KELÂMULLAH’ta-RESÛLULLAH’ta YALAN ve HARAM

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KELÂMULLAH’ta-RESÛLULLAH’ta YALAN ve HARAM

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KELÂMULLAH’ta-RESÛLULLAH’ta;
=>YALAN<=>SIDk..
=>HARAM<=>HeLÂL..
=>HALka ZULÜM<=>HALka YARDıM..



KİMi ŞUcu==->KİMi BUcu,
OKLaRı=>SeBeB-SONUcu,
ALKIşLıYOR=>ATTıRıYOR,
=>ATANa->GİRiYOR UCu!.

HAKk DERsen TAŞa TUTANLaR,
=====>İNSÂNLığı UNUTANLaR,
====->ELİne GEÇEN=>DEVE’yi,
=->HAMUDuyLa BiR YUTANLaR!.


ZEVK 10.318

Şu SİYÂSEt PAZARI’nda=->YALAN-HARAM KIÇç ATıYOR,
SÜT’e=>SİRke DÖKeR GiBi==>HAYAta=->HİLe KATıYOR,
LÂFı ALLıYOR->PULLuYOR==>SAHte PARA’yLa SATıYOR,
=>ARA-SIRA GAZ VERiYOR=>SONRa YAN GELip YATıYOR!.


18.04.2022.. 18:19
brsbrsm...tktktrstkkmzd17RMZN-seyranımımızzz..


BIKtık BİZ==->PiS SİYÂSEtten,
ELin ÇEKksinLer=>MİLLetten,
ALLAHu zü’L-CELÂL KORusun,
=>Bu MİLLeti==>Bu ZİLLetten!.

AĞZı BOZuKk LAFAZANLaR,
HALkına->KUYU KAZANLaR,
MİLLet AÇken==>YİYip-İÇip,
AZDIKkça=->YiNE AZANLaR!.

DİNi<=>DONu=>UÇURuYOR,
OKk ATıP KENdi->VURuYOR,
==->YİĞİt GiBi KONUŞuYOR,
=->FİTNE TUZAğı KURuYOR!.

HeR PARtinin=>YANDAŞı VaR,
KAN KARDEşi=>CANDAŞı VaR,
->YALAN-HARAM ALKIŞLıYOR,
=->UYUŞmuş VATANDAŞı VaR!.

BİLmek=->KULLuk PAHAsı’nı,
====>ÜMMEtLiğin DAHAsı’nı,
BİZ->EZELden NÛŞş EYyLedik,
HASBî HİZMEt’in==>“HA”sını!.

KUL İHVÂNİ’m=>Şu İŞ’e BAKk,
=>SİYÂSEt’in NEREsi==->HAKk,
=>HAKk’ın KULU’na YAKIŞmaz,
=>KULLaRı-nın KUL’u OLMAKk!.



Resim

KELÂMULLAH’ta,
=>YALAN<=>SIDk..
=>HARAM<=>HeLÂL..
=>HALka ZULÜM<=>HALka YARDıM..


فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضاً وَلَهُم عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ
“Fî kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâ (maradan) ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûn (yekzibûne).: Onların kalblerinde maraz (hastalık) vardır. ALLAH da bu sebeple onların hastalığını arttırdı. Tekzib etmiş olmaları (ALLAH'a ulaşmayı YALANlamaları) sebebiyle onlar için elîm bir azâb vardır.” (Bakara 2/10)

وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقًا مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
“Ve lâ te’kulû emvâlekum beynekum bi’l- bâtılı ve tudlû bihâ ile’l- hukkâmi li te’kulû ferîkan min emvâli’n -nâsi bi’l- ismi ve entum ta’lemûn (ta’lemûne).: Ve birbirinizin mallarınızı aranızda bâtıl ile (haksızlıkla) yemeyin.Ve insanların mallarından bir kısmını, bildiğiniz halde günahla yemeniz için, onu hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin.” (Bakara 2/188)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا
“Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı, illâ en tekûne ticâraten an terâdın minkum, ve lâ taktulû enfusekum. İnnallâhe kâne bikum rahîmâ (rahîmen).: Ey iman edenler! Birbirinizin mallarını bâtılla (haksızlıkla) yemeyin, ancak sizin rızanızla yaptığınız ticâret hariç. Ve kendinizi (ve birbirinizi) öldürmeyin (intihar etmeyin). Muhakkak ki ALLAH, size karşı RAHÎM'dir.” (Nisâ 4/29)

سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ أَكَّالُونَ لِلسُّحْتِ فَإِن جَآؤُوكَ فَاحْكُم بَيْنَهُم أَوْ أَعْرِضْ عَنْهُمْ وَإِن تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَن يَضُرُّوكَ شَيْئًا وَإِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُم بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ
“Semmâûne li’l- kezibi ekkâlûne li’s* suht (suhti) fe in câuke fahkum beynehum ev a’rıd anhum, ve in tu’rıd anhum fe len yedurrûke şey’â (şey’en) ve in hakemte fahkum beynehum bi’l- kıst (kıstı) innallâhe yuhıbbu’l- muksıtîn (muksıtîne).: YALAN söylemek için dinleyenler, çok haram yiyenler, sonra da (Tevrat'ın hükmüne razı olmayıp) eğer sana gelirlerse, o takdirde onların arasında hüküm ver veya onlardan yüz çevir. Ve eğer, onlardan yüz çevirecek olursan artık sana asla (hiç) bir şeyle zarar veremezler. Ve şâyet, aralarında hükmedecek olursan, o takdirde adalet ile hükmet. Muhakkak ki ALLAH muksıtîn (âdil) olanları SEVer!.” (Mâide 5/42)

وَتَرَى كَثِيرًا مِّنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
“Ve terâ kesîran minhum yusâriûne fîl ismi vel udvâni ve eklihimus suht(suhti) lebi’se mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).: Ve onlardan bir çoğunun Günahda, Düşmanlıkta ve Haram yemekte birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kötü!.” (Mâide 5/62)

لَوْلاَ يَنْهَاهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالأَحْبَارُ عَن قَوْلِهِمُ الإِثْمَ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ
“Lev lâ yenhâhumur rabbaniyyûne ve’l- ahbâru an kavlihimu’l- isme ve eklihimu’s- suht (suhti) lebi’se mâ kânû yasneûn (yasneûne).: Rabbanîler ve Hahamlar onları günah olan sözlerinden ve haram yemekten men etmeli değiller miydi? Yaptıkları şey ne kötü.” (Mâide 5/63)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُحَرِّمُواْ طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللّهُ لَكُمْ وَلاَ تَعْتَدُواْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
“Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tuharrimû tayyibâti mâ ehallallâhu lekum ve lâ ta’tedû innallâhe lâ yuhibbu’l- mu’tedîn (mu’tedîne).: Ey iman edenler! ALLAH'ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri haram etmeyin. Aşırı gitmeyin. Muhakkak ki ALLAH haddi aşanları SEVmez!.” (Mâide 5/87)

قُلْ أَرَأَيْتُم مَّا أَنزَلَ اللّهُ لَكُم مِّن رِّزْقٍ فَجَعَلْتُم مِّنْهُ حَرَامًا وَحَلاَلاً قُلْ آللّهُ أَذِنَ لَكُمْ أَمْ عَلَى اللّهِ تَفْتَرُونَ
“Kul e reeytum mâ enzelâllâhu lekum min rızkın fe cealtum minhu harâmen ve halâlâ (halâlen), kul allâhu ezine lekum em alallâhi tefterûn (tefterûne).: De ki.: “ALLAH'ın sizin için rızık olarak indirdiği şeyleri gördünüz mü? Sonra da onlardan (bir kısmını) haram ve (bir kısmını) helâl kıldınız.” De ki.: “ALLAH size izin mi verdi, yoksa ALLAH'a iftira mı ediyorsunuz?.” (Yûnus 10/59)

وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا
“Vellezîne lâ yeşhedûnez zûra ve izâ merrû bil lagvi merrû kirâmâ (kirâmen). Ve onlar YALANCI ŞÂHİDLik yapmazlar. Ve boş sözle karşılaştıkları zaman vakarla (kerim olarak) geçip giderler.” (Furkân 25/72)

يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
“Yulkûnes sem’a ve ekseruhum kâzibûn (kâzibûne).: Onlar, (şeytanlara) kulak verirler (dinlerler) ve onların çoğu YALANCIdırlar." (Şu’arâ 26/223)

وَلَمَنِ انتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِ فَأُوْلَئِكَ مَا عَلَيْهِم مِّن سَبِيلٍ
“Ve le men intesare ba’de zulmihî fe ulâike mâ aleyhim min sebîl (sebîlin).: Ve gerçekten ZULMe uğradıktan sonra hakkını geri alan kimseler, işte onlar; onların üzerine (aleyhlerine) bir yol (cezâ) yoktur.” (Şûrâ 42/41)

إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَظْلِمُونَ النَّاسَ وَيَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ أُوْلَئِكَ لَهُم عَذَابٌ أَلِيمٌ
“İnneme’s- sebîlu alellezîne yazlimûne’n- nâse ve yebgûne fî’l- ardı bi gayri’l- hakk (hakkı), ulâike lehum azâbun elîm (elîmun).: Fakat İNSANLARA ZULMEDENLERin ve yeryüzünde haksız yere zorbalık yapanların üzerine (aleyhlerine) yol (ceza) vardır. İşte onlar; onlar için elîm bir azâb vardır.” (Şûrâ 42/42)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
“Yâ eyyuhâllezîne âmenû lime tekûlûne mâ lâ tef’alûn (tef’alûne).: Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?.” (Saff 61/2)

أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ
“E raeytellezî yukezzibu bi'd- dîn (dîne).: Dîni YALANlayanı gördün mü?" (Mâ'ûn 107/1)


Resim

RESÛLULLAH’ta;
=>YALAN<=>SIDk..
=>HARAM<=>HeLÂL..
=>HALka ZULÜM<=>HALka YARDıM..


Abdurrahman b. Ebû Bekre, Babası Ebû Bekre radiyallahu anhum’dan.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem üç kere.: “Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi?" buyurdu.
Biz de.: “Evet söyle yâ Resûlallah!” dedik.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH'a ortak koşmak ve anne-babaya saygısızlık/kötülük etmektir.” buyurdu.
Sonra arkasına yaslanmış hâldeyken doğruldu ve şöyle buyurdu.: “Dikkat edin (bir de) YALAN söylemek ve YALANCI ŞÂHİDlik yapmaktır. Dikkat edin (bir de) YALAN söylemek ve YALANCI ŞÂHİDlik yapmaktır!.” Bu cümleyi o kadar çok tekrarladı ki.: “Susmayacak!.” dedim.”

(Buhârî, Edeb, 6)

Hâkim, Babası ve Dedesi tariki ile.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İnsanları güldürmek için konuşur ve YALAN söylerler! Yazık ona!. Yazık ona!." buyurdu.
(Ebu Davud, Edeb, 40/ 88, (V, 265))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "SIDk insanı =>BİRR'e (ALLAH'ı razı, edecek iyiliğe) götürür =>BİRR de CeNNete götürür. Kişi =>Doğru söyler ve doğruyu arar da sonunda =>ALLAH'ın İndinde SIDDÎK (doğru sözlü) diye kaydedilir.
YALAN da kişiyi =>Haddi aşmaya götürür. Haddi aşmak da =>Ateşe götürür. Kişi YALAN söyler ve YALANı araştırır da sonunda =>ALLAH'ın İndinde YALANCI diye kaydedilir."
buyurdu.
(İbnu Mes'ud radiyallahu anhu’dan; Buharî, Edeb,78/ 69, (VII, 95); Müslim, Birr,45/ 102, 103, (III, 2012); Muvatta, Kelam: 16, (2, 989); Ebu Dâvud, Edeb,40/ 88, (V,264))

Ebi'l-Cevzâi radiyallahu anhu.: "Hasan İbnu Ali aleyhisselâm'a: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'den ne ezberledin?" diye sordum.
"Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Sana şüphe veren şeyi terk et, emîn olduğun şeye ulaşıncaya kadar git!. Zirâ SIDk/doğruluk kalbin itminânıdır, YALAN şüphedir.” buyurdu" diye cevâb verdi.

(Tirmizî, Kıyâmet, 35/ 61, (IV,668))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "DÖRt haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse hâlis münâfıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifâktan bir haslet var demektir.:
1-) Emânet edilince hıyânet eder,
2-) Konuşunca YALAN söyler,
3-) Söz verince sözünde durmaz,
4-) Husumet edince haddi aşar!."
buyurdu.
(İbnu Amr İbni'l-As radiyallahu anhu’dan; Buharî, İman, 2/ 24, (I,14))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Münâfığın belirtisi Üçtür.:
1-) Konuştuğu zaman YALAN söyler,
2-) Söz verdiği zaman sözünde durmaz,
3-) Kendisine bir şey emânet edildiği zaman hıyânet eder!.”
buyurdu.
(Ebu Hüreyre radiyallahu anhu’dan; Buhari, İman, 2/24, (I,14))

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “BEN, haklı olduğu hâlde bile çekişmeyi bırakan kimse için CeNNetin AvLusunda bir KÖŞk, şaka da olsa, YALAN söylemekten kaçınan kimse için CeNNetin ortasında bir KÖŞk ve ahlâkı güzel olan kimse için de CeNNetin en yüksek yerinde bir KÖŞk verileceğine kefilim.” buyurdu.
(Ebu Ümâme radiyallahu anhu’dan; Ebû Davûd, Edeb, 7, V, 150)

Selmân radıyallahu anhu.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e yağ, peynir ve hayvan derisinden yapılan elbise hakkında soru sorulduğunda,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: HeLâL =>ALLAH’ın Kitabı’nda helâl kıldıklarıdır. Haram da =>ALLAH’ın Kitabı’nda haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey demedikleri ise müsamaha gösterdiği (mubah) şeylerdendir.” cevâbını verdi.

(Tirmizî, Libâs, 6; İbn Mâce, Et’ıme, 60)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey insanlar!. ALLAH’tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Hiç kimse (ALLAH’ın kendisine takdir ettiği) rızkı -geç de olsa- elde etmeden ölmeyecektir!. Öyleyse ALLAH’tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. HeLâL olanı alın, HaRaM olanı terk edin!” buyurdu.
(Câbir b. Abdullah radiyallahu anhu’dan; İbn Mâce, Ticâret, 2)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Öyle bir zaman gelecek ki kişi malını =>HeLâLden mi yoksa =>HaRaMdan mı elde ettiğine BAKmayacak!.” buyurdu.
(Ebu Hüreyre radiyallahu anhu’dan; Buhârî, Büyû’, 23)

Ebu’l-Havrâ es-Sadî radıyallahu anhu.:
"Hasan b. Ali aleyhisselâm’a.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den ne ezberledin?.” diye sordum.
“Ondan şunu ezberledim.: “Seni şüphelendiren şeyleri bırak, şüphelendirmeyenlere bak!.”

(Nesâî, Eşribe, 50)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kimin üzerinde Din Kardeşinin =>Irzı, Namusu veya Malıyla ilgili bir ZULÜM varsa =>Altın ve gümüşün bulunmayacağı Kıyamet Günü gelmeden evvel o kimseyle HeLâLLeşsin!.” buyurmuştur.
(Buhârî, Mezâlim, 10; Rikâk, 48)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir gün Ashâbına.: “Müflis kimdir, biliyor musunuz?.” diye sormuştu.
Onlar.: “Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir” şeklinde cevâb verdiler.

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şüphesiz ki Ümmetimin Müflisi şu kimsedir.: Kıyamet Günü namaz, oruç ve zekât sevâbıyla gelir. Fakat şuna sövdüğü, buna Zinâ İsnâd ve İftirâsında bulunduğu, şunun Malını Yediği, bunun Kanını Döktüğü ve şunu Dövdüğü için iyiliklerinin sevâbı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevâbları biterse, Hak Sâhiblerinin günahları kendisine yükletilir ve netîcede CeheNNeme atılır.” buyurmuştur.
(Müslim, Birr 59; Tirmizî, Kıyâmet 2; Ahmed, II, 303, 324, 372)

Ömer radiyallahu anhu.: “Hayber Gazvesi Günü idi. O sırada Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’inn Ashâbından bir grup geldi ve.:
“Falanca şehîd!. Falanca da şehîd!.” dediler.
Sonra bir Adamın yanından geçerken.: “Falanca kimse de şehîd olmuş” dediler.
Bu sefer Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
“Hayır, ben onu, ganîmet mallarından haksız yere aldığı bir hırka içinde CeheNNemde gördüm!.” buyurdu.
Sonra da.: “Ey İbn-i Hattâb!. Git ve insanlara.: “CeNNete ancak mü’minler girebilecektir!.”diye nidâ et!” buyurdu.
Ben de çıktım ve.: “CeNNete ancak mü’minler girebilecektir!.” diye nidâ ettim.

(Müslim, Îmân, 182)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Müslüman =>DİLinden ve ELinden müslümanların zarar görmediği kimsedir...” buyurmuştur.
(Buhârî, Îmân, 4-5)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz
vefâtından önce Ashabına yaptığı son nasihatlerinin bir yerinde.:
“Nihâyet BEN de bir insanım!. Aranızdan bazı kimselerin hakları bana geçmiş olabilir! Kimin malından sehven (bilmeyerek) bir şey almışsam, işte malım gelsin alsın!.
İyi biliniz ki; BENim Katımda sizin en önde geleniniz, en SEVgili olanınız, varsa hakkını BENden alan veya hakkını bana HeLâL eden kişidir ki =>RABB’ime o’nun sâyesinde HeLâLLeşmiş olarak, gönül hoşluğu ve rahatlığı ile kavuşacağım!.
Hiç kimse.: “Rasûlullah’ın Kin ve Düşmanlık beslemesinden korkarım!.” diyemez!.
İyi biliniz ki; kin ve Düşmanlık Beslemek, asla BENim Huyum ve Hâlim değildir!.
BEN aranızda durup bu sözümü tekrarlamaktan kendimi müstağni görmüyorum!.”
buyurdu.
Öğle Namazını kıldıktan sonra dönüp minbere oturdu ve bu sözlerini tekrar etti..
Bunun üzerine, bir Adam ayağa kalktı.: “Sizden biri istekte bulununca ona üç dirhem vermemi emretmiştiniz, ben de vermiştim!.” dedi.
Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz.: “Doğru söylüyorsundur! Ey Fadl bin Abbas! Buna üç dirhem ver!.” buyurdu.
(İbn-i Sa’d, II, 255; Taberi, Tarih, III, 190)

Daha sonra şu niyâzda bulundu.:
“Ey ALLAH’ım!. Ben ancak bir insanım! Müslümanlardan hangi kişiye ağır bir söz söylemiş veya bir kamçı vurmuş veya lânet etmişsem, SEN bunu onun hakkında temizliğe, ecre ve RAHMete vesîle kıl!” (Ahmed, III, 400)

“ALLAH’ım! Ben hangi mü’mine ağır bir söz söylemişsem, o sözümü kıyâmet gününde kendisi için, SANA Yakınlık vesîlesi kıl!.” (Buhârî, Deavât, 34)

وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقًا مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
“Ve lâ te’kulû emvâlekum beynekum bi’l- bâtılı ve tudlû bihâ ile’l- hukkâmi li te’kulû ferîkan min emvâli’n -nâsi bi’l- ismi ve entum ta’lemûn (ta’lemûne).: Ve birbirinizin mallarınızı aranızda bâtıl ile (haksızlıkla) yemeyin.Ve insanların mallarından bir kısmını, bildiğiniz halde günahla yemeniz için, onu hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin.” (Bakara 2/188)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Aranızda mallarınızı bâtıl sebeBlerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için, mallarınızı hâkimlere rüşvet olarak vermeyin!.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kimin üzerinde Din Kardeşinin Irzı, Nâmusu veya Malıyla ilgili bir ZULÜM varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı Kıyâmet Günü gelmeden evvel o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm mikdârınca sevâblarından alınır, (hak sâhibine verilir.) Şâyet iyilikleri yoksa, ZULÜM yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” buyurmuştur.
(Buhârî, Mezâlim 10, Rikâk 48)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey insanlar!. Sizin =>Canlarınız, Mallarınız, Irz ve Namuslarınız =>RABBinize kavuşuncaya kadar birbirinize HARAMdır/(dokunulmazdır).” buyurmuştur.
(Buhârî, Hacc, 132)


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

Resim Resim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön