ŞEMS'ime...
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
ŞEMS'ime...
şems'ime...
Bilâ noksan, eksiksiz bir hayattır sürdüğün. Ya da öyle sanırsın. Alışkanlıklara ayak uydurur, tekrarlara kapılırsın.
Şimdiye değin nasıl yaşadıysan gene öyle yaşayacaksın sanırsın. Sonra beklenmedik bir anda biri çıkar gelir. Etrafındaki kimseye benzemez. Kendini bu yeni insanın aynasında görmeye başlarsın. Var olanı değil, sende eksik olanı gösteren sihirli bir aynadır o. Ve sen bunca zaman aslında hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığını, bilmediğin bir şeye hasret çektiğini anlarsın. Şamar gibi iner hakîkat suratına. Sana içindeki bu boşluğu gösteren bu kişi bir Pîr, Üstad, Arkadaş, Yoldaş, Eş ya da bazan bir Çocuk olabilir. Önemli olan seni tamamlayacak ruhu bulmandır. Her peygamberin verdiği öğüt aynıdır. Sana ayna olacak insanı bul! İşte o ayna benim için Şems'tir.
İnsan senelerce uğraşır,kendi sözlüğünü oluşturur. Önem verdiği her kavrama bir tanım bulur. "Hakîkat" , "Mutluluk" , "Güzellik" , "Onur" , "İtibar" , "Sadakat"... Hayatın her mühim dönemecinde şahsî sözlüğünü açar bakarsın. Vaktiyle yaptığın tanımları bir daha kolay kolay sorgulamazsın. Derken bir gün işte o yabancı gelir ve kıymetli sözlüğünü alıp fırlatır.
" Şimdiye değin sorgusuz sualsiz sahip çıktığın her tanım baştan yazılacak"
der.
"Bildiğin her şeyi unutma zamanı geldi".
Şems'in bana ettiği budur işte. Emin olduğum her bilgiyi sildi, beni hocayken yeniden talebe haline getirdi. Birini bu kadar sevdiğin zaman istersin ki ailen, arkadaşların, en yakınların da bu sevgiyi paylaşsın, onu sevsin. Nasıl hissettiğini anlamalarını beklersin. Böyle olmayınca şaşırır, incinir, gücenirsin.
Ne yapayım da ailemin Şems'i benim gözümle görmesini sağlayayım? Tarif olmayanı nasıl tarif etmeli? Şems benim Rahmet ummanım, Lutuf güneşim. Aramızdaki dostluğun derinliği Kur'an'ın dördüncü okuması gibi; ya içindesindir, kapılır gidersin. Ya dışındasındır, neye benzediğini bilemezsin. Zahiren anlamak kabil değil, ancak yaşanınca var.
Maalesef çoğu kimse kulaktan dolma bilgilerle hareket edip başkalarını yargılıyor. Onlara göre Şems asi bir derviş. Serkeş, başıbozuk, ne yapacağı belli olmayan, güven telkin etmeyen biri. Yalan dolana ve dalavereye alışkın olanlar Şems'in sivri ve dürüst dilini takdir etmekte zorlanıyor. Başkalarının yapmacık nezaket gösterdiği yerde Şems inadına dobra dobra konuşuyor. Söyleyeceği ne varsa herkesin yüzüne söylüyor. Kimsenin ardından dedikodu yaptığını görmedim. Benim için Şems koskoca kainatı çekip çeviren tılsımın zuhur etmiş hali. Şems'in kalbi bir kervansaraydır, git git bitmez. Odalarında gariban yolcular kalır. O kimseyi dışlamaz.
Ben Şems'te ruhdaşımı buldum. Böylesi bir buluşma hayatta ancak bir kez olur. Otuzyedi yılda bir kez! Herkes Şems'i niye bu kadar sevdiğimi sorar. Nasıl cevaplayabilirim ki? Kim ki bu soruyu sorar, demek ki anlamaz; kim ki anlar, zaten bu soruyu sormaz.
Elif Şafak "AŞK" romanından alıntıdır
- anlamak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 546
- Kayıt: 12 May 2008, 02:00
Sıkı bir E.Şafak okuruydum. Son kitabı AŞK üzerine bu kadar yazılıp çizilmesi konuşulması beni AŞK romanından soğuttu. Ancak bu satırları okuyunca gerçekten Elif Şafak'ın bir şeylerle yüklü olduğunu hisssettim...Paylaşım için teşekkür ederim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
CANım gülalle...
Çok güzel bir paylaşım yazmışsınn...
Allah c.c razı olsun inş...
İÇimizdeki İÇe SESlenmiş gibi...
ŞEMS misali dostluklara hangimiz gıpta etmeyiz değil mi..?
ŞEMS BEYAZ BİR SAYFA GİBİ...
HANİ DERLER YA ARADIĞINI BULAN YENİDEN DOĞARMIŞ DİYE...
Şems de yeniden doğmak gibi......
SENi İÇimde hissedişimin YORUMU şu mudur DOST...=ÖZLÜ-YORUM...
özlüyorummm SENi.....
Hani yeniden doğmayı istemek gibi...
Çok güzel bir paylaşım yazmışsınn...
Allah c.c razı olsun inş...
İÇimizdeki İÇe SESlenmiş gibi...
ŞEMS misali dostluklara hangimiz gıpta etmeyiz değil mi..?
ŞEMS BEYAZ BİR SAYFA GİBİ...
HANİ DERLER YA ARADIĞINI BULAN YENİDEN DOĞARMIŞ DİYE...
Şems de yeniden doğmak gibi......
SENi İÇimde hissedişimin YORUMU şu mudur DOST...=ÖZLÜ-YORUM...
özlüyorummm SENi.....
Hani yeniden doğmayı istemek gibi...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- HAYY-DOST
- Özel Üye
- Mesajlar: 1856
- Kayıt: 16 May 2009, 02:00
SEVGİLİ GÜLLALE CAN YOLDAŞIM,
ÇOĞUMUZ ŞU GELİP GEÇİCİ ÂLEMDE,TÜM IŞIKLRIN SÖNDÜĞÜ,
AY VE YILDIZLARİN KAYBOLDUĞU, EN KARANLIK ANLARDA BİR ŞEMS
BULMUŞTUR VEYA BULDURULMUŞTUR.
ALLAH C.C BİZLERİ YARATIP DA BAŞI BOŞ KENDİ HÂLİMİZE BIRAKMIŞ DEĞİLDİR Kİ..
YOLU ŞAŞIRANLARA , AMA HEDEFİ BULMAK İSTEYENLERE GERÇEKTEN BİR REHBER, GECELER BİTİREN BİR ŞEMS GÖNDERMİŞTİR.
BENDENİZ ÂCİZÂNE ONLARI MUHAMMED ÜNİVERSİTESİNİN ÖĞRETİM ÜYELERİ,
(ÖĞRETMENLERİ ) OLARAK GÖRMÜŞÜMDÜR.
HER BİRİSİ BRANŞINDA BİRER ŞEMS DİRLER.
BİZLER DE NE MUTLU Kİ BU ÜNİVERSİTENİN ÖĞRENCİLERİ OLMAK BAHTİYÂRLIĞINA ERDİRİLMİŞ ŞANSLI KULLARIZ.
AŞKIN NE OLDUĞUNU YILLARCA YAKINDAN TANIMADAN, AŞK ROMANLARINDAN AŞK FİLİMLERİNDEN VEYA AŞK HİKAYELERİNDEN ÖĞRENMEYE ÇALIŞTIM.
MEĞER GERÇEK AŞK YANMADIKCA VE YAŞANMADIKCA ÖĞRENİLEMEYEN BİR HÂLMİŞ.
GERÇEK AŞK GÜNEŞİ RUH SEMÂLARINDA DOĞMADIKCA ANLAŞILMAYAN TÂRİFLERE SIĞMAZ BİR KAVRAMMIŞ.
ESKİDEN ÂŞIĞIM DEMEKTEN ÇOK UTANIR, DUYGULARIMI SAKLARDIM ZİRÂ HEP NEFSİMİ KARIŞTIRIR , UTANILACAK BİR ŞEY SANIRDIM.
ZAMANLA AŞKIN SAFLIĞI,TEMİZLİĞİ, ÂLİ OLUŞU , DAHA DOĞRUSU NURU VARLIĞIMI KAPLAYINCA GÖĞSÜMÜ GERE GERE HAKK ÂŞIĞIYIM DİYEBİLİYORUM ELHAMDÜLİLLAH.
FAKAT İTİRAF ETMELİYİM Kİ BENDEN DAHA ÇOK SEVDALI, DAHA DELİCE ÂŞIKLARI TANIDIKCA, BENİMKİ DE NE Kİ BUNLARIN YANINDA DİYORUM.
BİLDİREN, BULDURAN OLGUNLUĞUMUZU ARTIRSIN, AŞKIMIZI DÂİM AZÎZ VE ÂLİ KILSIN DİLEKLERİMLE MÜBÂREK GÖZLERİNİDEN SEVGİYLE ÖPERİM .
AŞKIN KAYNAĞI ALLAH C.C A EMANET OLUNUZ .....
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12884
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
YeDi yERde cANımızı
YeDi DaMLa kANımızı
YeDi Ah!la YeDi Göğe
ŞeMS EYYledik AN ımızı!..
ZEVK 3739
YeDi yERde YeDi kERre! HAKKın Âşığında SeCDe!
Kızgın SaCda BiR DaMLa SU! AŞKın Kaşığında SeCDe!
ÇÖPlükten ÇÖLe ÇIKarsAN! ERİyip HAKKa AKarsAN!
YeDi GeCene NûR-u MîM! ŞEMSin Işığında SeCDe!..
05.07.09 16:44
HiÇte
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Kul İhvanî demiş;
YeDi yERde cANımızı
YeDi DaMLa kANımızı
YeDi Ah!la YeDi Göğe
ŞeMS EYYledik AN ımızı!..
Yorumlarımız onu göstermekte ki; hepimiz kendimizden eser bulduk ta öyle yandık ...
Yunus Emrem Bîçâre bulunmaz derdine çârem dedi ki;
Ey beni ayıplayan, gel beni aşktan kurtar
Elinden gelmez ise, söyleme fâsid haber
Hiç kimesne kendinden, hâlden hâle gelmedi
Cümlemizin hâlini, Mâşuk eder mukarrer
Âşıkların her hâli, Mâşuk katında biter
Sözün var ona söyle, benim elimde ne var
Her kim aşk kadehinden, içti ise bir cura
Ona ne yad ne biliş, ona esrik ne humar
Dost yüzünden nikâbı, her kim giderdi ise
Hicap kalmadı ona, ayruk ne hayr u ne şer
Şeriat edebinden korkaram söylemeye
Yok ise eydeyidim daha ayrıksı haber
Dost kılıçından Yunus ölürse gam değil
Dost göğünden uyanan, Mâşuk burcundan doğar
Ne şems Mevlânâ'yı seçti ne Mevlânâ Şems'i...
Mevlânâ Şems ile BİR oldu...
Şems... baş verip Mevlânâ ile BİR oldu... Şems'i arayan Mevlânâ'yı buldu, Mevlânâ'yı bulan Şems'i gördü...
Bunu ALLAHU Zu'l-Celâl takdir eylemişti. Yazmış yakmış bağlamıştı ...
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Cemâl kelimesi, Allah'ın sonsuz güzelliği anlamına gelir. Yoklukta ve hiçlikte tezahür eden bir güzelliktir. Bu Mevlâna'nın özelliği idi. Mevlâna yoktu zaten, Şems'in karşısında yok oldu. Yani kendisini tamamen ona açtı ve hocasından alması gereken her şeyi aksettirdi, o yokluğun üzerine. İşte yoklukta güzelliğin tecellisine biz Cemâl diyoruz. Bu güzelliğin zuhur, başlangıç, kaynak noktasına, enerji gibi ortaya çıkışına da Celâl diyoruz. Bu özellik Şems'de vardı. Mevlâna'yı yok etti ve yeniden varetti. İşte böyle bakılınca Mevlâna, Allah'la irtibatlı olarak bütün bildiklerini Şems'de gördü ve yaşadı diyebiliyoruz. Mevlâna daha önce görmüyordu, Şems'de gördü ve yaşadı. Daha önce biliyordu sadece. Onun için öğretmensiz Allah'a varmak mümkün değildir. Her şeyi bilebilirsiniz, her noktada en üstün yere varmış olabilirsiniz ama öğretmen olmadığı zaman yokolamazsınız. Yokolamayınca göremezsiniz, göremeyince bilgi olarak kalır. Acaba anlatabiliyor muyum söylemek istediklerimi?
Dolayısıyla Hz. Şems'in mânâsında muazzam bir Celâl var. O göstermek üzere gelmiş, bildirmek üzere o vazifeyle gelmiş. Biliyorsunuz Allah'ın çeşitli tecellileri var, işte bu tarz bir tecelli sarsar, yakar, yıkar, yokeder, yeniden vareder.
Bu genellikle Mürşid-i Kâmil'de ki tecellidir. Meselâ Abdülkadir Geylâni bir bakışıyla, nazarıyla yokedermiş karşısındaki insanı. Yani ilmi nazarla karşısındaki gönlün içine aksettirirmiş. Böylesine bir tecelli var Hz. Şems'de ve bunu başkasına gösterme hakkı da yok. Allah yasaklamış, sadece Mevlâna'ya gösterecek bu mânâyı ve bu uğurda da başını verecek, o vaziveyle gelmiş. Şems'de öylesine deli-dolu bir oluşum var ki bunun anlaşılabilmesi de çok zor. Çünkü o andaki tecelliye göre konuşuyor. O andaki tecelli de yokolmak lâzım ki, o tecelliyi hissedip ne demek istediğini tam olarak anlayabilmek için. Nesiller boyunca da pek anlaşılamamış Mevlâna ve Şems ilişkisi bu nedenle. İnsanlar ancak kendi bildikleri kalıplar içine oturtarak kavramaya çalışmışlar. O da onların hakkıdır tabii.
Makalat adlı eseri de, kendisinin yazdığı bir eser değil, çünkü oturup kitap yazacak bir Sultan değil. O andaki tecelliye göre yaptığı konuşmalardan huzurda bulunanların kaleme almış olduğu şekliyle toparlanmış bir eser.
Bütün bunlara rağmen Şems gidiyor. Bundan sonra Mevlana'nın büyük özlemi ve yanışı giriyor devreye. Neden gitti Şems sizce?
Asıl neden planın böyle oluşu idi. Hz. Mevlâna Şems'de Allah'ı gördü. Şems orada kalsaydı varlık olarak, Hz. Mevlâna, Şems'de gördüğünü Allah zannedecekti. Şems aradan çekilince Mevlâna gördüğü hakikatin kendindeki hakikat olduğunu anladı ve kendi mânâsını hissetti, gördü. Bunu Şems gitmeden de yapabilirdi elbette ama Şems, Allah'a söz vermişti gitmek için, başvermek için.
Hz. Mevlâna, Şems'den sonra Maşûk oldu. Yani herkes onda görmeye başladı. Sevilen haline geldi. Tıpkı Hz. Muhammed'in Miraç'dan evvel aşık, Miraç'tan sonra Maşûk oluşu gibi. Hz. Şems'in bu hakikati yayma izni yoktu, Hz. Mevlâna'nın ise bu hakikati yayma izni vardı. Şöyle diyordu: "Hepimiz aynı mumuz ama ben mecburen biraz yükselmek zorundayım, etrafı daha yukarıdan aydınlatmam emredildi."
Şems ile Mevlâna ilişkisinde hangisinin mürit, hangisinin mürşit olduğu bu açıdan bakılırsa biraz karışıyor. Çünkü mürit durumunda Hz. Mevlâna gibi bir şahsiyet var. Böyle de değil ilişki, bana sorarsanız Mevlâna ile Şems diye iki kişi de yoktu. Onlar bir hakikatin iki yüzüydüler. Biri Cemâl, diğeri Celâl. Ya da şöyle söyleyeyim bir fen'ci olarak aynı enerjinin iki farklı görüntüsü olarak düşünülebilir. Biri kinetik enerji, diğeri potansiyel enerji. Şems'in enerjisi kinetik, Mevlâna'nın enerjisi potansiyel enerjidir. Sonrasında Mevlâna kinetik enerji durumuna geçmiş ve tüm insanlık potansiyel enerji olarak onun enerjisini yüklenmiştir.
Sevgi nedir? İlâhi Aşk nedir? size göre. Okuyucularımız için kısaca söz edebilir misiniz bu kavramlardan?
Karşınızdaki insanda Allah'ın tecellisini gördüğünüz zaman duyduğunuz hisse "AŞK" denir. Bu kişiye karşı değil, Allah'a duyulan aşktır. Tecelliye duyulan hisse aşk denir. O tecelliyi taşıdığı için kişiye duyulan hisse de sevgi denir.
İnsanlar birbirlerine aşık oldukları zaman da aslında bir mânâya aşık olurlar. İşte o mânânın peşinden gidersek hemen, çabucak vazgeçemeyiz aşkımızdan ve o devam edip gider. Ama sadece karşımızdaki kişinin bir özelliğine aşık olup, diğer özelliklerini tanıyınca ondan vazgeçersek o zaten aşk değildir, kendimizi sevmektir. O halde demek ki mânâ aşk oluyor, madde aşk olmuyor.
Mevlâna aşkı Şems'in mânâsında Allah'ı bularak yaşadı. Vücudunda değil. Ancak hakiki öğretmeni bulmuş olanlar bunu anlayabilirler. Vücudunu sevmiş olsaydı onun adı aşk olmayacaktı. Mevlâna da Mevlâna olmayacaktı. Onun için bugün kim kimin vücuduna hayransa veya ondaki ilme, bilgiye hayransa, ondaki hakikate hayran değilse onun adına aşk denmez. Cezbe olabilir, ihtiras olabilir yahut kendisine dönük olan sevgi olabilir.
Mevlâna'yı, Mevlâna yapan; Şems'in hakikatinde Allah'ın mânâsını görmektir. Görmese idi Mevlâna olamazdı. Tabii bunu yaşamayan insana da bunu anlatmak çok zor.
............
...................................
http://www.muhammedinur.com/modules.php ... 6211#36211
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- kabe
- Üye
- Mesajlar: 28
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
ŞEMS bugüne dek ne yaptıysa ben mükemmeliyete ulaşayım diye yaptı. İnsanların anlayamadığı şey tam da bu. Bile bile dedikodu kazanlarını körükledi, inadına bam tellerine bastı. Sıradan kulaklara küfür gibi gelen sözler sarfetti; onu seven insanları bile kafa karışıklığına, hayal kırıklığına düşürdü.
Bütün kitaplarımı suya fırlattı ki akıl mantıkla ulaştığım ve matah birşey zannettiğim her bilgi tanesini bir kenara kaldırabileyim. Herkes onun, âlimleri tenkit ettiğini zannediyor ama çok az kişi onun aslında muazzam bir tefsir yeteneğine sahip olduğunu biliyor. Şems simyâda, ilm-i nücûmda , rasatta, ilâhiyatta, felsefede ve mantıkta derin birikime sahiptir ama ilmini kör gözlerden sakınır saklar. Özünde fâkihtir. Habuki fakir gibi davranır.
Şems kapımızı tövbekâr olmuş bir fâhişeye açtı. Aşımızı onunla paylaşmaya zorladı bizi. Dedikodulara kulak asmamayı, kötü söze kötü sözle karşılık vermemeyi öğretti. Beni meyhâneye yollayıp sarhoşlarla muhabbet ettirdi. Bir keresinde vaaz verdiğim câminin karşısında dilenmemi istedi. Hayatımda ilk defa kendimi cüzzamlı bir dilenci yerine koydum. Bir de onun gözünden baktım bu kavanoz dipli dünyaya. Dilencinin baktığı yerden ben nasıl görünüyormuşum, onu anladım.
Şems beni hayranlarımdan ve ben farkında olmadan etrafımı saran dalkavuklardan, hatta beni kollayan yönetici sınıftan ayırdı; toplumun en alt katmanlarıyla buluşturdu. Onun sayesinde başka türlü tanıyamayacağım insanlar tanıdım. Ferd ile RABB arasında ne kadar put duruyorsa; ister şan ister şöhret , ister para, ister makam, hatta isterse aşırı dindarlık, ne varsa taşlaşmış, katılaşmış, aşktan uzaklaşmış, yerinden oynatmak gerekli, diye düşünürdü.
Zihinlerdeki sınırları, gönüllerdeki önyargıları, cemiyetteki basmakalıp kuralları, mezhep ve görüş farklılıklarını sarsmaktan yanaydı ki hepimiz tek ve bir ve eşit olduğumuzu anlayalım. Geriye bir tek ilahi aşk kalsın. Büyük harfle AŞK.
Sırf onun uğruna imtihanlardan geçtim, yücelerden aşağılara yuvarlandım, halden hale sıçradım. En sâdık müritlerimin gözünde dahi şâibeli bir insana, âdeta meczuba dönüştüm. Onun yüzünden yalnızlığı, çâresizliği, yanlış anlaşılmayı, dışlanmayı, horlanmayı ve en nihâyetinde ayrılık acısını tattım.
.........
Hayatımın ışığı! çilelerimin amacı! Gel !
Tebrizin harikûlade güneşi! Neredesin?
Elif Şafak AŞK kitabından alıntıdır...
Bütün kitaplarımı suya fırlattı ki akıl mantıkla ulaştığım ve matah birşey zannettiğim her bilgi tanesini bir kenara kaldırabileyim. Herkes onun, âlimleri tenkit ettiğini zannediyor ama çok az kişi onun aslında muazzam bir tefsir yeteneğine sahip olduğunu biliyor. Şems simyâda, ilm-i nücûmda , rasatta, ilâhiyatta, felsefede ve mantıkta derin birikime sahiptir ama ilmini kör gözlerden sakınır saklar. Özünde fâkihtir. Habuki fakir gibi davranır.
Şems kapımızı tövbekâr olmuş bir fâhişeye açtı. Aşımızı onunla paylaşmaya zorladı bizi. Dedikodulara kulak asmamayı, kötü söze kötü sözle karşılık vermemeyi öğretti. Beni meyhâneye yollayıp sarhoşlarla muhabbet ettirdi. Bir keresinde vaaz verdiğim câminin karşısında dilenmemi istedi. Hayatımda ilk defa kendimi cüzzamlı bir dilenci yerine koydum. Bir de onun gözünden baktım bu kavanoz dipli dünyaya. Dilencinin baktığı yerden ben nasıl görünüyormuşum, onu anladım.
Şems beni hayranlarımdan ve ben farkında olmadan etrafımı saran dalkavuklardan, hatta beni kollayan yönetici sınıftan ayırdı; toplumun en alt katmanlarıyla buluşturdu. Onun sayesinde başka türlü tanıyamayacağım insanlar tanıdım. Ferd ile RABB arasında ne kadar put duruyorsa; ister şan ister şöhret , ister para, ister makam, hatta isterse aşırı dindarlık, ne varsa taşlaşmış, katılaşmış, aşktan uzaklaşmış, yerinden oynatmak gerekli, diye düşünürdü.
Zihinlerdeki sınırları, gönüllerdeki önyargıları, cemiyetteki basmakalıp kuralları, mezhep ve görüş farklılıklarını sarsmaktan yanaydı ki hepimiz tek ve bir ve eşit olduğumuzu anlayalım. Geriye bir tek ilahi aşk kalsın. Büyük harfle AŞK.
Sırf onun uğruna imtihanlardan geçtim, yücelerden aşağılara yuvarlandım, halden hale sıçradım. En sâdık müritlerimin gözünde dahi şâibeli bir insana, âdeta meczuba dönüştüm. Onun yüzünden yalnızlığı, çâresizliği, yanlış anlaşılmayı, dışlanmayı, horlanmayı ve en nihâyetinde ayrılık acısını tattım.
.........
Hayatımın ışığı! çilelerimin amacı! Gel !
Tebrizin harikûlade güneşi! Neredesin?
Elif Şafak AŞK kitabından alıntıdır...
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12884
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
AğYÂRına Mâni
Efradına Câmidir..
BiR DaMLa gÖZ Yaşıdır ŞEMS!..
Her cANın cÂN-ÂNı ŞEMS!..
DaMlanın UMM-ÂNı ŞEMS!..
SON-UÇun İLK-BAŞıdır ŞEMS!..
ZEVK 3746
zARFın hARFinde OKUnAN! ŞıNdaki MîMse PaRVâNâ
SEVene VARdır SEVgili! SEVilen KiMse PaRVâNâ
GÜNEŞ le IŞIK GibiyİZ! bİZ KiM-İZ YâR! BiZİ-KiM-İZ!
ŞeMsin Ah!.ı ARŞa Çıkmış! SEVenler ŞeMSe PaRVâNâ!..
07.07.09 21:25
de
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00
Sepet kendisini suyla dolu gördü de, nazlanıp başını denizden çekti.
Sepet denize dalmışken, sanır ki, denizin hepsi içindedir.
Sanır ki, denizden aldığı kendine kalacaktır.
Sepet dediğin, teni delik deşik bir kaptır; su tutmaz.
Denizden başını çeker çekmez suyunu yitirir; kuru kalır.
Sen sen ol; doydum deme.
Sen sen ol; oldum deme.
Sana düşen hep denizde kalmaktır.
Sende olan denizdendir ama deniz değildir.
Sen sende olanın sende kalacağını sanma.
Sana düşen, kendini doldurmak değildir.
Denize dal ve orada kal yeter.
Sular içinden her daim geçsin yeter; böylece hep temiz kalırsın.
Ne kadar bildiğin değildir önemli olan; ne kadar derin hissettiğindir.
Ne kadar çok söylediğin değildir önemli olan; ne kadar içten yaşadığındır.
Kendini suyla dolu görüp de, başını denizden çekme!
Sana kalan sende kalan olmayacak; sana kalan sana dokunan olacak.
Sana kalan seni doyuran olmayacak, sana kalan sen insan kılan olacak
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
- yolcu
- Saygın Üye
- Mesajlar: 369
- Kayıt: 14 May 2009, 02:00
Allah c.c. Rızasına alsın!
HAYY Allah cellecelaluhu razı olsun!habibi yazdı:
Sen sen ol; doydum deme.
Sen sen ol; oldum deme.
Sana düşen hep denizde kalmaktır.
Sende olan denizdendir ama deniz değildir.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/1.jpg[/img]
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00
Hz. Şems-i Tebrizi anlatıyor:
«Henüz erginlik çağına girmemiştim. Aşk deryasına daldım mı, 30-40 gün hiç bir şey yiyemezdim; istekten kesilirdim, günlerce açlığa susuzluğa katlanırdım.
Bir gün babam bana çıkıştı, Oğlum, dedi, ben senin bu halinden bir şey anlamıyorum; bunun sonu nereye varacak? Bu davranışlar seni felâkete götürecek.
Ben ona şu cevabı verdim: Baba! Seninle benim babalık ve evlâtlık ilişkimiz neye benzer bilir misin? Bir tavuğun altına tavuk yumurtalarıyla karışık bir de kaz yumurtası koymuşlar.
Vakti gelip de civcivler çıktığı zaman bunlar hep birlikte analarının arkasına düşer giderler, yolda bir göl kenarına rastlarlar. Kaz yumurtasından çıkan civciv hemen kendisini suya atar, bunu gören ana tavuk, eyvah yavrum boğulacak der. Çırpınmaya başlar. Halbuki kaz yavrusu neşe içinde suda yüzmektedir. İşte seninle benim aramdaki fark da böyledir.»[/img]
«Henüz erginlik çağına girmemiştim. Aşk deryasına daldım mı, 30-40 gün hiç bir şey yiyemezdim; istekten kesilirdim, günlerce açlığa susuzluğa katlanırdım.
Bir gün babam bana çıkıştı, Oğlum, dedi, ben senin bu halinden bir şey anlamıyorum; bunun sonu nereye varacak? Bu davranışlar seni felâkete götürecek.
Ben ona şu cevabı verdim: Baba! Seninle benim babalık ve evlâtlık ilişkimiz neye benzer bilir misin? Bir tavuğun altına tavuk yumurtalarıyla karışık bir de kaz yumurtası koymuşlar.
Vakti gelip de civcivler çıktığı zaman bunlar hep birlikte analarının arkasına düşer giderler, yolda bir göl kenarına rastlarlar. Kaz yumurtasından çıkan civciv hemen kendisini suya atar, bunu gören ana tavuk, eyvah yavrum boğulacak der. Çırpınmaya başlar. Halbuki kaz yavrusu neşe içinde suda yüzmektedir. İşte seninle benim aramdaki fark da böyledir.»[/img]
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
- karani
- Dost Üye
- Mesajlar: 51
- Kayıt: 11 Şub 2009, 02:00
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00
Fettâh açmak ise bu kapalı olan her şey için bir umuttur..
Görmeyen göze
Konuşamayan dile
Gülemeyen yüze
Öyle ki;
Bazen senin kapattığını açmak içindir..
Bazen de karşındakinin senin kapattığını açması içindir..
Kapanan bir kapının ardında açılmasını bekleyen küçük bir nidadır fettâh
Umut üzere bir niyaz!..
Bittim diyen isen bir çağrıdır fettâh
Sustum diyor isen dildedir fettâh
Son ânını yaşayan yüreği dirilten en özel kelâmdır
Ki kelamdan öte varlığı kuşatan bir vârdır
Fettâh bittim diyen yüreğe umut ışığı..
Sessizliği sessizce yaran bir umut ışığı..
-Şems Hazretleri -
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12884
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Gövdesiz Göz-Başı BeniM
AYY-HAYY Hilal Kaşı BeniM
YEDi YERden YÂReliyİZ
ŞEMSimin GÖZ Yaşı BeniM
ZEVK 3743
Tebrizden Şamdan Konyaya, ŞEMS in Gönlü VaRmış AY-da
Kırk GECE Hâlvet Etmişler, KalBden KalBe SıRR Saray-da
YÂ LATÎFU!(cc) YÂ KERÎMU!(cc) YÂ RAHÎMU!(cc) YÂ VEDÛDU!(cc)
YÂ FETTAHU!(cc) YÂ ALLAHU!(cc) ŞEMSin ŞEHRi AKSARAY-da
27.01.10 16:48
i s t n b l
«Fakat yol budur: Ben sana bir şey verin demiyorum, ben ALLAH YOLUna gelin diyorum.»
Niyaz yoluyla ve hal diliyle biri sordu: «ALLAH YOLUhangisidir? Söyler misin?»
Ben, «ALLAH YOLU budur» diyorum. Elbette AKSARAY'a gidilirken bir köprüden geçilecektir.
(Şems-i Tebrizi'nin eseri Makalat; Mehmed Nuri Gençosman)
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00
- HAYY-DOST
- Özel Üye
- Mesajlar: 1856
- Kayıt: 16 May 2009, 02:00
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12884
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Gönlünüz NuR dolsun cANNNlar..
DiV-ÂN DuR-muşlar
KaViL KuR-muşlar
Dün GeCe Çat AYY-AZda
ŞeMSi VuR-muşlar
ZEVK 3745
ŞeMS e PâRVâNâydı Yürek!. Ahh! EY-ledi PâR-e DÜŞ-tü!
Ahh! ı KoR Eyledi ŞeMS i, Gök KuBBede ZâR-e DÜŞ-tü!
RüYâsından UY-AN dı AYY!.. VaYY ki Bana cAN Dostlar VaYY!
ŞeMS in BaŞın FıRRlatAN Kim?.. ARŞ ı Aştı YâR-e DÜŞ-tü!..
27.01.10 21:15
i s t n b l fznda..
- ASLI
- Dost Üye
- Mesajlar: 63
- Kayıt: 09 Eki 2008, 02:00
yazıyı ilk baştan okurken ne kadar heyecanlandım.güllalenin kendisinin bu duyguları taşıdığına dair alt satırlara indikçe yazının sahibini okuyup kitaptan bir bölüm olduğunu görünce,heyecanım yerini inşaallah bu duyguları bir gün sen yaşar ve yazarsın güllale oldu.seni sana gösterecek bir ayna bulup kendini şems de görme imkanını Rabbim nasip etsin sana.
şems neden geldi neden gitti.çok güzel yazılar yorumlar var.zahitzenderun kardeşimiz çok güzel açıklamış.birileri der şems görevliydi birileri der başını verdi,birileri der mevlana onda kendini gördü.çok farklıdır anlatılanlar.mevlana onca bilgisine rağmen bilgisini hale dökememekten ilminin ona perde oluşundan bahsedilir.onu irşad için de şems görevlendirilir.ama bir fark vardır.hep anlatılan şems ne vereceksin bu uğurda sorusuna; BAŞIMI cevabını verdi diye.oysa,onu irşad için kim gidecek denildiğinde BEN GİDERİM DEMİŞTİR, ŞEMS.aslında zaten o gidecektir de,GİDİP BAŞSIZ DÖNE demişlerdir bu aceleciliği yüzünden.
ayna cemal akseden celal..
mevlana CELALeddin...
şems in CEMALinde CELAL tecellisi..
cemalde celal tecelli edince,cemal kendini geri çekti,ki celal surette takılıp kalmasın manaya aşık olduğunu anlasın ve manada Allahın varlığını bilsin diye..yoksa şems gitmeseye-di,mevlana AŞK'LA yanıp mesneviyi yazamaz,ve kemale eremezdi.mevlanayı mevlana yapan Şemsin gidişidir.
ayna geldi tecelli göründü Şems gitti,ve yalnız HAKK'IN VECHİ KALDI ..!
herkese selamlarımla..
Muhammedî nefeslere...Aşk'la..
şems neden geldi neden gitti.çok güzel yazılar yorumlar var.zahitzenderun kardeşimiz çok güzel açıklamış.birileri der şems görevliydi birileri der başını verdi,birileri der mevlana onda kendini gördü.çok farklıdır anlatılanlar.mevlana onca bilgisine rağmen bilgisini hale dökememekten ilminin ona perde oluşundan bahsedilir.onu irşad için de şems görevlendirilir.ama bir fark vardır.hep anlatılan şems ne vereceksin bu uğurda sorusuna; BAŞIMI cevabını verdi diye.oysa,onu irşad için kim gidecek denildiğinde BEN GİDERİM DEMİŞTİR, ŞEMS.aslında zaten o gidecektir de,GİDİP BAŞSIZ DÖNE demişlerdir bu aceleciliği yüzünden.
ayna cemal akseden celal..
mevlana CELALeddin...
şems in CEMALinde CELAL tecellisi..
cemalde celal tecelli edince,cemal kendini geri çekti,ki celal surette takılıp kalmasın manaya aşık olduğunu anlasın ve manada Allahın varlığını bilsin diye..yoksa şems gitmeseye-di,mevlana AŞK'LA yanıp mesneviyi yazamaz,ve kemale eremezdi.mevlanayı mevlana yapan Şemsin gidişidir.
ayna geldi tecelli göründü Şems gitti,ve yalnız HAKK'IN VECHİ KALDI ..!
herkese selamlarımla..
Muhammedî nefeslere...Aşk'la..
" Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül,Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönül "
- nedim -
- nedim -
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Gelişi rüzgâr gibi nereden ne zaman eseceği belli olmayan, içlere serinlik, kalblere umut bırakıp aynı gizemle giden ASLı kardeşim, seni sitede yazılarınla görmek kalbime her zaman sürûr vermiştir. Yine rüzgâr gibi nereden ne zaman geldiğini anlayamadan üflemiş, esmiş gitmişsin. Buzları eriten ılıman şefkât rüzgârları gibi, baharda esip gönüllere AŞK saçan rüzgârlar gibi çiçek tozlarını sihirli bir savuruşla savurup binbir çiçeği muştulayan rüzgârlar gibi...şems'ime...
Bilâ noksan, eksiksiz bir hayattır sürdüğün. Ya da öyle sanırsın. Alışkanlıklara ayak uydurur, tekrarlara kapılırsın.
Şimdiye değin nasıl yaşadıysan gene öyle yaşayacaksın sanırsın. Sonra beklenmedik bir anda biri çıkar gelir. Etrafındaki kimseye benzemez. Kendini bu yeni insanın aynasında görmeye başlarsın. Var olanı değil, sende eksik olanı gösteren sihirli bir aynadır o. Ve sen bunca zaman aslında hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığını, bilmediğin bir şeye hasret çektiğini anlarsın. Şamar gibi iner hakîkat suratına. Sana içindeki bu boşluğu gösteren bu kişi bir Pîr, Üstad, Arkadaş, Yoldaş, Eş ya da bazan bir Çocuk olabilir. Önemli olan seni tamamlayacak ruhu bulmandır. Her peygamberin verdiği öğüt aynıdır. Sana ayna olacak insanı bul! İşte o ayna benim için Şems'tir.
İnsan senelerce uğraşır,kendi sözlüğünü oluşturur. Önem verdiği her kavrama bir tanım bulur. "Hakîkat" , "Mutluluk" , "Güzellik" , "Onur" , "İtibar" , "Sadakat"... Hayatın her mühim dönemecinde şahsî sözlüğünü açar bakarsın. Vaktiyle yaptığın tanımları bir daha kolay kolay sorgulamazsın. Derken bir gün işte o yabancı gelir ve kıymetli sözlüğünü alıp fırlatır.
" Şimdiye değin sorgusuz sualsiz sahip çıktığın her tanım baştan yazılacak"
der.
"Bildiğin her şeyi unutma zamanı geldi".
Şems'in bana ettiği budur işte. Emin olduğum her bilgiyi sildi, beni hocayken yeniden talebe haline getirdi. Birini bu kadar sevdiğin zaman istersin ki ailen, arkadaşların, en yakınların da bu sevgiyi paylaşsın, onu sevsin. Nasıl hissettiğini anlamalarını beklersin. Böyle olmayınca şaşırır, incinir, gücenirsin.
Ne yapayım da ailemin Şems'i benim gözümle görmesini sağlayayım? Tarif olmayanı nasıl tarif etmeli? Şems benim Rahmet ummanım, Lutuf güneşim. Aramızdaki dostluğun derinliği Kur'an'ın dördüncü okuması gibi; ya içindesindir, kapılır gidersin. Ya dışındasındır, neye benzediğini bilemezsin. Zahiren anlamak kabil değil, ancak yaşanınca var.
Maalesef çoğu kimse kulaktan dolma bilgilerle hareket edip başkalarını yargılıyor. Onlara göre Şems asi bir derviş. Serkeş, başıbozuk, ne yapacağı belli olmayan, güven telkin etmeyen biri. Yalan dolana ve dalavereye alışkın olanlar Şems'in sivri ve dürüst dilini takdir etmekte zorlanıyor. Başkalarının yapmacık nezaket gösterdiği yerde Şems inadına dobra dobra konuşuyor. Söyleyeceği ne varsa herkesin yüzüne söylüyor. Kimsenin ardından dedikodu yaptığını görmedim. Benim için Şems koskoca kainatı çekip çeviren tılsımın zuhur etmiş hali. Şems'in kalbi bir kervansaraydır, git git bitmez. Odalarında gariban yolcular kalır. O kimseyi dışlamaz.
Ben Şems'te ruhdaşımı buldum. Böylesi bir buluşma hayatta ancak bir kez olur. Otuzyedi yılda bir kez! Herkes Şems'i niye bu kadar sevdiğimi sorar. Nasıl cevaplayabilirim ki? Kim ki bu soruyu sorar, demek ki anlamaz; kim ki anlar, zaten bu soruyu sormaz.
Evet yazı Elif ŞAFAK'ın AŞK isimli kitabındandı. Kulihvani der ya şiirlerinden için kim ne anlıyorsa anlayanındır şiirlerim diye... İşte AŞK kitabında yazılanlardan bana YAZILanlar bu satırlarmış... Duygularıma düşüncelerime tercüman olan. Güllâle dilinden sudûr edemeyen ama hah işte bunu derdim diyebilseydim dediğim YAZIlardandı...
Şems bir sırrdı. Sırrını Mevlânâ'ya açtı. Gören gördü ve yandı. Şems baş sundu, Mevlânâ parvânâ oldu kanatların yaktı. Ortaya çıkan ve dilden dile akan işte bu kurbanlık oldu. Mevânâ'sız Şems'in Şems'siz Mevlânâ'nın esâmesi okunmazdı. Öyle bir iksîrdi ki bu o zâtların kıvâmında simyâ buldu altın oldu, kıvâmınca, kadarınca. Her bir insanın seyr u sülûkunda da kıvâmınca kadarınca mevcut olan bu iksîr yerini bulduğunda simyâya uğramakta altın olmakta. Olamayan ise köpük gibi akıp geçip gitmekte yollarınca.
Altının süzülüp külçe hâline gelmesi için tonlarca toprağın suda yıkanması elenmesi ve köpüğünden ayrılması gerekmekte. Milyarlarca insan toprağı sudan geçmekte, elenmekte süzülmekte Şems'ler Mevlânâ'lar, Somuncu Babalar Derman'lar sayıyla çıkmakta.
Bizlerde bu süzgeçten, elekten geçmekte kadarımızca katılmaktayız. Toprağı az cevheri çok OLmaya mayalanmakta, karılmakta, fırınlanmaktayız.
Aslı demiş;
Değerli ASLı kardeşim duâna amin derim. İnşallah RAHMAN ve RAHÎM olan ALLAHu Teâlâ SULTÂNımız râzı olduğu, beğendiği, "kulum" dediği Onurlu konuklar olarak ağırladığı sevdiklerinden eyleye başka arzusu olmayan CANlarımızı.Yazıyı ilk baştan okurken ne kadar heyecanlandım.Güllalenin kendisinin bu duyguları taşıdığına dair alt satırlara indikçe yazının sahibini okuyup kitaptan bir bölüm olduğunu görünce,heyecanım yerini inşaallah bu duyguları bir gün sen yaşar ve yazarsın güllale oldu.Seni sana gösterecek bir ayna bulup kendini şems de görme imkanını Rabbim nasip etsin sana.
Ancak Şems'in kadrini kıymetini bilecek bir Mevlânâ vardı. Şems'te Ona sırrını açtı. Şems'imizin kıymetini bilecek akıl ve idrâki niyaz ederim SULTÂNımızdan.
"Şimdiye değin sorgusuz sualsiz sâhip çıktığın her tanım baştan yazılacak"
"Bildiğin her şeyi unutma zamanı geldi"
diyene tâbi olmak da Onu DUYmak ve UYmak da kadarımızca. Zerre miskal cürmümüzle dağlar aşacak güç ve inancı bulamadıysak dağın suçu ne yolun suçu ne... Lâzım ve Lâyık OLabilmemiz niyâzı ile gönül bağlarımdan selâmlarım güzel gönlünü...
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Re: ŞEMS'ime...
ŞEMS İle Bile Olduk Olalı, ŞEMS BİZi SEVer BİZ ŞEMSi…
-
- Üye
- Mesajlar: 27
- Kayıt: 10 Haz 2010, 15:34
Re: ŞEMS'ime...
UFKUNA ŞEMS DOĞMAYAN CANA YAZIK,
DOĞAN ŞEMS'E YANMAYAN CANA YAZIK,
NUR-U ŞEMS İLE AYDINLANAN GÜNDE,
"GECEDİR" DİYE AĞLAYAN CANA YAZIK
"BENCİLEYİN"
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Re: ŞEMS'ime...
ŞEMS darma duman etmekte ya can MinaM meshettiğini... hani tanımlar yeniden yazılmaya başlandı ya ÖZlü MinaM!MINA yazdı:CANım gülalle...
Çok güzel bir paylaşım yazmışsınn...
Allah c.c razı olsun inş...
İÇimizdeki İÇe SESlenmiş gibi...
ŞEMS misali dostluklara hangimiz gıpta etmeyiz değil mi..?
ŞEMS BEYAZ BİR SAYFA GİBİ...
HANİ DERLER YA ARADIĞINI BULAN YENİDEN DOĞARMIŞ DİYE...
Şems de yeniden doğmak gibi......
SENi İÇimde hissedişimin YORUMU şu mudur DOST...=ÖZLÜ-YORUM...
özlüyorummm SENi.....
Hani yeniden doğmayı istemek gibi...
Dünyâ başka dünyâ oldu. Ya yabancılaştık dünyâya ya yabancılaştı dünyâ...
Lisanlar bir, tarih bir, kültür bir, ama ve lâkin ÂNlayamıyorlar, ÂNlayamıYORUM...
Şems aykırı herşeye herkese...
İslâm olan beğenmez böyle mi müslüman olunur der...
Kâfir beğenmez, îmânı yakar beni, bundan korkulur der...
Ne câmi ehline yaradı ne meyhâne...
Bir ALLAH YÂR-ÂNıydı ŞEMS, gayrıya nazar etmez...
ALLAHî O! değil gayrî!..
CAN aksevdaM...aksevda yazdı:
UFKUNA ŞEMS DOĞMAYAN CANA YAZIK,
DOĞAN ŞEMS'E YANMAYAN CANA YAZIK,
NUR-U ŞEMS İLE AYDINLANAN GÜNDE,
"GECEDİR" DİYE AĞLAYAN CANA YAZIK
"BENCİLEYİN"
Hayli OLdu tulu'u ŞEMS'in!
YAKmakta, YANdırmakta...
Semâna bir nazar kılsan ya...!
Gecesiz GÜNe ERdi VİRDin!