Zâlim Ümeyye Oğulları minberlerde her hutbeden sonra İmam Ali ve Ehl-i Beyt aleyhumusselâm'a lânet okurlardı. Halkın çoğu, Kurban ve Ramazan Bayramı namazından sonra hemen dağılıyor, İmam Ali ve Ehl-i Beyt aleyhumusselâm'a lânet okunmasını duymak istemiyorlardı. Bu sebeble Ümeyye Oğulları Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in süNNetini değiştirerek hutbeleri bayram namazından önceye aldılar. Böylece çoğunun karşı çıkmasına rağmen Müslümanların huzurunda İmam Ali Kerremallahu veche'ye lânet okuyorlardı. Bu işi Muaviye başlatmış ve zamanla bir sünnetleri haline gelmişti..
Bu iş ise kesinlikle açık seçik küfür idi çünkü;
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:"ALi'ye küfreden, bana küfretmiş olur; bana küfreden de ALLAH'a küfretmiş olur.”buyurmuştur. (Müstedrek-i Hâkim, c. 3, s. 121 (Hadisin Buharî ve Müslimce sahih olduğunu yazar. ); Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 323; Hasais-i Nesaî, s. 93, h. 88.)
17.07.19 18:19
bursa>burhaniye..emrahsnzynbelff.. YERsiz YURtsuz>BULut GiBi,
BAŞ AYAKsız=>ESEN YELLer!.
KORKUsu YOk==>UMut GiBi,
EL=>ELe=>ALLAH’a =>ELLer!.
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا ---“İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâhe, yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsihî, ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: “Muhakkak ki sana biat edenler ancak ALLAH'a biat etmektedirler. ALLAH'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de ALLAH ile olan ahdine vefâ gösterirse ALLAH ona büyük bir mükâfat verecektir.(Fetih 48/10)
YeDuLLaH =>Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ELi =>EhL-i Beyt aleyhumusselâm ELi =>Veliyyullah ELinsıkıca ve sadakat ile tut ki, sen de ERENLer gönlüne sahib olmaya nâil olursun. İşte o zaman sana da REHBER Olur Hidâyet GÜNEŞi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin IŞIğı HAKk ERENLer kaddesallahu sırrahum..
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“Ehl-i Beytim Nûh’un Gemisi gibidir. O Gemiye dahil olan kurtulur muhalefet eden boğulur!.”buyurdu. (Sahih-i Müslim Ve Buharî C 2 S. 343.)
=>ŞAHDAMARI’ndan AKRABa
İNSÂN ÖZÜ-nde=>BULmuştur!.:
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ --- “Ve lekad halakne!l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min HABLİ’L- VERÎDi :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)
ZÂT=>Sıfat=>ESMÂ=>EŞYâ..
Esmâdan kasdım bütün esmâlar öğretilmiştir. Neden Esmâ?
Çünkü, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Zâtı kendine mahsustur. AHADî Bilinemezliktedir. Nasıldır, nicedir, ne olmuştur filan yoktur. O, O dur. Sıfatları O’na çok yakındır. Sanki güneş diyelim ki güneş var, güneş en yakın sifâtları. Güneşi olan Isı, Işık vs. geldiği için onları görüyoruz ama neler geliyor ALLAH celle celâlihu bilir. Ultra geliyor başka şeyler. Bir sürü daha bilinmeyen şeyler geliyor. Bu Sifâtlar aşama geçirip Esmâ ve Eşyâ halinde yoğuşmaya başlar..
Bu esmâlar tecellî içerisinde takdir içerisinde maddeye dönüştüğünde, madde olarak gözüktüğünde “EŞY” ismini alır. Bu tıpkı bir integral ile türev gibidir. EŞYâ=>ESMÂdan, ESM =>Sıfattan, Sıfat =>ZÂT’tan yaratılmıştır.
Bu doğru mudur?. Doğrudur!. “EŞY” dediğimiz Zâhir ÂLeM ki, yerler ve göklerdir. Ve böyle âyet vardır.
ALLAHu nuru’s- semâvati ve’l- ard..
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ---“Allâhu nûru’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ MISBÂHun, el mısbâhu fî zucâcetin, ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durriyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr (nârun), NÛRUN ALÂ NÛR (nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle li’n- nâsi, vallâhu bi kulli şey’in alîm (alîmun).: ALLAH, göklerin ve yerin nuru’dur. O’nun nuru, içinde MİSBAH (lâmba) bulunan kandil (ışık saçan bir kaynak) gibidir. Misbah, sırça (cam) içindedir. Sırça (cam), inci gibi (parlayan) yıldız gibidir. Doğuda ve batıda bulunmayan mübârek bir ağacın yağından yakılır. Onun yağı, ona ateş değmese de kendi kendine ışık verir. Nur üzerine nurdur. ALLAH dilediğini nuruna hidâyet eder (ulaştırır). Ve ALLAH, insanlara örnekler verir. Ve ALLAH, herşeyi en iyi bilendir..”(Nur 24/35)
ŞİMdi Şu ÂN=>ŞE’ÂNuLLAH!.:
الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ---“Ellezîne saberû ve alâ rabbihim yeteVEKKELÛN (yetevekkelûne).:Ki onlar, sabredenler ve RABLERİNE TEVEKKÜL EDENLERDİR!.” (Ankebut 29/59)
Âmin!.Yâ Muîn Celle Celâluhu!.
LÂ HUVeİLLÂ HuVe!.. celle celâlihu!.
SAHİBimİZ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e, ÂLine, ÜMMetine ->
Es SÂMEDu’s- SeLÂMu’l- CeLÂL celle celâluhu'nun SaLÂT ü SeLÂMı SoNsuz-Sınırsız İLMince OLsun!..[/b]
TÜRKÇESİ: ALLAHümme innâ nes'eluke becâhi nebîyyike Muhammedin sallallahu Teâla aleyhi ve sellem el mağfirete verrizâ Vel kabule kabulen tâmmen La tekilnâ fihi ilâ enfüsinâ tarfete aynîn yâ ni'mel Mevlâ veya ni'mel Mûcîb Yâ Azîzu yâ Gaffâr Fe inne gufrâne zünûbil halki bi ecmâ'ihim Evvelihim ve âhirihim Ve birrihim ve fâcirihim kekatretin fi bahri cûdikel vasi'illezi la sâhile lehu Fekad kulte ve kavlukel hakkul Mûbin Vemâ erselnâke illâ rahmaten lil âlemîn Ve sallallahu ve selleme alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve Ehl-i Beytihi ettayyibînettâhirîn Ve alâ sâdâtinâ ve aleynâ mâahum vel mü'minîne vel mü'minâti ecmâine. Âmîn!. MÂNÂSI: ALLAH'ım! Senin Peygamberin Muhammed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vessellem hürmetine (katındaki i'tibarını vesile edinip) Senden mağfiret (bağışlanma)ve rıza istiyoruz.(diliyoruz)!Ve tam bir kabülünü; O nun hakkında (bu hususunda) nefislerimize göz açıp kapayıncaya kadar çabalama yorgunluğu verme! Ey güzel Sahibimiz ve ey dualarımıza güzel icâbed edenimiz (icâbını yerine getiren RABB'ımız)! EY AZÎZ (gücü yeten, değeri olan)EY GAFFÂR(çokça affeden) Celle Celâluhu! Muhakkak ki cümle halkıyın, evvelkilerin, sonrakilerin, iyilerin, kötülerin günâhını gufran (bağışlama, yarlıgama),Senin sahilsiz genişlikteki (yaygınlıktaki)cömertlik denizinde bir damla değildir! Açık seçik hakk olan sözünle buyurmuştun : "(Resûlüm!)Bizseniancakâlemlererahmetolarakgönderdik."(Enbiyâ 21/107) Ve ALLAH; Efendimiz, Sahibimiz Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)'e, ailesine, ehl-i beytine ve ashabına tertemiz ve en güzelinden (ayıblardan arınmış) salât-ü-selâm eylesin (salâtımızı O'na ve onlara sılaya vesile kılsın)! Sadatlarımıza (seyitlerimize)ve onlarla beraber bizlere ve mü'min erkeklere ve mü'min kadınların cümlesine de salât-ü-selâm eylesin!. ÂMiNn!.
"BEN"Lik"BeLâ!.."mız,EvveLAHdimiz,
"BİZ"Lik"MİM"inde"BİLe"LikBULsun,
"BİR"Lik"Be"sindeTEVHİD NOKTASIOLsun, Yakînî KurbŞah Damarımızdanda yakınOLsun!.. Tevbe -Rıza-Duâ-ŞehadetBİZ Liğimiz, RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellemde buLuşsun!. YÜCE ALLAH'ımızaHAMdOLsun!. CÂN KurbÂNımız kabuL ve bereketLiOLsunİnşâeALLAHu TeâLâ!.
ÂminYâ Latîf Yâ KerîmALLAH celle celâluhu! ÂminYâ Rahîm Yâ VedûdALLAH celle celâluhu! ÂminYâ Fettâh Yâ GaffârALLAH celle celâluhu! ÂminYâ SettârYâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!.
Âmin...Âmin...Âmin...Âmin!..Yâ Muîn Celle Celâluhu!.
وَ اَسْئَلُكَ بِاَسْمَٓائِكَ .: Ve es’elüke biesmâike, Yâ Ferd ALLAH celle celâlihu.
Yâ Vitr ALLAH celle celâlihu.
Yâ Ehad ALLAH celle celâlihu.
Yâ Samed ALLAH celle celâlihu.
Yâ Emced ALLAH celle celâlihu.
Yâ E’azz ALLAH celle celâlihu.
Yâ Eceli ALLAH celle celâlihu.
Yâ Ehakk ALLAH celle celâlihu.
Yâ Eberr ALLAH celle celâlihu.
Yâ Ebed ALLAH celle celâlihu.. سُبْحَانَكَ يَا لآَ اِلٰهَ اِلآَّ اَنْتَ اْلاَمَانُ اْلاَمَانُ نَجِّنَا مِنَ النَّارِ .: Subhâneke yâ Lâ iLâhe iLLâ ENTE’l-emâne’l-emâne neccinâ mine’n-nâr!.
MÂNÂSI: ALLAH’ım SENden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum.: Ey eşi ve benzeri olmayan Ferdcelle celâlihu, Ey zât, sıfat ve fiillerinde çifti olmayan Vitrcelle celâlihu, Ey her bir şeyde birliğini gösteren Ehadcelle celâlihu, Ey hiçbir şeye muhtaç olmayan ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu Samedcelle celâlihu, Ey şan, şeref ve yüceliği en büyük olan Emcedcelle celâlihu, Ey izzet ve galibiyeti mukayeseye gelmeyen Eazzcelle celâlihu, Ey sonsuz azamet ve celâl sâhibi Ecellcelle celâlihu, Ey bütün gerçeklerden daha gerçek ve ibâdete en çok lâyık olan Ehakkcelle celâlihu, Ey herkesten fazla iyilik yapan Eberrcelle celâlihu, Ey varlığının sonu olmayan Ebedcelle celâlihu, SEN =>Bütün kusur ve noksan sıfatlardan münezzeh SubhÂNsın, SENden başka El İLÂH yok ki bize İMDÂD etsin. Emân ver bize, Emân diliyoru!. Bizi ateşten/cehennemden kurtar!. (Cevşen-i Kebîr)
Yâ RASÛLULLAHsallallahualeyhivesellem.
3.SALÂVÂT-ı ŞERÎFE.:
İmâm-ıALİkerremullahiveche’yeaitSaLâvâtıŞerîfe..
TÜRKÇESİ.: Lebbeyke Allahümme Rabbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli Rabbü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI: “Emret(buyur)ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne(emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum),RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde(yakîn)meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih(ve tenzih)eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’e,Hatemü’l-Enbiyâya(peygamberlerin sonuncusuna),peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların)imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile(sayısız- sonsuz)selâm(sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım)olsun!” YâRABBenâ!. 7LETÂİFimizinSALLini-İSÂLini-SILÂsını-ULAŞımınıSAĞLa!.
ÂminYâ Latîf Yâ KerîmALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ Rahîm Yâ VedûdALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ Fettâh Yâ GaffârALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ SettârYâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!.
Âmin...Âmin...Âmin...Âmin!..Yâ Muîn Celle Celâluhu!.
Hz. Ali bir gün minbere çıkarak cemaate, "Arşıâlâ'nın aşağısından yer yüzüne kadar ne varsa her şeyi bana sorabilirsiniz. Benim şu göğsümde (kalbimde) derya gibi ilimler var. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem benim ağzıma şerefli tükürüğünden tükürdü, o tükürük hâlâ ağzımda duruyor 'O'nun bereketi ile dilimden hikmetler akmaktadır). Canım kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, eğer bana izin verilseydi Tevrat ve İncil'deki bütün ilimleri insanlara anlatırdım ve herkes beni tasdik ederdi" der...
Hz. Ali'nin bu konuşmasını yaptığı mecliste onu kendince küçük düşürmek isteyen biri Hz. Ali'ye dönerek, "Sana bir sorum var!" diye seslenir.
Hz. Ali, "Beni zora düşürmek ve imtihan etmek için değil bir şeyler öğrenmek için sor" der.
Adam, "Beni buna sen zorladın ey Ali! Sen hiç Rabbini gördün mü?" diye sorar.
Hz. Ali, "Ben görmediğim bir rabbe ibadet etmem" diye cevap verir...
"Peki O'nu nasıl gördün?" der adam.
Hz. Ali, "O'nu baş gözü göremez; fakat kalbler O'nu imanın hakikatı ile (Allah'ın verdiği bir nurla) görür. Rabbim birdir ve tektir, ortağı yoktur. O birdir, ikincisi yoktur. Tektir, benzeri yoktur. O zaman ve mekânla sınırlanmaz. Duyu organları ile hissedilemez ve hiç bir ölçü ile ölçülemez!" dediğinde bu cevap üzerine adam bayılıp yere yığılır...
İmâMALİmmmYÂRdır!.
İLim Deryâsıdır ŞâhALimmm,
SavaşLarda Korku SaLan Yiğidim, RasûLuLLah Buyurdu.: “Fatımayı Severim,
Ama ALim de KıymetLimdir Benim!.”
İLmin Kapısısın YÂÂÂRALimmm, Yâ RABB Nâsib Et Bu Kapıdan Şehre GireLim,
Kaynağın CÂNda CÂNÂNRasûLuLLah, İLim =>İrade =>İdrak =>ve İştirak!.
SavaşLarda Savaşır KıLıcıyLa Döne Döne,
İLmiyLe Su Serper Yanan CehâLete, RasûLuLLah'a Sırdır Sırdaştır Tabîki YÂRen de,
ELLerimiz ELinde EL ELe DOOST EhL-i Beyt’e!.
KerremaLLahuveche’sin YÂÂÂR ALimmm, HAYDÂR u KeRRÂR’sın GÜLLLALimmm, RasuLuLLah Buyurdu.: “KaLk EYy Ebû TURÂB!.” Bu İsmini ÇOokk SEVerdin HAYDÂRALimmm!.
TÜRKÇESİ.: Gerçekten de CeNNette Bir Nehir Vardır Sütten,
Bu NeHiRALİ, HÜSEYİN ve HASAN İÇin..
GenişLiği MEDİNE ve YEMEN, (arası kadardır)
Uzunluğu MEKKE ve ADEN, (arası kadardır)
Bu NeHiR ALİ, HÜSEYİN ve HASAN İÇin.. ALeyhumus's-SELÂMm..
TÜRKÇESİ.: ALLAHümme salli alâ men ruhuhu mihrâbü'l-ervâhi ve'l-melâiketi ve'l-kevni,
ALLAHümme salli alâ men hüve imâmü'l-enbiyâi ve'l-mürselin, ALLAHümme salli alâ men hüve imâmü ehli'l-cenneti ve ibâdillahi'l-mü'minin...
MÂNÂSI.: ALLAH’ım!.Rûhu,kâinâtın,meleklerin ve ruhların Mihrâbı olan O yüce Zât’a(sav)salât ü selâm et!. ALLAH’ım!.Katından gönderilenlerin ve peygamberlerin İmâmı olan O yüce Zât’a(sav)salât ü selâm et! ALLAH’ım!.Cennet ehlinin ve ALLAH’ın mü’min kullarının İmamı olan O yüce Zât’a(sav)salât ü selâm et!.
ÂminYâ Latîf Yâ KerîmALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ Rahîm Yâ VedûdALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ Fettâh Yâ GaffârALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ SettârYâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!.
Âmin...Âmin...Âmin...Âmin!..Yâ Muîn Celle Celâluhu!.
ALLAH ve de->RESÛLuLLAH,
=>NE SÜNNîyiz==>NE ALEVî!.
=>EHL-i BEYt-i HABîBuLLAH,
KUR’ÂN-ı KeRîM=>CEM’ EVi!.
=>SIRR-ı SÜVEYDÂ ALİ ŞAH!.
KUL İHVÂNİm->SEBîLULLAH! LAF-ı GÜZÂF.: f. Boş yere söz. Boş lâkırdı.. DÂRü’s- SeLÂM.: CeNNetin ikinci katı. * CeNNet. Selâmet Yeri.. SIRR.: Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey. * Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife. * İnsanın aklının ermediği şey. ALLAH'ın Hikmeti.. FEZÂ.: Yıldızlar arasındaki geniş boşluk. Gökyüzü. * Yer geniş olmak. * Açık sahra. * Saha. * Yerde akan su.. SEZÂ.: f. Lâyık, münasib.. KEZÂ.: Böyle, böylece. Bu dahi öyle.. MÜRTEZÂ.: Beğenilmiş, seçilmiş, ihtiyar olunmuş..
SIRR-ı NOKTA-yı SÜVEYDÂ.: SEVDÂ.: f. Fazla sevgi sebebiyle meydana gelen bir çeşit hastalık. Aşk. Siyah.. SÜVEYDÂ.: SEVDÂ Kelimesinin İsm-i Tasgiridir/küçültülmüşüdür..
İMÂM ALİ kerremallahu vechehu.: “İlahî Kitabların SIRRı =>Kur’ÂNda, Kur’ÂN SIRRI ve ÖZEti =>Fâtiha’da, Fâtiha’nın SIRRI ve ÖZEti =>BesmeLede, BesmeLenin SIRRI ve ÖZEti “ﺏ -Ba” Harfinde, “ﺏ -Ba” Harfinin SIRRI ve ÖZEti =>ALtındaki “NOKTA”dadır. O Nokta da =>BENim!.” buyurmuştur..
İnsÂN Kalbinin DIŞarıya ve iÇeriye OLmak üzere açılan İKİ KAPIsı bulunmaktadır. Dolayısıyla Kalbin Melekût Âlemi ve Levh-i Mahfuz’a bakan yÖNünü biz Nokta-i Süveydâ olarak isimlendiriyoruz..
AKL-ı SİLM OLmasa ->Kalbin Süveydâ’sına kadar ulaşmak mümkün olmayacaktı..
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:ALLAH TEÂLÂ.:“Kul(um) BANA bir karış yaklaştığı zaman, BEN o’na bir arşın yaklaşırım; o, BANA bir arşın yaklaşınca BEN o’na bir kulaç yaklaşırım; o, BANA yürüyerek geldiği zaman, BEN o’na koşarak varırım.” buyurdu.”buyurmuştur. (Buhârî, Tevhîd 50. Ayrıca bk. Müslim, Zikir 2, 3, 20-22, Tevbe 1; Tirmizî, Daavât 131; İbni Mâce, Edeb 58.)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH TEÂLÂ.: “BEN, kulumun BENim hakkımda yaptığı zanna göreyim. O, BENi zikretti mi o’nunla beraberim. Eğer o, BENi nefsinde zikrederse BEN de o’nu onunki’nden daha hayırlı bir cemaat içerisinde zikrederim. O, BANA bir karış yaklaşırsa BEN, o’na 1 zirâ’/75-90 cm. kadar yaklaşırım, o BANA bir zira' yaklaşırsa BEN o’na bir kulaç yaklaşırım. O, BANA yürüyerek gelirse, BEN o’na koşarak giderim." buyurdu.” buyurmuştur. (Buharî, Tevhid 50; Müslim, Zikr 2, (2675); Tirmizî, Da'avât 142, (3598))
Bu NOKTA, NÛRdan ibârettir. Bu NÛR bedene de sirayet etmektedir ki; ---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH’ım! Kalbime bir NÛR ver; gözüme bir NÛR, kulağıma bir NÛR ver; sağıma bir NÛR, soluma bir NÛR ver; üstüme bir NÛR, altıma bir NÛR ver; önüme bir NÛR, arkama bir NÛR ver; bana büyük bir NÛRİHSÂN eyle!.”buyurmuştur. (Buhârî, Deavât, 9; Müslim, Müsâfirîn, 181.)
Nokta-i Süveydâ kalbteki bir NÛRdur. Siyah Nokta olarak ifâde edilmesi siyah olmasından değil, “Gayb”a bakan yönü itibariyle bilinmezliği ifade ettiği içindir.. Bu NÛRun, Cismanî Kalble benzerliği bulunmaktadır.. Manevî olarak böyle soyut bir NÛRun varlığı yanında, yapılan bilimsel çalışmalarda Maddî Kalbin “çok küçük noktası”ndan bir ışık ve enerji çıkışı tesbit edilmiştir. Bu ışık Kalb ve Beden için hayati öneme sâhibtir. Bu ışık hükmünü yitirirse beden de bitecektir. Bu noktacığın otomatik çalışıyor olması ve enerji üretmesi ile Nokta-i Süveydâ’nın =>Gayb ÂLeMi’yle irtibat kuran bir NÛR olması ve RÛH’a CaNLıLık vermesi ortak yönleridir. Bu NÛRun =>hem Bu ÂLeMe hem de Melekût dediğimiz Gayb ÂLeMi’ne bakan İKİ KAPIsı bulunmaktadır. Şehâdet ÂLeMi de, iki boyutludur. Fizikî ve Bâtınî boyutlar. Bu âlemde hiçbir şey Gayb âÂLeMinde olduğu gibi tezâhür etmez. Bir “suret”in içinde tezâhür eder. O sûretin arkasındaki mânâyı ortaya koyacak Pencere =>bu NOKTAdır. Nokta-i Süveydâ =>Bizim RABBü’L-ÂLEMîN ile irtibat kurduğumuz yÖNümüzdür. Dolayısıyla hem Gayb’a ait bilgiyi hem Şehadet ÂLeMi’ne ait bilgiyi bize verecek Kesişim NOKTAsıdır. Bu Nokta-i Süveydâ her İNSÂNda vardır. Fakat herkes farkında değildir. Bu farkındalığı elde edip bu NOKTAyı işlevsel kılmak KULLuk İmtihÂNı gereği kolay değildir!. Çaba ve emek/kesb gerektirmektedir.
Fakat, Modern Hayat’ın kişiyi ÖZÜne, yabancılaştıran dayatmaları, bu farkındalığımıza engel olmaktadır. Bu kadar büyük bir değere hâiz insanın bu “DEĞER”den bî-haber/habersiz ve bî-gâne/ kayıtsız, alâkasız. olması, Şehâdet ÂLeMi’nin ötesine geçemeden HAYATını dar çerçeve içinde geçirmesine yol açmaktadır!.
İMÂM ALİ kerremallahu vechehu’nin YAPmış OLduğu Bâzı DUÂLAR.:
---İMÂM ALİ kerremallahu vechehu.:“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana.: “ALLAH’ım! Beni hidâyete erdir ve her işini doğru yapan dürüst kullarından eyle!” de!.” buyurdu. (Müslim, Zikir 78; Ebû Dâvûd, Hâtem 4)
---İMÂM ALİ kerremallahu vechehu’den rivâyet edildiğine göre mükâteb/anlaşmalı bir köle ona gelerek.: “Borcumu ödeyecek gücüm yok, bana yardım et!” dedi. O da.:“Rasûlullâh sallâllahu aleyhi ve sellem’in bana öğrettiği DUÂyı ben de sana öğreteyim mi? Buna devâm ettiğin takdirde, üzerinde Sebir Dağı kadar borç olsa bile ALLAH TeÂLÂ onu ödemene yardım eder.” dedi ve şu DUÂyı okudu.: “ALLAH’ım! Bana helâl rızık nâsib ederek beni haramlardan koru! Lutfunla beni SEN’den başkasına muhtaç etme!.” (Tirmizî, Deavât, 110/3563)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in cenâze namazı kılınacağı zaman İMÂM ALİ kerremallahu vechehu.: “Hiç kimse.: “Peygamber Efendimiz’in üzerine imâmsız cenâze namazı kılınabilir mi?” diye şüphelenmesin! O sağ iken de, vefâtında da imâmınızdır!” dedi ve Peygamber Efendimiz’in hizâsında ayakta durarak.: “Yâ RaSûLaLLaH!. ALLAH’ın Selâmı, Rahmet ve Bereketi SEN’in üzerine olsun!. ALLAH’ım! Biz onun, kendisine indirmiş olduğun şeyleri teblîğ ettiğine ve ümmetine nasîhatte bulunduğuna, ALLAH’ın dînini üstün kılıncaya ve en güzel şekilde tam olarak tebliğ edinceye kadar ALLAH YoLu’nda savaştığına şehâdet ederiz!
ALLAH’ım! Bizleri O’na indirdiğin şeylere tâbî olan kimselerden eyle!. O’ndan sonra da bize bu YoLda sebat ver!. Bizi O’na kavuştur!.” diye DUÂ etti, cemaat de.: “Âmîn! Âmîn!” diye bu DUÂya gönülden katıldı. (İbn-i Sa‘d, II, 291.) İMÂM ALİ kerremallahu vechehu’nin OKUDUĞU HELAL RIZIK DUÂSI.:
---İMÂM ALİ kerremallahu vechehu.: “ALLAH’ım! Beni hidâyete erdir ve işini doğru yapan, istikâmet üzere olanlardan eyle!. Halîm ve Kerîm olan ALLAH’tan başka İlâh yoktur. Yüce ve Azamet Sâhibi ALLAH’tan başka İlâh yoktur. Yedi kat göklerin ve Yüce Arş’ın RABBi olan ALLAH’ı her türlü noksan sıfatlardan tenzîh ederim, O ne Yüce bir VARLıktır. Hamd, Âlemlerin RABBi olan ALLAH’a mahsustur!. ALLAH’ım! Bana helâl rızık nâsib ederek, haramlardan koru! Lütfunla beni SEN’den başkasına muhtaç eyleme!.” buyurmuştur. (Müslim, Sahih, IV, 90, No: 4225; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 109, No: 701; Tirmizi, Sünen, V, 452, No: 3563) İMÂM ALİ kerremallahu vechehu’nin YAĞMUR DUÂSI.:
---İMÂM ALİ kerremallahu vechehu.: “Yağmur DUÂsına çıktığınızda.: 1-) ALLAH’a hamd ediniz, O’nu lâyık olduğu üzere senâ ediniz! 2-)Peygamber Efendimiz’e salât ü selâm getiriniz! 3-) ALLAH’tan mağfiret dileyiniz!
Çünkü yağmur DUÂsına çıkmak istiğfardır, ALLAH’tan mağfiret dilemektir!.”buyurmuştur. (Abdurrezzâk, Musannef, III, 88) İMÂM ALİ kerremallahu vechehu’nin BİNEĞE BİNİNCE OKUDUĞU DUÂ.:
---Ali bin Rebîa şöyle anlatır.: "Bir gün İmâm Ali kerremallahu veche’ye binmesi için bir binek getirildi. İmâm Ali kerremallahu veche ayağını eğere koyunca.: “اللّٰه بِسْمِ” dedi. Hayvanın üzerine yerleşince de.: “ALLAH’a hamd olsun!. “Bunu bizim hizmetimize veren (RABBimizi) tesbih ve takdis ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik. Biz şüphesiz RABBimize döneceğiz”(Zuhruf 43/13-14)” dedi.
Sonra üç defa.: “Elhamdülillâh”, üç defa.: “ALLAHu Ekber” dedikten sonra şu DUÂyı yaptı.: “ALLAH’ım, SENi bütün noksanlıklardan tenzîh ederim, SENden başka İLÂH yoktur, ancak SEN varsın! Ben (günahlar işleyerek) kendime zulmettim, beni mağfiret eyle!.” İMÂM ALİ kerremallahu vechehu bunları söyledikten sonra tebessüm etti. Ben.: “Niçin tebessüm ettiniz [color=#FF00FF]Ey Mü’minlerin Emîri?.” diye sordum.
Şöyle cevap verdi.: “Rasûlullah Efendimiz’i gördüm, şu yaptıklarımı aynen yaptıktan sonra tebessüm etmişlerdi.
Ben de kendisine.: “Niçin tebessüm ettiniz Yâ Rasûlullah?” diye sordum. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “RABBimiz.: “ALLAH’ım, beni mağfiret eyle!.” diyen kulundan çok hoşlanır ve.: “Kulum, günahları BENden başka kimsenin affedemeyeceğini bildi!.”Buyurur” buyurdu..
(İ.Ahmed, Müsned, I, 97, 115)
لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا سُبْحانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ ---“Li testevû alâ zuhûrihî summe tezkurû ni’mete RABBikum izesteveytum aleyhi, ve tekûlû SUBHÂNellezî sehhare lenâ hâzâ ve mâ kunnâ lehu mukrinîn (mukrinîne).: Onların sırtlarına yerleşmeniz için. Sonra onun üzerine yerleştiğiniz zaman RABBinizin ni'metini zikredin!. Ve.: “Bunu bize musahhar (emrimize amade boyun eğdirerek) kılan (ALLAH) SÜBHÂN'dır. Ve biz, O'na (kendimiz) güç yetiremezdik!.” deyin!”(Zuhruf 43/13)
وَإِنَّا إِلَى رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ ---“Ve innâ ilâ RABBinâ le munkalibûn (munkalibûne).: “Gerçekten biz (sürekli dönüşerek) RABBimiz’e döneceğiz.” (Zuhruf 43/14)
KUL İHVÂNİ’m=>KÂR-ü-BeLÂ,
Şu ÂN’da HAYyLara>Es SeLÂM!. ŞEHîD-i ŞÂHLaRa ==>ES SeLÂ, OKk Atan YAYyLara>Es SeLÂM!.
TÜRKÇESİ.: Gerçekten de CeNNette Bir Nehir Vardır Sütten,
Bu NeHiRALİ, HÜSEYİN ve HASAN İÇin..
GenişLiği MEDİNE ve YEMEN, (arası kadardır)
Uzunluğu MEKKE ve ADEN, (arası kadardır)
Bu NeHiR ALİ, HÜSEYİN ve HASAN İÇin.. ALeyhumus's-SELÂMm..
TÜRKÇESİ.: ALLAHümme salli alâ men ruhuhu mihrâbü'l-ervâhi ve'l-melâiketi ve'l-kevni,
ALLAHümme salli alâ men hüve imâmü'l-enbiyâi ve'l-mürselin, ALLAHümme salli alâ men hüve imâmü ehli'l-cenneti ve ibâdillahi'l-mü'minin...
MÂNÂSI.: ALLAH’ım!.Rûhu,kâinâtın,meleklerin ve ruhların Mihrâbı olan O yüce Zât’a(sav)salât ü selâm et!. ALLAH’ım!.Katından gönderilenlerin ve peygamberlerin İmâmı olan O yüce Zât’a(sav)salât ü selâm et! ALLAH’ım!.Cennet ehlinin ve ALLAH’ın mü’min kullarının İmamı olan O yüce Zât’a(sav)salât ü selâm et!.
ÂminYâ Latîf Yâ KerîmALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ Rahîm Yâ VedûdALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ Fettâh Yâ GaffârALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ SettârYâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!.
Âmin...Âmin...Âmin...Âmin!..Yâ Muîn Celle Celâluhu!.
Peygamber Efendimiz aleyhisselâm.:"Bana İMÂN edip beni doğrulayana Ali bin Ebi Tâlib'in VeLâyetini tavsiye ederim. Kim onu VeLî edinirse beni VeLî edinmiş olur, beni VeLî edinen de ALLAH’ı VeLîedinmiş olur, onu SEVen beni SEVmiştir, beni SEVen de ALLAH’ı SEVmiştir, O’na düşmanlık yapan bana düşmanlık yapmıştır, bana düşmanlık yapan da ALLAH’a düşmanlık yapmıştır!.” buyurmuştur. (İbn-i Asakir "Tarih-i Dımaşk" c.2, s.93; Menâkıb-ı Meğazeli s.230; el-Müttakî el-Hindî "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.32; el-Hamvini "Ferâid es-Simtayn" c.1, s.291; el-Heysemî "Mecma'üz Zevâid" c. 9, s.108; el-Müttakî el-Hindî "Kenz’u’l- Ummâl" c.6, s.154; el-Kunduzî “Yenabi’ül-Meveddet” s. 237; İbn-i Hasnevi “Dür Bahr’ül Menâkıb” s.59)
Ümmü Seleme radiyallahu anha’dan.: “Peygamber Efendimiz aleyhisselâm.:"Ali'yi SEVen beni SEVmiş olur, beni SEVen de ALLAHı SEVmiş olur, Ali'ye buğzeden bana buğzetmiş olur, bana buğzeden de ALLAHa buğzetmiş olur!." buyurdu. (et-Tabaranî “Mucem el-Kebir” c.23, s.380, Hadis No: 901; İbn-i Asakir eş-Şâfiî "Tarih-i Dımaşk" c.42, s.271, Hadis No: 8801; eş-Şeblenci "Nurü’l- Absar" s.72; Muhibeddin et-Tabarî "Zehairu’l- Ukba" s. 65; el-Müttakî el-Hindî "Kenzu’l- Ummâl" c.12, Hadis No: 1264; İbnü’l- Cevzî "Tezkiretü’l- Havas" s.28.)
Peygamber Efendimiz aleyhisselâm.:"Beni SEVen Ali'yi SEVsin; Ali'ye düşmanlık yapan bana düşmanlık yapmış olur; bana düşmanlık yapan ALLAH'a düşmanlık yapmış olur ve ALLAH'a düşmanlık yapanı da ALLAHCehenneme sokar!." buyurmuştur. (Hatib el Bağdadî “Tarih-u Bağdad” c.13, s.32.)
Emir’ül Mü’minin İmâm Ali kerremallahu vechehu.:"Tohumu yaran ve mahlukatı yaratana ant olsun ki Ümmi Peygamber'in bana ahdidir bu.: “Beni ancak mü’min SEVer ve bana ancak münâfık düşmanlık yapar." buyurmuştur. (Sahih-i Müslim, c.1, s.86 / 131, Sünen-i Tirmizî, c.5, s.643 / 3736; Sünen-i Nesaî, c.8, s.116 ve 117; Sünen-i İbn-i Mâce, c.1, s.42 / 114; Misbah-us Sünne, c.4, s.171 / 4763; Tercemet-u Emirulmü’minin Ali aleyhisselâm min Tarih-i Medinet-i Dımaşk, c.2, s.190 / 682-685; el-Bidâyet-u ve'n Nihâye, c.7, s.54; al-Askalanî “el-İsabe fi Temyiz es-Sahabe” c.4, s.271; Müsned-i Ahmed bin Hanbel c.1, s.84, 95 ve 227; Suyutî “Tarih-ul Hulefâ” s.187)
Ahmed b. Hanbel şöyle demiştir.:"Ancak Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellemîn hiçbir şüphe olmayan hadisinde.: "Yâ ALi!. Seni ancak mü’min SEVer ve sana ancak münâfık düşmanlık yapar!" buyurmuştur ve ALLAH TeALÂ da.: "Münâfıklar, Cehennemin en aşağı tabakasındadırlar." buyurmuştur.
Dolayısıyla, Ali aleyhisselâm'a düşmanlık yapan Cehennemin en aşağı tabakasındadır." (Muhtasar-u Tarih-i Medinet-i Dımaşk / İbn-i Menzur, c.17, s.375, Dar'ul Fikr-Dımaşk, 1. baskı.)
إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ وَلَن تَجِدَ لَهُمْ نَصِيرًا “İnnel munâfikîne fî’d- derkil esfeli mine’n- nâ r(nâri), ve len tecide lehum nasîrâ (nasîran).:Muhakkak ki münâfıklar, ateşin en aşağı tabakasındadırlar. Ve onlar için asla bir yardımcı bulamazsın.”(Nisâ 4/145)
Ebu Zerr radiyallahu anhu.: “Peygamber Efendimiz aleyhisselâm.:“Ali ilmimin kapısı ve risaletimi benden sonra ümmetime açıklayacak olandır. O'nu SEVmek İMÂN, O'nu buğz etmek nifâktır. O'na bakmak huzur ve refâh getirir, ona yakınlık ibâdettir.” buyurdu. (El-Müttakî el-Hindî "Kenzu’l- Ummâl" c.6, s.158; Süleyman el-Kunduzî "Yenabi' ul Mevedde" s.235; Es-Seyyid Murtada Hüseyni "Fedâil'ül Hamse min es-Sıhah es-Sitte" c.2, s.210)
Ebi Sâid el-Hudrî radiyallahu anhu.:"Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem,Ali kerremallahu vechehu’ye hitâben.: “Seni SEVmek İMÂN, Sana düşmanlık ise nifâktır. CeNNet’e ilk girecek olan Seni SEVenin, Cehenneme ilk girecek olan Sana düşmanlık yapandır” buyurdu. (Eş-Şeblenci "Nurü’l- Absar" s.72; Es-Seyyid Murtada Hüseyni "Fedâil'ül Hamse min es-Sıhah es-Sitte" c.2, s.211)
Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellemEmiru’l- Mü’minin Ali aleyhisselâm'a işâret ederek şöyle buyurdu.: "Ey İnsÂNlar! Evlâdlarınızı (helâlzâde olup olmadığını öğrenmek için) onun SEVgisiyle imtihan edin; doğrusu Ali dalâlete dâvet etmez ve hidâyetten de uzak olmaz; dolayısıyla kim O'nu SEVerse, sizdendir ve kim de O'na düşmanlık ederse, sizden değildir."buyurdu. (İbn-i Asakir “Tercümet-u İmâm Ali min Tarih-i Medinet-i Dımaşk” c.2, s.225/ 730.)
İbade b. Samit radiyallahu anhu der ki.: “Biz evlâdlarımızı, Ali b. EbuTâlib'i SEVmekle imtihan ederdik; birisinin Ali b. Ebi Tâlib’i SEVmediğini görseydik, onun bizden olmadığını ve onun gayri meşru olduğunu bilirdik.”buyurdu.(İbn-i Asakir “Tercümet-u İmâm Ali aleyhisselâm min Tarih-i Medinet-i DimAŞKk” c.2, s. 224/727)
Mahbub b. Ebu Zinad radiyallahu anhu diyor ki.: “Ensar.: “Biz İnsÂNların, Ali b. EbuTâlib'e düşmanlık etmeleriyle, babasından başkasından olduğunu tanırdık!” diyordu.” buyurdu. (İbn-i Asakir “Tercümet-i İmâm Ali aleyhisselâm min Tarih-i Medinet-i Dımaşk” c.2, s.224/728 ve 72.)
Mâlik bin Enes radiyallahu anhu’ten, Ebi Zinad radiyallahu anhu’tan, Ensar Halkı dedi ki.: “Biz bir adamın babasının olmadığını Ali’ye olan buğzundan dolayı tanırdık!.”buyurdu. (el-Hamvini eş-Şâfiî "Ferâid es-Simtayn" c.1, s.365 / İbn-i Asakir eş-Şâfiî "Tarih-i Dımaşk" c.2, s.224, Hadis No: 729)
Peygamber Efendimiz aleyhisselâm şöyle buyurdu.:"Kıyamet Günü İnsÂN dört şeyden sorguya çekilmedikçe adım atmaz.: 1-) Ömrünü ne ile geçirdiğinden, 2-) bedenini ne ile eskittiğinden, 3-) malını nerede harcadığı ve, 4-) nereden kazandığından ve, Biz EHL-i BEYtin SEVgisinden sorgulanacaktır." Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e.: “Yâ Resûlullah, SİZİSEVmenin belirtisi nedir?” diye sorulması üzerine, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem eliyle Ali'nin omuzuna vurdu." (Taberanî “Mu'cemu’l- Avsat” c.2, s.348/2191; Menâkıb-ı Harezmî, s.77/59.)
Peygamber Efendimiz aleyhisselâm şöyle buyurdu.:“Ali’yi SEVmek iyiliktir, onunla birlikte hiçbir günah zarar vermez; Ali’ye olan düşmanlık ise bir günahtır ki, onunla birlikte hiçbir iyilik fayda vermez.”buyurmuştur. (Şeyh Abdurrauf Menavî el-Mısrî “Menâkıbi’s- Seb’in” s.239; Mir Seyyid Ali Fakih-i Hemdanî eş-Şâfiî “Meveddetu’l- Kurba”nın 6. Meveddesinde; Taberî “Zehairu’l-- Ukba”nın EHL-i BEYt’in fazileti hakkında nakletmiş olduğu 70 hadisten 59. hadisi)
Peygamber Efendimiz aleyhisselâm şöyle buyurdu.:"Cehennem ateşinden kurtuluş, AliSEVgisidir" (el-Hâkim Nişaburi “Müstedrek-u ala's Sahihayn” c.2, s. 241)
İmâm Rıza aleyhisselâm, babaları kanalıyla İmâm Ali aleyhisselâm'dan şöyle nakletmektedir.:Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki.:“Kurtuluş Gemisine binmek, Sağlam Kulpa sarılmak ve ALLAH'ın Sağlam İpine yapışmak isteyen; Ali'yi SEVsin ve onun evlâdlarından olan hidâyetçileri izlesin." (el-Haskanî “Şevahidu’t- Tenzil” c.1, s.168/177.)
Enes bin Mâlik radiyallahu anhu.:“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanında kuş vardı. Resûlullah şöyle buyurdu.: “ALLAHım! Bana en SEVgili kulunu gönder ki benimle beraber yesin!” Sonra Ali geldi ve beraber yediler.”buyurmuştur. (Sünen-i Tirmizî C.5. S.363. Hadis No: 3721; Hâkim “Müstedrek alas-Sahihayn” C.3, S.130-132. Hâkim Diyor ki.: Bu Hadis iki şeyhin (Buharî ve Müslim) şartlarına göre sahihtir. Ama tahric etmezler.)
Ammar bin Yaser ve Abdullah bin Abbas'tan naklen, Peygamber Efendimiz aleyhisselâm şöyle buyurdu.:“Ey Ali, seni SEVip doğrulayana ne mutlu ve seni yalanlayıp sana düşmanlık yapanın vay hâline”buyurmuştur. (el-Hâkim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.135 Hâkim diyor ki.: Bu hadisin isnadı sahihtir, ama tahric etmezler.; İbn'ül Esir "Üsd'ül Gabe" c.4, s.101, Hadis No: 3783; el-Heysemî “Mecma’üz Zevâid” c.9, s.132; İbn-i Sabbağ el-Mâliki "Füsul el-Mühimme" s.127; İbn-i Hanbel “Fedâil’us Sahabe” c.2, s.680, Hadis No: 1162; İbn-i Kesir “el-Bidâyetü ven-Nihâyetü”c.7, s.355; Müsned Ebi Yala c.2, s.259; Hatib el-Bağdadî “Tarih-i Bağdat” c.9, s.72, Hadis No: 4656; ez-Zerendi el-Hanefi “Nazım Dürer es-Simtayn” s.102; İbn-i Asakir eş-Şâfiî “Tarih-i Dımaşk” c.2, s.211, Hadis No: 705,706; Tabarî “Zehairu’l- Ukba” s.92 ve “Riyadu’l- Nadara” c.2, s.285; el-Müttakî el-Hindî "Muntahabu’l- Kenz" c.5, s.34)
Bir kimse Selmân-ı Farisî'ye sordu ki.: "Ali'yi neden aşırı derecede SEVersin?" Selmân radiyallahu anhu.:"Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum.: “Her kim Ali'yi SEVerse beni SEVmiş olur ve kim Ali'yi buğzederse beni buğzetmiş olur"buyurmuştur.
NE FARS’ın==->NE de ARAB’ın,
MASKEsi DEĞiL==->EHL-i BEYt!.
====>ELİdir===>EBû TÜRÂB’ın,
HAKkta-HAYRda BiL EHL-i BEYt!.
İHVÂNİm YEMi OLma SERÂB’ın,
BİZ BİR-İZ!. EĞİL!.. EHL-i BEYt!.
celle celâlihu.. aleyhumusselâm..
EHL-i BEYt.: Ev Ehli, evdeki çoluk çocuk. Daha ziyade. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in EVİne mensub olanlar bu isimle anılırlar.. ÂL-i ABâ.:Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in KENDİsi ile beraber, Kızı Fâtıma aleyhasselâm Vâlidemiz, Damadı ALi kerremâllahu vechehu, Torunları Hasan aleyhisselâm ve Hüseyin aleyhisselâm'den müteşekkil hey'et. “Hamse-i Âl-i Abâ” da denir. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in giydiği ABÂsı’nı örterek hususi DUÂ ettiğinden bu isimle anılmaları meşhurdur..
ALİYyü’L- MÜRTEZÂ kerremâllahu vechehu.:Esedullah, ALiyy-ibni Ebi Tâlib, Ebu’t-Turâb, İmâm-ı Ali kerremâllahu vechehu İsimleri ile de anılır. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Amcası Ebu Tâlib'in Oğlu olup Hicretten 23/yirmiüç yıl önce doğmuş ve Bi'setin ikinci günü daha 10/on yaşında iken imân etmiş, hiç putlara tapmamıştır. Bunun için mübârek ismi söylendiğinde =>”Kerremâllahü Veche” diye tâzim edilir.
Bütün gazâlarda, din muharebelerinde çok kahramanlık ve fedâkârlığından dolayı =>”ESEDULLAH.: ALLAH'ın ASLANı” nâmını da almıştır. Aşere-i Mübeşşeredendir. Kur'ÂN-ı Kerîmde âyetle medhedilmiştir. VELîYyULLAH ELİdir =>EVLİYÂnın Reisidir. Hicretin 40/kırkıncı yılında şehîd edilmiştir.
FATIMÂtü’z- ZEHRÂ aleyhasselâm.:Resûl-i Ekrem aleyhisselâm Efendimizin Hatice aleyhisselâm'den doğma KIZı. Hicretten 18 yıl önce doğmuş, Ali kerremâllahu vechehu ile evlenmiş ve Hz. Hasan ve Hüseyin aleyhumusselâm'ın Vâlideleri olmuştur. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den 6 ay sonra Dâr-ı Bekâya göçmüştür..
Hasan aleyhisselâm.: (Hi: 3-49).. Ali kerremâllahu vechehu'nin Büyük Oğludur. Hz. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'inSevgili Torunudur. CeNNet'le tebşir olunmuştur. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kendisi için.: ”CeNNet Gençlerinin Seyyidi.” buyurmuştur.
Hüseyin aleyhisselâm.: (Hi: 6-61).. Ali kerremâllahu vechehu'nin Küçük Oğludur. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ınSevgili Torunudur. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:”Hüseyin BENden, BEN Hüseyindenim. ALLAH Hüseyini SEVeni SEVer.” buyurmuştur. KERBELÂda şehîd edildi..
Yâ RASÛLULLAHsallallahualeyhivesellem.
İmâm-ıALİkerremullahiveche’yeaitSaLâvâtıŞerîfe..
TÜRKÇESİ.: Lebbeyke ALLAHümme RABBiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ RABBe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI: ”Emret(buyur)ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne(emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum),RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde(yakîn)meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih(ve tenzih)eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’e,Hatemü’l-Enbiyâya(peygamberlerin sonuncusuna),peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların)imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile(sayısız- sonsuz)selâm(sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, DUÂ, ulaşım)olsun!” YâRABBenâ!. 7LETÂİFimizinSALLini-İSÂLini-SILÂsını-ULAŞımınıSAĞLa!.
ÂminYâ Latîf Yâ KerîmALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ Rahîm Yâ VedûdALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ Fettâh Yâ GaffârALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ SettârYâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!.
Âmin...Âmin...Âmin...Âmin!..Yâ Muîn Celle Celâluhu!.