ÂFÂKtan ENFUSe... ENFUSten ÂFÂKa...

Cevapla
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

ÂFÂKtan ENFUSe... ENFUSten ÂFÂKa...

Mesaj gönderen gullale »

acakir77 yazdı:İkinci Kısım : İnsanın Esfeli Sâfiline Reddi

ALLAHu Teâlâ (CC); lâhût âleminde kudsî rûhu, tam kıvâmında yarattıktan sonra, onu aşağılara göndermeyi diledi ve gönderdi. Bundan kasdı, güçlü pâdişahın katındaki doğruluk otağında, yakınlık bulmak ve ünsiyetin artmasıydı. Ki orası, evliyâ ve enbiyanın makâmıdır.

ALLAHu Teâlâ (CC) o kudsî rûhu önce, ceberût âlemine gönderdi. Berâberinde Tevhid tohumu bulunuyordu. Uğradığı âlemde onun benliğine nûrâniyet hâli emânet edildi. Ve orada bir kisve giydi.

Oradan mülk âlemine geçti. Orada kendi benliğine has HAKK’ın (CC) yarattığı kisveyi giydi. O kisvenin giydirilmesindeki murad, bu mülk âleminin yanmamasını temindi… işte bu yoğun ceseddir.

Bu kudsî rûha, giydiği ceberût kisvesi dolayısıyla, sultânî ruh, ta'bir edilir. Melekût âleminden aldığı kisve îcâbı, ona seyrânî ve revânî ruh, ta'bir edilir. Mülk âlemine nisbeti ile ona cismânî ruh, ta'bir edilir.

Bu esfel âleme gelmeden maksud, kalb ve kalıp vâsıtası ile, yakınlık ve derece kazanmaktır. Bu âleme gelecek, kalb arzına Tevhid tohumunu ekecek ve orada Tevhid ağacını bitirecek… “O ağacın aslı olduğu yerde durur” ve dalları sürur boşluğunu doldurur. Ve orada ALLAH (CC) rızâsı için, Tevhid meyveleri verir.

Ve sonra, kalb arzına, şeriat tohumu ekti. Orada şeriat ağacını büyütmeyi istedi. Ve derecelere âit meyvelerin hâsıl olmasını istiyordu.

ALLAHu Teâlâ (CC) ruhlara cesetlere gitmeyi emredince, her birine has yer ayrıldı.

Cismânî rûhun yeri etle kan arası oldu.

Kudsî rûhun yeri sırda yapıldı. Bu iki ruhtan, her birinin ayrı ayrı yerleri ve bu vücud ülkesinde metâı, kan ve ticâreti vardır. O ticâretler bol ve bereketlidir.

ALLAHu Teâlâ (CC) onları anlatırken şöyle buyurdu:


“Gizli ve âşikâre bol ve bereketli kâr ümit ederler…”
[Fatır S. A.29]


“Biz, insanların yapacağı işin özetini boynuna taktık.”
[İsra S. A.13]


...
acakir77 kardeşimizin Abdulkadir GEYLÂNÎ Şâh SIRRu'l-ESRÂR eserinden sitemize taşıdığı bu bölümü okurken HiMMeti Şâhımdan NEFESlendik...

Nasıl bir ticâret ki bu, ALışı KÂR... VERişi KÂR...

NEFES ALmak ve VERmek...
ALdığın nefesi verememek te var...
O halde her
ALdığının hakkını VER!

NEFES ALmak;Resim

BEDENin için BEYÂN BAĞın
NEFSin için HUSBÂN BAĞın
KALBin için YESCUDÂN BAĞın
RÛHun için MÎZÂN BAĞın...

ALdığını İÇine derûnuna ULFET OLarak SALL...
VERirken İÇin İÇinden DIŞa HABER SALL...

VERildi bu NEFES ENFUSe; İHSÂNından, Lutfu Fazlından, Kereminden BİL-BUL-OL-YAŞA!
VER onu ÂFÂKa; GÜL râyihayla, ZİKR u SALLât u DUÂyla hiMMet et, NEFES et KURB-ÂNa!

ÂFÂKın ENFUSe ŞEHÂDETidir NEFES!
ÂFÂKın ENFUSe TEMASSıdır NEFES!
ZÂHİR BÂTINın EL-ELe VERişidir NEFES!
ENFUSun ÂFÂKta ŞÜKRüdür NEFES!
ENFUSun ÂFÂKta SESidir NEFES!

EDEB ile AL! hiMMet ile VER!



عَلَّمَهُ الْبَيَانَ

Allemehu'l-BEYÂN: Ona beyânı öğretti.
(Rahmân 55/4)


الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ بِحُسْبَانٍ

Eş-şemsu ve'l-kameru bi HUSBÂN: Güneş ve Ay (belli) bir hesab iledir.
(Rahmân 55/5)


وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ

Ve'n-necmu ve'ş-şeceru YESCUDÂN: Bitki ve ağaç (O'na) secde etmektedirler.
(Rahmân 55/6)


وَالسَّمَاء رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ

Ve's-semâe refeahâ ve vedaa'l-MİZÂN: Göğü yükseltti ve mîzânı koydu.
(Rahmân 55/7)
Resim
Kullanıcı avatarı
aliyarimdir
Üye
Üye
Mesajlar: 49
Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00

Re: ÂFÂKtan ENFUSe... ENFUSten ÂFÂKa...

Mesaj gönderen aliyarimdir »

ZEVK 264

Goncanın Gülmesi, Toprağın Dost Duâsında-Sesinde Âşığın,
Sonsuz Sevdâların Cem’idir Cennet, Sînesinde Âşığın,
Ezelin Elest Türküsü Dudaklarında, Aşktan Sarhoş Âşıklar!...
“Raks ve Ses” dir; “Sema ve Ney”, “Âfak u Enfus” Bestesinde Âşığın…


22.01.1988 21:24
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/miscellaneous3513qg2il.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Re: ÂFÂKtan ENFUSe... ENFUSten ÂFÂKa...

Mesaj gönderen sdemir »

ÂFÂKÎ TEFEKKÜR

1. Âfâkî malûmat, yâni hâriçten, uzaklardan alınan ma'lûmat, evham ve vesveselerden hâli olamıyor.

2. Fakat âfâkî, hâricî, umûmî ahvâlâta teemmül ettiğin vakit, sathî, icmâlî düşün, tafsilâta geçme.

3. Hem de âfakî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sâhili yoktur. İçine dalma, boğulursun.

4. Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmâlî yaparsan, vahdete takarrüb edersin.

5. Aksini yaptığın takdirde, kesret fikrini dağıtır.

6. Evham ise havalandırır, enâniyetin kalınlaşır.

7. Gafletin kuvvet bulur, tabiata kalb eder.

8. İşte dalâlete isâl eden kesret yolu budur.

9. Evet ben, Hülâsâtu'l-Hulâsa'yı okuduğum zaman, koca kâinat, nazarımda bir halka-i zikir oluyor. Fakat her nevin lisanı çok geniş olmasından, fikir yoluyla sıfat ve esmâ-i İlâhiyeyi ilme'l-yakin ile iz'an etmek için akıl çok çabalıyor, sonra tam görür. (Mesnevî-i Nûriye)


ENFÜSÎ TEFEKKÜR

1. Tefekkür gafleti izâle eder.

2. Dikkat, teemmül, evham zulümâtını dağıtıyor.

3. Lâkin nefsinde, bâtınında, husûsî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilâtla tetkikat yap.

4. Amma, bizzat vicdânî bir şuura mahal olan enfüsî ve dâhilî malûmat ise, evham ve ihtimallerden temizdir.

5. Binâenaleyh, merkezden muhite, dâhilden hârice bakmak lâzımdır.

6. Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmâlî yaparsan, vahdete takarrüb edersin.

7. Hakîkat-ı insâniyyeye baktığı vakit, o cami mikyasda, o küçük haritacıkta, o doğru nümunecikte, o hassas mizancıkta, o enaniyet hassasiyetinde öyle kat i ve şuhudi ve iz ani bir vicdan, bir itminan, bir İmân ile o sıfat ve esmayı tasdik eder. Hem çok kolay, hem hazır yanındaki aynasında hiç uzun bir seyahat-ı fikriyeye muhtaç olmadan iman-ı tahkikiyi kazanır ve hakiki bir manasını anlar.

8. Evet, nasıl ki ehl-i tarikat, seyr-i enfüsi ve afaki ile marifet-i İlahiyede iki yol ile gitmişler ve en kısa ve kolayı ve kuvvetli ve itminanlı yolunu enfüside, yani kalbinde zikr-i hafiyy-i kalble bulmuşlar.

9. Aynen öyle de, yüksek ehl-i hakikat dahi, marifet ve tasavvur değil, belki ondan çok ali ve kıymetli olan İmân ve tasdikte, iki cadde ile hareket etmişler.
• Biri: Kitab-ı kainatı mütalaa ile, Ayetü'l-Kübrâ ve Hizbü n-Nuriye ve Hülasatü l-Hülasa gibi afaka bakmaktır
• Diğeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakin derecesinde vicdani ve hissi, bir derece şuhudi olan hakikat-i insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalaa ile, imanın şüphesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki, sırr-ı akrebiyete ve veraset-i Nübüvvete bakar.

Yukarıya tasnifini yaptığımız âfâkî ve enfüsî tefekkür açıklamaları Mesnevi-i Nuriye'den alınan bahislerdendir.


Güllale hanım Şuurlu katkılarınız için Şükranlarımı sunarım....
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: ÂFÂKtan ENFUSe... ENFUSten ÂFÂKa...

Mesaj gönderen gullale »

Değerli kardeşim sdemir, ŞÜKRÂNlarımız RABBi'l-Âlemîn'imize... Yazıya katkıda bulunduğunuz bilgilerle ilimleniriz in şâe ALLAH!
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön