KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen mim »

Resim

KUL İHVANÎ KUR’ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ

(26 nisan 2009 pazar sohbeti‏)





Euzübillahimineşşeytânirracîm!

Bismillâhirrahmânirrahîm!


Şefâat Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!

Allahümme salli âlâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedîn abdike ve nebîyyike ve resûlüke ve nebîyyü’l-ümmîyyi ve âlâ âlihi ve ehl-i beytihi ve ashabihi!
Bi rahmetike Yâ erhame’r rahîmin!
İrhamnâ!

Subhâneke Allahümme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke!
Estağfirruke veetevbileyke!

El hamdü lillahi rabbilâlemîn!


Ey Yüce SULTAN RABBımız!
Gelecek zaman içerisindeki
Günah, noksanlık ve yaramazlıklarımıza Tevbe istiğfarlarımız Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm’ın Tevbe istiğfarlarına kat BİZi BİR eyle!

Yâ RABBımız!
Hayrı ve şerri bilen sensin!
Gelecek zaman içerisinde ise DUAlarımızı Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm’ın DUAlarına kat BİZi BİR eyle! Hakk ve Hayr olan nasip eyle!

Yâ RABBımız!
Yaşadığımız sürece senin RAZI olacağın işleri kalblerimize ilham et!
Senden RAZI olmayı bize nasip eyle.
Bizden razı ol ve rızalarımızı da Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’in RIZAsına kat BİZi BİR eyle!

Bu Muhteşem Muahmmedî DUAmızı toparlarsak:

Yâ RABBımız!
GEÇENDE TEVBE BİRLİĞİMİZ
ŞU ANDA RIZA BİRLİĞİMİZ
GELENDE DUA BİRLİĞİMİZ
SON NEFESTE ŞEHÂDET BİRLİĞİMİZİ DİRLİĞİMİZİ İHSAN ET!

Ya Er Rahmânü Er Rahîmin!
Yaşadığımız sürece hayatımızı sıhatimizi ve zamanımızı Hakk ve Hayrda Hasbî Hizmete bağışla!

Hakkın ve Hayrın Habibî Hizmetçisi olmayı Şeriat-ı Garra’nın hasbî hizmetçisi olmayı bizlere nasip ve müyesser eyle!

Yâ RABBımız!
Geçenlerimize rahmet eyle!
Bize rahmet eyle!
Gelenlerimize rahmet eyle!
Sâdık ve sâlih nesiller nasib et! Hakk ve hayırla andır!
Bizi dinimizde, dünyamızda ve âhiretimizde nimetlendir, rızıklandır, ihsanlandır!

Sen her Küll-i Şey’e kadir olan RABB’ımızsın inşaallahhurrahmân!
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)imizin DUASına BİZi SALL ettir!
Allah’ım!
Kalbimde bir nûr kıl!
Dilimde bir nûr kıl!
Kulağımda bir nûr kıl!
Gözümde bir nûr kıl!
Arkamda bir nûr kıl!
Önümde bir nûr kıl!
Üstümde bir nûr kıl!
Altımda bir nûr kıl!
Allah’ım! Bana bir nûr ver!..

(Müslim, 765/191)

AMİN!

YÂ LATÎF, YÂ KERÎM, YÂ RAHÎM, YÂ RAHMÂN, YÂ HANNÂN!
YÂ MENNÂN, YÂ DEYYÂN, YÂ FURKÂN YÂ SULTAN, YÂ ALLAH CC!..



İnsan âlemde İlahî Kader’ini yaşıyor.
Kendi hak ve hür iradesi, fikrii tedbirleri hepsi var.
Ancak kader Kaderullah.
Allahü zü’l-Celâl kendi kaza kaderiyle meşiyyet-dileme ve iradesiyle tüm kâinâti her an yok edip var etmekte.
Her AN “KÛN fe YEKÛN” olup durmakta Şe’enullahta!.
Her zerre atomdan tüm kâinâta kadar bir futbol topu gibi dönüp durmakta ve her zerre kendi özünde ki tarafından döndürülmekte ve her zerrenin Habli’l- Verid’dinden de yakîn olan RABB’ısı olduğu için dönüp durmakta.
Böyle ÖZününü ÖZünde Yaratanı vardır.
Kendi Emriyle kendi Kelâmullah’ıyla, kendi buyruğuyla böyledir bunlar!..

İnsan aklını idrak edebiliyor öyle halk edildiği için ve sadece insan aklı için halk edildiği için insan bunu anlar.
Diğer varlıklar sadece kendi programları ne ise onu yürütürler, canlı ya da cansız hiç fark etmez.
İşte dışarıdan da çebe çevre çevrilmiştir Hududullah’la:
>>>>Allah küllî şey’in muhit>>>>
Allah her bir şeye muhit olmuştur. Hava gibi yutmuştur:

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---“Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kanellahü bi külli şey'im mühiyta”:. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır.''
(Nisâ 4/126)

Ey insan ve cinler siz akıl sahibleri çıkabiliyorsanız göklerin ve yerin kuturundan-çervesinden delin de çıkın, çıkabilirseni ülkemden!
Allahü zü’l-Celâl rest çekmektedir:

يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانفُذُوا لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ
Resim---“Ya ma'şerelcinni vel'insi inisteta'tum en tenfusu min aktarissemavati vel'ardi fenfuzu la tenfizune illa bisultanin : Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.”''
(Rahmân 55/33)

Yani buyurmaktadır ki çıkamazsınız, kurtulamazsınız yine her yaratık her akıl nâsiyesinden ense saçından yakalanmıştır.
Allahü zü’l-Celâl elinden kurtulması söz konusu değildir:

إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي وَرَبِّكُم مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Resim---" İnni tevekkeltü alellahi rabbi ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahizüm binasiyetiha inne rabbi ala siratim müstekiym”” : “İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.''
(Hûd 11/56)

İşte böylesine bir sıkı sıkıya tutulmuş bir âlemde, bir hayatta insan kendi programlarını kendi yapmıyor.
Allahü zü’l-Celâl’ kendi kaderini yürütür.
Bu çöl gibidir. Ne zaman neyin nasıl olacağını ancak O bilir.
Tek sanki bir sonsuz umman gibi, ROTAyı bilen tek kişi:
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’dir ve bu yaradılıştan böyledir.
Kendisi böyle halk edilmiştir, kendisinden Nur’undan halk edilmiştir.
Bütün kâinât Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’in Nur’undan halk edilmiştir.
O âlemlerin Rahmet bulup VAR olabilme İLK NOKTAsı, ANAsı, Nibiyyü’l-Ümmîsidir:

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---" Ve ma erselnake illa rahmetel lil alemin: (Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.”''
(Enbiyâ 21/107)

Resim---Câbir bin Abdullah (radiyallahu anhu)’dan: “Yâ Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAH’ın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nurundan (Nurullah) senin Peygamberinin nurunu yarattı.” Ve şöyle buyurdu: “ O nur ALLAH’ın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nuru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan Levh’i yarattı. Üçüncü parçadan Arş’ı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı: Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nurunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nurunu yarattı ki o, ALLAH’ı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nurunu yarattı ki o da Kelimeyi Tevhiddir....”
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)


Salavat heb söylüyoruz.
Salavat her şeyin başıdır.
Her şeyin başı Besmeledir.
Geçen gün Besmeleden bahsetti Bismillâhirrahmânirrahîm’den bahsettik.
BİSMİLLAHİRRÂHMANÎRRAHİM öyle buyuruyor Ali keramullahi-veche:
“Bütün Kur’ân bütün Kur’ân-ı Kerim Fatiha-yı Şerif’ede derc oldu-içine emdirildi, yüklendi. Fatih-ı şerife de Besmele’ye yüklendi. Besmele de “B’’ye yüklendi. “B’’ ise altındaki NOKTAya yüklendi. “''B’’'' nin altındaki NOKTA BENİM!” buyurmuştur!
Tasavvufun başlama noktasıdır bu Sırr-ı Süveydâ!..
Tüm kâinâtta yani İslâm Âlemindeki tasavvuf bu sözle başlamıştır.
Buna “''B’’ SIRRI!'' da denmektedir.
Sırr-ı Süveyda, Sırr-ı Ali de denmektedir.
Bu Vasl-ı Velâyet yoludur. Bu haktır.

Ya Ali, Musa’ya Harun ne ise sende bana öylesin.
Ancak benden sonra peygamber yoktur.

Hz. Ebubekir ile Hz. Ömeri de dost, kardeş ederek, muhaciri de kendi arasında kardeş etmeye başlıyor Allah’ın Resulü.
Hz. Ali Efendimizin durumu çok enteresandır: “Ya Rasûlallah! Sen herkesi dost yaptın, arkadaş yaptın, bana kimseyi kardeş yapmadın!” diyor.
Resim--- Allah (C.C.)’ın Sevgilisi de: “Ya Ali Ben sana yetmez miyim? Ben de senin kardeşinim. Musa’ya nispetle Harun ne ise, sen Bana nispetle osun” buyuruyor. (Aclunî, Keşfu’l hafâ, II, 382, 3177).

Resim---“Ey Ali! Musa'ya göre Harun ne ise sen de bana göre O'sun. Buna razı değil misin? Ne var ki benden sonra Peygamber gelmeyecektir.”
(Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 6197; Mir'at-ı Kainat, Cild 1, Sayfa: 701)

Müslim’in, Tirmizi ve Nesaî’nin rivayet ettiği bir başka hadis–i şerif de şöyledir: “Ey Ali! Seni ancak mü’min olanlar sever ve sana ancak münafıklar buğzeder.”


Oysa Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz Rasuliyet ve Nübüvvet’le gelmiştir.
Rasuliyet ana yönünü doğrudan doğruya kapsar ve Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem hayydir.
Nübüvvet ise dinin sanki elektiriği gibidir.
Bütün fiilî işlerinde yük yükler.
İşte bu Nübüvvet’tir.
İşte bu Nübüvvet; kendisiyle peygamberlik olarak dururken işlem olarak işlev olarak etki olarak Fatmatü’z- Zehra vâlidemiz kanıyla, canıyla, imanıyla, güzellikle ve özellikleriyle ve İmam-ı Ali Keremullahi Veche’nin Velâyet hakikati içinde derc olmuştur-içinde erimiş gibi...
Bu neye benziyor, bir kablo var elimizde sanki kablo Ali Keremullah Veche’nin Velâyeti içindeki elektirik ve nurla Fatmatü’l Zehra vâlidemize direk Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’den her türlü yönüyle gelen bir ceyran gibi, elektirik gibi Nur-u Nübüvvet!
Bizim Muhammedî Melâmet yolunda inancımız budur.
Hakikat’ta budur.
Herkesin bağarıp, çağarıp, durduğu İmamiyyet ve Hilafet de budur!..
Elan mevcuddur, vardır.
Kimler ise bu kimseler manevî işlerinin başındadır.

SALL çok önemlidir.
SALL, SILAdır,Sıla-yı Rahîmdir, İsâledir kısacası her yönden ASLa ANAya ulaşım ve bağlanıştır..
SALL sahibliktir.
SAD Samedî Sahibliktir.
Hiç kimseye muhtaç olmadan Es Samed olan Allahü zü’l-Celâl’e bakmaktır.
Onda yok oluştur.
SALLda; LÂM lâmdır iki tane.
Bu LÂMlar kendini bilen birinci LÂMa sahib olur RABB’ını bilen ikinci LÂMa sahib olur ve SALL tamamlanmıştır.
Sad, daima kişinin kendisidir, aklı başındaysa” SAD” dır değilse “DAD” tır, Yani DALALdir, ZAYİolmuştur.
Zâhiren kaybolmuştur istediği şekilde yaşasın istediğini yapsın değişen bir şey olmaz.
Allahü zü’l-Celâl’in kaderinin dışına çıkamaz ve elinden de kurtulamaz.
Önemli olan insanın DALL-dalâletle olacağına, SALLında SALLatta, SALLavatta olmaktır.
Dedik ki LÂMlar, kendini bilmek RABB’ını bilmektir.
Kişi kendini nasıl bilecek?
Kişi kendisini ancak aklının derleyeceği İlahî İlimlerle ve fikrinin bulacağı Muhammedî bir El ile Muhammedî bir yürekle, Muhammedî bir kalb ile kendini bilebilir EDEB ile…

Nedir bu?
Bu el kimin elidir?
Bu el netice olarak İmam-ı Ali Keremullah Veche’nin Velâyet Elidir.
O günden bu güne kadar elektirik direkleri gibi el-ele gelmişlerdir.
Sağlam mıdır? Çürük müdür? Doğru mudur? Eğri midir?
Bunları ancak el alanlar, el verenler ve hâl-i hazır, Hazır Nazır olan Allahü zü’l-Celâl bilir.
Demek istiyorum ki bunlar basit şeyler değildir.
Çok dikkat isteyen şeylerdir.
Hayat basit değildir.
Sonucu basit değildir.
Ölüm basit değildir.
Hesap basit değildir.
Cennet ve cehennem basit değildir!..
Tasavvuf oyun değildir!..
Bu anlamda söylüyorum. El-ele dediğimiz şey doğru mudur?
Evet ve Haktır.
Ya Muhammed sana biat edenlerin ellerinin üzerinde Allahü zü’l-Celâl’in eli vardır. Yedihullah bu anlamdadır. Bizde Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’e biat etmekteyiz şu “AN” da.

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---" İnnellezine yübayiuneke innema yübayiunellah yedüllahi fevka eydihim fe men nekese fe innema yenküsü ala nefsih ve men evfa bi ma ahede aleyhüllahe fe se yü'tihi ecran aziyma: Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.”''
(Fetih 48/10)

İşte velâyet işte Hak Erenler yolu böyle bir EDEB yoludur.
Çünkü insan ham aklı saldırır durur her tarafa.
Öğrendiği ufak tefek şeylerle yan keser.
Kendi kendine tuzaklar kurar, yanlışlara düşer, çiğ kalır, ham kalır, yoz kalır.
Netice olarak bir ömür harcar nefsine zulmeder, kendine zulmeder başta emânete sahib çıkamaz zâyi ve zalim olur.
Biz emâneti dağlara verdik yani teklif ettik kabul etmediler insan kabul ediverdi, yükleniverdi.
‘’Zalumen cehula’’ hem zayi, hem zalim, hem cahillik yaptı neden yapabilir diye buyrulmaktadır.

إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
"İnna aradnel emanete ales semavati vel erdi vel cibali fe ebeyne ey yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehel insan innehu kane zalumen cehula : emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” ''
(Ahzâb 33/72)

Yapıyor diye değil!
Yapmayın diye tehtiddir.

Demek ki herkesin tarikat zannettiği peşinde koştuğu TARİKAT diye canını attığı bu Velâyet Yolu, Ehl-i Beyt Yol’u, Edeb Yol’u çok ciddiyet isteyen bir şeydir.
Çünkü Şeriat dediğimiz sistem iman ve bir İslâm oluş ve Mü’min oluş yeridir.
Tarikat ise SÂLİH AMEL yeridir.
Halkın içerisinde HAKKça yaşamaktır.
ÜZMEden ÜZÜLMEden SEVerek SEVİLerek yaşamaktır...

Resûllullah sallallahu aleyhi vesselem efendimiz işlerini takip etmektir.
Amellerini ve yolunu takip etmektir.
Her bakımdan her bakımdan yapacağımız her işin ona uyması gerekir.
Nasılsa Şeriat-ı Garra’nın Hükümleri o yoldan yürüyerek yapılması LÂZIM ve LÂYIKtır.
Bu sadece bir kuru zikir çekmekte değildir.
Bundan kastım bir sürü ESMÂ vardır.
Bu Esmâ’ları çekmek güzeldir ama, sadece ve ilimsiz edepsiz olarak Esmâ çekmek değildir TARİKAT!
Esmâ’yı yaşamak daha güzeldir.
Esmâ’ları yaşamak daha güzeldir.
Çünkü bizim biliyorsunuz, Muhammedî Melâmet yolumuzda BİLmek şarttır Şeriat-ı Garra’yı İLİM olarak.
Fakat tatkibatını BULmakta şarttır EDEB olarak Tarikat-ı Garra’da!
Ancak İRFAN sahibi OLmakta gerekir Marifet-i Garra’da!
ERKAN ile YAŞAmak gerekir Hakikat-ı Garra’da!..
Garra güneş gibi parlak olan Nur’u- Muhammed Aleyhisselatı vesselâm’de YAŞAmakta gerekir Hakikat-ı Garra’da!..
HAKK celle celâlihu Hakikatının Âleminde YAŞAnması da gerekir.
Çünkü BİZ biliyoruz ki YAŞAnmayan YALANdır.
Yaşanmayan yalandır bu âlemde, yaşanmayan yalandır!

İşte insanın kendi başına bildiği topladığı etraftan BİLGİ AKLIyla topladığı ilim ancak SAIR İLMİ dir ki kitaplardan okur bunu.
Bu ölü bir ilimdir ne zaman dirilir?
CERYAN-elektirik alınca!
Nerden alır CERYAN ı?
Ehl-i Beyt Aleyhisselatı vesselâm ve Allah Dost’larından alır!
Bu alış EDEB alışıdır EDEB alışıdır.
Ceryan bağlanışıdır ve nasıl kullanacağını fiilen DİRİ olarak DİRİDEN-DİRİYE, elden-ele, gönülden-gönüle verilen bir akımdır bu!

Bunun için muhakkak ki;
Gayret-i Muhammed,
Merhamet-i Muhammed
Muhabbet-i Muhammed,
Hakikat’ı- Muhammed sahibi olmak gerekir.

Bunlar basit sözler gibi değildir.
Çünkü biz İNANÇta, Sâlih AMELde, AHLÂKta ve HÂLde Muhammedî yiz.
Aksi takdirde birinde olup birinde olmadığımız zaman ne kadar yanlış olur.
Şimdi HAM AKIL kendisini toparlar da İlah-i İlme yönelirse ve ona bir hizmet eden hakiki bir Allah Dost’u bulunursa,
Allah Dost’umuzdan kastımız payesi yüksek olan değildir.
Allahü zü’l-Celâl için, Resûllullah sallallahu aleyhi vesselem için, Hakk ve Hayır için, Hakikat için HİZMETÇİdir.
En aşağıda olandır, en yukarda olan değildir.
Yol gibidir herkesin çiğnemesi gereken bir hâldir.
Basmâyanların yürüyemediği bir yoldur O.
Ancak insanların ona basarak yürüdükleri bir topraktır.
Bulması zor ama doğrusu da budur.
Hepsi de böyle olmuşlardır şükürler olsun!.
Bakın YUNUSlarımıza DERMANlarımıza, SOMUNCU Babalarımıza!..

İşte bu Edeb Âlemi dediğimiz, İlim Âlemi değil.
Edeb Âlemi dediğimiz Tarikat Sisteminde İNSAN; İLİM ve EDEBle KENDİni bilince SALL dediğimiz, SALL neydi?
Sahib çıkmayı anlamak: “Ben sahib çıkmalıyım!" demesi lâzım aklının
“Ben bir şeye sahib çıkmalıyım! Sığır gibi yaşamamalıyım, İNSAN gibi yaşamalıyım!” diye kendi KİMliğine KİŞİliğine aklına vicdanına sahib çıkması lâzım ve lâyıktır.
Kaderine sahib çıkması lâzım.
Zamanına sahib çıkması lâzım.
Sıhatine sahib çıkması lâzım.
Her şeye sahib çıkması lâzım!..
Çünkü her şeyin içinde YAŞAmak birinci LÂM dedik.
SALLın birinci LÂMı ise “kendini bilmek” dedik.
LÂM, LÂMın kendiside zaten Muhammedî bir lÜTUFtur.
Kendini ne zaman biliyor İlah-i İLİM ve Ehl-i Beytî EDEB ile biliyor.
Ne oldu?
SAD ve LÂM bir “L” harfi oldu.
Ne yaptı, bunu bulunca diyelim ki Allah Erenleri - Allah Dost’ları bunu, bu kimseyi yaptılar?
Ne yaptılar onu, o kimseyi köle mi yaptılar?
Hayır! Asla!
Resûllullah sallallahu aleyhi vesselem ’e ulaştırdılar.
Resûllullah sallallahu aleyhi vesselem’e götürdüler, ulaştırdılar ki;
Resûllullah sallallahu aleyhi vesselem bizzât İRFAN Kaynağıdır.
İrfan Kaynağıdır.
İrfan nedir?
Nurullah’ın, İNSAN ın şah damarından yakın olan RABB’ından aldığı Nurullah’ın her an aldığı ve kullandığı El Hayy Esmâ’sını bu TOPRAK BEDENe öyle ya;
“Âdemi topraktan yarattık. Ruh’umuzdan üfürdük.’’
Kaldı ki biz her an yok edilip var edilmekteyiz.
Her an yok edilip var edilmekteyiz.
Toprak var edilmekte Ruh üfürülmekte ki şah damarımızdan yakın olan buyurmaktadır tpkı keban elektiriği gibi diriliğimizi HAYYımızı ve yaratmakta!
“Kün-fe Yekun’’ ile İRFAN, insanın içindeki NURun rüşde çıkışıdır.
Rüvüyyet’e çıkışıdır dışarıya çıkışıdır kullanılır hâle gelişidir!
Kablodaki elektiriğin işe yaramasıdır, fiilen işe geçmesidir, çünkü bu tam bir iştir.
Elektirik, ne idiği belirsiz ve ancak yaptığı ile bilinen bir şeydir.
İlah-i Aşk’a benzer, imana benzer ancak yaptığı zaman ortaya çıkar!
“Ne idiği belirsiz ettiği ile belli” diye söylüyorum.
İşte İRFAN böyle muhteşem bir ahlâk sistemidir.
Huluk sistemidir. Huluku’l- Azim’dir!
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm yüce ahlâklıdır.Azim ahlâklıdır.
Huluk ne demek halkedişin içinden gelen Allah ahlâkıyla ahlâklanmaktır.
Huluk, Huy. Tabiat. Ahlâktır.
Onun için buyuruyor irfan budur.

وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Resim---"Ve inneke le'ala hulukin 'aziymin.: Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” ''
(Kalem 68/4)

Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem için ahlâkı nasıldır sorusuna Ayşe vâlidemiz diyor ki: siz Kur’ân okumuyor musunuz?
İşte ahlâkı Kur’ân Ahlâkı idi.
Nass içinde Ahlâkullah geçmektedir.
Hulukul Azim geçmektedir.

Resim---Aişe vâlidemize (Radiallahu anha), Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ahlâkı sorulunca: “Onun ahlâkı, Kur’ân’dı”
(Buhârî).

Aişe annemiz: “Mü’minun sûresinin ilk 10 âyetini oku !” demiştir.

أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ
Resim---" Ülaike hümül varisun:” İşte onlardır o vârisler ''
(Mü’minûn 23/10)


Resim---Aişe (Radiallahu anha) validemiz Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ahlâkını soran kişilere: “SizKur’ân-ı Kerîm’i okumuyor musunuz? Onun ahlâkı tamamen Kur’ândı!”'' buyurmuştur.
(Müslim,Müsafirun 139;Ebu Dâvud, Sünen II 2/56 no: 1342)

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Tâ halluku bi ahlâkillahi: ALLAH’ın ahlâkıyla ahlâklanınız.”'' buyurmuştur.
(Fahrü’r-Râzi, VII-73)

Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem için bunlar!
Onun içindir şimdi ilerlediğimiz zaman göreceğiz ki Kur’ân-ı Kerim’in bizim içinde ne kadar büyük bir muhteşem bir yeri vardır.
Ve de Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’in!..

Allah’a ve Resul’üne TESLİM OLUNUZ!
Allah’ın ve Resul’üne İMAN EDİNİZ !
Allah’a ve Resul’üne TÂBİ OLUNUZ!
Allah’a ve Resul’üne İTAAT ediniz!
Bunlar Kelâmullahda ÂYETlerdir!

Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem, Haydutların ve soytarıların zannettiği gibi ölüp gitmemiştir! HAYY’dır! HAYY oluş sadece Benden değil ki! İnanç bu, ŞEHİDler HAYYdir gibi..

Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’in beşerî yüzü ki
Abdullah sallallahu aleyhi vesellem’in “Abduhu” nun Ravzası MEDİNE’mizdedir..

İlmullah kadar sonsuz sınırsız SALLat ü SELÂM OLSUN!..

Allahümme salli âlâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedîn abdike ve nebîyyike ve resûlüke ve nebîyyü’l-ümmîyyi ve âlâ âlihi ve ehl-i beytihi ve ashabihi!
Bi rahmetike Yâ erhame’r rahîmin! İrhamnâ!





Devam edecek
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

Demek ki herkesin tarikat zannettiği peşinde koştuğu TARİKAT diye canını attığı bu Velâyet Yolu, Ehl-i Beyt Yol’u, Edeb Yol’u çok ciddiyet isteyen bir şeydir.
Çünkü Şeriat dediğimiz sistem iman ve bir İslâm oluş ve Mü’min oluş yeridir.
Tarikat ise SÂLİH AMEL yeridir.
Halkın içerisinde HAKKça yaşamaktır.
ÜZMEden ÜZÜLMEden SEVerek SEVİLerek yaşamaktır...

Kıymetli hocam ve mim kardeşim ellerinize, dillerinize sağlık yine harika bir sohbet var olun inşallah.

Muhabbetlerimi sunarım....
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı: ZEVK - 1987

Âyet-Hikmet-Kudret-Vahdet, ALLAH-LİLLAH-LEHU ve HU!
Zâhir-Bâtın-Âhir-Evvel, "CEM"in "MİM"in mânâsı bu!
"Söz-Sohbet-Zevk-Hazz" Bazarı; "bilen demez-diyen bilmez!"
"Mim" aynasındaki Cemâl; "ÖZ"de duyulan bir duygu!

mim CANım, ellerine sağlık sonsuz bereketler dilerim...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

sevgi canı MîM Oğul!
Elerine sağlık
Yüreğine selâmet
ve Sana Hakk ve Hayr duası ederiz..
İnşâallah..
candan sevgiyle...
Resim
Kullanıcı avatarı
mehrican
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 297
Kayıt: 18 Kas 2007, 02:00

Mesaj gönderen mehrican »





KULİHVANI SÖYLEMİŞ....
Demek ki herkesin tarikat zannettiği peşinde koştuğu
TARİKAT diye canını attığı bu
Velâyet Yolu, Ehl-i Beyt Yol’u, Edeb Yol’u
çok ciddiyet isteyen bir şeydir.
Çünkü Şeriat dediğimiz sistem
iman ve bir İslâm oluş ve Mü’min oluş yeridir.
Tarikat ise SÂLİH AMEL yeridir.
Halkın içerisinde HAKKça yaşamaktır.
ÜZMEden ÜZÜLMEden SEVerek SEVİLerek yaşamaktır...

RABBIM BİZLERE BU ŞEKİLDE YAŞAMAYI NASİP ETSİN...AMİNNN..
HOCAMA ve SOHBETLERİ YAZAN GÜZEL MİM KARDEŞİME SONSUZ TEŞEKKÜRLER...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mihrican_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

Kıymeti büyüklerim güzel dileklerinize amin diyorum.Ellerinizden öpüyorum.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

26.04.2009 sohbete devam ediyoruz;

Bedenen olandır.
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem kâinât halk edildiğinde Nur-u MiMiyle İLK NOKTAdır ve her zaman Resûlllahtır.
İşte bütün bu irfan, ne yapıcaktır bize irfan!
Anladık irfan Rabbü’l-Âlemin’i tanıma ilmidir.
Yaratılanın Yaratanını tanımasıdır.
Esas irfan her âletin arkasında markası yazıyor, telefonun adresi var da tek biz mi kalmışız ortada!
İnsan aklımı kalmış mümkün değil bu işte BİLiş-BULuş-OLuş-YAŞAyıştır Muhammedî Melâmet.
Muhammedî Melâmet diyoruz neden? Muhammedî Melâmet diyoruz.
Çünkü o kadar Melâmet çıktı ki Melânet oldu nerdeyse…
Akıl fikir ermez bir şekilde insanları şaşkınlığa taşkınlığa düşüren, bu zor hallere düşüren bir sisteme dönüştü..

Sadece kendi akıllarını sarhoş eden onların hevâ ve hevesini şaha kaldıran ama Sünnetullah ve Sünnetüresûllah’ı terk eden islam dışına kaymış akılların esrarkeşler gibi keyiflenme yoluna gitmiş kişilerin melâmeti şeytanî bir melâmettir.
Rahmanî değildir.
Çünkü Rahmanî Melâmet, Kur’an-ı Kerim’in içinde olur.
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Havzasında Ravzasında olur.
Kevserinde olur.
HAKKta ve HAYIRda olur.
Yoksa çoşmak taşmak çok güzel şeyler söylemek, aklın kendi içinde uydurduğu şeylerdir.
Akıl, nakli ne zaman buldu işte demin söylediğim gibi İlim ve Edeb’le kendini bilince, İrfan ve Erkan’la olmak ve yaşamak için nakli bulması lâzım, bu ise Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’dedir.
İşte irfan ancak, Nur’u-Muhammed’e kavuşunca elde edilen bir güzelliktir.

İstediğiniz kadar muhteşem bir makina elde edin, pil bağladığınız ana kadar size cevap vermeyecektir.
Sizin sözleriniz boşa çıkacaktır.
Ama elektirik bağlandığı ANda göreceksiniz ki, muhteşem bir bilgisayarmış bu ve içinde neler varmış.
Size hep sergileyecektir ve gösterecektir.
Kur’ân-ı Kerim’de böyledir.
Siz dünyanın en meşhur hafızı olun yedi dilde okuyun elektiriğiniz yoksa sadece şekillerini seyredeceksiniz ve konuşacaksınız.
Ama elektiriğiniz bağlandığı anda her harf size bir insan gibi cevaplar vericektir.
Allah’ın izni ve inâyetiyle!
Bu hakikattir. Hakktır.
Bunun için Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kur’ân-ı Kerim okuyupta çıkan bir kişiye kapının önünde biri sorsa ki nerden geliyorsun Rabb’ül-Âlemin’le konuşmaktan dese vallahi doğru söylüyor.’’ buyurmuştur.
Çünkü kelâm Kelâmullah’tır her AN tazedir.
Her AN Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem HAYYdır.
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’in gönül âleminden ona gönül verenlerin gönüllerine yeni yağan yağmurlar gibi yağmaktadır her AN!
Benziyor sanılır her yağmur o ANın yağmurudur. Benzeyen bir şey yoktur.
İşte bu Muhammedî İrfanı ve Rabban-i Erkan’ı buldu mu?
İnsan NAKLi bulmuş demektir.
AKILOLlmuş ve yaşamaya geçmiş demektir.
Zâten yaşayanmayan yalandır.


“Eşhedu en lâ ilâhe illallah Ve eşhedü enne muhammeden resûlullah”

Şâhidim ki ALLAHtan başka ilâh bulamadım derken, bu şâhidlik yalansa yalancı bir şâhidliktir. Allah korusun.
Şâhid olmak için ne lâzımdı kendini ve Rabb’ını bilmek lâzımdı.
Yaratılan olarak yaratanı bilmek lâzımdı.
Bu ise kolay değildi.
Kendini bilmek için aklın mutlaka doğru ilmi bulması ve doğru bir Edeb’den geçmesi lâzımdı.
Çünkü edebsiz ilim iblisindir.
Çoktur bir yararı yoktur.
Onun için çok profosörler görmektesiniz.
Bülbüller gibi şakımakta, göz yaşı dökmekte, gençleri çekmekte mıklatıs gibi kendi pisliğine!
Ama Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’e neler söylemekte!
Neden? çünkü ceryanı yok!
O’na bağlı değil!
Başkasına bağlı!
Kendi ŞEYTANlığına bağlı!
Kendi ŞEYliğine bağlı!
Onun İKİLİğine bağlı!
Bunları kötü diye söylemiyorum.
Korumamız gerekir diye söylüyorum.

İşte İrfan ve Erkan’ı buluşta bir LÂMdır SALLda!
SALL diyoruz, iki tane LÂMla yazıyoruz.
SAD bizim sahip çıkışımızdır.
Sıkıştığımızdır aklımıza fikrimize vicdanımıza her şeyimize birinci LÂM kendimizi bilmektir.
Bunu aklın ve aklımızın hizmetçisi olan Allah Dost’larının Edeb’leri ve kendimizin iyiliği ile biliriz.
Bu bizi nereye götürür?
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’e
Allahü zü’l-Celâl’e götürür.
Çünkü RESÛL, ALLAH’tır.
RESÛL irsâl edendir, götürendir.
Allah Allah’a götürendir, RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’e
Başka götürecekte yoktur zâten.
Görevlisi yoktur.
Allahü zü’l-Celâl Kur’ân-ı Kerim’in sözlerini, lafzını, sesini Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’den çıkarmıştır.
Fakat söz Allahü zü’l-Celâl’in dir.
“Elhamdülillahirabilâlemin” buyuran Allahü zü’l-Celâl’dir.
Nerden buyuruyor?
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’in mubarek ağzından buyuruyor, kalbinden buyuruyor, ruhundan buyuruyor şah damarından yakın buyuruyor.
Bunlar bizim bilmemiz gereken şeylerdir.

Bir salavat’ı şerif okuyalım:

18. SALÂVÂT-I ŞERÎFE

Sultan Muhammedi’l-Gazzevî Hazretlerinin salâvâtı olup sabah 3 akşam 3 okunması gönül ehlince tavsiye edilmiştir.
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin mahtelefel melevâni Ve teâkabel aserâni Ve kerrerel cedidâni Vestekbelel ferkadân Ve belliğ ruhahu ve ervâha ehli beytihi minna ettehiyyete vesselâm.

MÂNÂSI : Allahım! Ey Rabbim! Sabahtan öceki şafaklar ayrılıp gitikçe, akaşamdan önceki gurublar onları takib ettikçe, gündüz ve gece tekrarlanıp mevcûd oldukça, yıldızlar (kutup yıldızı ve diğerleri) istikbâlde durup (yüzünü) döndükçe Seyidimiz Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât ve selâm ediver! Bizim tahiyyemizi (hakta ve hayırda diriliş duamızı) ve selâmımızı (sılaya ulaşım arzumuzu) O'nun ruhuna ve Ehl-i Beyt'inin ruhuna ulaştırıver!

Bu salavat, Sultan Muhammedi’l-Gazzevî hazretlerinin meşhur Salavat’ı olup sabah akşam üç kere okunması Gönül Ehlince tavsiye edilmiştir. İçinde ki bilgilerden dolayı.

Allâhümme salli ve sellim; Allah’ım bizi silm et, İslam et, salim et, selâmetle kıl onun için bizi SALL et kendimize sahip çıkmayı, kendi belliğimize sahip çıkmayı, kendi benliğimiz kendi başına kaldı mı şeytandır ama kendi benliğimiz kendini bildi mi? Yine bendir.
Müslüman olmuş bir şeytandır.
İslam olmuş bir şeytandır.
Onun için buyuruyor Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem:
“Ben şeytanı müslüman ettim!”
Benim benliğim kilitli değil artık.
Dağ başında bir damla buz değil!
Akdeniz içinde bir damladır.
BİZ içinde BİZdir.
Kimse bilemez de, bulamaz da, Ben de bulamam.
Fakat onun içinde olduğum hakikattir.
Sünnetullah’tır. Böyledir.
Kimse ne yok olur, ne var olur. Allah yapar.

Allahümme salli SALL et, bağla, ulaştır!
El-ele, kalp gelir kalbe, an-an nefes-nefes kurduğumuz ömrümüzün son noktasında ve şu anda da tabi ceryansız mı yaşayacağız?
Her an bizi bağla ve Allahümme salli ve sellim nereye al’a o öyle bir lutfullah Ayana ki benim Ayan’ı-Sabitemi benliğimi nere?
Alâ o Lütfullaha ki en büyük nimet olana, kime?
Seyidina Efendimize dinimizin Sahibine ve Mevlânâ bizim Velimiz olan sanki bir yaşındaki çocuğun velisi gibi bakanı çekeni her şeyi gibi ve Mevlana Muhammedin Muhammed aleyhiselatüvesselleme, SALLimizi sal!
mahtelefel melevâni nasıl ne kadar ihtilaf et! Devran ettikçe melavani!
Mevleviler gibi meleve dönmektir.
Mevlevi de bu kelimeden geliyor
mahtelefel melevani ,o dönup duranlar var ya!
Atomlar, geceler, gündüzler, ömürler, gelenler, geçenler kim var bu âlemde dönmeyen, dönmeyen kim var!
Biliyorsunuz Hz. Mevlana’ya zamanında:
“Köçekler gibi dönüyorsunuz, ne dönüyorsunuz?” diye taş atmışlar zahir insanlar da çelebi şikayet ediyor:
“Efendim böyle diyorlar!” hiç cevap vermiyor.
“Efendim … diyorlar!” hiç cevap vermiyor.
Ne zaman ki sem⒠kurulmuş Meram Bağlarında dönüş başlamış DİVAN daima manevî sarhoşken yazılmıştır.
Hep başkaları yazmıştır.
Oturup yazılmamıştır.
Sema’ya girdiğinde dönerken söylemeye başlamıştır ve başkaları tarafından çok tekrar vardır içinde
olduğu gibi yazılmıştır. 13 beyit hatırladığım kadarıyla:
“Demedin mi çelebi dönmeyen ne varmış bu âlemde!
Mezar taşlarından başka demedin mi çelebi?” diye dönmeyenleri tek tek anlatmaktadır.
Zerre mi? Kürre mi dönmüyor, kürre mi dönmüyor?
Bu âlemde kim varmış dönmedik dönmeyen?
Gözü körler yazık edenler donup kalanlardır dönmeyenler!..
Dönen her şey döner bu âlemde mahtelefel melavani..
Hani geceler şafaklar söker de tanyerleri atar da geceler çekip giderken geceyle birlikte ışıklar koşuşur ya,
İşte bu dönüşler döndükçe
Ve teâkabel aserâni bu dönüşte durmayıp ölenler olur güneşler yükselir falan ama bu öyle bir akibet bekler ki ashan ikindin geçen akşam kızıllığı başlar,
Tıpkı şafağın feciri gibi gibi akşamın gurubu başlar bu da bir dönüştür…
Ömür gibi gençliğin şa’şası gibi ihytiyarlığın ve ölümün çöküşü gibi…. Akibetidir!..

Ve akabel asarani ikindiden sonra akşamların gelişi kadar şiir gibi bu güzeldir
Ve kerrarel cedidani kerre ettikçe mükerrer oldukça kerre-kerre, defa-defa oldukça cedidane yenilikler, yenilikler tüm Künfeyekun’lar hep yeniden OLuşlar yeni akşamlar, yeni sabahlar, yeni çocuklar, yeni dedeler, yeni doğanlar, yeni ölenler,
Nesl-i Cedid her AN doğanlar ve ölenler her AN yok edilenler ve var edilenler Kün feyekun ve Şe’anullah Şevkini Neşesini yaşayanlar kadar
Kerrarel cedidani nesl-i cedid yeniden aslına dönüş!
Bu yok ediş, bu var ediş, bu muazzam cümbüş farkında değil diye duruyor değil…
Yıllarca 80 sene yaşayan bir insanın kalbi bir saniye durmamaktadır ama kendi fark etmemektedir.
Ne zaman bir kriz geçirirse fark edecek!..
Durmadan aldığı hava, durmadan aldığı nefes, durmadan içtiği su biliyorsunuz Mülk Sûresinin sonunda öyle buyuruyor Allahü zü’l-Celâl: “Sizin suyunuz yerin dibine gitse kim çıkarır onu yok oldu suların hepsi birden?’’
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem orda buyuruyor ki:
“Rabbü’l-Âlemin! Ancak Rabbü’l-Âlemin Çıkarır!’’ buyuruyor.
İşte bu dönüşler kerrarel cedidani kadar kim tekrar tekrar yeniden yok edilip var ediliyorsa o kadar SALLat ü SELÂM OLSUN!.. Bağlantımız için duadır bu ricâdır yalvarıdır.

Vestekbelel ferkadâni, istikbale duran, kıyama duran bu dönüşleri seyredenler, yıldızlar gibi, kutup yıldızları gibi, ikiz yıldızları gibi, böyle bu dönenleri seyredenler.
Şu devranda insanlar çarpışırken canlar cenginde insanlar boğuşurken kenardan köşeden insanları seyreden Allah Dostları karıncaların savaşını seyreden insanlar gibi merhametle muhabbetle seyredenler!
ferkadanlar! ferkadani ya
Bakın ferkadani öyle bir şey ki Nurullah Dâimiyyetin Kahharı Rızada oluşu ve de içerde oluşudur bu muazzam bir şeydir bu
bunun için ferkadan’ları bilmek çok zordur.
Soruyor Hz. Ömer r.a; Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor: “Onlar öyle kimselerdirler ki: “Güneş yarın şu taraftan doğacak deseler vallahi Allah ordan doğdurur!”
Öyle insanlar vardır.
Seçkin kişilerdir Yâ Resûlallah! bu seçkinleri biz; ebdâlları en bedellileri , ebrârları en iyileri, ahrârları en hürleri, ahyârları en hayırlılarınasıl biliriz?
“Bunları gördüğünüz zaman Allah aklınıza gelir ve onlar hayırlı işleri size söylerler! Allah Resûlunun işlerini size söylerler!” mealindeydi hadis-i şerif orjinalini bulmak lâzım..
“Gördüğünüz zaman Allah’ı hatırlarsınız duyduğunuz zaman allah’ı hatırlarsınız.”
Hayır İnsanlardır Rahmet İnsanlardır.
Oluk gibidirler ya…
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz söylediklerini tercüme etmeye çalışıyoruz...

“Ya Ömer şimdi bi tanesi girecek içeri” buyuruyor o zaman mescidin altı toprak havlu gibi!
Üstünde güneşten korunsun diye hurma yaprakları var, onlarda dökülüyor aşağıya onun içinde süpürülüyor sulanıyor.
Bir kişi giriyor içeriye tıknaz çelimsiz koca kafalı bir insan kafasında bir testi su tutuyor.
“Esselâmü aleyküm ya resûlallah!”
“Ve aleyküm esselâm Yâ Yasir!’’
İsmi Yasir hiç başka bir şey söylemiyor.
Testiyle suluyor mescidi süpürüyor.
Çöpünü eteğine dolduruyor.
“Allahaısmarladık!” diyor güle güle ehlen ve sahlen!
“İşte gördün mü? İşte bu idi onlardan olan!”

Ebdal, Ebrar, Ahrar, Ahyar olan bu idi dördü de gördün mü?
Kime söylüyor Ömerül Faruk Hazretlerine söylüyor.
Çünki ayrı bir iştir bu! Ayrı iştir !
Bu Halkın zannetiği gibi sıradan meşhur oluş değildir halkın gözünde..
Hakk’ın gözünde Ma’mur oluştur Me’mur oluştur Muhteşem oluştur. Muazzam, Mubarek ve Mukaddes OLuştur.
Al görünüşe bak işte böyle!
İstikbale duran ferkadaniler oldukça kâinâtta ki gökyüzündeki yıldızlar gibi Kutup Yıldızları gibi değişmeyen İstikamet Yıldızları oldukça, bunlar Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’in…
Ve beliğ, tebliğ et!
Yâ Rabbi ulaştır belagat ver!
Galibiyet lütfuyla götür “B’’ Sırrı için götür! Ulaştır, SALL et!
Belega’ya ulaştır. Tebliğ et!
Ruhahu, O’nun Ruhuna Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Ruhuna..
Ve ervâha ehli beytihi, Ve Ehl-i Beyt’inin Ruhuna kıyamete kadar..
Çünki onlar Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’in kanının canının Kur’ân’ını taşıyan yüce NESL-i NECÎBlerdir.
Bunlar O’nun kadir ve kıymetini koruyacaklardır!..
İnşâallah…



Devam edecek
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR’ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

"Mâ kaderûllâhe" ALLAHın kadir ve kıymetini bilemediniz ayetleri vardır.

مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Resim---"Mâ kaderûllâhe hakka kadrih(kadrihî), innallâhe le kaviyyun azîz(azîzun).: Allah'ın kadrini de (kudretini de) hakkıyla takdir edemediler. Muhakkak ki Allah, mutlaka Kaviyy'dir (kuvvetli), Azîz'dir (yüce). "
HACC 22/74

Bu yüzdendir işte onun için buyuruyor Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem size Kur’ÂN-ı Kerim’i ve Ehl-i Beyt’imi bırakıyorum umarım ki değerlendirirsiniz anlamındadır.

Resim---Yezid İbnu Hayyan, Zeyd İbnu Erkam radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor:""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Haberiniz olsun! Ben size iki ağırlık bırakıyorum. Bunlardan biri Allah Teâla'nın Kitabı'dır. O, Allah'ın (sema-arz arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidayet üzere olur, kim de onu terkederse dalâlete düşer. İkincisi itretim, Ehl-iBeytim'dir." Biz, Zeyd İbnu Erkam'a sorduk:
"Kadınları da Ehl-i Beyt'inden midir?"
"Hayır! dedi, Allah'a yemin olsun, kadın bir müddet erkekle beraber olur. Sonra (kocası) onu boşar, o da babasına ve kavmine döner. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Ehl-i Beyt'i aslı ve kendinden sonra sadaka haram olan asabesi'dir."

Müslim, Fezailu's-Sahabe 37, (2408)..


Resim---Zeyd ibn-ü-Erkâm (radiyallahu anhu)’dan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Ben size temessük edip (tutunup) sıkı sarıldığınız takdirde dalâlete (sapıklığa) düşmekten korunacağınız iki şey bırakıyorum: Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür: Kitâbullah. Bu, semâdan arza uzanan Allahu zü’l- Celâl’in ipidir. Diğeri Ehl-i Beytim olan yakınlarımdır. Bu iki şey, Kevser Havzının başında buluncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaktır. Bu iki şey hakkında benden sonra nasıl davranacağınıza iyi bakın.”
(Kütüb-i Sitte, Muhtasar C.12/499)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben sizlere iki şey bırakıyorum eğer bunlara bağlanırsanız hiçbir vakit yolunuzu benden sonra kaybetmezsiniz. Biri diğerinden büyüktür. Biri Allah’ın Kitabıdır. Diğeri Ehl-i Beyt’imdir. Bunlar birbirinden ayrılmazlar. Havz-ı Kevser’de beraberce bana gelirler. Dikkat ediniz benden sonra bu iki “Emanete” ne yapacaksınız?”
(Zeyd b. Erkam’dan; Tirmizî C. 2 S. 308.)


''ehli beytihi minna'' bizden tahiyyete en tahiyyi olarak hakkda ve hayırda diriliş duamız olarak bizim diriliş duamızsın bize lazım bu tahiyye! hayy olmuş taheyye olmuş HAYY diriliktir. "T" o işi yapar fikir fikirdir. Tefekkür fikretmektir. Şükür şükürdür. Teşekkür şükretmektir. HAYY diriliktir tahiyye dirilmektir.
"minna ettehiyyete vesselâm" vede teslim olmamız sağlamak için teslim olup yani fişi pirize takmak için teslim olmak tahayye o pirizde o fişten elktirik almak dirilmek için istiyoruz bunları Ya RaBBi yoksa Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem efendimize dua olsun haşa onu kurtarır falan demiyoruz. Neyini kurtaracak kendi nurundan sistem halkedildi. Rahmeten lil âlemindir. Biz onda BİZiz! BİZim sıla-ıyı RÂHİMimizi sağlar. "Yed" konusu elele tuttu, ve elimizin ucunda senin ELin olsun ya RaBBi!

Bu ne güzel dost zinciridir ki. “ Yâ Muhammed sana tâbi olanlar var ya onların ellerinin üzerinde yediullah vardır. Allahu zü’l- Celâl’in eli vardır.”

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---" İnnellezine yübayiuneke innema yübayiunellah yedüllahi fevka eydihim fe men nekese fe innema yenküsü ala nefsih ve men evfa bi ma ahede aleyhüllahe fe se yü'tihi ecran aziyma.: Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.”
(Fetih 48/10)

Böyle bir SALL, böyle bir SALLat, böyle bir SELÂM ve böyle bir SALLavat!
Bu bende SALLdır.
Ehl-i BEYT Aleyhissalâtü vesselâm’da SALLdır.
Bende bir kuru laftır bu!
Bu HAKK ERENlerde SALL YOLunadır, SILAdır.
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’de SALLavattır.
ALLAHu ZÜ’L CELÂLde SÂLATır.
Onun için NAMAZada SALAT denir.
SALAT ne demektir?
DÛA demek ne duası!
Dua yok mu?
Kur’ÂN-ı Kerim’de! Dua diye bir kelime yok muda SALATa dua diyorsun!
SALAT ulaşımdır.
Kavuşumdur.
SILA-yı RÂHİMdir.
ALLAH Celle Celâlihu’yu görür gibi namaz kılınır.
Ya Resûllullah biz insanız nasıl kılarız. ''O sizi görüyor zaten!’’ buyurmakta. Görmekte O zaten!.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünyadan veda edecekmişçesine. ALLAH'ı görür gibi namaz kıl. Sen ALLAH'ı görmüyorsan da O seni görüyor.’’ Buyurmuştur.
(Taberanî; Bkz. el-Muhallis "Ehadîsü-Müntekât)


Resim---Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem “Dünyadan veda ediyormuşcasına, ALLAH’ı görür gibi namaz kıl. Sen ALLAH’ı görmüyorsan da ALLAH seni görüyor.” buyurmakta.
(Taberani, Ahmet bin Hanbel)

Böyle bir SALLavat bu Muhammedî’l-Gazzevî hazretlerine Sultân neyi böyle bir okunuşa gelmiş. Güzelliğe gelmiş bize mubârek bir SALLavat nasip etmiştir Ya ALLAH Celle Celâlihu!
SALLavat ve SALL bir Nasip ve Kısmet işidir. Çok kolaydır çünki! Gerçekten çok kolaydır.
Aslında MuhaMMedî Melâmet kolaydır. Hiç bir zorluk yoktur. Çünki RIZÂya bağlıdır. Olduğun gibi gözükmeye bağlıdır. Bütün kötülüklerini sökülemeye bağlıdır. Bütün iyiliklerini insanlardan çekmeye, uzak tutmaya, göstermemeye bağlıdır Melâmet YOLudur.
HAKKda yaramayan hiçbir şeyi içerde tutamaz.
HAKKda yarayanıda riya ve kibirden korunmak için mümkün olduğu kadar halkın gözünden uzak tutar.
O kadar Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’e karşı MuHABBEt besler ki insÂN!
ham sofu sözüm ona Kur’ÂN-ı Kerim’den başka bir şey tanımam diyenler Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’i es geçenler bunlar delidir diyecekler kadar. Öylede Hadis-i ŞERİF vardır.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem: “Bir kimseye deli denmedikçe onun îmanı tamam olmaz!”
(İmam Rabbanî, 65 Altmışbeşinci Mektûb)

"Size deli denmedikçe âhir vakitte Mü’min değilsiniz. "
Neden?
Çünki iş öyle sarpa saracak ki diyeceksin ki "nerde kaldı bizim İSLÂMımız! "

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İmam Ali kerremullahi veche’ye: “Yâ Ali! İslam üryandır-çıplaktır, Giysisi Takvâdır. Tüyleri Hidayettir, Süsü ise Hayâdır. Direği Verâdır. Ayakta tutucusu ise Salih Ameldir. İSLÂMın esası: "Beni ve Ehl-i Beytimi SEVmektir!” buyurmuştur.
(Ramuze’l- Hadis shf: 593, Hadis No: 6195)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR’ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

Her türlü görüş, düşünce, tarikat, cemaat o denli bir raydan çıkacak ki sanki ayrı ayrı dinler gibi birbirlerini gördüklerinde o tarikatın adamları kardeşim diyor yanındaki müslümana kardeşim demiyor.
Şunu demek istiyorum bütün bunlar nerden çıkıyor Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’de BİZ BİR OLmayıştan çıkıyor.

MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, tüm hayatında dost-düşman herkesce MuhaMMedünü’l- Emîn İsmiyle vasıflandırılmış ve Emânetimizi en EMÎNE SALL etmemimizi ALLAH Celle Celâlihu Kur'ân-ı Kerim’imiz açık Âyet-i Celîleriyle şöyle EMRetmiştir; "ALLAH ve Resûl’una teslim olun. "

1- “ALLAH ve Resûlüne Teslim olunuz!” EMRullahı ile Müslümanlığın, (bknz. Ahzâb 33/56)

2- “ALLAH ve Resûlüne İman ediniz!” EMRullahı ile Mü’minliğin, (bknz. Nur 24/62; Hucurât 49/15; Hadid 57/7, 19, 21; Mücâdele 58/4;Saff 61/11; (Fetih/9, 13)

3- “ALLAH ve Resûlüne Tâbi olunuz!” EMRullahı ile Veliyyullahlığın, (Enfâl 8/24.)

4- “ALLAH ve Resûlüne İtaat ediniz!” EMRullahı ile Ehlullahlığın, (bknz. Âl-i İmrân 3/132; Nisâ 4/59, 69, 80; Mâide 5/92; Enfâl 8/1, 20, 46; Tevbe 9/71; Yûsuf 12/109; Nur24/52, 54, 56; Ahzâb 33/71; MuhaMMed 47/33; Feth 48/17; Hucûrat 49/14; Mücâdele 58/13; Tegâbûn 64/12.)

Tahkik Tevhid ve Şehâdette tek İşaret Noktasıdır Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.
NeFS, RABBini ancak ve ancak;
Kur'ân-ı Kerim’imizde: “ALLAH’a ve Resûlu’üne; Teslim olunuz, İman ediniz, Tâbi olunuz, İtaat ediniz!” EMRettiği, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in;

MuhaMMedî Şuurunu BİLip,
MuhaMMedî Nûrunu BULup,
MuhaMMedî Sürurunda OLup,
MuhaMMedî O-NUR-nu YAŞAmadan,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de BİZ,
ALLAH celle celâlihu da BİR OL-madan
Ham AKLın labirentlerinde kısır dönğü olur koskoca HaYyat ALLAH celle celâluhu korusun ve BİZe inâyet, hidâyet eyleyleyip Selâmet ihsan buyursun inşae ALLAH!...


Var mıydı gidinde barbaros’a teslim olun. Kul İhvâni’ye teslim olun.
TESLİMMİYYET ne demek?
HİZMET ne demek?

Hizmet başka bir şeydir. Bir annenin doğurduğu çocuğa hizmeti söz konusu. Eşlerin birbirine , insanların birbirine hizmeti söz konusu Teslimiyyet değildir bu!
TESLİMİYYET, ALLAHu ZÜ’L CELÂL için olur. Kime olunucağını ALLAHu ZÜ’L CELÂL Kur’ÂN-ı Kerim’de bildirmiştir.
Hizmet başka şeydir. HİZMET ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in kendi işidir. ALLAH Celle Celâlihu şu ÂNda bütün sisteme HİZMET etmektedir. Kendisi en büyük HİZMETçidir. NİMETini yağdırmaktadır. İnanana ve inanmayana yok edip var etmektedir. İşte bütün bu güzellikler ve özelliklerde BİZim, HEPimizin AKLlarımızın İlâhi ilim, Şeriat İLMi, Tarıkat EDEBi, Marifet İRFÂNı ve Hakikat ERKÂNında olmamızı sağlamalıdır. Dört uçu olan bir bohça gibidir. Düğüm atarsanız kolunuza kaldırırsınız içindekini dökmezsiniz. Biri dışarıda kalamaz. Birisiz olamaz. " İlâhe İllâ ALLAH! " dır.
"Lâ İlâhe! " küfür demektir. İnkâr demektir.
Beğenmedim çıkaracağım diyemezsin.
Sen, ben RaBB değiliz biz.
Sevmiyorum gübreyi dünyada gübre olmasın diyemezsin.
Bizi yiyeceksiz mi koyacaksın.
GÜlsüzmü koyacaksın.
Altıncı, altın tozcu!
Ne diyor Behlü’l dâne
Bu binbir gece masallarını ortaya çıkaran Harun Raşit bunların çoğu yaramaz insanlar Abbasiler.
Ehl-i BEYT aleyhissalâtü vesselâm’a büyük zülum etmişlerdir. Zalim insanlardır.

Bu kişi Zeynel Abidin hazretlerini haksız yere Medine’de bir tek gözlü odada ilimle irfanla uğraşırken, o yaşta başta zincirlerle getirmiştir. İelrde isyan çıkarır diye. Zincirlerle zindanlarda öldürmüştür. Ama ne çare ki dünya böyle kurulmuştur. Kâder, kâderullah’tır, değişmez bu. Kendisine Ya İmam siz " Ehl-i BEYTsiniz bu zincirlerden mi? " değince " onlardan değil şu zincirlerden! " diye Levh-i Mahfûz zincirlerini göstermiştir ve elinde ki zincirler şakır şakır dökülmüştür.
O değil bizim kıramadığımız zincir!
''Ya Ehl-i BEYT ALLAH sizi tertemiz yapmak istiyor.''

وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
Resim---''Ve karne fî buyûtikunne ve lâ teberrecne teberrucel câhiliyyetil ûlâ ve ekımnes salâte ve âtînez zekâte ve atı’nallâhe ve resûleh(resûlehu), innemâ yurîdullâhu li yuzhibe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirekum tathîrâ(tathîran).:Ve evlerinizde karar kılın (oturun). Evvelki cahiliyye zamanındaki gibi (ziynetlerinizi) açmayın. Namazı ikame edin ve zekâtı verin. Allah ve O'nun Resûl'üne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sadece sizden günahları gidermek ve sizi tertemiz temizlemek istiyor.''
AHZÂB Suresi 33/33


Nerede?
Kalaycılar ne yapıyor bakırı, paslı bakırı?
Önce içine kum-çakıl koyup bir deri parçasıyla ayak altına alıp gözüken pasını âdeta kazıyor ve sonra kızgın ateşin içisinde ateşe çeviriyor, sonra nişadır atıyor tertemiz, sonra bir kalay basıyor yüzünüzü görüyorsunuz AYNa gibi!
Ne güzel temizlendi değil mi?
Var mı? ÇÖLde ÇİLEye yürek!
İşte MuhaMMedî Tasavvuf bu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR’ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

Harun Raşit bir Ehl-i BEYTle evlidir. Kızı zorla almıştır.
Behlül Dâne ALLAH Dost’u bu kızcağızı ayıktırmak istiyor. UYandırmak istiyor. Uyanması lazım! O da o âlemin içersinde!
Ona görevlendirilmiş hizmetçi yani!
YOL bu, düşmüş karşılamışlar Behlül Dâne meşhur meczub huyuyla! Divane çünki! Parvâne çünki! Diyor ki;
---"Sultanım neylersin? ne yaparsın? "
---"Biz âlemimizdeyiz! ya sen nicesin? iş yok güç yok. Koca şehirde herkesin parası bulu var, imkanı var, malı var. Bizde bir şey yok. "
Öyle deyince sultan diyor
---"Behlül Dâne sende aç bir mağaza para yoksa ne lâzım"
bana diyor atıyorum "100 metre karelik bir yer lâzım efendim işte birde 5 lira" deyince
---"aaaaa ne kadar az"
---"benim sermaye çok değil yani az"
---" dükkan bakalım"
---"peki buyurun ben veriyorum, başla bakalım" bir hafta sonra geliyor. Bakıyor ki koca bir mağaza içerde Behlül Dâne oturmuş ayak ayak üstünde müşteri bekliyor ve duvarda üç tane kafa kuru insan kafası takmış
---"hayrola Behlül ne satarsın"
---"kuru kafa satarım sultanım müşteri beklerim müşteri yok herkes yaş kafa"
---"hımmm ben alayım"
---"bunları al! " İşte müşteri
---"kaç kuruş birincisi 1.inci 1 para, ikincisi 100 para, 3.cüsü 1000 para
---"oooo ne kadar farklı bunlar"
---"evet farklı efendim"
---"neden böyle bunlar"
---"alacan mı? Al sultanım bu paraları da bizim meczuplara ver. "
"Bezm-i BELÂ balıklarına veririz! " diyor o ÖZünde!
BEZM-i BELÂ balıklarına ver!
MuhaMMedî MECZUPlara ver, düşkünlere ver bu anlamda diyor.
---"Peki buyurunuz neden bu böyle oldu. Bu kaaları farklı paraya neden veriyorsunuz. "
---"İşte efendim bu 1.cisi TAŞ KAFAdır; bunlar hiçbir zaman kurşun geçmez elindeki çiviyle çekiçle çakıyor geçmiyor.
Bu 2.cisi 100 para buna çivi geçer ama ısrar ederseniz deler geçer. Öbür tarafıda deler geçer. BOŞ KAFA!
3.cüsü HOŞ KAFAdır! Bakın diyor deliyor, karşıya geçmiyor.

SÖZ MuhaMMedî KALBi olandır. insÂNın kalbine giripte orda barınabiliyorsa GÜL tohumu, orada kök salabiliyorsa Er RAHÎYM Celle Celâlihu tarlasından, Er RÂHMAN Celle Celâlihu fışkırıyorsa Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm olacaktır.
ElhamdulillahiRABBilâlemin!
Gelecektir. ŞÂH damarından yakından!

CÂNlar!
Elem tez geçer. Bir gün gibi gelecektir HEPimize!
öyle olur böyle olur. Netice olarak AYNı yere geliriz HEPimiz!
Döne döne, döne döne AYNı yere geliriz.
Nere o?
Son nefese geliriz demek istiyorum.
İşte bütün bunlar "SALL SıRR-ı"dır.

Şimdi inşae ALLAH SOHBETimize geçelim. Bildiğim kadarıyla biz geçen sohbetimizde ''LEYL'' Sohbetimizi bitirmişmiydik.
Hakan biliyor musun?
Biz yine LEYL Suresine bir daha bakalım.
Bitmiş. Bir daha hızlı bir şekilde geçelim. Sonra FECR Suresine gelelim. İniş sırasına göre gidiyoruz.
LEYL Suresi 21 ayettir.
İniş;9
Resmi sıralama;92
''LEYL'' gece suresi demektir. Gece Er RAHÎYM esmâsı gibidir. Üretkendir. Tüm güzelliklerin bitiştiği ANA karnı!

وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَى
Resim---"Vel leyli izâ yagşâ.: Sarıp örttüğü zaman geceye andolsun,’’
(LEYL suresi 1. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Vel leyli izâ yagşâ" Vahşettiğinde, yutuverdiğinde, her şeyi karanlığa sarıverdiğinde, sesizliğe bürüyüverdiğinde, işare ettiğinde, kusve ettiğinde, perde öttüğünde, ceb örttüğünde, sanki göz kararır gibi yok oluverdiğinde, yağşâ ettiğinde, yemin olsun geceye!
Gece gündüzüde örter biliyorsunuz. ARAF suresi 54.cü Ayet-i Kerim’de


اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذٖى خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ فٖى سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِى الَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثٖيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِاَمْرِهٖ اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُ تَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَمٖينَ
Resim---"İnne rabbekumullahullezi halekas semavati vel erda fi sitteti eyyamin summesteva alel arşi yuğşil leylen nehara yatlubuhu hasisev veş şemse vel kamera ven nucume musehharatim bi emrih, ela lehul halku vel emr, tebarakellahu rabbul âlemîn.:Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra da arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.’’
(A'RAF suresi 54. ayet) (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

"Karanlığı söküp bastığı zaman geceye yemin olsun. " FELAK Suresi;

قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
Resim---" Kul e'uzu birabbilfelak.:De ki: Sığınırım ben, karanlığı yarıp sabâhı ortaya çıkaran Rabbe,’’
(FELAK suresi 1. ayet) (Resmi: 113/İniş:20/Alfabetik:26)

"sizler geceleri ölü gibi uyutan ALLAHu ZÜ’L CELÂL’dir, O’dur. " ENÂM Suresi 60

وَهُوَ الَّذٖى يَتَوَفّٰیكُمْ بِالَّيْلِ وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُمْ بِالنَّهَارِ ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فٖيهِ لِيُقْضٰى اَجَلٌ مُسَمًّى ثُمَّ اِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ثُمَّ يُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Resim---"Ve huvellezi yeteveffakum bil leyli ve ya'lemu ma cerahtum bin nehari sümme yeb'asukum fihi li yukda ecelum musemma, sümme ileyhi merciukum sümme yunebbiukum bi ma kuntum ta'melûn.: geceleyin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra 'en son dönüşünüz' O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı size O haber verecektir.’’
(EN'ÂM suresi 60. ayet) (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

LEYL Sûresini bitirmişiz. Çabukça tekrar gözden geçirelim.

وَالنَّهَارِ إِذَا تَجَلَّى
Resim---"Ven nehâri izâ tecellâ.: Parıldayıp aydınlandığı zaman gündüze, ’’
(LEYL suresi 1. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ven nehâri izâ tecellâ" tecelli ettiğinde cilalamakta buradan gelir tecelliden gelir CELLe kökünden gelir ALLAH Celle Celâlihu’da buradandır. Tecelli yapan ALLAHtır, CELÂLiyle çünkü!
ALLAHu ZÜ’L CELÂL-i VE’L İKÂMdır.
Gübreden, GÜL ikram eder.
Korkunç çığlıklarla çocuk duğuran kadın dünyanın en büyük mutluluğunuda çocuk kucağında, meme verirken duyar.
TeCELLîdir çünkü bu!

وَمَا خَلَقَ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى
Resim---"Ve mâ halâkaz zekera vel unsâ.: Erkeği ve dişiyi yaratana;’’
(LEYL suresi 3. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ve mâ halâkaz zekera vel unsâ" zekeri-ünsayı, erkeği-kadını, yani iki birbirine zıt olanı yaratan ALLAH’a HALKedene yemin olsun.

إِنَّ سَعْيَكُمْ لَشَتَّى
Resim---"İnne sa’yekum le şettâ.: Gerçekten sizin çabalarınız (çelişkili, parça parça) darmadağınıktır.’’
(LEYL suresi 4. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"İnne sa’yekum le şettâ.: siz çift üzere halk edildiğiniz için, mıknatıs gibi iki ucunuz olduğu için, çalışmalarınızda sayenizde, koşmalarınızda dağınık olacaktır haliyle!
Türlü türlü olacaktır.

فَأَمَّا مَن أَعْطَى وَاتَّقَى
Resim---"Fe emmâ men a’tâ vettekâ.: Fakat kim verir ve korkup sakınırsa,’’
(LEYL suresi 5. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Fe emmâ men a’tâ vettekâ.: Bütün buna rağman bu karışıklığa rağmen, kim ki sizden ita eder berir ve korursa ALLAH Celle Celâlihu’nun malına sahip çıkmaz, ALLAH Celle Celâlihu’dan korunursa korkarsa, çekinirse kendisini BİLir, RaBBisini BİLirse!

وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى
Resim---"Ve saddeka bil husnâ.: Ve en güzel olanı doğrularsa,’’
(LEYL suresi 6. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ve saddeka bil husnâ.: ve en güzeli tastik ederse, yani EMR-i bi’l Maruf’u, ALLAHu ZÜ’L CELÂLin emirlerini tastik ederse, Peygamber aleyhis'selâmlarını tastik ederse, HAKKı ve HAYRı iyilik ve güzelliği ''husnâ'' yani!
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR’ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »



فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرَى
Resim---"Fe senuyessiruhu lil yusrâ.: Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız.’’
(LEYL suresi 7. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Fe senuyessiruhu lil yusrâ.: biz onu yusraya en kolayına kolaylıyacağız. Biz onun bütün kolaylık kapılarını açacağız. Dininde, dünyasında ve ahretinde.

وَاَمَّا مَنْ بَخِلَ وَاسْتَغْنٰى
Resim--- " Ve emma mem bahile vestağna.:Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse, "
(LEYL suresi 8. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ve emma mem bahile vestağna." ama kim ki ALLAHu ZÜ’L CELÂL’ın malına sahip çıkar, BEDEN, NEFİS, KALB ve RÛH, çoluk çocuk dünya ahret hepsini kendisinin ZANneder. Cimrilik yapar ALLAHu ZÜ’L CELÂL’i saf dışı yapıyormuş gibi hâşa! Olursa. "Vestağna" ve de müstağniğse benim kimseye ihtiyacım yok öyle bir şey yok diyorsa. Ona ne yapılır?


وَكَذَّبَ بِالْحُسْنٰى
Resim--- " Ve kezzebe bilhusna. :Ve en güzel olanı da yalan sayarsa, "
(LEYL suresi 9. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ve kezzebe bilhusna." Ve bütün bunların üstüne tüm güzellikleri yalanlarsa yok öyle bir şey derse, egoistse

فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْعُسْرٰى
Resim--- " Fesenuyessiruhu lil'usra.:Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız. "
(LEYL suresi 10. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Fesenuyessiruhu lil'usra " onada usra kolaylaştırırız. "Usra" nedir? Zorluktur.

وَمَا يُغْنٖى عَنْهُ مَالُهُ اِذَا تَرَدّٰى
Resim--- " Ve ma yuğni 'anhu maluhu iza teradda.:Tereddi edeceği (başaşağı düşüşe uğrayacağı) zaman, malı ona hiç yarar sağlamaz. "
(LEYL suresi 11. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ve ma yuğni 'anhu maluhu iza teradda" "Ve ma yuğni" ne fayda sağlayacakmış "'anhu " ona "maluhu iza teradda" o dalalet çukuruna SALL tepesine değil! DALL çukuruna sapıklık çukuruna bir kere yuvarlandı mı onun malı, mülkü, sıhati söylediği, söylemediği tüm bunlar "teradda" yok oluş uçurumuna düşmüştür.
"teradda" yok olmaktır. Yuvarlanarak yok olmaktır. Mavf olmaktır aynı zamanda onu demek istiyorum.


اِنَّ عَلَيْنَا لَلْهُدٰى
Resim--- "İnne 'aleyna lelhuda.: Şüphesiz, bize ait olan, yol göstermektir. "
(LEYL suresi 12. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)


"İnne 'aleyna lelhuda" şüphesiz olan bir şey varki bizim üzerimize ALLAHu ZÜ’L CELÂL kendi üzerine almıştır diyor ki "İnne 'aleyna" bizim üzerimizedir.
Ney "lelhuda" Sırat-ı Müstâkim, Hidayet yolunu göstermek bize aittir.
Kim için? Yukarıda sayıldı.

وَاِنَّ لَنَا لَلْاٰخِرَةَ وَالْاُولٰى
Resim--- "Ve inne lena lel'ahirate vel'ula.:Gerçekten, son da, ilk de (ahiret ve dünya) bizimdir. "
(LEYL suresi 13. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ve inne lena lel'ahirate vel'ula" her hâlde şüphesiz ki ahirette baş ve son!
Biz yaratıyoruz, biz yok ediyoruz. "KÛN feye KÛN! " bizim elimizdedir.


فَاَنْذَرْتُكُمْ نَارًا تَلَظّٰى
Resim--- "Feenzertukum naran telezza.:Artık sizi, 'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım. "
(LEYL suresi 14. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Feenzertukum naran telezza", "Feenzertukum " şüphesiz ki köpürdükçe köpüren, palazlandıkça palazlanan, yandıkça yanan, alev-alev saran bu ATEŞten sizi uyarıyorum. Bu ATEŞten sizi uyarıyorum. "Feenzertukum" ben diyor ALLAHu ZÜ’L CELÂL
Baştaki "e" "enzertu "nun e"si birinci şahıstır. "Feenzertukum" ben sizi uyarıyorum.
"naran telezza" biz demiyor feenzartum demiyor. Ben uyarıyorum diyor buradaki "BEN" nedir? Uluhiyyet "BEN"idir. ALLAHu ZÜ’L CELÂL sıfat olarak değil, direk ZÂT’tır.

لَا يَصْلٰیهَا اِلَّا الْاَشْقٰى
Resim--- "La yaslaha illel'eşka.: Ona, ancak en bedbaht olandan başkası yollanmaz; "
(LEYL suresi 15. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"La yaslaha illel'eşka"

"illel'eşka" bakın SALLı gördünüz mü yine?

"La yaslaha" öbür "LÂM" nereye gitti. Öbür "LÂM" mı kaldı? Lanet "LÂM"ı geldi.
Nereye dayadı sırtını?
NÂRa! Orda ki SALLın lûtuf "LÂM"ı gitti. Onu tercih ettiği için. Ankara’dan, Samsuna gitti artık. KÂBE kuzey kutbunda değil ki. Oraya yöneldiği için öbür tarafta ki "LÂM" kaldı orada.

"La yaslaha" ona yaslanmaz "illâ" ancak kime? "el'eşka" eşkiyalar, şakiler. Eşkıyalar, evliyalar değil. Eşkıyalar şaki olanlar. Şekavet eğli olanlar, yol kesenler, haylazlar her işin şekaveti şikâyeti şakiliği betbâhlığı yapabilenler yapabiliyor. Madem ki diyor elim ayağım tutuyor, mademki becerebiliyorum, gücümde yetiyor. Hiç sanki "naran telezza" gibi, hesab görülmeyecekmiş gibi durmadan yapıyor.


اَلَّذٖى كَذَّبَ وَتَوَلّٰى
Resim--- "Ellezî kezzebe ve tevella.:Ki o, yalanlamış ve yüz çevirmişti. "
(LEYL suresi 16. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ellezî kezzebe ve tevella" "Ellezî" o kim? onlar o ki, şaki eşkıya "kezzebe" yalanladı.
Neyi?
HAKK’ı ve HAYRı yalanladı. Batılı ve şerri tercih etti.
"tevella" HAKK’dan ve HAYR’dan döndü gitti. Onları veli edindi. Eşkıyayı evliya diye tutturdu. "tevella" döndü gitti.


وَسَيُجَنَّبُهَا الْاَتْقٰى
Resim--- "Ve seyucennebuhel'etka.:Korkup sakınan ise, ondan uzak tutulacaktır. "
(LEYL suresi 17. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ve seyucennebuhel'etka" ama bu NÂRdan bu ateşten çekinenler korkanlar, aman biz düşmeyelim diyenler. İtika edenler, uzaklaştırılacaklardır.


اَلَّذٖى يُؤْتٖى مَالَهُ يَتَزَكّٰى
Resim--- "Ellezî yu'tî malehu yetezekka.:Ki o, malını vererek temizlenip arınır. "
(LEYL suresi 18. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ellezî yu'tî malehu yetezekka" çünki onlar her şeyi buldukları emaneti Allah aynen verirler. Mal gibi gözüken bedende dail Allah için harcarlar.
"yetezekka" böyle zekidirler, temizlenirler, tezekki ederler böyle kimseler.

وَمَا لِاَحَدٍ عِنْدَهُ مِنْ نِعْمَةٍ تُجْزٰى
Resim--- "Ve ma liehadin 'indehu min ni'metin tucza.:Onun yanında hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti (borcu, nimeti) yoktur; "
(LEYL suresi 19. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ve ma liehadin 'indehu min ni'metin tucza" o kişilerin yanında başka birisinin karşılığı verilecek hiçbir nimet yoktur. Başka kimse için

اِلَّا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِ الْاَعْلٰى
Resim--- "İllebtiğae vechi rabbihil'a'la.:Ancak yüce Rabbinin rızasını aramak için (verir) . "
(LEYL suresi 20. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)


"İllebtiğae vechi rabbihil'a'la" neden bunlar böyle yapıyorlar. Hayatlarını, her şeylerini böyle çekinmeden veriyorlar. Diyorlar. Bunların tek arzusu vardır. "btiğa"’ları vardır. şiddet ettikleri bir şeyleri vardır bunların. Bir şey arıyorlar bunlar.
"vechi rabbihil'a'la" bu yüce RaBBlerinin "vechi"ni arıyorlar. Onun için her şeyi soyunuyorlar.
Nerde bu RaBBları?
ŞÂH damarından yakın! "vechi" bakın tıp ki bir çembere tutunmuş sonsuz noktaların AYNı merkeze bakışı gibi RaBBü’l ala’ya bakıyor. İşleri yönleri bu! Böyle bir RaBBın VECHİni yönünü arıyorlar. Bakışıyorlar RaBBlarınle karşılıklı. Bakıyorum, bakıyorsun. MERKEZde ki bakıyor MUHİTte ki bakıyor bakışıyorlar "vechi " birbirlerinin vechi dönmüştür. Cihetleri dönmüştür yani! AYNı cihete bakıyorlar demek istiyorum.


وَلَسَوْفَ يَرْضٰى
Resim---"Ve lesevfe yerda.:Muhakkak kendisi de ileride razı olacaktır. "
(LEYL suresi 21. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ve lesevfe yerda" "Ve lesevfe" muhakkak ki gelecek zamandır ekidir yusebbe* muhakkak muhakkak "yerda" RIZÂya erecektir, bu kişi RIZÂya erecektir.
Neden?
Çünki bu kişi MUHİTe oturdu, MERKEZe bakıyor. Tıpkı KÂBEnin etrafındaki dairesel namaz safları gibi kainatın tüm ZeRReleri, kendi Özlerindeki RaBBlarına dönmüş durumda ve RIZÂyı bulacaklardır. Evet bu "Ve lesevfe yerda"yla "LEYL" işi oldu.

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR’ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

FECR SURESİ
26 nisan 2009

İnsanda baktığınızda alak suresiyle başlamıştı Kur’ÂN-ı Kerim inmeye, Kalem Suresi gelmişti Müzzemmil Suresi, Müddessir Suresi, Fatiha Suresi, Tebbet Suresi, Tekvir Suresi, A’lâ Suresi, Leyl Suresi geldi. Biz şimdi Fecr Suresi öyle ya işte bunlar Kur’ÂN-ı Kerim’de böyle değildir. Başka yerlerdedir ama iniş sırasına baktığımızda ne güzel geliyor bakın! LEYL Suresinden sonra şafak Suresi geliyor. Fecr Suresi geliyor. Yerin ağarması, tan yeri sökmesi, fecr’in başlaması şafak manası anlamına gelir. 30 ayettir. Bu Kur’ÂN-ı Kerim’in resmi sıralamasında 89’uncu, İniş sıralamasında 10’uncu sıradadır.

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM


وَالْفَجْرِ
Resim---" Vel fecr.:Fecre andolsun, "
(FECR suresi 1. ayet) (Resmi: 89/İniş:10/Alfabetik:25)

FECR "Fe" " Vel fecr" kasem olsun fecire yemin olsun vallahi der gibidir. Yemin ederim fecre gece karanlığının çatlayıpta sabahın beyazlamaya başladığı çafak atması, tan sökmesi ifadelerle anlattığımız fecir olayıdır.


وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَ
Resim---"Velleyli iza 'as'as.:Kararmağa ilk başladığı zaman, geceye andolsun, "
(TEKVÎR suresi 17. ayet) (Resmi: 81/İniş:7/Alfabetik:103)

TEKVÎR Suresinin 17.ci Ayet-i Kerim’esinde aydınlanmaya başladığı zaman geceye and olsun. Ayet-i Kerim’esinde de geçmektedir. Çok manalıdır bu fecir. CeryÂN suresidir. Fecere ceryÂN demektir. Kapıyı açtığınızda dışarıdan ceyran yaptı diyoruz ya. Elktirik ceyranı diyoruz hep. Muazzam akışlardır bunlar. Fecirler. Bizde de öyledir. İnsanda da öyledir. Eğer o kişi fecir suresiyle irtibatını kurarsa ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in izniyle bu ceyrÂN başlayacaktır, NÛR-u MuhaMMed gelişi aynen elektiriğin gelişi gibi hissedilecektir. MÜDDESSİR Suresinin 34.cü Ayet-i Kerim’esinde;


لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَتَقَدَّمَ اَوْ يَتَاَخَّرَ
Resim---"Limen şae minkum ey yetekaddeme ev yeteahhar.:Sizlerden öne geçmek veya geride kalmak isteyenler için. "
(MÜDDESSİR suresi 37. ayet) (Resmi: 74/İniş:4/Alfabetik:67)

Aydınladığı dem sabaha and olsun. Buyrulmaktadır. Yine biliyorsunuz. TEKVİR Suresi'dede aynı şekilde. Beslendiği zaman nefes aldığı zaman sabaha and olsun. Sabaha yarıp çıkarana and olsun. Enam Suresi 96.ci Ayet-i Kerim’esinde;


فَالِقُ الْاِصْبَاحِ وَجَعَلَ الَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًا ذٰلِكَ تَقْدٖيرُ الْعَزٖيزِ الْعَلٖيمِ
Resim---"Falikul isbah, ve cealel leyle sekenev veş şemse vel kamera husbana, zalike takdirul azizil alîm.:O sabahı da yarıp çıkarandır. Geceyi bir sükûn (dinlenme), güneş ve ay'ı bir hesap kıldı. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen Allah'ın takdiridir. "
(EN'ÂM suresi 96. ayet) (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

وَالضُّحٰى
Resim---"Vedduha.:Kuşluk vaktine andolsun.''
(DUHÂ suresi 1. ayet) (Resmi: 93/İniş:11/Alfabetik:18)

"Vedduha'' vedduha’ya yemin olsun. Güneşin kumu yakacak kadar yükseldiği zamana


وَالنَّهَارِ اِذَا تَجَلّٰى
Resim--- "Vennehari iza tecella.:Parıldayıp aydınlandığı zaman gündüze, "
(LEYL suresi 2. ayet) (Resmi: 92/İniş:9/Alfabetik:58)

"Ven nehâri izâ tecellâ" tecelli ettiğinde gündüze yemin olsun. Demin okuduk LEYL Suresinin 2.ci âyet-i Kerim’esi

Fecre yemin olsun. Cehâlet uykusundan, kemalat güneşine doğarken kıldığımız sabah namazına yemin olsun. "inne kur'anel fecri kane meşhuda" İSRÂ Suresi’nin 78.ci âyet-i Kerim’esi;

اَقِمِ الصَّلٰوةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ اِلٰى غَسَقِ الَّيْلِ وَقُرْاٰنَ الْفَجْرِ اِنَّ قُرْاٰنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
Resim--- "Ekimis salate li dulukuş şemsi ila ğasekil leyli ve kur'anel fecr, inne kur'anel fecri kane meşhuda.: Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl, fecir vakti Kur'an'ını (namazını) da; çünkü fecir vakti (namazda okunan) Kur'an'ı, işte o, şahid olunandır. "
(İSRÂ suresi 78. ayet) (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

"inne kur'anel fecri" yemin olsun şu fecir kuranı var ya evet "inne" şüphesiz ki "kane meşhuda" şahidmidir. Bu şahid! çok şey söylenebilir. Sabah melekleri, gündüz melekleri, akşam melekleri, insanlar şunlar bunlar… Bende derim ŞÂH damarımızdan yakın olanda ŞAHİD! Sizde dersiniz ki öyle!
Yaratanın kendi ŞAHİD!
Sabah namazı, bütün hayvanlar kalkar sabah namazında. Bütün hayvanlar kalkar. Hepsi kalkar tepinirler, bağırır, çağırırlar BİR TEK İNSAN UYUR!
Ve çok dikkat edilmesi gereken bir namazdır sabah namazı!
ALLAHu ZÜ’L CELÂL hepimizi korusun
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR’ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

Başka en kutsal gece kadir gecesi sonra bayram geceleri onlarında FECRine her şey söylenebilir. Yemin olsun.
FECR "Fe", "Cîm", "Ra'' dır.
Cerr çekmek. CEZBe çekmektir. Cerr çekene koşmak, fırlamak. İçerde sıcak hava vardır. Dışarıda ki soğuk havayı içerdeki sıcak havayı cezb eder, oda cerr eder.. Makinelerde cerr dişlileri vardır, dozerlerde falan.

Çekiç o muazzam yükü çeken, ana dişliler vardır, CeRR dişlileri!
Hep bunlar aynıdır. CeryÂNda bu kökten gelir.
Amaaa bu bizim içimizde ki RuBuBiyyet sıfatından aldığımız yaradılış RuBuBiyyet’le olur, RaBBlıkla olur.
El HAYY Celle Celâlihu, El HAKK Celle Celâlihu , El HU Celle Celâlihu gibi ana temel ESMÂlarımızın tümünü RuBuBiyyet CEM edip de bizim "Fi" daima içende demektir. İçimizden püskürüverdiği anda ceryÂN başlamıştır, FECR olmuştur.
O kişinin şehâdet şafağı sökmüştür.
Bunları iyi anlamamız lazımdır.

Ahmaklar gibi anlamadan dinlemeden İLMsiz,EDEBsiz, İRFÂNsız, ERKÂNsız birilerin peşinde zaman öldürmektir, doğru değildir. Resûllullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir sözü üç kere tekrarlıyordu, AKILlar değişik diye! İnsanların akılları aynı seviyede değil anlasınlar diye ÂNlatıyordu çünkü. Katiyet kimsenin eline yazıpta bir şey vermedi yasaklamıştır da, ezberleyin demişlerdir SOHBETi!

Çünkü “Ve kalu semi'na ve ateyna” "; biz DUYduk ve İNANdıkdır.''

اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّهٖ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِهٖ وَكُتُبِهٖ وَرُسُلِهٖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِهٖ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَصٖيرُ
Resim---"Amener rasulu bi ma unzile ileyhi mir rabbihi vel mu'minun, kullun amene billahi ve melaiketihi ve kutubihi ve rusulih, la nuferriku beyne ehadim mir rusulih, ve kalu semi'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masîr. Peygamber, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandı. «O'nun peygamberleri arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz) . Varış ancak Sana'dır» dediler. "
(BAKARA suresi 285. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Gördükte inandık yoktur. "Onlar gaybe inanırlar" diye âyet-i Kerim’e vardır, Kur’ÂN-ı Kerim’de daha başlarken.

اَلَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
Resim---"Ellezine yu'minune bil ğaybi ve yukîmunas salate ve mimma razaknahum yunfikûn.:Ki onlar, gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. "
(BAKARA suresi 3. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Onlar görmeden söylenene inandılar olduğu halde gözükmeyen RaBBa inanırlar.
Kimden DUYarlar? Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’den DUYarlar. " ve kalu semi'na ve eta'na "; DUYduk ve UYduk derler.

Demezlerse ne olur?

وَاِذْ اَخَذْنَا مٖيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُوا مَا اٰتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُوا قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاُشْرِبُوا فٖى قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَاْمُرُكُمْ بِهٖ اٖيمَانُكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ
Resim---"Ve iz ehazna misakakum ve rafa'na fevkakumut tur, huzu ma ateynakum bi kuvvetiv vesmeu, kalu semi'na ve asayna ve uşribu fi kulubihimul icle bi kufrihim, kul bi'sema ye'murukum bihi imanukum in kuntum mu'minîn.:Hani sizden kesin söz almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve) : «Size verdiğimize (Kitaba) sımsıkı yapışın ve dinleyin» (demiştik) . Demişlerdi ki: «Dinledik ve başkaldırdık.» Küfürleri yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: «İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emredip önermektedir?»
(BAKARA suresi 93. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Ve kalu semi'na ve aseyna“: diye de âyet-i Kerim’e var “Duyduk ve isyan ettik!” derler, etsinler bakalım. Ne kadar edecekler bekle-bekleyelim âyet-i Kerim’esi vardır biliyorsunuz.

وَلَيَالٍ عَشْرٍ
Resim---"Ve leyalin 'aşr.: On geceye, "
(FECR suresi 2. ayet) (Resmi: 89/İniş:10/Alfabetik:25)

"Ve leyalin 'aşr" on geceye yemin olsun. And olsun.
"Ve leyalin 'aşr" bu âyet-i Kerim’e de çok ilginçtir. Geceyi anlatıda; "'aşr" on gece nedir?
Gece gibi "'aşr"

nedir? On şey!

Yutan nedir?

İşe yaramaz hale getiren, atıl yapan, uykuya sokan nedir?


Nedir bu "'aşr" ?

Zahir ve Bâtın’da ki eşraflık mıdır?

Beşer, beşer on mudur?

Zilhicce-ı Şerif’in ayının on günümüdür?

Muharrem-i Şerif’in on günümüdür?


Bir sürüüüü tefsirler yapılabilir, konuşmalar yapılabilir, yapılmıştır da zaten.
Hepsi muhteşemdir.
Zilhicce’nin on günü çok harikadır.
Sonunda KURB-ÂN kesmek vardır. HACC etmek vardır. ARAFATa çıkmak vardır.
İRFÂNa çıkmak vardır.
Müzdelifiye’de ZÜLÜF vardır.
Yakınlık, YAKÎN oluş vardır.
ZÜLFün gerdana yakınlığı gibi yakınlık vardır.
Biliyorsunuz Müzdelife Minâ’dan önce ki yerdir.
Arefe günü, Arafat’a çıkarsınız. Gece orada kalırsınız ve DÛA’ya kalkarsınız. Şafak sökmeden önce, bütün hacılar aşağı yukarı 15-20 km’den daha fazla yoldan müzdelifiye geçerler. Kurban kesilen yere, yakın bir yerdir. Orada sabah namazı kılınır ve sabah namazı kılınır kılınmaz da insanlar Minâ’ya yürürler. Müzdelifiye’de dua vardır. Minâ’da kurban kesilir kalanlar üç gün kalır kalmıyanlar dönerler.
Şeytan taşlanır orada! Üç yerde taşlanır. Büyüktür, küçüktür, ortadır.

Neden üç yerde taşlanır?

Bir insanlar ŞERİAT’ta, TARİKAT’ta MARİFET’te yapabilir, HAKİKAT’te yapamazlar. MARİFET Ehl-i dışında olanlar yapamazlar anlamında anlamlar ifade eder.
İki şeylilikler BEDENde ki iki şeyliliğimiz iki şeylilikler.
BEDENi Şeytani ve Rahmani kullanışlardan vazgeçmek.
Bunun terbiyesi NEFSimizin ikilikte kullanılmasında TESKİYE! temizlenmesi
KALBimizin ikilikte kullanılmasından arındırmak, TASFİYE!
Bunlar hep birer şeytan taşlamadır.
Yoksa gittik gördük adam ayağında ki ayakkabıyı çıkarıp atıyor. Yanındaki adamın kafasına patlatıyor şemsiyeyi şeytan taşlıyor.

Nerde şeytan?

O bir simgedir, ama kendi içindekini göremediği için dışından taşlıyor. Bunlar insanları bir yere yönlendirmek içindir. KÂBEyi kaldırdığınızda herkes rastgele bir tarafa namaz kılar.
KÂBE demek değildir ki put!
Bütün insanları O NOKTAya döndürmek bedenen ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in işidir.
Ama esas olan herkesin kendi özündeki RaBBısı değil midir?

Onun için demiyormu BAKARA Suresi’nin 115.ci âyet-i Kerim’esinde;

وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
Resim---"Ve lillahil meşriku vel mağribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah, innallahe vasiun alîm.:Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir. "
(BAKARA suresi 115. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR’ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

"Ve lillahil meşriku" bizim doğu dediklerimizde O’nundur.
Ne zaman?
Şayet güneş ÖZümüzden doğuyorsa. Bir ampul başka yerden ışık almasın, kendisi almasın gölge verir, ama kendi özünden aydınlansın gölgesi kaybolur.
"Ve lillahil meşriku mağribu " doğuda batıda O’nundur. "Ve lillahi" ALLAHu ZÜ’L CELÂL’indir.
" fe eynema tuvellu" " eynema" siz ne tarafa velilik, velayet ederseniz, yani tevelli ederseniz, bakın burada dönerseniz tevelli’dir.

"fe semme vechullah, " işte orada ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in vechini görürsünüz. ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in vechullahı vardır. Gözü vardır diye tercüme edilmiştir VECHE, VECH ise CELÂLiyet tecellisi görürsünüz anlamında. CELÂL ve CEMÂL tecellisini görürsünüz her eserde.
Her eserin özündekinde, imzasını görürsünüz.

"vechullah, innallahe vasiun alîm.: " Allah çok vasidir.
VECH; çok aliymdir. "Elif, lâm" ne olmuştur burada "ayn, mim, lâm" olmuştur. "mim" İnsan aklı anlıyabilir haliyle, anladığı kadar anlar yeterlidir zaten. İşte böyle olursa insan kendi özündeki vechullah’ı BULur. Kendi ŞAH damarından yakın olanda RaBBısını yaşamaya başlar demek istiyorum.

Evet on gece "'aşr" ayan-ı ŞERİATtır. ZÂHİR ve BÂTIN ŞERİATının gecesine and olsun. geceler HAYRada gebedir, ŞERRede gebedir. Tıpkı NEFS-i EMMAREnin HAKKın emrini işlerse HİZBULLAH, ŞERRin emrini işlerse HİZBULŞEYTAN olması gibidir. Yoksa her insanda o nefis, iş görmesi için zaten vardır.
NEFS AKDES olupta meleklerin üstünde bu dünyada meleklik mi yapacaktı.

Tuvalate gitmeyecek mi?
Yemek yemiyecek mi?


ALLAH Celle Celâlihu’nun sünnetullahı nedir?
Gökte uçmak mıdır?


Yok adam gibi KULluk yapmaktır.
Bu ''ON GECE'' ile ilgili çok şeyler vardır. daha geleceğiz göreceğiz yerleri geldikçe!
Musa a.s 30 gün verilmiştir. ŞERİAT, TARİKAT, MARİFET gibi arkadan 10 daha ekledik diyor ARAF Suresi 142 ALLAH Celle Celâlihu


وَوَاعَدْنَا مُوسَى ثَلاَثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ فَتَمَّ مِيقَاتُ رَبِّهِ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً وَقَالَ مُوسَى لأَخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلاَ تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَ
Resim---"Ve vâadnâ mûsâ selâsîne leyleten ve etmemnâhâ bi aşrin fe temme mîkâtu rabbihî erbaîne leyleh(leyleten), ve kâle mûsâ li ahîhi hârûnahlufnî fî kavmî ve aslıh ve lâ tettebi’ sebîlel mufsidîn(mufsidîne). Musa ile otuz gece sözleştik ve ona bir on daha ekledik. Böylece Rabbinin belirlediği süre, kırk geceye tamamlandı. Musa, kardeşi Harun'a «Kavmimde benim yerime geç, ıslah et ve bozguncuların yolunu tutma» dedi. "
(A'RAF suresi 142. ayet) (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Ve O’na on gece ilave ettik böylece RaBBının tayin ettiği vakit 40 geceye tamamlandı diyor.

Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem 40 yaşında ilan etmiştir Resûllullah’lığını.
40 yaşında bunda da hikmetler vardır ERBÂİNde!
On gece ile ilgili çok Hadis-i Şerif’ler vardır. Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin İbni Abbas’tan, Buhari’den, İmam-ı Ahmed efendimizden "günlerden hiçbir gün yoktur ki onlarda yapılan bir iş on günde yapılan işte daha faziletli ve yüce Allah’a daha sevimli olsun. " buyurunca.
Eshab-ı Güzin diyor ki; "Yâ Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Allah yolunda cihada mı değil? " Diyor
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem "Allah yolunda cihâda daha faziletli değildir. Ancak malıyla canıyla Allah yolunda cihâd edip de onlardan bir şey ile dönmeyen haric. " Buyuruyor.


Resim---"İbn-i Abbas (ra) der ki, Resulullah (asm) ;
“Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan ibadetler Allah (cc) katında diğer aylarda yapılan iyi amellerden daha makbuldür” buyurdu. Ashap;
“Ya Resulallah! Allah yolunda yapılan cihat da mı Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan ibadetten, Allah (cc) katında daha makbul değildir?” dediler. Resulullah (asm):
“Evet, o da daha makbul değildir. Ancak canını ve malını tehlikeye atarak cihada çıkıp sonra geri dönmeyenin (şehit olanın) cihadı ondan daha sevgilidir.”
buyurdu.
(Buhari, Tirmizi)


Bakın nasıl demin ki LEYL Suresine gidiverdi. Onlar Allah için verirler, soyunururlar bunu Allahın rızâsı VECHi için yaparlar nasıl kaydı. Her şeyi verecek ama diyor. ŞART var!
Onlardan bir şey ile dönmeyecek artık. Orada kalacak. Yani ben kahramanlık yaptım demiyecek.
HİZMET edecek!
Yaaa "ON GECE!" böyle gecedir!
Zilhicce-ı Şerif’in "ON GECE!"si önemli bir gecedir.
Muharrem-ı Şerif’de ki "ON GECE!"de çok önemlidir. Ordada çok aksi olaylarda olmuştur kutsallığıda vardır. Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizden önce vardır. yahudiliktede vardır. " on gün oruç tutarlar sizde tutarsanız onlara itilaf edin" buyurmuştur.

Resim---"Medine’de aşure günü oruç tutan Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz, Yahudilerin de oruç tuttuklarını gördü. "Niye oruç tutuyorsunuz? " diye sordu. Onlar da, "Allah’ın İsrail oğullarını düşmanından kurtardığı bir gündür, Musa bu günde oruç tuttuğu için" dediler. Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz de, Müslümanların bugün oruç tutmalarının sebebini anlatmak için, "Ben Musa aleyhi’s-Selâm’a sizden daha layıkım!" buyurdu.
(Buhari, Müslim, Ebu Davud)

Onun için Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem bu "ON GECE!"lere çok dikkat etmiştir. Ayrıca Ramazan-ı Şerif’in son "ON GECE!"side olabilir bu Aşere
"'aşr" burada bakın dön bile yok, ama tefsirlerimize uymak zorundayız.

"Ve leyalin 'aşr" on geceye yemin olsun. bu "ON GECE!" on karanlığı geçiş anlamındadır.
" 'aşr" " Ayn-Şin-Ra" dır. insan aklı ŞAH damarından yakın OL-ÂN RaBBısından, güneş gibi olan RaBBısından gerçekten ısı ve ışın alırsa, bunu şehâdete çıkarırsa, aynen yaparsa bunu hakikaten çıkarırsa bu kişi BÂTINda ki dinini ZÂHİRe çıkarmıştır.
İSLÂMın şartı 5, işte 5’de arkasında var.
NAMAZ dediğim zaman, AYNanın arkasını sil bak! BÂTINına!
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR’ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Savm diyor. Nedir savm? "Sa” sahib çıkmaktır, "Vav” ortaya çıkararak “Mim" MuhaMMedî Mim’i tamamen vüCÛDa getirmek, ZOR İŞştir.
ZÂHİRi ve BÂTINı vardır demek istiyorum.
Hac ediyorsun, diyorsunda hac diye bir mefhum yok idi
KâBe diyede bir yer yok idi orada, bilinmiyordu.
Hiç bir şey yok idi, HaceRR anamız oraya vardığında.
Ne demek hacer?. CERR çekmektir. "Ha" nedir?. HAKka çekiştir.
Onun için KâBe oradadır. Onun için Safa ve Merve Hacer Vâlidemizin RahmÂN ve Rahîm Memeleri gibidir.
Onun için ZEMZEM kuyusu, Sıla-yı Rahîm kuyusudur.
Onun için İsmail Aleyhi’s-Selâm ’ın torunudur, MuhaMMed Aleyhi’s-salatı ve selâm..
MuhaMMedî Memet, HAKk yoludur.
Hidâyet YOLudur, SALL YOLUdur. Dost doğrudur ALLAHın izniyle.
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimiz’in Yoludur.
Bizler hepimiz bu kervÂNın içinde İnsÂNlarız. Oraya akan su seli gibi hamdolsun..
MuhaBBetle Merhametle haC diye, haCCe diye öyle haCCe =>cÂN ve Cisim Hakikatının haCCda=>anadan doğma gibi OLuşu..

Resim---Ebû Hüreyre radiyallahu anhu.: “Resûlullah bize hutbe verdi ve.: “Ey İnsÂNlar!. Hac size farz kılındı, haccedin!’” buyurdu.
(Müslim, Hac, 412)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her kim bu evi (Kâbe’yi) haccederken, (söz ya da eylemle) cinsel yakınlığa yeltenmez ve kötülük işlemezse, anasının onu doğurduğu günkü gibi (günahsız) hâline dönmüş olur.” buyurdu.
(Ebû Hüreyre radiyallahu anhu’dan; Buhârî, Muhsar, 10)

Resim---Ebû Hüreyre’den (r.a.) nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“...(ALLAH tarafından) kabul edilmiş haccın karşılığı ancak cennettir.” buyurdu.
(Ebû Hüreyre radiyallahu anhu’dan; Buhârî, Umre, 1)

Nasıl bir haCC ki haCC edeni yeni doğmuş bebek kadar tertemiz ve CeNNet veriyor!.
Nasıl doğuyor bir bebek=>tertemiz bir cisimle, tertemiz bir cÂNla doğuyor..
Bu âlemdeyse, her türlü marazı, her türlü haramı, her türlü yalanı, bütün bunları yaparak ve yapmaya devam ederek kişi, nasıl oluyorda tertemiz oluyor.. Kimler tertemiz olanlar?
Hep Gecelerine, Fazilet Fecri doğanlardır.
Yanlız kalblerine MuhaMMed Aleyhi’s-salatı ve selâm Güneşi doğanlar, şafağı sökenlerdirç.
“Uykudaydım Ya RABBî!. Yellendiğimi-Dellendiğimi bilmiyordum!. Uyandım çok şükür!. Özür dilerim!. diyenler!.”
Açık gözler değildir, üç kağıtçılar değildir hâşâ!.
Tevhîd Tüccarları değildir, Tasavvuf Simsarları değildir!.

Çünki MuhaMMedî Memet HaKk bir YOLdur.
Bu Yolda her şey Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in adına hesabına ve şerefine Yapılır/Yaşanır!..
Bunun dışında ki bütün işler şerefsizliktir, kötülüktür.
Eğrilik çirkinliktir, batıldır, haramdır, ayıptır.
Dostdoğru olmak =>“Emr olunduğu gibi, dostdoğru olmak!.”
İyi de kime?. =>ALLAH celle celâlihu’ya ve Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e..
MuhaMMed Aleyhi’s-salatı ve selâm gelen bu ferman, bu emir, ben O’na teslim olmak zorundayım imân etmek zorundayım.

Teslim OLmaya MECBURum,
İmân ETmeye MUHTAÇım,
Tâbi OLmaya MEMURum,
İtaat ETmeye MAHKUMum zâten, İşin aslı var..

Bunlar Kur’ÂN-ı Kerim’in kendi ifâdeleridir.
İşte böyle bir HACc vardır ki bunun için buyuyor.: Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem; "Deve gitti deve geldi." buyuruyor hadis.
Herkesler diyor ki.: “Deveyle gitti adam.” onu söylüyor.
Demiyor efendim.: “Adam giderken deveydi döndüşte yine deveydi.
Böyle inat, böyle anut, böyle ahmak ki, bir deve gibi gitti deve gibi geldi!” anlamında buyuruyor..
Peki ne yaptı acaba? Hiçbir şey!.
Nedir CeMâL?. =>MuhaMMedî Lutfu CeM’ edemedi, CeMâL bulamadı, bulamadan geldi..
Tevhidde böyledir, zekatta böyledir, abdeste böyledir, yüzünü yıkarsın özünü yıkamazsan bu nasıl Müslümanlık!. Hayret ki Hayret!.
Yoksa sende benim gibi BİLmiyorsun, BULmuyorsun, OLmuyorsunda mı? YAŞAmıyorsun!.

وَالْفَجْرِ
Resim---Ve’l- fecr (fecri).: Fecr vaktine andolsun.(Fecr 89/1)

وَلَيَالٍ عَشْرٍ
Resim---Ve leyâlin aşr (aşrın).: Ve on geceye.” (Fecr 89/2)

وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ
Resim---Ve’ş- şef’ı ve’l- vetr (vetri).: Ve çift olana ve tek olana.” (Fecr 89/3)

10 geceye, çift olana ve tek olana yemin olsun ki FeCR’ini/ÖZden ÇEKişini getir!. Diyorum. "ve’l- vetr" tek olduğu için,
"Veş şef'ı vel vetr" Çifte ve teke yemin olsun. Ne demek?. Tek olana/zeytine, çok olana/incire yemin olsun!.
Tek çekirdekli Zeytine!. Çok çekirdekli İncire de yemin olsun!.
"tin" incirede yemin olsun, içinde bin tane çekirdek taşır.
Zeytinede yemin olsun bir tane çekirdek taşır..

وَالتّٖينِ وَالزَّيْتُونِ
Resim---"Ve’t- tîni ve’z- zeytûn.: İncire ve zeytine andolsun." (Tîn 95/1)

Bilinsin diye söylüyorum, aslında burada söyelen "Ve’ş- şef'ı" İnsÂNın kendi içindeki “ben”-liğini şehâdete çıkarışıdır..
İki tane ben olmaz!.

ALLAHu zü’l-CeLâL.: "EnALLAHu Mûsâ" buyuruyor. "BEN ALLAHım yâ Mûsâ" buyuruyor.

فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---Fe lemmâ etâhâ nûdiye min şâtıı’l- vâdi’l- eymeni fî’l- buk’ati’l- mubâreketi min’e-ş şecerati en yâ mûsâ innî enallâhu RABBu’l- âlemin (âlemîne).: Böylece oraya geldiği zaman vadinin sağ tarafından, mübârek yerdeki ağaçtan nida edildi: "Ey Mûsâ! Muhakkak ki BETN, âlemlerin RABBi ALLAH'ım."
(Kasas 28/30)

“BEN de BENim, iki tane ben mi olur?!.” buyurduğu ÂN’da çiftlik nereye döner =>"ve’l- vetr" döner.

Şimdi Barbaros Basildon’da, Nuriye Bursa’da, ben buradayım, hepimizin şahdamarı’ndan yakın RABBısı var..
Şirin cÂNda diyor ki.: "Ama RABB bir tane!."
Ben de onu söylüyorum işte, biz hepimiz böyle çokluk gibi gözükürken, kesret gibi gözükürken, hepimizin yüreğinde elektirik gibi, ceyrÂN gibi tek olan RABB var!. Hepimizde bir RABB var. Bu ne garip şey değil mi?

Resim---Sevgili Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimiz’.: “Men arefe nefsehu fekad arefe RABBehu: Nefsini Bilen/Tanıyan, RABBini BİLirTanır.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

"Kendini bilen RABBını bilir." doğru herkes RABBını bilse bakacak ki, meğer bir tane "RABBü’l-Âlemîn"den başka RABB yok!. Çünki!. İşte BİZ oluş, BİR oluş böyledir, bir laf değildir ki bu!.
Olmayana yazıklar olsun, olamayan!
Daha doğrusu BİLemeyen kaç kere söylüyorum, dilimden gelmediği için değil. Tevellâ edib gidiyorsa, dönüp gidiyorsa, gerek yok kardeşim bunlara benim için diyorsa, ben bunları biliyorum diyorsa.
Benim için söylemiyorum, çünki ben sohbet bile yapmıyorum.
Ben sadece kendi kardeşlerime, kendi İnsÂNlarımıza hizmet etmeye çalışıyorum.. Neden?. =>ceyrÂNımız yok!.
Dolabımız dondurmuyor, fırınımız yandırmıyor, Tv.den görüntü alamıyoruz, karanlıkta bilemiyoruz neredeyiz!.
Biz kendimizi göremiyoruz.. CeyrÂN kesilince KâBe’yi kaybettik. Karanlıkta yok oldu.
CeyrÂN gelseydi, meyhanede olsaydık ne yaptığımızı görürdük. Bunu sağlamaya çalışıyoruz.
İkilikten "şef"den =>"vetr"’e gel =>iki tane “BeN” yok.
"BEN" olan ALLAH celle celâlihu dur.“BEN-Lik” O’nun hakkıdır.

Bu rüzgar biter, bu nefes kesilir.. Her şey biter, hesaba çekilir.
Onun için de, özellikle gençlerimiz bu dar geçitlerde MuhaMMed Aleyhi’s-salatı ve selâm’in Şerefli YoLunu, Şehâdet YoLunu, Şuûr YoLunu, Şuhûd YoLunu hepimiz el birliği ile gönül birliği pırıl-pırıl yaparak, O’nun HABîBULLAH Hizmetçileri olmamız lâzım. İnşâe ALLAHu RahmÂN!.
Bundan daha Büyük bir ŞEREF yoktur!.
RESÛLULLAH SALLallahu aleyhi ve SELLem’siz;
BİLmem mümkün değildir!.
BULmam mümkün değildir!.
OLmam ve YAŞAmam da mümkün değildir!.

"Ve’ş- şef'ı ve’l- vetr" =>"şef’e" ve "vetr" yemin olsun.
"vetr" nedir bakalım.. "vav" =>ortaya çıkarış CÛDa getiriş gibidir.
Ben zevk ediyorum. "te" =>fiilen o işi yapıştır.
Bunu demin söylemiştim fikir ve tefekkür gibi yâni. Bu RuBuBîyyettir, RuBuBîyyet’in işlemini vüCÛDa getiriştir =>"vetr" =>“teklemek”tir onu söylüyorum..
Ama hepimiz bir yerlerdeyiz nasıl "vetr"’e geliriz?. Nasıl geleceğiz?.
ÖZümüzün ÖZü’nde =>“Bir-Tek RABB” var. Biz nasıl "vetr" olmayız ki!.
Hâlâ niye diyoruz =>“sen, ben, o” mu? diyerek!.
Hepimizi şu ÂN’da yaşatan =>“Bir-Tek RABBü’l-Âlemîn"dir.
El-HAYy ALLAH celle celâlihu esmâsını tâze tâze üfürüp El-ÂN =>Yeniden MevCûD/VaR etmektedir SEBBEhası durmadan.
Her ÂN topraktan yaratıp RahmÂN Nefhası üfürmektedir. Böyle bir iştir bu!
Ne diyor YâSîn-i Şerif’teki.: "O yaratmayı çok iyi bilir."
Çok iyi bu bilir!. Çünki "KûN fe yeKûN" buyurur ve işi bitirir!.

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn (yekûnu).: O (ALLAH), bir şey irade ettiği (bir şey isteyince, bir planı icrâya karar verince) zaman O'nun emri (kurduğu aslî düzenin gereği), sadece ona: "Ol!" demekten ibârettir.. O/ istediği şey, hemen oluverir..”
(YâSîn 36/82)

Yüce RABBül âlemin böyledir.
Bir dakika bakıverelim. ALLAHu zü’l-CeLâL bizi bağışlasın bize;
MuhaMMedî Şuûr versin,
MuhaMMedî Şuhûd yüklesin,
MuhaMMedî Nûru buldursun,
MuhaMMedî Surûrda oldursun!
Ve bu Hayatta Yaşarken onların meyvelerini yiyelim!.
Işığını görelim, güzelliğini görelim ve o şerefi bizzât yaşayalım, fiilen yaşayalım gerçekten şâhidi olalım, cÂNlı şâhidi olalım, yaşayan şâhidi olalım İnşâe ALLAHu RahmÂN!..

Öyle hayal ile masal ile rüyâ ile, hikâye ile değil
"ALLAHu Ekber!." dediğimizde şahdamarımızdan yakın OLÂN Buyusun da =>Biz de O’na şâhid olalım.
Böyle diyebilmek için ne lâzım?. =>MuhaMMed Aleyhi’s-salatı ve selâm’ın yüreği lâzım, ağzı lâzım!.
“Biz de söyleriz!.” diyenler söylesinler. Onlar kendilerini kâni’ gören zavallılardır!.

قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
Resim---Kul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merreh (merretin), ve huve bi kulli halkın alîm (alîmun).: De ki: "Onu ilk defa inşâ eden (Yaratan), ona hayat verecek. Ve O, bütün yaratışları En İyi Bilen'dir. (Her türlü yaratma, bütün mahlûkatın tek tek yaratılışı, O’nun ilmi, planı, iradesi dâhilindedir)." (YâSîn 36/79)

Kul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merreh.. ilk defa inşa eden kim ise Her ÂN her Nefeste yeniden O diriltebilir!.
Şu kimse diriltebilir "ellezî" o ki, "enşeehâ" onu inşa etmiştir "merrah" ilk başta " huve bi kulli halkın alîm " zâten O, bütün yaratılmışları tamamıyle bilendir. Bütün halkı bilen O’dur.
Her ÂN hesaba kitaba, projeye, öteye böteye ihtiyacı olmayandır.
Nasıl yapıyormuş bu işi..

الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ
Resim---"Ellezî ceale lekum mine’ş- şeceri’l- ahdari nâren fe izâ entum minhu tûkıdûn (tûkıdûne).: O (Allah) ki, size YEŞİL AĞAÇtan bir ATEŞ yaptı da şimdi siz ondan YAKıp duruyorsunuz.” (YâSîn 36/80)

"Ellezî" => O ki =>"ceale lekum mine’ş- şeceri’l- ahdari nâren" bakın O, size yeşil ağaçtan yeşil ağaçtan bir ŞeCeR çıkarıyor.
Şecer, şecer nedir şecer?. Şecere?
Şecer-e.: Ağaç. Kütük. Sülâle. Bir soyun bütün fertlerini gösterir cetvel..
Soy/ Sülâle Kütüğüdür adamın, onun için ne lâzım =>Beslenmesi lâzım.
Nerden beslenir? =>Yeşil ağaçtan beslenir.
Yeşil ağaç ne yapar =>foto sentez yapar.
Ne demek foto sentez? =>Güneşten aldığı bir şeyleri bitkilere aktarır.
Bu bitkileri hayvanlar yer, İnsÂNlar yer.
Temelde besin gıdasının temelinde =>yeşil ağaç denilen yeşil enerji yada bir DİRİLİK mefhumu vardır.
"ahdari nâren" buyuruyor. "ahdara" yeşil denmesi için gördüğümüz için biz o zaman yeşil dedi.
Hadar-Hazara.. dat ile..
Burada ki “Hazır”dır. Aynı kök “Hızır” köküdür, aynı kök “Hazır” köküdür.
"mine’ş- şeceri’l- ahdari nâren"..
Hazırdaki nâr/enerji DİRİLiktir.
"Şeceri’l- ahdar" ..Yeşil ağaç.. Süren Sülâle Zinciri =>bir HAYy Zinciridir, çocuklarımıza torunlarımıza aktarılan..
"fe izâ entum minhu tûkıdûn (tûkıdûne)" "fe izâ" bu varya bu, öyle bir şey ki "entüm" sizler "minhu tûkıdûn" ondan katık yapıyorsunuz..
"Kud" nedir? Olmazsa olmazdır.
Bir lokma bir şey olsun demektir.. Ölmeyecek kadar demektir.
Bir nefeslik yakacak enerjidir. Öyle bir azıktır.
Bu nedir nefestir. Hatta yarım nefestir!.
Bir nefesi boş verme!. Verdiniiz alamadınız veya, aldınız veremediniz gittiniz!. Böyle bir "kud/yakıt-enrji hayatın katığı" dır bu!.
Nasıl yaratmayı bilme bu! Hâşâ!. Burayı bitiriyoruz!.

أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُم بَلَى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ
Resim---E ve leysellezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehum, belâ ve huve’l- hallâku’l- alîm (alîmu).: Gökleri ve yerleri Yaratan, onların bir eşini daha Yaratmaya KÂDİR değil midir? Evet O, (yegâne) YARATICI ve EN İYİ BİLEN'dir.(YâSîn 36/81)


Yaratmayı bilendir.. Yaratan O’dur ve bilen O’dur, O’nun işi şudur "innemâ" bir gerçek varsa o da şudur ki =>"emruhû" O’nun emri yaratacağında emri tek.:
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn (yekûnu).: O (ALLAH), bir şey irade ettiği (bir şey isteyince, bir planı icrâya karar verince) zaman O'nun emri (kurduğu aslî düzenin gereği), sadece ona: "Ol!" demekten ibârettir.. O/ istediği şey, hemen oluverir..”
(YâSîn 36/82)

"KÛN!. =>fe yeKÛN".. KÛN =>“K”ı =>“N”a varmadan ÂN’ında
"yeKÛN".oluvermiştir.. YENide VAR-MevCÛD OL!.. bu kadar..

فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Fe subhÂNellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn (turceûne).: İşte O, SübhÂN'dır. Herşeyin melekûtu (mülkü ve hükümdârlığı) O'nun elindedir. Ve O'na döndürüleceksiniz.''

Her ÂN yeniden yaratış, her şeyin işleyiş disiplini ve aslî düzeni elinde olan ALLAH celle celâlihu’yu tenzih, tesbih ve takdis ederiz. Siz de O’nun huzuruna götürülüp hesaba çekileceksiniz!..

Fe SubhÂNellezî.. O, öylesine Yüce bir SubhÂN ki, beni her Nefesin saniyesinde, miliminde dahi yeniden OLuş-Doğuş raksı ettiriyor!.
Bu KüLLî ŞEYy/HERKes için böyledir; atomununda, zeRResinde, küRResinde, doğanında, öleninde!. Sâsbitlikasala YOKk!. SürekLi AKıŞş Varr!. Bir tek duran yok, bir saniye bile duran yok!.
Öyle bir çoşturuyor ki “seBBeha” yaptırıyor, gezdiriyor!.
SubhÂN =>Esmâdır.. Sabah da aynı kökten gelir.

Fe subhÂNellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn..
Öyle bir SubhÂN ki
"subhânellezî" öyle bir subhan ki bütün KüLLî ŞEYy/HERKesin "melekûtu" melekesi/arka planı yâni Melekleri O’nun elinde/Kabzasında.. vay bee!.
HAKk’a KULLuk İmtihÂNı’nın Tiyatro Sahnesi Olan Dünyâ Âleminde RoLLeriniz bitince Sizi Yaratana/ O'na döndürüleceksiniz.

O ki=> TEKi ve ÇİFTi yaratan "RABBü’l-Âlemîn."dir..

وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ
Resim---Ve’ş- şef’ı ve’l- vetr (vetri).: Ve çift olana ve tek olana.” (Fecr 89/3)

Yemin olsun ki.. Hâlâ yemine devam ediyor!. Hâşâ!. İnsan Nefsi/Aklı nankördür!.
İnsâN Nefsi için Kur’ÂN-ı Kerim tâibirleriçoktur.. Hâindir, inatçıdır, anuttur, acelecidir, zâlimdir, câhildir.. tüm bu sıfatlar İnsÂN içindir!
Kur’ÂN-ı Kerim âyetleridir. Ama buna rağmen İnsÂN aklı, hepimizin aklı ciddîye almayabilir, gerek görmeyebilir. Bu Büyük bir hatadır, ahmaklıktır!.
ALLAHu zü’l-CeLâL ağır yeminle etmekte!.
Hüküm yalnızca O'nundur ve kesinlikle O'na döndürüleceksiniz.:

Ne diyor "hepiniz bana döneceksiniz." Kasas suresi 88 de ne diyor

وَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ كُلُّ شَیْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Resim---"Ve lâ ted'u meallâhi ilâhen âhar, lâ ilâhe illâ hû, kullu şey'in hâlikun illâ vecheh, lehul hukmu ve ileyhi turceûn.: Sen Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O'nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O'nundur ve kesinlikle O'na döndürüleceksiniz."

وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Resim---Ve lâ ted’u meallâhi ilâhen âhar (âhara), lâ ilâhe illâ hû (hûve), kullu şey’in hâlikun illâ vecheh (vechehu), lehu’l- hukmu ve ileyhi turceûn (turceûne).: Ve ALLAH ile beraber başka bir İlâh'a DUÂ etme (ibâdet etme, yalvarma). O'ndan başka İlâh (HAKk İlâh) yoktur. O'nun Zât'ı hariç herşey helâk olucudur (fânidir). Hüküm O'nundur.( Hükümranlık, yargı ve icrâ). Ve O'na döndürüleceksiniz.( O’nun huzuruna getirilerek hesaba çekileceksiniz.)(Kasas 28/88)


Vâhidü’l- Kahhâr ALLAH celle celâlihu buyuruyor!.

Bu âlem =>İKİliktir.. Mâsivâ =>İKİliktir.. =>Kesrettir..
TekLik =>Vahdet ancak =>ALLAHu zü’l-CeLâL de vardır..

Bakın Zariat Suresinin 49-50 ayetlerinde ne buyurmakta; "Her şeyden iki çift yarattık ki öğüt alasınız. O halde hemen ALLAHu Zü’l-Celâl’e sığının.''
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Kur'ÂN-ı Kerîmde.: "Kuşkusuz ben onun tarafından apaçık uyarıcıyım." buyuruyor

وَمِن كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Resim---Ve min kulli şey’in halaknâ zevceynî leallekum tezekkerûn (tezekkerûne).: Ve BİZ, herşeyden (zıttıyla kaim kılarak) çift (ikili) yarattık. Umulur ki böylece siz tezekkür edersiniz.(Zâriyât 51/49)

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Resim---Fe firrû ilâllâh (ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn (mubînun).: Ey MuhaMMed!. de ki: “Öyleyse ALLAH'a koşun(ALLAH'a firâr edin!.), gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.(Zâriyât 51/50)

Her şeyi çift yarattık!. Neden?. =>Çift olmazsa, imtihÂN olmaz ki!
Bütün çiftleri yaratan ALLAH bütün noksanlardan uzaktır.:

سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنبِتُ الْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ
Resim---Subhânellezî halakal ezvâce kullehâ mimmâ tunbitulardu ve min enfusihim ve mimmâ lâ ya’lemûn(ya’lemûne).: Arzın yetiştirdiği herşeyden, onların nefslerinden ve bilmedikleri şeylerden çiftler (eşler) yaratan, O (ALLAH), SübhÂN'dır (herşeyden münezzeh).”

Yerin bitirdiği bitkilerden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri nice tohum ve yumurtadan, erkekli dişili bütün türleri yaratan ALLAH’ın şânı ne yücedir. O’nu tesbih ve takdis ederim..

Çünki O =>SübhÂN ALLAH celle celâlihu =>TEKtir, Misli, yoktur!.

فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---Fâtırus semâvâti vel ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr(basîru).:Gökleri ve yeri yaratan, sizin nefslerinizden eşler kıldı ve hayvanlardan da eşler kıldı. Orada sizi çoğaltır, yayar. Hiçbir şey, O'nun gibi değildir. Ve O, en iyi işiten, en iyi görendir.” (Şûrâ 42/11)

O =>göklerin ve yerin yaratıcısıdır.
O =>sizin için kendi nefsinizden eşler ve hayvanlardan da erkekli dişili çiftler yaratmıştır.
O =>sizi bu düzen içerisinde üretip çoğaltıyor. Bu göz kamaştırıcı eşsiz düzeni en ince ayrıntısına kadar;
O’nun gibi =>düzenleyip idare edebilecek olan biri de;
O’nun ZÂT’ı gibi =>O’na benzer gibi olan biri de yok.
=>Her şeyi işiten, bilen ve gören O’dur;
=>Doğruları insanlara duyuran, doğru yolu gösteren de O’dur…
Yâ HAYy ALLAH celle celâlihu!.
En son nur-ye tarafından 24 Ara 2021, 09:31 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

Başka çok şeyler söylenir, hadislerde vardır. RESÛLULLAH SALLallahu aleyhi ve SELLem’e sorulmuştur.
Namazdır çift ve tek olan olur.: “Şahdamarımdan yakın olanı hatırlıyorum.” dersen ben çay bardağı gibiyim, çay olan O’dur dersin. Söylenebilir bunlar, yorum değil..

وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ
Resim---"Veş şef'ı ve’l- vetr.: Çifte ve teke andolsun," (Fecr Suresi – 89/3)

"vel vetr" bununla ilgili çok söylenmiştir, büyüklerimiz tarafından da söylenmiştir.
Efendim "ve’l- vetr" Âdem Aleyhi’s-Selâm tekken, Havva Aleyhi’s-Selâm Vâlidemiz ortaya çıkınca "Şef’ı" oldular.
Çok şey söylenir Nurullah tek idi, sonra Nur’u-Mim ortaya çıktı "Şef’ı” tekrar geriye dönelim;
"ileyhi turceun" yapın, herkes şaşırdı kaldı.
Geldiğim yerden gitmek istemiyorum. Oraya dönmek istemiyorum.
Onun için ölmemeye çalışıyoruz durmadan, o da doğrudur.
ALLAHu zü’L-CeLâL’in emridir de, "ve ileyhi turceûn" isteseniz de istemeseniz de dönersiniz, başka "şef’a" İnsÂNdaki çokluklardır.
Ne diyeyim ben iki burun deliğidir, iki gözdür, iki kulaktır, ikiliklerdir ama "Vetr"’de kalb gibidir, akıl gibidir, cÂN gibidir.
İnsÂNda vardır bunlar. Düşünebiliriz demek istiyorum.
Başka Beled Suresi’nde aklımda kaldığı kadarıyla vardı bir dakika bakıverelim.
Çünki Kur’ÂN-ı Kerim’le de bağlantılı olmasını istiyorum.
Kur’ÂN-ı Kerim bizim için çok önemli Kur’ÂN-ı Kerim’e dayanmayan bir tasavvuf ilmi sakat ilimdir, dayanmalı bakın;

أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ
Resim---E lem nec’al lehu ayneyn (ayneyni).: Ona iki göz vermedik mi?(Beled 90/8)

وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ
Resim---Ve lisânen ve şefeteyn (şefeteyni).: Ve bir dil ve iki dudak.(Beled 90/9)

وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ
Resim---Ve hedeynâhun necdey n(necdeyni).: Ve onu iki yola (gayy yolu ve hidayet yolu) ulaştırırız.(Beled 90/10)

Beled Suresi 9.ncu âyette "Ve lisânen ve şefeteyn " bakın bakın "şefeteyn", iki dudak "Ve lisânen.: bir dil” gördük mü?
ÇİFTi TEKi sanki "lisanen", "vetr" gibi, "şefeteyn" dudak, iki gibi!
Bu ikisi ne söylüyorlar.
Dudaksız dil nasıl konuşur?. Dilsiz dudak nasıl konuşsun?
NuRu-Mim’siz NURULLAH ne olacak? "Nurun alâ nur" ne olacak.
Kim diyecek " ilâhe illâ ALLAH" işte bütün bunlar TEVHİDdir, MuhaMMedî Memette!.
Başka var "şefeteyn" sanki hac gibidir, "vel vetr" ruh gibidir.
"Şefeteyn" secde gibidir, "vetr" son oturuş gibidir, hakikâten öyledir güzeldir.

وَالَّيْلِ اِذَا يَسْرِ
Resim---"Ve’l- leyli izâ yesr.: Geçip giden geceye andolsun (ki, müşrikler azâba uğrayacaklardır)." (Fecr 89/4)

Evet 4.ci âyet "Ve’l- leyli izâ yesr" gelip geçtiğinde, gece yolculuğu yaptığını geceye yemin olsun.. "yesr".. İsra Sûresi’de buradandır,
yesr”den gelir bu kökten yusur’den bunun benzerleri vardır.

Müddesir Sûresi 33’de geceye yemin olsun gibi..

كَلَّا وَالْقَمَرِ
Resim---Kellâ ve’l- kamer (kameri).: Hayır hayır (öğüt almazlar). Ay'a andolsun ki,(Muddessir 74/32)

وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ
Resim---Ve’l- leyli iz edber (edbere).: Dönüp gittiği zaman gece'ye,(Muddessir 74/33)

وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ
Resim---Ves subhı izâ esfer (esfere).: Ağarmaya başladığı zaman sabah'a andolsun.(Muddessir 74/34)

"Ve’l- leyl" "leyl" burada "leyl" çift "Lâm" lıdır.
HAYRada gebe olabilir, ŞERRe de gebe olabilir.
İçerdeki "Lâm" Lutfullah "Lâm"ının =>Lutf-u MuhaMMed "Lâm"’ına çevrilişi!.
Cismin, cÂN doğuruşu gibi "Lâ ilâhe" Küfründen/İNKÂRıdan =>"İLLâ ALLAH" İKRÂRını doğuruşu gibidir.. Onun için gecedir zâten.
Siz karanlıktan geçersiniz.. Onun için analarımızın bizi doğurduğu karınlarına ALLAHu zü’L-CeLâLihu, Rahîm Esmâsını yüklemiştir, Er-RahmÂN doğurduğu için!.
"Ve’l- leyli izâ yesr".. gece yürüyüp geçtiğinde, yürüdüğünde geçip gittiğinde geceye yemin olsun "yesr" olsun.
Sanki gecenin içinde gece varmış gibi, gece gecenin içinde yürüyormuş gibi, zaman sanki su gibi akıyormuş gibi, gece diye bir şey var da, önümüzde ki ırmaktan akıyormuş gibi geçmekte, Kemâlâtta böyledir..
Kemâlât öyle ki, bir anne çocuğunun büyüdüğünü fark etmez.
Başkaları derler "boy atmış" diye.. Kemâlâtta böyledir.
HAKkta ve HAYRda yürüyorsa yavaş yavaş kendi fark etmez, ama edenler eder ki! Bir güzellik vardır..
"Ve’l- leyli izâ yesr".. Müzdelife Gecesine yemin olsun, yâni Yakınlık Gecesine, şafağı söken geceye yemin olsun..
Şafağı.. Kemâlât Şafağı!
Arafat ile Mina arasında bulunan mukaddes yerde, Şerif’i-Haram’da orada DUÂ edilen yerde..
"iza yesr", "Velleyli iz edbeder." Müddesir Suresi "ed bar" küfür arka demektir, geri demektir.
Bu başka yerdede geçecektir Tekvir Suresi 17.nci Âyette gelip geçtiğinde geceye yemin olsun..

وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَ
Resim---"Vel leyli izâ as'as.: Ve kararmaya başladığı an geceye," (Tekvir Suresi – 81/17)

Gece döndüğünde başka..
"Vel leyli izâ as'as".. Ve kararmaya başladığı an geceye..
Bütün bunlar gece yürüme mânâsında, dönüp gitme mânâsında, yerini gündüze bırakma mânâsında kullanılmıştır.
Kemâlât anlamındadır, hiç bir zaman kötü değildir.
LÂZIMdır çünki LÂYIKtır.
Bu başka yerdede geçecek yine Tekvir suresi 17.ci âyette "gelip geçtiğinde geceye yemin olsun."

"Leylin nâimun" uyuyan gece.. "leylun sahhurun" seher gecesi.. Leylun Birrun..birr gecesi.. anlaşılmayan şeyler olduğu için böyle söylüyorum. Böyle geceler vardır.
Câmilerde sabahladığımızda da çeşitli haller oralarda görülür ki normal uyuduğumuz zamanlarda görülmez..
Geceler; İnsÂNlara mahsustur, hallere bağlıdır, zamanlara bağlıdır. Gelip geçer geceler.. Geçer de bazen delip geçer..

Yasır” bir başka ifâdede “sır” da bu köktendir.
RRın yaşayışa sokuluşudur yassır..
vav” dâima..
Arapçada ince harfler yerine operasyon âletileri vardır ->bu harfler.:
"Elif, ye, vav".. fiilleri çektirir, kalkar öne geçer arkaya geçer hep hizmetçidir. 3 harf.. şaşarım buna!
Çok kullanışlı harfler, dil için çok önemli bir şey İnşâe ALLAH..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

هَلْ فِي ذَلِكَ قَسَمٌ لِّذِي حِجْرٍ
Resim---Hel fî zâlike kasemun lizî hicr (hicrin).: Bunlarda, akıl sâhibi olan için bir yemin var, değil mi?(Fecr 89/5)

Hel fî zâlike kasemun lizî hicr..
Bunun içinde de yok mu? Var değil mi?. "Zâlike" bunda bir şey var değil mi?
Hel fî zâlike kasemun..Bunda bir yemin yok mu? Bunda..
lizî hicr.. "Li.." şu iş için sâhibi ise bilir. Hicr/akıl Sâhibi olan için, bir yemin yok mu?.

5. ci âyete kadar yemin ediyor ALLAHu zü’L-CeLâL..
Şimdi "hıcr"’e geldik.
Hıcr.. Akıl Sâhibi deyiverelim, akıl yok mu? Yukarda geçmedi mi?
ALLAHu zü’L-CeLâL Kur’ÂN-ı Kerim’de belki yüz yerde “akıl” buyuruyor.
Neden burada "hıcr" de, niye “akıl” değil, diyelim efendim..
"hıcr”e neden akıl diyorlardı?.

Hicr..hicret.. Hacr.. Hacer değil midir?
HÜCRe değil midir?.
Ha-CERR.. Kendi içimizdeki Hakikatın RUHî Çekişi değil midir?.
CeRR nedir?. .İÇ/Merkez Çekişi..
Şahdamarımızdan yakîn olan Rububîyyet Cemî’nin ->Hakikatımız OLuşu değil midir BİZde!.
Şahdamarımızdan yakın değil midir? RABBü’l-Âlemin
Hayal mıdır?.. Hâşâ!..
Bu HÜCRe değil midir?. Bu bizim HÜCRemiz değil midir?
Hakikat ceRR’ince çekilişimiz değil midir?. Biz buna sâhib değil miyiz?
lizî hicr.. Akıl sâhibi değil miyiz?
Akıl Sâhibleri dediğinde.. akıl diyelim efendim ben de aynı kanaatteyim “AKIL”ı çekerseniz ortada hiç bir şey kalmıyor ki..
Ben “hacer” demek istiyorum.
Hacer deyincede “Kâbe” demek istiyorum.
Ben Kâbede en güzel muhteşemliklerin çoğunu, “Hicr-i İsmâil”de yaşamışımdır..
Hicr-i İsmâil.. Hacer ve İsmâil Aleyhumu’s-Selâm.. Ana-oğul.. şu ÂNda yattıkları Kabr-i Şeriftir.
Hicr-i İsmâil, Kâbenin içinden olduğu için, orada namaz kılınamaz, tavafla geçilemez..
Çünkü orası Kâbe içidir, sonradan Kâbe dışında kalmıştır.
Çemberle ayrılmıştır.. Kâbe içidir tavafta İnsÂNlar geçmesinler diye.
Kâbe içidir ora namaz kılamazsın, oturursun DUÂ edersin..
lizî hicr.. Hicret Sâhibleri için.
Nereye hicret edeceğiz Efendim?.
Daire merkeze muhit merkeze hicret edeceğiz, rucu böyledir.
Zâten ordan çıkmıştı merkezden çıkmıştı bu daire dışarıya tekrar geri dönmesi lâzım basit bir şey!
Yarı çapı sıfırlayacak, kısacası.
Bunun adına istediğini söyle, “Fenâfi’n-Nefs” de “Fenâfi’ş-Şeyh” de, “Fenâfi’r-Resûl” de, Fenâfillah” de cÂNın ne isterse onu söyleyebilirsin..
Çünki içi boş sözlerden bir sonuç çıkmaz!. Neden çıkar?
Var mı? Hacer gibi sözünün eri olan; SADAKATta, SAMİMİYETte, SABIRda var mı?
Kadın-Erkek demiyorum hepimize söylüyorum.
Hacer aleyhasselâm Annemiz.: "Ey ibrahîm sen bu ALLAHın dağında gölge yok, azık yok, su yok, bu bebekle beni nereye koyup gidiyorsun? Bunu sana ALLAH mı? buyurdu."
İbrahîm aleyhisselâm ne diyor.: "Evet"
"HasbinALLAHu ve Ni’mel VEKîL celle celâlihuuuu.. Tüm ni’metleri veren ALLAH benim VEKÎLimdir. Buyur yolun açık olsun Yâ İbrahîm! Yolun açık olsun, güle güle git!.”
“Nereye?” ->Kudüs’e..
Bu İslamdır. Bu, Dindir bu!.

Daha Kâbe falan yok ortada, İnsÂN falan da yok orta da bu bir vâdi.. Hacer böyle bir Hacer, böyle bir “ceRR”dir onun için kâinâtı çekmiştir, çekmektedir KÂBE’ye!.
Onun için; "Ve’ş- şef'ı" olan İsmâil aleyhisselâm’ın topukları "ve’l- vetr" ZeMZeMi’ni kaynatmıştır BEUtuLLAH’da/KÂBE’de..
Zem” ne demek?. Zem şu demek ki ->MuhaMMedî Sâhibliktir. MuhaMMedî SıRR’a Sâhibliktir.
“O nedir?” ..“Küllî cÂNı SUdan yarattık.”

أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ
Resim---E ve lem yerellezîne keferû enne’s- semâvâti ve’l- arda kânetâ retkan fe fetaknâhuma, ve cealnâ mine’-l MÂİ kulle şey’in hayy (hayyin), e fe lâ yu’minûn (yu’minûne).: İnkâr edenler (kâfirler), semâların ve arzın bitişik olduğunu görmediler mi? Sonra BİZ, o ikisini (birbirinden) ayırdık. Ve her canlı şeyi SU’dan yarattık. Hâlâ inanmazlar mı?(Enbiyâ 21/30)

وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِن مَّاء فَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---VALLAHu halaka kulle dâbbetin min MÂİn, fe minhum men yemşî alâ batnih (batnihi) ve minhum men yemşî alâ ricleyn (ricleyni) ve minhum men yemşî alâ erba’ (erbain), yahlukullâhu mâ yeşâu, innellâhe alâ kulli şey’in KADÎR (kadîrun).: ALLAH bütün canlıları SU’dan yarattı. İşte bunlardan bazıları karnı üstünde sürünür, bazıları iki ayağı üstünde yürür, bazıları da dört ayağı üstünde yürür. ALLAH sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellîsine uygun olan her şeyi yaratır. ALLAH’ın her şeye gücü kudreti yeter.” (Nûr 24/45)

Aaa SUdan mı?.. KüLLî ŞEYy NÛRu MuhaMMed aleyhi's-selâmdandı.. "Nur’u-Mim"di evet.. evet “SU”da ->"MiM"di.. "mea" yazılır.. "Elif" ALLAHu zü’L-CeLâL’dir dâima.
"MeaALLAHu zü’L-CeLâL’in, MuhaMMedî Tezâhürüdür.
Uluhîyyet ->Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’den başka yerde hâşâ tezâhür edemez ->ancak sıfatları tezâhür eder..
Ve yeminler!. Bunda akıl sâhibleri için, Din-Vicdân Sâhibleri için, bu yeminlerde bir şey yok mu?.
Hicret Sâhibleri için =>Cehâletten ->Kemâlâta hicret etmek isteyenler =>Kötülüklerden ->İyiliklere =>Çirkinliklerden -> Güzelliklere her şey yok mu?. Bir yemin yok mu bunda?!.
Hicret Ediş!. İyisi-Kötüsü yok!.

Hacer Vâlidemizi Mekke’ye bırakan.. Kudüs’ten ->Mekke’ye hicret eden Îbrahîm Aleyhi’s-Selâm, oraya bıraktıktan sonra hemen Kudüs’e hicret etmektedir.
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem mi’rac için Kudüs’e gitmektedir.. Ama Kudüs’e inmemektedir… Bunlar ayrı-ayrı işlerdir.. Biz kendi akıllarımıza göre yorarız.
Onun için zâten İnsÂN kendi özünde ki “hicret”i yaparken RahmÂN ve Rahîm Kapılarını dürbünün iki meceği olan oküler-objektif gibi BİLip, BULup da DENGELEyeBİLmek için ->ALLAH’ın İzni ve İnâyetiyle MuhaMMedî Zikri Şükrü ve sabrı doğru yapması lâzım ve şarttır.:
Çünki bilinmelidir ki;

الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ
Resim---Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh (zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb (kulûbu).: İman edenlerve kalbleri, ALLAH'ı zikretmekle mutmain olmuştur. Kalbler ancak; ALLAH'ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi?// Bunlar, iman edenler, ALLAH’ı zikirle, Kur’ân ile, ALLAH’ın övünç kaynağı kelâmını okuyarak, ALLAH’ın lütfuyla ilgisi sayesinde akılları ve kalbleri mutmain olanlar, huzura kavuşanlardır. Hatırınızdan çıkarmayın. Ancak ALLAH’ı zikirle, ALLAH’ın övünç kaynağı kelâmını okuyarak, ALLAH’ın lütfuyla ilgisi sayesinde, kalpler huzura kavuşur, sükûnet bulur.(Ra'd 13/28)

Başka türlü olmaz, olmaz!. Nasıl olur?. Sonu çok zor olur!.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

Ellezîne âmenû.. bunlar bahsettiğimiz kişiler, öyle kişilerdir ki, onlar imân ederler.
Ne demek "âmenû"?. "âme" ne eki.. kendi başına NÛRULLAH’ın Nûr-u MiM olarak doğrudan doğruya ALLAH adına Kabul edilişidir.
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in kendisinin dini olamaz Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in Dini -> ALLAHu Zü’L-CeLÂL’in DÎNİ’dir..

أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
Resim---E lâ lillâhid dînul hâlis (hâlisu), vellezînettehazû min dûnihî evliyâ, mâ na’buduhum illâ li yukarribûnâ ilALLAHi zulfâ, innALLAHe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn(yahtelifûne), innALLAHe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr(keffârun).: Haberin olsun; hâlis (katıksız) olan DÎN yalnızca ALLAH'ındır. O'ndan başka velîler edinenler (şöyle derler.: "Biz, bunlara bizi ALLAH'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibâdet ediyoruz." Elbette ALLAH, kendi aralarında hakkında ihtilâf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten ALLAH, yalancı, kâfir olan kimseyi hidâyete erdirmez.(Zümer 39/3)

İmân budur zâten.. Kur'ÂN-ı Kerîmimizdeki;
ALLAH ve RESÛLüne imân ediniz!.” hükmü bu demektir..
Ellezîne âmenû.. imân ettiler..
ve tatmainnu kulûbuhum.. onların kalbleri tatmîn oldu.. itminâm buldu, imânı tam oldu.. Kalbleri "bî-zikrillâh" o ALLAH’ın Zikriyle öyle oldu.. yâni tatmîn oldu..
e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb..
Elâ.. dikkat edin bak, BENi unutmayın!. Şunu katiyyen aklınızdan çıkarmayın ki ancak ALLAHın Zikri’yle kalbler tatmîn olur.
Tatmîn Etmek.: İkna etmek. İnandırmak. İnsanın kalbini emîn etmek. Rahatlandırmaktır..
“Tatmîn olunca ne olur?!.”
Tatmîn olunca deve iğne deliğinden geçer..
Tatmîn olunca RABBü’l-Âlemin BİLinir, BULunur, OLunur ve YAŞAnır.
Uydur gaydırla değil!. Masalla değil ->Dosdoğru Sırat-ı MustakîM İLe!.
Emr olunduğu gibi ->Dosdoğru ALLAHı zikredildiği zaman olur..


فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Resim---Festekim kemâ umirte ve men tâbe meake ve lâ tatgav, innehu bi mâ ta’melûne basîr: Seninle birlikte tâbi olanlarla-tevbe edenlerle birlikte EMROLunduğun gibi DoSDOĞru OL!. Ve azıtmayın. Çünkü O, yaptıklarınızı görendir.(Hûd 11/112)

Hepimiz için geçerlidir.. BİZ =>Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Kevser Tası’nda birer damla BİZ BİR-İZ RÛH Kardeşleriyiz, AYRı ve gAYRI değiliz Hamd OLsun!.
Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’de BİZ BİR-İZ OLmaya çalışıyoruz, Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’de..
Bunu Bizden ALLAHu zü’L-CeLâL istiyor.: “Siz kardeşlersiniz!. buyuruyor, siz BİR OLun!. BİZ BİR OLun!.

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Resim---İnnemel mû’minûne ihvetun fe aslihû beyne ehaveykum vettekûllâhe leallekum turhamûn(turhamûne).: Mü'minler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun. Umulur ki, böylece siz rahmet olunursunuz.(Hucurât 49/ 10)

İşte bu BİLiş-BULuş ->Sinirdeki hücrenin =>gez->göz->arpacıkları.
GEZ =>GÖZ =>ARPACIK=>HEDEF ve, İLâhî KOmut =>”ATEŞ!.”
“12’den tamm isâbet vuruş tam!.” dediği ÂNda kalb ->TATMÎN OLmuştur. AKıL=>ASLı OLan NÛRuna kavuşmuş=>N+AKıL=>NAKiL=>NASS OLmuştur..
Mutmâin OLmuş ->DengeLenmiştir, ->ResûLî SEVİYELenmiştir..
Fazlalık ya da Eksiklik demiyorum ->SEVİYELenmiştir->İstivâ OLmuştur.. İnşâe ALLAHu RahmÂN!.

Hep gözümüz dışarda, hepimizin neden?.
Dışarıya göre giyiniriz, dışarıya göre yürürüz, dışarıya göre yaşarız onlar için traş oluruz, onlar için süsleniriz, onlar için bir şeyler yaparız!?. Neden?!.
Şahdamarından da yakîn’imiz olan RABB’imiz ->Bizi yaratandır.
Her ÂN ->bize nefes verendir.

Peki neden dışarıya yaşarız?.
KuLLuk İmtihÂN’ımız böyledir de onun için!. SÜNNETuLAH!.
HiCR” nedir?. Alıkoymaktır ->Onun için “AKIL” denmiştir.
*Fed huli *?
Devenin kalkmaması için devenin dizinin bağlanıldığı ip olduğu için her hususta İnsanı bağlayan-kapsayan olduğu için de “AKIL” denmiştir.
Hicir de öyledir.. Hücre gibidir..
HapisÂNe Hücresi gibidir, bağlar yâni tâbi bağlar..
İslâm Dinimize->Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e->KELÂMULLah’a=>ALLAHu zü’L- CELÂL’imize BAĞLar ki ->Dön göreyim KIBLE!den!.
Kâbe’den başka yere dönerek nereye/kime kılıyorsun!. İslâm Namazını kılmış olmazsın.. başka bir şey olur!.

Ve “HİCR” tam BAĞLı OLandır =>BAĞsız BAĞLı OLandır. MuhaMMedî Bağ=> BAĞsız BAĞdır ve’s-SELÂM!.
“Kime bağlısın?.” diye soruyorlar tarikatlarda.
Ben de her zaman demişimdir.: "Ben hayvan değilim ki birine bağlı olayım. Ben Zi’l- Hicr’m.. BİZ tıpkı=>MuhaMMed Aleyhi’s-salâtu ve selâm MERKEZİnin etrafında dönen elktoronların pervÂNe döndüğü gibi BAĞsız BAĞLı DÖNerİZ.. BİZzz.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُبَوِّئَنَّهُم مِّنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ
Resim---Vellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti le nubevviennehum mine’l- cenneti gurafan tecrîmin tahtihe’l- enhâru hâlidîne fîhâ, ni’me ecru’l- âmilîn (âmilîne).: İmân edib de ve sâlih amel (nefs tezkiyesi) işlediler. Onları mutlaka, altından nehirler akan cennette köşklere yerleştireceğiz. Orada ebedîyyen kalıcıdırlar. Sâlih (nefsi ıslâh edici) amel işleyenlerin ecri (mükâfatı) ne güzel!// İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak ni’metin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri, altından ırmaklar akan, içinde ebedî yaşayacakları Cennet konaklarına, köşklerine elbette yerleştireceğiz. Böyle sorumluluğunu bilerek amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir. (Ankebût 29/58)

tecrîmin tahtihe’l- enhâru hâlidîne fîhâ.. Ebedî olarak demek istiyorum.
Ölsek de, kalsak da, gelsek de, gitsek dee vız gelir tırs gider!.
Çünküüü =>“BİZ MuhaMMedîyiz Hamd OLsun”.”
Çünki =>“BİZim ASLımız bu!.”
MuhaMMed Aleyhi’s-salâtu ve selâm Ebedîyyen =>ALLAHın tek hamd edeni =>Tek BİLeni =>Tek BULanı =>Tek OLanı =>Tek YAŞAyanıdır.
BİZe”de aynı şeyleri yaşatmak için =>CÂNını dahi ortaya koyarak gelenidir..
"ÜMMetî!. ÜMMetî!. ÜMMetî!.derim" buyuruyor 3 kere değil mi? Mahşer günü!.

RaHMet Peygamberi RESÛLULLAH SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimiz’in Şefaatı nı inkâr İslâm DÎNimizde Küfürdür.:

ا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا
Resim---Lâ yemlikûne’ş- şefâate illâ menittehaze inde’r- RAHMÂNi ahdâ (ahden).: RAHMÂN'ın indinde, ahd ittihaz edenlerden (ALLAH'tan ahd/söz ve izin alanlardan) başkası şefaate malik olamaz/şefâata güçleri yetmez..// Rahmet sahibi RAHMÂN olan ALLAH Katı’nda imanları ile, İslâm’daki sadakatleri ile, Rızâ-yı İlâhîye mazhar olan amelleri ile taahhüt alanların, söz alanların dışında kimse şefaatten nâsiblenemiyecek.. (Meryem 19/87)

يَوْمَئِذٍ لَّا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا
Resim---Yevme izin lâ tenfau’ş- şefâatu illâ men ezine lehur RAHMÂNu ve radıye lehu kavlâ (kavlen).: İzin günü, RAHMÂN'ın kendisine izin verdiği ve sözünden razı olduğu (tasarruf rızasının sahibi) kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez.(Tâ-Hâ 20/109)

وَلَا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ عِندَهُ إِلَّا لِمَنْ أَذِنَ لَهُ حَتَّى إِذَا فُزِّعَ عَن قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ قَالُوا الْحَقَّ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ
Resim---Ve lâ tenfeu’ş- şefâatu indehû illâ li men ezine leh (lehu), hattâ izâ fuzzia an kulûbihim kâlû mâzâ kâle RABBukum, kâlû’l- hakk (hakka), ve huve’l- ALİyyu’l- KEBÎR(kebîru).: Ve O'nun huzurunda, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez. Onların kalplerinden korku giderilince: "RABBiniz ne buyurdu?" dediler. (Onlar da) "Hakkı buyurdu." dediler. Ve O; ÂLİ'dir (çok yüce), KEBÎR'dir (çok büyük).(Sebe’ 34/23)

RaHMet Peygamberi RESÛLULLAH SALLallahu aleyhi ve SELLem’in Muhtşem MERHametine BAKınız;
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şefaatim, (öncelikle) ÜMMetimden büyük günah işleyenleredir.” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Sünnet, 20-21/4739; Tirmizî, Kıyâmet, 11/2435-6; İbn-i Mâce, Zühd, 37; Ahmed, III, 213)

RaHMet Peygamberi RESÛLULLAH SALLallahu aleyhi ve SELLem’in Muhtşem ŞEHÂDEt ŞEREFi ŞEFÂatı’na BAKınız;

Resim---Ebû Hüreyre radıyALLAHu anhu.: “Bir yemek dâvetinde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraber bulunuyorduk. Kendisine etin kol tarafı ikram edildi. Rasûl-i Ekrem Efendimiz etin kol tarafını severdi. Ondan bir lokma kopardıktan sonra şöyle buyurdu.: “Kıyâmet gününde insanların efendisi BENim. Bu da neden biliyor musunuz?. ALLAH TeÂLÂ, gelmiş-gelecek bütün insanları düz bir yere toplayacak. Orası, insanlara bakan kimsenin hepsini görebileceği, onlara seslenen kişinin hepsine sesini duyurabileceği bir yerdir. Güneş onlara yaklaşacak, insanlar sıkıntıdan ve kederden artık dayanamayacak hâle gelince (ki diğer bir rivâyette bu bekleyişin 70 sene süreceği haber verilmektedir) birbirlerine.:
“İçinde bulunduğunuz sıkıntıyı, başınıza gelen hâli görmüyor musunuz? Hâlinizi RABBiniz’e arz ederek size şefaat edecek birini bulmayı düşünmüyor musunuz?” diyecekler.
Bazıları.: “Babanız Âdem’e gidiniz!” diyecek. İnsanlar Hazret-i Âdem’e gidip.: “Ey Âdem! Sen insanların babasısın. Seni ALLAH Kudret Eliyle yarattı. Sana Kendi Rûhundan üfledi. Meleklere sana secde etmelerini emretti, onlar da secde ettiler. Seni Cennet’e yerleştirdi. RABBin’e varıp bizim için şefaat et! İçinde bulunduğumuz hâli, başımıza gelen derdi görmüyor musun?.” diyecekler.
O da.:n“Bugün RABBim çok gazâblı. Ne daha önce böylesine gazâblandı ne de bundan sonra böyle gazâblanır. RABBim o ağaca yaklaşmamı yasakladı, ama ben O’nu dinlemedim. Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır.: “Nefsî!. NEFsî!. Benim nefsim!. Benim nefsim!.” Siz başkasına gidin; Nûh’a gidin!” diyecek.
Onlar da Hazret-i Nûh’a giderek.: “Ey Nûh! Sen yeryüzü halkına gönderilen Rasûllerin ilkisin. ALLAH TeÂLÂ senin için.: “Çok şükreden kul.” demişti. İçinde bulunduğumuz perişan hâli görmüyor musun? Başımıza gelenleri görmüyor musun? RABBin’in Huzûrunda bize şefaat etmeyecek misin?.” diyecekler.
O da.: “Bugün RABBim benzeri görülmedik şekilde gazâblıdır. Ne daha önce böylesine gazâblandı ne de bundan sonra böyle gazâblanır. Benim bir duâm vardı; onu da kavmimin aleyhine kullandım. Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır.: “Nefsî!. NEFsî!. Benim nefsim!. Benim nefsim!.” Siz başkasına gidin; İbrahîm’e gidin!” diye karşılık verecek.
Onlar da Hazret-i İbrahîm’e giderek.: “Sen ALLAH’ın Peygamberi’sin, yeryüzü halkı içinde ALLAH’ın Halîli/dostu sensin. RABBin’in Huzûrunda bize şefaat et! İçinde bulunduğumuz perişan hâli görmüyor musun?.” diyecekler.
O da şunları söyleyecek.: “Bugün RABBim benzeri görülmedik şekilde gazâblıdır. Ne daha önce böylesine gazâblandı ne de bundan sonra böyle gazâblanır. Ben vaktiyle üç târizli söz söylemiştim. Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır .: “Nefsî!. NEFsî!. Benim nefsim!. Benim nefsim!.” Siz başkasına gidin; Mûsâ’ya gidin!” diyecek.
Onlar da Hazret-i Mûsâ’ya gelerek şöyle diyecekler.: “Ey Mûsâ! Sen ALLAH’ın Rasûlü’sün. ALLAH TeÂLÂ, peygamberlik vermek ve konuşmak sûretiyle seni diğer insanlardan üstün kılmıştır. RABBinin huzûrunda bize şefaat et. İçinde bulunduğumuz hâli görmüyor musun?.” diyecekler.
O da.:
“Bugün RABBim benzeri görülmedik şekilde gazâblıdır. Ne daha önce böylesine gazâblandı ne de bundan sonra böyle gazâblanır. Ben öldürülmesine dâir emir almadığım bir adamı hatâen öldürdüm. Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır .: “Nefsî!. NEFsî!. Benim nefsim!. Benim nefsim!.” Siz başkasına gidin; Îsâ’ya gidin!” diyecek.
Onlar da Hazret-i Îsâ’ya giderek.: “Ey Îsâ! Sen ALLAH’ın Rasûlü, O’nun Meryem’e ilkā ettiği KELİMEsi ve O’nun yarattığı bir RÛHsun. Sen daha beşikte iken insanlarla konuştun. RABBin’in huzûrunda bize şefaat et! İçinde bulunduğumuz perişan hâli görmüyor musun?.” diyecekler.
Hazret-i Îsâ da.: “Bugün RABBim benzeri görülmedik şekilde gazâblıdır. Ne daha önce böylesine gazâblandı ne de bundan sonra böyle gazâblanır!” diyecek, ama bir günah zikretmeyecek. Sonra da, asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır .: “Nefsî!. NEFsî!. Benim nefsim!. Benim nefsim!.” Siz başkasına gidin; MuhaMMed’e gidin!.” diyecek.”


Resim---Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi Efendimiz hâdisenin devamını diğer bir rivâyette şöyle nakletmektedir.:
“Onlar da bana gelerek.: “Yâ MuhaMMed! Sen ALLAH’ın Rasûlü ve Son Peygamber’sin. ALLAH TeÂLÂ, Sen’in gelmiş ve geçmiş bütün günahlarını bağışlamıştır. RABBinin huzûrunda bize şefaat et! İçinde bulunduğumuz perişan hâli görmüyor musun?.” diyecekler.
BEN de yürüyüp ARŞ’ın altına geleceğim, RABBime secdeye kapanacağım
. (Bu secde tam bir hafta sürecek.. Bkz. Ahmed bin Hanbel, Müsned, I, 4; İbn-i Hibbân, Sahîh, XIV, 394; Heysemî, X, 374.)
Sonra ALLAH TeÂLÂ daha önce kimseye öğretmediği en güzel Hamd ü Senâları BANA ilham edecek. (Onlarla uzun müddet hamd ü senâda bulunduktan sonra) Cenâb-ı HAKk BaNa.: “Yâ MuhaMMed! Secdeden başını kaldır! İste, istediğin Sana verilecek!. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek!.” buyuracak.
BEN de başımı secdeden kaldıracağım ve.: “Yâ RABBî! ÜMMetimi BaNa Bağışla!. Yâ RABBî! ÜMMetimi Kurtar! Yâ RABBî! ÜMMetimi Bağışla!.” diye yalvaracağım.
O zaman BaNa.:
“Yâ MuhaMMed! ÜMMetinden hesâba çekilmeyecek olanları Cennet kapılarının en sağındaki Bâbü’l-Eymen’den içeri al!. Onlar başkalarıyla beraber CeNNet’in diğer Kapılarından da gireceklerdir!” buyrulacak.
Canımı Kudretiyle yaşatan ALLAH’a yemin ederim ki ->Cennet Kapılarının iki kanadı arasındaki mesafe, Mekke ile (Bahreyn’deki) Hecer veya Mekke ile (Suriye’deki) Busrâ arasındaki mesafe kadar geniştir.”
(Bkz. Buhârî, Enbiyâ 3, 9, Tefsîr 17/5; Müslim, Îmân, 327, 328; Tirmizî, Kıyâmet, 10.)

Resim---Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi Efendimiz hâdisenin devamını diğer bir rivâyette şöyle nakletmektedir.:
…RABBim’den şefaat için izin isterim. Bana izin verilir. RABBim’in Huzûrunda durup O’na, şimdi bilmediğim şekilde hamd ederim. Bu hamd cümlelerini o vakit ALLAH TeÂLÂ bana ilham eder. Sonra O’nun için secdeye kapanırım.
BaNa:

“‒Ey MuhaMMed! Başını kaldır ve söyle, sözün dinlenecek; iste, arzun yerine getirilecek; şefaat et, şefaatin kabul edilecek!buyrulur.
Ben de:
“‒Yâ RABBi!. ÜMMetî/ÜMMetim!. ÜMMetî/ÜMMetim!.” derim.
BaNa.:
Git, kimin kalbinde buğday veya arpa tanesi ağırlığınca îman varsa onu Cehennem’den çıkar!.buyrulur.
BeN de gider söyleneni yaparım.
Sonra tekrar RABBim’in huzûruna dönüp O’na bu hamd cümleleri ile hamd ederim…”

RaHMet Peygamberi RESÛLULLAh sallallahu aleyhi vesellem’in ikinci mürâcaatında kendisine.: “Kalbinde hardal tanesi ağırlığınca”, üçüncü mürâcaatında ise.: “Bir hardal tanesinden daha da az.” miktarda îmânı olan kimseleri Cehennem’den çıkarması söylenecektir. (Bkz. Müslim, Îmân, 326, 322; Müslim, Müsâfirîn, 273)

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

Ya öyle bir Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem "ve fecr" ve buuu Çekiş hakikatı sâhibliği “zi” onu İnsÂN kendi vicdanında buldu mu? Harika bir şeydir bu!.. Zî-Şân.: Şân sâhibi..
Bunu yapabilmesi için bu içerdeki CeZB, RABBanî CEZB’e Nefsanî CERR olduğu zaman kendi Nefsinin Hevâ ve Hevesi terse çeken yâni.: “Sen oraya gitme ÇÖPlüğe gel!. ÇÖLde ne işin var!.” diyen.
Bu çekiş arasında hangisi yenecek?. RABBu’l-ÂLeMîn yenecek.: “Yardım edeceğim!.” dedi ya! “Kolaylaştıracağım!.” dedi ya, demin bir sürü âyet okuduk yemin etti ALLAHu zü’L-CeLâL..

Kim ezilecek?. Nefsi kılçık gibi dışarıya dönük olan, ters yönde olan, hevâsı hevesi şahası şuhası neyi varsa onla tıpkı kılçığın kenârları traşlandığı gibi yerle bir olacak..
Çünki yol verecek, başka yapacak bir şey yok!.

أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ
Resim---E lem tere keyfe feale RABBuke bi âd(âdin).: (Ey MuhaMMed!) RABBinin Ad Kavmi/(Hûd'un kavmi)’ni nasıl yaptığını görmedin mi?(Fecr 89/6)

إِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِ
Resim---İreme zâtil ımâd(ımâdi).: Sütunlara sahip İrem Şehri'ne.(Fecr 89/7)

الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ
Resim---Elletî lem yuhlak misluhâ fîl bilâd(bilâdi).: O (İrem Şehri) ki, beldeler (ülkeler) içinde onun bir eşi yaratılmadı.(Fecr 89/8)

وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ
Resim---Ve semûdelleziyne câbûssahre bil vâd(vâdi).: Ve vadilerde kayaları oyan Semud'a (Sâlih'in kavmine).(Fecr 89/9)

وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ
Resim---Ve fir avne zîl evtâd(evtâdi).: Ve kazıklar sahibi Firavun’a (neler yaptı).” (Fecr 89/10)

Elem tera keyfe feale RABBuke biâd.'..
"Elem tera" sen görmedin mi?. Bu şimdiki zamandır. Bizzât görmesi lâzım o iş için ->"Elem tera" görmedin mi?
"Keyfe feale".. Sırayla sen görmedin mi? Neler yaptı onlara, saf Arap Haktaniler, bir de Arplaşmış Araplar vardı.
Bunlar kimdir? İsmâil Aleyhi’s-Selâm soyundan gelenler Araplaşmış Araplardır, hicret etmişlerdir oraya..
İbrahîm Aleyhi’s-Selâm oğlunu oraya hicret ettirmiştir. Zaman içinde Hakdanilerdir bunlar.
Ordaki İnsÂNlarla evlenmiştir, İsmâil Aleyhi’s-Selâm hanım almıştı onlardan, Haktaniler'den türemiştir Araplar.

Bu şeylerin bir önemi yok yâni, Arapmış şuymuş buymuş falan önemi yok. Önemli olan Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in İMÂNını, AMELini, AHLÂKını, HALLerinde OLmaktır.
Yoksa bir çoklarının yaptığı soytarılığa gerek yok!.
Ebu Leheb de Amcasıydı, Hamza radiyallahu anhu da Amcasıdır Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in..
İkisi de aynı kanı taşıyor birisi Lânet gelmiştir, birisine Lutuf gelmiştir.. Mesele o değildir.

Piyasada soytarılık yapanlar var ya hâşâ Ehl’i-Beyt’i yerden yere vuranlar, kendilerine yazık ediyorlar!.
Ad Kavmi suç işleyen bir Kavimdir.
Kavm.. aslında kıvam kavim demektir. Aynı tabiatta olan İnsÂNların kıvamı demektir..
Ad ise.. dâimîyyete sâhiblik, sâhib çıkıştır.
İçerdeki daldan dâimîyyet gibidir.
Dâim olan ALLAHu zü’L-CeLâLdir, a’yan olan BİZiz..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

Semûd Kavminde korkunç bir kasırga sesi.. Semûd Kavmi ve Ad Kavmi ile ilgili ne buyuruyor HAKk TeÂLÂ;

فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ
Resim---Fe emmâ semûdu fe uhlikû bit^- tâgıyeh(tâgıyeti).: Fakat bu sebeple Semûd (kavmi) azgın (çok şiddetli) bir azapla helâk edildi.(Hâkka 69/5)

وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ
Resim---Ve emmâ âdun fe uhlikû bi rîhın sarsarin âtiyeh(âtîyetin).: Ve amma, Ad (kavmi) ise (o da) bu sebeple şiddetli dondurucu, azgın esen bir fırtına ile helâk edildi.(Hâkka 69/6)

سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَى كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ
Resim---Sehharehâ aleyhim seb’a leyâlin ve semâniyete eyyâmin husûmen fe terel kavme fîhâ sar’â ke ennehum a’câzu nahlin hâviyeh(hâviyetin).: (ALLAH), onu (fırtınayı-kasırgayı ) ardarda, 7 gece, 8 gün onların üzerine musallat etti. Bundan sonra o kavmi orada, içi boş hurma ağacı kütükleri gibi yerlere serilmiş görürsün.(Hâkka 69/7)

فَهَلْ تَرَى لَهُم مِّن بَاقِيَةٍ
Resim---Fe hel terâ lehum min bâkıyeh (bâkıyetin).: Artık onlara âit bir bakiye (geriye kalan bir şey) var mı, görüyor musun?(Hâkka 69/8)

Semûd Kavmi, korkunç bir sayha ile yâni kulakların zarını patlatan bir ses ve kasırgayla helâk edildiler. Ad kavmine gelince onlar da o uğultuyu ve azgın bir fırtına ile helâk edildiler.

Bakın bu Kavimler “HAVA” ile!.
Firavûnda ondan öncekiler de alt-üst olan beldeler de..
Firavûn nasıl?. “SU”yla gark oldu.
Lût Kavmi “TOPRAK”la gark oldu. Lût GöLü..
Kim “ATEŞ”le gark olacak?.
Bunlar neyi ifade ediyor? Dört unsurdaki =>TOPRAK, SU, ATEŞ, HAVA iLe!.

KurÂN-ı Kerim’de neler anlatılıyor?!. Geçmiş Kavimlerim Masalları mı anlatılıyor.. geçip giden =>Ad, Semûd, Firavûn, Lût ve diğer Kavimler mi? Yoksa onların işledikleri suçlar bizde de olan özellikler mi?.
Bakınız etrafınıza neler göreceksiniz!.

Suç İŞLeten/İşLeyen Özelliklerden kurtulmamız için insanların kurtulmasına Hasbî Hizmet etmemiz daha doğru ve şarttır.
KurÂN-ı Kerim =>KELÂMULLAHtır.

أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ
Resim---E lem tere keyfe feale RABBuke bi âd(âdin).: (Ey MuhaMMed!) RABBinin Ad Kavmi/(Hûd'un kavmi)’ni nasıl yaptığını görmedin mi?(Fecr 89/6)

إِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِ
Resim---İreme zâti’l- ımâd(ımâdi).: Sütunlara sâhib İrem Şehri'ne.(Fecr 89/7)

الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ
Resim---Elletî lem yuhlak misluhâ fî’l- bilâd (bilâdi).: O (İrem Şehri) ki, beldeler (ülkeler) içinde onun bir eşi yaratılmadı.(Fecr 89/8)

وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ
Resim---Ve semûdelleziyne câbûssahre bi’l- vâd (vâdi).: Ve vâdilerde kayaları oyan Semûd'a (Sâlih'in kavmine).(Fecr 89/9)

وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ
Resim---Ve fir avne zîl evtâd(evtâdi).: Ve kazıklar sahibi Firavun’a (neler yaptı).” (Fecr 89/10)

İrame zâti’l- ımâd.” O İrem ki!. Cennet Bahçeleri gibi, İrem Bahçeleri olan.
zâti’l- ımâd.”, “ımâd.”.. Deminden “AD”dı araya “mim”i aldı, “ayın” dışarı çıktı..
Ordaki Dâimîyyet MuhaMMedîyyet kazandı direk haline geldi demek istedim.
Sutun demektir, kolan demektir, temel taşıyıcı demektir bu. Ana taşıyıcı kilit taşı çünki!
zâti’l- ımâd.”, “ımâd.” Çünki, sütunların sâhibi “İreme” yemin olsun!.
“İrem” nedir? =>MuhaMMedî Rüşdün ->a’yân beyân/açıkça ortaya çıkışıdır..
Hüvîyyetin ortaya çıkışı, rızanın ortaya çıkışı işte bunu taşıyan sütunlar vardır..
ımâd.” Dâimîyyettir.. MuhaMMedî Dâimîyyette ulaşım vardır.
Neden diyoruz =>“Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in yüreğinde buluşalım!.” diye.
Neden diyoruz ki.: “Onlar hiç ölmezler HAYy dırlar!. Şehîdler ve Şâhidler ölmezler!.” diye.
Neden diyor? Somuncu Baba kaddesallahu sırrahu yazmış Aksaray’da gelenler görür, görecekler, gördüler.:

Diriyiz Dâim, ÖLmeyiz
KaranuLarda KaLmayız
Çürüyüp Toprak OLmayız
Bize LeyL -ü- Nehâr OLmaz!.


Bizim gecemiz gündüzümüz olmaz.
Bizim güneşimiz batmaz.
Biz Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in yüreğindeyiz, irem bu!

İrem aynı zamanda bir kişinin adıdır. İrem Bahçeleri kurulmuştur.
Ayrı bir dünyada ayrı bir Cennet kurulmuştur gerçekten muhteşem hakikaten kurulmuştur..
İçerisinde envayi türlü olan, gösterileri olan, direkler üzerinde gökler gibi direkler üzerine kurulmuş muazzam sanki bir Botanik Bahçesi!
Cennet Bahçesi kurmuştur.. Burdaki İrem için çok çeşitli şeyler söylenmiştir.
Başka bir âyette bakınız; Ahkâf 21’de

وَاذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتْ النُّذُرُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---Vezkur ehâ âd (âdin), iz enzere kavmehu bi’l- ahkâfi ve kad haletin nuzuru min beyni yedeyhi ve min halfihî ellâ ta’budû illâllâh (illâllâhe), innî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîm (azîmin).: Ad (Kavmi)nin kardeşini hatırla! Ahkâf'taki kavmini uyarmıştı. Ondan önce ve sonra.: “ALLAH'tan başkasına kul olmayın!” diye uyaran bir çok nezirler gelip geçmişti. Gerçekten ben büyük günün azâbının üzerinize olmasından korkarım.(Ahkâf 46/21)

Hani bir zamanlar Ahkâf'taki Ad kavminin kardeşini HUD Aleyhi’s-Selâm’ı hatırla.
Ahkâf Yemende denize doğru kumluk arazinin şu anda adıdır Ahkâf.

أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ
Resim---E tebnûne bi kulli rîın âyeten ta’besûn(ta’besûne).: Bütün yüksek tepelere, âyet (eserler) binâ ederek abesle mi iştigal (boşuna mı uğraşıyorsunuz) ediyorsunuz?// “Siz her tepeye, yol kavşaklarına, saraylar kâşâneler, eğlence merkezleri kurup, eğlenmeye mi devam edeceksiniz?(Şu’arâ 26/128)

Ne diyor siz her tepeye bir alâmet binâ kurup, eğleniyor musunuz?
“Biz de bir cennet kurduk!.” diye. Hepsi İremle ilgili..
Ama İReM bizim ÇÖLde MuhaMMedîyyet Rızasının kaynayan bir vahâsıdır, kaynağıdır.. Püsküren bir kaynağıdır, pınarıdır.

zâti’l- ımâd.” bu İrem Cenneti, İrem Bağı olarakta bilinir.
Biliyorsunuz çok şey vardır.
İrem ismi var. Halimcan'ın kızı'nında ismi "İrem"dir.. Güzel İsim olarak da kullanılmıştır.
Ama bizim KurÂN-ı Kerim deki cennet türlerinden 8 cennet adından birinin adı değildir.
İrem destan olmuştur, insanlar arasında.
Amerikalılar diyor bunları İnsanlar tarafından yok edilen kavimlerden biriside budur. Ad Kavmi ile akrabadırlar. Bunlardan Şeddad ve Şedid olan iki oğlunun birinin bir şehir kurduğu, diğerinin bir şehir kurduğu çeşitli hikayeler anlatılmıştır..

الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ
Resim---Elletî lem yuhlak misluhâ fî’l bilâd (bilâdi).: O (İrem Şehri) ki, beldeler (ülkeler) içinde onun bir eşi yaratılmadı.(Fecr 89/8)

وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ
Resim---Ve semûdelleziyne câbûssahre bi’l- vâd (vâdi).: Ve vâdilerde kayaları oyan Semûd'a (kavmine).// Vâdide kayalıkları kesip biçerek, oyarak, yontarak evler yapan Semûd kavmine ne yaptı?(Fecr 89/9)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ
Resim---Ve fir avne zî’l- evtâd (evtâdi).: Ve kazıklar sahibi Firavun’a (neler yaptı).// Devleti, teşkilâtı, orduları güçlü, şiddeti ve işkencesi meşhur, ülkesi zengin, hazinesi dolu, imkânları geniş, dikili taşları sembol edinen, ebedîleşme iddiasındaki Firavun’a ne yaptı?(Fecr 89/10)

Elletî lem yuhlak misluhâ fî’l bilâd..
İşte o, öyle bir İrem Cennetiydi ki o! Direkler üzerinde ve beldeler içinde onun gibisi hiç yaratılmamıştı..

Günümüzde, sakın bu İrem Bahçesi böyle direkler üzerinde duran muhteşem bahçe, bizde olmasın!. Bizde bizde kendimizde olmasın mı? Bu bizim.
Elletî lem yuhlak.. Halâka/yaratmak, halk etmek fiilini kullanan ALLAHu zü’L-CeLâL’dir.
ALLAHu zü’L-CeLâL kimseye “yarattı” buyurmaz!. çünki “yaptı”,” inşâ” etti buyurur.
Halâka fiilini insanlar kullanmazdı demek istiyorum.
Huluk, hılkîyyet vermeyi, kullandımı bilmiyorum, kullanmamıştır.
Bunun için diyorum bizde de olma ihtimâl büyüktür.

ZÂTİN BÂTIN direklerine üzerinde ki bizim cennetimizin irem mi?. Adn Cenneti mi? Nasıl ereceğiz.. Bu ÇÖPlükteki cehennemi->ÇÖLdeki Cennete.. Cehâleti ->Kemâlâta çevirmeden v.s.. de..
Elletî lem yuhlak misluhâ fî’l bilâd.. Beldeler arasında bir misli olmayan bir yaradılışta olan bir İremden bahsediyoruz.
Öyle bir benzeri yok kıvam bakımından.
Böyle bir şehir bu şehir =>BeNLik Şehri..

Ve semûdelleziyne câbûssahre bi’l- vâd.. Bakın bizim AD “ayın” ne oldu imad dan buraya geçerken, Dâimîyyet Sâhibi oluşu tamamen Müdür gibi meselâ.. idare eden ->müdür->o işi yapan demektir.
celese ->oturmak demektir. Meclis oturulan yer gibi..

Ve semûdelleziyne câbûssahre bi’l- vâd.. “câbu” kesiyorlar vâdilerde-sahralarda kayaları kesen Semûdda böyle yaptı.

Sahrâ” dan mıdır? Gerçekte de. Sa-Harr.. Harre Sâhibliğinde hararetle gerçekten şiddetle istenilen bir haldedir..
Şu ÂNda insanın emeli, ecelini çoktan geçmiştir.
Çokk çok iki milyon sene yaşayacak kadar, ölecek bir adama sorsan bile aynı emel içindedir öyle yaratılmıştır..
İşte bunlar bu taşları oyarak kendilerine barınacak yerler yapıyorlar.
câbus”.. kendi B/İLEliğinin CEM’î demektir.. Câbus… kesip biçmektir.
Öyle ki cevabda bundan gelir..
Demek istiyorum ki en uygunu böyle biçer gibi en iyi usta bir terzi gibi taşı kesmek gibidir. İlk söyledikleride “câbû” dir.
Duvar araındaki en kısa mesafe, bloklar arasındaki en kısa mesafe gibidir..
Bunlar öyle bir traşlıyorlardı ki sahralarını ev yapmak için. Ev nedir?.
Devamlı kalınacak yer anlamındadır.

وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ
Resim---Ve tenhıtûne minel cibâli buyûten fârihîn(fârihîne).: ( Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz).// “Hep böyle, dağlarda keyifli keyifli ustaca mağaralar, kâşâneler kesip yontabileceğinizi mi sanıyorsunuz?(Şu’arâ 26/149)

belde belde dolaşıp ve dağda evler yontuyorsunuz!.
Bunlar dağlarda kendilerine evler yontuyorlar?!.
Hangi dağlarda?!.
Benlik Dağlarında, Senlik Dağlarında, Mal-mülk Dağlarında, Emel Dağlarında her türlüsü var..

EMELL -> ECELL -> teCELLîsi -> “N” ki???...

Resim---Abdullah İbni Mes'ud radiyallahu anhu: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir dörtgen şekli çizdi. Bu şeklin ortasına da bir çizgi çizdi. Bir çizgi de dörtgenin dışına çizdi. Sonra ortadaki çizgiyi başka çizgilerle (dâirelerle) çevirdi ve şöyle buyurdu: “İşte bu (dörtgenin ortasındaki çizgi) insandır. Bu da (dörtgen) insanoğlunu kuşatan ecelidir. Ortadaki şu çizgi insandır. Şu çizgiler de onun kaderidir, birinden kurtulursa diğeri ona dokunacaktır. Dışardaki çizgi ise emeldir...” buyurmuştur.
(Buhârî, Rikak 4; Tirmizî, Kıyâmet 22/2454)

Resim

İnsÂNoğlu fıtraten öyle yaratılmıştır ki kader dâireleriyle ve ECEL dikdörtgeniyle çevrili olduğu halde çok uzaklardaki EMELinin pEŞİndedir.. bUYuruyor sallallahu aleyhi ve sellem..

Ve UYarıyor HaKK SÖZün HaYY SeSi sallallahu aleyhi ve sellem:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dikkat ediniz! emel ve arzularınız uzayıp da size ECELinizi unutturmasın! aksi takdirde kalbleriniz katılaşır.” buyuruyor.
(İbni Mâce Mukaddime 7)

HaKK SÖZü DUYmak için KULağına -> HaYY SESe UYmak için YOLağına; Muhtaç-Mecbur-Me’mur-Mahkum Olduğumuz Hakikat HABBemiz Habibullah aleyhi's-selâm:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün eline iki çakıl taşı aldı ve bunlardan birisini yakına, diğerini uzağa attı ve: “Bu neyi temsil ediyor, biliyor musunuz?” dedi. Sahabe-yi Güzin: “Allah ve Resulü daha iyi bilir” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şu uzağa düşen EMEL, şu yakına düşen de ECELdir.” buyurdu.
(Tirmizî, Emsal, 7)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

Vâdi'l Kurâ vardır.. Okuyuş Vâdisi vardır.
Öyle bir yer varmıdır?. Vardır..
Şu anda Şamla Hicaz arasında HİCR..

الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ
Resim --- Elletî lem yuhlak misluhâ fî’l bilâd (bilâdi).: O (İrem Şehri) ki, beldeler (ülkeler) içinde onun bir eşi yaratılmadı.(Fecr 89/8)

وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ
Resim --- Ve semûdelleziyne câbûssahre bi’l- vâd (vâdi).: Ve vâdilerde kayaları oyan Semûd'a (kavmine).// Vâdide kayalıkları kesip biçerek, oyarak, yontarak evler yapan Semûd kavmine ne yaptı?(Fecr 89/9)

وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ
Resim --- Ve fir avne zî’l- evtâd (evtâdi).: Ve kazıklar sahibi Firavun’a (neler yaptı).// Devleti, teşkilâtı, orduları güçlü, şiddeti ve işkencesi meşhur, ülkesi zengin, hazinesi dolu, imkânları geniş, dikili taşları sembol edinen, ebedîleşme iddiasındaki Firavun’a ne yaptı?(Fecr 89/10)

Yemin olsun ki,
Ve fir avne zî’l- evtâd.. Kazıklar Sâhibi.. bu ilginç bir sûre neydi Firavûnun Kazıkları, “evtad”ları bakın bizim ordaki “de” harfi, dâimîyyet harfi halden hallere giriyor bakın!
Evtad” dâimîyyete * nasıl pirâmitlerle.
Bu gün bu pirâmitlerin sırrı çözülmüş müdür?
Güneş ne zaman doğarsa doğsun ışığı indirmektedir.
O hiç bir zaman hesap edilememektedir.
Teknik donanım müsâit değildir.
Havalandırması ayrı bir âlemdir, ışığı ayrı bir âlemdir. Yapılışı ayrı bir âlemdir.
tonlarca ağırlıkta ki taşın oraya o noktalara nasıl çıkıp, o dizaynda, o geometrik şekilde ve o düzgünlükte o şekil konulabildiğini bu günün tekniği ile projesini yapmakta insanlar şaşıp kalmakta!.
evtad” böyle bir kazık diktiler Firavûnlar yerleri koordinatları harita üzerine birleştirsinler, çarpsınlar çıkartsınlar, bölsünler hayretler içinde kalacaklar!.
Tam bir iş vardır orda.. kazıklar kolay değildir.
vedet fiilidir aslında “evtad”..

أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا
Resim --- E lem nec’ali’l- arda mihâdâ (mihâden).: Arzı döşek kılmadık mı?// Biz yeryüzünü yaşamaya, yerleşmeye elverişli ovalar, iskâna uygun araziler haline, işlevli hale getirmedik mi?(Nebe’ 78/6)

وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا
Resim --- Ve’l- cibâle evtâdâ (evtâden).: Ve dağları (yeri sabit tutan) kazıklar (yapmadık mı?)// Sarsıntıyı azaltmak, dengeyi korumak için dağları, yerin derinliklerine uzanan birer kazık olarak yerleştirmedik mi?(Nebe’ 78/7)

Ne diyordu Firavûn.: “Mısır mülkü benim değil mi?.” diyordu.
Dünyaya kazık çakacak sanki!. Öyle bir azamat gösteriyor emelinin arzusunun hırsının cânisi!.
Ve bu Firavûnluk her zaman sürekli sürüp gitmektedir.
Bizim de böyle kazıklarımız, Pirâmitlerimiz var mıdır acaba?
Diri iken ölülerimizi gömdüğümüz Pirâmitlerimiz var mıdır?
Bütün bunlar bizim içindir Kur’ÂN-ı Kerim’de, masal anlatılmaz!.

geçmişten geriye kalan eserler, kolonları!.
KebÂNdan gelen direkler, hatlar.
KUTBu’l- AKTÂB.. KUTBu’l- EVTÂD..
Manevî Kazık gibi kutublar vardır tasavvufta..
Mâneviyyatın Maddiyyatın ALLAH Dostlarından DENGE-DÜZEN KAZıKLarı.. 4 tane bildiğim kadarıyla..
evtâd” hep negatif değil.. pozitif de var demek istiyorum.
Zâten HİZBU’ş-ŞEYTAN ile HİZBULLAH zıtlığı sürer değişmez.
Orda olan ordada var orda.. ceNNet orada ceheNNem farketmez.
Biri tarafta İblis vardır, bir tarafta Resûllullah SALLallahu aleyhi ve SELLem vardır.. Bunlar hep ANLAtımdır..
Aslında ne gece vardır nede gündüz vardır GÜNEŞ için.
GÜNEŞ yoksa zaten gece olsa ne yazar, gündüz olsa ne yazar.
Bugün olur, yarın olmaz..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

Burdaki bütün mesele insanın Âhîreti =>Ebedî Âlem olan Âhireti için, ->geçici bir ÇÖPlük imtihÂNındayken buraya KAZIK ÇAKmaması gerektiğini “evtâd”lar kurmaması gerektiğini, peşine PİRÂMİT yapmasına gerek olmadığını.
Doğunun 7 kat KÂBE’lerinin de olduğunu anlamaz.
Güzel olan doğru olan Kazıklı Firavûn’u fazla şey yapmamalıyız.
Bakın; bu Firavûn Âsiye Aleyha’s-Selâm Annemiz için neyi yapıyor.
Diyor ki.: “Senin ne işin var!. Ben burda Firavûn iken!”
Âsiye Aleyha’s-Selâm.: “Hayır hayır ben=>seni de beni de YARATANa tapıyorum!.”
Firavûn.: “Bu Cehennem ÇÖLde Ben 4 tane kazık çakarım. Senin göğsüne de bir taş koydururum ne diyeceksin bakalım’ diyor. Güneşe çevirin başını!.” Dediğinde;
Kur’ÂN-ı Kerim’in Tahrîm Sûresi 11.nci âyet-i celîlede ne buyruluyor;

وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ آمَنُوا اِمْرَأَةَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِندَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Resim --- Ve darebALLÂhu meselen lillezîne âmenûmreete fir’avn (fir’avne), iz kâlet RABBibni lî indeke beyten fî’l- cenneti ve neccinî min fir’avne ve amelihî ve neccinî mine’l- kavmi’z- zâlimîn (zâlimîne).: Ve ALLAH, imân edenlere, Firavunun eşini örnek verdi.: “RABBim, SENİN KATINda cennette benim için bir ev inşâ et ve beni Firavundan ve onun yaptıklarından kurtar. Ve Zâlimler Kavminden beni kurtar.” demişti.// ALLAH, kâfirlerle akrabalığı olan mü’minlerin ibret almaları için de, Firavun’un karısı Asiye’yi fazilet örneği göstererek anlatıyor. Hani o.: “RABBim, Kendi Katın’da, Cennet’te benim için bir ev yap. Beni hem Firavun’dan, hem de, onun kötü amellerinden azgınlık ve işkencesinden kurtar. Beni inkâr ile, isyan ile, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, ALLAH YoLunu, ALLAH YoLundaki faaliyetleri engelleyen zâlim bir kavimden kurtar!.” demişti. (Tahrîm 66/11)


Bakalım onlarda hepimiz için çok ibretler vardır kardeşim, çokkk ibretler vardır.
Asiye Aleyhi’s-Selâm vâlidemizin o NÂRın, Cehennemin içinden ->CeNNeti tercih edişi!
Sümeyye Vâlidemizin.. Şehid edilirken tercihi gibi.
Bakın âyet-i celileye;
Ve darebALLÂhu meselen lillezîne âmenûmreete fir’avn..
ALLAH celle celâlihu darbımesel getiriyor, darbımesel varya, darbımesel getiriyor.
iman edenlere, örnek gösteriyor ALLAHu zü’L-CeLâL.
Misal olarak gösteriyor. Firavûnun karısını örnek gösterdi.
iz kâlet RABBibni lî indeke beyten fî’l- cenneti ve neccinî min fir’avne ve amelihî ve neccinî mine’l- kavmi’z- zâlimîn
İşte böyle yaptığı zaman, 4 kazığa bağlayıp ellerini ayaklarını.. kollarını, bacaklarını.. Göğsünede bir Firavûn Taşı koyduğu zaman.: “Başını güneşe çevirin!.” dediğinde ne diyor Asiye ANA?.
“RABBim!., benim için binâ et.
Senin İndinde, Senin Katında yani.

Ne demek “ind”?.. “Dâimîyyet NÛRunun bana ulaşmasını istiyorum!.” diyor. “Direkleri bağla!.” diyor.
Inde”, senin kapında “beyten”, bir ev binâ et.
fil cenneti”, cennetinde ey RABBım bana katında cennette bir ev yap. Yaaaa!
ve neccinî”, beni kurtar, nâciye et, “necc” et..
“Fırka-yı Nâciyeler’den et beni!”
min fir'avne”, Firavûndan beni kurtar “ve amelihî”, ve onun amellerinden beni kurtar, yaptıklarından, işlerinden,
neccinî mine’l- kavmi’z- zâlimîn”, şu Zulüm Kıvamı’ndakilerden beni bir kurtar!.

Hadi oda değil Firavûn değil, yaptıkları değil topundan kurtar!.
Soruyoruz kendimize.
Bu bizim kimlik kişilik dediğimiz bu İnsanlık Sahamızda, Akıl Sahamızda, gerçekten bir Küfür Kıvamı varmıdır?.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVANÎ KUR'ÂN-ı KERÎM SOHBETLERİ(26-04-2009)

Mesaj gönderen nur-ye »

ALLAHu zü’L-CeLâL, Kur'ÂN-ı Kerîmde;
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Resim --- Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min RAHMETİLLÂh (rahmetillâhi), innallâhe yagfiru’z- zunûbe cemîâ (cemîan), innehu huve’l- GAFÛRu’r- RAHÎM (rahîmu).: De ki.: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! ALLAH'ın RAHMETİnden ümit kesmeyin. Muhakkak ki ALLAH, günahların hepsini mağfiret eder (sevâba çevirir). O, muhakkak ki O; GAFÛR'dur (mağfiret eden), RAHÎM'dir (rahmet nuru gönderen)."// “Günah işledikleri, ifrata gittikleri için, iç dünyalarındaki açmazlardan, vicdan muhasebesinden kurtulamayarak, ey kendilerine, birbirlerine kıyan, câhilce hatalı davranan kullarım!. ALLAH’ın RAHMETİnden ümit kesmeyin!. ALLAH bütün günahları affeder. Doğrusu O, çok bağışlayıcı, engin merhamet sâhibidir.” diye BENİM adıma ilân et!.(Zümer 39/ 53)


Ey nefsine zulm edenler!. Nefislerine zulm edenler, ALLAHın Nefsini tanımak için verilen nefisleri Şeytân’a peşkeş çekenler!.
Bu kıvamda yaratıldınız sakın Firavûnlaşmayın, kazıkları çakamazsınız.
Bu Firavûnun karısı Asiye Ana bizde olmasın sakın!
“İçimizdeki güzellikler, aklımız, nefsimiz, kalbimiz, bir yerlerimiz böyle!.” demesin sakın.
=>Kurtar şu Zâlim Kavimlerin elinden beni, bunların yaptığı işlerden kurtar!.”
=>SEN bana vaad ettiğin CeNNetten =>NÛRULLAH ve NÛRu-MÎM’in CEM’ olduğu yerden bir kapı açsan ya!. “beyten” diyor..
Beyten” bana bir Işık Kapısı, bir BAĞ BAĞLasan ya!.
=>Tümü Katın’dan gelse =>YEDİULLAH ELLERinin üzerinde olsa, minnetsiz olsa,
=>SEN=>SAMED olan ALLAHu zü’L-CeLâL’den olsa.

Münir DermÂN Hocam yazıyor “ALLAH DOStu” diye sağlığında yazdı.
Adam da gülüyor kendine yazdı “ALLAH DOStu” diye!
Niye gaybî? Hallaccı niye gaybî? ALLAH DOStuydu yazmayamıydı?.
Ne vardı yazmayacak! ALLAHın Düşmanımıydı hâşâ!.
Hadi gel sil bakayım, dost olmada gir de göreyim, öyle kolay olsaydı!
İşte onun için diyorum, Asiye Vâlidemiz Kur’ÂN-ı Kerim’de “iz kâlet” dedi ki, dediğinde
RABBibnî”, binâ et. “” benim için “İndeke” katında, indinde “fi’l- CeNNeti”, CeNNette =>böylece beni kurtar!.
min fir'avne”.. Firavûn’dan..
Ne yapıyor, ne iş yapıyor burdaki işi ne?!
Ne yapacak.: “Bu NÛR benim!. Diyor!. “NÛRULLAH filan tanımam!. diyor.
Bunu dediği ÂNda zâten içinde.. ALLAH korusun “Rububîyyeti kendi içine yüklediğim!.” dediği için Firavûndur.
O diyor zâten “RABBukum alâ.: Sizib Yüce RABBınızım!.” diyor.
Kur’ÂN-ı Kerim’de demiş öyle hâşâ “NÛRULLAH benim RABBlığım var.” diyor.
Bu gizli şirk falan değildir. Açık şirktir bu!. ALLAH korusun!.
Onun için buyrulmaktadır Firavûnu CeheNNeme gireceklerin önderi yaptık.:

النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ
Resim --- En nâru yu’radûne aleyhâ guduvven ve aşiyyâ (aşiyyen) ve yevme tekûmu’s- sâah (sâatu), edhılû âle firavne eşedde’l- azâb (azâbi).: O ateş ki sabah akşam ona arz olunurlar. Ve o saatin (kıyâmetin) vuku bulacağı gün: "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!" (denir).// Onlar sabah erken ve akşama doğru ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı ânın gerçekleşeceği gün de: 'İnsanları köleleştiren Firavun hanedanını, devlet görevlilerini, yandaşlarını, insanların hürriyetlerini kısıtlayan güç ve iktidar sahibi benzerlerini azâbın en dehşetlisine sokun' denilecek.(Mü'min 40/ 46)

مِن فِرْعَوْنَ إِنَّهُ كَانَ عَالِيًا مِّنَ الْمُسْرِفِينَ
Resim --- Min fir’avn (fir’avne), innehu kâne âliyen mine’l- musrifîn (musrifîne).: O firavun ki, şüphesiz o, haddi aşanlardan ve büyüklük taslayanlardandı.// Firavun’dan da kurtardık. O, cahilce davranarak üstünlük taslayıp haddi aşan, günah, isyan ve inkâr bataklığında olanlardan bir zorba, bir diktatördü.(Duhân 44/ 31)
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön