1. sayfa (Toplam 2 sayfa)
>>ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.)'DEN ELMAS SÖZLER>>
Gönderilme zamanı: 10 Mar 2008, 17:34
gönderen aNKa
ZAMANININ ALİMİ VE VELİSİ OLAN HASBİ HİZMETÇİ
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİNİN RUHU ŞAD OLSUN...
DEĞERLİ ÜSTADIN HİMMETLERİNİ DİLİYORUZ...
ELMAS SÖZLERİNİ GÖNÜLDEN DUYANLAR OLURUZ İNŞAALLAH...
MUHAMMEDİ MUHABBETLERİZLE...
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>> BİR KÖY MUHTARSIZ OLMAZ.
BİR İĞNE USTASIZ OLMAZ, SAHİBSİZ OLAMAZ.
BİR HARF KÂTİPSİZ OLAMAZ, BİLİYORSUN.
NASIL OLUYOR Kİ, NİHAYET DERECEDE MUNTAZAN ŞU MEMLEKET HÂKİMSİZ(1) OLUR?
(SÖZLER)
>>>> BAŞINI KALDIR, KENDİNİ TANITTIRMAK İSTEYEN FAAL VE KUDRETLİ BİR ZÂTIN HÂRİKA İŞLERİNE BAK.
SEN BAŞIBOŞ OLMADIĞIN GİBİ, BU HADİSELER DE BAŞIBOŞ OLAMAZLAR.
(ŞUALAR)
>>>> BİRŞEYDEN HERŞEYİ YAPMAK VE HERŞEYİ BİRTEK ŞEY YAPMAK, HERŞEYİN HÂLIKINA(2) HAS BİR İŞTİR.
(SÖZLER)
>>>> GÜZEL BİR ÇİÇEĞİN DAKİK PROGRAMINI KÜÇÜCÜK BİR TOHUMUNDA DERC ETMEK(3), BÜYÜK BİR AĞACIN SAHİFE-İ AMÂLİNİ(4), TARİHÇE-İ HAYATINI, FİHRİSTE-İ CİHÂZÂTINI(5) KÜÇÜCÜK BİR ÇEKİRDEKTE MÂNEVİ KADER KALEMİYLE YAZMAK, NİHAYETSİZ BİR HİKMET KALEMİ İŞLEDİĞİNİ GÖSTERİR.
(SÖZLER)
(1)
hükmedensiz
(2)
yaratıcısına (Allaha)
(3)
yerleştirmek
(4)
yaptığı işlerin, geçirdiği durum ve hallerin yazıldığı (manevî) sayfa
(5)
organlarının fihristesini ve tamamını içine alan (manevî) listesini
Gönderilme zamanı: 11 Mar 2008, 17:21
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>BİR ELMAYI HALK EDECEK(1), ELBETTE DÜNYADA BÜTÜN ELMALARI HALK ETMEYE VE KOCA BAHARI İCAD ETMEYE MUKTEDİR OLMAK GEREKTİR.
BAHARI İCAD ETMEYEN, BİR ELMEYI İCAD EDEMEZ.
ZİRA O ELMA, O TEZGÂHTA DOKUNUYOR.
BİR ELMAYI İCAD EDEN, BİR BAHARI İCAD EDEBİLİR
BUGÜNÜ HALK EDEN, KIYAMET GÜNÜNÜ HALK EDEBİLİR VE BAHARI İCAD EDECEK, HAŞRİN İCADINA MUKTEDİR BİR ZÂT OLABİLİR
HER ŞEYİ YAPAMAYAN HİÇBİR ŞEYİ YAPAMAZ.
VE BİR TEK ŞEYİ HALK EDEN HER ŞEYİ YAPABİLİR.
(SÖZLER)
>>>>ŞU ACİB ÂLEMİN ELBETTE BİR MÜDEBBİRİ(2) VE ŞU MUNTAZAM MEMLEKETİN BİR MÂLİKİ, ŞU MÜKEMMEL ŞEHRİN BİR SAHİBİ, ŞU MUSANNÂ(3) SARAYIN BİR USTASI VARDIR.
BİZ ÇALIŞMALIYIZ, ONU TANIMALIYIZ.
ÇÜNKÜ, ANLAŞILIYOR Kİ, BİZİ BURAYA GETİREN ODUR.
ONU TANIMAZSAK KİM BİZE MEDET VERECEK?
DİLLERİNİ BİLMEDİĞİMİZ VE ONLAR BİZİ DİNLEMEDİKLERİ ŞU ÂCİZ MAHLÛKLARDAN NE BEKLEYEBİLİRİZ?
(SÖZLER)
>>>>BİR SARAY GİBİ ŞU ÂLEMİN, BİR ŞEHİR GİBİ ŞU MEMLEKETİN TEK BİR USTASI VARDIR.
VE O USTA, HER ŞEYİ İDARE EDEN YALNIZ ODUR.
HİÇ BİR CİHETLE NOKSANİYETİ YOKTUR.
BİZE GÖRÜNMEYEN O USTA, BİZİ VE HER ŞEYİ GÖRÜR VE SÖZLERİNİ İŞİTİR.
BÜTÜN İŞLERİ MUCİZE VE HARİKADIR.
(SÖZLER)
>>>>ŞU ZÎHAYATI HALK ETMEK(4) VE ONA RABB OLMAK, BÜTÜN KÂİNATI KABZA-İ TASARRUFUNDA(5) TUTMAK LAZIM GELİR.
(SÖZLER)
(1)
yaratacak
(2)
tedbirini gören
(3)
sanatlı yapılmış
(4)
canlıyı yaratmak
(5)
kendi idaresi ve eli altında
Gönderilme zamanı: 12 Mar 2008, 20:31
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>SİZİN ÂZÂLARINIZ İÇİNDE EN KIYMETTAR GÖZ VE KULAKLARINIZIN MÂLİKİ KİMDİR?
HANGİ TEZGÂH VE DÜKKÂNDAN ALDINIZ?
BU LÂTİF, KIYMETTAR GÖZ VE KULAĞI VERECEK ANCAK RABBİNİZDİR.
SİZİ İCAD EDİP TERBİYE EDEN ODUR; BUNLARI SİZE VERMİŞTİR.
ÖYLEYSE YALNIZ RABB ODUR.
MÂBUD DA O OLABİLİR.
(SÖZLER)
>>>>BÜTÜN YILDIZLARI ELİNDE TUTMAYAN, BİR TEK ZERREYE RABB OLAMAZ.
(SÖZLER)
>>>>SİNEK KANADINDAN TUT, TÂ SEMÂVAT KANDİLLERİNE(1) KADAR, BİR SİNEK KANADI KADAR ŞERİKE(2) YER YOKTUR Kİ PARMAK KARIŞTIRSIN.
(SÖZLER)
>>>>KÂİNAT O HÂLIKIN NURUNUN GÖLGESİ, ESMÂSININ TECELLİYATI,
EFALİNİN(3) ÂSÂRIDIR(4).
(MESNEVİ NURİYE)
(1)...gökyüzündeki ışık veren cisimlere
(2)...Allaha ortak olmaya
(3)...işlerinin
(4)...eserleridir
Gönderilme zamanı: 13 Mar 2008, 21:30
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>SİVRİSİNEĞİN GÖZÜNÜ HALK EDEN, GÜNEŞİ DAHİ O HALK ETMİŞTİR.
PİRENİN MİDESİNİ TANZİM EDEN, MANZUME-İ ŞEMSİYEYİ(1) DE O TANZİM ETMİŞTİR.
(MESNEVİ NURİYE)
>>>>HAYAT VEREN YALNIZ ODUR.
ÖYLEYSE, HERŞEYİN HÂLIKI DAHİ YALNIZ ODUR.
ÇÜNKÜ KÂİNATIN RUHU, NURU, MAYASI, ESASI, NETİCESİ, HÜLÂSASI HAYATTIR.
HAYATI VEREN KİM İSE, BÜTÜN KÂİNATIN HÂLIKI DA ODUR.
HAYATI VEREN ELBETTE ODUR, HAYY U KAYYUMDUR(2).
(MEKTUBAT)
>>>>ÇEKİRDEĞİ YAPAN, ONUN ÜSTÜNDE AĞACI O YAPAR.
VE AĞACI YAPAN, ONUN ÜSTÜNDE MEYVELERİ DAHİ O İCAD EDER.
(LEMALAR)
>>>>BU KÂİNATTAKİ GÖRÜNEN BÜTÜN GÜZELLİKLER ÖYLE BİR GÜZELDEN GELİYOR Kİ, BU MÜTEMÂDİYEN(3) DEĞİŞEN VE TAZELENEN KÂİNAT, BÜTÜN MEVCUDATIYLA AYNADARLIK DİLLERİYLE O GÜZELİN CEMÂLİNİ TAVSİF(4) VE TÂRİF EDER.
(ŞUALAR)
(1)
Kendisi hayat sahibi olup herşeyi varlıkta tutan (Allah)
(2)
Güneş Sistemini
(3)
ardısıra, sürekli olarak
(4)
vasıflandırma, özelliklerini gösterme
Gönderilme zamanı: 21 Mar 2008, 22:02
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>BİR İNCİR ÇEKİRDEĞİNDEN KOCA BİR İNCİR AĞACINI VE İNCE BİR SAPLA KOCA KAVUNU BAĞLAYIP ÇIKARAN KUDRETE HİÇ BİR ŞEY AĞIR GELMEZ.
(MESNEVİ NURİYE)
>>>>SEMÂDA YILDIZLARI KADAR, ZEMİNDE ÇİÇEKLERİ KADAR BERÂHİN-İ TEVHİD(1) GÖRÜNÜYOR, OKUNUYOR.
(SÖZLER)
>>>>BU ÇİÇEK KİMİN TURRASI İSE, KİMİN SİKKESİ(2) İSE VE KİMİN MÜHRÜ İSE VE KİMİN NAKŞI İSE, ELBETTE BÜTÜN ZEMİN YÜZÜNDEKİ O NEVİ ÇİÇEKLER O'NUN MÜHÜRLERİDİR, SİKKELERİDİR.
(SÖZLER)
>>>>EĞER HERŞEY KADÎR-İ MUTLAKA VERİLMEZSE, BİRTEK ALLAH'A MUKABİL, NİHAYETSİZ, BELKİ ZERRÂT-I KÂİNAT ADEDİNCE(3) İLÂHLARI KABUL ETMEK GİBİ, YÜZ DERECE MUHAL(4) İÇİNDEKİ BİR MUHALİ MEVCUT KABUL ETMEK GİBİ BİR DİVANELİK HEZEYANINA(5) DÜŞMEK LÂZIM GELİR.
(SÖZLER)
(1)...Allahın birliğini gösteren ve isbatlayan deliller
(2)...nereye ve kime ait olduğunun bilinmesi için konulan işaret, mühür.
(3)...kâinattaki bütün zerreler (atomlar) sayısınca
(4)...imkansızlık, olamazlık
(5)...deliliğin, saçma sapan konuşma durumuna
Gönderilme zamanı: 23 Mar 2008, 14:01
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>İşte, ey nankörlük içinde kendini başıboş zanneden bedbaht gafil!
Bu derece hadsiz lisanlarla kendini sana tanıttıran ve bildiren ve sevdiren bir Kerîm-i Zülcemal, tanımak istenilmezse, bu lisanları susturmalı.
Madem ki susturulmaz, dinlemeli.
Gafletle kulağını kapasan kurtulamazsın.
Çünkü sen kulağını kapamakla kâinat sükût etmez, mevcudat susmaz, vahdaniyet şahitleri seslerini kesmezler.
Elbette seni mahkûm ederler.
(SÖZLER)
>>>>Arkadaş,
Tevhid iki çeşit olur:
Birisi âmiyâne(1) tevhiddir ki;
Allahın şeriki(2) yok ve bu kâinat O'nun mülküdür der.
Bu kısım tevhid sahiplerinin fikirce gaflet ve dalâlete düşmeleri korkusu vardır.
İkincisi hakikî tevhiddir ki;
Allah Birdir, mülk O'nundur, vücut O'nundur, her şey O'nundur der; lâyetezelzel(3) bir itikada sahiptirler.
Bu kısım tevhid sahipleri, her şeyin üstünde Cenab-ı Hakk'ın sikkesini görür ve her şeyin cephesinde bulunan mührünü, damgasını okur.
Ve bu sayede huzurî bir tevhid melekesi mâliki olurlar ki, dalâlet ve evhamın(4) taarruzundan kurtulurlar.
(MESNEVİ NURİYE)
>>>>Bir şeyden çok şeyleri îcad edip çıkartmak ve çok şeyleri bir şeye tahvil etmek(5), ancak her şeyi halk eden ve her şeyi yapan Sânie(6) mahsus bir sikkedir.
(MESNEVİ NURİYE)
>>>>Balarısını pek çok şeylere fihriste yapan ve kitab-ı kâinatın ekser mesâilini(7) insanın mahiyetinde yazan ve incir nüvesinde incir ağacının programını derc eden ve insanın kalbini binlerce âlemlere örnek ve pencere yapan ve beşerin kuvve-i hafızasında tarih-i hayatını taallûkatıyla(8) beraber yazan, ancak ve ancak her şeyi yaratan Hâlık olabilir.
Ve böyle bir tasarruf, yalnız ve yalnız Rabbül-Âlemîne mahsus bir hâtemdir(9).
(MESNEVİ NURİYE)
(1)
bilgiye dayanmayan
(2)
ortağı
(3)
sarsılmaz sağlam
(4)
şüphelenmelerin
(5)
çevirmek
(6)
harika sanat sahibi zata (Allaha)
(7)
meselelerini, özelliklerini
(8)
kendiyle ilgili olanlarıyla
(9)
mühürdür
Gönderilme zamanı: 25 Mar 2008, 23:04
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>Evet, kemik gibi bir kuru ağacın ucundaki tel gibi incecik bir sapta gayet münakkaş[1], müzeyyen[2] bir çiçek ve gayet musannâ[3] ve murassâ[4] bir meyve, elbette gayet sanatperver, mucizekâr[5] ve hikmettar[6] bir Sâniin[7] mehâsin-i sanatını[8] zîşuura[9] okutturan bir ilânnamedir[10].
(SÖZLER)
>>>>Kâinat baştan aşağıya kadar hikmetlerle müzeyyen[11] ve gayelerle müsmirdir[12] ve mevcudat, zerrelerden güneşlere kadar vazifelerle muvazzaftır[13] ve evâmir-i İlâhiyeye[14] musahharlardır.
(SÖZLER)
>>>>Rızkınız yerin hayatına bağlıdır. Yerin dirilmesi ise, bahara bakar. Bahar ise, şems[15] ve kameri[16] teshir eden[17], gece ve gündüzü çeviren Zâtın elindedir. Öyleyse, bir elmayı bir adama hakikî rızık olarak vermek, bütün yeryüzünü bütün meyvelerle dolduran o Zât verebilir. Ve O, ona hakikî Rezzak[18] olur.
(SÖZLER)
>>>>Her bir zerre, eğer memur-u İlâhî olmazsa ve Onun izni ve tasarrufuyla hareket etmezse ve ilim ve kudretiyle tahavvül etmezse[19], o vakit her bir zerrenin nihayetsiz bir ilmi, hadsiz bir kudreti, her şeyi görür bir gözü, her şeye bakar bir yüzü, her şeye geçer bir sözü bulunmak lâzım gelir.
(SÖZLER)
[1]
nakışlı, süslü
[2]
süslendirilip güzelleştirilmiş
[3]
sanatla yapılmış
[4]
sanatkârlıkla süslenmiş
[5]
harikalar gösteren
[6]
her şeyi faydalı neticelere göre yapan
[7]
sanatkârlık sıfatlarına sahip olan Allahın
[8]
sanat sıfatının güzelliklerini
[9]
şuur ve akıl sahibine
[10]
duyurudur
[11]
süslü
[12]
güzel neticelidir
[13]
vazifelidirler
[14]
Allahın emirlerine bağlıdırlar
[15]
Güneş
[16]
Ayı
[17]
emri altında tutan
[18]
her canlının ihtiyaçlarını veren
[19]
değişikler geçirmezse
Gönderilme zamanı: 26 Mar 2008, 22:41
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>Madem şu kâinat ve mevcudat var ve içinde efal[1] ve icad var.
Hem madem muntazam bir fiil fâilsiz olmaz, mânidar bir kitap kâtipsiz olmaz, sanatlı bir nakış nakkaşsız[2] olmaz.
Elbette, şu kâinatı dolduran efâl-i hakîmânenin[3] bir fâili[4] ve yeryüzünün mevsim be mevsim tazelenen hayretfezâ[5] nukuşlarının, mânidar mektubatının bir Kâtibi, bir Nakkaşı vardır.
(SÖZLER)
>>>>Bütün mevcudat, bütün zerrat, bütün yıldızlar, herbiri Vâcibül-Vücudun[6] ve Kadîr-i Mutlakın Vücub-u Vücuduna[7] birer burhan-ı neyyirdir[8].
Bütün kâinattaki silsilelerin herbiri O'nun Vahdaniyetine[9] birer delil-i katîdir.
(SÖZLER)
>>>>İşte, ey nankörlük içinde kendini başıboş zanneden bedbaht gafil!
Bu derece hadsiz lisanlarla kendini sana tanıttıran ve bildiren ve sevdiren bir Kerîm-i Zülcemal, tanımak istenilmezse, bu lisanları susturmalı.
Madem ki susturulmaz, dinlemeli.
Gafletle kulağını kapasan kurtulamazsın.
Çünkü sen kulağını kapamakla kâinat sükût etmez, mevcudat susmaz, vahdaniyet şahitleri seslerini kesmezler.
Elbette seni mahkûm ederler.
(SÖZLER)
>>>>Evet, meselâ, herbir kelimesi bir kitabı ve herbir harfi bir satırı içerisinde tutan bir kitabın, kâtipsiz vücudu mümkün değildir.
Kâinat kitabı da Nakkaş-ı Ezelînin Vücub-u Vücuduna bağlıdır.
Sarhoş olmayanlar, ancak Nakkaş-ı Ezelîye iman etmekle kitab-ı kâinata şahit olabilirler.
(MESNEVİ NURİYE)
[1]...yapılan işler
[2]...süsleyeni olmadan
[3]...fayda vegayeler gözetilerek yapılan işlerin
[4]...sahibi ve işleyeni
[5]...hayretverici
[6]...varlığı ve hayat, ilim, görmek, işitmek gibi pekçok sıfatları ile beraber başlangsıçsız ve sonsuz olup bütün varlıkların Yaratıcısının (Allahın)
[7]...olmaması veya başlangıçlı olması ve son bulması imkansız olan Zâtın varlığına
[8]...parlak bir isbatlayıcıdır
[9]...birliğine
Gönderilme zamanı: 28 Mar 2008, 21:43
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>Tesadüf, şirk ve tabiattan teşekkül eden fesat şebekesinin âlem-i İslâmdan nefiy[1] ve ihracına Risale-i Nurca verilen karar infaz edilmiştir.
(MESNEVİ NURİYE)
>>>>Bir kelimeyi yazan harfini yazanın gayrısı[2], bir sayfayı yazan satırı yazanın gayrısı, kitabı yazan sayfayı yazanın gayrısı olması mümkün olmadığı gibi; karıncayı halk eden cins-i hayvanı halk edenin gayrısı, hayvanı yaratan arzı yaratanın gayrısı, arzı halk eden, Rabbül-Âlemînin gayrısı olması muhaldir[3].
(MESNEVİ NURİYE)
>>>>Basar[4] masnuatı[5] görüp de, basiret[6] Sânii[7] görmezse çok garip ve pek çirkin düşer.
(MESNEVİ NURİYE)
>>>>Sâni-i Âlem, âlemde dahil olmadığı gibi, âlemden hariç de değildir. İlmi ve kudretiyle herşeyin içinde olduğu gibi, herşeyin fevkindedir[8]. Birşeyi gördüğü gibi, bütün eşyayı da beraber görür.
(MESNEVİ NURİYE)
[1]...sürgün
[2]...başkası
[3]...imkânsızdır
[4]...göz
[5]...sanat eserlerini
[6]...gerçeği bilip anlama yeteneği
[7]...sanatkârlık sıfatına sahip olan Allahı
[8]...üstündedir
Gönderilme zamanı: 29 Mar 2008, 17:25
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>Herşey herşeyle bağlıdır.
Birşey herşeysiz yapılmaz.
Birşeyi halk eden, herşeyi halk etmiştir.
Öyleyse, birşeyi yapan Vâhid[1], Ehad[2], Ferd[3], Samed[4] olmak zarurîdir.
(MESNEVİ NURİYE)
>>>>Müessir-i hakikî[5] yalnız Allahtır.
Tesir-i hakikî esbabda yoktur.
Esbab[6], izzet ve azamet-i kudretin[7] perdesidir.
(MESNEVİ NURİYE)
>>>>Sultan-ı Kâinat birdir.
Herşeyin anahtarı O'nun yanında, herşeyin dizgini O'nun elindedir.
Herşey O'nun emriyle halledilir.
O'nu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.
(MEKTUBAT)
>>>>Hâlık-ı Rahîm, bir kuşun tüylü libasını hangi kanunla değiştiriyor, tazelendiriyor.
O Sâni-i Hakîm, aynı kanunla, her sene küre-i arzın libasını tecdid[8] eder.
Hem o aynı kanunla, her asırda dünyanın şeklini tebdil eder.
Hem aynı kanunla, kıyamet vaktinde kâinatın suretini tağyir edip[9] değiştirir.
(MEKTUBAT)
[1]...bütün varlıkları, birliği ile idare ve emri altında tutan
[2]...Birliği ile beraber bütün varlıkların herbirisini kendi idaresi altında tutan
[3]...Tek ve eşsiz
[4]...her şey her an O'na muhtaç olup kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan
[5]...gerçek tesir sahibi
[6]...sebeb
[7]...Allahın sonsuz gücünün
[8]...yeniler
[9]...başkalaştırıp
Gönderilme zamanı: 29 Mar 2008, 18:32
gönderen NuruM
Gönderilme zamanı: 29 Mar 2008, 18:41
gönderen NuruM
Gönderilme zamanı: 31 Mar 2008, 20:52
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>Gözü veren Zat, hem gözü görür, hem ince bir mânâ olan gözün gördüğünü görür, sonra verir.
Evet, senin gözüne bir gözlük yapan gözlükçü usta, göze gözlüğün yakıştığını görür, sonra yapar.
Hem kulağı veren Zat, elbette o kulağın işittiklerini işitir, sonra yapar, verir.
(ŞUALAR)
>>>>İşte, ey gafil insan!
Bu Hâkim-i Hakem-i Hakîm i Zülcelâli vel-Cemal, sana karşı kendisini herbir mahlûkuyla böyle hadsiz ve parlak tarzlarda tanıttırmak ve sevdirmek istediği halde, sen O'nun tanıttırmasına karşı imanla tanımazsan ve O'nun sevdirmesine mukabil ubudiyetinle(1) kendini O'na sevdirmezsen, ne derece hadsiz muzaaf(2) bir cehalet, bir hasâret(3) olduğunu bil, ayıl.
(LEM'ALAR)
>>>>Ey esbabperest(4) ve tabiata tapan biçare adam!
Madem herşeyin tabiatı, herşey gibi mahlûktur; çünkü sanatlıdır ve yeni oluyor.
Hem her müsebbep(5) gibi, zâhirî sebebi dahi masnudur(6) .
Ve madem herşeyin vücudu pek çok cihazat ve âletlere muhtaçtır.
O halde, o tabiatı icad eden ve o sebebi halk eden bir Kadîr-i Mutlak var.
Ve o Kadîr-i Mutlak'ın ne ihtiyacı var ki, âciz vesâiti(7) rububiyetine(8) ve icadına teşrik etsin(9) ? Hâşâ!
(LEM'ALAR)
>>>>Sâni-i Zülcemâlin kendi Zât-ı Akdesine(10) lâyık öyle hadsiz bir hüsn-ü cemâli(11) var ki, bir gölgesi bütün mevcudâtı baştan başa güzelleştirmiş. Ve öyle münezzeh(12) ve mukaddes bir güzelliği var ki, bir cilvesi kâinatı serbeser(13) güzelleştirmiş ve bütün daire-i mümkinatı(14) hüsün ve cemâl lemalarıyla tezyin edip(15) ışıklandırmış.
(ŞUALAR)
(1)...kulluğunla
(2)...kat kat
(3)...zarar
(4)...sebeplere taparcasına bağlanan
(5)...sebebin neticesi
(6)...sanat eseridir
(7)...vasıtaları, sebepleri
(8)...terbiye ve idaresine
(9)...ortak etsin
(10)...sonsuz kutsallığa sahib olan ve hiçbir noksanlığı olmayan zâtına
(11)... güzelliği
(12)...tertemiz
(13)...baştan başa
(14)...bütün varlıkları
(15)...süslendirip
Gönderilme zamanı: 03 Nis 2008, 21:28
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>Ey ehl-i kitap!
Geçmiş olan enbiya ve kitaplara iman ettiğiniz gibi, Hazret-i Muhammed (a.s.m.) ile Kurâna da iman ediniz.
Zira onlar, Hazret-i Muhammedin (a.s.m.) gelmesini tebşir ettikleri(1) gibi, onların ve kitaplarının sıdkına olan deliller, hakikatiyle, ruhuyla Kurânda ve Hazret-i Muhammedde (a.s.m.) bulunmuştur.
(İŞARAT-ÜL İ'CAZ)
>>>>Kurân-ı Hakîm, şu Kurân-ı Azîm-i Kâinatın(2) en âli bir müfessiridir(3) ve en beliğ(4) bir tercümanıdır.
Evet, o Furkandır(5) ki, şu kâinatın sayfalarında ve zamanların yapraklarında kalem-i kudretle yazılan âyât-ı tekviniyeyi(6) cin ve inse ders verir.
(SÖZLER)
>>>>Kurân-ı Hakîm, nihayetsiz parlak, yüksek hakikatleri cami olduğundan, şiirin hayalâtından müstağnidir(7) .
(SÖZLER)
>>>>Kurân, İsm-i Âzamdan(8) ve her ismin âzamlık mertebesinden gelmiş.
Hem bütün âlemlerin Rabbi itibarıyla Allahın kelâmıdır.
Hem bütün mevcudatın ilâhı ünvanıyla Allahın fermanıdır.
Hem semavat ve arzın Hâlıkı haysiyetiyle bir hitaptır.
Hem Rububiyet-i mutlaka cihetinde bir mükâlemedir.
Hem saltanat-ı âmme-i Sübhâniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir.
Hem rahmet-i vâsia-i muhîta noktasında bir defter-i iltifâtât-ı Rahmâniyedir.
Hem Ulûhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bazan şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır.
Hem İsm-i Âzamın muhitinden nüzul ile Arş-ı Âzamın bütün muhâtına bakan, teftiş eden hikmetfeşan bir kitab-ı mukaddestir.
İşte bu sırdandır ki, Kelâmullah ünvanı kemâl‑i liyakatle Kurâna verilmiş.
(SÖZLER)
(1)...müjdeledikleri
(2)...büyük kainat kitabı
(3)...açıklayıcısıdır
(4)...gerçeğe uygun konuşan
(5)...iyi ve kötüyü ayırıp gösteren (kitab) dır
(6)...harika yaradılışlarıyla Allahı tanıtan varlıkları
(7)...uzaktır, ihtiyaç duymaz
(8)...Allahın isimlerinden en büyük olanıdır
Gönderilme zamanı: 03 Nis 2008, 21:32
gönderen sev-guzel
Gönderilme zamanı: 04 Nis 2008, 00:09
gönderen nur-ye
Gönderilme zamanı: 06 Nis 2008, 18:35
gönderen sev-guzel
Gönderilme zamanı: 06 Nis 2008, 18:52
gönderen sdemir
Gönderilme zamanı: 06 Nis 2008, 18:57
gönderen sdemir
Gönderilme zamanı: 07 Nis 2008, 18:25
gönderen NuruM
Gönderilme zamanı: 07 Nis 2008, 20:02
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>Kurândan sonra, ikinci derecede kütüb-ü mukaddese
ve suhuf-u semâviyenin(1) dereceleri nisbetinde tefevvukları vardır;
o sırr-ı tefevvuktan hissedardırlar.
Eğer bütün cin ve insanın Kurândan tereşşuh etmeyen bütün güzel sözleri toplansa,
yine Kurânın mertebe-i kudsiyesine yetişip tanzir edemez.
(SÖZLER)
>>>>Beyanat-ı Kurâniye, beşerin ilm-i cüzîsine,
bâhusus bir ümmînin ilmine müstenid(2) olamaz.
Belki bir ilm-i muhîte istinad ediyor;
ve cemî(3) eşyayı birden görebilir,
ezel-ebed ortasında bütün hakaikı(4) bir anda müşahede eder bir Zâtın kelâmıdır.
(SÖZLER)
>>>>Kurân-ı Hakîm, ehl-i şuura imamdır,
cin ve inse mürşiddir,
ehl-i kemâle rehberdir,
ehl‑i hakikate muallimdir.
Öyleyse, beşerin muhaverâtı(5)
ve üslûbu tarzında olmak, zarurî ve katîdir.
Çünkü, cin ve ins münâcâtını ondan alıyor,
duasını ondan öğreniyor,
mesâilini(6) onun lisanıyla zikrediyor,
edeb-i muaşereti(7) ondan taallüm ediyor(8) ,
ve hâkezâ, herkes onu merci yapıyor.
(SÖZLER)
>>>>Ey Şeytan ve ey Şeytanın şakirtleri!
Kurân ya Arş-ı Âzamdan(9) ve İsm-i Âzamdan gelmiş bir kelâmullahtır(10)
veyahuthâşâ, sümme hâşâ, yüz bin kere hâşâyerde,
Allahtan korkmaz ve Allahı bilmez, itikadsız(11) bir beşerin düzmesidir.
Bu ise, ey Şeytan, sabık(12) hüccetlere(13) karşı bunu sen diyemezsin
ve diyemezdin ve diyemeyeceksin.
Öyleyse, bizzarure ve bilâşüphe, Kurân Hâlık-ı Kâinatın kelâmıdır.
Çünkü ortası yoktur ve muhaldir(14) ve olamaz.
(SÖZLER)
(1)...Allahtan vahiyle gelen sayfalar
(2)...dayanmış
(3)...bütün
(4)...gerçekleri
(5)...konuşmaları
(6)...meselelerini
(7)...toplum hayatında beraber yaşamanın terbiye kaidesini
(8)...öğreniyor
(3)...Allahın en büyük arşından, en yüce ve herşeyi
(4)...Allahın sözüdür
(5)...inançsız
(6)...geçmiş
(7)...delillere
(8)...imkansızdır
Gönderilme zamanı: 12 Nis 2008, 08:07
gönderen sdemir
[/img]
Gönderilme zamanı: 15 Nis 2008, 14:28
gönderen sdemir
Gönderilme zamanı: 17 Nis 2008, 17:29
gönderen sdemir
Gönderilme zamanı: 18 Nis 2008, 19:53
gönderen aNKa
ÜSTAD SAİD NURSİ(K.S.) HAZRETLERİ BUYURUYOR:
>>>>Kurânın vazife-i asliyesi,
daire-i Rububiyetin(1) kemâlât ve şuûnâtını(2)
ve daire-i ubudiyetin(3) vezâif ve ahvâlini tâlim etmektir.
(SÖZLER)
>>>>Fennin hiçbir hakikat-i katiyesi,
Kurânın hakaik-ı kudsiyesine ilişemez.
Fennin kısa eli,
onun münezzeh ve muallâ(4) dâmenine(5) erişemez.
(SÖZLER)
>>>>Elde Kurân gibi bir mucize-i bâki varken,
Başka burhan(6) aramak aklıma zâid(7) görünür.
Elde Kurân gibi bir burhan-ı hakikat varken,
Münkirleri ilzam(8) için gönlüme sıklet(9) mi gelir?
(SÖZLER)
>>>>Kurân,
şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi,
ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi,
ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,
ve zeminde ve gökte gizli esmâ-i İlâhiyenin mânevî hazinelerinin keşşafı,
ve sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakaikin miftahı,
ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı,
ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen
iltifâtât-ı ebediye-i Rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhâniyenin hazinesi,
ve şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi, temeli, hendesesi,
ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası,
ve Zât ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiyenin kavl i şârihi,
tefsir-i vâzıhı, burhan-ı kàtıı, tercüman-ı sâtıı,
ve şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi,
ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyası,
ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi,
ve insaniyeti saadete sevk eden hakikî mürşidi ve hâdîsi,
ve insana hem bir kitab-ı şeriat,
hem bir kitab-ı dua,
hem bir kitab-ı hikmet,
hem bir kitab-ı ubudiyet,
hem bir kitab-ı emir ve davet,
hem bir kitab-ı zikir,
hem bir kitab-ı fikir,
hem bütün insanın bütün hâcât-ı mâneviyesine merci olacak çok kitapları
tazammun eden tek, câmi bir kitab-ı mukaddestir.
(SÖZLER)
(1)...Allahın bütün varlıkları idare ve terbiye etmesinin
(2)...sıfat ve işlerini
(3)...Allahın emir ve yasaklarına göre yaşamanın
(4)...yüce
(5)...eteğine
(6)...delil
(7)...fazla, gereksiz
(8)...öğreniyor
(3)...Allahın en büyük arşından, en yüce ve herşeyi
(4)...Allahın sözüdür
(5)...inançsız
(6)...geçmiş
(7)...delillere
(8)...susturmak
(9)...manevi sıkıntı, ağırlık