YARATILIŞI İNKÂR EDEN

Cevapla
Kullanıcı avatarı
dedekorkut1
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 208
Kayıt: 18 Ara 2007, 02:00

YARATILIŞI İNKÂR EDEN

Mesaj gönderen dedekorkut1 »

YARATILIŞI İNKÂR EDEN YALAN MASALLARLA NEREYE KADAR YÜRÜNÜR Kİ
SELİM GÜRBÜZER
Bilindiği üzere canlı türlerin fenotip veya genotipinin değişikliğe uğramasında hem olumsuz çevre şartlarının neden olduğu bir takım etken unsurların hem de türlerin hayatta kalabilme uğruna verdikleri mücadelelerinin neticesinde ortaya çıkan bir takım yıpranmış illetli yapılar sebebiyet teşkil edebiliyor. Ancak evrimcilerin dediklerine bakarsak sebebiyet teşkil eden bu tür illetli yapıların bir şekilde doğal seleksiyona tabii tutularaktan ayıklanıp ileri ki üreme dönemlerinde bir başka canlı türünün türemesini beraberinde getirecekmiş güya. Şayet dedikleri gibi illetli yapıların doğal seleksiyon yoluyla ayıklanıp ayakta kalanlardan ise ilerisinde yeni bir canlı türü ortaya çıkacak olsaydı mesela genetik altıparmaklılık denen maraz bir illetten bugüne kadar çoktan altıparmaklı nesillerin ortaya çıkmış olması icab ederdi. Oysaki ortada ne altıparmaklılık gibi arızi değişikliklerin nesilden nesile sürdürülebilir yönünde en ufak bir delil gözükmekte ne de altıparmaklılık geninin baskın gen hale gelmişliği söz konusudur. Ortada olsa olsa türün kendi içinde çekinik bir gen halde ve mutasyon sınırları içerisine haps olmuş sadece hastalıklı bir gen yapı oluşumu vardır. Hem kaldı ki mutasyon denen hadise hücrenin gen yapısında ansızın vuku bulabilecek değişiklikler olup, bu durum daha çok ultraviyole ışınları, kozmik ışınları, X ışınları ve kimyasal maddeler gibi etken unsurlardan kaynaklanan milyonda bir ihtimal dâhilinde olabilecek değişiklikler şeklinde ortaya çıkabilmekte. Ancak gel gör ki mutasyon hadisesin böyle bakmak varken tam aksine biyolojik çeşitliliğinin ya da yeni varyasyonların temeli olarak göstererekten başka bir türe dönüşen bir olaymış gibisine bir bakış tarzı ortaya konmakta maalesef. Ortada fol yok yumurta yok ama böyle bir bakış tarzı neden ortaya konur, doğrusu anlamakta zorluk çekiyoruz dersek yeridir. Hatta böylesi sapkın inadım inadım teori bazında evrimci bakış açılarıyla nereye kadar varılır bilinmez ama şu da bir gerçek bu tür fikirler ortada dolandıkça zihinler her daim bulandırılacak gibi gözüküyor.
Hani Sedef Kabaş’ın şu meşhur zihinlere saldığı “Kitleleri etkilemek için ortaya kocaman basit bir yalan atın” diye tavsiye babından söylediği nağmeleri vardı ya, oysaki evrimciler bu tip nağmeleri Sedef Kabaş’tan çok daha yıllar öncesinde tavsiyenin de ötesine bu işi meslek haline getirerekten yapmaktaydılar zaten. Halen yapmaya da devam ediyorlar da. Öyle ki bugüne kadar ortaya attıkları aynı yalanı sürekli olarak bıkmadan usanmadan defalarca tekrarlayaraktan evrim teorisinin önemli sacayağını oluşturan canlılardaki çeşitliliğin mutasyon kaynaklı olabileceğini zihinlere kazımakta pekte maharetli çıktılar diyebiliriz. Elbette ki bizimde mutasyonların DNA ve RNA’nın yapısında değişmelere sebebiyet teşkil edebileceğine itirazımız olamaz. Hiç kuşkusuz bizim itirazımız ortada fol yok yumurta yokken mutasyonların yeni bir başka canlı türü oluşturabileceği iddiasınadır. Oysaki mutasyonlar yeni bir başka canlı türün meydana gelmesini tetiklemeyip tam aksine kalıtsal bozukluklar olarak sahne almakta. Bu söz konusu mutasyon oluşumunu tetikleyen mutagenik maddeler laboratuvar ortamında hayvanlar üzerinde denenmiş bile. Fakat yine de mutagen maddelerin insan üzerinde doğrudan mutasyona sebep olan tek yegâne unsur olduğu konusunda kesin bir sonuç elde edilmiş değildir. Belki 10.000, belki 100.000 doğumda ancak ihtimal sınırlarını zorlayacak şekilde anormal durumlar ortaya çıkabiliyor. Üstelik ortaya çıkan anormalliğe neden olan binlerce mutagenik maddelerin hangisinden kaynaklandığını milyonda bir ihtimal dâhilinde hesaplarla da tespit edilmesi zor bir durumdur. Fakat çağımızda sanayileşmeyle birlikte zehir etkisi yapan nükleer enerji santrallerinin, otomobillerden ve fabrika bacalarında etrafa yayılan kimyasal gaz maddelerin hemen her türden canlının mutasyona maruz kaldığı artık bir sır değil. Hele bilhassa aşağı yapılı canlılardan fare, solucan, meyve sineği, bakteri ve bir takım bitkiler üzerinde etken unsur olarak mutasyon görüldüğü konusunda bulgular tespit edilmiştir diyebiliriz. Hatta gerek bitki ve hayvanlara enjekte edilen bazı ilaçların, gerekse tedavi için kullanılan bazı ilaçların insana aktarıldığında icabında kusurlu doğumlara ve bir takım organ bozukluklarına yol açtığı da apayrı bir mesele olarak karşımıza çıkabiliyor. Nitekim güvenli olduğu sanılan Talidomit (Thalidomit=uyku habı) adlı teskin edici bir uyku ilacı kısa kolluluk, kolsuz ve bacaksız doğma gibi çarpıklıklara sebep olması bunun tipik bir misalini teşkil eder. Özellikle uyku ilacı gebeliğin ilk iki ayında verilirse daha da anormal durumlar meydana getirebiliyor. Bir zamanlar Batı Almanya’da doğum öncesinde kullanılan bu tür ilaçların neticesinde 40.000 kusurlu doğum vakası gözlemlenirken diğer ülkelerden İngiltere’de 1000, Amerika’da ise 200.000 doğumun kusurlu olduğu tespit edilmiştir. İşte bu tür örnekler bize gösteriyor ki adına Talidomit denen uyku ilacı çok rahatlıkla hücrelere nüfuz edip genetik zararlar meydana getirebileceği gibi mutagenik etkisinin de olabileceğini söyleyebiliriz. Hatta hali hazır bu hususlara değinmişken yine bu hususlarla alakalı bitki ve hayvanlarda mutasyona sebep olan bir takım ingredient maddeleri, yani aktif bileşen veya etken maddeleri bir iki cümleyle şöyle de tanımlayıp sıralayabiliriz de:
Toksin- Mikroorganizmaların saldıkları zehirli maddeler olup bakteri, virüs, mantar parazitleri, fare ve insan üzerinde mutasyon etki yapabilmektedir.
Benzo(a)piren (BaP)- Sigara ve kömür dumanının yanı sıra kışın hava kirliliği olan yerlerde fareler üzerinde mutasyon etkisi yapmaktadır. Hatta akciğer plevrasında kansere de neden olmaktadır.
Kafein- Kahve bitkisinde elde edilip genellikle kafein içerikli maddeler aşırı dozlarda kullanıldığında bakteri, soğan, meyve sineği ve insan hücresi üzerinde mutajenik etkinliği söz konusu olabiliyor.
Dimetil Sülfat- Kimya sanayinde kullanılmakta olup, bilhassa DNA üzerinde mutasyon etkisi yaptığı belirlenmiştir.
Nitröz asit (HNO2)- Bakteri, virüs ve mantarlar üzerinde mutasyon etkisi yaptığı belirlenmiştir.
Ozon (O3)- Yağmurlu havalarda şimşek çakması sonucu teşekkül edip, daha çok geniş yapraklı bitki köklerinin hücrelerinde kromozom kırılmasına neden olmaktadır.
Trimetilamin (TEM)-Kanser ilaçlarında ve böcek kemosterilizan maddelerde bulunup, ayrıca fare ve meyve sineği üzerinde mutagenik etki yapabilmektedir
NaNO3 (Sodyum Nitrat)- Bütün gıda maddelerinde bulunup mutagenik etki yapabiliyor. Nitekim NaNO2 + HCl → NaCl + HNO2 denkleminden de anlaşıldığı üzere mide içerisinde tuz asidi (HCl) yardımıyla HNO2 mutagenik madde olarak ortaya çıkar. Hatta birçok bilim adamı tarafından HNO2 + NaCl karışım halinde mide kanserine yol açtığı söylenmektedir.
İşte mutasyona sebebiyet teşkil olabilecek nitelikte yukarıda kısaca tanımladığımız etken maddelerin haricinde bir de bir başka arızi değişiklik biçimi daha vardır ki, o da malum kalıtsal olmayan, yani dölden döle geçmeyen modifikasyon türü değişikliklerdir. Örnek mi, işte yıllardır sünnetli babadan sünnetli evlatların doğmaması bunun en bariz örneğini teşkil eder zaten. Hatta sünnet olmuş Müslüman toplumların üzerinde milyarlarca yıl kaç kuşak geçse de hiç fark etmez, yine Müslüman ailelerden doğacak olan çocuklar her daim sünnetsiz doğacaktır. Yani bu demektir ki; sünnetsiz dünyaya gelen çocuğun sünnete tabii tutulup üreme organında modifiye bir değişikliğe uğrasa da kaç kuşak sonraki dünyaya gelecek çocuklar asla sünnetli nesil veya sünnetli kuşak oluşturamayacaktır.
Malumunuz bir organizmanın yapısını oluşturan genlerin tümü genotip (genom) olarak tanımlanır. İşte bu tanımlamadan hareketle çok rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki genotipi farklı olan bireylerin izdivacından doğacak olan bireylerin fenotipleri de tıpa tıp aynı olmayıp farklı olacak demektir. Ancak bu söylemimizden sakın ola ki fenotipleri ve genotipleri farklı bireylerin birkaç kuşak sonrasında farklı türden bir başka yaratık ortaya çıkaracak anlaşılmasın. Tam aksine aradan kaç kuşak geçerse geçsin her birey kendi hem cinsinden zengin çeşitlilik olarak neslini devam ettirecektir. Bir başka ifadeyle bu zengin çeşitlilikten asla başka cins varlık türemeyecektir. Hatta buna arızi değişiklikler de dâhildir. Yani sonradan oluşabilecek bir takım arızi değişik kombinasyonlar hiçbir şekilde türün kendi orijinal asliyetine herhangi bir halel getiremeyeceği gibi başka türden bir yaratığın oluşumuna da geçit vermeyecektir. Böylece her tür arızi değişikliklerden etkilenmeksizin kendi soy ağacı içerisinde neslini korumuş olacaktır.
Evet, ister adına çeşitlik deyin isterse arızi değişiklik deyin, her iki durumda da her tür orijinalliğinden uzaklaşıp başka bir canlı ya da başka bir tür doğurmayacaktır. Tam aksine her türün kendi içinde orijinalliğini koruyaraktan farklı ırkların ortaya çıkmasında olduğu gibi zenginliğin ifadesi çeşitlilik doğa gelecektir. Öyle ya, bir insanın siyah olması ya da beyaz olması ne fark eder ki, sonuçta ortada renk bakımdan çeşitlik söz konusu olup yine insan insan olarak farklı türden ırklarla varlığını sürdürüyor olmakta, hayvanlarda kendi türünde hayvan olarak orijinalliğini koruyarak varlığını sürdürmekteler. Bir an başımızı öne koyup evrimcilerin iddia ettikleri şekliyle insan genomunda renk değişikliklerinin de mutasyon kaynaklı bir oluşum olarak düşünür olsak bile, biliniz ki böylesi bir oluşumla insandan başka bir yaratığı ortaya koyacak bir değişiklik getirmeyecektir. Hadi diyelim ki mutasyona uğramış genler kalıtsal olarak dölden döle geçtiğini varsaysak bile asla ve kat’a böylesi bir geçişle de yine yeni bir tür yaratık ortaya çıkmayacaktır. Kaldı ki mutasyonlu geçişe bağlı değişiklikler genel itibariyle sadece ya bir iki baz ileri ya da bir iki baz geri değişiklikler şeklinde karşımıza çıkmakta, yani bir başka ifadeyle mutasyon sınırlarını aşmayacak bir şekilde değişiklik ortaya çıkmakta. Zaten bu tür istisnai kabilden değişiklikleri genele şamil hududu aşacak değişiklikler olarak nitelendirmek akla ziyan bir tutum olur. Mutasyon hadisesiyle karşımıza çıksa çıksa sadece istisnai türden zararlı değişiklikler olarak çıkıp, ki bu durum mutasyon denen hadisenin tabiatında var olan bir durumdur. Nitekim canlıların yaratılışından bugüne hangi yaratılmış canlı türü olursa olsun hiç fark etmez mutasyona maruz kalıp da o canlının uzun ve sağlıklı ömür yaşadığı görülmüş değildir. Şurası muhakkak mutasyona uğramış hücreler uzun ömürlü kalsa bile istisnai bir vaka olarak değerlendirilir. Belli ki atalarımız ”İstisnalar kaideyi bozmaz” sözünü boşa söylenilmemişler. Her ne kadar Evrimciler bu atasözümüzü görmezden gelerekten mutasyonların çok az bir kısmının faydalı olduğunu ileri sürüp çok küçücük zerre miskal değişikliklerden medet umar hale geliyor olmaları bile içine düştükleri garabet hallerini gözler önüne sergilemeye yeter artar da. İşte bu içine düştükleri garabet hallerine rağmen halen bugün olmuş gelinen noktada milyonda bir görülen istisnai birkaç uç örneklerden fayda umma çabasıyla ideoloji haline getirdikleri ispatlanmamış teori bazında evrim fikriyatını kurtaracaklarını zannetmekteler. Ne diyelim işte sizde görüyorsunuz ya, evrimcilerin canlı âlemde cereyan eden harikulade dönüşüm ve çeşitliliği açıklamaktan aciz kalıp bu işten sıyrılmak adına istisnai olgulara bel bağlamışlıkları ve köşeye sıkışmışlıkları o kadar net kendini belli ediyor ki milyonda bir ihtimal dâhilinde mutasyona uğramış olgulardan hareketle işi kotarma peşindelerdir.
Ah ahmakça fikirlere kapılmış evrimciler! Durum vaziyeti kotarmak adına milyonda bir rakama tav olacak kadar batak bir duruma düşebiliyorlar, oysaki mutasyona bel bağlayarak nereye kadar sürüklendikleri evrimcilik bataklığından yakalarını kurtarabilirler ki. Bir kere gittikleri yol en baştan beri zaten çıkmaz yoldur, bu gidişle düştükleri bataklıktan asla çıkamayacaklardır.
Velhasıl-ı kelam; mutasyonlarla canlı organlarında bazı değişiklikler çoğu kez zararlı ve ölümcül olmakla birlikte yaşama imkânı veren istisna türden mutasyon hadiseleri gerçekleşebiliyor. Fakat yaşama imkânı veren bu tip mutasyonlar kendi türü içerisinde sınırlı kalıp, cüzü bir değişiklikten öteye geçemeyecektir.
Vesselam.

https://www.enpolitik.com/yazar/selim-g ... ose-yazisi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YARATILIŞI İNKÂR EDEN

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim DeğerLi Kardeşimiz GÜRBÜZER,
KıymetLi İLiM İnsÂNlığınızı Hakta ve Hayrda Hasbî Hizmette kullanış gayretinizi tebrik eder devâmına DUÂ ederim..


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

Resim
Resim
Cevapla

“İlim” sayfasına dön