2010 Nisan H.A; İSTEDİĞİM HAKTIR BENİM

Cevapla
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

2010 Nisan H.A; İSTEDİĞİM HAKTIR BENİM

Mesaj gönderen sev-guzel »

İSTEDİĞİM HAKTIR BENİM !!!!
Tarih: 27.04.2010 Saat: 03:25 Gönderen: kulihvani



Resim


İSTEDİĞİM HAKTIR BENİM !!!!


mukarreb

Yine, rahmetli oğlumun odasındaki bilgisayarın başına geçtim, bakalım Rabbim neler yazmayı nasip edecek.
Eğer bir yazıyı yazarken gözlerimden yaş gelmiyorsa o yazıyı göndermiyorum.
Niye mi?
Çünkü o zaman kalben Allah ile tam rabıta kuramadığımı düşünüyor ve Allah''tan gafil olarak yazılmış bir yazı, kalblere tesir etmez diye göndermiyorum.
Münir Derman Hocam bir sohbetinde: "İnsanın Allah ile en samimi irtibat zamanı, gözünden yaş geldiği zamandır..." der ve göz yaşını "Hayy Esmasının Rahmân Çeşmesinden gelen inci taneleri" diye tanımlar.



Hoparlörümden Ahmet Özhan sesleniyor: "Gece gündüz döne döne, İstediğim Haktır benim" diye.
Bu ilahiyi dinlerken, eskiden okuduğum bir yazı aklıma geldi. Yazıda, "İstediğim Haktır benim" demek kolay gelir insanlara ancak sevdikleri, malları, mevkiileri birer birer kendilerinden alındığında hala bu sözü söyleyebilecek kaç er kişi kalır? diyordu.
Her şeyin Allah’tan geldiğini bilince üzülmeye imkan kalır mı? Mevlana: “Talihsize zahmet gelir Pırtısını toplar, isyan ve küfür mahallesine gider. Talihliye zahmet gelir o da Allah’ın semtine koşar.”der.
Her dert ve sıkıntısında şikayet etmeden, Allah''a koşanlar ne güzel insanlardır.
Zaten, Derdi Allah’a ermek ve O’nun razı olduğu bir kul olmak olanın, Allah bütün dertlerini giderir.
Aşıklar Sultanı Mevlana bu hususta: “Kim din derdine düşerse, Allah öteki dertlerini alır."
Der ve ekler: “Dini avlamaya bak ki, onunla birlikte mal, mülk, güzellik ve sana fayda veren baht da sana gelsin. Bil ki ahiret deve kervanı, dünya da deve tüyüdür. Katara sahip olursan yün de, deve de, mal da sana gelir. Yünü alırsan deve senin olur mu?"

Ey güzeller güzeli Yaradan! Maksudum sensin, sana ermek ve rızanı kazanmaktır tek derdim. Kalbimde sadece senin ve Resulünün aşkı olduğu halde sana dönmeyi nasip et!!!

Bazı dostlar, kalpte yalnız Allah ve Rasulünün sevgisi olması hususunda ikileme düşüp, peki eşimiz, ana babamız ve çocuklarımızı sevmemiz yanlış mı diyorlar.
Bu hususu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile Hz.Ali arasında geçen konuşma çok güzel açıklamaktadır.

Bir gün, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sordular:
“- Beni severmisin ya Ali?
“- Severim ya Resûlüllah.”
“- Hasan’la Hüseyin’i severmisin?”
“- Severim.”
“- Kızım Fatıma’yı sever misin?”
“-Severim ya Resûlüllah.” Bu karşılıklı soru cevap sonrasında. Fahri Kainât Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali kerremullahiveche’e tekrar sorar:
“- Peki ya Ali üç sevgi kalbde nasıl birleşir?”
Bu suale Hz. Ali kerremullahiveche şaşırıp cevap veremez. Eve gelen Hz. Ali kerremullahiveche düşünceli durmakta.
Duruma bir anlam veremeyen Hz. Fatıma:
“- Ne düşünüyorsun? Bir şey mi oldu?” diye sorar.
Hz. Ali kerremullahiveche durumu anlatınca, Hz. Fatıma tebessüm ederek,
“-Buna cevap veremedin mi?” der ve ekler:
“- İnsanın Allah celle celâlihu ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem''e sevgisi kalbi, zevcine (eşine) olan sevgisi nefsi, çocuklarına olan sevgisi ise tabii ve fıtridir.” der.
Ertesi gün Hz. Fatıma’dan aldığı cevabı, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem''e iletince, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“- Bu cevapdan nübüvvet kokusu geliyor. Ya Ali!” diye buyurur.

Kur’an bizi "Malınız , mülkünüz ve evlatlarınız sizin için fitnedir yani imtihan vesilesidir", diye uyarmaktadır.
Sorun; mala , evlada , makama sahip olmak değil, sevgide aşırı gidip onlara taparcasına bağlılık gösterip adeta putlaştırmaktadır.
Peygamberlerin ve sahabenin içinde, evliyaullah arasında da nice zenginler ve makam sahipleri olmuştur.
Ama, sahip oldukları asla onların putları olmamıştır.
O şeylere sahip olmakla kalplerinde bir sevinç olmadığı gibi, kaybetmekten de hüzün duymamışlardır.
Çünkü Onlar, Malikül Mülkün ancak Allah olduğunun ve kendilerininse sadece O''nun kulu ve mülkünün emanetçisi oldukları şuuruyla yaşamışlardır.

Aziz Mahmud Hüdaî bunu ne güzel söyler:

Alan sensin veren sensin kılan sen
Ne verdinse odur dahi nemiz var
Hakîkat üzre anlayıp bilen sen
Ne verdinse odur dahî nemiz var

Geçen gün abdest alırken şöyle dua etmek geldi içimden ve ettim: "Ya Rabbi! Bu suyla bedenimdeki kirleri arındırdığın gibi, Nurunla ruhumdaki kirlerden de beni arındır!"
Sonra, öyle tefekkür halindeyken, sanki özümden biri sesleniyor ve bana nasihat ediyordu.
Özümden, taa derinlerden gelen ses diyordu ki:
"Kendine güvenenler yolda kaldı, Yalnız Allah’a güvenip teslim olanlar maksuda erdi.”
Bütün bir gün boyunca bu sözü düşündüm, durdum.
Dedim, ilim ve Salih amel dahi Allah’ın kuluna bir ihsanıdır.
Kul, Allah’ın ihsan ettiği bu ilim ve amele güvenip, bunu kendine nasip edenden nasıl yüz çevirir?
Halbuki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem''in hadisi vardır: "Kimse kendi ameliyle cennete giremeyecek” diye.
Hatta Sahabe şaşırır ve sorar: “Siz de mi ya Resulullah?
“Evet ben de” diye yanıtlar.

Herkes Allah’ın rahmetiyle cennete girecektir.
Ama bu asla, Salih amel lüzumsuz demek değildir.
Mümine yakışan ümit ve korku arasında olmaktır.
Hz Ömer gibi düşünebilmektir.
Hz.Ömer: "Eğer "Tüm insanlar Cehenneme gidecek, sadece bir kişi Cennetlik olacak" dense, "Acaba ben miyim" diye ümitlenirim. Şayet: "Bütün insanlar Cennete gidecek, sadece bir kişi Cehennemlik olacak" deseler.
"Acaba ben miyim'' diye korkarım." demiştir.
Allah’ın rızasını kazanmak için her dem çalışmalı, rahmetinden de asla ümit kesilmemelidir.

Allahım, kalplerimizi dinin üzere sabit kıl ve bizleri bir an dahi olsa nefsimiz eline bırakma!
Sana öyle bir teslimiyetle bağlanmayı nasip et ki, nasıl bir ağaç sımsıkı köklerle toprağa bağlıdır da ne yel, ne de sel onu o topraktan koparabilir, bizi de; ne nefsin oyunları, ne şeytanın hileleri, ne de geçici dünyalık hevesleri senden koparamasın!…

Âmin!
Resim
Cevapla

“NİSAN” sayfasına dön