Üç şey!

Sorularınızı Ayet ve Hadisler ışığında cevaplamaya çalışacağız.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

Üç şey!

Mesaj gönderen kamuran »

Dün gece arkadaşlarla sohbet ediyorduk. Bekar ve daha genç olan arkadaşımız, "dünyadan üç şeyi sevdim güzel kadın, güzel koku ve gözümün nuru namaz" (metni doğru hatırlamıyor olabilirim) Hadisinde güzel kadın konusunu anlayamadığını söyledi ve üzerinde epey sohbet ettik. arkadaşımız da kendisini tatmin eden bir sonuca ulaşamadı. fakat ben de merak ediyorum. hakikati nedir acaba?
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

deruni lale bu konuda daha evvel şu mesajı eklemiş...

Mesaj gönderen kamuran »

Peygamber efendimiz(sav) buyurdular ki:

Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: güzel koku, helal nisa, gözüm nuru olan namaz

Hz. Ebubekir(ra) ise bana üç şey sevdirildi ya rasulullah:

senin yüzüne bakmak, kızımın Rasulullahın zevcesi olması, senin yolunda mal harcamak

Hz. Ömer ra bana üç şey sevdirildi:

iyilikle emretmek, kötülükten nehyetmek, eski kaftan giymek

Hz. Osman ra Dünyada bana üç şey sevdirildi:

aç doyurmak, kuran okumak, çıplak giydirmek

Hz. Ali ra bende dünyadan üç şeyi sevdim:

misafire hizmet etmek, yaz gününde oruç tutmak, düşmana kılıç vurmak

İbni Abbas (ra) bana da üş şey sevdirildi:

mahlukattan uzlet, Allah ile ünsiyet, Allah’a tövbekar olmak

Hz. Hasan ra:Bana da üç şey sevimli geldi:

geceleri namaz kılmak, sözün doğrusunu söylemek, hastaları ziyaret etmek

Hz. Hüseyin ra:Ben üç şeyi sevdim:

Allah’a. Muhabbet, Allah için fukaraya şefkat, Allah yolunda şehadet

Hz. Hamza ra Bana da üç şey sevimli gelir:

Ahde vefa, emaneti eda, cemaate devam

Hz. Aişe bana sevimli gelen üç şey:

ana babaya ikram, helal kazanç, haramdan sakınmak

Hz. Fatıma(ra) ise:

yetimlere şefkat, komşuya ihsan, fakir ve zaiflere merhamet

Mikail (as): ağlayan göz, zikreden lisan, titreyen kalb

İsrafil (as):ilmiyle amil alim, sabırlı zahid, acize yardım

Azrail (as): Allah’a tevekkül, Allah’ın kaderine rıza, Allah’ın emrine itaat

Cebrail (as):delalette olanları hidayet etmeyi, Allah itaatkar olan gariblerle ünsiyet etmeyi, darlık içinde olan ailelere yardım etmeyi

Cenab-ı Rabbul Alemin hazretleri buyurdu:

sıkıntıları kaldırmak, günahları mağfiret etmek, ayıpları setretmek


M. Sami Ramazanoğlu
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Üç şey!

Mesaj gönderen MINA »

Soru
Hz. Enes(r.a.): buyurdular ki: "Bana, (dünyanızdan) koku ve kadın sevdirildi. Gözümün nuru ise namazda kılındı." Kaynak: Nesai, İşretu'n-Nisa 1, (7, 61) Geçenlerde internnete böyle bir hadis gördüm. Siz de yorumlarsanız çok mutlu olacağım...


Cevap
Değerli Kardeşimiz;


1. (2137)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bana, (dünyanızdan) koku ve kadın sevdirildi. Gözümün nuru ise namazda kılındı." [Nesâî, İşretu'n-Nisâ 1, (7, 61).]

AÇIKLAMA:

1- Hadis dışında bazı âlimler (Zemahşeri ve el-Kâdî gibi), bu hadisi eserlerinden naklederken "üç" kelimesini ilave ederek: "Dünyanızdan üç şey bana sevdirildi..." şekline sokmuşlardır. Ancak Zerkeşî, Irakî ve İbnu Hacer gibi muhaddisler bunu, hem "rivâyetlerde olmadığı" hem de "...mânayı bozduğu" için reddederler. Mâna bozulmaktadır, çünkü namaz dünyevî bir şey değildir. Resûlullah hadiste, dünyayı kendisine nisbet etmiyor, onu tahkîr için "seviyorum" demiyor, sevdirildi diyor. Zîra Resûlullah dünyadan nefret etmede herkesten ileri idi.

"Sevdirildi" diye meçhul olarak ifade edilmesinden şu incelik çıkarılmıştır:

Kadın ve kokuya olan sevgi Resûlullah'ın cibilliyetinde ve tab'ında mevcut değildir. O, sevmeye kullara rahmet gayesiyle mecbur kılınmıştır. Namaz ise öyle değil, zâtı îcâbı sevimlidir.

Salât kelimesi ile, bu hadiste, Hz. Peygamber'e okunan salâtu selâmın kastedilmiş olabileceği de söylenmiştir. Namazın ta'zîmi onun, dînî emirlerin başında yer almasındandır. Pek çok hadis, dînî emirler arasında en yüce mevkiyi namazın tuttuğunu te'yîd eder.

Âlimler kadının sevdirilmiş olmasını birkaç sebeple açıklar:

1- Şeriatın mühim bir kısmının kadınlar tarafından nakledilmiş olmasıdır.

2- Ümmetin sayıca artmasına kadınlar vasıta olmaktadır. Kıyâmet günü Resûlullah diğer ümmetlere karşı, ümmetinin çokluğu ile övünecektir.

3- Kadın, dünyanın en hayırlı varlığıdır. Nitekim bir başka hadiste Resûlullah: الدُّنْيَا مَتَاعٌ وَخَيْرُ مَتَاعِهَا الْمَرْأةُ الصَّالِحَةُ "Dünya bir metadır, en hayırlı metâ ise sâliha kadındır."

Kokunun zikrini bazı âlimler onun, melâike denen ruhânî varlıkların dünyadaki nasibi olmasıyla îzâh etmişlerdir. Bir kısım hadisler, güzel kokuyu meleklerin sevip haz duyduklarını belirtmiştir. Keza kokuya olan sevginin mizaçtaki kâmil mertebeyi tuttuğu, dost düşman cümlenin malumudur.

Önce şu hususu belirtelim ki, Efendimiz burada en hayırlı şeylerin zikrini beraber yapmıştır: Kadın ve namaz. Zîra bir hadiste kadın, dünyevi metaın en hayırlısı olarak tavsif edilmiştir.

اَلدُّنْيَا مَتَاعٌ وَخَيْرُ مَتَاعِهَا الْمَرْأةُ الصَّالِحِةُ "Dünya bir meta'dan ibarettir. Onun en hayırlı meta'ı ise sâliha kadındır." Yukarıda kaydettiğimiz üzere dînî emirlerin de en hayırlısı namazdır. O halde ikisinin beraber zikri pek münasip düşmüştür. "Gözümün nuru namazda kılındı" ifadesi namazın şanını yücelten bir ifadedir. Namazın dünyevî şeylerden biri olarak ifade edilmiş olmasını Gazâlî şöyle açıklar:

"His ve müşahedeye giren her şey şehadet ve müşahede âlemindendir, dolayısiyle dünyadan sayılır. Namazın secde ve rükûsunda organların hareketiyle hissedilen telezzüz dünyevi bir his olduğu için namazı dünyaya izafe etmiştir. Kul bazan ibadetiyle öylesine ünsiyet eder ve ondan öyle lezzet duyar ki, ibadet etmesine engel olunması ona en büyük cezalardan biri olur.

Nitekim bazı âbidler şöyle dua etmişlerdir: "Ben ölümden korkmazdım, ne var ki benimle gece namazlarımın arasına girmektedir." Böylelerinden şu şekilde dua edene de rastlanmıştır: "Allah'ım, bana kabirde de namaz kılma gücü ver."

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın evlilik hayatı deyince ilk nazar-ı dikkate çarpan husus, birçok hanımla evlenmiş olmasıdır.

Hemen şunu belirtelim ki, yirmi beş yaşında iken, kendisinden 15 yaş büyük bir kadın olan Hz. Hatice ile evlenip elli küsur yaşına kadar onunla yetinen Hz. Peygamber'in İslam ahkâmının teşrî ve neşir safhası olan Medine hayatında çok sayıda kadınla evlenmesinin birinci sebebi peygamberlik vazifesi ile ilgilidir.

Sünnetinin aile hayatında geçen safhasının tesbitini, onların kadınlara intikal ve neşrini bu hanımlar yapmıştır. Alimler, "Dünyanızdan üç şey sevdirildi..." diye açıklayıp bunlardan birinin, "kadın" olduğunu söyleyen hadisi açıklarken, kadınların Resulullah tarafından sevilmesini, onların "İslam'ın neşrine olan hizmetleri" sebebiyle izah ederler.


Çok kadınla evlenmede dikkat çeken bir diğer sebep siyasî yöndür. Müteakiben görüleceği üzere Hz. Safiyye ile evlilik, Hayber Yahudileri ile sıla-i rahm'a vesile olmuş. Cüveyriye ile evlilik Benî Müstalik'ten yedi yüz kadar harp esirinin bedava azadlıklarını sağlamıştır.

Mekkelilerin lideri Ebu Süfyan'ın kızı Ümmü Habibe ile evlilik, Ebu Süfyan'ın bozulan Hudeybiye Sulhü'nü yenileyebilmek için, kızını bahane ederek Medine'ye gelmesine, Hz. Peygamber'in hane-i saadetlerine kadar girmesine yol açmış, bu durum onun hasmane duygularını törpülemiştir. Diğer evliliklerinin her birinde tıpkı neşr-i din gibi siyasî bir yönün dahi varlığı inkar edilemez.

Resulullah'ın evlilik bağının siyasî yönünü nasıl kullandığını anlayabilmek için İslam'ın ilk baştaki kuruluş ve neşrini sağlayan siyasî lider kadronun evlilik bağıyla birbirine nasıl kenetlendiğini ibretle tetkikte zaruret var:

Hülefa-i Raşidîn denen bu çekirdek kadro, evlilik bağlarıyla birbirlerine perçinlenmiş gibidir. Hz.Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in kızlarını almış, onlara damat olmuştur. Hz. Osman ve Hz. Ali'ye kızlarını vermiş, onları kendine damat yapmıştır.

Hz. Ali ile olan akrabalık bağının, Hz. Osman'daki eksikliğini, ona ikinci bir kızını da vererek telafi etmiştir. Hz. Hafsa ile evlenmeleri hususundaki teklife menfi cevap verdikleri için Hz. Osman ve Hz. Ebu Bekr'e karşı kırgınlık içine düşen Hz. Ömer'i memnun etmek ve öbürlerine karşı kalbinde yerleşecek bir gücenmeyi ve bunun merkezkurmay kadroda hasıl edeceği çatlağı bertaraf etmek için Resulullah'ın Hz. Hafsa'yla evlenmesi fevkalâde siyasî bir ameliyedir."

Sünnetin geniş çapta zabt ve tesbitinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın muhterem zevcelerinin rolünden ayrıca söz etmek gerekir.

Zira kadınlar ve âile hayatıyla ilgili pek çok mesele onlar tarafından rivayet edilmekten başka, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ev içerisinde geçen ve aile dışında kalan, erkeklerin girmesi mümkün olmayan hususî yaşayışı ile alâkalı pek çok durumlar onlar vâsıtasıyla rîvayet edilmiştir.

Ayrıca, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevceleri (radıyallahu anhünne) kadınları ilgilendiren pek çok meselede Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'le problemi olan kadınlar arasında aracılık yaparlardı. Yani bâzan kadınlar, meselelerini doğrudan doğruya Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a açmaktan haya ederler, zevcelerinden birine açarlardı.


Onlar da Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a aktarırdı. Bazan da, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) aynı mülahazalarla kadınların sorularına imâlı ve müemel bir tarzda cevap verir, onlar anlamakta zorluk çekebilirlerdi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın birçok kadınla evlenmesinin başlıca sebeplerinden birinin, hatta birincisinin sünnetin tesbitiyle ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü 25 yaşından 53 yaşına kadar, yani bütün Mekke hayatı boyunca kendisinden 15 yaş büyük bir kadınla iktifa eden Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in Medîne'ye hicret ettikten sonra birden bire birçok kadınla nikahlanması gerçekten düşündürücü ve mânidârdır.

Elli üç yaş gibi, insanlarda cinsî his ve heyecânın sükûnet bulduğu bir devrede vukû bulan evlenmeleri, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) gibi, herşeyini belli bir misyona adamış bir zâtın hayatında, bâzı İslâm düşmanlarının eblehçe ileri sürdükleri gibi "şehevî maksadlarla" izâh etmek mümkün değildir. Sırf siyâsî maksadlarla izâh etmek de nâkıs kalır. Tebligâta, sünnetin tesbitine yönelik gayeleri bilhassa tebârüz ettirmek gerekir.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın iç hayatı yaşça, mizaçca, ilimce, kabiliyetçe farklı müşâhidler tarafından görülmeli, gözlenmeli, görülenler, duyulanlar, intibalar tesbit edilerek arkadan gelen nesillere aktarılmalı idi.

Çünkü, kıyâmete kadar gelecek binlerce, yüzlerce milyarlık ümmet onun sünnetine muhtaçtı, hayatına en güzel örnekleri, her meselede, ancak onun sünnetinde bulabilecekti. Öyleyse onun iç hayatı bir değil bir çok kadın tarafından takip edilmeli ve mümkün olan en ince teferruatına kadar zabt ve tesbît edilmeliydi.

Nitekim, bir kısım âlimler, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Kadın, güzel koku, gözümün nûru namaz" hadîsini izah ederek şöyle demiştir:

"Kadınlar Resûlullah (aleyhissalâtu vessetâm)'a sevdirildi, çünkü onlar, erkeklerin öğrenemeyeceği ve sormaktan da hicab edecekleri hususları rivâyet ediyorlardı."

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevceleri sünnetin mühim bir kısmını rivâyet etmiştir. Hususen Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nin bu babtaki hizmeti fevkalâde büyüktür. 2210 rivâyetle, "müksirûn" denen çok rivâyet edenler arasında dördüncü sırada yer alır. Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nin soru sormakta pek cesur olduğu, anlamadığı hiçbir meseleyi sessiz geçirmeyip mutlaka sorduğu belirtilir.

Yeri gelmişken Ümmühâtu'l-mü'minîn dışındaki diğer sahâbî kadınların sünnetin tesbitine olan büyük katkılarını hatırlatmak gerekir. Onlar da Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) meclislerine, cemaatlere ve hatta askerî seferlere katılmış, gördüklerini duyduklarını zabtedip, anlatmışlardır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadınların dinlerini öğrenme hususundaki aşklarını, alâkalarını görerek, onların talebi üzerine haftanın bir gününde sâdece kadınlara hitâbetmiştir.

İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte Tercüme ve Şerhi


Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re: Üç şey!

Mesaj gönderen sev-guzel »

Değerli kamuran kardeşim umarım Derman Doktorumuz meramınıza DERMAN olur.
Münir DERMAN hazretlerinin Allah Dostu Der ki 2 den alıntıdır.


FATIMA


1- Gözümün nûrudur.
2- fatıma cennet hurilerindendir
3- Fatıma cennetin seyyidesidir
4- Fatıma'ya buğz eden bana buğz etmiş olur.
5- Fatıma benden bir parçadır.
Bu hadîsler Fatıma hakkında söylenmiş hakiki kadın timsalidir.
Erkeklerin kadınlara karşı iyi olmalarını haykırmaktadır.
Kadına zulmedenin sonu yoktur.
Kadın sevilir o kadar...
Kadını sevmek hakiki insan için büyük bir ibâdetdir.
Kadınlar sizin cennet ziynetlerinizdir.
Onları hoş tutun, okşayın sevin.
Onlar olmasaydı biz yoktuk.
Onlar güzeldir, güzelliğini görmek lâzımdır.
Çirkin denilen bir şey yoktur.
Onlar güzel endam üzere yaratılmışlardır.
Kadını seven muhakkak beni sevmiştir.
Kadını öperken gözlerinizi yumun.
Kadına zorla tecâvüz en büyük günahtır.
Onları severken ALLAH'ı sevmiş olduğunuzu bilmezsiniz.
Kadın sizden, hareketlerinizden memnun olursa ALLAH da sizden memnun olur.
Bunu bilemezsiniz…
Kadını sevmek büyük bir ibâdettir.
Kadını memnun etmeyen beni de memnun etmiş olmaz.
Kendi arzunuz için kadınla yatmayınız. O isterse, evet...
“Bana dünyada üç şey sevdirildi” buyruluyor.
“1- Gözümün nûru namaz
2- Güzel koku
3- Kadın…”
Resûlü Ekrem “sevdim” demiyor.
“Sevdirildi” diyor. “ALLAH'ın lütfü olduğu için sevdirildi” buyruluyor.
Çünkü kadir-i mutlak her şeyi veren Cenab-ı Allandır.
“Sevdim!” derse, sahibiyet tasarruf ve benlik ifade edilmiş olur.
Namazın göz nûru ile alâkası nedir?
Göz nûru nedir?
Niçin gözümün nûru demiştir? Kalbimin nûru denmemiştir?
Bunların üçü birden ibâdettir.
Cima’ bile ibâdetdir.
Bütün ibâdetlerde, kadından duyduğun zevki duymak lâzımdır.
Üç beş saniyelik duyacağın zevkin yetmiş bin fazlasını Cemâlullahtan duyacaksın.
Bu zevke insan cesedi tahammül edemez.
Huri, Gılman haberi bu zevkin yani Cemâlullah'dan alınacak bu zevkin müşahhaslandırılmış ifadesidir.

Kadınla temasa abdestli olarak başlayın.
Bundan gayrisi abdestsiz namaz kılmak gibi olduğundan yasaktır.
Hatta yasak edilmiştir.
Hatta haramdır.
GÖZ, dudak, boyun, kulak arkası, yanak, sırt, omuz, meme öpmek, saçları okşamak erkeğe sünnetdir.
Bazen vâcibtir.
Bazen farzdır.
Kadının erkeğin saçlarını okşaması, boynuna arzuyla sarılması sünnetdir. Bunların hepsi vehleten şehvanî arzu perdesi altında gizli bir yaratılış ve sünnetullah icabıdır.
Erkeklerde şehvanîyet çok fazla olduğundan kadına tesettür emro lunmuştur.
Bu, kadının erkekden 7 misli fazla olan fazlını zedelememek içindir.
Kızını kucağına alırsın, öpersin, seversin.
Bunda zerre kadar şehvanî arzu yoktur.
Başka bir kızı alırsın şehvanî arzu başlar.
İşte kızın ve yabancı kız arasında duyduğun zevkin ne olduğunu bilmek lâzımdır.
Bu hâl insanı ibâdet ile küfür arasına sokar.
Huri gılman hikâyesi bunu ifade eder.
Şehvanîyeti bu iki sevgi arasında mütalaa etmek gerekir.
Bunları ayırmak erişen için kolaydır.
Buna kadın erkekten çok daha erken erişebilir.
Bilmeyen için imkânsızlık hududundadır.
Bunları her iki cins arasında tanzim için namahremlik meselesi vardır.
Bu islamda ince bir kaide ile bildirmiş ise de şümulünü anlamak herkesin kârı değildir.
Bu meseleyi hâlletmek için İslâmda birbirine zıt gibi görünen 2 kaide vardır:
1 - Emenin emzirene küllü haramdır
2 - Emzirenin emene nefsi haramdır.
Kaidesi çok derin düşünülecek bir kaîde-i rabbanîdir.
Bir şey ne kadar genişlerse okadar daralır.
Yine birşey ne kadar daralırsa o kadar genişler.
“El emri izadakı ettesia veddesia izadak”

Hülâsa:
Kadını sevmek ALLAH'a karşı duyulan sevginin başlangıç hudududur. “Bana dünyada kadın sevdirildi ben de size söylüyorum!” demektir.

Ben, ALLAH sevgisinin hududundan söylüyorum da ondan...
Kadına eziyet eden, döven, hakaret eden bu sevgiye hakaret etmiş olur. Cennetdeki huri: Kadına duyulan sevgi ve hissin mümessilidir.
Gılman: Kadının erkeğe karşı “duyacağı” sevgi ve hissin mümessilidir. Burada, kadının “duyacağı” kelimesi mukabil erkekden beklenen ve tezahür edecek iyi hareket ve sevgiye karşı bir şart konulmuş oluyor demektir.
Fakat burada zirvede yine kadın var:
“Cennet anaların ayağı altınadır” mübârek lâfzı bu demektir.
Ben kızları çok severim.
Onlar Hazreti Fatıma ordusundan olduklarını bilmezler.
Hz. Fatima'nın sözlerle resmini çizelim:
Uzun boy.
Narin mütenasib vücud.
Mükemmel bir endam.

Endam nedir bilir misiniz?
İnsanın her uzvu arasında göze görünmeyen bir tertip, ilâhî bir ahenk vardır. Güzellik vardır. Buna endam denir.
“Ben insanı kendi sûretimde yarattım” diyor hazreti ALLAH bir kudsî hadîste.
Bu endam Hakk’ın kudretlerinin görünüşü,
Bu görünüş de Hakk’ın görünüşüdür.
Dünyada herşeyde, mikroptan file kadar her türlü nebatatta, çiçeklerde, madenlerde, hücrelerde bu endam vardır.

Beyaz ten.
İri siyah gözler.
Siyah uzun saçlar.
Sâkin ve yavaş konuşur.
Düzgün cümlelerle.
Okuma yazma bilir.
Şâirdi.
Karanlıkta her yer nûr içinde kalırdı.
Yere kuvvetle basıp yürürlerdi.
Resûlü Ekrem, Cebrail'e bile kıyam etmezdi.
Yalnız O'na huzurlarına girdiği zaman kıyam ederlerdi.
Bu kendisinden bir parça olan Hz. Fatıma'dır.
Bütün kadınların hatunluk sırrı onda dünya yüzünde görülmüştür.
Hakk şefâatine nail eyleye!..
Ehl-i Beyt ondandır.
Onun devamıdır.
Ehl-i Beyt i sevmek Fatıma'yı sevmektir.
İşte ona benzemeye çalışan İslâm anasının ayağının altındadır cennet hadîsinin mânâsı budur.
Bu lâflar küçültülmüş bir hakikatin mikroskobik ifadesidir.
Kadınlara haykırıyorum:
“Hazreti Fatıma'ya her gün ruh-u mübâreklerine hiç olmazsa Fatiha okuyun. Yardım isteyin!”
ALLAH dostlarındaki zâhiri tevazu’ ve edeb, iç âlemlerindeki edebin görünüşüdür.
ALLAH'ın kendi azameti ile örtmüş olduğu kimseyi görmek kolay değildir. Bir saman çöpünde gizli zikri işitmezsen bile o zikri sezmeye çabala.
Bütan kâinatta ne, varsa Hakk’ı zikir hâlindedir.
Atom âlemini düşünün işte o, O dur.
Bu zikri işitenler vardır.
Saman çöpünde duyanlar ise bambaşkadırlar.
Hz. Fattma:
“Fatıma benden bir parçadır.”
“Kızım insan harîsidir.” (Hadis)

Resûl'e peygamberlik geldiği sene doğmuşlardır.
Cemaziyel âhir Cuma Günü islamın ilki ve büyük annesi Hz. Hatice'den helâl İslâm sütü emmiştir Hz. Fatıma.
Resûlü Beremden 6 ay sonra Hicretin 11 inci yılında tahminen 25 -26 yaşlarında vefat etmişlerdir.
Kabirleri hakkında birçok sözler varsa da hücre-i saâdetin güneyinde defnedilmişlerdir.
Ramazan ayının üçüncü günü oruçlu iken ruhlarını Hakk’a teslim etmişlerdir, ölümünden evvel kendilerini gasletmiş ve elbiselerini giymişlerdir.
Hz. Fatıma hiç kazaya namaz bırakmamışlardır.
Resûlü Ekrem hicret ettikleri zaman 7-9 yaşlarında idiler.
Hicretten sonra Resûlü Ekrem Zeyd'i Mekke'ye göndererek kendisini aldırmışlardır.
15 - 16 yaşlarında iken Safer ayında Cuma günü 21 yaşında olan Hz. Ali ile evlenmiştir.
Çeyizi nedir bilir misiniz?
Bir tek battaniye.
Yün yatak.
Hurma lifinden yastık.
Kilim.
Maşrapa.
Testi.
Birtakım çamaşır vs...
Resûlü Ekrem'in diğer evlâtları, Resûlü Ekrem'den evvel vefat etmişlerdir. Yalnız Fatıma Resûlden 6 ay sonra vefat etmiştir.
Birgün Ali ile Fatıma'yı huzuruna çağırarak şöyle demişlerdir :
“Sen Ali'ye câriye ol ki, o da sana köle olsun!”
Bu söz bütün İslâm ailelerine hitaptır.
Ehl-i Beyt : “Fatıma, Ali, Hasan, Hüseyin” dir. Bir de Selman...
Resûl'ün muhterem refikaları da Ehl-i Beyt sayılırlar.
12 imam da ehliybeytin evlâtlarıdır. O kadar...

Bütün İslâm kızlarına , kadınlarına haykırıyorum:
Hz. Fatıma Hakk’ın sevdiği kadın nümunesi tek hatundur.
Ona şeklen olsun sadelik, tevazu’, temizlik, Hakka bağlılık, herkese karşı sevgi, her yaratığa şevkat!
Bütün ailelere ve yuva kuracaklara haykınyorum:
Hz. Fatima'nın çeyizini düşün!
Resûl'ün Ali'ye ve Fatıma'ya söylediği sözleri düşünün!
Birbirinizi hiç kırmadan fedârkârlık yaparak yuvanızı bir Ehl-i Beyt yuvası hâline getirmeye çalışın!..


09.01.1982 Cumartesi


Ziynet : Süs. Bezek. Kadınlara mahsus kıymetli eşya.

Cima’ : Cinsi münâsebet. Çiftleşmek. * Zamm etmek.

Tanzim : (Nazım. dan) Sıraya koymak. Sıralamak. Dizmek. * Düzenlemek. Tertiblemek. * Islah etmek. * Manzum veya mensur olarak yazmak.

Na-mahrem : f. Aralarında evlenmeğe mâni olacak kadar yakınlık bulunmayan. Şer'an evlenmeğe mâni akrabalığı olmayan erkek veya kadın. * Yabancı.

Şümul : Kaplamak. İhtivâ etmek. İçine almak. * Hükmü altına almak.
Küll : Hep, tüm, bütün. Çok. Cüz'lerden meydana gelen.

Endam : f. Beden. Vücud. * Vücudun tenasübü. Vücudun görünüşü. *

Letafet. İntizam ve üslub.

Harîs : Bir şeye fazlası ile düşkün. Hırslı.


Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re: Üç şey!

Mesaj gönderen sev-guzel »

Havva topraktan yaratılmadı.
Âdem topraktan yaratılıp topraklıktan çıktıktan sonra Âdem'in “eğe kemiğinden” {... ) günü halkediliyor.
Fakat bu söz nazariyedir.
Kur’ânda eğe kemiği diye bir şey yoktur.
Kadının bu eğe kemiğinden yaratıldı sözü, Havva'nın halkı hususu bambaşka bir yaradılış olmalıdır ki bunda birçok sırlar ve güzellikler gizlidir.
Bu Hakk’ın muradının en büyük sırrıdır.
Sırr değildir amma...
Yine sırdır. Söylenemez. Kadrosundadır.
Bu sırrın bir ucu İsa'nın Hazreti Meryem'den babasız doğması, Hakk’ın muradının başka şekildeki tecellîsinde gizlidir.
Bundan dolayı “Fadıl” kadında erkekten 7 defa daha fazladır. Bu sırrın gizlenmesi için Havva anamızı şeytan kandırmış menedilen meyveyi yedirmiştir.
Şeytan niçin Âdemi kandırmadı da Havva’yı kandırdı?
Bunda büyük bir sırr vardır.
Hakk’ın muradının âdeta bir kanunudur.
Şeytan Âdem’e secde etmedi.
Havva’ya secde mevzuu bahis değildir.
Havva'nın malzemesi başka.
Toprak değil...
Bazı kabahat gibi görünen şeyler bazı hakikatlerin örtülmesi içindir.
Yalan bundan dolayı İslâmda men’edilmiştir.
Yalan haramdır.
Hatta şirktir. Niçin şirktir?
Yalan büyük bir meseledir.
Eğe kemiği sözü altında perdelenerek halkedilen Havva’ya hususî bir ruh nefhedilmiştir.
“TEK CANDAN”
"Nefsin Vahidetin"
Bu husus ruhtan ötürü :
“CENNET ANALARIN AYAĞININ ALTINA SERİLMİŞTİR”
Ve yine bu husus ruhtan ötürü analara süt verilmiştir.
"Ana göz yaşı" Verilmiştir.
“HAYY TEZGÂHI” verilmiştir.
Bazı ibâdetler bazı uzvî sebepler perdesi altına gizlenerek bağışlanmıştır.
Hayızlı kadınlara namaz bağışlanır.
Bu bağışlamada büyük bir sırr gizlidir.
Hayız perdesi altında...
Hayızlı kadın hayzı bittikten sonra gusül yapar.
Bu gusül cünüb guslü değildir.
Düşünmek gerek!
Cumâ namazı kadınlara farz değildir.
Kadınlardan imam olmaz.
Peygamber, Nebî olmaz...
Hakk’ın perdelerinden mahremiyet.
Setr emrolunmuştur.
Hakk’ın en büyük yaratığı kadındır.
Amma bunun ne olduğunu kimse idrak edememiştir.

İdrak eden de söylememiştir.
Söyliyemez de...

Kadın şeytandır.
Kadın insanı baştan çıkarır.
Bunlar lâkırdı değildir.
Hakikat değildir.
Zayıf kimselerin sözüdür.
Bunda da bir şey ifade edilmektedir.
Rüyada bile Şeytan'ın temessül edemiyeceği nesneler şunlardır:
Bulut
Su
Horoz. Her horoz değildir. Muayyen bir cins horozdur.
Koç, koyun.
Siyah gül.
Kadın ve cennette huri, Hazreti Havva, Hazreti Meryem ve Hazreti Fatma.
Resûlü Ekrem...
4 Büyük melek.

Kadın: Şeytan işlerinin aksettirilmek istendiği bir aynadır.
O kadar...
Kadına şeytan denilemez...
Neyi sevelim Yâ Resûlullah?
“Namazı, namazı, namazı!..“
Kimi sevelim Ya Resûlullah?
“Ananı, Ananı, Ananı!..“
İşte muhterem sahabelerin Resûlullah'a sorup aldıkları cevab-ı Resûl. Bu...
3 defa'a söylemelerindeki murad :
Allah için,
Benim için,
Kendin için...

Kadınlardan bundan dolayı “NEBΔ Peygamber gönderilmemiştir.
Hakk’ın en büyük bol şefkat hissi kadına verilmiştir.
Nebîlik muvakkattir.
Kadının işi ise muvakkat değildir.
Hakk’ın en büyük kıskandığı duygu da ona verdiği ana şefkatidir.
Hafaza Melekleri ana yolundan bahşolunur insanlara...
Zifafta erkeğin kılacağı iki rekat namaz bunun içindir.
Bu bahis çok derin sırr deryasıdır. Uzundur.
Daha bildiğim kadar söylersem çıldırmak işten bile değildir.
Kadına eziyet edenin sonu hüsrandır.
Bunu unutma... O kadar!..
Resûlü Ekrem bana üç şey Hakk tarafından sevdirildi.
Sevdim demiyor "Sevdirildi" bunda ince, gizli bir emir ve mecburiyet vardır.
1- Kadın
2-Güzel koku
3- Gözümün nuru namaz.
Bu basit bir söz değildir.
Düşünmek gerek!..

"Hayy Tezgâhı" olan kadınlar hayızdan kesildikten sonra çocuk yapamazlar.
Hayy Tezgâhı onlardan alınmıştır.
Kadın vücudunda bulunan hormonlar artık tükenmiştir.

Burada bir şeyden bahsedeceğim :
Rahim hastalıkları.
Çocuk düşürmelerde, gizli zinalarda çok görülür.
Bütün hastalıkların manevî sebebleri vardır.
Bunun hakkında bir kitabımız vardır.
Merak edenler oraya müracaat edebilirler...

Bu hal kadının yaratıldığı topraktan ayrı bir nesnenin sâfiyetine doğru gidiştir.
Kadın tamamiyle terkib itibariyle başkalaşmıştır.
Cesedî ve ruhî bir mücadele başlar ki hayatı temiz geçmemiş yani Hakk’ın emirlerini ihmal etmiş veya kadınlık büyük kıymetini bilmeden hakir görmüşlerde çıldırmağa kadar giden adet kesimi krizleri geçirmeğe başlar.
Halbuki aksi olan kadınlarda cismanî bir nur güzelliği ve sâfiyet ve ruhanî bir sükunet asaletine bürünür.

Kayın valide hikâyeleri, edebsizlikleri hayatında tövbesiz kalmış günahların kokuları ve tezâhürleridir.

Kadının semavî sâfiyet, asalet ve Hakk katındaki kıymetini harab eden :
Dedikodu,
Olduğu gibi görünmemek,
Kendinde gizli ilâhî esmâları görmiyerek kıymetini zedelemek.
Hem cismanî hem ruhanî kıymetleri muhafaza edememek, bugünkü kadınlarda bu artık kalmamamıştır.

Aile geçimsizlikleri, hem erkek ve hem kadın suçudur.
En büyük suç erkektedir.
Bugünkü erkek olsun, kadın olsun, “ÎSLÂMI” asrın zihniyet ve ışığında değil; asrı, islâmın ışığında görerek hareket etmesi lazımdır.
“İnancımız vardır!“ sözü, hiç bir yönü ile hiçbir kıymet taşımaz.
İslâm demek : Hakk’ın yarattığı güzellikleri muhafaza eden ve yaradılışı kanunları içinde devam ettiren derecedir.
“Bu Allah'ı bilmek demektir”

İslâm kadını İslâmdır.
Soytarı değildir.
Nenelerimizin yüzlerinde, hareketlerinde hiç bir günah gizlenemezdi.

Kadınlardan imam olmaz.
Cumâ namazı kadınlara farz değildir.
Bunların ilâhî niçinleri vardır.
Hikmetinin sırrını kadınlar bilseler secdeden başlarını kaldırmazlardı.
Erkekler bilseydi böyle kadınların ayaklarının altını öperlerdi.
"Ayak altı" nedir?
Allah'ın insan vücudunda yarattığı en büyük sırrı âşikâr olduğu halde gizleyen uzuvdur.
Vücudda en mukaddes , vücudun uzvundan, başta geleni ayak altıdır.

Bir hadiste : “Bir kimse anasının ayağının altını öperse cennetin eşiğini öpmüş olur.”
Eşik kapıdaki giriş yeridir.
O halde cennette kapı var demektir.
Bu kapı nedir?
Eşik nedir?
Bunlar basit mânâdaki eşik değildir.
İlerde bunu izâh edeceğiz.
Hele biraz eşikte bekleyelim.
Hakk’ın en büyük sırrı, eseri annedir.
Ayağının altına sermiş cenneti...
Büyük Allah'ın büyük eseri Anne...

Anne olmak, bu sırra karşı kadının hürmet ve tâzim ve âdeta ibâdetidir.
Sağ ve sol ayak tabanı, parmakların alt kısımları, topuk muhtelif hastalıkların arazını ince bir sûrette gösterdiği gibi haramları, günahları da yapıp yapmadığını gösteren Hakk’ın aynasıdır.
Cesedde nefsin hareketini ve ceseddeki hastalıkları gösteren bir topografya haritası gibidir.

Mesh icâb ettiği zaman ayağın altı mesh edilmez.
Üstü meshedilir.
Bu da gönül gözü açık olana bir şey söyler ama kimse bilmez.
Merak etmez sebebini araştırmaz.
Bir parça meshten bahsedelim;
Mesh: Bir yere temas etme mânâsına gelir.
Lens: Bir yere değerek duyma.
Mesh: İsim olarak ayağa giyilen yumuşak, bileğe kadar uzayan ayakkabı manânasındadır.
Şeriatta ise: Mesh el ile sürme mânâsınadır.
Başa, ayağa mesh etme gibi.
Meshetme su veya temiz toprakla yapılır.
Abdest almada “BAŞINIZI MESHEDİN!” âyet emridir.
Abdestli birkimse mesh giymiş ise abdest tazeliyeceği zaman mesh üzerine elini ıslatarak yalnız ayağının üstünü meshedebilir.
Altına lüzum yoktur.
Fakat abdestli olarak mesh giymiş bir kimse su bulamadığı zaman teyemmüm yapacağı sırada meshini çıkarması lâzımdır.
Ayak altına da toprağı sürmesi lâzımdır.
Meshte su ile meshedilir.
Ayak altına mesh yapılamaz.

Şâfiler niçin çıplak ayak namaz kılarlar.
Şâfilerde mesh yapılmaz, câiz değildir.
Bunlarda gelişi güzel bir iş değildir.
Sebebleri ve niçinleri vardır.

Hülâsa Allah kadını bambaşka yaratmıştır.
Vücud bakımından,
Ruh bakımından,
Duygu bakımından,
Fazıl bakımından,
Uzuv bakımından,
Kan terkibi bakımından,
Vücud terkibinde bulunan madenî maddeler bakımından “NUR-U RESÛLÜLLAH” anadan geçerek Resûlü Ekreme intikal etmiştir.
Nurun şerefi için annelere süt bahşedilmiştir.

Şefkat, tahammül ve bazı imtiyazlar da verilmiş gebelik zamanında...

Kadının ne kadar büyük makamda olduğunu bilse erkekler zevcelerinin ayaklarının altını öperlerdi.
Resûlüllah huzurlarına giren hiç bir kimseye hatta Cebraile bile kıyam etmezlerdi.
Hazreti Fatıma huzura girdiği zaman derhal kıyam ederlerdi. Kadın makamının kıymetini artık düşün!
Gafil olma!
Bu sırr bu kıyamda gizlidir...

Şimdi niçin diye soracaksın.
Merak edeceksin.
Öğrensen bile ne yapacaksın.
Sen ondan evvel yapılması gereken şeyleri yap da, sonra merakını gider.
"Merak etme" boş bir duygudur.
Ağzında bal taşıyan arının iğnesi de vardır onu unutma...

Hiç bir kadının, ayağının altını cehennem ateşi yakmaz. Kadınlara söylüyorum.
Ayağına temiz bak!
Tabii güzellik sırlarına hakaret etme, tırnaklarına hürmetli ol! Onları soytarılaştırma!
Söylediklerime dikkat et!
Söylemediklerimden kendine söz çıkarma!
Bunlar güç iş değildir.
Hakk’ın emirlerini yerine getirmiyorsan hiç olmazsa cesedine hakaret etme!..

Kadını fuhşa sürükliyen erkektir.
Irzına geçen erkektir.
Bu gibiler tövbe etseler bile faide vermez...

Zina yapan kadın recmedilir.
İslâmiyette kadın katli yasaktır.
Ölüm cezası recimdir. Taşlamadır.
Bu çok büyük bir meseledir.
Recmedilen kadın indi ilâhîde suçundan mağfur olur.
Ve cesedi azab görmez.
Ceseden şehittir.
Bu kadına Hakk tarafından verilmiş bir mertebeye bağlıdır.
Kadın topraktan veya eğe kemiğinden yaradılış rivâyetinden uzaktır.
"NEFSİN VAHİDETÎN" den yaratıldığının delilidir.
Yalnız kadın recmedileceği zaman âdetli olmaması lâzımdır.
Eğer bunu tesbit etmeden yaparlarsa bütün günahı emir veren ve her kim taşlarsa ona aittir, azabı vardır.
Hele emzikli küçük yavrusu veya hamile olana yapılırsa emir veren de taş atanda dinden çıkarlar.
Recm edeceklerin abdestli bulunmaları lâzımdır.
Erkeklerde başvuracak cellat abdestli olacaktır.
Aksi halde küfre giderler.
Çünkü bu emir Hakk’ın emrini yerine getirmektir.
Farz ise, farzlar abdestsiz yapılamaz.
Hayvan kesenler, hamur yoğuranlar, ekmek yapanlar hepsi abdestli olarak işi yapmaları lazımdır.
Süt sağanlar buna dahildir.
Meme veren kadınların yavrularına abdestli olarak süt vermeleri muhakkak lâzımdır.

Her ne sûretle olursa olsun kadın öldüren cehennemliktir. Burada dinsizlik mevzu bahis değildir.
Kadın öldürmek hele küçük kız öldürmek, küçük erkek öldürmekten daha beterdir.
Büluğdan evvel kız ve erkek, kadın öldürmek İslâm Dininde tamamen yasaktır, haramdır, tövbesi ve affı yoktur.

Zina yapan erkek katledilir.
Cesedi kurtulur ruhu azap görür.
“Recmedilen kadının guslü yapılır. Cenaze namazı kılınır.” Erkeğin guslü yapılmaz cenaze namazı kılınmaz.
Resûlü Ekrem recmedilen bir kadının cenaze namazını kıldı.
Hazreti Ömer itiraz etti :
“Ya Ömer o kadın öyle bir tövbe etti ki bütün Medine halkına taksim edilse hepsine yeter!“ buyurdular.

İslâmda, ceza tatbik edildikten sonra kin ve adavet göstermek haramdır.
Sevgi duygusu hakimdir.
İslâm ceza sisteminin gerçek ruhu budur işte.
Yetimdi kaldığı evde bir câriye ile zina yapan Muaz İbni Mâlik recmedildi.
Sahabelerden iki zât küfrettiler.
Resûlü Ekrem duydu. Ses çıkârmadılar.
Bir saat sonra yolda ölü bir eşek gördüler.
“Bana falan sahabeyi çağırın!“ diye buyurdular.
Sahabeler geldi.
Resûlü Ekrem : “şu ölü eşek etini yiyin!“ diye emretti.
Sahabeler : “Yâ Resûlullah bu yenir mi?“ dediler.
“Demin recmedilen arkadaşınızın ırzına küfrettiniz, o söz bu eti yemekten daha kötüdür!“ buyurdular.
“O öyle bir tövbe etti ki şimdi cennet ırmaklarında yıkanmaktadır!“
Recmedilen kadına yakından Halit İbni Velid büyük bir taş atarak başına vurdu.
Halide kan sıçradı.
Halid küfretti.
Resûlüllah : “Hele dur bakalım o kadın öyle bir tövbe etti ki bir şâki yapsa bütün günahları affolunur!“


Münir DERMAN k.s.
ALLAH DOSTU derki. SIRR-1 den alıntıdır.
Resim
Cevapla

“►Soru - Cevap◄” sayfasına dön