KÜTÜB-i SİTTE’de İmâm ALİ RİVÂYEtLeRi..

Hz Ali Keremeallahu Veche İle ilgili konular
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1133
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE’de İmâm ALİ RİVÂYEtLeRi..

Mesaj gönderen Ahmed »


Resim 2.17. İÇECEKLER .:


Kütüb-i Sitte müellifleri içecekler konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen BİR rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:
Buhârî <= Müsedded <= Yahyâ b. Saîd el-Kattân <= Sufyân <= Süleyman el-A’meş <= İbrâhîm et-Teymî <= el-Hâris b. Suveyd <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem dubbâdan869 ve ziftlenmiş kap (içinde şıra kurmak)tan nehyetti.” (Buhârî, Eşribe, 8, (c. VI, s. 244.))
Dubbâ.: Kuru kabaktan oyulmuş susak..

Osmân <= Cerîr <= el-A’meş bu hadîsi rivâyet etmişlerdir. (Buhârî, c. VI, s. 244.)
Hadîsin Müslim tariki şöyledir.:
Saîd b. Amr el-Eş’asî <= Abser (H.) Züheyr b. Harb <= Cerîr (H.) Bişr b. Hâlid <= Muhammed (yani İbn Cafer) <= Şube <= Bu râvîlerin hepsi A’meş <= İbrahim et-Teymî <= Hâris b. Süveyd <= Ali kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem dubbâ’ ile müzeffetde/(zift sürülmüş, ziftli, ziftlenmiş.) nebiz yapılmasını yasak etti.”
Bu Cerir’in hadîsidir. Abser ile Şube’nin hadîslerinde ise.: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem dubbâ ile müzeffetden yasak etti.” ifâdesi vardır. (Müslim, Eşribe, 34, (c.II, s. 1578.))

Hadîsin Ebû Dâvud’un tariki ise şöyledir: Müsedded <= Abdulvâhid <= İsmâil b. Sümey <= Mâlik b. Umeyr <= Ali kerremallahu vechehu.: (bk. Sofoğlu, Mehmed, Sahîh-i Buhârî ve Tercemesi, c. XII, s. 5653.)
Bu tarik gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bize, yeşil küpü, kabaktan yapılmış kabı, hurma kütüğünden yapılmış kabı (şıra kabı olarak kullanmayı) ve arpadan elde edilmiş şırayı yasakladı.” (Ebû Dâvud, Eşribe, 7, (c. IV, s. 97.))

Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud’da merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.


Resim 2.18. RİKÂK .:


Kütüb-i Sitte müellifleri rikâk konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen İKİ rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:

Resim A-) Dünya Hayatı Bir ALdanma ve EğLenceden İbârettir.:

Buhârî <= Yüce ALLAH’ın şu sözleri.: “… O zaman kim ateşten kurtarılıp CeNNete girdirilirse, o kazanan olumuştur. Dünya hayatı, boş oyalanmadan başka (birşey) değildir.”

كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ
“Kullu nefsin zâikatu’l- mevt (mevti), ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevme’l- kıyâmeh (kıyâmeti), fe men zuhziha anin nâri ve udhıle’l- cennete fe kad fâz (fâze), ve mâ’l- hâyâtu’d- dunyâ illâ metâu’l- gurur (gurûri).: Her nefs, ölümü tadıcıdır ve lâkin ecirleriniz (amellerinizin karşılığı) kıyamet günü ödenir. O vakit kim ateşten uzaklaştırılır ve CeNNete sokulursa o takdirde o kurtulmuştur. Ve dünya hayatı, aldatıcı metâ’dan başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân 3/185)

“Bırak onları; yesinler, eğlensinler, onları emel oyalayadursun. Sonra bilecekler onlar.”

ذَرْهُمْ يَأْكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْ وَيُلْهِهِمُ الأَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
“Zerhum ye’kulû ve yetemetteû ve yulhihimu’l- emelu fe sevfe ya’lemûn (ya’lemûne).: Onları terket (bırak). Yesinler ve metâ’lansınlar (faydalansınlar) ve emel(ler) onları oyalasın (meşgul etsin). Fakat yakında bilecekler.”(Hicr 15/3)

Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu şöyle demiştir.: “Dünyâ arkasını dönerek göçüp gitti. Âhiret ise yönelip gelmektedir. Bunlardan herbirinin evlâdları vardır. Sizler âhiretin evlâdlarından olunuz da dünyânın evlâdlarından olmayınız. Çünkü bu gün amel var, hesaba çekilme yok. Yarın ise hesaba çekilme var, amel yoktur.” (Buhârî, Rikâk, 7, (c. VII, s. 143.))

Resim B-) KonforLu Bir Hayat ELde Etmek HayırLı mı?.:

Tirmizî <= Hennâd <= Yûnus b. Bükeyr <= Muhammed b. İshâk <= Yezîd b. Ziyâd <= Muhammed b. Ka’b el-Kurazî <= Bir kişi <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte Mescid’de oturuyorduk. Bizim üzerimize Mus’ab b. Umeyr geldi. Üzerinde deriden yapılmış bir parça elbisesi vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, onu bu haline bakınca, evvelki gösterişli yaşantısını düşünüp ve bu günkü halinden dolayı ağladı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Sizden biriniz sabah bir elbise, akşam başka bir elbise değiştiği vakit, bir tabak yemek kaldırıp ikinci bir tabak getirildiği zaman, evlerinizi KÂBE örtüsü gibi örttüğünüz zaman durumunuz ne olacak?.”
Ashab: “Yâ Rasûlullah!. o gün biz, şuanki durumumuzdan daha güzel oluruz, böylece geçimimizi temîn eder ve kendimizi ibâdete veririz” dedik.
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurdu.: “Sizin bu günkü haliniz o günkü halizden daha hayırlıdır.”
(Tirmizî, Sifâtü’l-Kıyâme, 35, (c. IV, s. 647.))

Tirmîzî, bu rivâyet için “hasendir” demiştir. Tirmizî’de merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde mübhem bir râvînin (bir kişi) vardır. Tirmizî de bu rivâyet için “hasen” değerlendirmesinde bulunmuştur. Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.


Resim 2.19. FERÂİZ .:


Kütüb-i Sitte müellifleri ferâiz konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen İKİ rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:

Resim A-) Koca ve Ana Bir Kardeşin.:

Buhârî <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Koca için yarım, ana bir karındaş için altıda bir, geri kalan üçte bir de ikisi arasında asabelikle/(Baba tarafından akraba olanlar) yarımşardır.” (Buhârî, Ferâiz, 15, (c. VIII, s. 8.))

Resim B-) Ana Baba Bir OLan KardeşLerin Mirası.:

Tirmizî <= Bündar <= Yezîd b. Harûn <= Süfyân <= Ebî İshâk <= Hâris b. Abdullah <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:

وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ أَزْوَاجُكُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّهُنَّ وَلَدٌ فَإِن كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِينَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّكُمْ وَلَدٌ فَإِن كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُم مِّن بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَإِن كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلاَلَةً أَو امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ فَإِن كَانُوَاْ أَكْثَرَ مِن ذَلِكَ فَهُمْ شُرَكَاء فِي الثُّلُثِ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصَى بِهَآ أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَآرٍّ وَصِيَّةً مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ
“Ve lekum nısfu mâ terake ezvâcukum in lem yekun lehunne veled (veledun), fe in kâne lehunne veledun fe lekumu’r- rubuu mimmâ terakne min ba’di vasıyyetin yûsîne bihâ ev deyn (deynin). Ve lehunne’r- rubuu mimmâ teraktum in lem yekun lekum veled (veledun), fe in kâne lekum veledun fe lehunne’s- sumunu mimmâ teraktum min ba’di vasıyyetin tûsûne bihâ ev deyn (deynin). Ve in kâne raculun yûrasu kelâleten ev imraetun ve lehû ahun ev uhtun fe li kulli vâhidin min humâ’s- sudus (sudusu), fe in kânû eksera min zâlike fe hum şurakâu fî’s- sulusi min ba’di vasiyyetin yûsâ bihâ ev deynin gayra mudârr (mudârrin), vasıyyeten minallâh (minallâhi). Vallâhu alîmun halîm (halîmun).: Ve eğer eşlerinizin (kadınlarınızın) çocukları yoksa, onların bıraktıklarının yarısı sizindir. Fakat eğer onların (kadınların) çocukları varsa o zaman dörtte biri sizindir. (Bunlar) yapılan vasiyet veya (üzerindeki) borç ödendikten sonradır. Ve eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (kadınlarındır), fakat eğer çocuğunuz varsa o takdirde bıraktığınızın sekizde biri onlarındır (kadınlarındır). Bu da yaptığınız vasiyet veya borç (ödendikten) sonradır. Ve eğer miras bırakan erkek veya kadının evlâdı ve ana-babası olmayıp, erkek veya kızkardeşi varsa, bu takdirde ikisinden herbiri için altıda biridir. Fakat eğer bundan daha fazla iseler, o zaman onlar üçte bire ortaktırlar. Bunlar (kimseyi ) darlığa düşürmeden yapılan vasiyet ve de borç ödendikten sonradır. (İşte bunlar), (size) ALLAH tarafından vasiyettir. Ve ALLAH ALÎM'dir, HALÎM'dir.”(Nisâ 4/12)
âyetini okuyorsunuz. “Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Borcun kazası (ödenmesi) vasiyetten öncedir.” hükümünü vermiştir. “Baba-Ana bir karındaşlar mirastan hak alırlar. Adam baba-anne bir olan karındaşından miras alır. Baba bir olan karındaşından (miras) almaz.” (Tirmizî, Ferâiz, 5, (c. IV, s. 416.))

Hadîsin Tirmizî’nin diğer tariki şöyledir.:
Bündar <= Yezîd b. Harûn <= Zekeriyya b. Ebî Zâide <= Ebû İshâk <= Hâris b. Abdullah <= Ali kerremallahu vechehu.: (Tirmizî, Ferâiz, 5, (c. IV, s. 416.))
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyle gelmiştir.:
“Yukarıda gelen rivâyetin benzerini zikretmişlerdir.” denmiştir.

Hadîsin Tirmizî’nin diğer tariki şöyledir.:
İbn Ebî Amr <= Süfyân <= Ebû İshâk <= Hâris b. Abdullah <= Ali kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, vefât eden kimsenin borcunun ödenmesinden sonra vasiyetin ödenmesine hükmetti. Halbu ki siz Kur’ÂN’da vasiyeti borçtan önce okumaktasınız.” (Tirmizî, Vesâyâ, 6, (c. IV, s. 435.))

Hadîsin İbn Mâce’nin diğer tariki şöyledir.:
Yahyâ b. Hakîm <= Ebû Bahr el-Bakravî <= İsrâîl <= Ebî İshâk <= Hâris b. Abdullah <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, anababa bir karındaşların biribirlerine mirasçı olduklarına, yalnız baba bir karındaşların (bunlara) mirasçı olmadıklarına hükmetti. Adam, baba ve anne bir karındaşına mirasçı olur. Fakat o kardeşin (yalnız) baba bir karındaşına mirasçı olmazlar.” (İbn Mâce, Ferâiz, 10, (c. II, s. 910.))



Resim 2.20. CEZÂLAR .:


Kütüb-i Sitte müellifleri cezâlar konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen ON BİR rivâyete yer vermişlerdir. Bu rivâyetler şunlardır.:

Resim A-) KasıtLı ÖLdürmenin Diyeti.:

Ebû Dâvud <= Hennâd <= Ebu’l-Ahvas <= Ebî İshâk <= Âsım b. Damrâ <= ALİ kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
“Amde benzeyen öldürmede diyet üç nevde, üçte bir orandadır. Bunlar: Otuz da üç-dört yaşında dişi deve, otuz dört de altı yaş ile dokuz yaş arasında dişi devedir. Bunların hepsi gebe olacaktır.” (Ebû Dâvud, Diyât, 17, (c. IV, s. 685-686.))
Amd: Öldürücü olmayan bir aletle isteyerek vurarak öldürmektir..

Ebû Dâvud’da mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim B-) Hataen ÖLdürmenin Diyeti.:

Ebû Dâvud <= Hennâd <= Ebu’l-Ahvas <= Süfyân <= Ebî İshâk <= Âsım b. Damrâ <= ALİ kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
“Hatanın diyeti dört guruptan dörtte birer oranladır: Yirmibeş adet dört yaşında dişi deve, yirmibeş adet beş yaşında dişi deve, yirmibeş adet üç yaşında dişi deve ve yirmibeş adet de iki yaşında dişi deve.” (Ebû Dâvud, Diyât, 17, (c. IV, s. 686))

Ebû Dâvud’da mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz..

Resim C-) İçki İçmenin Cezâsı.:

Buhârî <= Abdullah b. Abdu’l-Vehhâb <= Hâlid b. Hâris <= Süfyân <= Ebû Husayın <= Ömer b. Saîd en-Nahaî <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Ben herhangi birisine had uygulayıp da o kimsenin ölmesiyle nefsimde üzüntü hissetmiş değilimdir. Ancak üzüntüyü, içki içen birisi hakkında hissetmişimdir. Çünkü içki içen birisi hadden dolayı ölseydi, gerçekten ben o kişinin diyetini verirdim. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem içki içen hakkında sünnet bırakmamıştır.” (Buhârî, Hudûd, 4, (c. VIII, s. 14.))

Hadîsin Müslim tariki şöyledir.: Muhammed b. Minhâl ed-Darîr <= Yezîd b. Zürey <= Süfyân-ı Sevrî <= Ebû Husayın <= Umeyr b. Saîd <= Ali kerremallahu vechehu.: (Müslim, Hudûd, 39, (c. II, s. 1332.))
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
“Ben bir kimseye had uygulayıp da, bu sebeble ölürse ona üzülmem. Yalnız sarhoş hariç. O ölürse diyetini veririm. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, “İçki içen hakkında sünnet bırakmadı.” (Müslim, Hudûd, 39, (c. II, s. 1332.))

Hadîsin Ebû Dâvud tariki şöyledir: İsmâil b. Mûsa el-Fezârî <= Şerîk <= Ebî Husayın <= Umeyr b. Saîd <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu. Ebû Dâvud’un rivâyeti ile Buhârî’nin rivâyeti mânâ olarak aynı olsa da metinde farklılık vardır. Ebû Dâvud’un rivâyetinde metin şu şekilde gelmektedir.:
“Ben, içki içenden başka kendisine had uyguladığım birisi için fidye vermem. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun hakkında bir şey bırakmadı. O had bizim koyduğumuz bir şeydir.” (Ebû Dâvud, Hudûd, 36, (c. IV, s. 626.))

Hadîsin İbn Mâce tariki şöyledir: İsmâil Mûsa <= Şerîk <= Ebî Husayın <= Umeyir b. Saîd (H.), Abdullah b. Muhammed ez-Zührî <= Süfyân b. Uyeyne <= Mutarrıf <= Umeyir b. Saîd <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
İbn Mâce’nin rivâyeti ile Buhârî’nin rivâyeti mânâ olarak aynı olsa da metinde farklılık vardır. İbn Mâce’nin İsmâil Mûsa’dan gelen rivâyetin metni şöyledir.:
Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu şöyle demiştir.: “Had uyguladığım hiç kimsenin diyetini ödemiş değilim. Ancak şarap içen (had uygularken ölürse) kimsenin diyetini öderim. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şarap içen hakkında bir had koymamıştır. O had bizim kendi koyduğumuz bir cezâdır.” (İbn Mâce, Hudûd, 16, (c. II, s. 858.))

Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve İbn Mâce’de mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

İçki içmenin cezâsı ile ilgili başka bir rivâyet de şöyledir.:
Ebû Dâvud <= Müsedded <= Yahyâ <= İbn Ebî Urbe <= ed-Dânâc <= Hudayn b. Münzir <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.:
Rasûlulâh sallallahu aleyhi vesellem ve Ebû Bekir radiyallahu anhu, İçki (haddin)’de kırk değnek vurdular. Ömer ise bunu seksene yükseltti. Bu uygulamaların hepsi sünnettir.” (Ebû Dâvud, Hudûd, 35, (c. IV, s. 623.))

Ebû Dâvud’da merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim D-) Recm Cezâsı.:

Buhârî <= Âdem <= Şube <= Seleme b. Kuheyl <= eş-Şabî <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Cuma Günü bir kadını recmettiğim zaman, “Ben bu kadını Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ın sünneti ile recmetmişimdir.” (Buhârî, Hudûd, 21, (c. VIII, s. 21.))

Buhârî’de mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim E-) Had Cezâsı VeriLmeyecek KimseLer.:

Buhârî <= Ali b Ebî Tâlib radiyallahu anhu şöyle demiştir.:
Ömer b. Hattâb’a.: “Sen, mecnun iyileşinceye kadar, çocukta ergenliğe girinceye kadar, uyuyan kimseden de uyanıncaya kadar kalemîn kaldırılmış olduğunu bilmedin mi?” (Buhârî, Hudûd, 22, (c. VIII, s. 21.))

Hadîsin Ebû Dâvud tariki şöyledir: Mûsa b. İsmâil <= Vüheyb <= Hâlid <= Ebî ed-Duhâ <= Ali kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Üç zümreden kalem kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, ergenliğe girineye kadar çocuktan ve akıllanıncaya kadar mecnundan.” (Ebû Dâvud, Hudûd, 17, (c. IV, s. 560.))

Ebû Davûd’da merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.: ”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Çocuktan, mecnundan ve uyuyandan sorumluluk kalemi kaldırılmıştır.” (İbn Mâce, Talak, 15, (c. I, s. 658-659.))

Resim F-) NifâsLıdan Haddin Tehiri.:

Müslim <= Muhammed b. Ebî Bekir el-Mukaddemî <= Süleyman Ebû Dâvûd <= Zâide <= Süddî <= Sa’d b. Ubeyde <= Ebû Abdirrahmân <= Ali kerremallahu vechehu hutbe okuyarak şunları söyledi.:
“Ey insanlar, köleleriniz muhsan da olsa had (cezâsını) uygulayın. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ın bir kölesi zinâ etti. Ona (köleye) had (cezâsı) uygulamamı bana emir buyurdu. (Köle) yeni nifâs olmuş. Ben ona had (cezâsı) uygularsam katlederim diye korktum ve böylece Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’a anlattım. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’de.: “Güzel yaptın!” buyurdu.” (Müslim, Hudûd, 34, (c. II, s. 1330.))

Hadîsin Ebû Dâvûd’un tariki şöyledir.: Muhammed b. Kesîr <= İsrâîl <= Abdu’l-A’lâ <= Ebî Cemîle <= Ali kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
Rasûlulâh’ın Âilesine ait bir câriye zinâ etmişti. Rasûlulâh sallallahu aleyhi vesellem.: “Ya Ali, git ona had uygula” buyurdu. Gittim. Gördüm ki, kadından sürekli kan gidiyor. Rasûlulâh’a geldim. Bana.: “İşi bitirdin mi ya Ali?” buyurdu. “Kadına vardım, kadından kan gidiyordu” dedim. Rasûlulâh sallallahu aleyhi vesellem.: Onu kanı kesilinceye kadar serbest bırak, sonra haddi tatbik et. Sahibi olduğunuz kölelere hadleri uygulayınız!” buyurdu. (Ebû Dâvud, Hudûd, 32, (c. IV, s. 617.))

Hadîsin Tirmizî tariki şöyledir: el-Hasan b. Ali el-Hallâl <= Ebû Dâvud et Tayâlisî <= Zâide b. Kudâme <= Es-Süddî <= Sa’d b. Ubeyde <= Ebî Abdurrahman es Sülemî <= Ali kerremallahu vechehu.
Bu tarikle gelen rivâyette metin farklılığı yorktur. Tirmizî, bu rivâyet için “hasen sahîh” demiştir. Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen sahîh” değerlendirmesinde bulunmuştur. Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz. Müslim ve Ebû Dâvud’da merfû’ olarak kaydedilen rivâyetin senedlerinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim G-) PEYGAMBERİMİZ aleyhisselâm’a Hakaret Etmenin Cezâsı.:

Ebû Dâvûd <= Osmân b. Ebî Şeybe ve Abdullah b. Cerrâh <= Cerîr <= Muğîre <= Âmir eş-Şabî <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
“Bir yahudi kadın, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’a hakaret eder ve Rasûlullah hakkında çirkin şeyler söylerdi. Bir adam o kadını boynundan tuttu ve basarak katletti. Rasûlulâh sallallahu aleyhi vesellem kadının kanını bâtıl kıldı.” (Ebû Dâvud, Hudûd, 2, (c. IV, s. 529-530.))

Ebû Dâvud’da merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim H-) Kısasta Mü’min Mü’mine Denk Ancak Kâfir Mü’mine Denk.:

Nesâî <= Ebû Bekir b. Ali <= Kavârîrî <= Muhammed b. Abdulvâhid <= Amr b. Âmir <= Katâde <= Ebî Hasan <= Ali kerremallahu vechehu.: "Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Mü’minlerin kanları kısasa denktir. Mü’minlerden en aşağı durumda olanı bile kâfire karşılık katledilmez. Kâfirlerden Zimmî gibi müslümanlarla anlaşması olan kimseler de katledilmezler.” (Nesâî, Kasâme, 9, (c. VIII, s. 20.))

Zimmî.: İslâm ülkelerinde yaşayan gayri Müslimler ile yapılan güvenlik anlaşmasıdır..

Resim İ-) Rüyâsına YaLan Karıştırana Verilecek Cezâ.:

Tirmizî <= Mahmûd b. Ğaylân <= Ebû Ahmed ez-Zübeyrî <= Süfyân <= Abdu’l-A’lâ <= Ebî Abdurrahman es-Sülemî <= Ali kerremallahu vechehu.: ”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki.: “Rüyâsını yalan söyleyerek anlatan veya görmediği bir rüyâyı görmüş gibi anlatan kimseye kıyamet günü bir arpa tanesini bağlamakla cezâlandırılacaktır.” (Tirmizî, Rüyâ, 8, (c. IV, s. 538.))

Tirmizî’de merfû’ olarak kaydedilen rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Tirmizî, Bu hadîs için “hasen” demiştir. (Tirmizî, c. IV, s. 538.)
Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen” değerlendirmesinde bulunmuştur. Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Resim J-) Suçunun Cezâsını Dünyada Çeken Kimse Âhirette Cezâ Çekmez.:

Tirmizî <= Ebû Ubeyde b. Ebî es-Süfer (Ahmed b. Abdullah elHemedânî el-Kufî) <= Haccac b. Muhammed <= Yûnus b. Ebî İshâk <= Ebî İshâk el Hemedânî <= Ebî Cüheyfe <= Ali kerremallahu vechehu.:
“Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Kim bir suç işlerse bu dünyada cezâsını çekerse ALLAH âhirette tekrardan cezâ vermek durumunda değildir. Kim bir suç işler de ALLAH onu kapatır ve onu bağışlarsa, onu tekrardan cezâlandırmaz. Affetmesi ve bağışlaması cezâlandırmasından daha çoktur.” (Tirmizî, İmân, 11, (c. V, s. 16.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen garîb sahîh” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 16.)

Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen garîb sahîh” değerlendirmesinde bulunmuştur. Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Hadîsin İbn Mâce tariki şöyledir.:
Harûn b. Abdullah el-Hammâd <= Haccâc b. Muhammed <= Yûnus b. Ebî İshâk <= Ebî İshâk <= Ebî Cuheyfe <= Ali kerremallahu vechehu.: (İbn Mâce, Hudûd, 33, (c. II, s. 868.))
İbn Mâce’nin rivâyet ettiği bu rivâyet metin yönünden aynıdır. İbn Mâce’de merfû’ olarak kaydedilen rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1133
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE’de İmâm ALİ RİVÂYEtLeRi..

Mesaj gönderen Ahmed »


Resim 2.21. HİMÂYE.:


Kütüb-i Sitte müellifleri himâye konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen BİR rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:
Ebû Dâvud <= Abbâs b. Abdulazîm <= Abdulmelik b. Ömer <= Abdulazîz b. Muhammed <= Zeyd b. Hâd <= Nafî’ b. Uceyr<= Babası (Uceyr b. Abd Yezîd el-Kureyşî) <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Zeyd b. Hârise Mekke’ye çıkıp geldi. Hamza’nın kızını Mekke’den alıp getirdi. Bunun üzerine Ca’fer.: “Onu ben (himâyeme) alacağım. O benim amcamın Kızıdır ve Teyzesi benim yanımdadır. Ben ona daha müstehakım. Teyze ise Anne demektir.” dedi.
ALİ kerremallahu vechehu de (şöyle) dedi.: “Onu (yanıma almaya) ben daha müstehakım. (Çünkü) Amcamın Kızıdır ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ın Kızı benim yanımdadır. O ise buna daha lâyıktır.”
Zeyd de şöyle dedi.: “Ben onu (yanıma almaya) daha lâyıkım, çünkü ben onun yolculuk yaptım ve onu getirdim.” derken Peygamber sallallahu aleyhi vesellem çıktı ve şöyle buyurdu.:
“Kıza gelince, ben ona Ca’fer’in daha lâyık olduğu hükmünü veriyorum, (çünkü) Teyzesi ile beraber olur. Teyze ise Anne demektir” (Ebû Dâvud, Talak, 35, (c. II, s. 709-710.))

Hadîsin Ebû Dâvud’un diğer tariki şöyledir: Abbâd b. Mûsa ve İsmâil b. Cafer <= İsrâîl <= Ebî İshâk <= Hânî ve Hübeyre <= Ali kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
Ali kerremallahu vechehu demiştir.: “Mekke’den çıktığımız zaman, Hamza’nın Kızı (Rasûlullah’a).: “Amca!. Amca!.” diyerek peşimizden geldi. Sonra, ALİ kerremallahu vechehu yanına gidip onun elinden tutmuş (Peygamberin kızı Fatıma’ya dönerek).: “Amcanın Kızını al!.” demiş. (Hz. Fatimâ da) onu hayvanına bindirmiş.
ALİ kerremallahu vechehu bir önceki rivâyeti anlattı şöyle dedi.: "Ca’fer dedi ki.: “(Bu Kız benim) Amcamın kızıdır. Teyzesi de benim eşimdir.”
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Kızın Teyzesine ait olduğuna hükmetti ve.: “Teyze Anne gibidir.” buyurdu.
(Ebû Dâvud, Talak, 35, (c. II, s. 710-711.))

Ebû Dâvud’da hem mevkûf hem de merfû’ olarak kaydedilen rivâyetin senedlerinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.


Resim 2.22. HAYVANLAR.:


Kütüb-i Sitte müellifleri hayvanlar konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen BİR rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:

Ebû Dâvud <= Kuteybe b. Saîd <= el-Leys <= Zeyd b. Ebî Habîb <= Ebu’l-Hayr <= İbn Züreyr <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu demiştir ki.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’a bir katır hediye verildi de ona bindi. Bunun üzerine Ali kerremallahu vechehu.: “Biz de eşekleri atlara çekseydik de bizim de bunun gibi (katırlarımız) olsaydı!” dedi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de.: “Bilmeyenler ancak bunu yapar.” buyurdu. (Ebû Dâvud, Cihâd, 53, (c. III, s. 58.))

Hadîsin Nesâî tariki şöyledir.:
Kuteybe b. Saîd <= el-Leys <= Zeyd b. Ebî Habîb <= Ebu’l-Hayr <= İbn Züreyr <= Ali b. Ebû Tâlib radiyallahu anhu.: (Nesâî, Hil, 10, (c. VI, s. 224.))
Bu tarikle gelen rivâyette metin farklılığı yoktur. Elbânî, bu rivâyet için “sahîh” demiştir. (Elbânî, Sahîhu Sünenü’n-Nesâî, c. II, s. 531.)

Ebû Dâvud ve Nesâî’de merfû’ olarak kaydedilen rivâyetin senedlerinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.


Resim 2.23. MEHDÎ.:


Kütüb-i Sitte müellifleri mehdî920 konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen ÜÇ rivâyete yer vermişlerdir.:

MEHDÎ Hakkında=> rivâyetler hakkında geniş bilgi için bk. =>(İlhan, Avni, “Kütübü Sittedeki Hadîslere Göre Mehdîlik”, İlahiyât Fakültesi Dergisi, İzmir, 1992, S. VII, ss. 101-125.)

Bu rivâyetler şunlardır.:
Ebû Dâvud <= Osmân b. Ebî Şeybe <= Fadl b. Dükeyn <= Fıtr <= Kasım b. Ebî Beze <= Ebî Tufeyl <= Ali kerremallahu vechehu.:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Dünyada yanlızca birgün kalsa bile, ALLAH EhL-i Beytim’den bir kişi gönderecektir. O dünyayı adaletle dolduracaktır. Daha önce karışıklıkla dolduğu gibi.” (Ebû Dâvud, Mehdî, 1, (c. IV, s. 473-474.))

Hadîsin Ebû Dâvud’un diğer tariki şöyledir.:
Ebû Dâvud <= Harûn b. Muğîre <= Ömer b. Ebî Kays <= Şube b. Hâlid <= Ebî İshak <= ALİ kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
ALİ kerremallahu vechehu.: Evladı Hasan’a bakarak şöyle demiştir.: “Benim bu Evlâdım Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ın İsimlendirdiği gibi Seyyîddir. O’nun Neslinden, Adı Peygamberimizin Adından olan, O’na huyda benzeyen, yaratılışta benzemeyen, bir kişi gelecektir.”
ALİ kerremallahu vechehu kıssayı anlattı: “Dünyayı adaletle gark edecektir...” (Ebû Dâvud, Mehdî, 1, (c. IV, s. 477.))

“Bu rivâyetin senedi sağlamdır. (İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VIII, s 484; Yeniel, Necati – Kayapınar, Hüseyin, Sünen-i Ebû Davud Terceme ve Şerhi, c. XIV, s. 402.)

Ebû Dâvud’da zikredilen bu rivâyetin birinci tarikle gelen rivâyet merfû’, ikinci tarikle gelen rivâyet mevkûf olarak zikredilmiştir. Rivâyetin senedlerinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

MEHDÎ Hakkındaki rivâyetler Hadîs Kitaplarında oldukça çoktur. Özellikle Kütüb-i Sitte’de =>MEHDÎlik hakkında pek çok rivâyet mevcuttur. Bu konu ile ilgili, bizimde tesbit ettiğimiz rivâyetleri içinde bulunduran, rivâyetler hakkında geniş bilgi için bk. =>(İlhan, Avni, “Kütübü Sittedeki Hadîslere Göre Mehdîlik”, İlahiyât Fakültesi Dergisi, İzmir, 1992, S. VII, ss. 101-125.)

MEHDÎ ile ilgili diğer bir rivâyet de şöyledir.:
İbn Mâce <= Osmân b. Ebî Şeybe <= Ebû Dâvud el-Hafarî <= Yasin b. Şeybân <= İbrahim b. Muhammed b. Hanefiyye <= Babası (Muhammed İbnü'l- Hanefiyye) <= Ali kerremallahu vechehu.:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: MEHDÎ bizdendir. Ehl-i Beyt’tendir. Bir gecede ALLAH onu ıslah eder."
(İbn Mâce, Fiten, 34, (c. II, s. 1367.))

Bu rivâyetin isnadında bulunan Yasin b. Şeybân ve İbrahim b. Muhammed b. Hanefiyye hadîs münekkdiklerince cerh ve ta’dile tabi tutulmuşlardır. Şimdi bu râvîler ile ilgili cerh ve ta’dil âlimlerinin görüşlerini kısaca nakletmek istiyoruz. Yasin b. Şeybân: Buhârî: “Yasin b. Şeybân’dan Ukaylî naklederse sorun var.” (Zehebî, el-Kâşif, c. I, s. 69.)
İbn Maîn: "Yasin b. Şeybân’da bir şey yoktur.”
İbn Adî: “Yasin b. Şeybân, bu hadîsle tanınıyor.” (Zehebî, Mîzânü’l-itidâl, c. IV, s. 359; el-Muğnî fi’d-Duâfâ, c. II, s. 393; Makrîzî, Muhtasaru’l-Kâmil, s. 810.)
İbrahim b. Muhammed b. Hanefiyye: Buhârî: “İbrahim b. Muhammed’in bu hadîsinin arkasında, bunun senedi üzerinde düşünmek gerekir.” İbn Hibbân: “Güvenilir râvîler arasındadır.” el-İclî: “Güvenilirdir.” İbn Maîn ve Ebû Zur’a: “İbrâhim. b. Muhammed’in rivâyetinde bir sakınca yoktur.” Senedin diğer râvîleri güvenilir kişilerdir. (İbn Mâce, c. II, s. 1367.)

Rivâyetin senedinde bulunan Yasin b. Şeybân ve İbrahim b. Muhammed b. Hanefiyye hakkında hadîs münekkidleri çoğunlukla sika olduklarını söylemişlerdir. Biz de hadîs münekkidlerine istinaden bu iki râvînin sika oldukları kanaatindeyiz. İbn Mâce’de merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1133
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE’de İmâm ALİ RİVÂYEtLeRi..

Mesaj gönderen Ahmed »


Resim 2.24. EDEB.:


Kütüb-i Sitte müellifleri edeb konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen İKİ rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:

Resim A-) RASÛLULLAH’ın İSMİNİ KOYMAK.:

Ebû Dâvud <= Osmân ve Ebû Bekir İbn Ebî Şeybe <= Ebû Esleme <= Fıttar <= Münzir <= Muhammed İbnül-Hanefiyye <= ALİ kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Yâ Rasûlullah!. eğer senden sonra bir yavrum dünyaya gelirse ona hem senin ismini hem de künyesini vereceğim.”
Buyurdu ki.: “Evet.” (Ebû Dâvud, Edeb, 68, (c. V, s. 250.)

Hadîsin Tirmizî tariki şöyledir.: Muhammed b. Beşşâr <= Yahyâ b. Saîd el-Kattân <= Fıtr b. Halife <= Münzir (es-Sevrî) <= Muhammed İbnül-Hanefiyye <= Ali kerremallahu vechehu.:
Timîzî’nin rivâyetinde geçen metin farklı olarak şu şekildedir.:
Rivâyetin sonu şu ibâreyle bitmektedir.:
Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.: “Bu benim için özel bir izindi.” (Tirmizî, Edeb, 68, (c. V, s. 137.))

Tirmizî, bu rivâyet için “sahîh” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 137.)

Ebû Dâvud ve Tirmizî’de merfû’ olarak kaydedilen rivâyetin senedlerinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim B-) Resim, Köpek ve Cünüb Kimsenin BuLunduğu Ev.:

Ebû Dâvud <= Hafs b. Amr <= Şube <= Ali b. Müdrek <= Ebî Zür’a b. Ömer b. Cerîr <= Abdullah b. Nüceyye <= Babası (Nüceyye b. Seleme) <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.:“Köpek, resim, ve cünüb bulunan evin içine melekler girmez.” (Ebû Dâvud, Tahâret, 89, (c. I, s.153-154); Köpeklerle ilgili rivâyetler hakkında bk., Yücel, Ekrem, “Köpeklerle İlgili Rivâyetlere Genel Bakış”, Turkish Studies, Ankara, 2014, S. 9/5, ss. 2141-2163.)

Hadîsin Ebû Dâvud’un diğer tariki şöyledir.: Hafs b. Amr <= Şube <= Ali b. Müdrik <= Ebî Zür’a b. Ömer <= Cerîr <= Abdullah b. Nüceyye <= Babası (Nüceyye b. Seleme) <= ALİ kerremallahu vechehu.: (Ebû Dâvud, Libâs, 45, (c. IV, s. 383-384.))

Bu tarikle gelen rivâyetin metninde farklılık yoktur.
Ebû Dâvud’da merfû’ olarak kaydedilen rivâyetin senedlerinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Hadîsin Nesâî tariki şöyledir.:
İshâk b. İbrahim <= Hişâm b. Abdilmelik <= Şube (H.) Ubeydullah b. Saîd <= Yahyâ <= Şube <= Ali b. Müdrik <= Ebî Zür’a<= Abdillâh b. Nüceyye <= Babası (Nüceyye b. Seleme) <= Ali kerremallahu vechehu.: (Nesâî, Tahâret, 168, (c. I, s. 141.))

Hadîsin Nesâî’nin diğer tariki şöyledir.: Muhhammed b. Beşşâr <= Muhammed ve Yahyâ b. Saîd <= Şube <= Ali b. Müdrik <= Ebî Zür’a <= Abdullah b. Nüceyye <= Babası (Nüceyye b. Seleme) Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.: (Nesâî, Sayt ve Zebâih, 11, (c. VII, s. 185.))

Bu tarikle gelen rivâyette metin farklılığı yoktur. Nesâî’de merfû’ olarak kaydedilen rivâyetin senedlerinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Hadîsin Nesâî’nin diğer tariki şöyledir.:
Mes’ud b. Cüveyriye <= Vekî’<= Hişâm <= Katâde <= Saîd b. Müseyyeb <= Ali kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
“Yemek hazırladım ve Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’i dâvet ettim.” Geldi odanın içine girip üzerinde resimler bulunan perdeyi görünce hemen odadan çıktı ve şöyle buyurdu.: “İçerisinde resim olan eve melekler girmez.” (Nesâî, Zîne, 111, (c. VIII, s. 213.))

Hadîsin İbn Mâce tariki şöyledir.: Ebû Küreyb <= Vekî’<= Hişâm ed Destevâî <= Katâde <= Saîd b. Müseyyib <= Ali kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
“Ben yemek hazırladım ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ı yemeğe dâvet ettim. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem geldi. Fakat evde resimleri görünce geri gitti.” (İbn Mâce, Etime, 56, (c. II, s. 1114.))

Hadîsin İbn Mâce’nin diğer tariki şöyledir.: Ebû Bekir <= Ğunder <= Şube <= Ali b. Müdrik <= Ebî Zür’a<= Abdullah b. Yahyâ <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
İbn Mâce’nin Ebû Bekir’den rivâyet ettiği hadîste "ب جى لَو " ibâresi kullanılmamıştır. (İbn Mâce, Libâs, 44, (c. II, s. 1203.)
İbn Mâce’de merfû’ olarak kaydedilen rivâyetin senedlerinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.



Resim 2.25. SÂLİH AMEL ve KÖTÜLÜKTEN UZAK DURMA.:


Kütüb-i Sitte müellifleri sâlih amel ve kötülükten uzak durma konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen ON rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:

Resim A-) GüzeL AhlâkLı KimseLerin CeNNette Sâhib OLacakLarı MükâfatLar.:

Tirmizî <= Ali b. Hucr <= Ali b. Müshir <= Abdurrahman b. İshâk <= el-Numan b. Sa’d <= Ali kerremallahu vechehu.: "Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur.: “CeNNette öyle köşkler vardır ki, içeriden dışarısı, dışarıdan içerisi gözükür.” Bir adam kalkarak şöyle dedi.: “O köşkler kimindir?” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Doğru söz söyleyen, yemek ikram eden, oruç tutmaya devâm eden, insanlar geceleri uyurken namaz kılan kimseler içindir.” (Tirmizî, Birr ve Silâ, 53, (c. IV, s. 354.))

Tirmizî, bu rivâyet için “garib” demiştir. “Yanlızca Abdurrahman b. İshâk’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.” (Tirmizî, c. IV, s. 354. (476))

Hadîsin Tirmizî’nin diğer tariki şöyledir.: Ali b. Hucr <= Ali b. Müshir <= Abdurrahman b. İshâk <= el-Numan b. Sa’d <= Ali kerremallahu vechehu.: (Tirmizî, Sifâtü’l-CeNNet, 3, (c. IV, s. 673.))
Bu tarikle gelen rivâyette metin farklılığı yoktur. Tirmizî, bu hadîs için “garîb” demiştir. (Tirmizî, c. IV, s. 673.)

Güzel ahlâklı kimselerin CeNNette sâhib olacakları mükâfatlar hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.:

Tirmizî <= Ahmed b. Meni’ ve Hennâd <= Ebû Muaviye <= Abdurrahman b. İshâk <= Numan b. Sa’d <= Ali kerremallahu vechehu.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “CeNNetin bir çarşısı vardır ki, orada orada almak ve satmak yoktur. Orada kadınların ve erkeklerin sûretleri vardır. Kişi hangi sûrete girmek isterse o sûrete girecektir.” (Tirmizî, Sifâtü’l-CeNNet, 15, (c. IV, s. 686.))

Tirmizî, bu rivâyet için “garîb” demiştir. (Tirmizî, c. IV, s. 686.)

Güzel ahlâklı kimselerin CeNNette sâhib olacakları mükâfatlar hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.:

Tirmizî <= Ahmed b. Meni’ ve Hennâd <= Ebû Muaviye <= Abdurrahman b. İshâk <= Numan b. Sa’d <= Ali kerremallahu vechehu.:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Hurilerin CeNNette toplandıkları bir yer vardır. Hiçbir varlığın bir mislini duymadıkları bazı sesler yükseltirler ve derler ki.: Biz ebedî olarak kalıcılarız, asla yok olmayacağız. Biz ni’metler içinde yüzenleriz, zorluk görmeyeceğiz ve biz razı olanlarız asla kızmayacağız. O kişi ne güzeldir ki, biz ondanız, o bizdendir.” (Tirmizî, Sifâtü’l-CeNNet, 24, (c. IV, s. 696.))
Tirmizî, Ali kerremallahu vechehu hadîsi için “garib” demiştir. (Tirmizî, c. IV, s. 696.)

Resim B-) ALLAH İçin Bir Mescid Yapmak.:

İbn Mâce <= Abbâs b. Osmân ed-Dimeşkî <= Velid b. Müslim <= İbn Lehîa<= Ebû Esved <= Urve <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Her kim ALLAH için kendi malından bir mescid yaparsa, ALLAH da CeNNette onun için bir ev yapar.” (İbn Mâce, Mesâcid ve Cemaat, 1, (c. I, s. 243))

Resim C-) HASTA ZİYÂRETİ.:

Ebû Dâvud <= Muhammed b. Kesîr <= Şube <= Hakem <= Abdullah b. Nâfi’ <= Ali (b. Ebî Tâlib) kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Bir hastayı ziyâret etmek için geceleyin yola çıkan kişi ile birlikte mutlaka yetmiş bin melek ona eşlik eder. Sabaha kadar mağfiret olması için ALLAH’a DUÂ ederler ve ziyâretçi için CeNNette hazırlanmış meyveler vardır.” (Ebû Dâvud, Cenâiz, 3, (c. III, s. 475-476.))

Hadîsin Ebû Dâvud’un diğer tariki şöyledir.: Osmân b. Ebî Şeybe <= Ebû Muâviye <= el-A’meş <= el-Hakem <= Abdurrahman b. Ebî Leylâ <= Ali kerremallahu vechehu.: (Ebû Dâvud, Cenâiz, 3, (c. III, s. 475-476.))
Bu tarikle gelen rivâyetin metninde şu farklılıklar vardır.:
“ف ي اخر” zikredilmemiştir. Ebû Dâvud demiştir ki.: “Bu hadîsi Hakem’den Mansûr mevkûf olarak rivâyet etmiştir.” (Ebû Dâvud, c. III, s. 475-476.)

Hadîsin Tirmizî tariki şöyledir.: Ahmed b. Menî’<= Hasan b. Muhammed <= İsrâîl <= Süveyir (İbn Ebî Fahite) <= Babası.
Tirmizî bu hadîsi, Ebû Dâvud’un rivâyetinden farklı olarak şöyle rivâyet etmiştir.:
Süveyr radiyallahu anhu’in babası şöyle demiştir.:
Ali, elimden tuttu ve.: "Haydi oğlum Hüseyin’i beraberce hastalığından dolayı ziyâretinde bulunalım.” dedi. Bir de baktık ki, Ebû Mûsa’da orada. Ali kerremallahu vechehu dedi ki.: “Yâ Ebâ Mûsa, sıradan bir ziyâret mi, yoksa hasta ziyâreti için mi geldin?” Ebû Mûsa.: “Hayır hasta ziyâreti için geldim!” deyince; Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.: Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’tan duydum şöyle buyurmuştur.: “Bir Müslüman başka bir müslüman’ı sabahleyin hastalığından dolayı ziyâretinde bulunursa, yetmiş bin melek mesâi bitimine kadar affedilmesi için DUÂ ederler. Eğer akşam vakti ziyâret giderse, yetmiş bin melek o kimseye sabaha kadar affedilmesi için DUÂ ederler ve o kimse için CeNNette hazırlanmış meyveler vardır.” (Tirmizî, Cenâiz, 2, (c. III, s. 300-301.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen garîb” demiştir.: ALİ kerremallahu vechehu’den kimi râvîler mevkûf olarak rivâyet etmişlerdir.” (Tirmizî, c. III, s. 300-301.)
Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen garîb” değerlendirmesinde bulunmuştur. Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Hadîsin İbn Mâce tariki şöyledir.:
Osmân b. Ebî Şeybe <= Ebû Muaviye <= el-A’meş <= el-Hakem <= Abdurrahman b. Ebî Leylâ <= Ali kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.: ”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki.: “Müslümân kardeşini hastalığından dolayı ziyâret maksadıyla yanına varan kişi, hastanın yanına gidinceye kadar CeNNet meyvelerini kopara kopara yürümüş olur. Hastanın yanına oturduğu vakit rahmet onu çevirir. Eğer ziyâreti sabah yaparsa geceleyinceye kadar, yetmiş bin melek ona affedilmesi için DUÂ ederler. Ziyâreti akşam olursa sabahlayıncaya kadar yetmiş bin melek ona affedilmesi için DUÂ ederler.” (İbn Mâce, Cenâiz, 2, (c. I, s. 463-464.))

Ebû Dâvud’da mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyet İbn Mâce’de merfû’ olarak zikredilmiştir.
Ebû Dâvud ve İbn Mâce’nin tariklerindeki râvîler sikadır. Dolayısıyla Ebû Dâvud ve İbn Mâce’nin rivâyetinin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1133
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE’de İmâm ALİ RİVÂYEtLeRi..

Mesaj gönderen Ahmed »



Resim E-) MÜSLÜMANIN MÜSLÜMAN ÜZERİNDEKİ HAKLARI.:

Tirmizî <= Hennâd <= Ebu’l-Ahvas <= Ebî İshâk <= Hâris b. Abdullah <= Ali kerremallahu vechehu.:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Müslümanın Müslüman üzerinde altı hakkı vardır.:
1-) Karşılaştığı zaman ona selâm verir,
2-) Dâvet ettiği zaman dâvetine icabet eder,
3-) Aksırdığı zaman elhamdülillâh derse aksırana yerhamükALLAH der,
4-) Hastalandığında ziyâretine gider,
5-) Öldüğü zaman cenâzesine katılır,
6-) Kendi nefsi için sevdiğini onun için de SEVer.”

(Tirmizî, Edeb, 1, (c. V, s. 80.)

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 80.)
Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen sahîh” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Resim F-) ÇALIŞIP HELÂL YOLDAN PARA KAZANMAK.:

Tirmizî <= Hennâd <= Yûnus b. Bükeyr <= Muhammed b. İshâk <= Yezîd b. Ziyâd <= Muhammed b. Ka’b el-Kurazî <= Bir kişi <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Havanın soğuk olduğu bir günde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ın Evinden dışarı çıktım. İşlenmiş bir deri almıştım, ortasını delip başımdan geçirdim, belime de hurma yaprağı bağladım ve ben çok acıkmıştım. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ın Evinde yiyecek bulunsaydı ondan yerdim, fakat yoktu. Derken yemek aramaya çıktım. Kuyusundan su çıkarıp hurmalarını sulayan bir Yahudiye rastladım ve duvardaki bir açıklıktan ona baktım. O da.: “Ne istiyorsun Ey Arabî!.” dedi. “Bir kova su çekip hurmalarımı sulamak karşılığında bir hurma ister misin?” dedi.
Ben de.: “Tamam, kapıyı açta bahçeye gireyim!.” dedim. Kapıyı açtı ben de bahçeye girdim, kovasını bana verdi. Her kova su çıkardığımda bana bir hurma verdi ve avcum hurma ile dolunca su çekmeyi bıraktım.: “Tamam!” dedim. Hurmaları yedim ve sudan yudum yudum içtim. Sonra Mescide döndüm ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ı mescidde buldum.”

(Tirmizî, Sifâtü’l-Kıyâme, 34, (c. IV, s. 645-646.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen garîb” demiştir. (Tirmizî, c. IV, s. 645-656.)

Tirmizî’de mekûf olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde mübhem bir râvî (bir kişi) bulunmaktadır. Ayrıca Tirmizî de bu rivâyet için “hasen garîb” değerlendirmesinde bulunmuştur. Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Çalışıp helâl yodan para kazanmak hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.:

İbn Mâce <= Muhammed b. Beşşâr <= Abdurrahman <= Süfyân <= Ebî İshâk <= Ebî Hayye <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Ben bir tane kurumuş hurma karşılığında bir kova su çekerdim ve hurmanın kuru, iyi olmasını şart koşardım.”
(İbn Mâce, Ruhûn, 1, (c. II, s. 818.))

İbn Mâce’de mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim G-) KÖTÜLÜKTEN UZAK DURMAK.:

Tirmizî <= Sâlih b. Abdullah et-Tirmizî <= el-Ferec b. Fadâle Ebû Fadâle eş-Şâmî <= Yahyâ b. Saîd <= Muhammed b. Amr b. Ali <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Ümmetim şu onbeş hasleti yaparsa onlara belâ gelir!” buyurunca,
“Yâ Rasûlullah!. onlar nelerdir?" denildi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki.:
1-) Mal, gani’met ve sermâye belli kişiler arasında kaldığı zaman.
2-) Emânet gani’met sayılıp emânet korunmadığı zaman.
3-) Zekât yük sayıldığı zaman.
4-) Erkekler hanımlarına itaat edip, annelerine saygısız davrandığı zaman.
5-) Kişi arkadaşına karşı doğru olup, babasına eziyet ettiği zaman.
6-) Mescidlerde aykırı sesler söylenmeye başladığı zaman.
7-) Rezil kişiler ahaliye baş olduğu zaman.
8-.) Bir adamın şerinden korkulmasından dolayı ona ikram edildiği zaman.
9-) Sarhoş edici içkiler bol bol içildiği zaman.
10-) İpekli elbiseler çokça giyildiği zaman.
11-) Şarkı söyleyenler çoğalıp her iş için dâvet edildikleri zaman.
12-) Çalgı aletleri yaygınlaştığı zaman.
13-) Bu ümmetin arkasından gelenlenler öncekileri lânetlediği zaman.
İşte o vakit, bir kızıl rüzgar veya topluca yere batmak veya şekil ve kılık değişmesi gibi musibetleri bekleyin!.”

(Tirmizî, Fiten, 38, (c. IV, s. 494-495.)

Tirmizî, bu rivâyet için “garîb” demiştir.
Hadîsi yanlızca Ali b. Ebî Tâlib’in rivâyeti olarak bilmekteyiz. (Tirmizî, c. IV, s. 494-495.)
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1133
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE’de İmâm ALİ RİVÂYEtLeRi..

Mesaj gönderen Ahmed »


Resim 2.26. KUR’ÂN’IN FAZİLETİ ve TEFSİRİ.:


Kütüb-i Sitte müellifleri Kur’ÂN’ın fazileti ve tefsiri konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen DOKUZ rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:

Resim A-) Kur’ÂN-ı Kerim’i Gereği Gibi Okuyanın Değeri ve Kıymeti.:

Tirmizî <= Ali b. Hucr <= Hafs b. Süleyman <= Kesîr b. Zâzân <= Âsım b. Damrâ <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Her kim Kur’ÂN’ı okur ve ezberlerse, helâl saydıklarını helâl sayar, haram saydıklarını haram kabul edip uzaklaşırsa, ALLAH onu CeNNetine dahil eder ve âilesinden CeheNNeme girecek olan on kişiye de şefâatçi yapar.” (Tirmizî, Fazîletü’l-Kur’ÂN, 13, (c. V, s. 171-172.))

Tirmizî, Bu hadîs için “garîb” demiştir.

Hadîsin İbn Mâce tariki şöyledir.: Ömer b. Osmân b. Saîd b. Kesîr b. Dinar el-Hımsî <= Muhammed b. Harb <= Ebû Ömer (Hafs b. Süleyman) <= Kesîr b. Zâzân <= Âsım b. Hamza1001 <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şu şekildedir.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: ALLAH, Kur’ÂN’ı okuyup ezberleyen kimseyi CeNNete dahil eder ve CeheNNeme girmeyi hak eden ev ahalisinden on kişi hakkında şefâatçi yapar.” (İbn Mâce, Mukaddime, 16, (c. I, s. 78.))

Resim B-) Kur’ÂN Öğrenmenin ve Öğretmenin Değeri ve Kıymeti.:

Tirmizî <= Abdulvahhab b. Ziyâd <= Abdurrahman b. İshâk <= Numan b. Sa’d <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Sizin en hayırlınız, Kur’ÂN’ı öğreneniniz ve öğreteninizdir.” (Tirmizî, Fazîletü’l-Kur’ÂN, 15, (c. V, s. 175.))

Bu rivâyet Hz. Osmân radiyallahu anhu’dan da rivâyet edilmiştir. Ömer Faruk Akpınar “Hz. Osmân’ın Hadîs Rivâyetindeki Yeri” adlı yüksek lisans tezinde tahricini yapmıştır. Bu rivâyetin en sağlamının Hz. Osmân’dan gelen rivâyet olduğunu belirtmiştir. Hz. Osmân’ın rivâyetinin Süfyân ve Şube’den geldiğini, Buhârî, Müslim ve Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde geçtiğine dâir bilgi verilmiştir. Bu rivâyetlerin râvîleri hakkında bilgi verdikten sonra rivâyetin sahîh olduğu açıklamasını yapmıştır. (Akpınar, Hz. Osmân’ın Hadîs Rivâyetindeki Yeri, s. 82-94.)

Resim C-) Bakara Sûresinde Tefsir Edilen Âyetler.:

Tirmizî <= Abd b. Hamîd <= Ubeydullah b. Mûsa <= İsrâîl <= EsSüddî <= Ali kerremallahu vechehu.:
Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.: “...İçinizden geçirdiğinizi açıklasanız da gizleseniz de ALLAH mutlaka sorguya çekecektir...” (Bakara 2/284)
âyeti indirilince üzülmüştük. Kendi kendimize şöyle söyledik.: "Birimiz içinden bir şey düşünecek, bunun hesabı kendisine sorulacak, neyin affedilip neyin affedilmeyeceğini bilemeyeceğiz. Sonra.: “ALLAH hiç kimseye kaldıramayacağından daha fazlasını yüklemez. Kişinin işlediği her hasen kendi faydasına, her kötülük de kendi aleyhinedir.” (Bakara 2/286)
âyeti indirilince bu âyetin hükmünü nesh etti."
(Tirmizî, Tefsîrü’l-Kur’ÂN, 2, (c. V, s. 220.) 206.)

Tirmizî’de mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir.
Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

لِّلَّهِ ما فِي السَّمَاواتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَإِن تُبْدُواْ مَا فِي أَنفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُم بِهِ اللّهُ فَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاء وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاء وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“Lillâhi mâ fî’s- semâvâti ve mâ fî’l- ard(ardı), ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâh (bihillâhu), fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun).: Göklerde bulunanlar ve yerde bulunanlar (herşey) ALLAH'a aittir. Ve eğer siz nefslerinizde (içinizde) olanı açıklasanız veya onu gizleseniz de ALLAH, sizi onunla hesaba çeker. Artık dilediği kimseyi mağfiret eder, dilediği kimseyi azaplandırır. Ve ALLAH herşeye kaadirdir.” (Bakara 2/284)

لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
“Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet RABBenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, RABBenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, RABBenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih (bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ ale’l- kavmil kâfirîn (kâfirîne).: ALLAH kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). RABBimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). RABBimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. RABBimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm Esması ile bize tecelli et, rahmet nurunu gönder). sen bizim Mevlâmız'sın. Artık kâfirler kavmine karşı bize yardım et.” (Bakara 2/286)

Resim D-) Nîsa Sûresinde Tefsir Edilen Âyetler.:

Tirmizî <= Hallâd b. Eslem <= Nadr b. Şümeyl <= İsrâîl <= Süveyr b. Ebî Fahıte <= Babası (Saîd b. Alâka) <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.: “Kur’ÂN’dan sevdiğim âyetlerden biri de şöyledir.: “ALLAH kendisine şirk koşulmasını asla affetmez, ama affını isteyen kişinin şirk dışındaki günahlarını affeder…”

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا
“İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu. Ve men yuşrik billâhi fe kad dalle dalâlen baîdâ (baîdan).: Muhakkak ki ALLAH, kendisine şirk koşulmasını affetmez. Bunun dışındaki şeyleri ise, dilediği kimse için mağfiret eder. Ve kim ALLAH'a şirk koşarsa, o takdirde o, uzak bir dalâletle sapmıştır.” (Nisâ 4/116)

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen garîb” demiştir.

Resim E-) En’âm Sûresinde Tefsir Edilen Âyetler.:

Tirmizî <= Ebû Kureyb <= Muaviye b. Hişâm <= Süfyân <= Ebî İshâk <= Nâciye b. Ka’b <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Ebû Cehil, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem.: “Ben seni yalanlamıyorum, sana geleni (vahyi) yalanlıyorum.” demiştir. ALLAH-u TeâLâ da.: “… Onlar seni yalanlamıyorlar. O zâlimler, açıkça ALLAH’ın âyetlerini inkâr ediyorlar.” (En’âm, 6/33) âyetini indirdi. (Tirmizî, Tefsîrü’l-Kur’ÂN, 6, (c. V, s. 261.))

قَدْ نَعْلَمُ إِنَّهُ لَيَحْزُنُكَ الَّذِي يَقُولُونَ فَإِنَّهُمْ لاَ يُكَذِّبُونَكَ وَلَكِنَّ الظَّالِمِينَ بِآيَاتِ اللّهِ يَجْحَدُونَ
“Kad na’lemu, innehu le yahzunukellezî yekûlûne fe innehum lâ yukezzibûneke ve lâkinne’z- zâlimînebi âyâtillâhi yechadûn (yechadûne).: Onların söylediklerinin mutlaka seni mahzun ettiğini biliyorduk. Fakat muhakkak ki; onlar seni yalanlamıyorlar. Lâkin zâlimler, ALLAH'ın âyetleri ile cihad ediyorlar.” (En’âm 6/33)

“İshâk b. Mansûr, bu hadîsin benzerini rivâyet etmiştir. Ancak senedinde ALİ kerremallahu vechehu’den” dememiştir. Bu rivâyet daha sağlamdır.” (Tirmizî, c. V, s. 261.)

Tirmizî’de merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir.
Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim F-) Tevbe Sûresinde Tefsir Edilen Âyetler.:

Tirmizî <= Mahmud b. Ğaylân <= Vekî’ <= Süfyân <= Ebî İshâk <= Ebî Halîl Kufî <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
“Bir kişi anne ve babası müşrik olduğu halde affedilmeleri için DUÂ ettiğini işittim. Ona dedim ki.: “Baban ve Annen müşrik oldukları halde onların bağışlanması için DUÂ mı ediyorsun?" "İbrahim (aleyhisselâm), babası için DUÂ etmemiş miydi? Babası müşrik olduğu halde.” dedi. Durumu Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e söyledim. “ALLAH’a şirk koşanların bağışlanmalarını ne Peygamber aleyhisselâm, ne de imân edenler dilemeyezler.” (Tevbe, 9/113) âyeti indi." (Tirmizî, Tefsîrü’l-Kur’ÂN, 9, (c. V, s. 281.))

مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَن يَسْتَغْفِرُواْ لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُواْ أُوْلِي قُرْبَى مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
“Mâ kâne lin nebiyyi vellezîne âmenû en yestagfirû li’l- muşrikîne ve lev kânû ulî kurbâ min ba’di mâ tebeyyene lehum ennehum ashâbu’l- cahîm (cahîmi).: Bir nebînin ve iman eden kimselerin, müşrikler için, cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra yakınları bile olsa mağfiret dilemeleri olmaz (uygun değildir).” (Tevbe 9/113)

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 281.)

Hadîsin Nesâî tariki şöyledir.:
Abdullah b. Saîd <= Yahyâ <= Süfyân <= Ebû İshâk <= Naciye b. Ka’b <= Ali kerremallahu vechehu.:
Nesâî’nin rivâyet ettiği bu hadîsin sonuna tevbe sûresinin 114. âyeti zikredilmiştir. (Nesâî, Cenâiz, 102, (c. IV, s. 91.))

Tirmizî ve Nesâî’de merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir.
Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim G-) Vâkı'a Sûresinde Tefsir Edilen Âyetler.:

Tirmizî <= Ahmed b. Muni’ <= Hüseyin b. Muhammed <= İsrâîl <= Abdu’l-A’lâ <= Ebî Abdurrahman <= Ali kerremallahu vechehu.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki.:
“Size verilen rızkın karşılığı, onu yalanlamak mı?”
(Vâkıa, 56/82)

âyeti hakkında şöyle buyurdu.: “Falan ve filân yıldız sâyesinde bize yağmur yağdı. Falan ve filân yıldızın düşmesiyle falan oldu… gibi şeyler söylüyorsunuz” (Tirmizî, Tefsîrü’l-Kur’ÂN, 56, (c. V, s. 401-402.))

وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
“Ve tec’alûne rızkakum ennekum tukezzibûn (tukezzibûne).: Ve siz, yalanlamış olmanızı kendinize rızık ediniyorsunuz. (Kur’ÂN'daki sözlerin âlemlerin RABBi tarafından indirildiğinden şüphe ettiğiniz için rızkınız, nâsibiniz sadece yalanlamak oluyor.)” (Vâkı’a 56/82)

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen garîb sahîh” demiştir. “Bu hadîsi yalnızca İsrâîl’den merfû’ olarak bilmekteyiz. Sûfyân es-Sevrî, ALİ kerremallahu vechehu’den merfû’ olmaksızın rivâyet etmiştir.” (Tirmizî, c. V, s. 401-402.)

Resim H-) Mücâdele Sûresinde Tefsir Edilen Âyetler.:

Tirmizî <= Süfyân b. Vekî’ <= Yahyâ b. Adem <= Abdullah el-Eşcaî’ <= Sevrî <= Osmân b. Muğîre es-Sekafî <= Salim b. Ebî el-Ca’d <= Ali b. Alkame elEnmârî <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
“Ey imân edenler, Peygamberle hususi görüşme yapmak istediğiniz zaman, bu görüşmenizden önce sadaka verin…”

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً ذَلِكَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَأَطْهَرُ فَإِن لَّمْ تَجِدُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nâceytumu’r- resûle fe kaddimû beyne yedey necvâkum sadakah (sadakaten), zâlike hayrun lekum ve athar (atharu), fe in lem tecidû fe innellâhe gafûrun rahîm (rahîmun).: Ey iman edenler! Resûl'e gizli bir şey söylediğiniz zaman gizli konuşmanızdan (görüşmenizden) önce sadaka takdim ediniz (veriniz). Bu, sizin için daha hayırlıdır ve daha temizdir. Fakat (bir sadaka) bulamazsanız, o takdirde muhakkak ki ALLAH; Gafûr'dur, Rahîm'dir.” (Mücâdele 58/12)

âyeti indirilince, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bana şöyle buyurdu.: “(bu sadakanın miktarı) dinar olsun mu?” Ben de: “Buna takat getiremezler” dedim. “Peki yarım dinar olsun mu?” buyurdu. Ben de “Buna da takat getiremezler” dedim. “Peki ne kadar olsun?” buyurdu. Ben de: “Bir arpa tanesi altın” dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem da: “Sen de çok az söyledin” buyurdu. Bunun üzerine, “Hususi görüşmeden evvel, sadaka dağıtmaktan dolayı, zenginliğinizin azalacağından mı endişe ediyorsunuz?” (Mücâdele, 58/13) âyeti indirildi. “ALLAH, bundan dolayı ümmetin sorumluluğunu hafifletti.”
(Tirmizî, Tefsîrü’l-Kur’ÂN, 58, (c. V, s. 406-407.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen garîb” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 406-407.)

Resim İ-) Tekâsür Sûresinde Tefsir Edilen Âyetler.:

Tirmizî <= Ebû Kureyb <= Hakkâm b. Eslem er-Razî <= Amr b. Ebî Kays <= el-Haccâc <= el-Minhal b. Amr <= Zirr b. Hubeyş <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
“Kabir azabı noktasında şüphe etmeye devâm edince şu âyetler indirildi.: “Çokluk kuruntusu sizi oyaladı.” (Tekâsür, 102/1) (Tirmizî, Tefsîrü’l-Kur’ÂN, 102, (c. V, s. 447))

أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ
“Elhâkumut tekâsur (tekâsuru).: Çoklukla (mal, mülk, evlât ile) övünmeniz sizi oyaladı.” (Tekâsür 102/1)

Tirmizî, bu rivâyet için “garîb” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 447.)

Tirmizî, mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyet için “garîb” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete zayıftır, diyebiliriz.
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1133
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE’de İmâm ALİ RİVÂYEtLeRi..

Mesaj gönderen Ahmed »


Resim 2.27. DUÂ.:


Kütüb-i Sitte müellifleri DUÂ konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen ONBİR rivâyete yer vermişlerdir. Bu rivâyetler şunlardır.:

Resim A-) Bağışlanmaya Vesile Olacak DUÂ.:

Tirmizî <= Ali b. Haşram <= Fadl b. Mûsa <= Hüseyin b. Vâkid <= Ebî İshâk <= Hâris b. Abdullah <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana buyurdu ki.: “Sen Affedilmiş dahi olsan, okuduğunda tekrardan bağışlanacağın bazı kelimeleri sana öğreteyim mi?”
Şöyle buyurdu.: “Yüce ve Azîm olan ALLAH’tan başka ilâh yoktur. Yumuşak ve ikram sâhibi ALLAH’tan başka ilâh yoktur. Azametli Arşın RABBi’nden başka ilâh yoktur. Onu her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim.”
(Tirmizî, Daavât, 80, (c. V, s. 529.))

Tirmizî, bu rivâyet için “garîb” demiştir.” (Tirmizî, Daavât, 80, (c. V, s. 529.))

Bağışlanmaya vesile olacak DUÂ hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.: 157(504)- Müslim <= Ebû Kûreyb, Muhammed b. Alâ’ <= Sa’d İbn İdrîs <= Âsim b. Küleyb <= Ebû Bürde <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.:
Rasûlüllah sallallahu aleyhi vesellem benim için buyurdu ki.: “De ki, ALLAH’ım, beni hidâyetlendir. Beni doğruya ilet. Hatırla ki, Hidâyetle seni yola getirdiğini, oku doğrulukla doğrulttuğunu.” (Müslim, Zikir, DUÂ, Tevbe ve İstiğfar, 78, (c.III, s. 2090.))

Müslim’de merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim B-) RASÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’ın Arafatta Vakfe Yerinde Yaptığı DUÂ.:

Tirmizî <= Muhammed b. Hâtim el-Müeddib <= Ali b. Sabit <= Kays b. er-Rebî’ (Ben’i Esed’den) <= el-A’rac b. es-Sabbah <= Halife b. Husayın <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, vakfede arefe akşamı şöyle DUÂ ederdi.: “ALLAH’ım, (kendini bize) söylediğin şekilde ve bizim söylediğimizden daha hayırlı biçimde SANA hamdolsun. ALLAH’ım namazım, ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm ancak SANAdır. SANA döneceğim. Varlığım SANAdır. ALLAH’ım, ben, azâb-ı kabirden, göğsümün vesvesesinden ve işlerimin dağınıklığından SANA sığınırım. ALLAH’ım, rüzgardan kaynaklanan âfetlerin şerinden sana sığınırım.” (Tirmizî, Daavât, 87, (c. V, s. 537.))

Resim C-) RASÛLULLAH’ın Yatağına Yattığı Zaman Yaptığı DUÂ.:

Ebû Dâvud <= Abbâs b. Abdulazîm el-Anberî <= el-Ahvas yani İbn Cevâb <= Ammar b. Ruzeyk <= Ebî İshâk <= Hâris b. Abdullah ve Ebî Meysere <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem yatağına yatarken şöyle DUÂ ederdi: “ALLAH’ım, yüzünden tuttuğun şeylerin kötülüğünden kerem sâhibi olan zâtına ve tam olan kelimelerine sığınırım. ALLAH’ım, günahı ve borcu sen giderirsin. ALLAH’ım, askerin hezimete uğramaz, vâdine hılaf olmaz ve senin azâbına karşı zenginin zenginliği fayda vermez. Seni her türlü noksanlıktan uzak tutarım ve sana hamd ederim!.” (Ebû Dâvud, Edeb, 98, (c. V, s. 301-302.))

Resim D-) BorçLu Kimsenin Okuyacağı DUÂ.:

Tirmizî <= Abdullah b. Abdurrahman <= Yahyâ b. Hasan <= Ebû Muaviye <= Abdurrahman b. İshâk <= Seyyar <= Ebî Vâil <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Sözleşmeye bağlı bir köle geldi ve demiştir ki.: “Sözleşme ücretini ödemekten âciz kaldım, bana yardım et.” Ali de dedi ki.: “Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ın bana öğretmiş olduğu bazı kelimeleri sana öğreteyim mi? Sır Dağı mislinde borcun olsa, ALLAH onu sana kolayca ödettirir. Şöyle DUÂ et.: “ALLAH’ım helâli bana kanaat ettir. Haramlarından uzaklaştır. Fazlınla beni kimseye muhtaç etme!.” (Tirmizî, Daavât, 110, (c. V, s. 560.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen garîb” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 560. 213.)


Resim E-) RASÛLULLAH’ın HastaLanan KimseLere Yaptığı DUÂsı.:

Tirmizî <= Muhammed b. el-Müsennâ <= Muhammed b. Cafer <= Şube <= Amr b. Mürre <= Abdullah b. Seleme <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
“Hastalandım ve şöyle DUÂ ederken Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana gelmişti.: “ALLAH’ım ecelim geldi ise huzuruna alarak bani rahatlat. Şâyet ecelim uzak ise beni bu marazdan kurtar. Eğer bu benim için bir belâ ise bana sabır ver!.”
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Nasıl söyledin?” buyurdu. Ali söylediklerini tekrarladı. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ayağı ile vurarak.: “ALLAH’ım o’na âfiyet ver. (Şube şüphelendi) veyâ şifâ ver.” buyurdu. Bir daha şikâyet etmedim.”
(Tirmizî, Daavât, 111, (c. V, s. 560-561.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen sahîh” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 560-561.)

Tirmizî’de hem merfû’ hem de mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen sahîh” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Rasûlullah’ın hastalanan kimselere yaptığı DUÂsı hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.:
Tirmizî <= Süfyân b. Vekî’ <= Yahyâ b. Adem <= İsrâîl <= Ebî İshâk <= Hâris b. Abdullah <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir hastayı ziyâret ettiği zaman şöyle derdi.: “Ey İnsanların RABBi olan ALLAH’ım, kötülüğü gider, şifâ ver, sen Şâfî’sin. Tek şifâ veren SENsin. Hastalık yok eden bir şifâ ile şifâlandır!.” (Tirmizî, Daavât, 111, (c. V, s. 561.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 561.)

Resim F-) TuvaLete Girerken Okunacak DUÂ.:

Tirmizî <= Muhammed b. Humeyd er- Râzî <= el-Hakem b. Beşîr b. Selmân <= Hallâd es-Saffâr <= el-Hakem b. Abdullah en-Nasrî <= Ebû İshâk <= Ebî Cüheyfe <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur.: “Cinlerin gözleri ile Âdemoğlunun haram olan yerleri arasındaki setr, tuvalete giderken söyledikleri bismillâhtır.” (Tirmizî, Cuma, 73, (c. II, s. 504-504.))

Tirmizî, bu rivâyet için “garîb” demiştir. “Bu rivâyeti yanlız bu şekliyle bilmekteyiz.” (Tirmizî, c. II, s. 504-504.)

Hadîsin İbn Mâce tariki şöyledir.: Muhammed b. Humeyd <= el-Hakem b. Beşir b. Selman <= Hallâd es-Saffâr <= Hakem el-Basrî <= Ebî İshâk <= Ebî Cuhayfe <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
İbn Mâce’nin Muhammed b. Hamid’den rivâyet ettiği bu hadîsin metninde “الخالء tuvalet” yerine “الكىيف tuvalet” kelimesi kullanılmıştır. (İbn Mâce, Tahâret, 9, (c. I, s. 109.))

Resim G-) Şaban Ayının On Beşinci Gecesi ALLAH celle celâlihu’nun DUÂ İstemesi.:

İbn Mâce <= Hasan b. Ali el-Hallâl <= Abdurrezzak <= İbn Ebî Sebre <= İbrahim b. Muhammed <= Muaviye b. Abdullah b. Cafer <= Babası (Abdullah b. Cafer) <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Şaban’ın yarısına ulaştığınız vakit, gecesinde ibâdet için kalkın ve gündüzünde oruç tutun. Çünkü güneş batınca, ALLAH Dünyâ semâsına iner. Hava aydınlanıncaya kadar.: “BENden mağfiret isteyen yok mu? Onun için mağfiret edeyim. BENden rızık isteyen yok mu? Onu rızıklandırayım. (Derde) mübtelâ olan yok mu? Ona âfiyet vereyim. Şöyle olan böyle olan yok mu?” buyurur.” (İbn Mâce, İkâmetü’s-Salât ve’s-Sünnet, 191, (c. I, s. 444.))

Resim H-) Hapşıran Kişinin DUÂsı.:

İbn Mâce <= Ebû Bekir b. Ebî Şeybe <= Ali b. Müshir <= İbn Ebî Leylâ <= Îsa b. Abdurrahman <= Abdurrahman b. Ebî Leylâ <= Ali kerremallahu vechehu.: “Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Sizden birisi hapşırdığı zaman “el-Hamdü lillâh” desin ve etrafındakiler de ona “Yerhamükellâh” diye karşılık versinler. Kendisi de etrafındakilere “Yehdîkümullahü ve yüslihû bâleküm” desin.” (İbn Mâce, Edeb, 20, (c. II, s. 1224.)

Resim İ-) DağLarın ve AğaçLarın RASÛLULLAH’a SeLâm Vermesi.:

Tirmizî <= Abbâd b. Yakub el-Kufî <= el-Velid b. Ebî Sevr <= Es Süddî <= Abbâd b. Ebî Yezîd <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Mekke’de Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ile beraberdim, Mekke çevresinde bazı yerleri dolaşmaya çıkmıştık. Karşılaştığımız her bir ağaç ve dağ.: “Selâm senin üzerine olsun Yâ Rasûlullah!..” diyordu. (Tirmizî, Menâkıb 6, (c. V, s. 593.))

Tirmizî, bu rivâyet için “garîb” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 593.)
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1133
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE’de İmâm ALİ RİVÂYEtLeRi..

Mesaj gönderen Ahmed »


Resim 2.28. PEYGAMBER aleyhisselâm’ın ŞEMÂİLi.:


Kütüb-i Sitte müellifleri Hz. Peygamberi’in şemâili konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen BİR rivâyete yer vermişlerdir.

Bu rivâyetler şunlardır.:
167(515)- Tirmizî <= Ebû Cafer Muhammed b. Hüseyin b. Ebî Halîme ve Ahmed b. Abdete’d-Dabbi ve Ali b. Hucr <= Îsa b. Yûnus <= Ömer b. Abdullah <= İbrahim b. Muhammed <= Ali kerremallahu vechehu, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in vasfını anlatırken şöyle demiştir.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ne dikkat çekecek kadar çok uzun ne de göze batacak kadar çok kısa idi. Kavmin orta boylusuydu. Saçları ne dalgalı ne de düzdü. Orta dalgalıydı. Şişman değildi. Yüzü de yuvarlaktı. Rengi kırmızıya benzeyen beyazlıktaydı. Ayakları ve elleri dolgundu, yürüdüğünde baş aşağı iner gibi seri yürürdü. Bir tarafa yöneldiğinde vücuduyla yönelirdi. İki omuz arasında Peygamberlik Mührü vardı. Peygamberlerin sonuncusuydu. İnsanların en cömertiydi. İnsanlardan kalbi en merhametlisiydi. İnsanların en doğru konuşanıydı. İnsanların en yumuşağı, en ikramlısı ve onu görenlerin en heybetlisiydi. O’nu tanıyanlar en çok O’nu SEVerdi. O’nu anlatmaya çalışanlar, ne O’ndan önce ne de O’ndan sonra bir benzerini görmedim.” derdi. (Tirmizî, Menâkıb, 8, (c. V, s. 599-600.)

Tirmizî.: “Bu rivâyet “hasen garîbdir”, senedi de “muttasıl” değildir.” (Tirmizî, c. V, s. 599-600. 219 (516))

Tirmizî, bu rivâyet için “sahîhtir” demiştir.



Resim 2.29. SAHABÎLERİN FAZİLETLERİ.:


Kütüb-i Sitte müellifleri sahabîlerin fazileti konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen ON ALTI rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:

Resim A-) Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer radiyallahu anhum.:

Tirmizî <= Ali b. Hucr <= Velîd b. Muhammed el-Muvakkarî <= Zührî <= Ali b. Hüseyin <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikteydik. Ebû Bekir ve Ömer çıkıp geldiler. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Bu ikisi Peygamberler ve Rasûllerden başka CeNNetlik olan önceki ve sonraki Kuhûllerin1085 Efendileridir. Ey Ali, o ikisine haber verme” (Tirmizî, Menâkıb, 16, (c. V, s. 611.))

CeNNetteki kühûl: Yaşlandıktan sonra vefât eden Müslümanlara denir. (bk. Hatipoğlu, Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, c. I, s. 166)

Tirmizî, Bu hadîs için “garîb” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 611.)

Hadîsin İbn Mâce tariki şöyledir.:
Hişâm b. Âmir <= Süfyân <= Hasan b. Umâre <= Firas <= eş-Şabî <= Hâris b. Abdullah <= Ali kerremallahu vechehu.: (İbn Mâce, Mukaddime, 11, (c. I, s. 36.))

Bu tarikle gelen rivâyette kelimeler yer değitirmiş olup sonunda ise “ه اما احيَّْي اما ادا (Hayatta oldukları müddetçe)” cümlesi ile bitirmiştir.

Tirmizî’nin açıklamasına göre bu hadîs tekrarlı senedlerle rivâyet edilmiş olup bazı yönlerden “hasen” kısmındandır. (İbn Mâce, c. I, s. 36.)

Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.:
İbn Mâce <= Ali b. Muhammed <= Vekî’<= Şube <= Ömer b. Mürre <= Abdullah b. Seleme <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
“İnsanların en hayırlısı Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den sonra Ebû Bekir’dir. Ve Bekir’den sonra, insanların en hayırlısı ise Ömer’dir.” (İbn Mâce, Mukaddime, 11, (c. I, s. 39.))

İbn Mâce’de mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir.
Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim B-) Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osmân ve ALİ kerremallahu vechehu.:

Tirmizî <= Ebu’l-Hattab Ziyâd b. Yahyâ el-Basrî <= Ebû Attâb Süheyl b. Hammâd <= el-Muhtar b. Nâfi’<= Ebû Hayyân et-Teymî <= Babası (Saîd b. Hayyân) <= Ali kerremallahu vechehu.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Ebû Bekir’e, ALLAH rahmet eylesin. Kızını bana eş olarak verdi. Hicret ettiğim şehre beni taşıdı. Kendi malından Bilâl’i hürriyetine kavuşturdu. Ömer’e de ALLAH rahmet eylesin. (Ömer) hakkı söylediği için arkadaşları onu terk etmiştir. Osmân’a da ALLAH rahmet eylesin. Melekler dahi ondan utanırlar. ALİ kerremallahu vechehu’ye de ALLAH rahmet eylesin. ALLAH’ım, Ali nereye yönelirse, hak onunla beraber olsun!.” (Tirmizî, Menâkıb, 19, (c. V, s. 633.))

Tirmizî, bu rivâyet için “garîb” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 633.)

Resim C-) Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osmân ve ALİ kerremallahu vechehu.:

Tirmizî <= Hallâd b. Eslem el-Bağdadî <= Nadr b. Şümeyl <= Avf <= Abdullah b. Ömer b. Hind el-Cemelî <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.: Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’a bir soru sorduğumda bana cevâb verirdi. Sustuğum zaman da benimle başlardı.”

Tirmizî, bu hadîs için “hasen garîb” demiştir.
Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen garîb” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

ALİ kerremallahu vechehu hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.: 172(523)-
Tirmizî <= İsmâil b. Mûsa <= Muhammed b. Amr b. er-Rumî <= Şerîk <= Seleme b. Küheyl <= Süveyd b. Ğafle <= Es-Sunabihî <= Ali kerremallahu vechehu.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Ben Hikmet Eviyim. Ali de bu Evin Kapısıdır.” (Tirmizî, Menâkıb, 20, (c. V, s. 637))

Tirmizî, bu rivâyet için “garîb münker” demiştir.

Ayrıca İbn Abbâs’tan da rivâyet edildiği belirtilmiştir.” (Tirmizî, c. V, s. 637)

ALİ kerremallahu vechehu hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.:
Müslim <= Ebû Bekir İbn Ebî Şeybe <= Veki’ (Vekî’ b. Cerrah.) ile Ebû Muâviye (Ebû Muâviye Mubammed b. Hâzim) <= A’meş H. Yahyâ b. Yahyâ <= Ebû Muâviye <= A’meş <= Adiy b. Sâbit <= Zirr1106 <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.:
“Habbeyi yaran ve insanı halk edene kasem ederim ki, Peygamber benim için şöyle ahdetti: “Beni ancak mü’min SEVer. Bana ancak münafık buğzeder.” (Müslim, İmân, 131. (c. I, s. 86.))

Hadîsin Tirmizî tariki şöyledir.:
Îsa b. Osmân b. kardeşim Yahyâ b. Îsa <= Ebû Îsa er-Ramlî <= el-A’meş <= Adiy b. Sâbit <= Zirr b. Hubeyş <= Ali kerremallahu vechehu.
Bu tarikle gelen rivâyetin metninde şu farklılık vardır: “Ben, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in kendilerine DUÂ yaptığı zamanın insanlarındanım.” (Tirmizî, Menâkıb, 20, (c. V, s. 643.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen sahîh” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 643.)

Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen sahîh” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Müslim, Nesâî ve İbn Mâce’de merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

ALİ kerremallahu vechehu hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.:

İbn Mâce <= Muhammed b. İsmâil er-Râzî <= Abdullah b. Mûsa <= Alâ b. Sâlih <= Minhâl <= Abbâd b. Abdullah <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
“Ben ALLAH’ın kuluyum, O’nun Rasûlü sallallahu aleyhi vesellem’in kardeşiyim. Ben Sıddîk-i Ekberim. Bunu, yalancıdan başka kimse benden sonra söyleyemez. Namazı insanlardan yedi yıl önce kıldım.” (İbn Mâce, Mukaddime, 11, (c. I, s. 44.))

Zevâid’de şöyle denilmiştir.: “Bu rivâyetin senedi sahîhtir. Râvîleri sikadır. Hâkim, el-Mustedrek’te bu hadîsi el-Minhal’dan rivâyet edip Buhârî ve Müslim’in kıriterlerine göre sahîhtir.” demiştir. (İbn Mâce, c. I, s. 44.)

Resim D-) ALİ kerremallahu vechehu, Hz. Fâtimâ, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin aleyhumusselâm..:

Tirmizî <= Nasr b. Ali b. el-Cühdamî <= Ali b. Cafer b. Muhammed b. Ali <= Mûsa b. Cafer b. Muhammed <= Cafer b. Muhammed <= Muhammed b. Ali <= Ali b. Hüseyin <= Babası (Hüseyin b. Ali) <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, Hasan ve Hüseyin’in elinden tutarak şöyle buyurdu.: “Kim beni SEVer ve bu ikisini SEVer ve bu ikisinin Babasını ve Annesini SEVer, o kıyâmet günü âli derecelerle benimle beraberdir.” (Tirmizî, Menâkıb, 20, (c. V, s. 641-642.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen garîb” demiştir.” (Tirmizî, c. V, s. 641-642.)

Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen garîb” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

ALİ kerremallahu vechehu, Hz. Fâtimâ, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin aleyhumusselâm hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.:

Tirmizî <= Abdullah b. Abdurrahman <= Abdullah b. Mûsa <= İsrâîl <= Ebî İshâk <= Hânî b. Hânî <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:Hasan, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’a baş kısmından göğsüne kadar yerde daha çok benzerdi. Hüseyin ise göğüsten aşağı tarafı daha çok benzerdi.” (Tirmizî, Menâkıb, 30, (c. V, s. 660.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen sahîh garîb” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 660.)

Tirmizî, mevkûf olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen sahîh garîb” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Resim E-) Hz. TALHA ve Hz. ZÜBEYR radiyallahu anhum.:

Tirmizî <= Ebû Saîd el-Eşec <= Ebû Abdurrahman b. Mansûr el-Anzî <= Ukbe b. Alkame el-Yeşkurî <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ın şöyle buyurduğunu kulağımla işittim.: “CeNNetteki iki komşum Zübeyr ve Talha’dır.” (Tirmizî, Menâkıb, 21, (c. V, s. 644-645.))

Tirmizî, bu rivâyet için “garîb” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 644-645.)


Hz. Zübeyr radiyallahu anhu hakkında başka bir rivâyet de şöyledir.: 178(532)- Tirmizî <= Ahmed b. Meni’<= Muaviye b. Ömer <= Zâide <= Âsım <= Zirr <= Ali kerremallahu vechehu.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Muhakkak her Peygamber aleyhisselâm’ın bir yardımcısı vardır. Benim yardımcımda da Zübeyr b. Avvâm’dır.” (Tirmizî, Menâkıb, 23, (c. V, s. 646.))

Tirmizî bu hadîs için “hasen sahîh” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 646.)

Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen sahîh” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Resim F-) PEYGAMBER aleyhisselâm’ın AMCAsı Hz. ABBÂS radiyallahu anhu.:

Tirmizî <= Ahmed b. İbrahim ed-Devrakî <= Vehb b. Cerîr <= Babam (Cerîr b. Hazm) <= el-A’meş <= Ömer b. Mürre <= Ebû el-Buhterî <= Ali kerremallahu vechehu.: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, Abbâs hakkında Ömer’e şöyle buyurdu.: “Bir adamın amcası babası gibidir.” Ömer, Abbâs’ın zekâtı meselesi görüşülürken, böyle söylemiştir. (Tirmizî, Menâkıb, 28, (c. V, s. 653.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen sahîh” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 653.)

Tirmizî de bu rivâyet için “hasen sahîh” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Dolayısıyla bu değerlendirmelere istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Resim G-) Rasûlullah, Hasan ve Hüseyin, Cafer, Hamza, Ebû Bekir, Ömer, Mus’ab b. Umeyr, Bilâl, Selman, Mıkdâd, Ebû Zerr, Ammâr ve Abdullah b. Mes’ûd .:

Tirmizî <= İbn Ebî Amr <= Süfyân <= Kesîr el-Nevvâ’ <= Ebû İdris <= Müseyyib b. Nüceyye <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Her Peygambere yedi dost veyâ koruyucu verilmiştir. Bana da on dört tane verildi.” Biz dedik ki.: “Onlar kimlerdir” (Peygamber) buyurdu ki.: “Ben ve iki çocuğum ve Cafer ve Hamza ve Ebû Bekir ve Ömer ve Mus’ab b. Umeyr ve Bilâl ve Selman ve Mıkdâd ve Huzayfe ve Ammâr ve Abdullah b. Mes’ûd’dur.” (Tirmizî, Menâkıb, 30, (c. V, s. 662.))

Tirmizî, bu rivâyet için “hasen garîb” demiştir.
“Bu rivâyet ALİ kerremallahu vechehu’den mevkûf olarak da gelmektedir.” (Tirmizî, c. V, s. 662.)


Tirmizî de bu rivâyett için “hasen garîb” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Resim H-) AMMÂR b. YÂSİR radiyallahu anhu.:

Tirmizî <= Muhammed b. Beşşâr <= Süfyân <= Ebî İshâk <= Hânî b. Hânî <= Ali kerremallahu vechehu şöyle demiştir.:
"Ammâr gelerek Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’den izin istedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona şöyle buyurdu.: “Ona izin veriniz. (sonra Ammar’a şöyle buyurdu).: “Pak ve temiz kişi merhaba.” (Tirmizî, Menâkıb, 34, (c. V, s. 668.))

(Ammâr b. Yâsir.: Büyük sahabedendir. 62 rivâyette bulunmuştur. (Geniş bilgi için bk. Hatipoğlu, Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, c. I, s. 242; Ural, Cemal, “Ammâr b. Yâsir’in Azgın Bir Topluluk Tarafından Öldürüleceğine Dâir Rivâyetin Hadîs Tekniği Açısından Tahlili”, (Yayınlamamış Yüksek Lisans Tezi), Fırat Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elâzığ, 2017.)

Tirmizî, bu hadîs için “hasen sahîh” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 668.)

Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen sahîh” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz.

Hadîsin İbn Mâce tariki şöyledir.: Osmân b. Ebî Şeybe ve Ali b. Muhammed <= Vekî’<= Süfyân <= Ebî İshâk <= Hânî b. Hânî <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.: (İbn Mâce, Mukaddime, 11, (c. I, s. 52.))
Bu tarikle gelen rivâyette.: “Ben Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yanında oturuyordum.” ibâresi vardır. İbn Mâce’de merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz.

Resim İ-) Ümmü Abd’ın OğLu (Abdullah b. Mes’ûd radiyallahu anhu).:

Tirmizî <= Abdullah b. Abdurrahman <= Sâ’d el-Haranî <= Züheyr <= Mansûr <= Ebî İshâk <= Hâris b. Abdullah <= Ali kerremallahu vechehu.:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Sizden birinizi, danışmadan emir olarak atamış olsaydım, Ümmü Abd’ın oğlunu atardım.” (Tirmizî, Menâkıb, 37, (c. V, s. 673.))

Tirmizî, bu rivâyet için “garîb” demiştir. (Tirmizî, c. V, s. 673)

Resim J-) Hz. HATİCE ve Hz. MERYEM aleyhünnesselâm.:

Buhârî <= Muhammed <= A’bde <= Hişâm b. Urve <= Babası (Urve b. Zübeyr) <= Abdullah b. Cafer <= Amcam Ali kerremallahu vechehu <= Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem H. Sadaka b. Fadl <= A’bde <= Hişâm b. Urve <= Abdullah b. Cafer <= Ali kerremallahu vechehu.:
"Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki.: “Meryem, zamanının en hayırlı kadınıdır. Hatice de bu zamanın en hayırlı kadınıdır.” (Buhârî, Menakıbü’l-Ensar, 20, (c. IV, s. 230); Enbiyâ, 45, (c. IV, s. 138); Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 69, (c.II, s.1886); Tirmizî, Menâkıb, 61, (c. V, s. 702-703.))

Hadîsin Müslim tariki şöyledir.:
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe <= Abdullah b. Numeyr ile Ebû Üsâme H. Ebû Küreyb <= Ebû Üsâme ile İbn-ü Nümeyr <= Vekî’ ve Ebû Muâviye H. İshâk b. <= Abde b. Süleyman Bu râvîlerin hepsi Hişâm b. Urve’den rivâyet etmişlerdir. Lâfız Ebû Üsâme’nin hadîsidir.

H. Ebû Küreyb <= Ebû Üsame <= Hişâm <= Babası (Urve b. Zübeyr) <= Abdullah b. Cafer <= Ali kerremallahu vechehu.:
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.: “Kûfe’de, ALİ kerremallahu vechehu’yi şöyle derken işittim.: "Ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ın, “En hayırlı kadın Meryem bnt. İmran’dır. Ve en hayırlı kadın Hatice bnt. Huveylid’dir.” buyururken duydum.
Ebû Küreyb.: “Vekî’ (bunu söylerken) gökyüzüyle yeri işâret etti.” (Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 69, (c.II, s.1886.))

Hadîsin Tirmizî tariki şöyledir.: Harûn b. İshâk el-Hemedânî <= Abde <= Hişâm b. Urve <= Babası (Urve b. Zübeyr) <= Abdullah b. Cafer <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.
Bu tarikle gelen rivâyetin metni farklı olarak şöyledir.:
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim.: “Sizin zamanınızdaki en hayırlı kadın Hatice bnt. Hüveylid’dir. Geçmiş zamanlardaki kadınların en hayırlısı da Meryem bnt. İmran’dır.”

Tirmizî bu hadîs için “hasen sahîh” demiştir. (Tirmizî, Menâkıb, 61, (c. V, s. 702-703)

Tirmizî, merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyet için “hasen sahîh” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Biz de bu değerlendirmeye istinaden bu rivâyete hasendir, diyebiliriz. Buhârî ve Müslim’de merfû’ olarak kaydedilen bu rivâyetin senedinde bulunan râvîler hadîs münekkidlerince sika kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla rivâyetin sahîh olduğunu söyleyebiliriz..
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1133
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE’de İmâm ALİ RİVÂYEtLeRi..

Mesaj gönderen Ahmed »


Resim 2.30. ÇOCUKLAR
.:


Kütüb-i Sitte müellifleri ÇOCUKLAR konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen BİR rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:

Resim A-) Sıkt (Düşük Çocuk).:

İbn Mâce <= Muhammed b. Yahyâ <= Muhammed b. İshâk ve Ebû Bekir el-Bekkâi <= Ebû Ğassân <= Mendel <= Hasan b. el-Hakem en-Nahaî’<= Esmâ bnt. Âbis b. Rabîa <= Babası (Âbis b. Rabîa) <= Ali b. Ebî Tâlib kerremallahu vechehu.: "Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki.: “ALLAH düşük çocuğun anne ve babasını ateşe atacağı zaman, düşük çocuk, RABBiyle gerçekten mücâdele ve münâkaşa yapar. Sonunda denilir ki.: Ey RABBiyle mücâdele ve münâkaşa eden çocuk, anneni ve babanı CeNNete sok!." Bunun üzerine çocuk, ebenin kestiği göbek bağı ile o ikisini çekerek CeNNete sokar.” (İbn Mâce, Cenâiz, 58, (c. I, s. 513.)



Resim 2.31. TIB
.:


Kütüb-i Sitte müellifleri TIB konusunda, ALİ kerremallahu vechehu’den gelen İKİ rivâyete yer vermişlerdir.
Bu rivâyetler şunlardır.:

Resim A-) HACAMAT YAPTIRMAK.:

İbn Mâce <= Süveyd b. Saîd <= Ali b. Müshir <= Sa’d el-İskâf <= Asbağ İbn Nübâte <= Ali kerremallahu vechehu demiştir ki.: Cebrâil aleyhisselâm, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e, iki omuz arasına, ahdaayn denilen yere, hacamat yaptırmayı indirdi." (İbn Mâce, Tıb, 21, (c. II, s. 1152.))

Resim B-) Kur’ÂN-ı Kerim iLe Tedâvi OLmak.:

İbn Mâce <= Muhammed b. Ubeyd b. Utbe b. Abdurrahman el-Kindî <= Ali b. Sâbit <= Suad b. Süleyman <= Ebî İshâk <= Hâris b. Abdullah <= Ali kerremallahu vechehu.: ”Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Kur’ÂN en hayırlı ilâçtır.” (İbn Mâce, Tıb, 28, (c. II, s. 1158.))



Resim 2.32. ALİ kerremallahu vechehu’den GELEN RİVÂYETLERİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ.:


Araştırmamaza konu ettiğimiz, Kütüb-i Sitte’de ALİ kerremallahu vechehu’den nakledilen 547 rivâyeti inceledikten sonra bu rivâyetlerin genel bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz.
Kütüb-i Sitte’de ALİ kerremallahu vechehu’ye ait toplam 547 rivâyet mevcuttur. Tekrarlar çıkarıldığı zaman bu sayı 186’a düşmektedir. Altı Hadîs İmâmının tekrarsız rivâyetlerinin toplamı 333’tür. Buna göre Buhârî’de 67 (tekrarsız 26), Müslim’de 55 (tekrarsız 26), Ebû Dâvud’da 88 (tekrarsız 68), Tirmizî’de 131 (tekrarsız 96), Nesâî’de 110 (tekrarsız 33), İbn Mâce’de 96 (tekrarsız 84) rivâyet bulunmaktadır.
Kütüb-i Sitte’deki ortak rivâyetlerin sayısı şöyledir.:
Altı Hadîs İmâmının ittifâk ettiği rivâyet sayısı 3’tür. Herhangi beş Hadîs İmâmının ittifâk ettiği rivâyet sayısı 6’dır. Dört Hadîs İmâmının ittifâk ettiği rivâyet sayısı 14’tür. Üç Hadîs İmâmının ittifâk ettiği rivâyet sayısı 18’dir. İki Hadîs İmâmının ittifâk ettiği rivâyet sayısı 31’dir.
İttifâk edilmeyen rivâyet sayısı ise 114’dür. Ayrıca Buhârî ve Müslim’in ittifâk ettiği rivâyet sayısı 17’dir. Sünen-i Erba’a’da ittifâk edilen rivâyet sayısı ise 10’dur.
Kütüb-i Sitte’de ALİ kerremallahu vechehu’den tekrarlarla beraber 504 merfû’ rivâyet tesbit ettik. Bunların 161’i tekrarsızdır. Buhârî’de 60 rivâyet, Müslim’de 51 rivâyet, Ebû Dâvud’da 80 rivâyet, Tirmizî’de 115 rivâyet, Nesâî’de 108 rivâyet, İbn Mâce’de 90 rivâyet tesbit ettik. Bu rivâyetlerin, tekrarlarla beraber 63’nün mevkûf olduğunu gördük. 37’si tekrarsızdır. Buhârî’de 15, Müslim’de 7, Ebû Dâvud’da 15, Tirmizî’de 13, Nesâî’de 1, İbn Mâce’de 12 mevkûf rivâyet tesbit ettik. Rivâyetlerin sıhhat değerlendirmesini yaptığımızda, tekrarlarıyla beraber 355’nin sahîh (tekrarsız 92) olduğunu tesbit ettik. Bu sahîh rivâyetin 63’ü Buhârî’de, 55’i Müslim’de, 73’ü Ebû Dâvud’da, 17’si Tirmizî’de, 99’u Nesâî’de, 48’i İbn Mâce’de geçmektedir. Bu rivâyetlerin tekrarlarıyla beraber 87’si hasen (tekrarsız 61)dir. Bu hasen rivâyetlerin 1’i Ebû Dâvud’da, 79’u Tirmizî’de, 1’i Nesâî’de, 6’sı İbn Mâce’de geçmektedir. 237 Rivâyetlerin tekrarlarıyla beraber 103’nün zayıf (tekrarsız 71) olduğunu tesbit ettik. Bu zayıf rivâyetlerin 4’ü Buhârî’de, 14’ü Ebû Dâvud’da, 35’i Tirmizî’de, 10’u Nesâî’de, 40’ı İbn Mâce’de geçmektedir. Zayıf rivâyetler içerisinde 7 maktû’ ve 5 mu’allak rivâyet tesbit ettik. Rivâyetler içerisinde 2’de mevzû’ rivâyet olduğunu gördük. Bu rivâyetlerin 2’si de İbn Mâce’de geçmektedir. Çalışmamızda, Hadis münekkitlerince tenkide tabi tutulan 75 raviyi cerh ve ta’dil kitaplarından araştırdık. Bu râvîlerden, hadîs münekkidlerinin değerlendirmesine göre 18’inin sika, 57’sinin de zayıf oldukları kanaatine vardık.



Resim 2.28. SONUÇ
.:


ALİ kerremallahu vechehu’nin hadîs rivâyetindeki yerini ve naklettiği rivâyetleri tesbit etmek gayesi ile ortaya koyduğumuz bu çalışmamızda, onun Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e en yakın, hadîs ve sünneti en iyi bilen isimlerden birisi olarak, rivâyet ettiği nebevî birikimini konu edinmeye çalıştık. ALİ kerremallahu vechehu’nin hayatını özet olarak anlattıktan sonra Kütüb-i Sitte’de ALİ kerremallahu vechehu’den nakledilen rivâyetleri bir araya getirdik. Kendisinin hadîsleri kimden aldığını ve kimlere rivâyet ettiğini gördük. Kütüb-i Sitte’de yer alan rivâyetlerinin sayısını tesbit ettik. Çalışmamızın neticesinde, Kütüb-i Sitte’de ALİ kerremallahu vechehu’den tesbit ettiğimiz rivâyet sayısı şöyledir.:
Kütüb-i Sitte’de ALİ kerremallahu vechehu’ye ait toplam 547 rivâyet mevcuttur. Tekrarlar çıkarıldığı zaman bu sayı 186’ya düşmektedir. Altı Hadîs İmâmının tekrarsız rivâyetlerinin toplamı 333’tür. Buna göre Buhârî’de 67 (tekrarsız 26), Müslim’de 55 (tekrarsız 26), Ebû Dâvud’da 88 (tekrarsız 68), Tirmizî’de 131 (tekrarsız 96), Nesâî’de 110 (tekrarsız 33), İbn Mâce’de 96 (tekrarsız 84) rivâyet tesbit ettik.
Kütüb-i Sitte’de ALİ kerremallahu vechehu’den tekrarlarıyla beraber 504 merfû’ rivâyet tesbit ettik. 161’i tekrarsızdır. Tekrarlarla beraber 63 mevkûf rivâyet tesbit ettik. 37’si tekrarsızdır.
Kütüb-i Sitte’de ALİ kerremallahu vechehu’den tesbit ettiğimiz rivâyetlerin tekrarlarıyla beraber 355 sahîh (tekrarsız 92) rivâyet bulunmaktadır. Bu sahîh rivâyetlerin 63’ü Buhârî’de, 55’i Müslim’de, 73’ü Ebû Dâvud’da, 17’si Tirmizî’de, 99’u Nesâî’de, 48’i İbn Mâce’de geçmektedir. Tesbit ettiğimiz rivâyetlerin tekrarlarıyla beraber 87’si hasen (tekrarsız 61)dir. Bu hasen rivâyetin 1’i Ebû Dâvud’da, 79’u Tirmizî’de, 1’i Nesâî’de, 6’sı İbn Mâce’de geçmektedir. Yine tekrarlarıyla beraber 103’nün zayıf (tekrarsız 71) olduğunu tesbit ettik. Bu zayıf rivâyetlerin 4’ü Buhârî’de, 14’ü Ebû Dâvud’da, 35’i Tirmizî’de, 10’u Nesâî’de, 40’ı İbn Mâce’de geçmektedir. Çalışmamızda, Hadis münekkitlerince tenkide tabi tutulan 75 râvîyi cerh ve ta’dil kitaplarından araştırdık. Bu râvîlerden, hadîs münekkidlerinin değerlendirmesine göre 18’inin sika, 57’sinin de zayıf oldukları kanaatine vardık.

MÜCTEBA UGUR
ÖZGEÇMİŞ.: 1984 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdum. On kardeşin onuncusuyum. İlk ve ortaokulu Kahramanmaraş Ekinözü ilçesinde tamamladım. 2003 yılında Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldum. 2003-2007 yılları arasında Fırat Üniversitesi İlahiyât Fakültesi’nde öğrenim gördüm. 2007-2011 yılları arasında Diyânet İşleri Başkanlığı bünyesinde Elâzığ’da İmam-Hatiplik görevi yaptım. 2011’de Milli Eğitim Bakanlığı’na geçiş yaparak Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmeni olarak göreve başladım. Halen görevimi sürdürmekteyim. Evli ve bir çocuk babasıyım..


3. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : İmâm-ı Alî kerremullahi vecheye ait salâvâtı şerîfe

Resim

TÜRKÇESİ: Lebbeyke Allahümme Rabbiye ve sâ’deyke Resim Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Resim Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Resim Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Resim Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Resim Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Resim Ve Resûli Rabbü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Resim Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.

MÂNÂSI:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”
Cevapla

“►Hz. Ali Keremallahu Veche◄” sayfasına dön