YAŞAnmış BiR AŞKk MaSALLIn KÜLü-DUMANı..
ASLa PASLANmayan ve PAYLAŞILamayan TEk ŞEYy=>EN ESki AŞKktır…
AKLın ve MANTIKın->SoN SoLuğu=>İLk AŞKkın İLk NEFESidir…
İRFÂN.: Bilmek, anlayış, tecrübe ve zekâdan ileri gelen zihnî kemâl. * İkrar. * Mücâzat.. ERKÂN.: (Rükn. c.) Rükünler. Esaslar. Temeller.. İKÂN.: İyi ve yakînen bilmek. * Sağlam bir iş. * Yakîn hasıl etmek ve edilmek sûretiyle BİLmek.. HÂLiS.: Hilesiz. Katıksız. Saf. Duru. Saffetli. * Pek beyâz. * Evvelce karışık iken kusuru zâil olan. * Her ameli, yalnız ALLAH Rızası için işleyen. MUHLiS.: Hâlis olan. İhlâsı kazanmak için gayret gösteren, samîmi ve itikadı doğru olan. Her hâli içten ve riyâsız olan. Katıksız. ÜMMEt.: Cemâat, kavim, tâife. * Bir hâkim milletin ashabından olan hey'et-i içtimâiye. * Bir Peygambere inanıp onun yolundan giden insÂNların hepsi. Bir Peygamberin HAKk’a dâvet ettiği cemâat.. Nezh.: (Nezih) Nezihlik, temizlik, saflık. * Hiçbir kötü hareketi olmamak. * Kerim, pâk, pâkize. Nezih.: (Nezihe) Pâk, temiz. Münezzeh.: (Nezâhet. den) Tenzih edilmiş, teberri edilmiş. * Pâk, kusur ve noksanlıklardan uzak. Hiç bir şeye muhtaç olmayan. Kötülükten, kusurdan ve noksanlık gibi şeylerden tenzih edilen.. Nezâhet.: Ahlâk temizliği, temizlik. * İncelik, rikkat.. Tenzih.:Cenâb-ı HAKk'ı (c.c.) her çeşit kusur, noksan, şerik gibi hallerden uzak bilip söylemek..
==>ZoM UYKUda=>UYUR GEZER, ZiL ZURNA ZARHOŞLaR BİLmez!.
=>SEVgi YAŞAR!.=>AŞKkı SEZER, HAKk ÂŞIKk==>HALka EĞİLmez!. FeR.: Parlaklık, aydınlık. (gözde, dizde) Canlılık, güc.. CAYymak.: verdiği karardan ya da sözden dönmek.. ZoM UYKUda.: Kendinden geçmişçe, aşırı ölçüde sarhoşça uyku..
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kişiyi ayakta tutan AKLIdır. AKLI olmayanın =>DİNi de yoktur.”buyurmuştur. (Camiü’s-Sağir, 4: 528 (H. No:6159)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "AKILLı =>NEFSİni kontrol altına alıp =>ÖLümünden sonraki Ebedî Hayat için hazırlanan kimsedir."buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Zühd, 31.)
Ubâde b. Sâmit Oğluna şöyle nasihat etti.: “Yavrucuğum, sana isâbet edecek bir şeyin seni ıskalamayacağını, sana isâbet etmeyecek bir şeyin de sana isâbet etmesinin mümkün olmadığını kesin bilinceye kadar =>İmânın Hakiki Tadını bulamazsın.
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i şöyle buyururken işittim.: “ALLAH celle celâlihu’ın ilk yarattığı şey KALEM’dir. ALLAH celle celâlihuKALEM’e.: “Yaz!” buyurdu. KALEM.:“Ne yazayım?” diye sordu. ALLAH celle celâlihu.:“Kıyâmet kopana kadar varlıkların başlarına gelecek KADERLERini yaz!” buyurdu.
Yavrucuğum ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i şöyle buyururken işittim.: “Kim bu inanç dışında ölürse BENden değildir!". buyurdu. (Ebû Dâvûd, Sünne 17; Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ Tirmizî, el-Câmiü’s-Sahîh (es-Sünen), thk. Beşşâr Avvâd Ma’rûf (Beyrut: Dârü’l-Garbi’l-İslamî, 1998), Kader 16, Tefsîru Sûre (Kalem) 68; Ebû Dâvûd Süleyman b. Dâvûd Tayâlisî, elMüsned, thk. Muhammed b. Abdülmühsin et-Türkî (Mısır: Dârü Hicr, 1999), c. 1, 471, 578.Hadis; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, thk. Şuayb el-Arnaût - Âdil Mürşid (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 2001), c. 37, 378, 22705.Hadis, 37, 381,22707.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Eşec Abdülkays radiyallahu anhu’a.: (Ey Eşec!) Sende iki haslet vardır ki ALLAH celle celâlihu bu iki hasleti sevmektedir: HİLM ve TEENNÎ.!” buyurmuştur. (Müslim, İman 25, 26; Ebû Dâvûd, Edeb 149; Tirmizî, Birr 66.)
İmam Nevevî (ö.676/1277), “Teennî” Kelimesini =>Acele etmeyip maslahatını düşünmek, fevrî hareket etmeyip araştırmak.” olarak açıklamış, “HİLM” Kelimesini ise =>AKIL olarak açıklamıştır..
Saîd b. Müseyyeb’in mürsel olarak rivâyet ettiği hadiste, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“ALLAH’a imandan sonra AKLın başı =>İnsanlara yumuşak ve şefkatle davranmaktır (müdârâtü’n-Nâs). Kişi istişâreden sonra asla kaybetmez!.”buyurmuştur. (İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, c. 5, 221, 25428.Hadis.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır.: 1-) Uyanıncaya kadar uyuyandan, 2-)AKLI başına gelinceye kadar AKIL Hastalığına duçâr olandan ve, 3-) Bulûğ (ergenlik) çağına gelinceye kadar çocuktan.”buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Hudûd 17; İbn Mâce, Talâk 15.)
İmâm Ali kerremallahu vechehu.:“İNSÂNı =>Şeref ve İzzet Sâhibi yapan üç şey vardır. Bunlar.: 1-)AKIL, 2-)DİN ve, 3-)İLİMdir.”buyurmuştur. (Maverdî, Edebü’d-Din ve’d-Dünyâ, s. 4, 11)
İmâm Ali kerremallahu vechehu.:"Din eğer (sırf) ra’y (AKLî çıkarım) ile bilinebilseydi, mestin üstü mesh etmeye alt kısmından daha evlâ olurdu. Halbuki ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i mestin (sadece) üst kısmını mesh ederken gördüm!.” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Tahâre 62; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c. 2, 139, 737.Hadis; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, c. 1, 165, 1895.Rivâyet.)
George Bernard Shaw.:“AKILLı bir insan =>AKLInı kullanır. Daha AKILLı insan ise =>Başkalarının da AKLInı kullanır!.” demiştir..
AKLın=>HAKk RIZAsında Hakta Hayrda kullanılmasından Her AKL Sâhibi bizzât sorumludur. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem dahi israr edip zorlayamaz.:
وَلَوْ شَاء رَبُّكَ لآمَنَ مَن فِي الأَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعًا أَفَأَنتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتَّى يَكُونُواْ مُؤْمِنِينَ
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ “Ve lev şâe RABBuke le âmene men fî’l- ardı kulluhum cemîâ (cemîân), e fe ente tukrihu’n- nâse hattâ yekûnu mu’minîn (mu’minîne). Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh (iznillâhi), ve yec’alur ricse alellezîne lâ ya’kılûn (ya’kılûne).: Ve şâyet senin RABBin dileseydi, yeryüzünde olan kimselerin hepsi elbette topluca îmân ederlerdi. Yoksa sen, insanları mü'min(ler) oluncaya kadar zorlayacak mısın? Ve ALLAH'ın İzni olmaksızın, bir kimsenin (bir nefsin) mü'min olması (mümkün) olamaz. Ve (ALLAH), AKIL etmeyen kimselerin üzerine cezâ (azâb) verir.”(Yûnus 10/99-100)
يَا قَوْمِ لا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ أَجْرِيَ إِلاَّ عَلَى الَّذِي فَطَرَنِي أَفَلاَ تَعْقِلُونَ “Yâ kavmi lâ es'elukum aleyhi ecrâ (ecren), in ecriye illâ alellezî fetaranî, e fe lâ ta'kılûn (ta'kılûne).: Ey kavmim! Ben, ona (Peygamberliğe-tebliğ görevime) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni Yaratandan başkasına ait değildir. Hâla AKILınızı kullanmıyor musunuz?”(Hûd 11/51)
وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لاَ يَسْمَعُ إِلاَّ دُعَاء وَنِدَاء صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ “Ve meselullezîne keferû ke meselillezî yen’ıku bi mâ lâ yesmeû illâ duâen ve nidââ (nidâen), summun bukmun umyun fe hum lâ ya’kılûn (ya’kılûne).: Ve o inkâr edenlerin (kâfirlerin) hali, haykırması sebebiyle bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen (anlamayan) kimsenin durumu gibidir. (Onlar) sağır, dilsiz ve kördürler. Bu yüzden onlar AKIL edemezler (idrak edemezler).”(Bakara 2/171)
كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ “Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn (ta’kılûne).:ALLAH size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz AKIL edersiniz.”(Bakara 2/242)
يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ “Yu’ti’l- hikmete men yeşâu, ve men yu’te’l- hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ (kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulû’l- elbâb (elbâbi).: (ALLAH) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Ve ulû’l- elbâbtan (temiz AKıLLılardan) başkası tezekkür edemez.”(Bakara 2/269)
وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ “Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran mine’l- cinni ve’l- insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humu’l- gâfilûn (gâfilûne).: Ve andolsun ki; cehennemi, insÂNların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalbleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlette/sapıkdırlar. İşte onlar, onlar gâfillerdir.”(A’râf 7/179)
bEN HeR PAZAR SAAt Onda=->BiR KOVBOy FİLMi İZLeRim,
Baş ROLde KENDİm OYNARım=->KİMLiğimi HeP GİZLeRim, =>KIRAT’ımı==>BENEKLeRim,
DAĞLaRda NÖBEt BEKLeRim,
BiR/1’den FAZLadır=>SAYILAR=->DAMLAdaki DENİZLeRim!.
=>BURSA’da=>SABAH EZÂNı,
SÖZün=>ÖZü'nden OKUNuR!.
NASIL da=->AĞLAtır İNSÂNı,
ÖZÜ’n->gÖZünden OKUNuR!.
KOR-KÖZü->YAKAR da CÂNı, İHVÂNi’m =>ÖZ’e dOKUNuR!. nOt.: Köyde 3-4 yaşındaki çocuğun yeni doğan bebek kardeşi için “nerden geldi?.” sorularına doyurucu ve kesin cevâb.: “LeyLek/Hacı BaBa getirdi!.” denir di de, küçük çocuklar gelecek baharda “kime bebek getirecek?.” diye beklerdi..
أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنسَوْنَ أَنفُسَكُمْ وَأَنتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ “E te’murûne’n- nâse bi’l- birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûne’l- kitâb (kitâbe) e fe lâ tA’KILûn (ta’kılûne).: İnsanlara birr'i (tezkiye ve teslim olmayı) emrediyorsunuz da siz kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab'ı okuduğunuz halde hâlâ AKIL etmiyor musunuz?”(Bakara 2/44)
وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ “Ve mâl hayâtu’d- dunyâ illâ leibun ve lehv (lehvun), ve le’d- dâru’l- âhiretu hayrun lillezîne yettekûn (yettekûne), e fe lâ tA’KILûn (ta’kılûne).: Dünya Hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Âhiret yurdu, Takvâ Sâhibleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ AKIL etmez misiniz?”(En'âm 6/32)
إِنَّ شَرَّ الدَّوَابَّ عِندَ اللّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ “İnne şerred devâbbi indallâhi’s- summul bukmullezîne lâ yA’KILûn (ya’kılûne).: Muhakkak ki; ALLAH Katında, (yerde yürüyen) hayvanların en şerrlisi (kötüsü) AKIL etmeyen sağır ve dilsizlerdir.”(Enfâl 8/22)
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ “Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh (iznillâhi), ve yec’alu’r- ricse alellezîne lâ yA’KILûn (ya’kılûne).: Ve ALLAH'ın İzni olmaksızın, bir kimsenin (bir nefsin) mü'min olması (mümkün) olamaz. Ve (ALLAH), AKIL etmeyen kimselerin üzerine cezâ (azâb) verir.”(Yûnus 10/100)
أُفٍّ لَّكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ “Uffin lekum ve li mâ ta’budûne min dûnillâh (dûnillâhi), e fe lâ tA’KILûn (ta’kılûne).: Size ve ALLAH'tan başka taptığınız şeylere yazıklar olsun. Hâlâ AKIL etmiyor musunuz?”(Enbiyâ 21/67)
وَمَا أُوتِيتُم مِّن شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَزِينَتُهَا وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَى أَفَلَا تَعْقِلُونَ “Ve mâ ûtîtum min şey’in fe metâu’l- hayâti’d- dunyâ ve zînetuhâ ve mâ indallâhi hayrun ve ebkâ, e fe lâ tA’KILûn (ta’kılûne).: Ve size verilmiş olan herşey aslında dünya hayatının metâ'ıdır (malıdır) ve ziynetidir (süsüdür). Ve ALLAH'ın Katında olanlar daha hayırlı ve daha bakîdir (kalıcıdır). Hâlâ AKIL etmez misiniz?”(Kasas 28/60)
وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ أَفَلَا يَعْقِلُونَ “Ve men nuammirhu nunekkishu fî’l- halk (halkı), e fe lâ ya’kılûn (ya’kılûne).: Ve kimin ömrünü uzatırsak, onun yaratılışını tersine çeviririz (kuvvetini gideririz). Hâlâ AKIL etmezler mi?”(Yâ-Sîn 36/68)
وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ “Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbi2s- saîr (saîri).: Ve.: “Eğer biz işitmiş veya AKIL etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.”(Mülk 67/10)
قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا
وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا “Kad efleha men zekkâhâ. Ve kad hâbe men dessâhâ.: Kim o’nu (nefsini) tezkiye etmişse ( temizlemişse) felâha (kurtuluşa) ermiştir. Ve kim, onun (nefsinin) kusurlarını örtmeye çalıştıysa (nefsini tezkiye etmemiş ise/AKLını kullanmamışsa) hüsrana uğramıştır."(Şems 91/9-10)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kişiyi ayakta tutan =>AKLıdır. AKLı olmayanın =>DİNi de yoktur.”buyurmuştur. (Camiü’s-Sağir, 4: 528 (H. No:6159)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHAKILdan daha değerli bir şey yaratmamıştır.”buyurmuştur. (Gazalî, İhyâ, 1/217.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "AKILlı =>Nefsini kontrol altına alıp =>ÖLümünden sonraki ebedi hayat için hazırlanan kimsedir."buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Zühd, 31.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Gerçekten zeki ve AKILLı kişi =>Nefsinin kötü arzularına hâkim olup âhireti için çalışandır. Aciz kişi ise =>Heva ve Heveslerinin kurbanı olup ALLAH’tan olmayacak şeyleri isteyendir.” buyurmuştur. (Ebû Ya’lâ Şeddâd İbni Evs radıyallahu anh’den; Tirmizî, Kıyamet, 25; İbn Mâce, Zühd, 31.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “AKLı olmayanın DİNi de yoktur”buyurmuştur. (Câmiü’s-Sağir Muhtasarı, Tercume ve Şerhi, Yeni Asya Neşriyat, İst. 1996, c. 3, s. 98, Hds. 2938.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şu üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır.: 1-) İyileşinceye kadar AKIL hastası olan deliden, 2-) Uyanıncaya kadar uyuyandan, 3-) Büluğ çağına erinceye kadar çocuktan.”buyurmuştur. (Buharî, Hudud 22; Ebu Davûd, Hudud 17; Tirmizî, Hudud, 1; İbn Mâce, Talâk 15.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “AKILlı kimse nefsini kontrol altına alıp (her türlü günahlardan korunmaya çalışarak) ölümden sonraki hayat için hazırlık yapan; Âciz (AKLını gereği gibi kullanmayan) insan da, nefsinin hevâsına (istek ve tutkularına, kötü arzularına) uyup da ALLAH’tan (olmayacak şeyleri ve CeNNeti) temenni eden kimselerdir.”buyurmuştur. (İbn Mâce, Zühd 31; Tirmizî, Kıyâmet 25.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“Günahtan TEVBE eden kimse hiç günahı olmayan kimse gibidir.”buyurmuştur. (İbn Mâce, Zühd 30.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “CeNNet size ayakkabılarınızın bağından daha yakındır. CeheNNem de öyledir.”buyurmuştur. (Buhârî, Rikak 29.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ben CeheNNem gibi acayip bir şey görmedim; insanlar.: “Ondan kaçarız!” diyorlar, ama kaygısız yaşıyorlar (çok rahat günah işliyorlar) Yine CeNNet gibi acayip bir şey görmedim; insanlar.: “Onu isteriz!” diyorlar, ama kulluk görevlerini terk ediyorlar. (AKILlıca hareket etmiyorlar.)”buyurmuştur. (Tirmizî, CeheNNem 10.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mücahid =>Nefsine karşı cihad edendir.”buyurmuştur. (Tirmizî, Cihad, 2 ( 1671); İbn Mâce, Cihad, 7 ( 2767))
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Dünyanın Gayr-ı Meşrû İşlerinde AKIL=>Zarar kaynağı, Din İşlerinde ise akıl =>SEViniç kaynağıdır.”buyurmuştur. (Câmiü’s-Sağir, Tercume ve Şerhi c. 3, s. 996, Hds. 2933.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey İnsanoğlu, RABBine itaat et ki, sana AKILlı denilsin. O’na isyan etme ki, sana câhil (aptal) denmesin.”buyurmuştur. (Câmiü’s-Sağir, Tercume ve Şerhi, c. 1, s.43, Hds. 39.)
Aişe radiyallahu anha.: “Yâ Resûlullah insanlar Dünyada ne ile üstünlük kazanırlar?” diye sordum. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “AKIL ile..” buyurdu. Ben.:“Herkesin kıymeti ameliyle ölçülmez mi?” diye sordum. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yâ Aişe! Onlar AKILlarından fazla bir şey yapabilirler mi? ALLAH’ın onlara verdiği AKIL nisbetinde ibâdet ederler. Ondan sonra da amelleri nisbetinde mükafatlandırılırlar.”buyurmuştur. (Gazalî, İhyâ, 1/213.)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her şeyin bir âleti vardır. Müminin Âleti =>AKILdır.
Her şeyin bir biniti vardır. Kişinin Biniti =>AKILdır.
Her şeyin bir direği vardır. Dinin Direği =>AKILdır.
Her kavmin bir dayanağı vardır. İbâdetin Dayanağı =>AKILdır.
Her kavmi bir çağıran vardır. Âlimi ibâdete çağıran =>AKILdır.
Her şeyin bir tamirci ustası vardır. Âhiretin Tâmircisi =>AKILdır.
Herkesin kendisinden sonra unutulmayacak bir eseri vardır. Sıddıkın Eseri =>AKILdır.
Her yolcunun bir çadırı vardır. Müminin Çadırı =>AKILdır.”buyurmuştur. (İbn-i Abbas radiyallahu anhu’dan; Gazali, İhya, 1/213)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHAKILdan daha değerli bir şey yaratmamıştır.”buyurmuştur. (Gazalî, İhyâ, 1/217.)
Hülâsa, AKIL=>CeNNetten kıymetlidir. Zirâ kimse AKLı verip, CeNNeti almaz!.
İmâm Ali kerremallahu vechehu.:“İnsÂNı =>Şeref ve İzzet Sâhibi yapan üç şey vardır. Bunlar =>AKIL, Din ve İlimdir.”buyurmuştur. (Maverdî, Edebü’d-Din ve’d-Dünya, s. 4, 11)
==>“SEKSEN SENEm”i SEYREttim=->İKİ GÖZümün ÖNÜnde,
Bin AY.. OTUZ Bin GÜN GİTmiş=->BAKIŞım YARıN YÖNÜnde,
AL!<=>VER!. NEFESin BİRİnde==>TAKILıp KALacak KALBim,
HERKEs DEFTERin AÇACAk=>CEM’ OLuP MAHŞER GÜNÜnde!.
=>KAR BEYAZ SAÇLaR TELİnde,
YAŞANAN=>HEVÂ<->HEVEsmiş!. ====->ECELinde<=>EMELinde, ==>Şu ÂNdaki->SON NEFEsmiş!.
HER ŞEYyi YARATAN==>ALLAH,
BiR ŞEYy OLmayan>TEKeTEKk!.
ALAN->ALLAH! SATAN->ALLAH, Şu ÂNŞEHÂDEti==>GERÇEKk!. KUL İHVÂNİm=->İNŞÂe ALLAH!. =>Lî-VECHİLLAH<>SEBîLİLLAH!.
كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ "Kullu nefsin zâikatu’l- mevt (mevti), ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevme’l- kıyâmeh (kıyâmeti), fe men zuhziha ani’n- nâri ve udhıle’l- CeNNete fe kad fâz (fâze), ve mâl hâyâtu’d- dunyâ illâ metâu’l- gurur (gurûri).: Her canlı ÖLÜMü tadacaktır. Ve ancak Kıyamet Günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim CeheNNemden uzaklaştırılıp CeNNete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu Dünya Hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir."(Âl-i İmrân 3/185)
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيْهَا مِن دَآبَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ “Ve lev yuâhızullâhun nâse bi zulmihim mâ tereke aleyhâ min dâbbetin ve lâkin yuahhıruhum ilâ ecelin musemmâ (musemmen), fe izâ câe eceluhum lâ yeste’hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn (yestakdimûne).: Ve eğer ALLAH, insanları zulümleri sebebiyle sorgulayıp (derhal) cezâlandırsaydı, onun (yeryüzünün) üzerinde yürüyen canlılardan bir canlı bırakmazdı. Ve fakat onları, belirli bir zamana kadar tehir eder (erteler). Artık onların ECeLleri geldiği zaman ne bir saat tehir edilir (ertelenir) ne de (bir saat) evvele alınır.”(Nahl 16/61)
وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِّن قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِن مِّتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ “Ve mâ cealnâ li beşerin min kablike’l- huld (hulde), e fe in mitte fe humu’l- hâlidûn (hâlidûne).:Ey MuhaMMed, senden önce de hiçbir beşere Ebedî Hayat vermedik. Şimdi SENÖLürsen, onlar ebedî mi yaşayacaklar?”(Enbiyâ 21/34)
إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ “İnnallâhe indehu ilmu’s- sâah (sâati), ve yunezzilu’l- gays (gayse), ve ya’lemu mâ fî’l- erhâm (erhâmi), ve mâ tedrî nefsun mâzâ teksibu gadâ (gaden), ve mâ tedrî nefsun bi eyyi ardın temût (temûtu), innallâhe alîmun habîr (habîrun).: Muhakkak ki O Saatin (kıyâmetin) ilmi, ALLAH'ın Katındadır. Ve yağmuru, (O) indirir ve rahimlerde olan şeyi (O) bilir. Kimse yarın ne kazanacağını bilemez (idrak edemez). Ve kimse arzın neresinde ÖLeceğini bilemez (idrak edemez). Muhakkak ki ALLAH, ALÎM'dir (en iyi bilen), HABÎR'dir (haberdar olan).”(Lokman 31/34)
قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلَاقِيكُمْ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ “Kul innel mevtellezî tefirrûne minhu fe innehu mulâkîkum summe tureddûne ilâ âlimi’l- gaybi ve’ş- şehâdeti fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).: De ki.: “Muhakkak ki o, sizin kendisinden kaçtığınız ÖLÜM, işte o mutlaka size mülâki olacak (siz ÖLÜMle karşılaşacaksınız). Sonra görünmeyeni ve görüneni bilen (ALLAH'a) döndürüleceksiniz. O zaman (ALLAH), yapmış olduklarınızı size haber verecek.”(Cum’a 62/8)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İnsan, yanı başında doksan dokuz ÖLÜM olduğu hâlde tasvir edilmiştir. Bu ÖLÜM tehlikelerini atlatırsa, ihtiyâr olur ve sonunda ÖLür."buyurmuştur. (Tirmizî)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ben size Kabir Ziyâretini yasaklamıştım, artık ziyâret edebilirsiniz. Çünkü onlar size âhireti hatırlatır.”buyurmuştur. (Müslim)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Eğer siz, lezzetleri yok eden ÖLÜMü ansaydınız, bu kadar çok konuşmazdınız. O lezzetleri yıkanı çokça anın! Kabir, ya CeNNet Bahçelerinden bir bahçedir, ya da CeheNNem Çukurlarından bir çukurdur.”buyurmuştur. (Ebû Saîd radıyallahu anh. Rezîn)
İbni Ömer radiyâllahu anhümâ şöyle dedi.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem omuzumu tutarak şöyle buyurdu: “Dünyada tıpkı bir garib hatta bir yolcu gibi davran!” İbni Ömer radiyâllahu anhümâ şöyle derdi.: Akşamı ettiğinde, sabahı bekleme!
Sabaha çıktığında, akşamı bekleme!
Sağlıklı günlerinde, hastalanacağın vakit için; hayatın boyunca da ÖLeceğin zaman için tedbir al!” (Buhârî, Rikak 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 25; İbni Mâce, Zühd 3)
Enes radiyâllahu anh şöyle dedi.: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yere birtakım çizgiler çizdi. Sonra da çizgileri göstererek şöyle buyurdu.: “Bunlar İnsanın İstek ve Arzuları, şu da o’nun ECeLidir. İnsan hayal içinde yaşayıp giderken bir de bakar ki en yakın ÖLÜM çizgisi karşısına gelivermiş.” buyurmuştur. (Buhârî, Rikak 4)
İbni Mesûd radıyallahu anh şöyle dedi.: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yere bir dörtgen çizdi. Dörtgenin ortasına, onu bir kenarından keserek dışarı çıkan bir çizgi çekti. Ortadaki bu çizginin iki yanından ona doğru birtakım küçük çizgiler daha çizdi. Sonra çizgileri göstererek şöyle buyurdu.: “Şu İnsan, şu da onu kuşatan (veya “kuşatmış olan”) ECeLidir. Dörtgeni keserek dışarı çıkan, İnsanın Arzularıdır. Ortadaki çizgiye yönelik küçük çizgiler, Dert ve Istırablardır. İnsan bu dertlerin birinden kurtulsa, öteki gelip çarpar. Şundan kurtulsa, beriki gelip yakalar.” buyurmuştur. (Buhârî, Rikak 4. Ayrıca bk. Tirmizî, Kiyâmet 22; İbni Mâce, Zühd 27)
Ebû Hüreyre radıyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.:“Zevkleri bıçak gibi keseni -ÖLÜMü- çok hatırlayın!” buyurdu. (Tirmizî, Zühd 4. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 3; İbni Mâce, Zühd 31)
Abdullah İbni Ömer radiyâllahu anhu.: “Bir gün Resûl-i Ekrem’in yanında bulunuyordum. Ensardan bir Adam gelip selâm verdikten sonra.: “Yâ Resûlallah! Hangi mü’min daha faziletlidir?” diye sordu. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de.: “Ahlâkı en iyi olan mü’min”, diye cevap verdi. O Zât yine: “Yâ Resûlallah! Hangi mü’min daha zekidir?” diye sorunca: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ÖLÜMü en çok hatırlayıp ÖLÜMden sonrası için en iyi hazırlık yapanlar Zeki Adamlardır” buyurdu. (İbni Mâce, Zühd 31)