İyi SEYRler!

İslamiyet'de yaşanan tartışmalara açıklamalar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

İyi SEYRler!

Mesaj gönderen Ahmed »

Resim

İyi SEYRler!

Selâmün Aleyküm Muhammedî Canlar!


ALLAHUEKBER !
Amenna ve Saddakna!


İkilik yok BİRlik var! La ilahe illâ ALLAH!
- “Her pay eden cehennemdedir!” der Cenâb-ı Peygamber.
Sohbetlerinde böyle söyler DERMAN HOCAM. İlk başta yemek, yiyecek PAY etmekten bahseder sanki.
Yemeği bir tabaktan ye! Ekmeği, bu senin bu senin "PAY Etme".
Aslında her sıkıntı buradan başlar zannımca. Bakın bu cümleyi bile kendime PAYe çıkararak PAY Ettim.
Yani BÖLdüm. PAY etmek BÖLmektir aslında. TEKliği BİRliği ÇOKlamak, PAY Etmek veya BÖLmek değil midir?
"Benim gibi düşünmüyor! "
"Yok yok Kırmızı da hiç yakışmamış! Zevksiz şey!"
"O bu ülkeyi benim kadar sevmiyor!"
"Herkes üstüne düşeni yapsaydı şimdi Süper Güç olurduk!"
"Bu kesin Şucu, Bucu Bize uymaz, münafık!"
"Şu gericiye de bak! Kesin selamımı bile almaz! Bir de dindarım diye geçinir!"
...vs.

Bu hastalığı insanların çok normal kabullenebilmeleri için de bir deyim bulunmuştur : Önyargılı Olmak!
"Aaa! Sen de çok önyargılısın canım!"
"Eee! Ne yapayım, O da trafik kurallarına uysaydı!"
...

"Her PAY eden - BÖLen - ÇOKlayan cehennemdedir!"
Şirk koşmak ! Vatanı BÖLmek ! Milleti BÖLmek !
Ümmeti Muhammedi BÖLmek !
Kendine PAYe çıkarmak için !

Bir gün Hz. Ali bir kafirin tepesine kaldırınca zülfikarını, kıskıvrak bağlanmış olmaktan kuduran kafir, onun nur yuvası yüzüne tükürdü.
Bu olay üzerine Hz. Ali derhal kılıcını yere indirerek, haykırdı:

-Ben seni Allah rızası için öldürecektim! Sen yüzüme tükürdün ve nefsimi incittin!
Şimdi seni öldürürsem nefsime PAY vermiş olurum. Bırakıyorum seni...

...

TASAVVUF TERİMLERİ VE DEYİMLERİ SÖZLÜĞÜ'nden :
SER Ü PAY: Farsça, baş ve ayak demektir.
Mevlevî tabiridir. Mevlevî disiplinindeki cezalardan biridir.
Mürid, fukara elbisesini çıkarır, eski elbisesini giyer, mevlevî-hâneyi terkederdi.
Seyyah vermekten (bkz. Seyyah Vermek) daha ağır bir ceza idi.
Seyyah verilenin yeniden dergaha dönmesi mümkün ise de, "Ser ü Pay" edilen bir daha dönemezdi.
...


Bir de geçmişi, yapılanları PAY edenler var.

"Bu şunu yapmış yok efendim niye yapmış! Şöyle yapsaymış ya! Demek ki Vatan Haini!"
...vs. bu tip örnekler ÇOĞaltılabilir. Ama hepsi de BİR kapıya çıkar.

Başkalarını ve yaptıklarını sorgulamaktan vazgeçmeliyiz. Yoksa Hz. Musa'ya da Hızır As. çok kötü ve zalim biri gibi göründü.
Hatırlarsak kendilerine yardım eden geminin tabanının delinmesi, suçsuz masum bir çocuğun öldürülmesi,
yetimlerin barınağının yıkılması. Hep bu görünen tüm bu olaylar Hızır Aleyhisselamı zalim gibi gösterir.

Ya Hz. ALİ (K.v.) ve Hz. Muaviye ile birlikte sahabelerin çarpışmasını düşünecek olursak ?

ENFAL 17 - Sonra onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı.
Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitendir, bilendir.
(Elmalılı H.Yazır Meali)

Kim iyi, kim kötü ?
Kim kafir, kim Mü'min ?
Kalblerin sırrı cenab-ı ALLAH'ta gizli değil mi?

Ne zaman haddimizi aşmaktan vazgeçeceğiz. Hz. Ebu Bekr es-Sıddık Ra ne diyor :

“Ben nereye bakarsam önce HAKK'ı (sonra yaratılanı) görürüm”

Münir Derman Hocamızın bir sohbetinde:
"HUVE'LLÂHU'LLEZÎ LÂ İLÂHE İLLÂ HUVE'L-MELİKU'L-KUDDÛSU'S-SELÂMU'L-MU'MİNU'L MUHEYMİNU'L-AZÎZU'L-CEBBÂRU'L-MUTEKKEBBÎR"
(Haşr 59/23) MU'MİNU'L MUHEYMİN.. MU'MİN mumin, MUHEYMİN ALLAH(CC)! Birbirimize baktığımız zaman Nur-u Rasulullahın(SAV) fanusuna bürünmüş
BİZ'e BİZ'den yakın olan ALLAH'ı(CC) görmek lazım!


Kulîhvanî Hocamızın bir sÖZü :
ÇOK-luk YOK-luk ÇÖP-lükte!
ÇÖL-de TEK-lik OL!-ur!''
BİZ Hepimiz BİRiz inşâe ALLAH!

İyi SEYRler!

Muhammedî MuHABBEtlerimle!
Es-Selâm.
En son Ahmed tarafından 13 Mar 2011, 15:39 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: İyi SEYRler!

Mesaj gönderen MINA »

''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: İyi SEYRler!

Mesaj gönderen Ahmed »


Derman Hocamızın sohbetlerinde hatalara takılmaktan bahseder:
"İnsanların eksiklerini, kusurlarını görmeyiniz, araştırmayınız.
Bu sizi dedikoduya ve gıybete götürür. Gıybet, haseti, hırsı ve harama tamahı beraberinde getirir."

Ne kolaydır değil mi eksikleri, hataları görmek, eleştirmek.
Her gün Rabbimizden yüzlerce mucizevi olay olurken biz ne kadar az şükrederiz, teşekkür ederiz.
Sabah kalkarız, elimizi yüzümüzü yıkarız. Kahvaltımızı yapar, yola çıkarız.
İşe gider geliriz kazasız belasız, arabamızla, servisle, otobüsle vs.
İşte bir sürü irili ufaklı sıradan olaylar, küçük dedikodular, onu bunu çekiştirmeler...
Tüm bunların hepsi olması gereken sıradan bir durum sanki,"Kanıksanmış!".
Eve gideriz. Eşimiz bize her gün güzel yemek yapar : "Eline sağlık" der geçeriz.
"Kanıksanmış!" bir durum daha nihayetinde. Üzerinde çok fazla durmayız.
Ama bir gün bir mazaret veya bir bahane neticesinde yemek yapılmaz, yapılamaz.
"Neden yapmadın? Ne işin vardı? Biraz erken gelseydin ya!" gibi serzenişler de eksik olmaz.
Bu, üzerinde her gün güzel yapılan yemekten "kanıksanmış!" durumdan daha fazla durulan bir andır.
Diğer gündelik "Kanıksanmış!" işleri saymıyorum bile.
Dostunuz, vardır sizin dertlerinizi dinler, size tavsiyelerde bulunur, bazen teselli eder.
Bunlar alışılagelmiş "Kanıksanmış!" durumlardır.
"Teşekküre gerek yok, nasıl olsa bir dostlar günü icat edilir, hediyemizi alırız!"
...

Şöyle bir düşünsenize güne başlayışınızı:
Sabah uyandınız, tam yataktan kalkarken ayağınız burkuldu. Ne olduğunu anlayamadınız!
Topallaya topallaya banyoya gittiniz. Yüzünüzü yıkayacaksınız, sular kesik!
Yedekte de hiç su yok, Hayy Allah! Giyindiniz kazasız belasız!
Dışarı çıktınız, Doktora gideceksiniz, araba yok, kar yağıyor, yollar çamur...
Taksinin biri geçti el ettiniz ama durmadığı gibi bir de çamur sıçrattı üstünüze!
Ayak topallıyor otobüse de yetişemediniz...
...

Şükretmek, teşekkür etmek için ne kadar çok sebep var oysa değil mi? Neyi bekliyorsak, neden erteliyorsak?
Neden farketmiyorsak bu tüm "Kanıksanmış!" lıkları...

Yüce Rabbime binlerce şükürler olsun ki farketmeye başlayanlardan eyledi BİZ'i. Yoksa bu sitede işimiz ne?
Bir sürü oyun eğlence, h(b)oş sohbet odaları olan siteler varken!

Cenab-ı ALLAH Yar ve Yardımcımız olsun!
Muhammedi MuHABBEtlerimle!
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
hamdolsun
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 496
Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00

Re: İyi SEYRler!

Mesaj gönderen hamdolsun »

esselammmmm
esselammmmmm
esselammmmmm
esselamu aleyküm ve rahmetüllahi ve berakatü hüüüü
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: İyi SEYRler!

Mesaj gönderen MINA »

Hoşgören ne gördü?


Meryem Irmak


“Şeriat tarikat yoldur varana

Hakikat marifet andan içeri...”


Abdülkâdir Geylânî (k.s) şeytanı nasıl tanıdı?

Rivayete göre şöyle oldu:

Bir kere Abdülkâdir Geylânî şöyle bir ses işitti: " Ey Abdülkâdir! Ben senin Rabbinim! Sana haramları mubah, serbest kıldım. Başkasına yasak olan şeyleri sana helâl kıldım." diyordu. Bunun üzerine Abdülkâdir Geylânî "Eûzübesmele" çekti. "Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Sus ey mel'ûn!" diye bağırdı. Bunun üzerine aynı ses; "Ey Abdülkâdir! Rabbinin izni ile çeşitli yerlerde bana aldanmayarak, şerrimden, kötülüğümden kurtuldun. Halbuki ben bu yolla yetmiş kişiyi yoldan çıkarmıştım." dedi. Onun şeytan olduğunu nasıl anladığını sorduklarında; "Sana haramları helâl ettim, sözünden anladım. Çünkü Allah böyle şeyleri emretmez." buyurdu.

Bir ayağımız pergelin sabit ayağıdır.” Hz. Mevlana.

İnsanın nefsini tanıması kolay iş değil. TEK nefes, ama upuzun bir soluk yaşamak! Bu yolculukta rüzgârın önüne kattığı yaprak olmamak için ayağın yere çok sağlam basması gerekir. İşte o sağlamlık, pergelin sabit noktası şeriattır! Cevizin kabuğu… Taş gibi… Kırması zor… Ne iyi! Ya bu kadar sert ve sağlam olmasaydı? Kolayca kırılıp dağılsaydı? Yoldan çıkmak da bir o kadar kolay olurdu…

“Şeriat tarikat yoldur varana / Hakikat marifet andan içeri” Yunus

Madem şeriat yoldur, yoldan çıkmamak gerekir. Yoldan çıkana “yoldan çıkmış” denir.

O halde, Abdülkâdir Geylânî (k.s), şeytanı şeriat ile tanımıştır, bir anlamda. Çünkü helal haram şeriatın konusudur. Orada senlik benlik vardır. Şerîatte; "senin malın senin, benimki ise benimdir." Tasavvufta; "senin malın senin, benimki de senindir." Hakîkatte ise; "ne seninki senin, ne benimki benim; hepsi Allâh'ındır." Senlik benlik olmasa helal haram niye olsun, kime olsun? Sen varsan, ben varsam helal haram vardır. Sen varsan, ben varsam şeriat vardır! Gaye nefsinin hakikatini bilmek olsa da, bir hakikat var ki, insan yaşadığı müddetçe bu dünyanın malıdır. Zahir âlem. Ve zahirin sünneti, nizamı, düzeni şeriattır. Ayak o noktadan çıkarsa, insan zanna uyar, ruhu duymaz!

Zaman zaman bir konu hakkında konuşurken muhtelif insanlardan “o şeriatta öyle, hakikatte başka” kabilinden sözler duyup şaşırıyorum... Hakikat şeriatın dışında mı? Koca derviş, Yunus ne diyor: Şeriat tarikat yoldur varana / Hakikat marifet andan içeri...

Şeriatı kötülemek, onu zul görmek henüz şeriat ehli dahi olamamışlığın alameti olabilir ancak. Kerhen uymak, “ehil” olmak değildir. “Din tamam olucak/ Muhabbet doğar” Yunus

Ancak ondan sonra denize dalabilir insan.

En çok suiistimal edilen ve şeriatla tasavvufu karşı karşıya getiren konulardan biri “hoşgörü.” Yaratılanı Yaradandan dolayı hoş görmek nedir? Hoş görmek, şeriata boş vermek midir? “Benzemek” midir? “Şeytan sizi Allah’ın affına güvendirir” ayeti uyarınca ve emri bil maruf gereğince neyi ne kadar hoş görmek gerekir? Yoldan çıkmakla hoş görmek arasındaki ince sınır nerededir? Ehlullah engin hoşgörüsüyle şeriatın dışına mı çıkmıştır, yoksa içine mi girmiştir?

Velilerin hoşgörüsü öyle bir anlatılıyor ki insan sormadan edemiyor: “Mübarekler şeriata uymadılar mı?” Hoşgörü şeriata uymamak mıdır? O zaman şeriat kime ve niye gelmiştir? Şeriat hoşgörüsüz müdür? Şeriat yolsa, şeriatın dışına çıkıp da yoldan çıkmamak nasıl olacak? İyiliğin hoşgörüye ihtiyacı olmadığına göre, hoş görmek kötülüğü, zalimliği hoş görmek midir? Bu işin ölçüsü nedir?


Ölçüyü hoşgörü abidesi, büyük Veli, Pîr Hz. Mevlana’dan alalım:

“Zalimleri affetmek, mazlumlara zulmetmektir!

Hırsızlara ve her türlü kötü insanlara acımak; zayıf insanları dövmek, onlara merhamet etmemektir!

Aklını başına al; merhamete kapılıp da kötü bir kişiden intikam almaktan, canını yakmaktan çekinme! Onun uğrayacağı zahmete, eziyete pek bakma; suçsuz halkın, başkalarının düşeceği zahmeti, eziyeti düşün!

Bütün vücudun zehirlenmesini önlemek için yılanın ısırdığı parmağı kes, at! Sen kesilen tek parmağı değil, bütün bedenin helak olacağını gör, düşün!”

****

Şeriat tarikat yoldur varana

Hakikat marifet andan içeri...


Allah ehli, kesinlikle şeriatın dışına çıkmayıp bilakis içine girmişlerdir. Hoşgörü de tıpkı hakikat gibi şeriatın içindedir, dışında değil. Affetmek, hoş görmek sadece tasavvuf ehline mahsus da değildir. Allah kısasa izin verirken dahi yine de affetmeyi tavsiye etmiyor mu? Ama işitip anlamak için garip kulağı gerektir!

Marifet, şeriatın dışına çıkmak değil, çünkü “marifet andan içeri...”

Hakikat şu ki, Ehlullah şeriatın dışına çıkmayıp, bilakis “içine “ girmiştir. Çünkü “hakikat andan içeri..”

***

Allah’ın akıl verdikleri olduğu gibi bir de “hikmet” verdikleri vardır. Hikmetin bildiğini akıl bilmez. Hikmet ehli işin iç yüzünü bildiğinden şeriata “bilerek” uymuş, zul ve abes bir şey görmemiştir. Şeriat ehli olamayanlar ise şeriatı “kitapta yeri var” deyip kendi nefisleri için uygulamaya kalkmış, adeta şeriatla nefislerine zulmetmişlerdir.

Her konuda olduğu gibi burada da, şeriata uyma ve uygulama konusunda da karşımıza yine “o” çıkıyor: Nefis. Mesele daima nefsini bilmek meselesidir. “Sen seni bil sen seni...” Şeriatı nefsi için uygulayan, şeriat uygulamış olmaz.

Hz. Ali (k.v), afakta cihad ederken yüzüne tükürene kılıcını indirmekten tereddütsüz vazgeçebiliyor. Nefsini bilmeyen biri böyle bir durumda daha da hınçlanıp, elinde olsa “iki kere” öldürmeye kalkar karşısındakini. Hınç varsa işin içinde bir kere öldüren zaten aslında iki kere öldürmüştür! Ya, Ali (k.v) ? O enfüsi cihada hiç ara vermiyor ki. Nefsinin emriyle Allah’ın emrini karıştırmıyor! İşte ehlullahın hoşgörüsünü bu minval içinde aramalı ve anlamalı.

Öyleyse, Ehlullahın hoşgörüsünün sırrı şeriata değil, nefse uyup uymamakla ilgilidir! Onlar şeriata uymuş, fakat nefislerine uymamışlardır. Bizler ise çoğu kere şeriata uyuyorum diye, nefsimize uyuyoruz da ruhumuz duymuyor!

“Nefsim emrediyorsa affederim, Allah emrediyorsa uygularım”. Denebilir ki nasıl bileceğim kim emrediyor? Eh, işte bütün mesele de bu! Arif olan anlıyor!

Men arefe nefsehu, fekad arefe rabbehu!

İnsan ister şeriatta yol tutsun, ister tarikatta el tutsun, nefsiyle cihad etmek zorundadır ki tuttuğu yolun “ehli” olsun. Cihad etmeyen, taklid eder ki bununla ancak taklid ehli olunur!

Hoş görmek, şeriata boş vermek değildir, nefsini bilmektir.


İlahi Yarabbi!

Bizleri de nefsine arif olanlar zümresine ilhak eyle! Şeriata uyuyorum diye, nefsimize uymaktan; şeriata uymayıp da yoldan çıkmaktan Âlemlerin Rabbi Azimüşşân Sana sığınırız!

''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“►Tartışmalı Konular◄” sayfasına dön