CuMâ CeM'im-İZ
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
AŞKkın=>ATEŞ DERVİŞi-yim,
ÇİLLEsiz AŞKk ÇÖLüM DEĞiL!.
EZEL-EBED->HAYy KİŞi-yim,
SORun-sonUÇ=>ÖLüM DEĞiL!.
HAKk ÂŞIKk MEYDÂN ERi-dir,
AŞKk =>ÇİLLEnin SEFERi-dir,
=>AKCİĞERde->CUMÂ CEM’i,
İMÂM->DOKTOR NEŞTERi-dir!.
ZEVK 10.948
=>SIFIR’dan=>SONSUZa UÇAN=->SIRR-ı SIRF’a GERi DÖNEN,
=>İNSÂN AKLı=>ÇOKk ÇÂREsiz=->AKCİĞERin KAN GÖLÜ’nde!.
=>HeR HÜCRE=>HAYAt DERDİnde=>ÇABAsın YAŞAMa YÖNEN,
VAR GÜCÜnLe AL!-VER! NEFEs->HeR ÇİLLE ÇİLLE ÇÖLÜ’nde!.
11.ekim.2024.. 10:37
brsbrsm..medicanahastanemizzz..
DüN Gİtti!. GELmedi YARıN,
BİZ HeP->“Şu ÂN”ı YAŞARıZ!.
NEFES>ADıM>“Şu ÂN”LaRıN,
=>ÖMüR ÇÖLü-müz AŞARıZ!.
YiNE SOYUNdu =>İHVÂNİ’m,
AŞKk KEFENİn->KUŞANıYOR!.
SAN ki OYUNdu=>İHVÂNİ’m,
=>ÂN KADERi=>YAŞANıYOR!.
YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.
ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...
ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâMet
İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet-CEM’ et CUMÂmıza İnşâe ALLAH!..
M.M.M. MuhaBBetLerimLe...
KUL İHVÂNİm..
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
===>GÜNEŞLe<==>IŞIğI GiBi,
BİZ BİR-İZ->YAŞA!mak SEVgi,
ET-TıRNAk GiBi==>RABBımız,
SEVEN<->SEViLEN=>SEVGİLi!.
SENin SANma==>CÂN EMÂNEt,
KÜLLî ŞEYy==>MEKÂN EMÂNEt,
=>HeR İNSÂN=>ALLAHın NÛRu,
AL!<>VER NEFEs->ÂN EMÂNEt!.
ZEVK 10.957
CÂN<=>CÂNÂN=>CENNEt BAHÇEsi=->YEDi MEVSiM GÜL-ÇİÇEKkte,
====>TEKMİL-i TEVHiD TERASı====>CUMÂ CEM’i=->TEKe TEKkte,
===>LÂ=>İLÂHe=>İLLâ=>HUu,
BİZ BİR-İZ DOSt SIRR-ı NAHNu,
HeR YeR HeR ÂN HeR HÂLde HAYy>HeR NEFEste TEKk GERÇEKkte!.
18.ekimL.2024.. 12:54
brsbrsm..tktktrstekkemizdeTEYcumâcem’imizzzz..
İHVÂNİm->GAFLEtten SAKıN,
HAKkı HAYR Etmek ÇABAmız!.
ŞAHDAMARımızdan da YAKıN,
RABBu’L-ÂLeM=>AKRABAmız!.
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
“Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min habli’l- verîdi.: Ve andolsun ki insanı BİZ yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve BİZ =>O’na şah damarından daha yakınız./AKRABız.” (Kâf 50/16)
ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...
ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâMet
İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet-CEM’ et CUMÂmıza İnşâe ALLAH!..
M.M.M. MuhaBBetLerimLe...
KUL İHVÂNİm..
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
BURSAmda=>EZÂN SESi VaR,
CEMMü’L- CUMÂ NEFESi VaR,
SIRR-ı NAHNUda->BİZ BİR-İZ,
KÜLLî ŞEY’yi=>HERKESi VaR!.
SEKSEN YILdır SÜRDü>ÖMRüM,
=->NİCe YİĞİt YÜREk GÖRDüM,
CÂNımda->RÛHummuş RABBiM,
BUndan ÖNce>BAKaR-KÖRDüM!.
HERKEs>ALLAHın NÛRUduR,
=>İŞLERİnden KİRLENmekte!.
=>İYİ<=>KÖTü=>ŞUÛRU duR,
HIRLı ve HIRSıZ!.. DENmekte!.
ZEVK 10.964
AL!<>VER! NEFEs=>ATAN KALBLeR!. HeR CÂNLı=>HeR ÂN DİRİdir,
=>SoN NEFESte=>SUSAN KALBLeR!. KRAL<=>KÖLe=->ÖLÜ BİRİdir,
GERÇEKk GiBi SANAL GiBi,
AYNı NOKTA==>TEPE-DİBi,
=====>Son-UÇ’a=>UÇAN SEBEBLeR!. =>ÖMüR=>ÖLüM SEFERİdir!.
25.ekimL.2024.. 13:12
brsbrsm..tktktrstekkemizdeseyrimizzzz..
RABBın MESLEkTAşı TABîB,
İŞi=>CÂNdır!. CÂNa SÂHîB,
==>GÜNEŞLe<=>IŞIĞI GiBi,
RABBıyLa BİLEyse->HABîB!.
HER ŞEYy’i YARATAN=>ALLAH,
BiR ŞEYy OLMayan =>KENDİsi!.
->KELÂMuLLAH->RESÛLuLLAH,
=>DUYup<=>UYan=>EFENDİsi!.
KuL İHVÂNİ’m=>İNŞÂe ALLAH,
->SEBîLİLLAH->Lî-VECHİLLAH!.
ŞUÛR.: ANLAyış, idrak. Vicdan. Hiss-i zâhirle duymak. * Nefsin mânâya ilk vusul mertebeleridir..
SANAL.: Gerçekte yeri olmayan, gerçekte var olmayan, ancak zihinde tasarlanan..
HABîB.: (Hubb. dan) Sevilen. Sevgili. Seven. Dost..
KELÂMuLLAH.: Kur'ÂN-ı Kerîm..
SEBîLİLLAH.: ALLAH celle celâlihu’ya götüren YOL..
Lî-VECHİLLAH.: ALLAH celle celâlihu VECHi-RIZAsı-BİZ BİR-İZ OLuş..
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
BURAsı BURSAmda=->CUMÂ,
MAHŞeR YERi==>KÂLû BELÂ,
TEVHiDULLAH GÖKte HUMÂ,
->GÖREne=->DUYANa SELÂ!.
SEKSeN YAŞımda GÖRDÜğüm,
ÇİLLEyLe->ÖMRüM ÖRDÜğüm,
=>NAKİLsiz=->AKıLPEREStLer,
KENDi AKLIna==>KÖRDÜğüm!.
==>KÂiNÂt==>KERîM Kur'ÂN’ı,
EL HAYy’ın==->Şu HAYAt CÂNı,
====>GÜNEŞLe<==>IŞIğı GiBi,
SIRR-ı NAHNU>CÂN<>CÂNÂNı!.
ZEVK 10.968
====>TOPLu İĞNEnin USTAsı VaR!. KÂiNÂt==>HAKk’ın ESERi,
HeR ŞEYyi YARATAN=>ALLAH===->BiR ŞEYy DEĞiL EZEL-BERi,
ŞUcu<->BUcu=>PuT YAPANLaR,
=>KUL’a=>KUL OLuP TAPANLaR,
AHMAKLaR=>DÜNYÂ-PEREStLeR!. HAKk ÂŞIKLaR HAKk’ın ERi!.
01.kasım.2024.. 12:54
brsbrsm..tktktrstekkemizcumacemimizzzz..
TERCİHin =>GETiRiR BAŞ’a,
HAk-HAYR-HeLÂL Kat>AŞ’a,
GEÇEN>TÖVBe GELEN>DUÂ,
“Şu ÂN’ın KADERİ”n->YAŞa!.
ALLAH’ın DÎNi==>GERÇEKktir,
PEYGAMBERLeR DÎNi>TEKktir,
===>İBRAHÎMin=->HANiF DÎNi,
NEFSin->RABBısın BİLMEKktir!.
=>“PARA PUTU”na=>KOŞANLaR,
KEŞke->RABBın DUYsa İHVÂNim!.
BÂTıLda<=>ŞERde=->COŞANLaR,
HAKka<>HAYRa->UYsa İHVÂNim!.
[/size]c-) Kur’ÂN-ı Kerîm =>TüM İNSÂNLaRa =>SIDKı/DOĞRULUĞU EMReder.:
[/b]
فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
“Festekim kemâ umirte ve men tâbe meake ve lâ tatgav, innehu bi mâ ta’melûne basîr (basîrun).: O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol!. Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.” (Hûd 11/112)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Beni, Hûd Sûresi ve Kardeşleri ihtiyarlattı.” buyurmuştur.
(Aclûnî, Ebu’l-fida İsmail b.Muhammed, Keşfu’l-Hafa, Beyrut 1351, II, 20; Ateş, age., IV, 342.)
فَلِذَلِكَ فَادْعُ وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَقُلْ آمَنتُ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِن كِتَابٍ وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ اللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ
“Fe li zâlike fed’u vestekım kemâ umirt (umirte), ve lâ tettebi’ ehvâehum, ve kul âmentu bi mâ enzelallâhu min kitâb (kitâbin), ve umirtu li a’dile beynekum, allâhu RABBunâ ve RABBukum, lenâ a’mâlunâ ve lekum a’mâlukum, lâ huccete beynenâ ve beynekum, allâhu yecmeubeynenâ, ve ileyhi’l- masîr (masîru).: İşte onun için sen (tevhide) dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben ALLAH'ın indirdiği Kitab'a inandım ve aranızda ADALETi gerçekleştirmekle emrolundum. ALLAH bizim de RABBimiz, sizin de RABBinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. ALLAH hepimizi bir araya toplar, dönüş de O'nadır. (Âyette, Hz. Peygamber'in insanları davet edeceği prensipler açıklanırken, uyacağı esaslar da beyân edilmiştir. Buna göre davete devam edilecek, inanmayanların teklif ve ısrarları dinlenmeyecektir.)” (Şûrâ 42/15)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا
يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
“Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdâ (sedîden). Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâ (azîmen).: Ey imân edenler! ALLAH'a karşı Takvâ Sâhibi olun ve sedîd (DOĞRU) söz söyleyin! (Böylece) sizin için amellerinizi ıslâh etsin (salih amele çevirsin). Günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve kim, ALLAH'a ve O'nun Resûl'üne itaat ederse, o takdirde fevzü’l- azîm (en büyük mükâfat) ile kurtulmuş olur.” (Ahzâb 33/70-71)
KUR'ÂN-ı KERÎM’i târif için=>
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH’ın kitabı olan Kur’ÂN’da sizden öncekilerin kıssaları, sizden sonrakilerin haberleri, kendi aranızda olanların hükümleri vardır. O, doğruyu eğriden ayıran kitaptır. O, hiçbir zaman anlamsız konuşmaz. O, ALLAH’ın SAĞLAM İPİdir. O, Zikr-i Hâkimdir. O, Dosdoğru YoLdur. Kötü arzular asla O’nu hedefinden saptıramaz. Diller O’nu karıştırıp bozamaz. Âlimler O’na doyamaz. Müttakîler O’ndan usanmaz. O tekrar tekrar okunmakla eskimez. O, cinlerin işitir işitmez: “Biz acayip bir Kur’ÂN işittik ki, doğruya iletir. Derhal ona inandık.” dedikleri kitaptır. O’nun ölçülerine göre konuşan doğruyu söyler. O’na göre davranan sevap kazanır. O’nunla hükmeden âdil olur. O’na çağıran doğru yola çağırmış olur.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’an,14; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’an,1.)
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
BURSAm’da->EZÂN SESİnde,
==->CUMÂ CEM’i NEFESİnde,
SIRR-ı NAHNU->BİZ BİR-İZ’i,
NÂZ<=>NİYÂZın NEŞESİnde!.
=>HAKK’a İNÂNmaktır>Kur’ÂN,
=>Kur’ÂN=>HAYRı YAŞAmaktıR,
KELÂMULLAH DUYsa==>İNSÂN,
RESÛLULLAH’a UYmak HAKtır!.
ZEVK 10.972
=>>ZÂTtan=>SıFAt->ESMÂ=>EŞYâ=>KÜLLî ŞEYyin hASLı=->Kur’ÂN,
KÛN feyeKÛN=>OLAN.. HAKktır=>OLuR!.OLmaz!. fASLı=>Kur’ÂN,
AKıL=>ŞERden KAÇmak İÇiN,
=>HAYRa->KAPı AÇmak İÇiN,
=>KÜLLî ŞEYy=>ALLAH’ın NÛRu=>SIRR-ı NAHNU=>ASLı=>Kur’ÂN!.
08.kasım.2024.. 12:56
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumâcem’imizzzz..
KUL İHVÂNİm=->ELde Kur’ÂN,
KEŞİŞ DAĞ’da=>YELde Kur’ÂN,
HAKk ÂŞIKkLaR->MIZRABI’nda,
=>YEDi SESLi =>TELde Kur’ÂN!.
Ebû Ümâme radıyallahu anh.: “Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i.:“Kur’ÂN okuyunuz. Çünkü Kur’ÂN, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir” buyururken işittim, demiştir. (Müslim, Müsâfirîn 252.)
İbni Mes’ûd radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.:
“Kim Kur’ÂN-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevâbı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevâbdır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” buyurdu. demiştir.
(Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 16)
Nevvâs İbni Sem’ân radıyallahu anhu.: şöyle dedi: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kıyamet Gününde Kur’ÂN ve dünyadaki hayatlarını ona göre tanzim eden Kur’ÂN Ehli kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Kur’ÂN’ın önünde Bakara ve Âl-i İmrân Sûreleri vardır. Her ikisi de kendilerini okuyanları müdafaa için birbiriyle yarışırlar” buyururken işittim. demiştir.
(Müslim, Müsâfirîn 253)
Osmân İbni Affân radıyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Sizin en hayırlılarınız, Kur’ÂN’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.” buyurdu. demiştir.
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 21)
Âişe radıyallahu anhâ.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kur’ÂN’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr Meleklerle beraberdir. Kur’ÂN’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevâb vardır." buyurdu. demiştir.
(Buhârî, Tevhîd 52)
Ebû Mûsa el-Eş’arî radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kur’ÂN okuyan mü’min portakal gibidir: Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kur’ÂN okumayan mü’min hurma gibidir: Kokusu yoktur, tadı ise güzeldir. Kur’ÂN okuyan münâfık fesleğen gibidir: Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kur’ÂN okumayan münâfık Ebû Cehil Karpuzu gibidir: Kokusu yoktur ve tadı da acıdır.” buyurdu. demiştir.
(Buhârî, Et’ime 30 Fezâilü’l-Kur’ÂN 17, Tevhîd 36)
Ömer İbni Hattâb radıyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH şu Kur’ÂN’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.” buyurdu. demiştir.
(Müslim, Müsâfirîn 269)
İbni Ömer radıyallahu anhümâ.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Sadece şu iki kimseye gıbta edilir: Biri ALLAH’ın kendisine Kur’ÂN verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan kimse, diğeri ALLAH’ın kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz O’nun yolunda harcayan kimse.” buyurdu. demiştir.
(Buhârî, İlm 15, Zekât 5, Ahkâm 3, Temennî 5, İ’tisâm 13, Tevhîd 45)
İbni Abbâs radıyallahu anhümâ.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kalbinde Kur’ÂN’dan bir miktar bulunmayan kimse harab ev gibidir.” buyurdu. demiştir.
(Tirmizî, Fazâilü’l-Kur’ÂN 18)
Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her zaman Kur’ÂN okuyan kimseye şöyle denecektir.: “Oku ve yüksel, dünyada tertîl ile okuduğun gibi burada da tertîl ile oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun Âyetin son noktasındadır.” buyurdu. demiştir.
(Ebû Dâvûd, Vitr 20)
Ebû Mûsa radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şu Kur’ÂN’ı hâfızanızda korumaya özen gösteriniz. MuhaMMed’in Canını Kudretiyle Elinde tutan ALLAH’a yemin ederim ki Kur’ÂN’ın hâfızadan çıkıp kaçması, bağlı devenin ipinden boşanıp kaçmasından daha hızlıdır.” buyurdu. demiştir.
(Buhârî, Fazâilü’l-Kur’ÂN 23)
İbni Ömer radıyallahu anhümâ.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN hâfızı, bağlı devenin sâhibine benzer. Deve sâhibi devesini sürekli gözetirse elinde tutar. Eğer onunla ilgilenmezse kaçıp gider.” buyurdu. demiştir.
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 23)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH, güzel sesli bir Peygamberin, Kur’ÂN’ı tegannî ile yüksek sesle okumasından hoşnut olduğu kadar hiçbir şeyden hoşnut olmamıştır” buyururken işittim, demiştir.
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 19; Tevhîd 32)
Teganni.: Sünnet olan teganni, tecvide uyarak okumaktır. .
Tecvid.: (Cevdet. den) Bir şeyi güzel yapma. Süsleme. * Kur'ÂN-ı Kerim'i usulüne uygun olarak okuma ilmi ve buna dair yazılan kitab..
Ebû Lübâbe Beşîr İbni Abdülmünzir radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN’ı tegannî ile okumayan kimse bizden değildir.”
(Ebû Dâvûd, Vitr 20)
Ebû Hüreyre radıyallahu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir cemaat Allah’ın Evlerinden bir evde toplanır, ALLAH’ın KİTABInı okur ve aralarında müzâkere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları RAHMEt kaplar ve Melekler etraflarını kuşatır. ALLAH TeALÂ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında anar.” buyurdu. demiştir.
(Müslim, Zikr 38)
Ebû Zerr radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e.: “Yâ Rasûlallah! Bana nasihatte bulun!” dediğimde,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN okumaya ve ALLAH’ı Zikretmeye bak, çünkü Kur’ÂN Yeryüzünde senin için bir NÛR, gökyüzünde de bir AZIKtır.” buyurdu. demiştir.
(İbn-i Hibbân, II, 78)
Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem.: “Size, sımsıkı sarıldığınız müddetçe benden sonra sapıtmayacağınız İki Mühim Emânet bırakıyorum. Biri diğerinden daha büyüktür. O da ALLAH’ın Kitâbı’dır! Kur’ÂN, Semâdan Yeryüzüne uzatılmış SAĞLAM BİR İP gibidir. Diğer Emânet de âilem, “Ehl-i Beyt”imdir. Kur’ÂN ve Ehl-i Beyt’im CeNNette Havuz’un başında benimle buluşuncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Benden sonra o ikisine karşı nasıl muâmelede bulunduğunuza iyi bakın, dikkat edin!” buyurmuştur.
(Tirmizî, Menâkıb, 31/3788)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizden birisi RABBi ile münâcât ve mükâlemeyi (O’na yalvarıp O’nunla konuşmayı) severse Huzûr-u Halb ile Kur’ÂN okusun!.” buyurmuştur.
(Suyûtî, I, 13/360)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim Kur’ÂN-ı Kerîm’i okur ve O’nunla AMEL EDERse, kıyâmet günü Ebeveynine bir tâc giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyâdaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur’ÂN-ı Kerîm ile bizzât amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?.” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1453)
Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem.: “Her ziyâfet çeken, ziyâfetine (insanların) gelmesini ister ve bundan memnun olur. Kur’ÂN da ALLAH’ın Ziyâfetidir. O’ndan uzak durmayınız.” buyurmuştur.
(Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ÂN, 1)
Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem.: “Şüphesiz insanlardan ALLAH’a yakın olanlar vardır!” buyurmuştu.
Ashâb-ı kirâm.: “Yâ Rasûlullâh!. Onlar kimlerdir?” diye sorunca,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Onlar, Kur’ÂN Ehli, ALLAH Ehli ve ALLAH’ın Has Kullarıdır!” buyurmuştur.
(İbn-i Mâce, Mukaddime, 16)
Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem.: “Kim Kur’ÂN’ı okur, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, ALLAH bu sâyede o kimseyi CeNNetine koyar. Âilesinden hepsi Cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme hakkı verir.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ÂN, 13/2905; Ahmed, I, 148)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN okuyunuz... Çünkü ALLAH, içinde Kur’ÂN bulunan bir Kalbe azâb etmez...” buyurmuştur.
(Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ÂN, 1)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ümmetimin en şereflileri, Kur’ÂN-ı Kerîm’i ezberleyen hâfızlar ve gecelerini ihyâ edenlerdir.” buyurmuştur.
(Suyûtî, I, 36/1063)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN bir zenginliktir ki ondan sonra fâkirlik olmaz (yâni ona sâhib olan en muazzam bir hazîneye sâhib olmuştur) ve ondan başka zenginlik de yoktur (yâni o İlâhî Hazîne hiçbir Maddî Zenginlikle kıyas edilemez)!.” buyurmuştur.
(Heysemî, VII, 158)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Azîz ve Celîl olan ALLAH TeALÂ.: “Kur’ÂN-ı Kerîm okumak ve BEN’im Zikrim, her kimi, BEN’den bir şey istemekten meşgul eder, geri bırakırsa, BEN o’na, isteyenlere verdiğimden daha fazlasını veririm.” buyurdu." buyurmuştur.
(Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ÂN, 25/2926)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Devânın en hayırlısı =>Kur’ÂN’dır.” buyurmuştur.
(İbn-i Mâce, Tıb, 28)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“ALLAH, geceleyin iki rekat namaz kılan (ve Kur’ÂN okuyan) bir kulu dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemez. ALLAH’ın RAHMEti, namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar, Kur’ÂN’la hemhâl oldukları ÂNdaki kadar hiçbir zaman ALLAH’a yaklaşmış olamazlar!.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ÂN, 17/2911)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin: Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt sevgisi ve Kur’ÂN kıraati… Çünkü Hamele-i Kur’ÂN (yâni Kur’ÂN Hafızları) hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyâmet Gününde Peygamberler ve Asfiyâ (yâni Safâya Ermiş olan ALLAH Dostları) ile birlikte ARŞ’ın Gölgesindedir.” buyurmuştur.
(Münâvî, I, 226)
Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem.: “Kim Kur’ÂN’ı küçük yaşlarda öğrenirse Kur’ÂN onun etine ve kanına işler (Yâni Kur’ÂN’ın feyziyle nûrlanır.)!.” buyurmuştur.
(Ali el-Müttakî, I, 532)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“Kıyamet Günü kabir yarılıp Kur’ÂN’ı okuyan kişi dışarı çıktığında, Kur’ÂN o’nu rengi solmuş bir adam gibi karşılar.: “Beni tanıyor musun?»” diye sorar.
Mü’min.: “Tanıyamadım!.” der.
O şahıs (Kur’ÂN).: “Ben Öğle Sıcağında seni SUsuz, gece uykusuz bırakan arkadaşın Kur’ÂN’ım. Her Tüccar ticaretinin peşindedir. Sen ise bugün her ticâretin peşinde olacaksın!.” der. Hemen sağ eline Saltanat, sol eline Ebedîyyet verilir, başına Vakar Tâcı konur, Anne-Babasına hulleler giydirilir ki Dünya Ehli onlara kıymet biçemez veya bunlar dünya ve içindekilerden daha kıymetlidir.
Onlar.: “Bu değerli elbiseler bize niçin giydirildi?” diye sorarlar.
“Çocuğunuzun Kur’ÂN’ı eline alması sebebiyle” denir.
Sonra Kur’ÂN okuyan kişiye.: “Oku ve CeNNetin Dereceleri ve Odaları arasında yüksel!.» denir.
O, ister hızlı, ister tertîl üzere olsun okumaya devâm ettiği müddetçe yükselmeye devâm eder!.” buyurmuştur.
(Ahmed, 5: 348; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ÂN, 15; Abdürrazzak, Musannef, 3: 373; İbn Ebî Şeybe, Musannef, 6: 129)
Ebû Saîd Râfi‘ İbni Muallâ radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana.: “Mescidden çıkmazdan önce Sana Kur’ÂN’daki En Büyük Sûreyi öğreteyim mi?” buyurdu ve elimi tuttu.
Çıkmak istediğimizde Ben.: “Yâ Resûlallah! Bana.: “Kur’ÂN’daki En Büyük Sûreyi Sana öğreteyim mi demiştiniz?” dedim.
Bunun üzerine.: “Elhamdülillâhi RABBi’l-âlemîn’dir. O, Seb’ul-Mesânîdir; Bana verilen Kur’ÂN-ı Azîmdir” buyurdu.
(Buhârî, Tefsîr 1; Fezâilü’l-Kur’ÂN 9.)
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kul hüvallahü ahad” Sûresi hakkında.: “Canımı, Gücü ve Kuvvetiyle Elinde tutan ALLAH’a yemin ederim ki, Bu Sûre =>Kur’ÂN’ın üçte birine denktir.”
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 13)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizden biriniz bir gecede Kur’ÂN’ın üçte birini okumaktan âciz mi kalıyor?” buyurunca bu onlara gerçekten zor geldi ve.: “Buna hangimizin gücü yeter ki yâ Resûlallah!.” dediler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kul hüvellahu ahad ALLAHü’s-samed =>Kur’ÂN’ın üçte biridir” buyurdu.
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 13)
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhu.: “Bir Adam başka bir Adamın “Kul hüvellahü ahad”’ı tekrar tekrar okuduğunu duydu. Sabah olunca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu durumu anlattı. Adamın kendisi bunu azımsıyordu.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Canımı Gücü ve Kudretiyle Elinde bulunduran ALLAH’a yemin ederim ki, o Sûre =>Kur’ÂN’ın üçte birine denktir” buyurdu.
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 13)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bu gece indirilen âyetleri görmedin mi? Onların benzerleri asla görülmemiştir =>Kul eûzü biRABBi’l-felak ve kul eûzü biRABBi’n-nâs.” buyurmuştur.
(Müslim, Müsâfirîn 264)
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cinlerden ve göz değmesinden ALLAH’a sığınırdı. Nihayet Muavvizeteyn (Kul eûzü biRABBi’l-felak ve kul eûzü biRABBi’n-nâs) nâzil oldu. Ondan sonra Muavvizeteyn ile ALLAH’a sığınmaya başladı ve diğer duaları bıraktı.” dedi.
(Tirmizî, Tıb 16)
Ebû Hüreyre radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kur’ÂN’da otuz ayetten ibaret bir sûre bir adama şefaat etti; neticede o kişi bağışlandı. O sûre =>Tebârekellezî biyedihi’l-mülk’dür.” buyurdu." demiştir.
(Ebû Dâvud, Salât 327)
Ebû Mes’ûd el-Bedrî radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bakara Sûresinin sonundan iki âyeti geceleyin okuyan kimseye bunlar yeter.” buyurdu. demiştir.
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 10, 27, 34)
Ebû Hüreyre radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Şüphesiz şeytan, içinde Bakara Sûresi okunan evden kaçar.” buyurdu.demiştir.
(Müslim, Müsâfirîn 212)
Übey İbni Kâ’b radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Ey Ebü’l-Münzir! ALLAH’ın Kitabından ezberinde bulunan Âyetlerden hangisinin Daha Büyük olduğunu biliyor musun?” diye sordu.
Ben.: “ALLAHü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyu’l-kayyûm!.” dedim.
Bu cevâbım üzerine elini göğsüme vurdu ve.: “İlim sana mübârek olsun, ey Ebü’l-Münzir” buyurdu. demiştir.
(Müslim, Müsâfirîn 258)
Ebü’d-Derdâ radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kehf Sûresinin başından On Âyet ezberleyen kimse Deccâlden korunmuş olur.” buyurdu. demiştir.
Bir rivayette.: “Kehf Sûresinin sonundan” buyurulmuştur.
(Müslim, Müsâfirîn, 257)
وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا
“Ve kâle’r- resûlu yâ RABBi inne kavmîttehazû hâze’l- Kur’ÂNe mehcûrâ (mehcûran).: Ve Resûl.: “Ey RABBim! Muhakkak ki Benim Kavmim, bu Kur’ÂN'dan ayrıldı (Kur’ÂN'ı terketti).” dedi.” (Furkân 25/30)
طس تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُّبِينٍ
“Tâ sîn, tilke âyâtu’l- Kur’ÂNi ve kitâbin mubîn (mubînin).: Tâ, Sîn. Bunlar, APAÇIK BİR KİTAP olan Kur’ÂN'ın Âyetleri'dir.” (Neml 27/1)
وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ
“Ve inneke le tulekka’l- Kur’ÂNe minledun hakîmin alîm (alîmin).: Muhakkak ki, (Bu) Kur’ÂN, sana mutlaka Hakîm (hüküm ve Hikmet Sâhibi) ve Alîm Olan'ın katından (gizli ilminden) ilkâ’ ediliyor (ulaştırılıyor).” (Neml 27/6)
وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنذِرِينَ
“Ve en etluve’l- Kur’ÂN (Kur’ÂNe), fe menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih (nefsihî), ve men dalle fe kul innemâ ene mine’l- munzirîn (munzirîne).: Ve "Kur’ÂN'ı okumakla (emrolundum). Kim hidâyete ererse, o takdirde sadece kendi nefsi için hidâyete erer. Ve kim dalâlette kaldıysa, o zaman Ben sadece inzar edenlerdenim (uyaranlardanım)." de.” (Neml 27/92)
وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ
“Ve’l- Kur’ÂNi’l- hakîm (hakîmi).: Hakîm (Hüküm ve Hikmet Sâhibi) Kur’ÂN'a andolsun.” (Yâsîn 36/2)
ص وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ
“Sâd, ve’l- Kur’ÂNi zî’z- zikr (zikri).: Sâd, Zikrin Sâhibi Kur’ÂN'a andolsun.” (Sâd 38/1)
كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
“Kitâbun fussilet âyâtuhu Kur’ÂNen arabiyyen li kavmin ya’lemûn (ya’lemûne).: (O), bilen bir kavim için, âyetleri tafsil edilmiş (fasıl fasıl açıklanmış) bir Kitab olan Arapça Kur’ÂN'dır.” (Fussilet 41/3)
وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ
إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
“Ve’l- kitâbi’l- mubîni. İnnâ cealnâhu Kur’ÂNen arabiyyen leallekum ta’kılûn (ta’kılûne).: “Kitab-ı Mübin (Apaçık Kitab)'e andolsun ki! Muhakkak ki BİZ, O'nu Arapça Kur’ÂN kıldık. Umulur ki böylece akıl edersiniz.” (Zuhruf 43/2-3)
“E fe lâ yetedebberûne’l- Kur’ÂNe em alâ kulûbin akfâluhâ.: Hâlâ Kur’ÂN'ı tefekkür etmezler mi? Yoksa kalbler üzerinde kilitleri mi var?” (MuhaMMed 47/24)
ق وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ
“Kâf ve’l- Kur’ÂNi’l- mecîd (mecîdi).: Kâf. Mecîd (Şerefli) Kur’ÂN'a andolsun.” (Kâf 50/1)
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
“Ve lekad yesserne’l- Kur’ÂNe liz zikri fe hel min muddekir (muddekirin).: Ve andolsun ki BİZ, Kur’ÂN'ı zikir için kolaylaştırdık. Buna rağmen tezekkür eden (ibret alan) var mı?” (Kamer 54/40)
عَلَّمَ الْقُرْآنَ
“Alleme’l- Kur’ÂN (Kur’ÂNe).: Kur’ÂN'ı, O öğretti.” (Rahmân 55/2)
إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ
“İnnehu le Kur’ÂNun kerîm (kerîmun).: Muhakkak ki O, gerçekten Kerim olan Kur’ÂN'dır (Kur’ÂN-ı Kerim'dir).” (Vâkı’a 56/77)
لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُّتَصَدِّعًا مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
“Lev enzelnâ hâze’l- Kur’ÂNe alâ cebelin le reeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh (haşyetillâhi), ve tilke’l- emsâlu nadribuhâ li’n- nâsi leallehum yetefekkerûn (yetefekkerûne).: Eğer BİZ, bu Kur’ÂN'ı, dağa indirseydik, O'nu mutlaka, ALLAH'ın Korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, parça parça olmuş görürdün. Ve insanlar için bu misalleri veriyoruz. Umulur ki, böylece onlar tefekkür ederler.” (Haşr 59/21)
أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا
“Bel huve Kur’ÂNun mecîd (mecîdun)..: Hayır, O Kur’ÂN, Mecid'dir (Yüce ve Şerefli Kur’ÂN'dır).” (Müzzemmil 7/4)
بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ
“Bel huve Kur’ÂNun mecîd (mecîdun)..: Hayır, O Kur’ÂN, Mecid'dir (Yüce ve Şerefli Kur’ÂN'dır).” (Bürûc 85/21)
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
BURSAM’da =>CUMÂ SELÂHi,
LÜTF-u-FAZLULLAH->FELÂHi,
=>ŞE’ÂN’ın=->Şu ÂN KADERi,
“LEBBEYke!.”->Bî-İZNILLAHi!.
=>ER OLANın =>FARZı CUMÂ,
=>TEVHiDULLAH TARZı CUMÂ,
=>SIRR-ı NAHNU=>BİZ BİR-İZi,
KULun=>HAKk’a->ARZı CUMÂ!.
ZEVK 10.976
KURBÂNLık KOYUNLaR GiBi==>HERKESs=>ECEL SIRASI’nda,
KOSKOCa ÖMüR YAŞıYOR=>AL!.<->VER!. NEFESs ARASI’nda,
İNSÂNLık==>SINIRI’ın AŞtı,
HAKKın DOĞRU YOLU’n ŞAŞtı,
=>GÜNDÜZ IŞIĞI’n=>KAYBEtti==>GECEnin KÖR KARASI’nda!.
15.kasım.2024.. 12:56
brsbrsm..tktktrstekkemizdecemimizz…
=>CUMÂ=>ALLAH’a ÖZELdir,
=>EBEDî CEM’dir==>EZELdir,
RIZASI’nda->HAKta-HAYRda,
BİZ BİR-İZ>GÖNLü GÜZELdir!.
ZAMÂNın=>DEM->Bu DEM’inde,
=>ZEHiRLERin=->ZEMZEMi’nde,
KÜLLî ŞEYyLe=>İLE<->BİLE-Lik,
BİZ BİR-İZ>CÜMMLe CEM’inde!.
İHVÂNİ’m=>HÂLin=>HEM’inde!.
CUMÂ NAMAZI.:
CUMÂ Namazı =>Öğle Namazı vaktinde cemaatle kılınan ve Müslüman, akıl baliğ, hür olan her erkeğe Farz Namazdır.
Yıl içinde Ramazan Ayı, geceler içinde Kadir Gecesi ne kadar önemli ise, günler içinde CUMÂ Günü de o kadar önemlidir. Çünkü CUMÂ Günü Müslümanların bir araya geldikleri ve cemaatle haftalık ibâdetlerini ifâ ettikleri önemli bir gündür. CUMÂ Günü Müslümanların en önemli görevi haftalık ibâdet olan CUMÂ Namazını kılmalarıdır. CUMÂ Sûresinde ALLAHu zü’L- CeLÂL bütün mü’minlere şöyle seslenmektedir:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
“Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nûdiye li’s- salâti min yevmi’l- cumuati fes’av ilâ zikrillâhi ve zerû’l- bey’a, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta’lemûn (ta’lemûne).: Ey imân edenler! CUMÂ Günü namaza nidâ olunduğu zaman (çağrıldığınız zaman) hemen ALLAH'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. İşte bu, sizin için daha hayırlıdır, keşke bilseniz.” (CUMÂ 62/9)
Âyette ezâna, CUMÂ Gününe, CUMÂ Namazına, CUMÂ Namazının farz oluşuna, CUMÂ hutbesine, CUMÂ saatinde alışveriş yapılmaması gerektiğine işâret edilmektedir..
CUMÂNIN ANLAMI NEDİR?.:
Âyette geçen “el-cumu‘ati” kelimesi, “toplamak, bir araya getirmek” anlamına gelen “cem‘” kökünden türetilmiş bir isimdir. Müslümanlar öğle saatinde câmide toplanıp birlikte CUMÂ Namazı kıldıkları için Arapların daha önce “arube” dedikleri haftanın bu gününe “CUMÂ Günü” denilmiştir.
HAFTANIN EN HAYIRLI GÜNÜ.:
Haftanın en değerli günü CUMÂ Günüdür. Peygamberimiz sallâllahu aleyhi ve sellem CUMÂ Gününün faziletini şöyle etmiştir.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün CUMÂ Günüdür; Âdem o gün yaratılmış, o gün CeNNete girmiş ve o gün CeNNetten çıkarılmıştır. Kıyamet de CUMÂ Günü kopacaktır.” buyurmuştur.
(Müslim, CUMÂ, 18)
CUMÂYA HAZIRLIK.:
CUMÂ, Müslümanların Haftalık Bayramıdır. Bu i’tibarla Müslümanlar, perşembe günü akşamdan bu güne hazırlanırlar. CUMÂya hazırlık için boy abdesti alırlar, temiz elbise giyerler, güzel koku sürünürler. Bunu Peygamberimizin sallâllahu aleyhi ve sellem bir tavsiyesi olarak yerine getirirler.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “CUMÂya gelmek isteyen kimse boy abdesti alsın!.” buyurmuştur.
(Müslim, CUMÂ, 2)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ergen olan her kişinin CUMÂ Günü gusletmesi, ağız ve diş temizliği yapması ve yeteri kadar güzel koku sürünmesi gerekir!.” buyurmuştur.
(Müslim, CUMÂ, 7)
CUMÂ GÜNÜ NE YAPILIR?.:
Müslümanlar, CUMÂ Günü Kur’ÂN okumak, zikir ve tefekkür etmek, Peygamberimize sallâllahu aleyhi ve sellem salât ve selâm getirmek, tövbe ve istiğfar etmek, câmiye gidip vaaz ve hutbe dinlemek sûretiyle böyle değerli ve önemli bir günün manevî feyzinden yararlanmaya çalışırlar. Peygamberimiz aleyhisselâm’ın SÖZÜne UYarak DUÂ ve NİYAZda BULunurlar.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “CUMÂ Gününde bir saat vardır ki Müslüman, bu saate isâbet ederek hayırlı bir şey isterse ALLAH ona istediğini verir.” buyurmuştur.
(Müslim, CUMÂ, 15)
İLK CUMÂ NAMAZI NE ZAMAN VE NEREDE KILINDI?.:
Peygamberimiz sallâllahu aleyhi ve sellem, Medine'ye gelmeden ve CUMÂ Âyeti nâzil olmadan Medine'de Es'ad b. Zürare, istişâre ile kırk Müslümana, Mus’ab b, Umeyr, Hz. Peygamberimiz aleyhisselâm’ın Emri ile 12 Müslümana iki rekât CUMÂ Namazı kıldırmıştır.
(Yazır, ilgili âyet) Peygamberimiz sallâllahu aleyhi ve sellem ise, ilk CUMÂ Namazını Mekke’den Medine’ye hicret esnâsında Medine yakınlarında Rânûna Vâdisinde Sâlim b. Avf Kabilesinin Yurdunda kıldırmıştır. (İbn Hişâm, I, 496)
CUMÂ NAMAZI KİMLERE FARZDIR?.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “CUMÂ Namazına gitmek, ergenlik çağına ulaşmış her Müslümana farzdır.” buyurmuştur.
(Ebu Dâvûd, Taharet, 129) buyurmuş ve:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim tembellik ederek üç CUMÂ Namazını terk ederse ALLAH o kimsenin kalbini mühürler.” buyurmuştur.
(Tirmizî, CUMÂ, 354)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bu sözleriyle CUMÂ Namazını mazeretsiz kılmayanların akıbetini bildirmiş, CUMÂ Namazının faziletini şöyle beyân etmiştir.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir kimse güzelce abdest alır sonra mescide gelir, susup okunacak hutbeyi dinlerse, gelecek CUMÂya kadar ve ondan sonraki üç gün içinde işleyeceği (küçük) günahları affedilir!.” buyurmuştur.
(Müslim, CUMÂ, 24)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Beş Vakit Namaz ve CUMÂ Namazı diğer CUMÂ Namazına kadar -büyük günahları işlemediğin sürece- aralarında işlenen (küçük) günahlara kefarettir!.” buyurmuştur.
(Müslim, Tahâre, 14-15)
CUMÂ NAMAZI KONUSUNDA İHTİLAF VAR MI?.:
CUMÂ Namazı, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Döneminden =>Günümüze kadar bütün Müslümanlarca kılınmış ve bunun fARZ olduğu konusunda herhangi bir ihtilâfa düşülmemiştir..
CUMÂ GÜNÜ ÖĞLE NAMAZI KILINIR MI?.:
CUMÂ Namazı, CUMÂ Günü Öğle Namazının vaktinde cemaatle kılınan iki rekâtlı FARZ-ı AYIN bir Namazdır. CUMÂ Namazı kılınınca ayrıca o gün Öğle Namazı kılınmaz. Hutbeden önce dört rekât, farzdan sonra da İmam Ebû Hanife’ye göre dört rekât, İmam Ebû Yusuf ve Muhammed’e göre biri dört diğeri iki olmak üzere toplam altı rekât sünnet kılınır..
CUMÂ NAMAZININ BİREYSEL VE TOPLUMSAL FAYDALARI.:
CUMÂ Namazı; sosyal dayanışma ve kaynaşmaya, birlik ve beraberliğe, İslâmî Bilgilenme ve Bilinçlenmeye vesile olan bir ibâdettir. Tahlil ettiğimiz âyette CUMÂ Namazının sâdece CUMÂ Günü, Ezân okununca kılınacağı bildirilmekte, nasıl kılınacağı beyân edilmemektedir. Âyette kadın-erkek, mukim-misâfir, sağlıklı-hasta ayrımı yapılmaksızın bütün mü’minlere hitab edilmektedir. Bu hitabdan kadın-erkek herkesin CUMÂ Namazını kılması gerektiği anlaşılmakta ise de Peygamberimizin Hadisleri ve tarihi süreçteki uygulamalardan CUMÂ Namazının herkese değil belirli şartları taşıyan Müslümanlara farz olduğu bilinmektedir..
CUMÂ NAMAZI KILMANIN ŞARTLARI.:
Bir kimsenin CUMÂ Namazı kılmakla yükümlü olabilmesi için ŞU ŞARTLarRın bulunması gerekir:
1-) Müslüman, akıllı ve bulûğ çağına gelmiş olmak.
2-) Sağlıklı olmak.: CUMÂ Namazına gidemeyecek kadar kötürüm, felçli, engelli, özürlü ve hasta kimseler ile bunlara zorunlu olarak bakmak durumda olanlar, CUMÂ Namazına gittiği takdirde hastalığının artmasından veya uzamasından korkanlar, yürüyemeyecek derecede yaşlı kimseler CUMÂ Namazı kılmakla yükümlü değillerdir. Görme engelliler câmiye gelebiliyorlarsa veya kendilerini câmiye götürebilecek refakatçileri varsa CUMÂ Namazı kılmakla yükümlüdürler. (bk. Müslim, Mesâcid, 255; Ebu Dâvûd, Salât, 46.)
3-) Mukim olmak.: Bir insana CUMÂ Namazının farz olabilmesi için, CUMÂ Namazı kılınan yerde ikâmet ediyor olması gerekir. Dolayısıyla dinen yolcu sayılan kimselere (seferî) CUMÂ Namazı farz değildir. Bir insanın dinen misâfir sayılabilmesi için Hanefî Bilginlere göre 90 km. uzaklıkta bir yere 15 günden az kalmak üzere gitmesi gerekir. Şafiîlere göre giriş ve çıkış günleri hariç üç gün kalmak üzere 90 km uzaklıkta bir yere giden kimse misâfir sayılır..
4-) Erkek olmak.: “CUMÂ Namazı kılmak, her Müslümana farzdır. Ancak dört grup insana; köle, kadın, çocuk ve hastaya farz değildir.” (Ebu Dâvûd, Salât, 215)
Anlamındaki hadis, CUMÂ Namazı kılmakla kimlerin yükümlü olduğunu ifâde etmektedir. CUMÂ Namazının farz kılındığı zamandan günümüze kadar uygulama bu şekilde olmuştur.
KADINLAR CUMÂ NAMAZINA GİDEBİLİR Mİ?.:
Müçtehid İmamlar ve daha sonraki Bilginler dahil bütün Müslümanlar, CUMÂ Namazının erkeklere farz olup kadınlara farz olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Bununla birlikte kadınlar, câmiye gelip CUMÂ Namazı kılabilirler. CUMÂ Namazının kadınlara farz kılınmamış olması, onlar hakkında bir mahrumiyet değil bir muafiyettir. Ancak günümüzde kadınların CUMÂ Günü câmiye gitmeleri, yapılan vaazı ve okunan hutbeyi dinlemeleri ve CUMÂ Namazı kılmaları daha isâbetli olur. Nitekim;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Câmiye gitmek istediklerinde kadınlarınıza engel olmayın.” buyurmuştur.
(Müslim, Mesâcid, 135-36)
Peygamberimiz ve Sahabe zamanında hanımlar, CUMÂ Namazına ve Günlük Namazlara katılıyorlardı..
KİMLER CUMÂ NAMAZI KILMAZ?.:
Esâret altında bulunanlar, tutuklular ve mahkûmlar da CUMÂ Namazı kılmakla yükümlü değildirler. Ancak bulundukları yerde mescid bulunması halinde mahpuslar CUMÂ Namazı kılarlar. Kendilerine CUMÂ Namazı farz olmayan kimseler, CUMÂ Namazı kılarlarsa namazları sahih olur ve artık o gün ayrıca Öğle Namazı kılmazlar..
CUMÂ NAMAZINA GİTMEMENİN MAZERETLERİ.:
Bazı mazeretler, kendilerine CUMÂ Namazı farz olan kimselerin CUMÂ Namazına gitmemelerini mubah kılar. CUMÂ Namazına gitmemeyi mubah kılan belli başlı mazeretler şunlardır.:
1-) CUMÂ Namazına gittiği takdirde kişinin önemli bir zarara veya sıkıntıya uğramasına yol açacak derecede şiddetli yağmur yağması,
2-) Havanın çok soğuk veya çok sıcak olması,
3-) Yolun aşırı çamurlu olması,
4-) CUMÂ Namazına gittiği takdirde malı, canı veya namusunun tehlikeye gireceğine dâir endişeler taşıması.
5-) Hasta olmamak veya bazı özürler bulunmamak: Namaza gidince hastalığının artmasından veya uzamasından korkan kimselere CUMÂ farz olmaz..
Yine =>Hasta bakıcı, Âciz ihtiyar, Gözü görmeyen, Ayaksız, Kötürüm ve Müslümanlar CUMÂ’yı kılarken onların güvenliğini sağlamakla görevli olan Emniyet Nöbetçisi gibi özrü bulunanlar, vakit bulunca Öğle Namazı kılmakla yetinirler..
Ancak bu kimseler cemaatle CUMÂ Namazına katılırlarsa yeterli olur ..(es-Serahsî, II, 22, 23; İbnü`l-Humam, Fethu`l-Kadir, I, 417)
CUMÂ NAMAZININ ŞARTLARI.:
Kendisine CUMÂ Namazı farz olan kimsenin CUMÂ Namazı kılabilmesi için şu şartların bulunması gerekir.:
Vakit.: CUMÂ Namazı, CUMÂ Günü Öğle Namazı Vaktinde kılınır. (bk. Müslim, CUMÂ, 28-29) Öğle Namazının Vaktinden önce veya sonra kılınırsa CUMÂ Namazı geçerli olmaz. Cemaat.: CUMÂ Namazı cemaatle kılınır, tek başına kılınmaz. CUMÂ Namazı kılabilmek için İmam Ebu Yusuf’un ictihadına göre imam dahil üç cemaatin, Ebu Hanife ve Muhammed’in ictihadlarına göre imam hariç üç cemaatin bulunması şarttır. Bunlar yolcu veya hasta da olsalar bu şart yerine gelmiş sayılır..
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
GELmezSENiz>DİNLEtemem,
=>KEŞiŞ DAĞı’n İNLEtemem,
“İLLÂ ALLAH!” ==>YANKISInı,
=>YAŞAnmadan ANLAtamam!.
ZEVK 10.980
ULU DAĞdan=>YANKıLANıR=>BURSAm’da=>CUMÂ EZÂNı,
İNSÂN AKLı=>MAHŞER SANıR->KURULmuş GÖRüR MİZÂNı,
BEZM-i ELESt=->BELÂSI’nda,
ÇÖLün MECNûN-LEYLÂSı’nda,
=>TAHKîK İMÂN->SÂLiH AMEL=>AŞKk’a ÇAĞıRıR=>İZ’ÂNı!.
22.kasım.2024.. 12:58
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumacemimizz…
MELÂMî OLuŞ=>BİZ BİR-İZ-Lik,
GÜNEŞ<=>IŞIKk GiBi=>BİZ-Lik,
=>DAMLA’da GİZLi=>DENİZ-Lik,
KUL İHVÂNİm>HİÇç>SESSİZ-Lik!.
KEŞiŞ DAĞı.: 1926 Yılına kadar ULU DAĞın eski adı. Kerem İle ASLI’da, Karacaoğlan’da da geçer..
EZÂN.: Namaza dâvet ve Vahdanîyet-i İlâhiyyeyi ve Hakaik-ı İslâmiyyeyi âleme, kâinata ilân etmek için minâre ve emsâli mahallerde edilen nidâ. Kâmet getirmek. * Bildirmek..
MİZÂN.: Terazi, ölçü, tartı. * Akıl, idrak, muhakeme. Mikyas. * Fık: Mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adâlet ölçüsü olup, hakîki mâhiyeti ancak âhirette bilinecektir..
İZ’ÂN.: Basiret. Anlayış. * Teslim olup itaat etmek. * Akıl. Zekâ. İnanç. İdrak. Bilmek..
TAHKîK.: Doğru olup olmadığını araştırmak veya doğruluğunu, yanlışlığını meydana çıkarmak. İncelemek. İçyüzünü araştırmak..
SÂLiH.: (Salâh. dan) İşe yarar, elverişli, uygun, iyi. Haklı olan, itikatlı, dindâr, dinî emirlere uyan. * Faziletli, ehl-i takvâ olan..
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
ALLAH==>ALLAHu EKBERi,
==>EBEDî=>EZELden BERi,
ŞE’ÂNULLAHta->Şu ÂN’da,
KÛN feyeKÛN SIRR SEFERi!.
=>BURSAda=>CUMÂ CEM’inde,
SIRR-ı NAHNU>HAYy DEM’inde,
==>İLİM==>İRADE==>İDRAKkta,
ZITLaR ZEVKi==>ZEMZEM’inde!.
HAKk ÂŞIKLaR=>HÂLi HOŞştur,
=->AŞKULLAH KEMÂLi HOŞştur,
===>RASÛLULLAH ==>ŞEFÂAtı,
=>EL CELîL =>CEMÂLi HOŞştur!.
ZEVK 10.982
ÜZMe! ÜZÜLMe! SEV! SEViL!i=>BİLMEZdim =>İNSÂN DEĞiLdim,
HASAN DAĞ’dan DİKkti BAŞım=>BiNBiR ÇİLLeYyLe==>EĞiLdim,
SADAKAt SIRRIm GİZLEdim,
EHL-i BEYt YOLU’n>İZLEdim,
=>MUHAMMEDî GAYREt İLE ===>RABBımı==>RABBımLa BiLdim!.
29.kasım.2024.. 12:57
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumâcemimizz…
ZamÂN DEĞiL=GELip<->GEÇen,
KuM SAAti=>AL!<->VER! NEFEs!.
=>AKLI’yLa=->TERCİHİn SEÇen,
=>Son-UÇ’a>KOŞuYOR HERKEs!.
KENDi YAPaR=>ŞEYytÂNdan DeR,
Ya da->“KADERmiş!” SAÇMALaR!.
=>HERGELEdir=->HeR HALtı YeR,
==>SONunda===>AVCUnu YALaR!.
“KELÂMULLAH SÖZÜ”n>DUYmaz,
“RESÛLULLAH YOLU”na->UYmaz,
==>HİZBu’ş-ŞEYTÂN==>UŞAĞIdır,
==>“İBLİS ELBİSESİ”n=>SOYmaz!.
==>HASBî<=>HABîBî HİZMEtte,
=>Lî-VECHİLLAH’ta=>ELBEtte,
=>ŞİMDi Şu ÂN’da=>YAŞA!.rız,
=>HER NEFESimİZ=>CENNEtte!.
“HAKkı BİLdiR!”mek KAStımız,
KIBLE’ye=>KULLuk POStumuz,
=>DÜŞMÂN’ımız==>“İKİLİK”tir,
ALLAH’ın DOStu=->DOStumuz!.
=>KuL İHVÂNi=->“BİZ BİR-İZ!” De,
==->“RESÛLULLAH ELi==>İZ!” De,
===>GÜNEŞLe<===>IŞIĞI==->GiBi,
“bEN” DEdiğim DEĞiL>“BİZ!” De!.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “RABBimi en güzel sûrette gördüm.” buyurmuştur.
(Tirmizî, tefsir, 39).
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: "RABBimi, RABBimle ANLAdım". buyurmuştur.
(Sırrül Esrar. S.75, Seyyid Abdülkadir Geylanî).
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem.: RABBımı RABBımla TANIdım. Eğer RABBımın yardımı olmasaydı O'nu TANIyamazdım!.'' (bulamazdım.) buyurmuştur.
(Gürüzânfer, Ehadis-i Mesnevi shf. 2).
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Men arefe nefsehu =>fekad arefe RABBehu.: Nefsini/Kendini TANıyan/BİLen =>RABB’ini TANır/BİLir.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfu’l-Hâfâ, II, 236.).
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Mutü kable en temutu: ÖLmeden önce ÖLünüz!.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669).
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kişi yaşadığı hâl üzere ÖLür ve ÖLdüğü HâL üzere haşrolunur.” buyurmuştur.
(Münâvî, Feyzü‟l-Kadîr Şerhu‟l-Câmii‟s-Sağîr, V, 663).
RahmetLi Necip Fâzıl‟ın dediği gibi.:
O DEM’de ki ->Perdeler kalkar ->Perdeler iner,
Azrâil‟e->“hoş geldin!” =>Diyebilmekte hüner!.
وَالْعَصْرِ
إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
“Ve’l- asr (asri). İnne’l- insâne le fî husr (husrin). İllellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti ve tevâsav bi’l- hakkı ve tevâsav bi’s- sabr (sabrı).: Asra yemin olsun. Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrândadır. Bundan ancak imân edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine HAKkı tavsiye edenler ve SABRı tavsiye edenler müstesnâdır.” (Asr 103/1-3)
كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُم مِّنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ
“Kuntum hayra ummetin uhricet li’n- nâsi te’murûne bi’l- ma’rûfi ve tenhevne ani’l- munkeri ve tu’minûne billâh (billâhi), ve lev âmene ehlu’l- kitâbi le kâne hayran lehum, minhumu’l- mu’minûne ve ekseruhumu’l- fâsikûn (fâsikûne).: Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış En Hayırlı Bir Ümmet OLdunuz. (Çünkü siz, ülkenizde ve yeryüzünde) Ma’rufu (Hakkı ve Hayrı) emredip yürütecek, münkeri (Bâtıl ve Şerri-Zulmü ve Kötülükleri) nehyedip önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız. Ve ALLAH’a (tam) imân edip (bağlanırsınız). Şayet Kitab Ehli de (böyle) inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onların içinden de (bazı) imân edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.” (Âl-i İmrân 3/110)
ادْعُ إِلِى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُم بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
“Ud’u ilâ sebîli RABBike bi’l- hikmeti ve’l- mev’ızati’l- haseneti ve câdilhum billetî hiye ahsen (ahsenu), inne RABBeke huve a’lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a’lemu bi’l- muhtedîn (muhtedîne).: RABBinin yoluna (ALLAH'a ulaştıran yola, Sıratı Mustakîm'e) hikmetle ve güzel (pozitif dereceler kazandıracak) öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde mücâdele et. Muhakkak ki senin RABBin, O'nun yolundan (Sıratı Mustakîm'den) sapanları (dalâlete düşenleri) ve hidâyete erenleri bilir.” (Nahl 16/125)
قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
“Kul mâ ya’beu bikum RABBî lev lâ DUÂ ukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ (lizâmen).: (Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve DUÂ nız) yalvarmanız olmasa, RABBim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resûl'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azâb yakanızı bırakmayacaktır!” (Furkân 25/77)
MuHiT =>FıRRu.. =>“Fe Firru!” ALLAH-a KAÇ-mak.:
فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
"Fe FİRRû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).: (Ey Rasûlüm, de ki: ) O halde hemen ALLAH’a kaçın, (küfrü bırakıb hemen imana gelin). Gerçekten ben, size, ALLAH tarafından (azâb ile) korkutan açık bir peygamberim." (Zâriyât 51/50)
YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.
ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...
ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâMet
İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet-CEM’ et CUMÂmıza İnşâe ALLAH!..
M.M.M. MuhaBBetLerimLe...
KUL İHVÂNİm..
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
BURSAm’da CUMÂ CEM’İ’nde,
=->HAYyaLe’s-SELÂH ÇAĞRIsı!.
ZamÂN’ın>DEM bU DEM’inde,
->HAYyaLe’L-FELÂH ÇAĞRIsı!.
HAKK NEFESİ’n=>DUYaNLaRa,
“CENNEti YAŞA!.”MAk=->İÇiN!.
==>DUYduĞuNa=->UYaNLaRa,
HAKKtan HAKka ki HAKk İÇiN!.
ZEVK 10.986
==>BiR DAMLA RAHMÂN SPERMi==>ANA RAHMİnde=>ASLI SU,
=>ARŞULLAHın TAHtıdır=>SU! ARZULLAHın==>AŞKk fASLI SU,
ZITLAR ZEVKi =>BiR DAMLA SU,
EL HAYy SEVKi=>BiR DAMLA SU,
KÛN feye KÛN!. OLuR!. OLmaz!.=>KADERULLAH’ın hASLI SU!.
06.aralık.2024.. 13:02
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumâcem’imizzz…
==>KALB KAZANı=->KAFA TASın,
BiR DAMLA SU’dur=>KAYNAtAN!.
===>HAYyAtın HAYy HÜLÂSÂsın,
İHVÂNİ’m=>HAKK’tır OYNAtAN!.
=>KÜLLî ŞEYy’in=>KÜLLî NÂSın!.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
“الجنة تحت أقدام الأمهات“
“El CeNNetu TAHte akdâmi’l Ummuhât.: CeNNet =>ANALların ayakları altındadır.” buyurmuştur.
(Nesâî, Cihâd, 6)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ANNe =>CeNNet Kapılarının ortasındadır.” buyurmuştur.
(İbn Hanbel, V, 198);
وَهُوَ الَّذِي خَلَق السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَاء لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلاً وَلَئِن قُلْتَ إِنَّكُم مَّبْعُوثُونَ مِن بَعْدِ الْمَوْتِ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ
“Ve huvellezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda fî sitteti eyyâmin ve kâne arşuhu ale’l- mâi li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ (amelen), ve le in kulte innekum meb’ûsûne min ba’di’l- mevti le yekûlennellezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubîn (mubînun).: “Hanginiz en güzel ameli yapacak?” diye sizi imtihan etmek için 6 günde (6 yevmde) semaları ve yeryüzünü yaratan O'dur. Ve O'nun ARŞı =>SU üzerinde idi. Eğer Sen.: “Muhakkak ki siz, ölümden sonra beas edileceksiniz (diriltileceksiniz).” dersen, kâfir olan(inkâr eden, örten) kimseler mutlaka (şöyle) derler.: “Bu ancak apaçık bir sihirdir.” (Hûd 11/7)
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn (yekûnu).: O (ALLAH), bir şey (yaratmak) irâde ettiği (dilediği) zaman O'nun Emri, sâdece ona.: "OL!" demektir. O, hemen OLur!.” (Yâsîn 36/ 82)
خُلِقَ مِن مَّاء دَافِقٍ
يَخْرُجُ مِن بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ
“Hulika min mâin dâfik (dâfikın). Yahrucu min beyni’s- sulbi vet terâib (terâibi).: Kuvvetle atılan bir SU/Sıvıdan yaratıldı. (O SU/sıvı), omurga ile göğüs kafesi arasından (orada bulunan iki sinir merkezinin organize çalışması sonucu) çıkar.” (Târık 86/6-7)
إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا
“İnnâ halakne’l- insâne min nutfetin emşâcin nebtelîhi fe cealnâhu semîan basîrâ (basîren).: Muhakkak İZ, insanı (iki hücrenin) birleşimi olan bir NUTFEden (erkek ve kadının dölünden) yarattık. Onu imtihan edeceğiz. Bu sebeble o’nu işiten, gören (bir varlık) kıldık.” (İnsan 76/2)
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
YEŞiL BURSA’mda=->HAYy DİLi,
=>SELÂH’a==>FELÂH OKuYOR!.
=>HeR NEFESi==>SoN MENZİLi,
Şu ÂN’da->“ALLAH!” OKuYOR!.
=>HAKk ERENLe=>HAYy YATAĞı,
BEŞiNci BAŞ ŞEHiR==>BURSA’m!.
CÂNda<=>CÂNÂN=->ÇİLLe ÇAĞı,
CeNNEte AKAN NEHiR BURSA’m!.
ZEVK 10.991
=>İNŞÂe ALLAH=>SEBîLİLLAH==>Lî-VECHiLLAH =>Bî-İZNiLLAH,
YERSiz YURtsuz==>BULUt GiBi ==>BAŞ-AYAksız ÂŞIKk BİZ-LeR!.
=>RESÛLuLLAH->KELÂMuLLAH=>SüMMe TüVELLu VECHuLLAH,
=>SEVen<=>SEViLen=>SEVgiLi ===>BİLYE GiBi=>KIBLESİZ-LeR!.
13.aralık.2024.. 13:05
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumâcem’imizzz…
ALLAH=>Şu ÂN’da=->ZÂHiRdiR,
GÖZ ki=>BAK!tığını=>GÖR!sün!.
=>VERdiğin NEFEs ==>ÂHiRdiR,
AKLın DUYsun ÖMRüNü ÖRsün!.
=>HİÇçLiğe=>YÜRÜyüş=>İSRÂ,
==>ADıM BAŞı=->“OLAY”ı VaR!.
==>İNNe MÂa’l-USRi=>YUSRÂ,
HeR ZORLuğun “KOLAY”ı VaR!.
HAZRın HIZRı=->NASRuLLAH’ı,
HAKk KAPISIn==>FETHuLLAH’ı
===>HÂL-i HAZıR==>HÂLİFEsi,
ARZ’dan>ARŞ’a>ABDULLAH’ı!.
HAKk’ın HALkı>HAkkı DUYaN,
HAKkı DUYaN=>HAYR’a UYaN,
=>ŞEHÂDEt ŞEREFi=->BUDuR,
UYAN KuL İHVÂNİ’m=->UYaN!.
HeR YeRde==>İNŞÂe ALLAH,
=>HeR ÂN’da==>SEBîLİLLAH,
HeR HÂL’de=>Lî-VECHiLLAH,
HeR NEFEs’te=>Bî-İZNiLLAH!.
İNŞÂe ALLAH.: ALLAHu zü’L- CELÂL’in=>ŞE’ÂN’da HeR ÂN YARAtış TeCELLîsi..
SEBîLİLLAH.: ALLAHu zü’L- CELÂL’in=>RIZa EBEDî<=>EZELİ YOLu..
Lî-VECHiLLAH.: YALNıZca ALLAHu zü’L- CELÂL’in=>VECHi/CEMÂLi..
Bî-İZNiLLAH.: ALLAHu zü’L- CELÂL’in=>RIZa İZNiyLe..
إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ
---“İzâ câe nasrullâhi ve’l- feth (fethu).: ALLAH'ın Yardımı ve fetih geldiği zaman.” (Nasr 110/1)
وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا
---“Ve reeyte’n- nâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ (efvâcen).: Ve insanların dalga dalga/grup grup ALLAH'ın Dîni’ne girdiğini gördüğün (zaman).” (Nasr 110/2)
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا
---“Fe sebbih bi hamdi RABBike VESTAGFİRH (vestagfirhu), innehu kâne TEVVÂBâ (tevvâben).: O zaman RABB’ini hamd ile tesbih et. Ve O'ndan MAĞFİRET dile. Muhakkak ki O, TÖVBEleri kabul edendir.” (Nasr 110/3)
وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
“Ve lillâhi’l- meşriku ve’l- magribu fe eynemâ tuvellû fe semme VECHULLÂH (vechullâhi) innALLAHe VÂSİun ALÎM (alîmun).: Ve doğu da ALLAH'ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, ALLAH'ın Vechi (ZÂT'ı) işte oradadır. Muhakkak ki ALLAH VÂSİ'dir (rahmeti ve lutfu geniştir, herşeyi ilmi ile kuşatandır).” (Bakara 2/115)
أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
"E lem neşrah leke sadrek (sadreke).: Göğsünü senin için şerhetmedik mi (yarıp genişletmedik mi)?” (İnşirâh 94/1)
وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ
"Ve vedagnâ anke vizrek (vizreke).: Ve senden yükünü kaldırdık (kaldırmadık mı?).” (İnşirâh 94/2)
الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ
"Ellezî enkada zahrek (zahreke).: Ki o (yük) senin sırtını bükmüştü.” (İnşirâh 94/3)
وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ
"Ve refa’nâ leke zikrek (zikreke).: Ve senin için, zikrini yükselttik.” (İnşirâh 94/4)
فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
"Fe inne maal usri yusra (yusren).: Demek ki zorlukla berâber bir kolaylık var.” (İnşirâh 94/5)
إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
"İnne maal usri yusrâ (yusren).: Muhakkak ki zorluk ve kolaylık beraberdir.” (İnşirâh 94/6)
فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ
"Fe izâ feragte fensab.: Öyleyse boş kaldığın zaman hemen intisab et/durmaksızın (DUÂ ve ibâdetle) yorulmaya devam et..” (İnşirâh 94/7)
وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ
"Ve ilâ RABBike fergab.: Ve öyleyse RABBine rağbet et (O’nu öv, hamdet, zikret, tesbih et).” (İnşirâh 94/8)
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
"Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- veridi.: Andolsun, insÂNı BİZ yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından-cÂN Damarından daha YAKINız/AKRABayız.” (Kaf 50/16)
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
ANLAmaz->NEFSin TAPANLaR,
DUYmaz! UYmaz! SAĞIR GiBi!.
ÖMRÜn>CeheNNeM YAPANLaR,
YAŞAyAN ÇOKk==->SIĞIR GiBi!.
CUMÂ ÇIĞLığı==>BURSAM’da,
Şu ÂN’ın=->KIYMEtin BİLmek!.
TEKe TEKkte TEk DURSAM da,
AŞKk ki==>MÂSiVÂ’yı SİLmek!.
“Lâ İLÂHe”miz==>LÂYIKktır,
LÂZıM>“İLLâ ALLAH!” SÖZü!.
DUYAN NEFiSLeR=->AYIKktır,
UYANLaR=>İLKk SÖZün>ÖZü!.
ZEVK 10.995
SONsuz DEHRin=>ZamÂNında==>VAKktimin şu ÂN’ı->ÖMüR,
==>GÜNEŞLe<=>IŞIğı GiBi=>CÂNÂN’ın=>HAYy CÂN’ı->ÖMüR,
EZEL<=>EBED HANCI=>HAKk’tır=>CÂNLıLaRın HAN’ı->ÖMüR,
HeR NEFESte=>YARATıLaN==>ŞE’ÂN’ın=>HAYy ŞÂN’ı->ÖMüR!.
20.aralık.2024.. 13:08
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumâcem’imizzz…
AL!<=>VER! NEFEs=>BUNcA EMEL,
====>TAKDiMsiz=>TE’HiRsiz ECEL,
===>SONSuZ ESMÂ TÜMMü=>AKıL,
==>“ÂN”ı YAŞA!.”maktır=>TEMEL!.
=->KuL İHVÂNİ’m=>EBED<=>EZEL!.
MÂSiVÂ.: Ondan gayrısı. (ALLAH'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler..
LÂYIK.: (Liyâkat. den) Yakışır ve yaraşır. Uygun, münâsib ve muvafık..
LÂZıM.: Lüzumlu, gerekli. * Bir şeyden aslâ ayrılmayan. Bir işte beraber bulunmasına ve vücuduna ihtiyaç olan şey..
DEHR.: Zaman, çok uzun zaman, ebedî..
VAKkt.: (Vakit) Zaman. Saat. Çağ. Mevsim..
ÂN.: En kısa bir zaman. Lahzâ. Dem. Cüz'i bir zaman.
ŞE’ÂN.: ŞE’N.. Bir şeyin hususiyetinin fiilî tezâhürü, neticesi ve eseri. ALLAH celle celâlihu’nun Her ÂN yeniden Yaratışı..
ŞÂN.: (c.: Şuun) Şeref. * Nam, şöhret, şan, ün. * Mahiyet. * Gösteriş, çalım. * Tabiat, huy, âdet. * Hâl, keyfîyyet..
EMEL.: Ricâ, ümid, şiddetli istek. Ummak. * Gâye
ECEL.: Her mahlukun ve canlının ALLAH Tarafından takdir edilen Ölüm Vakti. Âhirete göç etmek. * İleride olacağı şüphesiz olan. * ALLAH'ın takdir ettiği ömür..
TAKDiM.: (Kıdem. den) Arzetmek. Sunmak.Öne almak..
TE’HiR.: Geciktirme. Sonraya bırakma..
ESMÂ.: ALLAH'ın İsimleri. Cenâb-ı HAKk'ın Güzel İsim ve Sıfatları..
ZÂT=>SIFAt=>ESMÂ=>EŞYÂ..
İbni Ömer radıyallahu anhümâ.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, benim iki omuzumu tuttu ve.: “Dünyada sanki bir garib veyâ bir yolcu gibi ol” buyurdu.
(Buhârî, Rikak 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 25; İbni Mâce, Zühd 3)
İbni Ömer radıyallahu anhümâ.: “Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme. Sağlıklı ÂNlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al!.” derdi.
(Buhârî, Rikak 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 25; İbni Mâce, Zühd 3)
يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
“Yes’ eluhu men fi’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.: Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir ŞE'N (ayrı bir tecellî, yeni bir oluş her ÂN YENiden Yarataış) üzerindedir.” (Rahm3an 55/29)
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيْهَا مِن دَآبَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
“Ve lev yuâhızullâhu’n- nâse bi zulmihim mâ tereke aleyhâ min dâbbetin ve lâkin yuahhıruhum ilâ ecelin musemmâ (musemmen), fe izâ câe eceluhum lâ yeste’hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn (yestakdimûne).: Ve eğer ALLAH, insanları zulümleri sebebiyle sorgulayıp (derhal) cezâlandırsaydı, onun (yeryüzünün) üzerinde yürüyen canlılardan bir canlı bırakmazdı. Ve fakat onları, belirli bir zamana kadar TE’HİR eder (erteler). Artık onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat TE’HİR edilir (ertelenir) ne de (bir saat) evvele alınır (TAKDiM edilir.).” (Nahl 16/61)
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
BURSAmda->DEM=>DEM İLEsi,
=->KÜLLî ŞEYy=>İLE<=>BİLEsi,
RIZAsında=>HAKta<->HAYRda,
=>SIRR-ı NAHNU->CÂN ÇİLEsi!.
ZEVK 11.009
GEL!<>GEÇ! ÂLEMi DÜNYÂda=>ELde KALAN->VAR’ı DUÂ,
OLsun!. OLMasın!.=>OLAN’ı=>KÂR-ü-BELÂ=->KÂR’ı DUÂ,
HeR ÂN’ın GÜNDüZ<>GECEsi,
KULLuğun==>KIYMEt YÜCEsi,
=>SON NEFEsin=>SoN-UCU’nda=>ŞEHÂDEt ŞİÂR’ı=>DUÂ!.
27.12.2025.. 13:11
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumâcem’imizzz…
HADDİni AŞAN=->İNSÂNLaR,
KöPüRüP COŞAN>İNSÂNLaR,
HAKk’ın SÖZÜ’nü DİNLEyİN,
=>ÖLÜMe KOŞAN İNSÂNLaR!.
GEÇENe=->NASuH TÖVBEsi,
=>ŞU ÂN’a->ŞÜKÜR NEFEsi,
=>BEZM-i ELEStü->BESTEsi,
=>GEÇENe==->DUÂ NEŞEsi,
KUL İHVÂNİm->SIRRın SESi!.
ALLAHu zü’L- CELÂL;
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
---“Ve kâle RABBukumud’ûnî estecib lekum, innellezîne yestekbirûne an ibâdetî se yedhulûne cehenneme dâhırîn (dâhırîne).: Ve RABBimiz, şöyle buyurdu.: "BANA DUÂ ediniz ki size icâbet edeyim. Bana kul olmaktan kibirlenenler, muhakkak ki hâkir ve zelîl olarak cehenneme girecekler." (Mü'min 40/60)
وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
---“Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb (karîbun) ucîbu da’vete’d- dâi izâ deâni, fe’l- yestecîbû lî ve’l- yu’minû bî leallehum yerşudûn (yerşudûne).: (Ey Rasûlüm) Ve kullarım sana, BENden sorduğu zaman, muhakkak ki BEN, (onlara) yakınım. BANA DUÂ edilince, DUÂ edenin DUÂsına (dâvetine) icâbet ederim. O halde onlar da BANA (BENİM dâvetime) icâbet etsinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).” (Bakara 2/186)
إِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السُّوَءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٍ فَأُوْلَئِكَ يَتُوبُ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَكَانَ اللّهُ عَلِيماً حَكِيماً
---“İnnemât tevbetu alâllâhi lillezîne ya’melûne’s- sûe bi cehâletin summe yetûbûne min karîbin fe ulâike yetûbullâhu aleyhim. Ve kânallâhu alîmen hakîmâ (hakîmen).: Fakat ALLAH'ın kabul edeceği TÖVBE, cahillik ile bir kötülük yapıp sonra, hemen TÖVBE edenler içindir ki, işte onlar, ALLAH'ın, TÖVBElerini kabul ettiği kimselerdir. Ve ALLAH ALÎM'dir, HAKÎM'dir.” (Nisâ 4/17)
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
---“Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakîn(yakînu).: Ve sana “yakîn” gelinceye (son yakîne, Hakk'ul yakîne, ALLAH'a KuL olmaya ulaşıncaya) kadar RABBine kul ol!” (Hicr 15/99)
وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
---“Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, ve’l- yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evi’t- tâbiîne gayri ulî’l- irbeti mine’r- ricâli evi’t- tıflillezîne lem yazharû alâ avrâti’n- nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn (zînetihinne), ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhe’l- mu’minûne leallekum tuflihûn (tuflihûne).: Ve mü'min kadınlara söyle, bakışlarını indirsinler (haramdan sakınsınlar) ve ırzlarını korusunlar. Zâhir olan kısımlar (görünen el, yüz ve ayaklar) hariç, ziynetlerini açmasınlar. Ve başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar (örtsünler). Ve ziynetlerini, kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları veya kadınlar veya ellerinin altında sahip oldukları (câriyeler) veya erkeklerden, kadına ihtiyaç duymayan hizmetliler veya kadının avret yerlerinin farkına varmayan çocuklar hariç, açmasınlar. Ve gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını vurmasınlar. Ey mü'minler, hepiniz ALLAH'a TÖVBE edin! Umulur ki, böylece felâha eresiniz.” (Nûr 24/31)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنظُرْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
---“Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve’l- tenzur nefsun mâ kad demet ligad (ligadin), vettekûllah (vettekûllahe), innallâhe habîrun bi mâ ta’melûn (ta’melûne).: Ey iman edenler! ALLAH'a karşı takvâ sâhibi olun! Ve her nefs, yarın için ne takdim ettiğine baksın! Ve ALLAH'a karşı takvâ sâhibi olun. Muhakkak ki ALLAH, yaptıklarınızdan haberdârdır.” (Haşr 59/18)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Âdemoğullarının hepsi hata yapar; hata yapanların en hayırlısı ise hatasına TÖVBE edendir.”buyurmuştur..
(İbn Mâce Zühd, 30)
---İmam Ali kerremallahu vechehu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Ed DUÂ silahu’l- mü’mini ve imâdu’d- DÎNi ve NÛru’s- Sermâvâti ve’l- ARZi.: DUÂ mü'minin silâhı, DÎNin direği, Göklerin ve Yerin NÛRudur." buyurdu.
(Hâkim, Müstedrek, II, 692; Suyutî, Camiu’s-sağir - 4258)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizden her kime DUÂ kapısı açılmış ise ona Rahmet Kapıları açılmıştır. ALLAH 'tan istenilen şeyler arasında O'na en sevimli geleni, âfiyettir.” buyurduktan sonra.: “DUÂ, başa gelen ve henüz gelmeyen belâya karşı fayda sağlar. Ey ALLAH 'ın kulları, DUÂ ya sarılın!.”buyurmuştur..
(Tirmizî, Deavât, 101.)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "ALLAH'a kabul edileceğine gerçekten inanarak DUÂ ediniz. Biliniz ki ALLAH, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalb ile yapılan DUÂları kabul etmez."buyurmuştur..
(Tirmizî, Deavât, 65)
YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.
ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...
ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâMetinLe,
Yâ RABBenâ!.
YEDi İKLİMde;
YEtim-ÖKSüz =>YERsiz-YURtsuz,
EVsiz-BARksız YALNız ve UMUtsuz,
KALan İSLÂM YAVRULarımıza YARdım EYyLe!.
DUÂmızı İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet-CEM’ et CUMÂmıza İnşâe ALLAH!..
الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
---“El hamdu lillâhi RABBi’l- ÂLEMîn (âlemîne).: Hamd, âlemlerin RABBi olan ALLAH'adır.” (Fâtiha ½)
...M.M.M. MuhaBBetLerimLe...
KUL İHVÂNİm
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 13069
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: CuMâ CeM'im-İZ
==>EBED’e AKAN==>EZELden,
BuRSAm’da>CUMÂ SALLARın!.
GüZden GüLDESte GAZELden,
->ÜÇ KOLLu ÇINAR DALLARın!.
ZEVK 11.024
BEDEN>BUZDAĞ NEFSiMiz>SU>CEVLÂNInda KALBim BUHAR,
=>SIRR-ı SIFIR SEYRÂNInda==>RÛHum=>YÜCELeRde BULUt!.
=>DELi GÖNLüM=>DEVRÂNInda==>KARAKIŞta GELdi BAHAR,
YÜCE RABBımın SÖZü VAR!.=>KORKUsuz HAYRÂNda=>UMUt!.
03.01.2025.. 13:14
brsbrsm..tktktrstekkemizdecumâcem’imizzz…
GEçEN GEÇti->TÖVBE GEREKk,
==>LÂZIMdır==->GELeNe DUÂ!.
Şu ÂN’a=>RIZA TEKk GERÇEKk,
===>KENDİni BİLeNE===>DUÂ!.
KUL İHVÂNİ’me==->TEKe TEKk!.
=>Ey bütün günahları YARLIGAyan ALLAHımız!.
[/b]
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
“De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! ALLAH'ın RAHMEtinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki ALLAH, günahların hepsini MAĞFİREt eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; GAFÛR'dur (mağfiret eden), RAHÎM'dir (RAHMEt NÛRu gönderen)." (Zümer 39/53)
Ebû Ümâre Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
“Ey falân! Yatağına yattığında şöyle DUÂ et.:
ALLAH’ım! Kendimi SANA teslim ettim. Yüzümü SANA çevirdim. İşimi SANA ısmarladım, işimde SANA güvendim. (Rızânı) isteyerek, (azâbından) korkarak sırtımı SANA dayadım, SANA sığındım. SANA karşı yine SENden başka sığınak yoktur. İndirdiğin KİTÂBa ve gönderdiğin PEYGAMBERe inandım.
Eğer bu DUÂyı yapıp yattığın gece ölürsen, imân üzere ölürsün, ölmez de sabaha çıkarsan hayra kavuşursun!.” buyurdu.
(Buhârî, Vudû 75, Daavât 6; Müslim, Zikr 56-58. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 98.)