Aşk, tanımlanamaz olandır.
Aşk, sevgiliden başka, siz olan her şeyin aklınızdan silinivermesidir.
Aşk, bütün hücrelerinizin ayağa kalkıp çılgınca dans etmesidir.
Aşk, ilk kez nedenlerinizin ve yaşayacağınız sonuçların aynı anda gelip gitmesidir.
Aşk, bütün görünüşlerin senin benim her şeyin, sevgilide bir Anda görülüvermesidir.
Aşk, sorularınızın ve cevaplarınızın bittiği, arayışlarınızın tükendiği yerdir. Sizin sevgiyle kendinizi bilinmezin kucağına savurduğunuz yerdir.
Aşk, sevgiliden başkasına ihtiyaçsızlıktır. Ekmektir, sudur, havadır.
Aşk, kainatın bütün ihtişamını, ve renklerini aynı anda algılama, ve içinde olduğunuz düşü, kanatın renkleriyle boyamanızdır.
Aşk, ruhun sevgilide kendini görmesidir. Ruh sevgidir. Aşktır.
Aşk, aşkı görür ve bu görüş ve biliş içinde erir.
Şimdi Burada; sonsuz sınırsız bir sevgiyle, yüreğinize yaşamın bütün renklerinin ve ritimlerinin akıvermesidir.
Aşkın ayak seslerini duyabilirsiniz ama ne zaman geldiğini hiçbir zaman bilemezsiniz.
İnsanların çoğu aşkın ayak seslerini duymaya başladığında kaçar. Hiçbir zaman karşılaşmak istemez.
Aşkın ayak seslerinin uzaktan duymak bile insanı coşku ve yaşam enerjisiyle doldurur.
Ve dünyada yaşanan aşkların çoğu; aşkın adım seslerinde yaşanan aşktır.
Bir adımlıktır. Bir nefesliktir.
Başladığı yerde biter. Sanki bir serap görmüş gibi olursunuz.
Hiçbir zaman bu nadide serabın içine girip aşk yaşanmaya cesaret edilemez.
Çünkü çok benlikli egomuz, kendisinin yok oluşuna kendini bırakamaz.
Çünkü insan tek nefesliktir. İçinde çok benlik vardır. Her benlik için tek nefes gerekir.
Çünkü Aşk, bütün kimlikleri üstümüzden söker alır. Bütün duvarlarımızı yıkar. Yıllardır üstünü örtmeye çalıştığımız ve kalın duvarlarla ördüğümüz ve ayağına bütün karanlıkları ve prangaları doladığımız gözü kara Deli Çocuk ortaya çıkar.
Aşk, içimizdeki deli çocuğun özgürlüğünün anahtarıdır. Yani gerçek Bizim.
Ve gerçek Biz, Efendidir. Saf duru sade bilge ve yaşamın özünü ve ne olması gerektiğini ve ne yaşamak istediğini bilen, tek bilişte ve tek görüşte mesafesiz yakınlıkta sevgide ve şefkatte durabilendir.
Efendi aşktır, aşk ruhtur, ışıktır, ruh özdür, öz yaşamdır.
Çok benlikli egolarımızda ölü yaşamlar yaşadığımız için, içimizdeki benliklerde veya kutuplarda çatışma halinde gelip gittiğimiz için, üzerine suçluluklarımız ve kaybetme korkularımız eklendiğinde aşkın ayak seslerini duyar duymaz kaçmamıza şaşmamak gerek.
Aşk bütün evrenin ortasında çırılçıplak durmak demektir.
Ne iseniz o şekilde olmanız demektir.
Ve dünyada insanlar aşkın ayak sesini duyar duymaz kaçtığı için ve onu kalın duvarların arkasına en karanlık yerlere hapsettiği için, yaşamın kendisi ve özü her zaman yaşanmadan ve tamamlanmadan kalır.
Sanırım içimizde kaybolmuşluğumuzun, yalnızlığımızın ve ne yaparsak yapalım hiç gitmeyen anlamsızlığın nedeni ömrümüz boyunca aşkın ayak sesleriyle yetinmemiz ve aşk içinde erimekten korkarak kaçmamız olabilir. Ve yıllar yılları kovalar artık ne gözümüz görür ne kulaklarımız aşkın sesini duyabilir. İçimizdeki deli çocuk çoktan çıkıp gitmiştir. Şimdi yaşanan; sonbaharda yere düşeceğini bilen ve kendini bir avuç toprağa teslim eden kuru bir yaprak gibi canlı daldaki, ölü bir bekleyiştir.
Aşk erimek demektir. Erimek, şimdiye kadar bildiğimiz her şeye ölmek demektir. Yeni olmak yenilenmek yeniden doğmaktır.
Dünyada hiçbir şey yeni değildir. Yeni gibi görünür ama her şey eskidir. Her gün aynı karanlığı acıyı sefaleti yozlaşmayı didişmeyi mücadeleyi yaşamaktan yorgun yüreklerimiz, sıradan günlerin ve olağan duygusuzlukların içinde tükenip biter. Bütün mücadele kendimizi oyalayıştır.
Ve kendimizi kaç yaşına gelirsek gelelim hep on sekiz yaşında; aşkın ayak seslerini duyduğumuz yaşta hissederiz.
Kendimizi hep on sekiz yaşında hissetmemizin nedeni, aşkın ayak seslerinde takılı kalmış olmamızdır. Aşkın ayak seslerinde takılı kalmak bile bir insanı bütün bir ömrü boyunca besleyebiliyor ve bir tutkuyla bütün yaşamına anlam ve mana kazandırabiliyorsa, aşkın içinde erimenin ne kadar tehlikeli bir coşku olduğunu artık siz hissedin. Nasılda sizi yakıp kül edeceğini ve küllerinizden sizi yeniden doğuracağını siz bilin.
Kelebek gibi. Tırtıl iken bir kelebeğe dönüşmek aşktır. Tırtılın kozası onun külüdür.
Ve Yeni İnsan, Evrensel İnsan, Aşktan doğacaktır.
Şimdiye kadar sahip olduğu ve bildiği her şeye aşk için ölerek ve aşk içinde eriyerek küllerinden yeniden doğacaktır.
Ve kendisi yaşamda olduğu için ve kendiside yaşam olduğu için ve Efendi olduğu için asilce sevgide ve merkezinde dengelenecek ve onunla birlikte bütün dünya ve evren dengelenecektir.
Aşk; sonsuzluğun kapısıdır. O kapıdan geçildiği zaman ne siz kalırsınız ne de kapı.
Nilgün Nart
AŞK...
- alaimisema7
- Üye
- Mesajlar: 43
- Kayıt: 04 Nis 2008, 02:00
- fatmaana
- Aktif Üye
- Mesajlar: 199
- Kayıt: 15 Eki 2006, 02:00
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Aşk, düşmanı çok dostu az olandır aynı zamanda, ne ilginçtir ki, aşka övgüler dizen, aşk yücedir diyen, aşk alemin nurudur diyen aşkı seyreylemeye dayanamaz. Aşkın ummanında garkolmuş ne yaptığını ne dediğini bilmeyen bîçareye veyller eder.
Aşk, ALLAH'ın sonsuz kereminden bahşettiği özel bir ikramdır ki; Kulihvani büyüğümüzün, örnek verdiği hadis geliyor aklıma, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz Hz. Aişe ile birlikteyken,
"Mubarek omzuna düşen bir yağmur tanesini göstererek bak ya Aişe, RABBİMİN en son yarattığına bak!"
buyurduğu, yeni yaratılmış, fırından sıcak sıcak çıkmış elyakan ele avuca sığmayan aşk, RABBİN yaratması değilmiş gibi, gafil ve mahrum sözlerle kınanmış, lânetlenmiştir. Nice babalar evlâtlarına kıymış, nice toplum tarafından dışlanmış nice âşıklar... Ve niceleri de berâber ölüme gitmişlerdir...
Aşk, âşık olanlar içinde taşıması, yaşaması zor olandır, böylesine özel bir ikram tepe tepe kullanılır, ezilir, büzülür, çiğnenir, kurumuş bir gül yaprağı gibi havada nazlı nazlı salınarak mahzun yere düşüverir.
Aşk için övgüler dizmeye, şiirler yazmaya, şarkılar söylemeye, aşk adına konuşmaya layık olanlar onun hakkını verenlerdir. O ikram şükrünü edâ eyleyen, üzerine titreyerek yaşayan, incitmemek için eskitmemek için canla başla çırpınanlar aşkı bilmişler ve yaşamışlardır.
AHZAB SURESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
72. Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
SADAKA'LLAHU'L-AZİM
Emanettir aşk düştüğü ocağa, orda yanar, orda tüter orda pişer orda olur.
Aşk ehli olmayan yolun başında bellolur, yolda kalır, dökülür.
Yolun sonuna varan aşklar Âlemde İZ bırakır, adı olur, âh! ı olur, Yâd'ı olur.
Yine bilmez ki câhil ve zâlim insan, aşk MABÛDUNDUR, MABÛDUN nûru âşık olunandan yansımıştır, onda kıvam bulmuştur, aşk kıvamına gelmiştir ve doğmuştur.
TEKVİR SURESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
7.Nefisler, birleştiği zaman,
8.Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:
9. "Hangi suçtan dolayı öldürüldüğü?"
SADAKA'LLAHU'L-AZİM
Doğan bu kız çocuğu ne yazık ki istenmemekte ve diri diri toprağa gömülmektedir.
Kimler tarafından mı? Bizler tarafından,
MERYEM SURESİ 27
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Meryem'e " Böylece onu taşıyarak kavmine getirdi. (Kavmindekiler) dediler ki: Ey Meryem! Andolsun ki sen, acayip (kötü) bir şey yaptın.
diyen dillerimizle...Yusuf'u kuyuya atan ellerimizle...
ENFAL SURESİ
BİSMİİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
50-51: " Melekler, inkar edenlerin yüzlerine ve sırtlarına vurarak, "Yakıcı azabı tadın, bu, kendi ellerinizle yaptığınızın karşılığıdır" diyerek canlarını alırken bir görseydin! Yoksa Allah kullara asla zulmetmez. "
SADAKA'LLAHU'L-AZİM
Aşk, ALLAH'ın sonsuz kereminden bahşettiği özel bir ikramdır ki; Kulihvani büyüğümüzün, örnek verdiği hadis geliyor aklıma, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz Hz. Aişe ile birlikteyken,
"Mubarek omzuna düşen bir yağmur tanesini göstererek bak ya Aişe, RABBİMİN en son yarattığına bak!"
buyurduğu, yeni yaratılmış, fırından sıcak sıcak çıkmış elyakan ele avuca sığmayan aşk, RABBİN yaratması değilmiş gibi, gafil ve mahrum sözlerle kınanmış, lânetlenmiştir. Nice babalar evlâtlarına kıymış, nice toplum tarafından dışlanmış nice âşıklar... Ve niceleri de berâber ölüme gitmişlerdir...
Aşk, âşık olanlar içinde taşıması, yaşaması zor olandır, böylesine özel bir ikram tepe tepe kullanılır, ezilir, büzülür, çiğnenir, kurumuş bir gül yaprağı gibi havada nazlı nazlı salınarak mahzun yere düşüverir.
Aşk için övgüler dizmeye, şiirler yazmaya, şarkılar söylemeye, aşk adına konuşmaya layık olanlar onun hakkını verenlerdir. O ikram şükrünü edâ eyleyen, üzerine titreyerek yaşayan, incitmemek için eskitmemek için canla başla çırpınanlar aşkı bilmişler ve yaşamışlardır.
AHZAB SURESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
72. Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
SADAKA'LLAHU'L-AZİM
Emanettir aşk düştüğü ocağa, orda yanar, orda tüter orda pişer orda olur.
Aşk ehli olmayan yolun başında bellolur, yolda kalır, dökülür.
Yolun sonuna varan aşklar Âlemde İZ bırakır, adı olur, âh! ı olur, Yâd'ı olur.
Yine bilmez ki câhil ve zâlim insan, aşk MABÛDUNDUR, MABÛDUN nûru âşık olunandan yansımıştır, onda kıvam bulmuştur, aşk kıvamına gelmiştir ve doğmuştur.
TEKVİR SURESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
7.Nefisler, birleştiği zaman,
8.Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:
9. "Hangi suçtan dolayı öldürüldüğü?"
SADAKA'LLAHU'L-AZİM
Doğan bu kız çocuğu ne yazık ki istenmemekte ve diri diri toprağa gömülmektedir.
Kimler tarafından mı? Bizler tarafından,
MERYEM SURESİ 27
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Meryem'e " Böylece onu taşıyarak kavmine getirdi. (Kavmindekiler) dediler ki: Ey Meryem! Andolsun ki sen, acayip (kötü) bir şey yaptın.
diyen dillerimizle...Yusuf'u kuyuya atan ellerimizle...
ENFAL SURESİ
BİSMİİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
50-51: " Melekler, inkar edenlerin yüzlerine ve sırtlarına vurarak, "Yakıcı azabı tadın, bu, kendi ellerinizle yaptığınızın karşılığıdır" diyerek canlarını alırken bir görseydin! Yoksa Allah kullara asla zulmetmez. "
SADAKA'LLAHU'L-AZİM
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12901
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
AŞK Kİ..
yüreğine selâm-et...
AŞK hükümse Âşık Mahkum, Mâşuk Hâkim Kul İhvanî
Her zerre Özüne DÖNer, döndüren KİM?.. Kul İhvanî
Bal Mumu'nu BALdan ayır, Makamsızlık Makamında
Âşıkâne tavafta mest, Muhammed Mîm (sav) Kul İhvanî
AŞK Tavafında ATOM-ZERRE
ÂŞIKlara-KÜRRE Yazık Oldu!..
Merkezde Sükut
Muhitte Hareket
Her Dönenin Merkezinde TEK BİR NOKTA vardır ki ASLa DÖNemez!
Kâbe gibi
Kalb gibi
SAV gibi
Zât gibi
SALL Akış İsâle
SALL Dönen MUHİTin DÖNDÜRen MERKEZe BAĞlantısı
AŞK...
Başkalarından bambaşka oluştur..
SU VERen-SU VERilen ve SUyun Dudaktaki DEdikleri BİR ASL SALLıdır..
En son kulihvani tarafından 10 Oca 2009, 15:24 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Sevgi (hubb) ilahî bir makamdır
Allah seni üstün kılsın! Bil ki, sevgi (hubb) ilahî bir makamdır. Allah kendini onunla vasfetti. Kendini Vedûd* diye adlandırdı. Hz. Peygamberin hadislerinde de Allah, Seven (Muhibb) diye nitelendirildi. Allah Tevratta Musaya sevgiyle şöyle vahyetti: Ey Ademoğlu, sana verdiğim hakla Ben seni seviyorum. Öyleyse, senin üzerindeki hakkımla da sen Beni sev. (s.24)
* El-Vedûd: Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan
Allah seni üstün kılsın! Bil ki, sevgi (hubb) ilahî bir makamdır. Allah kendini onunla vasfetti. Kendini Vedûd* diye adlandırdı. Hz. Peygamberin hadislerinde de Allah, Seven (Muhibb) diye nitelendirildi. Allah Tevratta Musaya sevgiyle şöyle vahyetti: Ey Ademoğlu, sana verdiğim hakla Ben seni seviyorum. Öyleyse, senin üzerindeki hakkımla da sen Beni sev. (s.24)
* El-Vedûd: Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12901
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Ey SEVgili!..
BU AŞK BİZİ
Aşk kovaladı kaçtırdı
Âleme esrâr açtırdı
Yedi renk çiçek açtırdı
AL a soktu bu aşk bizi
*
Muhammedî envârı etti
Sinek idik ARI etti
Çiçekler esrârı etti
BAL a soktu bu aşk bizi
*
Dost Dağlarını gezdirdi
Dostun Destanın yazdırdı
Tatlı canımdan bezdirdi
HÂL a soktu bu aşk bizi
*
Gâh ağlattı - gâh güldürdü
BEN liğim dörde böldürdü
Ölmeden önce öldürdü
SAL a soktu bu aşk bizi
*
İmtihan için Belâ ya
Ezel - ebed esselâya
Göz yaşımız Kerbelâya
SEL e soktu bu aşk bizi
*
Ben Başı m taşlara çaldı
Yok eyledi kendi kaldı
Yerimiz - yurdumuz aldı
YEL e soktu bu aşk bizi
*
Hakk, kalbim Heyy ledi Dostlar
Kafesim neyledi Dostlar
Et - Tırnak eyledi Dostlar
BİLE e soktu bu aşk bizi
*
VEDÛD ALLAH özü üzre
Dost Muhammed sözü üzre
Ehl-i Beytin közü üzre
ÇİLE soktu bu aşk bizi
*
Acz ü Fakr ü Zillet ile
Kulluk Vasfı İllet ile
Yetmiş iki millet ile
DİL e soktu bu aşk bizi
*
Âşıklar andığı olduk
Ateşte yandığı olduk
MUSAnın sandığı olduk
NİL e soktu bu aşk bizi
*
Kim sahtekâr - Kimdir sâdık
Öz Közümüz de kaynadık
Hakk çaldı Halkla oynadık
ZİL e soktu bu aşk bizi
*
Teslimiyet, tevhid ile
İstikâmet, ihlas bile
Sırat-ı Müstakîm ile
YOL a soktu bu aşk bizi
*
Fenâyla Bekâ da yittik
Benlik te tükendik bittik
Ehl-i Beyt izinden gittik
ÇÖL e soktu bu aşk bizi
*
Bulut - Buhar - Su - Buz uyla
Kurdula - Koyun - Kuzuyla
Çoban Baba nın Tuzu yla
GÖL e soktu bu aşk bizi
*
Sahib çıktı da CAN ına
Bedel ödedik HAN ına
Erenlerin Meydanı na
KÖLE soktu bu aşk bizi
*
Kelle Gözümüzü oydu
Gönlümüze GÖZ ün koydu
Atlas - İpeğimiz soydu
ÇUL a soktu bu aşk bizi
*
Sarhoşken bî karar iken
Varı - Yoku tarar iken
Biz Sultanlık arar iken
KUL a soktu bu aşk bizi
*
Halkı Hakkın kabzasında
Cümle Tevhid Tasası nda
Rasûlullah Ravzasında
GÜL e soktu bu aşk bizi
*
Avcı ydık, Av ımız vurdu
Tevhid Ateşi kavurdu
Rıza Rüzgârı savurdu
KÜL e soktu bu aşk bizi
*
İhvânim her yan gezeriz
Yüreği püryan gezeriz
Garibiz üryan gezeriz
TÜL e soktu bu aşk bizi