101-)
كَاَنَّهَا الْحَوْضُ تَبْيَضُّ الْوُجُوهُ بِهِ
مِنْ الْعُصَاتِ وَ قَدْ جَاﺅُهُ كَالْحُمَمِ
Keennehâ’l-havzu tebyeddu’l-vücûhu bihî
Mine’l-usâti ve kad câûhu ke’l-humemi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Sanki Kur’ân-ı Kerîm Kevser Havuzu ki O'nunla bembeyaz olmakta,
Kömür gibi günahkarası yüzleriyle gelen âsi, isyankârların içleri dışları..
O bir ümit pınarıdır ki her kiri pâk eder.
O bir nur kaynağıdır ki içeni kendine benzetir!
O bir Kur’ân'dır ki her Kerem-i Kerîm'i kendisinde hizmete sunmuştur!..
Vücuh : (Vech. C.) Çehreler, yüzler, suretler. * Tarzlar. * Sebepler. * İmkânlar. * Münasebetler. * Kur'an-ı Kerim okunuşundaki farklar. * Bir memleketin ileri gelenleri.
Havz-ı Kevser : Kevser havuzu. (Bak: Kevser)
Kevser : Kıyamete kadar gelecek Âl, Ashâb, Etbâ' ve onların iyilikleri, hayırları. * Bereket. * Kesretten mübâlağa. Çokluğun gayesine varan şey. Gayet çok şey. * Pek çok hayır. Hikmet, ilim. Kur'an, İslâm, tevhid. İlm-i Ledün. Ma'rifetullah. * Cennet ırmaklarının kaynakları. * Cennet'te bir havuz veya nehir.
Âsi : İsyan eden. Emirlere itâat etmeyen. * Günah işleyen. * Meşru idâreyi tanımayıp baş kaldıran.
Humem : (C.: Humem) Kömür. * Kara kül. * Her ateşte yanan nesne.