SÖYLEşi!..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

SÖYLEşi!..

Mesaj gönderen canan »

Resim

SÖYLEşi!..

canan: hocam ben nefsimi nasıl bileceğim???
kul İhvâni: evet, insanoğlu için tek ana görev bu zaten,
kendimizi bilebilirsek AKlın ASL’ını Yaratanını bulacağız inşâallah..
Muhammedi Tasavvufun Temeli Kulun kendi nefsini bilmesidir.
Kendi nefsini bilen kişinin sözde ve özde sadakati, samimiyyeti, sabrı ve selâmet arzusu Tercihi olabilir.
İslam Dinine giriş şartı olan ama kendi şartı olmayan TEVHİD için bunlar ana şarttır aslında…

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Kim ki NEFSin bilir, Rabbini de bilir” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Çölün Giriş Kapısında: “Kendin bilene babasının kanı helal, kendin bilmeyene ana sütü haramdır!”

kul İhvâni: sevgili canan, sen nefsini şu an nasıl bilmektesin bir resim çek fotoğraf makinası gibi dışarıdan olduğu gibi sen kendi gerçeğini gör…
canan: …….
kul İhvâni: çok sağ olasın.. senin ÖZ-ELin sende kalsın.. ancak BİZ BİRlikte Gen-ELi görelim inşâallah...

kul İhvâni:
Bak BİZim Hatice neler demiş:
kul İhvâni:
''Bu Yol da sabıra tahammül güçü gerekir. Bu zor yolda o zaman nefis eğitilecektir. Yaşaman için gerekenleri asgariye indir. Her şeyin başı ihtiyacın kadarını almaktır. Bunları yapmazsan RUHun aç kalacak, nefsin beslenecektir. Nefsini çok iyi tanı! Onun derdi dünyalıktır. Ne kadar versen yinede doymaz. Dünyayı versen, Ayıda ister doymaz. Saldırır.''

Hatice Yıldız

kul İhvâni:
sevgili canan, sen nefsini şu an nasıl bilmektesin bir resim çek fotoğraf makinası gibi dışarıdan olduğu gibi sen kendi gerçeğini gör…
canan:
tamam hocam ama bu resimde bile ayırt edemiye bilirim
kul İhvâni:
yeter ki sen kendi gerçeğini gör…
canan: ………….

kul İhvâni:
çok sağ olasın.. senin ÖZ-ELin sende kalsın.. Buyurunuz BİZ BİRlikte Gen-ELi görelim inşâallah...
kul İhvâni:
şimdi bir bakalım insanoğlunun kaderi nasıl etkilemekte tüm hayatını
kul İhvâni:
bazı insanlar, tüm olumlu gözüken bir hayatın şakşukası içinde
bir ANda son nefesi çok kötü bir sonuçta vererek ve açıkça “eyvah!” çeker!
oysa tüm hayatı mutlu gözükmekteydi!!..
kul İhvâni:
bazılarında ise, akıl almaz çilelerle geçen hayatları sanılır ki kötü geçti..
oysa o kişi hayatın her ANına bir bedel ödedi, kendi kimlik ve kişiliğini yaşadı,
sahip çıktı, hayatının bir hikayesi ve anlamı vardır.. Takdir edilen Kaderin kendi hayatına şâhiddir…
kul İhvâni:
Bu en doğru gerçek ise, her canın bir kaderi vardır
kul İhvâni:
her nefse bir “BEN” kimliği-kişiliği; geçici, izafi ve geliştirme veya körletme tercihi sahibine ait ve KUlluk imtihanı olarak verilmiştir.
kul İhvâni:
bu şu demektir tercih İKİliktir.
kul İhvâni:
iki yöne de gitme imkanı sağlar, sanki hangi yöne gitmeyi dilersen o yöndeki kaderin harekete geçecek gibi düşünelim bunu…
kul İhvâni:
bu Kur’ân’da da böyledir. Açık hadislerimizde de..

kul İhvâni:
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Sizden hiçbir kimse yoktur ki iki konağı olmasın. Bir konak cennette diğer konak da cehennemdedir. Ölüp de ateşe girdiğinde cennetteki konağına cennet ehli vâris olur (o kimse de onların ateşteki konağına vâris olur). İşte bu: “Ulâike hümü’l-vârisün: işte onlar vârislerdir.” (Mü’minun 23/10) Kavlullahın teyididir.” buyurmuştur.
(Ebu Hureyre (ra) dan; İbni Mâce, Sünen-Zühd son hadis-i şerîfi 4341)
gibi Muhammedi buyruklar vardır, bunları bilirisin, size iki yol gösterdi vs..

oysa gerçek varis OL-AN HAKK cc dur:
“İnna nahnü nerisül erda ve men aleyha ve ileyna yürceun : Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler.” (Meryem 19/40)
kul İhvâni:
bir can düşün ki; doğumuyla birlikte mükemmel insanlar; ana, bab,a aile, toplum vs içinde mükemmel olmaya aday ve imkanı olsun..
kul İhvâni:
bir de şimdiki gibi başı boş dağdaki yabani alıç ağaçları gibi, başa ne gelirse onu çeksin gibi bir can da girsin bu hayata!..
kul İhvâni:
bu ikisi aynı hayat içindeyken; birincisi, dünya ve ahret ile ikisini de kapsayan DİN içinde
kul İhvâni:
en doğru, en iyi ve en güzel olan Hakka inanmak ve hayrı işlemek içinde ebedi mutluluk yaşayacaktır
kul İhvâni:
diğeri ise ZOR YOLun zorluklu Yolcusu olacaktır..
kul İhvâni:
ben şahsen bu gün için yüzde 90 ikincisi çokluktayız demekteyim maddi hayatta ve maneviyatta..
kul İhvâni:
bir iş sonuç vermiyorsa hayaldir.
kul İhvâni:
bu ise en azından yanlış veya yalandır, sonu hüsrandır
kul İhvâni:
o zaman BİZ; bir insan suretinde, aklı olan, bedeni ve aklı rüşte ermiş-ergin, kainatı ve kendi varlığını gören-anlayan, sistemin bir Sahibi ve Yaratanı mutlaka olmalı diyen ve bu tek Olan Yaratanın bir maksadı illâ olmalı ve nedir acaba sorusunu soran, hür olan ve özgürce fikrini kendine anlatan, doğum ve ölüm gerçeğini fiilen yaşaya bilen, her zerreye ve mevcuda saygılı ve sevgi duyan bir AKIL-NEFS!...
kul İhvâni:
önce kendini BEDEN olarak-çırılçıplak bir boy AYNasında seyreder, muazzam ve muhteşem dizaynına-yerleştirilişine bakar!
kul İhvâni:
baştaki; 2 göz, 2 kulak, 2 burun ve 1 boğaz deliğine bakar! /delikten girip-çıkanı İzler!.
kul İhvâni:
gövdedeki; 1 er tane üreme ve boşaltım deliğine bakar! Neler ÇIKmakta Anlayarak seyreder!..
kul İhvâni:
bu BEDENi nasıl kullanmalıyım der!..
kul İhvâni:
mesela kulakla çay içmemeliyim, gözle duyamam gibi..
kul İhvâni:
bu anlatılsa uzar ama her akıl bunu anlar kendince, sonra basitçe…
kul İhvâni:
her hususta “BEN” dediğim şu “NEFS” ne ki???..
kul İhvâni:
bilen varsa bana hizmet etse: “BEN, bu NEFSi bir tanısam?” der..
kul İhvâni:
Sine, SADR, Kalb, Fuad-Gönül, RUH ne ki?..
kul İhvâni:
tüm bunların ÖZündeki Yaratan RAHMÂN NEFESi-nefhası, bana diriliği
üfürüp durmakta olan da KİM? Kimdir Şah damarımdan da Yakın OL-ANım?
RABB’imi bilebilecek miyim acaba? Bir çâre BULabilecek miyim?.. O kim ki?..
kul İhvâni:
acaba O Hep Diri OLAN mı?.. Bana da diriliği verip duran mı?.. vs.. vs.. düşünmeye başlar..
kul İhvâni:
AKLın tek başına iken bu sorgulamaları ve kurgulamaları ise;
ustura ağzı gibi keskin, yalın, tek yönlü, kısır döngüye düşürücü, statik ve sonuçsuz çırpınışı olup sonunda SIRF FELSEFE denilen sonsuz uçuruma götürür İnsanoğlunu!.
kul İhvâni:
bu AKLın kendi kendini kandırması yalnızlığıdır BENliğidir.
kul İhvâni:
isterse Ham Akıl kendisi: “Yaratanı mı bildim buldum!” desin bu da kendisinin ürettiği köksüz ve ölü naylon çiçek ZANNıdır!..

kul İhvâni:
İşte böylesine biçâre ve tek başına kalan şaşıran ve özünde ise BEN de; hakkı, hayrı, doğruyu, iyiyi ve güzeli BİLmeliyim, BULmalıyım, O’nunla Olmalıyım, YAŞAmalıyım ve de ŞÂHİDi Şerefine Emeliyim!
ve beni başka bir ham-çiğ-yoz-edebsiz AKIL kandırmasın!” diyebilen HÜR ve SELİM AKIL bu muazzam sistem içinde susar ve dinler..
ve böylesine dinleyen sayısız AKIL olduğunu anlar..
kul İhvâni:
“Sistemi Kuran Yüce Sultanın cc mutlaka bir ip ucu SESi olmalı! Gördüğüm Yaratıcılığının Eserleri içinde net ve açıkça duyacağım “SES”i olmalı!” der..
kul İhvâni:
Bu Dik Duruşu, Kesin ve keskin Bakışı ve iç Kulak kabartışı
o kişiyi sistemin sonsuz Zerre-NOKTAsından hemence YARATILAN İLK NOKTAsına, NOKTa-yı ÜMMÎye götürüverir!..
kendisi de bu ilk nokta içindedir zâten..
kul İhvâni:
BU İLK NOKTA nın kendi mevcud varlığı dünya,
kul İhvâni:
Yaşayacağı kader-hayatı dünyası
kul İhvâni:
ve sonucu ise AHiretidir..
DİN ise
neden VAR edildi, Yaratanın MURADULLAHı nedir
ve MURADı için neleri EMRetti ve Takdir etti düzenlemesidir.
kul İhvâni:
işte burada;
insanda Yaratan ALLAHuzülcelalin, madî-manevî eşya, olay, zaman, zann, düşünce vs. sinin AYNAsı AKILı
kendi ana kartına Yaratanınca yüklenmiş olan ASLını bulursun proğramını BİLdirecek BULduracak Olduracak ve YAŞAmasına sadece ALLAH için Hasbi Hizmet edecek ve bunu da Ben, SEN, O için değil BİZ tümlüğü TEVHİDinde yapacak
kul İhvâni:
Selim-sağlam, kendini bilmiş, RABBini Bulmuş AKIL Sahibi,
Sâdık Âlim, Samimi Ârif, Salih Kâmil, Sabr sahibi ÂŞIK Allah Dostları ile Muhammedi Tasavvufun Kün fe yekün Kervanının Kıtmir SESini duyacaktır..
kul İhvâni:
bu ise onun TERCİH araştırması, çabası ve Selamet duası sonucudur..
bu da kendi Kimlik kartında yüklüdür..
kul İhvâni:
Bu Allah Dostları,
bu özelliği sokak simsarlarından Tevhid Tüccarlarından almadılar elbette..
Bir Yunusu düşün..
DERMAN Doktorumuzu düşün hiç ÇÖPlüğe yanaşmış mı?..
karışmış mı?
şimdi bile çöplükte İZini arayan, bana ders verdi vs. diye yalan söyleyenler çoook..
oysa bilirsin ki ÇÖL her zaman vardı ve gökler gibi tertemizdi..
ancak uçabilenlerin yurdu idi..
kul İhvâni:
neyse..
bir noktayı çok açık ve kesin ortaya koyalım ki:
canan:
dinliyorum hacam
kul İhvâni:
şu andaki KEBAN elektirik Türbinlerinden şu çalıştığımız bilgisayar âletine elektirik taşır gibi CANImıza Ceryan-NUR taşıyan,
Kablo, direk trafo vs gibi hizmet eden ve asla piyasa yapmayan pazar kuramayan saff ALLAH Adamı bu Allah Dostları
Yerin göğün Nuru olan
Nurundan ilk NOKTA olarak Nur-u MİM-Muhammedi yaratanın EMRini-SÖZünü,
Resulullah savin mübârek Ağzından BİZZAT duydular!
ve Mutlak bir inançla UYdular..:
her türlü Talim-öğretim ve Terbiye-Eğitimden geçirildiler.
canan:
Çok şükür
kul İhvâni:
denediler, başardılar
ve ÇÖLe Hizmete Allah Hizmetçileri:
Resulullah sav Kervan Kıtmirleri olarak
Zor Yolda Zor işe
mecbur
me’mur
mahkum edildiler ve kendileri de buna zaten
muhtaç idiler..
kul İhvâni:
Yunus Babanın, Taptuk Dede kapısında
40 yıl dosdoğru odun taşıması sırrını
iyi anlayamayan ahmaklar; değil 40 yıl, 40 000 sene SATIRlarda ALLAH cc arasa
bulacağı ALLAH ile kandırması olacak Şeytanın
oysa, HAKK Dostları Kalbleri el ele elerinin üzerinde YEDULLAH ve Dârü’s- selam YOLu idi...
kul İhvâni:
kısacası:
senin AKLını kandırarak değil senin alın yazın olan kaderin içinde kendi gerçeğine İNANdırarak ve Allah için bu yönden ve dışardan hizmet etmektir Muhammedi nur Tasavvufu...
kul İhvâni:
çünkü AKIL, öyle bir teldir ki
toprak hattı gibi NAKİL-NUR hattıyla EŞleşmezse asla KÖr Karanlığından kurtulamaz Bu eşleşme olduğu anda Kainatın Güneşi doğar
geceler ebediyyen gündüz olur,
cehennemler cennete dönüşür
dertler ZEVke geçer...
İslam Dinine şimdi girdik daha bak
canan:
İnşallah
kul İhvâni:
Lâ İlâhe.. AKILımız ile
İllâ ALLAH NAKLimizi
TEVHİD ettik BİZ ettik BİR ettik..
ve ŞÂHİDi olduuk
Hakikat-ı Muhammediyyemizin..
İşin ASLının..
iyi bak iyi anla İSLAM DİNİNE giriş olan bu tek cüle son NEEFES te NEFSin mutlaka demesi ve yaşadığı son ANda şahidim şehadeti mutlaka MUARDULLAhtır ve EMRullahtır
bu ikisi arasındaki imani ibadet, itaat, ilim, irfan, ikan, ihsan vs tüm bunlaar
İlk SÖZümüzü, Son SÖZümüz etmek için sebebler ve KULLUK imtihanlarımızdır..
kul İhvâni:
BİZ bu İKİ sözümümzü BİR ettiysek
MUADULLAHça: “Halife gönderdim Halifem Olarak gel!” EMRULLAHını DUYmuş ve UYmuş Oluruz..
yoksa Belhum edallun..
Hayvandan da aşağı bir hayatta Nurullahın Aynası AKIL nimetine ihanetten azabun muhina: İhanet azabını dünya, din ve ahirette çekeriz ve çekeceğiz demektir Allah korusun..
kul İhvâni:
şimdi;
canan:
ALLAH korusun!
kul İhvâni:
AKLımız-Nefsimiz, Lâ ilahe yi nasıl çözer?
Akıl kendisi zaten İLİM ortada olunca: Kuran, teknik, kainat, beden vs.. BİLir bunları..
NAKLi de bilir.. Bu İLAHÎ SES bana lâzım ve lâyık amma nerede acaba? diye sorar ve arar!
Yolu bilemeyişimden O sesi Bulamayışım der!
Kebana gidemem ama bana yakın bir Kablo ucu, bir piriz bulsam der!
karşısına Ya gerçek Evliyâ çıkar:
yada kuzu postu giymiş Evliyâ kılıklı Eşkiyâ çıkar..
burada da AKIL kendi özünü ve vicdanını kullanmalıdır..
canan:
nasıl hocam?
kul İhvâni:
Allahtan korkan, Resûlullah sav den utanan
ahiret hesabına inanan gerçek HAKK Hizmetçilerinin
BİZ BİRliği içinde olduğu AN;
AKIL, kendi İLMinin EDEBini BULur..
NESF edeblenir...
EMrullahı tanır uygular hale gelir seyirden süluka geçer ÇÖLde YOLa çıkar bu Kervanla..
kul İhvâni:
Bu edebi veren OKUL Velâyetullah Okuludur.
baş öğretmeni Ali kv dir.
Hizmetçileri ise saf kan Allah Dostlarıdır inşâallah..
kendi kimlik ve kişilikleri asla olamaz
her iş; mutlaka Resulullah sav adına, hesabına ve şerefine yapılır..
kendi adına iş yapan zaten İKİlikte şeytandır ve TEVHİD ehli değildir..
Ne ederler bu Hasbi Hizmetçiler?..
sadece Nur-u MİMi canımıza ceryan olarak taşımak hizmeti ki bu EDEBdir..
kul İhvâni:
önemli mi?
kul İhvâni:
çooookk.
kul İhvâni:
zira ebebsiz İLİM İblisinkidir..
İblis ki; Allah cc ile çokça konuşmuş, tartışmış, rest çekmiş, izin istemiş, verilmiş ve SEB'e Sûresinde tek âyet var:
"Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı. İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular." (Sebe 34/20)
kul İhvâni:
bak sen şu işe ki..
böylesine İlim sahibi iken ne hale ve neden düşmekte?
kul İhvâni:
Muhammedi EDEB yok!!
kul İhvâni:
“Bardaksız çay getir!” desem sana ne edeceksin ya: “hayalen buyur!” dersin.
ben dehayalen içerim
ya da bardak-edeb ver de getireyim dersin!
kul İhvâni:
Velayet bir Üsuldur dosdoğru yoldur ki; MUHAMMED Aleyhisselam’a çıkan tek ve geçek ve dipdiri YOlumuzdur inşâallah..
kul İhvâni:
BİZ, Hayy olan ALLAH cc
canan:
Hocam o bardağı canı gönülden istiyorum İNŞALLAH!
kul İhvâni:
Hayy Olan Resûlullah sav
Hayy olan Ali kv nin
HAYY olan Hayatında
HAYY olan Allah Dostları
İZinde SÖZünde ve ÖZünde sadece ALLAH için nefes alıp veren ZOR YOL YOLdaşlarıyız şükür..
BİZ BİRiz..
buna devam edeceğiz inşâallah!..
canan:
İnşallah hocam!..
kul İhvâni:
Şimdi gerçekten Aklı selim Muhammedi Hizmetçilere daha yakından bakalım;

İlmiyle âmil âlimlerin Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in vârisi olduğu (Buhârî, İlim 10; İbn Mâce, Mukaddime 17 bkz.)
Erdemli bilginlerin gökteki yıldızlar gibi olduğu (İmâm-ı Ahmed, Müsned III-157 bkz.)
Kâmil insân; gerçek insan-ı kâmil olan MUHAMMED Aleyhi’s-selâtü ve’s-selâm’ın (bedenen, nefsen, kalben ve ruhen) vârisidir.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in zikir ve sohbet mîrâsına gerçekten vâris olmuş sözü, fiili, ahlâkı ve hâlleriyle sırf ve saff Muhammedî olan Ehlullah, Velîyullah ve Kâmil mürşid olan Pîr; “Ben!... Ben!...” deyip dört nala giden öğretim ve eğitim vermekte olduğu öğrencisine:
“Dur yolcu!... Sen kimsin? Kendini ve RABB’ini bilir misin? Nerden nereye yolculuk!... Çırılçıplak girip çıktığın bu saha, imkânla imtihân yeridir... Hele bir soluklan ve dinle Tebliğ-i Muhammedîyeyi!... Enfüste (iç) şah damarından yakın olan kim? (Kaf 50/16) Âfâkta (dış) küllî şey’i yutan kim (Nisâ 4/126) ve sen kimsin? Ortak mısınız?”
Muhammedî sohbetinin sonunda ise: “Ben!”ler “Biz”e dönüşür...
“Bizim, bize, bizi, bizde, bizden!” başlar...
Sen, ben, o, biz… Biz hepimiz Muhammedîyiz iksirini içirir....
Pîr, Muhammedî oluş şuûruna bizi akıtan ark..
İlâhî ve Muhammedî metodda akl “ASL”ın aynasıdır. Akıl, “ASL”ın gölgesinin izlendiği hilkat hicâbı (yaratılışı seyr perdesi) dır...

ALLAHÜ ZܒL-CELÂLÎ VE’L İKRÂM; insan’a dört hilât (kaftan) giydirmiştir.
Hayat
Kudret
Akıl
Varlık
İnsan; bu dört vasıfla; gelir, yaşar, imtihan olur ve âhirete geçer... Bu vasıflar cüz’i, izâfî, geçici, sınırlı ve sorumludur.

Akıl, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in tebliğ vârisidir.
Bu emânet ya da veraset, rüşdüne eren ve kendisini bilen akl-ı selim sahibi mü’minlerin omuzundadır.
Onların aklına ve vicdanlarına yüklenmiştir.
Bu yükün adı tevhid yüküdür.
Çekilmesi çiledir.
Çile ise, ancak yaşayınca anlaşılan ve cevr-i cihân, çark-ı çile çağlarında imtihan engelleridir...
Bu yüzden: “çile o ki dertlerini derd edenler dertten ölürler, dertlerini zevk edenler zevkte dirilirler.” demişiz...

“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere, kabilelere ayırdık. Haberiniz olsun ki ALLAH katında en şerefliniz (ekreminiz) en takvâlınızdır. Muhakkak ki ALLAH bilendir. Herşeyden haberdârdır.” (Hucurât 49/13)
Takvâ: ALLAH (celle celâluhu)’dan korkma. Nefsin ALLAH (celle celâluhu) korkusuyla dinin yasakladığı şeylerden kaçınmasıdır. En çok korkması gerekenler ise, ilmiyle âmil olan, ilminin gereğini işleyen âlimlerdir. Zîrâ onlar neseben değil de, kesben Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in vârisleridirler.

Nefs, bu âleme sonsuz ni’metler içinde ve sonsuz hizmetçilerle, Benlik Krallığı kursun diye gönderilip başı boş bırakılmamıştır...
“Yoksa ALLAH sizden; cihâd edip ALLAH, peygamber ve mü’minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan (bilmeden) başıboş (kendi hâlinize) bırakılacağınızı mı sandınız (hesab ettiniz) ? ALLAH yaptıklarınızdan haberdârdır.” (Tevbe 9/16)
Velîce: sırdaş, dost (velîce: giren)

“İnsan kendisinin sûda bırakılacağını mı sanır!...” (İnsan 75/36)
Sûda: başı boş, mânâsız (Esdâ: ihmâl etmek)
Bu muhteşem kâinât ve insan elbette nefsin imtihanı için hakledilmiştir.

Sistemin sahibini (celle celâluhu) can kulağı ile dinyelelim:
“Her nefs, ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak şerle (mâsiyet) de ve hayr (hasenât) la da deneyeceğiz. Ve siz bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ 21/35)

“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden (denemeden), sadece “imân ettik” demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar? “ (Ankebut 29/2)
Âyeti celîlede geçen fetene: fiilinin esas mânâsı: Altın tozlarının içinde bulunduğu toz topraktan ayırabilmek için birlikte bir tava içinde ateşe koyup altın önce eriyeceğinden eritip dökünce altın külçesi topraktan ayrılır ve saf altın elde edilir.
İşte bu işlemin fiili fetenedir.
Fitne de bu köktendir.
Fitne ateşten beterdir.
İnananı inanmayanı, iyiyi kötüyü birbirinden ayırır.
Ne varki insanları böylesi fecî’ bir fitne ortamına sokmak şiddetle yasaklanmıştır.
“Fitne kıtaldan (adam öldürmekten) eşeddir.”
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Fitne uyuyorken uyandırana lânet olsun!.” buyurmuştur.
Âyeti celîledeki fitne ise, imânda hakkı-bâtıldan, amelde hayr-ı şerden ayırma denemesi, imtihanı ve düzeneği olarak buyurulmuştur.
“Andolsun ki içinizden cihâd edenlerle sarbredenleri belirleyinceye ve size ait haberleri açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.” (Muhammed 47/31)

Onun içindir ki nefse aklını kullanması ve zannına uymaması ikâz ediliyor:
“Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zann, haktan hiçbir şeyin yerini tutmaz. ALLAH onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir. (Yûnus 10/36)
Zann: sanma, sanı, sezme, şüphe, işkil...
Hüsn-i zann: güzel zann.
Sû-i zann: çirkin zann.

“Hakkında bilgin bulunmayan şey’in ardına düşme (üzerinde durma) çünkü, kulak, göz ve fuad (öz,gönül), bunların hepsi ondan mesuldur, sorumludur.” (İsrâ 17/36)
“..... “RABB’im benim ilmimi artır” de” (Tâha 20/114)
Bunları ve nicelerini kelâmullahda bildiren RABB-û Birrun (celle celâluhu):
“De ki; Hak, RABB’inizdendir. Öyle ise (artık) dileyen imân etsin, dileyen inkâr etsin!” (Kehf 18/29)


Nefsleri yaratması araç, hidâyet vermesi amaç olan yüce RABB’imiz, yarattığının evvelini, âhirini, zâhirini, bâtınını bilici olarak:
“Şah damarından yakınında iken”(Kaf 50/16) ve; “Her nerede olsanız, O, sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı görür.”(Hadid 57/4) iken;
“Ey imân edenler! ALLAH’dan nasıl korkmak gerekiyorsa (O’na yaraşır şekilde) öyle korkup gerektiği gibi sakının ve kesinlikle müslüman olarak can verin.” (Âl-i İmrân 3/102)
“Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz ALLAH çok güçlü çok üstündür.” (Hacc 22/74); (Zümer 39/67)
“Asla, (hayır, hayır) !... (insan) ALLAH’ın emrettiğini yapmadı.” (Abese 80/23)
“Ve sana yâkin (ölüm) gelinceye kadar RABB’ine kulluk (ibâdet) et.” (Hicr 15/99)

“(Resûlüm) Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet ALLAH’ındır, O işitendir bilendir.” (Yûnus 10/65)İzzet: değer, kıymet, yücelik, ululuk, kuvvet, kudret, hürmet, saygı, ikrâm, izaz. İzzet sahibi o kimseki: Ona emir verecek ve yasak koyacak yoktur.
“Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsinki izzetin hepsi ALLAH’ındır...” (Fâtır 35/10)
“Hâlbuki asıl izzet ALLAH’ın, Resûlü’nün ve mü’minlerindir. Fakat Münâfıklar bunu bilmezler.” (Münâfıkun 63/8)
Bu muazzam âyeti celîlede, Hâlik Teâlâ ALLAH (celle celâluhu) dan mü’minlere herkesin kabınca kaderince ulaşan izzet zincirini ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in izzet trafosunun ayarlayıcı oluşunu ne hârika beyân buyurulmuştur...

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “ İzzet ve şerefim, kulluktur.”buyuruyor.

İmâm-ı Hasan (Aleyhi’s-Selâm): “Bendeki gurûr değil, izzettir.” buyurarak halis kulun sultân olduğuna işâret buyurmuştur.

İzzetli insan (cüz’i izzet): kendini bilir, Muhammedî şahsiyetini korur.
Tevâzu’ kâr insan: kendini bilir, daha hoşgörülü davranır.
Kibirli İnsan: kendini bilmez, şahsiyetini korur.
Zilletteki (halk içindeki) insan: kendini bilmez, sahsiyetine yapılan hücûma hoşgörü gösterir...
Tasavvufun Baba Yasalarındandır ki: “Kendini bilene babasının kanı helâl, kendini bilmeyene anasının sütü haramdır”

Azîz kardeşim,
İşte nefs kendini bilmezse, ölüp hesaba çekileceğine iknâ olmazsa, büktüğü ipi geri çözen kadına dönerse ve tüm ilâhî uyarı, emir ve yasakları bir kenara iter de, hevâ ve hevesini ilâh ederse neler mi olur? Bakalım ve görelim Kitâb-ı Kerîm ‘imize:
“Nefslerinde (vicdanlarında) bir düşünmediler mi? ALLAH gökleri ve yeri ve ikisi arasındaki şeyleri hak (gerçeğe uygun) ve belirli süre için (süreli, geçici) yaratmıştır (diye). Bununla beraber insanlardan bir çoğu RABB lerine kavuşmayı inkâr ederler.” (Rum 30/8)
Gök: ulvî cisimleri, yer: Suflî cisimleri barındırır.
Tefekkür: aklın; gayeye ulaşmak için eşyânın mâhiyeti konusundaki çabası ve tasarrufu olup bunun için kuluçkaya yatması, zihin yormasıdır.
Akıl, ancak ve ancak mümkünü (olabiliri) bilir. Nakl ise tahakkuku (hakikatı ortaya çıkarma) bildirir... Birlikte tevhid olur.
“Her nefs ölümü tadacaktır. Ve ancak size kıyâmet günü yaptıklarınızın karşılığı tamamen verilecektir...” (Âl-i İmrân 3/85 ve Enbiyâ 21/35)
“Her nefs ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Ankebût 29/157)
Zevk: tatmak. Zâikatün: tadıcı olarak..

O halde canancanımız,
Kalb Kulaklarımızı açalımda şu yüce buyurğu DUYup UYalım İnşâallah:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Mutî kable en temûtu!...” Ölmeden önce ölünüz!...”
(Keşfü’l-Hâfâ II 291 hadis 2669)
Gaflet, Cehalet, Dalalet ve İhanette Ölelim de,
Gayret, Himmet, Şefaat ve Hidayette DİRİlelim İnşaallah..

Muhammedi Muhabbetle..
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kul İhvâni:
Hayy Olan Resûlullah sav
Hayy olan Ali kv nin
HAYY olan Hayatında
HAYY olan Allah Dostları
İZinde SÖZünde ve ÖZünde sadece ALLAH için nefes alıp veren ZOR YOL YOLdaşlarıyız şükür..
BİZ BİRiz..

Kalb Kulaklarımızı açalımda şu yüce buyurğu DUYup UYalım İnşâallah:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Mutî kable en temûtu!...” Ölmeden önce ölünüz!...”
(Keşfü’l-Hâfâ II 291 hadis 2669)


Gaflet, Cehalet, Dalalet ve İhanette Ölelim de,
Gayret, Himmet, Şefaat ve Hidayette DİRİlelim İnşaallah..



Kul İhvanim herzaman ki gibi NUR-ye'dirdiniz MUHAMMEDiNUR ailesine Elhamdülillah. Çok harika bir sohbet olmuş
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Canda Canan Canımız Allahü zü'l Celal ve Rasulullah s.a.v. Efendimiz senden razı ve hoşnut olsun ki değerli Kul İhvanimizin bu güzel ve özel Sohbetini BİZlerle paylaştın.
Gönlün ve ömrün Nur-u Mim dolsun inşaallah.
Bende acizane sohbeti düzenledim ki okuyuculara kolaylık olsun.
Bu önemli ve özel sohbet Muhammedinur Gönül Penceremizde ışık olsun...
Belki çoğu kişinin bu konuda dertlenipte dile getiremediği sorunuza aldığınız cevap her okuyanın çile tohumunun yeşermesi için bir kıvılcım olsun inşaallah...
BİZ BİR-İZ İnşaallah ve ELhamdülillah diyerek sohbetin içeriğine dokunulmadan, sadece sohbet her okuyana hitab olsun diyerek tekrar sunuyorum..
Sohbetten bereketli nasibler inşaallah.
Muhammedi muhabbetle.



Resim

SÖYLEşi!..

SORU: NEFSİMİZİ NASIL BİLECEĞİZ???

KUL İHVANİ CEVAP:
Evet, insanoğlu için tek ana görev bu zaten,
kendimizi bilebilirsek AKlın ASL’ını Yaratanını bulacağız inşâallah..
Muhammedi Tasavvufun Temeli Kulun kendi nefsini bilmesidir.
Kendi nefsini bilen kişinin sözde ve özde sadakati, samimiyyeti, sabrı ve selâmet arzusu Tercihi olabilir.
İslam Dinine giriş şartı olan ama kendi şartı olmayan TEVHİD için bunlar ana şarttır aslında…

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Kim ki NEFSin bilir, Rabbini de bilir” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Çölün Giriş Kapısında: “Kendin bilene babasının kanı helal, kendin bilmeyene ana sütü haramdır!”

Sen nefsini şu an nasıl bilmektesin bir resim çek fotoğraf makinası gibi dışarıdan olduğu gibi sen kendi gerçeğini gör…
Senin ÖZ-ELin sende kalsın.. ancak BİZ BİRlikte Gen-ELi görelim inşâallah...

Bak BİZim Hatice neler demiş:

''Bu Yol da sabıra tahammül güçü gerekir. Bu zor yolda o zaman nefis eğitilecektir. Yaşaman için gerekenleri asgariye indir. Her şeyin başı ihtiyacın kadarını almaktır. Bunları yapmazsan RUHun aç kalacak, nefsin beslenecektir. Nefsini çok iyi tanı! Onun derdi dünyalıktır. Ne kadar versen yinede doymaz. Dünyayı versen, Ayıda ister doymaz. Saldırır.''

Hatice Yıldız

Şimdi bir bakalım insanoğlunun kaderi nasıl etkilemekte tüm hayatını…
Bazı insanlar, tüm olumlu gözüken bir hayatın şakşukası içinde bir ANda son nefesi çok kötü bir sonuçta vererek ve açıkça “eyvah!” çeker!
Oysa tüm hayatı mutlu gözükmekteydi!!..
Bazılarında ise, akıl almaz çilelerle geçen hayatları sanılır ki kötü geçti..
Oysa o kişi hayatın her ANına bir bedel ödedi, kendi kimlik ve kişiliğini yaşadı, sahip çıktı, hayatının bir hikayesi ve anlamı vardır..
Takdir edilen Kaderin kendi hayatına şâhiddir…
Bu en doğru gerçek ise, her canın bir kaderi vardır.
Her nefse bir “BEN” kimliği-kişiliği; geçici, izafi ve geliştirme veya körletme tercihi sahibine ait ve KULluk imtihanı olarak verilmiştir.
Bu şu demektir tercih İKİliktir.
İki yöne de gitme imkanı sağlar, sanki hangi yöne gitmeyi dilersen o yöndeki kaderin harekete geçecek gibi düşünelim bunu…
Bu Kur’ân’da da böyledir. Açık hadislerimizde de..

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Sizden hiçbir kimse yoktur ki iki konağı olmasın. Bir konak cennette diğer konak da cehennemdedir. Ölüp de ateşe girdiğinde cennetteki konağına cennet ehli vâris olur (o kimse de onların ateşteki konağına vâris olur). İşte bu: “Ulâike hümü’l-vârisün: işte onlar vârislerdir.” (Mü’minun 23/10) Kavlullahın teyididir.” buyurmuştur.
(Ebu Hureyre (ra) dan; İbni Mâce, Sünen-Zühd son hadis-i şerîfi 4341)
gibi Muhammedi buyruklar vardır, bunları bilirisin, size iki yol gösterdi vs..

Oysa gerçek varis OL-AN HAKK cc dur:
“İnna nahnü nerisül erda ve men aleyha ve ileyna yürceun : Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler.” (Meryem 19/40)

Bir can düşün ki; doğumuyla birlikte mükemmel insanlar; ana, baba, aile, toplum vs içinde mükemmel olmaya aday ve imkanı olsun..
Bir de şimdiki gibi başı boş dağdaki yabani alıç ağaçları gibi, başa ne gelirse onu çeksin gibi bir can da girsin bu hayata!..
Bu ikisi aynı hayat içindeyken; birincisi, dünya ve ahret ile ikisini de kapsayan DİN içinde en doğru, en iyi ve en güzel olan Hakka inanmak ve hayrı işlemek içinde ebedi mutluluk yaşayacaktır.
Diğeri ise ZOR YOLun zorluklu Yolcusu olacaktır..
Ben şahsen bu gün için yüzde 90 ikincisi çokluktayız demekteyim maddi hayatta ve maneviyatta..
Bir iş sonuç vermiyorsa hayaldir.
Bu ise en azından yanlış veya yalandır, sonu hüsrandır..
O zaman BİZ; bir insan suretinde, aklı olan, bedeni ve aklı rüşte ermiş-ergin, kainatı ve kendi varlığını gören-anlayan, sistemin bir Sahibi ve Yaratanı mutlaka olmalı diyen ve bu tek Olan Yaratanın bir maksadı illâ olmalı ve nedir acaba sorusunu soran, hür olan ve özgürce fikrini kendine anlatan, doğum ve ölüm gerçeğini fiilen yaşayabilen, her zerreye ve mevcuda saygılı ve sevgi duyan bir AKIL-NEFS!...
Önce kendini BEDEN olarak-çırılçıplak bir boy AYNasında seyreder, muazzam ve muhteşem dizaynına-yerleştirilişine bakar!
Baştaki; 2 göz, 2 kulak, 2 burun ve 1 boğaz deliğine bakar! Delikten girip-çıkanı İzler!.
Gövdedeki; 1 er tane üreme ve boşaltım deliğine bakar! Neler ÇIKmakta Anlayarak seyreder!..
Bu BEDENi nasıl kullanmalıyım der!..
Mesela kulakla çay içmemeliyim, gözle duyamam gibi..
Bu anlatılsa uzar ama her akıl bunu anlar kendince, sonra basitçe…
Her hususta “BEN” dediğim şu “NEFS” ne ki???..
Bilen varsa bana hizmet etse: “BEN, bu NEFSi bir tanısam?” der..
Sine, SADR, Kalb, Fuad-Gönül, RUH ne ki?..
Tüm bunların ÖZündeki Yaratan RAHMÂN NEFESi-nefhası, bana diriliği üfürüp durmakta olan da KİM?
Kimdir Şah damarımdan da Yakın OL-ANım?
RABB’imi bilebilecek miyim acaba?
Bir çâre BULabilecek miyim?..
O kim ki?..
Acaba O Hep Diri OLAN mı?..
Bana da diriliği verip duran mı?.. vs.. vs.. düşünmeye başlar..
AKLın tek başına iken bu sorgulamaları ve kurgulamaları ise; ustura ağzı gibi keskin, yalın, tek yönlü, kısır döngüye düşürücü, statik ve sonuçsuz çırpınışı olup sonunda SIRF FELSEFE denilen sonsuz uçuruma götürür İnsanoğlunu!.
Bu AKLın kendi kendini kandırması yalnızlığıdır BENliğidir.
İsterse Ham Akıl kendisi: “Yaratanımı bildim buldum!” desin bu da kendisinin ürettiği köksüz ve ölü naylon çiçek ZANNıdır!..

İşte böylesine biçâre ve tek başına kalan şaşıran ve özünde ise BEN de; “hakkı, hayrı, doğruyu, iyiyi ve güzeli BİLmeliyim, BULmalıyım, O’nunla OLmalıyım, YAŞAmalıyım ve de ŞÂHİDi Şerefine Emeliyim! Ve beni başka bir ham-çiğ-yoz-edebsiz AKIL kandırmasın!” diyebilen HÜR ve SELİM AKIL bu muazzam sistem içinde susar ve dinler..
Ve böylesine dinleyen sayısız AKIL olduğunu anlar..
“Sistemi Kuran Yüce Sultanın cc mutlaka bir ip ucu SESi olmalı! Gördüğüm Yaratıcılığının Eserleri içinde net ve açıkça duyacağım “SES”i olmalı!” der..

Bu Dik Duruşu, Kesin ve keskin Bakışı ve iç Kulak kabartışı
o kişiyi sistemin sonsuz Zerre-NOKTAsından hemence YARATILAN İLK NOKTAsına, NOKTa-yı ÜMMÎye götürüverir!..
Kendisi de bu ilk nokta içindedir zâten..
BU İLK NOKTA nın kendi mevcud varlığı dünya,
Yaşayacağı kader-hayatı dünyası
ve sonucu ise AHiretidir..
DİN ise; neden VAR edildi, Yaratanın MURADULLAHı nedir
ve MURADı için neleri EMRetti ve Takdir etti düzenlemesidir.

İşte burada;
İnsanda Yaratan ALLAHuzülcelalin, madî-manevî eşya, olay, zaman, zann, düşünce vs. sinin AYNAsı AKILı
kendi ana kartına Yaratanınca yüklenmiş olan ASLını bulursun proğramını BİLdirecek, BULduracak, OLduracak ve YAŞAmasına sadece ALLAH için Hasbi Hizmet edecek ve bunu da Ben, SEN, O için değil BİZ tümlüğü TEVHİDinde yapacak..

Selim-sağlam, kendini bilmiş, RABBini Bulmuş AKIL Sahibi,
Sâdık Âlim, Samimi Ârif, Salih Kâmil, Sabr sahibi ÂŞIK Allah Dostları ile Muhammedi Tasavvufun Kün fe yekün Kervanının Kıtmir SESini duyacaktır..
Bu ise onun TERCİH araştırması, çabası ve Selamet duası sonucudur..
Bu da kendi Kimlik kartında yüklüdür..
Bu Allah Dostları, bu özelliği sokak simsarlarından Tevhid Tüccarlarından almadılar elbette..
Bir Yunusu düşün..
DERMAN Doktorumuzu düşün hiç ÇÖPlüğe yanaşmış mı?..
karışmış mı?
Şimdi bile çöplükte İZini arayan, “bana ders verdi” vs. diye yalan söyleyenler çoook..
Oysa bilirsin ki ÇÖL her zaman vardı ve gökler gibi tertemizdi..
Ancak uçabilenlerin yurdu idi..
Neyse..

Bir noktayı çok açık ve kesin ortaya koyalım ki:
Şu andaki KEBAN elektrik Türbinlerinden şu çalıştığımız bilgisayar âletine elektrik taşır gibi CANImıza Ceryan-NUR taşıyan, kablo, direk, trafo vs gibi hizmet eden ve asla piyasa yapmayan pazar kuramayan saff ALLAH Adamı bu Allah Dostları, yerin göğün Nuru olan Nurundan ilk NOKTA olarak Nur-u MİM-Muhammedi, Yaratanın EMRini-SÖZünü,
Resulullah savin mübârek Ağzından BİZZAT duydular!
Ve Mutlak bir inançla UYdular..:
Her türlü Talim-Öğretim ve Terbiye-Eğitimden geçirildiler.
Denediler, başardılar ve ÇÖLe Hizmete Allah Hizmetçileri:
Resulullah sav Kervan Kıtmirleri olarak Zor Yolda Zor işe
mecbur, me’mur, mahkum edildiler ve kendileri de buna zaten muhtaç idiler..

Yunus Babanın, Taptuk Dede kapısında 40 yıl dosdoğru odun taşıması sırrını iyi anlayamayan ahmaklar; değil 40 yıl, 40 000 sene SATIRlarda ALLAH cc arasa bulacağı ALLAH ile kandırması olacak Şeytanın…
Oysa, HAKK Dostları Kalbleri el ele elerinin üzerinde YEDULLAH ve Dârü’s- selam YOLu idi...

Kısacası:
Senin AKLını kandırarak değil, senin alın yazın olan kaderin içinde kendi gerçeğine İNANdırarak ve Allah için bu yönden ve dışardan hizmet etmektir Muhammedi nur Tasavvufu...
Çünkü AKIL, öyle bir teldir ki; toprak hattı gibi NAKİL-NUR hattıyla EŞleşmezse asla KÖr Karanlığından kurtulamaz Bu eşleşme olduğu anda Kainatın Güneşi doğar..
Geceler ebediyyen gündüz olur,
Cehennemler cennete dönüşür
Dertler ZEVke geçer...
İslam Dinine şimdi girdik daha bak…
Lâ İlâhe.. AKILımız ile
İllâ ALLAH NAKLimizi
TEVHİD ettik BİZ ettik BİR ettik..
Ve ŞÂHİDi olduk…
Hakikat-ı Muhammediyyemizin..
İşin ASLının..
İyi bak iyi anla İSLAM DİNİNE giriş olan bu tek cümle son NEFES te NEFSin mutlaka demesi ve yaşadığı son ANda şahidim şehadeti mutlaka MUARDULLAhtır ve EMRullahtır…
Bu ikisi arasındaki imanı ibadet, itaat, ilim, irfan, ikan, ihsan vs tüm bunlar…
İlk SÖZümüzü, Son SÖZümüz etmek için sebebler ve KULLUK imtihanlarımızdır..
BİZ bu İKİ sözümüzü BİR ettiysek
MURADULLAHça: “Halife gönderdim Halifem Olarak gel!” EMRULLAHını DUYmuş ve UYmuş Oluruz..
Yoksa “Belhum edallun..”
Hayvandan da aşağı bir hayatta Nurullahın Aynası AKIL nimetine ihanetten “azabun muhina: İhanet azabını” dünya, din ve ahirette çekeriz ve çekeceğiz demektir Allah korusun..

Şimdi;
AKLımız-Nefsimiz, Lâ ilahe yi nasıl çözer?
Akıl kendisi zaten İLİM ortada olunca: Kuran, teknik, kainat, beden vs.. BİLir bunları..
NAKLi de bilir.. Bu İLAHÎ SES bana lâzım ve lâyık amma nerede acaba? diye sorar ve arar!
Yolu bilemeyişimden O sesi Bulamayışım der!
Kebana gidemem ama bana yakın bir Kablo ucu, bir piriz bulsam der!
Karşısına Ya gerçek Evliyâ çıkar:
Yada kuzu postu giymiş Evliyâ kılıklı Eşkiyâ çıkar..
Burada da AKIL kendi özünü ve vicdanını kullanmalıdır..

Allahtan korkan, Resûlullah sav den utanan, ahiret hesabına inanan gerçek HAKK Hizmetçilerinin
BİZ BİRliği içinde olduğu AN;
AKIL, kendi İLMinin EDEBini BULur..
NESF edeblenir...
Emrullahı tanır, uygular hale gelir, seyirden süluka geçer…
ÇÖLde YOLa çıkar bu Kervanla..

Bu edebi veren OKUL Velâyetullah Okuludur.
Baş öğretmeni Ali kv dir.
Hizmetçileri ise saf kan Allah Dostlarıdır inşâallah..
Kendi kimlik ve kişilikleri asla olamaz..
Her iş; mutlaka Resulullah sav adına, hesabına ve şerefine yapılır..
Kendi adına iş yapan zaten İKİlikte şeytandır ve TEVHİD ehli değildir..
Ne ederler bu Hasbi Hizmetçiler?..
Sadece Nur-u MİMi canımıza ceryan olarak taşımak hizmeti ki bu EDEBdir..
Önemli mi?
Çooookk!..
Zira ebebsiz İLİM İblisinkidir..
İblis ki; Allah cc ile çokça konuşmuş, tartışmış, rest çekmiş, izin istemiş, verilmiş ve SEB'e Sûresinde tek âyet var:
"Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı. İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular." (Sebe 34/20)

Bak sen şu işe ki..
Böylesine İlim sahibi iken ne hale ve neden düşmekte?
Muhammedi EDEB yok!!
“Bardaksız çay getir!” desem sana ne edeceksin ya: “hayalen buyur!” dersin.
Ben de hayalen içerim..
Ya da bardak-edeb ver de getireyim dersin!

Velayet bir Üsuldur dosdoğru yoldur ki; MUHAMMED Aleyhisselam’a çıkan tek ve gerçek ve dipdiri YOLumuzdur inşâallah..
BİZ, Hayy olan ALLAH cc
Hayy Olan Resûlullah sav
Hayy olan Ali kv nin
HAYY olan Hayatında
HAYY olan Allah Dostları
İZinde, SÖZünde ve ÖZünde sadece ALLAH için nefes alıp veren ZOR YOL YOLdaşlarıyız şükür..
BİZ BİRiz..
Buna devam edeceğiz inşâallah!..

Şimdi gerçekten Aklı selim Muhammedi Hizmetçilere daha yakından bakalım;

İlmiyle âmil âlimlerin Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in vârisi olduğu (Buhârî, İlim 10; İbn Mâce, Mukaddime 17 bkz.)
Erdemli bilginlerin gökteki yıldızlar gibi olduğu (İmâm-ı Ahmed, Müsned III-157 bkz.)
Kâmil insân; gerçek insan-ı kâmil olan MUHAMMED Aleyhi’s-selâtü ve’s-selâm’ın (bedenen, nefsen, kalben ve ruhen) vârisidir.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in zikir ve sohbet mîrâsına gerçekten vâris olmuş sözü, fiili, ahlâkı ve hâlleriyle sırf ve saff Muhammedî olan Ehlullah, Velîyullah ve Kâmil mürşid olan Pîr; “Ben!... Ben!...” deyip dört nala giden öğretim ve eğitim vermekte olduğu öğrencisine:
“Dur yolcu!... Sen kimsin? Kendini ve RABB’ini bilir misin? Nerden nereye yolculuk!... Çırılçıplak girip çıktığın bu saha, imkânla imtihân yeridir... Hele bir soluklan ve dinle Tebliğ-i Muhammedîyeyi!... Enfüste (iç) şah damarından yakın olan kim? (Kaf 50/16) Âfâkta (dış) küllî şey’i yutan kim (Nisâ 4/126) ve sen kimsin? Ortak mısınız?”
Muhammedî sohbetinin sonunda ise: “Ben!”ler “Biz”e dönüşür...
“Bizim, bize, bizi, bizde, bizden!” başlar...
Sen, ben, o, biz… Biz hepimiz Muhammedîyiz iksirini içirir....
Pîr, Muhammedî oluş şuûruna bizi akıtan ark..
İlâhî ve Muhammedî metodda akl “ASL”ın aynasıdır. Akıl, “ASL”ın gölgesinin izlendiği hilkat hicâbı (yaratılışı seyr perdesi) dır...

ALLAHÜ ZܒL-CELÂLÎ VE’L İKRÂM; insan’a dört hilât (kaftan) giydirmiştir.
Hayat
Kudret
Akıl
Varlık
İnsan; bu dört vasıfla; gelir, yaşar, imtihan olur ve âhirete geçer... Bu vasıflar cüz’i, izâfî, geçici, sınırlı ve sorumludur.

Akıl, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in tebliğ vârisidir.
Bu emânet ya da veraset, rüşdüne eren ve kendisini bilen akl-ı selim sahibi mü’minlerin omuzundadır.
Onların aklına ve vicdanlarına yüklenmiştir.
Bu yükün adı tevhid yüküdür.
Çekilmesi çiledir.
Çile ise, ancak yaşayınca anlaşılan ve cevr-i cihân, çark-ı çile çağlarında imtihan engelleridir...
Bu yüzden: “çile o ki dertlerini derd edenler dertten ölürler, dertlerini zevk edenler zevkte dirilirler.” demişiz...

“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere, kabilelere ayırdık. Haberiniz olsun ki ALLAH katında en şerefliniz (ekreminiz) en takvâlınızdır. Muhakkak ki ALLAH bilendir. Herşeyden haberdârdır.” (Hucurât 49/13)
Takvâ: ALLAH (celle celâluhu)’dan korkma. Nefsin ALLAH (celle celâluhu) korkusuyla dinin yasakladığı şeylerden kaçınmasıdır. En çok korkması gerekenler ise, ilmiyle âmil olan, ilminin gereğini işleyen âlimlerdir. Zîrâ onlar neseben değil de, kesben Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in vârisleridirler.

Nefs, bu âleme sonsuz ni’metler içinde ve sonsuz hizmetçilerle, Benlik Krallığı kursun diye gönderilip başı boş bırakılmamıştır...
“Yoksa ALLAH sizden; cihâd edip ALLAH, peygamber ve mü’minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan (bilmeden) başıboş (kendi hâlinize) bırakılacağınızı mı sandınız (hesab ettiniz) ? ALLAH yaptıklarınızdan haberdârdır.” (Tevbe 9/16)
Velîce: sırdaş, dost (velîce: giren)

“İnsan kendisinin sûda bırakılacağını mı sanır!...” (İnsan 75/36)
Sûda: başı boş, mânâsız (Esdâ: ihmâl etmek)
Bu muhteşem kâinât ve insan elbette nefsin imtihanı için hakledilmiştir.

Sistemin sahibini (celle celâluhu) can kulağı ile dinyelelim:
“Her nefs, ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak şerle (mâsiyet) de ve hayr (hasenât) la da deneyeceğiz. Ve siz bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ 21/35)

“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden (denemeden), sadece “imân ettik” demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar? “ (Ankebut 29/2)
Âyeti celîlede geçen fetene: fiilinin esas mânâsı: Altın tozlarının içinde bulunduğu toz topraktan ayırabilmek için birlikte bir tava içinde ateşe koyup altın önce eriyeceğinden eritip dökünce altın külçesi topraktan ayrılır ve saf altın elde edilir.
İşte bu işlemin fiili fetenedir.
Fitne de bu köktendir.
Fitne ateşten beterdir.
İnananı inanmayanı, iyiyi kötüyü birbirinden ayırır.
Ne varki insanları böylesi fecî’ bir fitne ortamına sokmak şiddetle yasaklanmıştır.
“Fitne kıtaldan (adam öldürmekten) eşeddir.”
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Fitne uyuyorken uyandırana lânet olsun!.” buyurmuştur.
Âyeti celîledeki fitne ise, imânda hakkı-bâtıldan, amelde hayr-ı şerden ayırma denemesi, imtihanı ve düzeneği olarak buyurulmuştur.
“Andolsun ki içinizden cihâd edenlerle sarbredenleri belirleyinceye ve size ait haberleri açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.” (Muhammed 47/31)

Onun içindir ki nefse aklını kullanması ve zannına uymaması ikâz ediliyor:
“Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zann, haktan hiçbir şeyin yerini tutmaz. ALLAH onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir.” (Yûnus 10/36)
Zann: sanma, sanı, sezme, şüphe, işkil...
Hüsn-i zann: güzel zann.
Sû-i zann: çirkin zann.

“Hakkında bilgin bulunmayan şey’in ardına düşme (üzerinde durma) çünkü, kulak, göz ve fuad (öz,gönül), bunların hepsi ondan mesuldur, sorumludur.” (İsrâ 17/36)
“..... “RABB’im benim ilmimi artır” de” (Tâha 20/114)
Bunları ve nicelerini kelâmullahda bildiren RABB-û Birrun (celle celâluhu):
“De ki; Hak, RABB’inizdendir. Öyle ise (artık) dileyen imân etsin, dileyen inkâr etsin!” (Kehf 18/29)

Nefsleri yaratması araç, hidâyet vermesi amaç olan yüce RABB’imiz, yarattığının evvelini, âhirini, zâhirini, bâtınını bilici olarak:
“Şah damarından yakınında iken” (Kaf 50/16) ve; “Her nerede olsanız, O, sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı görür.” (Hadid 57/4) iken;
“Ey imân edenler! ALLAH’dan nasıl korkmak gerekiyorsa (O’na yaraşır şekilde) öyle korkup gerektiği gibi sakının ve kesinlikle müslüman olarak can verin.” (Âl-i İmrân 3/102)
“Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz ALLAH çok güçlü çok üstündür.” (Hacc 22/74); (Zümer 39/67)
“Asla, (hayır, hayır) !... (insan) ALLAH’ın emrettiğini yapmadı.” (Abese 80/23)
“Ve sana yâkin (ölüm) gelinceye kadar RABB’ine kulluk (ibâdet) et.” (Hicr 15/99)

“(Resûlüm) Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet ALLAH’ındır, O işitendir bilendir.” (Yûnus 10/65)
İzzet: değer, kıymet, yücelik, ululuk, kuvvet, kudret, hürmet, saygı, ikrâm, izaz. İzzet sahibi o kimseki: Ona emir verecek ve yasak koyacak yoktur.
“Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsinki izzetin hepsi ALLAH’ındır...” (Fâtır 35/10)
“Hâlbuki asıl izzet ALLAH’ın, Resûlü’nün ve mü’minlerindir. Fakat Münâfıklar bunu bilmezler.” (Münâfıkun 63/8)
Bu muazzam âyeti celîlede, Hâlik Teâlâ ALLAH (celle celâluhu) dan mü’minlere herkesin kabınca kaderince ulaşan izzet zincirini ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in izzet trafosunun ayarlayıcı oluşunu ne hârika beyân buyurulmuştur...

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “ İzzet ve şerefim, kulluktur.” buyuruyor.

İmâm-ı Hasan (Aleyhi’s-Selâm): “Bendeki gurûr değil, izzettir.” buyurarak halis kulun sultân olduğuna işâret buyurmuştur.

İzzetli insan (cüz’i izzet): kendini bilir, Muhammedî şahsiyetini korur.
Tevâzu’ kâr insan: kendini bilir, daha hoşgörülü davranır.
Kibirli İnsan: kendini bilmez, şahsiyetini korur.
Zilletteki (halk içindeki) insan: kendini bilmez, sahsiyetine yapılan hücûma hoşgörü gösterir...
Tasavvufun Baba Yasalarındandır ki: “Kendini bilene babasının kanı helâl, kendini bilmeyene anasının sütü haramdır”

Azîz kardeşim,
İşte nefs kendini bilmezse, ölüp hesaba çekileceğine iknâ olmazsa, büktüğü ipi geri çözen kadına dönerse ve tüm ilâhî uyarı, emir ve yasakları bir kenara iter de, hevâ ve hevesini ilâh ederse neler mi olur? Bakalım ve görelim Kitâb-ı Kerîm ‘imize:
“Nefslerinde (vicdanlarında) bir düşünmediler mi? ALLAH gökleri ve yeri ve ikisi arasındaki şeyleri hak (gerçeğe uygun) ve belirli süre için (süreli, geçici) yaratmıştır (diye). Bununla beraber insanlardan bir çoğu RABB lerine kavuşmayı inkâr ederler.” (Rum 30/8)
Gök: ulvî cisimleri, yer: Suflî cisimleri barındırır.
Tefekkür: aklın; gayeye ulaşmak için eşyânın mâhiyeti konusundaki çabası ve tasarrufu olup bunun için kuluçkaya yatması, zihin yormasıdır.
Akıl, ancak ve ancak mümkünü (olabiliri) bilir. Nakl ise tahakkuku (hakikatı ortaya çıkarma) bildirir... Birlikte tevhid olur.
“Her nefs ölümü tadacaktır. Ve ancak size kıyâmet günü yaptıklarınızın karşılığı tamamen verilecektir...” (Âl-i İmrân 3/85 ve Enbiyâ 21/35)
“Her nefs ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Ankebût 29/157)
Zevk: tatmak. Zâikatün: tadıcı olarak..

O halde,
Kalb Kulaklarımızı açalımda şu yüce buyurğu DUYup UYalım İnşâallah:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Mutî kable en temûtu!...: Ölmeden önce ölünüz!...”
(Keşfü’l-Hâfâ II 291 hadis 2669)

Gaflet, Cehalet, Dalalet ve İhanette Ölelim de,
Gayret, Himmet, Şefaat ve Hidayette DİRİlelim İnşaallah..

Muhammedi Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen canan »

Sevgili Ankakuşu
Ellerinize SAĞlık ,ALLAH C.C. Razı olsun,candan teşekkürlerimi sunarım.
Muhammedi Muhabbetle...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

Böyle Muhammedi söyleşilerin yapıldığı ortamlarda bulunmak o havayı solumak ve kendimi kendim gibi hissettiğim anları yaşamak isterdim .böyle ortamları göremedim,giremedim,duyamadım. Ancak şimdi okudularım Rabbim, Sana şükürler olun dedirtiyor. Sohbeti muhabbeti cesetlerde aramam yanlışmış, sohbet bedenle değil ruhla yapılırmış...Sizin sesinizden dinlemek o kadar güzeldi ki yanyana gözgöze cancana... Rabbim razı olsun inşALLAH
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

ALLAH razı olsun ...
Sohbetinizden çok yararlandım. Bir çok soruma cevap buldum. Emeğinize sağlık
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
dibbace
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 222
Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00

Mesaj gönderen dibbace »



sevgili anlamak kardesim...

üzüm üzüme baka baka kararirmis...

öyle birgün gelecekki,etrafindaki sevgiyle sana bakan kimselere cikarip kalbinin en derinliklerinden,saf ve ferahlik veren sevgini sunasin gelecek...

acizliginden gözlerin yasaracak...

ve haykiracaksin...

Allahim ben acizim,sen bu güzel yüreklere sevgi tohumlarini ek...diye...

Bunun icin herkesi hakli görüp sadece SEV...

Sevmek iltifat etmektir,yapilan güzel ise ve olusa...

Sevmek elestirmektir,hata yapanin hatasini örtmek niyetiyle onu Hakka yöneltmeye...

Sevmek bile bile cirkin birseyi yapmaktir,güzel bir kimsenin bunu görüp iyilige daha cok sarilmasina...

Sevmek hizmet etmektir,hizmet gören hizmet eder diye...

Sevmek eylemciliktir,her türlü duraganlik vehmine balyoz...

Sevmek Muhammediliktir,Sevgi Muhammed´dir...

Sallallahu Ala Muhammedin...

...
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen canan »

Resim

SÖYLEşi!..

Kul İhvanî:
Darma-dağın, toz duman âleminde, çöplükte İmtihan Zor ama hoş..
İnsan aklı, Allah’ın Mazhar Aynası
Çok yönlü kaynar durur
O kadar meşgül olur ki kendine gelemez
Gelse de çâre bulamaz
Sanki arzuları yerine gelse rahat eder sanırız
Ama emelleri sonsuzdur
Geme alınmayan bir tay gibi düzene giremez, denge dinlemez!..


Canan:
Aynalar hocam hep ters gösteriyor
Ambulans yazısı ters yazılır ki arabaların aynasından düz görünsün...


Kul İhvanî:
Ne harika örnek.. Harika…
Keşke sadece ters gösterseler
Çukur aynalar ifratta – maxsimumda - abartıdalar…
Tümsek aynalar tefritte – minumumda – küçümsemedeler..
DÜZ AYNAlara bel bağlarız!
Onlar i’tidalde – optimumda - normalde olsun deriz!
Onlar ise en azından ters görüntü verirler ve konuşmazlar hiç…


Canan:
Hocam akıl aynasında insan kendi nefsini mi seyreder?

Kul İhvanî:
AKIL öyle bir ANA dır ki
Belki her şey odur…
O olmasa hiçbir şey yok ki
Ne Yaratan ve ne de Yaratılan!..
Bakınız ki;
Ömer’e (ra). Resûlullah sallalahu aleyhi vesellem: “Ya Ömer Münker-Nekir 70000 yıllık yoldan çok korkunç olarak gelip sana sorarlar ki
Rabbin kim! (vd.soruları)”
Buyurunca Ömer (ra): “AKLım başımda olacak mı Yâ Resûlullah sallalahu aleyhi vesellem?” der.
Resûlullah sallalahu aleyhi vesellem: “Evet!” buyurmuştur.
Bu hadisi İmam ALİ (kv) rivayet etti.
Ali kv der ki :
“Ömer Hakka yürüdü ve sordum ona : ne oldu?”
Ömer dedi ki :
“Gelip sordular ben de aklım vardı ve dedim ki :
Siz onca yoldan geldiniz ve unutmadınız da ben mi? Ben nasıl unuturum, yukarıdan aşağıya inmekle!” der…

Akıl o âlemde de yerinde kaldığına göre NEFS asla akılsız olamaz sanki,
Nefsin canı akıl gibi..
Zira; Rububiyyet – RABBlık, “İLK ŞEY” olan “Nur-u MİM” var edilince başlar.
Rububiyet sıfatı işlemeye ki VARlık yaratılır….
Onun terbiyesi yaşatılması hesabı vs. bu kapıdan çıkar ve yürür…
Bendenizin anladığı şu ki:
4 unsur vs. her ne ise BEDEN olarak yaratılanlar EL RAHîM Tecellîsi…

Benden Tecellîsi cansız ve akılsız bir Tecellîdir temeldir.
TEKVİN-Yaratmak, kün etmek-ol demek makamıdır.
Kur’ânda Âdemi toprak vs. den yarattık ve ruhumuzdan üfürdük… buyrulmakta
Bu nedir?
El Rahmân Tecellîsi…

İki ana öz vermekte bedene:

1- Dirilik el HAYY Tecellîsi: Bu aslında maddîdir-maddî canlılık getirir.
2- AKIL dır ki: Ama Özdür- mânâdır-bâtındır-iç âlemin tümüdür.
O AN dır, şu AN dır.
Şeenullahta…
Her AN olmakta olan budur…
Şimdi
Basitçe anlamak için :
İslamda kadın El Rahîm Tecellîsi, Tahtası, Tarlası, Anasıdır. RAHîM KÂBESİ
Budur.
Bedenin ASLı onun ve sadece onda olan yüklenen yumurtasıdır-çekirdeğidir.
Erkek ise dirilik ve akıl eken tohumdur ki,
Bu El RAHMÂN Tecellîsini zuhurata çıkarır.

Bunlar antiloptur…
Kadın Lâzımdır.
Erkek Lâyıktır.
Bu “İKİ”liktir…
BİZ olunursa
BİRl-EŞme olursa “BİR” cAN doğar…
Bedeni, diriliği, aklı vardır artık!
HAYYattadır…
Kader çarkı çalışır, işittirir işitene…
Bunu basitçe bir üreme sanmak işin ASLını anlamamaktır.
İlk nasıl halledilmişse şimdi de,
Son AN da da bu böyledir canacan!..
Sünnetullah tebdil olmaz-değişmez!…
Evet buyur fikirlerini
Rahatça yaz geldiği gibi eksik-fazla mı oluru düşünmeden!..


Canan:
Bu eşleşme olması için sizin SEVİYElenme dediğinizin olması mı gerekli?
Ve cariye bu durumda nerde devreye girer?


Kul İhvanî:
Ben fizikî olanı anlattım
Bir çocuk nasıl çıktı ortaya
Bu tasavvufdaki nefs eşleşmesi değildir..
Şehvet sanılan dış görüntü,
Tasavvufta şehadete dönüşür..
Gübre gözüken GÜLe dönüşür..
Şehvet sanılan Şehadete dönüşür ki, İmtihan Sorusu da budur..
“Lâ İlâhe” inkarını “İllâ Allah” ikrarına dönüştürün Emrullahı budur!…
ÖZ deki nefs eşleşmesini bulamayan nefsler bu âlemde EŞleşip ürese câriye gibidir
Sanırım
Ama Haticetül Kübra önceden 3 evliliği olmasına rağmen Abdullah sav. in
Ana antipotu NEFS EŞİ gibi bence…
İlginç şeyler var ama,
Bize yarayanı bilip bulup alıp yaşamak olmalı ana amaç…


Canan:
Bu anlattıklarınızı anlıyorum hocam
Hocam Rasûlullahın yaşadıkları evreleri her takibcisi de yaşayacak mı?


Kul İhvanî:
Canacan, baştan sona geliş idi bu anlattıklarım çok hızlıca
Beden-Dirilik-Akıl –BEN
Bu 4’lü
KİM?
Besmele çekecektik ya!…
Sondan başlarsan
Annen, Baban Sen ve Sendeki…
Bu Benim oluşumum, Senin, Onun ve,
“BİZ” im “OL!” uşumumuz!..


Canan:
Şimdi oturdu.

Kul İhvanî:
ÖZ tasavvufta “SEN” in tekemmülün de her can gibidir.
İnsan “BEN” denilen “NEFS” ini içindeki “AKIL” la bilir…
“AKIL” ın antipotu olmazsa olmazı ise “NAKİL” dir.
Bu iki taşıyıcı - Sıla ettirici – Yaratan’A bağlayıcı - Kebanı getirici – Bizi O’na götürücü TEL Çift...
Biri ANA hat ve diğeri Toprak Hattı gibi..
Bu Eşleşmeden, BİZlikten ise CAN Ceryanı Nur- u Mîm yani Nurullah gelmekte HAYYata!..
“BİR” leşince CAN artık CÂNÂN’ladır.
O’dur gibi…
Cihan-Cisimse Cana CENNET gibidir…

Nefs Eşleşmelerinde;
KADIN, AKIL gibidir;
Çok renkli,
Değişken
Üretken
Zâhire dönük
Muhteşem
Kaynar ve ANAdır..
ERKEK ise aslında, NAKİL gibidir
İkisi BİZ-BİR OLunca HAKK zâhir olur..
Güneş doğar hayal kalkar,
Hakikat ebediyen gecesiz gündüz - cennet olur!…
Burada illa karı-koca ve basit üreme işlemi anlamak çok yanlıştır..
Zaten karı-koca çöplük çıkışında biter hesapları gider ki,
Birbirinden razı olmayanlar sanırım hiç hatırlamayacaklar bile ikisi de cennette olsalar da…
Bakınız;
RAZI ne denli önemli!..


Canan:
Alt felsefî bilgiler var hocam bunlar da bakışımı etkiliyor! Sizden önce kendi kendime öğrenme çabalarımdan kalan bunlardan kurtulup berrak bakabilmek nasip olsun inşâallah!..

Kul İhvanî:
BİZ BİR-İZ Resûlullah sallalahu aleyhi vesellem İZinde, SÖZünde ve ÖZünde cümlemiz İnşâallah canacan!..
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen canan »

Resim

SÖYLEşi!..

canan:
demirin kandak görevi nedir
İnsan bedeni görünen-olanı bilerek göremediğim?


kul İhvâni:
Demire bir bakalım;
Toplam olarak erkeklerde 3.45, kadınlarda ise 2.45 gr kadar demir, tüm vücuda dağılmış olarak bulunur. Bunun %60-70 kadarı kan hücrelerinde hemoglobin içinde, %10-12 kadarı kaslarda miyoglobin içinde ve enzimlerde, %15-30 kadarı da, karaciğer, dalak ve kemik iliğinde depolanmış olarak bulunur.

Gıdalarla alınır. Kadınlar her ay adet kanamalarıyla kan kaybettikleri için, gıdalarında daha fazla demir bulunmalıdır. En önemli demir kaynağı, et, karaciğer ve dalak gibi gıdalardır.

Gıdalarla az alınması, sindirim sisteminde demir emilimiyle ilgili sorun olması, kan kaybı gibi hallerle vücutta demir azalması, kendini demir eksiklği kansızlığı şeklinde gösterir.

Bazı hastalıklarda ya da ilaç şeklinde gereğinden fazla demir alınmasında vücutta aşırı demir birikir. Zamanında tedavi edilmezse, karaciğer sirozu, şeker hastalığı, ciltte bronz rengi, kalpte büyüme ve tahribat gibi hayati önemi olan sorunlar yaratabilir.

kul İhvâni:
önce şunu ortaya koyalım;
Kandaki hemoglobinde demir olduğunu biliyoruz, dış ortamda demir oksijenle birleşerek demir-oksit yani pas oluşturuyor. Ama niçin damar içerisinde kan ile demir birleşip pas oluşturmuyor
Bir kere hemoglobin içerisinde bulunan Fe (Demir) tüm bağlarını yapmıştır.Oksijen ile bağ yapacak durumda değildir.Ayrıca Oksijen merkezde bulunan Demire bağlanmaz;Hemoglobine (Yani oluşmuş olan kompleks yapıya ) bağlanır.
şunları okuyalım:
çünkü
tabiattaki demir 3 değerlidir.
oysa kandaki demir diri-organik gibi olan ve 2 değerlidir.

Demir Metabolizması: İnsan organizmasında yaklaşık olarak 4-5 gr. demir vardır. Bunun üçte ikisi hemoglobinin yapısına katılmıştır. Üçte biri de ‘depo demiri’ olarak saklanır. Demirin çok az bir bölümü (10 mg. kadarı), “sitokrom C”, “katalaz” ve “peroksidaz” adındaki enzimlerin yapısında vardır. Kaslarda bulunan “miyoglo-bin” denilen bir başka maddede toplam olarak 150 mg. demir bulunur. Bir günlük besinde 10-25 mg. demir vardır. Bu üç değerli demiri ince bağırsaklar ememez. Demirin bağırsak hücreleri -tarafından emilebilmesi için iki değerli demir olması gerekir. Mide asidinin HCl’i besinlerdeki üç değerli demiri iki değerli demir durumuna getirir. Besinlerle alman demirin ancak 0.5-1.5 mg’lık bölümü emilir, geri kalan bölümü dışkı yoluyla atılır. İncebağırsak hücreleri tarafından emilen iki değerli demir, bu hücrelerdeki “apoferritin” adlı proteinlere bağlanır. Apoferri-tin demirle ne kadar doyarsa, o hücrenin demir bağlama yeteneği de o oranda azalır. Bağırsak hücrelerindeki demir daha sonra kana geçer. Kana geçen demir, burada iki değerli olarak “Siderofillin” (transferrin) denilen bir proteine bağlanır. Kana geçen bu demirin bir bölümü daha sonra depo demiri olarak saklanmak üzere karaciğer, dalak, kemik iliği ve çizgili kaslar gibi vücudun çeşitli dokularına gider. Bu dokularda “ferritin” adı verilen bir proteine bağlı olarak üç değerli demir biçiminde depo edilir. Depo demiri, gereksinim duyulduğunda kolayca yeniden kana geçer ve insan organizmasının o anki demir gereksinimini karşılar. Kanayan yaralarda, adet kanamasında,
Siyah üzüm ve bazı meyvelerde bu 2 li demir bazen hazır olur da tavsiye edilir yenmesi..

şunları bir okuyalım ;
Vücudumuzdaki tüm hücrelere oksijen, kandaki alyuvar hücreleri tarafından taşınır. Oksijen molekülleri kanda serbest olarak dolaşırken alyuvarların oksijen moleküllerini yakalamaları gerekir. Bu yakalama işlemini yapan ise, alyuvarlardaki hemoglobin isimli proteindir.
Alyuvarlar, hemoglobini taşıyabilmek için özel olarak tasarlanmışlardır. Hemoglobin alyuvarın % 90'ını kaplar ve bu nedenle alyuvarın içinden diğer hücrelerde bulunan çekirdek, mitokondri gibi organeller çıkarılmıştır. Bu sayede hemoglobin yeteri kadar oksijen yakalayabilir.

Hemoglobin, oksijeni kesinlikle temas etmeden bir maşa ile tutar gibi tutar. Çünkü, oksijen atomları ile temas ettiği takdirde hemoglobin yanar ve bunun sonucunda oksijen diğer hücrelere iletilemez.
Ancak, normal şartlarda hemoglobinin, oksijeni hiç dokunmadan tutabileceği şekilde yaratılmış özel sistemi sayesinde böyle bir tehlike yaşanmaz.

Hemoglobinin oksijen yakalama mekanizması şöyledir: Hemoglobin dört farklı proteinin birleşmesinden meydana gelir ve bu dört proteinde demir atomu taşıyan özel bölümler vardır. Demir atomlarını taşıyan bölümler "heme grupları" olarak adlandırılır. İşte bu "heme grupları" hemoglobinde oksijeni tutmak için özel bir yeteneğe sahip olan özel maşalardır. "Heme grupları"nın oksijene temas etmeden bir maşa gibi oksijeni yakalayıp, ihtiyaç duyulan dokulara götürüp bırakması için molekülün içinde özel katlanmalar ve açılar mevcuttur. Bu özel bağlanma sırasında bu açılar belirli bir oranda değişir.
Görüldüğü gibi, vücudun gözle görülemeyecek kadar küçük parçalarının arasında dahi son derece kusursuz ve mükemmel bir uyum vardır. Böyle bir uyumun tesadüfen gerçekleşmesi kesinlikle imkansızdır. Alyuvarların içini boşaltarak hemoglobine yer açan, hemoglobinin yanmaması için oksijenleri yakalayabileceği yanmaz maşaları tasarlayan, hemoglobini oksijen avcısı olacak şekilde programlayan, hemoglobinin oksijen moleküllerini tanımasını ve diğerlerinden ayırt etmesini sağlayan, yakaladığı oksijen moleküllerini nerelere teslim etmesi gerektiğini hemoglobine gösteren, tesadüfler değildir. Bunu iddia etmek, aklın ve mantığın dışına çıkmaktır. Tüm bunlar Allah'ın varlığının, yaratışının, sonsuz ilminin ve aklının birer göstergesidir.

Şimdi, kalb ve akciğer arada damarlar ve hücreler var..

aslında maşa 2 kollu demir,
oksijen tüm gıdayı yakan yakıt..
ve her an lazım her hücre mutlaka ister ve hemen ister beyin vs çok hızlı ister.
kan diriliktir.
işte eril dediğimiz, Er Rahman üfürüşüyle bedene ki,
dişil yumurtaya dışarıdan girer ve birlik-dirlik kurar..
o ise hücredir…

canan:
ve beraber bir kan pıhtısı olurlar

kul İhvâni:
evet, ve dirildi denir!
artık durmadan yer ve büyür, çoğalır
ayrılarken hiç bir şey değillerdir
alâka kurulduğundan alak denmekte

bir de;
a la k: ayn..lam..kâf tir
bu ise ayan-ı sabite lütfü oalan KUN! dür
yani, İnsan AKLı için ve ondan yakın Olan Yaratan,
ona bir kılıf lütfedip OL uşan ve ince sırlı latif bir Nakil yurdudur..
demektir ki;
o kişilik için İLK nokta besmele demektir
önemli olan rahim değil,
dişi yumurtadaki, erkek yumurtadaki sırdır ve ilahi proğramdır.
İKİlik, bu antipotlara yüklenmiş ters görüş değil antipottur.
ters yazılan amabulans yazısını aynanıza yapıştırsanız öpüşür oysa siz bir-ve doğru görmektesiniz.
Tümleyenler erkek yumurtası dirilik-hayy ve içinde mana çekirdeği-nakli,
dişi ise kab-Kâbe-yuva ve madde çekirdeği-aklı taşır zaten..

canan:
dişixx erkek xy

kul İhvâni:
ben tasavvuf açısından 2 eril 2 dişil indirilişini dedim..
analamayı çözelim şimdi,
dirilik ve nakl-vahy : el Hayy ve mana bağı her an ve yepyeni gelmeli yaşarken..
bu mutlaka layık olan dır
Er Rahman nefhası gibi, nefes gibidir
ister döllenmiş yumurta ister bizler değişmez
beden ve aklıda mutlaka lazımdır ki layık olanlar
“OL!” çıksın ortaya..
kadından peygamber olamaz neden?
ortaya koyuyoruz daha çünkü,
kadında Er Rahim tecellisi var, beden ve akıl..
hayy ve vahy-nakl eR Rahman’da..
ama bu NAKL eğer tamlayanı AKILı bulmasa boşa gider
DİRİLİKte kendisine yuva gibi, kap gibi lazım olanı bulmasa
“OL!” maz bu 4 âlem..
Dirilik bendeni, nakilde akılı buldu mu 2 ye iner canlar cengi başlar…
Bu besmelenin çekilmesi gibi çocuğun ilk alak Oluşudur..
Can, diriliğin bedende oluş adıdır
işte bu tevhid nabız atışına
ALLAH vuruşuna kalben bağlanır..

Bakınız;
parmak kadar olan göbek bağının rahim içinde önceden bir pirizi vs yoktur.
ve bu göbek bağı içindeki kablolar o kadar çok ki tüm organlarla ilişkidir doğana kadar da iş görürler
ehli incelese keşke…

biz bu ilk hücreye oksijen taşıyacağız!
o bunu bilir ve hızla yapışır ve damarı deler bağlanır
bunu oradaki her hücre bilir çeker..
Mecrur ve Meczub… koşan ve çeken..
Âşık ve Mâşuk gibi..

yenilen fındık tanesi işlemlerle kana gıda özü olarak geçti
bunu dirilik fabrikasında yakmak lazım bu ise sadece her hücrenin mutlaka kendisindedir
gıda var da, oksijen lazım!
Oksijeni, akciğer emer.
Ve bu Oksijeni Kandaki diri demir esaslı Muhabbet Maşası yakalar.
Ama bu bu İKİli demir tabiattaki demir oksit-pas değildir.
Tertemiz oksijeni hücreye kadar taşıma aracı Muhabbet Maşası..
Hücrede fırın gibi yanma olur, gıdanın CARBONunu oksijenle birleştirip
almak gerek ki enerjisi hücreye kala.
bu seferde karbondioksitin oksijeninden yakalar akciğere kadar taşır.
Ve atılır dışarıya..

Şimdi Kur’ân’da demir, HADD, Hadiddir
hudud demektir,
ha.. hak tır
d.. daimiyyettir, zahir-batın daimiyyet haklığı tevhiddir.
bu ise Hududullahtır
bence asla 2 değerli demir doğada yok iken sadece canlı-organik demir ne demek ve
başka organik element yoktur, tümü in organiktir.
neyse o hiç biri can içinde başka değerde olamaz..

oksijen içte dışta 16 değerlidir
hidrojen 1 değerli vs
demirin bu mana ve madde özelliği incelenmeli
Hadid Sûresinde vardır bu iş..

Hadid Sûresi muhteşemdir:

سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
“Sebbeha lillahi ma fiyssemavati velardi ve huvel'aziyzulhakiymu.: Göklerde ve yerde bulunan herşey Allah'ı tesbih etmektedir. O öyle güçlüdür, öyle hikmet sahibidir” (Hadîd 57/1)

Kün fe yekünla Şeenullahta bitmeyen ve “var ol!-yok ol!-var ol!” Sebbaha Raksıyla başlayan Hadid Sûresi;

4 lü Sistemin Temeli ile devam edip;

هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
" Huvel'evvelu vel'ahiru vezzahiru velbatinu ve huve bikulli şey'in 'aliymun.: O ilktir, sondur, zâhirdir, bâtındır. O, her şeyi bilendir.” (Hadîd 57/3)

لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ وَأَنزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ
" Lekad erselna rusulena bilbeyyinati ve enzelna me'ahumulkitabe velmiyzane liyekumennasu bilkisti ve enzelnelhadiyde fiyhi be'sun şediydun ve menafi'u linnasi ve liya'lemallahu men yensuruhu ve rusulehu bilğaybi innallahe kaviyyun 'aziyzun.: Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.” (Hadîd 57/25)

Mizan ki, Terazi, ölçü, tartı. Akıl, idrak, muhakeme. Mikyas ile
Demiri indirdik buyurulması, demirin DİRİlikteki Muhabbet Maşalığı görevini bildirmektedir..

daha çok iş var bu Muhabbet Maşasında ki;
oksijen tek ateştir kâinâtta, başka asla olamaz.
16 değerlidir, 16 alemdir. Dişildir, üretkendir, anadır..
bakınız, içerde çekirdek
1. ci yörüngede 2 elektron dengededir.
2.ci yörüngesinde 8 elektron dengededir .
ancak,
3. cü yörüngesinde 6 elektron vardır ve 2 eksiktir.
bunu bulmak için nerdeyse her elementin canına okur!
yakar-paslandırır.
birleşmek, tamamlanmak ister!

parvana:
kalbin paslanması bununla alakalı mı?

kul İhvâni:
zaten kendi kalbin iki kapısı bu işte,
hani vardı ya, her can bir damla sudan yaratıldı buyruğu!
kadın oksijendir aslında
en basitçe bunu hidrojenle tamamlar ki
bedene lazım olan dirilik ve akıl-nakil manası OL a…

Kâinâtta en yakıcı oksijenle en yanıcı Hidrojenin Eşleşmesinden doğan BİR Damla SU bebeği söndürücü ve HAYYdır Hayatta..
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı: هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
" Huvel'evvelu vel'ahiru vezzahiru velbatinu ve huve bikulli şey'in 'aliymun.: O ilktir, sondur, zâhirdir, bâtındır. O, her şeyi bilendir
(Hadîd 57/3)

Mizan ki, Terazi, ölçü, tartı. Akıl, idrak, muhakeme. Mikyas ile
Demiri indirdik buyurulması, demirin DİRİlikteki Muhabbet Maşalığı görevini bildirmektedir..

daha çok iş var bu Muhabbet Maşasında ki;
oksijen tek ateştir kâinâtta, başka asla olamaz.
16 değerlidir, 16 alemdir. Dişildir, üretkendir, anadır..
bakınız, içerde çekirdek
1. ci yörüngede 2 elektron dengededir.
2.ci yörüngesinde 8 elektron dengededir .
ancak,
3. cü yörüngesinde 6 elektron vardır ve 2 eksiktir.
bunu bulmak için nerdeyse her elementin canına okur!
yakar-paslandırır.
BİRLEŞMEK TAMAMLANMAK İSTER!
Miz’an : Terazi, ölçü, tartı. * Akıl, idrak, muhakeme. Mikyas. * Fık: Mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adâlet ölçüsü olup, hakiki mâhiyeti ancak âhirette bilinecektir. * Mat: Yapılan hesabın doğruluğunu anlamak için yapılan diğer bir hesap. Sağlama.

kulihvani yazdı:16 AŞK DEFTERİ
16 000 ÂLEM
16 ZEVK...


Meraklısına:

Aziz Kadirî Pirimiz Şah Abdülkadir Geylânî (ks) Hazretlerinin eserinde 16 000 âlemi okumuştum ve çözememiştim..
eski çileli günlerimin bir seherinde ricâ ettim de : "4 Âleminde 4 Âlemi vardır!.." buyurunca:


Şeriatın Şeriatı -Resim- Tarikatın Şeriatı -Resim- Mârifetin Şeriatı -Resim- Hakikatın Şeriatı

Şeriatın Tarikatı -Resim- Tarikatın Tarikatı -Resim- Mârifetin Tarikatı -Resim- Hakikatın Tarikatı

Şeriatın Mârifeti -Resim- Tarikatın Mârifeti -Resim- Mârifetin Mârifeti -Resim- Hakikatın Mârifeti

Şeriatın Hakikatı -Resim- Tarikatın Hakikatı -Resim- Mârifetin Hakikatı -Resim- Hakikatın Hakikatı


Resim
Resim
Resim


1.inci AŞK DEFTERİ

İLK ZEVKİ


Şah-ı Merdan (kv) bâde sundu, yerde sürünür serimiz
Tevhidin aşk bıçağıyla yüzülür Benlik Derimiz
Bilye gibi baş ayaksız, rüzgâr gibi yersiz yurtsuz
DOST (sav) ile DOST’A (cc) gideriz, her defter Meydan Yerimiz…


1982
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:16 AŞK DEFTERİ
16 000 ÂLEM
16 ZEVK...



2.inci AŞK DEFTERİ

İLK ZEVKİ




Cisim giydi tatlı canım, canım ağrıyan yerimde
Diş ağrısı gibi içten, kara sevdâ var serimde
Çile Çöllerinde çiçek toplamaya çıkan çocuk
Nasıl yanıyor yüreğim, İkinci AŞK DAFTERimde…


1988
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı: 16 AŞK DEFTERİ
16 000 ÂLEM
16 ZEVK...



3.üncü AŞK DEFTERİ

İLK ZEVKİ



Konuşmak - yazmak değil ki, ateş ağızla yenir mi?
Ateş püskürenler varsa, onlara “deli!” denir mi?
Ateşi dondurdu gönlüm, suları yandırdı bu yaz
Gök yüzüne adın yazdım, bilmem Yârim beğenir mi?..


1989
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:16 AŞK DEFTERİ
16 000 ÂLEM
16 ZEVK...



4.üncü AŞK DEFTERİ

İLK ZEVKİ


Uykuyu uyut gözlerim, sırr-ı sıfır seherlerde
Erenler yoldaş arıyor dermanı yok deli derde
Buz erisin aksın Sular, Buhar Bulut olsun Tevhid
Meğer Mevlâm üryan imiş, insana kendisi perde…


1989
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:16 AŞK DEFTERİ
16 000 ÂLEM
16 ZEVK...



5. İNCİ AŞK DEFTERİ

İLK ZEVKİ


Cevr-i Cihan Çark-ı Çile çöllerinde açan çiçek
Kırk yılda bir meyve veren Muhammedi Murad gerçek
Anlatsak da anlamazlar, yaşanmayan yalan olur
Beşinci defterde AŞKı anlayan biri gelecek…
Resim
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

oluyor şükür. Dostlar ne kadar güzel bir sohbet feyizlendikçe feyizleniyoruz. Allah razı olsun rıza'ya eriniz inşallah.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:16 AŞK DEFTERİ
16 000 ÂLEM
16 ZEVK...



6ncı AŞK DEFTERİ

İLK ZEVKİ

Aşk, boyna geçen bir ilmek; kolay değil Âşık olmak
Boşaltıp Akıl Tasını, Yâr uğruna derde dalmak
Zevk Küpün kırma İhvâni’m Ayine-yi Devranı seyret!
Nice tecellî sunacak, altı nolu Defterde HAKK!...

15.10.1990 13:43
Resim
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

DEMİRDEKİ İKİ ŞİFRE

Demir dünyamızda en çok bulunan dört elementten biridir ve çağlar boyunca insan için en hayati madenler arasında yer almıştır. Demirden bahseden Hadid (demir) Suresi’nin 25. ayeti şöyledir:

"Demiri de indirdik. Onda büyük bir kuvvet ve insanlar için fayda vardır."

Bu ayet ise oldukça ilginç olan iki matematiksel şifre taşımaktadır.

El-Hadid (belirli demir), Kuran'ın 57'nci suresidir. "El-Hadid" kelimesinin harflerinin sayısal değerleri toplandığında (ebced hesabı) karşımıza çıkan rakam da aynıdır: 57.

Sadece "Hadid" (demir) kelimesinin ebced değeri ise 26’dır. 26 sayısı demirin atom numarasıdır.


http://www.muhammedinur.com/Kitaplar/Ku ... nBilim.htm
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen canan »

Resim

ZEVK 3592

SIRR-ı SIFIR SatrANcında, HAKK Kolaylık VEREsi cAN!
Şu “AN” Şe’ende hER OL-AN! “BİR” dir Binbir KEREsi cAN!
cAN, NÛRun SabitAYN CEM’i!.. cİSİM, CelÂLin CemÂLi
DİRİden DİRİye DUYduk!.. Doğru ADRES NEREsi cAN!..


29.04.09 15:03
Şu AN da…


parvana:
doğru adresten kastı ne

kul İhvâni:

DUVAR, KAPI, ANAHTAR KİLİT...
BİL, BUL, OL, YAŞA!
İLİM İRADE İDRAK İŞTİRAK
İLİM EDEB İRFAN ERKAN
Vs.

Sen – Pîr ks – Resûlullah sav - ALLAH cc
İşin ASLı...


canan:
zevkteki doğru adres..

kul İhvâni:
hangisi sizce?
yok mu yoksa?
varsa ölü mü diri mi?
hayal mi gerçek mi?


parvana:
Resûlullah SAV mi?

kul İhvâni:
Resûlullah SAV?

parvana:
Bizde değil mi?

kul İhvâni:
Fetih Sûrsei 10. âyette: “Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir…”
“Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir..”
onlar kim?
Fethullah suresi bu…
Adres zinciri
DİRİden DİRİye DUYduk!..


parvana:
Allah dostları

canan:
Hayy olan diriler

kul İhvâni:
düşünmeliyiz

canan:
beyt ehli olanlar?

kul İhvâni:
Beytullah.. Ehl-i Beyt evi
can evi
cAN Evi


canan:
Resûlullah SAV e ulaşmış tüm direkler geliyor aklıma

kul İhvâni:
ANı ANlayANlar
şuAN şeAN da OL-ANlar
Şeref Şahidleri
şeAN Şehidleri


parvana:
ANı anlayan zaman olmadığını anlayan mı

kul İhvâni:
zamAN, ANların bİZdeki İZi
NOKTAlardan OLuşAN DOĞru..
hER AN HAZZırda Huzurda HIZIR olan HAKKtır


Sistemin sahibi Subhân, Yüce RABB’ım noldu bana!
Gâhi “Hiç”im gâhi “HEP”im, “Sıfır” gibi “Sonsuz” gibi
Ben - Sen eridi özümde, Can - Cânân cem’ oldu bana
“Lâ Hüve illâ Hüve”de, “O” gibiyim O’nsuz gibi…



kul İhvâni:
canan bak:

canan:
dinliyorum hocam

kul İhvâni:
Hızır Aleyhisselâmdan İmam Ali keremallahiveche’ye Vird:

Yâ Hüve Yâ Men, Lâ Hüve İllâ Hüve..

NURdur
Diriden DİRiye
OL-AN

Yâ Hüve: Ey Hüviyyet Sahibi OL-AN!
Yâ Men: Ey gerçek KİŞİlik Sahibi OL-AN!
Lâ Hüve İllâ Hüve : Ey O'ndan bAŞKa O Olmayan O!
Celle Celâli HUUUU!...
Lâ hüve illâ Huuuu! cc


canan:
İnşallah hocam

kul İhvâni:
işaallah
siz dua edin en iyisi


parvana:
nasıl?

kul İhvâni:
kadınlar DUAya yakındır
merhmetten dolayı
ana merhameti
Rahimiyyet çok yoğundur
Resûlullah SAV de öyledir ümmetine kıyamaz


canan:
inşallah

kul İhvâni:
“şefaatim en büyük günah işleyenedir!” buyuruverir

parvana:
en büyük yanana, büyük günah büyük yakar

kul İhvâni:
Ancaak unutmamalıtız ki, tevbesi olmayan; tenezzül etmediği için Lâin ve Hâindir.
Mahrumdur
Hüsrandadır


parvana:
tevbe şirk taşır mı?

kul İhvâni:
velev ki; Resûlullah SAV i yetim öksüz büyütse bile
bu YOLda tek yanlış ayak basmak TELden İndirir cANbazı cehennemine ve daha çıkamaz.


parvana:
anlamadım

kul İhvâni:
tevbe Hakk canla başla döndüm demektir
geri dönen tevbesini çiğneyen
zaaten GABİRUNdur…


parvana:
tevbeyi çiğnemek?

kul İhvâni:
NuH un karısı da olsa, peygamber de doğursa bile,
Yasakları yine yapmak, yine yapmak durmak olamaz!


parvana:
anladım

kul İhvâni:
RABB cc Özünden de yakın bakıp durmaktayken
“SEN yoksun ki BEN varım bak!” demek ŞİRK değil mi?
Muradullahı duyan
EMRullaha UYanlar
Ancak onlar tenezzül eder tevbeye-özür dilemeye can…
demişti ki:

DUVAR, KAPI, ANAHTAR KİLİT...
BİL, BUL, OL, YAŞA!
İLİM İRADE İDRAK İŞTİRAK
İLİM EDEB İRFAN ERKAN
Vs. 4lülerimiz..

Ben – Pîr ks – Resûlullah sav - ALLAH CC
işin ASLı...
iç Kulağını açmalısın, Kalb Kulağını
Velayet PÎRi (ks) açtıracaktır zaten
SADR dan SADRa
ALLAH cc SÖZünü, Resulullah sav SESinden
EHLi DUYmakta zaten
sen de Uyarsan DUYacaksın
SAV e buyruk bak:
“Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir...” (Fetih Sûresi 10)

ELini versen elin kimin elinde bak
bunu ben demedim, ALLAH buyurmakta..

RUH tektir
RABBdandır
Bİze ulaşan DİRiliktir
Ceryandır
SAV Nurudur

ben açmaya çalıştım
Duvar, Kapı, Anahtar, Kilit...
kim kim miş?...


parvana:
duvar: BEN
kapı: Pîr ks
anahtar: Resûlullah SAV
kilit : ALLAH CC mu?


kul İhvâni:
evet, duvar kim?

parvana:
sen

kul İhvâni:
ben, sen, o, insanlar akıllar
bu BEYTe nasıl gireceğiz


parvana:
kapıdan anahtar ile kiliti açarak

canan:
kapıyı bularak, önce

kul İhvâni:
Felya'büdu rabbe hazelbeyt
Bu Beyt (Kâbe) nin Rabbine kulluk etsinler.
girip de içerdekilerden yakına RABB’a kulluk edecekmişiz!..


canan:
beyt ehlini bularak

parvana:
beytin bir kapısı var! Kapı kalb mi?

kul İhvâni:
Duavar Bende-NEFSlerimiz
kapın neren?
4 lü değişmez
Beden-SADR-KALb-RUH


parvana:
Beden Nefis Kalb Ruh
sadr, nefis mi?


kul İhvâni:
Sadr; nefsin gerçek evi-yeri-yuvası
SEN var ya SEN?
Duvarı BİLdin mi?
KAPIyı BULdun mu?
ANAhtERla OLdunmu?
KİLİTi AÇARsın


canan:
inşallah

kul İhvâni:
BİLYE gibi YAŞArsın Baş-Ayaksız!..
Rüzgar gibi ESersin yersiz-Yurtsuz!..

o zaman
Seven-Sevilenmiş... SEVGİLİ
ÂDEMde ÂLEMde..
La huve İllaHUUUUyu
bil bul ol yaşa imiş...
O'ndan bAŞKa O YOK demişsek
O zaman O YAŞAsın
BİZ de…


parvana:
inşallah idrak ihsan olur

canan:
İnşallah hocam

kul İhvâni:
Böylesine bir BİLişten, BULuştan OLuştan ve YAŞAyıştan
ALLAH CC Razı olur.
Resûlullah SAV şeref duyar
Pîr ks onurlanır
Kıtmir keyflerin
ÇÖLe bahar iner
Rahmet yağar AHMETten..


parvana:
içimde hisstetim bunu ama yer etmeli kalıcı olmalı..

canan:
hocam kapıları görerek anladım
hepsi BİR..


kul İhvâni:
Yalnız bir husus var
Kapı diye ben demedim Resûlullah SAV burudu:


حدثنا أبو العباس محمد بن يعقوب ثنا محمد بن عبد الرحيم الهروي بالرملة ثنا أبو الصلت عبد السلام بن صالح ثنا أبو معاوية عن الأعمش عن مجاهد عن بن عباس رضى الله تعالى عنهما قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم أنا مدينة العلم وعلي بابها فمن أراد المدينة فليأت الباب

“Ben İLİM Şehriyim ALİ KAPIsıdır, kim ki İLİM Şeherin dilerse Kapısına gelsin”
(Hakim; Mustedrek ve Teberanî)


İHVANÎ Sefil
Kim-Kime Kefil
Çırılçıplak BİL
TÜLüm SEVgilim..


parvana:
anlatır mısın bunu
zaman varsa


kul İhvâni:
inşâallah..

canan:
bu gün rüyamda üç etek gördüm

kul İhvâni:
setr, kadın özelliği
etek, şehadetin aslı anası
şehvet iffetini koruma
bakınız meryeme ne buyurmakta RABBımız cc:


parvana:
iffet şehvete mi ait?

Meryem Sûresi 20.âyet: “Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi.”

Meryem Sûresi 20.âyet: “Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi.”

Enbiyâ Sûresi 91.âyet: “Velleti ahsanet ferceha fe nefahna fiha mir ruhina ve cealnaha vebneha ayetel lil alemin : Irzını iffetle korumuş olanı (Meryem'i de an.) Biz ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu cümle âlem için bir ibret kıldık.”


kul İhvâni:
Bakınız, ama iyi bakınız
ÇİZGiye gelen ÇÖLe gireceğim diyen
ABDest alır, besmele çeker
EL vERir ve sÖZünü korur ki
Ayak basar ve dönmez ki
"Ruhumuzdan üfledik" densin


parvana:
inşallah

canan:
inşallah

parvana:
meryem bunu nasıl yaptı?

kul İhvâni:
“Velleti ahsanet ferceha”
Ferc nedir?
Ferc : Yarık, çatlak. Korkulacak yer. Ud yeri. Dişi tenasül âleti.

Neyse Meryem anamız harikadır
Meryem Çilesi yarım kalsa da Masılını Mâbedinde yazarız inşallah..
İnşallah BİZ Bİr iken..


parvana:
inşaallah

canan:
inşallah çok önemli

kul İhvâni:
bal tadını biber de acısını bilemez...
diyen değil yiyen BİLrmiş
muhabbetle…
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Hacer
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 505
Kayıt: 03 Nis 2007, 02:00

Mesaj gönderen Hacer »

Hay Allah c.c razı olsun abiciğim
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

BİR ALLAH AŞIĞI SEVDA DENİZİNE ÇAĞIRDI BENİ
ÜRKTÜM KORKUDAN YÜREĞİM TİTREDİ
BEN NE KANAT ÇIRPIP UÇABİLEN BİR ANKA KUŞUYUM
NE DE YÜZMEYİ ÖĞRENMİŞ OKYANUS BALIĞI
BİRDE REZİL OLMAK VAR
TAŞA TUTARLAR BEN CAHİL ALIĞI
SAHİLLERDE DOLAŞIRIM
UZAKTAN SEYREYLERİM ENGİN DERYAYI
YALNIZIM YALNIZLIKTAYIM HİÇ SEVMEM KALABALIĞI
NE ZAMAN KONUŞSAM SUS KONUŞMA DEDİLER
HEP DİNLEYEN OLDUM
BENİM İLMİM SENİN İLMİNDEN ÇOK
BENİM AKLIM SENİN AKLINI DÖVER DEDİLER
HEP İNLEYEN OLDUM
ŞAKIMAK İSTEDİM ACEMİ KUŞLAR GİBİ
SEN KİM AŞK KİM DEDİLER
HEP YERİLEN OLDUM
BENDE HINCIMI NEFSİMDEN ALDIM
AYNALARDA GÖREMEDİM YÜZÜMÜ
KAYBETTİM ELBİSEMİ
AKILSIZLIKTAN ÇIPLAK KALDIM
SİZ ŞİMDİ BU KENDİNİ BİLMEZİ
AYNALARDAN YÜZÜNÜ SAKLAYAN BU UTANMAZA
DOST DERDE ALIRMISINIZ
ARANIZA.....AR AN IZA?????
Resim
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen canan »

Sevgili Gülizar Ana
Safların sıkılaştırandan araları doldurandan ALLAH C.C. ve Resulu S.A.V.
razı olsun İnşaallah.Öyle bir sıkı olsun ki omuz omuza el ele gönülden gönüle sımsıkı hiç boşluk bırakmadan saf tutalım.Gönülden ve candan hoş geldiniz hoşluklar içinde geldiniz .Yazdığınız satırlar da her ne kadar kör olsamda yanan bir Sadrın dumanları gizli,fark edebiliyorum çok şükür.
İzni ile bir kıvılcım sıçrarda yanar bizde de yanması gerekenler..
Candan gönülden va taaa derinlerden gelen sevgi ve;
Muhammedi Muhabbetlerle...

Ey peygamberim onlara şöyle de:Eğer Allahı seviyorsanız bana uyunuz.O zaman Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin.” (Ali İmran, 31)

Birbirini Allah Rızası için seven, bu duygularla bir araya gelen, birbirini ziyaret eden, birbirine yardım ve iyilik edenler Cenab-ı Hakkın sevgisini hak edeceklerdir”.(Müslim, Birr,38)
Birbirini Allah rızası için sevenlerden hangisi din kardeşini daha çok severse, Cenab-ı Hakk da onu daha çok sever.” (Hakim, el-Müstedrek, Ata, IV, 189)
“Birbirini sevenler, hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde, arşı ilahinin gölgesinde barınacaklardır.” (Müslim, Birr, 37)
“Kıyamet gününde bazı kimselere peygamberler ve şehitler bile imrenecektir. Bunlar, aralarında soy -sop bağı bulunmadığı halde birbirini Allah rızası için sevenlerdir.(Ahmed b.Hanbel, Müsned, IV, 386)
“Cenab-ı Allah bir kulunu sevdiği zaman, Cebrail’e: “Ben falanı seviyorum, onu sende sev! diye emreder; Cebrail de o kulu sever, sonrada gök halkına:
“Allah Teala falanı seviyor, onu siz de seviniz!” diye seslenir. Göktekiler de o kimseyi sever. Sonra yeryüzündekilerin gönlünde o kimseye karşı bir muhabbet uyanır. ( Buhari, Bed’ü’l halk, 6)
Bir adam Peygamber (sav): Kıyamet ne zaman kopar? diye sorar. Peygamber de: “Sen o gün için ne hazırladın”? der. Adam: Öyle fazla nafile namaz ve orucum yok ama Allah ve Rasulünü çok seviyorum. Peygamber (sav): “O halde sen sevdiğin ile berabersin.”(Buhari, Fedzailül ashabı nebi, 6) buyurur.


Allah Rasûlü (sas) gül devrinin nur insanlarını şöyle tavsif ediyor: “Allah’ın kullarından birtakım insanlar vardır ki; enbiya değiller, şüheda da değiller ama, kıyamet gününde Allah’a yakınlıklarından ve O’nun katındaki makamlarından dolayı onlara şehitler ve hatta nebiler bile gıpta edeceklerdir” Oradakilerden biri, dizleri üzerinde doğrularak dedi ki: “Bunlar kimlerdir ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır ya Rasulallah? Bize bildir de; biz de onlara sevgi ve yakınlık gösterelim!” Allah Rasulü (sas) cevaben: “Onlar öyle bir topluluktur ki, aralarında ne akrabalık, ne ticaret ve ne de herhangi bir iş ilişkisi olmaksızın, sırf Allah için dost-kardeş olur ve sadece Allah için birbirini severler Vallahi onların yüzleri nûrânîdir ve kendileri de nurdan birer minber üzerindedirler İnsanların korktukları ve mahzun oldukları bir hengamede onlara ne bir korku ve ne de bir tasa vardır, buyurdular ve hemen akabinde de Yunus sûresi 62 ayet-i kerimeyi okudular: “Dikkat edin! Muhakkak ki Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır!” (Hâkim, Müstedrek, 4/70)



Allahım!
Senden seni sevmeyi,
Seni sevenleri sevmeyi
Ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim.
Allahım!
Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve suğuk sudan daha ileri kıl! (Tirmizi,Daavat,72)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

“Bir dertli kul idim derman arayan…”

diye söze başladı Beyazid-i Bestami: “Kalbime bir süvari gibi indim. Bütün ellerimle Hakk’ın kapısını çaldım., belâ eliyle çalmadıkça kapı açılmadı. Bütün dillerle izin istedim, hüzün diliyle istemedikçe izin verilmedi.

Bütün ayaklarla O’na giden yolda yürüdüm. Yokluk ayağıyla yürüyemedikçe dergâhına varamadım…

Denildi ki, “Ey Bayezid! Nefsinden boş ol. Hiç ol da gel.” Yıllarca gayret ettim. Ve bir gün sükût edince baktım ve gördüm ki derdim, dermanım imiş…

Şimdi sen başlangıç istiyorsan kalp süvarisi, beden piyadesi ol da yola çık!”


alıntı.....
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

MUHAMMEDİNUR'UN AYDINLIĞINDA PARLAYAN, BURADA HİÇ GECESİ OLMAYAN BİR ALEMİN YOL, İZ BİLEN CANANLARI MİNALARI
SİZLER NE GÜZEL ÜMMET , NE GÜZEL KULLARSINIZ.
BENDE NEREDE BU DOSTLAR? NEREDE SAKLILAR DER İNLERDİM.

SİZE RASTLAMAK İÇİN :
ALLAHI'M DOSTLARINA DOST EYLE , DÜŞMANLARINI UZAK TUT; DİYE AYLARCA DUA EDİP AĞLAMAK VARMIŞ. ELHAMDİLİLLAH, ELHAMDİLİLLAH

......
DOSTUN DOSTA NAZI VARDIR
HER KIŞIN BİR YAZI VARDIR
BÜLBÜL NAĞME DÜZER GÜLE
GARİBİN NİYAZI VARDIR


DUALARIM VE NİYAZLARIM DOSTLAR İÇİN........
Resim
Cevapla

“►Sohbetleri◄” sayfasına dön