resim
Baba ve çocuk evde saklambaç oynuyormuş.
Çocuk saymaya başlamış.
Baba dolabın içine saklanmış ama ceketinin ucu dışarda kalmış.
Çocuk aramış aramış ve babasının dolabın dışında kalan ceketinin ucunu tutarak işte buldum babamı diye bağırmış.
Baba ve çocuğun saklambaç oynadığını bilmeyenler çocuk işte saçmalıyor, babasının ceketini babası sanıyor demişler.
Tanıdığım bir kişi rüyasında bu şekilde anlatmış havuz başında konuşan kişilere Rabb-kul ilişkisini…
Bir düş masalı ya, baba kim, çocuk kim, dolap ne, ceket ne ya da kim, saklambaç ne oyunu, Allah bilir…
Saklanbaç
- tamersah tarik
- Moderatör
- Mesajlar: 780
- Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00
- tamersah tarik
- Moderatör
- Mesajlar: 780
- Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00
Re: Saklambaç
Ve Hayattan Bir Saklambaç
En sevdiği oyundu, saklambaç. En kuytu, en bilinmez köşeleri bulur, sinerdi gizlice. Saatler geçerdi aradan bulamazlardı onu. Amaç bulunamamak olmasa da, o hep en iyi saklanan olurdu. Çünkü adı üstündeydi bu oyunun, SAKLAN-baç.
Hayat kimini saklandırır, kimini aşikâr kılardı dünyada. Ötesi olan bir yolculuğun ikinci ayağıydı bu saklambaç. Sessiz ve kimsesizliğin yanı sıra, kimseli hatta kalabalık yalnızlıklar da vardı burada. İşte saklambaçta böyle bir kalabalıkta yalnızlığı yaşamak gibiydi, çocuklukta.
Bir sürü ses, tıkırtı duyar da çıkmazdı sığınağından çocuk. Düşünürdü o yalnız anlarında, çocuktu ya daha hayalperestti soruları o zamanlar. Oyun biterdi bazen, o hala yerinde kalırdı. Kardeşi ağlardı yokluğunda “ablam kayboldu” diye, duymazdı, duysa kıyamaz, hayallerini bırakır sevdiği cana koşardı.
Ama ordayken başka bir âlemin kapıları açılırdı ona. Hayalleri ve tüm diledikleri yanı başında olurdu saklandığında. Önce kalbi gümbür gümbür olurdu düşüncelerle, sonra ise dalardı kendi çizdiği hayal dünyasına. Aslında birazda korkardı yalnız kalmaktan ama hiç belli etmezdi kendine bile. Bundandı hayallerini kendine yoldaş yapışı belki de…
Merdivenleri üçer beşer çıkma heyecanıyla yaşarken hayatı, birden büyüyüverdi çocuk. Yadırganır oldu gülümseten ritüeller artık. Budama vakti gelmişti çocukluğu, aşısı yapılıp meyve verme zamanıydı artık hayatta… Yeterince topraktan, sudan faydalanmıştı çocuk. Şimdi sıra ondaydı, faydalı olan olma yolunda… İlk adımdı bu çocukluğunu geride bırakınca.
Dilini bilmediği bir ülkede gibiydi çocuk, birden bire yaşanan bu geçiş onu yormuştu epeyce. Artık geceleri uyumak için, sayamayacaktı kuzuları, saklambaç oynayıp yok olamayacaktı ortalıktan uzun süre, hayallerinin başrol oyuncusu olup, heyecanla bakamayacaktı çocuk gibi… Büyümüştü artık o…
Zamanla dize geldi çocukluk yılları, hayallerin elvedasıyla. Ki o çok ağır bir yüktü toyluğun masumluğuyla. Günler saçların aksiydi, çünkü ak başlayıp, kararırdı yavaş yavaş… Ak günlerini kara edenlere kalbini helal etmiyordu bu çocuk. Esmer bir hayatı vardı artık. Beyazlıklar her geçen gün sobeleniyordu saklambaçlarından. Oysa çocuk, içiyle sevmişti o beyazlıkları. Yaşatmaya çalışırken yok olmaları, gökyüzüsüz, kuşlarsız kalmak gibiydi… Ya da sobelenmek gibiydi, oyunun en heyecanlı anında…
alıntı- Sevde BULDUK
En sevdiği oyundu, saklambaç. En kuytu, en bilinmez köşeleri bulur, sinerdi gizlice. Saatler geçerdi aradan bulamazlardı onu. Amaç bulunamamak olmasa da, o hep en iyi saklanan olurdu. Çünkü adı üstündeydi bu oyunun, SAKLAN-baç.
Hayat kimini saklandırır, kimini aşikâr kılardı dünyada. Ötesi olan bir yolculuğun ikinci ayağıydı bu saklambaç. Sessiz ve kimsesizliğin yanı sıra, kimseli hatta kalabalık yalnızlıklar da vardı burada. İşte saklambaçta böyle bir kalabalıkta yalnızlığı yaşamak gibiydi, çocuklukta.
Bir sürü ses, tıkırtı duyar da çıkmazdı sığınağından çocuk. Düşünürdü o yalnız anlarında, çocuktu ya daha hayalperestti soruları o zamanlar. Oyun biterdi bazen, o hala yerinde kalırdı. Kardeşi ağlardı yokluğunda “ablam kayboldu” diye, duymazdı, duysa kıyamaz, hayallerini bırakır sevdiği cana koşardı.
Ama ordayken başka bir âlemin kapıları açılırdı ona. Hayalleri ve tüm diledikleri yanı başında olurdu saklandığında. Önce kalbi gümbür gümbür olurdu düşüncelerle, sonra ise dalardı kendi çizdiği hayal dünyasına. Aslında birazda korkardı yalnız kalmaktan ama hiç belli etmezdi kendine bile. Bundandı hayallerini kendine yoldaş yapışı belki de…
Merdivenleri üçer beşer çıkma heyecanıyla yaşarken hayatı, birden büyüyüverdi çocuk. Yadırganır oldu gülümseten ritüeller artık. Budama vakti gelmişti çocukluğu, aşısı yapılıp meyve verme zamanıydı artık hayatta… Yeterince topraktan, sudan faydalanmıştı çocuk. Şimdi sıra ondaydı, faydalı olan olma yolunda… İlk adımdı bu çocukluğunu geride bırakınca.
Dilini bilmediği bir ülkede gibiydi çocuk, birden bire yaşanan bu geçiş onu yormuştu epeyce. Artık geceleri uyumak için, sayamayacaktı kuzuları, saklambaç oynayıp yok olamayacaktı ortalıktan uzun süre, hayallerinin başrol oyuncusu olup, heyecanla bakamayacaktı çocuk gibi… Büyümüştü artık o…
Zamanla dize geldi çocukluk yılları, hayallerin elvedasıyla. Ki o çok ağır bir yüktü toyluğun masumluğuyla. Günler saçların aksiydi, çünkü ak başlayıp, kararırdı yavaş yavaş… Ak günlerini kara edenlere kalbini helal etmiyordu bu çocuk. Esmer bir hayatı vardı artık. Beyazlıklar her geçen gün sobeleniyordu saklambaçlarından. Oysa çocuk, içiyle sevmişti o beyazlıkları. Yaşatmaya çalışırken yok olmaları, gökyüzüsüz, kuşlarsız kalmak gibiydi… Ya da sobelenmek gibiydi, oyunun en heyecanlı anında…
alıntı- Sevde BULDUK
- der-ya
- Özel Üye
- Mesajlar: 853
- Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01
Re: Saklanbaç
Mübarek Allah c.c dostlarının kalplerindeki YÜCE SEVGİnin açığa çıkması gibi Saklambaç...
Dünya oyunun da kendinden saklananlar SEVginin samimiyetin çekim gücünden yana nasiplenenler Sobelenmiyor mu
Körüm gördüğüme bile...
Ya Basir
Körüm körlüğüme bile,
Körüm gördüğüme bile
Körüm gösterdiklerine bile
Vaad ettiğin cennetine bile körüm
Senin görmenle görür cümle gözler
Aç gözlerimi!.
Dünya oyunun da kendinden saklananlar SEVginin samimiyetin çekim gücünden yana nasiplenenler Sobelenmiyor mu
Körüm gördüğüme bile...
Ya Basir
Körüm körlüğüme bile,
Körüm gördüğüme bile
Körüm gösterdiklerine bile
Vaad ettiğin cennetine bile körüm
Senin görmenle görür cümle gözler
Aç gözlerimi!.
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
- der-ya
- Özel Üye
- Mesajlar: 853
- Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01
Re: Saklanbaç
~ AL KEREM EYLE! ~
Salmadın selâmın sevgili sultan
Yarıldı yüreğim Yâr’e umuttan
Ahu’lar meskeni virâne yurttan
Bir demet gül derdim al Kerem eyle…
Gönül dağlarının sevdâ sekmezi
Sahilin bağbânı çile çekmezi
Koruk ekşi sirke çıktı pekmezi
Bir testi armağân bal kabul eyle…
Hasret aşk odunu bandı batırdı
Gülyüzlü goncamı yaktı yatırdı
Bülbül hasta sazı karga götürdü
Kusuruna kalma çal kabul eyle…
Dostun dostu dostum, dost oldum derde
Ararım avare, devâsı nerde
Bir damla “Çiğ”>gözüm yaşı seherde
Deryâdan delidir dal kabul eyle…
“Al kan-ak süt” verir inek buzağa
Tamahdır düşüren kuşu >tuzağa
“Aşk-Âşık” kızıl kor, gitme uzağa
Âşıklar köyünde kal kabul eyle…
“Şe’EN-i ŞAH” şahlandırdı şol andı
Unuttum uyudum uykular yandı
Dört mıhla nalladı Mâşuk nalbandı
Aşkın “SIR-AT” ında nal kabul eyle…
Her cisim ceseddir can çıkar ölür
Dört unsurdan birisine gömülür
Baş’ın bilmez “Baş mühendis” görülür
Zâhiri tâcımız sal kabul eyle…
Giyindi Bey Dağı baht-ı baharı
Âşıkâr eyledi aht-ı baharı
Örmüş yedi renkle taht-ı baharı
Şol “ŞUH” un omzunda Sal kabul eyle…
Küme–küme ayrı olmuş insanlar
Tarikat terkine dolmuş insanlar
Kardeş demiyorlar nolmuş insanlar
“ALLAH Âşığı” yız EL Kabul eyle…
Ayrıldık, göz yaşım allıyor sunam
Tuzunu yıkadı ballıyor sunam
“Bir demet” bağlamış sallıyor sunam
Sırat-ı Tevhide bel kabul eyle…
Elbet vardır bir devâsı yâremin
Gül gözlü güzelim gönül çâremin
Mâşuk âşıgından kesmez keremin
Etme eyleme gel gel kerem eyle…
Şekil şişe, sırrı kolla sûrette
Bal mıdır sirke mi belli sîrette
Âyette hikmette kudret vahdette
Dört iklim içinde sel kabul eyle…
Nesimî’yi yüzdük Hallacı astırdık
ŞEMS’in sevdâ başın aşka kestirdik
Kıpırdadı Ak Deniz aşkı estirdik
Sevgili seherde yel kabul eyle…
Kul İhvâni’m öl de tenden soyalım
Aşkın ateşiyle nefsin yuyalım
İmam ol ki>biz de sana uyalım
Kendi namazını kıl kabul eyle…
Aslımız Aksaray Tâhir atamız
Perdesiz perdeyiz, aşk ihatamız
Kargaşa Âlemi varsa hatamız
Yârin yanağında çil kabul eyle…
Haşr-ü neşr pıçağın bildi başımız
Tevhid tepesinde mezar taşımız
Acı – tatlı -> iyi - kötü aşımız
Aşkın ocağında dil kabul eyle…
Gelsen zevkeylesek zevkler neş’esin
Zil takıp oynatsak aşk ateşesin
Aşk çatlattı Âr-u-Namus şişesin
Sırrımız sızdırdık “Nil” kabul eyle…
Olgun - çağlasını, anaç - yozunu
Derdleri delirten derman dozunu
Âşık aynasının agyâr tozunu
Sözle silemedik sil kabul eyle…
Kan çanağı ufuk güneş doğmakta
Nûr nârı yatmakta cehli koğmakta
Bir ucumuz Halk’ta öbürü HAKK’ta
Âşık ayaklara yol kabul eyle…
İncinme–incitme yandırma yakma
Koy ver aşk delisin zincire çakma
Karlı dağlar gibi başıma bakma
Virâne yüreğim çöl kabul eyle…
Sevgi aşktır kara sevdâ ş’oludur
Hasret âşıkların vuslat yoludur
Biliriz bahçende gonca doludur
Çalı çiçeğimiz gül kabul eyle…
İlerisi tevhid, tevhid gerisi
KUDDUSÎ BABA’mın Tevhid serisi
Dâr’da ipek âşıkların derisi
Çile çarmıhında çul kabul eyle…
Aşk deli işidir aklını yorma
Divana durmuşuz divâne durma
Aşkın bazarında bahamız sorma
Muhabbet meftûnu pul kabul eyle…
Varından varlığını VEHHÂB - VÂHİD’i
Ehl-i Şühûd ŞÂH’ı AHMED şâhidi
Aşk kervÂN kırmir’i; ahdî-âhidî
İhvÂNi Sultan’ım Kul kabul eyle…
Kulihvani
09.01.1988 13:30 antlya..
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s