HZ.MEVLANA
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Iran'lı şair der ki : aşka uçma, kanatların yanar...!
MEVLÂNÂ der ki : aşka uçamadıktan sonra kanat neye yarar. ?
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Getirin bana o kaçak güzeli!
Gidin a iş erleri, çekin getirin sevgilimizi;
getirin bana o kaçak güzeli.
Tatlı mı tatlı nağmelerle, altın gibi bahanelerle
o güzel yüzlüyü, o ay parçası güzeli
çekin getirin eve.
Bir başka zaman gelirim der, söz verirse
inanmayın sakın!
Verdiği sözlerin hepsi de düzendir,
aldatır sizi o.
Pek sıcak bir soluğu vardır onun;
Büyücülükle, suyu düğümler, havayı bağlar o.
Benim güzel sevgilim kutlulukla, neşeyle bir geldi mi,
otur artık da Hakk"ın şaşılacak şeylerini seyre dal.
Onun güzelliği parladı, yüzü ışık saldı mı,
güzellerin güzelliği de neymiş?
Güneş gibi yüzü, mumları söndürür gider.
Yürü a tez giden gönül!
Yemen'e, sevgilime git de
o değer biçilmez akike
selâmlarımı ulaştır, saygılarımı bildir.
Mevlâna (Gazel, VII,224)
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Bazen felek gibi dönerim, bazen melek gibi uçarım.
Dönüşüm de, oynayışım da Hakk içindir.
Ben O'nunum, O'nunla ortak olmuş değilim ama..
O güzellik madeni beni gördü, satın aldı.
Ben de o yüzden böyle sevimliyim.
Can ormanında gerçekten de bir iman arslanı var. Benim şüphe dağarcığımı muhakkak o yırttı.
Padişahım, hükme razı olanı bir gün kadı (hakim) yapar.
(Mesnevi, III, 1549)
En son zahidzenderun tarafından 24 Mar 2009, 00:42 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Hz. Mevlana edeple ilgili der ki,
Efendi bil ki,insanın tenindeki can edeptir. İnsanoğlunun göz ve kalp nuru edeptir.Âdem, bir ulvi âlemdir, süfliden değil, bu dönen kümbetin hem dönmesi hem de revnak ve ziyneti edeptir. Şeytanın başına ayağına koymak istersen gözünü iyi aç, şeytanın canını çıkaran edeptir. İnsanoğlu eğer edepten yoksun ise, o insan değildir. Zira insanoğlu ile hayvan arasındaki fark edeptir. Aç gözlerini bak, Allah kelamı olan Kuran ayet ayet edeptir. Akıldan sordum: iman nedir? Akıl kalp kulağına iman edeptir dedi.
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- sdemir
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 487
- Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
İki parmağının ucunun iki gözüne koy
Bir şey görebilir misin dünyadan?
Görememek ayıbı, gösterememek kusuru
uğursuz nefsin parmağına ait işte
Parmağını gözünden kaldır ilkin,
sonra gör dilediğini böyle
İnsan gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir.
Göz ise ancak Sevgiliyi görene denir.
Mevlana Celaleddin Rumi
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Şu insanlardan hangisi ben'im?
Hele sen şu kavgayı, gürültüyü dinle, ağzıma, sözüme kulak asma.
Hem sen beni elden çıktı bil.
Yoluma kadeh madeh koyayım da deme.
Önüme ne çıkarsa tuzla buz ederim.
Hem ben tıpatıp sana benzerim.
Ağlarsan ağlarım, gülersen gülerim.
Asıl sen vardın ortada, ben senin elinde bir ayna.
Sen yeşillikte bir ağaç, ben senin gölgen.
Ben senin gôlgen olduktan sonra
Hemen gider kendime bir dost ararım
Kurmak için yanında çadırımı, ararım bir taze gül fidanı.
Sonra sâkinin kapısına varır, vurur testimi kırarım.
Sonra oturur bardak bardak içerim ciğerimden akan kanı.
Mevlana
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Ey benim canım,
şu toprak perdesinin ötesinde, gizli bir zevk, gizli bir mutlu yalayış vardır.
Her şeyi gizleyen bu örtünün altında, yüzlerce güzel Yusuflar vardır.
Bu ten, bu görünen beden ortadan gidince, asıl varlığın olan ruhun kalkar.
Ey sonsuz olan ruh, ey fani olan ten!
Bu halin nasıl olduğunu anlamak istersen, her gece kendine bak.
Uykuya dalınca tenin ölmüş gibidir.
Ruhunsa cennet bahçelerine kanat çırpmaktadır.
Mevlana Celâleddin Rumi
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Ey Allahım, bu gam ancak işlediğim günahın karşılığıdır. Allahım sen noksan sıfatlardan münezzehsin! Zulümden, sitemden berîsin, temizsin; hiç suçsuz bir kişiye dert verir misin? Gam verir misin? Ben ne suç işledim, katî olarak bilmiyorum ama, başıma gelen derdin sebebinin bir günah olduğunu biliyorum. Allahım, sebebi nasıl örttü isen, lûtfet, o suçu da ört, gizle...
*Mesnevî, Cilt V, çev. Ş. Can, 318; 3990-3993
Lûtufları ve ihsanları ile bizleri murada erdiren Allahım! Sen dururken, başkasını yâd etmek, ondan yardım istemek doğru olmaz. İlâhi, ezelde bize bağışladığın bir damlacık bilgiyi, kendi deryalarına ulaştır. Sen, bu bilgiyi, nefsânî isteklerden,topraktan yaratılmış olan şu tenin süflî arzularından kurtar. Allahım, bu topraklar, o bilgi damlasını örtmeden, şu rüzgârlar kurutmadan onu koru .
*Mesnevî, Cilt I, çev. Ş. Can, 131; 1880-1884
*Mesnevî, Cilt V, çev. Ş. Can, 318; 3990-3993
Lûtufları ve ihsanları ile bizleri murada erdiren Allahım! Sen dururken, başkasını yâd etmek, ondan yardım istemek doğru olmaz. İlâhi, ezelde bize bağışladığın bir damlacık bilgiyi, kendi deryalarına ulaştır. Sen, bu bilgiyi, nefsânî isteklerden,topraktan yaratılmış olan şu tenin süflî arzularından kurtar. Allahım, bu topraklar, o bilgi damlasını örtmeden, şu rüzgârlar kurutmadan onu koru .
*Mesnevî, Cilt I, çev. Ş. Can, 131; 1880-1884
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- turabi
- Dost Üye
- Mesajlar: 76
- Kayıt: 14 Şub 2008, 02:00
Hazret-i Mevlânâ Sohbeti
(Aralık, 1995 Aralık, 2006)
1. Sual:
Dergimizin adı Çerâğı yadırgayan çok oldu . Oysa siz yadırgamak şöyle dursun, âdeta coşkuyla karşıladınız, hemen bir beyit okudunuz . O beyti ve Çerâğ kelimesinin sizdeki çağrışımlarını lutfeder misiniz?
1. Cevap:
Rahmân, Rahîm Allah Adına Hû
Ta"zîmle hamd ü senâlar;
yerlerin ve göklerin nûru Allah"a ...
Şevk ile salavâtlar;
ilk ve son nûr Habîbullah"a ...
Aşk ile selâmlar;
çerâğını O Nûr"dan yakan, ehlullaha ...
Cânım kurbân;
o çerâğın pervâneleri, cânlara ...
Efendim:
Güzel hâlinizden; gönül dilinizden Çerâğ ismini duyar duymaz, yandım ve uyandım .. hayâtımın nûru ve huzûru çerâğım .. hep niyâzım çerâğ ile oldu efendim, nasıl coşmayayım? Gönül dünyâmın mihveri şu iki niyâzımdır:
Birincisi Efe Hazretleri nâmıyla ma"rûf Küfrevî Halîfesi MUHAMMED LUTFÎ HAZRETLERİ"nin diliyle:
Aşkın oduna dâğlasan
Çâr-etrâfımı bağlasan
Dil-hânemi çerâğlasan
N"olur yâ Rab n"olur yâ Rab
Neyin noksân olur yâ Rab
İkinci niyâzım, aşkın ve âşıkların şâiri FUZÛLÎ"nin diliyle:
Merhem koyup onarma sînemde kanlı dâğı
Söndürme öz elinle yandırdığın çerâğı
Azîz Cânım İbrâhim Bey [2], mübârek olsun çerâğınız...
Allah Hafîz ism-i şerîfiyle muhâfaza eylesin çerâğımızı ...
2. Sual:
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri"nin rûhânî şahsiyeti, eserleri, bıraktığı gelenek, şimdi müze olan türbesi ve dergâhı ile sizin şahsî münâsebetlerinizi, açıklanmasında yarar göreceğiniz ilişkilerinizi anlatabilir misiniz?
2. Cevap:
Bu şumûllü güzel sorunuza ancak, O"nun rûhânî şahsiyeti ile rûhânî tasarrufuna ve Türbesi"ne ait olanına dikkatleri çekerek cevap vermeyi münâsip görüyorum .
Hazret-i Pîr"in rûhânî şahsiyetini kendi sözleriyle belirtelim:
Benim her günüm Cuma"dır; hutbem ise dâimîdir. Minberim yücelerden yücedir; maksûrem erliktir, insânlıktır. Minberimin basamağı insânlardan boşalırsa, rûhlar ve melekler gayb âleminden armağan olarak birini bulurlar, tutarlar oraya korlar; minberimi boş bırakmazlar.
Hazret-i Mevlânâ"nın rûhânî tasarrufunu kısaca nakledelim:
Ey benim mürîdim! Seni başıboş bırakmam; dâimâ seninle meşgûlüm. Ben seni bırakmam, terk etmem; lutfumla yüceltir dururum.
Yüzüne kendi şuâlarımdan, kendi nûrlarımdan nûr bağışlarım. Seni yardımsız bırakmam. Başını kaşımak gerekirse, iki parmağımla değil, on merhamet ve şefkat parmağımla kaşırım.
Hoşnutluk âsumânında binlerce inâyet bulutu vardır. Eğer yağarsam, o buluttan boşanır da senin başına yağarım.
Gel yanıma da, gözlerine yeni bir sürme çekeyim; çekeyim de sırlarımı görüp anlamak için gözlerin aydınlansın.
Lutfum öylesine çok, keremim öylesine bol ki; yabancıların bile ellerinden tutmadayım. Hâl böyle iken yakınlarımdan, hâs dostlarımdan mürîdlerimden lutfumu nasıl olur da esirgerim.
Zâten benim müridim ölmez. Zîrâ âb-ı hayâtı içmiştir. Hem de kimin elinden biliyor musun? Nîmetler sâhibi Allah sâkîlerinin elinden.
Hak Teâlâ beni aşk şarabından yaratmıştır. Ölsem, çürüsem bile, yine o aşkım
Cenâb-ı Mevlânâ, Türbesi"nin derûnî ahvâli hakkında ve ziyâretine gelenlere şöyle demektedir:
Toprağımdan buğday çıkar da, o buğdaydan ekmek yapar da yersen ma"nevî sarhoşluğunu artırır. Hamur da deli dîvâne olur, ekmekçi de... Ekmek ise tandırda mestâne beyitler terennüm eder.
Mezârıma gelirsen üstümdeki toprak yığınının raks ettiğini görürsün. Kardeş! Mezârıma defsiz gelme; çünkü Allah meclisinde gamlı durmak yaraşmaz.
Türbe, Dergâh ile şahsî münâsebetlerime gelince:
Efendim, Hazret-i Pîr"in özbeöz kanını taşıyorum, ama dileğim, O"nun cân ve gönül oğlu olabilmek; O"nun feyz ve nûruyla; yüce himmet ve muhabbetiyle yaşayabilmek... O"nun cemâl tecellîsi nûrunun pervâneleri olan cânlarla, cânânlarla, hem-bezm, hem-dem olabilmek. Onun için de dâim Hakk"a dönerek Şeyh Gâlib Dedemizin diliyle yalvarıyorum. Bu samîmî niyâzıma n"olur siz de âmîn deyin İbrâhim Bey Cânım.
..
Mûr isem şem"ine pervâne kılup eyle kabûl
Âb isem gevher-i yek-dâne kılup eyle kabûl
Seng isem Ka"be vü kâşâne kılup eyle kabûl
Müstaid kıl yoğısa lutfuna isti"dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu"tâdım
Kābiliyet ver eğer vaslına nâ-kâbil isem
Yeniden ver bana sermâyeyi bî-hâsıl isem
Hâlimi kāle bedel eyle eğer nâkil isem
Müstaid kıl yoğısa lutfuna isti"dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu"tâdım
Müslüman eyle eğer kâfir isem kudretini
Şâkir et lutfuna ger münkir isem nîmetini
Dahi efzûn et eğer kemter isem rahmetini
Müstaid kıl yoğısa lutfuna isti"dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu"tâdım
3. Sual:
Mevlânâ"dan genellikle Hazret-i Pîr diye söz ediyorsunuz. Bu ifâdenin anlamına dâir neler söylemek istersiniz?
3. Cevap:
Lügatte pîr, saçı sakalı ağarmış, çok yaşlı ihtiyar demektir. Tarîkatte ise Pîri, Mevlânâ Hazretleri şöyle tarif eder:
Gençliğinin görüntüsü olarak bilinen kara saç ve sakal, Erenler katında varlığın ifâdesidir, varlığından tek bir kıl bile kalmayan pîrdir. Saçı sakalı ister siyah, ister kır olsun. Îsâ aleyhisselâm beşikte iken pîr idi. Elini pîrden başkasına verme. Pîrin elini tutan Allah"dır.
Mevlânâ Muhammed Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri"nin bu îzâhı ışığında O"na, O"nun hayranları ve mensuplarının; mürîdân ve muhibbânının dediği gibi ,edeben çoğu zaman Hazret-i Pîr demekteyiz. Babam Gâzî Veled Bahâeddin Çelebi ile küçük halam Celîle KELEŞ"in Hazret-i Pîr hitâbı hâlâ hatırımda. Rûhları şâd u handan olsun.
Efendim tasavvufta pîr, vahdet feyzini, aşk şarâbını sunan kâmil mürşiddir. Mükemmel Mevlevî mürşidi Şeyh Gâlib Dedemize kulak verelim:
Tedbîrini terk eyle takdîr Hudâ"nındır
Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümânındır
Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır
Devrân olalı devrân erbâb-ı safânındır
Âşıkda keder neyler gam halk-ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz pîr-i mugânındır
Meyhâneyi seyrettim uşşâka matâf olmuş
Teklîf ü tekellüfden sükkânı mu"âf olmuş
Bir neş"e gelüp meclis bî-havf ü hilâf olmuş
Gam sohbeti yâd olmaz meşrebleri sâf olmuş
Âşıkda keder neyler gam halk-ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz pîr-i mugânındır
..
Mahzûn idi bir gün dil meyhâne-i ma"nâde
İnkâra döşenmişdim efkâra düşüp yâde
Bir pîr gelüp nâ-gâh pend etdi ale"l-âde
Al destine bir bâde derd ü gamı ver bâde
Âşıkda keder neyler gam halk-ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz pîr-i mugânındır
4. Sual:
Mevlânâ"nın eserlerini Farsça kaleme almasına hayıflananlar, Keşke O da Yunus Emre gibi Türkçe yazsaydı! diyenler olduğunu biliyoruz. Bu konuda sizin yaklaşımınızı öğrenebilir miyiz?
4. Cevap:
Yıllardır bu suâli duymaktayım; hayıflanan bilgi ve mevki sahibi binlerce muhterem gördüm. Hayıflananlara destek olan zevâtı dinledim. Onlara İBRÂHİM HAKKI HAZRETLERİ"nin gözüyle baktım; edeben onun nasîhatine kulak verdim:
Her söyleyeni dinle
Ol söyledeni anla
Hoş eyle kabûl cânla
Mevlâ görelim n"eyler
N"eylerse güzel eyler
Efendim, böyle bir hayıflanmadan, âcizâne, şiddetle ve edeben hazer ederim.
Efendim, ma"lûmunuz yüce Türk Milleti tarihin tabiî seyri içerisinde kültür değişmesine uğramıştır. Ben de böyle hayıflanan zevâta şu suâli sormak isterim:
Bugün bizim Yûnus"un Fâtih Kütüphânesi"ndeki el yazması nüshasındaki Türkçe mısralarını kaç üniversiteli; askerî ve mülkî erkândan kaç kişi, din ve devlet adamlarından kaçı anlayabilmektedir? Anladığını söyleyen muhteremlerden kaç kişi ondan nasîbini alabilmiştir?
Efendim, ekmek ile suyun bin bir adı olabilir... Onların adlarını bilmeyenlerden acıkıp susayanlar derhal ekmek ile suyu tanırlar.
Acıkmak gerek, susuzluktan yanmak gerek...
Acıkan fırına koşar; fırıncının dilini bilmese de.
Susuzluktan yanan sebilciye koşar, onun lisânını bilmese de...
Sultân Veled Hazretleri REBÂB-NÂME"sinde şöyle buyurur:
Susadınsa bardağa bakma, su iç!
Sûretâ nefsin bakır başını biç
Kur"ân-ı Kerîm"i işitenlerin gözyaşı dökmesi; gönüllerinin huşû ve huzûrla dolması nedendir? Yalnızca Arapça bildiklerinden midir?
İbrâhim Bey, böyle hayıflananlara affınıza sığınarak şöyle söyleyeceğim, ŞEYH KÂMİL HAZRETLERİ"nin dilinden:
Zikr eyle hemân cûşe gelir şâm ü seher aşk
Pervâz ederek raks eder elbetde gezer aşk
Pervâneye bak ibret için gayre ne hâcet
Ma"şûkuna cân vermeğe kendini yakar aşk
Ta"n eyleme gel âşıka ey zâhid-i hod-bîn
Bildirmez eder kendini uşşâka meğer aşk
Ahvâl-i îmân kāle yekûl ile bilinmez
Vâiz hele gör lezzetin al bak ne şeker aşk
Mecnûna suâl eyleseler aşk ne demektir
Leylâ deriken bir dahi Mevlâ"ya eren aşk
Bülbüle dahi zâri hemân bir gül içindir
Feryâdı bütün mest eder hep öyle öter aşk
Serhoş deyüben KÂMİL"e sen eyleme isnâd
Bir vakt ola ki kendini dîvâne kılar aşk
BİZİM YÛNUS EMRE HAZRETLERİ ma"nevî şahsiyetini şu beyitle açıklayarak diyor ki:
Mevlânâ Hudâvendigâr bize nazar kılalı
Anun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır
Hazret-i Mevlânâ"nın sohbetinde bulunan Bizim Yûnus, O"nun sohbetini anlar ve meleklerin bile ulaşamayacağı ma"nâ âlemine dalar:
Mevlânâ sohbetinde sâz ile işret oldı
Ârif ma"nîye daldı kim biledir ferişte
Söz Hazret-i Pîr"in:
Gönül birliği dil birliğinden yeğdir.
Rabbimiz bizlere BİZİM YÛNUS"un gönlü gibi bir gönül lutfeylesin, vesselâm...
Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayrân olur
Bir dem gelür şâdî olur bir dem gelür giryân olur
Bir dem sanasın kış gibi şol zemheri olmuş gibi
Bir dem beşâretden togar hoş bâğıla bostân olur
Bir dem gelür söyleyemez bir sözi şerheyleyemez
Bir dem dilinden dür döker dertlülere dermân olur
Bir dem çıkar Arş üzere bir dem iner tahte"s-serâ
Bir dem sanasın katredür bir dem taşar ummân olur
Bir dem cehâletde kalur hiç nesneyi bilmez olur
Bir dem talar hikmetlere Câlinûs u Lokmân olur
.
Bir dem varur mescidilere yüzin sürer anda yere
Bir dem varur deyre girer İncil okur ruhbân olur
Bir dem gelür Mûsâ olur yüz bin münâcâtlar kılur
Bir dem girer kibr evine Firavn"ıla Hâmân olur
Bir dem gelür Îsâ gibi ölmişleri diri kılur
Bir dem gelür güm-râhleyin yolında ser-gerdân olur
Bir dem döner Cebrâil"e rahmet saçar her mahfile
Bir dem gelür gümrâh olur Miskîn Yûnus hayrân olur
5. Sual:
Mevlânâ Hazretleri"nin MESNEVÎ"i, öteki eserlerini; DÎVÂN-I KEBÎR"i, RUBÂÎLER"i, FÎHİMÂFÎH"i, MECÂLİS-İ SEB"A"yı gölgede bırakmış görünüyor. Bu kanâate katılıyor musunuz? Katılıyorsanız, sebep ve neticeleri hakkında neler söylemek istersiniz?
5. Cevap:
İbrâhim Bey, mâşâallah her sorunuzun cevâbı bir kitap olacak kadar geniş... Bilen sorar demişler. Ne de doğru söylemişler. Bu husûsu güzel sahsınızda görüyor, bilginiz, feyiz ve nûrla dolu gönlünüz karşısında saygıyla eğiliyorum.
Efendim, Hazret-i Pîr"in eserleri birbirinin nûrudur. Nûrlar silsilesidir; feyizler selsebîlidir.
Mesnevî-i Ma"nevî"nin ma"nâ ile mâhiyeti ve fonksiyonu, Hazret-i Pîr"den sonra mürşid olma sıfatıdır. Nitekim: benden sonra mürşidiniz Mesnevî"dir diyerek, bu sıfatı kendileri vermişlerdir.
Mesnevî-i Ma"nevî kendi mısralarında kendi fonksiyonunu açıkça anlatır. Bu başlı başına bir konu. Biz Mesnevî"den feyz alan hakîkat ehlinin ve irfân ile aşk erbâbının mısralarını naklederek Mesnevî"nin husûsiyetini belirtmeye çalışalım:
Sâlik-i râh-ı Hudâ"ya pîşivâdır Mesnevî
Cümle erbâb-ı tarîka reh-nümâdır Mesnevî
Dîde-i cân ne dilersen âşinâlık el vere
Gâfil olma aç gözün kim tûtiyâdır Mesnevî
Haste diller n"ola bulursa Semâ"ından safâ
Hikmet-i Hak ile her derde devâdır Mesnevî
Bu ne sözdür kim olur a"lâ vü ednâ hissedâr
Şâh ile şehdir gedâ ile gedâdır Mesnevî
Nûruna doymazsa münkirler n"ola huffâş-vâr
HİLMİYÂ [3] çün matla"-ı şems-i Hüdâ"dır Mesnevî
٭
Bâreka"llâh ey sipihr-i himmetin mâh-ı nevi
Levhaşa"llâh ey cihânın mihr-i vâlâ-pertevi
Saneka"llâh ey kelâmu"llâh-ı ilm-i uhrevî [4]
Merhabâ ey hazret-i sâhib-kırân-ı ma"nevî
Nâzım-ı manzûme-i silk-i leâl-i Mesnevî [5]
Mesnevî ammâ ki her bir lafzı kân-ı ma"rifet
Mesnevî ammâ ki her bir nutkı ihsân-ı ma"rifet
Mesnevî ammâ ki her bir harfi beyân-ı ma"rifet 6
Mesnevî ammâ ki her bir beyti cihân-ı ma"rifet
Zerresiyle âfitâbının berâber pertevi 7
.
٭
Metn-i ilm-i hikmet olmuşdur bu eş"âr aç gözün
Nûr-i cân feyz-i îmândır Mesnevî"nin sohbeti 8
6. Sual:
Mevlevîliğin din, ahlâk, kültür, san"at, edebiyat ve toplum hayâtına tesirlerine dair kısa bir değerlendirme yapmanız mümkün mü?
6. Cevap:
Bu güzel sorunuz da bir tez konusu ... Mevlânâ Hazretleri"nin ifâdesiyle, denizi testiye döksen ne alır?
Lutfedip kısa bir değerlendirme istediniz. Teşekkür ederim.
İnsân ve toplum hayâtının her sahâsında Mevlevîliğin tesîrini, ŞEYH GÂLİB DEDEMİZİN şu mısraını sunarak değerlendirmiş olalım:
Hangi âşıkdır o kim mevlâsı Mevlânâ değil
Bendenizin de mevlâsı MEVLÂNÂ"dır; Celâleddîn-i Rûmî"nin zât-ı akdesleridir, erenler. Cân testimdeki âb-ı hayât odur, ondandır. Ten kâsemdeki cân şarabım odur, ondandır.
Size, Mevlevî nisbeti tam olan iki Mevlevî dedesinin gazelini sunuyorum. İşte bu gazellerdeki gibi benim de rûh hâletimdeki aşk, cân âyetimdeki cezbe onundur, ondandır.
I. Gazel
İyd-i vaslına nigârın beni kurbân eylen
Ben gedâyı adem iklîmine sultân eylen
Gam-ı hicriyle ölürsem serimin kâsesini
Ser-i kûyinde sifâl-i seg-i cânân eylen
Üstühânumla konaklan eşigi seglerini
O bahâneyle beni kûyine mihmân eylen
Gözlerimden akıdup kanlu ciger-pârelerüm
Dâg u sahrâyı dolu lâle vü rummân eylen
Aşkınun gencîne vîrâne imiş cây-ı karâr
Ey gam-ı derd ü dil-i HÂFIZ"ı vîrân eylen
II. Gazel
Minnet Hudâ"ya ey dil her dûne minnetim yok
Üstüme dönmez ise gerdûne minnetim yok
Oldum fenâ mücerred dervîş-i bî-nevâyım
Kısmet olan geliser hîç hâne minnetim yok
İçdim şarâb-ı aşkı keyfiyyetim müdâmî
Esrâr u berş u hubb-i afyona minnetim yok
Tecrîd ile felekde oldum Mesîh-i sânî
Mâlıyla yere geçsün Kārûn"a minnetim yok
Aşk ile bulmuşam ben ey FAKRÎ ol nigârı
İsm ü duâ vü sıhr u efsûne minnetim yok
7. Sual:
Semâ Âyîni"nin canlı bir gelenek olmaktan çıkarılıp turistik bir gösteriye dönüşmesinden yakınanlar var. Bu konuda görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
7. Cevap:
Hayhay memnûniyetle İbrâhim Bey. Tartışmaya açık ve derin bir konu bu... Müsâadenizle, samîmî olarak kısaca düşüncemi arz edeyim:
Erenlerin katında taklîd kabûle şâyândır. İyi niyetle ve samîmiyetle yapılan taklîd hakîkate ulaşır.
Semâ Âyîni turistik gösteri de olsa yapılsın. Zâten yapılan âyîn midir, gösteri midir? Cevâbı müşkil.
Bugünkü Semâ Âyîni"nden, dünkünün hakîkatini ve ma"nevî atmosferini istemek, insâflı bir talep olur mu?
Semâ Âyîni gösteri de olsa feyze ve çerâğların uyanmasına vesîle olabilir. Ancak Semâ Âyîni hey"eti, behemehal aczini ve mukallid olduğunu i"tirâf etmeli; da"vâ gütmeden, haddini aşmadan, hîçliğinin idrâki içinde olmalı.
Her şey döner, aslına varır!.. Allah Semâ Âyîni"nin hakîkatine ulaşan erleri cemiyetimize ihsân etsin. İhsân ettiği erleri cem" eylesin. Yersiz ve insâfsız tenkidlerle veya redlerle iyi netîcelere ulaşılmaz.
Samîmîce arz ettiğim düşünceme, şu samîmî görüşümü de müsâadenizle ilâve edeyim:
Her Semâ meclisinde çerâğı uyanmış bir cân olsun veya çerâğım uyansa diye yanarak niyâz edip Allah Allah diye dönen bir samîmî tâlib bulunsun yeter... Seyredenler içinde de bir gözü yaşlı âşık veya bir bağrı yanık sâdık olsa; günâhından nedâmetle gönlü Hakk"a yönelen bir mü"min bulunsa yeter... O Semâ meclisi, Hazret-i Pîr"in şefkat ve merhameti, muhabbet ve himmet kanatları altındadır. Böyle Semâ meclisinde bulunan, münkirler de muhlis olur, kâfirler îmâna gelir...
8. Sual:
Günümüzde Mevlânâ"yı ve eserlerini tanımak, anlamak ve değerlendirmek adına yapılanları yeterli buluyor musunuz? Başka neler yapılabilir?
8. Cevap:
Efendim, konuya önce Konyalı olarak bakmak istiyorum. Her şeyden önce Mevlânâ Hazretleri"nin Gel! da"vetine Konyalılar olarak hemen icâbet etmeliyiz. O"nu tanımaya çalışmalıyız... O"nu sevmeye gayret etmeliyiz... O"nu tanıyanlarla; O"nu sevenlerle Allah için, Pîr aşkına dost olmalıyız. Elbette, kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
Bir de anlayamadığım, çözemediğim: Mum dibine karanlık sözü, ne demek, Allah aşkına? O muma pervâne olmak, önce yakınlarına yaraşır. Sonra uzaktan O"nun mumunun ışığına koşarak pervâne olmağa gelenleri kucaklamak biz Konyalılar"a yakışır.
1960 yılından beri faaliyetleri samîmîce tâkip etmekteyim.
Hâlâ Mevlânâ Kültür Merkezi inşâ edilip kurulamadı.
Mevlânâ Tetkikleri Enstitüsü kuruldu.Levhasından başka nesi var, bilmiyorum.
1983 yılından i"tibâren Selçuk Üniversitesi câmiasınca yapılan kongreler takdîre şâyân. Ama şu sorularıma cevap bulamıyorum:
Yıl 1995... Üniversite câmiasından bu vâdîde kimler yetiştirildi? Bu vâdide yetişmek isteyen kaç gönül sâhibinin elinden tutuldu?
Konya"mızdaki Kültür Bakanlığı"na bağlı Türk Tasavvuf Müziği ve Semâ Topluluğu ciddî bir devlet denetiminde midir? Mevlevî kültürüyle yoğrulabilmiş midir? San"at disiplini ve san"at seviyesi hangi noktadadır? Mevlevî kültürünü ve Mevlânâ sevgisini neşredebiliyor mu?
Konya; vilâyetiyle, belediyesiyle, yalnızca Aralık"ta mı Mevlânâ"yı anmalı?
Bu soruların cevapları, öncelikle yapılmasını dilediğim husûslardır.
Şimdi sene 2006. Bu suallere yeniden cevap vermek lâzım. Amma başka mülâkâta
Çerâğ okuyucularına özel bir mesajınız var mı?
Çerâğınız dâim olsun. Feyiz ve bereketlere; saâdet ve ulvî hareketlere vesîle olsun...
Cânlarımızda uyanan çerâğımızın, âsumâna sığmayan şûlesini Allahu Teâlâ, son nefesimize kadar Hafîz ism-i şerîfinin nûr fânûsuyla muhâfaza buyursun. Allahu Teâlâ, çerâğların uyanmasına bizleri vesîle kılsın...
Âmîn... bi-hürmet-i Tâhâ vü Tâsîn; Hâmîm ü Yâsîn...
Efendim, lutfedip bu görüşmeyi bizimle yaptınız. Cidden minnetdârım. Samîmî şükranlarımı sunarım. Gönlü rakîk, fikri ulvî güzel şahsınıza ve nâzik sahsınızda Çerâğ"ın mensuplarına samîmî hürmet ve muhabbetlerimi sunarım.
Rabbimiz Allah, ne güzel sâhib ve ne güzel, ne hayırlı bir yardımcıdır... O"nun güzel ve hayırlı yardımları her an sizlerle ve sevdiklerinizle olsun.
Muhterem Kardeşim İbrâhim Bey...
Ben de iltifatlarınıza ve duâlarınıza lâyık olmamanın, olamamanın derin mahcûbiyetini hissederek ve hissimi yenmeye çalışarak, bu güzel sohbetinizden dolayı şükranlarımı ve hürmetlerimi arz ederim efendim.
1- Bu sohbet Çerağ Dergisinin 7. sayısında (Aralık 1995) yayınlanmıştı.
http://akademik.semazen.net/author_arti ... php?id=949
(Aralık, 1995 Aralık, 2006)
1. Sual:
Dergimizin adı Çerâğı yadırgayan çok oldu . Oysa siz yadırgamak şöyle dursun, âdeta coşkuyla karşıladınız, hemen bir beyit okudunuz . O beyti ve Çerâğ kelimesinin sizdeki çağrışımlarını lutfeder misiniz?
1. Cevap:
Rahmân, Rahîm Allah Adına Hû
Ta"zîmle hamd ü senâlar;
yerlerin ve göklerin nûru Allah"a ...
Şevk ile salavâtlar;
ilk ve son nûr Habîbullah"a ...
Aşk ile selâmlar;
çerâğını O Nûr"dan yakan, ehlullaha ...
Cânım kurbân;
o çerâğın pervâneleri, cânlara ...
Efendim:
Güzel hâlinizden; gönül dilinizden Çerâğ ismini duyar duymaz, yandım ve uyandım .. hayâtımın nûru ve huzûru çerâğım .. hep niyâzım çerâğ ile oldu efendim, nasıl coşmayayım? Gönül dünyâmın mihveri şu iki niyâzımdır:
Birincisi Efe Hazretleri nâmıyla ma"rûf Küfrevî Halîfesi MUHAMMED LUTFÎ HAZRETLERİ"nin diliyle:
Aşkın oduna dâğlasan
Çâr-etrâfımı bağlasan
Dil-hânemi çerâğlasan
N"olur yâ Rab n"olur yâ Rab
Neyin noksân olur yâ Rab
İkinci niyâzım, aşkın ve âşıkların şâiri FUZÛLÎ"nin diliyle:
Merhem koyup onarma sînemde kanlı dâğı
Söndürme öz elinle yandırdığın çerâğı
Azîz Cânım İbrâhim Bey [2], mübârek olsun çerâğınız...
Allah Hafîz ism-i şerîfiyle muhâfaza eylesin çerâğımızı ...
2. Sual:
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri"nin rûhânî şahsiyeti, eserleri, bıraktığı gelenek, şimdi müze olan türbesi ve dergâhı ile sizin şahsî münâsebetlerinizi, açıklanmasında yarar göreceğiniz ilişkilerinizi anlatabilir misiniz?
2. Cevap:
Bu şumûllü güzel sorunuza ancak, O"nun rûhânî şahsiyeti ile rûhânî tasarrufuna ve Türbesi"ne ait olanına dikkatleri çekerek cevap vermeyi münâsip görüyorum .
Hazret-i Pîr"in rûhânî şahsiyetini kendi sözleriyle belirtelim:
Benim her günüm Cuma"dır; hutbem ise dâimîdir. Minberim yücelerden yücedir; maksûrem erliktir, insânlıktır. Minberimin basamağı insânlardan boşalırsa, rûhlar ve melekler gayb âleminden armağan olarak birini bulurlar, tutarlar oraya korlar; minberimi boş bırakmazlar.
Hazret-i Mevlânâ"nın rûhânî tasarrufunu kısaca nakledelim:
Ey benim mürîdim! Seni başıboş bırakmam; dâimâ seninle meşgûlüm. Ben seni bırakmam, terk etmem; lutfumla yüceltir dururum.
Yüzüne kendi şuâlarımdan, kendi nûrlarımdan nûr bağışlarım. Seni yardımsız bırakmam. Başını kaşımak gerekirse, iki parmağımla değil, on merhamet ve şefkat parmağımla kaşırım.
Hoşnutluk âsumânında binlerce inâyet bulutu vardır. Eğer yağarsam, o buluttan boşanır da senin başına yağarım.
Gel yanıma da, gözlerine yeni bir sürme çekeyim; çekeyim de sırlarımı görüp anlamak için gözlerin aydınlansın.
Lutfum öylesine çok, keremim öylesine bol ki; yabancıların bile ellerinden tutmadayım. Hâl böyle iken yakınlarımdan, hâs dostlarımdan mürîdlerimden lutfumu nasıl olur da esirgerim.
Zâten benim müridim ölmez. Zîrâ âb-ı hayâtı içmiştir. Hem de kimin elinden biliyor musun? Nîmetler sâhibi Allah sâkîlerinin elinden.
Hak Teâlâ beni aşk şarabından yaratmıştır. Ölsem, çürüsem bile, yine o aşkım
Cenâb-ı Mevlânâ, Türbesi"nin derûnî ahvâli hakkında ve ziyâretine gelenlere şöyle demektedir:
Toprağımdan buğday çıkar da, o buğdaydan ekmek yapar da yersen ma"nevî sarhoşluğunu artırır. Hamur da deli dîvâne olur, ekmekçi de... Ekmek ise tandırda mestâne beyitler terennüm eder.
Mezârıma gelirsen üstümdeki toprak yığınının raks ettiğini görürsün. Kardeş! Mezârıma defsiz gelme; çünkü Allah meclisinde gamlı durmak yaraşmaz.
Türbe, Dergâh ile şahsî münâsebetlerime gelince:
Efendim, Hazret-i Pîr"in özbeöz kanını taşıyorum, ama dileğim, O"nun cân ve gönül oğlu olabilmek; O"nun feyz ve nûruyla; yüce himmet ve muhabbetiyle yaşayabilmek... O"nun cemâl tecellîsi nûrunun pervâneleri olan cânlarla, cânânlarla, hem-bezm, hem-dem olabilmek. Onun için de dâim Hakk"a dönerek Şeyh Gâlib Dedemizin diliyle yalvarıyorum. Bu samîmî niyâzıma n"olur siz de âmîn deyin İbrâhim Bey Cânım.
..
Mûr isem şem"ine pervâne kılup eyle kabûl
Âb isem gevher-i yek-dâne kılup eyle kabûl
Seng isem Ka"be vü kâşâne kılup eyle kabûl
Müstaid kıl yoğısa lutfuna isti"dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu"tâdım
Kābiliyet ver eğer vaslına nâ-kâbil isem
Yeniden ver bana sermâyeyi bî-hâsıl isem
Hâlimi kāle bedel eyle eğer nâkil isem
Müstaid kıl yoğısa lutfuna isti"dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu"tâdım
Müslüman eyle eğer kâfir isem kudretini
Şâkir et lutfuna ger münkir isem nîmetini
Dahi efzûn et eğer kemter isem rahmetini
Müstaid kıl yoğısa lutfuna isti"dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu"tâdım
3. Sual:
Mevlânâ"dan genellikle Hazret-i Pîr diye söz ediyorsunuz. Bu ifâdenin anlamına dâir neler söylemek istersiniz?
3. Cevap:
Lügatte pîr, saçı sakalı ağarmış, çok yaşlı ihtiyar demektir. Tarîkatte ise Pîri, Mevlânâ Hazretleri şöyle tarif eder:
Gençliğinin görüntüsü olarak bilinen kara saç ve sakal, Erenler katında varlığın ifâdesidir, varlığından tek bir kıl bile kalmayan pîrdir. Saçı sakalı ister siyah, ister kır olsun. Îsâ aleyhisselâm beşikte iken pîr idi. Elini pîrden başkasına verme. Pîrin elini tutan Allah"dır.
Mevlânâ Muhammed Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri"nin bu îzâhı ışığında O"na, O"nun hayranları ve mensuplarının; mürîdân ve muhibbânının dediği gibi ,edeben çoğu zaman Hazret-i Pîr demekteyiz. Babam Gâzî Veled Bahâeddin Çelebi ile küçük halam Celîle KELEŞ"in Hazret-i Pîr hitâbı hâlâ hatırımda. Rûhları şâd u handan olsun.
Efendim tasavvufta pîr, vahdet feyzini, aşk şarâbını sunan kâmil mürşiddir. Mükemmel Mevlevî mürşidi Şeyh Gâlib Dedemize kulak verelim:
Tedbîrini terk eyle takdîr Hudâ"nındır
Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümânındır
Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır
Devrân olalı devrân erbâb-ı safânındır
Âşıkda keder neyler gam halk-ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz pîr-i mugânındır
Meyhâneyi seyrettim uşşâka matâf olmuş
Teklîf ü tekellüfden sükkânı mu"âf olmuş
Bir neş"e gelüp meclis bî-havf ü hilâf olmuş
Gam sohbeti yâd olmaz meşrebleri sâf olmuş
Âşıkda keder neyler gam halk-ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz pîr-i mugânındır
..
Mahzûn idi bir gün dil meyhâne-i ma"nâde
İnkâra döşenmişdim efkâra düşüp yâde
Bir pîr gelüp nâ-gâh pend etdi ale"l-âde
Al destine bir bâde derd ü gamı ver bâde
Âşıkda keder neyler gam halk-ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz pîr-i mugânındır
4. Sual:
Mevlânâ"nın eserlerini Farsça kaleme almasına hayıflananlar, Keşke O da Yunus Emre gibi Türkçe yazsaydı! diyenler olduğunu biliyoruz. Bu konuda sizin yaklaşımınızı öğrenebilir miyiz?
4. Cevap:
Yıllardır bu suâli duymaktayım; hayıflanan bilgi ve mevki sahibi binlerce muhterem gördüm. Hayıflananlara destek olan zevâtı dinledim. Onlara İBRÂHİM HAKKI HAZRETLERİ"nin gözüyle baktım; edeben onun nasîhatine kulak verdim:
Her söyleyeni dinle
Ol söyledeni anla
Hoş eyle kabûl cânla
Mevlâ görelim n"eyler
N"eylerse güzel eyler
Efendim, böyle bir hayıflanmadan, âcizâne, şiddetle ve edeben hazer ederim.
Efendim, ma"lûmunuz yüce Türk Milleti tarihin tabiî seyri içerisinde kültür değişmesine uğramıştır. Ben de böyle hayıflanan zevâta şu suâli sormak isterim:
Bugün bizim Yûnus"un Fâtih Kütüphânesi"ndeki el yazması nüshasındaki Türkçe mısralarını kaç üniversiteli; askerî ve mülkî erkândan kaç kişi, din ve devlet adamlarından kaçı anlayabilmektedir? Anladığını söyleyen muhteremlerden kaç kişi ondan nasîbini alabilmiştir?
Efendim, ekmek ile suyun bin bir adı olabilir... Onların adlarını bilmeyenlerden acıkıp susayanlar derhal ekmek ile suyu tanırlar.
Acıkmak gerek, susuzluktan yanmak gerek...
Acıkan fırına koşar; fırıncının dilini bilmese de.
Susuzluktan yanan sebilciye koşar, onun lisânını bilmese de...
Sultân Veled Hazretleri REBÂB-NÂME"sinde şöyle buyurur:
Susadınsa bardağa bakma, su iç!
Sûretâ nefsin bakır başını biç
Kur"ân-ı Kerîm"i işitenlerin gözyaşı dökmesi; gönüllerinin huşû ve huzûrla dolması nedendir? Yalnızca Arapça bildiklerinden midir?
İbrâhim Bey, böyle hayıflananlara affınıza sığınarak şöyle söyleyeceğim, ŞEYH KÂMİL HAZRETLERİ"nin dilinden:
Zikr eyle hemân cûşe gelir şâm ü seher aşk
Pervâz ederek raks eder elbetde gezer aşk
Pervâneye bak ibret için gayre ne hâcet
Ma"şûkuna cân vermeğe kendini yakar aşk
Ta"n eyleme gel âşıka ey zâhid-i hod-bîn
Bildirmez eder kendini uşşâka meğer aşk
Ahvâl-i îmân kāle yekûl ile bilinmez
Vâiz hele gör lezzetin al bak ne şeker aşk
Mecnûna suâl eyleseler aşk ne demektir
Leylâ deriken bir dahi Mevlâ"ya eren aşk
Bülbüle dahi zâri hemân bir gül içindir
Feryâdı bütün mest eder hep öyle öter aşk
Serhoş deyüben KÂMİL"e sen eyleme isnâd
Bir vakt ola ki kendini dîvâne kılar aşk
BİZİM YÛNUS EMRE HAZRETLERİ ma"nevî şahsiyetini şu beyitle açıklayarak diyor ki:
Mevlânâ Hudâvendigâr bize nazar kılalı
Anun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır
Hazret-i Mevlânâ"nın sohbetinde bulunan Bizim Yûnus, O"nun sohbetini anlar ve meleklerin bile ulaşamayacağı ma"nâ âlemine dalar:
Mevlânâ sohbetinde sâz ile işret oldı
Ârif ma"nîye daldı kim biledir ferişte
Söz Hazret-i Pîr"in:
Gönül birliği dil birliğinden yeğdir.
Rabbimiz bizlere BİZİM YÛNUS"un gönlü gibi bir gönül lutfeylesin, vesselâm...
Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayrân olur
Bir dem gelür şâdî olur bir dem gelür giryân olur
Bir dem sanasın kış gibi şol zemheri olmuş gibi
Bir dem beşâretden togar hoş bâğıla bostân olur
Bir dem gelür söyleyemez bir sözi şerheyleyemez
Bir dem dilinden dür döker dertlülere dermân olur
Bir dem çıkar Arş üzere bir dem iner tahte"s-serâ
Bir dem sanasın katredür bir dem taşar ummân olur
Bir dem cehâletde kalur hiç nesneyi bilmez olur
Bir dem talar hikmetlere Câlinûs u Lokmân olur
.
Bir dem varur mescidilere yüzin sürer anda yere
Bir dem varur deyre girer İncil okur ruhbân olur
Bir dem gelür Mûsâ olur yüz bin münâcâtlar kılur
Bir dem girer kibr evine Firavn"ıla Hâmân olur
Bir dem gelür Îsâ gibi ölmişleri diri kılur
Bir dem gelür güm-râhleyin yolında ser-gerdân olur
Bir dem döner Cebrâil"e rahmet saçar her mahfile
Bir dem gelür gümrâh olur Miskîn Yûnus hayrân olur
5. Sual:
Mevlânâ Hazretleri"nin MESNEVÎ"i, öteki eserlerini; DÎVÂN-I KEBÎR"i, RUBÂÎLER"i, FÎHİMÂFÎH"i, MECÂLİS-İ SEB"A"yı gölgede bırakmış görünüyor. Bu kanâate katılıyor musunuz? Katılıyorsanız, sebep ve neticeleri hakkında neler söylemek istersiniz?
5. Cevap:
İbrâhim Bey, mâşâallah her sorunuzun cevâbı bir kitap olacak kadar geniş... Bilen sorar demişler. Ne de doğru söylemişler. Bu husûsu güzel sahsınızda görüyor, bilginiz, feyiz ve nûrla dolu gönlünüz karşısında saygıyla eğiliyorum.
Efendim, Hazret-i Pîr"in eserleri birbirinin nûrudur. Nûrlar silsilesidir; feyizler selsebîlidir.
Mesnevî-i Ma"nevî"nin ma"nâ ile mâhiyeti ve fonksiyonu, Hazret-i Pîr"den sonra mürşid olma sıfatıdır. Nitekim: benden sonra mürşidiniz Mesnevî"dir diyerek, bu sıfatı kendileri vermişlerdir.
Mesnevî-i Ma"nevî kendi mısralarında kendi fonksiyonunu açıkça anlatır. Bu başlı başına bir konu. Biz Mesnevî"den feyz alan hakîkat ehlinin ve irfân ile aşk erbâbının mısralarını naklederek Mesnevî"nin husûsiyetini belirtmeye çalışalım:
Sâlik-i râh-ı Hudâ"ya pîşivâdır Mesnevî
Cümle erbâb-ı tarîka reh-nümâdır Mesnevî
Dîde-i cân ne dilersen âşinâlık el vere
Gâfil olma aç gözün kim tûtiyâdır Mesnevî
Haste diller n"ola bulursa Semâ"ından safâ
Hikmet-i Hak ile her derde devâdır Mesnevî
Bu ne sözdür kim olur a"lâ vü ednâ hissedâr
Şâh ile şehdir gedâ ile gedâdır Mesnevî
Nûruna doymazsa münkirler n"ola huffâş-vâr
HİLMİYÂ [3] çün matla"-ı şems-i Hüdâ"dır Mesnevî
٭
Bâreka"llâh ey sipihr-i himmetin mâh-ı nevi
Levhaşa"llâh ey cihânın mihr-i vâlâ-pertevi
Saneka"llâh ey kelâmu"llâh-ı ilm-i uhrevî [4]
Merhabâ ey hazret-i sâhib-kırân-ı ma"nevî
Nâzım-ı manzûme-i silk-i leâl-i Mesnevî [5]
Mesnevî ammâ ki her bir lafzı kân-ı ma"rifet
Mesnevî ammâ ki her bir nutkı ihsân-ı ma"rifet
Mesnevî ammâ ki her bir harfi beyân-ı ma"rifet 6
Mesnevî ammâ ki her bir beyti cihân-ı ma"rifet
Zerresiyle âfitâbının berâber pertevi 7
.
٭
Metn-i ilm-i hikmet olmuşdur bu eş"âr aç gözün
Nûr-i cân feyz-i îmândır Mesnevî"nin sohbeti 8
6. Sual:
Mevlevîliğin din, ahlâk, kültür, san"at, edebiyat ve toplum hayâtına tesirlerine dair kısa bir değerlendirme yapmanız mümkün mü?
6. Cevap:
Bu güzel sorunuz da bir tez konusu ... Mevlânâ Hazretleri"nin ifâdesiyle, denizi testiye döksen ne alır?
Lutfedip kısa bir değerlendirme istediniz. Teşekkür ederim.
İnsân ve toplum hayâtının her sahâsında Mevlevîliğin tesîrini, ŞEYH GÂLİB DEDEMİZİN şu mısraını sunarak değerlendirmiş olalım:
Hangi âşıkdır o kim mevlâsı Mevlânâ değil
Bendenizin de mevlâsı MEVLÂNÂ"dır; Celâleddîn-i Rûmî"nin zât-ı akdesleridir, erenler. Cân testimdeki âb-ı hayât odur, ondandır. Ten kâsemdeki cân şarabım odur, ondandır.
Size, Mevlevî nisbeti tam olan iki Mevlevî dedesinin gazelini sunuyorum. İşte bu gazellerdeki gibi benim de rûh hâletimdeki aşk, cân âyetimdeki cezbe onundur, ondandır.
I. Gazel
İyd-i vaslına nigârın beni kurbân eylen
Ben gedâyı adem iklîmine sultân eylen
Gam-ı hicriyle ölürsem serimin kâsesini
Ser-i kûyinde sifâl-i seg-i cânân eylen
Üstühânumla konaklan eşigi seglerini
O bahâneyle beni kûyine mihmân eylen
Gözlerimden akıdup kanlu ciger-pârelerüm
Dâg u sahrâyı dolu lâle vü rummân eylen
Aşkınun gencîne vîrâne imiş cây-ı karâr
Ey gam-ı derd ü dil-i HÂFIZ"ı vîrân eylen
II. Gazel
Minnet Hudâ"ya ey dil her dûne minnetim yok
Üstüme dönmez ise gerdûne minnetim yok
Oldum fenâ mücerred dervîş-i bî-nevâyım
Kısmet olan geliser hîç hâne minnetim yok
İçdim şarâb-ı aşkı keyfiyyetim müdâmî
Esrâr u berş u hubb-i afyona minnetim yok
Tecrîd ile felekde oldum Mesîh-i sânî
Mâlıyla yere geçsün Kārûn"a minnetim yok
Aşk ile bulmuşam ben ey FAKRÎ ol nigârı
İsm ü duâ vü sıhr u efsûne minnetim yok
7. Sual:
Semâ Âyîni"nin canlı bir gelenek olmaktan çıkarılıp turistik bir gösteriye dönüşmesinden yakınanlar var. Bu konuda görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
7. Cevap:
Hayhay memnûniyetle İbrâhim Bey. Tartışmaya açık ve derin bir konu bu... Müsâadenizle, samîmî olarak kısaca düşüncemi arz edeyim:
Erenlerin katında taklîd kabûle şâyândır. İyi niyetle ve samîmiyetle yapılan taklîd hakîkate ulaşır.
Semâ Âyîni turistik gösteri de olsa yapılsın. Zâten yapılan âyîn midir, gösteri midir? Cevâbı müşkil.
Bugünkü Semâ Âyîni"nden, dünkünün hakîkatini ve ma"nevî atmosferini istemek, insâflı bir talep olur mu?
Semâ Âyîni gösteri de olsa feyze ve çerâğların uyanmasına vesîle olabilir. Ancak Semâ Âyîni hey"eti, behemehal aczini ve mukallid olduğunu i"tirâf etmeli; da"vâ gütmeden, haddini aşmadan, hîçliğinin idrâki içinde olmalı.
Her şey döner, aslına varır!.. Allah Semâ Âyîni"nin hakîkatine ulaşan erleri cemiyetimize ihsân etsin. İhsân ettiği erleri cem" eylesin. Yersiz ve insâfsız tenkidlerle veya redlerle iyi netîcelere ulaşılmaz.
Samîmîce arz ettiğim düşünceme, şu samîmî görüşümü de müsâadenizle ilâve edeyim:
Her Semâ meclisinde çerâğı uyanmış bir cân olsun veya çerâğım uyansa diye yanarak niyâz edip Allah Allah diye dönen bir samîmî tâlib bulunsun yeter... Seyredenler içinde de bir gözü yaşlı âşık veya bir bağrı yanık sâdık olsa; günâhından nedâmetle gönlü Hakk"a yönelen bir mü"min bulunsa yeter... O Semâ meclisi, Hazret-i Pîr"in şefkat ve merhameti, muhabbet ve himmet kanatları altındadır. Böyle Semâ meclisinde bulunan, münkirler de muhlis olur, kâfirler îmâna gelir...
8. Sual:
Günümüzde Mevlânâ"yı ve eserlerini tanımak, anlamak ve değerlendirmek adına yapılanları yeterli buluyor musunuz? Başka neler yapılabilir?
8. Cevap:
Efendim, konuya önce Konyalı olarak bakmak istiyorum. Her şeyden önce Mevlânâ Hazretleri"nin Gel! da"vetine Konyalılar olarak hemen icâbet etmeliyiz. O"nu tanımaya çalışmalıyız... O"nu sevmeye gayret etmeliyiz... O"nu tanıyanlarla; O"nu sevenlerle Allah için, Pîr aşkına dost olmalıyız. Elbette, kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
Bir de anlayamadığım, çözemediğim: Mum dibine karanlık sözü, ne demek, Allah aşkına? O muma pervâne olmak, önce yakınlarına yaraşır. Sonra uzaktan O"nun mumunun ışığına koşarak pervâne olmağa gelenleri kucaklamak biz Konyalılar"a yakışır.
1960 yılından beri faaliyetleri samîmîce tâkip etmekteyim.
Hâlâ Mevlânâ Kültür Merkezi inşâ edilip kurulamadı.
Mevlânâ Tetkikleri Enstitüsü kuruldu.Levhasından başka nesi var, bilmiyorum.
1983 yılından i"tibâren Selçuk Üniversitesi câmiasınca yapılan kongreler takdîre şâyân. Ama şu sorularıma cevap bulamıyorum:
Yıl 1995... Üniversite câmiasından bu vâdîde kimler yetiştirildi? Bu vâdide yetişmek isteyen kaç gönül sâhibinin elinden tutuldu?
Konya"mızdaki Kültür Bakanlığı"na bağlı Türk Tasavvuf Müziği ve Semâ Topluluğu ciddî bir devlet denetiminde midir? Mevlevî kültürüyle yoğrulabilmiş midir? San"at disiplini ve san"at seviyesi hangi noktadadır? Mevlevî kültürünü ve Mevlânâ sevgisini neşredebiliyor mu?
Konya; vilâyetiyle, belediyesiyle, yalnızca Aralık"ta mı Mevlânâ"yı anmalı?
Bu soruların cevapları, öncelikle yapılmasını dilediğim husûslardır.
Şimdi sene 2006. Bu suallere yeniden cevap vermek lâzım. Amma başka mülâkâta
Çerâğ okuyucularına özel bir mesajınız var mı?
Çerâğınız dâim olsun. Feyiz ve bereketlere; saâdet ve ulvî hareketlere vesîle olsun...
Cânlarımızda uyanan çerâğımızın, âsumâna sığmayan şûlesini Allahu Teâlâ, son nefesimize kadar Hafîz ism-i şerîfinin nûr fânûsuyla muhâfaza buyursun. Allahu Teâlâ, çerâğların uyanmasına bizleri vesîle kılsın...
Âmîn... bi-hürmet-i Tâhâ vü Tâsîn; Hâmîm ü Yâsîn...
Efendim, lutfedip bu görüşmeyi bizimle yaptınız. Cidden minnetdârım. Samîmî şükranlarımı sunarım. Gönlü rakîk, fikri ulvî güzel şahsınıza ve nâzik sahsınızda Çerâğ"ın mensuplarına samîmî hürmet ve muhabbetlerimi sunarım.
Rabbimiz Allah, ne güzel sâhib ve ne güzel, ne hayırlı bir yardımcıdır... O"nun güzel ve hayırlı yardımları her an sizlerle ve sevdiklerinizle olsun.
Muhterem Kardeşim İbrâhim Bey...
Ben de iltifatlarınıza ve duâlarınıza lâyık olmamanın, olamamanın derin mahcûbiyetini hissederek ve hissimi yenmeye çalışarak, bu güzel sohbetinizden dolayı şükranlarımı ve hürmetlerimi arz ederim efendim.
1- Bu sohbet Çerağ Dergisinin 7. sayısında (Aralık 1995) yayınlanmıştı.
http://akademik.semazen.net/author_arti ... php?id=949
BİZ NEYİ BİLİRİZ, NEYİ BİLMEYİZ, BİLEN BİRİSİ ÇIKSIN DA BİLENLERİN NE OLDUĞUNU BİLELİM...
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Rabbin rahmet kapısını usulünce çalmanın bir yolu da
sürekli aramak ve istemektir.
Hz.Mevlana, öğrencilerine,
"Güvercin gibi olun daima, kuu kuu (nerede nerede) diye ötün" der.
Aşk Çağlayanı Mevlana / Vehbi Vakkasoğlu
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Dükkânım, çalışma yerim senin olsun.
San'atım, hünerim, bilgiler, yığın yığın
kitaplar hep senin olsun.
Arslan da senin olsun, orman da senin olsun.
Tatar ülkesinin ceylanı bana yeter.
Aşk insanı yok eder, var eder.
Gönülsüz bırakır,
elsiz, ayaksız bir hâle sokar.
Hz. Mevlânâ
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Re: HZ.MEVLANA
zahidzenderun yazdı:HZ.MEVLANA
En coşkun aşkla bağlı olduğumuz Yüceler Yücesi, bizi sevgisinden sevgisiyle yarattı. Sayısız nimetler verdi.
Yarattığı her şey bizim için, bizler de büyük ve derin bir muhabbetle Onun içiniz.
Öyleyse sevginin yaratıcısı olan Allahtan korkulur mu?
Elbette korkulmaz Allahtan. Hastalıklardan, hırsızdan, hayırsızdan korkar gibi korkulur mu, Yüceler Yücesi Yaratıcımızdan?
Allah korkusu, Ona layık kul olamamak korkusudur.
Verdiği nimetlerin şükrünü ödeyememek korkusudur.
Bu korku, en derin saygımızda kusur etmek korkusudur.
Ne yaparsak yapalım, Onun sevgisine karşılık verememek korkusudur.
Bu korku, tatlı bir heyecan taşır içinde. Ulvî ve kutsal olan bir başka korkudur Allah korkusu.
Mevlânâya göre Allah korkusu, imanlı bir kalbin ziyneti ve süsüdür. O korkudan mahrum olan gönüller, haraptır ve şehvet yuvasıdır.
Hz. Mevlânâ bir gün tamirat için evine usta çağırmıştı. Adam işini yapmaya başlamıştı. Mevlânânın talebelerinden bazıları, onun Hristiyan olduğunu anlayınca biraz da şakayla ona şöyle dediler: Dinlerin en sonuncusu ve en güzeli İslamdır. Sen de güzel gönüllü bir insansın. Niçin Müslüman olmuyorsun?
Usta, işine ara verdi. Başını kaldırıp onları şöyle bir süzdü. Sonra da biraz mahcup olarak şu cevabı verdi: Neredeyse 50 yıldan beri İsa dinindeyim. Dinimi terk etmek hususunda ondan korkuyor ve utanıyorum.
Ustanın bu sözlerini, o sırada içeriye giren Mevlâna duymuştu. Şu karşılığı verdi: İmanın sırrı korkudur. Her kim Allahtan korkarsa , o Hristiyan da olsa din sahibidir, dinsiz değildir.
Mevlânânın bu açıklaması üzerine adam, hemen Müslüman oldu.
SEVgi diliyle Ne güzell ANlatılmış...
Ve O' na olan sevgidendir gene O' na olan korku, ...
... O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (Araf Suresi, 56)
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
HAZAN MEVSİMİ BİTELİ EPEY OLDU ŞEHİRDE
O ebedi dirinin öldüğünü kim söyledi?
O ümit güneşinin öldüğünü kim söyledi.
O güneşin düşmanı damın üstüne geldi de iki gözünü yumdu
güneş öldü dedi.
Hz.Mevlana
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Aşk Çağlayanı Mevlana
Hz. Mevlana, tevazu kuşağını kuşandı da ,hayatını Şemsten
öncesi ve sonrası diye ikiye ayırdı.
Bu sebeple de, Hamdım, yandım, piştim diye feryat etti.
Allahın vedud ismine mahzar bir velisi Coşkun ve taşkın bir yürek
Her ağlayanla gözyaşı döken, her gülenden bir sevinç taşıyan,
çağından sorumlu bir muhteşem dost
İlimle tasavvufu birleştiren, kitabını Kurana tefsir yapan, yaşayan
Kuran olan Efendimizin yoluna toz toprak olmayı kendisine şeref
bilen bir güzel insan
Bu yüzden, şefkatli bir yürek özleyen Onu buluyor.
Sevgiyi duymak, şefkate doymak isteyen Ona sarılıyor.
Muhabbet pınarına gönül dudaklarını dayamak ve sevgisizlikten
kurtulmak isteyen Ona koşuyor.
Bütün bu gerçeklerin insanlığı getirdiği sonuç, 2007nin Mevlana yılı
olarak ilanıdır.
Nasıl oluyor da, birileri daha yaşarken ölüp unutulurken, aşk çağlayanı
Mevlana 750 sene sonra bile diri, canlı, etkileyici ve gönül kazanıcı
olabiliyor?
Bu sorunun cevabı, tabii ki İslamsız ve imansız verilemez.
Mevlana ki, Ben Kuranın kulu kölesi, Hz.Muhammed Mustafa
yolunun tozu toprağıyım diyen sultandır.
Mevlana ki, Her kul azat oldukça sevinir. Ben ise kul oldukça
mutluyum, istemem azat diye coşan hünkardır.
Mevlana ki, kulluğa doyamayan, beş vakit namaza kanamayan,
hayatının bütününü ibadete çeviren Hak sevdalısıdır. Bu sevda ile
haykırır :
-Beş vakit kesmez aşığı,500 bin vakit bile az gelir ona
Çünkü namaz Hakkın huzuruna çıkmak ve vuslata ermek demektir
Hakiki aşık vuslata doyar mı hiç?
Gerçekten kul olan, huzurunda huzur bulduğu Rabbinin divanından
ayrı durmak ve ayrılmak istemez zira
Aşk çağlayanı Hz.Mevlanaya göre, Gökte uçan kuşların, yerde
otlayan hayvanların tuzağa düşmelerinin sebebi, tesbihi, yani
Allahı anmayı terk etmeleridir.
Öyleyse, akıllı insana düşen görev secde değil midir?
-Bedenlerimizin secdesi, ruhlarımızın Hakka yaklaşmasına sebep
olur. Eğer bu viran hapishaneden kurtulmak isterseniz, DOSTa
isyan edici olmayın; secde edin de yakınlarından olun.
Hoşgörüyü tavsiye eder. Hep hoş görmekten yanadır
Kusursuz dost arayan,dostsuz kalır der.
-Mevlana nasıl herkesle barışık olduğunu söyleyebiliyor?diye haber
gönderen bir bilgine, şu cevabı gider selam ve duayla:
Bu sözü söyleyenle de barışığım ben.
Sevgiyi ve iyi geçinmeyi yaşayışıyla ders verir. Baktığı pencere,
hep sevgi ve şefkate açıktır. Oradan kavga gürültü, kan
kin görünmez asla Kavgacıları aralar da, Bana bir söylersen bin
duyarsın! diyen hırsını yenememiş kişiyi şöyle susturur:
-Bana bin söyle, benden bir bile duyamazsın!
Bu sevgi çağlayanı ile kim kavga edebilir?
Bir başka gün, bir kabadayı, köşeye sıkıştırdığı birine bağırıyordu:
-Ulan, şimdi postunu yüzerim!
Hz. Mevlana, bu nadana yaklaştı ve dedi ki:
-Gel de bizi şu post derdinden kurtar. Yıllardır bundan soyunmak
ve Hakka kavuşmak istiyorum. Hadi gel!
Kanın, kinin ve kavganın her yaş ve baştan insanı alıp sürüklediği
yaşanmaz olmuş bir dünyada, Hz.Mevlanaya bugün her zamankinden
daha çok muhtacız.
Bir gün, acı ve alışılmadık bir haber ulaşır Konyaya Merkeze yakın
köylerden birinde bir kişi, geçim darlığından dolayı intihar etmiştir.
O gün için hiç alışılmadık olan bu acı haber, Hz.Mevlanada bütün
müminleri sarsan bir uyarıya dönüşür:
-Orada hiç Müslüman yok muymuş?
İçimizi ürperten bu sorunun muhatabı olmayanımız var mıdır şimdi?
Kendisini toplumundan sorumlu tutan Hz. Mevlana, uykuyu ve
istirahatı ahirete bırakmış olan büyüklerdendi. Özellikle de hayatının
son yıllarında,oturup ders verdiği, sohbet ettiği mindere biraz uzun
oturup,duvar yastığına yaslanarak 3-4 saat dinlenmeyi kafi bulurdu.
Bu durumu normal bulmayan yakınları, haline acırlar da, ona yatağına
girip şöyle usulünce uyuyarak, doğru dürüst dinlenmesini teklif ederler.
Hz. Mevlana bu teklife, sıradan ve sürüden biri olmadığını göstermeye
yetecek güzellikteki şu cevabı verir:
-Evladım, bırakın da bunca uyuyana karşı,biri de uyanık kalsın
O Mevlana ki, Ne buluyorsun bu meczup dervişte?
Sen hocaların hocasısın, Şemsten öğrenecek neyin var? sitemlerine,
hepsini susturan ve irfanın da tarifini yapan şu cevabı verir:
-Ben ondan bir şey öğrendim, o da bana yetti:
Şemsi tanımadan önce ben, acıkınca bir kap çorba içer, doyardım.
Üşüyünce de ocağıma iki odun atıp ısınırdım, Fakat şimdi,dünyanın
bütün çorbalarını içsem doyamam
Çünkü, biliyorum ki dünyada açlar var.Dünyanın bütün odunları yansa
ocağımda, artık beni ısıtmıyor. Zira biliyorum ki yeryüzünde üşüyenler
var.
Mevlana, bugün hala gönül açlarını doyuruyor; sevgisizlik soğuğuyla
titreyenleri şefkatiyle sıcacık sarıyor.
Onun için Amerikada ve Avrupada en çok okunan şairler arasında
yer alıyor. İnancı, mesajı çarpıtılsa da, yüreği dünyevi duygularla
gölgelense de, gönül tellerini titretmeye devam ediyor.
Hz. Mevlana, tevazu kuşağını kuşandı da ,hayatını Şemsten öncesi
ve sonrası diye ikiye ayırdı. Bu sebeple de, Hamdım, yandım, piştim
diye feryat etti.
İnsan, rızkını kendisinden bilmemelidir.
Çünkü, Helvayı kısmeti olan yer,parmağı uzun olan değil.
Ağlayıp inlemek de sağlam bir sermayedir rahmete ermek için
İnsan, elini ve gönlünü Rahmana açtıktan sonra, eremedim dememeli
Çünkü duanın kabulü içindedir.
Gönülden Allahım diyen,eğer kalbinin kulağı varsa, o Yüceler Yücesinin
Buyur kulum,söyle buradayım dediğini duyabilir.
Hz. Mevlana, olumsuzluklarla uğraşmamızı istemez. Gül ile meşgul
olan, gül kokar.Pislik böceği ise,yoldaki hayvan gübrelerini yuvarlayıp
durmaktan hoşlanır.
İyi olan iyilikle meşgul olmalı, hiçbir sebeple kötülüğe bulaşmamalıdır.
Kötülere taş atma, uğraşma; pisliği üzerine sıçratırsın der.
Deniz gönüllü olanlara kötüler ne zarar verebilirler ki
Hiç köpeklerin dudağı değdi diye, deniz kirlenir mi?
Mevlananın cüppesi hep önden açıktır. Konya soğuklarında bile hep
aynı modeldi elbisesi. Bir muhtacını gördüğünde, kimseye fark
ettirmeden, hemen çıkarıp verebilsin diye Bütün verelim tekliflerini
geri çevirir ve derdi ki, Bize almayı öğretmediler.
Ona göre, insan iki çeşitti:
1-Toprak gibi
2-Su gibi
Su gibi ol da, yürü git, gelmeyene de var derdi.
Adı hep dilimizde olan Hz.Mevlananın, inşallah tadı da
yüreğimizde olsun.
Vehbi Vakkasoğlu
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Bugün Ahmed benim,
ama dünkü Ahmed değil.
Bugün anka benim,
ama yemle beslenen kuşcağız değil
Enelhâk kadehiyle
bir yudum içen sızdı
Tanrılık şarabından.
Şişelerle, küplerle içtim ben, sızmadım,
ben, sultanların aradığı sultan
Ben hâcetler kıblesiyim.
Gönlün kıblesiyim ben.
Ben cuma mescidi değilim,
insanlık mescidiyim ben
Ben saf aynayım,
sırım dökülmemiş, paslanmamışım.
Ben kin dolu bir gönül değilim,
Sinâ dağının gönlüyüm ben
Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum,
benim sarhoşluğumun sonu yok.
Tarhana çorbası içmem ben,
can yemeği yerim,
içerim can şerbeti
İşte sararttı seni
bir gümüş bedenlinin özlemi.
Altın haline geldin artık.
Sen altına âşıksın,
altın benim rengime âşık...
Gönlü saf sûfiyim ben,
benim tekkem âlem,
medresem dünya benim.
Değilim abalı sûfilerden
İster yakarış eri ol sen,
meyhane eri istersen,
bundan sanki ne çıkar?
Yok cumartesiymiş, yok cumaymış,
bence ne farkı var?..
Gerçeğin tadını alan er
ne altına aldırış eder,
ne kalender tacına bakar.
Ne tasası vardır, ne kini
Ey Tebriz´li hak Şems´i,
yüzünü göstermediysen sen,
yoksul çaresiz kalırdı kulun;
ne gönlü olurdu, ne dini
Hz. Mevlana
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- meryemnur
- Özel Üye
- Mesajlar: 943
- Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00
Re: HZ.MEVLANA
Mercan Dede - Semazen gösterisi
Universiade Açılış Töreni
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..
Ahzâb Sûresi, 6
O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..
Ahzâb Sûresi, 6
- der-ya
- Özel Üye
- Mesajlar: 853
- Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01
Re: HZ.MEVLANA
Batıdaki insanın en muhtaç olduğu şey sevgidir. O kadar sevgisiz bir toplum ki... Birtakım düzenler görüyorsunuz Batıda, hepsi kanun zoruyla. Çok sevgiye muhtaçlar. Hepimiz sevgiye muhtacız, o ayrı. Ama Batı bu sevgiye çok aç. Ve onun için sevgiyi en yüksek derecede ifade ve ifa eden Hz. Mevlânâ’ya yöneliyor.
Hollanda’da laboratuara sokulmuş ve neticeleri rakamsal olarak ortaya konulmuş bir araştırma var. İki inek üzerinde yapılmış. Biri okşanıyor ve müzik dinletiliyor. Sütünün kalitesi ve miktarı, okşanılmayan ve müzik dinletilmeyenden fazla. Bak, sevgi böyle bir şey. Ama Batı bu sevgiye çok aç. Ve onun için sevgiyi en yüksek derecede ifade ve ifa eden Hz. Mevlânâ’ya yöneliyor.
Hz. Mevlânâ’nın diğer turuk-u âliye arasında herkes tarafından kabul edilen bir başka özelliği vardır. Tasavvufta bir takım olmazsa olmaz unsurlar bulunur. Bu unsurların doruk şahsiyetleri vardır.
Bu aynen Hulefa-i Raşidin’e benzer. Sıddıkıyet deyince akla Hz. Ebubekir gelir, diğerleri sadık değil mi? Adalet deyince akla Hz. Ömer gelir, diğerleri değil mi? Hayâ, iman deyince Hz. Osman; ilim deyince akla Hz. Ali gelir. Peki, diğerleri değil mi? Hâşâ!
İşte bunun gibi, tasavvufta zühd, irfan, terk, aşk gibi unsurlar vardır. Hepsi ehl-i terktir, ama İbrahim Ethem başkadır. Hepsi irfanlıdır, ama Bayezıd-ı Bestamî başkadır.
Hepsi zühd-ü takva sahibidir, ama Cüneyd-i Bağdadî başkadır, hepsi yardım eder, ama Hz. Abdülkadir başkadır. Hepsi âşıktır, ama Hz. Mevlânâ başkadır.
Onun için eski kitaplarda vardır; bu terk-i Ethem, zühd-ü Cüneyd, irfan-ı Bayezıd, aşk-ı Mevlânâ olmadan olmaz, yazarlar. Dolayısıyla Hz. Mevlânâ’nın böyle bir genel kabulü vardır.
Ömer Tuğrul İnançer
Hollanda’da laboratuara sokulmuş ve neticeleri rakamsal olarak ortaya konulmuş bir araştırma var. İki inek üzerinde yapılmış. Biri okşanıyor ve müzik dinletiliyor. Sütünün kalitesi ve miktarı, okşanılmayan ve müzik dinletilmeyenden fazla. Bak, sevgi böyle bir şey. Ama Batı bu sevgiye çok aç. Ve onun için sevgiyi en yüksek derecede ifade ve ifa eden Hz. Mevlânâ’ya yöneliyor.
Hz. Mevlânâ’nın diğer turuk-u âliye arasında herkes tarafından kabul edilen bir başka özelliği vardır. Tasavvufta bir takım olmazsa olmaz unsurlar bulunur. Bu unsurların doruk şahsiyetleri vardır.
Bu aynen Hulefa-i Raşidin’e benzer. Sıddıkıyet deyince akla Hz. Ebubekir gelir, diğerleri sadık değil mi? Adalet deyince akla Hz. Ömer gelir, diğerleri değil mi? Hayâ, iman deyince Hz. Osman; ilim deyince akla Hz. Ali gelir. Peki, diğerleri değil mi? Hâşâ!
İşte bunun gibi, tasavvufta zühd, irfan, terk, aşk gibi unsurlar vardır. Hepsi ehl-i terktir, ama İbrahim Ethem başkadır. Hepsi irfanlıdır, ama Bayezıd-ı Bestamî başkadır.
Hepsi zühd-ü takva sahibidir, ama Cüneyd-i Bağdadî başkadır, hepsi yardım eder, ama Hz. Abdülkadir başkadır. Hepsi âşıktır, ama Hz. Mevlânâ başkadır.
Onun için eski kitaplarda vardır; bu terk-i Ethem, zühd-ü Cüneyd, irfan-ı Bayezıd, aşk-ı Mevlânâ olmadan olmaz, yazarlar. Dolayısıyla Hz. Mevlânâ’nın böyle bir genel kabulü vardır.
Ömer Tuğrul İnançer
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00
Re: HZ.MEVLANA
DÜŞÜN.... DÜŞÜN Kİ DÜŞÜN GELİŞSİN!!!
Konuşsam dilim yanar,
sussam kalbim...
Önce duruyorum...
Sonra susuyorum.
İçimden çıkan lafların etrafı ,yangın yerine çevireceğini düşününce
kilit vuruyorum dilime...
Yan! diyorum içime!...
Sadece sen yan!
Ve Dayan! diyorum gönlüme!...
Herkes mutlu olsun!
Sen dayan!...
Hz. Mevlana.
SABREDEN ÖGRENİR....
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
- anlamak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 546
- Kayıt: 12 May 2008, 02:00
Re: HZ.MEVLANA
Hz. MEVLANA'NIN YAKARIŞI
Ey yardım ve kurtuluş isteyenlerin imdadına yetişen!
Bizi hidayete çıkar. Bilgimiz ve servetimiz, bizim için iftihar sebebi olacak bir şey değildir.
Ya Rabbi! İkramınla ve lütfunle hidayet ettiğin (doğru yola ilettiğin) bir kalbi saptırma. Takdir kaleminin yazdığı belâları bizden çevir.
Ey affetmeyi seven Allah'ım! Bizi affet.
Ey eski ve karanlık dertlerimizin tabibi! İsyan derdimize de çare sun.
Ey ayıpları örten! Üstümüzdeki koruma perdeni kaldırıp bizi rezil etme. İmtihan zamanında bize, güvenlik ve bağışlanma bahşeyle.
Allah'ım!
Hepimiz de nefsimizi kurtar, diye feryat ediyoruz. Bu feryada cevap vermeyecek ve bizi kendine yaklaştırmayacak olursan, Şeytan'dan farkımız kalmaz. Çünkü o da Kerim olan dergâhından kovulmuştu.
Ey bahşişinin en azı cihan mülkü olan Allah'ım! Ben ne söyleyeyim? Zira sen, gizli her şeyi bilirsin."
Ey yardım ve kurtuluş isteyenlerin imdadına yetişen!
Bizi hidayete çıkar. Bilgimiz ve servetimiz, bizim için iftihar sebebi olacak bir şey değildir.
Ya Rabbi! İkramınla ve lütfunle hidayet ettiğin (doğru yola ilettiğin) bir kalbi saptırma. Takdir kaleminin yazdığı belâları bizden çevir.
Ey affetmeyi seven Allah'ım! Bizi affet.
Ey eski ve karanlık dertlerimizin tabibi! İsyan derdimize de çare sun.
Ey ayıpları örten! Üstümüzdeki koruma perdeni kaldırıp bizi rezil etme. İmtihan zamanında bize, güvenlik ve bağışlanma bahşeyle.
Allah'ım!
Hepimiz de nefsimizi kurtar, diye feryat ediyoruz. Bu feryada cevap vermeyecek ve bizi kendine yaklaştırmayacak olursan, Şeytan'dan farkımız kalmaz. Çünkü o da Kerim olan dergâhından kovulmuştu.
Ey bahşişinin en azı cihan mülkü olan Allah'ım! Ben ne söyleyeyim? Zira sen, gizli her şeyi bilirsin."
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]