ işlediyse o zaman işlem yapılacak anlattıktan sonra. ama gizli hiç anlatmazsanız beynehu beyneALLAH dilerse affeder dilerse şey eder!.
Haa hülâsa bu adam kendi kendini kurtarmak için Ebu Bekiri Sıddıka anlatırken Ebu Bekir der ki.: “hiç bunu söylemesen daha iyiydi yâni setretsen daha iyi.” fakat bunu yeterli görmüyor “varsa bir hatam işlemiş olduğum varsa yeter ki Rasûlullah Devresinde hiç olmazsa temiz olarak gideyim ne yapmak gerekiyorsa katl etmek mi dövmek mi ne yapacaksa yâni hüküm olsun” diye yâni gelecekten korkuyor gittikten sonra Hazreti Ömer geliyor aynı hadiseyi ona da anlatıyor Hazreti Ömer diyor ki.: “bunu hiç açmasaydın daha iyi ALLAH settardır setretsen daha iyi” yine devâm ediyor Rasûlullahın yanına gelir ve hadiseyi baştan başa anlatır. anlatınca Rasûlullah buyuruyor ki “sâhibi de gaibdir herhalde” diye “evet Rasûlullah!” gerçekten bu şevkatından gözyaşı geliyor üzüntüsü ne diyecek şimdi bunu işlemiş ne acaba ne işlem olacak nasıl bir karar verecek o anda bu âyeti celilede.. Ve ekımis salâte tarafeyin nehâri ve zulefen minel leyl(leyli), innel hasenâti yuzhibnes seyyiât(seyyiâti), zâlike zikrâ liz zâkirîn(zâkirîne) daimî namazınıza dikkatli olun gece gündüz ALLAH ile hâlishane TeALÂ bu gibi ibâdetinizi yaptığınız takdirde yâni biriken olan seyyiaları haseneye tebdil eder yâni yok eder inne hasenât yuzbines seyyiat hasene işlerken seyyiaları yok eder bu âyeti celile sonra meşhur eğer bir güzel olsa artık bunu tefsiri İbni Kesir bugün için dört beş sene tefsir yâni Hazine de baktı ondan sonra Efendim Ahkam-ı Kur’ÂN Kurtabiye 26 cilt ona baktık. Efendim Nesefî’ye baktık, Celâleyn’e baktık. Tefsiri İbnil kesire de baktık. Rûhu’l- Beyana da baktık yâni acebâ derseniz fakat ne çâre ki bir ilim vermiş bir kere ne diyelim ki Onun için günlerin ayların bugibi haller üzerine şeyler arbedeler çıkıyor çıkıpta kürsüde herhangi bir şekilde bu nahiyetinin neye yarar olduğunu anlatmıyor. Onun için hasene seyyiayı giderir her zaman ve burada da bir hadis vardır Aleyhisselâtü vesselâm “iktekullahe haysi ma künte vette bi seyyia hasenete tenhuhe ve halikunnase bi hulukukun hasen.. ALLAH korkusu sana gâlib gelsin üzerine ALLAH korkusu şöyle bir korku titresin ve seyyia işlemişsen öyle bir hasene getir ki bu seyyia yok etsin mahvetsin emir bu Rasûlullah Efendimizin hadisi bu âyeti de ALLAHu zü’l-CeLÂL bu hasene seyyiayı yok eder..

Haa işte günah-ı segair hiç tövbeye ihtiyaç duymadan bu gibi hallerde keffâredir. işte bu gibi kimse anlattığımız zaman yâni sâdece günah işlememiş maidesini Rasûlullah’a kendi söylüyor yâni gereken yaklaşmanın her yönüyle vâki’ oldu ancak bu cinâyete girmedi. haah işte demek ki işte bunu ALLAHu zü’l-CeLÂL setretmiş ve böylece tavsiye ettiği namaza tevbe istiğfara yönelsin tamamen bunlar yok olur.. haah o sebeble buna benzer artık çoktur ve Necmi Sûresinde;

الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ فَلَا تُزَكُّوا أَنفُسَكُمْ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَى
“Ellezîne yectenibûne kebâire’l- ismi ve’l- fevâhışe illâ’l- lemem (lememe), inne rabbeke vâsiu’l- magfireh(magfireti), huve a'lemu bikum iz enşeekum mine’l- ardı ve iz entum e cinnetun fî butûni ummehâtikum, fe lâ tuzekkû enfusekum, huve a'lemu bi menittekâ.: Onlar ki, küçük günahlar hariç, büyük günahlardan ve fuhuştan içtinap ederler (sakınırlar). Muhakkak ki Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir. O, sizi topraktan yaratmıştı. Ve siz, annelerinizin karnında cenin idiniz. Öyleyse nefslerinizi temize çıkarmayın (nefslerinizi tezkiye ettiğinizi iddia etmeyin). O (Allah), kimin takva sahibi olduğunu daha iyi bilendir.” (Necm 53/32)

yâni günah-ı kebâirden ve fahiş olan şeylerden ictinap ettikten sonra illâlemem dediğimiz zaman lemem hiçbir kulpunun dışında kalmaz diyor Aleyhisselâtü vesselâm. halkın beşer olarak bunları işler diyor çünkü melâike değil melâike mazlumdur fakat kul günah-ı kebâire işlemeyecek o ancak mazlum Nebî olur şimdiki günah-ı segair diyeceksiniz ki yâni demek ki işleyin diyorsun işleyin demiyoruz da fakat bundan kurtulamayız illel lemem diyor ALLAHu zü’l-CeLÂL büyük günah fahiş günah bunları sorumlu tutar illel lemem inne Rabbuke rasiyan mafirah Rabbın mağfireti çok geniştir diyor lemem kısmı muaftır. daimâ Rabbımız affı hazırdır lemem dediğimiz nedir acebâ Rasûlullah buyuruyor ki Âdemoğlu üzerine yazılmıştır göz zinâsı vardır kulak zinâsı vardır kulak zinâsı vardır el zinâsı vardır dudak zinâsı vardır valla bunlar hakiki zinânın öncülüğüdür amma zinâ işlendiği ya tasdik edecek ya tekzib edecek zinâ işlediği o zamanda günah-ı kebâir diğerleri öncüleri tamamen günah-ı segairdir.. haah bunlar o halde o cinâyete girmeden vazgeçerse tevbe hemen gitsin namaz kılsın halisane ve pişmanlık nedâmet duysun. çünkü el nedâmeti minel zemmi kurbetun zenbinden nedâmet pişmanlık duymak tevbe vettebiu minel zembike minezzembeleh nedâmet pişmanlık duyduğu takdirde yâni bu günah-ı segair gider.. bu şekilde ALLAHu zü’l-CeLÂL cella celâlehu amma diyeceksin ki günah-ı kebâir hangisidir? Sahabe-i Kiram tabiin tebâi tabiin ileri kademede olan zevâtlar ittifakla hangisi acebâ günah-ı kebâir, Kur’ÂNda geçerken arkasında =>tehdid vardır, azâb vardır, had vardır, lânet vardır, gazâb vardır. Bunlar günah-ı kebâir.. amma böyle bir şey arkasında yoksa günah-ı kebâir değil segairdir. bunlar segair ise =>namaz, pişmanlık, nedâmet, tövbe estağfirullah dedikçe bunlarda yok olur bu artık.. anlayın bu Kur’ÂN’ın her tarafından bu şekilde.. ALLAHu zü’l-CeLÂL bizlere yâni kullarına bu gibi tafsilât verip dururken “yok Efendim başı açılmışta” eee “farz olan bir şey karşı gelmiş o zaman küfürdür” yok öyle bir şey yok öyle bir şey yok öyle bir şey!.
Bu hale eletmeye hiç sebeb değil asla ama diyeceksiniz ki hata mı işleyelim başı açık anladık anladık setret güzel bir şeydir fakat bir doktor bir doktar bir kadın illa doktor olması için zarurî başını açacak çalıştıracak ve yetiştirecek şimdilik bir doktor âile doktoru olması lâzım değil midir, doğum ve benzeri şekilde yâni artık erkeklerin ellerinde mi kalsın. Peki “ben bu işi böyle yapamam ben böyle doktorluğa girmem” “neden” “başı açık çünkü oraya girerken başı açılıyor”
Peki başı açılınca günah-ı segairdendir fakat okumada yetişmedi hemşire doktor hepisi yetişmedi başı açmamak için okumadılar yetişmediler bu sefer kadınlarımız erkeklerin eline düşer böyle olur. peki hanımlar milletin erkeklerin elinde kalması mı hayırlı yoksa başı açıklığıyla doktor yetişmesi mi hayırlı düşünün bir kere düşünün bir kere düşünün! hemşire ebe ve benzeri idâreke aşıgan iki şer karşı karşıya gelince mutlaka bir tanesini yapmak sorumluluğundaysa ehvenî şer işlersin bu Kitabı Eşvah bi Nazari İbninecm meşhur Mısır ezheri ulamenân en âlim olan bir şahsiyettir.. Haah onun Kitabı Eşvahı meşhur bunda mevcuddur.

Hülâsa yâni günah-ı kebâir dediğimiz zaman arkasında ya CeheNNem tehdidi vardır veya lânet geliyor veya gazâb geliyor meselâ;

وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُّتَعَمِّدًا فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا
“Ve men yaktu’l- mu’minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadıballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâ (azîmen).: Ve kim, bir mü'mini taammüden (kastederek) öldürürse, o takdirde onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir ve Allah ona gazab etmiş ve ona lânet etmiştir. Ve (Allah), onun için “büyük azap” hazırlamıştır.” (Nisâ 4/93)
Bu şekilde gazâbı lâneti hepsi vaad ediliyor bir haksız bir mü’min öldürüldüğü takdirde o sebeble o sebeble mü’minin öldürülmesi o kadar basit değildir. hatta ki Hasanı Basri böyle aniden bir mü’mini öldürmek asla tevbesi kabul olmaz tevbeden de çıkarıyor. Amma İmâmı Şabi Amr bi şabi, Hasanı Basriye bu gibi hükmü duyarken kendisine birkimseyi gönderdi dedi ki git bakalım Hasanı Basriye bu yönden sor “eğer tevbesi yok” der ise şu âyeti celileyi okursun yâni alel küfre olan bir kimse dönüş yaparsa.. haa tevbesinin kabul olacağını Rabbımız bu âyeti celilede ilân etmiştir yok fıskı sebebiyle tevbesi kabul olunmayacaksa arkasında fâsıkın arkasında tevbe açıktır şu âyeti söylersin değil ise mü’min zâten her zaman ne kadar ne işlerle işlesin arkasında Rabbımız vaad ediyor ve kabul ediyor yâni hiç tevbenin kabul olunmayacak bir yönü yoktur hatta

لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ ثَالِثُ ثَلاَثَةٍ وَمَا مِنْ إِلَهٍ إِلاَّ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَإِن لَّمْ يَنتَهُواْ عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
أَفَلاَ يَتُوبُونَ إِلَى اللّهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“Lekad keferellezîne kâlû innallâhe sâlisu selâsetin ve mâ min ilâhin illâ ilâhun vâhid (vâhidun) ve in lem yentehû ammâ yekûlûne le yemessennellezîne keferû minhum azâbun elîm (elîmun). E fe lâ yetûbûne ilâllâhi ve yestagfirûneh (yestagfirûnehu) vallâhu gafûrun rahîm (rahîmun).: Andolsun ki, "Allah üçün, üçüncüsüdür (üç ilâh'tan biridir)." diyenler kâfir olmuşlardır. Ve tek bir ilâhdan başka bir ilâh yoktur. Ve eğer bu söyledikleri sözlerden vazgeçmezlerse, onlardan (bu sözlerinde ısrar edip) kâfir olanlara, mutlaka “elîm azap” dokunacaktır.
Hâlâ, Allah'a tövbe edip, O'ndan mağfiret dilemiyorlar mı? Ve Allah Gafur'dur, Rahîm'dir.” (Mâide 5/73-74)

ALLAH.. yâni ilâh üçlü diyen kimseleri bunları uyarıyor. bu hal karşısında kimseye yarar getirmez. bundan dönüpte tevbe-i istiğfar ederse imân bu lafızlardan vazgeçerseniz yine tevbesini kabul eder. ale’l- küfür olmasına rağmen tevbe edilmeyecek kabullenmeyecek olan bazı bir tevbe var ki bazı bir tevbe var ki Cenâb-ı Rasûlullah’a sebd etmek ALLAHa sebd etmekten çok daha zor ALLAHa sebd etmek ALLAH Azîzdir Âlimdir şimdi bunun sebd etmesine noksanlık vermez hâşâ.. ama Beşeriyetine Rasûlullahın dokunursa kendisine ağır gelir onun bazı Rasûlullah’a sebd eden kimsenin tevbesi kabul olmaz. Haah hatta ale’l- küfre gider. fakat ale’l- küfre gitmez yâni gerçekten tevbesi de ancak ve ancak tevbesi kabul olunurda ama katli câizdir. fakat ale’l- küfre gitmez tevbesi geçerlidir. fakat bu cürümünden dolayı sanki bir yâni zinâ yapılırda recm var ya veyahutta celd varya aynı Rasûlullah’a sebd etmeyi o seviyede. Onun için onun katline cevâz veriliyor. hülâsa küllî Nebîyyine keferu yenteuhu fehulehum o ale’l- küfre olan kimselere dahi söyle bu şeyden vazgeçerler de tevbe istiğfar ederlerse Rabbımız yine tevbeleri kabul eder. ale’l- küfre olmasına rağmen tevbesi olur da yâni aniden bir mü’min öldürülmüşse tevbesi olunmaz mı? Hasanı Basri bunu duyunca “sen nerden buldun bunları kendinden mi? “yoo” “yalan söyleme o seviyede kimse değilsin kim söyledi ise onu söyle” âmili Şabi ooo âmili Şabi valla hüküm verdi mi durdurursa kaldırır kaldırırsa otutturur yâni bu şekilde Hasanı Basri söylüyor yâni haklı görmüş.. haah Onun için kardaşlarımız fitne yönünü pek tasvib edilmez. Memleketimiz şöyle sükûnetle ALLAHu zü’l-CeLÂL’e şükürler olsun bir Belde’de geçenlerde de anlatmıştım bir Belde’de Dâru’l- Harb ama kendi çıkarımız için Beldeyi Dâru’l- Harb koyuyorlar ve kendileri fâiz ribâ ne vesâyet buldulurursa yerinde hemen sömürmeye heveslidirler. Bu şekilde kandılar yâni keennehu sanki bunlar sistemde imiş gibi o herşeynen ne yaparsa olacakmış Dâru’l- Harb buna Dâru’l- Harb denecek hiçbir yönü yoktur! ALLAHu zü’l-CeLÂL’e şükürler olsun namazımız mevcud yâni insan bir Belde’de yâni İslâm esâsen “el İslâmenh teşede “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!”e MuhaMMede’r- Rasûlullah ve tukimesselâh ve tutinezzekât sÜMMe ramazanı dahucel beyt instatetani sebilâ” yâni bu haccel beyti ediyorsun ramazanı tutuyorsun, zekât mukayyer kendi çapında çıkarıyorsun, namaz kılıyorsun, herhangi bir şeyden İslâm Diyârı olmayıp da ne yâni binlerce câmiden ezân okunuyor Müezzini İmâmı olup dururken Dâru’l- Harb olup da ne neresinde!?.
Ama bakın şu enterasan bir şeyler iyice dinleyin de anlatayım şimdi biz orada Hicazda.. bir câmia “hadis câmiasını” getirdik “kenzul ummal” bir Mübârek zât yâni 46624 hadis vardır bu câmiada. Hatta iki hadis tekrarlanmıyor tekrarlanan hadisleri sukut etmiş belki 60 yetmiş bin hadis olacak fakat aynı kelimesi kelimesine hiç fazlalık olmayan hadisleri durdurmuş. Haa o iki hadis kimden râvisi kim ise en akdemi olanı tercih etmiştir yazmıştır onu durdurmuşu kitabına almamış zâten başka kitablarda mevcud gâye daha şöyle toplu halde insan yâni okuduğu hadisi başka yerde karşına çıkmayacak. bu Mübârek Zât ismi Alaaddin ismine hayranım Babasının ismi de Hüsameddin onunda ismine hayranız, ALLAHın bir lütfudur Şeyhimiz ve Pîrimizin İsimleri bu Zâtta mevcud ve ismi de esâsen Hindden esâsen aslı Hind Alaaddin Hindî o şekilde Ebu Hüsameddin bu Mübârek zât hadis üzerine o kadar acâyib maharati var ki o kadar olsun ve Abdullaha Bişevâni Hazretleri dokuzyüz senelerinde Mekkeye gitmiş ve Mekkede Şevbani o kadar âlim olmasına rağmen dört mezhebe havi hadis üzerinde fıkıh olsun herşey mükemmel Mısırda meşhur Şeyh Abdullah Bişevbani meşhur Kutbul RABBanî diye tâbir ederler.
haah bu Mübârek Zât diyor ki Mekkeye gittimde o devrelerde bu Mübâreki gördüm ve bu Mübârek Zât öyle bir öyle deha o kadar Mısırda her yerde gezmeme rağmen bu gibi böyle bir şahsiyet hiç emsâli görmedim diyor. hiç emsâli görmedim neden o zaman bile halktan iyice caymış Cumadan gayrısı hiç dışarıya çıkmıyor sâdece Cuma Günü mecburdur çıkıyor o da safların uçlarında böyle kimse görmeden çıkar Cumasını kılar gider evine. Evine gittim diyor birkaç tane orada kimisi tasavvusu kimisi hadis kimisi tefsir olsun çeşit çeşit yerlerinde tahsil yanında geniştiriyor okutuyor vs vs.. bunlarla meşgul vaktini böyle devâm ediyor. neticesi birgün diye bana bir gümüşten bir para verdi gümüş olarak Efendim şey olmasın diye Abdulvehab o ki ihtiyacın olur kabul buyurun diyor hakikaten diyor çok kadim durumum vardı diyor o almış olduğum ne ise dirhem ne ise ALLAHa şükürler olsun bundan bayağı sadaka etmeye başladım diyor bana yettiği gibi etrafıma da tasadduk etmeye başladım onun hayrat bereketini gördüm diyor bu kimse şimdi anlatacağım enterasan şu bu adamcağız Hind Padışahı çok bunu severdi saygı duyardı böyle görünce adam Hindistana gitti dâvet etti Hindistana gitti gâye Hindistanda bir şeriat kurmak için hevesi vardır. çok güçlü çok ma’lumat sâhibi Sultan da kendisine destur verdi ne yapabilirsen ne emredersen imkan yâni hükmün dışından çıkmayız. bu şekilde ahd-u misâk alıyor başlıyor ona göre kimseler tâyin ediyor. fakat nerede nerede o Mübârek istesin fakat yürümüyor ki bir miktar devâm etti az kaldı hemen arbedeye kopacak baktı ki olmayacak bıraktı ise döndü nedir işler biliyor musunuz? “ah padışahım şu nead hoştur güzeldir Rasûlullahın tezi yasasıdır amma Rasûlullahın etrafında adamlar yok ki kime işleteceğiz?” diyor bakın dinleyin ya dokuzuncu asır bu bak kime anlat bakalım diyor.. Suudî bile şeriat tâbir ederken çoğu mevcud olan kimselerden isterse Burmalı olsun isterse turmalı olsun isterse Pakistan olsun isterse Türkler olsun umumiyetle yâni Suudîlerin keffâretiyle dönüyor aldıkları parayı yüzde şu kadarını kendilerine haraç veriyor..
Haah Hacı Süleyman ALLAH selâmet versin bir garson sen yanına alıp çalıştırmak için bir ikâmetgah almak için 750 bin riyâl vermiş bir yetmemiş de 750 daha vermiş haa yediyüz elli değil yedibinbeşyüz riyâl vermiş yetmemiş de ortağından da yedibinbeşyüz almış onbeşbin riyâl alınıyor ya bir ikâmetgah almak için.. o da bir ikâmetgah garson çalışacak şeriat böyle mi olur?. Senin yanında çalışacak Türkiyeden gelenleri zavallı keyflerine göre dönüp dolaştırıyorlar hiçbir kimse hadi bakalım haraç verin çalışıyorsunuz işlediğiniz şu kadar bakalım devlete verin var mı öyle bir şey!. yâni düşünün şeriatçıymış maşALLAH milleti angarya etmiş böyle haraç alıyor.. haah haraç alıyor yüzdelik bu kadar şartı bu. Onun için bu işte bu Mübârek Hindular öyle diyor.: “Ama Efendim Şeriat hoştur Rasûlullahın Nizamnâmesidir velâkin hani o Ashab ki o Adamlar yok ki hatta bu işi devâm ettirebilelim?”.
Bakmış ki olacak değil Mübârek oradan koptu ise gelmiş Mekkeye artık hiç sokağa çıkmıyordu heç. halk arasında görünmüyordu sâdece Cuma Günü çıkıp hemen namazı yapar ve geri girerdi yâni inanın ki bu anda ben siz olmazsanız yâni ben hiç çıkmam yâni ne hevâsından ne bilmem huzur içinde şöyle vaktimi geçiririm olmaz ya nerde kaldınız dersiniz!.
Rabbımız bizleri selâh etsin yâni hakkı hakk bilip hakka tabi olanlardan bâtılı da bâtıl bilip bâtıldan ictinâb edenlerden kullarından eylesin!. Biz hoş değiliz esâsen bugün artık Türkiye diğer Devletlere nazaran çok iyi!. Bugün Libya dediğimiz zaman senelerce bir Hacı göndermiyor hiç bir Libyalı orada hacda görmedim evvelî çok debdebeli Sulusî ALLAH rahmet eylesin Melik Hasan ve benzeri tabi gelirlerdi. orada bir hatta Mina’da en fevkalade garib gurabaya gelip de yemek yediren onlardı.. Libya Libya şeysi onlar Mina’da şey yaparlardı. bayağı geniş bir yer millet fâkir fukara gider yerdi, kurbanlar kesilirdi muazzam sebili idi. o şekilde şimdi ise Libya bir tane gelmiyor bir tanesi yok göndermiyor! “Niye gideceksiniz orada Amerikan uşaklarını Arafatta gezerken görmek mi istiyorsunuz!”
Haaa bu bu Libya bu din adamı dinin simsarıymış göye din işler yapacakmış Suudî senelerce kalsa hiçbir kimseye vatandaşlık vermiyor!.
Onbeş dakika var da.. MaşALLAH bugün salâvâtla hatim..
Onun için orada hiçbir şeyle vatandaşlık hakkı hiç tanımaz hesabına gelmiyor umumiyetle hizmetçidir umumiyetle çalışan senelere yirmi otuz senelik daha hâlâ vatandaşlık şeysi yoktur ikâmetgahı vardı o da kefilin şeysiyle çok hal bu Rabbımız celle celâlehu subhâne ve TeALÂ bizi Şeytana uydurmasın ale’l- hakk ne ise müyesser ve muafak eylesin!. tabi bu günümüzde fitneler hakkında İbni Kesirin kitabu’l- bidaya yâni kibabu’l- fiten iki cilt bir tanesi böyle Rasûlullahtan başlangıç olan sıbkın cemel vakası sıbbın vakası derken yâni tamamen kıyamete kadar olan sırasıyla fitneleri anlatmıştır geçmiş veya gelecek ve âlemetü’l- kıyamete kadar tamamen anlatmıştır. Nefhetü’l- sûra kadar bir cildi de nefhetü’l- sûrdan sonuna kadar CeNNet ve CeheNNem her birisi artık huludul bile mevt huludul bile mevt ölmemek sizin daimâ CeheNNemlik veya ölmemeksizin daimî CeNNetlik deyinceye kadar bu şekilde fiten yönünden Yusufun Nebhanî bin sayfalık hem bu gibi şeylerle alâkalı anlatır..
Onun için fitne esâsen çoğalacak yâni fitne daimî gittikçe daha daha fazlalaşır. ALLAHu zü’l-CeLÂL bizim Memleketimizi vatanımızı bu gibi şeylerden korusun muhafaza etsin!.
Eee yâni böyle bir bardakla bilmem şeyle boğdurur bir şey derler entebiçten tabi tahriş yâni tahriş iyi bir şey değil tahriş giderler meselâ bir heykel kırarlar kaç tane heykel yapılır valla hiç akıllı değil böyle bir şey fikirdede yoktur bazı meselâ geçerken gelirken bir tane vardı ALLAH rahmet eylesin.: “ben buna baktım mı ben diyor şöyle oluyorum!” “valla ben hiç bir şey olmuyorum yâni isterse her tarafa dikseler hiç fark etmez!” Eee etmişler adamcağız ben üzülürüm hem güneşte kalıyor hem yağmur yağıyor hem ama yapmışlar yâni bundan ne olacak bu öyle arbede çekecek kalkıpta birine yumruklamaya bir şey mi var varıpta sen ona tapacak mısın?. Bu İslâm Diyârındayız ALLAH Aşkına yapmış yapmışlar yâni ne yapalım millet hani görsün vaktiyle yol açmış hakikaten çalışmış bugün meselâ Meşâyihlerimiz ALLAHa şükürler olsun Kazîm Karabekir Paşa onun şeysi altında Kuva-yi Milliyete idâme kişi hazin on tane evlere girmişler o sâyede ALLAHu zü’l-CeLÂL yâni esâsen Siirt’e gelmek için beş altı saatlik bir devre kalmış Bitlisi istıla etmişlerdi bir hicrete hazırlanıyor Iraka gitsen İngiliz var Suriyeye gitsen Fransız var bu tarafta Rus var nere gideceksin ki Şeyh Şahabeddin Mübârek ALLAH rahmet etsin oğlu Azîz asla kimse bir yere gidemez şimdi cihad bu anda cihad Farz-ı Kifaye değilde Farz-ı Ayndır ondan sonra bir millet ayaklandı. Mübârek her terafı eşkiya meşkiya yok hepsi onun hükmü altına girdiler!. Ve böylece gittiler elhamduLiLLaHi TeALÂ Ermenileri vs tamamen yani Bitlisten çıkarıncaya kadar hiç soluk vermediler böyle arkalarından koştular Bitlisten çıktıktan sonra Mübârekler tabi bir dinlenmek istediler Şeyh Şahabettin Hazretleri miralayı kuva-yi milliyede Şeyh Şerafettin bin başı Şeyhimiz yüz başı haa maşALLAH ondan sonra Efendim Bitlisten Ermenileri yok ettiler çıkardılar. Ama Bitlis öyle bir yer ki yâni Bitlis kaya dağlık iki dağın içerisinde Çarşı Mahallesi iki dağ arasında ve ortada bir su geçiyor ve birbirinden aşmak için kaç tane köprü var çarşıda pazarda ve böyle üst üste bir tarafında câmi senin önünde avlusu olur sende çıkarsan öyle tabi onlarda rahat edelim diye o gece yattılar Mübârek Şeyhimiz bizâtihi hiç tarih değil bizâtihi dinlediğim şey dinledik o gece sabahleyin kalktık Sabah Namazını kıldık cemâatle Şeyh Sâdettin yapmış namaz bittikten sonra güneşe kadar eletti güneş doğduktan sonra atını hazırlandılar bindiler bir yerden bir yere Arap Köprüsü vardır en büyük köprü o köprüden geçerken bir yaylım ateşine tutuldu altındaki at düştü kendisi de şey oldu biraz göz önünde bayağı dururuken şimdi hedef arkasında olmak mecburiyetinde bizde gideceğiz velhasılı darmadağın olduk zaman geldi zaman gitti hepimiz tabi üzüntülüyüz çünkü baş esâsen başımız olan Abileri hem manevî sorumlu hem askeri kumanda yönünde onun şeyindedir biz bunu düşünürken Mübârek tabi öyle anlatmıyor artık günün birisinde iki kişi geldiler ellerinde Şeyh Sâdettin Abinin cübbesi vardır acebâ nedir bu açtım baktım diyor aksamında hiçbir delik yok amma dışında bayağı kalbur gibi artık ne olmuş!.
Haa anlayın ki ashâbına girmeyince vücuduna girmemiştir bak acebâ bak bunu vermiş kimselere kuva-yi manevîye bozulmamış. ister kuva-yi milliye ister benim kardeşlerim nerede bulursanız gösterin cübbe yeter cübbeye baktıkları zaman ashâbına girmeyen mermi vücuduna girer mi? işte bu minvâl üzere çalıştılar ve oldular..
Onun için ALLAHa şükür neyse bir müstakil olarak yâni Devlet İslâm Âlemi’nin tamamı İslâm Âleminin tamamı tek Türkiye İstiklal Harbi tek hatta Muhammed Emîn, Muhammed Emîn bu Kozan Şeyhi kendisini ordudan istediler Suriyeden istediler Libyadan istediler vs.. Çünkü o muhitlerden gelmiş Sahra-yı Kebir Büyük Sahra çokta hatralı bir yiğitmiş hatta Kemâl Paşa da görmüşler anlaşma görmüşler şeyleri vardır neyse yâni bu kimseler de çok devletler istediler “valla sizde evet arzuluyorum amma siz Müstakil Devlet değilsiniz Suriye durumundasınız ancak Türkiye beni kaldı” diyor ve böylece Türkiyeye geldi yâni bu ALLAHın ni’metini hiç olmazsa görmek lâzım anlamak lâzım bu Memleketi şey haline getirmeye hiç hakkımız yok. yâni bir Müslüman dediğimiz zaman Rasûlullah Aleyhisselâtü vesselâm gelirler deler ki Rasûlullah bazı kimseler var ki bunlar enâniyet yani bunları öldürelim çok nahoş halleri vardır viş koş vardır ne yapıyorlar işte şu halleri vardır bu halleri vardır “Lâ İlâhe İllâ ALLAH MuhaMMede’r- Rasûlullah” diyorlar mı eee diyorlar Rasûlullah “ben bununla emrolundum bununla emrolundum bunu söylediği zamanda kanı haramdır “Lâ İlâhe İllâ ALLAH MuhaMMede’r- Rasûlullah” diyen kimse katli haramdır ötekisi ALLAH ile arasında kalan bir şeydir”
Onun için “unitu el ukatede nase hatta eşhedu enlâ ilâhe illALLAH ve inni Rasûlullah fe iza kaluha asa miminu dinehum ma’lum bi hakkı hesabı ma’lumen bi hakk” TeALÂ ben öyle emrolundum ki o mukatele etmeye emrolundum ancak “Lâ İlâhe İllâ ALLAH MuhaMMede’r- Rasûlullah” deyince o zaman benim işim bitti haa hesabı artık ALLAHtır İslâm Hukukuna girdiği zamanda İslâm Hukukuna uyarak yaptığı herhangi icra cürüm şey muamele görür amma katli asla câiz değildir. Onun için la yahilu demu il müslimi illa bi ihla hâlâs bir Müslümanın kanı üç sebeble katline cevâz verilir la yahilu demu il müslümün illi bi ihla hâlâs.. bir Müslüman kanı hiçbir zaman helâl olamaz ama üç sebeble el katli min katli bir kimseyi aniden öldürdü ise onun katli câiz o kıtaldır. evet ikincisi ve senubu zani zinâ adet hükmünde yâni ihtiyarlamasına rağmen halen terk etmiyor demek ki bu hastalıktır ee bu artık kendine veya recmine cevâz vardır. öteki terku dinibu farakatül cenâat artık bu dinini mukafarat etmiş mürtedliğe dönmüştür mürtedliğe dönmüştür bu kimseye üç gün müddet verirsin Hazreti Ömer radiyallahu and Ebu Mûsâ Eşarî yemînden geldiğinde ne var ne yok ya Emiri’l- Mü’minin bir kimse irtidada girdi de öldürdük ee hiç mühlet verdiniz mi üç günlük hayır her günde ekmek verirde şöyle bir uyarı yaptınız mı hayır ALLAHım ben bu gibi öldürmekten beriyim” diyor “ben böyle söylemedim” diyor üç gün müddet vereceksiniz kendisini uyaracaksınız anlatacaksınız öldürürsem senin mirasın evlâdına babana gitmez Beytü’l- Maldır babasından dedesinden de mirasta yemez tamamen ve aynı zamanda usul tekvin diye de bir şey yok yâni böyle bir çukur açılır ve böyle köpek gibi atılır hali bu işte bu minvâl üzere bu şekilde mürted olan kimse bu gibi..
başka şekilde hiçbir zaman bir mü’minin katline cevâz verilmez asla “Lâ İlâhe İllâ ALLAH MuhaMMede’r- Rasûlullah” diyen kimse Rabbımız bizleri ale’l- hak ne ise müyesser ve muvafak eylesin âmin arkadaşlarımız ne anlatalım ki işte biraz ilmi araştırma lâzım lâzım hemen böyle yâni akıl ve mantıkla karar vermemek lâzım dinimiz akıl ve mantık dini değil dinimiz mesned dinidir mesned mesned âyet ve hadise dayandırılır işte böyle olur hiç yâni bu erkendir geçtir Efendim vakti geçmiştir öyle bir şey yoktur dinimiz mesned ve arandığı zaman her yerde taze taze taze akıl ve mantık olacak olursa aklımız eskimştir mantığımız hiçbir zaman uymaz birbirine ALLAHu zü’l-CeLÂL bizleri salah etsin hidâyet etsin şuur versin!

ALLAHu zü’l-CeLÂL bizlere muin olsun tevfikatıyla refik eylesin
ALLAHÜMMe erinelhakka hakkan verzuknâ ittibâ’ahü ve erinel bâtıla bâtılan verzuknâ ictinâbehü Rabbımız cümlemize imânı kâmil ve hüsni hatimeler nâsib etsin âmin..
Subhâneke ALLAHÜMMe ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke la şerikeleke estağfiruke ve etubu ileyk,
Subhâneke ALLAHÜMMe ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke la şerikeleke estağfiruke ve etubu ileyk,
Subhâneke ALLAHÜMMe ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ala seydine MuhaMMedin ve ala alihi ve sahbihi ehl’i- beytihi,
ALLAHÜMMe salli ve sellim ve barik ve tahmed’e hammen ala seydina ve Mevlânâ MuhaMMedin abdike ve neyyike ve resûlike Nebîyyi’l- ÜMMiyi ala seyidina MuhaMMedin ezvacu ÜMMeti mü’minin ve zürriyetihi ve ehl’i- beytihi ve ashâbiki kemâ salleyte verhamte ala seydina İbrahîme ve ala ali seydina İbrahîme fil ardı inneke hamidun mecid ve kemâ lekum şanı şerefi ve kemâlik ve iza keanhu kemâ ve tuhibbi ve terda ebede bi adedi ma’lumatike ve zâtihi kelimatike ve anu nefsike ve ziynete Arşihi efdelâ salâte ve hüsne havatime fi ma zekerâke ve zekâre zakirun ve külle ma Rabbene zikrike ve zikri gafulune inteslimune kesira kesiren kezâlik ve ala cemînen ve Enbiyâyı mürselim ve ala melâiketikel kiram ve ala saadatine ve ala şuhedâi sâlihin ve alayne mamul mü’min ve mü’minatı ve müslim ve müslimatı erbain âmin subhâne Rabbiyel alel alel vehhab..
Elhamdu lillâhillezî hedânâ li hâzâ ve mâ kunnâ li nehtediye levlâ en hedânallâh sadakALLAHul azîm vemedekâ Rasûluhul emîn ve nahnu ala mekâla Rabbenâ halikına ve razıkına Mevlânâ bine şaine şakirinine ve nahnu bi kalbi selim ALLAHÜMMe Rabbenâ Rabbenâ tagabelna hatmil Kur’ÂN ve tecâvüze enne mekâ fihi tılafeti vehatayı ünsiye ev tâhiri kelimetihi an hudiye ev bi harfi ziyâdeyi noksan ev te’vili ala rahima enzeltehu eğraybii en tekfu ev taciine ente tılaveti ev keseri ev zevât zeybi hisab fetekâbbel minna alel tememmi vel kemâmi muazzemi min küllî burhan mağfirlenâ yâ RABBî seyyidina vel âhiri ya Mevlânâ rezukne fed he kurra hu medye hakkı melâ hu daimen kalbihel hisap veheblenâ bihil hayrı saadete bi müşahete vel emel velâ taktim ve şerri şerafeti ved dalalatı ved turyan ve Nebînâ kablel menâyeti niğmel gaflete vel keseran ve âmina azabin kablu min sâlimun kerimu ve mekine ve diden ve..

Selâmun aleykum Dayı,
sohbetin 1.1538 inde kaldım buradaki DUÂları anlayamıyorum bir çok kez döndüğümde dahi çekemedim sohbet 011836 da bitiyor buraya kadar çekebildim. Selâm ve DUÂ ile..
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön